ahmet yaşar ocak - türkler, türkiye ve İslâm.pdf
TRANSCRIPT
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 1/202
Türkler,Türkiye ve
İslâmYaklaşım, Yöntem veYorum Denemeleri
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 2/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 3/202
CumcA
AHMET YAŞAR OCAK • Türkler, Türkiye ve Islâm
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 4/202
AHMET YAŞAR OCAK lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nde ta-
mamladıktan sonra Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümünde master ve Strasbourg
Üniversitesi Türkoloji Bölûmü’nde de doktora yaptı. Halen Haccttepe Üniversitesi
Tarih Bolümü’nde öğretim üyesi olan Ocak, özellikle hetcrodoks Islâm'a dair çalış-
maları ile tanınıyor. Oc ak’m 1980’den bu yana yayım lanan ese rlerinin arasında Baba-
i ler Uyanı, Bektaşi M enakibnamelerinde Isldm öncesi inanç Molißeri, İslam Türkinançlarında Hızır yahut Hızır Ilyas Kültü, Osmcmij imparatorluğunda Maıjinal Sufı- life; Katenderiler, Kültür Kaynağı olarak Evliye Menakipnameleri, Türk Folklorunda Ke- sihbaş, Türk Sufiliğine Bakışlar (iletişim Yayınlan, 1996), Osmaıılı Toplumunda Zındıklar ve MûllıidJer (Tarih Vakfı, 1998) ve Alevî ve Bektaşî İnançlarının fslâm öncesi
Temelleri (İletişim Yayınlan, 2000) de bulunuyor.
i let işim Ya yınlan 549 • A raştırm a incelem e Dizisi 88
ISBN 97 547073 24
© 1999 İletişim Y ayıncılık A. Ş.
1. BASKI 1999 , İstan bu l (10 00 a det)
2. BASKI 1999, İstan bu l (5 00 ade t)3. BASKI 200 0, İstan bu l (5 00 ad et)
4. BASKI 200 1, İstan bu l (5 00 ad et)
5. BASKI 20 02 , İstan bu l (500 ad et)
6. BASKI 20 03 , İstan bu l (500 adet)
DIZl KAPAK TASARIMI Ü m it K ıvan ç
KAPAK Suat Aysu
KAPAK RESMİ O sm an H am di Bey, “K ur’an T ilâve ti” , ta rihsiz
KAPAK FİLMİ 4 N okta G rafik
UYGULAMA Hüsnü Abbas
DÜZELTİ Sait Kızılırmak
DİZİN M. Cemaleitin Yılmaz
MONTAJ Şah in Ey ilm ez
BASKI ve CİLT Sena Ofset
İletişim YayınlanKlodfarer Cad. İletişim Ha n No. 7 Cağ aloglu 34 12 2 İstanb ul
Tel: 212.516 22 606162 • Fax: 212.516 12 58email: [email protected] • web: www.ilet is im.com.tr
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 5/202
AHMET YAŞAR OCAK
Türkler, Türkiye ve İslâm
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 6/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 7/202
İÇİNDEKİLER
Sunuş............................
...........-..................................................... 7
Tarih Boyunca Türkler ve Dinler
(Problematik bir yaklaşım)........................................................ 13
Tarihsel Süreç İçinde Türklerin Islâm Yorumu
(Tarih Boyunca Türkler ve Islâm Problemine
Genel Bir Bakış Denemesi).........................................................23
II. Abdülhamit Dönemi İslamcılığının Tarihî Arka Planı:
Klasik Dönem Osmanlı Isiâmı'na
Genel Bir Bakış Denemesi..........................................................71
Günümüz Tü rkiy es izde İslâmî DüşünceninBir Tahlil Denemesi ve Tarih Perspektifi.................................. 91
Cumhuriyet Dönemi Türkiyesi'nde Devlet ve Islâm ............ 103
Değişen Dünyada Islâm'ın Batı'ya Dönük Yüzü:
Günümüz Türkiye Müslümanlığına Genel Bir Bakış............ 119
Türkiye'de Siyasi ve Toplumsal Uzlaşma Problemi ve İdeolojik Çatışmanın Merkezindeki Islâm........................131
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 8/202
"Türk Müslümanlığı" Tartışmaları, Resmî ideoloji,Alevilik, Sosyolojik ve Tarihsel Gerçek...............................147
Islâm, Tasavvuf ve Tarikatlar:
Sosyal Tarih Perspektifinden Bir Bakış...............................157Küreselleşme Karşısında Islâm yahutIslâm'ı Bugüne ve Geleceğe Taşımak................................. 175
D iz in ......................................................................................................................... 191
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 9/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 10/202
lâm söz konusu olduğunda neden tartışmalar ateşlenmekte,
karşılıklı ithamlar ileri sürülmekted ir?
İşte bu mühim bir sorudur ve cevabı da çok kolay değil-
dir. Bu cevabı bugüne kadar her kesim kendi açısından ver-meye çalışmıştır, ama görüldüğü gibi tartışmaların sağlıklı
bir zemine oturm ayı başarabildiğ i henüz söylenemez. Bu
sorunun cevabının anahtarı bizce, Türkiye’nin Batılılaşma
sürecinin analizinde gizlidir. Bu meselenin hem Batılılaşma-
cıları, hem de Batılılaşmaya karşı olanları, yani Islâmcılar’ı
ilgilendiren iki yanı vardır ve bu yanlar tarafların ideolojikyapılarıyla ilgilidir. Ne yazık ki Türkiye tarihçiliğinde Batı-
lılaşma sürecinin ideolojik boyutu üzerinde çok fazla du-
rulmamış, bu sürecin siyasal, felsefî, sosyolojik ve psikolo-
jik analizleri henüz tam olarak yapılamamış, daha ziyade
Batılılaşma politikası ve hareketleri ele alınmış, bu da ge-
nellikle Batılılaşmacı perspektiften açıklanmaya çalışılmış-tır. Batılılaşmaya karşı olanlar da Batılılaşma meselesine
dünyanın, İslâm dünyasının ve Türkiye’nin siyasal ve top-
lumsal gerçeklerini göz önüne alan geniş bir açıdan değil,
sadece ve sadece İslâmî inanç açısından yaklaşmışlar, bu se-
beple de tepkisel analizler ortaya koymaktan öteye gideme-
mişlerdir. Ama ortada olan bir şey de vardır: Genel tutum-ları itibariyle Tanzimat’tan beri Batılılaşmacılar her zaman
açıkça söylenmese de İslâm’ı hep geriliğin, ilkelliğin so-rumlusu olarak görmüşler ve Türkiye’yi çağdaşlaştırmakiçin onu siyasal, hukuki, toplumsal ve hattâ kültürel alanın
dışında tutmanın gerekliliğine inanmışlardır, Karşı olanlarise buna şiddetle karşı koymuşlardır. İşte çatışma da bura-
dan kopmuştur ve tarafların bu tutumları devam ettiği için bu çatışma zaman zaman alevlenerek sürüp gitmekledir.
Türkiye’de cumhuriyetin başından beri söz konusu çatış-ma aşağı yukarı her alana yansımış, siyaset tarih inde partile-rin iki karşıt blok halinde oluşmalarına yol açmış, mesela
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 11/202
b izzat K em alist ideo lo jin in partisi o lan C H P’n in karşısına
bir zam anlar DP’yi, b ir zam anlar AP’yi, daha sonra ise İslâmî
b ir söylem i p o litikasın ın b ü tü n ü y le tem eli yapan M N P’yi,
MSP’yi ve arkasından RP’yi, onun peşinden de FP gibi parti-
leri çıkarmıştır. Eğitim hayatında da aynı ikili yapılanmaya
sebeb iyet verm iş, laik eğ itim ya pan devlet liselerinin yanına,
b ir süre sonra halk tan gelen yoğun talepler karşısında, hem
laik hem de İslâmî eğitimin bir arada verildiği lmamHatip
Okulları konulmak zorunda kalınmıştır. Neden siyasal are-
nada MNP, MSP, RP ve FP gibi bir partinin ortaya çıktığını
kimsenin sormadığı gibi, neden başlangıçta meslek okulları
olarak açılan bu okulların meslek okulları olmaktan çıktığı
so rusunu da k im se so rm am ış t ı r ; onun ye r ine , bun la r ın
cumhuriyet ve devrimler için, laiklik için tehlike oluşturdu-
ğu varsayımıyla, bu sorular, “laikliğin elden gitmesi”, “devrimlerden ödün vermek”, “şeriatı, irticai hortlatmak” gibi,
ucuz ve basitçi komplo teorileriyle cevaplandırılagelmiştir.
Oysa, Türkiye’de eğer adı geçen parti gibi İslâmî söyleme
dayalı bir parti çıkıyor ve önemli bir rey tabanını arkasına
alabiliyorsa, veya lmamHatip Okulları belirtilen değişime
uğruyorsa, bunun çok mühim bir sosyolojik olgunun, yani
yönetici elitin kamusal alanm dışma çıkardığı İslâm’ın, bu
alanları tekrar doldurmak üzere halk tarafından tekrar dev-
reye sokulmak is tenmesinin sonucu olup olmadığını dü-
şünmek gerekirdi. Devlet yetmiş beş yıldır bu probleme bir
türlü sosyolojik, bilimsel açıdan bakamamakta, bu proble-
me bilimsel olarak yaklaşması gereken akademik çevreler
dahi polisiye ve ideolojik açıdan yaklaşmakta ısrarını sür-dürmektedir. Sonuçta, halk kesimlerinin İslâmî taleplerine
ister samimi olarak, ister din ist ismarı şeklinde olsun
olumlu yaklaşan partiler, zaman zaman askeri müdahalele-
re maruz bırakılarak siyasi hayatın dışına çıkarılmış, lmam
Hatip Okulları da tasfiye edilmiştir.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 12/202
İşte bütün bu görüntüler Türkiye’de İslâm’ın hâlâ bir
problem olmaya devam ettiğini gösterm ekte ve bu yüzden
çeşitli ortamlarda sık sık irtica perspektifli İslâm tartışmala-
rı yapılmaktadır. Bugün Türkiye’de yaşayan herkes, bu tar-tışmaların uzun zamandır bilimsel yaklaşımların ışığından
çok ideolojik çatışmaların çıkardığı toz bulutlan altında ya-
pıldığını rahatlıkla görebilir. Sonuçta halkın kafası karış-
makta ve ona açık bir ufuk sunulamamaktadır.
* " k *
Bu küçük ciltte, daha önce Türk Su/iliğine Bakışlar (İletişim
1996) adıyla yayımlanmış yazıların bir anlamda devamı ni-teliğinde tam on adet yazı yer almaktadır. Bu yazılar, daha
önce yayımlanmamış iki makale ile, çeşitli yerlerde yayım-lanmış diğer makaleler ve bildiri metinlerinden oluşmakta-dır. Bu defakilerin ortak konusu, yukarıda açıklamaya çalış-
tığımız çerçeve dahilinde Türkiye ve İslâm’dır. Bu yazılarda, başlangıcından günümüze kadar Türk tarihinde İslâm’ıngörünıüleniş biçimleri üzerinde durulmakla, Osmanlı veözellikle cumhuriyet döneminde İslâm’ın konumu, devle-tin, elit kesimlerin İslâm’a bakışları ele alınmakta, son bir-kaç yazıda da münhasıran son yıllarda medyada ve kamu-oyunda hararetli bir şekilde sürdürülüp götürülen tslâm
tartışmaları üzerinde bazı düşünceler, bakış açılan, yorum-lar ve eleştiriler dile getirilmektedir. Bunların ciddiyetle tar-tışılmasında yarar görüyoruz.
Söz konusu makaleler buraya alınırken, gerek biçim, üs-lup, gerekse muhteva açısından yeniden bir “gözden geçir-me” işlemine tabi tutulmuşlardır. Dolayısıyla ilk yayımlan-dıkları biçimlerinden biraz farklılaştıklarını söyleyebiliriz.
Ama bu farklılaşma, ileri sürdükleri fikirler ve görüşlerindeğiştiği anlamına olmayıp, daha çok bir üslup düzeltilmesiolarak anlaşılmalıdır.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 13/202
Okunduğu zaman görüleceği gibi, bu makalelerin özel-
likle vurgulamak istedikleri ortak nokta şudur: Yıllardan
beri o kadar tartışılm asına rağmen, bir türlü bilimsel bir
platform a oturtulamadığ ı için, cumhuriyetin ilanından şu
kadar yıl sonra bile, İslâm tartışmaları hâlâ ideolojik defor
masyondan kurtarılamamıştır. Bu sebeple bu tartışmalar
Türkiye’ye çok zaman kaybettirmiş ve çeşitli toplumsal ke-
simler arasında giderek kapanm ak yerine, giderek açılan bir
mesafe yaratarak, kısaca toplumsal uzlaşmayı zorlaştırıcı
bir aşamaya gelmiştir. Bu itibarla bugün bütün kesimleredüşen, artık bu gerçeği görmek, inanç boyutunu kişilerinkendine bırakmakla beraber, İslâm’ın Türkiye’nin siyasal,
toplumsal ve kültürel yapısındaki yerinin, her türlü ideolo-
jik bulaşık ve önyargıdan kurtarılarak inanan inanmayan
herkesçe doğru teşhis edilip doğru bilinmesini ve kabuledilmesini sağlamaya çalışmaktır. Bu sağlandığı takdirde buülkede uzun zamandır sürüp giden devlet ve toplum, elittabaka ve halk arasındaki sürtüşme noktalarından biri kal-kacak, Türkiye’nin başını ağrıtan önemli bir problemin çö-zümüne doğru ciddi bir adım atılmış olacaktır.
A h m e t y a ş a r Oc a k
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 14/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 15/202
Tarih Boyunca Türkler ve D inler (Problematik bir yaklaşım)*
1. Gir i
İnsanlık tar ihiyle eşzamanlı olan din duygusunun, toplum
ların hayatında çok önemli bir yer işgal ettiği ve kültürün
yara t ı lmas ında ro l oynayan f ak tö r l e r in baş ında ge ld iğ i ,
Durkheim sosyolojisinin XIX. yüzyılda i ler i sürdüğü ve o
zamandan beri çoğunlukla kabul gören bir vakıadır . Aynı
yüzyılda ünlü Alman düşünürü Karl Marx’in, ekonominin
toplumlarda altyapıyı teşkil eden temel faktör olup, din baş-
ta olmak üzere üstyapıyı oluşturan bütün kuramların onun
tarafından belirlendiğine dair ünlü teorisine karşılık, XX.
yüzyılın başlarında bir başka Alman düşünürü Max Weber,
dinin, toplum sal yapının, k ültürü n ve özell ikle eko nom inin
beli rleyicisi o labileceğini gösterd i.' Bugün, bu b üyü k fikir
(*) Bu yazı. Atatürk Kültür, Dil vc Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu'nca
A nkara’da, 59 Eylül 1994 tarihlerind e dü zen lene n Türk Dünyan Tarih Araş♦
tırmalan Kongrcsi’nc su nulan bildirinin yeniden dü zen lenm iş şeklidir.
1 Bk. Max Weber, Die Protestantische Eth nik und der Geist des Kapitalizm us, 1972(Türkçe çevirisi: Protestan Ahlâkı vc Kapitalizmin Ruhu, çev: Zeynep Aruoba.
Hil Yay., İstanbul 1985).
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 16/202
adamtannın düşünce ürünü olan her iki teorinin de aslında
aynı gerçeğin birer yanını ifade ettiklerini söyleyebiliriz.Günümüzün ilerlemiş tarih araştırmaları, toplumsal ve
ekonomik yapının dinleri yaratmadığını, ama kitlelerin diniinanç ve telakkilerini geniş ölçüde yönlendirebileceğini
gösterdiği gibi, dini inanç ve telakkilerin de kitlelerin top-
lumsal, ekonomik ve kültürel hayatlarım çok derinden et-
kileyebileceğini göstermiştir. Biz burada işte böyle bir pers-
pektiften Türk tarihi içinde Türk toplumlarının sosyal ve
kültürel yapılarında dinlerin ve özellikle İslâmiyet’in yerimeselesini tarihselsosyolojik bir bakış açısıyla gündeme
getirmek istiyoruz.
2. Konunun mahiyet i
Türklerin Orta Asya coğrafyasında var oldukları zamanlar-dan beri, yaşadıkları çeşitli bölgelerde çok değişik dinlereinandıklarını, hattâ zaman ve mekân içinde birtakım fak-törlerin etkisiyle sık sık din değiştirdiklerini, bu değişiklik-lerin onların toplumsal ve kültürel hayatlarında çok önemliizler bıraktığını biliyoruz. Bu izler, bazen öyle etkili ve güç-
lü olmaktaydı ki, yeni kabul edilen bir din dahi bunları siİememekte, en azından kendi kalıpları içinde yaşamasınamüsaade etmek zorunda kalmaktaydı. Bu çok açık tarihi vesosyolojik vakıa, Islâm’dan önceki dinlere geçişte de, İs-lâm’a geçişte de aynen böyle cereyan etmiştir. İşte bu temelvakıanın, çeşitli dinlerin Türkler arasında ne gibi biçimleraldığı konusunun anlaşılmasında mutlaka göz önünde bu-
lundurulması gerekir.Türk tarihinin nasıl bir sistematik dahilinde ele alınıp in-
celenmesi ve kavranması sözkonusu olduğu zaman, bu tari-hin sosyal ve kültürel boyutunun, bunun içinde de muhtelifdinlerin ve münhasıran aktüel değeri itibariyle İslâmiyet’in
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 17/202
çok ciddi bir önem arzettiği herhalde hiçbir açıklamaya ih-
tiyaç bırakmayacak kadar ortadadır. Bu çerçevede ele alındı-
ğı zaman, Türkler ve dinler konusunun önümüze koyduğu
pek çok problemle karşı karşıya bulunduğum uzu görürüz.
Bu problem lerin, bize göre başlıca üç ana boy utu vardır:
A Tarih boyutu, yani Türkler arasında mevcut olmuş
olan çeşitli dinlerin onlar arasına nasıl girdiği, yayıldığı ve
sonraki yüzyıllarda aldığı biçim ve görünüm ler,
B Kültürel etki boyutu, yani bu çeşitli dinlerin onları ka-
bul eden m uhte lif Türk topluluklarının sosyal, ekonom ik
ve kültürel yapıları, hayatları üzerinde tarihsel süreç içinde
bıraktığı iz ler ve bu yapılarda meydana getirdiğ i değişimler.
C Aktüel boyutu, yani bu dinlerin ve etkilerinin kendile-
rine mensup Türk toplumlarmda halihazırdaki durumları,
geçirdikleri değişimler vs.
A Tarih boyutunun ihtiva ettiği problemler üç ana grup-
ta toplanabilir:
1) Eıı eski ve orijinal din meselesi grubu: Türklerin tarihçe
malûm olan en eski dinleri hangisi veya hangileridir? Ken-
dilerine has orijinal bir dinleri olmuş mudur? Oldu ise bu
hangisidir? Türklerin orijinal dinleri, yakın zamanlara ka-
dar sanıldığı gibi Şamanizm midir? Yoksa yine yakın za-manlarda iddia edildiği gibi tek Tanrılı bir din (Gök Tanrı
dini?), yahut başka inanç lar var mıdır?
2) Türkler arasında yayılan dinler meselesi grubu: Çeşitli
Türk zümreleri arasına dışarıdan giren dinler hangileridir?
Başka bir deyişle, bu zümrelerin değişik mekân ve zaman-
larda sonradan kabul ettikleri dinler hangileridir? BunlarınTürk zümreleri içinde yayılış ve benimseniş yolları, derece-
leri nelerdir? Türkler arasında hangi biçimleri almışlar, negibi değişimlere uğramışlardır?
3) Türkler ve İslâmiyet meselesi grubu: Gerek yaklaşık binyıllık bir geçmiş, gerekse günümüz itibariyle hem Türkiye
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 18/202
hem de Türkiye dışı Tü rk top lum larının en ö ne m li m esele-
lerinden olması bakımından bizce en fazla üzerinde durul-
ması ve tartışılması icap eden problemler grubu, bu grup-
tur. Türkler İslâmiyet’le hangi şartlarda ve nasıl karşılaşmış-lardır? Onu tanıma imkânları nasıl gerçekleşmiş, İslâmi-
yet’e geçiş süreci nasıl başlamış ve ne gibi görünümler al-
tında cereyan etmiştir? İslâm iyet ha ng i va sıtaları ku llan ara k
yayılabilmiş ve hepsinden önemlisi, çeşitli Türk zümreleri-
nin sosyoekonomik ve kü ltürel ortam larında ne gibi biçim
ve yapılar kazanmıştır? Tarihsel süreç içinde oluşan birTürk Müslümanlığı vakıasından bahsedilebilir mi? Edilebi-
lirse bu Türk Müslümanlığının genel karakteristikleri ne-
lerdir? Bu Türk Müslümanlığı bir halk dini olarak vasıflan
dırılabilir mi? İslâm’ın Türkler arasında aldığı biçimler ne-
lerdir? Bu biçimler tarihsel süreç içinde nasıl, h an gi şartla r-
da ve hangi faktörlerin etkisiyle oluşmuştur? Bu probleme
nasıl yaklaşılmahdır?
^ B Kültürel etkiler bo yu tuyla ilgili pro blem leri ise şu ka-
tegorilere ayırabiliriz:
1) Dinlerin ve özellikle İslâmiyet’in, geçmişten bugüne
Türk devlet, hâkimiyet ve siyaset anlayışındaki etkileri,
2) Toplumsal ve hukuki yapıya etkileri,
3) Ekonomik hayattaki etkileri,4) Bilim ve düşünce hayatına etkileri,
5) Dil ve edebiyata olan e tkileri,
6) San'at anlayışına ve faaliyetlerine etkileri,
7) Folklor alanına etkileri.
C Aktüel boyutla ilgili olarak ise, bilhassa Türkler ve Is
lâmiyet meselesinin aktüel değer arzeden çok önemli prob-
lemlerine dikkat çekmek lazımdır, ki bunların başında, ta
biî ki diğer Islâm ülkele rindeki gelişmelerle bağlantıl ı olarak
ele alınması gereken çeşitli sûfî tarikatlar ve İslâmî cereyan-
lar, bunlara bağlı olarak zümreleşmeler ve cemaatleşmeler
ff İCL.1l4 C rtAr\ ı JL L ı
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 19/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 20/202
cumhuriyetlerinde bu alanda ne gibi çalışmaların yapıldığı-
nı, bunların bilimsel kalite ve cidd iyetini ise pek fazla bilm i-
yoruz. Bu da T ürk tarihçiliği için apayrı b ir m eseledir.
Türk dünyası tarih araştırmaları çerçevesinde Türk din-ler tarihi sözkonusu olduğunda, gerçekçi bir gözle Türkiye
Türk tarihçiliğinin bu açıdan ne du rum da bu lun du ğu na kı-
sa bir göz atmak, yararlı olmaktan öte zorunludur. Burada
sorulması icap eden temel soru şu olabilir: Türkiye Türk ta-
rihçiliği bugünkü yapısı ve kapasitesi itibariyle, gerek nite-
lik, gerekse nicel ik bakımından yukarıda s ıralanan prob-
lemleri yeterince çözebilecek durumda mıdır?
Üzülerek belirtelim ki, bu sorunun cevabı bize göre pek
müspet olmayacaktır. Çünkü Türkiye Türk tarihçiliği, bu
alanda uzmanlaşmış, iyi yetişmiş bilim adamı ve araştırmacı
kadrosundan halen büyük çapta yoksun bulunduğundan,
bunun tabiî sonucu ola rak gerekli mesaiy i üretebilecek tec-
rübe ve söz konusu problemleri yeterince tahlil edebilecekdonanım ve birikimden halen yoksundur. Gerçekçi olmak
icap ederse, bugün Türkiye ün iversitelerinde tarih bö lüm le-
ri bu alandan tamamiyle uzak bir durumda olduklarından,
dinler tarihçiliği yalnızca ilahiyat fakü ltelerince yürü tü lm ek -
tedir. Buralarda ise, sosyal tarih perspektifi ile ilişkilendiril
miş bir Türk dinler tarihi anlayışıyla yapılm ış araştırm alar ınsayısı şimdilik parmakla sayılacak kad ar azdır ve tabii ki ye-
tersizdir. Buralardaki araştırmacılar esas itibariyle genel din-
ler tarihi ile uğraşmaktadırlar. Türkiyat enstitüleri ise, Fuad
Köprülü’nün yerleştirmeye çalıştığı, asıl izlenmesi gereken
yolu çoktan bırakmış olup, yalnızca folklor, dil ve edebiyat
araştırma kurumlan veya sadece ak tüel problem lere yö nelik
uluslararası ilişkiler enstitüleri gibi çalışmaktadırlar. Bu kısave kaba tespit gösteriyor ki, Türk akademik çevrelerinde,
diğer alanlarında da gdsıctemtmiştir. Kaldı ki, Osınanlı tarihinin altyapısı dcmck olan Selçuklu tarihçiliği bile bugün neredeyse o rtad an ka lkm ış gibidir.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 21/202
Türkler ve dinler konusu gibi çok ciddi ve önemli bir mese-
leyi dünya standartlarına uygun bir kalitede araştırabilecek
ve yüksek bilimsel nitelikli eserler ortaya koyabilecek hiçbir
altyapı ve kurumlaşma yoktur. Türkiye’nin en köklü teorik
olarak üniversite dışı, ama bütün mensupları üniversitelerde
çalışan tarih araştırma kurumu olan Türk Tarih Kurumu
bünyesinde de böyle bir b irim henüz yoktur; lüzum una ina-
nıldığını gösteren b ir belirti de ortalarda gö rülm em ektedir.
4. Tekl if ler
Bizim ilk teklifim iz, Tür k tar ihind e d inler vakıasını nasıl bir
yaklaşımla ele almak gerekliği konusunda olacaktır. Kana-
atim izce T ürk dinler tarihi, b u güne kad ar Tü rkiye’de yapıl
dığı gibi, o dinleri kabul edip yaşatan sosyal tabanla ilgili
analizlere yer vermeden, kısaca sosyal yapıdan soyutlanmış
bir biç im de, yaln ızca inançlar ve ritüeller tem elinde değil,
kesinlikle sosyal yapı temelinde, onunla sıkı sıkıya bağlan-
tılı olarak ele alınmalıdır. Bu, hem Türklerin İslâm öncesi
dinleri, hem de İslâm için söz konusu olmalıdır. Aksi halde
Türk toplumlarının sosyal yapıları ile bağlantısı kurulama-
yan bir dinler tarihinin fazla işe yaramayacağı ve Türk toplumlarının tarihsel süreç içindeki gelişim ve değişimlerini
açıklamaya yardımcı olamayacağı muhakkaktır. Dolayısıyla
Türkiye’de dinler tarihi araştırmacılarının bu perspektifi da-
ima en yakın yardımcıları olarak gö rmeleri kaçınılmazdır.
ikinci olarak, Türkiye’deki ideolojik kamplaşmalar sebe-
biyle Türk dinle r ta rihi konusunda bugüne kadar üretilmişve maalesef çeşitli kesimlerde, halta bilim çevrelerinde dahi
yerleşmiş yanlış tezlerin bir an önce tashihi yoluna gidilme-
lidir. Bunlar nelerdir?
Bu tezlerin birincisi, Türklerin en eski ve orijinal dinle-
riyle ilgilidir. Bir defa, Türklerin en eski ve orijinal dinlcri
19
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 22/202
nin Şamanizm olduğu konusundaki eski tez ile, buna tepki
olarak doğan, Türklerin İslâm’ı kabul etmeden önce de tek
Tanrılı dine mensup bu lundu kları şek lindek i tezin, yen iden
gözden geçirilerek çok ciddi eleştirilerinin yapılması bizcekaçınılmazdır. Çünkü bu tezler bilimsel gerçeklere uymadı-
ğı gibi, gerek kamuoyunda, gerekse eğitim çevrelerinde hâ-
lâ gerçek tabanına oturmamış bir yaklaşımın ve yanlış fikir-
lerin, spekülasyonların üretilmesine yol açan bir bakış açı-
sının yerleşmesine sebep olmuştur. Nitekim bunları orta-
dan kaldırabilmek de epeyce zor olm aktadır. O ha lde T ür k-
lerin en eski dinlerinin ne olduğu meselesini tatminkâr bir
şekilde ilmi sonuca bağlamak gerekmektedir.
İkinci yanlış tez ise, Türklerin İslâm’ı kabulü ile ilgili, ha-
len resmiyette olan tezdir. Buna göre Türkler, kalabalık kit-
leler halinde, topyekûn ve kısa bir zaman içinde, problem-
siz olarak bu dini benimsemişlerdir. Çünkü zaten daha ön-
ce de tek Tanrı’ya inanmaktaydılar. İslâm’ın yüksek esasla-rım hemen kavramışlar, bu sebeple de büyük çapta Sünni
anlayışı tercih etmişlerdir. Sünnilik dışı cereyanlar ise son-
radan bölmek amacıyla Türkler arasına sokulmuş sapık
inançlardır. Bugün bilimsel araştırmalar bu tezleri ciddi bir
biçimde sarsacak verileri önüm üze koyabilm ektedir . Oysa
modern Türk tarih araştırıcılığına bakıldığı zaman, Türkle-
rin İslâm’a geçişi gibi, hem Türk, hem de dünya tarihininçok önemli bu dönüm noktasının, birkaç denemenin dışın-
da hiçbir kapsamlı ve ciddi araştırmaya konu olmaması,
çok şaşırtıcı görünüyor. Bu, pratikte de Türkiye’de gerek
entelektüel, gerekse popüler çevrelerde İslâm hakkında ne
kadar zayıf ve yetersiz bir bilgilenmenin bulun du ğu nu açıkseçik olarak ortaya koyuyor. Türkiye’de İslâm’a karşı çevre-
ler kadar Müslüman çevrelerin de sınırlı kesimler hariç
bu konuda birbirlerinden fazla farklı olmadıkları görülüyor.Bu demektir ki, Türk tarihçiliği, sonuçlan günümüze ula-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 23/202
şan ve çok çeşitli yönlerden ele alınması gereken bu fevka-
lade mühim meseleyi hâlâ sathî bilgilerle geçiştirmektedir.
Söz konusu yanlış tezlerin mühim bir kısmı da, işte tam
bu noktada, İslâmî dönem Türk tarih inde Türkler arasında-
ki Sünnilik dışı cereyanlarla alâkalıdır. Nitekim daha yakın
zamanlara kadar gerek Türk tarih araştırmacılığında, gerek-
se eğitiminde kesinlikle bahsi edilmemesi gereken, üstü ka-
patılm ası tercih o lunan bu konu, 1990'lara doğru ağırlıklı
olarak belli sebeplerle Türkiye’nin gündemine girdiğinde,
çok çeşitli ve tamamiyle bilim dışı tepkiler ortaya kondu.
Ortaya çıkan manzara, Sünnilik dışı çevreler de dahil en
büyüğünden en küçüğüne bü tün siyaset çevreleri başta ol-
mak üzere, Türkiye’de toplumun bütün kesimlerinin bu
konuda inanılmaz bir biçimde sağlıklı bir bilgi temelinden
neredeyse bütün üyle yo ksun b ulun du ğu nu gösteriyordu.
İşte şuraya kadar genel hatlarıyla dile getirmeye çalıştığı-mız meseleler unuttuklarımız dahil, ne kadar ciddi ve çok
boyutlu problemlerle karşı karşıya bulunulduğunu, bunla-
rın açıklığa kavuşturulm ası için çok yorucu ve ciddi bir me-
sai sarfedilmesi lazım geldiğini bir ölçüde de olsa göstere-
bilm ektedir. O halde atılm ası gereken ilk adım , bu eksikli-
ğin telafisi yönünde olmak durumundadır. Çok zor bir for-masyon isteyen bu alana, Türkiye Türk tarihçiliği en kısa
zamanda çok ciddi bir biçimde eğilmek zorundadır. Ayrıca,
T ürk sosyal ve kültürel yapısıyla alâkalı pek çok mesele, bu
disiplinin yeterince gelişmiş seviyeye ulaşmasıyla ancak ay
dmlanabilecektir. Bu sözümüzle, iyi bir dinler tarihi bilgisi-
ne sahip olmadan Türk sosyal tarihinin de yeterince anlaşı-lmayacağım ve aydınlatılamayacağım söylemek istiyoruz.
Bu seviye ise Batı’da yapılmış araştırmalar aracılığıyla değil,onlardan da yararlanarak, ama asıl doğrudan doğruya birin-
ci elden kaynaklardan yola çıkarak yerinde yapılan gözlem-
lerle takviye etmek suretiyle Türk din tarihini inceleyip or
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 24/202
laya koyabilecek bilim adamlarının yetiştirilmesi ile tuttu
rulabilir. Fikrimizce bu mesainin hemen başlatılması gere-
kir.
İşin bu noktasında, Türkiye ve Türki cumhuriyetleri ola-rak üniversitelerin tarih bö lüm lerine ve T ürk iye o larak T ü rk
Tarih Kurumu’na çok bü yü k so ru m lu luk dü şm ekted ir. Bizce
Türk Tarih Kurumu bu mesainin politikasını, programını ve
sistematiğini tespit konusuna yönelerek gerekli organizasyo-
na gitmelidir. Buna paralel olarak da, Türki cumhuriyetle-
rindeki uzman bilim adamları ile, ilgili akademik kuruluş-larla nasıl bir işbirliğine gidilebileceğinin yollarını aramalı-
dır. Bizim şahsi teklifimiz, Türk Tarih Kurumu’nun, kendi
bünyesinde m ünhasıran bu m esele ile uğraşac ak b ir m erkez
oluşturmasıdır. Bu bir ilk adım olacaktır. Bu merkezin nasıl
olacağı, organizasyonu, çalışma biçimi vs. tamamen ayrı bir
konudur ve burada sözkonusu edilmeyecektir. Biz böyle bir
teklifin pek çok itiraz ile karşılaşacağını biliyoruz. Bunların
tartışılması gerekliğine de inanıyoruz.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 25/202
Tarihsel Süreç İçinde Türklerin İslâm Yorumu (Tarih Boyunca Türkler ve İslâm Problemine
Genel Bir Bakış Denemesi)
1. Gir i
Bugün Türki cumhuriyetlerde yetmiş yıllık Marksizm tec-
rübesinden sonra yeniden yapılanma sürecinin toplumsal,
kültürel ve ideolojik i t ici gücü konumunda, Türkiye’de,
Kemalist resmî ideolojinin karşısında bir kısım siyaset ve
aydın çevrelerinde açıkça telaffuz edilmekten çekinilen bir
“rahatsızlık kaynağı” olan İslâm, imparatorluktan milli dev-lete geçen Türkiye’nin belki en temeldeki problemi haline
gelmiş bulunm aktadır. Ne Türki cum huriyetlerdeki T ürkle-
rin, ne de Türkiye Türkleri’nin en azından çoğunluk itiba-
riyle Müslüman kimliklerini terketmeleri pek söz konusu
olmadığına göre, “bu iki blokun bugününde ve geleceğinde
İslâm’ın yeri ne olacaktır?” sorusu, problemin çekirdeğini
teşkil ediyor.işte bu konumda, gerek Müslüman kimliğiyle cninde so-
nunda şöyle veya böyle Avrupa Topluluğu’na girmeye
namzet Türkiye Türkleri, gerekse komünist rejimden kur-
tulduktan sonra İslâmî geçmişleriyle bütün bağlarım yeni-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 26/202
den hatırlayan ve bunları canlandırmak isteyen Orta As-
ya’daki Türk toplulukları için İslâm, kimlik belirleyici
önemli bir faktör olarak büyük bir önem kazanıyor. Hal
böyle olunca, tarihsel süreç içeris inde İslâm’ın Türkler ara-sındaki yeri, aldığı biçim, yahut başka bir deyişle, Türklerin
İslâm yorumu, yalnız bilimsel olarak değil, pratikte de çok
önemli bir konu niteliğine bürünüyor. Çünkü bu geçmişi
iyi anlamak, herhalde daha uzun zaman İslâm’la beraber
yaşayacak olan Türklerin bugünleri ve gelecekleri konu-
sundaki düşüncelerin de bir ölçüde sağlam bir zemine
oturması bakımından çok önemli bir hareket noktası oluş-
turmaya namzet görünüyor.
O halde, Tü rklerin İslâm’ı nasıl b en im se d ikle ri, tarih
içinde nasıl anladıkları ve yorumladıkları, devlet ve siyaset,
toplum ve kültür, zihniyet temelinde hayata nasıl geçirdik-
leri, ondan ne gibi özellikler aldıkları, ona ne gibi özellikler
kazandırdıkları, Türk sosyal hayatında İslâm’ın bir inanç,ahlâk ve kültür sistemi, bir toplum nizamı, bir dünya görü-
şü olarak nasıl bir yer işgal ettiği ve gelecekteki konumu
meselesi, çok önemli ve o derecede hassas bir problem ola-
rak karşımıza çıkıyor.
2. Aktüel durum: Türkiye sosyal bi limcil iği
ve "İslâm problemi "
Doğrusunu söylemek gerekirse, genelde cu m hu riye t dön e-
mi Türk bilim ve düşüncesi, özelde Türk tarihçiliği, bu
problemi genellikle, im parato rluktan millî devle te geçişteideolojik değişimin yarattığı sarsıntının bulaşıklarından
arınmış ciddî bir yaklaşımla pek ele alıp incelemediği gibi,
bu incelemeyi gerçekleştirecek bilim sel altyapıy ı da pek başarılı bir biçimde oluşturamadı. 1949'da kurulan AnkaraÜniversitesi İlahiyat Fakültesi başta olmak üzere, 1983
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 27/202
sonrasının ilahiyat fakülteleri, üniversitelerin felsefe, tarih,
sosyoloji ve antropoloji bölümleri, Türkler ve İslâm konu-
sunu yı l larca bi l imsel araşt ırma programlarının dışında
tuttular. Büyük çoğunluğuyla Müslüman kimliğini hâlâ ta-
şımakta ve taşıyacak olan Türkiye’de, bu ilgisizliğin yol aç-
tığı bilgisizliğin siyasi hayatta olduğu kadar, bilimsel ve en-
telektüel hayatta da büyük boşluklar ve sonuçta gerginlik-
ler yarattığını söylemek, hem en her gün gö rüne n örnekleri
yeterince meydanda olduğu için, fazladan olacaktır . Bu
boşlu k ve gerg in lik le rin top lum sal barışı zam an zam an
tehlikeye sokacak ciddi boyutlara ulaştığını, siyasi çevrele-
ri, aydınları, hattâ neredeyse halkı iki kampa ayırdığını,
hem yaklaşık 1950’lerden beri sık periyodik aralıklarla
gündeme gelmekte olup, Islâm üzerine siyaset çevrelerinde
ve medyada cereyan eden, objektif bilimsel temelden yok-
sun yüzeysel tartışmalarda, yapılan ideolojik önyargılı ya-
yınlarda, hem de yakın tarihte yaşanan olaylarda görmek
olağan hale geldi. Türk iye’de İslâm, İslâm ’a karşı w y a n d a ş
aydınlar arasında ideolojik ve tepkisel platformda tartışıl-
makta, genellikle şer’i hukukla ilgili birkaç sıcak noktada
yoğunlaştırılan ve İslâm’ın din, kişisel ve toplumsal ahlâk,
kültür ve nihayet tarih olarak bütününü görmeyi engelle-
yen bu noktaların gölgesinde sürdürülen tartışmalar, bu
sayılan konularda her iki kesimde de büyük bir bilgisizliği
ve önyargıyı belgelemektedir.
Burada iki boyutlu bir bilgisizlik söz konusudur: Birinci
boyutu , yukarıda belirttiğim iz noktalardaki bilgisizlik olu ş-
turmakladır. İkinci boyulu ise, halkın dinî ve kültürel yapı-sının, eğilimlerinin, davranış biçimlerinin ve bunların arka-
sındaki dinî zihniyetin ne devlet ve siyaset, ne de aydın ke-simince tanınıp bilinmemesiyle ilgilidir. Bizim şahsî göz-
lemlerimiz, Türkiye’de mevcut katı laisizm anlayışının,
devletin, siyasilerin ve aydınların önyargı ve ideolojik şarl
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 28/202
lanmaların ötesine geçerek Islâm konusunda bilimsel kri-
terler çerçevesinde bir bilgilenmeye yönelmelerini önemli
ölçüde engellediği şeklindedir.1
3. Türkler 'in İslâm'a giri i
Türklerin yaklaşık milâdî 900’Ierden itibaren peyderpey
Müslüman olmaya başladıkları genel olarak kabul edilir.
Türk tarihinde büyük bir dönüm noktası teşkil eden bu ola-
yın, bugüne kadar genel çerçevelerin ve siyasi tarih sınırla-
rının dışına çıkılarak değişik yönleriyle hâlâ “mikro dü-
zeyce incelenmemiş olması, bu konuyla ilgili mevcut pek
çok problemin derinliklerine inilmeden, yalnızca “makro
plan”da birtakım genel kabuller ve spekülatif açıklamalarla
yetinilmesi, doğrusu Türk sosyal bilimciliğinin ve özellikle
Türk tarihçiliğinin hâlâ dolduramadığı en göze çarpan boş-
luklarından birisidir.2 Bu sebeple Türklerin İslâm’ı kabulü,
1 Bu, alu çizilceck çok öne m li bir hu sustu r. Bu k on ud a Prof. Şerif M ardin'in şu
m ühim tespiti bizi destekliyor: hiç şüphe y o k ki zam anım ızın önemli bir
mevzûudur, fakat Türkiye'deki olumsuz laiklik dû$/tfmlûğı1, din araştırmalarım
önemli ölçüde fakirleşt'ndi; zira bu yo lla din î araştırmalar, psik olo jik ihtiyaç, k ül
türel önem, alışılagelmiş davranış biçimlen, sosyal değerler ve kısmen de olsa ku
rumsal ortam şeklindeki kendine has gerekli çerçevelerin dışına itilmişlerdir "
{Türkiye'de Din ve Siyaset, Ma kaleler 3, İstanbul 1991, İletişim Yay., ss. 8182).
Nitekim son yıllarda Türk iy e'd eki bu ra dik al la is izm an la y ışın ın old ukça cid -
dî boyutlarda ilgine tartışmalara konu olduğunu görmekteyiz. Bu tanışmaları
yansıtan yazılardan bazıları, ciddi bir entelektüel dergi tarafından iki defa dosya
halinde yayımlanmıştır: Bk. "Islâm, Siyaset ve Laiklik Tartışmasında Eski Ce-
vaplara Yeni Sorular", Törfciye Günlümü: sayı:13. Kış 1990; “Laisizmden Laikli
ge... Resini İdeolojinin So nu ”,Türlüye Günlüğü: sayı: 29 . Tem m uzA ğusto s 1994.
Eğer sözünü ettiğimiz bu bilgisizlik giderilmezse, üniversiteler bu konuda
yeterli bilgilenmeyi oluşturup bunu halka ve siyasilere yansıtamazlarsa, Türki-
ye’de İslâm sıcak bir problem olma ko nu m un u d ah a da sürdürecektir .2 Türklerin İslâm'a girişi yalnız Tü rk tarih ini veya Islâın tarih ini de ğil, son uçla rı
itibariyle dünya tarihini de çok yak ından ilgilendiren ö nem li b ir hadise olması-
na rağmen, genel nitelikteki birkaç yayın istisna edilirse (msl. bk. Hakkı Dur-
sun Yıldız, İslâmiyet ve Türkler, İstanbul 1976. İÜ. Edebiyat Fak. Yay.; Zekcriya
Kitapçı. Orta Asya'da İslâmiyet'in Yayılışı ve Türkler, Konya 1994, 3. bs. Bunlar«
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 29/202
iyi biliniyor sanılmasına rağmen, aslında iyi ve doğru bilin-
meyen, birçok yanı hâlâ karan lık bir konu dur.
Şu kadarım söyleyebiliriz ki, mevcut bilimsel veriler çer-çevesinde bile, Türklerin İslâm’a geçişinin, ne milliyetçi
muhafazakâr tarih tezinin, ne de karşıt tezlerin ileri sürdü-
ğü gibi olmadığı; yani, “Türklerin Müslüman olmadan önce
de İslâm’a çok yakın dinî inançlara sahip oldukları, bu se-
beple ona hiç yabancıl ık çekm eden ve direnm eden kolayca
uyum sağladıkları”, veya “büyük baskılar ve katliamlar so-nu cu ve zorla İslâm’a so k u ldu kla rı” şeklind eki tezlerin y üz -
de yüz gerçeği yansıtmadığı, aksine b u sürecin, çok karm a-
şık siyâsî, sosyoekonomik ve kültürel birtakım şartların
gü dü m cereyan ettiği ortaya çık m aktadır.3 O halde T ürkle
dan başka p op üler nitelikli iki yayından daha bahsedilebilir. B unların ilki, Tur-
gut Akpınar'm, Tûr/j Tarihinde İslâmiyet (İstanbul 1993, İletişim Yay.) isimli,
oldukça tarafsız bir yaklaşım sergileyen kitabıdır. Diğeri Marksist ideoloji pers-
pektif inden mese le ye yakla şan Erdoğan Aydın 'ın Türklerin Müslümanlastmlm a-
sının Resmî Olmayan Tarihi gibi idd ialı bir a k başlık taşıyan N asıl Mûs/ıtman Ol
duk? (Ankara 1994, 2. bs. Başak Yay.) adlı eseridir. Ancak bu eserlerin her ikisi
de birindi kaynaklara değil ikinci, üçüncü elden araştırmalara dayanan çalış-
malardır), konunun çeşitli yönlerini detaylı olarak ele alan monografık düzey-
de bilimsel çalışmalar hemen hiç yoktur. Türklerin Müslümanlığı kabul edişi
konusu, Türk tarihinin şu veya bu dönemini içine alan birtakım çalışmalarda bugüne kadar genell ik le çok kısa pasajlar veya üç beş sa yfa lık bölü m le r halin-
de a nca k ye r alabilmiştir.
Bu durum, Türkiye tarihçiliğinde gerçekten ilginç bir tutum olup, yukarıda
sözünü ettiğimiz bilgisizliğin göstergelerinden biridir. Türkiye’de uzun zaman-
dan beri bu kad ar tanışılan bir mesele hakk ında bilimsel literatürün bu dcrecc
fakir oluşu, altı çizilecek bir vehnmet belgesidir.
3 Bir kere bu tûr yaklaşımlarda mesele hep ınakro planda ele alınmakta, yani İs-
lâm’ın Türkler anısına girişi çok genel çerçevede tartışılmakta, bu konudaki ta
rilısel süreci iyi anlamamıza yardımcı olacak çok önemli meseleler, bunlarla ilgi-li detaylar ihmal edilmektedir. Bir de özellikle, Tûrkler dendiği zaman. O na As-ya’da belli bir m ekând a toplanmış, tek parça ve hom ojen bir toplum , bunlarınsunduğu homojen bir kültür ve inanç çevresi varsayılmakladır. Oysa bu tür biralgılama, n c coğrafî ne de tarihsel olguya uyar. Gerçekte O rta Asya gibi alabildi-
ğine geniş bir coğrafî mekân içerisinde bir Türk loplumu değil, çok çeşitli Türk
toplulukları ve farklı kültür çevreleri vardır. Bunların çevre halklarla sürekli biremik ve kültürel alışverişleri olduğunu, çok kısa zaman içerisinde sık aralıklarla
yeni birlikler oluşturup dağıldıklarını, sık sık mekân değiştirdiklerini unmına
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 30/202
rin Müslümanlığı kabul edişinin, bu iki karşıt ideolojik te-
zin i leri sürdüğü tarzda basi t bir süreç içinde vuku bulma-
dığını kabul ederek bu tarihsel boyut meselesine yeniden
ve ciddiyetle eğilinmesi gerekiyor.4
Bununla beraber, Karahanlılar’la birl ikte i lk Müslüman
Türk devletini tarih sahn esine çıkaran T ürk lerin bü yü k b ir
çoğunluğu için İslâm’ın giderek hâkim bir din haline geldi-
ğini, sonraki çeşitli Türk devletlerinde de resmî din oldu-
ğunu, kabul edilm esi gereken tarihsel bir vâkıa şek lind e d e-
ğerlendirmek yanlış değildir. Karahanhlar’ın X. yüzyıl baş-larında Sâmânoğulları aracılığıyla İslâm’a geçiş süreci,5 Orta
Asya Türkleri’nin sonrak i b ü tü n tarihlerin i etkileye n bü yü k
bir hadise olduğu gibi, bazı bak ım lardan O sm anh D e v le ti-
n in kökünde bu lduğumuz Büyük Se l çuk lu l a r ın Müs lü
mak ve ona göre hipotezler gelişt irmek daha gerçekçi olacaktır (Biz dc burada bu yaz ın ın d ar sın ırlan sebebiyle h e r ne k a d ar gen e l o la ra k T ürfd er ke li m esin i
kullanmış olsak da ok uyu cu bu nu açıkladığımız çerçeve iç ind e a lgı lama lıdır ) .
4 Aslında her iki tezi i leri sürenler dc genell ikle ya do ğr ud an ko nu yla i lgi li kay-
nakla ra dayanmıyor la r veya kaynakla r ın sunduğu ver i le r i seçe rek kul lanıyor-
lar . Oysa gerek lbn Fadlan ve Ebû Dülef gibi X. yüzyılda çeşit l i Türk boylan
İçinde yolculuk yapmış M üslüm an A rap gezg inler inin, gerekse an on im (Hudû
du’lÂlcm), lbn Hurdadbih (EîMcsdlıfc ve’lMemâlİh), lbn Rusta (ElA'fdbu'n,
Nc/îse), tbnu 1Fakîh e l H em edânt (K itdbu'I B uId dn), Id rîs î. M crv czi (E bvdh J i s -
Sfn vctTûrfe) vs. gibi, X.XIU. yüzyıl Arap ve Fars coğrafyacılarının ve tarihçi-lerinin zaman zaman muğlak ve yetersiz dc olsa verdikleri bilgiler, kesinlikle
her iki tezi de bütünüy le destekleyecek nite l ikle değil lerdir. Bu b ilgi ler bir bö -
lün olarak değerlendir ildiğinde, söz ko nu su bu iki tezin de do ğru yan lar ını bir-
leştirerek gerçeğe oldukça yakın bir tar ihsel b oy ut İnşâ e tm ek m üm kü nd ür . Bu
durumda meselenin hiç de bu kolaycı tezler in i ler i sürdüğü kadar basi l ve tek
cepheli olmadığı o rtaya çıkacakıır.
5 Bu ko nu için insi. bk . W. B arth old , Histoirc de s Turcs d'Asie C cııtr alc , P aris
1945, AdricnMaisonneuve, ss. 5663; aynı yazar, Moğol İstilâsına K a d a r T ü r
kistan, çcv. H. D. Yıldız, Ank ara 1990 , TTK . Yay, 2. bs., ss. 27 32 88 ; F em an dGrcnard, “Satuk Buğra Han menkıbesi ve tarih", çev. O. Turan, Selçuklular ve
İslâmiyet, Istanbul 1971, ss. 147187; ayrıca bk. Omclian Pritsak, “Karahanlı
lar", fA. ; C. E. Boswonh, “The political and dynastic history of ihe Iranian
world", The Cambridge His tory o f I ran 5; Tlic Saljuq and Mongol Periods, C a m b -
ridge 1968, ss. 57; aynı yazar, “llck kh an s", E 12. ; ay nc a bk. E m el Esin, fsfdmi
yc ticn Önccki Tuife Kültür Tdrllii ve Isldma Girij, Istanbul 1978, ss. 163183.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 31/202
manl ığ ı kabul ediş le r i de ,6 Bat ı Türkler i ’n in ta r ih in i o dere-
c e e tk i l e y e n v e g ü n ü m ü z e k a d a r g e le n ç iz g iy i y a r a t a n e n
ön e m l i ba şl ang ı ç n ok t a s ın ı o lu ştu rdu .B u g ü n k ü b i l g i l e r i m i z l e İ s l â m ’ ı n O r t a A s y a T ü r k t o p l u -
luk la r ı a ra s ına g i r iş ve yay ı l ış sü rec in i de tay la r ıy la o r taya
k o y a b i lm e k h e n ü z z o r g ib i g ö r ü n ü y o r . B u k o n u d a y a ln ız c a
Ibn Fad lan ve Ebû Düle f g ib i , İs lâm’ ın Türk le r a ra s ında ya-
y ı lm a y a b a şla d ığ ı d ö n e m e ç a ğ d a ş X. y ü z y ı lı n M ü s lü m a n
Arap seyya h la r ın ın ve rd iğ i b i lg i le re daya nm ak p ek de ye te r-li olm ay ab ilir.7 B un ları X.XII1. yü zyıl A rap ve F ars c oğ raf-
yac ı la r ı ve ta r ihç i le r in in ,8 ha t tâ be lk i Ç in k ay na klar ın ın ver-
dikler i b i lg i le r le des teklemek gerekiyor . Bu kaynaklar ın i fa-
de l e r i , M üs lüma n la şma nm öz e l l i k l e de göç e be ke s imde o l-
du kça yü zeyse l b i r sey i r t ak ip e t tiğ in i gös te r iyor . Bu no k ta-
da , Is lâm’ın Türkler a ras ında nas ı l b i r zeminde yayı ld ığ ın ı , b u z e m in in siyasa l, so sy o ek o n o m ik ve d in îk ü ltü re l yap ıs ı-
n ı b i l eb i lm en in , I s lâm ’ın b ura la rda n as ı l an laşı lıp yo ru m -
land ığ ı , ne g ib i b iç imle r a ld ığ ı konusunu an lamak bak ımın-
da n büyük öne mi va rd ı r . Ç ünkü İ s l â m önc e s i döne min bu
sosyal tabanı , büyük ölçüde İslâm’ın bu tabanda aldığı biç i-
mi de tayin ed en en e tk i li ta r ihse l faktördür .
Aşağıda görüleceği gibi , eğer İs lâm Orta Asya’daki Türk
toplulukları aras ına tasavvufî bir ni te l ikle gir ip önemli ölçü
6 Bu nu n için m sl. bk. Bo s\vorth, “The p olitical an d dy na stlc...“, s . 15; Osman Tu-
ran, Selçuklular 7âri!ti vc TürMsIdm Medeniyeti , Ankara 1965, TKAE. Yay, ss.
3536; İbrahim Kafesoğlu, “Selçuklular", IA.
7 Bk. Onuncu Asırda Türkistan'da Bir Islâm Seyyahı: Ibn Fazlan Seyahatnamesi,
haz. Ramazan Şcşcn, İstanbul 1975. Bu eserin birinci kısmı, Ibn Fadlan'ın seya-hatna m esinin (ss. 1960), ikinci vc üç ün cü kısımları ise, Ebû Dü lcPin ftisd/esi
nin (ss . 8092) vc Mcrvezî’nin eserinin Türklerle i lgi l i kısmının (ss . 95108)
çevirisini ihtiva eder.
