aralık ayı aylık araştırma bülteni aralık raporu
TRANSCRIPT
Türkiye Ekonomisi
Geride bıraktığımız ayın en önemli gelişmesi hiç şüphesiz ki ABD Başkanlık
seçimleri oldu. Başkanlık yarışının galibi Cumhuriyetçi aday Donald Trump
olurken, küresel piyasalarda volatilitenin arttığına şahit olduk.
Cumhuriyetçiler kongrede 235, senato da ise 51 koltukla siyaset kadar
ekonomi politikalarında da bundan sonraki süreçte etkili olacaklarını
gösterdiler.
Seçim öncesine kadar piyasalarda olası bir Clinton zaferinin fiyatlanması
volatilite artışında ve Dolar’ın hızla değer kazanmasında etkili oldu. Siyasi
anlamda sert söylemlerle geçen kampanya süreci ardından en büyük
zararı Meksika Pezosu görürken, Türk Lirası da dahil olmak üzere diğer
gelişmekte olan ülke para birimleri sonuçlardan negatif etkilendi. Yukarıda
da görüldüğü üzere ABD seçimleri sırasında 3,15 seviyesinde olan
USD/TRY parite 3,3740 seviyesine kadar yükseldi.
Şüphesiz ki Türk Lirası’nda görülen hızlı değer kaybının tek sebebi bu değil.
Yukarıdaki grafik; Türk Lirası ile Güney Afrika Randı, Rus Rublesi ve
Meksika Pezosunun Amerikan Doları karşısındaki değer kaybını gösteriyor.
Meksika’da yaşanan siyasi belirsizliğe rağmen Türk Lirası’nın değer kaybı
özellikle ABD Başkanlık seçimleri ardından hızlanarak devam etmiş. Son
dönemde açıklanan kredi notu indirimleri bu noktada temel etkenlerden
biri olarak öne çıkıyor. Son dönemde artan siyasi belirsizlikler ve başkanlık
sistemine yönelik düzenlemeler ise, yabancı yatırımcıları korkutan
konulardan olmaya devam ediyor.
Son ekonomik verilere baktığımızda da ekonomideki ivme kaybını görmek
mümkün. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından geçtiğimiz ay
açıklanan verilere göre, Tüketici Güven Endeksi Kasım ayında yüzde 6,9
oranında gerileyerek 68.93 puan değerini aldı. Verinin alt kalemlerinde, en
Türkiye Ekonomisi Aralık 2016
hızlı gerilemenin yüzde 12,7 ile tasarruf etme eğilimi endeksinde
gerçekleştiğini görüyoruz. Bu da hane halkının tasarruf eğiliminde hızlı
yavaşlamaya işaret ediyor. Öte yanda; son dönemde yükseliş trendini
koruyan işsizlik oranı da beklentilerde bozulmaya yol açtı diyebiliriz.
Genel ekonomik durum beklentisinin yüzde 6,5, hane maddi durum
beklentisinin ise yüzde 5,4 oranında düşüş göstermesi de son çeyrekte
tüketim harcamalarında yavaşlama görülebileceğinin sinyalini veriyor. Bu
şartlar altında ekonomik büyüme yılın son çeyreğinde zayıf bir görünüm
sergileyebilir. Son dönemde cari açıkta görülen artış ve hızla artan döviz
kurunun enflasyon üzerindeki potansiyel etkisini düşündüğümüzde,
merkez bankasının hamlesi geride bıraktığımız ayın en fazla merak edilen
gelişmesi olmuştu.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) 24 Kasım’da gerçekleştirilen
Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında sıkılaştırma yönünde karar aldı.
Kurul yüzde 7,50 olan politika faizini 50 baz puan artırarak yüzde 8,00
düzeyine çekti. Gecelik borçlanma faizi yüzde 8,25’ten yüzde 8,50’ye
yükseltilirken, geç likidite penceresi kapsamında borç verme faiz oranı
yüzde 10,00’a çıkarıldı.
Açıklama metnine göre, USD/TRY paritesinde yaşanan hızlı yükseliş faiz
artırım kararında rol oynadı. Döviz kuru hareketinin enflasyon
görünümünde yukarı yönlü risk oluşturduğuna yer verilen metinde, artan
volatilitenin de iç piyasa için negatif olduğuna dikkat çekildi. Ancak kurum
sadece faiz artırımıyla yetinmedi ve Türk Lirası talebini artıracak önlemler
de aldı.
Yabancı para zorunlu karşılık oranlarını tüm vade dilimleri için 50 baz puan
indiren kurum, bu yolla finansal sisteme yaklaşık 1,5 milyar Dolar ek
likidite sağlamayı amaçlıyor. İhracatçıya destek olmak amacıyla ise, ihracat
ve döviz kazandırıcı hizmetler reeskont kredilerinde geri ödemenin Türk
Lirası cinsinden yapılmasına olanak tanındı.
Türkiye Ekonomisi Aralık 2016
Ancak TCMB’nin bu kararının Türk Lirası üzerindeki pozitif etkisi oldukça
sınırlı kaldı. Aynı saatlerde açıklanan Avrupa Parlamentosu (AP) kararı,
USD/TRY paritesindeki aşağı yönlü hareketin kısa ömürlü olmasındaki
temel etken olarak öne çıkıyor. Parlamento, 37’ye 479 oyla Türkiye ile
müzakerelerin geçici olarak dondurulması yönünde karar aldı. Dolayısıyla
en büyük ticari ortağımız olan AB ile ilişkilerde bozulma olduğunu ve bu
durumun yatırımcıları rahatsız ettiğini söyleyebiliriz.
Kısa vadede verilerde görülecek iyileşme ve ekonomi yönetiminin
açıklamaları, Türk Lirası’ndaki değer kaybının önüne geçebilir. Ancak orta
ve uzun vadede belirleyici faktör Dolar Endeksi olmaya devam edecektir.
Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi, 2017 yılında FED’in para politikasında da
değişiklik sinyali veriyor.
FED’in Aralık ayında faiz artıracağına kesin gözüyle bakılması, Dolar’da hızlı
değer artışına yol açtı. Trump’ın altyapı harcamalarını arttırarak büyümeyi
hızlandırma hedefi, enflasyonun yükselmesi sebebiyle FED’in
tahminlerden daha hızlı faiz artırabileceğini gösteriyor. Aralık ayı faiz
artırımı Dolar Endeksi’nde çoktan fiyatlandı ancak 2017 yılı beklentisi
endeksteki yükselişi destekliyor.
Gelişmekte olan ekonomiler için FED’in faiz artırımının hızlanması, fon
çıkışını hızlandıracak başlıca faktör. Öte yanda, Trump’ın ticaret ve
gelişmekte olan ekonomilerle ilgili politika vaatleri, Türk Lirası’nı daha da
kırılgan hale getiriyor. Şu ana kadar bu risklerin bir bölümünün USD/TRY
paritesinde fiyatlandığını düşünüyoruz. Ancak Avrupa’da gerçekleştirilecek
seçimler ve Aralık ayı başındaki İtalya referandumu, bölge ekonomilerine
yönelik yeni bir belirsizlik süreci demek. Türkiye’nin en büyük ticari ortağı
olan Avrupa Birliği’nde ekonominin yavaşlaması halinde dış ticaret
verilerinde ivme kaybı gündeme gelebilir.
