ankara barosu bİreysel Çali Şma raporu · staj s İcİl numarasi ... olay günü, sanık arkada...
TRANSCRIPT
ANKARA BAROSU BİREYSEL ÇALIŞMA RAPORU
CEZA DAVASI
KASTEN ADAM ÖLDÜRMEK , ÖLÜMLE BİTEN KAVGAYA KARIŞMAK
( ANKARA 7 AĞIR CEZA MAHKEMESİ )
( 2001/129.ESAS , 2001/310 KARAR )
HAZIRLAYAN: Stj. Av. Murat ÖZEL
STAJ SİCİL NUMARASI: 13008
15. GRUP
GÖZETMEN: Av. Şenol Alaaddin IŞIK
2004
ANKARA
2
ANKARA BAROSU BİREYSEL ÇALIŞMA RAPORU
CEZA DAVASI
KASTEN ADAM ÖLDÜRMEK , ÖLÜMLE BİTEN KAVGAYA KARIŞMAK
( ANKARA 7 AĞIR CEZA MAHKEMESİ ) ( 2001/129. ESAS, 2001/310.KARAR )
HAZIRLAYAN: Stj. Av. Murat ÖZEL
STAJ SİCİL NUMARASI: 13008
15. GRUP
GÖZETMEN: Av. Şenol Alaaddin IŞIK
2004
ANKARA
3
GÖZETMEN SAYFASI
Gözetmen : Av. Şenol Alaaddin IŞIK
Teslim Tarihi :
Gözetmenin Görüşleri :
4
DİZİN
SAYFA NO ÖNSÖZ………………………………………………………………………..........................7 TEŞEKKÜR …………………………………………………………………………………...8 I-) HAZIRLIK AŞAMASI a-) OLAY…………………………………………………………………………………….. 9 b-) MAĞDUR , MÜŞTEKİ ANLATIMLARI ……………………………………………………10 c-) YAKALAMA YER GÖSTERME TEŞHİS ………………………………………………… 13 d-) OTOPSİ ADLİ TIP RAPORLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ……………………………..16 e-) KOLLUKTA ALINAN İFADELERİN VE SANIKLARIN SORGUSUNUN CMUK.135 MADDE BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ …………………………..18 f-) SANIĞIN CUMHURİYET SAVCILIĞINDAKİ İFADESİ TUTUKLAMA TALEBİ SULH CEZA MAHKEMESİ KARARI…………………………………………………………………………………….......................20 ıı-) HAZIRLIK AŞAMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ…………………………………23
5
SAYFA NO III-) SON SORUŞTURMA a-) İDDİANAME……………………………………………………………………………..28 b-) TENSİP VE TENSİP ZAPTIYLA VERİLEN KARARLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ...................................................................................................................... 28
c-) ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAA……………………………………………………….. 33 III-) HÜKÜM USUL VE ESAS YÖNÜNDEN …………………………………………………... 35 IV-) KANUN YOLLARI VE DEĞERLENDİRİLMESİ …………………………………………... 38 V-) SONUÇ………………………………………………….............................................. 48 VI-) KAYNAKÇA……………………………………………………………………………………………….51 VI-) EKLER : DAVA DOSYASININ FOTOKOPİSİ
6
KISALTMALAR CETVELİ
Av. : Avukat
CİK : Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanun
CMUK : Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
C. Sav. : Cumhuriyet Savcısı
m. : Madde
no. : Numara
s. : Sayfa
Stj. Av. : Stajyer Avukat
T.C. : Türkiye Cumhuriyeti
TCK : Türk Ceza Kanunu
7
ÖNSÖZ
Ankara Barosu Staj Kurulu Bireysel Çalışma Raporu Yazım Yönergesi’nde stajyer
avukatların hazırlamakla yükümlü oldukları bireysel çalışma raporunun, hukuksal
konu çalışması, hukuk veya idarî dava dosyası incelemesi ya da ceza dava dosyası
incelemesi seçeneklerinden biri şeklinde hazırlanması öngörülmüştür.
Bu çalışma, bir ceza dava dosyası incelemesi olup, Ankara 7. Ağır Ceza
Mahkemesi’nin 20001/129 Esas, 2001/310 Karar sayılı dosyasını konu edinmiştir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2002/109 E , 2002/635 K sayılı ilamıyla bozulmuş;
bozmaya uyularak yeniden yargılama yapılmış ve hüküm tesis edilmiştir.Bu hükümde
sanık vekili tarafından tekrar temyiz edilmiş, Yargıtay’ın 2002/4110 Esas, 2003/896
Karar sayılı ilamıyla onanmıştır. Davacısı Kamu Hukuku, maktulü, Aşır Akğeyik
sanığı Mehmet Yünlü olan iş bu davanın konusu ise KASTEN ADAM ÖLDÜRMEK
VE ÖLÜMLE BİTEN KAVGAYA KARIŞMAKTIR.
Dava konusu olay ve dosya içeriği incelenirken usûl hukuku ve maddi hukuk
açısından değerlendirmeler yapılmış, bu değerlendirmeler esnasında maddî kanun
hükümleri ve yargılama aşamasına ilişkin usul kuralları dosya kapsamındaki olaylara
uygulanırken, davanın açıldığı tarihteki mevzuat hükümleri dikkate alınmıştır.
Stj. Av.Murat ÖZEL
-13008-
8
TEŞEKKÜR
Bu çalışmayı hazırlarken, manevi desteğiyle her zaman yanımda olduğunu
hissettiren çok sevgili aileme, bir yıllık staj dönemini bizler için eğlenceli ve heyecan
verici kılan grup gözetmenimiz Şenol Alaaddin Işık’a Baro çalışmalarında bizler için
emeklerini ve vakitlerini harcayan tüm eğitmen avukatlara ve tüm arkadaşlarıma
sonsuz teşekkürler...
Stj. Av. Murat ÖZEL
9
OLAY
Olayı özetleyecek olursak, “Olaydan daha önceleri okulun bahçesinde
taraflar top oynarken, pas atma meselesinden dolayı sanık ile maktul
tartışmışlardır. Ancak aralarındaki bu tartışma kavgaya dönüşmemiş, sadece
aralarında bir kırgınlık olmuştur. Olay günü, sanık arkadaşları Halil Baki Baba,
Ahmet Yılmaz ve Murat Yılmaz, ile dolaşırken maktulünde içlerinde bulunduğu
bir grup ile karşılaşırlar. Sanığın yanında bulunan arkadaşı Ahmet Yılmaz
maktulünde içinde bulunduğu gruba hitaben gelin konuşalım der. Ahmet
Yılmazın bu çağrısına karşı maktul Aşır Akgeyik gelmeyiz, diye cevap verir.
Ahmet Yılmazın, bu çağırma işlemi sanık Mehmet Yünlü ile Maktul Asır Akgeyik i
barıştırmak içindir. Daha sonra sanık Mehmet Yünlü ve arkadaşları oradan ayrılıp bir
süre sonra tekrar maktul ve arkadaşlarıyla karşılaşırlar. Sanık Mehmet Yünlü
maktulün arkadaşı olan Ferdi Altıkulaç ile şakalaşmaya başlar. El kol hareketlerinden
sonra ne olduğunu anlamadan sanık Mehmet yünlü ve maktul Aşır Akgeyik
tartışmaya başlarlar.
Tartışma sırasında maktul Aşır Akgeyik cebinden çıkardığı tornavida ile sanık
Mehmet Yünlü ye gelişi güzel sallamaya başlar. Sanık Mehmet Yünlü ise kendisini
korumak amacıyla geri geri kaçar. Bu sırada Maktul Aşır Akgeyik, tornavida ile
Mehmet Yünlünün eline vurması sonucu yere düşer, ve ayağa kalktığında orda park
etmiş tüp arabasının arkasına kaçar. Burada bileğinin kanadığını fark eder. Sanık
Mehmet Yünlü arkadaşı olan Halil ile birlikte evlerine giderek kanayan bileğini sarar
ve arkadaşı Halil ile evlerinden ayrılırlar. Olayın kapandığını düşünürler.Sanık her
zaman arkadaş gruplarıyla oturduğu yere doğru ilerler.Orada Maktul Aşır Akgeyik
kendi arkadaş gruplarıyla hep beraber oturuyorlardır.
Sanık Mehmet yünlü, Maktul Aşır Akgeyik yanına giderek neden tornavida ile
vurduğunu buna ne gerek olduğunu söyler. O sırada Maktul Aşır Akgeyik sanık
10
Mehmet Yünlüye cevap verir. Ama ne söylediğini anlamaz. Maktul Aşır Akgeyik
tekrar tornavidayı çıkarır, ve o sırada duvara yanaşık vaziyette bulunan kamyonet
vardır. Sanık Mehmet Yünlünün o sırada kaçacağı bir yeri olmadığından kendini
savunmak amacıyla bıçağı Maktul Aşır Akgeyik’e doğru bir defa sallar. Maktul Aşır
Akgeyik de bıçağın üzerine doğru atılınca bıçak ona isabet eder. Ve maktul
polikliniğe gider ve daha sonra yaşamını yitirir. Daha sonra kolluk makamları ihbar
üzerine olay yerine gelirler. Gerekli araştırmaları yaparak sanık ve arkadaşlarını
karakola götürürler. Sanık ve arkadaşlarının ifadeleri kolluk tarafından alınarak
savcılığa sevk edilir. Savcılıkta ifadeleri alınarak mahkemeye çıkarılır. Mahkeme
sanıkları CMUK 104 uyarınca tutuklar ve dosya görevli mahkemeye yollanır.
Mahkeme gerekli tahkikat ve araştırmaları yaparak sanık hakkında hüküm tesis eder.
Bu çalışmamızda mahkeme yapmış olduğu araştırmalarda, delillerin araştırılması,
tanık ifadeleri yani mahkemenin yapmış olduğu usul ve esas yönünden araştırmalar
hepsi hukuka uygundur. Yalnız mahkeme hüküm aşamasında vermiş olduğu karar
dosya kapsamına uymamaktadır. Bu nedenle davanın hüküm aşaması hukuka
aykırıdır. Bu karar eleştirilecektir.
I-) TANIK ANLATIMLARI
Tanık beyanı, ispat konusu olan olayı yansıttığı temsil ettiği oranda değerlidir.
Ceza Muhakemesinde en fazla başvurulan delillerden biri olmasına rağmen tanık
beyanının fazla güven verici olduğu söylenemez. Çünkü tanıklar istemeyerek hataya
düşebilir. Veya olayı uydurabilir. Hatta tanık hatırlamadıklarını uydurabilir ve buna
kendiside inanabilir. Ancak olayımızda sanık ikrarı, ve tanık beyanları esas
alındığında tanık anlatımlarının doğruluğu ortaya çıkmaktadır. Olayımızda tanık
olarak ifadeleri alınanlar mahkemenin son kararında hatta Yargıtay aşamasında dahi
karara etkili olmuştur. Tanıkların vermiş oldukları ifadeler aşağıda belirtilmiştir.
aa-) SANIĞIN ARKADAŞI OLAN TANIK HALİL BAKİ BABA İFADESİNDE;
“Tanık, Halil Baki, olay günü arkadaşları olan, Ahmet Yılmaz, Musa Tekin, Serkan
Keleş, Ferdai Altıkulaç, ile mahallelerinin az ilerisindeki bulunan ilkokulun orda
11
şakalaştıklarını, o sırada maktul Aşır Akgeyik, gelerek sanık Mehmet Yünlüye
saldırdığını belirtmiş. Bu saldırı sonucunda sanık Mehmet Yünlü orada bulunan tüp
arabasının arkasına kaçar ve maktul tornavidayı çıkararak ona saldırır; Bu sırada
tanık olan Halil müdahale eder yani tarafları ayırır ve bu sırada sanık olay yerinden
ayrılarak eve gider. Kanayan bileğini sararak, arkadaşı Halil ile polikliniğe gitmek
üzere evden ayrılırlar. Mahalleye arkadaşlarının yanına geldiklerinde diğer
arkadaşlarıyla karşılaşırlar, ve hep beraber polikliniğe doğru giderken maktul ile
karşılaştıklarını; maktulün tekrardan sanığa saldırdığını, o sırada maktulün ( vay
anam ) diye bağırdığını o tarafa doğru baktıklarında maktulün göğsünden
yaralandığını gördüklerini doğruca mahallelerindeki polikliniğe doğru koştuğunu
beyan etmiştir.”
bb-) SANIĞIN ARKADAŞI OLAN TANIK AHMET YILMAZ İFADESİNDE;
26.04.2001günü saat 21.00 sıralarında yanımda arkadaşlarım Halil, Mehmet, ve
Muratla Boğaziçi mahallesinde 14.sakak üzerinde konuşuyorduk bu arada yanımıza
daha önceden tanıdığım arkadaşlarım olan Ferdi, Ertuğrul, Serkan isimli şahıslar
yanlarında benim küs olduğum Aşır olduğu halde geldiler.Aşır Mehmet’e hitaben siz
ülkü ocağına gidiyormuşsunuz adam’mı oldunuz dedi. Bu arada Ferdi bana siz
delikanlı mısınız delikanlıysanız bize de dövün dedi, ancak olay büyümeden biz
oradan ayrıldık, 27.04.2001 de eve gidiyordum. Boğaziçi ilköğretim okulunun ordan
geçerken Aşır, Musa, Ertuğrul’u gördüm.Ben Aşır ile konuşmak istedim.Ancak Musa
ve Ertuğrul bana biz burada olduğumuz sürece Aşırı göndermeyiz sen Aşıra bir şey
yapamasın dediler, bende arkadaşlarımı çağırayım beraber konuşalım dedim ve
ayrılarak ülkü ocağı temsilciliğine gittim. Burada arkadaşlarım Halil ve Mehmet
oturuyordu.Ben onlara yolda Aşır ve arkadaşları ile tartıştığımı söyledim.bunun
üzerine beraberce aşağıya eczanenin yanına gittik.ve arkadaşımız Murat’ı da alarak
tekrar yukarı çıktık bu arada Mehmet ve Halil Mehmetlerin evlerine gittiler. Mehmet
evlerinden sarı lacivert renkli sallama bıçağını ve başka bir bıçak almış ben
Mehmet’in elinden bir ekmek bıçağı aldım, kavga etmesin diye ancak cebinde
sallama bıçağı görmedim. Bu arada karşıdan Aşır yanında arkadaşları Ferdi, Musa,
12
Serkan, Ertuğrul geliyorlardı, bizim yanımıza geldiklerinde ben Aşırı çağırıp kavga
yapmayın aynı mahallenin çocuklarıyız ayıp oluyor dedim. Bu arada Mehmet gelerek
Aşıra bir tokat vurdu.bunun üzerine Aşır cebinden bir tornavida çıkardı ve Mehmet’e
doğru salladı ancak Mehmet’e isabet etmedi. Ve Mehmet cebinden kelebek tabir
edilen bıçağı çıkarıp Aşıra doğru salladı. Aşır kazağını yukarı kaldırıp baktığında
göğsünden kanlar akıyordu. Mehmet bunu görünce elindeki bıçağı yere attı. Aşırın
elindeki tornavidada yere düşmüştü. Aşır tornavidasını tekrar yerden aldı ancak ben
Aşıra sen yaralanmışsın hemen polikliniğe git dedim, ve Aşır koşarak polikliniğe gitti,”
şeklinde beyanda bulunmuştur.
cc-) MAKTULÜN ARKADAŞI OLAN TANIK SERKAN KELEŞ İFADESİNDE;
“26.04.2001 günü saat 21.00 sıralarında arkadaşlarım olan Aşır, Ferdi, Ertuğrul
olduğu halde Boğaziçi’nde geziyorduk. Bu arada 14. sokak üzerinde daha önceden
tanıdığım Mehmet, Murat, Halil, ve Ahmet’i gördük. Bunlarla Aşırın arası iyi değildir.