8 Yukarıda 3 nolu dipn otta z ikredi len bu eserlerin fû ık le re dair verdikleri habe r-
ler, yine Ramazan $cşen tarafından Türkçe 'ye çevri lerek bir ki tap hal inde ya-
yımlanmıştır : Isl âm C oğrafy acıl arın a Göre T ü rk le r vc T ürk Ü lk ele ri, A nka ra
1985, TKAE., Yay.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 32/202
ği denilen, kuru zûhd (ase tizm)’e önem verm eyen ama cez-
beci (ekstat ik) tasavvuf m ekteb inden yetişen Iranlı ve Türk
s û f î l e r i n b u k o n u d a b ü y ü k r o l l e r i b u l u n d u ğ u n u , F u a d
Köprü lû’nün bugün hâ lâ k las ik n i te l iğ in i koruyan Türk
Edebiyatında İlk Mutasavvıflar i s iml i ünlü eser inden bu ya-na oldukça iy i b i l iyo ru z . '3 K ara h an l ı lar ’ın İs lâm ’ı ka bu l
edişler in in menkabevî h ikâyesi o larak kabul edi lebi lecek
meşhur Tezkire-i Satuk Buğra Han , tamamiyle tasavvufî bir
motif i yansıt ır . Daha önce teşekkül etmekle beraber, XI.
yüzyılda yazıya geçirildiği genellikle kabul edilen bu büyük
menkabe, Satuk Buğra Han’ın, sûfîlerin mürşidi kabul edi-
len Hızır’ın delâletiyle İslâm’a girdiğini anlatır.'4 Altınordu
sahasında Islâm’ın yayılış süreci ise, son yıllarda oldukça iyi
incelenmiş olup, burada da yine İs lâm’ın mis t ik karakte-
rinin çok etkili oldu ğu gö rü lm ek ted ir.’5
Demek ki İslâm’ın T ürk ler arasın da yayılışı, do ğ ru d an do ğ-
ruya Araplar vasıtasıyla olm ak tan çok, bü y ü k ölçü de Iranlılar
kanalıy la ve m is tik b i r yo rum la vu k u b ulm u ştu. Tabi i kiAraplar’ın da bu konuda gayretleri ve faaliyetleri bulunuyor-
du. Fakat onlarınki daha ziyade siyasi ve askeri alanda cere-
yan eden bir resmî İslâmlaştırm a po litikası nite liğin de yd i.16
13 Bk .Köprûlû , Iffe Mutasavvı/Jar, ay nı yer de .
14 Doğu Türkistan Türkçes iyle yazılmış bu m üh im ano nim eser üze rinde v akt iy-
le Robert Barkley Shaw dil açısından bir incelem e ya yım lam ıştır |bk . A Sjictchof Turfei Languagc as Spohen in Eastern Türkistan (Kashghar and Yarkcnd), La-
ho r 1875]. Ayınca Tezkirc’den seçilm iş bazı p arç alar t ıpk ıbasım ola rak kitabın
arkasına eklenmiştir. Tarih açısından ise bir tek Fernand Grenard’ın makalesi
hariç (bk. yukarıda not 5) , bi ldiğimiz kadarıyla he nü z bu açıda n ciddi b i r ça-
lışma yapılmış değildir, Fuad Köprülü bu eserin XI. yüzyıl sonlarında yazıya
geçirildiğini tahm in ediyo r (bk. Türk Edebiyatı Tarihi, s. 164.).
15 Bk. Devin De Weese , fciamfcotum an d Native Religion in tlıe Golden Morde: 0 ab a
Tûhlcs and Cotwcrsion lo Ulam in Historical and Epic T radition, Th e P ennsylvania
State Univ. Presse 1994. Yazann ayn ca b u ko nu etrafın da m aka leleri d e vardır.16 Emevi vc Abbasi devrinde uygulanan bu po l i tika h ak kın da b ir inci e l kay nak -
lara dayalı geniş bilgi şuralarda b ulu nab ilir: B artho ld. T ûrfeistan, ss . 19 521 9;
Köprülü, Tû rhi/r Tarihi , ss. 6777; K itapçı, Tûrfeler, ss . 16 81 71 , 199 20 2.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 33/202
4. Türklerin İslâm yorum u (veya yorum la rı)
Türklerin Müslümanlığa geçişi ile ilgili ve belki ancak asıl
detaylı bir araştırına için sınırlı seviyede b ir p ers p ek tif o luş-turabilecek nitel ikteki bu çok genel panoramik bakıştan
sonra, İslâm’ın Türkler arasında nasıl yorumlandığı proble-
mine göz atabiliriz. Ancak bu göz atış, aslında bu türden
genel perspektif yaklaşımlarına temel oluşturması gereken,
detaylara ait monografik çalışmalara dayanma imkânından
yoksun olduğu için, hiç şüphesiz ki, eski tâbirle efradını cami ağyarını mâni bir çerçeve oluşturamayacak, önemli öl-
çüde boşluklar bırakacaktır.
Sebeplerine gelince, bir kere önce şu n u itiraf etm ek gere-
kir ki, Türklerin İslâm’ı nasıl yorumladıkları gibi, uzun bir
zamanı ve geniş bir mekânı içine alan, gerçekten çok mü-
him, mühim olduğu kadar da karmaşık ve çok yönlü birkonuda doyurucu bilgiler verebilmek, iknâ edici analizler
yapabilmek fevkalâde zor bir iştir. Bu sebeple böyle bir ko-
nunun lâyıkıyla üstesinden gelmek gibi bir iddiada bulun-
mak birçok sebeple burada söz konusu bile değildir. Çün-
kü bir kere Türk tarihçiliği bu meseleyi, tıpkı Türklerin İs-
lâm’ı kabulü hadisesi gibi, gerektiği şekilde ele alarak çeşit-li cepheleri üzerinde derinlemesine monografik çalışmalar
yapmış değildir. Bu yüzden bugün elimizde İslâm’ın, Kara
hanlılar’dan Osmanlılar’a, hattâ bugüne kadar uzanan bir
tarihsel süreç içinde devlet yönetiminde, milletlerarası iliş-
kilerde, hukuk alanında, ekonomik hayatta, gündelik ya-
şantıda, bilim ve düşünce hayalında, edebiyat ve san’atla,hattâ folklorun çeşitli sahalarında ne tür etkiler bıraktığı,
neleri ortadan kaldırdığı, neleri getirdiği, neleri özümsediği
ve nihayet hangi görünümleri aldığı gibi konularda meyda-
na getirilmiş detaylı monografilere şiddetle ihtiyacımız var-
dır. Çünkü İslâm’ın Türkler arasında kazandığı tarz ve yo
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 34/202
rum larm b ütü n bu sayılan a lan lardak i a lg ı lan ış b iç im lerin i ,
şimdilerde Türkiye’de yapı ldığı gibi makro düzeyde yakla-
ş ımla r l a meydana koymaya ça l ışmak b izce pek de doğru
sonu çlara g ötüren bir yol değildir .İkinci olarak, yaklaşık milâdî X. yüzyılın başlarından XX.
yüzyı la yayı lan onbi r as ı r l ık muazzam bi r zaman ve Or ta
Asya’dan Balkanlar’a uzanan çok geniş bir mekân çizgis i
üzer inde birbir inden az çok farkl ı değişik topluluklar oluş-
turmuş, birçok devlet ler kurup yıkmış bir mil le t in çoğun-
luğunun paylaşt ığı bir dinin, bu zaman ve mekân çizgis in-
de anlaşılış, yorumlanış ve hayata geçirilişini hakkıyla kav-
rayabi lmek de, büyük bir sentez kabi l iyet i is teyen gerçek-
ten hayli güç bir iştir . Bu yü zd en bö yle bir m ak alenin sın ır-
ları içinde bizim yapabileceğimiz, belki bir ölçüde yakala-
yabildiğimiz bazı önemli ve genel çizgileri belirlemeye ça-
l ışmak ve bir dereceye kad ar da bu fevkalâde m üh im k o nu -
nun ince lenmesinde göz önün de b ulun du rulm as ı gerektiğ i-ne inandığımız bazı ya klaşım lara işaret e tm ek olabilir.
Türklerin İslâm yorumuyla doğrudan ilgilenen Türk tarih-
çi ler i , yalnızca Fuad Köprülü ve Osman Turan olmuştur .
Türk tarihinin hemen hemen bütün alanlarını çok geniş ve
sentetik bir yaklaşım içinde ka vrayan E K öp rülü da ha ço k sü
fîlik, heterodoks İslâm ve dinîsosyal halk hareketleri üzerin-
de du rm uş,'7 Selçuklu tarihinin yeri he nü z d old uru lam am ış büyük âlim i O. Turan ise, genell ik le ağır lık noktası T ü rk dev-
letlerinin siyasetleri çerçevesinde Islâm’ın etkilerini ele alan,
zaman zaman d a sosyal hayatta İslâm’ın yeri ve yo rum lanm ası
meselesi üzerine çok genel çizgilerle eğilen birtakım makale-
17 l’uad Köprülü nü n, cn başında yukarıda zikredilen /Hı M uta savvıflar vc 7 ûrhi
yc Turilınulcn ba*ka,TfuI< Edebiyatı Tarihi. İstanbul 1926 (Latin harfleriyle ye-niden yayımlanmış baskısı için bk. yukarıda not 12), ve özellikle “Anadolu'daİslâmiyet" (DI:FM, 46 13381340) İsimli çok ta nın m ış ma kale sini say m ak ge-rekir.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 35/202
ler yayım lam ıştır.18 H er iki tarihçi de m akale lerin de meseleye
daha z iyade mi l l iye tç i ta r ih perspekt i f inden bakmışlar ve
özellikle de idealist bir çerçeve çizmiş olup, belirgin bir şekil-
de “Gökalpçi” bir yaklaşımla, Türkler arasında İslâm’ın âdetâ
millî bir din n iteliğini kazandığı ve T ürk lere has b ir şekil aldı-
ğı fikrini münhasıran işlemişlerdir. Biz, burada daha değişik
bir bakış açısından m eseleyi ele alm ak istiyoruz.19
Kanaat imizce Türkler in İslâm yorumunu, Orta Asya’dan
Balkanlar’a kadar uzanan geniş coğrafya ve tar ihsel süreç
içerisinde birbiriyle eşzamanlı ve paralel olarak gelişen, biri
Sünni (or todoks) , diğer i gayri Sünni (heterodoks) İslâm yo-
rumu olmak üzere başlıca iki paralel süreçte takip etmek,
t a r ihse l b i r zo run lu luk tur ; çünkü bu zorun lu luk t a r ihse l
sürecin zamanımıza kadar aynen bu şeki lde cereyan etme-
sind en ileri gelm ektedir .
a. Türkler ve Sünni (Ortodoks) İslâm
Bu iki süreçten ilki, Uygurlar zamanından (yaklaşık VIII.
yüzyıldan) beri yerleşik bir medenî hayatı tanıyan Hârezm,
Maveraünnehir ve Fergana bölgesi gibi yakın çevresinde sa-kin Türk toplulukları arasında gelişmeye başlayan Sünni İs-
lâm ’ı s im ge ler .20 Başta B uh ara o lm ak üz ere, S em erka nt ,
18 M sl. bk. yuk arıd a 12 nolu d ip no tta zik red ilen lerd en başka, ‘‘/slr lımycf’in
M averaünnehir'de yer leşm esi", “İslâmlaşmayı kolaylaştıran sebepler" vc “/sldnıi
millî din olması" (her ûç makale de Türk Cihan Hâkimiycti'nin I. cildindc,
142162. sayfalar arasında peşpeşe yer alır) gibi, birkaç makalesi daha vardır.
19 Bir Türk Müslümanlığından bahsedilip edilemeyeceği konusunu tanışmayaaçmak maksadıyla daha önce tarafımızdan yayımlanmış iki makale için bk.
“Türk M üslümanlığı: Çözü m bekleyen tarihsel vc aktüe l bir kim lik problemi”,
Türkiye Giinirtgû, sayı:33, MartNisan 1995, ss. 3440; “Değişen dünyada Is-
lâm'ın Batıya dönük yüzü: Günümüz Türkiye Müslümanlığına genel bir ba-
kış”, Tûrfctyc Gûıı/ügü, sayı:35, TcmmuzAgustos 1995, ss. 8994.
20 Islâm’ın buralardaki yayılışı hakkında msl. bk. Barthold, //isfüirc, ss. 4753;
Köprülü, IIU Mutasavvıf lar, ss. 810 vd.; aynı yazar, 7Yu7*iyc Tarihi, ss. 7984;
Turan “/slâmiyef'in Maverafuınclıiı’dc ycr/cj/ııcsi” ss 142 148
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 36/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 37/202
İslâmlaşma süreci herhalde Şiilik istikametinde gelişecekti.
İkin cis i, Sünni İslâm’ın, yaklaşık üç yüz yıllık gelişmiş ve
kurumlaşmış bir s iyaset geleneğine, zamanına göre haylisistematik ve gelişmiş bir hukuk düzenine ve epeyce işlen-
miş yazılı bir teolojiye sahip bulunması, kısaca çağın bir
M üslüm an dev letinin ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir ya-
pılanm a im kânın ı sunabilm esidir. Daha Emevî İm parator-
luğu zamanından itibaren bazan bizzat Emevî, hattâ Abba-
sî halifelerinin b askılarına rağm en teoloji, felsefe ve hu ku kalanında önemli bi l im adamlar ı ve düşünürler yet işt i ren
Sünni İslâm’ın bu potansiyelinin, Karahanlılar, Gazneliler
ve özellikle Büyük Selçuklular gibi Türk devletlerince iyi
de ğe rlend irildiğ i bir ge rçek tir .23 M av era ü n ne hir’in çeşitli
kültür ve bilim merkezlerinde o dönemlerde yetişen bu gibi
şahsiyetlerin Türk hükümdarları tarafından himaye ve ken-dilerinden istifade edildiği çok iyi bilinir.
Üçüncü olarak ise, Müslümanlığı henüz kabul etmiş bu
T ürk devletlerinin, büyü k bir çoğu nluğu Sünni M üslüm an-
lığa mensup diğer İslâm devletleri arasında ve özellikle Ab-
basî hilâfeti nezdinde m eşrü iyet kazanma ve saygınlık ed in-
me endişelerini hesaba katmak icap eder. Kanaatimizce oçağlar için yeni kurulan devlet ler açısından çok önemli
olan bu du rum u, T ürk devletlerinin Sün ni İslâm yoru m unu
benim sem elerinde önem li bir faktör olarak görm ek doğru
olacaktır.
Bu yüzden Maveraünnehir’deki gelişmiş kültür merkezle-
rinde zamanına göre öteki Islâm ülkelerine kıyasla bile yük-sek bir bilim ve düşünce seviyesini tutturan bu Sünni Is-
lâm’ın tarihini bilmek, bütün bir Osmanlı çağında ve Cum-
huriyet Türkiyesinde hâkim Sünni Islâm yorumunu ve uy-
gulamasını, ayrıca buna bağlı dînî ve bilimsel düşünce gele-
23 Bu kon ud a m si. bk. A. Bausani, “Religion in the Saljuq period", The C.ambrid-
Hi t j h 5 Th S lj d M l P i d 283 290
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 38/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 39/202
Selçuklular tarafından, bu devletin güçlü siyasi hâkimiyeti
paralelinde çok iyi kulla nılm ıştır. Büyük Selçuklular’ın Sün-
ni İslâm’a sağladıkları destek, yalnızca onların dönemiyle sı-nırlı kalmamış, İran siyasi tarihine Büveyhîler’le ilk adımını
atan Şiiliğin, llhanlılar devrindeki kısa süreli parlayışı hariç
tutulacak olursa, XVI. yüzyıl başlarına kadar İran’da kesin-
likle b ir dah a hâk imiyet m evkiine gelmesine engel olmuştur.
Osmanlı Devleti’yle rakip olduğu ve Yıldırım Bayezit’i yen-
diği için Türkiye tarihçiliğinde bugüne kadar görmezliktengelinen ve önemsenmek istenmeyen Timur’un, kendi zama-
nında İran’da en azından görünürde Sünni İslâm’ın geliş-
mesi yolund a sarfettiği çabalar,27 m ilitan Şiiliğe ka rşı tak ın-
dığı kesin tavır,28 İran’da Şiiliğin devletin resmî mezhebi ol-
ma d u ru m u nu en az bir elli yıl daha g eciktirm iştir. B ununla
beraber Tim ur, hiçbir zam an katı bir Sünni siyaset takip et-memiş, imparatorluğundaki diğer din mensuplarına karşı
yumuşak davranmışt ı r . Hat tâ b i l inenin aksine, lmamiye
(Oniki İmam) Şîası’na mensup ülema onun zamanında ol-
dukça rahat nefes alabilmiştir. Hindistan’da Babür İmpara-
torluğu zamanında da çok ı l ımlı bir sünnî poli t ika takip
edilmiş olduğu gibi, bu imparatorluğun önde gelen hüküm-darlarından Ekber Şah’m, son derece toleranslı bir din anla-
yışına sahip bulunduğu, zamanında bütün dinlerin impara-
torlukta mevcut ruhanî temsilcilerini ve âlimlerini toplayıp
onlarla uzun uzun tartışmalar yaptığı, hattâ bütün dinlerden
27 Timur’un Nakşibendî tarikatı mensuplarına ve Scyyid Scrîfi Cürcânî, Sâdcd
dîni Tcftazânİ gibi büyük Sünni ulemaya gösterdiği saygı ve eğilim çok iyi bi-
linir. Hauâ bunlara vc Timur’un daha başka siyasetine bakarak bilim adamları
onun Sünni İslâm yanlısı bir politika yürûttûgıınû kabul ederler Bk. H Köp-rülü, "Anadolu’da İslâmiye t’’, ss. 459460 vd;J.R Roux, Aksak Timur, Islâm'ın Kutsal Savaşçısı, çcv. A. Rıza Yah, İstanbul 1994, Milliyet Yay., ss. 241243; İs-mail Aka, Timur ve Zama nı, Ankara 1991, TTK. Yay., ss. 133136; Mustafa Ka-
falı, “Timur", M,
28 Meselâ Tim ur’un lsma ilîler’e karşı çok sert hareke t ettiği ko nu sun da bk. Ro-ux, a.£.c.,s. 226.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 40/202
seçmeler yaptırarak D în-i İlâh i adını verdiği yeni bir senkre
tik dinî hareket başlatmak istediği, ancak bunun başarısız-
lıkla sonuçlandığı çok iyi bilinir.29
Çoğunluğunu şüphesiz ki Türkiye Türkleri’nin oluştur-duğu Batı Türkleri arasında Sünni İslâm yorumunun geliş-
mesi ve yayılması açısından asıl Büyük Selçuklu döneminin
önemini vurgulamak gerekir.30 Çünkü Anadolu Selçukluları,
her ne kadar Büyük Selçuklular karşısında “âsî evlât” konu-
munda bulunsalar da, bu açıdan “baba”lannın yolunu ter
ketmemişler, devlet ve yerleşik kesim itibariyle büyük ölçü-de Sünni İslâm yorumunu korumuşlardır. Böylece Sünni İs-
lâm, Anadolu Selçukluları zamanında Türkiye topraklarının
hâkim Müslümanlık anlayışını oluşturmaya devam etmiştir.
Anadolu Selçuklularındaki Sünni İslâm yorumunun, bazı
Arap ülkelerinden farklı olarak geniş bir hoşgörüye dayalı
düşünce ve yaşayış ortamını da beraberinde getirdiğine bazıtarihsel olaylar şahitlik ediyor. Endülüs’te Müslüman Arap
lar’a ve Yahudiler’e karşı yürütülen engizisyon zulmünü bü-
tün dehşetiyle yaşadığı için, içi Hıristiyanlara karşı kızgın-
lıkla dolu olarak Anadolu’ya gelen, bütün zamanların en ün-
lü mutasavvıfı Muhyiddîni Arabi’nin (öl. 1242), burada Hı-ristiyanların yasadışı hoşgörü ortamına şaşırıp kaldığını ve
bunu değiştirmek için zamanın Selçuklu hüküm darı I. lz
zeddin Kılıçarslan’a bir mektup verdiğini biliyoruz.31Osmanh Devleti’yle birlikte Sünni İslâm, kendi tarihinin
belki ilmî ve fikri bakımdan olmasa da siyasi açıdan en
güçlü dönemini yaşadı. Osmanlı Sünniliği, daha Osmanh
29 Bu ko nuda msl. bk. I. H. Qu reshi, “lndia und er the Mughals", The Caıtıbridgc
H is io ry o f İslam 2, Cambridge 1970, ss. 6163; Halis Bıyıktay, Tmıurlu/ar Z a
manında Hindistan Türfc imparatorlumu, Ankara 1989, TTK. Yay., ss. 7886.
30 Büyük Selçuklulardın Sünnilik politikası ve o devirdeki Şiiliğin durumu konu-sunda msl. bk. Bausani, “Religion in the Saljuq period”, ss. 283302.
31 Bk. A. Zeki Velidi Togan, Umumi Türfc Tarilıinc Girij, İstanbul 1970, 2. bs. s.,213; ayrıca bk. H. Ziya Olken, Tür/ı Tefekkür Tarihi, İstanbul 1934, II, 149151.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 41/202
Devlet i ’nin başlangıcından i t ibaren kurulmaya başlayar
medreselerle, tslâm dünyasının klasik zihniyetine vâris ol-
du. İslâm dünyasının Kahire, Şam, Halep, Bağdat, BuharaSemerkanı vb. önemli bi l im ve kül tür merkezler inde bu
zihniyetle yetişen Osmanlı uleması, Sünni İslâm’ı din! bi-
l imler ve düşünce alanında yeniden yorumladılar . Bu yo-
rum , İslâmî b ilimlere yeni hedefler, yen i gelişm eler sağlaya-
cak amatör bir bil imsel amaca yönelik olmaktan çok, XV
yüzyılda artık bir imparatorluk haline gelmiş Osmanlı Dev-leti’nin pratik ihtiyaçlarının giderilmesini hedef alan prag
matik nitelikli bir yorumdu ve üzerine dayandığı malzeme
ise yeni değildi . Çünkü Osmanlı üleması , kendi ori j inal
eserlerini ortaya koymak yerine, genellikle İslâm orta çağla-
rının kelâm, fıkıh, hadis ve tefsir alanlarında artık klasik-
leşmiş eserleri üstünde çalışmayı, bunları şerhetmeyi, bun-
lara tâlik ve hâşiye yazmayı tercih etti.32
Bununla birlikte Osmanlı Sünniliği, XVI. yüzyılda gerek
İran Safevî faktörü, gerekse bazı toplumsal bunalımlar yü-
zünden belli ölçüde bir fanatizme büründüğü dönem hariç
tutulursa, özellikle kuruluş döneminde ve Fatih zamanında
öne m li ölçüde geniş bir m üsam aha ortam ını yan sıtıyordu.33
32 Osm anlı ulem asının biyografileriyle ilgili cn eski kayna klardan olan $akaytk’t
Ndmaniyc üzerinde yapılacak yüzeysel bir gözlem bile, bu noktayı çok açık
b îr biç im de ortaya koyar (Bu konuda daha fazla bilgi iç in bk. M. Hulusi Leke-
siz, Osmanlı /hnî Zihniyetinde Değişme (T csckkü l-Gelişmc-Çdzühne, XV.-XVIİ Vıi^yıllar.), H.Ü. Tarih Bölüm ü, basılm am ış yü ksek lisans tezi, ss. 164171).
33 Osm anlı İm pa ratorluğ un da yalnız Fatih zam anında değil, genellikle Sünni Is-
lâm’ın, Arap ü lkelerine nazaran çok da ha h oşgörü lü ve insancıl boyu tlar sergi-lediği , bu T ürk to praklar ında m uh te l if zam anlarda yolculuk e lmiş olan
Müslüman Arap ve pek çok Hıristiyan Batılı gezgin tarafından gözlenmiştir.Sünni Islâm’a sıkı sıkıya bağlı olduğu kaynaklarca vurgulanan, bununla bera- ber kesinlikle fanatik bir tu tu m a sahip bulunm ayan Fatih zam anın da ise, ge-rek Hıristiyanlığa, gerekse Sünnilik dışı d ini ak ımlara ge niş bir hoşgörü gö ste-rildiğini biliyoruz (bu konuda çeşitli örnekler üzerindeki gözlemler İçin bk.A.
Adnan Adıvar Osmanlı Türklerinde İlim İstanbul 1970 2 bs Remzi Kitabcvi
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 42/202
Kuruluş döneminde Osmanlı ülemasının, sultanların teşvi-
kiyle Bizanslı din bilginleriyle sık sık teolojik tartışmalar
yaptıkları çok iyi bilinir. Bu tartışmalar taraflar arasında
belli ölçüde bir yakın laşmayı sağlıyordu.34 XVI. yüzyılın ,
belirtilen iki önemli sebeple O sm anlı Sünni yorum unda bir
daha genişlemesi mümkün olmayan bir zihniyet daralması-
nın başlangıcını simgelediğini söyleyebiliriz. O zamana ka-
dar helerodoks kesime karşı herhangi bir baskı siyaseti gül-
meyen Osmanlı merkezî yönetimi, çok sıkı bir denelim po-
litikası uygulamaya başladı. Devlet, yayımladığı belgelerdezındık, miilhid, ehl- i rafz veya râ f ı z î terimiyle nitelendirdiği
bu helerodoks kesim e karşı, Elıli Sümıel’in savunuculuğu-
nu resmen ve sık sık telâffuz etmeye başladı. Heterodoksiye
karşı XVI. yüzyıla kadar görülmeyen bu radikal tavır alışın
sebebi, teolojik bir çatışmadan ziyade, siyasi, yani Safevî
p ropagandasına karşı ken d in i ve to p rak la rın ı savunm aamacına yönelik idi. Nitekim İslâm tarihinin dikkatli bir in-
celenmesi, Sünni İslâm’ın tarihinin belli dönemlerinde gö-
rülen bu daralmaların, Türkiye’de zaman zaman ileri sü-
rüldüğü gibi Sünni İslâm yorumunun ana karakteriyle iliş
kilendirilmesinden çok,35 ilgili dönem ler in siyasi ve sosyal
34 Bu kon uya dair insi. bk. Vryonis, The Dec l ine, ss. 421434; Fransız araştırmacıMichcl Balivct de son yıllarda m ün ha sıran b u k on u üze rine eğilm iş vc özellik-
le Byzanfion vc ByzöntiniscJıe For s chungen dergilerinde çeşiıli makaleler ya-
yımlamıştır . Aynca bu kon uya hasretliği b ird e kitabı vardır; Romanic
nc c( Pays de Rûm Turc: Histoire d'V n Espace â lmb ı ication G reco- turque , İstan-
bul 1994, Is is Yay.,(özellik le bk. ss . 111142.
35 G ünüm üzde Sünni İslâm'ın oluşum ve gelişim sürecini iyi bilm eyen vc bun u
doğrudan kendi kaynaklarından takip edemeyen bir kısım araştırıcıların, bi-
raz da ideolojik eğilimlerle bu ıczi sık sık savundukları ve seçerek aldıkları
birkaç örnekle de deste kle m ek is tedik leri görü lü r. Oysa bu a ld atıcı b ir g ö rü -nümdür. Bu konuda doğru dürüst fikir sahibi olabilmek için, Sünni İslâm'ın
düşünce tarihini, siyasi tarihle paralel bir şekilde incelemek gerekir. Nitekim
günümüzde yalnız Sünni memleketlerde değil, Şiiliğin hâkim olduğu ülkeler*
de dahi fanatizm eğilimlerinin artmasının, Türkiye de dahil İslâm dünyasınıniçinde bulunduğu siyasi vc iktisadi darboğazlardan geçilmekte olduğu şu yıl-
lara rastlaması bir tesadüfün değil, belirttiğimiz sebebin sonucudur.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 43/202
k o njo nk türün de ki kr iz ler le s ık ı sık ıya bağlantıl ı görülm esi-
ni gerektirir.
b. Türkler ve heterodoks (gayri Sünni) Islâm
Türkler aras ında Sünni İs lâm kısaca yukar ıda genel b i r
p e rsp ek tif iç inde özetlenm eye çalışıldığı şek ilde b ir gelişm e
göster i rken, öte yandan, Arapça bi lmek bir kenara, okuma
yazma dahi b i lmeyen, hayvan sürüler in in ard ından sürekl i
yer değişt i ren göçebe Türk topluluklar ının arasında ise de-
ğişik bir İslâm y o ru m u n u n gel işt iği görülüyo r . G erek da-
yandığı sosyal taban, gerekse bu tabanın yapısal nitel ikleri
ve buna bağl ı hayat tarzının oluşturduğu yorum tarzı bakı-
mından Sünni İslâm yorumundan birçok önemli farkl ı l ıkla-
r ı bulunan bu İs lâm yorumunu, heterodoks İslâm o larak ad-
lan dırm ak ya nlış olm ay aca ktır.36
Burada önemle alt ını çizmemiz gereken nokta şudur: Bu
heterodoks İslâm, göçebe Türkler arasına dışarıdan getiril-
medi; veya o zamanki İslâm dünyasında mevcut bir takım
heterodoks mezhepler gibi, yıllar yılı sûren teolojik tartış-maların sonunda oluşmadı. Bu heterodoks İslâm yorumu,
zaten önceki dinleri vasıtasıyla alışmış bulundukları mistik
kültür üzerine yine mistik bir nitelikle gelen İslâm’ın, geniş
çap ta, eski din lerin kalıntılarıyla bun ları m itolojik şifahî ge-
lenekler halinde saklayan sosyokültürel bir zeminde birle
36 Bu terim son yıllarda, bazılarının pek sıcak bakm adığı bir terim olarak görü lm e-
ye başlandı, Bu kesime mensup olan araştırıcılar, Türk tarihinde İslâm'ın hcicro
doks yorumunun olmadığını, bu terimle nitelendirilmek istenen yorumun as-
lında heterodoksi değil, İslâm’ın değişik bir şeklinden ibaret bulunduğunu ileri
sürüyorlar. Oysa, Osmanlı tarihinin resmi belgelerinin kullandığı râfızilih veya
cJ>M rafz terimleri, bu heterodoks İslâm olgusunun resmen ifade biçiminden
başka bir şey değildir. Zaten burada önem li olan, bu tarihse l olg unun adı değil,
bizzat kendisidir. TCırk tarihinde bir hete ro doks İslâm yorum unun ve buna bağ-
lı çevrelerin olmadığı kabul edildiği takdirde pek çok tarihsel olayın vc çeşitli
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 44/202
şerek değişime uğramasıyla zaman içinde meydana geldi. Bu
heterodoks Islâm yorumunun en dikkat çekici yanı, Türkler
arasında Islâm'dan önce mevcut olmuş bulunan bazı dinle-
rin kalıntılarını İslâmî kavramların içinde birleştiren ve yo-ğuran bir senkret izm (bağdaştırmacılık) olmasıydı. Bunun
çok tabii bir sonucu olarak da, bu İslâm yorumunun Sünni
İslâm gibi ince ince işlenmiş ve gelişmiş, sistematik yazılı bir
teolojisi yoktu ve hiçbir zaman da olmayacaktı. Kabile gele-
neklerinin şifahi kültür kalıplan içinde yoğurulan şifahi bir
teolojisi vardı ve bu teoloji tabii olarak daha çok mitolojik bir karakter arz ediyordu. Bu İslâm yorumunda, ağır tabiat
şartları altında sürdürülm ekte olan konargöçer hayatla uyu
şamayan şer’i emir ve yasaklar pek yer bulamıyor, onların
yerine eski ritüeller görünürde bir İslâm cilâsı altında geniş
ölçüde varlığını sürdürmeye devam ediyordu.
İşte bu mistik nitelikli heterodoks İslâm’ı göçebe Türktoplulukları içine, Ahmedi Yesevî’den daha önce ve onun
zamanında yaşamış olup isimlerini bilemediğimiz, ama tıp-kı onun gibi Horasan Melâmetiyye mektebinden yetişme
sûfîler başarıyla yaydılar. Ahmedi Yesevî bunların adı tari
hen bilinmekte olan en önemli simalarından biridir. Bilin-diği gibi modern tarihçilik bu konuyu F. Köprülü’nün çalış-
malarına borçludur.37Ahmedi Yesevî ve özellikle halifelerinin Çin Türkistanı,
Maveraünnehir ve Hârezm gibi, Orta Asya’daki çeşitli böl-gelerde yaşayan Türk toplulukları arasında heterodoks birnitelik kazanmış olan bu Islâm yorumunu yerleştirmede
37 Bilindiği üzere Fu ad Köprü lü’nü n bu k onu dak i eseri, onu n ilk ve belki en ta-nınmış kilabı olan Tûrb Edebiyatında t ik Mutasavvıf lar (İstanbul 1918) isimlieseridir. Fakat Köprülü, ileriki yıllarda araştırmalarının ilerlemesiyle Yesevllikve Ahmedi Yesevî hakkında bu kitabında hakim olan perspektiften vazgeç-miş, bu konudaki son görüşlerini. Türkçe Islâm Ansiklopedisine yazdığı “Ahmed Yescvl" maddesinde açıklamıştır. Dolayısıyla bu mesele hakkında doğrufikir edinm ek için her iki eseri birlikte oku m ak şarttır.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 45/202
oynadıkları rol , belki Türk tarihindeki en önemli olaylar-
dan biridir. Eski geleneksel kalıplarla ifade edilmek ve yo-
rumlanmak durumundaki bu mis t ik heterodoks İs lâm, busûfî propagandacılar sayesinde çok tabii olarak eski alalar
kültü ve Budizm’den kalan aziz kül tü üs tüne bina edi len
güç lü b i r evliya kültü e t raf ında kurumlaşarak gel iş t i ve
Türk Halk İslâmî’nin Sünni kesimi de dahil olmak üzere
ana karakteristiğini yarattı. Evliya kü ltü , yani tabiatüstü bir-
takım İlâhî güç ve yetkilerle donanmış bulunduğuna inanı-lan kutsal bir şahsiyetin mistik karizması etrafında şekille-
nen, sarsılmaz inanç , bağlılık ve takdis du yg us u ,38 bu halk
Müslümanlığında yüzyıllardır kitâbî İslâm’dan daha derin-
lere işlemiş bir halde bugüne kadar gelmiştir. Türk dünya-
sının hemen her tarafını dolduran adı belli veya belirsiz sa-
yısız evliyâ türbeleri, evliyâ kültüne dayalı bu İslâm yoru-
m un un som ut kanıt larıdır .
İşte X. yüzyılda başlayıp, bir bakıma Orta Doğu, Anado-
lu ve hattâ Balkanlar’daki yerel etkiler saklı kalmak kay
dıyla günümüz AlevılikBektaşîliğine kadar uzanan bu he
terodoks Türk İslâmî’nin gelişim süreci böyle başladı. Bu
İslâm yorumunun Orta Asya’daki gelişme süreci kısmen
Barthold, kısmen Emel Esin, ve irene Melikoff’un araştır-
malarıyla oldukça iyi bilinebilir haldedir. Fakat asıl I. Meli
koff’un çalışmalarıdır ki, F Köprülü ve Gölpınarlı’nın araş-
tırmalarını epeyce ileri götürmüş ve bugün Anadolu Türk
leri arasındaki heterodoks İslâm’ın tarihini önemli ölçüdegün ışığına çıkarm ıştır.39
38 Evliyâ kül tü ko nu su nd a geniş bilgi için bk. A. Yaşar Oc ak, Küttür Tarihi Kay
nağı Olarak Menâkıbnâmclcr (Metodolojik Bir Yaklaşım Denemesi). Ankara1992, ss. 126.
39 1. M clikoff'un çalışmaları, Tü rkiye’deki hcte rodoksini ıı sosyal (abanı ve inançsistemiyle ilgili bilimsel araştırmalardan oluşuyor. O bu araştırmalarında hete-
rodoks inançların din tarihi açısından analizi bunların kökenleri Olta Asya ve
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 46/202
Bu heterodoks İs lâm’ın , XV yüzyı l ın sonlar ından başlaya-
rak yaklaşık XVI. yüzyı l boyunca Anadolu’da b i r k ıs ım ko
nargöçer T ürkm en z üm re le r in i gen iş ö lçüd e e tk i leyen Onlhi
imam ( îmamiyye) Şiifiğfnin, H z■Ali kültü, Onihi imam Kül tü ve Kerbdâ kültü gibi aşağıda söz ü e dilecek o lan Şii m otif ler-
le bu dönemde henüz i lg i s i yok tu r . Dolay ı s ıy la bu he le ro
doks İs lâm henüz A levîlik d ah a d o ğ r u s u t a r i h s e l v e d o ğ r u
adıyla Kızılbaşlık değildir . Başka bir ifadeyle bu heterodoks
İslâm, eski kabilesel inanç ve geleneklere ke nd il iğind en uy ar-
lanm ış m is tik b i r “konar göçer ha lk M üs lüm an l ığ ıd ı r .
Bu he te rodoks Müs lümanl ığ ın en be l i rg in öze l l ik le r inden
birincisi, y u k arıd a da b ir a ra tem as ed ild iğ i ü zere , senkretih
(bağdaştırmacı) olmasıdır . Bu yüzden ulaştığı her yerde çok
geniş bir inanç yelpazesini kolayca özümseyerek kendi bün-
yesine mal edegelmiştir . Bu bağdaştırmacı özelliği sebebiyle,
merhum F Köprülü ve Ö. L. Barkan’ın çal ışmalar ında ele al-
dıkları şekilde,40 O sm an h f etihlerin in ilerlem esine yard ım cı
olan (Kalenderi, Haydari ve Bektaşî) dervişlerin temsilciliğin-
de Balkanlar’a kadar çıkabilecek bir güce erişecek, buradaki
bir kısım gayri M üslim h a lk ın M üslü m anlaşm asın d a gösterd i
de yoğunlaştır ı lmıştır . Onun yaptığı araştırmalar, birçok önemli probleme dik-
kat çeken kalıcı araştırmalardır, ki belli başlıları arasında şunlar sayılabilir: “Le
proble m e k ız ılbaş", Turcica , VI (197 5 ), ss . 49* 67 ; “R echerc hes s u r le s c o ın po
sanıs du syncretisme BckıachiAlevi”, Studia Tıırcologica, me m oria c Alcxii Bom
I jö c İ Dicata, Napoli 1982, ss. 379395; “Llslam h eterodo xe cn A natolic”, Turcica , XIV (1982), ss. 142154; “Les origines centreasiatiques du soufisme anato
licn", Tuıtica, XX (1988), ss. 718. Du zikredilenler ve diğerlerinin tamamı şu-
rada kitap halinde yeniden yayımlanmıştır: Suı ics traccs du S ou/ ism c 7u rc: Rcc
lıcnclıcs sur Mslam Populaire cn AnaloM c, İstan bu l 199 2, İsis yay. (Tü rkç e çev iri-
si; Uyur İdik Uyardılar, çcv. Turan A lptekin, İstan bu l 199 3, C eın Yay.). Son ola -
rak Alcvîl ikBcktaşüik konusundaki şu mühim monografisini mutlaka zikret-
m ek gerekir: lladji Bcktâslt; Un mylltc el ses Avatars: G cnèsc ct Evolufion du So
ııjismc Populaire cn Turqtik, Le iden (E. J. Brill) 199 8 ( Tü rkç esi: Hticı Dclrtûj: fij -
saneden Gerçeğe, çev. Turan Alptek in, C um hu riye t Kitapları, İstanb ul 1998).
40 Msl. bk. Köprülü, Osınanlı Dcvlcliunin Kuruluşu, Ankara 1984, 2. bs., ITK.
Yay., ss. 94102; Ö. Lütfi Barkan, “istilâ devirlerinin kolonizatör Türk derviş-
leri", VD, 11 (1942), ss. 274386.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 47/202
gi kolaylık sayesinde, eski yerel inanç ve r i tüel ler i özümseye-
rek onlarca u yg ulanab i li r kolay bi r yoru m or taya k oy aca kt ı r41
Bu heterodoks İs lâm’ın bu senkre t ik ve mis t ik karakter inin
d ış ında , çok önem l i d iğe r b i r öze l l i ğ inden daha bahse tm ek
lâzımdır ki , o da ihtilalci Mehdici bir ideolojiyi (messianisme
révolutionnaire) ö z ü n d e b a r ı n d ı r m a s ı d ı r . Ç o k m u h t e m e l o l a -
r a k e s k i M e z o p o t a m y a k ö k e n l i İ r a n m e s i y a n i k k ü l t ü r ü n ü n
b ir k a tk ıs ı o lan b u k arak te r, d a h a IX. ve X. y ü z y ılla rd a O rta
A sya ’ dak i , X I I I . yüzy ı ldan i t i ba r en de A nado lu ve Ba lkan-
la r dak i m er kez î yöne t im le r e ka r ş ı ge r çek leş t i r i l en b i r t ak ım
din î sosya l ha lk ha r eke t l e r ind e ço k be l ir g in b i r b i ç im de o r t a-
ya ç ıkar. XII I. yüz yı lda Se lçuk lu A n ad o lu’su n d ak i Babaî ler i s-
y an ı,42 XV y ü zy ılda B alk an lar’d ak i Şey h B ed red d in isyan ı43 ve
n ihaye t X V I . yüzy ı l A nado lu i syan la r ın ın önem l i b i r k ı sm ı ,
b u h e te ro d o k s İslâm y o r u m u n u n se rg iled iğ i b u ihtilalci Meh
dici ideo lo j iy i yans ı tan t ip ik M e siya n ik isy an lard ır .44
İşte kısaca ö zet len en b u sü reç iç ind e g el işen İs lâm ’ın bu he
41 Bu k o n u d a öz e l l ik le şu k i tap la ra ba k ı lm al ıd ı r : FW. Ha s lu ck , Bcfc la j/l il f Tedfcih
Ic r i , çev . R. Hulus i , İs tanbul 1928; aynı ya ra r , Chr i s t iani ty a nd İslam Utıdcr TJıc
S u l t a n s , O x f o r d 1 9 2 9 , 2 c i l t ( B u i k i k i t a p t a H a s l u c k , A n a d o l u v e B a l k a n l a r ' d a
M ü s l ü m a n v e H ı r is t iy a n h a l k a r a s ı n d a k i o r t a k k ü l t le r i n n a s ı l o l u ş u p g e l işti ğ ik o n u s u n d a il g in ç t a h l il le r y a p a r v e ö r n e k l e r v e r i r ). ; S p e r o s V r y o n is J r., T he
D eclin e o f M ed ieva l Hc l lensm in A s ia M in o r a n d T h e Process o f / sfa tni&H ion, B er-
k e l e y 1 9 7 1 , s s . 4 8 1 4 9 6 .
42 B a ba î l e r i sya n ına da i r bk . A . Y a şa r O c a k , B a b a îler / syanı Y ahu t Anado lu ' da I s
temTıir/* H e tcro do ksisin in T eşekkü lü , İs tanbul 1996, Dergâh Yay. , 2 . bs .
4 3 $ e y h B e d r e d d in is y an ı k o n u s u n d a s o n z a m a n l a ra k a d a r T ü r k i y e 'd e v e T ü r k i y e
d ı şı n d a a r a a r a b i r t a k ım y a y ı m l a r y a p ı l m ı şt ır . B u k o n u d a g e n i ş b i r b i b li y o g r a f -
y a y ı d a i h ti v a e d e n c n y e n i b i li m s e l a r a şt ır m a şu d u r : M i c h e l B a liv c t, İ slam
M ys tiq u e et R evo lu tio n A rm C e D a n s le s B a lk a n s O tto m a n s: Vie d u CJiciWi Bcdrcd*
c/fn, /e “İJfllîâj des 7u ı c s " (1 3 5 8 -5 9 -H 16), İstanbul 1995, İsis Yay.
4 4 B u k o n u i çin şu m ü h i m e t ü d e b k . B a rb a ra F l e m m in g , “S a h i b k ı ra n u n d M a h
d î: T ü r k is c h c E n d z e i tc r w a r t u n g e n im E r s te n J a h r z c h m d e r R e ig c r u n g S u le y -
m an s" , Be tween (l ie D a n u b e and fli t ' C a u c a s u s , B u d a p e s t 1 9 8 7 , s s . 4 3 6 2 ; a y r ı c a
b k . O c a k . ." X V I. y ü z y ıl O s m a n h A n a d o lu 's u n d a M e s iy a n ik h a r e k e t le r in b ir
t a h l il d e n e m e s i ” V M ille tle ra ra s ı T ü r k iy e S o sy a l
ve //rtisaf Tai ' i / ı i Kongresi(21-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 48/202
terodoks yorumu, bir yandan daha XI. yüzyıldan itibaren Or-
ta Asya’da Türkler arasında daha çok tasavvuf! tarikatlarla
kendi gelişimini sürdürürken, öte yandan aynı yüzyıl sonla-
rından itibaren Türkmen göçleriyle birlikte Anadolu’ya intikaletti. XIII. yüzyılın ilk çeyreği içinde de, sûfîlik boyutunda Ka-
lenderli ile, Yesevîlik, Haydarîlik ve Vefâîlik gibi tarikatlarla Ana -
dolu’da belirginleşti. Sayılan sûfî çevrelerin temsil ettiği hete
rodoks İslâm, XVI. yüzyıl başında Bektaşîlik olarak en son bi-
çimini aldı. Deyim yerinde ise Bektaşîlik kabaca, heterodoks
İslâm yorumunun kılasik sûfî kalıplarla ifadelendirilmesi ve
tıpkı öteki tarikatlar gibi bir tarikat şeklinde organize olmuş biçimi olarak tanım lanabil ir (Alevîlik de m is tik bir özellik ta -
şımakla birlikte, bir tarikat olmayıp, daha çok Yezidilik, Nu
sayrtlik, Ehli Ha klar gibi b ir m ezhep özelliği gösterir).
Bu organizasyonun dışında kalan Türkmen çevrelerinde
ise, XV. yüzyılın son yıllarında başlayan koyu Safevî propa-
gandası etkisi ile ve Şah lsmaili Safevî’nin önderliğinde Oni
ki İmam (lmamiyye) Şiiliği’nin değişik bir yorumuyla yeni
bir sentez olu ştu. Hz. Ali kültü, Oniki im am kültü ve Kerbelâ
Matemi kültü, bu heterodoks İslâm y oru m un un temel öğeleri
haline getirildi. Böylece bu he tero do ks İslâm, miıteşeyyi’ ( pse-
udo-chiite') bir gö rün üm aldı. Ama bu sentez kesinlikle Sünn i
bir mahiyet taşım adığı gibi, Ş iilik hiç değildi.
Bu sentezi hem Sünni İslâm’dan hem de Oniki İmam Şiiliği’nden ayıran temel noktaların başında, Tanrı (ulühiyet,
divinite) inancının kendine mahsus niteliği gelir. 1. Meli
koff’un isabetle teşhis elliği üzere, Alevîlik’teki bu Tanrı a n -
layışı, kısaca “Tanrı’nın insan bedeninde şekillenişi” diyebi-
leceğimiz h u l u l ( incarnation ) inancı çerçevesinde, eski
Türkler’deki Gök Tanrı kavramının Hz. Ali ile özdeş hale
getirilmesinden oluşan bir Tanrı telâkkisidir.45 Bu sebeple45 Bu konu dak i önem li açıklam alar için bk. MclikofF, "Le problem e kiîi lba ş", ss.
5154; aynı yazar, Hadji Bektash, s . 2224.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 49/202
Alevîlik’te Hz. Ali, tarihsel Hz. Ali’den tamamiyle farklı
olup tanrısal bir konumdadır ve Alevî teolojisinin belkemi-
ğini oluşturur. Oniki imam kültü asl ında b u tem el inancı ka-
mufle eden daha ikincil bir külttür. İkinci temel nokta, Hz.
Hüseyin etrafında teşekkül eden Kerbelâ Matemi kültü’nde
düğümleni r . Deyim yer indeyse, Alevî l iğ i tar ihi boyunca
ayakta tutan temelde eski Mezopotamya kökenli bu kült ,
aslında, Alevîlik’te kolektif vicdanın sembolü haline gelmiş
b ir “acı, ıstırap” kültüdür. Bu bakım dan göründüğü kadar
basit değildir; Alevîliği anla yabilm ek için ele alınacak temel
hareket no ktalarından biridir.
Alevîlik XVI. yüzyıl başında Şah Ismaili Safevî tarafın-
dan işle bu iki ana kült etrafında, eski Türk kabile hiyerar-
şisinin, çok belirgin m istik b ir ruh la sen tezind en ibaret m ü-
kemmel bir cemaat teşkilat ına kavuşturuldu. Eski kabileşefleri ve dinî reisler olan Türkmen babalan, böylece Hz. Ali
soyundan gelen seyyidler, dedeler haline geldiler. Bu soylar,
ocak denilen kutsal dedeseyyid ailelerini oluşturdu ve Ale-
vî zümrelerinin her biri, başlarında, aynı zamanda Alevî yo-
lunun ıııürjicTi olan dedelerin bulunduğu bu ocaklara bağ-
landı. Bu, tıpkı tasavvufî tarikatlar örneğinde gerçekleştiril-miş bir teşkilatlanmaydı. Bu sebeple bu ocakların her biri,
Alevîlik bünyesindeki bir tarikat sayılabilir.
İşte böylece XVI. yüzyıl başları, Türk tarihinde heiero
doks İs l âm yorumunun en mühim dönüm ve dönüşüm
noktasını oluşturur. Bu dönüşüm sonrası heterodoks Islâm
yorumunun adına , o dönemdeki ad ıy la Kızılbaşlık, Os- manlı belgelerinde en çok kullanılan ismiyle Rafızilik , bu-
gün daha çok kendilerinin tercih elliği ismiyle Alevîlik de-
niyo r.46 Bu yeni yap ılan m ad a, esk ide n o ldu ğu gibi yine
46 Sah İsmail'in yeni düzenlemelerinden sonra, Safcvl dervişlerinin giydikleri“kızıl lac" veya Sah İsmail’e tâbi olan Türkmcnlcr'in kızıl borklcri sebebiylekendilerine T ürkçe hızılbas, Farsça süthser denilmeye baklandı. Dönemin Os
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 50/202
şer’ i ibadet ler yer a lmıyordu. Onlar ın yer ine, kökü Orta
Asya’da ta Islâm öncesi dev irlerde Ş am anların y ön et im inde
icra edilmekte olup yalnızca evli çift lerin katılabildiği k ı
mız içme r i tüel ine dayanan, İslâmî dönemde de Ahmedi
Yesevî ve halifeleri zamanında sûfî bir âyin yapısı kazandı-
rılan ritüel, Â_yini Cem i smi a lt ında temel ibade t d uru m u-
na ge tirildi.47
Kızılbaşlık ya hu t Alevîliğin tarihsel tem eli, baz an ileri sü -
rüldüğü gibi ant ik A nadolu k ü l türü olm aktan çok ,48 gö rül-
düğü gibi, X. yüzyıldan beri Orta Asya’dan Anadolu’ya ge-
linceye kadar yolunun üstündeki topraklardaki kül türlerletemas ederek, onlardan aldıklarını özümseyerek yüzyıl lar
içinde şekil lenen işte bu Türk heterodoks Islâm yorumu-
dur. Anadolu ve XV yüzyıldaki Osm anlı fetihlerinden son ra
da Balkanlar, bu senkretizme hiç şüphesiz ki önemli katkı-
larda bulunmuşlardır . Ama unutulmaması gereken, bu kat-
kıların Alevîliğin temelini atan ilk değil, onun gelişmesine
m anh ve Safevî kaynak larında kullan ılan bu icrim, aslında Alevîliğin ilk tarih-
sel adı olmuştur. Osmanl) kroniklerinde ve arşiv belgelerinde hem bu ikisine,
hem de bunlara ilâve olarak râfızî terimine de rastlanır. Fakat /nzıfbas terimi-
nin Sün ni toplum içinde giderek pejoratif bir aıılam kazanm asıyla Kızılbaşlar
bu te rim yer ine daha so nra la rı alev î kelim esini te rcih etm işle rd ir . G ünüm üzde
de ken dilerini bu kelime ile adlandırmaktadırlar.
47 Âyin-İ Ccm'in bugünkü Bektaşîlik ve Alevîlikle mevcut durumuna gclinccyc
kadar tarih içerisinde uğradığı önemli değişim aşamaları vardır. Orta Asya’da
İslâm’dan çok önceki devirlerde kınuz içme ritûelinden başlayarak (bk. L. P
Potapov, "Göçebelerin iptidaî cemaat hayatlarını anlatan çok eski bir âdet",TD, 15 (1960), ss. 7184), Mani dinindeki benzer âyinlerden (bk. H. C. Pe
uch, “Le Manichcisme”. liistoire des Religions 2, Paris 1972, Galliınard, s.598.) Bizans Anadolu'sundaki Pauücicn (Pavlakîler)’lcre, VcfâîUk vc Yescvî
likteki âyinlerden (bk. Köprülü, İlk Mutasav vıfla r, ss. 3334) Baba llyas'ın dü-
zenlediği Bahailik'teki âyinlere gelinceye kadar (bk. Y. Ocak, Babailcr İsyanı, s.104.) bu aşamaların hepsinin katkıları vardır. Bize göre Ayin*i Ccın konusuıı
daki cn doğru tahli l ler I . MelikofPun şu makalesinde bulunmaktadır: "Le probleme Jîijı lbas”, ss. 64 65.
48 Bu konu dak i iddialara tipik bir örn ek olarak msl. bk. 1. Zeki E yûboğlu, Alevî
lik, Sünnilik: /slrtın Düşüncesi, İstanbul 1979; aynı yazar, Bütıln Yönleriyle Deh- tasîlik (Alevîlilt), Istanbul 1980.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 51/202
yardımcı olan sonraki katkılar oluşudur. Bu katkılar arasın-
da en önemlisi , henüz üzerinde ciddi bir şekilde durulma-
yan ve özellikle Sivas ve Tunceli Alevîliği’nin oluşmasındaönemli payı bulunan Paulicianisme, yahut Pavlaltililı (Pav
losçuluk), Balkanlar (bilhassa Deliorman) Alevîliğinin ge-
l i ş m e s i n d e ö n e m l i r o l ü b u l u n a n B ogom ilism e’dir. Alevî
senkretizmini anlayabilmek için, Alevîliğin teolojisini, ritü
ellerini ve organizasyonunu dikkatli ve derinlemesine bir
analize tabi tutmak gerekir.
5. Türk t ar ihinde İslâm 'ın görüntülen i biçim len
Burada son olarak, yukarıdaki iki paralel larihsel yorumla
bağlantılı b ir biçim de, İslâm’ın T ürk top lum larında da, d i-
ğer bütün Müslüman toplumlarda olduğu gibi, bu loplum
ların siyasal ve toplumsal teşkilatlanmasına paralel olarak
kazandığı birtakım ka rakteristiklerden söz etm ek gerekiyor.
Böylece tarihsel süreç içinde Türklerin İslâm yorumuna ail
çizmek istediğimiz eskiz kabaca tam am lanm ış olacaktır.
Türk tarihinde İslâm’ın görüntüleniş biçimlerinden kasıt
kısaca, İslâm’ın, sıradan halk tabakasından sûfî çevrelere,
sûfı çevrelerden ülema kesimine, ülema kesiminden devlet
mekanizmasına ve siyasetine kadar, bu kesimlerin yapısal
özelliklerine göre kazandığı nitelikler ve aldığı görüntüler,
yahut sergilediği biçimlerdir. Bu görüntüleniş şekillerini a
lıcılk İslâmî (popüler İslâm), b -kitabî İslâm (medrese İslâ-
mî), c tekke İslâmî (mistik Islâm), d -devlet İslâmî (siyasal-laşmış Islâm) şek linde başlıca dört ka tegoride ele almak isa-
betli olacaktır. Bu kategoriler, geçmişle olduğu gibi bugün
de bü tün İslâm dünyasınd a aynen mevcuttur.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 52/202
a. Halk İslâmî (popüler İslâm)
Buna bir bakıma halk Müslüma nlığı da diy ebiliriz. Sosyo
lojik olarak çok iyi bilindiği üzere, bir dinin teor ik y apısı,
inanç esasları ne olursa olsun, halk arasında zamanla o hal
kın toplumsal ve kültürel özelliklerini kazanır, o özelliklere
uyarlanır, yine zamanla da onlarla özdeşhale gelir; yani
“dönüştürür ve dönüşür ”. Bu çok tabiidir . İşte ay nı süreç
T ürkler in İslâm’ı kabulü ve y orumlaması olay ında da mey
dana gelmiştir.
Halk İslâmî terimiyle biz im burada anlatmak istediğimiz,
bir inanç ve bir sosyal hayat tarzı olarak yorumlanan ve ya
şanan, İslâm’ın esaslarına belli ölçüler içinde sadık k almak
la beraber, daha ziyade geleneksel y aşantının belir le diği,
kısmen hurafe lerle kar ışık bir M üslüma nlık tarzıdır . Bu
Müs lüma nlık tarzı y ukar ıda anlatmay a ça lıştığımız orto-
doks ve heter odoks İslâm y or umları temelinde şekillenir.
Başka bir deyişle T ürk halk Müslümanlığının bir i ortodok-siye, öteki heterodoksiye dayanan iki boyutu vardır. Bu
y üzden T ürk Halk İslâmî’ni yalnızca heterodoks yoruma in
dirg emek y anlışolur.