Türkiye Ekonomisi Aralık 2016
Amerika Ekonomisi
İlk önce Brexit sonra Trump şimdi de İtalya mı? Kasım ayının ilk haftası Merkez Bankaları toplantıları ikinci hafta Amerikan
seçimleri sonraki hafta seçim sarhoşluğu derken bu ay yine hiperaktifiz.
Seçimler öncesinde küresel piyasaların korkulu rüyası olan Donald
Trump’a gelince bugünlerde çok sevimli fiyatlamalara neden oluyor.
Abartılı olabilir ama piyasaların heyecanını anlıyoruz.
Dünya’nın lokomotif ekonomisi mevcut politikaların devamını istemedi ve
Cumhuriyetçilere hem Beyaz Saray’da hem kongrede yetki verdi.
Amerika’da yorumcular Trump dönemini Reagen ile benzeştirirken tam
yetki ile ekonomik ve politik değişim anlamında Trump’ı daha şanslı
görüyorlar.
21 Ocak’ta Trump söz verdiği yenilikler için hummalı bir çalışmaya
başlarken piyasalar vergi kesintileri, sağlık sisteminde reform ve artan alt
yapı yatırımları ile bütçe açığı/GSYIH oranı ve federal bütçe açığını
sorgulayacak. Seçim öncesinde Trump’ın dış ticaret hadleri ile ilgili
söylemlerinin zamanla gerçeğe dönüşmesi ise Kanada’dan Çin’e birçok
ülkeyi yakından ilgilendiriyor. Piyasalardaki aksiyona gelince; Bugünlerdeki
risk alma iştahı yenilikçi politikaların bir sonucu olarak hızlanan ekonomik
büyüme ve enflasyon bekleyişine dayanıyor. Önce olumlu beklentileri
keyifle satın alan küresel piyasalar bir sonraki adımda olası negatif
gelişmeleri görmeye başlayabilir. Bu noktada realite ve zamanlama önemli
hale geliyor.
O zaman 2017 senesi için Amerikan ekonomisi ile ilgili nereleri
konuşacağız sıralayalım.
21 Ocak’ta Cumhuriyetçi parti lideri Donald Trump’ın görevi devir
alması ile başlayacak yeni dönemde değişen politikalara paralel
Mart ayında borçlanma tavanının yükseltilmesi şart. Bu noktada
iki taraflı yetki ile bir sıkıntı yaşanması beklenmiyor.
İlk 100 günlük planda yer alan vergi kesintilerinin federal bütçe
üzerindeki etkisi konuşulacak bir başka konu olacak. Federal bütçe
öngörüsünden sorumlu komite, vergi kesintilerinin federal bütçe
etkisinin önümüzdeki yıllarda 6 trilyon dolara ulaşacağını tahmin
ediyor. Telaffuz edilen rakam yıllık Gayri Safi Yurt İçi Hasıla
artışının %3’üne tekabül ediyor. Burada kongrede yasanın
görüşülmesi ve de geçmesi sancılı olabilir.
Trump hükümeti Clinton’un ajandasında yer alan alt yapı
yatırımlarının ikiye katlamayı planlıyor. Ekonomik faydası
konusunda 2018 yılına sarkabilir ve büyüme etkisi limitli kalabilir
yorumları yapılıyor.
Amerika’da yerleşik şirketlerin deniz aşırı ülkelerdeki karlarını
ülkeye getirmelerinin önü açılırken bu adımın işletme
yatırımlarında artışı beraberinde getireceği tahmin ediliyor.
Dış ticarette korumacılık anlayışı ise belirsizliğini koruyor ve
Amerika’nın ticaret ortağı ülkeler için risk teşkil ediyor.
Amerika Ekonomisi Aralık 2016
Bütün bunları gerçekleştirirken yeni hükümetin seçim öncesindeki
söylemlerini yumuşatması gerektiği görüşündeyiz. Küresel Dünya ve
küresel ekonomi kavramı sadece kendi politikalarım diyen bir Amerika’yı
kaldıramaz. Öte yanda bu tarz bir anlayışın kimseye faydası olmaz.
Amerika’da borcun Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYIH) oranı %125 ve yeni
politikalar ile bu oran daha hızlı yükselecek. Kongre bütçe komitesi 2016
mali yılı için 250 milyar dolar faiz faturası çıkarıyor. 10 seneden az bir
zamanda borca ödenen yıllık faiz oranının 800 milyar dolar üzerine
çıkabileceğinden bahsediliyor. Kısaca artan bütçe açığını karşılayacak bir
ekonomik büyüme rakamı yakalanmadıkça bu borç sarmalı devam edecek.
Trump’ın işi hiç kolay değil!
Kim ne kadar Amerikan tahvili taşıyor? (milyar USD)
Tabloda Eylül 2016 tarihi itibari ile Amerikan tahvilleri taşıyan ilk on ülkeyi
görüyoruz. Amerika’nın toplam borcu 19,8 trilyon Dolar iken bunun
yaklaşık 6,15 trilyon Dolar’ını yabancı devletler satın almış. Bir başka
deyişle Amerikan ekonomisini %31 oran ile yabancı devletler finanse
ediyor. İlk sırada Çin ikinci sırada Japonya yer alırken iki ülkenin de
geçtiğimiz senenin aynı ayına kıyasla Amerikan tahvil ve bono piyasasında
taşıdıkları miktarı düşürdüklerini görüyoruz. Şimdi çıkıyoruz deseler ikincil
piyasada düşen tahvil bono fiyatları ile zararı göze almaları gerekiyor.
Nitekim Çin’in öncesinde rezerv çeşitlendirmesi ile Amerikan tahvillerini
azaltma isteği de bir senede ancak miktarları bu noktaya getirdi. Kısaca
Dünya çapında 2008 krizinden daha derin bir çalkantı olmaması için elleri
mahkum taşıyacaklar. Şimdilik bu çekişmede Amerika kazanmış görünse
de şartlar her an değişebilir ve orta noktada buluşma kaçınılmaz
görünüyor.
Piyasaların fiyatlamalarına gelince, tahvil bono piyasasında yükselen faiz
oranları ve dikleşen verim eğrisi ile 2016 Aralık ayından çok 2017
beklentilerini fiyatlamaya başladı. 2008 krizinden sonra bir türlü
toparlanamayan Amerikan ekonomisi tüm Dünya’nın fazla canını sıkmış
olacak ki şimdi herkes Amerika’dan medet umuyor. Kasım ayı verilerine
bakınca, Amerikan ekonomisi küresel piyasaların beklentisini karşılayabilir.
Trump ekonomik büyüme modeli ile enflasyonun da yükselmesi
beklenirken Ekim ayı tüketici enflasyonunda %0,4 artış ile yıllık enflasyon
gerçekleşmesi %1,6’ya yükseldi.