Çünkü Aşır devamlı herkesten sigara ister alır ve kimseye sigara vermezdi. Aşır
bunları görünce Mehmet’e hitaben “sizler ülkü ocağına gidiyormuşsunuz adamı
oldunuz dedi”. Bunun üzerine aralarında tartıştılar ancak olay büyümeden ayrıldık ve
oradan uzaklaştık. Bugün ise ben 16.00 sıralarında evden çıktım ve Boğaziçi’ne
geldim burada arkadaşlarımla buluştuk. Konuşurken yanımıza Aşır geldi, beraberce
konuşurken yoldan küs olduğumuz Mehmet yanında arkadaşı Halil, Ahmet, olduğu
halde geçiyorlardı, bizi görünce bekleyin birazdan geleceğiz, dedi bizde bekledik.Bu
sırada arkadaşı Ferdi geldi, Aşır ile Ferdi yolun karşısına Mehmet ve arkadaşlarının
olduğu yere geçtiler.Mehmet yanına arkadaşı Ahmet, Halil, Murat, vardı.Aşır karşıya
geçince Mehmet ile kavga ettiklerini gördüm. Aşır elinde bir tornavida Mehmet’e
doğru sallıyordu, ben araya girerek ayırdım. Aşırı uzaklaştırmak isterken tekrardan
Mehmet ve arkadaşları geldiler.ben Ahmet ve Ferdiye ayıp oluyor, niçin kavga
ediyorsunuz diye konuşurken aşağıda Mehmet ve Ferdi kavga etmişler ve Mehmet
Aşırı bıçakla yaralamış ancak ben olayı görmedim Aşır koşarak yaralandım diye
polikliniğe gitti, bende arkadaşım Ferdi ile birlikte polikliniğe Aşıra bakmaya gittik.
Daha sonra polisler gelip bizi götürdüler.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.
13
dd-) MAKTULÜN ARKADAŞI OLAN TANIK ERTUĞRUL KELEŞ İFADESİNDE;
“ Sanık ile maktulün bundan 1 hafta önce okulda tartıştıklarını ve bu aradan sonra
aralarının dargın olduğunu belirtmiş. Olay yerinde maktul ve sanığın kavga ettiklerini
maktulün sanığı elinden yaraladığını 10 dakika sonra olay yerinde tekrardan
karşılaştıklarında ise maktul ile sanığın tekrardan kavga ettiklerini ve sanığın maktul
Aşır Akgeyik’e bıçak sallaması sonucu maktulün tişörtünün kan olduğunu ve ondan
sonra bizde arkadaşlarla yanlarına gittiklerini ve olayın bundan ibaret olduğunu
beyan etmiştir”. Şeklinde beyanda bulunmuştur.
ee-) MAKTULÜN BABASI OLAN YAKINICI DURSUN AKGEYİK İFADESİNDE;
“ Kendisinin maktulün babası olduğunu oğluyla sanık Mehmet’in arasında
önceki hadiseden okulda geçen kavgadan haberim yoktu. Sonradan yaptığım
araştırmalara göre sanık ve arkadaşları 5-6 kişi birden oğlumu dövmüş, bu kavga
yerinde bir kömür kamyonu durmakta imiş oğlum bu kömür kamyonunda bir tane
tornavida almış ve sanık Mehmet’in elini yaralamış daha doğrusu çizmiş. Saldıran 5-6
kişi olunca da kurtulmak amacı ile kaçmış. Ve sanık Mehmet evden bir bıçak alıp
gelerek eczanenin köşesinde bizim eve 100 metre kadardır. Dolayısıyla eve
gelmekte olan oğlumu sanık nereden edindiyse bilemiyorum. Bir bıçakla eczanenin
köşesinde vurarak öldürmüştür.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu nedenle
sanıkların cezalandırılmalarını istemiştir. Yalnız yakınıcı olay mahallinde orda
olmadığını yalnız kendi araştırmaları doğrultusunda bu ifadeyi vermiştir. Maktulün
babası olduğunu beyan etmiştir.
ff-) MAKTULÜN ARKADAŞI OLAN FERDAİ ALTIKULAÇ İFADESİNDE;
“Olay günü akşam saat 17.30 sularında sanık ile şakalaşıyorduk, yani
birbirimize el kol hareketleri yapıyorduk. Murat Yılmaz olay yerinde yoktu. Benim ve
Mehmet’in yanına gelen maktul Aşır aralarında tartışmaya başladılar. Bunun sebebi
de bu olaydan önce okulda top oynarken kavga etmişlerdi. Ve bu tartışma sırasında
maktul elinde bulunan tornavida ile Mehmet Yünlü’nün koluna vurdu. Mehmet bunun
14
üzerine evine doğru kaçmaya başladı. Ben Aşırın koluna girdim, yani onu tuttum ve
koluna girmiş vaziyette aşağıya doğru Aşır ile birlikte yürümeye başladım. O sırada
kaçan Mehmet Yünlü ara sokaktan önümüze çıktı. Murat Yılmaz’da yanımıza geldi.
Mehmet Yünlü Aşır ile tartışmaya başladı. Mehmet Yünlünün elinde bıçak vardı.
Aşırda da tornavida olduğunu biliyordum; onun için tartışmaları sırasında araya
giremedik ve Murat Yılmaz ile birlikte her ikisinin yanından 100-150 metre uzaklaştık
ki o sırada Aşırın ( anam ) diye bağırdığını duyduk. Aşırın yanına doğru gittik.
Tişörtünü kaldırmıştı göğsünde kan vardı, yani bıçakla yaralanmıştı.Tişörtünü indirdi
ve mahallenin sağlık ocağına doğru koşmaya başladı, bizde peşinden koştuk.Aşır
sağlık ocağına gitmişti bende durumu dedesi ne gidip söyledim dedi.” Ve bu şekilde
beyanda bulunmuştur.
gg-) SANIĞIN ARKADAŞI OLAN MURAT YILMAZ İFADESİNDE ;
“Olay günü sanık Ferdai ile Mehmet Yünlü şakalaşıyordu.Bende yakınlarında
bulunuyordum. Hadiseden iki hafta kadar önce Mehmet Yünlü ile maktul Aşır okulda
top oynarken kavga etmişlerdi. Bu nedenle bu iki haftalık süre içinde her
karşılaştıklarında birbirleri ile zıtlaşıyorlardı, yani araları bozuktu. Ve olay günü
Mehmet ile Ferda inin şakalaştıkları sırada yanlarına gelen maktul Aşır ile sanık
Mehmet arasında yeniden bir tartışma oldu; ve tartışma sırasında maktul elinde ki
tornavidayı Mehmet’e doğru salladı. Sanıyorum Mehmet Yünlünün koluna isabet etti
ki kaçmaya başladı. Evine doğru gitti bende Mehmet Yünlünün peşinden evine doğru
gittim. Fedai ile Aşır olay yerinde kaldı. Mehmet Yünlünün evine gittiğimde Mehmet
bileğini sarmıştı. Üzerinde veya elinde bıçak görmedim. Ne olduğunu sorduğumda
önemsiz o kadar bir şey yok, şeklinde cevap verdi ve birlikte Mehmet Yünlünün
evinden uzaklaştık. Eczaneye doğru yürüyerek gidiyorduk. Eczanenin köşesinde
Ferdai ile Maktul ile karşılaştık. Mehmet Yünlü maktule niye tornavida salladın
diyerek konuşmaya başladı.Tekrar ikisi tartıştılar; o sırada ben Ferdai ile konuşmaya
başlamıştım; amacımız onları barıştırmaktı. Mehmet ilk Aşır ile karşılaştığında yani
eczanenin köşesinde ben yine bıçak görmedim. Onlara sırtımı dönerek Ferdai ile
konuşmaya başladı, o sırada maktulün “Vay Anam “ diye bağırdığını duydum
15
döndüğümde tişörtünü kaldırmış göğsünü bana gösterdi yaralanmıştı ve hemen
mahallemizin sağlık ocağına doğru koşmaya başladı. Ben olay yerinde kaldım; sanık
Ferdai koşarak yaralanmış olan Aşır’ı takip etti dedi “şeklinde beyanda bulunmuştur.
B) YAKALAMA TUTANAGI:
Olaydan sonra kolluk kuvvetleri aldıkları ihbar doğrultusunda maktulün öldüğü
polikliniğe gelerek gerekli araştırmalara başlamışlardır.
27.04.2001 günü saat 18.00 sıralarında Boğaziçi mahallesinde meydana gelen
bıçakla adam öldürme olayıyla ilgili olarak maktulün öldüğü polikliniğe gidilerek olayla
ilgili tanıklar, Serkan Keleş, Ferdi Altıkulaç, kolluk tarafından alınarak ifadelerine
başvurulmuş, ve olayla ilgili araştırmalara başlanmış sanık Mehmet Yünlü ifadeler ve
tanıklar doğrultusunda yakalanarak ilgili birime götürülmüş, ifadesinde suç aleti olan
bıçağı boş araziye attığını beyan etmiş daha sonra malum yere gidilerek
araştırılmalar yapılmış, bahse konu olan bıçak bulunup zapt edilmiş, sanık ve olayın
görgü tanıkları karakola götürülerek gerekli işlemler yapılmıştır.hem sanık hem de
tanıklara kollukta hakları anlatılmış ifadeleri CMUK 135 maddeye göre usulde
alınmıştır. Olay yeri inceleme raporunda ise 27.04.2001 günü Mamak İlçe Emniyet
Müdürlüğü Kayaş Karakol Amirliği İdaresi olan Bağaziçi mahallesi 1.cadde 14. sokak
içersinde meydana gelen “ Bıçakla Adam Öldürme “ olayında; Mehmet Yünlü isimli
şahıs aralarında geçen bir tartışma sonucu Aşır Akgeyik’i sol göğsünden bıçakla
yaralar. Yaralı Boğaziçi Polikiliğine intikal ettirilir, ve şahıs EKS olur. 4942 kod nolu
ekip olarak saat 18:40 da belirtilen olay yerine saat : 19:00’da intikal etmiş.Olay yeri
fotoğraf ve kamera ile tespit edilmiş.Olay yerinde her hangi bir bulguya
rastlanmamış.EKS olan maktul fotoğraf ve kamera ile görüntülendiği beyan edilmiş;
ölen şahsın kan örneği alındığı belirtilmiştir.
C-) SANIK MEHMET YÜNLÜ İFADESİNDE :
Sanık yakalanarak ilgili birime götürülmüş , ifadesine başvurulmuş, ve aşağıdaki
şekilde beyanda bulunmuştur.
16
“ Maktul Aşır Akgeyikin kendisinin mahalleden arkadaşı olduğunu akşam
saatlerinde arkadaşlarıyla gezdiklerini, maktulün arkadaşı Ferdi Altıkulaçla
şakalaştıklarını; bu şakanın kavgaya dönüştüğünü o sırada maktul Aşır Akğeyik’in
yanına gelerek tornavida ile saldırdığını bu saldırı sonunda sağ bileğinden
yaralandığını beyan etmiştir. Daha sonra tekrar karşılaştıklarında ise maktulün
tekrardan kendisine tornavida ile saldırdığını ben ise kendimi korumak için kelebek
bıçağını çıkararak maktul Aşıra tek el salladığını beyan etmiştir. Öldürmek amacının
olmadığını korkutmak için ona salladığını belirtmiştir”. İfade veren Mehmet Yünlüye
kanuni hakları hatırlatılmış; ifadesi CMUK 135 maddesinin 3.4.5. fıkraları kendisine
hatırlatılmıştır.Kanuna uygun olarak ifadesi alınmıştır.
D-) OTOPSİ ADLİ TIP RAPORLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ :
CMUK 79. Madde - “Bir ölünün adli muayenesi tabip huzuru ile yapılır. Adli
muayenede ölünün tıbbi kimliği, ölüm zamanı ve ölüm nedenini tayin için harici
bulgular tespit edilir.
Otopsi, hakim ve tehirinde zarar umulan durumlarda Cumhuriyet Savcısı
huzurunda biri adli tabip veya patolog olmak şartı ile iki hekim tarafından yapılır.