Hangi yorumuyla olursa olsun, daha önce de söy lendiği
üzere, T ürk Halk İslâmî’nin temel k arakteristiği, evliya kül
tü merkezli oluşu, dolay ısıyla, daha yukar ıda da açıklandığı
gibi, genişölçüde mis tik bir mahiy et taşıması, başka bir ifa
deyle, tasavvufî etkiler in şek ille ndirdiği bir Müs lümanlık
y orumu olmasıdır. Bu sebeple halk Müslümanlığında ev li
yaya saygı çok büyük bir yer tutar. T ürkiy e de dahil g ünü
müz Balkanlar ve Asya T ürk topluluklarında İslâm’ın, özel
likle de halk Müslümanlığının niçin büy ük ölçüde lasavvu-fî bir y orumla temsil edildiğini, niçin tar ikatların sosyal tabanının bu kadar genişve toplumun çeşitli katmanlarına
yayılmışbulunduğunu anlay abilme k, büy ük ölçüde bu
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 53/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 54/202
siıesi’nin atası elEzher medresesi ile başlayan İslâm âle-
mindeki medrese geleneğinin, esas olarak Büyük Selçuklu-
larla geliştiği iyi bilinir. Bâtınîler’in İslâm dünyasına yöne-
lik yıkıcı öğretilerine ve militan faaliyetlerine karşı ElıîiSünnet (Ehlü’ssünne) de den ilen Sünni İslâm ’ı savunm ak
amacıyla XI. yüzyılda Bağdat başta olmak üzere, önemli ve
büyük şehirlerde açılan medreseler, kısa zamanda Bâtınîliğe
karşı İslâm’ın temel iki kaynağının açıklanmasına yönelik
bilimsel faaliyetlere başladılar. Bu faaliyetler, tıp, matem a-
tik, astronomi gibi fen dallarına da yer verilmekle beraber,esas olarak Fthth (İslâm hukuku), Kelâm (İslâm teolojisi),
Tefsir ve Hadis gibi temel İslâmî bilimleri kapsıyordu. An-
cak bu, daha önce İslâm dünyasında bu alanlarda bilimsel
faaliyetlerin olmadığı anlamına gelmemelidir. Çünkü bilin-
diği gibi bu faaliyetler önceleri camilerde veya başka me-
kânlarda oldukça gelişmiş bir seviyede yürü tülüyordu.51Her hâlükârda medrese geleneği oldukça erken sayılabi-
lecek bir devirde Maveraünnehir’e girdi. Karahanlılar dev-
rinde Buhara, Semerkand, Merv gibi büyük kültür merkez-
leri kısa zamanda Sünni İslâm teolojisinin ve fıkhının tedrisedildiği medreselerin ocağı oldu. Buhara, İslâm dünyasının
en büyük hadis âlimlerinden biri olan Muhammed b. İsma-
il elBuhâri’yi (öl. 869) yetiştirdi.52 Sünni İslâm’ın iki büyükinanç mezhebinden birinin (Matüridilik) kurucusu İmamEbû Mansur elMâtüridî (öl. 944) yine Maveraünnehir’den
yetişti.53 Onları başkaları takip etti. Böylece burada Kur’anve Sünnet’in açıklanması amacına yönelik medrese kökenli
51 Bu kon uda çok iyi bir tarihsel perspektif için bk. J. P edersen , “M cscid”, lA.; llişaın Nahşebî, “Eğitim Kurumlan", /sldnı $c/ıri, ed. R. B. Serjeant, çev: E.Topçugil, Ağaç Yay., İstanbul 1992, s.89120.
52 Bk. Mirza Bala, "Buhara", /A.; Kasım Kufralı, “Buhar l", İA.
53 Bk. M. B. Mcdonald, 'M âtû rid r, /A.; Ebu Z ehra, It ih adî M ezh ep le r , ss. 236252. Burada Mâtûridiligin temel csaslan iyi açıklanmıştır.
54
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 55/202
bilims el f aaliyet ler g ider ek g üçle ndi ve k endi gele neğini
kurdu. B u, T ürk düny as ında da Sünni y or um temelinde ge
lişen k it abî Is lâm’ın, bir başka de yişle medres e İslâmî’nin
oluşması ile neticelendi. O kadar ki, Os manlı imparator lu
ğunda yak laşık XV. y üzy ıl sonlarına k adar bile medreseler
K ahir e, Halep, Dımaşk (Şam) ve Bağdat medreseler i kadar,
Buhara, Semerkant, Serahs, Merv medreselerinden de bes
lenmeye devam ettiler.
Kısacası medreseler, özellikle Büyük Selçuklulardan iti
baren sıkı bir devlet himayesi ve denetimi altında faaliyet
lerini sürdürdüler. Bu himaye ve denetim, Osmanlılar da
dahil hemen bütün T ür k dev letler inde medreseler in üs
tünden eksik olmadı. Böylece medreseler bir yandan devlet
İslâmî’nin, y ahut bir başka deyişle resmî İs lâm 'ın üretilme
sine en büy ük katkıy ı sağlayan k urumla r k onum una geldikleri gibi, öte yandan da Sünni halkla sık temasları dola
yısıyla onlar üzerinde de etk ili oldular. T ar ihsel ver ilere ba
karak, bu etkilerin Anadolu Türkleri arasında ve özellikle
şehir ler başta olm ak üzere, y erleşik k esimde S elçuklular
döne minde belirginleşmey e başladığını, fakat asıl Bey likler
ve Os manlı döneminde XV y üzy ıldan başlayarak bilhassaS ünni tabanda kuvvetle his sedildiğini tahmin edebiliriz.
T ürk Halk Müs lümanlığı, bu suretle bilhassa X III. y üzy ıl
dan itibaren - Islâm düny as ının hemen her tarafında cere
yan eden sürece paralel olarak- iy ice f ık hın hâkimiy etine
giren medrese İslâmî ile, tekke İslâmî’nin zaman zaman re
kabet alanı haline geldi. Bug ün İslâm dünyasında halk ara
sında İslâm’ın hemen hemen yalnızca ibadetler den ve şer'i
birtakım başka y ük ümlülükle rden ibaret basil bir külle in
dirgenmesinde bu fıkıh ağırlıklı medrese İslâmî’nin etkisini
söz konusu etmek belki y anlışolmayacaktır, işte XV II. y üz
yılda Osmanlı başkentinde ortaya çık an Kadızâdeliler hare
keti, T ürk tarihinde medrese İslâmî ile tekke İslâmî arasın-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 56/202
daki bu rekabetin âdetâ bir savaşa dönüştüğü en kızgın ör-
neklerinden birini temsil eder.54 Fakat bu rekabetin hemen
her devirde aynı şiddeti koruduğunu düşünmek yanlış olur.
Özellikle Osmanlı döneminde genel çizgi itibariyle dahaçok bir uzlaşmadan, hattâ bir dereceye kadar iç içelikten
söz etmek gerekir. Bu, İslâm dünyasında tasavvufun (ilm-i
bâtın) kılasik fıkha (ilmi zâ h ir) olan galibiyetini simgeler.
c. Tekke İslâmî (tasavvuf! yahut mistik İslâm)Tekke İslâmî, yahut tekke Müslümanlığı, İslâmiyet’in
Türkler arasına esas itibariyle tasavvuf çevreleri aracılığıylagirmiş bulunup halk Müslümanlığını oluşturan ana faktör-
lerden biri olması sebebiyle, Türkler arasında şekillenen eneski yorumlama biçimi sayılabilir.55 Nasıl medreseler İslâm
dünyasında kitabî İslâm yorumunun üretildiği kurumlar ol-muşsa, bilhassa XI. yüzyıldan itibaren de, yine İslâm dün-yasındaki gelişmelerin bir yansıması olarak tekke ve zâviyeler de hemen bütün Müslüman ülkelerde ve bu arada Türkdünyasında mistik İslâm yorumunun temel kurumlan hali-ne gelmişlerdir.56 Yalnız burada şunu unutmamak gerekir:
Yukarıda da belirtildiği üzere, tekke Müslümanlığını her za-man medrese Müslümanlığının tam karşıtı bir İslâm yoru-mu olarak anlamak yanlıştır. Çünkü özellikle XIII. yüzyıl-dan itibaren bu ikisinin zaman zaman uzlaştığı, hattâ iç içe
54 Bu çok ilginç olay hakkında yeni birtakım literatür m cvcut olma kla beraberkısa vc gene! bir bilgi için şimdilik bk. A. Yaşar Ocak, “XVII. yüzyılda Osman*lı imparatorluğu nda dinde tasfiye (püriıanizın) teşebbüslerine bir bakış: Ka
dızâdeliler hareketi", İKA, XV1IXX1 /12 (1983), ss. 208226; Maddine Zilfi.“The Kadızâdiles: Discordant rcvtvalisme in seventcenthccntury Istanbul",
JN E5 ,45 (1986), ss. 251269.
55 Tasavvuf ko nusunda kısa vc özlü bilgi için insi. bk. Louis M assignon, “Tasav-vuf”, İA. Türkler arasında tasavvufun yayılmasına dair ise bk. Köprülü, ilkMufdsavvı/îa» , ss. 10*15.
56 Bk. A. Yaşar Ocak* Süreyya Faruki, “7âviyc", M.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 57/202
geçtiği dönemle r ve örnek ler hiç de az değildir. T ürk tasav
v uf tar ihinde, Mev lana, Sadreddîn- i K onev î g ibi medres
kökenli şeyhlere s ık s ık rastlandığı g ibi, medreselerde dcDavud- ı Kayseri, Hacı Bayram- ı V elî g ibi tekke kökenli m ü
derrislere, çeşitli tarikatlara mensup ülemay a, hattâ yüksek
düzeydeki bürokratlara da sık sık tesadüf edilir.
Tekke İslâmî, T ürk tar ihinde daha Or ta Asy a’da A hmed- i
Yesevî zamanından beri Yesevtlik, K alender i life, Haydari l ik
benzeri tarikatlarla bir yandan heterodoks bir yorumla başlayıp gelişirken, özellik le X III. y üzy ıldan itibaren Or ta A s
ya’da K übrev îlik, Na k şibe ndîl ik , hattâ Kadirî l ik ve Rifâîlilı gi
bi S ünni tarik atlar la da gelişti.57 Bu tar ikatların hemen he
men hepsi, X III. y üzy ılın ilk çey reğinden itibar en Moğol is
tilâsıyla beraber Anadolu sahasına da intikal elti. Ayrıca
bunlara Anadolu’da Mevlevîlik, Siihreverdîlik, Halveiilik, Bay-
r âmil ik , B ektaşîlik vb. başka tar ikatlar k atıldı.58 Os ma nlıla r
zamanında Balkanlar’daki fetihlere paralel olarak bunların
hepsi bu y eni topraklara taşındı ve g ünümüze kadar geldi.59
Tekke İslâmî, Müs lümanlığın kelâm ve f ıkıhla y or umlanan
inanç ve toplumsal organizasyon boyutuna, özellikle de XIII. y üzy ıl A nadolu's unda en raf ine bir biçimde Mev lana, Hacı
57 Bu tar ika t lar ın Or ta As y a'daki ge nci durum lar ı hak k ında cn iy i çal ışmalardan
b ir i , y u k a n d a 4 2 n o l u n o t l a z i k r e d i le n A . B e n nig s c n - C h. L e m c r c ic r - Q ud qu-
ejay’in eseridir.
58 B u ko nular da derl i toplu bilg i için şunlar a bk . E. B elınatı Şapoly o. Mc? lıcplcr
ve T ar ika t lar T ar ih i, I s t a n bu l 1 9 6 4 , T ür k i y e Y ay .; A . G ö l p ın a r h v i 0 0 Soruda
Türkiye'de Mezheple» vc Tarihatlcr; Istanbul 1969, Gerçek Yay. ; Ayrıca lA.’daki
i lg i l i maddelere dc bak ılma l ıdır .
5 9 B a l k a n l a r d a k i d u r u m h a k k ın d a ç o k i y i b a şv u r u k a y n a k l a n şu n la r d ı r : A l e
xandre Popoviç, Ustam Bfl j Jmntyuc : Lcs Mtısufmans d» Sud-Est Europâcn Dans
la Période Post- ötlomanc, B e r l in 1 9 8 6 , O u o H a r r a s s o v i u - W i e s b a de n ( T ür k ç c s i;
B a l ka n l a r d a /j ldm, Is ta nbul 1 99 5, İnsa n Yay.; ay nı y aza rın ko nuy la i lg i l i mak a
leler kül l iyat ı : Lcs Dtr v ichcs B alk aniques H icr et A ujourd'huİ Is t an b u l 1 9 9 4
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 58/202
Bektaşı Veli, Yunus Emre ve XIV yüzyılda Hacı Bayramı Ve-
lî ile temsil edilen Vahdet-i Vücut'çu tasavvufun zengin ve
renkli düşünce boyutunu ekledi. Islâm’ın fıkıhla gelişen zâ
hirî ve kuralcı yanı, tasavvufun ruh dünyasına hitap eden in-sancıl ve hoşgörülü esprisiyle hem dengelendi, hem zengin-
leşti. Bu zenginlik Selçuklu ve Osmanlı döneminde san’ata,
mimariye, edebiyata ve düşünceye yansıdı. Ahmedi Yese
vî’nin Divanı Hifcmefinden Şeyh Galib’in H ûsn ü Aşfe’ına uza-
nan ve henüz sosyal tarih temelinde sistematik bir analize ta-
bi tutularak değerlendirilememiş muazzam bir edebiyat,60 ki-şinin ruh dünyasının derinliklerine nüfuz eden Mevlevî âyin-
lerinden, insanları mistik coşkunun doruklarına çıkaran
Bektaşî nefeslerine kadar zengin ve engin bir melodik âhenk
seli haline gelen muazzam bir m ûsikî yaratıldı.61
Ne var ki tasavvuf bu müspet yaratıcılığım ve kültür üre-
timine olan katkılarını he r zaman her yerde sürdürem edi vekoruyamadı. Yine birtakım siyasi ve toplumsal krizler sebe-
biyle, sahip olduğu ince te fekkür esprisini zaman zaman ve
yer yer kaybedip bazan kaba bir zü h d (asetizm) çizgisine
indirgenmeye yüz tutunca kendi içinde fanatizme dönüştü-
ğü zamanlar oldu. Sözünü ettiğimiz siyasi ve toplumsal bu-
nalım zamanlarında, medrese İslâmî ile mistik Islâm arasın-daki denge, yerini sık sık fanatizme terkeder hâle de geldi;
büyük toplumsal kargaşaların doğmasına yol açıldı, ki yu
60 Monografik nitelikteki parça parça araştırmalar, yahut antolojik birtakım ça-
lışmaların dışında, Türk tasavvur (yahut tekke) edebiyatının toplu bir değer-lendirmesini yapan sentetik bir tarihi bugüne kadar ne yazık ki hâlâ ortaya
konulamamıştır. Bu sebeple Türkiye’de aydınlar b u zen gin ve bü yü k edebiya-
tın bir bü tün o larak gerçek mâhiyetinden çoğu nlukla haberdar olmadıkları gi- bi, alanın uzm an la rı da bu bütüncü objektife nedense pek yakla şm am adadır -lar. Fakat özellikle k ültü r tarihçilerinin, sosyal tarihçilerin bu edebiyatı bü yük
çoğunlukla pek dikk ate almam aları, kaynaklarını çalışmalarınd a ku llanmamalan doğrusu çok tuh af bir tutumd ur.
61 Bu konu da Cem 'Behar ve W alter Fcldn ıan İle Cinuşcn Tan nk oru r’un makale-lerine bakılmalıdır.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 59/202
karıda bahsedilen XVII. yüzyıldaki Kadızâdeliler hareketi
bunun tipik örnekler inden bir ini teşkil eder. Gerek g ünü
m üz T ürkiy e’s inde gerekse İslâm düny as ının başka yerlerinde tasavvufun zaman zaman fanatizm unsuru haline gel
diği sık g örülme y e başlay an olay lardandır.
T asavvuf! tar ikatlar şek linde teşkilatlanmışbulunan Mis
tik İslâm’ın Orta Asy a, Kafkasya ve Balkanlar’daki T ürk top
lulukları arasında zaman zaman, özellikle de bu Türk toplu
luk la r ının çeşitli emper y alis t hâkimiy et ler altına g irdiği dönemlerde, onların mil lî kimlik le r ini ve bağımsızlık duy gula
rını besleyen güçlü bir toplumsal faktör haline dönüştüğü
nün pek çok örneğine de rastlanmaktadır. T ürkmenis tan’da
K urban Mur at , Çeçenis tan’da ünlü İmam Şey h Şâmil hare
keti (Mürit/İzm), y ahut Dağıstan’da Şey h Ne cmeddîn ve
U zun Hacı olay lar ı örneğinde o lduğu gibi, XIX . y üzy ıldanitibaren Rus hâkimiy etine karşı Or ta A sy a ve K afk aslar’da
gösterilen direnişlerde, çeşitli tarikat çev relerinin bu direniş
leri hem organize etmek, hem de fiilen sürdürmek itibariyle
öne mli rolleri bulunduğunu, uzman bilim adamlarının araş
tırmalar ı ortaya koy muştur.62 A nadolu’da da öze llik le Millî
Mücadele döneminde, en az yerel ulema kadar muhtelif A nadolu şehir lerindeki Mevlevî, Bektaşî, Rifâî ve K adir i tari
kat çevrelerinin örnek teşkil ettiği milis mukavemet hareket
lerinde bu mistik İslâm y orumunun payı çok belirgindir.63
d. Devlet İslâmî (siyasallaşmış Islâm)
Burada son olar ak, İslâm y or umunun T ürkler’de devlet
mekanizması ve devlet siyaseti temelinde aldığı görüntüden
62 Msl. bk. Bcnnıg scn- Quclqucja )', S û/i ve Komiser, ss. 199-213.
63 B u k onud a, içinde pek çok bilgi vc belg enin yer ak lığı bir kitap y ııdun C emal
Kutay, Kuıcukıstın vc Cumhuriyetin Manevi Mimarları, Ankara 1974; ayrıca bk.
Baki Öz , K urt uluşSav aşında A lcvi- Bchtasilcı; İs ta nbul 19 9 0, Ca n Yay
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 60/202
söz etmek g erekiyor. X. y üzy ılın başlar ında O r ta A sy a’da
muhtelif Türk toplulukları ve devletleri arasında yayılmaya
başladığı döne mle r de n it iba r en şüphe s iz k i g enelde - en
azından devlet ve y erleşik k es im içinde- İslâm’ın S ünni y o
rumuy la hâk im olduğuna y uk arıda de ğinilmişti. S ünni İs
lâm, genelde tarihi boyunca sistematik bir teoloji ve hukuk
meydana getirmesinin, ayrıca çevre kültürlerle yakın tema
sından sağladığı katk ılar la k ur umla şmışolm as ının tabii bir
sonucu olarak, bir iki istisnâ har iç,T ürk dev letler inin resmî
tercihi, dolayısıyla devlet poli tik as ı haline gelmiştir. Bu se
beple bir siyaset aracı olarak, bu fonksiyona uyarlanması vebu temelde bir yapılanmay a g ir mes i k açınılm azdı. İşte bu
sebeple, bir devlet islânn’ndan, y ahut bir diğer ifadeyle, T ürk
devletlerinde bir yönetim politikası olarak bir si y as allaşmış
Islâm yorumundan bahsetmek pekâlâ mümkündür. Bunun
en gelişmişörne ğini Os manlı İmpa rator luğu teşkil eder.
İslâm daha Pey g amber’in hay atında, o döne min ve çevre
şartlar ının tabii şev kiy le bir ina nç ve to plums al a hlâk düzeni olmanın ötesine geçmek suretiyle aynı zamanda Medi
ne’de teşekkül eden dev let in siy aseti k onum un a geldi. Böy-
lece İslâm D ört Halife devrinden itibaren kendi siyasal ku-
r umlar ım y aratıp geliştir mey e başlamış, bir s iyaset huk uk u
oluştur muş, özellik le Emev î ve A bbas î İmpa rat or luk lar ı za
manında hilâfet kurumunu merkezine alan bir siyaset teori
si de g eliştir miştir .64
64 İslâm düny as ında y ak laşık X. y üzy ıldan itibare n y azıya g eçmey e başlay an bu
siyaset teoris i , bi l indiği üzere Far abî (95 0), Mâve rdi (1 05 8 ), Kc y kâvus (10 82 ),
N i z â m ü t ın ü l k ( 1 0 9 1 ) , G a z z a l î ( 1 1 1 1 ) , t b n T e y m iy y e ( 1 3 2 8 ) v e İb n H a l d u n
(14 05 ) g ibi önem li düşünür le r ta ra fından bir hay l i g el iştiri ldi, ts lâm s iyaset te
or isinin bu tarihsel g e lişimini ç ok iyi ta hli l e den şu dör t öne m li çalışmay a özel
likle bk . Ha r un Ha n Şirv ânî, Islâm'da siyasi Dûfünce vc idare, çev. K em al K uşçu,
İsta nbul 19 65, İrfa n Yay.; W Mo ntg om er y W au ,Islamic Poli l ical Tltought,
Isla-mi c Su rv ey s 6 , Edi n bu rgh 196 8; M . Z i y âûddî n R a y y i s , Islâında siyasi Dûsûncc
Tarihi, çev. A. S arıkaya, İstanbul 1 99 0, Ne hir Yay.; Huriye T cvfik Müca hid, Tâ-
râbVâen A bdu h’a siy asi Oüşuncc^çev . V ec di A k y ûz, ts ta nbul 1 9 9 5 , İz Yay.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 61/202
İşte İslâm’ın T ürk dev le tler inin y öne lim inde bir siyaset
aracı olarak belli bir k onum işgal etmesi, İslâm tar ihindeki
bu süre cin dev amından başka bir şey olmay ıp Karahanlı-lar ’la beraber başlar. Y ukar ıda sözü edile n T ezkiıe- i Sat ıılı
B uğr a Ha n, M üslüm a nl ığı he nüz k abul etmişS atuk Buğ-
ra’nın, “kâfir ler", yani putperest (B udist) T ürkle r’le İslâm
uğruna y aptığı gazalar ın hikâyeler ine ait epizodlarla do lu
dur.65 İslâm daha bu erken dev irlerden itibar en T ürk dev
letlerinin gerek kendi hâkimiyet alanlarındaki halkın yönetiminde , gerekse dışsiy asetler inin oluştur ulmasında temel
bir dayanak haline gelmişve devlet politikasının önemli bir
aracı olmuştur. G aznel i dev letinin, B üy ük S elçuklular ın,
Hârezmşahlar’ın, T imur imparator luğu’nun, B âbürlü devle
tinin iç ve dışsiyasetlerini yönlendiren temel faktör, gele
neksel T ürk siyaset anlayışıy la bağdaştırılmışbir İslâm hâkimiyeti fikridir. Bu fikir, aynı zamanda bu Türk devletleri
nin hem kendi tebaaları üzerinde, hem de diğer İslâm dev
letler iyle olan il işkiler inde kendilerine g üçlü bir meşruiyet
kay nağı sağlamak bakımından önemlidir .
Y usuf Has Hâcib’in X I. yüzy ılda kaleme aldığı Kutadgıı Bi-
lig, çok iyi bilindiği gibi, antik Hind ve T ürk siyasi felsefeler inden esinlenmek le beraber, y ine de İslâmî siyaset anla
y ışının k ök lü etkisi altında ifade edilmişbir devlet yönet
me, siyaset etme sanatının T ürk tarihindeki ilk teorik ür ü
nüdür denebilir .66 Fakat gerek tarihsel bağlar itibariy le Os-
manlı lmparator luğu’nu hepsinden fazla ilg ilendirmesi, ge
rekse samimî bir şekilde S ünni İslâm’ın kor unmasına kendini adamışolmaları itibariyle, asıl Büyük Selçuklular’dan
bahsetmek gerekir.
65 Bk. Grcnard, “Safu/i B uğra Han mc nlııbcs i", ss. 147-188.
66 Kutadgu B i/ig'in bu açıdan ço k iyi bir tahlili için bk. Halil İnalc ık, "Kuta dg u
B ilig’dc T ürk ve İran s iyaset nazar iye ve ge lene kle ri” , Reşit R. A rat için, Ankara
1966 T K A E Yay ss 259 271
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 62/202
Büyük Selçuklular XI. yüzyılın ilk çeyreği içinde, yukarı-
da kısaca değinilen belirli tarihsel şartların tabii şevkiyle
Maveraünnehir bölgesinde İslâm’ı kabul ettiler ve Horasan
mmtakasma geçtiler. Bu olay İslâm dünyasında pek çok ba-kımlardan, fakat özellikle de hem sosyal ve kültürel, hem
de siyasal açıdan büyük bir dönüm noktası o luşturdu . Çün-
kü Büyük Selçuklular, XI. yüzyılın tam ortalarından itiba-
ren, bir yandan o zamana kadar Islâm dünyasının tanımadı-
ğı yeni bir siyasal faktörü, “Türk faktörü”nü Ortadoğu’ya
soktukları gibi, diğer yandan da, Abbasî hilâfetini Şii Büveyhîler’in hâkimiyetinden kurtarmak suretiyle, kendi siya-
si himayelerinde yaşamaya başlayacak olan Ortadoğu İslâm
dünyasında Sünni İslâm’ın arkasına kuvvetli bir siyasi des-
tek de sağlamışlardı.67 Belki daha da önemlisi, bu destek sa-
yesinde, XI. yüzyılda İslâm dünyasına çok sıkıntılı zaman-
lar yaşatan, bir bakıma bugünkü militan lslâmcı hareketle-rin teşkilat ve kullandıkları yöntem açısından prototipini
oluşturan IsmailîBâtınî hareketinin de önemli ölçüde önü-
ne geçerek Sünni Islâm’ın siyasallaşma ve Anadolu Selçuk-
luları ile başlayıp Osmanlılaı a uzanacak olan Batı Türkle
ri’nin devletleşme sürecindeki en önemli tarihsel adımı daatmış oluyorlardı.
Büyük Selçukluların Batınîliğe karşı savaş açarak Sünni Is-
lâm’a sağladıkları bu siyasal desteğin, yalnız İslâm dünyasıözelinde değil, Türk tarihi ve hattâ dünya tarihi genelinde ne
derece önemli bir tarihsel misyon oluşturduğunu asla gözdenkaçırmamak ve bunun tahlilini iyi yapmak gerekir. Çünküzamanın en önemli siyasi güçlerinden biri olan Büyük Sel-
çukluların Sünni İslâm lehine yaptıkları bu tercih, gelenek-sel bir nitelik kazanacak ve onu Batı Türk devletlerinin siya
67 Bk. O. Turan, Selçuklular Tarihi ve Turhfslûm Medeniyeti , ss. 87 96 ; l. Kafcsoğlu, “Selçuklular”, lA . ; M, Alıay Köymen, SclcuMu Devri Tü rk Tarihi ., Anka-ra 1989, TTK. Yay., ss. 168192.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 63/202
setlerinin de temel ideolojisi haline getirecektir. Bu suretle
g üçlenen S ünni İslâm, hiç şüphe y ok ki, Osmanlılar’ın şah
sında İslâm düny asının rak ipsiz egemen g ücü oluyordu.
XV . y üz y ıl ın ik inc i y ar ıs ında “ K os tantîniy y e F ât ihi”,
“E bu’l- feth ve’l- meğâzî” Sultan II. Me hmed, İs lâm’a genç
impar ator luğun ideolojis indek i nihâî y er ini verirken, mer
keziy etçi bir siyaset anlay ışından harek et e diy or du.68 O,
genç y aşında İstanbul fethinin kazandır dığı g üç ve prestijle,
ay nı zamanda Doğu Roma (B izans )’nın vârisi ve OrtodoksDoğu Hır is tiy anlığının yeni hâmis i s ıfatıy la, İslâm’ı devletle
özdeşhale getiriyor, ancak devlete İslâm’ın da üstünde bir
mevki tanıyordu. Onun zamanında örfî hukukun daha be
lir g in bir s uretle şer’i huk uk un - karşısına değil- yanına ko
nulması ve önceki dönemlere nisbetle daha genişbir sahaya
y ay ılmasının sağlanması, gerçekte bunun bir göstergesidir.B unun ne demek olduğunu zamanın öne mli devlet adamla
rından Tursun Bey, T ârih- i E bu’l- Feth isimli tanınmışeserin
de teorik bir çerçeveyle bize sunuyor. Bu çerçeveye göre
Osmanlı sultanı artık “zıllullah fi'1 - A rz"dır ve "Hak Teâlâ
mübarek lâk abın semâdan inz a l etınişdir ".69
U. Mehmed, kişiliği ve özel yaşantısıy la tam bir Müslüman k imliğini yans ıtmak la bir lik te, İslâm’ı ve k urumlarını
kendi başına bırak madı. Görünüşte İslâm’ın imparatorluk
taki en üst temsilcisi olan şey hülis lâmlık k ur umunu, Bizans
patr ik liği örne ğinde olduğu gibi, kendine bağladı. S ultan
şey hülislâmı tâyin ve azil yetkisine sahipti. Böylece A lla h’ın
y eıy ûzündek i gölgesi olan Osmanlı sultanı, hem devlet ve si yasetin, hem de İslâm’ın en üst temsilcisi mevkiine yükseli
yor du. B unun pratik teki en öne mli sonucu, Osmanlı İmpa-
rato rluğu’nda İslâm’ın, dev letin hâkimiy et ve denetimine
68 Fatih Sultan Mchıned vc merkeziyetçi politikası hakkında msl. bk. (nalcık.
''Mehmed H", İA.
6 9 B k T urs un Bey Tarih i Ebu'l Fclh nşr Mert ol T ulum Is ıanbul 197 7 ss 10 20
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 64/202
v er i lmek suretiyle, bağıms ız bir “r ûhan î oto rite ” merk ezi
olu ştur m as ının önüne g e çilmişbulunm a s ıdır. A y rıca İm pa
r ator lukta k i g ayr i M üs l im tebaa, - m oder n O s m an h tar ihçi
liğinin millet sistemi diy e a dla ndır dığı, g er çekte İs lâm h u k u
k u n d a k i ehli z imme t (E hhı’z- zünme) kur um un a dayal ı - b i rhukukı- sos y al statü içine alınmışolup , bu s tatü çerçev es in
de devlet in hâkimiyet hakkını tanımak ve vergisini ödemek
kay dıy İa ke ndi e k o no m ik , sos y al, dinî ve k ültür e l öze r k liği
n i kor um a hakkın ı e lde etm işbulun uyor du. Bütün bu uy
g ulam a lar ın ar k as ın da, İs lâm d ün y a s ın ın ta r ih in de daha
önce görülen örnekler inden oldukça i ler i ölçüde bir Isfâm-
s iy as et öz de şli ği anlay ışını bulm a k m ümk ündür.
X V I. y üz y ıl ba şlar ında , O s m a nlı İm p a r a to r luğum un he
me n bur nun un dibinde ise, İs lâm ve T ürk ta r ihinin bir baş
ka önem li oluşum u daha g ündem e g el iyo rdu: S ûf î l ik tar i
hinde başka bir örne ğine ne da ha önce ne de da ha s onr a
rast lanı lmayacak bir biçimde, bir sûf î tar ikatını s iyasal güç
ha line dönüştüre r e k 15 02 ta r ihinde İr an'da res me n Safe v îdev letini k ura n Şah lsmail- i Safev l, daha dede si Şey h Ha y
dar za m an ında be nim s e ne n O n ik i İm a m Şiiliği’ni, ta m bir
dev let ide olo jis i h al ine g e tir m işti.70 B u, a r tık İr a n’ın de v let
7 0 S a f e v î d e v l e t i ni n k u r u l u şu v e g e l işm e s i , T ü r k t a r i h i n d e k i c n i lg i n ç o l a y l a r d a n
o l d u ğu g i b i , b u d e v l e t i k u r a n S a h I s ı na i l- İS a f e v î d c , İr a n t a r i h i n i n o l d u ğu k a
d a r T ü r k t a r i h i n i n de ç o k m ü h i m şa h s i y e t le r i n d e n b i r i d ir . B i r s û f î t a r i k a t ı n d a n
b i r de v l e t ç ık a r a n S a h l s m a il - i S a f e v î, t ıp k ı T i m u r g i b i , T ü r k i y e t a r i h ç i l iği n d ep e k ö n e m s e n m e m i şv e ü z e r i n d e d u r u l m a m ı şt ır . Y a l nız c a O s m a n h l a r ’l a m ü c a
d e l e s i ç e r ç e v e s i n d e S a f e v î d e v l e t i d o l a y l ı o l a r a k e l e a l m m ı $ , F a r u k S ü m e r ’ i n d ı
şında CSf l/cvî De vle t inin K ur ulu? ve Gel inme sinde A n a d o lu T ûr k l c r i ’n i n R o l ü, A n
k a r a 1 9 7 6 ) b u m e s e le i le m o t t o g r a f i k d ü z e y d e m e şg u l o l a n b i r T ü r k t a r i h ç is i
h e n ü z ç ık m a m ışt ır . B u k o n u d a ö z e l l ik l e b k . W a l t e r H i n z , U z u n H a şa n v c $ e y h
C û n c y d : X V . y üzy ı lda İra n’ın M il J f Dır Devle/ H al ine >'ü/«cJ i$i , çcv . T. B ıy ık ho ğlu,
A n k a r a 1 9 4 8 , T T K . Y ay .; H a n n a S o h r w e id e , “ D e r S ic g d e r S a f a v id e n i n P c r s ie n
u n d s e in c R üc k v v i r l u m g c n a u f d i e S c h İi ti s c h c n A n a t o l i c n s i m 1 6 . J a h r h u n d e r t " ,
D e r I s l a m , 4 1 ( 1 9 6 5 ) , s s . 1 3 8 - 1 6 4 ; E i k e E b c r h a r d , O s m a n i s c J i e P o l c n ıi lt g c j je nd ie S a f a v i d e n im 1 6 . J a h r h u n d e r t , F r e i b ur g 1 9 7 0 ; A d e l A l lo u c h c , T h e O r i g i n s a n d
D e v e l o p m e n t o f T he O U o m a n - S a f a v i d C o n f l i c t , B e r l in 1 9 8 3 ; J .- L . B ac qu6 - G r a m -
ı n o n t , L e s O t t o m a n s , L e s S a f a v i d c s e t L e a r V o is i ns , L c i d c n 1 9 8 7 . Ö z e l l i k l e şu n a
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 65/202
vç siy aset hay atında O n ik i im a m Şiiliği’nin bir daha g itme
me k üzer e y e r ini aldığı tarihse l bir dö n üm nokta s ı olm uş
tur. Fatımîler’den sonra tarihinde ilk defa böylece bir devle
tin res mi ideolo jisi olar ak İs lâm düny a s ının ortas ına yerle
şen Şiil ik , S ünn i İs lâm ’ın o de v ir de k i en g üçlü tems ilcis i
olan Osmanlı Devleti’nin de amansız rakibi olarak, onun sı
nırla r ının heme n y anıbaşmda y e r ini aldı.
Şii Safev t pro pag andas ı,71 O s m a nl ı Dev let i’nin, hem k e ndi
s inin he m de te baas ının büy ük ç o ğun lu ğun un ina nc ını ve
ay rıca de v le tin me şr ûiy et k a y na ğını tems il e den S ünn i İs
lâm’ın, R a f ı z î ilân ett iği Şiil iğe kar şı s av unmas ını üstle nmesi
ne ve on a k ar şı he m te o lo jik he m de siy as i do ğr ult uda
amansız bir mücadele açmasına sebep oldu. Bu mücadele
15 14’teki Çaldır a n muhar ebes iy le en sıcak safhasını yaşadı.
Bununla beraber bu mücadelenin askerî cephesinden muzaf
fer çık an O s m a nlı padişahı Y av uz Sulta n S elim, her ne kadar
belirli bir süre Safevî propagandasının önünü kesebildi ise
de, bu pr opag anda nın etk iler ini niha î olarak or tadan kaldıra-
ma dığı g ibi, ne Safevî devle tine son v er ebildi, ne de A nado lu
halk ının Sünm- K /ztîkış(Alevî) olar ak ikiy e bölünme s ine e n
gel oldu. Ancak bu tarihten itibaren Osmanlı Devleti, BüyükS e lçuk lula r ’ın B âtınîle r ’e kar şı y ük le nd ik le r i S ünn i İs lâm
müdâf îliği m is y onun un bir benzer ini E/ıI- i Ro/z’a karşı res
me n y ük le ne n bir İslâm dev leti k onum una ge ldi.
d a b k . J c a n A u b i n . “ L A v c n e m c n t d c s S a f av i dc s r e c o n s id c r e ", Moyen Oricnt &
O d a n I ndic n, V ( 1 9 8 8 ) , s s. 1 - 1 3 0. B u k o n ud a T a ha A k y o l 'un şu k i t a b ı, i s ab e tl i
teşhis, ta hl i l ve y or um lar içerir : O sm anh’da ve İr a n’da Me zhe p De vle t, Mil l iyet
Y a y ın la r ı, İs ta nbul 1 9 9 9 . G ör ül d üğü g ib i k it a pta d in v e de v le t il işk is i O s m a nh ’da v e Safe vîlcr’de muk ay es eli bir şek ilde inc ele nmiştir.
7 1 T ür k i y e ’n i n d i n î v c s o s y a l , ha t t â k ü l t ür e l t a r i h i n i n ç o k ı n ü h i m b i r b a şk a o la y ı
d a , s o n uç l a n g ü n ü m ü z d e d e g e n i şö l ç üd e g e ç e r l i l iği n i k o r uy a n S a f e v î p r o p a
g a n d a s ı m e s e l e s i d i r . B u h a d i s e n i n t a r i h i n i n ç o k i y i a y d ı n l a t ı l m a s ı n a i h t i y a ç
va rdır . B u k o nud a bi lg i iç in y uk ar dak i lcr in dışında bi lhassa şu makaley e ba
k ı lm a l ıd ı r : J e a n A ub i n . “ L a p r o p a g a n d e r e l i g ie us e d c s S a f a v i dc s ” , l .c S hiİs me
Unamite (Colloque de Strasbourg cn 1968), P a r i s 1 97 0 , P UE . s s . 2 3 6 * 2 4 3 ; a y n ı
y azar , y uk a r ıd a d ip n o t 7 0'tc z ik r e dile n m a k a le .
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 66/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 67/202
inanları tek bir Osmanlı hâkimiyeti altında toplamaya yöne
lik olma k tan çok, gerçekte Batı empery alizmine karşı bilinç
lendir ip uy andırmay ı amaçlaması ve bu amaca uy g un şekil
de hilâfeti bir siyaset aracı olarak kullanması sebebiyle, hilâ- fetizm diy e a dlandır manın daha doğru olacağı görüşündey iz.
Bu siyasetin, bu k on umunu kısmen A bdülhamid sonrası
dönemde de kor uduğu söylenebilir . A ncak II. Meşrûtiy et’in
yöneticiler i, hilâfet po litik as ının gayri T ürk Müslüman te
baa üs tünde k i başar ısızlığının ortaya çıkma sı üze rine T ürk
çülüğe ağırlık vermek suretiy le yeni bir dönem başlattılar.Bu döne m siyasi alanda olduğu kadar, düşünce ve k ültür
alanında da, İslâm’ın artık temel bir hareket noktas ı olmak
tan çıkar tılıp çıkartılmamas ı k onus undak i çeşitli tavırların
birbiriy le mücadeleye gir işliği, dolay ısıy la Is lâm’ın artık bir
problem haline geldiği y epyeni bir dev rin başlang ıcı oldu.
Bu döne m üs tüne münhas ıran çalışan Ber nard Levvis, Niy azi Berkes ve Şerif Mar din g ibi bil im ada mlar ının analizler i,
imparatorluk zihniyet ve statüsünden milliyetçi modern
cumhuriy ete geçişsürecinde İslâm ve siyaset ilişkis inin ge
lişimini ve aldığı biçimle r i anla mamız k onus unda önemli
ver iler sağlamışlardır .74
Bu geçişsürecinin ideolojis i, K emaliz m olmuştur. Bugün
çeşitli kes imlerce y apılan spek ülatif ve koyu ideolojik tepkisel yor umlar ve tartışmalar bir yana bırakılacak olursa, Ke
»v ( 1 8 7 7 - 1 9 H ), İsta nbul 19 92, T DV Yay.; J acob l.a nd a un un , eski oryantalist
tez paralelinde yazdtgı The Politics of Pan- Islam ( Ox f ord 1990 , Cl a re nd on
Press) isimli kitabı hak kında H ak an Y avuz tar afından yazılan dikk ate değer iki
eleştiri y azısı için bk. "Pan- ls lâınizın'in y anlışy or umla nma s ı 1, bir değer len
dirm e y azısı”, T ürhiye Günlüğü, say ı:1 7, K ış199 1, ss. 84- 92; “ Pan- lslâm kav
ramı neden ter kedilmeli?", Türkiye Gı'm/üg ü, sa y ı:İS , B ahar 19 92 , ss. 15- 20.
74 Bk. B. Lewis, Modern T ürk iy e'nin Do ğuşu, çev, Metin Kıratlı , Ankara 1984,
T T K . Yay., ss. 261 - 270, 3 21 - 331 , 39 7- 420; N. B erkes , 7 'ü/7fi c’de Çtıgt/flsfcıjma,
İsta nbul 1 97 3, ss. 436- 456; özellikle bk. Ma rdin 'in T ürkiy e’de Din ve Siyaset,
Makaleler 3 (İs ta nbul 19 9 1, İlet işini Yay.) i s iml i k ita pta to pla nm ışbir di r i m a
kalesi.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 68/202
malizm, Batı T ürk ler i’nin tek bağımsız devlet i olan T ürk i
ye’de genişölçüde, X IX . y üzy ıl Balı pozit iv is t düşünc es inin
oluşturduğu bir lais izm anlayışı teme linde şekillenen cum
huriy etçi ve milliy etçi bir ideoloji olarak, İslâm’ı genç T ürkiye’nin devlet yönetiminden ve siyasetinden, toplumsal
alanlarından ve hukuk sisteminden tamamiyle ve kesin ola
rak çıkarmış, ona yalnızca toplums al ahlâk, ina nç ve ibadet
ala nını bırak mış, ancak onu da s ıms ıkı bir şekilde devlet
kontr olüne ver miştir.75 Hattâ daha cumhur iy etin ilk y ılla
rından başlayarak, K emalizm’e, k endini İs lâm’ın yer ine koy
duğu, y eni dev letin İslâm’ın yer ine g eçen y eni res mî dini olduğu şeklinde, A. A dnan A dıv ar g ibi ileri g elen bir tak ım ay
dınlar76 ve A hme t İnsel g ibi g ünüm üz araştırıcıları taraf ın
dan ciddi eleştiriler ge tir ilmiştir.77 K emalis tle r’in, O s manlı
döneminde İslâm’ın k işi üzerinde bir baskı aracı olarak k ul
lanılmasına duy dukları tepki s onucu, dini y alnızca bİT v ic
dan meselesi şeklinde g örme le r inin y anlışlığına işaret edenŞ. Mardin, bunun sonucunda oluştur ulan k atı laik lik anla
yışının toplumda yarattığı boşlukları K emalizm’in doldura
madığına dik kati çeker ve hak lı olarak, bu tutum un doğur
duğu te pkinin T ürkiye’de - laik- Müslüman- ik i ulus y aratma
tehlikesine kapı açtığını belirtir .78 Öze llik le 1980’ler sonrası
T ürkiye’de İslâm merkezli tartışmalar, bu bölünm enin pek
de hayal ürünü olmadığını göstermektedir.
75 Bu k onud a $. Mar din’in mak ale ler inden başka iyi bir tart ışma için bk. A hmet
İnse l, T ürk iye T ophmıunuın üuıuıiımı, İst a nbul 1 99 0, B ir ik im Y ay., ss. 110 - 111
vd. Aslında yazarın daha öncc Birikim dergisinde yayımlanmışmakalelerinin
bir araya getiri lmişşekli ola n bu kita p, K em alizm 'in anatizi açısından dikka te
değer y or umlar sunmak tadır.
76 Bk. A. Adıvar, “Interaction of Islamic and western thought in Turkey”, Necr
Eastern Culture and Society, cd. T .C. Y oung, P rinceton 195 1, ss. 1 27- 129 'dan
naklen Mete Tunçay, Türkiye CumJmriyeti'/ule. Teh Parti Yöncteıninin kurulması(J9 23- I93J ), A nkara 1981, Yurt Yay., s . 215.
77 Ilk. A hmet Insel, ss. 114- 117.
78 Bk. Mar din, a.g.c., ss. 234- 243.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 69/202
6. Sonuç
İşte buray a kadar öze l bir şekilde ve ancak çok genel haila-
rıyla ele almay a çalıştığımız, tar ihsel süreç içinde T ürklerin
Islâm y orumu meselesi, g örüldüğü gibi hâlen pek çok bo
yutuy la he nüz bir problemler y umağı halindedir . Biz bura
da bu y umağı çözmekten çok, çözülmes ine yardımcı olabi
leceğini sandığımız kendi perspektif imizi sunmay a çalıştık.
Daha yukarıda da ısrarla vurg ulandığı üzere, bu problemle
rin tarihsel ve aktüel boy utla r ının birbir ine paralel bir şe
kilde, her türlü ideolojik tavır alışve önyargılardan arınmış
bir biçimde çok ciddi etütler le ele alınmas ı gerekiyor. T ür
kiye’nin halihazırdak i bilim ve düşünce or tamı, gerek Or ia
Asya T ürkle ri, gerekse T ürkiy e ve Doğu A v rupa T ürkleri
açısından İs lâm’ın bug üne kadar nasıl anlaşılıp y orumlandığı k onus unda olduğu kadar, bug ünde n s onra nasıl anlaşı
lıp y or umlanacağına dair de ciddi bir f ikir ortaya koy mak
zorundadır. Bu, ancak ve ancak üniversitelerde bu konuda
üretilecek bilims el araştırmalar la m üm k ün olabilecek tir.
Böyle bir bilimsel mesâi, bu topr aklarda y aşamakla ve yaşa
yacak olan insanların hoşg örülü bir bir lik telik sürdürmelerinin bizce en vazg eçilmez şar tlarından biri g ibi görünüyor.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 70/202
L
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 71/202
II. A bdülha mit D önemi Is lâmc ılığınmT arihî A rk a Planı: K lasik Dönem Os manlı
İs lâm ’ına Genel Bir Bak ışDenemesi*
II. A bdülham it ve döne mi gerek düny a, gerekse T ürkiye
Os ma nlı ta r ihçiliğinde ar aştır ıcılar ın hâlâ sık s ık eğilmek
lüzumunu hissettikleri bir devirdir. Özellikle Türkiye’de
K emalist, sol ve sağideolojiler için II. A bdülham it öne mli
bir tartışma k onus u teşkil etmiş, daha y ak ın zamanlar a k a
dar ins anlar ın II. A bdülham it ve dönemine bakıştarzına
göre ide olo jile r ini tespit etme k m üm k ün hale gelmişti. Po
püler ve ak ade mik T ürkiy e tar ihçiliği, bug üne k adar bu k o
nuda sözkonusu ideolojilere mensup bazı eserler verdi.
1980’ler sonrası ise, özellikle de popüler tarihçilikte, II. Ab-
dülh a m it ’in y enide n k eşfedildiği; 198 0 önce s ine nispetle
bazen oldukça yansız,' ama genelde, hâlâ ya eski kötüleyici
y akla şımı ya da buna tepki olarak doğan apolojik tav n s ür
düren, bazen bilimsel, bazen tarih metoduyla alakasız ve
pek fazla de r inlik li olmay an araştırmalar ın y ay ımlandığı ye-
(*) Sultan II. A bdülhamid ve Dev ri Setninen- BUdiriler, I.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih
A r aştır ma la r ı E ns tit üs ü. İs ta nbu l 1 99 4, ss. 107 - 124 .
1 Mesela O rha n K olo ğlu'nun A bdülham it'le i lg i l i iki kita bı bu y ansız y akla şımı
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 72/202
ni bir dönem i oluştura cağa benz eme k te dir denile bilir .2
II. Abdülhamit döneminin hâlâ en i lgi çekici konuların
dan biri, eskiden beri özellikle htiha d- ı İs lâm yahut Batı ta
r ihç iliğinin ter imiy le P a n i s l â m i z m polit ikası ve ikinci olarak
da İs lamcı düşünc e ak ım lar ı olm uştur . P a n i s l â m i z m v e İs
lamcılık konusu, halen hem Batı, hem de Türkiye üniversi
teler inde ve T ürk iy e po püler t a r ihçiliğinde üze r inde çal ışı
lan konulardan biri olmaya devam etmektedir. Bu durum
da, 198 0 s onr as ında İsla mcı har ek etle rin be lirl i bir g ünce l
lik k az anm as ının da bir ölçüde pay ı o ld uğu, bu har ek etle
rin tar ihi kök le r ine e ğilme k ihtiy ac ının d uy uld uğu d üşün ülebilir. Son zamanlarda, P a n i s l â m i z m k o n u s u n d a y a p ı l a n
y erli ve y aba nc ı tezlerde veya y ay ınlar da, bir y a nda n k las ik
B atılı fikirle r y e niden ispata çalışılır k e n,3 B atı’da iler i s ür ül
düğü şekliy le bir P a n i s l â m i z m veya tu iha d- ı İs lâm p o l i t i k a
s ından bahse dilemey eceği, ç ünk ü bu terimle ad lan dırılan
harek etlerin, her İs lâm ülk es inde me y dana g elen anti- em-
pery alist mücade le le r den ba şk a bir şey s ay ılama y ac ağı k onusunda ciddi i t irazlara ve yorumlara da rast lanmaktadır.4
2 A p o l o j i k t a v n s e r g i le y e n le r e ör n e k o l a r a k şu ik i e s e r i g ö s t e r e b i l ir i z : M u s t a f a
M ü f t ü o ğl u , A b d û l h a m i d K ı z ıl S u l t a n m ı ? İs t a n b u l , 1 9 9 1 , 2 c i l t ; a y d ı n T a l ay ,
E s e r le r i v e H i z m e t l e r i y l e S u lt a n A b d û l h a m i d , I s t a n b u l , 1 9 9 1 .
3 B u e ği l im i n e n t i p i k ö r n e ği , F r o f . J a c o b M . L a n d a u t a r a f ı n d a n y a k ı n b i r t a r i h te
y a y ın la n a n T he P o l it i cs o f P a n - I s l a m ( O x f o r d , 1 9 9 0 ) i s i m l i e s er g ö s t e r i l e b il ir .
P r o f . L a n da u , s o n g ü n l e r de T ü r k i y e ' de de ği şi k de ğe r l e n di r m e l e r e t â bi t u t u l a n
b u e s e r i nd e , k e s i n b i r P a n i s l â m i z m ( I s l â m B i r l iği ) p o l i t ik a s ı n d a n s ö z e t m e k t e
v e o d ö n e m i n B a t t s i y a s e t i n i n t e z i n i a y n e n b e n i m s e m e k t e d i r . B u a n l a m d a o l
m a s a d a h i y i ne b ir P a n i s l â m i z m , y a h u t I s l â m b i r l i ği s i y a s e t i n de n b a h s e d il e bi lc -
ce g i g ö r ü şü n de o l a n y e r l i a r a şt ı r m a l a r da v a r dı r : I h s a n S ü r e y y a S ı r m a , 11. A b-
d ü l h a m i d’ i n I s l â m B i r l i ği S i y a s e t i , İs t a n bu l ( t a r i h s i z ) , 1 . bs . , 5 . bs . , I s t a n b u l ,
1 9 9 0 ; C e z m i E s a s i a n, U. A b d û l h a m i d v c I s l â m B i r l iği , I s t a n b u l , 1 9 9 2 .
4 M s l. B k . M . H a k a n Y a v u z , “ P a n i s l â m i z m ' in y a n l ışy o r u m l a m a s ı", T ür k i y e C ün -
f üg ıi, s a y ı 1 7 , K ış 1 9 9 1 , s .8 4 - 9 2 ; a y n ı y a z a r, “ P a n i s l â m k a v r a m ı n e d e n t e r k e d iU
m e l i ? " , T ü r k i y e G ü n l üğü , s a y ı 1 8 , B a h a r 1 9 9 2 , s . 1 5 - 2 0 . B u i k i y a z ı , P r o f . L a n-
d a u ' n u n y u k a r ı d a a d ı g e ç e n k i t a b ı n ı e l e şt ir m e k m a k s a d ıy l a k a l e m e a l ı n m ış
o l u p , g e r ç e k t e n c i d d i e le şt ir i le r o r t a y a k o y m a k l a b i r l ik t e , P a n i s l â m k a v r a m ı n ı
da e le ştirm ek tedir .
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 73/202
işle bizim bura da ele alma y ı is le diğimiz k onu da, esasında
T anzimat’la bir lik te başlay an k ök lü ba tılıla şmacı yenileşme ha
reketler ine bir tepki olarak do ğduğu kabul edilen, fakat II.
A bdülhamit dev rinde daha da belirg inleşmeye başlayarak, on
dan sonra da öze llik le fikri a landa dev am eden İslamcılık ide
olo jis inin tar ihi arka planı, y ani y enileşme döne mi öncesi Ma
sı/? Os manl ı İs lâmî ile ilgili olacaktır. Bu konuyu seçmemizin
temel sebebi, k lasik Os manl ı İslâmî’nin, y ahut başka bir de
yişle, Os manlı merkezi y öne timinin ideolojis inin temeli ol
ması hasebiyle aynı zamanda politik bir araç haline dönüş
müşs iy asallaşmışdevlet İs lâm 'ının, s anıldığının ak sine, İslam
cılık meseles iyle çok y ak ından ilişkili olmasıdır. Bug üne ka
dar y apılan araştırmalar da Islâmcılıh meselesi ele alınırken,
daima T anzimat’la bir lik te işe başlanılmış, T anzimat öncesi
döne min bu meseleyle herhangi bir alak as ının olabileceği pek
düşünülmemiştir . Oy sa, dikkatle bakıldığı zaman, bu ideolo
jinin es asında, y alnız Batılılaşmacı y enileşmeciliğe değil, belki
daha da temelde, geleneksel bir nitelik kazanmışklasik Os-
ınanlı Islâm’ına da bir tepki olarak do ğduğu ve bu y üzden de
haddi zatında y enileşmeci (modernis t) bir nit elik taşıdığı dik
kati çekmektir. O halde nedir klas ik O s ma nlı İs lâm ’ı?
K endi cevap dene memize g eçme den önce heme n şunu
belirtelim ki, böyle bir sorunun cevabını bugün için tam
olarak verebilmek pek çok bakımlardan hiç de kolay bir iş
değildir . B unların en başında da, O s manl ı tar ihçiliğinin he
nüz bu alana tam anlamıyla el atmamışolması, yani Os-
manl ı İmpar ator luğu ve Is lâm i lişkis inin bir problem olarak
her y önüy le y eterli bir şek ilde ele a lınıp tartışılma mış, me
seleler inin ay dınlığa kav uşturulmamışbulunmas ı gelir .5 Bu-
| 5 Cıibb ve B ow cn’in Islamic Society and Tire West (O x for d, 1 950, 2 ci l l) isimli t;i-
.r' nınm ışeserleriyle No rm an Itzk ow itz'in Ottoman and Islamic Tradition
j j (C hic ag o, 1 9 7 2) a dın da k i k it a bı (T ür k çe çe v ir is i, İsme t Öz c i, O s m anlı İm/tar a-
■:$ tor luğu vc İs lâm î G elenek , İs ta nbul , 1 98 9) is imle ri her ne k ada r söz ünü ettiği-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 74/202
nun sebepleri ayr ı bir tar tışma k onus udur. B urada biz im te
şebbüs edeceğimiz k ısa analiz denemes i de, bu y üzde n bir
çok noktaları itibariyle ister istemez henüz farazi (hipote
tik) bir nitelik ar zetmek ten öteye g eçemeyecektir. A şağıdaki satırlar ın buna göre de ğer lendirilmesi doğr u olacaktır.