Tüketici enflasyonunda yükseliş sürüyor
Amerika Ekonomisi Aralık 2016
Geçtiğimiz haftalarda FED Başkan Yardımcısı Stanley Fischer’ın bankanın
faiz politikasını belirlerken ileriye dönük enflasyon bekleyişinin de dikkate
alınacağı söylemini hatırlatalım. Donald Trump’ın seçilmesi ile mali teşvik
paketleri ileriye dönük enflasyon beklentisinin hızlanmasını sağladı.
Amerikan Merkez Bankası’nın 2021 senesine kadar olan beş sene
içerisinde tüketici enflasyon artış ölçümü %1,94 ve orta vadeli enflasyon
hedefine (%2) ramak kaldı denebilir.
FED 5 yıllık enflasyon bekleyişi
Yükselen enflasyon bekleyişine paralel 22 Kasım tarihinde yapılan 5 yıllık
bono ihalesinde talep karşılama oranı 2,44 ile son on ihale ortalamasında
iken faiz oranları %1,76 ile Aralık’tan bu yana en yüksek seviyesinde
gerçekleşti. İhaleye talep zorunluğu olan piyasa yapıcılar yüzde 35,7 ile
geçtiğimiz on ihale ortalaması olan 32,6 üzerinde talep gösterdiler.
Yabancı merkez bankaları ve yatırım fonlarının ihale talebi %59,8 ile son
on ihale ortalamasının “60,5” hafif altında kalırken yükselen getiriler
piyasa yapıcıların iştahını kabartmış görünüyor.
22 Kasım 5 yıllık bono ihalesi sonuçları
Öyle sanıyoruz ki, aynı politik ve ekonomik değişim süreci Avrupa’ya da
sıçrayacak. Bu anlamda 04 Aralık’ta yapılacak olan İtalya anayasa
referandumundan gelecek sinyal önemli. İtalya Başbakanı Matteo Renzi,
04 Aralık tarihinde reformlarına destek için halka gidiyor. Başbakan yeni
anayasa ile reformlar için senatonun yetkisini azaltırken hükümete daha
fazla yetki istiyor. Hayır, oyu ile Renzi’nin istifası gündeme gelecek iken
Avrupa Birliği karşıtı partilerin güç kazanmasına ile İtalya olayı ikinci Brexit
vakasına dönüşebilir. Artık anketlere göre yorum yapmamak gerekiyor
onu anladık ancak Eylül ayından bu yana sadece iki kez evet oyları yüzde
50 üzerine çıkmış. Bu dönemde Avrupa Birliği’ne ikinci bir darbe fazla
ancak olanın da önüne geçilmez.
Amerika Ekonomisi Aralık 2016
Genç işsizlik oranı, yüksek borç yükü, zayıf ekonomik büyüme zayıf
görünüm ile İtalyan halkı ne kadar sabırlı göreceğiz? 2017 senesi Almanya,
Fransa ve Hollanda’da seçim yılı iken bir de İtalya eklenmesin? İstenilen
ölçüde toparlanamayan Avrupa ekonomisinde daha İngiltere olayı
çözülmeden artan politik tansiyon ile Euro/dolar için öteden beri
konuşulan 1,00 seviyesi kapıya dayanır. İşte o zaman şimdilerde artan faiz
oranları ile yıldızı sönen altın Avrupa Birliği’nin dağılma endişesi ve
gökyüzünü hedef alması beklenen ABD bütçe açığı ile bir anda şöhrete
koşar. Bill Gates’in de söylediği gibi aslında çözüm Trump’ta da değil artık
kapitalizmin ayakları titriyor. Bu sancılı arayışların sonu farklı olmalı aynı
yemeği ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorlar. Garip olan biz de her seferinde
yeni bir tat keşfetmiş gibi iştahla yiyoruz. Biz cefasını çekiyoruz umarız bir
sonraki nesil daha az ama daha sağlıklı yemek fırsatı bulur.
KANADA EKONOMİSİ
Aralık ayında ve 2017 senesinde Kanada ekonomisi için en önemli gelişme
Amerika ve Kanada arasındaki ticari ilişkilerin yeniden şekillenme ihtimali
olacak. Seçim kampanyası sırasında Donald Trump’ın, NAFTA’dan çekilme
veya anlaşma şartlarını gözden geçirme sözü Kanada ekonomisinin kabusu
olabilir.
Kanada ekonomisinde 2017 büyüme tahminleri şimdiden aşağı yönde
revize edilirken Fitch’e göre ekonomi önümüzdeki sene %1,9 büyüyecek.
Öte yanda ekonominin bu büyüme rakamını yakalayabilmesi için ihracatın
ivme kazanması gerekiyor. İşletme yatırımlarında yavaşlama ve yüksek
borç oranı ile hane halkının tüketim harcamalarında artış ihtimali zayıf.
Böyle iken sınır komşusu Amerika’nın ticari ortak olmaktan uzaklaşması
Kanada’nın iş hacmi için büyük tehdit olabilir. Ayrıca Amerikalı şirketlerin
kurumsal vergi indirimleri ile elde ettikleri rekabet avantajı Kanada
firmaları için dezavantaj oluyor.
Kanada ekonomisinin 2015 senesinde Amerikan piyasalarına ihracat
bağımlılığı %75 üzerindeydi. Ülkenin Amerika’ya ihracatının üçte birini
enerji sektörü oluşturuyor. Diğer tarafta, enerji dışı sektörlerin ihracatı
Amerika’da özel sektör yatırımlarında yavaşlama ile Ocak-Eylül
döneminde dolar bazında %5,2 daraldı. Amerika’da işletme yatırımlarında
artış Kanada ihracatını olumlu yönde etkileyebilir. Kuşkusuz mevcut ticari
anlaşma koşullarının devam edeceği varsayımı ile.
Kanada Ekonomisi Aralık 2016
Ağustos ayında mevsim etkilerinde arındırılmış olarak %0,2 büyüyen
Kanada ekonomisinde Alberta eyaletinde petrol üretimi normale döndü.
Ancak enerji sektöründe düşen yatırımlar iç talebi olumsuz etkilemeyi
sürdürüyor. 2017 senesinde enerji sektörünün ekonomik olumsuz etkisi
azalarak devam ederken hükümetin planladığı alt yapı yatırım
harcamalarının büyümeye katkısı artabilir.
Ekonomi için bir diğer risk unsuru konut sektörü; Ülkenin farklı
bölgelerinde konut talebi değişiklik gösteriyor. Vancouver’da emlak
sektörü yavaşlarken Toronto’da talep ve fiyat artışı devam ediyor. Son
açıklanan ekonomik verilerde “Ağustos” Kanada’da emlak sektöründeki
aracıların ekonomik katkısı önceki aya göre %3,2 geriledi. British
Columbia’da yabancılara emlak alımlarında %15 vergi getirilmesi konut
satışlarında ki düşüşe sebep olarak gösteriliyor.