Zaruret halinde bu işlem bir hekim tarafından da yapılabilir. Ancak zaruret halinin
otopsi raporuna açıkça yazılması gerekir.
Bu işlem ölüyü son hastalığında tedavi eden hekime yaptırılamaz. Bununla
beraber tedavi eden hekim hastalığın seyri hakkında bilgi vermek üzere otopside
hazır bulunmaya davet olunabilir.
Gömülen ölünün muayenesine veya üzerinde otopsi yapılmasına lüzum görüldüğü
takdirde, ölünün mezardan çıkarılmasına hazırlık tahkikatında Cumhuriyet Savcısı,
kamu davasında mahkeme tarafından müsaade olunur ve gerekli işlemler karar
veren mercice yerine getirilir.”
17
CMUK 80. Madde –“: Mani sebepler olmadıkça otopsiden evvel ölünün hüviyeti
her suretle ve bilhassa kendisini tanıyanlara gösterilerek,bilgilerine müracaat
olunarak tayin olunur ve elde edilmiş bir sanık varsa ölü tanınmak üzere ona da
gösterilir.”
CMUK 81. Madde –“ Otopsi, ölünün hali müsait oldukça mutlak (Baş,göğüs ve
karnı) nın açılmasını icap ettirir.”
Olayımızda otopsi raporunu incelendiğinde tamamen hukuka uygun olarak
yapılmıştır. Savcının huzurunda ve 2 tabip tarafından alınmıştır.
a-) OTOPSİ RAPORUNDA : Ankara Cumhuriyet Savcısı huzurunda ve
yeminli Tabiplerce Adli Otopsi yapılmıştır.Otopsinin dış muayenesinde 1.78 cm
boyunda, takriben 70-75 kg ağırlığında 16-17 yaşlarında, siyah saçlı, buğday tenli,
erkek cesedinde; ölü morluklarının sırtta mutad yerlerde oluştuğu, ölü sertliğinin
oluşup devam ettiği görüldü.Sol ön kolda eski temaruz kesi nedbeleri, kulak
sayvanları-dudaklar ve tırnaklarda siyanoz mevcut olup, Göğüste sternum altında
orta hattın 1.5 cm solunda 8.interkostal aralıkta her iki açısı dar 1.5 cm lik delici-kesici
alet yarası, tespit edildi.Haricen başka herhangi bir lezyon görülmedi.
Baş kısmı açıldığında adalelerde ekimoz olmadığı, kubbe kemiklerinin sağlam
olduğu görülmüş.Göğüs açıldığında göğüste tarif edilen yaranın altında ekimoz
olduğu, delici kesici aletin 9. kaburganın alt kısmını 0,5 cm keserek göğüs boşluğuna
girdiği görülmüş; ayrıca delici kesici alet yaralanmasına bağlı kalp delinmesinden
gelişen kalp tamponadı sonucu meydana gelmiş olduğu belirtilmiş; kesici delici aletin
kişiye bir kez ika edilmiş olup bunun müştekilen öldürücü nitelikte olup kanda aranan
alkol uyuşturucu madde kullanmadığı ortaya çıkmıştır.
Ayrıca Ankara Kriminal polis laboratuarlarında gönderilen bıçak incelenerek 6136
sayılı yasa muvacehesinde memnu olarak mutaba edilemeyeceği beyan edilmiştir.
18
II-) KOLLUKTA ALINAN İFADELERİN VE SANIKLARIN SORGUSUNUN CMUK 135.
MADDE BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
CMUK 135- “Madde –Zabıta amir ve memurları ile cumhuriyet savcısı tarafından
ifade almada ve hakim tarafından sorguya çekilmede aşağıdaki hususlara uyulur:
İfade verenin ve sorguya çekilenin kimliği tespit edilir. İfade veren veya sorguya
çekilen kimliğe ilişkin sorular doğru cevaplamak zorundadır.
1- Kendisine isnat edilen suç anlatılır.
2- Müdafii tayin hakkının bulunduğu, müdafii tayin edebilecek durumda değilse
baro tarafından tayin edilecek bir müdafii talep edebileceği ve hukuki
yardımından yararlanabileceği, isterse müdafiin soruşturmayı geciktirmemek
kaydıyla ve vekaletname aranmaksızın ifade veya sorguda hazır bulunacağı
bildirilir; yakınlarından istediğine yakalandığını duyurabileceği söylenir.
3- İsnat edilen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu
söylenir.
4- Şüpheden kurtulması için somut delillerinin toplanmasını talep edebileceği
hatırlatılır ve kendisi aleyhine varolan şüphe sebeplerini ortadan kaldırmak
ve lehine olan hususları ileri sürmek imkanı verilir.
5- İfade verenin veya sorguya çekilenin şahsi halleri hakkında bilgi alınır.
6- İfade ve sorgu bir tutanakla tespit edilir. Bu tutanakta;
a) İfade verme veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih,
b) İfade verme veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin
isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık
kimliği,
19
c) İfade vermenin veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin
yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise
sebepleri,
d) Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan
müdafii tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı,
e) İmzadan imtina halinde bunun nedenleri yer alır.”
Somut olayda, başlatılan tahkikat üzerine, Cumhuriyet Savcısının emriyle kolluk
tarafından Mehmet Yünlünün CMUK 135. Maddeye uygun olarak ifadesi alınmış, bu
şahısa CMUK 135. Maddedeki hakları tek tek hatırlatılıp açıklanmış, şahıs da
haklarının kendilerine okunup açıklandığını ifade etmiş ve müdafii talebinde
bulunduğundan, ifadesi müdafii hazır bulunarak alınmış ve CMUK m. 135/7 ‘de
düzenlendiği şekilde işlem, bir tutanakla tespit edilmiş ve yine aynı fıkrada öngörülen
şartlara tutanakta yer verilmiştir. Sonuç olarak, kolluk tarafından gerçekleştirilen ifade
alma işlemi, yasa maddesindeki şartlara uygundur.
Yukarıda ifadelerine yer verilen şahıslara ait nüfus kayıt örneği ve bu şahısın
savunmasına ilişkin tutanaklar, CMUK 156 Madde gereğince, Ankara Valiliği Emniyet
Genel Müdürlüğü tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş,
Cumhuriyet Savcısı da gönderilen hazırlık evrakını incelemiştir. Ayrıca, Cumhuriyet
Savcısı, Sulh Ceza Hakiminden sanığın sorgusunun yapılarak suçun vasıf ve
mahiyeti Ağır Cezalık mevaddan oluşu ve delil durumu dikkate alınarak CMUK 104.
Madde gereğince tutuklanmasına karar verilmesini talep etmiş, bunun üzerine
sanıklar Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi tarafından sorgulanmıştır.
Sanığın sorgusu, kendisine isnat olunan suçun anlatılarak, bu hususta cevap
vermek isteyip istemediğinin sanığa sorulmasıdır. Sanığın sorgusu hazırlık
soruşturması sırasında Sulh Hakimi tarafından yapılır.
20
Sorguya sanığın hüviyet tespitiyle başlanır. Hüviyet tespitinde sanığın, adı-
soyadı, baba ve ana adı, doğumu, ikametgahıyla nüfusa kayıtlı olduğu yer, ne işle
uğraştığı, medeni hali, okur yazar olup olmadığı ve sabıka durumu sorulur. Bu
nedenle kollukta yapılan işlemler hukuka uygundur.
SANIĞIN CUMHURİYET SAVCILIĞINDAKİ İFADESİ TUTUKLAMA VS
Sanık Mehmet Yünlü 28.04.2001 tarihinde cumhuriyet savcılığına şu yönde ifade
vermiştir.” Maktul Aşır Akğeyik in mahalleden arkadaşı olduğunu belirtmiştir. Ben
arkadaşlarımla birlikte mahallede geziyorduk. Arkadaşım Ferdi Altı kulaçla karşılaştık
birden şakalaşmaya başladık. O sırada maktul Aşır’ın kendisine tornavida salladığını
yalnız vücudunda bir yere gelmediğini sadece elini yaraladığını belirtmiş. Olay
yerinden ayrıldıklarını tekrardan arkadaşlarıyla beraber gezmeye başladıklarını
tekrardan maktulün karşılarına çıktığını ve tekrardan sanık Mehmet yünlüye
saldırdığını ve daha sonra sanık Mehmet yünlü yanında bulunduğu bıçağı çıkartarak
kendini korumak için ona doğru bıçağı salladığını ve onu yaraladığını belirtmiştir.”
şeklinde beyanda bulunmuştur.
Sulh ceza mahkemesinde şu yönde ifade vermiştir; “Olay günü ben Murat
Yılmaz, Ahmet Yılmaz, Halil isimli dört arkadaşımla grup halinde gezmekte idik.
Maktulün yanında ise Ferdi Altı kulaç, Sarkan Keleş, Ertuğrul Yılmaz, isimli kişilerde
grup halinde geziyorlardı.Tümümüz bir noktada karşılaştık. Ben Ferdi ile
şakalaşmaya başladım. Bir dakika sonra şaka tartışmaya akabinde kavgaya
dönüştü.Ben ferdiye vurdum ferdide bana vurdu. Bu sırada maktul Aşır devreye
girerek cebinden tornavida çıkardı ve bana saldırdı. Ben kaçtım eve gitmek
üzereydim bu defe maktul Aşır benim kaçtığım caddenin alt sokağında önüme çıkıp
tekrar tornavida ile bana saldırdı ve beni sağ kolumun bileğinden yaraladı. Bende
kendimi korumak amacıyla üzerimde bulunan bıçakla bir darbe yönelttim. Maktul
yaralandı.Yaralandığını görünce olay yerine yakın olan polikliniğe gitti, bende olay
21
yerinde kalıp polisleri bekledim. Kavgayı önce maktul başlattı.Önce tornavida ile
kolumdan yaraladı. Bende kendimi korumak amacıyla bıçak ile maktule
saldırdım.”şeklinde beyanda bulunmuştur.
CMUK 104. Madde- “ Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler aşağıdaki
hallerde tutuklanabilir.
1 - Kaçma şüphesini uyandıracak vakıalar bulunması.
2 - Delillerin yok edilmesi, değiştirilmesi, gizlenmesi, şeriklerin uydurma beyana
veya tanıkların yalan tanıklığa veya tanıklıktan kaçmaya sevk edildiğini, bilirkişilerin
etki altına alınmasına çalışıldığını gösteren hal ve davranışların bulunması.
Soruşturma konusu olan suçun, kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan
az olmayan hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektirmesi veya sanığın ikametgahı veya
meskeninin bulunmaması veya kim olduğunu ispat edememesi durumunda yukarıda
bir ve iki numaralı bentlerdeki haller var sayılabilir.
Altı aya kadar hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlarda sanık ancak, suçun
toplumda infial uyandırması veya ikametgahı veya meskeninin bulunmaması veya
kim olduğunu ispat edememesi halinde tutuklanabilir.
Soruşturma konusu fiilin önemi veya uygulanabilecek ceza veya emniyet tedbiri
dikkate alındığında tutuklama haksızlığa sebep olabilecekse veya tutuklama yerine
bir başka yargılama önlemi ile amaca ulaşılabilecek ise tutuklamaya karar verilemez.”
Anayasa 19. Maddesi gereğince, CMUK 104. maddesinde öngörülen şartların
gerçekleşmesi halinde, henüz suçluluğu kesinleşmemiş, bir kişinin özgürlüğünün
kaldırılmasıdır.
Sanığın, yargılamadan veya verilecek cezadan kaçmasını, delillere zarar
vermesini önlemek ve suçla bozulan toplumsal dengenin sağlanması amacıyla
zorunlu hallerde başvurulacak bir yargılama önlemi olarak mevzuatımızda yer
almıştır.Hazırlık aşamasında tutuklamaya, Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine Sulh
Hakimi karar verir. Yetkili Sulh Hakimi suçun işlendiği veya sanığın yakalandığı
22
yerdeki hakimdir. (CMUK 124. ,125.Md.) Tehirinde zarar bulunan hallerde Sulh
Hakimi doğrudan tutuklama kararı verebilir. (CMUK 125. 158.md.)
Fiili veya hukuki imkansızlık hallerinde asıl, yetkili olan hakimin mensup olduğu
Ağır Ceza merkezindeki Sulh Hakimi de bu yetkiyi haizdir. (CMUK 125/Son.)
Tutuklama kararına sanık,tutuklama isteminin reddi kararına da Cumhuriyet Savcısı
itiraz edebilir.
Yargılama aşamasında tutuklamaya ve salı vermeye yetkili olan ve davayı
gören mahkemedir.
“Ceza Usul Hukukumuzda “Vicdani delil sistemi” kabul edildiğinden, mevcut
verilerin tutuklamaya yeterli (Kuvvetli belirti) sayılıp sayılamayacağı ve diğer ek
şartlarında var olup olmadığını hakim takdir edecektir. Takdir hakkını kullanırken
tamamen serbest olmayıp, Anayasa’nın kişi özgürlüğüne verdiği önemi göz önünde
bulundurmak ,takdirini Anayasa’nın ruh ve amacına uygun kullanmak durumundadır.”
Hakim, sanığa atılı suçun niteliğine, delillerin tam olarak toparlanamamış olması,
mevcut delil durumuna binaen, sanığın CMUK 104. Maddesi uyarınca
tutuklanmasına, hakkında yeterince tevkif müzekkeresi çıkartılmasına,
yakalandığının Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtası ile yakınlarına haberdar edilmesine,
evrakın ikmali için Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine itiraz yolu açık olmak üzere
28.04.2001 tarihinde karar vermiştir.
Sulh Hakimi, evrakı Cumhuriyet Başsavcılığına iade etmiş, hazırlık aşamasında
toplanan delilleri değerlendiren Cumhuriyet Savcısı, kamu davası açma zarureti
görerek, Mehmet Yünlü’yü Kasten Adam Öldürmekten mahkemeye sevk etmiştir.
TUTUKLAMA MÜZEKKERESİ
CMUK 106. Madde- “ Sanığın tutuklanmasına ancak hakim karar verir.