T ürk ler in, y aklaşık m iladi 900’lerden itibare n peyderpey
İslâm’ı kabule ba şladıkla r ı bilin ir . B u çok öne m li ola y ın,
bugüne kadar, genel çerçevelerin ve siyasi tarih sınırlarının
dışına çıkılar ak hâlâ tef er ruatı ile inc e le nme mişo lma s ı,6
mevcut pek çok problemin derinliklerine inilmeden birta-
kim genel kabuller ve spekülatif açıklamalarla yetinilmesi,7
m i z b u m e s e le y i ç a ğn şt ın y o r l a r s a d a , m u h t e v a o l a r a k d a h a z i y a d e k u r u m l a r t a
r i hi d üzle m i nd e k o nuy u ele a lm ı şlar d ı r . Pr of . H a l i l îna lc ı k ’ı n b i r k a ç m ak a les i
b u k o n u y a y e r v e r m e k l e b i r l ik t e ( M s l . B k . “ İs l â m i n t h e O t t o m a n E m p i r e ",
Cuhura Turcica, V-VI1 (1 9 68 - 1 9 70 ) , s .1 9 - 29 ) b u nla r d a m ese ley i i şar et e t t i ği
m iz düzle mde ele atan y azı lar de ğildir .
6 B u me s e le il k d ef a m e r h u m F u a d K ö p r ü l ü t a r a f ı n d a n T ür )? E de biy a tınd a İlk
M ut a sa vvı f la r ( Is t a nb ul , 1 9 1 9 ) i s i m l i k las i k le şm i şese r i nde A hm ed - i Yesevİd olayıs ı y la e le a l ı nm ı şve d i k k at e d eğer t es p it ler i ler i s ü r ü lm ü şt ü r . M e r h um Os-
m a n T u r an d a , T ür k l e r i n t s l âm ' a g i r i şl e r i n i b ü t ü n y ö nl e r i y l e e le a l a n b i r e s e r
h a z ı r l a y a c a ğın ı, y i n e b u k o n u y a h a s r e t t i ği b i r m a k a l e s i n d e a ç ı k l a m ış ( b k .
“ T ür k l e r v e Is l â m iy e t ” , A Ü D T C F D I V t e n ( 1 9 4 6 ) n a k l e n S e l ç uk l u la r v e İs l â m i
y et, İs ta nbul, 1 9 7 1 , s .1 - 3 1 ), f a k a t b u pr o je s in i g e r çe k le şıi r e m e de n v efat e tm iş
t ir . Ha k k ı D ur s un Y ı ld ı z’ı n İslâm iye t ve T ür k ler (İs t an b ul , 1 9 7 6) ad ı nd ak i d i k
kate de ğer k ita bı İle, Ze kc riy y a K ita pçı’n ın T ûrlîîsta n’da İslâm iy et ve T ü r k l e r
(K ony a. 1 98 9, 2. bs.) ve Yeni /slâm T ârihi ve T ürk istan (İs ta nbu l, 1 99 1, 2 , s.)
i s i m l i eser ler i , k o nuy u s i y as i t ar i h b a ğlam ı nd a e le a la n ç a l ışm ala r d ı r . B u i ti bar *
la , her ne k ad ar m e se leni n s i yas i t ar i h y ön ü nü ar aşt ır ar ak b e l i r l i b i r k at k ı sağ
lamışolsalar da, as ı l tart ışılması v e a y dınlat ı lma s ı g er ek en İs lâm’ın T ürkl er ara*
sı nd a yay ıl ışy ol la n v e m et ot lar ı, onla r ar a sı nd a nası l b i r m a hi y et k a za nd ı ğı hu
suslar ı b u eser ler d e s özk onus u ed i lm e m i şt i r . Ya lnız E m el E s i n k ı sm en k ü l t ü r
tar ihi aç ısında n T ürk le rin İs lâm’a g ir işle rin i, İsl âmiy et’ten Önce ki T ürk K ültür
T ârihi ve Islâm’a G ir i j (T ürk K ültürü El- K itabı, II. ci lt , ı/b’de n ay rı bas ım, İsta n
b ul , 1 9 78 , s .1 43- 1 8 3) i s i m l i m a k a les i nd e b i r ö lç ü d e e le a lm ı şt ır .
7 B u tür spekülat i f açık lam alar daha çok 1 98 0’lcr önces i T ürk iy es i 'ndck İİdeo loj ik
ç alk ant ılar ın hak i m o ld uğu yı llar d a m i l l i ye t ç i k es i m e m en su p b i l i n i ad am lar ı t a
r af ı nd an y ap ılm ak t a, t em el t ez o lar a k T ür k ler i n İslâ m ’d a n önc e d e ona ç ok ya
k ın din i İnançlar g eliştirdikle ri, b u se beple İs lâm’ın T ürk ler ar as ında zo rla nma »
dan ka bul g ördüğü i ler i s ürülme kte y di (m s l. bk . İbra him K afe so ğlu, T ürk Mil l i
K ültür ü, İs ta nbul, 19 77 ; ay nı y azar , T ür k /h lâm Sentezi , İsta nbul, 19 85 ; H ikm et
T any u, İslâmlık tan önce Türklerde Tek Tanrı İna nc ı, A n k a r a , 1 9 8 0 ) .
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 75/202
T ür k ta r ihç iliği iç in doğr us u şaşılac ak bir d ur um dur . B u se
beple T ür k le r in İs lâm’ı k ab uller i, hâlâ pek çok y anı k ar an
lık bir konu olarak durmaktadır.
Bun un la be rabe r, Karahan l ı lar la bi r l ik t e i lk MüslümanT ürk De v leti’ni tarih sa hnes ine çıka ra n T ür k ler in büy ük bir
ço ğun lu ğu iç in İs lâm’ın g ide r ek g ene l k a bul g öre n bir din
haline g e ldiği, çeşitli T ür k dev letle r inde de res mî din o ld u
ğu tar ihi bir v ak ıadır. B azı ba k ım la r da n Os m a nlı Dev leti’nin
k ökünde b uldu ğum uz B üy ük S elçuklular ise, XI . y üzy ıl ın
ik in c i çey reği iç ind e be lir li ta r ihi şar tlar ın şev kiy le S ünn i İslâm’ın kalesi Maveraünnehir bölgesinde Islâm’ı benimsedi
ler.8 B u olay, S ünn i İs lâm’ın ta r ihinde pek çok ba k ımlar da n,
fakat özellikle de siyasi ve kültürel açıdan büyük bir dönüm
noktası oldu. Ç ünk ü bu tarihten it ibaren T ür k siyasi hima
y es inde y aşamay a başlay an O r ta doğu İs lâm düny a s ın da bu
sayede Elıl- i S ünne t m ez hebi, g üçlü ve destek b uldu. B u
olay, S ünni İs lâm’ın s iy as alla şma s ür e cinde de öne m li bir d ö
nüm noktas ı oluşturur. Ç ünk ü böy lece, Os ma nhlar a kadar
uza nac a k ola n k öpr ünün bir ay ağı daha inşa e dilm işoluy or
du. B u suretle T ürk dev let lerinin siy as etlerinin temel ideolo
j is i ha line g e lme k le ön e m li ölçüd e g üç le ne n S ün n i İs lâm,
hiç şüphe y ok ki O s m a nlıla r ın say es inde İs lâm düny a s ının
X V I. y üzy ıla k adar r ak ips iz g üc ü o ldu. X V I. y üz y ılda ise, İs
lâm ta r ihinin bir ön e m li olay ı daha y aşandı: 1 5 02 ’de resmen
İr an ’da S afevi D e v le ti’ni k ur a n Şey h Sa fiy y üddin- i E r debili
ha ne da nı, Şiiliği de s iy as al laştırma k s ure tiy le bu g e nç devle-
8 B u k o n u n u n , m ü n h a s ı r a n B üy ü k S e l ç uk l u la r 'a ta h s is e d i lm i ş m o n o g r a f i le r d eb i le i k i'C ıç s a y f a d a n d a h a f a z l a b i r y e r t u t m a d ı ğı h a y r e t l e g ö r ü l ü r ( i n s i . bk .
M e h m e t A . K öy m e n , B ü y ü k 5cfçııfclu /»n/jcjröforfugH T arihi l : K u ru lu şDe v ri , A n
k a r a , 1 9 8 9 , 2 . b s . , s . 2 1 - 2 3 ; a y n ı y a z a r , S c /çuf cf u D e v r i T ü r k T a r i h i , A n k a r a ,
1 9 8 9 , 2 . b s . . s . 5 - 7 ; ay r ıc a h k . O s m a n T u r an , S e l ç u k l ul a r T arih i ve T ıl rk- fs lânı
M e d e n i y e t i , A n k a r a , 1 9 6 5 ( b u r a d a m e s e l e b i r i k i p a r a g r a f l a g e ç i şt i r i l m i şt i r . ) ; I.
K a f e s o ğl u , “ S e l ç u k l u l a r ” , IA . D o l a y ıs ı y l a b u m ü h i m t a r i h i o l a y ı n d a na s ıl ve
h a n g i şa r t l a r d a c e r e y a n e t t i ği , h e n ü z d o ğr u d ü r ü s t b i l i n m e m e k t e d i r .
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 76/202
lin resmi ideolojisi haline getirdi ve Osmanlı Sünniliğinin
en amansız rakibi olarak tarihte yerini aldı.9
Yukarıdan beri özetlemeye çalıştığımız bu öne m li tarihsel
sürecin nasıl başladığı, yani İslâm’ın Türk topluluklarınahangi nitelik ve şan lard a u laştığı, çeşitli so syoek on om ik ve
kültürel yapılara sahip bulu na n bu toplu luklard a nasıl an la-
şılıp hayata nasıl geçirildiği, bunlar arasında kazandığı ma-
hiyet meselesi sanıldığından çok büyük önem taşır. Çünkü
Osmanlı Devleti de dahil olmak üzere, genellikle Türk dev-
letlerinde merkezi y öne timlerin ve halk kesim lerinin İslâmîtelakki ve inançları tamamiyle bu şartlar ın ü rü n ü d ü r.10
H erhalükârda bu gü nk ü bilgilerimize göre genel olarak İs-
lâm’ın Orta Asya Türk topluluklarına İran Suf! mektepleri
aracılığıyla, özellikle de Horasan Melametiliği’ne mensup
Iranlı ve Türk Sufller kanalıyla ulaştığı bilin ir.11 Karahanlı
9 Bu ko nu da msl. bk. W aller Hiı ız , Uzun Hasan ve $cyh Cüneyd (XV. Yüzyılda
Iran’ın Milli Bir Devlet I/aline Yükselişi) çev. Tevfik Bıyıklıoğlu, Ankara, 1948;
Faruk Sümer , SafcvI Devletinin Kuruluşu ve Geliştnesindc Anadolu Türklerinin
Rolü, Ankara 1976, Selçuklu Tarih ve M ed en iyd i E nst i tüsü Yay.; Adcl A louchc,
The Origins and Development o f the O l toma n-Safavid C onf l ic t , 1 9 8 3 ; H a n n a
Sohrweide, “Der Sieg der Safavidcn İn Persien und seine Rückwirkungen auf
die Schiiten An atoliens im 16. Ja hr h u nd ert”, D er Is lâ m , 41(19 65) ; M , Sehabed
din Tekindag, "Yavuz’un Iran Seferi*', TD, 22 (19 67 ), ss. 505 8; E lke E berhard ,
Osm anische Polemik gegen die Safaw iden im 16. Jahrhu ndert. Freiburg 1970; Be-
kir Kütükoğ lu, “Les re la tions enire 1’Em pire ot tom an cl l i r an dan s ia seconde
moitic du XVle siècle". Turcica, VI (19 75 ), ss. 1 28145; I. BeldicéanuStcinherr,
'La regne de Selim Ier: Toumant dans la vie politique et rcligietıse de I Cınpirc
ottoman*'. Turcica. VI (1975), ss. 3449; Adcl Allouchc, Tlic Origine and Deve
lopment o f tlie Ottoman-Safavid Conflict (1500-1555), B erlin 1983; J.L. B acqué
Grammont , U s Ottomans. Les et leurs Vbisins (1514-1524), ParisIstanbul 1987;
Jean Aubin, "1'Avcncmcni des Safavidcs reconsidéré”, Mqyen Orient & Océan
Indien , V (19 88), ss. 1130; J. A ubin, “La p olitique orien tale d e Sclim Icr”, Res
Orientales {Ii ineraire d’Oricnt (Hommage â Claude Cahcn)J, VI (1994), ss .
197216.
10 üu i t ibarla çok yönlü araşt ırmalarla büıü n b u nok taların açıklığa kavu şturu l-
ması için hâlâ çok çalışmaya ihtiyaç vardır. Bu büyük ihtiyaca rağmen haliha-
z ı r durumunda Türkiye ta r ihç i l iğ in in bu öneml i konu üs tüne kafa yormaya başlad ığ ı söylenem ez.
\ l tik. Kö prülü, İlk M iitasaw ijW , s .1318.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 77/202
lar’m Is lâm ’ı kabul e dişle r ini anlatan m e şhur Tezfeire- i Satuh
Buğra H an , bu sufl rengin tarihi bir belgesi olması itibariyle
çok değer lidir .12
B üy ük bir ço ğunluğu g öçebe bir hay al s ürmekte olup, daha
önce Şamanist, Budist ve Ma nıheis t mis tik k ültürler in tecrü
besini yaşamışbuluna n, öneml i bir k ısmı, A rapça bilme k bir
y ana, ok uma- y azma da hi bilmey en T ürk topluluk lar ının, Ma-
v er aünnehir’in g elişmişkültür merkez lerinde y aşay an he m
cinsleri gibi k itabî İslâm’ı gereği gibi kav ray ıp yaşay abilmeleri
imk ânsızdı.13 Bu yüzden, geleneksel şifahi k ültür ün hâkimi
y etindeki bu insanların İslâm’a ısınmaları, bas it le ştirilmişmis
tik bir y oldan, başka bir deyişle, İslâm’da n önce alışık olduk
ları usullerle g erçekleşebildi ki , bu y olu da onla ra Horas an
Melametiye mektebinden y etişmişA hmed- i Yesevi ve halifele
ri açıtlar .14 İşle bu y üzde n o nla r ın Or ia A sy a T ürk topluluk ları arasında İslâm’ı y er leştirme itibar iy le oy nadıkları rol, tarihi
bak ımından s on derece büy ük bir önem arzeder. Çünk ü, ister
istemez eski geleneksel kalıplarla ifade edilmek ve yorumlan
12 Bu çok önemli tar ihi belg enin metni, as lında bu eser üzerine bir dil çalışması
niteliğinde olan şu kitapta bulunmaktadır. R. Barkley Shavv, A Skctch oj The
Tur/d Language as Spohcn in Eastern Türkistan (Kashgar and Yarkcnd), Lahorc1875, Eser hakkında ilk ve galiba son ciddi bilimsel araştırma ise şudur: l:er-nand Grenard, "Satuk Buğra İlan Menkıbesi ve tarih", çcv. Os man Turan, SfJ-fiıitfufar ve İslâmiy et, s. J 47- 187.
13 Bu sürecin bu şekilde gerçekleşmesi as lında son dcrccc tabiîdir. Islâm'ın ko-nar- göçer Oğuz boy lan arasında yay ılmaya başladığı 900*lû y ıllar ın canlı şahidi olan Ibn Fadlan, bu konuda bizlerc çok canlı vc çarpıcı örnekler vermektedir. Bu it ibarla onun sey ahatnamesi, eşi bulunmay an bir belge niteliğini haiz
dir. Mesela o eser inin bir yer inde. Oğuzlar dan çoğunun, henüz A lla ha gerçekolarak inandıklar ı için değil, yurtlar ından geçen Müslûmanlara y aranmak için'“Lailahe illallah" dediklerini, küçük ve büyük abdestten sonra temizlenmediklerini ve bazılarının kendisine “Rabbımızın karısı var mı?" diye sorduklarını yazar (bk. O/tuncu Asırda Türkistan'da Bir İslâm Seyahati: İhtı Fazlan Seyahatnamesi, haz. Ramazan Seşcn, İstanbul, 1975, s.25).
14 Bk. Köprülü, İlk Mutasavvıflar, s.49-62, 71-82. Köprülü buradaki fikirlerindenbazılarını, Islâm Ansiklopedisi'ne yazdığı " Ahmed Vtscvi" maddesinde tashih etmişve A hmed Yesevi ile halifelerinin r olünü daha belirg in olarak göstermiştir.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 78/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 79/202
İşte A na do lu’nu n kuzey batısında X IV y üzy ılın başlar ında
bir uç bey liği olarak tar ih sa hnesine çıkan Os ma nlı Devleti,
böy le bir İslâmî g eleneğin varisi idi. Bu vak ıanın en çarpıcı
göstergesi, bey liğin k ur uluşdöne minin, k lasik Os manlı ve-
kayinamelerinde A bdalan- ı Rum y ahut Rum A bda lla r ı tabir
edilen, Ahmed- i Yesevi S uf îliğinin tems ilcile r inin menkabe-
leriyle içiçe tasv ir olunmas ıdır.17 Me r hum E K öprülü’nün
bunda n y ıllar önce ortay a k oy duğu ve bug ünk ü araştırma
lar ın kuv vetle des teklediği üzere, bunla r 1240’taki Babai is
y anı denilen büy ük dini- sos y al pa tlamay ı gerçekle ştiren
k ad r on un üçünc ü kuşa k la n tems ilcileriy diler . Bu tar ihi
olay da çarpıcı g erçek şudur ki, Iranlılaşarak kendiler ine ya
bancılaşmışA na dolu S elçuklu mer kezi y öne liminin y ıkılışı
nı hedefleyen bir ideolojinin mensuplan, tıpkı kendileri gi
bi henüz T ürkmen gelenekler ini kor uyan bir başka devle
tin, Os manlı Beyliği’nin k ur uluşunda rol aldılar.18
ko nar- g öçerl ik ien y er leşikl iğe g eç mişbir k ısım ha lk ın da Is lâm anlay ışı hal ine
g elmiştir . B u mese le ta bi î k i T ürk iy e'de A levi- Be ktaşi ke s im in te şek kül süre
c i y l e ç o k s ık ı b i r şe k i ld e i r t i b a t l ı d ır v e h e n ü z b u k o n u d a c i d d i v c d e t a y l ı b i
l imse l ça l ışma lar T ürk iy e ’de me v cut değildir .
17 A sıty>a$azadc T ari lıl , Ki lab- ı C iJıa/ımim a (N e şr i), TevariJı- i A l- i O s m a n ( O r u ç
B cğ) g ibi , O s m an lı De v letİ'nİn ku r uluşdön e m ini anla tan i lk O s m a nlı vekayi-
n a m c l c r i , he m e n t a m a m i y l e , A b d a l M u s a , G e y i k l i B a ba , A b d a l M u r a d v b.
R u m A b d a l l a r ı t a b ir e d i le n v e B a ba i ha r e k e t i n in m e n s u p l a n o l a n b u de r v i şv c
şe y h l e r i n m e n k a b e l c r i n i v e O s m a n l ı y ö n e t i m ç e v r e l e r i y l e o l a n i l i şk i l e r i n i
nak led er le r ( bu me s e le nin g enişbir şe k ilde ta r tışıldığı b ir ça lışma iç in bk . A .
Y aşar O c a k , “ L cs m il ie u x s o uf is d a ns le s t c r r iıo ir e s d u B e y li c at O t t o m a n et le
p r o b l öm e d e s A b d al a n- ı R u m " , T he O t t o m a n E m i ra t e ( 1 3 0 0 - 1 3 8 9 ) , Inst i tute
f o r M e d i te r r a n e a n S t u d i e s , e d. E l iz a b e t h Z a c h a r i a d o u , C r e t e U niv .
P r e s s , K e t h y i nn o n 1 9 9 3 , s s .1 4 5 - 1 5 8 ( B u m a k a l e n i n T ür k ç e 's i , s ö z k o n u s u k i
t a b ı n O s ma nlı Be y liği adlı T ürk çe çe v ir is inde (T arih V akf ı Y urt Ya y ın ları , İs
t a n b u l 1 9 9 7 , s s . 1 5 9 - 1 7 2 ) b u l u nm a k t a d ı r .
1 8 B u n l a n n h e m e n t a m a m ı n ı n , m ûr i d l c r i il e f i il e n A n a d o l u v c R u m e l i 'd e k i f et ih
l ıarck et ler ine k at ı ldık lar ı , hat tâ ba zı lann ın O s ma nlı B ey l iği adına bizzat- fet ih
l e r y a p t ı k l a r ı, y u k a r ıd a z i k r e d i l e n r e s m i k a y n a k l a r d a a n l a t ı ld ı ğı g i b i , k e n d i
ar al ar ında te şek k ül e de n, s on r ad an B ek taşi g ele neği için de V7fflvc<n<ı/ıu- d e ni
l e n m c n a k ıb k i t a p la r ı n d a d a t e f e r r u a tıy l a n a k l e d i li r . A y r ı c a m u h t e l i f t a h r ir
defter ler ine de ya nsımıştır (bu k on uda öze l l ik le bk. Û. L üt f i B ark an, “ ist ila
de v rin in k olon iza tör T ürk der vişleri" , V D, I I ( 1 9 4 2 ) , s . 2 7 9 - 3 5 3 ) .
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 80/202
Os manlı Beyliği arazisinde buluna n bütün T ürk me n boy
lar ının bu insanlara kuvvetle bağlı bulunmala r ının bir s ebe
bi de budur. Bazıları okuma y azma dahi bilmey en T ürk men
reisleri olan ilk Osmanlı beylerinin, aynı sosyal tabanamensup olmalar ı sebebiyle bunla r ın İs lâm anla y ışlarım pay
laşmaları son derece tabiî idi. B u yüzdendir ki onlar için z a
viyeler açtılar, vakıflar tesis ettiler, kendilerine imtiyazlar
tanıy ıp toprak ba ğışladılar .19Böylece hem şahs en bağlılık ve
sevgi duy dukları bu şeyhlere minnett ar lık la r ını göstermiş,
hem de onlar ar acılığıy la y önettik ler i T ürk me n boy lar ı üze
rindek i hâkimiy etler ini meşrulaştırmışoluyor lar dı.
B ütün bunlar ın anlamı şudur: Bey lik döneminde Osman-
h iktidar çevresiyle, yönetilen zümreler arasında İslâmî an
layışve yor umlay ışfarkı yok tur; çünk ü yönetenler ve y öne
tilenler arasında henüz zihniy et far klılaşması mey dana g el
memiştir. Her iki kesim de aynı sosyo e k onomik ve k ültü
rel tabanda yer almaktadırlar. İşte s özk onus u bu far ksızlık,aşağı yukarı Y ıldırım Bayezid (1389- 140 2) döneminde n it i
baren, toprak lar ın g enişlemes ine paralel ola ra k s iyasi ve
idari y apının kompleksleşmey e başlaması, dolayısıy la Os-
manlı sultanlarının ve bürok ras inin daha çok k ita bî İs lâm’a
dayalı S ünni Müs lüma nlığın hak imiy etine tabii bir şekilde
geçmeler i sonucunda farka dönüşmey e başladı. Y ani baş
langıçta her ik i kes imi kendinde birleştiren kabilevi ha lk İs
lâmî , farklılaşan yönetici kes imde yer ini, giderek mer kez i
yetçi bir nitelik kaza nmay a başlay an y apı gereğince, ar lık
birkaç y üzy ıldır siyasallaşma sürecini tamamla mışkitabi
Sünniliğe bıraktı. XV. y üzy ılda bu geçişsüreci tamamlandı.
B unda, daha başlang ıçta Os ma nlı bürok ras is ine ihtiy acı
olan elemanları yetiştir mek üzere planlanan ve geliştir ilenmedreselerden yetişme ulemanın r olü her lür lü tartışmadan
19 Dk. Barkan, a.g.m., s.280 v d.; Ocak , “Zaviyeler ", V D, X II (19 78 ), s.256- 259;
Oca k, A . Yaşar- Farukî, Sürey y a, “Zav iye",*M.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 81/202
varestedir. Çünk ü bu siyasallaşmışSünnil iğin tam bir dev
let ideolojis i haline gelmesi, onların katkısıyla gerçekleşe
bilmiştir.20
A slına bakılır sa, bu sürecin bu şekilde gelişmesi son de
rece tabiî idi. Çünk ü k üçük bir aşiret be y liğinin, başarılı bir
siyasetle ve je opolitik k onum unun sağladığı avantajlar ı iyi
kullanarak, gerek fetihler, gerekse ilhak yoluyla toprakları
nı ve hâkimiy et alanını genişletmesi, onu ister istemez yer
leşik ve merkeziyetçi bir devlete dönüşme y e zor lamıştır . Bu
ise hem iht iy açlarını çoğaltıp f ark lılaştır mış, hem de sis
temli ve sağlam bir şekilde kur umla şmay ı g erektirmiştir. Bu
k urumlaşma da T ürk ve İs lâm siyasi g eleneğinin y anında
ikinci temel uns ur g öre vini yapan İs lâm ise, çok tabiî ola
rak buna gücü yetecek olan s iy as allaşmış ve k ur umla şmış
Sünnilik idi. Konar- göçer hayatı teşkilatlay an, kavramlar ı ve
kurumlan ancak o tarz bir sosyal yapının ihtiyaçlarına göre
teşekkül eden ve g enişkapsamlı bir evliya kültü etrafında
oluşan halk İslâmî, böyle bir devletin ihtiy açlarına y etme
yecekti ve yetmedi.
İşte öze llik le X V y üzy ılın ik inc i y ar ısından, y ani Fatih
Sultan Mehmed (1451- 1483) zamanından itibaren geçerli
olmak üzere, Osmanlı İslâmî denildiği zaman, bundan anla
şılması gereken, X V I. y üzy ılda artık her alanda olduğu gibi
ideolojik alanda da doruk noktasına çıkan bir devletin mer-
20 Bu mesele genel çizgileriyle bugün için bilinmekle beraber, üzerinde ayrıca
mo nog ra fik çalışmalar y apılmas ı şart olan önem li bir k onudur. B ugüne k adar
kla sik döne m O s ma nlı medreseler i ve ulema üze rine y apılan çalışmalar ge nel
likle k ur uml ar ta rihi çer çeve sinin dışına çıka ma mışolup asıl muhtev ay a ine
memiştir . O s ma nlı medre se ler inde ok utul an k ita pla r ın İslâm bili m ve düşünce
tar ihindek i yeri, Os ma nlı ulema sının İslâm bilimler ine k atk ılar ının nicelik ve
niteliği, klas ik Os ma nlı ulema sının lipolojis i. devlet ideolojisine k atk ısı, devlet
siy as etindek i yer i g ibi bir y ığın mesele hâlâ ye ıcrincc ay dınlatılmam ıştır. Bu
k on uda bir de neme nit el iğinde o la n şu çalışmay a bk : H ulus i L ek esiz, Osmanlı
ilm i Z ihniy et inde Değişme (T eşchhûl- Gcl işmc- Çözûlmc, XV .- XV lt. y üzy ılla r ), ba
sılmamışmaster tezi, Hacettepe Üniversitesi, Tarih Bölümü, Ankara, 1989).
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 82/202
kezi yönetim ve iktidar çevrelerinin tam anlamıyla s i y a s a l
laşmış Sü nn i liği , d iğer b ir deyişle, Osmanlı Sünniîiği’dir.
İşte bu siyasallaşmış Os manl ı Sünn i l i ğ i , çok tabiî olarak
bürokrasin in eğit im k u ru m lan d u ru m u n d ak i m edreseleraracılığıyla klasik Sünniliğin hemen bütün teorik ve pratik
niteliklerini devraldı. Örfi hukukun belirli alanlarının dı-
şında, Osmanlı toplumunun siyasi, idari, sosyal ve hukuki
teşki lat lanmasını gerçekleşt i rdi . Özel l ikle Fat ih Sul tan
Mehmed devrinde, eski Bizans’ın başkenti İstanbul’u mer-
kez yaptıktan sonra tam bir imparatorluk ideolojisine dö-nüştü. Yalnız Osmanlı tarihinin değil, genelde İslâm ve
Türk tarihinin de en önemli olaylarından biri olan bu dö-
nüşümde artık ulema, bilhassa Fatih’le birlikte tam bir dini
bürokrat konumuna geçmiş ve temel görevi, imparatorlu-
ğun Müslüman tebaasının dini eğilim ve organizasyonunu
gerçekleştirme, hukukî ihtiyaçlarını karşılamanın yanında, belki daha fazla, ik tidarın b ü tü n hareket ve faaliyetle rini
meşrulaştırmaya odaklan m ıştır.21 O sm anlı u lem asın ın bu
konumu ve özelliği, onu Emevi ve Abbasi devirlerindeki,
devletten bağımsız klasik İslâm ulemasından ayıran en ba-
riz özelliklerden ve ulemanın tarihindeki en büyük deği-
şimlerden biridir.
XVI. yüzyılın ilk çeyreğine, yani Yavuz Sultan Selim
(15121520) devrine kadar yalnızca elıli lıüfr'e yani H ıristi-
yan dünyaya karşı mücadele misyonunu üstlenen Osmanlı
Sünniliği, bu yüzyılın başlannda, İran’da Safevi Devleti’nin
21 Ulem anın fonksiyon ve statü sü ha kk ınd a msl. bk. Albe rt H. Lybyer, Osmanlı
İmparatorluğunun Yönetimi, çev. Seçkin Cılızoglu, İstanbul, 1987, s.191201;Gibb*Bowen, /slamic Society a n d T h e W e s t , 11, 81*113. Biz şahsen, Osmanlı
ulemasının dini bürokrasi elemanı haline getirilmesinin, Osmanlı lmparator
lugu'nda, Ortaçağ İslâm dünyasının hiçbir yerinde rastlanmadık bir düzey vc
yaygınlıkta gerçekleştiği, bu yüzden de Osm anlı ulem asının, eski dön em ule-masının İslâm bilimine katkıları göz önüne alındığında, onların yanında birhayli aşağılarda yeraldığı kanaatindeyiz.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 83/202
k urulma s ıy la başlay an Şii pro pag anday a karşı y eni bir mis
y on y ük le ndi: Ehl- i Ra fz ’a kar şı müc ade le .22 Bu müca dele
bir y andan S afev i İran’a, diğer y anda n o nun A na do lu’daki
muhatabı ola n konar- göçer T ür k me n zümr ele r ine karşı y ü
rütüldü. Dini bir cila altında.cereyan eden bu siyasi müca
delenin teorik temeli, Osmanlı medreselerinde çok eskiden
beri ok utulma k ta ol up, O s m an lı S ünnil iği’ne ana istikame
tini vere n, X IV y üzy ılın ünlü alim le r inden S adettin- i Tafta-
zani (öl. 1395)’nin eserine Ömer Nesefi tarafından yazılanŞer iıu’l- A k aid idi.23 Y azıldığı döne mde k i şidde tli di nî cere
y anların etk is iy le g ene llik le S ünnilik dışı İs lâm mezhe pler i
ne karşı çok k at ı ve ho şg örüs üz bir ta k ım y arg ılar ı ihtiv a
eden bu k itabın, Os manlı S ünn iliğinin tam bir dog matizme
dönüşme s inde k i r o lünün büy ük olduğu kanaatindey iz.
İşte bu teorik te melden hareketle, O s manl ı Dev leti ile g iriştiği rekabet ve üs tünl ük pol it ik as ını, dini ze mine dayalı
ideolojik propag andalar la te hlike li boy utlara ulaştıran Safe
vi y öne tim inin de etkis iy le, Raf ıziliğe karşı y ür ütüle n bu
müca dele çok ser t ol du.24 Şuras ı bir g erçektir k i, bu çifte
22 B u mü c ade l en in , E hl- i S ün n et i l ahiy at ı aç ı s ın dan t eo r ik t em el in in kur ul mas ında , z a m a nın şe y hülis lâm ı İbn K cınal 'İn pa y ı epey faz ladır. O n u n v er diği fet
valar (msl . bk. Elke Eberhard, Osmtnt iscJıc Polemik gegen dic Safawidcn im 16.
Ja l u i ıu nde rt , F r c i bu r g 1 9 7 0 , s .6 2 - 6 3 ; A l lo u c h c , OUoman- Safav id C onf ict, s .170-
173} ve ka leme a ldığı risaleler (bk . Kesoil- i İbn K ema l, İs ta nbul, 1 31 6) hay li
s ert y ar gı lar iht iv a e t mekt e v e k am uo y un da da epey c e et k i l i o l makt ay dı.
23 O s m a nlı ulcmas ınca çok tutu la n Scrhu'l- A kaid'in de şerhleri y apılmışo lup, en
me şhur u, K estel i A bdu l lah Efe ndi (X V I. yy.) tar af ından y azı lan Kcsfcf î Ser-
lıi*dir. Bu eser in, Ehl- i Sünnet ina nçla rını öğre nme k ba k ımında n g ünüm üzdede ter cih edilme kt e o lduğu d üşünülürs e , ne k adar büy ük b ir etk iye s ahip bu
lu n d u ğu k ola y ca a nla şılır. Scrhu'l- A kaid v e y az an hakkı n da gen iş v e f ay dal ı
bilg i için bk. T aftaza ni, ^e rlıu’l- A/ıaid (K ela m İlmi ve Islâm A k a id i), haz. Süley
m a n U luda ğ, İst anb ul, 19 82 , 2. bs., s.62- 87.
24 X V I. y üzy ılın başında Safevi De v lcti'ni k ura n Şah İsm ail'in, O s m an lı mer ke zi
y e tçil iğin in topr ağa y er leştir ip vergi to pla m a k o n us un d a k ona r - g öçe r T ür k
men zümr ele rini zor lamas ı so nucu do ğan huz ur s uzluğu ist isma r amacıyla
başlattığı y oğun me siy anik pro pag anda, A na dol u'da s on dcrece e tk ili oluyo r
ve pek çok isy anın çıkm asına yolaçıyo rdu Ay rıca pek çok T ürk me n oymağı
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 84/202
mücadele, Osmanlı merkezi yönetimine uzun vadede paha
lıy a malolmuştur. Ç ünk ü bir y anda n K ızılbaş(A lev i) z üm
reler artık kesin olarak Osmanlı merkezi yönetimi ile her
türlü diyalogu keserek kendi içlerine kapanıp birtakım hu
zurs uzluk lar ın malzemesi haline g elirk en, diğer y andan, bu
tür siyasi g elişmeler sebebiy le a r tık e s ne k liğini ka y bede n
O s ma nlı S ünn il iği’ne kar şı çeşitli s osy al ta banlar a day alı
başka tepki ve m uha le fe t çev re ler i de o lu şt u. 25 B öy lec e,
özellikle Kanuni Sultan Süleyman devrinde ortaya çıkan bu
çevreleri etkisiz hale getirmekte merkezi yönetimin elinde
bir baskı aracı haline dönüşe n b u s iyas allaşmışS ünni lik , artık her türlü ge lişime kapalı, hiçbir es nek liğe ve dina miz me
geçil vermeyen savunmacı ve tutucu bir karaktere bürün
dü;26 tam anlamıyla devletle özdeşhale geldi.
Bu İslâm anlay ışı, büt ün bir X V I., X V II. ve X V III. y üzy ıl
lar boyunca bu yapısını Osmanlı iktidarının koruyucusu ve
yerini yur dunu bıra kıp İran'a göç etmişti. Bütün bunların önüne geçememe
nin v erdiği telaşve s ıkıntı, Os manlı merk ezi y önetim ini “K ızılbaşolm uş”T ürkınenler’e karşı çok sert bir mücadcle içine itti. Verilen fetvalar, bu zümreleri tamamen kafir statüsüne sokuyor ve canlarının, kanlarının helal ve kendileriy le savaşmanın cihad olduğunu bildir iyor du.
25 Bu konuda msl. bk. A. Yaşar Ocak, “Les rea ctions socio- religicuses contrcl'id£ologic officielle ottomane et la question de Zendeqa ve llhad (heresie etatheisme) au XVlc siccle”, Turcica, XXUXXU1 (1991), s.71-82; aynı yazar,“Ideologic officielle et reaction populaire: un aperçu general sur les mouve-nıent et les courants socio- religicux â lepoque de S olimaıı le Mag nifiquc", So-
liman le Magni/iquc cf Son Tcnı s, Ecole du Louvr e, Paris, 1992, s.185- 194; daha genişbilgi için bk. aynı yazar, Osmanlı Toplımtunda Zındık vc MûJJıidlcr(XV- XVIf. yüzy ıllar). Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 1998.
26 Aslına bakılırsa, Emcvi saltanatının ilk y ıllar ından başlay arak Abbasi İmparatorluğu boyunca çok genişbir süreç içinde çok tabiî olar ak siyasi vc kültürelamiller sebebiyle teşekkül ve bugünkü anlamda bir doktr in haline g elmişklasik S ünnili ğin, Os manlı hrıparator luğu'na nasıl bir nitel ikle, hangi kanallar laintikal ettiği, hangi etkilerle vc ne yollardan siyasi bir ideoloj i hal ine dönüştüğü, doğrusu çok c iddi bir meseledir. Bu meseleyi bir yandan teor ik planda olmak üzere, Osmanlı döneminin ahaid alanındaki telif, tcrcemc vc şerhleri, di
ğer yandan da pratik alanda iç ve dışsiyasi gelişmeleri ve devletin geçirdiği yapısal değişimleri nazarı dikkate alar ak incelemek suretiyle ancak herhalde
belli ölçüde anlayabilmek mümkün olacaktır.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 85/202
me şrulaştırıcısı hüv iy etiy le s ıms ıkı bir şekilde muhafaza et
ti. Bazı ulema ve sufî çevrelerden gelen, bu katı çemberi
kırma ve bir ölçüde de olsa esneklik getirme çabaları, XVII.
y üz y ılda k i Kadızcıdeliler Hareketi gibi, hiçbir hamleci ve
g üçlü düşünce potansiy eli o lma y an, c iddi bir ilm i ve fikri
muhtevay a day anma y an k aba sof talık göster iler iy le k arşılık
buldu.27 A s lına bakılırsa, s özk onus u ulema ve s ufî çevrele
rin de ciddi bir fikri ve ilmi muhtevaya sahip olduklarını
söy ley ebilmek m üm k ün değildir.Buraya kadarki açıklamalarımızı özetleyecek olursak,
k las ik döne m O s m a nlı İs lâm î ha k k ında şim dil ik şunla r ı
söyleyebiliriz: Osmanlı Islâmmın, Osmanlı Devleti’nin bey
lik döneminde tipik kabİlevi halk İslâmî'n dan y ola çıkarak,
siyasi, idari ve sosy o- ek onomik g elişmeler e par ale l bir şe
kilde ule ma nın nüfuz ve gay retiyle tedricen k itabileşip k urumlaştığı ve kendi y üksek k ültür ünü, düşünce s ini ürettiği
tarihi bir gerçektir. X V y üzy ılın ikinci y ar ıs ından itibaren,
merkezileşme nin tabiî bir sonucu olarak k ur umla şmışbu
İslâm, bir y andan dev let k av r am ına k uts allık bahşederek
merkezi otoriteye ve onu temsil eden Osmanlı hanedanına
da kutsal bir meşruiy et k az andırır ken,28 öte y andan, o nun
27 XV II. yüzy ıldaki K adızadclilcr hareketi diye bilinen sözde din î tasfiye hareketi, gerçek anlamda bir fikri nitelik ve kaliteden yoksun taın bir siyasi istismarve taassup hareketi olup bugunc kadar müstakil olarak birkaç çalışmaya k onuolnn\ şu>r. Bvmları şöy k sıralayabiliriz: N. Öztürk , Isîanıic Orthodoxy A n ıo n g
T h e Ottomans i n T h e ScvcnteeıUİı Century W it h S p e c ia l Rcfcrcncc <o T he Ç)ddi-
Zûdc Movement, Edinburgh 1981 (bas ılmamışdoktora tezi); A. Yaşar Ocak,“XV II. yüzy ılda Osmanlı lmpar alor lugu'nda dinde tasfiye (puritanizm) teşebbüslerine bir bakış: Kadızadclilcr harekeli", T K A , XV INXXI/1- 2 (1983), s.208-226; Maddine Zilf i, “The Kadızadelis: Discordant rcvivalism in sevemccnıh-ccntury Istanbul“,JNES, 45 (1986), s.251- 269: Scmiramİs Çav’uşofchı, The Kıı- dızade movcmcnl: An attempt of Şcriat- minden reform iri The Ottoman Empiıe, Princeton, 1990, basılmamışdoktora ıczi.
v 28 Bu kutsal meşruiyet, bil indiği üzere, ilk Os manlı vekay inamclcr inde lekrar*lamııakta olup Osman Ga zi’nin g ördüğü ve $cyh E dcbali'nin y orumladığı, Os-
ii h d il hi i d il lt t ü düğü ü i d ü h “ ü ”
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 86/202
siyaset aracı olm ak g ibi çifte bir f onk s iy on icra etmiş, neti
cede devletle özdeşleşmiştir . Burada unutulm am as ı g er eken
çok önem li nok ta, bu özdeşlik te de v letin bas k ın oluşu ve
bunun s ağlanmas ında, ule ma nın unutul m a z ro lüdür. Bu
özdeşleşmede, kuts allaşmışde v le tin bekas ı he r şey den önce
g eldiğinden, başg österen her tür lü f ar k lıla şma eğil im i, bu
bekay ı zedeleyebilecek klas ik dey imiyle nizam- ı âlemi bo
zabilecek potans iy el tehlike olar ak alg ılanm ış,29 bu nu n
önüne geçebilmenin, ancak ve ancak mevcut yapıyı sıkı sı
kıya k or uma k la m üm k ün o labilece ği düşünce s i, de v letin
her k ademes inde y er etmiştir. B unun tabiî s on ucu ise, Os-
manlı dev let y apısındaki m uhafa za k ârlaşma , k e ndi ni her
türlü değişime k apama ve buna par alel ola rak da İs lâm a n
lay ışında tam bir do g mat izme dön üşm e olm uştur . B izce Os-
manlı Impar at or luğu'nun ide olo jik v e k urum s al y apıs ını, iç
ve dışpolitik as ını ger çeğe en y ak ın bir biç im de a nla m a nın
y olu, şu anda anc ak farazi çerçevede if ade e de bildiğim iz bu
va kıayı enine boy una ele alıp tar tışma k tan g eçme kt edir. Bu
konuda, her meseleyi ayrı ayrı inceleyen monografik çalış
malara ihtiyaç vardır.
İşte şim di bur ada, k las ik O s m a nlı İs lâm’ına da ir bu g enel
hatlı, kısa ve birçok problem ihtiva eden analiz denemesini
ortaya koyduktan sonra, sorulması gereken soru herhalde
şu olacaktır. K las ik O s m a nl ı İs lâmî ile II. A bdülham iL dön e
mi Is lâmc ılığı’m n ilg isi ne o labilir ?Bu s or unun cev abı ile i lg i l i ipuçlar ı bize göre, T anzi
h a di s cs i y l e s e m bo l l e şt i r i lm i şl i r . O s m a n l ı D e v l e t i n e , k e n di n e m a h s u s ö z e l l i k
l e r i n i k a z a n d ı r a n p e k ç o k u n s u r g i h i , b u " r ü y a " h a d i s e s i d e a n t i k O r t a d o
ğu ' n u n k ö k ü T e v ra t'a da y a n a n s i y a s i b i r m o t i f i d i r ( bk . Ki l a b- ı M u k a dde s , D a ni -
«1 , IV . 4 - 2 2 ) v e O s m a n l I l a r d a n ö nc e d e k u l l a n ı l m ı şt ı r ( b k . K ö p r ü l ü , O s m a n l ı
D cv le f r 'n in K u r u lu s u , A n k a r a , 1 95 9, s .7 ) .
2 9 O s m a n l ı m e r k e z i y ö n e t i m i n i n d a h a Şe y h B e d r e d d i n o l a y ı n d a n i t ib a r e n , d e v l e
t in r e s m î id e o l o j is i S û n n i l i k ’t e n h e r a y r ı lm a e ği l i m i n i z ı n d ı k l ı k v e m ü l h i d l i k l c
i thaın e dere k eıı ağır şek i l lerde ce za landırm ıştır . X V I. y üzy ı l bu tür o la y lar la
d o l u d u r ( b k . O c a k , y u k a r ı da 2 5 n o l u d i p n o t ta z i k r e d i le n b i r i n c i m a k a l e ) .
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 87/202
mat’la birlikte yüksek bürokrasi ve aydın kesimi arasında
Os ma nlı İmpar ato r luğu’nun gerilemesi olay ının sebepler i
ni teşhis k onus unda belir mey e başlay an tavırlar da ortaya
çıkmaktadır. Bu tavırlar, merkezi yönetim tarafından daha
Lale Devri’nden itibar en askerî alanda başlat ılan y enileşme
hareketlerinin yeters izliğinin fark edilmesiy le birlikte, esas
problemin başka alanlar da y atıyor olm as ının düşünülm e
siyle su yüzüne çıkmışve özellikle Batı’yı tanıma imkânını
bulan aydın bürokrat kesiminin kafalarında giderek bir“İs lâm pr oblemi” y er etmey e başlamıştır. B öylece yavaşya
vaşbelir tilen çevrelerin bir kes iminde İslâm, hiç şüphesiz
kısmen de Batı’dak i İslâm aley htarı Or y anta liz m’in ve pozi-
tivist ak ımların etkis iy le, O s manlı İmpa rator luğu’nun g er i
lemesinden sorumlu tek suçlu olarak sanık sandalyesine
otur tuldu.30Tanzimat’tan sonra Osmanlı bürokrasi ve aydın çevrelerin
de belir ginleşen, Osmanlı İmparatorluğu’nun gerilemesinden
İslâm’ı sorumlu tutan bu eğilimlerin karşı çık tıkları İslâm as
lında, onların pek farkında olmadıkları, Osmanlı merkezi ik
tidarı ile özdeşleşmişve bu sebeple de tabiî olarak siyasallaş
mışve muhaf azakârlaşmışbu geleneksel İslâm, yani klasik
Osmanlı İslâmî (yahut S ünniliği) idi. Tanzimat’tan sonra Batı
lılaşmacı y enileşme taraftan Osmanlı aydınları ve bürokratla
rının suçlu sandalyesine oturttukları İslâm’a karşı tavırlartnı,
bu çerçeve içinde değerlendirmek daha gerçekçi bir y aklaşım
olacaktır. Burada bir parantez açarak, başta Mustaf a Kemal
A ta türk olmak üzere, Cumhur iy el’in kurucu kadros unun İs
lâm’a bakışını da bu açıdan değerlendirmenin doğru olacağı
30 Ziy a Paşa’nm ünl ü
Din- i Islâm pa- bcnd- i ter akki imişdiy or lar
Ev vel y oğidi işbu rivay et yeni çıkdı
beyti o za ma nlar belirli bir a y dın çev res inde ge çerli olmay a başlayan bu ka na
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 88/202
nı belir telim.31 Onlar İslâm’ı sorg ulark en, k anaat imizce teorik
İslâm ile klasik Osmaıılı Islâmını birbirinden ayırmıyorlar,
bugün bizim, doğru bir yargıya var mak için mutlak a birbi
rinden ayrı mütalaa edilmes i ger ek tiğini düşünd üğümüz bu
iki olg uyu tek bir hadise gibi g örüy or lar dı.32
İşte bu ik i olg unun far klı şey ler o lduğunu, II. A bdülhamit
döne minin Namık K emal ve Ziy a Paşa g ibi İslamcı edip ve
ay dınları ile, Şehbenderza de A hme d H ilm i, Şey hülis lâm
Musa K âzım ve Said Halim Paşa g ibi be lir li bir Os manlı İs
lamcı ay dın kes imi g örmüşler ve aradaki farkı vurg ulayar ak
İslâm’ın “mani- i terak ki” olmadığını, aksine, bilim i, düşünceyi telkin etliği halde, zamanla M üs lüma nla r ın bu y olu bı
rak ıp sk olastik düşüncey e kapılar ak geri k aldık lar ını anlat
maya özellikle iht imam göstermişlerdir.33 Onlar , genelde İs
lâm âleminin, özelde Osma nlı lınparaıor luğu’nun ger ileme
sinden mutlakiyet rejimlerinin de sorumlu tutulması gerek
tiğini, gerçekte İslâm’ın ins an hürr iy etini baskı a ltına alan
hiçbir rejime açık olm adığım da izaha çalışmışlardır. A ynıtavrı, Babanzade A hmed Naiırı, Mehmet A k if (Ersoy ), İsma
il Hakkı (İzmir li) , İsmail Fenni (E r tuğr ul) ve Şemseddin
(Günaltay) gibi Meşrutiy et dönemi Is lâmcı ay dınlar ında da
görmek bizi şaşırtmıyor.34 Bu İslamcı aydınların görüşlerini
31 Bu noktayı Robert Mantran, Encyclopedic dc l'/sl dm’ın İk inc i ba s k ıs ına y azdığı
“Ata türk “ maddes inde şöyle vur g uluyo r. “Advc rsaire dc l'tslûm el du s aHanai,il s’csi aeharne l'un ct l autrc q u’il jug e ait res ponsable dc la dcc ada ncc dc l'Em-
pirc ouoman”.
32 Prof. Şerif Mar din, başta Mustafa K emal A tatürk olm ak üzere, C um hur iy e ti
kur an diğer K cma list lcr ’in bu t av rının, "Os ma nlı Mifllıalle Inll ff m i” de diği, te me
linde popüler İsl âm'ın yat tığı kültüre kar şı duy duk la r ı am ipa tid e n k ay na k la n
dığını beliT iir (bk. $ crif M a îdin , T ürkiy e’de Din vc Siyaset (Makaleler : 3 ), Is tan
bul, 1991, s.71- 80).
33 A bdülham id dönemi Islâmcılarmm bu meselelerle i lg i li yaz ılar ından bazıları,
şur ada y ay ımla nm ıştır : T ürk iye'de /sldmcılı/j Düşünccs i: Mcfin ler/Kis iltr r, lıa z. Is-
ınail K ara, İs ta nbul, 19 86 , l. cilt.
34 Bk. f l.g .t, Istanbul, 198 7, U. cilt.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 89/202
temellendiren ve k endile r ini bir yerde Batıcı yenileşmeciler-
le kesiştiren nokta, onların da, s özünü ettiğimiz Osmanlı Is
lâm’ına karşı oluşları idi. B unun, daha başka hus uslar bir
yana, özellik le üç m ühim göstergesi vardır:
1) Bunların, Osmanlı lslâmının geleneksel siyasi kurumu
olan saltanat re jimine k arşı çıkarak, Islâm! bir k urum ola
rak alg ıladık lar ı meşveret'e day alı me şruti rej im istemeler i,
2) Geleneks el İslâm’ın k ültürel muhtev a ve k urumla rmın
çoğunu reddedip, İslâm’ı ilk devirler in saf lığına y eniden kavuşturar ak or ijinal haline döndür me y i amaçlamalar ı, yani
Sdeji l ik,
3) Gelenek sel İs lâm’ı, dolayısıyla Os ma nlı Is lâm’ının ka
rak ter istik niteliği olan tak lidi teıke dip, yaklaşık X. y üzy ıl
dan beri kapalı olduğu v ars ayılan İçliha d K apıs ı’m yeniden
açarak İslâm’ın bilim ve düşünce hay atına işlerlik, canlılık,üreticilik ve yaratıcılık kazandırmak amacını gütmeleri.
O halde sonuç olar ak kanaatimizce şunu söyley ebiliriz: II.
A bdülhamit dönemi İslamcılığı (tabiî ki dolay ısıyla Meşruii-
yet İslamcılığı) bütünüy le Os ınanh İslâm’ına karşı bir tepki
hareketidir. Bu yüzden de esas itibariyle modenıist (ycnileş-
meci) bir akımdır. Bu itibarla g örünürdeki bütün Batı karşıtı
tavrına rağmen, yenileşme yanlısı olduğu için, T ürkiy e tari
hinde modernist fikir hareketleri çerçevesinde mütalaa edil
melidir . Osmanlı İslâm’ı ise, y alnız T ürk siyasi tar ihi veya
düşünce tar ihi açısından değil, T ürkiye’de İslâm’ın geçmişi
ve geleceği nok tasından da çok ciddi bir biçimde tartışılması
gereken, y alnız bilims el bak ımdan değil, pratik olarak da
büy ük fayda sağlayacak bir meseledir. Osma nlı tar ihi araştı
rıcılığı artık bu mesele üzerine de dik katle eğilmelidir.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 90/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 91/202
G ünümüz T ürkiyes i’nde ts lâmî DüşünceninBir Tahlil Denemesi ve Tarih Perspektifi*
Son on y ıldır düny amızı meşgul eden önemli olaylar a bir
göz gezdir ildiğinde, bunlar ın en başta g elenlerinden biri de
hiç şüphes iz, uz un bir s us k unluk dev re sinden sonra İslâm’ın y eniden gündeme g elişidir. A slında M üs lüma n ülk e
lerden Batı A vrupa ülk elerine giden göçmen işçiler ve ora
larda teşekkül eden Avrupa menşeli k üçük İslâmî cemaatler
sebebiyle A vrupa kamuoy u y aklaşık bir otuz yıldır İslâm ile
y üz yüze bulunuy ordu. Fak at asıl, 1979 y ılında beklenme
dik bir şek ilde patlak ver ip sonuçlanan Iran İslâm İhtilali,
bütün dikkatleri yeniden İslâm üzerine çekti ve bir k orku
yarattı. Bu hem Hıris tiyan, hem de Müslüma n düny a için
şok oldu. Çünk ü bu iht ilali gerçekleştiren İslâm’ın Şii kolu,
hem kendi tarihinde hem de dünya tarihinde o zamana ka
dar benzeri görülmedik bir biçimde bir ihtilalin temel ide
oloj is ini oluştur uy or du. Üstelik, yalnız kendi adına değil,
bütün düny a Müslümanları adına k onuşuyor ve mesajlar ını
(*) Bu yazı , Dünden Bugüne Islâm Dünyasında Zihniyet Degisiklihlcri vc Ça g daşla i*
ma Sempozyumu (Bursa, 16-17 Haziran 1990). Ensar Vakfı, Bursa, 1991, s. 141-
156)na sunulan bildirinin yeniden düzenlenmişbiçimidir.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 92/202
bütün dünya M üslümanlarına yöneltiyordu.
Bu, Batı dünyasında böyle bir çıkışı beklemeyen siyasal
ve entelektüel çevrelerde “İslâm’ın yeniden dirilişi” olarak
değerlendirildi ve Japonya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne varıncaya kadar, gizli haber alma örgütleri, üniversite-
ler ve araştırma enstitüleri çok yoğun bir şekilde, Oriyanta
lizm’in tersine klasik Islâm’ı değil, yaşanmakla olan İslâm’ı
siyasal, ideolojik, sosyolojik, psikolojik ve antropolojik açı-
lardan Türkiye de dahil bütün İslâm dünyası genelinde
ele alıp incelemeye başladılar. 1980’li yıllar içinde yığınlamünferit ve kolektif araştırma yayımlandı ve yayımlanmaya
devam ediyor.
Bu çaba Batı dünyasının, 1920’li, 30’lu ve 40’h yıllardan
bu yana şöyle böyle siyasal bağımsızlığına kavuşmakla be-
raber, kendisine ekonomik ve kültürel açıdan bağımlı, her
biri bir Batılı ülke olma özentisi ve uğraşı içinde bulunanİslâm ülkelerinde, yeniden uyanmış gibi görünen İslâm’ın potansiyel gücünü, niteliğin i ve nihayet kendi çıkarların ı
ne ölçüde etkileyebileceğini anlama çabasıydı.
Iran İslâm İhtilali Türkiye’de de bütün dikkatlerin yeni-
den İslâm’a çevrilmesine sebep oldu ve İslâm yanlısı, İs-
lâm’a karşı çevrelerde bu çevrelerinin niteliğine göre ikifarklı sonuç ortaya çıkardı:
Bir taraftan, XIX. yüzyıl pozitivizminin etkisiyle oluşanİslâm aleyhtarlığı geleneğini hâlâ sürdürmekte olup, İslâm
hakkında onun kendi kaynaklarından çok, yozlaşmış ve ge-lenekselleşmiş halk Islâmlığı gözlemleriyle, Batı’daki oriyanıalistik yayınlara dayanan bir kısım aydın kesimi ve ba-
sında, bir İslâm korkusuna yol açtı. Bu korku, günümüzdehâlâ ara sıra şiddetlenerek sürüp gitmekte olan “irtica"kampanyalarına dönüştü. Diğer yandan Müslüman halk veaydın kesiminde ise, İslâm’ı yeniden anlayıp keşfetme ve buyolla kendi kimliğini ortaya koyma konusunda birtakım gi
92
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 93/202
rişimlere vesile oldu. Bu gir işimler çeşitli çevrelerce T ürk i
ye’de uzun zamandır s us k un bulunan İs lâmî düşüncenin
- zayıf da olsa- bir çeşit uy anma s ı, be lk i dir ilme işaretleri
şek linde alg ılandı ve y or umla ndı.