Kanada Ekonomisi Aralık 2016
Yabancılara vergi emlak sektörünün büyümeye katkısını törpüledi
Grafikte WTI ham petrol fiyatları ve USDCAD paritesi arasındaki ilişkiyi
görüyoruz. Ağustos ayı ortasında petrol fiyatlarında yükselişe paralel
olarak Kanada Doları hızla değer kazanmıştı. Ekim ayı ile beraber yine aynı
hareketi gördük. Ayın ilk yarısında yüksek petrol fiyatları Kanada Doları’nın
güçlenmesini sağlarken ikinci yarıda düşen petrol fiyatları ile Kanada
Doları değer kaybediyor. Aradaki zaman diliminde ise bu alışkanlık sekteye
uğruyor. Kasım ayına gelindiğinde WTI ham petrol ve Kanada Doları
ilişkisinde aradaki makasın daraldığı bir başka deyişle petrolde ki düşüşe
Kanada Doları’nın kayıtsız kalmakta istekli olduğunu söyleyebiliriz.
WTI Ham Petrol Fiyatları ve Kanada Doları
Kanada’da Ekim ayında taze sebze meyve fiyatları bir önceki yılın aynı
ayına göre %5,4 geriledi. Bu gerileme 2012 yılından bu yana en sert düşüş
anlamına geliyor. 2016 senesinin başlarında Kanada Doları’nın değer kaybı
ile ithalatta yükselen maliyet üretici fiyat endeksini yukarı taşımıştı. Ekim
ayında gıda fiyatlarında önceki yıla göre %0,7 düşüş enflasyonda aşağı
yönlü risklerin sürdüğünü ifade ediyor. Düşük enflasyon bekleyişi ile
Kanada Doları’nda zayıf seyir devam edebilir.
Gıda enflasyonu 2000 yılından bu yana ilk kez geriledi
Kanada Ekonomisi Aralık 2016
AVUSTRALYA EKONOMİSİ
Aralık ayı başında (06 Aralık) Avustralya ekonomisinin üçüncü çeyrekte ne
kadar büyüdüğünü öğrenmiş olacağız. Üçüncü çeyrekte ekonominin
büyüme hızında önemli bir değişim beklenmiyor. Büyümenin detayında
servis sektörü ve konut piyasası veriyi yukarı çekerken madencilik
sektöründe daralmanın devam edeceği düşünülüyor.
Emtia fiyatlarında yükseliş önümüzdeki çeyrekte ekonomik büyümeyi
yukarı çekebilir. Ancak fiyatların yakalanan yüksek seviyelerde
dengelenmiş olması gerekiyor. Ücret enflasyonunda aşağı yönlü baskı olsa
da nüfus artışı tüketimin artmasını sağlıyor.
Para birimine gelince, emtia fiyatlarında yükselişe paralel olarak 2015
senesinden itibaren değer kazandı. Avustralya Doları Ekim 2015-2016
tarihleri arasında Dolara karşı %8 değer kazandı. Bu dönemde emtia fiyat
endeksinde artış %14 civarındaydı. Aynı şekilde son birkaç ayda emtia
endeksi %8 üzerinde değer kazanırken Avustralya Doları %1,5 değerlendi.
2011-2015 ortalamasının altında olan Avustralya Doları döviz piyasasında
güçlü dolar baskısının geride kalması ile değerlenme potansiyeli olan para
birimleri arasında yer alıyor.
Ağustos ayında bu yana politika faizini %1,5’te koruyan Avustralya Merkez
Bankası (RBA) son üç aylık yükseliş ve Ekim ayında %1,5 seviyesine ulaşan
tüketici enflasyonu ile politika faizini mevcut seviyede koruyabilir.
Avustralya Ekonomisi Aralık 2016
İngiltere Ekonomisi
Brexit kararı birçok belirsizliği beraberinde getirirken, Sterlin’de de hızlı
değer kaybına yol açmıştı. Şüphesiz ki bu durum en fazla enflasyon
rakamları üzerinde etkili oldu. Ancak Kasım ayında açıklanan veriler
enflasyon artış hızının Ekim ayında yavaşladığına işaret ediyor. Tüketici
Fiyat Endeksi (TÜFE) Ekim ayında yüzde 0,1 oranında artışla tahminlerin
altında kalırken, bir önceki yılın aynı dönemine göre artış hızı yüzde 0,9
oldu. Aşağıdaki grafik, enflasyon beklentisinde yaşanan zayıflamayı
gösteriyor.
İngiltere Merkez Bankası (BoE) tüketici enflasyonunun 2017 yılı son
çeyreğinde yüzde 2,4’e çıkacağını ve uzun bir süre hedeflenen yüzde 2’nin
üzerinde kalacağını öngörüyor. Ancak ekonomistlerin Kasım ayı
tahminleri, 2017 yılı üçüncü çeyreği ve sonrası dönemde enflasyonun
hedeflenen seviyeye daha yakın seyredeceğine işaret ediyor.
Enflasyon Ekim ayında ivme kaybetse de bu durumun kalıcı olup olmadığı
hala meçhul. İngiltere Merkez Bankası (BoE) son toplantısında para
politikasını korumuş ve enflasyona dikkat çekmişti. Tahminlerin altında
fiyat artışı görülmesi merkez bankasının gevşek para politikası için elini
rahatlatıyor. Ancak orta ve uzun vadede enflasyon görünümü artış
olacağını işaret ediyor. Bu şartlar altında banka 2016 yılı içerisinde ek
parasal gevşeme tedbiri almaktan kaçınabilir ve Brexit sürecinin finansal
piyasalara etkisini takip etmeye devam edebilir.
İngiltere Ekonomisi Aralık 2016
Yukarıdaki grafik, GBP/USD paritesinde volatilitenin gerilediğini gösteriyor.
Bu durum şüphesiz ki İngiltere ekonomisi için olumlu. Ancak Brexit
sürecine ilişkin belirsizlik devam ediyor. İngiltere Yüksek Mahkemesi,
hükümetin Brexit sürecini resmi olarak alabilmesi için parlamento oyu
gerektiği yönünde karar aldı. Hükümetin karara itirazının sonucu
beklenirken, parlamento oylaması yapılmasının başvuruyu geciktirmesinin
kaçınılmaz olduğunu söyleyebiliriz. Karara rağmen Başbakan Theresa May
50. Maddeyi 2017 yılı Mart ayı öncesinde işleme koyma yönünde kararlı.
İngiltere Maliye Bakanı Philip Hammond parlamentoda gerçekleştirdiği
sunumla ‘Güz Bütçesi’ adıyla bilinen uzun vadeli bütçe düzenlemelerini
açıkladı. Rapora göre, hükümet Brexit kararı ardından ekonomik
büyümenin yavaşlamasını bekliyor. Hammond, bu yıl ekonomik
büyümenin yüzde 2 seviyesinden yüzde 2.1 seviyesine revize edilmesine
karşın 2017 için büyüme tahmininin yüzde 2.2’den yüzde 1.4 seviyesine,
2018’deki büyüme tahmininin de yüzde 2.1’den yüzde 1.7’ye çekildiğini
bildirdi. Brexit sonrası Sterlin’in değer kaybı ile artan ihracat talebi
üretime olumlu yansıyarak 2016 yılı ekonomik büyümesinin tahminlerin
üzerinde olmasını sağladı. Ancak; Brexit sürecinin resmen başlamasıyla
sona erecek (ya da değişikliğe uğrayacak) gümrük birliği uygulaması, bu
pozitif etkiyi 2017 yılı ve sonrası süreçte tersine çevirebilir.