Tutuklanması talep edilen sanık hazırsa karardan önce dinlenir, hazır bulunan sanık
23
isterse sorgu sırasında vekaletname aranmaksızın müdafii de hazır bulunabilir ve
karar verilmeden önce Cumhuriyet Savcısı ile hazır olan müdafi dinlenir. Sanık hazır
değilse talebe ilişkin karar, yokluğunda ve evrak üzerinden verilir.
Tutuklama müzekkeresinde, sanığın mümkün olduğu kadar açıkça kim olduğu
ve şekli ile kendisine isnat olunan fiil, fiilin gerçekleştiği zaman ve yer, fiilin kanunda
hükme bağlandığı maddeler, suçun kanuni unsurları ve tutuklamanın sebebi belirtilir.
Tutuklama müzekkeresinin sureti tutma anında tebliğ edilir. Bu mümkün
olmadığı takdirde de, tutma sebepleri ve aleyhindeki isnat sanığa hemen yazılı olarak
bildirilmekle beraber tevkif evine konulduğunun en geç ertesi günü kendisine tebliğ
olunur. Tebliğ, tutuklama müzekkeresinin aslına, bir suretinin sanığa verildiği ve tarihi
yazılmak ve sanığın yakalandığı gün gösterilmek ve altı sanık ile tebliğ yapan memur
tarafından imzalanmak suretiyle olur ve bu asıl tevkif evi dosyasında saklanır. Bu
muamelenin yapıldığı yazılı olan tutuklama müzekkeresinin diğer bir sureti dava
dosyasına konur.
Somut olayımıza bakacak olursak, dava dosyasında bulunan
9. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilmiş olan tutuklama kararı sonucunda
hazırlanan tutuklama müzekkeresi, kanunun 106. maddesinin değiştirilen 2. fıkrasına
göre sanığın kim olduğu, üzerine yüklenen fiil ve tutuklama sebebi yönünden gerekli
vasıfları üzerinde taşımaktadır, ancak fiilin işlendiği yer ve zaman, suça uyan yasa
maddeleri ve yüklenen suçun yasal unsurları müzekkerede belirtilmemiştir. Bu
yönüyle kanunda sayılan niteliklerden üçüne haiz değildir.
HAZIRLIK AŞAMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ
CMUK 151. Madde- “Suçlara dair ihbarlar, şifahi veya yazılı olarak Cumhuriyet
Savcılığına, zabıta makam ve memurlarına ve sulh hakimlerine yapılabilir.
Bu ihbarlar, kanuni mercilere tevdi edilmek üzere vali, kaymakam ve nahiye
müdürlerine de yapılabilir.
24
Şifahi ihbarlar üzerine tutanak tutulur.
Takibi şikayete bağlı olan suçlarda bu şikayet yazı ile veya tutanağa geçirilerek
beyan ile mahkemeye, Cumhuriyet savcılığına ve yukarıda gösterilen makamlara da
yapılabilir.”
CMUK 152. Madde- “Bir ölümün tabii sebeplerden ileri gelmediği şüphesini
verecek emareler olur yahut meçhul bir şahsın ölüsü bulunursa zabıta ve belediye
memurları veya köy muhtarları keyfiyeti derhal Cumhuriyet Savcılığına veya sulh
hakimine bildirmekle mükelleftirler.
CMUK 153. Madde- “Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya herhangi bir suretle bir
suçun işlendiği zehabını verecek bir hale muttali olur olmaz kamu davasını açmaya
mahal olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin hakikatini araştırmaya
mecburdur.
Cumhuriyet Savcısı yalnız sanığın aleyhine olan hususları değil lehine olan
cihetleri de arar ve kaybolmasından korkulan delillerin toplanmasına ve zaptına
çalışır.”
“Kamu davasının hazırlanması, ihbar veya herhangi bir suretle haber alınan bir
suç hakkında, hazırlık soruşturmasının açılıp yapılması ile mümkün olur. Hazırlık
soruşturması, kamu davasının açılmasına yer olup olmadığına karar verilmek üzere,
sanığın leh ve aleyhinde olan ve kaybolmasından korkulan delillerin toplanmasını
kapsayacak nitelikte yapılan bir soruşturmadır. Kanunumuza göre bu soruşturma gizli
olup, soruşturma sırasında herhangi bir açıklama yapılamaz.”
Hazırlık soruşturması, bir suçun haber alınmasıyla başlatılır. Cumhuriyet Savcısı
bir suçun işlendiğini doğrudan doğruya öğrenebileceği gibi, ihbar veya şikayet
üzerine dolaylı olarak da öğrenebilir
Re’ sen soruşturmaya tabi suçlarda, suçtan zarar gören veya görmeyen herhangi
bir şahsın, suçu merciine haber vermesine “ihbar”, takibi şikayete bağlı olan
25
suçlarda, suçtan zarar gören şahsın suçun işlendiğini merciine haber vermesine
“şikayet” denir.
Somut olayda, Mehmet Yünlü üzerine atılı bulunan suç, Kasten Adam
Öldürmek olduğundan ve bu suç resen soruşturmaya tabi suçlardan olduğundan,
Boğaziçi Karakolu tarafından Cumhuriyet Savcılığının suçtan haberdar edilmesi ihbar
niteliğindedir.
Boğaz içi karakolunun olayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ihbar etmesi
üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlık soruşturması
başlatılmıştır. Bu noktada, hazırlık soruşturmasında yetkili Cumhuriyet Savcılığının
nasıl belirleneceği konusunda bilgi verilmesi yerinde olacaktır.
“Hazırlık soruşturmasında yetki, vuku bulan bir suç nedeniyle yer bakımından
Cumhuriyet Savcısının soruşturmaya girişip girişemeyeceği ve bağlı bulunduğu
mahkemede dava açıp açamayacağı keyfiyetidi
“Cumhuriyet Savcılarının yetki bölgeleri coğrafi bakımdan bulundukları yargı
hudutları dahilidir. Ancak bu hudutlar dahilinde işlenen suçlar hakkında soruşturma
yapmak ve o mahal mahkemelerinde dava açmak yetkisini haizdirler. Bununla
beraber, gecikmesinde zarar umulan hallerde, suç yargı hudutları dışında işlense
dahi, suçu yetkili Cumhuriyet Savcısından önce haber alan bir Cumhuriyet
Savcısının, işe el koyarak gereken soruşturma işlemlerini yapması ve soruşturma
evrakını en kısa zamanda yetkili Cumhuriyet Savcılığına tevdi etmesi lazımdır.”
Somut olayda işlendiği iddia edilen Kasten Adam Öldürme suçu, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığının bulunduğu yargı hudutları dahilinde vuku bulduğundan,
hazırlık soruşturmasını yürütmeye ve sonucunda kamu davasını açmaya yetkili olan
savcılık, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığıdır. Bu itibarla somut olayda, hazırlık
soruşturması yetkili mercii tarafından yürütülmüştür.
26
CMUK 154. Madde- “Cumhuriyet savcısı, yukarıdaki maddede yazılı neticelere
varmak için bütün memurlardan her türlü malumatı isteyebilir. Gerek doğrudan
doğruya ve gerek zabıta makam ve memurları vasıtasıyla her türlü tahkikatı yapabilir.
Bütün zabıta makam ve memurları, el koydukları olayları, yakalanan kişiler ile
uygulanan tedbirleri Cumhuriyet Savcılıklarına derhal bildirmek ve
CMUK 156. Madde- “Zabıta makam ve memurları suçları aramakla ve işin
tenviri için lazım gelen acele tedbirleri almakla mükelleftir. Bu makam ve memurlar
tanzim ettikleri evrakı hemen savcılığa gönderirler.”
Somut olayda, Ankara Cumhuriyet Savcısı tarafından CMUK 153. Maddeye
uygun olarak, hazırlık soruşturması başlatılmış; buna göre, olay mahallinde bazı
bulguların tespiti yapılmış ve olay yeri inceleme raporu tutturulmuş, ölü muayene
tutanağı düzenlettirilmiş ve adli tıp doktorunun da görüşü alınarak Adli Tıp
Kurumu’ndan ceset üzerinde otopsi yaptırılarak ‘otopsi tutanağı’ raporu’ alınmış,
İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vat. İş. Gen. Md.’ne maktule ait ‘ölüm ve nüfus cüzdan
sureti’ gönderilmiştir. Ayrıca CMUK 154. Madde uyarınca kolluk kuvvetlerine emir
verilerek olay hakkında gerekli araştırmanın yapılması ve bu araştırma dahilinde
tanık ifadelerinin alınması, sanığa isnat edilen suçtan ötürü savunmasının alınması,
nüfus kayıt örneğinin getirilmesi ve aranan bir şahıs olup olmadığının araştırılması
yapılmıştır.
Hazırlık soruşturması, suçları kovuşturmakla görevli makamların bir suç işlendiği
konusunda bilgi edinmeleriyle başlar.Kanun suçları araştırmak ve ortaya çıkarmak
görevini esas itibariyle kolluğa vermiştir.Suç işlendiği zaman bu durumu öğrenen
savcı' çında kamu davası açmaya gerek olup olmadığına karar vermek üzere derhal
işin gerçeğini araştırmak zorundadır.Hazırlık çalışmalarını yöneten ve bütün bu
çalışmaların sorumluluğunu üstlenen makam savcılıktır.Olayımız dada suç işlendiğini
öğrenen kolluk gerekli araştırmaları yaparak suçluları bulmuş. Bunlar hakkında
kanunda öngörülen araştırmaları yaparak suçluları yargının önüne çıkarmışlardır.
Sanığın kolluktaki ifadeleri, adli tıp işlemleri, savcılıktaki ifadeleri, göz önüne
27
alındığında, kolluk ve savcılıktaki ifadeleri hepsi kanuna uygun olarak alınmış, sanığa
hakları anlatılmış CMUK m.135’e uygunluk açısından değerlendirildiğinde sanık
hakkında yapılan işlemler hukuka uygundur.
SON SORUŞTURMA
Ceza yargılama sürecinin en önemli aşaması olarak kabul edilen son soruşturma
dönemi, savcının sanığı suçlayan (itham eden) iddianamesinden sonra
başlamaktadır. İddianameye temel olan ve ön soruşturma diye adlandırılan inceleme,
kuramsal olarak savcının görevi olmakla birlikte, uygulamada kolluk güçlerince (polis
ve jandarma) yürütülebilmektedir. Savcıya da yalnızca bir iddianame yazmak ve
daha sonraki aşamada esas hakkında mütalaa vermek işi düşebilmektedir.
İddianameyi alan mahkeme ise son soruşturma dönemi adını alan süreçte oturumlar
düzenleyip sanığın suçu gerçekten işleyip işlemediği sorusunu aydınlatmaya
çalışmakta, doğrudandık ilkesi gereğince toplanan kanıtlarla yüz yüze ilişki kurmakta,
onlarda ne ölçüde doğruluk payının olduğunu anlamaya yönelip sonra da kararını
açıklamaktadır.
Bir suçtan haberdar olduğunda sanığı ve suçu kovuşturacak olan savcı, ön
soruşturmayı polis ve jandarma karakoluna bıraktığında, çoğu kez bir iddianame
eklemekten başka bir iş yapamadığı dosyayı mahkemeye yöneltmek işleviyle
sınırlı kalmaktadır. Mahkeme, kendisine gelen dosyadaki kanıtlara değer
vermekle birlikte onlarla yetinmemekte, ek olarak daha birçok kanıt toplamak
durumunda kalmaktadır. Yargılamanın çabukluğu ilkesi ise bu uygulamadan zarar
görmektedir. Yargılamanın çabukluğu ilkesini güçlendirebilmek için savcının dava
dosyasını tam olarak hazırlaması ve mahkemeye yalnızca değerlendirip karar
verme işini bırakması uygun bir yol olarak görünmektedir. Bu da ön soruşturma
döneminde savcının yetkilerini kolluk güçlerine aktarmayarak baskın bir rol
üstlenmesiyle mümkündür. Savcılık kurumu, CMUK’ ta belirtildiği gibi, kovuşturma
28
sürecinde lehte ve aleyhte kanıtların toplanması bakımından tam olarak
işlevlendirilip yeterli ölçülerde hizmet içi eğitim ile donatıldığında yargılamanın
çabukluğu ilkesi güçlendirilecektir. Bugünkü koşullarda kovuşturma, çoğu kez,
polisin ya da jandarmanın işi olmaktadır. Savcı ise durumdan haberdar edilen ve
kendisinden iddianame yazması istenilen bir kamu görevlisi durumundadır. Oysa
savcının kovuşturmayı bizzat yürütmesi, CMUK’ un özüne daha uygundur. Bu işin
önündeki en büyük engelin savcılık kurumu ile polis ya da jandarma arasındaki
uzaklık olduğu ileri sürülmekte ve adli zabıta örgütünün bir an önce kurulması
gerektiği savunulmaktadır.
A-) İDDİANAME :
Cumhuriyet savcılığı iddianamesinde “ Maktul ile sanıkların aynı mahalleden
arkadaş oldukları, olay tarihinde maktul Aşır ile Ferdi Altı kulaç beraberlerken sanıklar
Mehmet yünlü ve Murat Yılmaz ‘la karşılaştıkları, birbirleri ile şakalaştıkları, şakanın
kavgaya dönüştüğü , sanık Mehmet yünlünün Ferdi Altıkulaç a yumrukla vurduğu ,
maktul Aşır Akgeyikin Murat Yılmazla yumruklaştıkları sonra ayrıldıkları, bir süre
maktul eve giderken sanık Mehmet yünlü ile tekrar karşılaştıkları, Mehmet yünlünün
Aşır Akgeyike bir tokat vurduğu maktulünde üzerinde taşıdığı torvanidayı çıkararak
Mehmet yünlü ye salladığı, Mehmet Yünlününde kelebek tabir edilen bıçakla Aşır
Akgeyiki bıçaklayarak öldürdüğü diğer sanıklarında ölümle biten kavgaya karıştıkları”
tüm dosya kapsamından anlaşılmakla ;
Sanık Mehmet yünlünün eylemine uyan TCK ‘nın 448. 55/3, 40 Maddeleri
uyarınca diğer sanıklar Ferdi Altıkulaç’ın TCK.nın 464/4 Murat Yılmazın TCK.nun
464/1 maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına karar verilmesini kamu adına arz ve
talep olunur. Mahkeme bu talep doğrultusunda araştırmalara başlamış, delilleri
toplamış ve karar aşamasına gelinmiştir.