1980’ler sonras ında bu bir bir ine zıt tavır alışları anlamak
ve özellik le bunlar ın T ürkiy e’deki İs lâmî düşünc enin g elişi
mi üzerindeki etkilerini tespit edebilmek için, Cumhuriyet
Türkiyesi’nin kuruluşyıllarına kısaca bakmak yararlı ola
caktır. Cumhuriyet döneminin 1950'lere kadar olan devresi,bas ının da y ar dımıyla, her alanda İs lâmî düşünc enin ve ya
şantının dev letin s ıkı tak ip ve hattâ zaman zaman müdaha
lesine maruz kalmasıyla karakterize edilebilir. Bu sebeple
bu döne mde gerçek bir İs lâmî düşünce faa liy etinden söz
edilemez. Bu devre, halkın, jandarma korkusu ve hapis teh
likesiyle y üzy üze k alma pahasına İslâm’ı g izli k apaklı öğrenmeye, üze r inde düşünmey e ve y aşamay a çalıştığı bir
devredir. Bu devrede İslâm, tamamiy le geleneksel ve muha
fazakâr kalıpları içinde, lam anlamıyla bir halk Müslümanlı
ğı niteliğiy le şu ik i zümre aracılığıyla y eni nesillere aktarıl
maya çalışılmıştır. B unlar, taşradaki son Osmanlı medresele
rinin bakiyesi olan taşra ulana s ı ile, yeni rejime rağmen gizli gizli devam eden sûfi çevrelere mensup taşra şeyhleri idi.
Yeni r e jimin baskılarına duy duğu te pk iler sebebiy le, ister
istemez tepkisel bir n ite lik kazanan, bu y üzde n de geleceğe
y önelik , hamleci, üretici ve y aratıcı olmak tan çok, g ele nek
sel y apıy ı k or uma k ve y aşatmakta titizlene n muhaf az ak âr
nit e lik li bu halk İslâm’ını 1 9 40’lar ın ve 19 50’lerin nes iller ine ulaştıran bu ik i zümre y e b ug ünk ü T ürk iy e’nin M üs lü
ma n ha lk ı ve ay dın k es imi çok şey ler borçludur. Başka bir
dey işle, İs lâmî düşünc e bug ünk ü v ar lığını bu ik i ara zümr e
saye sinde k azanmıştır. B ug ün b üy ük bir k ısmını, toplumsal
k öke n itibariy le taşra ka s abala rının orta s ınıf ına veya kırsal
k i l ki Y ük k İlâ ’l d İl hi t
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 94/202
Fakültesi’nden y etişenlerin oluşturduğu g ünümüz Türkiye-
si’nin Müslüman aydınları, sözkonusu bu aracı zümrelerin
tezg âhından geçmişler , A rapça ve Farsça öğrenmişle r, bir
anlamda da olumlu ve olumsuz yanlarını bu iki zümredentevarüs etmişlerdir. Onla r böylece Cumhur iy et nesilleri için
de, devre dışı kalan eski geleneksel k ült ür ve düşünce biri
kimiy le yeniden bağlantı k urmay a çalıştılar. Bunda ne ölçü
de başarılı olup olmadıkları tartışmaya açık bulunmak la bir
likte, kesin olan bir şey varsa, bu yeni Müslüma n aydınların
hocalarına benzemedikleri ve onlar g ibi düşünmedikleridir .
Onlar artık klasik Osmanlı ulemasından çok farklı idiler ve yeni bir Müslüman ay dın tipini temsil ediy orlar dı.
Bunların karşısında, yönetici elitin T anzimat’tan beri s ü
regelen geleneksel Batıcı eğilimlerini s ıkı sıkıya k oruyan ve
kendilerini Cumhuriyetin kurucu neslinin tabii vârisi sa
yan, çoğu yabancı ok ullarda okumuşveya en azından iyi
bir üniversite eğitimi almışg üçlü bir entelektüel kesim bu
lunuyordu. 1960’lardan sonra bu kesimin yeni bir ortağı
daha devreye girdi: Marksist aydınlar. Marksist kesimin -ta
mamının denilemese bile en azından çoğunluğunun- o za
manlar mücadelesi mevcut düzene karşı gibi g örünmek le
beraber, bir bakıma da İslâm’a karşı idi. Bu çevre mens upla
rı, T ürkiye tarihinde ilk defa, sözünü ettiğimiz bu yeni tip
Müslüman ay dınlar tar af ından g eliştirilmey e çalışılan İslâmî düşüncenin g ündemine siyasal, sosyal ve ekonomik meseleleri getirdiler. Bu, T ürkiy e’de İslâmî düşüncenin bu me
selelerde hazırlıksız olduğunu ortaya çıkardı. Klasik İslâmîkaynaklarda istedikleri referansları bulamayan Müslümanaydınlar, öteki İslâm ülkeler inde yapılan yayınlara yöneldiler. İşte 1960’lar sonrasında İslâmî çeviri edebiy atı böyle
başladı. Kuzey Afrika, Mısır, Pakistan ve benzeri İslâm ülkelerindeki Müslüman aydın ve düşünürlerin bu meselelerle ilgili eserleri, pek de itinalı olmayan çevirilerle Türkçe’ye
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 95/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 96/202
Müslüman aydınlarca ihtiyatla karşılandı. Bu tarihin mahi-
yeti hakkında sağlam bilimsel bir yargıya sahip bulunmasa
lar da, gelenekten gelen bir davranışla, İran’ın İslâm adına
yaydığı mesajların gerçekte klasik bir Şii propaganda olupolmadığı sorusunu bu aydınlar sürekli sorup durdular. Bu-
na rağmen bu ihtiyatlı tavır onları laik aydın ve basın çevre-
lerinde “Humeynici” olmakla suçlanm aktan kurtaramadı.
İşte sözkonusu bu etki sebebiyle, bugün Türkiye’de
1980’lerden beri Müslüman aydınlar tarafından yayımla-
nan telif ve çeviri olmak üzere kitap ve makalelerin büyükçoğunluğu İslâm’ın siyasal yönünü ele almaktadır. Başlan-
gıcından günümüze kadar gerek tarihteki İslâm devletleri-
nin, gerekse teorik olarak İslâm’ın siyasal yapısı İncelen-
mekte, bir “İslâmî devlet” modeli çıkarılmaya uğraşılmak-
tadır. Bu çeviri literatürünün bir kısmının, muhtelif İslâm
ülkelerinde mevcut yönetimlerle çatışma halinde olan “İs-lâmî hareket” liderlerinin kaleminden çıkma, bilimsel ol-
maktan çok ideolojik yaklaşımları ihtiva eden ürünler ol-
duğu özellikle dikkati çeker.
Kanaatimizce “İslâmî rejim” gibi, tarihte ve bugün birbi-
rinden çok farklı nitelikler gösteren izâfi ve kaypak, son de-
rece teorik bir meselenin bu suretle ağırlıklı olarak günde-me sokulması, öncelikli olarak üzerinde durulması gereken,İslâm’ın sosyal, bilimsel, fikri ve kültürel muhtevasıyla ala-
kalı devasa meselelerin geri plana itilmesi gibi büyük bir
yanlışın kapısını açtı. Bugün eğer İslâm düşüncesine yeni bir canlılık, yeni bir yol, yepyeni bir yapılanma kazandırıl-
mak isleniyorsa, bunun altyapısını bu meseleler üzerindeüretilecek fikirlerin oluşturucağını unutmamalıdır. Dolayı-sıyla Müslüman aydınların İslâm’ı münhasıran siyasal bir re-
jim olarak algılayan ve algılatmaya çalışan bir mesainin içi-ne girmekten kaçınmaları ve belirlilen alanlara yönelmeleriTürkiye’de sağlam ve sağlıklı bir İslâm düşüncesinin gelişli
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 97/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 98/202
mî düşüncenin laik çevrelere yönelik bir savunma psikolo-
jisinden henüz kurtulamadığ ının , bir başka deyişle, esas
potansiyelini, üretici ve yaratıcı yönünü harekele geçirecek
seviyeye henüz tam anlamıyla erişemediğinin bir göstergesiolarak değerlendirilebilir. Burada şu söylenebilir ki, böyle
bir durumun bir bakıma Türkiye’de henüz yerleşememiş fi-
kir özgürlüğü ile ilgili bir yanı bulunmakla beraber, esas
mesele, klasik İslâmî dönemdeki, meselâ Abbasîler devrin-deki kalite ve seviyede bir İslâmî düşünce alılımmm Türki-
ye tarihinde geleneğinin bulunmayışından kaynaklanmak-tadır. Osmanlı döneminin İslâmî bilimler ve düşünce açı-sından, klasik dönemi aşmak bir yana o ölçüde bir bilim vedüşünce hayatı ortaya koyduğunu söyleyebilmek gerçekten
çok zordur. Osmanlı Devleti’nin militarist merkeziyetçi ya- pısının buna elverişli olmadığını unutm amak gerekir. Her
türlü değişik ve muhalif düşüncenin nizamı âlem için birtehdit unsuru olarak görüldüğü, devletin bekasının her şe-yin üstünde tutulduğu bir devlet yapısında bilim ve düşün-ce çiçeklenırıesini beklemek ne ölçüde doğru olabilirdi?
Yakın geçmişte, yani son Osmanlı döneminde ise, İslâmîdüşünce atılımı namına yeterli ve güçlü olmasa da görü-len ferdi teşebbüsler, derhal eski gelenekselci muhafazakâr
Müslüman ve ulema çevrelerinin, Osmanlı dönemindeki zendeka ve ilhcıd ithamlarına benzer bir şekilde, bid’cıtçilik
ve modernistlik suçlamalarıyla karşılaşmış ve sindirilmiştir.Bu noktada, eski Osmanlı geleneksel tepkiciliğinin fazla birdeğişikliğe uğramadığı çok belirgin bir şekilde ortaya çık-maktadır. Yakın tarihte Yüksek İslâm ve İlahiyat menşeli
aydınlara sözkonusu muhafazakâr çevrelerce gösterilen tep-ki ve suçlamaların, mahiyet itibariyle Osmanlı dönemindekilerden hiçbir farkı yoktur.
İşte 1990’lı yılların sonuna kadar Türkiye’de İslâmî dü-şünce açısından durum kaba ve genel çizgilerle budur. Geç
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 99/202
lig imiz 1980’li ve bitirmekte olduğumuz 1990’Iı yıllar, yal
nız öteki İslâm ülk elerinde yaşayan ay dın ve düşünürlerin
değil, Müs lüma n T ürk ay dınlar ının da önüne her geçen
gün yeni yeni meseleler ve sorumluluklar koymakladır.
Bunları geçmiş, bug ün ve gelecek çizgis inde şu üç ana grupta
toplayabiliriz:
BizzaL İslâm’ın kendis i ile, yani teorik muhtevas ı, tarihi
ve kültürü ile ilgili, temel ve acil nitelikle olanlar,
İslâm düny asını tanımakla ilg ili olanlar,İslâm’ın ve İslâm düny asının Batı ve Batı medeniy eti ile
ilişkisine aiı olanlar.
Birinci grupta toplanan meselelerin başında, “Nasıl bir İs
lâm?” sorusu geliyor.Türkiye’de bugünkü Müslüman aydın
lar, kendiler ine intikal etmişolan geleneksel İslâm'ı artık
sorgulama durumuna gelmişgörünüyorlar. Öyle görünüyorki tarih, İslâm’ın ana kay naklarındaki temel öğretilerinin et
rafında tarihsel süreç içinde kültürle şmişve bir anlamda
böylece gelenek selleşmişİs lâm anlay ışve y or umlar ının
eleştirici bir gözle değerlendirilmesi g ibi s on derece güç,
ama o nispette kaçınılmaz bir görevi onlara yüklemiştir .
A slında 1980’lerden bu yana T ürkiy e’de, bu istikamette
Islâm üzerinde analizler yapmaya çalışan birtakım çevreler
ortaya çıkmıştır. Fakat daha çok gençlerden oluşan ve ya
yımladıkları birtakım dergiler etrafında toplanan bu genç
çevrelerin, sağlam ve zengin bir bilimsel tabandan ve daha
önemlisi, genişve bütüncü bir tarih perspektifinden yok
sun, İslâm’ın tarihsel bir ik imini bilinçli bir şek ilde ihmal
ederek birtakım tepki duygulan içinde çok teorik planda
düşündükleri ve tam bir tasfiyeciliğe g ittikleri g örülüyor.Nitekim bu yüzden sık sık aşırılığa saptıklarını gözlemleye
biliy oruz. Bu aşırılık onları, Batılı yazarların kullandıkları
anlamda değil, ama kelimenin gerçek anlamıyla tanı bir fun
d t li t ki liğ bü ü dü ü Çü k ü İlâ ’ kök i
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 100/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 101/202
sunda - şu son on y ılda çev irilerden edinilen yetersiz imaj
hariç tutulursa- fazla bir şey bilmedikleri bir gerçektir. Teş
his yerindeyse, bugünün Müslüman Türk aydınları, o ka
dar ileri bir iletişim çağında y aşamalarına rağmen, bu ko
nuda, pek beğenmedikler i Ostnanlı dönemindeki meslek
taşlar ından daha g eridedirler . Bize göre bunun sebepleri
muhtelif olmak la birlikte, belki en başta, Cumhuriy et reji
minin daha en başında tercihini Batı’dan y ana yapmışolma
sı, dolayısıyla Islâm ülkelerine olan ilginin azalmaktan daötede, ortadan kalkmas ı gösterilebilir . Oysa İslâm dünyası
hakkında sağlam bir bilgilenme, yukarıda birinci g ruptaki
meselelerin çözümünde Müslüman ay dın ve düşünürlere
vazgeçilemez katk ılar sağlayacağı gibi, Müslüman milletler
arasında ortak kamuoy u geliştirmede, asgari müşter ekler
oluşturmada en büy ük yardımı temin edecektir.Üçüncü gruba, y ani, özellikle çağımızda daha da büyük
bir önem kazanan Batı dünyası ve Balı medeniy eti ile ilişki
ler meselesine gelince, bu konudaki en temel problem, Batı
medeniyetini onun emperyalist yanıyla özdeşleştirerek bü
tünüyle reddetme, onu asla uzlaşılmaz hasım olarak görme
meselesidir (Samuel Hunting ton’un tezi, aynı durumun İslâm için Batı’da da söz konusu olabileceğini g östermekte
dir). Tepkisel olarak ortaya çıkan bu reddediş, kanaatimizce
İslâmî düşünceyi kendi dışındaki her k ültürde n soy utla
mak gibi tehlikeli bir tavırla sonuçlanacağı ve bir anlamda
onu bir tür lü içinden çıkamadığı do nm uşluğa dev amlı
mahkûm etmek olacağından, böyle bir konuma düşmektenolabildiğince kaçınmak gerekiyor. Zaten sosyolojik olarakda her iki kültürün birbiriyle temasını önlemek mümkündeğildir. Çünk ü aşağı yukarı bir yüz elli senedir Balı k ültürü zaten taklitçilik yoluyla yoz bir şekilde İslâm dünyasınınher tarafına nüfuz etmiştir. O halde İslâm dünyası vc Müs
lü d l b şi dd dişt k dil i i l k k
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 102/202
zorundadırlar. Bunu bugün yapmazlarsa yakın bir gelecekte
yapmak zor unda kalacaklardır. Y apılacak olan şey, onu ken
di gerçekleri, dinamik le r i ve ta r ihi gelişimi içinde doğru
kavramak ve ondan yararlanmak olmalıdır. XIX. yüzyıl ve
XX. y üzy ıl başları Müslüman ay dın ve düşünürle r in , Batı
empery alizminin acılarını derinden yaşamışkişiler olarak
Batı kültür üne karşı takındıkları tavrı o dönemle r için a nla
mak mümkündür, ama bugün bu zihniyetin devamı için
hiçbir sebep y oktur. Zira İslâm klasik döne mindek i büy ük
medeni ve kültürel hamlelerini kendi kendini hapsederek
değil, çevre kültürle r i hiçbir komplekse k apılmada n tanıy a
rak ve özümsey er ek gerçekleştirmiştir. O bu özümseme ka
biliy etine bug ün de sahiptir . B ug ün İslâm’ı yalnızca, İslâm
adına hareket ediyor görüntüsünü veren bir kısım terörist
çevrelerle özdeşleştirdiği için te rörizmden ibaret s ay an Batı
da, bu sayede onu gerçek hüv iy et iy le tanıyabilecek ve İs
lâm’ın olağanüst ü k ültür zeng inlik le rinde n yararlanacaktır.
Kısaca her iki dünyanın da birbirine ihtiyacı vardır.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 103/202
Cumhuriyet Dönemi Türkiyesi’ndeDevlet ve İslâm
Osmanlı Devleti’nin Tanzimat’la birlikte ciddi boyutlar kazanan Batılılaşma çabalan, bir süre sonra hiç beklenmedik
yepyeni bir tartışma konusunu gündeme getirmişti. Bu, Ba
tılılaşma hareketleri kar şısında İslâm’ın k onumu idi. Özel
likle İkinci Meşrûtiyet döne mi, bu çetrefil meselenin yoğun
tartışmalarla s ürdüğü bir döne m oldu. Osmanlı imparator
luğu Birinci Cihan Harbi’ne bu tanışmaların ortasında girdi, bağımsızlığını y itirdi ve nihay et y ıkılıp gitti. A nadolu
topraklarının tam ortasında başlayan direnişhareketi, İstik
lal Savaşı’nın hemen arkasından yepyeni bir dev leti tarih
sahnesine çıkardı. Bu, Türkiye Cumhuriyeti idi.
Bu yeni devlet, Batılılaşma yönünde kesin bir tercihle sö
zü edilen tartışmaları pratikte sona erdirdi. Daha açık söylemek gerekirse, Cumhuriyet rejimi, Ziya Gökalp’in “Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak” formülünden yalnızca
birinci ve üçüncü kavramları devreye sokarak esas itibariyle İkincis ini dışarıda bırakan pozitivist bir “Batılılaşma pro
je s ini tatbike koy uldu. Başka bir deyişle Fransız usulü laik
bi dü i l kt l ö ti i liti b k l
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 104/202
poze edile n bu proje, O s manl ı İmpa r ator luğu’nda uzun
asırlar boyu siyasal, toplumsal ve kültürel alanlarda haki
miy etini s ürdüren İslâm’ı bu sektörlerin dışına çıkar ıyordu.
Bu proje siyasal literatürde o zamanlar Kemalizm olarak ad
landırılmışolup, yeni Türkiye’nin bir anlamda resmî ide
olojis i sıfatıyla la ik liği İs lâm’ın y er ine k oy an bir k ültürel
kimlik ve yaşam biçimi olarak alg ılanıy ordu. Geleneks el İs
lâmî kimliğine hâlâ sadık kalan halk ın büy ük ço ğunluğu
nun zoraki k abulle ndiği, dolay ısıyla soğuk baktığı bu yeni
kimlik , ordu ve bastn başta olmak üzere, bürok ratik , akade
mik, ekonomik, siyasal ve entelektüel çevrelerden oluşanelit kesim tarafından hararetle benimsendi.
Bu yeni k im liğin amacı, Os ma nlı İmpa rator luğu zama
nında, siyaset ve toplum hayatının bütün sektörlerine dam
gasını vurmuş, onları kontr ol ve hak imiy et i altına almışbu
lunan İslâm k imliğinde n arındırılmış- belki daha doğru bir
ifadeyle, sekülerleşmiş- Batılı bir ülk e ve toplum. Batılı bir
kültür y aratmaktı. Bu yeni k iml iğin aslında, uzun Os manlıasırları boyunca topluma ve kişiye çok g üçlü bir şekilde ha
kim olup ona küçük bir serbestiyet alanı dahi tanımayan
baskın ve çoğu sektörlerinde yozlaşmışbir düzene karşı bir
çeşit tepkinin ve başkaldırının ifadesi olduğu, Şerif Mardin
gibi önde gelen araştırmactlarca sık sık v urg ulanır. Bizzat
Mustafa Kemal A tatürk bu tepkiy i ve başkaldır ı ruhunu
kendi iç dünyasında çok kuvvetli bir biçimde duyanların
başında g eliyordu.
İşte Cumhuriy et elitlerinin hararetle benimsedikleri bu ye
ni kimliğin halka da benimsetilmesi için 1950’lere kadar ta
vizsiz bir biçimde çalışıldı. A ncak 1950 seçimleri, halk ço
ğunluğunun beklenen bu amacı hâlâ bütünüy le tasvip etmediğini, geleneksel kimliğine hâlâ büyük ölçüde bağlı kaldığını çok açık bir biçimde ortaya çıkardı. Bu sebepledir ki T ür
kiye’de siyasal partiler gelişmişBatılı ülkelerde olduğu gibi
1 04
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 105/202
yalnızca siyaset ve ekonomik tercihler temelinde değil, Batılı
laşmacı ve gelenekselci k imlik ler ve bunlar ın ideolojik ter
cihleri temelinde oluştular. O tar ihlerden itibaren Türkiye,
siyasal alanda bu iki kimliğe referans veren partiler arasında
şiddetli iktidar mücadelelerinin y aşandığı bir ülke oldu.
Sonuçta bug ünün T ürkiy esi, ar adan geçen yetmişbeşyıla
rağmen, Doğulu ve Is lâm k imliğinde n k ur tulup Batılı bir
k imlik kazanmış, gelişmişbir ülke olmadığı gibi, tam anla
mıyla Doğulu bir ülk e olarak da kalmamıştır. Başka bir ifa
deyle, “ne bekleniyordu, ne oldu?” sorusunun cevabı bu
g ün kısaca şudur: T ürkiy e’de toplum açıktan açığa ve gide
rek s anki keskinleşen bir çizgiy le L aikler- Mûslüınanlar veya
A ta tiirkçüler- Şenalçılar diye ikiye bölünmüşgörüntüsünü
vermektedir. Birinci kesimin sosyal tabanını merkezdeki
yönetici elit ve onun Islâmsız Batılılaşmacı ideolojis ini paylaşan entelektüeller, ik inci kesimin sosyal tabanını ise peri-
ferideki muhafazakâr ve aynı zamanda çağdaşlaşmaya, ama
İslâm’la birlikte çağdaşlaşmaya talip büy ük halk çoğunluğu
teşkil etmektedir. Bu haliyle T ürkiy e, tarihinin çok önemli
bir dönüm ve dönüşüm noktasında bulunmak tadır. Sınıf
sız, imtiy azsız kaynaşmışbir kitlenin yaşaması hedeflenenT ürkiye’de bu ikiye bölünmüşlük, çağdaşlaşma yolundaki
en ciddi handikap olarak önünde durmaktadır.
T ürkiye, tarihinin bu en kritik noktasına nasıl gelmiştir?
Bu dur umunu nasıl değerlendirmektedir, daha doğrusu de
ğerlendirebilecek konumda mıdır? Gelinen bu noktada y ö
netici elitin ve Islâm’ın payı nedir veya ne değildir? İslâm’ınCumhuriyet Türkiyesi’ndeki halihazır yeri nedir, ne olmuş
tur, ne olmalıydı ve ne olmalıdır? Devletin Isiâm karşısındaki politikası gerçekçi ve bilimsel bir politika mıdır? İşte bu
gün T ürkiye bu soruların doğru cevaplarını bulmak zorundagörünmektedir. Bunlar ın doğru cevaplarını bulmak da herhalde, Cumhuriy el’in başından beri bu gibi sorularla uğraş
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 106/202
maktan adelâ kaçan, bunu da laik ve çağdaş olmanın bir ge-
reği gibi değerlendirerek misyonuna sahip çıkmayan Türki-
ye üniversitelerinin, daha doğrusu buralardaki sosyal bilim
dallarının görevi olmalıdır. Bu soruların cevabı doğru verile- bildiğinde Türkiye yetmiş beş yıldan berid ir çektiği bu m üz-
min başağrısından kurtulmanın yolunu bulmuş olacaktır.
Bu girişten sonra şimdi Türkiye’yi bu noktaya getiren ge-
lişmelerin tarihine kısa bir göz atılabilir.
Bilindiği gibi, Batı’nm her alandaki reddedilmez üstünlü-
ğünü giderek daha derinlemesine anlamaya başlayan Osmanlı lmparatorluğu’nun yönetici eliti, bir yenilenme çaba-
sının içine girmekten başka çıkar yol olmadığına karar ver-
mişti. Bu yenilenmenin en kısa yolu ise Batı tarzı yenilikleri
en kısa zamanda devreye sokmaktı. Bu nefis muhasebesi,
onların yavaş yavaş iki kampa ayrılmalarıyla sonuçlandı. Bi-
rinci kesim, söz konusu çöküşe ve geriliğe İslâm’ın sebepolduğunu, dolayısıyla, onun oluşturduğu geleneksel yapı-
dan sıyrılıp bir bütün olarak her şeyiyle Batı’yı kopye etme-
nin tek çıkar yol olduğu”nu savunanlardan ( B a tıc ılar ), diğe-
ri ise, “suçun İslâm’da değil, Müslümanlarda, daha doğrusu
onların İslâm’ı anlama ve yaşama biçimlerinde olduğu”nu, bundan kurtu luşun ise, İslâm’ın özüne, aslî haline dönm ek-
le müm kün olacağını savunan kimselerden (İslamcılar) olu-şuyordu (Bu görüş bazı günümüz İslamcı aydınlarınca da
aynen sürdürülmektedir). Bu tartışmalar, çok iyi bilindiğiüzere, özellikle Meşrutiyet döneminde yüksek bir fikir dü-zeyinde sürdürülerek hızlandı ve Cumhuriyet dönemine ta-
şındı. Sonuç birinci kesimin tercihi doğrultusunda gerçek-
leşti. Batıcı elitin ideolojik tercihleri üzerine kurularak ken-disine yeni bir kimlik seçmiş olan Cumhuriyet Türkiyesi, bağımsızlık savaşına birlikte girmiş ve birlikte kan dökmüşİslamcıları önemli ölçüde hayal kırıklığına uğratmıştı.
Böylece, Atatürk’ün 1924’e kadar devam eden İslâm’ı yü
106
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 107/202
celten bülün demeçlerinde ve Türkiye Büyük Millet Mecli-
si’nin bütün faaliy etlerinde g ör üldüğü üzere, Mill î Mücade-
le’yi İslamcı ideolojiy i k ullanarak s ürdüren yönetici kadro,
savaşk az anıldıktan sonra kökte n Batılılaşmacı yeni re jimi
Os manlı Impar ato r luğu’nun klas ik hak imiye t a lanında, ya
ni T ürkiye topr ak lan üze rinde y er leştirmişoluyor du. Böy-
lece, Orta A sy a’da İs lâm’ı ve dolay ıs ıy la medeniy etini ka
bulle başlayan bin y ıllık bir döne min, Os ma nlı imparator
luğunun y ıkılışıy la ar tık tarihe kar ıştığı çok açık bir biçimde görülüy or , T ürk iye C umhur iy e tin in yeni re jiminin, İs
lâm’ın artık a k tif bir role sahip bulunm adığı yeni medeniyet
anlayışını tercih ettiği mesajı çok açık bir biçimde v er iliy or
du. Pek çok ar aştırmacının y er inde tespitiyle, pozitiv ist bir
zihniy et düny as ının ür ünü olan dev r imler den oluşan bu
batılılaşma ideolojis inin, diğer adıy la K emalizm’in (bug ünkü adıy la A ta türk çülüğün), zaman zaman bir “aydınlanma-
cı despotizm” mahiy etini kazandığı, bug ün artık İslamcılık
la hiç ilgisi olmayan aydınlar ve bilim adanılan tarafından
da dile getirilmektedir.
Bu dönüşüm, T ürk tar ihinde, bir incis i İslâmî k imliği be
nimsey işle başlay an radik al nite lik te k i ik i büy ük dönümnoktas ından, artık geri dönülme z bir biçimde Batılı kimliği
tercih edişi simgeleyen İkincis idir. Bu ik inci dönüm nokta
s ının bir incis inde n farkı ise, yalnız radikal bir k ültür değişi
mini değil, ay nı zamanda radikal bir siyasal rejim ve sistem
değişik liğini de bir lik le getir iyor olmasıydı. Böylece, tarihte
hiçbir İslâm devletinde olmadığı kadar İslâm’ı bir ideolojihaline getirmiş, başka bir ifadeyle İslâm’la adetâ özdeşleş
mişOs ma nlı Devleti, A nadolu toprak lar ına çekilerek İs
lâm’ın yerine, milliyetçi radikal bir laisizm temelinde Batılı
laşma tutk usunu hayatının olmazs a olmaz ideolojis i yapmış
m ill î bir dev let olan T ürkiye Cum hur iy e ti’ne dönüşmüş
l d T ih İlâ dü d b d li dik l bi dö
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 108/202
nüşümü daha önce asla kaydetmemiştir. Çok cesur ve
ödünsüz bir inkılap programıyla gerçekleşen bu dönüşüm,
gerçekten çok büyük bir dönüşüm dü.
İslâm’dan laik milliyetçi kimliğe dönüşümü belirleyen in-
kılaplar adım adım, ama oldukça kısa bir sürede yürürlüğe
konuldu:
1 Osmanlı İmparatorluğumda İslâm’ın devletle özdeşleş-
mesinin bir sonucu olarak onun siyasal simgesi haline dö-
nüşmüş bulunan saltanat ve hilâfet 1922 ve 1924’te iki sene
arayla peşpeşe kaldırıldı. Bu, yeni devlette İslâm’ın siyasal
boyutundan soyutlanması anlamına geliyordu ve hakikaten
çok köklü bir devrimdi.
2 İlk Teşkilatı Esasiye Kanunu’nda yeni devletin resm'ı
dini olarak kayda geçen İslâm, daha sonra bu kaydın kaldı-
rılmasıyla artık resmiyetten düşürülüyor, dolayısıyla Türki-
ye Cumhuriyeti’nin resmî kimliğiyle bağlantısı kesilmiş
oluyordu.
3 Tevhidi Tedrisat Kanunu ile medreselerin ilgası ise, bu
genç devlette İslâm’ı geleneksel eğitim kurumlarından yok-
sun bırakarak onun arlık bilimsel alanda kendini yeniden
üretme yolunu kapatıyordu.4 Osmanh lmparatorluğu’nda İslâm’ın yarı bağımsız fi
nans kaynaklarını oluşturan vakıflar, önce yeni kurulanŞer’iye ve Evkaf Vekâleli’ne bağlanmış, fakat bir süre sonra
bu vekâletin de ilgasıyla tamamen siyasal ik tidarın deneti-
mine alınmıştı. Bu ise İslâm’ın yüzlerce yıllık geleneksel finans kaynaklarının ortadan kaldırılması, başka bir deyişle,
ekonomik tabanını kaybetmesi ve belki daha önemlisi, top-lumsal alanda kurumlaşmasının önüne geçilmesi anlamınıtaşıyordu.
5 1924’te Umûrı Diniye Riyaseti (daha sonraki adıylaDiyanet İşleri Başkanlığı) kurulmak suretiyle, cami hizmet-lerine ve halkm diğer dinî ihtiyaçlarına yönelik bütün ku
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 109/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 110/202
zorunlu denemeler ve hatta Dolmabahçe Sarayı’nda Ata
türk’ün huzurunda incesaz refakatinde Türkçe Kur’an tilave
ti denemeleri, dev letin İslâm’ın k ült ala nını da k endi beğeni
si doğrultus unda şek ille ndirme çabalarına ilg inç örneklerdir .
Şimdi burada, T ürk iye Cum hur iy e ti’nin y ukar ıda çok k ı
sa bir şek ilde öze tlemey e ça lıştığımız bu İslâm po litik as ı
nın, acaba yetmişbeşyıl süresince T ürkiy e’ye g etir iler i ve
g ötürüleri ne olmuştur? T ürk iy e bu politik ay ı sürdürme li
midir, yoksa ciddi bir şekilde rev ize mi etmeli , tarihsel geç
mişine ve toplums al y apısına uy g un bir hale m i g etir meli
dir?” gibi sorulan sorabiliriz. Belki daha 1950’lerde siyasal
kadroların ve ordu da dahil yönetici elitin kendi kendine
sorması ve cevabı üzerinde çok ciddi bir şek ilde düşünmesi
gereken bu sor ular ın, yetmişbeşy ıl sonra o ls un, şu son y ıl
larda yaşananlar göz önüne alınırs a, T ürkiy e çapında g ün
deme get irilme sinin ka çınılmaz o lduğu s öylenebilir.
Bizce T ürk iye Cumhur iy eti’nin söz k onus u İslâm polit i
kas ının, bug ün devlet ve toplumc a y aşanmak ta olan k ültü
rel ve toplumsal rahats ızlıklar ın kökeninde k i şu olum s uz
luk ları doğur duğu gözle mlenebilir :
1) T ürk iye’de laik milliy etçi devlet ve Batıcı ay dın elit ile
Müslüman büy ük çoğunluk aras ında, asl ında Os ma nlı Im-
par ator luğu’nun son dönemle r inde ortay a çıkmay a başla
yan antipati, Cumhuriy et döne minde daha da belirg inle ş
miş, güçle nmiş, hattâ bilenmiş, üstü ör tülü, k arşılık lı ve
gizli bir münaferete dönüşmüştür. G ünl ük hayatta halkındevlete olan g üveninin s ar sıldığını, ona karşı g ücenik liğini
her vesile ile g örebilmek zor değildir. Bu g üce nik lik , ister
polit ik amaçlar la, ister k endiliğinden ve ideolojik olarak İs
lâm’a yumuşak bakan sağpartilere y önelik ço ğunluk oy la
rıyla da kendini açığa vurmaktadır. Nitekim halk , y ukar ı
lardan müdahale edilmediği takdirde, İslâm’a soğuk bakan
sol partileri başından beri ik tidara getirmey e y anaşmamak-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 111/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 112/202
biliyorlar sa, bunun en başta gelen sebebi bizce budur . Bu
sebepler üzerinde iy i düşünmek ve bunlar ı der inlemes ine
analizlere tabi tutmak icap eder. T ürkiy e’de İslâm bu par ti
ler tarafından veya bazı çevrelerce gerçekten siyasete âlet
ediliyorsa, dev letin İslâm polit ik as ında y anlışlıklar ol up ol
madığı, C umhuriy etin başından beri uyg ulanan la isizm an
la y ışının bu y olu açm ak ta pay ı bulu nup bulunm a dığı
korkmadan sorulmalıdır. Zaten sık sık vurgulanan dinin
siyasete alet edilmemesi uyarıları, dikkat edilirse, fazla
muhatap bulamamakta, en keskin laik çizgiye sahip parti
ler bile zaman zaman, bazı çevrelerce laiklikten ödün vermek şeklinde yor umlanan uyg ulamalara s apmak, y umuşa
mak zor unda k almaktadırlar . L aik liği k or uma nın y olu,
mev cut la ik lik siyasetinin halk çoğunluğunda yarattığı tep
kiyi kullanarak iktidara gelen siyasi partileri hukuk ve de
mokrasi dışı yöntemlerle ik tidardan uzaklaştır maktan zi
yade, bu tür par tilerin ortay a çık ışve hatırı say ılır bir kala
balığı arkasına takışnedenlerini anlamaya ve sağpartilerinniçin “dini siyasete âlet etme” yoluna saptıkları sorusunun
cevabını aramaya yönelmektir. Bu konuda ciddi bilimsel
araştırmalar ı devreye sok mak için T ürkiy e o lduk ça geç
kalmışolmakla beraber, böyle bir y ola şimdi dahi olsa
mutlaka girme zarureti de ortadan kalkmışdeğildir.
Aynı şekilde, lmam- Hatip Okullar ı me zunlarının meslek
alanının dışına kaymaları da söz k onusu sebeplerin eğitimalanındaki yansımalarından kaynaklanmaktadır. Yapılması
gereken, halk m bu okullara yönelmesinin sebeplerini araştırıp anlamaya çalışmak ve bu okullar ın meslek ok ulu olmak
tan çıkarak din eğilimi de veren birer lise niteliğine bür ün
melerinin altında yatan faktörleri komplo teoriler ine başvur
madan, bilimsel yöntemlerle araştırarak varılacak sonuçlar
doğrultusunda harekel etmek olmalıdır. T oplumun İslâmî taleplerini ciddiye almaksızın, bu taleplere olumlu yaklaşmayı
1 12
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 113/202
gericiliğe verilen taviz şeklinde ideolojik ve basitçi yaklaşım
larla y or umlamaksızın, ciddi sosy olojik araştırmaların so
nuçlarına kulak vermek daha gerçekçi bir tutum olacaktır.
3) Bin y ıldan beridir bütün siyasal, toplumsal, hukukî ve
ahlâkî değerlerini İslâm’a dayandırmışbir topluma, laikliği
âdetâ “Cumhuriyet’in yeni dini” gibi kabul ettirmeye yöne
lik bu sert lais izm politikası, bir anlamda, g örünüşte yenil
giyi kabullenmek ve bu politikanın hâkimiyetini tanımak
zorunda kalan İslâm’ın yer altına inmesini âdetâ teşvik etti.Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile, medrese ve tekkelerin kapatı
lışı neticesinde geleneksel eğitim kurumlarından mahrum
olan İslâm, devletin y eni resmî kurumlarında da yer bula
madı. Bu, kapatılan tekke ve zâviyelerin, medreselerin açık
ta kalmış- tâbir câizse bakiyyelü’s- süyûf - ulema ve şeyhleri
nin, y eni nesillere İslâm’ı “yer altında" öğretmesine yol açtı.Bu, f ikrî muhteva ve yöntem olarak y eni hamleler taşıyan,
iyi organize edilmişbilimsel bir İslâmî öğretim olmaktan
çok, kısmen inanç, ibadet ve ahlâk alanına yönelik fıkıh ve
tasavvuf ağırlıklı, sistemsiz, hâlâ Orıaçağ’ın bütün gelenek
sel öze lliklerini taşıyan, modern çağın problemlerinden ha
bersiz, en kötüsü de tepkisel bir öğretim idi.
İslâm’ın, özellikle tasavvuf çevreler inin var lığını gizlilik
içinde sürdürmey e, başka bir deyişle y eraltına inmeye ıncc-
bur edilmesi, şu üç menfi gelişmeyi de beraberinde gelirdi:
a) Müslüman Resimler, gelişmişBatı dünyası ve modern
leşen T ürkiy e’nin su y üzüne çıkardığı çeşitli yeni siyasal,toplums al, ekonomik ve kültürel problemler karşısında
kendi yetersizliklerini görerek bir aşağılık kompleksinin içi
ne girdiler. Batı medeniyetini onun emperyalist yönüyle özdeşleştirme yanlışına düştüklerinden ona karşı belki kısmen
haklı olarak g üvensizlik, hattâ k in ve nefret İlişleriyle dol
dular. Bu ise onların, isteseler de istemeseler de beraber ya
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 114/202
ru olarak tanımalarına engel oldu. B unu bug ün bile T ür k i
ye’deki bazı İs lâmî y ayınlar da g örmek hiç de zor değildir.
b) Bunun tabii sonucu olarak Müslümanlar, aslında dün
yaya açılacak ve kendiler ini g eliştir me y oluna girecek yerde, tarihe s ığınar ak “asr- ı s aade t" öz le m i içer is inde , İs
lâm’ın parlak dönemlerinin hatırasını anarak psikolojik
tatmin yolunu aradılar. Bu, T ürk iy e’de tas av v ufun y eniden
bir atılım yapmasına, eski tarikatların yeniden güncel hale
gelmesine, ayrıca birtakım cemaatlerin ortaya çıkmasına
müncer oldu. Bu y eni tas avvuf ve cemaat Müslümanlığı,
T ürkiy e’de, k işisel ve cemaatsel bir din î hay atın s unduğuferdî manev î tatmin duyg usuy la, m ode rnizme ve hattâ İs
lâm’ın bütün fikrî ve kültürel dinamiklerine arkası dönük
yaşamay ı tercih etmişg örünüy or .
4) Bir başka m ühim sonuç da, radikal laik liğin, T ür k i
ye’de radikal Is lâmcılığın doğuşuna zemin hazır lamışolma
sıdır. Bu sebeple T ürkiye’deki radikal İs lâmî hareketler , bir
bak ıma “la isizm d in i”nin gayri meşru ço cuğudur demek
yanlışolmay acaktır. Bu hareketler, her ne kadar 1960’lı ve
1970’li yıllarda Mısır, Pakistan ve İran’dak i hareketlerden
etkilenmişolsalar da, bu etkiler Kemalist Tükiye’deki uy
gun zeminden beslenmekteydiler. Bugün cumhuriyet reji
minin başlangıçtan beri ik i temel fobisi y ani etnik kökene
dayalı ayrılıkçı hareketler k or kusu (etno/obi) ile İs lâm’a da yalı - kimilerine göre irtica, k imiler ine göre bastırılmışİs
lâm’ın dirilişi- denilen İslâmî hareketler kor kusu (islcımo/o-
bi) da bu zeminde temellenmektedir.
5) En vahim sonuçlardan biri de, vaktiyle imparatorluk
devrinde, kendi siyasi, ekonomik, toplumsal, hukûkî, sanat
sal (edebiyat, mimar i ve musik î ile ilg ili) k urum ve değerle
r ini üreterek şehirl i bir y üksek k ült ür y ar alan İs lâm’ın,Cumhuriy et ’le bir lik le onu besleyen kur um ve değerler in
ortadan kaldırılmasıyla, yerini daha çok hurafeci bir nitelik
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 115/202
arz eden, rafine bir üs lupta n y ok sun popüle r İslâm'a bırak
ması ve zaman içinde köylü(arabesk)leşmesi olmuştur. İşle
bug ünün T ürkiy esi’nde, İslâmî bir k imlik le birtakım siyasal,
ekonomik ve toplumsal taleplerini ortaya koyan kesimin
büy ük çoğunluğu olar ak gerek taşra kas abalarında, gerekse
büy ük şehir lerin k enar mahalleler inde y aşayan kesim, bu
k öylüleşmişİs lâm k ültüründe n beslenenler dir. Bunlar, yö
netici elilin Batıcı laik k im liği kar şısında bu popüle r İslâm’ı
âdetâ muhalif bir kimlik olarak öne çıkartmakladırlar.
İşte bug ün T ürkiy e’de, merkezin laik Batıcı kimliğine bir
tepki ve alternatif olarak, İslâm’ın halk taraf ından popüler
nitelik le muha li f bir çevre k imliği olarak yeniden üretildiği
ni iddia etme k, hiç de yanlışdeğildir . Sağkanat par tiler inin
sosyal tabanlarını teşkil eden halk kesimi, büy ük çoğunluk
la bu k imliği sahiplenen, y ukarıda s özünü eniğimiz kesim
lerdir. Bu siyasi partilerin zaman zaman “laiklikten ödün
verme” ve “dini siyasete âlet etme" şeklinde y or umlanan,
halkın bek lentiler ine yöne lik İslâmî söy lemler i, es asında o
partilerin üst yönetim kademeleri tarafından bütünüyle
paylaşılmasa ve sırf siyasal ik tidar bek lemişi ile dile getir il
mişolsa da, sonuçta o beklentilere devletin vermesi gereken cevabı devletin yerine seslendirmektedir.
B ununla beraber taşradaki bu popüle r İslâm çevrelerin
den gelmişolup İstanbul’da ve A nadolu’daki büy ük şehir
lerde oturan ikinci ve üçüncü nesil, siyasetten ekonomiye,
bürokrasiden y üksek eğitim sektörüne kadar k amusal ala
nın değişik sek törlerinde gerek ekonomik gerekse eğitim
seviyesi ilibariyle oldukça ileri bir mesafe kaydetmişgörün
mekle, siyasal ve ek onomik alanda kurumlaşmakla, böylc-
ce T ürkiy e’nin geleceğinde söz sahibi olmay a çaba göster
mektedir. Laik elit tarafından irtica olarak algılanan bu do
ğal sosyolojik gelişme. Batılılaşma projesinde devre dışı bı
rakılan İslâm’ın kamusal alanda boşbıraktığı yerlerin, lel<-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 116/202
rar doldur ulmay a ça lışılmas ında n başka bir şey olmadığı
gözlemlenmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarının ve Tek Par
ti döneminin yukarıdan verilenle yetinmek durumunda
bulunan bu sessiz halk çoğunluğu, artık sesini çıkar mama ya ve camide kalmaya pek razı olmamakta, siyasal, ekono
mik ve kültürel haklarını talep etmekle oldukça kararlı ve
hattâ inatçı dav ranmaktadır. Bu çoğunluk ar tık camiden
çıkmış, kamusal alanın bütün sektörlerine g irmiştir. Laik
yönetici elitle şimdilerde onun arasında yaşanan çatışma,
işte bu kamusal alandaki kaz anımlarını elden çıkar mama,
tekrar camiye hapsedilmeme mücadelesi olarak görünüyor.Eğer yozlaşma ve fanatizmin kucağına düşmezse, bu çaba
nın T ürkiye’nin demokratik leşme sürecine önemli bir katkı
sağlayacağını tahmin etmek zor değildir .
Bugün bu muhalif halk k imliğinin sinemadan tiyatroya,
edebiyattan müziğe, siv il mimariden dini mimariy e kadar
bir popüler İslâm kültür ünü yeniden üretmey e başladığı da
dikkatlerden kaçmamaktadır. Dikkatli bir göz, bu popüler
İslâmî kültürün Osmanh dönemindekinde n gerek kalite,
gerek estetik nitelik olarak epeyce düşük seviyede olduğu
nu fazla gayret sarfetmeden görecektir. Türkiye Müslüman
lığı bu köylü (arabesk)leşmişg örüntüsünü bütün alanlarda
sergilemektedir. Bununla beraber son gelişmeler, şehirlere
taşınan bu “arabesk ls lâm”ın, Müs lüma n kes imin sosyoekonomik ve kültürel seviyesinin yükselmesine paralel ola
rak giderek yeniden y üksek bir İslâmî düşünce, bilim ve
kültürü üretme sürecine girmekte olduğunu da gösteriyor.
B ug ünün Türkiy esi’nde İslâm etrafında medya tar afındanköpürtüle n hararetli tartışmalar, siyaset sektörü başta olmak üzere, bürokrasi, ekonomi, adalet, eğitim ve basın sek
töründen oluşan elit kesimlerin zihnindeki, T ürkiy e’nin geleceğine yönelik modernleşme prog ramlarında İslâm’ın hâlâ bir yeri olmadığı izlenimini uyandırıyor. Başka bir deyiş-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 117/202
le, bu prog ramda İslâm “hesabın dışında” görünmekledir .
İşle kanaatimizce Kemalist elit in tarihî halası da burada ya
tıyor. Kemalizm, tarihî misyonunu çoktan tamamlamışve
değişen düny a şartlan sebebiyle tek rar dir il ıilmes i artık
mümk ün olmay an, siyasi, İktisadî ve toplumsal yapısı itiba
riyle de har ap olmuşbir Osmanlı İmparatorluğu gerçeğin
den yola çıkmak ve Fransız tarihçisi Roberl Mantran’ın de
diği g ibi, bu harap oluştan saltanatı ve İslâm’ı sorumlu tut
mak suretiyle Batıcı bir reform programı olarak doğmuştur.
Onun bu impar ator luğun enk azından dev raldığı toplumu
gerçekten ileri Batı ülkelerinin seviyesine getirme konusun
daki amacından şüphe etmek için bir sebep yoktur. A ncak
bu amacını gerçekleştirmeye yönelik reform prog ramında -
belki hak lı olarak tepki duy duğu, medenî ve fik rî g ücünü
çoktan kay betmiş, yozlaşmışve hurafelere karışmışbir po
püler İslâm’ın lulucu tav rını ber taraf etmek için- İslâm’ı
büsbütün ihmale ve dışlamay a yönelik politikas ı bizce yel
mişşu kadar y ıldır süren ve şüphesiz taraflar orta yerde uz-
laşıncaya kadar sürecek bir ideolojik mücadelenin kapısını
açmıştır. Bu mücadele s onunda gerçekten demokratik bir
Türkiye’yi görmemek için sebep yoktur.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 118/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 119/202
Değişen Düny ada İs lâm’ın Batı’ya Dönük Y üzü:G ünümüz T ürkiy e Müslümanlığına
Genel Bir Bakış*
Y aklaşık 1970’li y ılların sonuna gelincey e kadar, uz un zamandır kendi halinde yaşayan İslâm’ın, g ünün bir inde d ün
ya g ünde minde bir numaray a yerleşeceğini herhalde pek
kimse tahmin etmemiştir. 1979 y ılında İran’da gerçekleşti
rilen ihtilalin, dünya ihtilaller tarihinde ilk defa bir dinin
ideoloj i olarak kullanılmasına tipik bir örnek verircesine İs
lâm’ı kullanması, birdenbire Müslim, gayri Müslim bütündünyanın dikkatini Islâm üzerinde topladı. Hıristiyan Batı,
İslâm’ın bir “siyaset ideolojis i" olarak y eni bir yüzüyle kar
şılaşmanın ve bunun iler ide doğuracağı siyasi ve ekonomik
s onuçla r ının neler ola ca ğım kes tir ememenin do ğurduğu
korkuyla karışık şokunu y aşarken, Müslüman ülkelerdeki
siyasi iktidar lar da kendileri açısından İslâm’ın bu yeni y üzü kar şısında kuvvetli bir kor ku ve endişe yaşadılar. Bu, g ü
nümüz düny asında İslâm’ın “dev let” ve “siyaset” kavramla-
(*) Türkiye Diyanet Vakfı, Dünyada ve Türkiye'de fslûn i ve Müsftimfln İmajı
Sempozyumu (25-26 Nisan 1995, Ankara, 1996, TDVY, s. 131-140. Du bildiridaha öncc şurada y ay ımlanmıştır : T ürk iye G ünlüğü, Sayı: 35 , T emnuız-
Agustos 1995, 5S. 89-94;
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 120/202
# ■A— u i (
ııy la adeta özdeşalg ılandığı yeni bir sürecin başlang ıcı idi.
İran İslâm Ihtilali’nin dola y lı ola rak başlattığı ik inc i bir
süreç daha vardı ki bu, en az birincisi kadar önemliydi ve
İslâm’ın tarihinde bug üne kadar olag elen m ühi m aşamaların belki de en önde gelenlerinden biri oldu. Bu, hemen he
men bütün İs lâm düny as ında aynı zamana ras tlay an “y eni
den İslâm’a dönüş” süreciydi. Bu süreç, bilindiği g ibi, as lın
da Müslüman ay dm ke simi arasında Cemâlüddtn- i Afg anl,
Muhammed Abduh ve takipçileri tarafından XIX. yüzyılın
son y ıllar ından itibaren bir anlamda başlatılmışsayılabilir.
B ununla bir lik te , Doğu’dan B atı’ya büt ün İs lâm dünyas ınıiçine alan bir g enişlikte olm ak ve çok daha değişik nitelik
ler arz etmek bakımından yeni kabul edilebilir. Çünkü hiç
bir dev irde İs lâm, y üzy ıllardan ber i yaşanagelen - ve bize
_göre büy ük ölçüde İs lâmî köke nli olma kta n çok, eski ma
hallî gelenekler in İs lâmlaşmışbiçimini y ansılan- geleneksel
y apının dışına çık ılarak bu kadar genişçaplı bir nitelik le,
y eni arayışlara y önelmişdeğildi. Bu süreçle bir lik te gelişen
dikkat çek ici bir başka olay da, amansız bir Batı düşmanlı-
jjı_, daha do ğrus u bir “Batı’ya mev da n ok uy uş” oldu. Bu
meydan okuyuş, B at inın demokrasis ine, kapilalis t ek ono
misine, toplumsal yapısına ve k ültür üne karşı bir mey dan
ok uyuştu. B unun tabiî sonucu, slog anlaştırılar ak totaliter
bir siyaset ideolojisi haline dönüştür ülmüşasık y üzlü birİslâm anlayışında odaklanan “İslâmî devlet” aray ışı oldu.
Şimdiler de Fas’tan Endonezy a’ya kadar mily ar lık bir Islâm
dünyası, böyle bir siyasal İslâm yo rumundan moder nist, y u
muşak, demokrasiy le bar ışık bir İslâm y orumuna kadar ge
nişve renkli bir yelpazede sıralanan değişik İslâmî anlayışlar
peşinde koşmakta, postmodernizm münak aşaları yapmakla
dır. İşle biz burada, bu mily arlık düny anın içinde ötekilerinden çok daha erken ve uzun müddet B atiy la ilişki içinde ol
muş, ama bir tar ihten sonra onlardan daha önce y üzünü Ba-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 121/202
tı’ya rev irmiş siyasi, ek onom ik ve özellikle kültüre l alanda
Batılı olmav a çalışan bir ülk e M üs lüm a nl ığının. T ürkiy e
Müslümanlığının g örünümüne genel bir bakışyapmak isti
yoruz. Burda heme n, “T ürkiy e Müs lümanlığı” if adesinden
kas tımızın, daha çok coğrafi ve toplums al bov ut olmakla he-
raber, zihniy et bov utu da olduğunu hemen belirtplim
Böyle bir çerçeve içinde bakıldığı zaman göze çarpan ilk
tespit şudur: Rııg ıin T ûrk iv e M üslüm anlığı. Batı T ürkle-
ri'nin tarih i inHe sürekli rlpğisen coğrafyası sebehiyle. tar ih
sel k ökler i hak ımından Asy a’dan Doğu A v rupa’ya uzanan
çok g üçlü ve çok çeşitli bir geleneksel k ültür le r y umağının
iyııımdür. Belki dünya üzerinde hiçbir Müslüman ülke, sırf
bu değişen coğrafya f aktörü y üzünden bu kadar genişve
renk li etkiler taşıyan bir tarihsel köke s ahip^<J eğil3 l'^Bu
özelliğin T ürkiy e Müslümanlığına kazandırdığı esneklik , daha X III. y üzy ıldan itibaren ke ndini g östermiş, T ürkiy e Müs
lümanlığı, değişik kültürler ve dinlerle, değişik hayat tarzla
rıyla bir arada yaşama konusunda, belki öteki Is lâm ülkele
rinde bu kadar yoğun olarak g örülmey en çok ze ng in bir ta
rihi tecrübeye sahip olmuştur. K anaatimizce bu tarihi tecrü
bedir ki, T ürkiy e T ürkleri’ne, Osmanlı İmpar atorluğu zamanında çok ilg inç bir etnik ve kültürel çeşitlilik üzerinde hü
küm sürebilmek ve üstelik uzun yüzyıllar boyunca da bu
çeşitliliği yaşatabilmek imk ânını vermiştir. XV vüzv ılda Os-
manlı Devleli’ne. katolik engizisyonunun pençesinden Ya-
hudileri kurtararak onlara kucak açtıran da bu tarihi tecrü-
hf-rlir Bu tecrübenin pratikte bir özelliği daha v ardır ki, o
da, İslâm düny as ının Batı ucunu teşkil etmesi sebebiyle,
onun Hıristiy an düny a ile temasını sağlama gibi büy ük bir
tarihsel misyonu yerine getirmişolmasıdır. Türkiye Müslü
manlığı bu sebeple, İslâm düny asının en Batılı örneğini teş
kil ettiği kadar, aynı zamanda Or tadoğu Müslümanlığının
hemen bütün karakteristiklerini de sergiler. Türkiye Müslü-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 122/202
manlığımn temelde T ürk tar ih ve kültürünün kendine mah
sus şartlar ının ıır ünü olduğu tar ihsel ger çeğin bir y üzü ise,
genelde, içinde y er aldığı Or ta doğu M üslümanl ığının bir par
çası bulunduğu da bu tar ihsel g erçeğin öteki y üzüdür. Bu
noktayı unutmam ak ve T ürkiy e M üsl ümanlığına Or ta doğu
Müslümanlığından soyutlanmıştek basına bir örnek gibi
bak mak , öze llik le halk M üs lüm anlığı (po püle r İs lâm) s öz-
konusu olduğunda bizi vanıllabil ir .T ürkive M üslümanl ığın
da bazı kültler vardır k pıünT 5 î)bütün bir Orta doğu’nun or
tak malıdır. Mesela Hlzır- llyas k ültü bunu n en belirgin ve en
g üçlü örneklerinden bıTinî teşkil eder.T ürk ler daha XII. y üzy ılda A nadolu’ya yerleştikleri tar ih
lerden itibare n temsil ettikler i As yalı Müs lüma n k imliğini
işte bu Ortadoğulu Müslüman k im liği ile bir leştir diler. XV
yüzy ılda bu k im lik , İstanbul'un fethiy le bir anlamda yepye
ni bir nitelik daha kazandı. Fatih Sultan Mehmed’in güçlü
şahsiy etinde lems il edilen Os manlı İmpa rator luğu, bir an
lamda “Müs lüman Bizans” oldu. D oğu Av rupa bu y üzy ıl
dan itibaren Müs lümanlığı T ürk rengiyle tanıdı. Bu T ürk
Müslüma nlığı, B oşnaklar ve kısmen A rnav utlar gibi Doğu
A vrupalı bazı halk lar tar afından da kabul edildi. Sırplar kar
şısında Bosna’da ve K osova’da ölüm kalım savaşı veren Boş
nakların ve Arnav utlar ın taşıdıklar ı Müs lüman k imliği, bir
anlamda bu T ürkiye Müslümanlığıdır.