Hammond’ın sunumunda dikkat çeken detaylarda biri de harcamalardaki
artış oldu. Altyapı yatırımlarına öncelik vermeyi planlayan İngiltere,
teknoloji ve inovasyon yatırımları için yıllık 2 milyar Sterlini bulan miktarda
ek destek sağlayacak. Bir diğer harcama noktası ise, uygun fiyatlı konut
yatırımı olacak. Bu kaleme de yaklaşık 2,3 milyar Sterlin büyüklüğünde
bütçe ayrılması planlanıyor. Kurumlar vergisi ise, önceden de planlandığı
gibi yüzde 17 seviyesine çekilecek.
Hammond tarafından sunumu yapılan ‘Güz Bütçesi’ harcamaların
önümüzdeki süreçte artacağını ve devletin daha fazla borçlanacağını
gösteriyor. Açıklama ardından 10 yıllık İngiltere devlet tahvillerin
(Gilts) getirisi hızla yükseldi. Şu an için Brexit süreci belirsizliğini
koruyor. Ancak, yüksek mahkeme kararı sonrası başlayacak
görüşmelerin, Sterlin ve tahvil piyasasında volatilite artışına yol
açması kaçınılmaz. Bu şartlar altında İngiltere Merkez Bankası’nın
(BoE) tavrı ise yatırımcılar tarafından yakından takip edilecek.
İngiltere Ekonomisi Aralık 2016
Avrupa Ekonomisi
Avrupa bölgesi ekonomileri, Aralık ayı ve 2017 yılı içerisinde birçok siyasi
belirsizlikle karşı karşıya. Almanya ve Fransa seçimleri, şu an için finansal
piyasalarda tam olarak fiyatlanmıyor. Ancak, 4 Aralık Pazar günü İtalya’da
gerçekleştirilecek referandum için aynı şeyi söyleyemiyoruz. Donald
Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi ardından değer kazanan Dolar’ın yanı sıra,
Euro’da görülen zayıf seyir de EUR/USD paritesinin gerilemesinde etkili.
Bu hareketin ne ölçüde kalıcı olacağı ise, İtalya referandum sonucuna bağlı
olabilir.
Yukarıdaki grafik, referandum öncesi gerçekleştirilen anket çalışmalarının
sonuçlarını gösteriyor. Anket sonuçlarına göre ‘Hayır’ oyları ağırlıklı olarak
çoğunlukta diyebiliriz. Bu da Başbakan Matteo Renzi’nin istifası ve büyük
olasılıkla sağ görüşlü bir partinin başa geçmesi anlamına geliyor. Brexit
kararı ardından ABD’de Trump’ın Başkan seçilmesi, bundan sonra popülist
söylemlerin siyasi alanda daha çok ön plana çıkacağını göstermişti.
Nitekim aynı durum Fransa ve Almanya için de geçerli. Avrupa Birliği’nin
ekonomi politikalarında değişiklik anlamına da gelen bu süreç, şüphesiz ki
Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) para politikası hamlelerinde de kendini
hissettirecektir.
Öte yanda, bölge için politik riskler kadar ekonomik riskler de gündemde.
Euro Bölgesi’nin lokomotif ekonomisi Almanya’da büyüme yılın üçüncü
çeyreğinde ivme kaybetti.
Ülke ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 0,2 oranında Gayri Safi
Yurtiçi Hasıla (GSYH) artış hızıyla ivme kaybetti. Bir önceki yılın aynı
dönemine göre büyüme hızı ise yüzde 1,7 oldu. Euro Bölgesi büyüme
rakamları iyileşmeye işaret etse de, ekonomik gelişme Avrupa Merkez
Avrupa Ekonomisi Aralık 2016
Bankası’nın (ECB) hedeflediği düzeyden uzak kalmayı sürdürüyor. Bu
şartlar altında banka Aralık ayı toplantısında varlık alım programını
uzatabilir. Ancak hem Brexit sürecine ilişkin değerlendirmeler hem de
İtalya referandumu başta olmak üzere artan siyasi belirsizlikler, 2017’nin
ECB için zorlu bir yıl olacağı beklentisini güçlendiriyor.
Almanya büyüme raporu detaylarına baktığımızda; ülke ekonomisinin iç
talep ile büyümeye devam ettiğini, yani ekonomide yapısal bir değişiklik
olmadığını görüyoruz. Ancak, ticarete yönelik risklerin artmasını bölge
ekonomileri için negatif olarak değerlendiriyoruz. Referandumdan bu yana
var olan Brexit süreci belirsizliği kendini hissettirmeye devam ediyor.
ABD’nin yeni Başkanı olarak Donald Trump’ın seçilmesi ve ticaret
anlaşmalarını tekrar müzakere etmeyi planlaması ise, 2017 yılı için yeni bir
belirsizlik demek. Tüm bu gelişmelere siyasi belirsizlikler ve olası hükümet
değişiklikleri eklendiğinde, bölge genelinin 2017 yılında zayıf bir
performans göstermesi makul bir bekleyiş olarak değerlendirilebilir.
Euro Bölgesi için 2015 – 2016 büyüme rakamları, ivme kaybını açıkça
ortaya koyuyor. Avrupa Komisyonu Euro Bölgesi için 2017 yılı büyüme
tahminini yüzde 1,8’den 1,5 seviyesine çekti. Kurum revizyona yer verdiği
raporunda, dünyada görülen popülist ve küreselleşme karşıtı akımın
bölgede istikrarsızlığa yol açabileceğin belirtti. Siyaset ve ekonominin
temelde birbirinden ayrılması mümkün değil. Ancak son dönemde
dünyada yaşanan gelişmeler, finansal piyasaların siyasi gelişmelere daha
fazla uyum sağladığını açıkça gösteriyor. 8 Aralık’ta toplanacak olan ECB,
tüm bu gelişmeleri göz önünde bulundurarak varlık alım programının
süresini uzatabilir. Aralık ayı toplantısının bir diğer önemi ise, ECB’nin
2019 yılına kadar olan süreci kapsayan ekonomik tahminlerinin de
açıklanacak olması.
Avrupa için iyi haber ise, enflasyon beklentisinin Ocak ayından bu yana en
yüksek seviyesine çıkması. Siyasi belirsizlikleri bir yana bırakırsak,
enflasyondaki yükseliş beklentisinin ECB için olumlu olduğunu
söyleyebiliriz. Ancak Aralık ayı kararında banka İtalya referandum
sonucunu da göz önünde bulunduracaktır. Referandumdan ‘Hayır’ oyu
çıkması ve Renzi’nin istifası, EUR/USD paritesinde 1,0 seviyesine yönelik
bir hareketi başlatabilir ve hisse senedi piyasasında satışlara yol açabilir.