29
2) TENSİP VE TENSİP ZAPTIYLA VERİLEN KARARLARIN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 30.04.2001 tarihli ve 2001/15611 esas sayılı
iddianamesiyle, hakkında Kasten Adam Öldürmek suçundan yargılanmak üzere
kamu davası açılan sanık hakkındaki hazırlık evrakı ve iddianamenin, yapılan
dağıtım sonucunda Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gelmesiyle, dosya, mahkeme
tarafından 2001/129 esas numarasıyla esas defterine kaydedilerek tensip tutanağı
düzenlenmiştir. Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu’ nun 45. ila 64. maddeleri arasında
tanıklık düzenlenmiştir. Tanıklar yargılama sırasında, CMUK m.45’e göre duruşmaya
çağrılmışlardır. Davete uyarak duruşmaya gelen tanıkların yoklaması yapılmış,
tanıklardan m. 61’ de sayılan hususlar sorulmuş, m.56’ ya uygun olarak tanıklara
yemin verilmiş, yalan tanıklığın sonuçları açıklanmış CMUK. m. 62 uyarınca tanıklar
dinlenmeden önce, kendilerine olay hatırlatılmış, sanık gösterilmiş, olaya ilişkin
bildikleri şeyleri söylemeleri istenmiştir ve her tanık m.54’ e uygun olarak diğer
tanıkların tesiri altında kalmaması ve beyanını kendi bilgisine hasretmesi için, ayrı
ayrı ve sonradan dinlenecek tanıklar yanında bulunmaksızın, m. 62’ ye uygun olarak
sözü kesilmeksizin dinlenmiştir. CMUK 250. madde gereğince, sanıktan, tanık
anlatımlarına karşı diyecekleri sorulmuştur. Tüm bu hususlar zapta geçirilmiş ve
mahkeme başkanı, üyeler ve zabıt katibi tarafından tutanağın altı imzalanmıştır.
Tanıkların duruşma sırasında vermiş oldukları ifadeler, celseler incelenirken
aktarılmıştır. Bu nedenle tekrar işlenmesine gerek görülmemiştir.
Bu tutanakta, sanığın açık kimliği, isnat olunan suçun neden ibaret olduğu, suç
tarihi, tevkif tarihi ve davacı bilgilerine yer verilmiş olup, dosya incelendikten sonra
tensiben şu kararlara ulaşılmıştır:
1- “Suçun niteliğine, aleyhindeki delil durumuna ve kanıtların yeteri kadar
toplanmamış olması nedeniyle karartılmasına binaen sanık Mehmet Yünlünün
tutukluluk durumunun devamına,
30
CMUK 112. madde gereğince; hazırlık soruşturmasında, tutuklu sanığın
tutukluluk halinin devamına gerek olup olmadığı hususu, en geç 30’ar günlük süreler
içinde, Cumhuriyet Savcısının talebi ile, Sulh Hakimince incelenecektir. Aynı süreler
içinde sanığında bu talepte bulunmaya hakkı vardır.
Hakkında son soruşturma açılan tutuklu sanığın tutukluluk durumu ise; gerek tensip
kararı ile birlikte, gerekse her celse talep olmasa da inceleneceği gibi, şartların
gerçekleşmesi halinde celse aralarında da kendiliğinden karara bağlanacaktır.
Diğer yandan; zaruret olmadıkça duruşmaya 8 günden fazla ara verilemeyeceği,
tutuklu işlerde ise, zaruret bulunsa dahi ara verem süresinin 30 günü geçemeyeceği
hükmü konularak (CMUK 222.Md.) gerek hazırlık gerekse Son Soruşturma
safhalarında tutukluluk halinin 30 günü geçmeyecek süreler içinde incelenmesi
imkanı yaratılmıştır.
2- “Tutuklu sanığın duruşma günü ve saatinde mahkememiz duruşma salonunda
hazır bulundurulması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına.”
3- “Tutuklu sanığın CMUK 33. ve 209. maddeleri gereğince duruşma gününün
tebliği, kendisini savunmak için bir istemde bulunup bulunmayacağının ve
bulunacaksa neden ibaret olduğunun saptanması için mahkememiz kaleminde
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazılmasına.”
CMUK 33. Madde- “Alakadar tarafın yüzüne karşı ittihaz edilen kararlar kendisine
tefhim olunur ve isterse kararın bir sureti de verilir.
Diğer kararlar tebliğ olunur. Alakadar olan taraf tutuklu ise tebliğ edilen varaka talebi
halinde kendisine okunup anlatılır.
CMUK 209. Madde- “Tutuklu olmayan bir sanığa tebliğ olunacak
celpnameye, mazereti olmaksızın gelmediği halde tutuklanacağı ve zorla getirileceği
yazılır.Ancak 225. maddede beyan olunan halde bu ihtar yazılmaz. Tutuklu bulunan
sanığın daveti 33. madde mucibince durumsa gününün tebliği suretiyle olur. Aynı
zamanda sanığın duruşmada kendisini müdafaa için bir talepte bulunup
31
bulunmayacağı ve bulunacaksa neden ibaret olduğunu bildirmeğe davet olunur. Bu
muamele tutuklunun mahkeme katibi yanına getirilerek bir tutanak tutmak suretiyle
yapılır.”
Sanık tutuklu ise, CMUK 33. maddesi uyarınca kendisine duruşma gününü
bildirmek suretiyle Cumhuriyet savcılığınca duruşmada bulunması sağlanır. Tutuklu
olan sanık duruşma hazırlığı devresinde mahkeme kalemine getirilerek, duruşmada
kendini savunabilmek için bir istemi olup olmadığı, böyle bir istemi varsa nelerden
ibaret olduğunu bildirmesi istenir. Buna kalem sorgusu (isticvap) denir.
4- “Sanığın nüfus kaydının bağlı bulunduğu nüfus müdürlüğünden istenilmesi
için yazı yazılmasına, yazıya işin tutuklu olduğu notunun konulmasına.”
5- “Sanığın sabıka kaydının Adli Sicil müdürlüğünden fiş ile istenmesine,fişe işin
tutuklu olduğunu notunun konulmasına.”
Sanıkların daha önce suç işleyip işlemedikleri, işledilerse ne tür bir suçla
mahkum oldukları, yargılama sonucunda verilecek olan hükmün, takdiri hafifletici
nedenlerin uygulanıp uygulanmayacağının tespitinde önem taşıyacağından,
mahkeme tarafından yargılamanın başında Adli Sicil Müdürlüğünden istenmiştir.
6- “Sanık hakkındaki tutuklama müzekkeresinin infaza alınıp alınmadığının
Cumhuriyet Başsavcılığından yazı ile sorulmasına.”
7- “Maktul Aşır Akgeyikin tüm aile nüfus kayıt tablosunun bağlı olduğu nüfus
müdürlüğünden yazı ile istenilmesine.”
8- “Maktule ait otopsi tutanağının getirilmesi için Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına yazı yazılmasına.”
9- “Tanıklar: a)Halil Baki Baba; b)Murat Yılmaz; c)Ferdi Altıkulaç,Ahmet Yılmaz;
d)Ertuğrul Yılmaz e)Serkan Keleş işin tutuklu oluşu nedeniyle ihzaren celplerine.”
CMUK 45. Madde- “Tanıklar davetiye ile çağrılır. Davet üzerine gelmemenin
kanuni neticeleri davetiyede gösterilir.
32
Tutuklu veya acele işlerde, mahkeme davetiye tebliğ ettirmeksizin tanıklar için ihzar
müzekkeresi verebilir. Şu kadar ki müzekkerede bu yoldan getirilmenin sebepleri
gösterilir ve bunlara mahkemece davetiye ile gelen tanıklar hakkındaki işlemler
uygulanır.
Davetiye fiili hizmette bulunan askerlere bulundukları yerlerdeki askeri makamlar
vasıtasıyla tebliğ olunur.”
“Tanık, taraflardan olmayan bir kişinin olay hakkında beş duyusu ile edindiği
bilgiyi sübut konusunda karar verecek olan (veya naip veya istinabe olunan ) hakime
sözle anlatan kişidir.”
Tanıklar kural olarak davetiye ile çağrılır ve bu davetiyeye gelmemesi halinde
uygulanacak hükümler yazılır. Ancak, tutuklu ve acele işlerde doğrudan ve ilk defa
ihzar müzekkeresi çıkarılabilir. İhzar müzekkeresinde bu neden (tutuklu iş-acele iş)
belirtilmelidir.
Dolayısıyla olayımızda ki tensip tutanağında tanıklara çıkartılmış olan ihzar
müzekkereleri usule uygun ve yerindedir.
Ceza yargılamasında, ceza yargıcı hukuk yargılamasının aksine tarafların iddia
ve savunmalarıyla bağlı değildir. Maddi gerçeğin öğrenilmesi ve vicdani kanaatin
oluşabilmesi için kendiliğinden kanıt toplama serbestisine sahiptir. Mahkeme gerekli
gördüğü kanıtların toplanmasını kendiliğinden bilirkişi incelemesi yaptırmasını da
karar verebilir. Bu tanık veya bilirkişilerin hazırlık soruşturması sırasında dinlenmiş
olmaları gerekli değildir.
10- “Sanık vekili Av.Çınar Bacanlı duruşma gün ve saatinden bahisle davetiye
çıkartılmasına.”
CMUK 211. Madde- “Müdafii gerek mahkemece tayin edilmiş olsun gerek
maznun tarafından intihap edilipte mahkemeye haber verilmiş bulunsun maznun ile
birlikte davet olunur.”
33
Müdafiin duruşmaya davet edilmemesi savunma hakkının kısıtlanması sonucunu
doğuracağından bu husus bozma sebebi oluşturur. Zira bu kural emredici niteliktedir.
Ve bu nedenlerle duruşmanın 03.07.2001 tarihine ertelenmesine tensiben ve
oybirliğiyle karar verilmiş, tutanak başkan ve üyeler ile mahkeme katibi tarafından
imzalanmıştır.
Sanığa duruşma gün ve saatini bildirir davetiye tebliği ve davetiyeyle birlikte
iddianamenin de gönderilmesi ve ayrıca duruşmanın celpnamenin tebliğinden
itibaren bir haftadan önce yapılmaması, sanığın savunma hakkını kullanması
açısından getirilmiş düzenlemelerdir. Zira; sanığın duruşmada kendini savunması,
ancak ve ancak duruşma gününden haberdar olmasına bağlıdır. Öte yandan,
kendisine davetiye ile beraber iddianame de gönderilen sanık, üzerine atılı suçun
neden ibaret olduğunu, neyle yargılanacağını bileceğinden savunmasını ona göre
hazırlayacaktır ki, bu da sanığın savunma hakkının kısıtlanmaması açısından
önemlidir. Ayrıca Tensip tutanağı incelendiğinde mahkeme tarafından yapılan
işlemler hukuka uygundur.
CUMHURİYET SAVCISININ ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAASI;
Cumhuriyet Savcısı Esas hakkındaki mütalaasında “ Olayları tekrarla sanık
Mehmet Yünlü’nün TCK.448.55/3. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına diğer
sanıkların ise kavgaya karıştıklarına ilişkin delil elde edilmediğinden beraatlarına
karar verilmesini talep etmiştir. Sanık Mehmet Yünlünün 28.04.2001 tarihli
Cumhuriyet Savcılığında alınan ifadesinde ; maktul ile mahalle arkadaşı olduğu, olay
günü yanına arkadaşları Murat Yılmaz , Ahmet Yılmaz, Halil Baki Baba olduğu halde
caddede gezdiklerini, gezerken maktul ve yanındaki Ferdi Altıkulaç ile
karşılaştıklarını, maktulün yanındaki Ferdi ile kendisinin şaka yaptığını ancak el
şakasının kavgaya dönüştüğünü ve bu kavga sırasında maktulün ferdiyi savunarak
kendisine tornavida ile saldırdığını vuramadığını ancak sağ elinde bir çizik meydana
getirdiğini daha sonra ayrıldıklarını , bir müddet sonra tekrar karşılaştıklarını, bu kez
34
maktulün üzerlerine geldiğini ve tornavida ile kendisine saldırdığını , bu saldırıdan
korunmak için üzerinde taşıdığı kelebek tabir edilen bıçağı çıkartıp maktule bir kez
vurduğunu ve onu yaraladığını, öldürme kastı ile hareket etmediğini belirtirken,
28.04.2001 tarihli sulh ceza mahkemesindeki ifadesinde : olay günü arkadaşları
Murat Yılmaz, Ahmet Yılmaz, Halil Baki Baba ile grup halinde gezmekte iken
maktulün yanında Ferdi Altıkulaç ,Serkan Keleş, Ertuğrul Yılmaz olduğu halde
karşılaştıklarını, bu karşılaşma sırasında , kendisinin ferdi ile şakalaşmaya
başladıklarını, bu şakalaşmanın kavgaya dönüştüğü ferdi ile birbirlerine vurduklarını ,
ancak maktulün devreye girerek cebinden çıkardığı tornavidayı kendisine salladığını ,
bu saldırı üzerine eve kaçtığını, ancak maktulün evlerinin bulunduğu sokakta önüne
çıkıp, tekrar tornavida ile saldırdığını ve sağ kolunun bileğinden kendisini yaraladığını
bunun üzerine kendisini korumak amacıyla cebinden çıkardığı maket bıçağı ile
maktule vurduğunu ve maktulün yaralandığını belirtmiştir. Aynı sanık 3.07.2001
tarihli celsedeki ifadesinde aynı hususları tekrarlamış amacının sadece kendisini
korumak olduğunu, öldürme kastı ile hareket etmediğini belirtmiştir. Olayın görgü
tanıkları Ahmet yılmaz serkan keleş Ertuğrul yılmaz Halil Baki Baba tanık olarak
yeminli dinlenmişler. Gerek iddia ve gerekse bunu teyit eden sanığın savunması
yeminli, tanık anlatımları ,olayla ilgili tutanaklar otopsi ve ekspertiz raporları ile tüm
dosya kapsamından sanık ile maktulün mahalleden arkadaş oldukları olaydan kısa
bir müddet önce sanık Mehmet ile maktulün okulda top oynarken münakaşa ettikleri
ve bu münakaşa nedeniyle birbirlerine kırgın olduklarını ,olay günü sanık Mehmet ile
maktulün ayrı gruplar halinde arkadaşlarıyla gezerken tesadüfen karşılaştıkları
karşılıklı olarak birbirlerine laf attıkları el kol hareketleri ile şakalaştıklarını bu sırada
sanık Mehmet’in maktule neden bana küfür ettin demesi üzerine maktulün “ benim
sana karşı herhangi bir gıcıklığım yok” dediği ancak sanık Mehmet’in maktulün
üzerine saldırdığı , maktulünde üzerinde taşıdığı tornavidayı çıkarıp salladığı ve bu
sırada sanık Mehmet'in sağ el bileğinden hafifçe yaralandığı bunun üzerine sanık
Mehmet'in yanında arkadaşı Halil baki baba olduğu halde eve giderek bileğindeki
yarayı yıkayıp sardığı ve evden kelebek tabir edilen bıçağı üzerine alarak dışarı
35
çıktığı ve maktulün bulunduğu yere gelerek maktulle kavgaya tutuştuğu ve üzerinde
taşıdığı bıçağı çekip maktulün göğüs bölgesinden vurmak suretiyle yaraladığı ve
bilahare maktulün öldüğü hususunda mahkememize tam bir vicdani kanaat gelmiştir.