T ürkiye Müslümanlar ı, bu her ik i dünyay a bağlanan ko
numları sebebiyle, İslâm dünyas ı içinde Batı’dan gelen etk i
leri en önce alan ve bunun y arattığı sarsıntıları ve acıları da
en önce tadan bir Müslüman toplum olmuştur. X IX . yüzy ı
lın ortalarına doğru bu Batılı etkiler, T anzimat’ı yaratarak
T ürkiye'yi geri dönülme z bir “Batılılaşma” sürecinin içine
sokmuşve onu tar ihinin en çarpıcı sosyo- kültürel de ğişimler inden birine maruz bırakmıştır. T ürkiye Müslümanlığı
nın bug ünk ü g ör ünt üsünün te melle ri, bu B atılılaşmacı
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 123/202
aşıyla atılmıştır. Hiç şüphesiz bu radikal değişim, o nun tari
hindeki en büyük dönüm noktalarından biridir.
Cumhuriyet rejimi, resmî devlet ideolojisinin felsefî te
melini XIX. yüzyıl pozitivizmine dayandırmak suretiyle,
T anzimat’la başlayan, bug ün çok tartıştığımız kimlik prob
lemini dalja belirgin hale gelirdi. Cumhuriyet, sıkı bir radi
kal laisizm politik as ıyla İslâm’ın siyasi, huk uk i, toplumsal
ve kültürel bütün geleneksel kurumlarını ortadan kaldıra-
rak İslâmî k amusal ala nın dışına itti ve onu y alnızca halk ın
inancında s aklı bir k ült olar ak s ınırlamay a çalıştı. Öze llik le
bu k ur amlar ın f inans kay nağı sayılabilecek, bir kısmı za
ten II. Mahmud ve Abdülmecid dönemlerinde mülhak sta
tüsüne alınmışv ak ıf teşkilatına el koy arak Os manlı döne
minde iyice k ur umla şmışİslâm’ın ek onomik tabanını orta
dan kaldırdı.Bu sürecin s onunda , k am u ala nında n tecr it edilen İs
lâm’ın K e m a l i s t M ü s l ü m a n l ı k diy e bile ce ğimiz , y alnızca
inanç ve ibadet yönler ini alıp onu da kişisel v icdana bıraka- ^~
rak bir çeşit k ült Müslüma nlığına indir g enmişbir biçimi
doğdu ve elit tabakadan yavaşyavaşaşağılara doğru inmeye
başladı. Bu Müslüma nlık anlay ışının, bug ün halk arasındada giderek y oğunlaştığını g örmek hiç de zor değildir. İşte
T ûrkive Müs lümanlığı, o tar ihlerden bu yana, İslâm düny a
sının Batı’va en yakın ucunda bulunan bir toplum olarak C<
bir k imlik buna lımı yaşamak tadır ve daha uzun bir süre ya- “
şayacağa benzemektedir . Bu, T ürk tarihinde hiç şüphesiz
ki, k ültür değişimlerinin y arattığı en uzun süreli buna lımlardan biri sayılabilir.
İşte T ürkiy e Müslümanlığının bug ün görüntüle diği man
zaranın macerası da böyle başladı. Bugün bazı siyasiler in ve
Kemalist ay dınlar ın kes inlikle kabule yanaşmamalarına rağ
men, Tek Parti yöneliminin ana politikasının, belirtmeye
çalıştığımız yönde geliştiğini inkâra mahal yoktur. Döne-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 124/202
(
min k anun metinler i ve gazeteleri bu ger çeğin en r eddedil
mez belgeleridir. Bu politikanın en dikkat çekici ve günü
müz itibariyle hem müspet, hem de menfi açıdan en önemli
sonucu, bilinen tabiriyle. Cumhuriyet Türkiyesi’nde "Islâm’ın yer a l t ına çeki lmesi” oldu. Bu ay nı za ma nda İs lâm’ın
modern hay atta n, y ani şehirle rden taşra k as aba larına ve
köylere itilmesi, dolayısıyla kapalı bir hayat y aşamaya mah
kûm edilmesi anlamına geliyordu ki bunun sosyal ve kültü
rel açıdan sonuçlar ı, T ürkiy e Müslüma nlığının köylüleşme
si ve taşralılaşması oldu. Y eraltına çekilen İslâm’ın veni n e-
sillere_aktanlması isini, kapatılan me dre se le r i n hoc a la r ı ve
tek ke ler in seyh ve de r v işler i özellik le taşralı müder r is ve
şpyhlpr ncılpnrlilpr Rn ik i t ip şahsiyet, Os manl ı İmparator- /j
luğu za manından beri süregelen Sünni halk İslâm’ını besle- ■*
me işini, mutat geleneksel ve tabiî k i muhafazakâr düşünce
ve y öntemlerle g izli g izli yerine getirdiler. Eğer bug ün T ür
kiye’de Sünni Müs lüma nlar İslâm hak k ında biraz bir şey biliyorlarsa, bunda bu iki ke s imin büy ük katkısı old uğunu
unutmamaları gerekir. Çünkü onlar Cumhuriyet dönemi
nin r adikal reformlarının hızla tatbik edildiği bir dönemde,
eskiyi yeniye bağlay an ve s özünü ettiğimiz T ürkiy e Müslü
manlığının temellerini atan kişilerdir. A levîler ’de bu fonk si
y onu, çok iy i bi lindiği gibi - bir ara ok umuşAlevi gençleri
nin bile küçümsemey e kalktıkları- geleneksel A lev î inanç
ve yaşantısının motor u sayılabilecek dedeler ifa ettiler.
T ürkiy e Müslümanlığı, yaklaşık 1960’lı yıllara kadar her
iki kesimiyle de gelenekselci ve muhafazakâr yapısını koru
maya devam etti. Her iki kesim de, T ürk Müslüma nlığının
lemel ve tarihsel k arak terisliği olarak “evliya k ültü” merkez
li bir Müslümanlık tarzında birleşirler. Bu itibarla T ürkiy eMüslümanlığının bir besleyici kanalı medrese Müslüma nlı
ğına, dolayısıyla Sünni Müslümanlığı karakterize eden “ko
yu fıkıhçı” bir anlayışa uzanıyorsa, diğer kanalı da bu evliya
124
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 125/202
k üllü merkezli Müslüma nlığı yaratan “yarı hurafeci” mistik
Müslümanlığa uzanmaktay dı. Bu son kanal, hem Sünni hem
de A levi kesimiyle T ürk iye Müs lüma nlığının ortak besleyici
kanalıydı. Onun için 1925 yılında tekkelerin, türbelerin ve
tar ikatların resmen kapatılması, bu halk İslâm’ını ortadan
kaldıramadı. Bu k urumla r çok iyi bil indiği g ibi, devletin bü
tün karşı tedbirlerine rağmen, gayri resmî olarak sürüp gü
nümüze kadar geldi. Şeyhler ve bir bakıma onların A lev i ke
simindek i izdüşümle r i ola n dedeler, tarihsel k onumla r ını
günümüze kadar halk arasında yine korudular.
Ne, y aklaşık X- XV I. y üzy ıllar ar asında y azılmışdini eser
lere referans veren medrese ve tekke mensuplarının bu mu
hafazakâr S ünni İslâm öğretis inin, ne de dedelerin şifahi, ge
leneksel, yarı mitolojik öğretilerine day anan heterodoks İs
lâm öğretis inin, çağın nicelik ve niteliğinden, değişen dün
yadan haberi y oktu. Onlar bir anlamda hâlâ ortaçağı yaşı yorlardı. İstedikleri tek şey, rahatça ibadetlerini y apıp inanç
larını öğrenip öğretebilmekti. Siyaset, ekonomi, k ültür , baş
ka ülk elerin ve kültürlerin, kısaca nasıl bir düny ada yaşanıl-
dığınm anlaşılmas ı, onların prog ramlarında mevcut değildi.
T ürkiy e M üslüma nl ığının bütün bu meselelere merak
duyacak bir z ihniy et değişik liğine uğraması, 1950 y ılındaiktidara gelen Demokrat Parti’nin, Türkiye’de demokrasiye
geçmesi, dolayısıyla Müslümanları kısmi bir rahata kavuş
turmasıyla oldu. Bu döne m, köy lerden şehirlere doğru baş
layan iç hareketlilikle, bug ün de sürmekte olan, İslâm’ı ye
niden şehir lere taşıma sürecini başlattı. Bu, T ürkiy e’de İs
lâm’ın tekrar şehir lileşmey e başlaması g ibi bir s onuca ulaşacak yerde, köy lü Müslümanlığını şehirlere taşıdı. Bu sûre
de y aklaşık 1960’lardan ilibaren T üfkty e Müslümanlığı şe
hirlileşme yerine, adeta bir “ rabe s k le şıng ^üre cine girdi, •
Bunun sonunda, şehir lerdeki gecekondulaşmay a paralel bir
“arabesk İslâm" türü doğduğunu söyley ebilir iz, k ınasız, her
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 126/202
tür lü estetik ve kalite endişes inden y ok sun “a la min üt” ma
halle camileri ve bunlara paralel olarak yayılan muhtelif ta
rikat zümrele ri, bir anlamda bu arabesk İslâm k ültürünün
şehirlerdeki hareket üsler i oldular . Böylece, bu tar ikat z ümreleri, bir bak ıma şehir ler in serbest ve mo de r n hay atıyla
y üzleşmekten kaça nların içinde toplandığı “ce maatleşme ”
hareketlerine yolaçtılar. Sosyolog ve antropologların, “post
modernist bir değişim” olara k y or umladık la r ı bu dur um,
eski Ostnanlı toplumundaki “mahalle kültürü”nün yerini
aldı. Bu farkla k i, Os manlı mahalles inin şehirli k arakter ine
mukabil, bu yeni mahalle kültürü daha çok köylü bir nite
lik, daha doğrusu arabesk bir g örünüm arz etmektedir.
Bütün bu değişimlere paralel ve onlar ın tabiî bir s onucu
olarak, eski geleneksel din ulemasının yanında, 1970’lere ka
dar, lmam- Hatipler , Yüksek İslâm Enstitüleri ve llâhiyat Fa
kültesi gibi, hem laik hem de dinî eğilim veren kura mlardan
çıkma, yarı köylü- yarı şehirli bir Müs lüma n ay dınlar zümresi oluştu. İşte bu zümre mens uplarıdır ki, bug ün T ürkiy e’de
görülen İslâmî gelişimin temel dinamiğini teşkil ediyor.
Bunlar dünyay a ve Müslümanlığa, baba ve dedeler inden
daha değişik bir gözle bakıy orlardı. Onlar baba ve dedele
rinden farklı olar ak mode m şehir li hay atın g etir diği siyasi,
sosyal, ekonomik ve kültürel problemlerin farkına varıyor,kendilerini bu yolda aydınlatacak referanslar arıyorlardı.
T ürkiye’de bulamadıkları bu ref eransları, T ürkiy e dışında,
tabiatıyla öteki Müslüman ülkelerde aradılar. Biraz Arapça,
Farsça ve İngilizce, y ahut Fr ansızca öğrenmişolmaları, o n
ları diğer Müslüma n ülkelerdek i İslâmî f ik ir ak ımla r ı ile
temasa geçirdi. Böylece bu aydınlar ve onların öteki Müs
lüman ülkelerdeki takipçileri, fikirlerinde her zaman yüzde y üzlük bir uy uşma sözk onus u olmasa da, genel çizg i
itibariyle geleneksel İslâm anlay ışını daha o zamanlar sor
gulamaya başlamışlar, ha llâ İslâm düny asının genel inhila-
126
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 127/202
Undan en az Batı emperyalizmi_kadar onu sorumlu tut
muşlardır. Bu sebeple onla r ,(neo- selefızm diye adlandırabi
leceğimiz bir y aklaşımla, mode m is l bir İs lâm anlay ışının
temeller ini attılar. Böylece bir y anda n T ürkiy e’de, öteki İslâm ülk ele r ine paralel olarak İslamcı ak ımlar ın do ğuşunu
hazırlarken, diğer y andan da g eleneksel Müslüma n kes im
le ters düşme y e, onlar ı ele ştirmey e ve onla r taraf ından
ele ştir ilmey e başla dıla r . Hattâ, mes elelere daha de ğişik \
y aklaştık larından, yeni içtihatlar ın lüzy uıuna kani olduk- K
larmdan, klasik ulema tarafından “n^>zhepsizlik”le suçlandılar. Hiç beklenmedik bu suçlama, btryeni nesil Müslü
man aydınları geri adım atmaya, yahut en azından biraz
daha ihtiy at lı hareket etmey e şevketti.
Bu Müslüman aydınların temel fikrî beslenme kanalı, Os-
manlı dönemindeki seleflerini pek bilmediklerinden genel
likle çeviriler yoluy la tanıdık lar ı Cemâlüddin- i A fg anî veM u ha m m e d A b d u h ’un m o d e r n iz m in e da y a n ıy o r d u.
1965’lerden itibaren ise buna iki fikrî beslenme kanalı daha
eklendi: 1) Hindistan alt kıt’asında Mevdûdî ve çevresi, 2)
Mısır ’da Ihv dnu’I- Müsliınîn harek eti. Y azıldık lar ı ülkele rin
siyasi ve sosyo- ekonomik ve sosy o- kültürel şar tlarının ür ü
nü ola n bu çevrelerce y apılan ideolojik yay ınların s unduğu
yeni İslâm anlayışı, aceley le g etir ilmişitınas ız çevir ilerle [ /
bütün İslâm ülk elerini o lduğu gibi, T ürkiye Müslüman ay
dınlarını da kuvvetle etkiledi.
Bu kanallardan beslenen bu yarı taşralı- yarı şehir li yeni
nesil Müslüman aydını, hem geleneksel Islâm’a, hem Ba-
tı'ya, hem de ülk eler indeki siyasi iktidara eleştiriler gelirdi
ler. Onlar , K emalist Islâm öğretisinin bir hay li uzağına düşerek İslâm’ı yalnız bir kült dini değil, fakat aynı zamanda
bir siyaset, bir sosyal düzen, bir iktisat modeli olarak görü
yorlar dı. Bu y üzden K emalis t kes imlerin şiddetli eleştir ileri
ne ve meşhur “irtica” ithamlar ına hedef oldular ve hâlâ da
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 128/202
olmaya dev am ediyorlar. Ne var k i, 19 79 İran lh ti la li ’nin
öne çıkar dığı siyasi ideolo jik İs lâm’ın büy üley ici etkile ri, İs
lâm’ın sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarındaki ciddi ve
y eni ar ay ışlar ı içeren y or um lar dan oluşan bu as ıl İs lâmî
uyanışı gölgede ve töhme t alt ında bırak tı. A nca k bu uy anı
şın bizce b üy ük bir ek siği vardı: B u uy anış, T ür k iy e’nin
ke ndi tarihsel geleneğinden ve bu geleneğe dayalı gerçekçi
ve ak ılcı bir tarih şuurundan k opuk tu. T arih onlar iç in y al
nızca geçmişin parlak g ünle r inin hik âyes inden ibaret ol du
ğu için, sadece bir teselli kay nağı, g erektiğinde bir sığınak
görevini yerine getirmekten öteye geçmiyor, ufuk açıcı birrol oy nay amıyordu. T abiatıyla bu “İs lâmî uy anış” , bilimsel
bir perspektife day anmak tan ziy ade, ide olo jik eğilimle r in
hakimiyetine girmekle gecikmedi. Bugün Türkiye’de Müs
lüman ay dın kesimi çoğunlukla hâlâ bu zaafla m aluldür ve
bunun farkında da değildir . B u tar ihsel şuur eksik liği bu
g ün onlar ın bizce en zay ıf nok tal ar ından biridir. İkincis i
ise, ne o lduğunu iy i bilme dik le r i, bilmey e de pek ihtiyaç
duymadıkları Batı’yı tanımamalarıdır.
İşle İslâm düny asındaki ve T ürkiy e’deki - as lında homo
jen gibi g örünmekle beraber gerçekte hiç öyle olmay an- bu
İslâmî g elişim, iy i anlaşıla madığı ve farkedilemediği iç in,
İran ihti la lin in saldığı kor ku nedeniy le Batı’da, radikal Is
lâm, fundamentalist Islâm veya entegrist Islâm gibi birkaçdar ter imin içine sıkıştırıldı ve İran lhtilali ’nin takviye etti
ği, Ortadoğu’daki siyasal İslâm’la aynı değerle ndirilmey e tâ
bi tutuldu. Batı’nın bir yansıması olara k T ürk iye’de de laik
siyasi iktidarlar, laik basın ve entelektüeller ay nı y aklaşımı
paylaştılar. Eskis i kadar olmas a da, şimdile rde bu dur um
belli ölçüde konumunu sürdürmekte ve bir r adi k al İslâm
veya Kemalist deyimle bir “irtica” korkusu sürüp gitmektedir. Oysa bu yak laşımın temeli büy ük ölçüde Is lâm, İslâm
kültürü ve tar ihi konusundaki mutlak bilg isizliğe dayandı-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 129/202
ğınclan, Ir an ihtilalinin öne çık ardığı İslâmî g ör ünüm lü si
yasal ideoloji, İslâm’ın büt ününü temsil ediyor g ibi alg ılan
dı. A s lında İr an’ın bun un böy le anlaşılm as ını ve bütün
dünya Müslüman kamuoyunu temsil ediyor görünümünüvermesini özellik le istediğini söy lemek mümk ündür.
İşte özet olarak T ürkiy e Müslümanl ığı, çok kısa ve yeter
siz olarak panoramasını çizmey e ça lıştığımız değişik kesim
leriy le genelde b ütün İslâm düny as ının, öze lde Ortadoğu
Müs lümanlığının Batı’daki bir parçası olarak böyle bir g ö
r ünüm s ergilemektedir. U zun bir tar ihin ve İslâm’ın Hıris ti
yan Batı karşısında y üzy ıllar boy u s av unuc uluğunu yapma
yı kendine temel bir misy on olarak kabul etmişbüy ük bir
im parator luğun içinden g elen, ama, es kiden savaştığı Ba-
tı’yla, arlık yetmişyıldan beridir yalnız kültürel olarak de
ğil, siy aseten ve ik tis aden de bütünleşme y i önüne “olmazsa
olmaz ” şart ve hedef olarak koy muşbir T ürk iye’de Müs lü
manlığı çok zor g ünlerin be klediğine şüphe yoktur. T ürki
ye Müs lümanlığı, bu zor g ünleri, ne IX .- XV I. yüzyıllarda
yazılmışfıkıh ve tasav vuf eserleriyle, ne Ortadoğu’nun an
tik mito lojik kültlerine dayanan halk İslâm’ıyla, ne de ken
di tar ihsel şar tlar ının ve g erçek anlamda İslâm’ın ürünü ol
may an, ama İslâmî kav ramlar içine oturtularak sloganlaştı-
rılmışsiyaset ideolojiler iy le kesinlikle atlatamay acağını bil
mek durumundadır.
İslâm düny asının bug ün en büy ük derdi T ürk iye Müslü
manlığının da en büy ük derdidir. Y ani k endinin ve Islâm’ın
tarihsel g eçmişinin şuurlu ve rasy onel bilg isine sahip ola
madığından, o geçmişiy le sağlıklı bir hesaplaşmay ı henüz
becerememiş, bu yüzden de onun esiri olmuş, gelecekten
kor ktuğu için efsanevi tüller içine sarıp sar maladığı bu geç
mişin kucağına sığınmak suretiyle y eniden yaşama özlemi
ni çektiği Asr- ı Saadet hay alinde teselli aramakladır . Ba-
tı’nın emperyalist yanma karşı duy duğu haklı tepkinin bes-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 130/202
lcdiği, onun teknolojik ve sosyal refah üstünlüğü karşısın
da kapıldığı kompleks ve gizli kıskançlık duy g ular ının y ön
lendirilmesiy le patolojik bir Batı düşma nlığına saplanmış
tır. Bu iki tav ırdan bir incis i onu ütopyacı yapmakta, İkincisiise, y aratıcılığını engellemektedir.
Oysa T ürk iye Müslüma nlığı (ve tabii k i düny a M üslü
manlığı) belirttiğimiz bu iki büy ük kompleksinden k ur tul
duğu takdirde, gerek eng in tar ihsel g e çmişinin, gerekse
coğrafi k onum unun kendine sağladığı avantajları devreye
sokmasını becerebilir ve bug ünün dünyasına çok sağlıklı,
hoşgörülü, yaratıcı bir İslâm imajını sunabilir. Hem kendi
sine, hem insanlığa, problemlerinin içinden çıkmas ına ya
rayacak çözümler sunabilir . A ncak bunun için İslâm’ın aynı
zamanda maddi bir dünyada yasanmak üzere gelmişbir d i n
olduğunu, Kur’an’m Müslümanları sık sık akla day anmaya
teşvik ettiğini hatırlayarak rasyonel bir düny a g örüşü oluş-
lurmak zorunda bulunduğunu da kabul etmelidir.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 131/202
Türkiye’de Siyasi ve Toplumsal Uzlaşma Problemi ve İdeolojik Çatışm anın M erkezindeki İslâm *
B ug ün düny a, orta zamanlar ın en gelişmişmedeniyederin-
den bir inin müflis varisi k o num und a k i bir İs lâm âlemini
bağrında taşıyor. B u İslâm âlemi, yeniça ğların başından beri
sürekli g elişen ve değişen, “muhar ref bir din”in me ns ubu
B atı’nın her a landa elde et tiği üs tünlük kar şısında, “hak
din ”in m ü’mini olduğuna ve par lak g eçmişinin yüceliğine
yürekte n inanmış, ama - sebebini henüz tam kav rayamadığı
halde k av radığını zannettiği- “geri k a lm ışlığın ın k omple k
sini, biraz acıyla, biraz gizli bir kıskançlıkla, biraz da, gü
nün bir inde y eniden par lak bir g eleceğe kav uşacağı ümidiy
le karışık y aşamak tadır. B u düny a nın bir parçası da, y ak la
şık X. y üzy ıldan beri büy ük çoğunluğuy la T ürklerdir. T ür
kiye bug ün bin şu k adar y ıl önce k abul etl iği Is lâm’ı, böyle-
ce bir parçası olduğu İslâm düny as ını ve k ült ür ünü y eniden ciddi bir değerle ndirmey e tâbi tutm a nok tas ında tari
hin day atmasıy la karşı karşıya g elmişbulunuy or . İç ve dış
polit ik ada son zamanlar da birbir i peşisıra uğr anılan hayal
(*) T ürk iy e G ünlüğü, sayı 42, Ey lül 1 996, ss. 5- 11.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 132/202
kır ık lıkla r ı, T ürkiy e’nin bu noktay a g eldiğini göster iyor.
XI. yüzy ılda S elçuk lularla A nadolu’ya girer ek pey derpey
Bizans’ın hâkimiyetine son verip, XIV yüzyılda Osmanlı ha
nedanı yönetimine geçerek XV yüzyıl ortalarından itibarenBatı T ürk dünyas ının en büy ük parças ını teşkil eden T ürki
ye T ürkleri, İs lâm’ın ve İs lâm düny as ının Hır is tiy an düny a
kar şısındaki “müdaf ii ve hamis i” olarak y üzy ıllar boy u bu
düny a ile savaştılar. Böylece yak laşık X V II. y üzy ıla kadar,
kendilerinden e min bir şekilde geldiler. Bu y üzy ıldan itiba
ren, o zamana kadar hep üstün geldikleri ve küçümsedikleri
bu “diyar- ı küfr”ün karşısında ilk y enilg iler in acısını tatma
ya ve sarsılmay a başladılar , hatla zaman za man şoka uğradı
lar. XV II. ve XV III. y üzy ıllar ise, onların bu “diyar- ı k üfr”ün
artık eski “diyar- ı k üfr” olmadığını anlamaya ve k endiler in
de bir şeylerin yolunda g itme diğini farketmey e başladıkları
bir dönem oldu. Bu farkediş, X IX . y üzy ılda hiç beklenmedik
bir biçimde sonuçlandı: Kendilerine ve kurdukları düzeneolan güvenleri sarsıldı; Batı’nın üstün yanlarını taklit etmek,
önce ordusunu, sonra idari yapısını, daha sonra da e ğitim
sistemini belli ölçüde ona benzetmekle yeniden güç kazana
caklarına inanmay a eğilim gösterdiler. B ütün bunlar a rağ
men, problemi, o zamana kadar hiç sorgulamadan ve iftihar
ederek taşıdıkları, uğruna yüzlerce y ıl sav aştık ları Müs lü
man k imliğine bağlamay ı kesinlik le akıllar ına getirmediler. XIX . y üzy ılın son çeyreği ve özellik le XX. y üzy ılın başla
rı, T ürkiye T ürkleri’nin önünde yepyeni bir zihniyet deği
şikliği döneminin kapılar ını açtı. Bu geri k almışlık proble
mi üzerinde kafa yoran “münevverler’’in bir kesimi, proble
mi artık, o zamana kadar soludukları hava, içtikleri su, bastıkları toprak, ısındıkları ateşkadar tabiî saydıkları Müslü
man kimliğiy le bağlantılı g örmeye, gelişmişHıristiy an Balı
kar şısındaki geri kalmışlığın s or um luluğunu bu k imliğe
yüklemey e meyletti. Bu, o zamana kadar T ürk münevverie-
132
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 133/202
ri içinde g örülm emişbir zihniy et değişik liği idi. Bu kesim,
İslâm ve T ürk düny as ının, öze llik le de Os ma nlı Imparator-
luğu’nun pe r işanlığında n İs lâm’ı s or um lu tutarken, diğer
bir k ısmı bu y önelime karşı çıkar ak g eriliğin s or umlusunun
İslâm değil, Müslümanlar o ld uğunu s av undu. B u fikir T ürk
münev v er ler ini - izdüşümle r i bug ünk ü T ürk iy e’ye yansı
yan- başlıca ik i kampa ayırdı: ınode rnle şme cile r (yahut Batı
cılar, çağda şla şına cıla r ), m uhaf a za k âr la r (yahut Islâıncı gele
nekçiler). Bu iki kesim arasındaki fikir mücadeleleri, XIX. y üzy ılın yaklaşık son çey reğinden g ünümüze kadar sürdü
ve giderek adeta bir s ınıf mücadelesi biçim ine dönüştü. Bi
rinciler daha ziyade şehirli yüksek tabakaya mensup elit bir
zümre taraf ından, İkinciler daha çok taşralı ve ha lk kes imi
ne mensup olanlarca temsil ediliyordu.
B ug ün çok açık bir biçimde T ürkiy e’nin, y aklaşık y üz elli y ıldan beri, Batılılaşma hareketlerinin ve buna karşı göster i
len tepkile rin do ğurduğu bu ik i kesimli sosyal tabanda ce
reyan eden k im lik bunalım ının yarattığı k ült ür ik ileşmesi
nin neredeyse hemen her alana y ansıdığı bir ülke haline
geldiği g örülmek tedir. Bu ülk ede devletiy le, siyaset çevrele
riyle, eğitim sektörüyle, medyası ve işmuhille r iy le , ay dınıve sanatçısıyla, g elişmişülkelerde rastlanmay an bir biçim
de, sanki ikiy e bölünm üşbir toplum, bir millet yaşamakta
dır. Kısaca Türkiye’de, kabaca söylemek gerekirse, biri kim
liğini tar ihinden, inancından, geleneksel değerlerinden, kı
saca kendi kültüründe n aldığı özelliklerle belir ley en, diğeri,
bunların yerine Batı’nın kült ür değerler ine sahip çıkan başka bir k imliği sahiplenmeye çalışan ik i kesiın yaşamaktadır.
T abiî ki bu iki kesim gerçekte biz im burada ifade ettiğimiz
kadar kesin çizgilerle birbirinden ayrılmışbir görünüm ar-
zetmezse ve kendi içlerinde birtakım varyasyonlar sergilese
de, bu bir gerçektir. Cumhuriyet döneminde daha belirgin
bir biçimde g örünt ülene n bu ikiy e b ölünm üşlüğü, Şerif
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 134/202
Mar din ve benzer i bir takım araştırmacılar, bu dönemde ta
k ip edilen ra dika l lais izm polit ik as ına bağlama k tadırla r.
Cumhuriy et’i k uranların, Os manlı döne minde İs lâm’ın kişi
üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmasına duyduklarıtepki sonucu, İslâm’ı y alnızca bir v icdan meseles i ola ra k
görmelerinin y anlışlığına işaret eden Şer if Mardin, bun un
sonucunda oluştur ulan radik al laik lik a nlay ışının toplumda
y ar attığı boşluk ları K emalizm’in doldur amadığına dik kati
çekmekte ve haklı olarak, “bu t utum un doğur duğu tepki
nin T ürk iye’de ik i ulus y aratma tehlikesine kapı açt ığını”
vurgulamaktadır.'
Son y ıllar da çok tar tışılan, y uk ar ıda s öz ünü e tl iğim iz
k imlik bun alımının bir teza hüründen başka bir şey o lma
yan bu bölünm üşlük , fazla çaba sar fını gerektirmeyecek ve
haltâ dikkatli bir yabancının bile gözünden kaçmayacak ka
dar ortada olup, aşağıdaki g örünümlerle k endini dışav urur:
1) Türkiye'de iki Türkçe vardır: Siyasetçisiyle, aydını vesanatkârıyla, bi lim adamı ve işadamıy la, medy asıy la, kısaca
sı ok umuşyazmışkesimiyle T ürk halk ı ik i T ürkçe k onuşur
ve yazar. Bir kes im geleneksel T ürkçe’y i, diğer kesim “öz
T ürk çe” dediği ve özellik le A rapça ve Fars ça k elimelere
karşı savaşilan etmişbir dil kullanır.
2) Türkiye’de iki tarih vardır: Bunlardan biri, bir kesimin
özellik le İslâm k ültür ünü çağrıştır an bütün öğelerini y oksaydığı, bu öğelerden had safhada rahatsızlık duy duğu, de
ğiştirmek ve unutmak is te diği, y ahut en azından soğuk
bak tığı, sahiplenmek istemediği, bu sebeple de hep menfî
y önlerini öne çık ardığı bir tarihtir . Diğeri, ölek i kes imin
tepkisel olarak adeıa kuts allaştırdığı, bug ünk ü perişanlığı
nın doğur duğu aşağılık kompleksi kar şısında yegâne teselli
ve iftihar kay nağı olarak g ördüğü için zaman zaman kuca-
1 Bk. Şerif Mardin, Türkiye'de Din ve Siyaset, İstanbul, 1991, İletişim Yay ınları* s.234- 243.
134
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 135/202
gına s ığındığı, bu y üzde n de eleştir ilmesinde n veya en azın
dan birta kım ger çekler inin dile ge tirilmesinden hoşlanma
dığı, bu y önle ripK saldaınay a'çalışlığı bir tarihtir .
3) T ürk iy e’ddJ k i İs lâm y afdır : Biri bir kesimin, sadece ba
sit bir inanç olâralT T ertlerin v icda nında kalması g erektiği
ne, ilkel bulduğu bazı y anlar ının reforma tâbi tutma k sure
tiy le “ ça ğda şla ştır ılm a s ı” icap e tt iğine , k e ndi düny e v î
zevklerine uy g un hale get ir ilmesinin art ık zamanı geldiği
ne inandığı bir İslâm’dır. Diğeri ise, öteki kesimin gelenek
sel olar ak ina ndığı, toplums al, düny ev î ve fik r î, kültürel
y anlarından ziy ade, y alnız şekli kalmışbir ibadet anlayışıy
la sınır ladığı, kalıplaşmış, ruhu kay bolmuşyüzeysel bir İs
lâm’dır, basit bir külttür.
“Dışmihr aklar”ın değil, T ürkiye’nin bizzat k endinin ya
rattığı bir k im lik bun a lım ının eseri olan bu “ik i T ür k i ye'min me ns upları bug ün kendi ağızlarından, bazen gizli,
bazen de açıktan açığa, ger ici- ilerici, çağdaş- yobcız, milliy cl-
çi- kozmopolit, laih- Miislüman (yahut dinc i), A tatürkçü- şcri-
atçı gibi ikiz bir terminoloji kullanarak oldukça katı bir
ideolojik ay r ılmışlığın s öy le mini bizzat kendileri yansıtır
lar; bu ik i T ürkiy e, siyasi ik tidar lar ın eğilimler ine göre, ülkenin iç ve dışsiy asetine, k ültür ve eğitim politik as ına,
K ültür ve Mill i E ğitim Bak anlık lar ının faaliyet ve yay ımla
rına aksetmekte ve böylece bu iç çatışma sık s ık ateşlene
rek sürüp gitmektedir.
Eğer bir ülkede, o ülkey i y öneten devlette ve yönelilen
toplumda böyle birbirine zıt ikili bir yapı varsa, orada bü y ük bir yanlışhüküm sürüyor demektir. O halde devlel vc
toplum olarak T ürkiye bütün kesimler iyle büy ük bir yanlışı
yaşamaktadır. Bu yanlışnedir ve ne zaman başlamıştır?Bugün, tarihinin çok uzun bir dönemini, devlet, toplum
ve fert hay atının tamamını İslâm’a yaslayan bir ideoloji ve
k l ş il i iş l lt ü l ş k l l
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 136/202
bir imparatorluk tecrübesinden sonra, tslâm’ı kamu sektö
ründen çıkararak, Batıcı, milliyetçi bir devlet ve toplum ya
pısına geçişin sıkıntı ve bunalım la r ını hâlâ at la ta mamış, g e
leneksellik ile modemizm arasında bocalayan bir Türkiye’de yaşanılmak tadır . Bu T ürkiy e, y ığınla iç ve dışpr oblemin
her geçen g ün biraz daha sıkıştır dığı, bunlar a ç öz üm ürete-
medikçe, b unun y arattığı hayal k ır ık lığı içeris inde acz ile
kıvranıp duran bir ülke görüntüsünü yansıtmaktadır. Kıv
randıkça da sık ıntılar ının s or um lulu ğunu , y alnızca “dış
mihraklar” üzerine yıkmak suretiyle sahte bir tatmin duy
gusu içine girmekte ve hıncını bir türlü somut biçimde ifade edemediği “dışmihr akla r”dan alamadığı için de, kendi
kendisiy le kavga ederek rahatlamaya çalışmaktadır.
Devlet, siyaset ve toplum düzeyindeki bu bunalım görün
tüsü ne anlama g eliyor? Bu per işan g ör üntünün, yetmişbeş
yıllık Cumhur iy et T ürkiy esi’nin, artık ideolojis iy le , rejimiy
le, devletiyle, toplumuy la, başta ekonomis i, siyaseti, eğitimi
olmak üzere bütün kurumlarıyla önü tıkanmışbir ülke ol
duğu anlamına g eldiği, bug ün pek çok kimse tar af ından d i
le getiriliyor, zaman zaman yüksek sesle, zaman zaman da
(özellikle askeri müdahale dönemlerinde) kısık sesle tartı
şılıyor. Cumhur iy et T ürkiyesi dışar ıda it ibardan düşmekte,
içer ide ise devlet v at andaşının g özünde her g ün ağır bir
prestij kaybına maruz kalmaktadır.Batı empery aliz minin istilas ına uğramışbir imparator luk
tan, Anadolu toprakları üstünde hiç de küçümsenmeyecek
ve hafife alınmay acak bir mücadele ile bağıms ızlığını elde
ederek çıkan bu genç devlet, yepyeni bir ideoloji, yepyeni
bir rejim, yepyeni bir toplum ve yepyeni bir kültür yaratma
iddiasıyla işe başladı. Belki çok hak lı olarak Batı medeniyeti
nin üstüne çıkmanın hayalini kurdu; “Ortaçağkaranlığımda n kurtulmuş, sınıfsız, imtiyazsız, kay naşmışbir ülk e
hedefledi. Çünk ü Os manlı lmparator luğu’nu yeniden hayata
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 137/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 138/202
ahaliden oluşan ve yaklaşık bin y ıl g ibi çok uz un bir geçmiş
boy unca İs lâm’ı ha y a lının her s af has ında k e ndine temel
yapmışbir mil letin, bu inanc ı birdenbire toplums al hay at
tan dışlayarak v icdanına g ömüp y alnızca ibadet düze y ineindirgey erek y aşamaya ve fazla uzak olmay an bir gelecekte
onu hay atından büs bütün çık ar ıp atmay a kolay alışacağını
ve muhtemelen bunun belli bir baskı yöntemiyle gerçekle
şebileceğini v ars ayıyordu. Böylece K ema liz m, genç T ürkiy e
devletinde devlet yönetimi ve siyasetinden, hukuk siste
minde n tamamiy le ve kesin olarak dışarı çık ardığı İs lâm’a,
y alnızca toplumsal ahlâk, inanç ve ibadet alanını bır akmış,
ancak onu da sımsıkı bir şekilde devlet k ontr olüne vermiş
oluy or du.4 İşte, yukar ıda s özünü e tt iğim iz “ik i T ür k iy e’’
arasındaki yetmişbeşy ıllık çat ışmanın temeli böylece a tıl
mışoluyordu. Türkiye toplum olarak özellikle 1960’lar
sonras ının toplumsal ve siyasi hay atında bu çatışmay ı defa
larca yaşadı, halen de y aşamay a devam etmektedir .Bu çatışma T ürk iye’ye nelere mal olmaktadır? O nu hem
ke ndi içinde, hem milletler arası ilişkilerinde nasıl bazı yan
lışlara itmektedir, kısaca g öz atalım
1) T ürk iye Cum huriy e ti devleti, üze r inde bul und uğu
topraklar ın, önce Bizans’ın, sonra S elçuklu ve Os ma nlı İm
par ato r luğunun y öneliminde n gelen, ç oğunluğu T ürk ve
Müslüman olmakla beraber, üstünde başka etnik kökenlere, başka din ve mezhepler e, dolay ısıy la başka kültür le re
mensup ins anların da y aşadığı bir ülk e old uğunu biler ek
görmezden geldi. Üç büy ük impa rator luğun miras ı olan bu
topraklar üstünde yaşayan bu r enkli t oplumu, g erçekten iy i
niyetle “sınıfs ız, imtiyazs ız, kaynaşmışbir k itle” haline geti
rebileceğini, bu kitley i onun etnik ve kültüre l özellik lerini
öne çıkarmadan tek mille t haline dönüştürebileceğini dü-şûndü. Oysa özellikle 1980’ler sonrası yaşananlar , K ürt so-
4 Bk. A hmeı Insel, a.g.e., s. 114- 117.
138
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 139/202
r unun un, bununl a bağlantılı olarak PK K probleminin, daha
sonra A lev ilik - Sûnnilik mese lesinin giderek büy üme k s ure
tiyle T ür kiy e’nin g ündem ine oturmas ı ve ilk inin sûr’atle
uluslarar ası bir mesele haline dönüşme si, bun un y anlışlığı
nı ortaya k oy muştu. Bu ger çeği görme k istemey en siyasi
kadrolar, birtakım gülünç tezlerle bu meseleleri kapatmaya
çalıştılar, ama bug üne kadar bir başarı sağlayamadılar. Üste
lik bu başar ısızlıkla rının sorumlus u olar ak kendilerini de
ğil, he p “dışmihr akla r’’ı gördüler.2) T ürkiy e’nin komşular ından bir k ısmının, vaktiy le ken
dis inin y önett iği bir impa rator luğun par çalan olduğunu, do
layısıyla haf ızalar ında kendine karşı birtakım kompleksler in
bulunabilece ğini, bunlar ın ileride rahatsızlık uns uru haline
dönüşebileceğini hiçbir za ma n ak ima getir medi. Diğer bir
kısmıyla da yüzyılları kapsayan bir nüfuz mücadelesi verdiğini hesaba katmadı. Onlarla hesabının k itabının bitmişol
duğunu, “Yurtta sulh cihanda s ulh” politikası sayesinde bu
kom şular ıy la problems iz bir y aşantı s ürece ğini varsaydı,
hattâ bazılarını bir bakıma dikkate dahi almadı; onlarla or
tak bir tar ihi ve k ültürü yaşadığını özellikle unutmak istedi
ve unuttu. K endi g elece ğini Batı düny ası içinde g ördüğüiçin, bütün siyasi bağlantılarını bu hesaba göre y aptı ve ül
kesi içinde uy g uladığı lais izm politik as ını böylece dışilişki
lerine de yansıttı. Fakat Kıbrıs meselesinden Batı Trakya kri
zine, Bulgaristan probleminden Kuzey Kafkasya meselesine,
Azeri petrolleri konus undan su meselesine kadar yalnızca şu
son on y ılda göğüslemek zor unda kaldığı ve tabiatıyla çözüm üretmekte zorlandığı pek çok mesele, T ürkiye Cumhu
riyeti Devleti’nin bu politik as ında da y anıldığını ve bunu
terketmediği sürece, bütün bu konularda ve iler ide çıkacağı
na şüphe bulunmay an daha birçok meselede çözüms üzlüğe
ve yenilg iye mahk ûm olacağını acı bir şekilde göstermiştir.
3) T ü ki bi l i i d k ldiği bi k t’ d
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 140/202
soydaşlarının ve k endini hâlâ onlara bağlay an bir ta k ım ta
rih ve k ültür bağlarının bulun duğun u, bu bağların g örme z
lik ten gelinemey eceğini de pe k düşünme di. Düşünenler e
iyi gözle bakmadı. Ne var ki, hiç çökmeyecekmişgibi gördüğü komünis t Sovy et re jiminin çökmes iy le bir lik le , çok
uzakta tar ihin kar anlıklar ına g öm üldüğünü s andığı soy daş
larıyla birdenbire burun buruna geldi ve onları hiç mi hiç
ta nımadığım, hak larında hiçbir şey bilme diğini üzüntüy le
farketti. Şimdi ise, y etmişy ıldır bas kıcı bir şek ilde uy g ula
nan ateizm politik as ının içinde n ge len bu s oy daşlar ına,
kendi ideolojis ini aşılamaya çalışmaktadır .
Böylece içinde y aşadığı düny ay ı, y öne ttiği ülk e s ini ve
toplumunu tanıma konusunda hiçbir bilimsel bilgi biriki
mine sahip bulunmayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, za
man g eçtikçe problemleri birbir i peşisıra karşısında görme
ye ve her seferinde şaşkınlığa uğramaya başladı. Çoğu ma
alesef bilgisiz, önyargılı ve hazırlıksız siyasi kadrolar, bubilgisizlikleri ve tecrübesizlikleri yüzünden çözüm ürete-
medikleri bu problemleri her seferinde Batılı devletlerin ka
rışmasının, dolayısıy la bunların milletlerarası bir nite lik ka
zanarak Türkiye’nin kontrolünden çıkmasının ve çözümle
rin T ürkiye’ye dışarıdan empoze edilme sinin y olunu adeta
kendi elleriyle açtılar.
* T ürkiye Cumhuriy eti, bil indiği g ibi dışpolitik as ındakiilk ciddi şoku 1 %0 ’larda Kıbrıs meselesiyle yaşadı, hâlâ y a
şamaya devam ediyor.
* Arkasından 1973 yılında Ermeni meselesi gündeme gel
di. Zamanın dışişlerinin tepkisi, y ukar ıda s özünü etliğimiz
redd- i mirasın tipik bir örneğini ortaya koyarcasına, bu me
selenin Türkiye Cumhuriy eti’nin değil, Osmanlı Dev leti’nin
problemi olduğu, dolayısıyla T ürkiye ile ilg isi bulunmadığı
şeklinde oldu. Bu tepki iltif at görmey ince bu defa meseleyi
zoraki sahiplenme durumunda kaldı ve bu konudaki bilgi-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 141/202
s izliğinin ve hazır lık s ızl ığının acısını kat kat hisseni.
* A ra dan y ak laşık on bir y ıl sonra PK K ve K ürt meselesi
aynı biçimde, aynı usullerle Türkiye’nin gündemine girdi;
hâlâ g ünde mi işgale dev am ediyor. Siyasi iktidar lar ay nı bil
g is iz liğin yar attığı bunalım içinde, önce g ülünç tezlerle işi
geçiştirmey e baktılar, olmay ınca çıkar y olu her zaman ol
duğu g ibi askerî çözümler de buldular.
* Yine bundan bir on, on iki yıl sonra bu defa çok daha
başka ve daha tehlikeli bir problem, A lev ilik- Sünnilik meselesi, T ürkiy e dev letini ve toplumunu her zaman olduğu
gibi haz ırlıks ız yakaladı. Siyaset çevreleri başta olmak üze
re, elit kesimin bu konudaki cehaleti de korkunç ve aynı
zamanda gülünç boyutlarda yine ortaya çıktı. Bu defaki,
gerçekte diğerlerinin hepsinden daha netameli idi; çünk ü
toplumun en nazik yanına, inanç boyutuna hitap ediyordu.Türkiye bu meselelerin hiçbirinde, kendisine yol göste
recek, doğru tezleri gerek ülke içinde, ger ek milletlerarası
politika alanında savunmasına yardımcı olacak stratejilere
sahip değildi. Daha açıkçası bu stratejiler i oluşturacak bi
limsel bilg i bir ik iminde n, bu bilgi b ir ik im ini s ağlayacak
k ur um ve uzma nlar dan y ok s undu. B una ka r şılık . Batılıdevletlerin bu konularda ne kadar genişçaplı bir bilgilen
me içinde oldukları, bugüne kadar yüzlerce defa ortaya
çıktı. Bunca k ötü tecrübeye rağmen, T ürkiy e’nin bu gerçe
ği farkettiğini g öster ecek ciddi işaret lerin hâlâ ortalarda
g örünmemesi ne k adar şaşırtıcıdır ! Siy asi ik tidarlar hâlâ,
k onunun uz ma nı olmay an kişilere alelacele haz ır latılan
oyalayıcı, basil, bilimsel temelden yoksun, kendini kandır
maktan başka bir işe y aramay an bilgilere day alı aldatıcı ve
komik tezlere yer veren raporlara itibar etmekle devam
ediyorlar. Bu aldatıcı tezler, bugüne kadar Türkiye’yi sü
rekli olarak çözüms üzlüğe mahk ûm eden tezlerdir. Devlet
bu tezler in son g ülünç örneğini, K ürtçülük problemiyle il
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 142/202
gili olarak Nevruz meselesinde ortaya koydu. 1996 yılına
kadar Nevruz diye bir bayram bilmeyen devlet, Nevruz’u
T ûrklerin mil li bayramı ilan etti. Bu şunu g österiyor: T ür
kiye’de devlet bilimse l yöntemler le problemleri çözeme- yince, problemler devleti istedikleri alana çekiyorlar .
İşte bugün Türkiye’nin iç yönetiminden milletlerarası iliş
kilerine, siyaset felsefesinden ekonomi stratejisine, kültür
politikasından eğitim anlayışına varıncaya kadar her alanda
elini kolunu bağlay an, geleceğine y önel ik ciddi projeler
üretmesine engel olan, siyasi ve toplumsal hayatını tıkayan,
tek kelimeyle, Türkiye’nin hayat damarlarını kurutan temel
problem, Kemaüzm- lslâm, başka bir deyişle, Atatürkçülük-
lslâm çatışması, y ahut daha doğrusu çatıştırılmasıdır. Bazen
açık açık, bazan üstü örtülü olarak siyaset, ekonomi, medya,
eğitim ve kültür alanında sürdürülen bu çatışma T ürkiye’de
çok v ahim bir şekilde sanki iki rakip dinin kavgası gibi cere
yan etmektedir. Bugün T ürk siyasi hay atındaki tıkanıklığı yaratan kavganın arkasında da, aslında bu Kemalizm- lslâm
çalıştırılması yatmaktadır. Bu çatıştırılma eğer durdurulmaz
sa, Türkiye’nin gerek içeride, gerek dışarıda bugüne kadar
karşı karşıya kaldığı problemlerden kat kat daha vahimleriyle yüz yüze geleceğinden kims enin şüphesi olmamalıdır.
Bu çatışmayı durdurmanın yolu, bizce şuralardan geçiyor:
Atatürk’ün tarihi şahsiyeti, özellikle tek parti dönemindedayatmacı bir zihniyetle topluma yeni din olarak sunulan
Kemalizm’den ayrılmalı, Atatürk antropomorfizm konusuolmaklan çıkartılmalıdır. Atatürk hakkındaki nihai hükmühiç şüphesiz tarih verecektir ve bu konudaki tartışmalar ancak ve ancak bilim adamlarını ilgilendirir. Kemalizm’e yönelik eleştiriler, bilimsel temellere dayanmayan, anlamsız vefaydasız bir Atatürk düşmanlığına dönüştürülmemelidir. Zira böyle bir düşmanlık T ürkiye’yi acılara boğacak bir kardeşkavgasının kapılarını açacaktır. Tabiî ki Kemalizm de eleşti-
142
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 143/202
rilecekıir. Bunu bilimsel çerçevede yapanları da, ideolojik
bir fanatizmi yansıtan gerici, çağdışı gibi birtakım ifadelerle
mahk ûm etmeye çalışmak, düşünce özg ürlüğünü zedeleyici
bir davranışolur. Buna karşılık, İslâmiyet’i eleştirenler veya
eleştirmek isteyenler de vardır ve olacaktır. A ncak onların,
bunu yaparken, bu ülke halkının büyük bir kesiminin
inançlar ını, dolayısıyla, o inançlara bağlı olanlar ı karşılarına
aldıklarını hesaba katmak, bu sebeple saygılı bir üslup kul
lanmak zorunda olduklarını bilmeleri yerinde olacaktır. Bi
limsel nitelikten uzak, alay edici, küçümsey ici, küçük düşü
rücü ve yalnızca ideolojik önyargılardan ve şartlanmalardan
kaynaklanan, seviyesiz ve bilg isiz eleştirilere gir işerek bu
kitleyi rahatsız etmemeli, onları tahrike kalkışmamalıdırlar.
Bu konuda bütün nüanslarıyla, Kemalistlere ve İslâmî ke
sime görevler düşmektedir.
1) Kemalist kesime düşen, K emalizm’in Islâm’ın yerine
geçecek bir din olmadığını hatırlamak, dolayısıyla eleştirilebilir olduğunu kabul etmek, sonuç itibariyle onu T ürk milletinin bin yıllık toplum ve kültür nizamının temeli oldu
ğuna şüphe bulunmay an Is lâm’a rakip bir din hüviyetiyleT ürk toplumunu day atmanın yanlışlığını görmektir.
2) İslâmî kesime düşen ise, İslâm’ın münhasıran bir devletkurmaya yönelik siyasi bir sistem, bir program olarak gönderilmediğini, ama evrensel bir inanç, bir toplum ve dolayısıyla dünyevi bir ahlâk nizamı olduğunu hatırlamak, onu si
yasal bir araç haline dönüştürmemektir. Islâm’ın siyasal araçhaline dönüştürüldüğü dönemlerin Islâm milletlerine nelere
mal olduğunu görebilmek için sık sık tarihe bakmanın yararlı olduğuna şüphe yoktur. Bunun için de Islâm ile İslâm’ın iarihinin, İslâm ile, Islâm devletinin farklı şeyler olduğunu, birincinin bir din, İkincilerin ise ona mensup insanların, dolayısıyla tarihin yarattığı olgular olduğunu unutmamak, İslâm ile tarihini, İslâm ile devleti ve dolayısıyla siyase-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 144/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 145/202
Sonuç olarak şunu özellik le v urg ulamanın doğru olduğu
nu düşünüy or uz: T ürkiy e’nin bütün kesimler iyle, özellikle
T ürkiy e’nin geleceğine yön verme k onumunda bulunan si
yasal, bürokratik ve entelektüel kadrolarıy la, İslâm’ı yeni
den ve doğru olarak öğrenmeye şiddetle ve acilen ihtiyacı
vardır. A ks i halde yukarıdan beri s özünü ett iğimiz bu iki
lem ve onun sebep olduğu çatışma bitmeyecektir .
ye’deki olumsuz laiklik düşkünlüğü, din araştırmalarını önemli ölçüde fakirleştirdi; zira bu yolla dini araştırmalar, ps ik olojik ihtiyaç, kültürel önem, alışılagelmişdavranışbiçimler i, sosyal değerler ve kısmen dc olsa kurumsal ortamşek lindeki kendine has gerekli çerçevelerin dışına itilmişlerdir " (Türkiye'de Din
vc Siyaset, Mak aUU r 3, İstanbul, 1991, İletişim Yay., s.81- 82).
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 146/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 147/202
“T ürk Müslümanlığı” T artışmaları, Resmi tdeoloji, A levilik , Sos yolojik ve T arihsel Gerçek*
T ürk iye’deki A lev ilik- Bektaşilik tartışmaları, son birkaç y ıl
dır siyaset çevrelerinin ve siyasal iktidarların da katılımıylailg inç bir safhaya g eldi. Her y ıl 16- 18 Ağustos'ta Hacıbektaş
kasabasında yapılagelen törenlerde, siyasiler tarafından Ale-
vi- Bektaşi halk a y önelik dozu aşırı kaçan öv g üler ve tutul
may acağına şüphe bulunmay an vaadler y apıldığı çok iyi bi
linir. Bu k onuşmalar dinlenir , a lk ışlanır ve bir süre sonra
her şey normale döner, vaadler de unutulur gider. Fakat iki
y ıldan ber idir, ve özellikle bu 1998 yılı kutlamalar ında de
ğişik bir mesaj ver ildi: En üst düzey deki siyasi ağızlardan
“Bektaşilik ve A lev iliğin gerçek T ürk Müslüma nlığı o ldu
ğu’’ anlamında sözler telaffuz edildi. Bu mealdeki sözler, al
kışların da göster diği g ibi, hiç şüphe yok ki orada toplan
mışbulunan, dini duyguları, heyecanlan en üst noktasına
çıkmışAlevi- Bektaşi halk ın çok hoşuna gitti. A slında sonzamanlarda pek çok Alevi- Bektaşi kökenli y azar veya lider,
A le v ilik- B ektaşiliğin gerçek T ürk Müs lümanlığı olduğu,
(*) Genç Erenler , sayı: 38, Kasım 1998, s. 5-9.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 148/202
S ünnil iğin Emevilerce mey dana g e tir ilmişolup, A ra p ve
Fars k ültür ünün damg as ını taşıdığı te zini üstü açık veya
kapalı bir biçimde dile getiriyor. Hat tâ pek çoğu, meseleye
la ik liği de katar ak, A levi- Bektaşiler’in la ik liğin g üvence siolduğunu savunmaktadır. A levi- Bektaşi toplum u açısından
bu, y üzlerce y ıl ik inci s ınıf vatandaşolduğu duyg usuy la ya
şayarak bugünle re g elmişolup, çoğu za man k im liğini sak
lamak suretiyle hayatını sürdürmek zorunda bulunan ezik
bir toplum sıfatıyla, 1983 sonrası nispi özgürlük ortamının
yarattığı bir raha tlama s onuc u, artık k e ndini dev le te veS ünni topluma k abul ettirme, k imliğine resmi ideoloji çer
çevesinde meşruiyet k az andırma ps ik oloj is inin bir y ans ı
ması olarak değerlendirilebilir . Bu sebeple de anlayışla kar
şılanmalıdır .