Özellikle İtalya’nın sorunlu bankacılık sektörü düşünüldüğünde, hisse
senedi piyasasının referandum sonucuna daha sert tepki vermesi olası.
Avrupa Ekonomisi Aralık 2016
Emtia Piyasası
Emtia Piyasası Kendi İç Dinamiklerine Dönebilecek mi?
Emtia Piyasasında Kasım ayında yaşanan hareketlilik geçtiğimiz ay
raporunda çizdiğimiz çerçevedeydi. Yılın son ayına girilirken değişen,
Amerika’nın yeni Başkanı’nı seçmesi ile piyasaların geneli için açılan yeni
sayfaydı.
2017 ve 2018 senesi için Amerika ve Dünya genelinde değişen ekonomik
beklentilerden emtia piyasasının da payını alacağı kesin. Amerika için
beklenen hızlı ekonomik büyüme ve enflasyon diğer gelişmiş ve gelişen
ülkeleri peşinden sürükleyebilecek mi emin değiliz? Ancak emin
olduğumuz konu piyasada Dolar cinsinden fiyatlanan emtialar öyle ya da
böyle Amerikan ekonomisi ve FED faiz artırım beklentisinden etkilenecek.
Donald Trump’ın kampanya döneminde verdiği vaatlerin tamamının 2017
senesinde başlaması mümkün görünmüyor. Gelir vergisi ve kurumlar
vergisindeki indirimlerin yılın ilk yarısında hayata geçirilmesi beklenirken
alt yapı yatırımları için zamana ihtiyaç duyuluyor. Askeri harcamaları da
içine alan diğer icraatlarına ise 01 Ekim mali yılı sonrasına bırakılacağı
tahmin ediliyor.
Vergi indirimleri ve artan tüketici harcamaları ile Amerikan Merkez
Bankası’nın (FED) orta vadeli enflasyon hedefini kolaylaştırırken büyüme
ne olacak? Amerika için 2017 ve 2018 büyüme tahminleri şimdiden yukarı
yönde revize ediliyor. Ancak kurumlar temkinli ve Trump’ın hedefi olan
yüzde 4 büyüme rakamını henüz göremiyoruz. Amerikan ekonomisi yüzde
4 büyüme rakamını yakalasa da kalıcı olmayacağı düşünülüyor. Nedeni
yüzde 4,9 ile tam istihdam (4,5-5,0) seviyesine yaklaşan istihdam piyasası.
İşgücü katılım oranında artış ve verimlilik ile istihdam piyasasının
ekonomik büyümeye katkısı artırılabilir. Bu noktada Trump’ın “bilinen
göçmen politikasında” yumuşama gerekebilir.
Vergi indirimlerinin işletme yatırımlarında artışa dönüşmesi ise biraz güç.
Nedenine gelince Amerikan şirketleri artan karlılıkları direkt yatırıma
dönüştürmek yerine kar dağıtımına gidiyorlar. Bu bir gelenek ve bu yüzden
Amerikan hisse senedi piyasaları likit ve her daim yatırımcının ilgisini
çekme potansiyeline sahip. Deniz aşırı ülkelerden yatırımların ülkeye
çekilmesi ise işletme yatırımlarının artmasını sağlayabilir.
Emtia piyasasında ilk önce dolar hareketi ardından arz/talep dengesi ile
yapılacak fiyatlamalarda vergi indirimleri ile düşen bütçe gelirlerinin ne
kadarının GSYIH artışı ile karşılanacak ne kadarı açık oranını artıracak?
Sonunda soracağımız soru bu olacak “gökyüzü limit olursa” günün
sonunda piyasalar Amerikan Doları’na alternatif aramaya başlayabilir. İşte
bu noktada altın yine devreye giriyor. Tabi ki bu önümüzdeki ay
beklentimiz değil, bu tarz bir beklentinin gerçeğe dönüşmesi için zamana
ihtiyaç var.
Bir başka risk unsuru FED’in enflasyonun gerisinde kalması ve faiz
artırımında gecikmesi çünkü bir sonraki adımda daha güçlü bir hareket ile
büyüme hayali suya düşebilir? Bu ihtimali zayıf görüyoruz banka enflasyon
gerçekleşmesi yanında enflasyon bekleyişine de kararlarında yer veriyor.
Öte yanda FED bu anlamda Dünya’nın en tecrübeli Merkez Bankası
Emtia Piyasası Aralık 2016
enflasyon kokusunu çok iyi alıyor. Diyelim ki FED zamanlama hatası yaptı
bu tarz bir gelişme hızlanan enflasyon ile kısa süreliğine de olsa altın
fiyatlarını yukarı taşıyabilir. Ancak arkasından gelen hızlı bir faiz artışının
ve durgunluk endişesinin altın da dahil emtia piyasasına faydası
olmayacağını ekleyelim.
Bir başka önemli konu ticaret anlaşmaları ve bu konu emtia piyasalarını
yakından ilgilendiriyor. Amerika’nın ticaret yaptığı ülkelere ve hacimlerine
şöyle bir bakacak olursak;
Çin, Meksika, Kanada, Japonya Amerika’nın bu ülke ile ticaret
anlaşmalarını tamamı ile kendi menfaatlerin ile yenilemek istediği bir
senaryoda tahıl piyasasından, enerji piyasasına birçok emtia şoke olacak.
Neyin ne olduğunu ne kadar etkili olduğunu anlayana kadar ve gelişmeler
sindirilene kadar bu piyasalara dokunmamak gerekebilir. Çin soya
fasulyesinde ve pamukta en büyük ithalatçı konumunda düşünebiliyor
musunuz Dünya’da bir ticaret savaşı başlarsa neler olur? Bu nedenle
kampanya döneminde yer alan ticaret anlaşmaları konusu yerini uzun bir
müzakere sürecine bırakabilir. Amerika benim elim güçlü istediğimi
yapacağım derse işler karışır? Dengeler hassas kimse bu kadar kendini
düşünen bir ticari ortak istemez yanlış politikaların sonu yalnızlık olur.
Bizim uyarmamıza da ihtiyaçları olduğunu düşünmüyoruz Amerika’yı
yönetenler neyin ne olduğunun farkında ve buna göre yol alınacaktır. Ana
fikir bu şekilde olmakla beraber anlaşmaların yeniden şekillenmesi ve
müzakere sürecinde Çin, Meksika, Kanada ve Japonya Amerika’dan hangi
emtiaları ithal ediyor ve Amerika’ya hangi ürünleri ihraç ediyor bakmak
gerekiyor. Tabi bu ülkelerin para birimlerinin Dolar karşısındaki değeri de
önemli.