Her ne kadar sanık ve vekili savunmalarında , maktulün olaya sebebiyet verdiğini ,
tornavida ile saldırıp sanık Mehmet'i yaraladığı için sanık Mehmet ‘in kendisini
korumak zorunda kaldığını ve bu nedenle meşru müdafaa hükümlerinin
uygulanmasını yada en azından tahrik hükümlerinin uygulanmasını talep etmişler ise
de sanığın çelişkili ve tevilli anlatımı ile yeminle dinlenen tanıkların ve özellikle
Ertuğrul yılmaz ve Halil baki baba nın anlatımları karşısında maktule saldırmak
suretiyle olayı sanık Mehmet’in başlattığı daha sonrada evden bıçağı almak suretiyle
yine kendini koruma söz konusu olmadan direk olarak maktulün üzerine yürüyüp onu
bıçakla vurup öldürmüş olması karşısında sanık ve vekilinin bu savunmaları
mahkememizce samimi görülmemiştir ”. Her ne kadar ilk olayda sanık sanık Mehmet
maktulün tornavidası ile elinden yaralanmış ise de ilk olayda da maktulün üzerine ilk
yürüyen ve ona sataşan sanık Mehmet olduğu için TCK’nin 51 maddesinin
uygulanması yoluna gidilmemiştir.
Her ne kadar diğer sanıklar Murat Yılmaz ile Ferdi Altıkulaç hakkında
ölümle biten kavgaya iştirak etme suçundan dava açılmış ise de taraflar ve tanıkların
beyanlarına göre bu sanıkların olay mahallinde bulunmaktan başka bir eylemleri
görülmemiş ve bu sanıkların kavgaya iştirak ettiklerine dair bir delil elde
edilmediğinden bu sanıkların beraaat'lerine karar verilmesi gerekmiştir. Olayımızda
sanık ve sanıklar hakkında TCK m.448, 55/3, 40,Sanık Mehmet Yünlü ve diğer
sanıklar hakkında ise m.464/1, 464/4 maddeleri uyarınca cezalandırılmaları talep
edilmiştir. Sevk maddelerini somut olayımıza uygulandığında kanımca sevk
maddeleri hukuka uygunluk açısından değerlendirildiğinde sanıkların işlemiş oldukları
suçlar ceza maddelerine uygundur. İşlemiş oldukları suçların ceza kanunundaki
karşılıkları hukuka uygundur. Sadece cezayı hafifletici sebeplerin olaya
uygulanmaması kanımca hukuka aykırıdır.
36
I- HÜKÜM
CMUK 253. Madde – “ Duruşmanın sona erdiği tefhim olunduktan sonra hüküm
verilir.
Sanığın beraatına veya mahkumiyetine, davanın reddine veya düşmesine ve
muhakemenin durmasına dair kararlar hükümdür.”
CMUK 261. Madde – “Hükmün tefhimi duruşmanın sonunda, en az 268. maddede
belirtilen hüküm fıkrasının duruşma tutanağına geçirilerek okunması ve gerekçenin
başlıca noktalarının sözlü olarak bildirilmesi suretiyle olur.
Hüküm fıkrası ayakta dinlenir.
Hükmün tefhimi sırasında sanık hazır bulunduğu takdirde, varsa kanun yolları
kendisine bildirilir.”
CMUK 268. Madde – “ Hükmün gerekçesi tamamıyla tutanağa derce dilmemişse,
tefhimden itibaren üç gün içinde dava dosyasına raptolunur.
Hüküm ve kararlar buna iştirak eden hakimler tarafından imzalanır.
Hükmün beyan edilmesinde, hakimlerden biri imza edemeyecek durumda ise,
maninin sebebi reis tarafından ve bunun da bulunmaması halinde, hükümde hazır
bulunan hakimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
Hüküm fıkrasında, 253. Maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan
kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurmanın mümkün
olup olmadığının tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
Hükümlerin ikinci nüshaları ve hülasaları reis ve zabıt katibi tarafından imzalanır
ve mahkeme mührü ile mühürlenir”.
Ankara cumhuriyet başsavcılığının 30.04.2001 tarihli iddianamesi ile sanık
Mehmet Yünlünün TCK.m.448-55/3 maddesi uyarınca sanık Ferdi Altıkulaç,
37
TCK.m.464/4ve sanık Murat Yılmazın TCKm.464/1 maddeleri uyarınca
cezalandırılmalarını talep etmiştir.
Yapılan tahkikatlar sonucunda ;
Sanıklar Ferdi Altıkulaç ve Murat Yılmaz haklarında ölümle biten kavgaya
karışmak suçundan, kamu davası açılmış ise, bu sanıkların müsnet suçu işlediklerine
dair mahkumiyetlerine, yeteri ve inandırıcı delil elde edilmediğinden, bu sanıkların
beraatlarına karar verilmiştir.
Olayın işleniş şekli, tanıklar, tanık ifadeleri doğrultusunda, mahkemenin,
Murat Yılmaz ve Ferdi Altıkulaç hakkında vermiş olduğu beraat kararı incelendiğinde,
tanık ifadelerine göre Mehmet Yünlü ile Ferdi Altıkulaç,aralarında tartışmış ve olay
daha sonra kapanmıştır. Her ne kadar olay sırasında orada bulunmuş iseler de olayla
hiçbir ilgileri yoktur. Her seferinde olayı ayırmay'a çalışmışlardır. Bu nedenle
mahkemenin iki sanık hakkında vermiş olduğu karar hukuka uygundur.
Sanık Mehmet Yünlü hakkında ise, Kasten Adam Öldürme suçu sabit
görülmekle, eylemine uyan TCK.m.448, uyarınca suçun işleniş, özelliği nazara
alınarak taktiren 24 yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırmış.
Ayrıca sanık suç tarihinde 15-18 yaş grubu arasında bulunduğundan
TCK.m.55/3 maddesi uyarınca cezası 1/3 oranında indirilerek 14 yıl ağır hapis, ve
Sanığın duruşmadaki hal ve tavırları nazara alınarak TCK.m.59, uyarınca
cezası 1/6 oranında, indirilerek 11 yıl 8 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırmıştır.
Mahkeme sanık Mehmet yünlünün olayı tahrik unsuru altında işlediğini kabul
etmemiş, haksız tahrik hükmünün uygulanmasını reddetmiştir.
Oluşa, maddi delillere, dosya kapsamına göre, mahkemenin haksız tahrik
hükmünü reddetmesi dosya kapsamına uygun değildir.Çünkü mahkeme karar
gerekçesinde olayı sanığın başlattığını belirtmiştir. Olayı başlatan maktuldür. Tanık
Serkan Keleş, Ahmet Yılmaz, Halil Baki Baba, polis ifadelerinde maktul Aşır’ın sanığa
arkadaşlarıyla beraberken ağır hakaret içeren sözler söylediğini belirtmişlerdir. Sanık
38
Mehmet yünlünün 9.sulh ceza mahkemesinde verdiği ifade ile Murat Yılmazın
Cumhuriyet Savcılığında verdiği ifadede, açıkça Mehmet Yünlünün Ferdi ile
şakalaşırken maktulün tornavidayı çekip sanık Mehmet yünlüye hücum ettiği ve
yaraladığını belirtmişken mahkemenin olayı başlatanın sanık olduğunu göstermesi
tanık beyanlarına dosyadaki delillere aykırıdır.
Mahkeme yapmış olduğu araştırmalarda;
Olaydan sonra,olay yeri incelemeleri, suç aleti olan bıçağın bulunması,
kolluk ifadeleri, tanık ifadeleri, cumhuriyet savcılığındaki ifadeleri, otopsi raporları, adli
tıp raporları, kriminal incelemeleri, yönünden yapmış olduğu araştırmalarda eksik
kalan ve araştırılması gereken vakıa kalmamış, mahkeme son aşamada bütün
delilleri ve olayları araştırmış son kararı oybirliğiyle vermiştir.
Mahkeme sanık Mehmet yünlü lehine TCK.m.51/1 hükmünü
uygulamalıydı. Kanımca sanık işlemiş olduğu suçu basit tahrik altında
işlemiştir.Mahkeme bu hükmü son karara uygulamalıydı.Karar hukuka aykırıdır.
Çünkü maktul sanığı her seferinde tahrik etmiş kavğa’yıda görgü tanıklarının
ifadelerine göre her seferinde kendisi başlatmıştır.
KANUN YOLLARI VE UYGULANMASI :
CMUK 305. Madde – “ Ceza mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir.
Ancak on beş sene ve ondan yukarı hürriyeti bağlayıcı cezalar ile ölüm cezalarına ait
hükümler hiçbir harç ve masrafa tabi olmaksızın Yargıtay’ca re’ sen tetkik olunur.
1- İki milyon liraya kadar (iki milyon dahil) para cezalarına dair olan hükümler,
2- Yukarı sınırı on milyon lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan
dolayı verilen beraat hükümleri
39
3- Bu kanun ile sair kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler,
Temyiz olunamaz.”
Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, bir kısım hükümler Yargıtay’ca talep
olmasına bakılmaksızın tetkik edilirken, bir kısım hükümler ise temyizi kabil olmayan
hükümler olarak sayılmaktadır. Bunların dışında kalan hükümler ise, ancak ilgililerin
kanunda belirtilen süre içinde temyiz talebinde bulunmaları halinde temyiz olunabilir.
Öte yandan, kanun ceza mahkemelerinden verilen hükümlerin temyiz
olunabileceğini belirtmiş olduğundan, hüküm mahiyetinde olmayan kararlar aleyhine
temyiz yoluna müracaat olunamayacağı aşikardır.
CMUK 305. Madde - " Ceza Mahkemelerinden verilen hükümler temyiz
olunabilir. Ancak, onbeş sene ve ondan yukarı hürriyeti bağlayıcı cezalar ile ölüm
cezalarına ait hükümleri hiç bir harç ve masrafa tabi olmaksızın Yargıtay’ca resen
tetkik olunur.”
CMUK m. 305’ de Yargıtay’ca resen temyiz incelemesine tabi olan hükümler
sayılmıştır. Bu hükümlerin re’ sen temyize tabi olması, Cumhuriyet Savcısının ve
diğer ilgililerin hükmü temyiz etmelerine engel değildir.
CMUK 307. Madde - “Temyiz ancak hükmün kanuna muhalif olması sebebine
müstenit olur.
Hukuki bir kaidenin tatbik edilmemesi yahut yanlış tatbik edilmesi kanuna
muhalefettir.”
CMUK m. 307’ de bir hükmün ancak kanuna muhalif olması durumunda temyiz
edileceği belirtilmiş olup, m. 308’ de ise mutlak temyiz nedenleri sayılmıştır. Bu
maddede sayılan hallerde mutlaka kanuna muhalefet edilmiş olmaktadır.
Temyiz incelemesinde, ilk derece mahkemelerinin vermiş oldukları hükümler
hukuka aykırılık yönünden denetlenirken, mahkemenin sabit kabul ettiği olaya
uygulamayı uygun gördüğü hukuk kuralının doğru olup olmadığı denetlenir. Maddi
sorunun tespitiyle temyiz mercii ilgilenmez. Yargıtay temyiz incelemesini dosya
40
üzerinden yapar. Temyiz yolunda, hüküm mahkemesinin kararı yalnızca hukuka
uygunluk bakımından incelenir. Hüküm mahkemesince incelenen vakıalar temyiz
yolunda tekrar inceleme konusu yapılamayacağı gibi yeni vakıalar da ileri sürülemez.
Temyiz talebinin dinlenebilmesi için temyiz edilen karar verilirken hukukun yanlış
uygulandığını bildirmek gerekli ve yeterlidir. Yargıtay temyiz edenin ve karşı tarafın
bildirmiş olduğu hukuki sebeplerle bağlı değildir.
CMUK 310. Madde – “Temyiz talebi, hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içinde
hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanla
olur, beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hakime tasdik ettirilir.
Hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu süre tebliğ tarihinden başlar.”
CMUK 312. Madde – “Müddeti içinde verilen temyiz dilekçesi hükmün kati’leşmesine
mani olur.”
CMUK 421. Madde – “Bu Kanuna göre ağır ceza işlerinden maksat, ölüm ve ağır
hapis ve on seneden fazla hapis cezalarını gerektiren cürümlere ilişkin davalardır.”
Sanık veya vekili temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasını talep ettiği taktirde
ağır cezalı işlerde duruşmalı inceleme yapılabilir. Yargıtay’ca resen de duruşmalı
inceleme yapılmasına karar verilebilir. Tutuklu olan sanık bizzat duruşmalara
katılamaz. Dava konusu olayda, mahkemenin verdiği hükme karşı sanık vekillerinin
süresi içinde dilekçe vermek suretiyle duruşma talepli temyiz talebinde bulunmuştur.
Böylece, dosya Yargıtay’a gönderilmiş ve temyiz en tetkiki yapılmıştır. Sanık vekili
mahkemenin vermiş olduğu kararın,dosyadaki delillere uygun olmadığından kararı
temyiz etmiştir.
Sanık vekili Temyiz nedenlerinde ise,
1. Mahkeme karar gerekçesinde olayı sanığın başlattığını belirtmiştir.Halbuki
olayı başlatan maktuldür. Tanık Serkan Keleş, Tanık Ahmet yılmaz, Halil baki
baba polis ifadelerinde Aşırın sanığa arkadaşlarıyla beraberken hakaret
ettiğini gayet açık olarak belirtmiştir.
41
Sanığın 9.Sulh Ceza mahkemesinde verdiği ifade ile Murat Yılmazın
C.savcılığında verdiği ifadede açıkça Mehmet Yünlü ile Ferdi Şakalaşırken
Aşırın tornavidayı çekip Mehmet’e hücum ettiğini ve yaraladığını belirtmişken
mahkemenin olayı başlatanın hala sanık olduğunu gerekçe göstermesi
dosyadaki delillere uymadığını belirtmiş
2. Ayrıca sanığın bileğindeki tornavida yarasının bir çizik olarak kabülü'de sanığa
olan hücumu çok küçümsemektir. Mahkemece sanığın, Aşıra yumruk vurduğu
kabul edilmesine rağmen savunmada ve Ferdi Altıkulaçın C.savcısına verdiği
ifadede belirtildiği gibi sanığın Aşıra değil Ferdiye vurduğu belirtilmiştir. Olayın
başlangıcı yönünde yukarıdaki beyanlar duruşmada huzurda da aynen
tekrarlanmıştır.
3. Mahkeme huzurunda Halil, 4.6.2001 tarihli açıklamasında ( O sırada aşır
Mehmet’e saldırdı…Arkadaşlarla konuşurken sanık Mehmet’e maktul aşır
yeniden saldırdı o sırada aşırın sesini duydum göğsünden yaralanmıştı.)
diyerek olayın maktulün Mehmet’e hücumu ile çıktığını bunun üzerine sanığa
bıçağı çıkarttığını beyan etmiştir. Tanık Ahmet ise 4.6.2001 tarihli ifadesinde
ilk defa Aşirin Mehmet’i yaraladığı ikinci karşılaşmada ise ( Karşılıklı
konuşurken aşır yine tornavidayı cebinden çıkarttı. Mehmet’te Aşırın kendisine
tornavidayı sallaması üzerine ona doğru elini salladı ve Aşirin göğsüne rastladı
) demiştir.
Bütün bu olaylar ve tanık beyanları sanığı doğrulamaktadır. Sanık Mehmet
birinci defa tornavida ile bileğinden yaralanmış ve aldığı darbeyle yere düşmüştür.
Kalkıp kaçan sanık Mehmet ikinci karşılaşmada arkadaşları ile konuşurken maktulün
sanık Mehmet’e tornavida ile tekrardan saldırması neticesi sanığın öldürme kastı
taşımaksızın kendisini korumak maksadı ile çıkardığı bıçakla maktul tek darbe ile
yaralanmıştır. Sanık Mehmet eylemine devam etmemiştir.Tanık Ertuğrul Yılmaz
tarafından’da kavgayı maktulün çıkardığı tecavüzün maktul tarafından yapıldığı
42
duruşmada belirtilmiştir. Tanık beyanları her aşamada bu şekildedir. Bu beyanlar ve
deliller dikkate alındığında ;
- Sanıkla maktul arasında öldürmeyi gerektirecek ciddi bir sebep ve
husumet olmadığı ;
- Sanığın öldürme kastı olmadığı kendine vaki tecavüzü def için bir defa
bıçak kullandığı ve kastını aşarak adam ölüme sebebiyet verdiği ve
eylemine devam etmediği ;
- Olayı sanığın başlatmadığı olayın maktul tarafından başlatıldığı ve
tecavüzün sürdürüldüğü ;
- İki defadır tornavida ile saldırı karşısında çaresiz kalan sanığın üzerinde
taşıdığı bıçağı kullandığı ;
Göz önüne alınarak TCK 452-49 maddeleri uygulanmaması, hatta böyle bir olayda
bu deliller ve beyanlar karşısında TCK 51/2 maddesinin bile uygulanır görülmemesi
bile kanaatimizce mahalli mahkeme kararının bozulmasını gerektirir. Şeklinde yazılı
Temyiz dilekçesi vermiş.
Temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 1.Ceza Dairesinin 1.B/117136 Bozma ilamı
doğrultusunda Mehmet yünlünün temyiz istemi duruşmalı olarak Yargıtay’ca
incelenmesi sanık tarafından istenilmiş, dava dosyası incelenmiş;
Sanığın savunması inandırıcı nedenlerle reddedilmiş incelenen dosyaya göre,
verilen hükümde, bozma dışında isabetsizlik görülmemiş, etki ve tepki arasındaki
oransızlık dikkate alınarak sanık lehine TCK’M.51/1 maddesinin tatbik edilmesi ve
hükmün bozulmasına, oybirliğiyle karar verilmiştir.Karar taraflara tebliğinden sonra
sanık vekilleri duruşmaya davet edilmiş; Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki
mütalaasında Bozmadan önceki mütalaamızı aynen tekrarla olayın hafif tahrik altında
işlediği anlaşılmakla TCK’nin 51/1 maddenin uygulanması talep etmiştir,Mahkeme
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 30.04.2001 tarihli iddianamesi ile maktul ile
sanıkların aynı mahalleden arkadaş oldukları, olay tarihinde maktul ile Ferdi Altıkulaç
43
beraberlerken sanıklar Mehmet Yünlü ve Murat Yılmaz ile karşılaştıkları, birbirleri ile
şakalaştıkları, ancak bu şakanın kavgaya dönüştüğü, sanığın arkadaşı Ferdi’ye
yumrukla vurduğu , maktulün arkadaşı Murat’la yumruklaştığı bir müddet sonra
maktul eve giderken sanık ile karşılaştığı, sanığın maktule tokat vurduğu, maktulünde
üzerinde taşıdığı tornavidayı çıkararak sanığa salladığı ve bu sırada sanığın üzerinde
taşıdığı bıçakla maktulü bıçaklayarak öldürdüğü, diğer sanıkların ölümle biten bu
kavgaya karıştıkları, iddiasıyla kamu davası açılmış ve sanığın öldürme, diğer
sanıkların bu kavgaya karıştıkları iddiasıyla kamu davası açılmış, ve sanığın öldürme,
diğer sanıkların bu kavgaya karışma suçlarından cezalandırmaları talebiyle
mahkememizde açılan kamu davasının yargılaması sonucunda mahkememiz diğer
sanıkların beraatlarına, sanık Mehmet Yünlü’nün Kasten Adam Öldürme Suçu sabit
görülerek TCK’nun 448. 55/3.59 maddeleri uyarınca netice ten 11 yıl 8 ay ağır hapis
cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiş, bu karar sanık vekili tarafından temyiz
edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 7.03.2002 tarihli ilamıyla olay sırasında
maktulün tornavida ile elinde bir şey olmayan sanık Mehmet’e saldırıp elinden
yaraladığı ve bunun etkisi ile sanığın daha sonra karşılaştıklarında maktulü
bıçaklayarak öldürdüğü ve bu durum karşısında sanığın olayı basit tahrik sonucu
işlemiş olduğu ve sanık hakkında TCK’nun 51/1 maddesinin uygulanması
gerekeceğinden bahisle bozmuştur.
Mahkeme bozma ilamına uymuştur.
Delillerin yeniden değerlendirilmesinde, olaydan kısa bir müddet önce maktul ile
sanığın karşılaştığı maktulün tornavida ile sanığa saldırarak elinden Adli Tıp Kurumu
Başkanlığının 27.04.2001 tarihli raporuna göre 2 gün iş ve gücünden kalacak şekilde
yaraladığı ve bu sırada sanığın elinde veya üzerinde herhangi bir bıçak veya buna
benzer bir silah bulunmadığını ve bu sanığın bu olayın etkisinde kalarak olay
sırasında karşılaştığı maktulü bıçaklayarak öldürdüğü ve böylece sanığın hafif tahrik
neticesinde bu suçu işlemiş olduğu anlaşılmakla, sanığın TCK’nun 448 maddesi
uyarınca kasten adam öldürme suçundan cezalandırılmasına ve yukarıda açıklandığı
üzere suçu hafif tahrik sonucu işlediğinden TCK’nun 51/1 maddesine göre
44
cezasından indirim yapılarak ve ayrıca yaşı nedeniyle 55/3 ve daha önceki kararda
verildiği üzere sanığın ikrarı ve duruşmadaki hal ve tavırları lehine düşünülerek
TCK’nun 59 maddesi uyarınca indirim yapılıp buna göre cezalandırılması yoluna
gidilmiştir.
Bu itibarla;
TCK’m.51/1 maddesi uyarınca cezasını 1/4 oranında indirerek 18 yıl ağır hapis
cezasıyla cezalandırmasına; Sanığın suç tarihinde 15-18 yaş grubu arasında
olduğundan TCK’M.55/3 uyarınca cezasının 1/3 oranında indirerek 13 yıl ağır hapis
cezasıyla cezalandırmış ve TCK.59 maddesi uyarınca cezasını 1/6 oranında
indirerek sonuç olarak sanığı, on yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına
oybirliğiyle karar verilmiştir.
Sanık vekili Mahkeme kararını dosya ve delillere uymadığı karar hukuka
aykırı olduğunu beyan etmiş tekrardan temyiz ederek müvekkili hakkında
TCK’M.452, m.49 uygulanmaması ve TCK’M.51/2 in uygulanır görülmemesi mahalli
mahkemenin kararının bozulması gerektiği görüşünü beyan etmiş.
Temyiz nedenlerinde ise ;
Müvekkilinin aleyhine 30.04.2001 tarihli iddianame ile TCK 448-55/3 maddeleri
ile cezalandırılması talebi ile dava açılmış, yapılan yargılama sonunda müvekkilinin
448. 55/3. 59 maddeleri uygulanarak neticeden 11 yıl 8 ay ağır hapis cezası ile
cezalandırmış. Bu hüküm tarafımızdan temyiz talebi üzerine Yargıtay’ca tetkik edilmiş
ve sanık hakkında TCK m. 51/1 maddesi uygulanması gerekeceğinden bahisle
bozulduğunu belirtmiş, Mahkemece bozma ilamına uyulmuş ve yapılan yargılama
sonunda TCK 448. 51/1. 55/3. 59 maddeleri uygulanarak netice ten 10 yıl ağır hapis
cezası ile cezalandırmıştır. Hükmün dosyadaki delillere uygun olmadığını aşağıdaki
nedenlerle açıklamaya çalışmıştır.
1.) Mahkeme karar gerekçesinde olayı sanığın başlattığını belirtmiştir.Halbuki olayı
başlatanın maktul’ün olduğunu, bunun tanık ifadeleri doğrultusun dada gayet
açık olduğunu belirtmiştir ;
45
2.) Sanığın 9.Sulh Ceza Mahkemesinde verdiği ifade ile Murat Yılmazın Cumhuriyet
savcılığında verdiği ifade de açıkça sanık ile arkadaşı ferdinin şakalaşırken
maktul aşırın tornavidayı çekip sanık Mehmet’e hücum ettiğini ve yaraladığını
belirtmiş iken mahkemenin durumu hafif tahrik olarak nitelemesi dosyadaki
delillere uymadığı ;
3.) Ayrıca sanığın bileğindeki tornavida yarasının bir çizik olarak kabulünde sanığa
olan hücumu küçümsememektedir. Ayrıca savcılıktaki ifadelerde sanığın maktul
aşıra değil arkadaşı ferdiye vurduğunu belirtmiştir.
Yargıtay’ca incelenmesi sonucu 1.Ceza Dairesinin 1.B/103757nolu Tebliğ name
ile hükmün; onanmasına oybirliğiyle karar vermiş. TCK’M.49 ve 51/2 maddelerinin
temyiz itirazlarının reddine karar vermiş. Sanık vekilinin Hükmün ikinci kez temyiz
aşamasında yapılan yargılamaya toplanan delillere uygulama ve taktire göre temyiz
itirazlarını yerinde görmemiş ve hükmün onanmasına karar vermiştir.
Sanık vekilinin TCK’M.452 ve m.49, m.51/2 maddelerinin olayda
uygulanmasını talep etmiştir.
Bu talepleri olaya uygunluk açısından değerlendirildiğinde ve dosya kapsamı,
tanık beyanları incelendiğinde kabul edilemez.Şöyle ki,
Türk Ceza Kanunu’nun m.452, ( Kastı Aşan Suç ) bu hipotezle, fail sadece belirli
bir sonucu yani öldürme amacıyla olmayan dövme ve yaralama yani etki eylemi
istemiş ancak hareket istenenin ötesinde mağdurun ölümüne neden olacaktır. Fail
yaptığı etkili eylemin sonucunda mağdurun ölebileceğini aklından bile geçirmemiş,
hatta bunu tahmin edebilecek tecrübe ve bilgi sahibi bulunmamış olsa bile hareketiyle
netice arasında nedensellik bağı bulunduğu taktirde ölüm neticesinden sorumlu
tutulacaktır.