Ne var ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en yüksek si
yasi ve idari kademesini temsil eden siyasetçiler tar afındanseslendirildiği zaman, “Bektaşilik ve A le v iliğin gerçek T ürk
Müslümanlığı olduğu” tezinin, ar tık bir tez olma kta n çıkıp
siyasal bir tercih niteliğini kaz andığını görmemek m ümk ün
değildir. Bu ise devletin kendi v atandaşlarını kendi ağzıy la
ikiy e böldüğünün res men tescili anlamına gelir. Böyle bir
söylemin - eski tabirle- mefhum- ı muhalif i (karşıt anlamı),
Sünniler’in gerçek Türk Müslümanı olmadıkları demek
olur. L aik , çağdaşve de mok rat olduğunu b ütün temsilci
kes imleriyle herg ün ilân eden devletin, vatandaşlarını böyle
bir nitelemeye tabi tutmasının ne derece kabul edilebilir ol
duğu üze rinde ciddi olar ak düşünmelidir . O konuşmala rı
yapan siyasiler, Alevi- Bektaşi kökenli dahi olsalar, temsil et
tikler i makamda, artık yalnız Alevi- Bektaşi toplum unun değil, S ünni toplumunun da temsilcileri olduk larım unut ma
malıydılar (T abii aynı s or umluluk A levi- Bektaşi toplumu
bakımından Sünni kökenli siyasetçiler için de daha fazla
geçerlidir). Dolayısıyla siyaset meydanlarında veya Hacı
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 149/202
Bektaştörenlerinde k onuşurk en, S ünniler in de o törenleri
y erinde vey a te le vizy onlarında sey rettiklerini, konuşmalar ı
dinlediklerini hatırdan çıkarmamaları, oy kaygısıyla Alevi-
Bektaşi toplumuna şir in g örünmek için S ünni kes imi rencide edecek, Osmanlı döneminin aksine, bu defa da onların
devlet nazarında ikinci sınıf vatandaşkabul edildikleri, bir
kenara itildikleri duygusunu uyandıracak sözler sarfetmek-
ten özenle kaçınmaları gerekirdi. Ama öyle olmadı.
Bu siyasiler, bu yılki Hacı Bektaştörenlerinde, siyasal çı
kar lara y öne lik olduğunda k ims enin şüphesi bulunmay ankonuşmalarında y alnızca oradak i A levi- Bektaşi ha lk ın bek
lentilerini tatmine yönelik mesajlar vermeyi tercih ettiler.
Gerçek T ürk Müs lüma nlığının A lev ilik- Bektaşilik olduğu
nu, bu y olun İslâmiyet’teki A rap ve Fars unsurlarından te
mizlenmiş, öz T ürk k ültürünü yansıtan adetâ mill i M üs lü
manlığı temsil ett iğini defalarca dile getirdiler. Derken arkasından, askeri kesime mensup yüksek rütbeli bazı subayla
rın be y anlarının da kar ıştırıldığı, daha çok Alevi- Bektaşi y o
rumuna referans veren bir “T ürk M üs lüma nlığı” önerisi or
taya atıldı. Sünni kesim, beklenen tepkiyi derhal gösterdi ve
günlerdir medyada devam eden -bizce Türkiye’nin içinde
bulunduğu iç ve dışproblemle r y umağının ortasında yersiz
ve gereksiz- tamamen yapay bir “T ürk Müslümanlığı olurmu, olmaz mı" tar tışması başlay ıverdi. Böylece T ürkiy e’de
kamuoy u, yıllardır çözüm bekley en y ığınla iç ve dış, siya
sal, toplumsal ve ekonomik problemini bir kenara koyup,
sinirleri geren, Alevi ve Sünni kesim arasında yeni bir so
ğuk luk ve gerginlik noktası yaratacağına zerrece şüphe bu
lunmay an gereksiz bir tartışma or tamının içine itiliverdi.Ciddi bir bilim işi olan, İslâm’ın larih ve kült ürünü, kav
ramlar ını, teoloj isini - bildiğini zanneden değil- gerçekten
iyi bilen ilahiyatçı, sosyolog, antropolog ve felsefecilerin
ancak bilimsel platformlarda tartışabileceği bu çok mühim
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 150/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 151/202
r inden oluşan” , ulus all ık dozu yüksek, “reforme” edilmiş,
“mode rnize” ve “medeni” hale g etir ilmişbir “ulusal İslâm"
mı sunmak istemektedir? Niçin? Sun’i müdahaleyle böyle
bir müslümanlık tarzı yaratılabilir mi? Bunun halka empo
ze edilmesi bir din krizine yoj açar mı açmaz mı? Laik oldu
ğunu iddia eden bir de v letin to plum un dini tercihler ine
müdahale si doğru mu, değil mi? Gerçekten bir “T ürk İslâ
mî” veya “T ürk Müs lüma nlığı” ola bilir mi? Bugüne kadar
olan Müs lümanlık ne M üs lümanlığı idi? Bu is im alt ında ge
nelde bütün Türklere, özelde Türkiye’ye mahsus yeni bir
model yar atılabilir mi, bu modelin ne gibi bir fayda sağlaya
cağı düşünülüy or? Böyle bir modelin evrensel bir din olan
İslâm’ın temel esprisiyle ve İslâm düny asıy la k opuk olması
mı hedefleniyor? Bu modelin toplumun bütünü tarafından
kabul edilip hayata ge çirilme şansı nedir? T ürk Müs lüman
lığı yalnızca Alev ilik- Bektaşilik midir? Is lâm Araplar içinde
doğduğu için bir Arap dini kabul edilmeli midir ? S ünnilik
ger çekten Emev i Müslüma nlığı mıdır ? Bu tartışmayı başla
tanların ve eğer gerçekten böyle bir ulusal İslâm projesi dü
şünüyorlarsa, bütün bu ciddi sorulara ve daha başkalarına
çok ciddi cevaplan hazırlamışolmaları gerekir.
Böyle bir ulus al İslâm projesi, ilk bak ışta, başta resmi ide
oloji olmak üzere, milliy etçi duy g ular ı biraz fazla gelişmiş
kesimler e, vey a - açık k onuşma k gerekirse- İslâm’a ve onun
S ünni y or umuna soğuk bakan bazı laik kesimlere belki hoş
görünebilir . Öze llik le de, k endis ini meşrulaştırma ve bu
nun için de yürürlükteki resmi ideolojiyi arkasına alarak
sistem içinde yer bulma çabasındaki Alevi- Bektaşi kesimine
çok daha cazip görünebilir. A ma Bektaşilik ve A leviliği T ür
kiy e’de laik liğin güvencesi, day anağı olarak takdim eden
çevrelerin böyle bir söylemi sürekli dile getirmelerini tehli
keli bulan ve bir arada yaşama, gerçek demok rasi ve düşün
ce özg ürlüğü çabalar ını baltalay acağını bilen, bunda n ra
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 152/202
hatsızlık duyan Bektaşi ve Alevilerin var olduğu da çok iyi
bilinmektedir. Hele AlevilikBektaşiliği, güçlendiği söyle-
nen Sünni İslâm’ı (irtica?) frenleyebilmek için iyi bir araç
gibi gören yönetici elite de çok uygun görünebilir.Bütün bunlardan sonra, şimdi asıl sorunun, yani bir “Türk
İslâmî”, “Türk Müslümanlığı”, yahut “Türkiye Müslümanlığı
olabilir mi?”, yahut “İslâm’ın belli ulus ya da kavimlere özgü
yorumlarından söz edilebilir mi?” sorusunu bilimsel açıdan
ele alabiliriz.Kanaatimizce bu sorulara doğru cevap verebil-
mek için, evvelâ “İslâm” ile “Müslümanlık” kelimeleri ara-sındaki nüansı bilmek lazım gelecektir. Bu iki kelime her ne
kadar günlük konuşma dilinde birbiri yerine kullanılıyorsa
da, aslında tarihsel ve sosyolojik olarak bu kullanış doğru de-
ğildir. Çünkü “İslâm” kelimesi, soyut anlamda bir din olarak
temel kaynaklarındaki yazılı biçimiyle İslâm dinini, onun
inanç, ibadeı, ahlak vs. esaslarını işaret ederken, “Müslüman-lık” kelimesi bu dinin tarihsel süreç içinde, kendilerine
“Müslüman” denilen loplumlarca yorumlanarak pratiğe ak-
tarılmış, yaşanmış, son tahlilde “külıürleşmiş”, dolayısıyla
birbirine çok benzeyen, yahut taban tabana zıt denecek ka-
dar farklı olan şekillerinin adıdır. Bu bakış veya yaklaşım, ba-
zı itirazlarla dile getirildiği gibi, “İslâm’ı ırk veya ulus temeli-
ne indirgemek” değildir. Aksine, İslâm dünyasında fiilen
mevcut durumu anlamamıza, çözümlememize ve açıklaya-
bilmemize yardımcı olacak bir yaklaşımdır. Dolayısıyla sos-yolojik olarak tek değil, birçok Müslümanlıklar vardır. Şöylede söyleyebiliriz: İslâm tek ve semavi, M üslüm anlık veya M üs
lümanlıklar ise beşeri ve çeşitlidir
Bu ayırımı yaptıktan sonra, tarihsel yahut sosyolojik, hal-ta antropolojik açıdan baktığımızda, rahatlıkla bir “Türk
Müslümanlığından, bir “Arap Müslümanlığından, bir“Fars (İran) Mûslümanlığı’’tıdan vs. söz edebileceğimiz gi- bi, bir Kuzey Afrika, yahut Uzak Doğu Müslümanlığından,
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 153/202
“T ürkiy e M üslüm a nl ığr ’nda n da s öz edebiliriz. T abii eğer
bunlar la, kav imler in veya çeşitli k ült ür sahalar ının çok ta
bii olar ak g eçmiştek i k endi toplumsal ve k ültürel yapıları
nın çerçev esinde y or umlay ıp hayata ge çirdikler i İslâm anla
yışını, alg ılay ışım kastediy or sak. Zir a bu kav imler, kendi ta
rihsel süreçleri içinde belir ttiğimiz faktörler in etkisiyle ken
dilerine göre bir İslâm! düny a g örüşü, bir İs lâmî hay at fel
sefesi, bir toplum y apısı ve bir k ültür oluştur up geliştirmiş
lerdir. Dolayısıyla bu tür sosyolojik ve kültürel farklılıkları yansıtan Müs lüma nlık yaşayışları, zate n yüzlerce y ıldan be
ri fiilen vardır ve var olmaya devam edecektir.
B ug ün Fas’tan Endone zy a’ya kadar İslâm düny asını gez
diğimiz zaman, bu k ültür le şmişMüs lüma nlıkla r ı, bunların
arasındaki az veya çok farkları görürüz. Bunu reddedenle
yiz. A ksi halde “eşyanın tabiatına ay kır ı” düşünmüşve sos y olojik bir gerçeği inkâr etmişolur uz. Böyle olunca, “T ürk
M üs lüm a nlığı’’, “A rap M üs lüm a nlığı” veya “Fars (İran)
Müs lüma nlığı” denilen kav ramlar dan, bir ırk , bir ulus te
melinde oluştur ulmuşİslâm modellerini anlamak ve bunla
ra bu yönde anlamlar y ükleme k tamamen y anlışolur.*
T ürkiy e’de şu son günlerde y apılan tartışmalar ise, eğer y anılmıy ors ak , “T ürk İs lâm î" vey a doğr u tabir le “T ürk
Müslümanlığı” kav ramının, bu kav ramı gündeme s okanla
rın kafasında demin açıklamay a çalıştığımız s osyolojik ve
tarihsel muhtevasından farklı, yani ulus temeline dayalı bir
İslâm modeli şeklinde alg ılandığı iz lenimini uyandırıyor.
S özünü ettiğimiz sosyolojik Müs lümanlık tarzları, “yukarıdan” yani siyasal ve askeri otoriteler tarafından vukû
bulacak yapay bir müdahale ile değil, uzun zaman boy un
ca kendiliğinde n oluşmuşve oluşmakta olan tar ihsel ve
(* ) Nitek im biz vaktiyle “T ürk Müslümanlığı" kav ramından nc anlaşılması gerektiğine da ir bu çerçevede bir tahlil denemesi y ay ımlamıştık ( T ürkiy e G ünlüğü,
sayı 33 Nisan Mcyıs 1995 ss 34 40)
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 154/202
sosyolojik bir süreçtir. Ancak burada unutulmaması ve
dikkate alınması gereken çok önemli bir nokta daha vardır
ki, o da şudur: Müs lüman k av imler ne k adar k endi alg ıla
yışve kültürel y apılarına göre bir M üs lüm a nlık anlay ışvetarzı oluştururlar sa oluştursunlar , temelde onlar a “M üs lü
man” dedirten, onlar ı “İslâm daires i” içinde g örmemize,
nitelememize sebep olan birtakım temel inanç ve pratikler
vardır ki, hangi kavme, hangi ulusa, ırka veya mezhebe
mensup bulunurlarsa bulunsunlar, yine de onları ortak bir
takım duyg ular la evrensel bir İslâm üst k im liğinde bir leşti
rir, k i bunun adına “İslâm ümme ti” denir. İşte T ürkiy e’de
laik kes imin olduğu kadar siyasal İslamcıların da kav raya
madıkları, anlayamadıkları ve illâ da siyasal bir muhteva
y üklemeye çalıştıkları “ümmet” kav ramı, as ıl ve gerçek an
lamıy la budur. İslâm’dak i “ümm e t” kav ramı, sanıldığının
tersine siyasal bir liği değil, ina nç ve k ültür b ir liğini y ans ı
tır. Eğer iyi tarih ve sosy oloji bilinme zs e, bu tabirlere hepideolojik eğilimler doğrultus unda yanlışanlamlar y ük lenir
ve T ürk iye’de şu günlerde y apılmak ta olan g ereksiz tartış
malara girilir.
A le viliğin gerçek T ürk Müs lümanlığı olup olmadığı me
selesine gelince, yukarıda da söylediğimiz g ibi, za man za
man “gerçek Müslümanlık Alevilik’tir”, yahut “Alevilik asıl
T ürk Müslümanlığıdır; S ünni lik ise Emev i Müslümanlığıdır, Arap Müslümanlığıdır ” tarzında y azıp çizen, konuşan
Alevi y azarları, önde gelen A levi liderleri de bul unmak ta
dır. S ünnil iğin iddia edildiği g ibi Emevi Arap Müslüm anl ı
ğı olma dığını, İslâm’ın siy asal, toplumsal ve kütürel tar ihi
ni, bu tarih içinde cerey an etmişk elam (İslâm teolojisi)
tartışmalarını doğru dürüst bilenler, çok iy i bilirler . Zaten
bu formasyona sahip bulunanların böyle iddialar ortaya at
maları mümk ün değildir. Çünk ü Eme v iler dönem indek i
zulmün muhatabı yalnız Ehl- i Beyt mens uplan değil, bü-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 155/202
lün bir H âşimi s oyu idi. is imle ri tar ihçe m alum pek çok
Sünni ulema da, tıpkı Ebu Hanife gibi, zaman zaman hem
de çok şiddetli zulüm ve eziy etlere maruz kalmışlardır. Üs
telik bu z ulümde n S ünni Şii şek linde ina nç ayırt edilmek
sizin büy ük bir halk çoğunluğu da nas ibini almıştır. Zira
mesele E me v ile r in S ünni oluşları meselesi değil, siyaset ve
y önetim anlay ışları meselesidir . Dola y ıs ıy la bu meselelere
sağlam bir sosy olojik ve tarihsel perspek tiften bak mak ge
rekir. B öyle y apıldığında, bu tür tezler in, ciddi bilimsel ve
rilere dayalı olmayan, propaganda amaçlı, tepkisel tezler
olduğu görülecektir .
A slına bakılacak olursa, az önce s öz ünü etliğim iz sosyo
lojik anlam da A lev ilik ger çekten bir T ür k Müs lüma nlığı
tarzıdır. Şüphes iz bunu söy lerke n T ürkiy e’de K ürt A lev i
ler inin bul unduğunu, A le v iliğin A na do lu’dak i g elişim s ü
recinde onlar ın k atk ılar ını unut muşdeğiliz. A ma, çoğun
luğu göz önüne alıyoruz. Nit ek im daha bunda n birk aç ay
önce Prof. Melikoff’un Leiden’de yayımlanan çok önemli
k ita bının da ortay a k oy duğu g ibi, A le v iliğin tarihsel k ök
lerinin esas itibariy le T ürk k ültürü çerçevesinde oluştuğu
bilinirs e bu böy ledir. A ncak bu gerçeğin çok önem li bir
ikinci y üzü daha vardır: T ürk Müslümanlığı yalnız Alevi-lik ’ten, Be ktaşilik ’ten ibaret değildir . “T ürk M üslüm anlı
ğı”, ik i y üzlü bir madaly ona benzetilirse, bu madaly onun
bir y üz ünü A lev ilik - B ek taşilik, bir y üz ünü de S ünnilik
oluşturur. Çünk ü T ürk tar ihi çer çevesinde yaşanan S ün
nilik de T ürk M üs lüma nlığının bir parças ıdır ve her ikis i
nin de hem milli kültürden, hem çevre kültürlerden kaynak lanan özellikle r i olduğu g ibi, genelde düny a Müs lü
manlığıy la evrensel bağlan da v ardır. K ısaca A le v ilik ve
S ünnilik T ürk Müs lümanlığının, daha doğru bir ifadeyle,
“ulusal din ” anlamında değil, ama tarihsel ve sosyolojik
anlamda “T ürkiy e M üs lüma nlığı”nın tar ihsel ve aktüel
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 156/202
boy utunu teşkil eden ik i y or umudur. Y önetic i elit kes im
T ürk iye’nin bu gerçeğini sos yolojik bir yak laşımla anal iz
edip anlamay a çalışmalı, bir inin ale y hine diğerini tercih
edip iki kesimi birbirine hasım hale getirmekten, birinidiğeri aley hine manipüle etmekten sak ınmalıdır.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 157/202
Islâm, T asavvuf ve Tarikatlar:Sosyal T arih Perspektif inden Bir Bakış*
Türkiye’de özellikle 1980’lerden sonra sık sık âdetâ periyodik bir şekilde İslâm, tasav vuf ve tarikatlar konus u y oğun bir
şekilde tartışılmaktadır. Değişik kesimleri tems il eden ve,
çok azı müstesna, genellikle bu konuları tartışmak için ye
terli bilgi donanımına sahip olmadıkları, neredeyse konuş
tukları, yazdıkları her cümleden açık açık ortaya çıkan birta
kım “uzmanlar”, bu tartışmalarda birbirine zıt sert görüşlerortaya koydular; Bu tartışmacılar konuyu kendi bilgileri ve -
hiç şüphesiz- ideolojik eğilimleri doğrultusunda tartışırlar.
Bazı tasavvuf çevrelerine mensup olanlar da dahil, siyasi
parti mensuplarından bürokratlara, gazele köşe yazarların
dan hukukçulara doğru genişleyen, bu tartışmacıların oluş
turduğu meslek yelpazesinin içinde, konunun bilimsel sevi yede uzmanlarının yokluğu da hemen dikkati çeker.T ürkiy e’de benzer konularda çoğunlukla olduğu gibi,
ideolojik önyargıların, cehaletin, hattâ zaman zaman suini yetin hâkimiy etinde sürdürülen bu tartışmalar, birçok soru-
(‘) T ûrhiy c Cıinli ığü. sayı:45, Marl- Nisan 1997, ss. 5-10. Makale buradaki y azınıngirişkısmının biraz lâdil e dilmişşeklidir.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 158/202
lara yol açmaktadır. Bu sorular ın başını, Is lâm - tasavv uf -ta-
rikat bağlantısı ile ilg ili olanlar çekmektedir. Bu ilişki k onu
sunda taraflar genellikle iki çelişik tez ortaya atarlar, daha
doğrusu iki eski tezi yeniden gündeme getirirler:a) T ahmin edileceği g ibi, tasavvuf çevrelerine mens up,
yahut onlara yakın bulunanlar çok tabii olarak, “tasav vufun
bizzat Is lâm’ın özü olduğu, tas avvufsuz bir Müslümanlığın
düşünülemeyeceği” tezini sav unuyorlar.
b) A ralarında bazı siyasiler, çeşitli k es imlerden medya
mensupları, konunun dışındaki akademik çevre mensuplan
bulunan diğerleri ise bunun tam karşıtı olarak, “tasavvufun
ve tar ikatlar ın İslâm’la hiç ilg is inin bulunmadığı” görüşünü
ileri sürerler.
Bu tuhaf görüntü içinde gerçek bu iki zıt tezin neresinde
dir? Bu tezler hangi bilimsel temellere dayanıyor? Eminiz
ki, insanların en çok z ihnini karıştıran da bu sorulardır.
A ncak, ger çeği bulup çıkarmay a y önelik olmak tan çok ,sansasyon yaratmaya ve insanların zihinle rini karıştırmaya
yönelik bu tartışmaların dolay lı bir faydası da olmaktadır:
Bu tartışmalar,
1- İkide bir, “yüzde doksan dokuzu Müslüma n” olduğu
iddia edilen Türkiye’nin gerçekte böyle olmadığını, İslâm,
İslâm kültürü ve tarihi hakkında hiç de köklü ve sağlıklı
bir toplumsal bilgi bir ik iminin bulunma dığını, insanlarınİslâm ve onunla ilg ili bir takım konularda birbir ine zıt - çoğu
gerçekte İslâm’la uzaktan yakından ilgisi bulunmayan- yanlışbilg i ve düşüncelere s ahip olduğunu, dolayısıyla, çok
ciddi bir cehalet ortamında yaşandığını ortaya koymuştur.
Bu, ay nı zamanda İslâm hakkındaki bu çoğu sağlıksız bilg ilerin pek çok değişik çevreden ve pek çok değişik eğilimle
re göre topluma şırınga edildiğini de göstermektedir.2- Ayrıca, bu tartışmalar şu çok mühim toplumsal gerçe
ğin de altım çizmektedir: T ürkiy e’de, Müslüman toplum
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 159/202
kesinlikle homojen olmay ıp birçok parçalara bölünmüş, İs
lâm hak k ındak i y or um ve y ak laşımlar ı bazan bir ibir ine
hayret verici derecede zıt bir takım cemaatlere ayrılmıştır.
Bununla birlikte, T ürkiy e M üs lümanlığının ancak üst sevi
yedeki bir kesimi ile halk ın büy ük çoğunluğu bu tür cema
atleşmişbir y apının dışında kalmaktadır.
3- Y ine bu tartışmalar bu cemaatler in f ikir referanslarının,
yenileri üretilemediği için, hâlâ yüzlerce y ıl öncesinin, top
lumsal yapıları ve problemler i bug ünün karmaşık moderntoplumlarından çok farklı eski toplumlarının ihtiyaçlarına
cevap veren, pek çok konuda artık yetersiz kalmışfıkıh ve
tasavvuf kaynakları olduğunu gözler önüne sermektedir.
4- Bu tar tışmalar İslâm’ı alg ılama, y orumlama ve yaşama
konus undak i bu cemaatleşmenin altında yatan temel fak
törün, - belli bir tarikat g örüntüs üne sahip olmay an cemaatler de dahil- tasavvuf veya tasavvuf telâkkileri olduğunu
göstermiştir. Başka bir ifadeyle, T ürkiy e’de popüler Müslü
manlığın sunduğu bu “kırk y amalı bohça” g örüntüsünün
altında lslâm- tas avvuf özdeşliğini benimsemişbir Müs lü
man toplumun yattığını ortay a koy maktadır. Bu, tasavvuf
kült ür ünün - diğer Müslüman ülkelerdeki gibi- T ürkiye’dede Müslümanlığın temeline ait bir olay olduğunu gösterdi
ği gibi, hiç şüphes iz, k lasik Osmanlı toplumsal yapısının
zihniy et itibariy le fazla bir değişik liğe uğramadan - ama
çağdaşbir g örüntü altında- Cumhuriy et T ürkiyesi’nde ya
şamaya devam ettiğini de gözler önüne sermektedir. Yani
S ünni’siyle Alev i’siyle T ürk iye’deki Müslüman toplum, birçok y önüy le hâlâ ortaçağlar ın geleneksel Müslüman toplu-mudur. İşte asıl problem de burada yatmaktadır.
Bu tespitler, kanaatimizce bugün yalnız Türkiye’yi veyagenelde Müslüma n T ürk toplumlarını değil, bütün İslâmdünyasını kucaklayan ve - onun uzun zamandan beridir ka
şdüşü fk l k l d k d
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 160/202
ilgili- hay ati bir önem taşıyan lslâm- tasavvuf- tar ikat ilişkisi
problemine dikkatimizi çekiyor ki, bu yazı çerçevesinde biz,
bu meseleyi tahlile çalışacağız. A ncak söz k onus u tahlile g i
rişmeden evvel, T ürkiy e’deki tartışmalar da çoğu zaman ihmal edilen ve açıklığa k av uştur ulmadığı için tartışmay ı y an
lışy ola sokan bir k av ra m k arg aşasını or tadan k aldırma k
için, tasavvuf kavramı üzerinde durmak gerekiyor. Dolayı
sıyla bu tahlilin s ağlıklı olabilmesi, tasavvuf kav ramından ne
anlaşılması la zımg eldiğinin açık lık la belir lenmesine bağlıdır.
Burada hemen şunu v urg ulay alım ki, lslâın- tasavvuf- tari- kat ilişkisinin tahlilinde y alnızca tas av vufun ve tar ikatların,
bizzat bu çevreler tar afından ortaya atılan tarifler ine başv ur
mak, bizi hiç de sağlıklı bir s onuca g ötürmey ecektir. Çünk ü
bu tarifler, sûfilerin, mutas av v ıflar ın’ - yaşamışolduk la rı top
lum içinde bir bakıma y önetim ve üle mâ çev relerine karşı
çoğu zaman k endiler ini me şrulaştır ma k endişesiyle- ilerisürdükleri kavram ve ifadeleri yansıtır. Nitekim böyle olma
sa dahi, çok iyi bilindiği üzere, tas avvufun kendi mens uplar ı
içinde de üze rinde bir leşilmiş, anlaşılmıştek bir tarifi y ok
tur. Bu ise, bugüne kadar yapılan tariflerin her birinin, o ta
rifleri yapan mutasavvıfların kendilerinde hâkim olan süb
je ktif mis tik halin izahından başka bir şey olmadığım göste
rir. Dolayısıyla bize lâzım olan, mutasavvıfların tasavvufu
nasıl anladıklarından, yorumladıklarından çok, tasavvufun
ve tasavvuf çevrelerinin lslâmıoplumlarımn tarihsel seyri
içinde, zihniy et düny alarında işgal ettiği yerdir. B u yüzden
1 Burada sû/i ve mutdsavvı/ ay ırımını özel lik le yapmak gerekiy or. Çünk ü bu iki
terimin bazan y anlışlıkla bir biri y erine kullanıldığına s ık rastlanmaktadır. Oy sakanaatimizce doğru olan, mutasavvıf teriminin, daha ziyâde kendine mahsus birtasavvuf nazariyesi ortaya koyup mistik hayatını ona göre yasayan, bu konudakendi tasavvufi deneyimini anlatan eserleri bulunanları, sûfı teriminin ise, tasavvufun yalnızca pratiğini yaşayan, ama eseri olsa dahi kendi tasavvuf nazariyesibulunmay anlar ı ifade eder. Bu ay ınma göre meselâ, Sülemi, Mcv lâna, Muhyid-din Arabi, birer mutas avvıf, İlacı Bektaş, Hacı Bayram ise , birer sûfidir.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 161/202
biz, bu yeri tespit edebilmek için “sosyal tarih perspektifini
önereceğiz. Ç ünk ü bu proble min t ahlil inin, bug üne kadar
T ürk iye’de y apıldığı gibi, y alnız k las ik tasav v uf literatürü
nün ihtiva ettiği teorik düşünce lere day anılarak gerçekleştirilme sinin m ümk ün olamay acağını, bu teorik düşüncelerin,
ancak onların üret ildiği toplumsal tabanın sosy al ve kültüre l
analiziy le bir likte mütâlâa edilmesi halinde bir değer k aza
nacağını düşünüy oruz .
Bu demektir k i, bizim burada tahlil ine çalışacağımız ta
savvuf, bug ün çoğunluk la s anıldığı gibi, kabaca “bol bol nafile ibadet etmek, k üçük g ünahlardan dahi şiddetle kaçına
bilmek için mümk ün ola bildiğince toplumdan uzaklaşarak
birtakım ev ıâd ve ez k âr ok uma k suretiyle A llah’a yaklaşma
ya çalışmak” şeklinde anlaşılan - gerçekte ise zülıdi yaşantı
dan başka bir şey olmay an- bir anlayışdeğildir. A ma meselâ
Şihabeddin- i Sührev er di’nin (öl. 11 96) lşrâk ve Muhyiddin- i Arabi’nin (öl. 1240) Vahdet- i V ücud anlay ışlar ı gibi bir takım
mistik teoriler çerçevesinde, Yaratıcı kudretin (Allah’ın) ha
kik atine ulaşabilmek için nefsi ve bedeni bu y olda hazırla
maya yönelik anlay ışve bu anlay ışı gerçekleştirmey e yara
yan ritüel uy g ulamalar ”dır.
işte bu noktada, bug ün T ürkiy e’de tasavvuf ile çok rahat
kar ıştırılan zühd kav ramına da işaret etmek ve onunla ta
savvuf arasındaki farkı belirlemek gerekiyor. Çünkü Islâın,
tasavvuf ve tarikat aras ındaki bağın mahiy etini kavrayabil
mek için bu ayırımı yapmaya ihtiyaç vardır. Zühd anlay ışı
nın ve özellikle Kur’an’da sık sık vurgulanan onunla para
lel talıvâ kav ramının, İslâm’la sıkı sıkıya bağlantılı bir kav
ram olarak daha ilk dönemlerden itibaren bilinmesine karşılık , tasavvuf kavramı için ay nı şeyi söylemek mümk ün
değildir.2 Bu kav ramın ancak IX. y üzy ıldan itibaren telaf
2 Nitekim tasavvuf kelimesinin kökeni üzerindeki ihtilaflar da, bu kelimenin
esas olarak Arapça olmayan bir kökten türetildigini. dolayısıyla ifade citigi
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 162/202
fuz edilmeye ve k ulla nılmay a ba şlandığı e sk iden beri ol
dukça iy i biliniy or . Bu sebeple, daha İs lâm’ın ilk y üz yılı
içinde zâhid (çoğulu zühhâd) veya nâsik (çoğul u niisscık)
denilen birtakım kimseler tarafından bir “akım” halindetemsil edilmişolmasından hareketle, zülıd kavramını ta
savvufla özdeşgören bir y ak laşımın bizi k es inlik le yanlış
yola çıkaraca ğını dikkate almamız gerekiy or .3 Zaten tas av
v ufun İslâm’la münas ebe ti k onus unda T ürkiy e’dek i tartış
malar temelde bu ayırımın iyi yapılmamasından kaynakla
nıyor. Nitekim tasavvufun, esas itibariyle Kur’an ve Sünnet
k ay nak lı bir anlay ışolduğu, do lay ısıy la İs lâm ’ın özünü
oluştur duğu tezini öne sürenler , zühdü tas av vufla özdeş
g ördükler i için böyle düşünmektedir ler . Oy sa tarihsel s ü
recin tahlili bize hiç de bunu göstermiyor. Nitekim bu tar
tışmaların yanlışla rından bir i de, y ukar ıda da be lir ti ldiği
üzere, tasavvufu ele alırken, yalnızca tasavvuf kaynakların
da ileri sürülen fikirleri dikkate alıp, bu fikirlerin tarihselsüreç içine yay ılan toplumsal alty apılar ını, k endile r ini şe
killendiren siyasi ve sosyal tesirleri, tasavvuf çevrelerinde
ki tatbikatını ve nihayet bu tatbikatın toplumdaki yankıla
rını hesaba katmamaktır.
İslâm sosyal tarihinde zühd, y alnızca İs lâmî bir kavram
olmaktan öte, bu kavram etrafında bir devirde ortaya çıkmış
sosyal bir hareketi de içine alır. Bu zühd hareketi, İslâm’ındaha ilk yüzy ılı içinde belirmey e başlamışolup, o dönem
Islâm toplumundaki çok önemli sosyal değişimlerin, meselâ
yeni nesillerle eski nesihler ar asındaki Müslümanlık anlayı
şı farklılaşmas ının, Islâm’ın ilk y ıllar ına hasret çeken eski
nesil içinde ortaya çıkardığı bir çeşit pas if mis tik tepkiy i
mis tik muhtev a ve anlay ışın İslâm k ültür üne hariçten geldiğini işaret etmesi
bakımından dikkat çekicidir.3 Bu konuda ayr ıntılı açıklamalar için büy ük âlim L ouis Mas s ig nonun Cssai Sur
Lc Lcxique Technique De La Mystique Musu/mane (Paris 1968) isimli ünlü eserine bakılabilir.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 163/202
yansıtır. Bu har ekelin merkezi, başta Hicaz mıntakası olmak
üzere, İslâm’ın ilk yay ıldığı yer lerdir. Z ühd hareketinin bu
suretle s iyasi ve sosyal değişimle re pas if bir tepki olar ak,
çok zama n g eçmeden bir çeşit “İs lâmî asetizm”e (ascetism)
dönüşmesi, bir bakıma kaçınılma z bir gelişmey di. Zira, ge
nellikle Peygamber’in hayatta olduğu bir döne min s onlarını
bizzat y aşayan veya bir s onr ak i nesle mensup bulunan bu
kişiler, içinde yaşadıkları toplumun değişen siyasal ve sos
yal şartlar ının şevkiy le k endile r inink inden farklı birtakımdüny evi değerlere y önelişinin yarattığı yeni düzeni kabulle
nemediler. Bu yüzden, dünya nimetle rine ihtiras la bağlanan
bir toplum hayatının kötülüklerinden kaçmak için inzivaya
çek ilmek ve kendiler ini olabildiğince koyu bir dini yaşantı
ya adamak suretiyle, bir anlamda bu değişimleri, toplumdan
kendiler ini soy utlay arak portes to ettiler, işte yukarıda zcı- hidler (zühlıâd) veya ncısikler (nüssâk) de diğimiz kişiler
bunlardı. Bu protesto hareketi, s özü edilen tepkiden başka
hiçbir nazar i mis tik temele day anmadığı gibi, organize bir
hareket de değildi. Dolay ısıy la, sûfi geleneğin sonradan biz
zat kendi kökeninde g österdiği prototipler olarak içlerinde
Üveys el- Karani, Herem b. Hayyân, Haşan el- Basri gibi tanınmışbirtakım şahsiy etlerin bulunduğu bu kişiler, sonraki
dönemlerin mistik teoriler üreten gerçek anlamdaki muta
savvıflarına benzemekten çok uzaktılar.4 Bu zühluıd veya
nüssâk hareketi, dikkat edilirse, aslında bir sosyal tepkinin
mis tik s onucundan başka bir şey olmay ıp bütün bir Emevi
dönemi boyunca sürdü.İşte tasavvuf dediğimiz, mis tik birtakım teoriler temelin
de gelişen asıl sûfilik akımı ise, Abbasiler’in ilk yüz yılını ta
kiben bu altyapı üstünde eski Islâm öncesi çevre mistik
kültürlerle temas sonucu, çok tabii bir şekilde kendiliğin
4 B h k li i i i h hâlâ L M i ' ik dil i d di
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 164/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 165/202
savvıjlar diye bilece ğimiz, tasavvuf cerey anının ilk temsilcile
ri, Mâ’rûf- i Kerhi (öl. 81 5), Zûnnûn- ı Mısri (öl. 860), Seriyy-
i Sak ali (öl. 8 65), Bâyezid- i Bistâmi (öl. 87 4), Cüney d- i Bağ
dadi (öl. 91 0), Hallâc- ı Mans ûr (öl. 922) ve daha bazıları, ge
nellikle bu ve müteakip yüzyılın insanlarıdır.
İk inc i öne mli tarihsel veri, tasavvuf de diğimiz bu sente
zin, İs lâm’ın beşiği olan Hicaz’da de ğil de, Münbil Hilâl de
nilen Mısır, Suriye, Irak ve Iran gibi, yüzlerce yıllık eski
mistik dinlerin ve kültürlerinin izlerini hâlâ canlı bir biçimde koruyan ülkelerde ortaya çıkmışolmasıdır. Yukarıda
isimleri zikredilen mutasavvıflar ve daha birçoklan, köken
olarak Hicaz lı değil, bu say ılan ülk ele rdendi.
Üçüncü ve y ukarıdak iy le bağlantılı olan öne mli bir tarih
sel veri, bu sayılan mutasavvıfların büyük bir kısmının, ara
larında Arap kökenliler de bulunmakla beraber, gayri Arapve hattâ bir iki nesil önceden ya Hır istiy an, ya Zerdüşti, ya
da Maniheist olan, sosyoekonomik bakımdan orta seviyede
ki, genellikle esnaf ailelerden geliyor olmalarıydı. Bu, yuka
rıda sözü edilen Islâm öncesi mistik kültürlere ait etkilerin
hangi y ollarla g ir diğini anlamamıza da yar dımcı olduğu gibi,
tas avvufun ortaçağİslâm toplumunda hang i sosyal or tamda
ortaya çık tığını da göstermektedir. Böyle olunca tasavvufun
sosyal tabanının, tıpkı teorik yani dok tr in tabanında olduğu
gibi, esasen İslâm öncesi eski mis tik kültürler in vârisi olan
mevâli dediğimiz gayri Arap kökenli tabaka ile, özellikle de
eski Mezopotamya topraklarında ilk Islâm fetihlerini müte
ak ip kurulmuşBasra ve K ûfe’de - daha sonra bunlar a Bağdat
da katıldı- yerleşen ve bu tabakay la temasa geçen Arap kö
kenli y eni nüfus olduğu rahatlıkla söylenebilir.
O halde, XI. yüzy ıl sonlarına kadark i haliy le tasavvuf ol
gusuna sosyal tar ih perspektif inden bakıldığında, - hiç şüp
hesiz, tasavvufun artık şu kadar y üzy ıllık hâkimiy eti a ltın
d ğ l şb ü k ü t kl l l b k l
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 166/202
isyan ettirecek- şu söz s öy lenebilir : Tasavvuf haddi zâtında,
kendi k ültürle r i üzer ine - dışarıdan, üste lik “medeniye tçe daha
aşağı” seviyedeki- g özüpek bedevi A r ap f ati hle r i say es inde hâ
kimiyet kuran İslâm’ın tevhid inancını fazla yalın ve açık bu
lan köklü ve y er leşik “üs tün" bir k ült ürün me ns uplar ının, bu
kültürü galiplerin inancının kalıplarını kullanmak suretiyle o
inanç içerisinde tek ra r dir iltme , y aşat abilm e ve kor uy abilme
çabası o lar ak , İs lâm'ın içinde âdetâ “par ale l b ir din " şek linde
algılanabilir.
Dördüncü ve belki yukandakilerinden daha da önemli
bir diğer tarihsel veri, bizzat teor ik temelde tasav v ufun esprisidir. Dikkat edilirse tasavvuf, “Islâm’ın, Y aradan’ı yaratı-
lan’dan ay ırmak suretiy le ortay a k oy duğu “ Y aradaıı- y aratı-
lan ayırımı"nı, yani kendine mahsus deyimiyle tevhid deni
len “Allah’ın kesinlikle ortak kabul etmez bir liği” ilkesine
mukabil, y a r a tıla nın, Y aradan’ın tecellisinden, zuhurundan
başka bir şey olmadığını var say mak suretiy le orta dan kal
dırmay a çalışan bir mis tik felsefe” olarak İslâm tarih ve k ül
türünde ortaya çıkmıştır. T asavvuf teor iler inin bül ün var
y ant la rının esas olarak bu teme lde bir leştiği söyle nebilir .
Tasavvuf, bu ik iliği ortadan kaldıracak aracı bir ka vram da
geliştir miş, insan- ı kâmil dediği, “ideal ins an”ı simgeley en
bu aracı kav ramı, üstün İlâhi s ıfatlarla donatar ak - bir an
lamda zımnen âdetâ İslâm’ın pey g amber lik k ur um una ra
kip olarak geliştir diği- velâyet teorisi içine y erleştirmiştir .
İnsanın İlâhi gerçeğe ulaştığı son noktay ı tems il eden in-
scııı-ı hâmil mertebesine, ancak velâyet sistemindeki bülün
kademelerin aşılmasıyla ulaşılabilir .5 Kutb yahut ğtıvs tâbir
edilen en üst noktadaki, kâinatı Allah adına idare eden en
büy ük veliden, aşağı doğru, bu teorinin öng ör düğü silsile- i
merâtip içinde yer alan en düşük rütbeli veliye kadar Vclâ-5 Bu mesele için insi. bk. A hmed Subhı Furat. “Veli**, Isldm A nsiklopedis i; P de
Jong, “Quib", Encyclopédie de l'Jslam
166
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 167/202
yet teor isinin dikk at li bir ta hlili, bize, İs lâm’ın tevhid inan
cıyla pek kola y bağdaşmay acak, âdetâ A llah’ın sıfatlarını ve
kudretini onun adına kullanan insanüstü fevkalâde vasıflar
la do na nmışbir “yarı ta nr ılar” panteonu ile karşı karşıyabulun duğumuz izle nimini verir.
Bu yapısıyla tasavvufun gerek siyasi çevrelere, gerekse
halka kendifıi k abul ettirmes i ve bazı şiddetli muhalif çev
relere rağmen yüzlerce y ıl v ar lığını sürdürer ek bug ünlere
gelmesi kolay olmadı. Bugün büyük birer veli olarak takdis
edilen Bâyezid- i Bistâmi, Cüneyd- i Bağdâdi, Hallâc- ı Man-
sûr g ibi mutas av vıfların ve daha bir çoklar ının İslâm’ın tev
hid inancına ters bir konumda duran bu tasavvufi teorileri,
ilk zamanlarda üle mâ tar af ından şiddetli tepkilerle karşılaş
tı ve kendileri zındık ve ınülhid ilan ve bir kısım da idam
edildi. Tasavvuf tarihi bu tür olaylarla doludur ve bunların
en trajik örneği, çok iyi biline n Hallâc- ı Mans ûr hadisesidir.
Tasavvufun kendini kabul ettirme mücadelesi XI. yüzyıla
kadar sürdü. Bu arada mutasavvıflar, ilk teorilerini birtakım
te’villerle y umuşatıp üle mânın ve siyâsi çevrelerin tepkisini
daha az çekecek biçimlere soktular. Ayrıca silsilelerini, yu
kar ıda da de ğinildiği gibi, Ashâb- ı Sııffe denilen, Peygamberdöneminin ilk bekâr ve “yarı zâhid” bir grup sahabesine ve
hem maddi hem mânevi silsile olarak özellikle de Peygam
berin damadı Hz. A li’ye bağlanarak, onun vasıtasıyla da biz
zat Peygamber’in kendisine dayandırmak suretiyle kendile
rini meşrûlaştırmaya çalıştılar. T abiatıyla bu arada pek çok
da silsile uyduruk lu. A ncak XI. y üzy ılda, İmam Gazzâli (öl,
I l l l ) ’nin gayretiyle tasavvuf ve İslâm barışık hale getirile
rek - burada nasıl o lduğunu izaha girişemeyeceğimiz- bir yu
muşama sağlandı. Gazzâli’den sonra tasavvuf, ulema ve mu
tasavvıfların karşılıklı biribirlerini törpülemeleri sonucunda
artık gerek toplumda gerek siyasi çevrelerde, gerekse en
azından belli bir ulema nezdinde daha kolay kabullenilir bir
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 168/202
konuma geldi. Hattâ XI. yüzyıldan itibaren tarikatların orta-
ya çıkmaya başlamasıyla, şeyhlerin kerametlerini anlatan
menkabelerin, onların etrafında yarattığı karizmanın da bü-
yük katkısıyla ileriki yüzyıllarda artık Müslüman kamuoyu-nun büyük bir çoğunluğunun İslâm’dan ayrı düşünemeye-
ceği, hattâ İslâm’la özdeş göreceği bir hale büründü. Vaktiy-
le süfileri zınd ık ve m üllüd diye gören bu kamuoyu bugün,
tasavvufu kabul etmeyenleri neredeyse İslâm dışı sayacak
bir noktaya ulaştı.
Bununla beraber, tasavvufun, daha doğrusu, karizmaları-
nı ve buna bağlı olarak manevi güçlerini keşif ve kerametle-
rinden alan mutasavvıfların ve sûfilerin, bilimsel olarak İs-
lâm’ı temsil eden ve otoritesini bu bilimsel konumundan
alan ulema ile arasındaki ihtilaflar hiçbir zaman bitmedi.
Ulemadan sûfiliğe geçenlere rağmen, zaman zaman alevle-
nerek sürdü; zaman zaman barışık dönemler yaşandı.
XIII. yüzyıl, tasavvufun kendi tarihsel gelişim süreci
içinde en büyük dönüm noktasını gerçekleştirmesine şahit
oldu: Bazılarının ısrarla redde çalışmalarına rağmen, Neoplatonist teozofinin tasavvufa yansıyan bir varyantından
başka birşey olmayıp, esasen daha önce, yukarıda isimleri
sayılan bazı mutasavvıflarda fikren mevcut olmakla bera- ber, bütün çağların en ünlü mutasavvıfı Muhyiddin Arabi
tarafından metafizik bir sistem halinde geliştirilen Vahdcl-i
Vücud teorisi, bütün tasavvuf telâkkilerini etkiledi.6 Tasav-vuf artık İslâm dünyasının her tarafında bu mistik felsefe-
nin hâkimiyetine girdi. Bu teorinin ileri boyutlara vardırı-
larak değişik zaman ve mekânlarda, mesela Hurufiler’ce panteizm olarak da yorumlanmış ve materyalist bir mahi-
yet kazanmış olduğunu, bu yüzden de siyasi otoritelerekarşı birçok toplum hareketlerinin doğmasına sebebiyet
6 Bu konu da özellikle iki mühim bilim adam ının, Michcl Cho dkicwicz ile, Wil-liam C. Chiltik'in gerçeklen ufuk açıcı eserlerini tavsiye etmek gerekiyor.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 169/202
v er diğini çok iyi biliyor uz, k i bunun Os ma nlı döne minde
ki en tanınmışörne ği, Şeyh B edreddin’dir. Vahclet- i V ücud
teorisinin ve buna bağlı olarak - mutasav vıfların açıktan te
lâffuz etmedikleri, ama zımnen peygamberlerden üstün ol
duğunu imâdan da k açmadıkları- lnsan- ı kâmil teorisinin
İslâm’ın tev hid ina nc ında açtığı yaralar sebebiyle, v aktiyle
lbn Teymiyye (öl. 1328) ve Birgivi Mehmed Efendi gibi ule
mânın bu gibi tasavvuf telâkkilerine ve mensuplarına açtı
ğı teolojik savaş, öze lde tasav vuf, g enelde İslâm düşüncetarihinin ilginç sayfalan arasında yer alır.
İşte XI. y üzy ıldan itibaren Or tadoğu İslâm düny asını içi
ne alan geniştopraklarda tasavvuf, yavaşyavaşbelli bir teş
kilat dahilinde düze nle nmişbirtak ım s ûf i teşekkülleri orta
ya çıkarmaya başladı. Şeyh denilen mistik önderlerin mut
lak otoriteleri y önetiminde ki bu mistik teşekk üllere tarikat (çoğulu turuk, yahut taraik), veya taife (çoğulu tavâif) de
nildi. Şey hin bu kar şı çıkılamaz mutlak otorites i altında ge
liştir ilen s istematik bir hiy erar şinin hakim olduğu bu teşek
külle r in ilk modeller i, hiç şüphe yok ki, daha önceki Y ahu
di, Hıristiyan, yahut Budist tarikatlardı. Tasavvuf kaynakla
rında bu etkilenmeleri ıcyid eden birtakım anekdotlarınbulunduğunu çok iy i biliyoruz. Ayrıca, pek çok tarikatın
geliştirdiği, İslâmî hiçbir temeli bulunmay an bu sıkı hiye
rarşik yapılar, âyin usuller i ve bazı erkân da, bu etk ilenme
lerin tarihsel belgeleridir. Tarikatlar dönemi bir bakıma ar
tık, tasavvıtfi nazariyeler döne minin sona eriş, münhas ıran
resmi âyin ve erkân (r iıüel ler) hâkimiy et i dev rinin başlayışdönemi sayılabilir. Dolayısıyla tasavvufun tarikatlar haline
dönüşümü, bir anlamda İslâm düşüncesine derin mis tik
boyutlar katan teorik tasavvufun sonunu hazırlamışsayıla
bilir ki, İslâm düny as ındaki tasav vufun bug ünk ü manzarası
da, tarikatlar hâkimiyetindeki bu ikinci dönemin bir uzan
t d b şk bi ş d ğildi
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 170/202
Bu Müslüman tarikatların hiçbirinin Hicaz mıntakasında
doğmamış ve yayılmamış olması, hattâ bugün de burasının
tasavvufa tamamen kapalı bulunması, üzerinde düşünül-
mesi gereken son derece dikkat çekici bir durumdur. ArtıkOrtadoğudan başlamak suretiyle bir yandan Kuzey Afri-
ka’ya, öte yandan Uzak Doğu’ya kadar bütün bir İslâm d ün-
yası, ortaçağlar boyunca muhtelif mistik eğilimlerdeki tari-
katların teşekkül ve gelişmelerine, yayılmalarına sahne ol-
du. Bunlar, gittikleri yerlerde zamanla mahalli kültürleri
özümseyerek kendilerini oraların özelliklerine uyarladılar.Bu sebeple bir tarikatın aynı devirde değişik coğrafi mınta
kalardaki görünümlerinin biribirinden farklı nitelikler ka-
zanması olayının tasavvuf tarihinde pek çok örneği olduğu
gibi, aynı tarikatın zaman içinde birtakım değişimler geçir-
diğinin örnekleri de vardır. Meselâ, Ortadoğu’da ortaya çı-
kıp Asya’da, Uzakdoğu’da yayılan tarikatlar, oradaki eskiBudist ve Maniheist veya daha başka mistik kalıntılarla ka-
rıştılar. Kuzey Afrika’da yerleşenler, âyin ve erkânlarına ay-
nı şekilde oraların mahalli geleneklerini kattılar. Bu ise bir
kısım tarikatlar bünyesinde Rifâiler’deki burhan denilen
kendine işkence etme ritüeli gibi İslâm’la bağdaşmayan ba-
zı uygulamaların, pek çok mitolojik u nsurların ve hurafele-rin rahatça yer bulmasını sağladı.
Sosyolojik olarak çok tabii görünen bu özümseme süreci-
nin, muhtevâ olarak hurafelerle karışık bir Müslümanlıkanlayışı doğurmasına karşılık, pratikte önemli bir faydasıda oldu: Tarikatlar aracılığıyla o bölgeler halklarının, eski
geleneklerinden pek ayrılmadan, dolayısıyla, büsbütünfarklı bir kültür dairesine girmenin yarattığı tedirginliğemeydan vermeden, yalnızca kalıpları değiştirerek kolaycamürid olmalarını, bu vasıta ile Müslümanlığa geçişlerinisağlamak imkân dahiline girmiş oluyordu. İslâm’ın Asya,Afrika ve Balkanlar’daki yayılma sürecinde tarikatların oy
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 171/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 172/202
zam k ültür ün bir anal izinin ve e leştiris inin y apılmas ı zama
nının geldiğini bize hatırlatıyor. T asavvuf bug ünün moder n
düny as ının insanına, eskiden olduğu gibi, problemler den
bir kaçışveya, birtak ım ekstatik ây inler in toplums al kr izininsağladığı sahte bir haf ifleme, aldatıcı bir kur tuluşy olu mu
olacaktır, yoksa tam aksine, o problemlerin çözümü konu
s unda yardımcı olacak , s ük ûnete k av uşmuş ince bir ruh
dünyası, genişbir düşünce perspektif i mi sunacaktır? Sanı
yoruz, artık bu soruyu ce v aplandırmanın zamanıdır .
Kanaatimizce bugün tasavvufun ve tabii ki tarikatların bunoktada k endile r ini y eni bir değer le ndirmey e ve eleştirel
bir işleme tâbi tutulm ala r ı e lzem g ibi g örünüy or . İs lâm
dünyasının XIX. yüzyıldan bu yana giderek hızlanan bir bi
çimde, gerek dışşartlar ın, gerekse k endi iç gelişiminin neti
cesinde mâruz kaldığı de ğişim krizleri, bug ün bir çok is lâmi
bilim dalını nasıl kendini bir metot ve muhtev â kritiğine tâ
bi tutarak yeniden yapılanma noktasına getirmişve nasıl bu
hususla tar ihin dayatması ile karşı karşıya bırak mışsa, öyle
görünüyor ki, tasavvuf ve tarikatlar da artık, gerek ortaçağ
lardan kalma y apılarını, gerekse dok tr inle r ini ay nı şekilde
bir yeniden yapılanma sürecine sokma, belki çoktandır yal
nızca ritüellere ağırlık v ermek sureliy le ihmal ettikleri d ü
şünce, tef ek kür bo y utuna eğiler ek y eni teoriler üretmenoktasına gelmişbulunuyorlar. Herhalde tasavvufun bu iş
lemden geçtikten sonra, kendini yeniden üreterek, artık
hurafeler den ar ınmışbir biçimde İslâm k ültürüne yeni kat
kılar sağlamasını beklemek, hayalperestlik olmas a gerektir.
Bu itibarla, tasavvufun Islâm’a getirilerini ve götürülerini
sağlıklı bir muhasebe işlemine ve eleştiriye tâbi tutmadan,
sırf birtak ım yozlaşmalara bakarak ona f anatik bir biçimde
karşı çıkmak, İslâm’la hiç ilg is inin bulunmadığını iddia et
mek kadar - çünkü böyle yapanlar, bir Muhyiddin Arabi’yi,
bir Mcvlana Celâleddin Rûmi’yi, bir Yunus Emre’yi, bir Ha
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 173/202
cı Bektaş’ı feda etmey e razı oluy or lar demektir- geleneksel
yapıs ını hiçbir eleştir iden g eçirme den, muhasebesini y ap
madan k örü k örüne bağlanmak da, - çünkü bunlar y ığınla
hurafeye ve ins anın hür iradesinin şey hler in Lekeline tesli
mine sahip çık ıy or lar demektir- yanlışbir y ak laşımdır ve
mevcut problemleri aslâ ortadan kaldırmayacaktır.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 174/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 175/202
Küreselleşme Karşısında İslâm
Yahut İslâm’ı Bugüne ve Geleceğe Taşımak*
K o nu m uz a , İs lâm düny as ıy la i lg ili şu ta r ihî g er çeğin altını
ç izerek g i rmek is t iyoruz: Bugünkü dünyada, içinde biitün bir
Türk âlemi de dahil olmak üzere, f iz ik varlığıyla y irmi birinci
y üzy ıla ayak basmak üzere olan İslâm, zihniyet, düşünce, bilim, kültür ve toplum yapısı olarak henüz ortaçağlarda yaşa
maktadır. Bugün İslâm dünyası, dünyanın yaklaşık dörtte bir
nüfusuna sahip olarak, B atı’dan gelen küreselleşme akımlar ı
na kendi çıkarlarına uygun bir doğrultuda katkı sağlayabile
cek konumda bulunması gerekirken, katkı sağlamak bir yana, çıkar larını koruyabilecek güce dahi sahip değildir.
B u g ün k a r şım ız d a , m o d e r n i t e n i n X I X . y üz y ıl d a n be r iönün e y ığdığı birço k pr oble me ra ğme n, X X I. y üzy ıla y aklaş
tığımız şu y ıllar da b ütün d üny a y ı sar an hız lı siy as al, te k no
lo jik , e k o no m ik v e k ültüre l de ğişimle r f ır tınası içind e ne ya
paca ğını bilemez bir dur um da , B atı’da k i g elişmeler i ka rm a
şık bir r uh hali içinde y alnızca sey reden ve o nu n k endine
(* ) Prof. Dr. Ero! Güngör’ün hatırasına: Mill i Kültürler vc Ktfıvscl/<r$wc, V I.