Sonuç olarak, 2017 yılı son çeyrekte mevsimsel olarak zayıf bir görünüm
sergileyen emtia piyasası bu kez de rutini bozmadı. Öte yanda güçlü dolara
karşı piyasaya gelen satışların limitli olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bir
taraftan emtialar Amerika’dan başlayarak küresel ekonomik büyümenin
hızlanabileceğini tahmin ediyor. Ekonomik büyüme ve beraberinde artan
talep özellikle fiziki emtialar için önemli bir değişken. Aralık ayında emtia
piyasasında aşırı bir hareketlilik ve işlem hacmi beklemiyoruz. 30 Kasım’a
kadar Brent petrol fiyatları OPEC Viyana toplantısı beklentisi ile hareketini
yapmış olacak. Altın dip arayışına devam ederken endüstriyel metallerin
göreceli iyi performansını görebiliriz. Tahıl piyasasında soya fasulyesi zayıf
Emtia Piyasası Aralık 2016
temel görünüme ve güçlü dolara rağmen daha düşük seviyeler için istekli
görünmez iken kahve ve şeker güçlü temeller ile gardını koruyor.
Genelde emtia piyasasında Aralık ayındaki fiyatlamalar yeni sene için tam
bir gösterge olarak algılanmıyor ancak bu kez FED ve 2016 yılının ilk faiz
artırımı var. Biz yine de emtia piyasasında temellerden uzaklaşan
fiyatlamaları zayıf ihtimal olarak görüyoruz.
KIYMETLİ METALLER/ALTIN
Aralık ayı yetmezmiş gibi 2017 ve 2018 yılları için FED faiz artırım
beklentisi ve yükselen tahvil faiz oranları “altın almak” için nedenler
azalıyor.
30 yıllıklar yükselirken altın fiyatları
Altının elle tutulabilir varlık ve güvenli liman olma özelliği yükselen faiz
ortamı ile geri plana itiliyor. Amerikan ekonomisi başta olmak üzere
küresel tahvil faiz oranlarında yükseliş ikame enstrüman olarak altının
cazibesini azaltıyor. Yukarıdaki grafikte Amerikan 30 yıllıklarda yüzde 3’e
yaklaşan faiz oranlarının altın fiyatlarını taşıdığı nokta 1200 dolar/ons altı
iken fazla bir şey söylemeye gerek var mı? Neden çünkü altın faiz vermiyor
ve yükselen faiz oranları yatırım amaçlı talebin en büyük düşmanı.
Altın Yatırım Fonlarından Çıkışlar Hızlandı
Ekim sonu 18 Kasım tarihleri arasında altın borsa yatırım fonlarındaki
yatırımcı çıkışlarının 1 milyar dolara ulaştığı biliniyor. Bu miktar geçen
Kasım ayından bu yana altın yatırım fonlarından yaşanan en yüksek
miktardaki çıkış olarak görünüyor.
Aralık ayı FED faiz artırım beklentisi büyük ölçüde fiyatlandı. Amerika
tarafında yükselen faiz oranları bir süre sonra Avrupalı yatırımcı için cazip
olacaktır. Hem dolar değer kazanıyor hem tahvil faiz oranları yükseliyor ve
Avrupa ve Amerika’da tahvil faiz oranları arasındaki getiri farkının
kapanmasına daha çok zaman var.
Yükselen faiz oranları ile yeni alıcılar ve tahvil piyasasının ölçüp tartıp
yeniden fiyatlama isteği ile faiz oranlarında yükseliş yerini kısa vadede
düzeltmeye bırakabilir. Beklentimiz Aralık ayının ilk yarısı İtalya, FED, ECB
sürpriz olmadan geçerse piyasalar bir düzeltme yapacak ki 2017 yılında
Trump 100’ü heyecanla fiyatlayacak daha fazla marj olsun. Yeni seneye
gelince bize yazacak çok konu çıkacak iken yatırımcı da takipten yorulacak.
Emtia Piyasası / Altın Aralık 2016
Küresel Altın Madeni Üretimi (Aylık)
Merkez Bankaları Net Altın Alımları (Çeyreklik)
Küresel Altın Talebi (Çeyreklik)
Fon net pozisyon miktarı ve opsiyon piyasaları eğilim
22 Kasım haftasının derinlik raporunda fon ve küçük spekülatör net uzun
pozisyon 192 bin kontrata geriledi. Önceki haftaya göre fonların uzun
pozisyon kapama eğilimi azalırken küçük spekülatörler alıma geçmiş
görünüyor. Opsiyon piyasasında 25 Delta alım ve satım opsiyonları
arasındaki farkı gösteren RR eğrisine gelince (yeşil) Kasım ayı başından bu
yana altın satım opsiyon talebinde patlama yaşandı. Son haftada opsiyon
Emtia Piyasası / Altın Aralık 2016
piyasası işlemcilerinin altın alım opsiyon tarafındaki işlemlerinin arttığı
görülüyor. Buna rağmen piyasada yukarı yönlü fiyat hareketinin ivme
kazanacağını söylemek için erken diyebiliriz.
Altın/Gümüş Rasyosu
08 Kasım seçimlerinden sonra altın/gümüş rasyosunda yükseliş gümüş
fiyatlarında gerilemenin daha fazla olduğunu gösteriyor. 23 Kasım
tarihinden bu yana rasyoda yükseliş yerini aşağı yönlü harekete bırakırken
gümüş altına kıyasla iyi performe ediyor. Her iki ürünün de Dolar’ın
seyrine göre yön bulacağının ve aşırı güçlenen Dolar karşısında
duramayacağının farkında olmalıyız. Buna rağmen kıyaslama yapmak
gerekirse, küresel ekonomik büyümenin canlanmaya yüz tuttuğu bir
ortamda endüstriyel metaller sınıfına giren gümüş altına kıyasla daha iyi
bir performans gösterebilir.
Para Yöneticilerinin Gümüş Pozisyonları Rekor Seviyelerden Uzaklaştı
Yatırım amaçlı talebe bakıldığında para yöneticilerinin net uzun pozisyon
miktarında gerileme sürüyor. 15 Kasım tarihini için alan haftanın derinlik
raporunda para yöneticilerinin gümüş net uzun pozisyon miktarı 8,907
kontrat düşüş ile 48,607 kontrata geriledi.
Kıymetli Metaller ETF Talebi
Ekim ayı raporunda gümüş ETF pozisyonları diğerlerinin (altın, platin ve
palladyum) üzerindeydi. 22 Kasım itibari ile aynı grafik üzerinden
gidildiğinde gümüş ve altının ETF’ler içerisindeki payı düşerken borsa
yatırım fonlarının platin pozisyonlarında artış dikkat çekiyor.
Emtia Piyasası / Altın Aralık 2016
Bakırın Dönüşü Muhteşem Oldu
Önceki raporumuzda bakır piyasasının 2017 yılında petrol piyasasına
benzer şekilde yeniden dengelenme sürecine girme ihtimalinden söz
etmiştik. Beklentimiz fiziki emtia olma özelliği ve piyasanın açık verme
potansiyeli ile hedge amaçlı alımların yılın son aylarında artabileceği
yönündeydi. Ancak 08 Kasım seçim sonuçları ve Trump’ın Amerika’nın alt
yapı yatırımlarını yenileme projesi söz konusu olunca fon ve küçük
spekülatör alımları devreye girdi ve fiyatlar hızla yükseldi.