Olayımızda ise sanık sadece olayı basit tahrik altında işlemiştir. Dosyadan da
anlaşılacağı üzere ilk karşılaşmada maktul sanık Mehmet Yünlü ile kavga etmiş ve
elini yaralamış, daha sonra tekrardan karşılaştıklarında, tekrardan sanığa tornavida
çekerek kavgaya tutuşmuş ve sanıkta cebindeki bıçağı çıkararak, maktule tek el
46
saplamıştır. Olayda TCK.m.452 uygulanması kabul edilemez. Çünkü bu maddenin
unsurları olayımıza uygulanamaz. Öncelikle ;
1. Fail kasıtlı hareket etmiş olmalıdır,
2. Kastı öldürmek değil, müessir fiilde bulunmak olmalıdır,
3. Bu hareketinden istenmeyen ağır sonucun doğmuş olması gerekir,
Sonuç ya istenmiştir, yada istenmemiştir.İkisi arasında bir durum olamaz.Kaldı ki
olayımızda hareket kasıtlıdır.Bu nedenle olayımıza uygulayamayız.
TCK.m.49 meşru müdafaa olayımızda uygulanması mümkün değildir. Aslında
meşru müdafaanın esası insanlarda var olan kendini koruma içgüdüsüdür. İnsan ağır
bir tehlike karşısındaysa, ne olursa olsun, ister ceza verilsin, kendini koruyacaktır; bu
normaldir.İşte kendisini koruma iç güdüsü meşru müdafaadır. Öncelikle meşru
müdafaadan söz edilebilmek için halen devam eden bir saldırı olması gerekir. Ancak
saldırı ile meşru müdafaa aynı zamanda olmalıdır.Tecavüz sona ermiş ise bir
savunmadan değil intikamdan söz edilir. Ayrıca kullanılan vasıtalar bakımından da
bir eşit durum olması gerekir. Yani saldırıda bulunulan vasıtaya benzer bir vasıtayla
karşılık verilmelidir. Savunma zorunlu olmalıdır.
Yani tecavüzün başka türlü önlenmesi mümkün olmamalıdır.Bir tek davranışla
bu tecavüzden kurtulmak mümkün ise; meşru müdafaadan yararlanılamaz.
Olayımızda sanık vekili meşru müdafaanın şartlarının oluştuğu kanısındadır.
Kanımca olayımızda meşru müdafaa gerçekleşmemiştir. Zaten hem mahkeme
hem'de Yargıtay aşamasında bu talep reddedilmiştir.
Haksız tahrik TCK.m.51 öngörülmüştür. Haksız tahrik, bir kimsenin haksız bir
fiilin doğurduğu şiddetli gazab ve elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesi
halidir Olayımızda sanık vekili m.51/2 uygulanmasını talep etmiş.ancak mahkeme ve
Yargıtay aşamasında ağır tahrik hükmü işlediğine dair kanaat elde edilmemiştir.
Çünkü Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalıdır. Tahrik edicilik somut şartlara göre
değişir. Şahsi nitelikler, kişiler arası ilişkiler, fiilin yapıldığı zaman yer göz önüne
47
alınmalıdır.Her somut olaya göre tahriki yargıç tespit eder. Kanunumuzda tahrik
hükmünü hangi şartlarda uygulanacağına dair kesin bir yasa yoktur. Herhangi bir
olayda tahrik ya vardır ya yoktur. Ağır tahrik veya Hafif tahrik ayrımı kanımca hukuka
uygun değildir. Tahriki bu şekilde ayrıma tabii tuttuğumuzda yargıç bir takım
tahminlere dayanmak zorunda kalacaktır. Kanımca yargıcı buna sevk etmemek
gerekir. Sanık vekili temyiz nedenlerinde m.49 ve m.51/2 hükmünü olayda
uygulanmasını istemiştir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Haksız Tahrik ile Meşru
Müdafaa aynı olayda birlikte bulunamaz. Çünkü meşru müdafaada saldırı devam
ediyor olmalıdır. Haksız Tahrikte saldırıdan sonra ortaya çıkan tepki söz konusudur.
Sonuç olarak mahkemenin vermiş olduğu karar hukuka uygun hale gelmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu aşağıda belirttiğimiz şekilde örnek kararlarıda
vardır.
1.CD.10.10.1995 E, 1995/1-229 ,K, 1995/273 NOLU KARARINDA
TCK da tahrikin ağır ve hafif olmak üzere iki şekilden söz edilmiş, ancak
birbirinden ayırt edilmesi ni sağlayacak kesin kıstas konulmamış.Bu nedenle tahrikin
derecesi tayin edilirken haksız tahrikin işleniş şekli, niteliği zamanı yöresel koşullar ve
tahrik eden ile edilenin durumları nazara alınıp değerlendirilmeli, eğer haksız hakaret
bu özellikleri itibariyle yoğun ve önemli boyutlara ulaşmışsa tahrikin ağır , aksi halde
hafif olduğu kabul edilmelidir.
CGK . 28.11.1994 284 , 304
Haksız tahrikin uygulanabilmesi için yasada bir zaman sınırlaması mevcut
değildir.Aradan uzunca bir zaman geçmesi taraflar arasında önceden vukuu bulan
olayın yargılamaya konu edilmesi ve hatta mahkumiyetle sonuçlanıp , cezanın infaz
edilmesi tahrik hükümlerinin uygulanmasını engellemez Eğer önceki olay sanığı bu
48
suçu işlemeye iten ve onda öfke ve şiddetli elem uyandıran vakıa özelliğini taşımakta
ise tahrik hükümleri uygulanmalıdır.
1.CD 3.4.1995 E.1995/644 K , 1995/903
Mağdurun sanığa küfür etmesi hafif haksız tahrik oluşturur.
1.CD 26.12.1994, E 1994/4824 , K.1994/4949
Olayda mağdurun münakaşa sırasında sanığı itip düşürmesinin sanık yararına TCK
nın 51/1 md uygulama yapılması gerekir.
Ceza Dairesi Öldürme suçunun vasfı sanıkların ikrarları ile ortaya çıktığında emsal
uygulamalara ve YCGK içtihatlarına göre bu hususun sanıklar lehine TCK nın 59 md
ve uygulamasını gerektirir.
1 CD 28.03.1994 E 1994 / 840 K 1994/ 691
Hangi tarafın ilk kez bıçak çekip karşısındakini yaraladığı belirlenememiş olması
karşısında sanık hakkında tahrik hükümlerinin uygulanması gerekir. İlk haksız
hareket sanıktan gelse dahi tepki oransız bir biçimde ağır ise tahrik ağır kabul
edilmelidir.
SONUÇ OLARAK ;
Olayımızda sanık Mehmet Yünlü mahalleden, arkadaşı olan maktul Aşır
Akgeyik ‘i öldürmesi sonucunda yakalanmış.Çalışmamızda açık olarak
anlattığımız gibi, Sulh Ceza Yargıcına ifade vermiş, İfadesi sonucunda CMUK
m. 104 uyarınca vicahen tutuklanmıştır. Mahkemece yapılan tahkikatlar
sonucunda ;
49
1. Sanık TCK ‘nın 448 maddesi uyarınca 24 yıl hapis cezasıyla
cezalandırılmış ;
2. Sanık suç tarihinde 15-18 yaş grubu arasında bulunduğundan TCK’nin 55/3
maddesi uyarınca cezası 1/3 oranında indirilmiş ;
3. Sanığın duruşmadaki hal ve tavırları sonucu TCK’nin 59 maddesi uyarınca
cezası 1/6 oranında indirilmiş ;
4. TCK’nin 33 maddesi uyarınca ceza müddeti boyunca yasal kısıtlılık altında
bulundurulmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.
Netice olarak mahkeme sanık Mehmet’i 11 yıl 8 ay ağır hapis cezası ile
cezalandırmıştır. Her ne kadar Sanık vekili savunmalarında Müvekkili hakkında TCK
‘nın 448, 452, 51/2 maddelerinin uygulanması gerektiğini belirtmiş ise mahkeme
bunları göz önüne almayarak sanığa kasıtlı adam öldürmeden hüküm vermiştir. Bu
aşamaya kadar mahkemece yapılan tahkikatlar incelendiğinde hepsi hukuka
uygundur. Ceza Kanunumuzda Haksız Tahrik hükmünü öngören yasa
bulunmaktadır. Bu kanun maddesi olaylara uygulanmaları gerekirken
uygulanmaması mahkemenin bu tür hafifletici nedenleri göz önüne almaması ciddi bir
hatadır.
Olayımızda her ne kadar Adam öldürme olayı gerçekleşmiş ise de sanık lehine
haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerekirdi. Hem sanık ifadelerinde , ve görgü
tanıkları ifadelerinde her seferinde olayı başlatanın maktul olduğunu belirtmişler ise
de mahkeme bunu göz önünde bulundurmamıştır. İddia makamı son celsedeki esas
hakkındaki mütalaasında ; Olayda meşru müdafaa, olmadığı gibi tahrik unsuru da
görülmemiş; her ne kadar ilk olayda sanık Mehmet maktulün tornavidası ile elinden
yaralanmış ise de ilk olayda maktulün üzerine ilk yürüyen ve ona sataşan sanık
olduğu için TCK’nin 51 maddesinin uygulanması yoluna gidilmemiştir.diye mütalaada
bulunmuştur.
Bu mütalaa karşısında ne dosya kapsamı, nede tanık beyanları , görgü
tanıklarının ifadelerine uymamaktadır. Görgü tanığı olarak ifadelerine başvurulan
50
hem sanığın hem maktulün arkadaşları olan Halil , Murat, mahkeme huzurunda
vermiş oldukları ifadelerde olayı başlatanın maktul olduğunu belirtmişlerdir. Bu durum
karşısında mahkemenin ( HÜKÜM ) aşamasında bir yanlışlık yaptığı ortaya
çıkmaktadır. Her ne kadar Yargıtay aşamasında karar bozulmuş ise de mahkemenin
bu yönde bir hata yapması adli hatadır.
Sanık vekilinin temyiz aşamasında vermiş olduğu temyiz dilekçelerinde’de
kanımca büyük bir yanlışlık söz konusudur. Sanık vekili temyiz nedeninde TCK’nin
51/2, 49, 452, maddelerinin uygulanması gerektiğini belirtmiştir. Kanımca olayımızda
ne Meşru Müdafaa, nede Kastın Aşılması Suretiyle adam öldürme suçlarını olayımıza
uygulayamayız. Olayımızda sanık bu suçu kasıtlı olarak işlemiştir.Kastın iki unsuru
vardır. Bilme ve İsteme unsuru. Bilme unsuru önce gelir , isteme unsuru daha sonra
gelir. Olayımızda ise bu husus uygulanmıştır.
Yargıtay'ca yapılan inceleme sonunda yerel mahkemenin kararı
bozulmuş ; sanığın suçu Hafif tahrik altında işlediği anlaşılmakla TCK’nin 51/1
maddesinin uygulanması gerektiği belirtmiş ; Mahkeme uyma kararı vermiş sanığın
suçu hafif tahrik altında işlediğinden dolayı bu madde kapsamını sanık lehine
uygulamıştır.
Sanık vekilince mahkemece verilen son karar da temyiz edilmiş Sanık
vekili temyiz nedenlerinde ise TCK’nin 452. 49 maddelerinin uygulanması gerektiği
kanaatince tekrardan Yargıtay’a başvurmuş ;
Yargıtay’ın yaptığı inceleme sonucunda Tahrikin derecesine ve 49
maddesinin uygulanması gerektiğini reddetmiş ve mahkemenin vermiş olduğu
hükmün ONANMASINA karar vermiştir. Ve sanık on yıl hapis cezası ile
cezalandırılmıştır.
Öncelikle bu Bireysel Çalışma Raporunu hazırlarken kendimi bayağı
istekli hissettim ; ve gerekli araştırmaları yaparak bu dosyayı buldum ve
inceledim. Ancak bir cinayet dosyasının bu kadar zor olacağını hiç
düşünmemiştim. Zorluktan amaç ödevin hazırlanmasında yapılan çalışmanın
51
değil de daha henüz 18 yaşını doldurmamış gençlerin ellerinde kalem , kitap,
hatta bir eser olması gerekirken bu gençlerin ellerinde bıçak tornavida olması
beni epeyce üzdü. Artık günümüz çağında eğitimin ne kadar önemli olduğu
ortaya çıkmaktadır. Bu gençlerden birinin cezaevinde birinin de mezarda
olması bence iki sininde hak etmediği bir sonuç olduğu inancındayım. Çünkü
“Suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar.”
52
KAYNAKÇA
BAKICI, Sedat, Olaydan Kesin Hükme Kadar Ceza Yargılaması ve Ceza Kanunu
Genel Hükümleri, Ankara 2000
ÇAĞLAYAN, M. Muhtar, Uygulama Yönünden Ceza ve Usul Hukuku, Ankara
1977
EREM, Faruk, Türk Ceza Hukuku Özel, İstanbul 1985
EROL, Haydar, İçtihatlı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Ankara 2002
EROL, Haydar, Türk Ceza Kanunu, Ankara 2003
GÖRGÜN Mehmet, Uygulamada Ağır Ceza Davaları, Ankara 1997
KESKİN, O. Kadri, Taksirle Ölüme ve Yaralamaya Neden Olma, Ankara 1994
MALKOÇ İsmail, GÜLER Mahmut, Uygulamada Ceza muhakemeleri Usulü
Kanunu , Ankara 1998
GÖRGÜN, Mehmet, Asliye Ceza Davaları, Ankara 1999
SOYASLAN, Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara 1997
ÜNVER M. Naci, Ceza Yargılamasında Yasa Yolları ve Bireysel Başvuru Hakkı,
Ankara 1998