Mill iyetçi l ik Tarihi Kongresi Konya, 16-18 Ekim 1997, T ebliğler vc T ar tışmalar,Kony a 1998,ss.49- 60.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 176/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 177/202
Onlar, k işisel olarak İslâm inanc ını pay laşıms alar bile, Müs
lüma n to plum la nn içinde y aşadıklar ına g öre, bir anlamda
bunu yapmak, onların bilimsel görevleri olmalıdır.
B ug ün, mode rnleşmeden kaçışın bir k ur tuluşy olu olma
dığını göremey en, g öremediği için de bir kesimiyle g iderek
doz u ar tan bir biçimde m uhaf az a k ârlığın bile s ınırla r ını
zor lay an bir çeşit ‘‘neof anat izm”in kollarına atılmay ı tercih
ediy or g örüne n İs lâm düny as ı, bir kesimiy le de, Batı’nın
her geçen g ün daha ağırlaşan ezici s iyasal, ek ono mik ve
te k nolojik üs tünlüğü karşısında, bir y andan onun empar-
yalisv y anma duy duğu hus ûmetin, diğer y andan gelişmişliği
önünde hissettiği kısk ançlığın ve hattâ k endinde n bile sak
lamaya çalıştığı g izli hay ranlığın komple ksi içinde kendini,
değişik bir ps ik olo jinin eline teslim etmişg örünüy or . Bu iki
kesim aras ında ise, henüz ay ağını basacak sağlam bir zemi
ne ve sesini bu iki kesime yeterli ölçüde duyuracak nicelik
sel ve niteliksel bir tabana he nüz k av uşamamış- kendileri
bu kelimey i sar fetmekten çoğu zaman kor ks alar bile- mo-
deınleşmeci bir Müs lüman entelektüeller zümresi, arayışla
rını sürdürüyor. İşte bug ün K uzey A frik a’sıyla, T ürkiy e’siy
le, lr an’lıyla, A rap ülkeler iyle, Or ta Asy a’nın T ürk! toplum-
larıyla, Uzak Doğu Müs lümanlığıy la , İslâm düny as ının veonların y aşadıkları İslâm’ın genel g örüntüsü kabaca budur.
İşte bu panorama içinde üç büy ük problem, giderek bü
yüy or iz lenimini veren boyutlarıy la dikkat çekiyor:
1) İzahı burada uz un sürecek olan bir ta k ım sebeplerle,
İslâm’ı son tahlilde siyasal bir ideolojiy e indirg ey en ve 1979
İran devrimiy le bütün İslâm ülkeler inde hızlı bir ivme kazanmışolup, hâlâ aktüalitesini koruyan Filistin meselesi
nin, Bos na k atl iâmının ve Kafkas toplumlar ! bağımsızlık
hareketler inin yarattığı tepkilerden beslenen bir radikal is-
lâmcılık ak ımı, İslâm’ın evrensel boyutta gerek kültürel ve
toplumsal, gerekse bilim ve düşünce potansiy elini zay ıflat
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 178/202
makta, bugünkü dünyadaki konumunu aktif olarak sars
makta, ihtiva ettiği evrensel mesajı tamir i zor bir biçimde
zedelemektedir. Yalnız burada çok önemli bir nüansın altını
çizmek, teşhisi doğru yapmak için gerekli g örünüyor , ki o
da - Batı’da olduğu gibi gene llik le T ürkiy e’de de birbir ine
karıştırılan ve çoğu zaman y anlışalgılanan- fundamentalist
İslâm ile radika! Islâm arasındaki farkı gözetmektir . Bir inci
si, g ünümüz düny as ındak i modern problemler kar şısında
çözüm yolları aramak ve bulmak, bugünün dünyasında Is
lâm’a sağlam bir yer bulabilmek için y eniden o nun temellerine, kaynaklarına, kökler ine eğilmeyi hedefleyen bilimsel
ve fikri akımları, hareketler i, İkincis i ise, bu bir incis ini de
kar şısına alarak İslâm’ı siyasal ideoloj i olarak k ulla nm ak
suretiyle, kurtuluşy olunun ‘İs lâm devleti" kurmakta n geç
tiğini varsayan siyasal harekete denmektedir. G örüldüğü gi
bi, bu ikisi arasındaki fark çok büyüktür. Çünkü birincisi
karakteri itibariy le - Batılılaşmacı değil ama- modernleşme-
cidir; demokrasiye açıktır; onu reddetmez.
Bu ikinci eğilim, demokrasiy i Batı'mn ürünü olduğu için
“tâgütî rejim" damgasıyla reddedip, henüz iknâ edici bir
prog ramını ortaya koy amadığı, portres ini çizemediği -ve
hiç bir zaman çizemeyeceği- ama kendine kurtuluşy olunu
açacağına inandığı ütopik bir “İslâm devleti” peşinde koşmaktadır. Çünk ü ls iâm düny asının geri k almışlığının suçu
nu -asıl suçlunun, kendim skolastisizmin duvarlarına kendi
eliyle hapseden İslâm düny asının bizzat kendisi o lduğunu
unutarak- Batı emperyalizminden çektiği acıları tutamak
yapmak suretiyle - belki kısmen haklı olarak- Batı’ya y üklemeye çalışmakta ve ona içerlemekte, ancak güçlü bir “İslâm
devleti” sayesinde yeniden eski g ücüne kav uşacağını varsaymaktadır. Oysa bu eğilimin, 1980’lerden bu yana vukûbulan gelişmeler göz önüne alındığında, belki farkına varıldığından çok daha fazla tslâm dünyasını menfi y önde etki-
178
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 179/202
leyerek onu gittikçe hızlanan bir tepkiselliğin içine ilmekte
olduğuna, bu tepkiselliğin ise onun y aratıcılık ve üreticilik
kabiliy etini giderek k öreltmek te bulun duğuna dikk at etmek gerekiyor.
Gerçekte r adikal y ahut siyasal İslamcılığın doğuşu yeni
değildir. Her şey den önce bizzat K ur’an’da statüsü çizilmiş
bir İslâm dev letinden, bir siyasal rejim modelinden veya si
yaset teor isinden kesinlikle bahsedilmediği çok açık bir şe
kilde bilindiği halde, Müslüman entelektüeller XIX. y üzy ılın ikinci yarısından itibaren bir “Islâm devleti” modeli ta
savvur etmeye başladılar. Böyle bir eğilim içine g ir ilmesinin
sebebi, as lında Batı sömürg eciliğinin işgaline uğray an ülke
entelektüellerinin bu modeli bu heg emony adan k urtuluşun
yegâne y olu olarak görmeleriy di. 1930’Iu ve 40’h yıllarda
Pakistan’daki E bu’l- Alâ el- Mevdüdî harekelini, yine yakla
şık aynı yıllarda Mısır’daki Haşan el- Bennâ’nın başlattığı //ı-
vclnü'l- Mûslimîn (Müslüman K ardeşler) akımını yaratan te
mel faktör, Batı emperyalizmine ve onun bir âleıi olarak
gördükleri, Batılılaşmacı mahallî hükümetlere duy ulan tep
kinin bir ürünü olarak g ördüğümüz bu inanışidi. Daha ye
ni bir olgu olarak şah rejimine karşı 1979’da gerçekleştir i
len İran ihtilâli ve bug ünk ü A fg anistan’da bütün fanatizmiyle süren Tâliban hareketi, hep bu bozuk siyasal ve sos
y oekonomik şartların doğurduğu radikal İslâmî hareketler
olarak birer siyasal ideoloji kimliğiy le g ündeme geldiler.
T ürkiye de bu genel g örüntünün dışında değildi. Buradakendi gelenek ve tarihinden kopuk bir şekilde 1970’Ier son
rasında gelişmeye başlayan ve 1980- 1990 arasında iyice ivme kazanan İslâmî hareket, anakronik bir biçimde, Türkiyetarihinin dışındaki bu siyasal konjonk türün etkisiy le oluşluve kendini sözü edilen hareketlerin fikir ürünleriyle besledi. İran’ın bugün, ihtilalle birlik le iyice siyasallaşmışŞii ideolojiy i Is lâm hüviyeti ile gerek Or tadoğuya gerekse Sovyet
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 180/202
Rusya’nın dağılımıy la, Rus s iyasal bo y undur uğunda n ve
ateizmden y eni k urtularak bağıms ızlığına kav uşan Asy a
T ürk i cumhuriyetlerine ihraç etme gayretinde olduğu bil in
meyen bir olay değildir. T ürkiy e de buna kar şılık, buralara yumuşak ve dolay lı yollardan kendi K emalist laik lik mode
lini telkine uğraşıyor.
İşte İslâm düny asındaki bu siyasal İslâm akımlarının hep
sinin hedefi, özelde bir ibir inden biraz değişik modeller ol
makla birlikte, esas itibariyle, gerçek esprisini ve tarihsel
şartlarını doğru ve iyi anlamadıklar ı “Asr- ı saâdel” devrindeki “İslâm devleti”ni ihy â etmektir. Oysa bug ün de İslâm’ın
münhasıran dayatmacı bir siyasal ideoloji, bir devlet, bir re
jim modeli olarak anlaşılmak is tenmesinin ve uyg ulanması
nın Pakistan, Mısır ve özellikle İran ve A fganistan’dak i Müs
lüman toplumları getirdiği nokta, tartışılamayacak k adar or
tadadır. Ancak, İslâm düny asının yaşadığı bu bunalımda en
az “Islâm’ı ıı meselelerini ancak Islâm devleti çözer" düşünce
siyle özetleyebileceğimiz radikal Islâmcılık eğilimlerinin pa
yı kadar, belki daha da fazla bağımsızlıklarına kav uşan İslâm
ülkeler inde, bağımsızlığın elde edilmes inden hemen sonra
asker desteğiyle yönetime hâk im olan radikal lais izm ve Ba
tılılaşmacı modernleşme yanlısı jakoben elit kes imlerin İs
lâm karşıtı tutumlarının payı bulunduğunu da kabul etmekgerekir. Bu, çok iyi analiz edilmesi, irdelenmesi ve hepsin
den önemlisi, doğru teşhis konulması gereken bir olgudur.
İslâm ülkeler indek i radikal eğilimleri, bu olg uyu analiz etmeden anlamaya ve açıklamaya çalışmak mümk ün değildir.Her halükârda, İslâm’ı siyasal bir rejim olarak düşünmenin
ve onu siyasal bir ideolojiye indirgemenin, dünyanın küre
selleşmeye doğru hızla itildiği zamanımızda, İslâm’ın doğruanlaşılmasına büyük ölçüde engel teşkil etliği her gün pek
çok örnekleriy le görülüyor. Samuel Hunling ton’un T ürki ye’de üzerinde çok tartışılan tezi, böyle bir görüntüden kay-
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 181/202
naklamyor. Ayrıca siyaset gibi, tabiatı icabı çok değişken bir
olg unun, bir tek model içine s ığdırılmasının mümk ün bu
lunmadığına bütün bir insanlık tarihi başta olmak üzere İs
lâm’ın bizzat kendi tarihi şahit olduğuna göre, onu böyle dar
kalıplara s ok manın y anlışlığı daha da iyi beliriyor.
2) En az bunun kadar önemli ve İslâm’ın çağdaşdüny ada
yer ini alabilmesi, ona her alanda müspet katkılarda buluna
bilmesi bakımından hay atî değerde ikinci problem, İslâm
bilimlerinin ve düşüncesinin y eniden üretilmesi meselesi
dir. B ug ün İslâm düny asının geleceği açısından Müslümanentelektüellerin ve bilim adamlarının önünde duran en bü
y ük problem de kanaatimizce budur. Oy sa bug ün görünen
manzara, bu açıdan Müs lüma n toplumlar ın İslâm ortaça
ğından bu y ana pek fazla adım a tmadık larını gösteriyor.
“İslâm’ın kılıcı” olduğunda hiç kimsenin şüphesi bulunma
yan Osma nlı İmparatorluğu’nun bile, “İslâm’ın bey ni" olmakonumuna gelebildiğini söyley ebilmek hiç de o kadar kolay
değildir. Çünk ü XV I. y üzy ıl düny asının süper g ücü olan bu
imparatorlukta, bilimsel seviye, bilimsel düşünce ve zihni
yet neredeyse, üç asır evvel ortadan kalkmışAbbasî döne
minin bıraktığı yerde duruyordu denilebilir; niLekim öylece
de kalmıştır. Bunu görebilmek için Osmanlı döneminin en
çok kullanılan bilimsel referanslarına sadece bir göz atmak yeterli olacakıır. O zaman, bu muhteşem imparator luğunen ihtişamlı çağı olarak bilinen XV I. y üzy ılda bile en gözde
bilimsel referansların, Osmanlı uleması tarafından yeni telif
edilmişorijinal eserler değil, XI.- XIV ve kısmen XV asrın Arap uleması tarafından yazılmışeserler olduğu kolaylıkla
görülecektir.B ug ünün İslâm dünyası İslâmî düşünce ve bilimsel seviyeolarak çok fazla iler ide değildir. Bazı İslâm ülkelerinde
mev cut bilimsel arayışlar ın, henüz ciddi sonuçlar ortayakoy abildiği söylenemez. Ortaçağlarda Endülüs, Mısır, Irak
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 182/202
ve Maveraünnehir’deki bilimsel üretimin, yüksek düşünce
düzeyinin bir benzerini bugün görebilmek mümkün mü-
dür? Bugün Sovyet Rusya’nın hegemonyasından yeni kur-
tulmuş olan Orta Asya Türkî halklarında acaba ortaçağlarınİslâmî bilim ve düşünce merkezleri olan ve bugün kendi
topraklarında bulunan Buhara, Semerkand, Hârezm, Belh,
Tirmiz, Merv ve Rey’in o parlak günlerinden neler kalmış-
tır? Bu şehirler günün birinde İslâmî bilimlerin yeniden
üretilmesi sürecinde yine eski parlak günlerini hatırlatacak
yeni bir performans ortaya koyabilecekler mi?Bugünün Müslümanları geneli itibariyle, tüketmekte sa-
kınca görmedikleri Batı teknolojisinin ürünlerini kullanma-nın, Baldılar gibi giyinmenin, Baldılar gibi eğlenmenin, ta-
tile çıkmanın yarattığı aldatıcı bir çağdaşlık zihniyetinin
güdümünde, modernitenin önlerine yığdığı problemleri,
hâlâ bu ortaçağ İslâm bilimlerinin eserlerine, münhasıraniki İslâmî disiplinine sığınmak suretiyle çözmeye çaba gös-teriyorlar. Bu iki gözde disiplinin biri, henüz on birinciyüzyılda geldiği seviyeyi geçememiş ve o zamandan berikendini lekrar etmekte olup, bir zamanlar dünyanın en iyiorganize olmuş devlet ve toplumlarından birini üretmişolan dinamizmini çoktan kaybetmiş fıkıh 'l ır. XIX. yüzyılda
Ahmed Cevdet Paşa gibi bir hukuk dehâsının bütün çabala-rına rağmen, toplumsal, hukukî ve siyasi bütün fonksiyonve kuramlarından soyutlanmış, yalnızca ibadet, şahıs ve ai-le hukukuyla ilgili muamelat konularına indirgenmiş olan
fık ıh , zalen zayıf olduğu kamu hukuku alanındaki gelişme-sini tamamlayacak yerde, özellikle ibadet alanında çok fazla
teferruata dalmış, Müslümanlığı muhafaza altına almış vehakkını vermiş olma vehminin yarattığı sahte bir rehavethissi doğurduğu için hemen bütün İslâm âleminde en göz-de bir konumdadır. İkinci disiplin ise, arlık yüksek düşün-ce ve yüksek mislik lecrübe boyutunu çoklan kaybetmiş.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 183/202
basit ve ruhsuz riyazi egzersizlerin ve estetik zevki, ruhu
kalmamışây inler in basitliğine düşürülmüşbir “sözde ta
savvuftur. Bu iki disiplin, dayatan modernizmden kaçış
için bug ünün sıradan Müslümanlarına çok uy g un bir s ığı
nak oluşturmak ta ve kanaatimizce onlar ın zihinler inin ve
g özler inin geleceğe y önelmesini engellediği g ibi, geçmişe
özendirmekte n başka da bir işe y aramamaktadır.
Oysa bug ün tar ih artık, ekonomik ve toplumsal gelişme
lerini en kısa zamanda tamamlayıp dünya ölçüsünde günümüzün bilimsel, teknolojik ve kültürel seviyesine mutlaka
erişilmek gibi “olmazsa olmaz” bir zorunluluğun ötesinde,
bunların ışığında İslâmî bilimle ri yeniden üretmeyi yerine
getirilmesi gereken âcil bir görev olarak Müslümanların
önüne g etirip bırakmıştır. F ıkhın, tefsir in, kelâmın, hattâ
hadîsin, gerek metodoloji, gerekse muhtevâ olarak köklübir rev izy ondan geçirilmesi, g üncelleştirilmesi kaçınılmaz
hale gelmiştir . A rtık bu bilim dallan, ortaçağlar dan miras
kalan birtakım tortularından arındırılıp, modern bilimlerin
- özellikle de sosyal bilimler in ve münhas ıran sosyal tarih
araştırmalarının sunduğu verilerden yararlanarak kendileri
ni aktüel hale getirmek ve yenilemek mecburiyetindedirler.Eğer Müslümanlar, bug ün kendilerini g ünümüz dünyasın
da söz sahibi ve saygın bir mevkide görmek isliyorlarsa, bir
y andan düny a bilimine katkıda bulunma zor unda oldukları
gibi, bir yandan da k anaatimizce Islâm’ı da ortaçağlardan
bugüne ve geleceğe taşımanın anayollarından biri olarak bu
yola g irmek zor unda görünüyor lar . Bu noktada merhumFazlur Rahman’ın analizlerinin ne kadar isabetli olduğu birkere daha ortaya çıkıyor.
3) Belki bu iki problemin de temelinde yatan bir üçüncü
problem, bugünün Müslümanlarının, yine kendilerinin imalettikleri yanlışve deforme bir “tarih bilinci”ne ve algılayışına
l k l ş l l d l l İlâ ’ l l d b
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 184/202
deforme tarih bilincinin ve algılamasının etkisiyle büyükyanlışlar yapmalarıdır. Bu yanlışların en büyüğü ve Müslü-
manların çağlarını doğru algılayıp yaşamalarının önündeki
en tehlikeli engel, İslâm’ın ayrı, Müslüman toplumlarm ya-şadıkları tarihin ve o tarihin içinde yarattıkları kültürün ayrıolduğu gerçeğini unutarak, o tarihi ve kültürü analiz edipkavramaya çalışacak yerde, onunla hiç ilgisi bulunmayan ve
geniş ölçüde menkabeye dayalı bir deforme tarih üreterekonu İslâm’la özdeşleştirmeleridir. Bu, sebepsiz yere meydana
çıkmış bir olgu olmayıp, yukarıda sözü edilen Batı emperya-lizmine ve kendi ülkelerindeki siyasal güçlerin ve onlarla iş- birliği içindeki Batıcı entelektüellerinin “reddi miras” diyeözetlenen geleneksel değerlere düşmanlık şeklindeki tavır-
larına gösterilen bir tepkinin sonucu olup, bir çeşit “sığınak”olarak, modernleşmeden kaçışla çok yakından bağlantılıdır.
Bu yanlış tarih algılayışının ve onun yarattığı deforme larih bilincinin oluşumu, her ne kadar bugünü itibariyle yu-karıda açıklanmaya çalışılan durumla ilgili olarak yenidengüçlenmiş olmakla birlikte, aslında yeni değildir. Bugün çokiyi gözlemlemek ve anlamak zorunda olduğumuz bu süreç,esas itibariyle daha Emevî hilâfetiyle birlikle başlamış, Ab-
basî hilâfeti zamanında gelişmiş ve XIX. yüzyıla kadar sürüpgelmiştir. Dolayısıyla başedemedikleri problemlerle karşılaş-tıklarında Müslüman toplumlar tarafından takınılan kon
jonktürcl bir tavırdır denebilir. XIX. yüzyılda Balı emperya-lizminin doğurduğu hınç, bu deforme bilinci yeniden güç-lendirdiği gibi, iyice tepkiselleşip büsbütün bozularak günü-müze kadar gelmesine yol açmıştır. Öyle ki günümüz Müs-
lümanları, insanlığın XXI. yüzyılın eşiğine dayandığı şu yıl-larda, asırlardır kendi ürettikleri bu deforme tarih bilincininetkisi altında hâlâ efsaneleri tarih zannediyorlar. Yukarıdasözünü ettiğimiz siyasal İslâm akımlarının bir ayağı da bu-raya dayanır.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 185/202
Kanaatimizce böyle deforme bir tarih bilinci ve algılayı
şıyla yola çıkan, Peygamber döne minden uzaklaştıkça, o
devri ve ondan sonraki devirleri sırayla “asr-ı saadet”, “altındevir” , “altınçağ” (Göden Age, Age d'Or) imajıyla giderek
kutsallaştırmak suretiyle sürekli kendileriy le beraber taşı
yan Müslüman toplumlar , zamanla bu imajı kendi millî ta
rihlerine uyarlamaya başladılar. Meselâ XX. y üzy ıl T ürki
ye’sindeki T ürklerin kimi için “altınçağ”, Oğuz Kağan, Atti-
la, yahut Bilge Kağan devrini, veya kısaca İslâm öncesi çağları, kimileri için Osmanlı dönemini, kimi için de Ata
türk’ün y aşadığı yılları ifade ediyor. Bu özle mi çekenler
içinden, zaman zaman o dönemlere geri dönüşün y ollarını
anyanlar çıkıyor.
Evet, İslâm toplumlanntn tarihsel bilinçleri, daha Pey-
gamber’in vefatından yarım asır geçmeden, Emevî ve ondan sonra da Abbasî döneminin siyasal ve toplumsal çal
kantılarının etkisiyle bozulmay a, Peygamber’in yaşadığıdönemi büy ük bir özlemle anmaya başlayarak yavaşyavaş
efsane tülleriyle sarmaya yöneldiler. Bu özlemin etkisiyle
hayallerinde âdetâ cennetin yaşandığı bir altın devir yara
tarak adına “Asr-ı saâdet" dediler. O devirden uzaklaşıldığıölçüde onu kendilerinin yarattıkları efsânelerin, menkabe-
lerin içine sarıp sarmaladılar. Peygamber’in ve sahabe denilen yakın arkadaşlarının da eninde sonunda birer insan olduklarını, özellikle de sahabenin, diğer insanlar gibi hatâ
yapabileceklerini, birtakım beşerî zaaflarının esiri olabile
ceklerini, siyasal ihtiras, kişisel kin ve düşmanlık duygusutaşıyabileceklerini, hareketlerinin bu beşeri güdülerle yönlenebileceğim hesaba katmadan onları kutsallaştırdılar.Meselâ Dört Halife’nin kendi dönemlerindeki siyasal tavıralışlar ının, birtakım idari ve toplumsal tasarruflarının, ozaman ve zeminlerin gereklerine göre alınmışinisiyatiflerolduğu hesaba katılmadı. Banlara dinsellik , dolayısıyla
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 186/202
kutsallık izafe edildi. Bunun sonucu, hilâfet kurumunun
kutsallaştırılması oldu.
Hilâfet kurumu, Hicaz olarak tanınan, tarihinde hiçbir
mutlakiyet rejimi tanımamış, göçebe ve yarıyerleşik halk-ların serâzâd yaşadığı Orta Arabistan’da, kendi tarihsel tec-
rübeleri çerçevesinde, siyasal gelenek haline getirdikleri se-
çime dayalı ve bir şûrâ eşliğinde çalışan kabile şeyhliği ku-
rumunun, Peygamber’in vefatından sonra otomatik olarak
devreye girmesi sonucu oluşan bir yönetim biçimi olduğu,
zamanla tamamiyle unutuldu. Böylece ilk halifelerin Peygamber’e yakm şahsiyetlerinin de etkisiyle, tamamiyle kut-
sallaştırılarak dinsel bir niteliğe büründürüldü. Emevî ve
Abbasî hilâfetlerinin siyasal zihniyet ve yönetim biçimleri,
çeşitli devlet kurumlarınm oluşumu, büyük ölçüde Bizans
ve Sâsanî imparatorluklarının yapısal etkilerini taşıdığı, bu-
nun gibi, İslâm coğrafyasının çeşitli yerlerindeki Müslüman
devletlerin yönelim biçimlerinin de benzeri şekilde bölgesel
etkileri özümsediği ve kılasik İslâm siyasetbilimcilerinin ki-
taplarında ileri sürdükleri görüşlerin, bu siyasal birikimin
İslâm şemsiyesi altında teorileştirilmiş biçimleri olduğu
unutuldu. Bunlara lslâmîlik kisvesi giydirildi. Bu suretle za-
manla, fethedilen komşu ülkelerde yürürlükle olup İslâm’a
tamamiyle yabancı olan babadan oğula geçen hükümdarlıkkurumu, saltanat adıyla hilâfetle bu süreç içinde özdeşleşti,kutsallaşıl. O derece kutsallaştı ki, sultan, “Allah’ın yeryü
zündeki gölgesi” olarak Peygamber’e izafe edilen hadislerekonu oldu. Gazzâlî ve Nasîrruddîni Tüsî gibi ulema, Tur-sun Beğ gibi yüksek bürokratlar bu teoriyi lslâmîleştiren ki-
taplar yazdılar, veya kitaplarına bölümler koydular. İçindeOsmanlıların da bulunduğu Müslüman devletleri yönetenhanedanlar, kendi köklerini İlâhî iradeye bağladılar ve
onun tarafından kutsandıklarına inandılar.Bu siyasal kutsallık ve eleştirilemezlik katmanıyla para
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 187/202
lel ola ra k z ama nla m ez hebi k uts al lık ve ele ştirilemezlik
katmanları ortaya çıktı. Bunların en dikkat çekicilerinden
ve kanaatimize göre Müslümanları mezhep duvarlarının
içine hapsederek İslâm kamuoy unda “içtihat k apısının ka
panması" olarak bilinen, itikadi ve fıkhi mezheplerin kut
s al lığı ve aşılama zhğı önyar g ısıdır. Bu me zhepler in ima m
larının ve onların yakınlarının, kendi devirlerinin icapları
na uyarak ortaya koydukları içtihatların, o devir ve muhit
lerin siyasal, toplumsal ve ek onomik şar tlar ının gerektirdi
ği hük üm ve içtihatlar olduğu, hattâ bu imamlar ın bizzat
k endi le r inin, değişen şartlar a göre k endi içt ihatlar ını za
ma nla bizza t k e ndile r inin de ğiştir diği hatır la nm az oldu.
Onların içtihatları, kendilerinden sonra gelenlerce kutsal
lık fanusu içine alına r ak do k unula m a z lık ve değiştirile-
me zlik k azandırıldı. B unu çoğu zaman da siyasi iktidarlarkendi çıkarlarını koruma yolunda mükemmelen kullandı
lar. B unun anlamı, çağla rın değişmesine, siy asal ve top
lums al şartların farklılaşmasına rağmen, İslâm topîumları-
mn kendile r inden önce y aşanmışçağların şartlarıyla s ınır
landırılması demek oluy or du. Bu açmazı aşmak isteyenler,
“mezhepsizlik, zındıklık, mülhidlik” damgasıyla damgalandılar . Bu yetmediği g ibi, siyasal otoriteler tarafından ha
pisler e atıldılar, işkencelerle öldürüldüler.
İslâm toplumları yüzy ıllarını böylece hep ay nı çağa g ö
bek bağlarıy la bağlı olar ak geçirdiler. Y eniçağla bir lik te
başlayan Batı toplumlar ındaki siyasal, toplumsal ve ek ono
mik değişmeler , bilimsel ve te knolojik gelişmeler karşısında bu değişmezlik duvarlarının arkasına kendilerini hapse
den Müslüman toplumlar, onlardan habersiz kaldılar. Bu
değişimin etk ilerini haliy le diğer Islâm loplumlarından da
ha önce ve daha çarpıcı biçimlerde hissetmesi gereken Os-
manlılar, olup bitenleri uzunca bir zamandır ciddiye alma
d şd l Ciddi l b şl d kl d i hi
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 188/202
tini anbvanudii.tr vc bu yüzden korku \ e endişe duvm.n.ı,
çare aramaya başladılar. XYM. vû=yıl sonlarına kadar çö-
zümü Kanunî Suiuın Süleyman döneminin nizamına (K>;
nûnı Kadîm) geri dönmekle buldular. XIX. yûzvılm ortala-rına doğru ise. Batı'yı ı.ıkliı etmenin çıkar yol olduğunu
sanmaya ve bu yolda fikirler üretmeye başladılar. O donem
aydın bürokratlarının bu tutumları, değişen dünya şartları-
nı göz ardı eden ve asırlardır kend i düzenin in kutsal değiş-
mezliğine, "ebedm üddef liğine inanan Osmanlı Devletim
dağılmaktan kurtaramadı.işte kanaatimizce. Islâm ’ın doğuşundan bu u m a geçen asır
larda yaşanan siyasal ve toplumsal feriklerin etkisi altında üst
liste yığılarak gelen bir birikim in tinimi olarak oluşan yanlış
tarih algılayışı, Islâm dünyasının bin dönyü; küsur yıllık geç-
iniş çizgisindeki en büyü k ve yar attığı toplum sal bilinç ka rışık
lığı sebebiyle, Islâm toplamlarının geliş im çizgilerindeki en önemli tarihsel kırılmadır. Biz bu yanlış ve sapmış tarih algı-layışını, Islâm toplunılarınm zihniyet dünyalarının oluşu-mundan, başta bizzat Kuran ve Sünnet olmak üzere, Islâm’ıalgılayış ve yorumlayışlarına, İslâmî bilimlerin ve İslâm dü-şüncesinin yeniden üretilememesindcn, toplumsal ve siyasal
bilincin deformasyonuna kadar çok derinden ve güçlü birşekilde etkileyen en temel menfî faktör olarak görüyoruz.Bizim kanaatimizce, İslâm’ı bugün kimilerine yalnızca
vicdanda kalıp dışarıya yansımayan pasif bir inanç, kimile-rine yalnız ibadetlerle sınırlı bir kült, bir ferdî ahlâk, kimile-rine de bunlara ilâveten siyasal bir rejim, siyasal bir ideoloji, bir devlet modeli olarak algılatan sebeplerin başında, mev-
cut bu sakal ve yanlış tarih perspektifi gelir. İslâmî düşünceve bilimi ortaçağlarda bırakan, gelişmelerini engelleyen, Is-lâm loplumlarını oraya hapsederek kendi çağlarında yaşa-malarına mani olan, bugünkü küreselleşme akımları içindenerede duracaklarını bilemez hale geliren, bilinçlerini kar
188
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 189/202
t ı u l a n $ ı k <\ Unt. b ı : c c & ı$ h k l t b it U 'i k j v v v '; : : ' : î \ ! ^ ! v,- 'n
« u n l u k t u r . P u n tt u I s Ü n û n w « u l c b u U u w l u£ u .K t tu,- ; .« ; : ! »>•
m e t i n d e . t s ü m 'ı . k u t t u m n u u 1 t a t t h ıt u s . t j'u k h i
y o k s u n l u ğu v a t n u k u . b u t u m s o n u c u o k t u k . u.- uu
d ı r a t u k r o t ı ik v c d e t o t t n o b it t s l.t uı . u ıl . ıv ^t I s l â m d t u n . iM u
d a h u k ı n ü t ı u v ü n ı t ı t p g O l U r n t e k l c d u
b i ; c e . t s ü n n t ı v c ts t ât u t o p l u m l u u n u . y ık ı l ıp k a ld ık t a n
o r t a ç a ğl a r d a n b u g ü n e v c jj e l e o e J e t a şın m a s ı p ı o b l o t m m u k
b a şın a ç öz m e s i n u t m k u t ı o l m a v a ı t . a m a ço .: ıU n v o l l a u m n
ü r e t i l m e s i n e b u v t t k o l ç u d e k a t k ı v a p a c a k . v c m l » u d u t at n t r m y a r a t a c a k . I s l âm 'a v c I s l â m 'ın y , e çuu s uıc s a f l ı k l ı bu
bakış, sag lav ac ak o la n .savlanı bi ı tatılısel f v ıs f v k ıt f t u
N e d i r t a r i h s e l f f i s /v k t i l •b u r a d a b u t c ıi m l c , " h l a m » u m
j ın ııı Pey g amber MM/ındurı itısuııfix;ıi t ıl a ıl ın lJ ığı dı'nem ılı'
g ünüm üz M üsl üma nlığı aı,ısııi\ la ııcti/iıiıı bin ı b » n : k ü\ m
y ıl l ık tar ih k i'tn lo ııın ü gederek Pey gamber dönemine ulaşıp o
dOnemiıı s i v ı i s uI, lo/'lumsal. ekaih'inıl; vc f i i l d i n -/ ^ ı ı t l m ı n.<
tisinde hu mesajın ııc an lam a g eldiğini gOsten\ ek \ r oiui/iim
t e k r a r vo/u <,ıktirak bıı nıcvı/ın /'iı^ım ve gelecekte ne ı/ade
edebileceğini a nl am a m ızı/ y a n lım ı ı claıak bu bilimsel ve d r
kıyısıyla zihinsel i\ /rm"ı k a s te di y o r uz 11İv şüphesi.- s u.ıd.m
M ü s l üm a n h a l k ın d c £ i l , M u s h l m a n l u l ı ı ı ı v e ı l ıi i - ı l n ır
a d a m l a r ın ı n u y g u l a m a y a k o y m a k . - o ıun d. ı o l d ı ık l . ıı ı İni ışt em , ay ın z a m a n da l 'a . ' lııı K . ıl ım au ' ın k i t ab ın da ıs ı . ııl . ı an
la tıııay a ç a lışlı£ı şe y diı. IHı çe t in .'ilıin v c l iz le m in j > r ı>.<‘l'l' V
t i r i lm c s i n de , ba .şka di s i p l i n le r de o lm a k la hr ıah e ı Ir ım - ldr
y a r d ım c ı o la c a k ik i a na dİM| ilın, l . ıııl ı v r s o s y o ln j ldıt l 'ıı ılo
d i s i p l i n M üs l üm a n l a r ın , s ü z ü n ü e l l i l i m i / hıı ıı. 'i ııı l a ı l h k u
r id o r uıuı, a dını a dım Irşlıis vc la lı l ıl etm e k M iırl ly le , İslâmî
m e s ajın b u lu n ç hatibi s o s y ııpo lı ıik , M>sy (tpMİınln| lk, ses yp
e k o n o m i k v e s o s y o k ül t ür e l v a ı l l a ı ıu s ıu- } ; c r ın ıl r iı j '. e çr ır k
ha ng i k an alla r la ve ı ıas ı l ıılaşli| ’ m ı, İm b iııdo ıiy ü.' k ır a n yıl
içer isinde y ine l ıaııj 'j j i t n la m ı rlk işiy le ne | ;ıl>l alg ı la m a ve
ııı'ı
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 190/202
y or um lama de ğişik lik le r ine veya def ormas y onlar ına mâr uz
k al dığını g örmeler ini sağlayacaktır. M üs lüm a n bil im ve d ü
şünce a damlar ı, İs lâm’ın g eçmişiy le b ug ünü aras ında, uz un
bir zaman, çile ve emek isteyen bu ile tişimi kura ca k lar ve
İs lâm’ı ve İs lâm t oplum la r mı or taçağlardan bug üne ve g ele
ceğe taşıyacak yolları keşfedecekler dir. Ç ün k ü böy lece bi n
dörty üz y ılın araya çe k tiği efsâne tülle r ind e n, İs lâm top-
lum lar ınm zihinle r inde y ar attığı m ito lo jik bulaşık lar dan
arınmışolacak olan K u r ’a n ve Sünnet, içine k o nu ld uğu tak
dis fanus undan çıka r ılıp M üs lüma nla r ın do ğr u a lg ılay ışlar ına sunulabilecektir. Müslümanların bunu bir ütopya olarak
g örmemeler i gerekir. Ç ünk ü bu, eğer bug ünün ve g eleceğin
dünyasında kendilerine bir yer edinmek ve gerçekten mut
lu bir ins anlığın oluşmas ına kat k ıda bul un m a k istiy orlar sa,
İslâm’ın evrensel mes ajını ger çek ten g eleceğe y ans ıtmak ar
zusunu gösteriyorlarsa, bugünün Müslümanlarının mutla
ka, ama mutlak a aşmaları gereken çetin bir y ol olar ak önle
rinde uzanıy or.
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 191/202
DİZİN
A A bba si Hi lâfeti 3 7 ,1 7 6 ,1 8 4 , 186
A bbas i İmparato r luğu 6 0 ,1 0 0 ,1 6 4
A bbasi İmparato r luğu
A bbasi 31 . 32, 82
A bbasiler 98, 163
A B D 92
A bdal Mur ad 79
A bdal Mus a 79
A bdalan- ı R um (Rum A bda lları) 79
A bd ülhamid II (Padişah) 66, 67, 71 ,
72, 73, 86, 88, 89
A bdûlme cİd (P adişah) 123 A dıvar , A . A dnan 4 1 ,6 8 , 137
A fganis tan 1 79 ,1 8 0
A fr ik a 170
Age d'Or (ayr. bkz. Asr- ı Saadet) 185
A hmed Ccv dcı Pasa 182
Ahmed- i Yescvi 44 , 50, 57 , 58, 74, 77 A kpınar, T urgut 27
A levi Senkr etizmi 51 Alevi 84
Alevi- Bektaşi T oplumu / K esimi 148,
149, 151 A leviler (2 4, 152 A le vilik 31, 45 , 46 , 48 , 49 , 50, 147.
150, 151, 152,154, 155
A levilik- Bektaşilik T anışmaları 147,151
A levilik- Sunnil ik Meselesi 139, 141 A lunordu 32 A nadolu Sel çukluları 62 A nadolu T ürkleri 55 A nadolu 40 , 4.5, 46, 47, 48, 50, 59 , 79,
83, 103, 115, 122, 132, 136, 155
A nk ara Üniv ersitesi 24 A nk ara 13
A rabe sk İslâm 11 6, 125
A rabeskle şme 115, 1 1 6,1 25
A rabis tan 186
A rap K olonİza sy onla n 31
A rap Müs lümanlığı 1 5 2,1 53
A rap Ülkeleri 100, 177
A rap Y ar ımadası 100
A rapça 36 , 77, 78, 9 4 ,1 2 6 ,1 3 4 A raplar 32
A mav utla r 122
A r na v utluk 53
A setizm (ayr. bkz. Z ûhd) 32
A shâb- ı Suffe 164, 167
Asr- ı Saadet 11 4, 129, 180, 185
Asy a 170, i 80
Aşıhpaşazade Tarihi 79
A ta lar K ültü 45 A ta türk Düşmanlığı 142 A tatürk K ültür , Dil ve T ar ih Y ükse k
Kurumu 13 A tatürk (ayr. bla . Mustafa K emal)
106, 109. 110, 142. 150. 185
A tatürkçülük 107 A ıa tür k çülüM s lâm Çatışması 142 A tatürkçülük- $eriatçılık 1 05,1 50
A tatürkçû- Ser iatçı A yrımı 135 A teizm Polit ikas ı 140 A tt ila (H ükümdar) 185 A vrupa T opluluğu 23 A ydın, Erdoğan 27 Ayin- i Cem 50 A ziz K ültü 45
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 192/202
B
Babai İsy anı (124 0) 47 , 79
Babanzade Ahmed N aim 88
Babür İmparatorluğu 39
Bâbürlü Devleti 61Bağdaştırmacılık 44
Bağdat 41 , 54, 55Balivet, Michael 42
Balkanlar 34, 35, 38, 45, 46, 47, 50,
52, 57,59 ,170,171
Barkan, Ö. Lûtfi 46, 79
Barthold, V.V. 30, 31, 32,45
Basilov, Vladimir N. 53
Basra 165Batı Emperyalizmi 127, 179, 184
Batı Türk Dünyası 132
Batıcı Eğilimler 94
Batıcı 115
Batıcılar 106
Batılı Müslümanlık 109
Batılılaşma Projesi 103, 115
Batılılaşma 103, 122, 133Batılılaşmacı 73, 105, 122, 179Bâtın ilmi 171
Bâtıniler 54, 65Batmîlik 62
Bâyezid- i Bistâmi 165, 167
Bayrâmîlik 57Behar, Cem 58
Bektaşi 46
Bektaşilik 31, 45, 48 , 50, 57, 147, 151,152, 155
Belh 36, 182Bennigsen, Alexandre 53Berkos, Niyazi 67
Beylikler Dönemi 55, 80Bid’atçilik 98Bilge Kağan 185Birgivi Mchmed Efendi 169Birinci Cihan Harbi 103Bizans imparatorluğu 186Bizans Patr ikliği 63Bizans 63, 82Bogomilisme 51Bosna Katliamı 177Bosna 122Boşnaklar 122
Budist 77,170
Budizm 30, 31,45, 164
Buhara 35,41,54, 55, 182
Büveyhilcr 39
Büyük Selçuklular 28 , 36, 37, 39, 4 0,5 5 ,61 ,62, 65, 75
C
Camiler 109, 126
Cemaat Müs lüma nlığı 114
Cemaatleşme 126
Cemalüddin Efgani 120, 127
Cezbeci (Ekstatik) 32
Cihad 66, 84Cumhuriyet Türkiyesi 124, 136
Cumhuriyet 87, 93, 94, 103, 104, 105,
106, 107, 110, 112, 113, 114, 116,
123,124,133,134, 159
Cüneyd- i Bag dâdi 165, 167
çÇağdaşlaştır ılma 135
Çağdaş- Yobaz A y rımı 135
Çaldıran Muharebesi (1514) 65
Çeçenistan 59Çin Türkistanı 44
Çin 29,30
DDağıstan 59
Davud- ı Kayseri 57Dedeler (Alevi) 49, 124, 125
Deforme Tarih Bilinci 183, 185Deliorman 51
Demokrat Parti 111, 125Demok ratik leşme (T ürk iye'de) 116Der vişler 46Devlet İslâmî (Siy as allaşmışİslâm) 51,
59,60Devlct leşme (M üs lüman T ürkler ) 62Dımaşk (Şam) 55DışMihraklar 135, 136, 139Din* i İlâhi 40Divan- ı Hikmet 58Diyanet İşleri B aşkanlığı 108Diyar- ı Küfr 132Dogmatizm 83, 86
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 193/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 194/202
G ök T anrı K üllü 30
Gölpmarlı, Abdülbaki 45
Günah 161
Gûnaltay , Şemseddin 88
ĞGavs 166
Hİlacı Bayram- ı Veli 57
Hacı Bcktaş- ı Veli 58, 173
Hacıbektaş(Kasabası) 147
Hadis 54
Halep 41, 55
Halk İslâmî (P opüler İslâm) 5 1, 52,93, 129
Halk M üs lümanlığı 52, 56, 93, 122
llallâc- ı Mansur Hadisesi 167
Hallâc- ı Mansur 165, 167
I lalvetilik 57
Hanhclilik 38
1lanclilik 36
liârczm 31, 35, 44,182
llârezmşahlar 61Harun Han Şirvani 60Hasaıı El-Basri 163
Haşan El- Bennâ 179Haydari 46
Haydarilik 48, 57
liellcnisıik Dönem 164Hcrem h. llayyâıı 163llcıcrodoks (Gayri Sünni) Islâm 34,
4Î, 44, 45, 46, 47, 4S, 49, 50, 78
I leıerodoks Mezhepler 43l lırisiiyan Balı 119, 129,132l lmstiyan Dünya 82Ihrisıiyanlar 40Hızır 32
Hızır- llyas K üllü 122Hicaz 163, 170, 186Hilafet Kurumu 186I lilafct 66
Hikıfcfin Kaldırılması (1924) 1081lilâfetizm 67
Hindistan 127H o r a s a n M e l â m e i i l i g i ( . . M e l â m e i î y y e
M e k t e b i ) 3 1 , 7 6 , 7 7
Horasan Mclâmetîyye Meklebi 44
Horasan 31, 62
Ho şg örü 40 , 41
Hulul (lncarnaıion) 48
Humeynici 96
Huntington, Samucl 101, 180Hurafeler 117
llurufilcr 16S
Htlsıı ü Aşk 58
Hz. Ali Kültü 46, 48
Hz. Ali (Halife) 49, 167
Hz. Muhammed (Son Peygamber) 100
I
Irak 165
1
ibadetler 50
tbıı Fadlan 28, 29, 77
Ibn Haldun 60
tbn Hurdadbih 28
Ibn K emal (Şey hülis lâm) 83
Ibn Rusta 28
Ibn Tcymiyye 60Ibnu’l- Fakîh El- Hemedâni 28
İçtihad K apıs ı 89
ldrisı 2S
ihtilalc i Mchdici 47
Ihva nu’l- Müsliınîn Hareketi
(M üslüman K ardeşler) 127, 179
İlahiy at Fakültes i 94, 109, 126
tlericilik- Gcricilik 150llhad 98
llhanlılar 39Ihn- i Bâtın 56llm- i Zahir 56
imam - Hatip Ok ulları 112, 126İmam Gaz zali 167, 186İmamiye i>iası (Onik i İmam) 39İnalcık, Hali l 74Incarnation (ayr. bkz. Hulul) 48İngilizce 126inkılaplar 108hısan- ı K âmil 166, 169
Insel. Ahmet 68ha n İslâm Devr imi (1 97 9) 91, 92. 95,
119, 120. 128. 179
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 195/202
Iran Mesiy anik K ûlıûr û 47
Iran Sûfi Mektepleri 76
İran 30, 31, 39 ,4 7 , 6 4 ,8 2 , 84 , 95, 96,
100. 114, 119, 129, 164, 165, 180
lranlılar32tr anlılaşnıa 79
irtica Kampanyası 92,111
lıtica 114, 115, 127,128
isinin Alemi 131
/s/dm Ansiklopedisi 44, 77
Islâm Devleti 178, 179. 180
Islâm Dünyası 41, 42, 43, 51, 54, 55,
56, 59, 62,63, 64, 65, 75, 92. 95,99, 101, 107, 109,120, 123, 122,
1 2 3 , 1 2 6 , 1 2 8 , 1 2 9 , 1 3 1 , 1 3 2 , 1 5 1 ,153, 168. 169, 170, 175. 176, 177,
178, 18 0.18 1.1 88 , 189
İslam Fetihleri 165
Islâm Hukuku 64
Islâm Medeniyeti 176
Islâm Or ta çağı 181
İslâm Öncesi 163Islâm Politikası (Devletin) 112
Islâm Siyaset Teorisi 60
Islâm Toplumu 187, 188, 190Islâm Ülkeleri 37, 127
Islâm 14, 19. 20. 23, 24, 25, 26, 27,
28, 29. 30, 31, 33. 34, 35, 39, 44,
45. 46. 47, 51. 58, 60. 61, 62, 63,66, 67, 68, 72, 73, 74, 76, 77, 88,
91, 92, 94, 96, 97. 99. 100. 102,103, 104, 105, 106,10S, 113, 114,
115. 116. 117. 119, 120. 123. 125,128, 129, 130, 132, 134, 135, 136,137. 144. 145. 149, 150. 151. 152.157. 158, 159, 160. 161, 162. 163.164. 166. 167, 168. 170, 171, 172,175, 177, İS İ, 183, 184, 186, 188,’189, 190
Islâm'ın Reyni 181İslamcı A kımlar 127Islâmcı Aydınlar 88. 106
Islâmcı 95Islamalar 88. 106İslamcılık 71, 73. 86, 89Islâm! Asetizm 163
Islâmi Devlet Modeli 96
lslâmi Hareket 179
İslâmî Re jim 95 , 96
İslâmî Uyanış128
İslâmiyet 14. 15. 16, 143
İslâmlaştırma Politikas ı 32Islâmofobi 114
Islânj- Sİvaset Özdeşliği 64
Islâm- T asavvuf- T arikat Bağlantısı 158,
160Isınailİ53
Ismailî- Bâtmi Hareketi 62
Ismaililer 39
İstanbul Üniver sitesi 109İstanbul 82, 115
Istanbul’un Fethi 63
istiklal Savaşı 103
Işrâk 161
Ittilıad- j İslâm 72
İzmir li, (sınai! Hakkı 88
lzzecldin Kıiıçarslan I (Hükümdar) 40
JJakobeıı 180
Japonya 92
K Kabilevi Halk Islâm» 80. 85Kadızâdelilcr Hareketi 55.85
Kadızâdclilcr 59
Kadirilik 57Kafesog lu. İbrahim 29 . 30Kafirler 61
Kafkas Toplumian 177Kafkasya 59Kalıirc 41, 55
Kalenderi 46Kalenderilik 48, 57
Kalcnderiyye 171Kanün- ı Kadîm 188Kanuni Sultan Süleyman 84. 188Karahanlılar 2S. 32. 33. 36, 37, 54. 61.
75. 78
Katı Laiklik 68Kemalist Islâm 127Kemalist Müslümanlık 123Kemalist 23, 111. 114, 117. 127. 128.
137, 180
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 196/202
Kcmalistler 6 8,88 ,14.3
Kemalizm 67.68.104.107.117,134,138, 142. 143
Kcmalizın- İslâm Çalışması 142,144Kcrbcla Matemi Kültü 48,49
Kesrcli Abdullah Elendi 83
Kcsfdi 5crhi 83Kcykâvus 60
Kıbrıs Meselesi 139, 140Kımız içme 50
Kızılbaş65, 84Kızılbaşlık 49. 50Kimlik Bunalımı L33KitflJj-ı CiluiMinmıcı 79
Kiıâbi Islâm (Medrese İslâmî) 51, 53,78, 80
Kitapçı, Zekeriya 26, 74Klasik Islâm 92Klasik İslâmî Dönem 98Klasik Osmanlı İslâmî 73 .8 5 ,8 6 ,8 7 ,
88.89Klasik Sünnilik 82 ,84Koloğlu, Or han 71Komünist Rejim 53Konnr- Göçer Halk İslâmî 46, 78Konar-Göçer Hayat 81,83
Kosova 122Köprülü, Fuad 17, 18, 30. 32. 34. 44.
45.46,74.79Köylüleşme 124Küfe 165Kıır'aD'i Kerim 100,164Kurban Murat 59KuKirl tt Bİlitf 61Kuıb 166Kutsallaştırılma 186
Kuzey Afrika 94. 152, 170, 177Kııbrcvilik 57Kült Müslümanlığı 123Küreselleşme 175Kürt Alevileri 155Kürt Sorunu 139, 141
LLaik Basın 128Laik Devlet 150
l.aik Düzen 103
Uailc Elil 115Laikler - Mûslııınanlar 105
Laiklik 26, 104,111,112, 148, 150,180
Laik- Müslitman A y nını 135Laisizm Dini! 114
Laisizm 68, 107L ak Devri 87Landau.Jacob 67, 72Leiden 155Lemercicr- Quelqucjay, Chamal 53
Lewis, Î3crnard 67
MMâ’rûf-i Kerhi 165Mahmud II (Padişah) 123
Makatov, 1. A. 53Malikilik 38Manilıcisl 77, 170Manihcizm 30,31,164Mantran, Robcrt 88 ,11 7Mardin, Şerif 26, 67, 68 .8 8 , 104, 134,
137Marksist A ydınlar 94Marksizm 23Mars, Kari 13
Maturidilik 3 6,3 8Mavcraûnnehir 31, 35, 36, 37. 44, 54,
62, 75, 77.1 82Mâverdi 60Mazdckizın 30Medrese Geleneği 54Medrese IsUlnıı (ayr. bkz. Kitabi İslâm)
55. 58Medrese Müslümanlığı 56Medreseler 54, S0, 108, 113, 124, 125
Mchmcd U (Fatih Sultan Mchmcd) 63Mclikoff, trene (Prof.) 45, 50. 155Merv 36. 54, 55, 182Mcrvczi 28,29Mesiyanik İsy anlar 47Mesiyanik Propaganda 83Messianisme Rcvoluüonnarie 47Mcjjruûyel II 67. 103,106Meşrutiyet İslamcılığı 89Meşveret 89
Mevdûdl 127
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 197/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 198/202
Osmanh Medreseleri 8 1 ,8 3 ,9 3Osmanlı Sünniliği 4 0,4 1 , 7 6 ,82 ,83 ,
84
OsmanlIlar 66. 78. 171, 186
öÖmer Nesefi 83Öri'İHuk uk 82Öz Türkçe 134
PPakistan 94, 114, 179. ISOPanislâmizm 66, 72Panteizm 168Paulueien (Pavlakiler) 50Pavlakİİİk (P avlosçuluk ) 51Pavlosçııluk (ayr. bkz. PavlaviUk) 51PKK 139. 141
Popüle r İslâm (ayr. bk z. Halk İslâmî)51,88, 115, 122
Postıııodcrnizm 120
Pozitivizm 123, 137
R
Radikal İsla mcılık 9 5 .1 1 4 , 1 28 ,17 7,178,180
Radikal L ais izm/ L aiklik 111, İH ,134. 137.180
Rafızi (Ehl- i Râfz) 42, 65Râfizilik 49, 83
Redd- i Miras 137, 140Resmi İdeoloji 147, 14S
Resmi İslâm 55Rey 182
Rifailer 170
Rifâîük 57Riiücller 169
Rou.\ , Jcaıı- Paul 30
Rum Abdalları (Abdalan- ı Rum) 79
Rumeli 79
Rusya 180
Rüya 86
SSadeddiıı- i Tcfıazanl 3 9 ,8 3Sadrcddiu- i Konev i 57
Snlcvi Devleti 64,65, 75
Safcv i İran 8 3Safcvi Propagandası 65Safevİ41Safeviler 65SağPartiler 110, 112Sahabe 185
Saicl Hali m Paşa 88
Salıanat'ın Kaldırılması (1922) 108Samanoğullan 28Sâsanî İmparator luğu 186Satuk Buğra Han 32, 61Se lçuklular tslâmı 55
Selçuklular 132Selefüik 89Scmerkand 35, 41. 54, 55,182Senkretik (Bağdaştırıuacı) 46, 47
Senkretizm (ayr. bkz.Bağdaştır macılık) 44, 50Seralıs 55Scriyy-i SaUati 165Seyyid Şerif- i Ctucani 39Seyyidlcr 49Shaw, Robcrı Bcrklcy 32Sumlar 122
Sivas Aleviliği 51
Siyasal İslamcılık 179
Siyasal Partiler (Türkiye) 104,111Siy asallaşma 75 ,8 0, 111SiyasallaşmışDevlet Is lfmu 73
SiyasallaşmışIslâm (ayr. bkz. Devlettslâmı) 51, 59,60, 128
SiyasallaşmışS ünnilik 8 1 ,8 2 .8 4
Skolastik Dûsüncc 88
Skolastisizrıı 178Smirnov, N. A. 53
Softalık 85Soğdlıı T üccar lar 31
Sol Partiler 110
Sovyet Rusya 182
Sömürgecilik 179
Süfi İslâm 78
Sufi P ropagandacılar 78
Süfi Tarikatlar 16
Sûfilcr 31.32, 160. 168
Sûttlik 48,64, 163.16S
Suriye 164. 165
Sümer. Panik 64
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 199/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 200/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 201/202
8/14/2019 Ahmet Yaşar Ocak - Türkler, Türkiye ve İslâm.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/ahmet-yasar-ocak-tuerkler-tuerkiye-ve-islampdf 202/202
Hhm et Yaşar Ocak, Türkiye’nin tarihinde ve bug ü-
nünde İslâmiyet kü ltürü ve anlayışı hakkında oto-
rite kabul edilen bir bilim adamı. Ocak bu kitapta-
ki makalelerinde de “Türk Müslümanlığı”, “Orto-
doks İslâm”, “Heterodoks İslâm”, “Halk İslâmî”, “Radikal/Funda
mentalist İslâm” gibi çok tartışılan ama içeriği afaki biçimde do ldu-
rulan ya da hiç dolduru lmayan kavramlara açıklık getiriyor. Bu-nu n için, din ve dinî düşünüş pratiğinin tarihsel boyutunu, kültürel