Comex, LME, SHFE piyasasında 11 Kasım tarihli işlem tutma süreleri
Piyasada önemli ithalatçı konumunda olan Çin ekonomisine gelince son
çeyrekte ve önümüzdeki sene yavaşlayabilir beklentisi var. Buna karşın
Çin’in önemli miktarda kamu tasarrufları ile teşvik paketleri kabiliyeti
bilinirken diğer ülkelere kıyasla cephanesi olduğu anlaşılıyor.
Altın/Bakır Rasyosu
Eylül ayı başında 648 olan altın/bakır rasyosu o tarihten bu yana geriliyor.
Altın/bakır rasyosunda son gelinen seviye 485 olurken Çin ithalat
rakamları ve Amerika’da alt yapı yatırımları ile talep artış beklentisi
rasyoda bakır lehine hareketin devam edeceğini gösteriyor. 2017
senesinde endüstriyel metaller performansı aynı zamanda finansal olan
altının önünde gidebilir.
Comex kısa pozisyon miktarı ve LME stokları
Eylül başında zirve yapan Comex bakır kısa pozisyon miktarı o tarihten bu
yana gerilerken LME bakır stokları da düşüyor. Derinlik raporu ve
piyasanın nabzının attığı LME’de çekilen stoklar ile fiyatlar yükselirken
2017 senesi bakır için yeniden dengelenme süreci olabilir.
Emtia Piyasası /Bakır Aralık 2016
Enerji Piyasası
ENERJİ PİYASASI/HAM PETROL
Ekim ayında OPEC içerisinde petrol üreticisi ülkelerin toplam üretim
miktarı 170 milyon varil artış ile 34,020 milyon varil oldu. Detayına
bakıldığında, Libya ve Nijerya’nın son aylarda kaybettiği üretimi yavaş da
olsa yerine koymaya başladığı görülüyor. Öte yanda OPEC dışı üreticiler de
rekor seviyede üretim ile petrol pompalamayı sürdürüyor. 30 Kasım
Viyana toplantısında hangi ülkenin ne kadar kısıntıya gideceği konusu
netlik kazanacak iken uygulama 2017 senesine kalıyor.
OPEC Üretim Rakamları
Amerika’da Haftalık Ticari Stok Değişim Rakamları
Amerikan haftalık stok değişim rakamları 23 Kasım haftasında ham petrol
stokları 1,255 bin varil düşerek 489,029 seviyesine geriledi. Rafineri
ürünlere gelindiğinde, benzin stoklarında artış dikkat çekiyor. Ağustos
ayından bu yana gerileyen ham petrol stokları Ekim ayı itibari ile tekrar
yükselişe geçti. Bu anlamda son hafta yaşanan düşüş rafinerilerin talebinin
devam ettiğini göstermesi anlamında olumlu diyebiliriz. Diğer tarafta ham
petrol stoklarının halen son beş yılın ortalamasının üzerinde olduğunu
hatırlatalım.
Kaya Gazı ve Petrolü Üreten Şirket Sayısı
Kasım ortası Temmuz 2015 tarihinden bu yana 19 şirket ile en yüksek
artışın olduğu hafta oldu. Kaya gazı ve petrolü üreten şirketlerde Mayıs
ayından bu yana piyasaya dönenlerin sayısı 155 olurken toplamda
sektörde 471 rakamına ulaşıldı.
2016 yılının Ocak-Şubat aylarında başlayan fiyat hareketi ve yeniden
dengelenme sürecine giren petrol piyasası Amerika’da kaya gazı ve
petrolü üreten şirket sayısında artışı beraberinde getirdi. Ticari stoklar
halen son beş senenin en yüksek seviyelerinin de üzerinde, OPEC ve OPEC
dışı petrol arzı son sürat artıyor. Diğer tarafta küresel ekonomik büyüme
biraz daha ivme kazanırsa “joker kart” talep artışı olacak. Ancak zamanı
var. Bu tabloda 30 Kasım toplantısına ilişkin son gelişmeleri aktaralım ve
hemen ekleyelim.
OPEC dışı üretim yapan ülkelerden Rusya’nın üretim kısıntısı kararına
iştirak etmesi bekleniyordu. Nedeni gayet açık üretim kısıntısı ve petrol
fiyatlarında yükselişin bütçeye katkısının 6 milyar dolar civarında olacağı
tahmin ediliyor. Ancak toplantı tarihi yaklaştıkça Suudi Arabistan ve
Rusya’nın mutabakat sağlamakta zorlandığı anlaşılıyor.
İran petrol üretimi ambargo öncesi seviyelere ulaşıncaya kadar karara
iştirak etmek istemiyor. Neyse ki önce iç savaştayım diyen Irak geçtiğimiz
hafta fiyatların dengelenmesi için üretim kısıntısına katılmaya hazır olduğu
mesajı verdi. Toplantı tarihi geldi ve kimin ne kadar kısıntıya gideceği
konusu netlik kazanmış değil. Uzlaşma sağlanamaz ise ardı ardına 4.yıl
petrol arzı talepten fazla olmaya devam edecek. Bu senaryoda Brent Ham
Petrol fiyatlarında ufukta 11 Kasım düşük seviyesi 43,50 dolar/varil
görünüyor. Tüm üreticiler ne kadar fazla satarsak o kadar iyi anlayışında
iken hızla gerileyen fiyatlardan da memnun olmayacaklar.
Sonuç olarak, 30 Kasım tarihinde üretim kısıntısı konusunda bir uzlaşı
sağlanacağını düşünüyoruz. Önemli olan bu kararın piyasaları ne kadar
tatmin edeceği veya sığ bir üretim kısıntısı kararının pozitif etkisinin limitli
kalacağı konusu. OPEC üretici ülkelerinin Ekim ayı toplantısında konuşulan
limitleri hedef alır bir şekilde düzenleme yapması petrol fiyatlarını hızla
50,00 dolar/varil üzerine taşıyabilir. Piyasaların tatmin edici bulmadığı bir
üretim kısıntısı kararında ise piyasanın ilk tepki ardından kendi iç
dinamikleri ile tekrar satıcıların kontrolüne geçeceğini düşünüyoruz.
Enerji Piyasası Aralık 2016
YASAL UYARI - LEGAL DISCLAIMER
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Bu tavsiyeler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Bu sayfalarda yayınlanan görüş, yorum, haber veya öneriler nedeniyle ortaya çıkacak ticari kazanç veya kayıplardan XTB Menkul Değerler A.Ş. sorumlu değildir. Buradaki yazı, görüş ve yorumlar sayfa ziyaretçilerini bilgilendirme niteliği taşımaktadır. Rapor sayfalarında yayınlanan hiçbir yazı, görüş, resim, analiz ve diğer sunumlar izin alınmadan yazılı veya görsel
basın organlarında yayınlanamaz. 2016 Yılı 3. Çeyrek Kazanç Kayıp Oranı: %40 - %60
XTB MENKUL DEĞERLER Araştırma Departmanı