ahmet yaŞar ocak’a armaĞan - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir...

37
AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN Hazırlayanlar Mehmet ÖZ Fatih YEŞİL Ankara 2015

Upload: lengoc

Post on 22-Jul-2018

226 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

AHMET YAŞAR OCAK’A

ARMAĞAN

Hazırlayanlar

Mehmet ÖZ Fatih YEŞİL

Ankara 2015

Page 2: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Timaş Yayınları No: ISBN: 978-605-08-1952-6

ÖTEKİLERİN PEŞİNDE

AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sertifika No: 12364

İç Düzen Serhat Küçük

Kapak

Kapak Resmi

Baskı - Cilt

ISBN 978-605-08-1952-6

1. Baskı: 2015 TİMAŞ Yayınları

İstanbul - 2015 Tel: 90 (212) Fax: 90 (212)

Page 3: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19. Yüzyıllar)

Oktay ÖZEL* Anadolu’nun Osmanlı dönemi yerleşme tarihinin ana hatlarına ve ter-

kedilmiş / kayıp köylere dair Xavier de Planhol ve Wolf Dieter Hütteroth’un öncü çalışmalarının üzerinden epeyce zaman geçti.1 Suraiya Faroqhi’nin, kendisinin de kimi bulguları eşliğinde bu konuya dair yaptığı ara değer-lendirmeden bugüne de neredeyse kırk yıl…2

De Planhol ve Hütteroth, 1950’ler ve 1960’larda yürüttükleri geniş kapsamlı çalışmalar ve kimi bölgeler özelindeki saha araştırmalarıyla bugün hâlâ geçerli görünen tarihsel perspektifin ve ana argümanların kurucuları oldular. De Planhol Bizans Küçük Asya’sından ve Selçuklu Türklerinin bu coğrafyaya girdikleri 11. yüzyıldan başlayarak Anadolu’nun yerleşim tari-hinin 20. yüzyılın ortalarına kadarki evresini, göçebelik-yerleşiklik, tarımcılık-hayvancılık eksenlerinde ve bunların temsil ettiği iki yaşam biçimi ve ekonomik sistemin birbiriyle etkileşimi üzerinden ele aldı. Bu ilişkisel-liğin gelgitlerine, tarihi dönüm noktalarına işaret etti. Söz konusu iki yaşam biçimi ve ekonomik sisteminin Anadolu ve Suriye bölgelerinde köy yerleşim düzenlerinin de temel belirleyicileri olarak birbirleri üzerinde dönemsel olarak kurdukları baskının ne tür neticeler doğurduğunu anlamaya ve açıklamaya çalıştı. De Planhol’un bu bağlamda daha ziyade göçebe ve yarıgöçebeliğin (Türkmen-Yörük ve Kürtler üzerinden) genişleyip daralma anlarıyla Osmanlı yönetiminin kimi iskân politikaları, mâli öncelikleri ve tarımsal ekonominin genişleme dönemleri arasındaki ilişkiselliğe dikkat çekmesi önemlidir.3

Çalışmalarını daha ziyade tarımsal ekonomi ve yerleşim düzenlerinin evrimi, değişimi ve dönüşümleri üzerine yoğunlaştıran Hütteroth ise 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin sunduğu bilgileri kapsamlı saha araştırmalarıyla birleştirerek de Planhol’un sunduğu çerçeveyi daha da derinleştirdi. Özellikle kuru tarım ekonomisine sahip Su-riye ve İç Anadolu bölgelerinde hakim yerleşik köy düzeninin ve ekonomis-inin 16. ve 17. yüzyıllarda şahit olduğu zıt yönlerdeki gelişmeleri çarpıcı bir

* Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü 1 Xavier de Planhol, De la plaine pamphylienne aux lacs pisidiens. Nomadisme et vie paysanne (Paris: Biblioteque archeologique et historique de l'institut français d'archeologie d'Istanbul, 1959); Wolf Dieter Hütteroth, Ländliche Siedlungen im Südlichen Inneranatolien in den Letzen Vierhundert Jahren, Göttingen: Göttinger Geographische Abhandlungen, 1968. 2 Suraiya Faroqhi, “Anadolu'nun İskânı İle Terkedilmiş Köyler Sorunu,” Türkiye'de Toplumsal Bilim Araştırmalarında Yaklaşım ve Yöntemler, Ankara: TODAİE Yayınları, 1976, ss. 289–302. 3 Xavier de Planhol, "Geography, Politics and Nomadism in Anatolia," International Social Science Journal, XI (1959), ss. 525-531.

Page 4: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

558 Oktay Özel

şekilde ortaya koydu. Hütteroth’a göre Osmanlı kırsalında 16. yüzyılın ekonomik ve demografik genişlemesinin bütün temel özelliklerini gözlemek mümkündü: Tarımsal alanların genişlemesi, buna bağlı olarak bir kısmı ana köyün uzantısı olan yeni köylerin ortaya çıkması (ki bunlar için Yunus Koç’un dikkati çektiği köylerin parçalanması olgusundan hareketle “uydu yerleşim” terimini öneriyorum),4 ilave ekinlik olarak marjinal topraklarda mezraaların sayısının artması ve nihayet de Planhol’un “köylülüğün göçebeler üzerindeki tazyiki” olarak tanımladığı süreçte,5 göçebe ve yarıgöçebe toplulukların yerleşikliğe geçmeye ve dağ yamaçlarında, eski kışlak alanlarında bu kez kalıcı köy yerleşmeleri kurmaya başlamaları... Hütteroth, takip eden dönemin politik ve askeri alanlardaki istikrarsızlığına eşlik eden 16. yüzyıl sonunun büyük mâli kriziyle birlikte, uzun süren savaşların ve 17. yüzyıl dönümünün yaygın Celâlî şiddetinin (ki son zaman-larda buna iklimsel değişme ve veba gibi ölümcül salgın hastalıkların etkisi de dahil edilmeye başlandı6) söz konusu gelişme eğilimini tersine dönder-diğini, sonuç olarak yerleşim düzeninin radikal bir şekilde değişip dö-nüştüğünü ileri sürdü. Ona göre, Osmanlı döneminin Anadolu’nun yerleşim düzeninde şahit olduğu bu en derin ve kalıcı etkileri 19. yüzyıla kadar süren tahribat böylece 17. yüzyılda yaşanmış oldu. Anadolu coğrafyasının yer-leşim düzeninin farklı temellerde ve koşullarda yeniden kurulması, nüfus ve ekonomi bağlamında kendini tekrar toplamaya başlaması ise ancak 19. yüzyılın ortalarından itibaren, esasen 1860’lardan sonra mümkün olabildi.7

Hütteroth’un işaret ettiği ve artık Osmanlı’nın 17. yüzyıl krizi bağlamın-da değerlendirme eğiliminde olduğumuz kritik gelişmeler şunlardı: Şiddet, nüfusun dağılması, köylerin terkedilmesi, bir çok köy yerleşmesinin tama-men ortadan kalkması, geniş tarımsal arazilerin atıl, sahipsiz ve boz kalması, yeniden göçebeliğe dönüş…8 Hütteroth bu sonuçlara, hem Osmanlı arşiv

4 Yunus Koç, “XVI. Yüzyılın İkinci Yarısında Köylerin Parçalanması Sorunu: Bursa Ölçeğinde Bir Araştırma,” Uluslararası XIII. Türk Tarih Kongresi, 4–8 Ekim 1999, Kongreye Sunulan Bildiriler, vol. III/3 (Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2002), ss. 1961-1970. Zaman içinde bağımsız-laşan bu tarz yerleşmelere Hütteroth da şu çalışmasında özellikle işaret ediyor: “The Influence of Social Structure on Land Division and Settlement in Inner Aatolia,” Peter Benedict, ve diğer-leri (eds.), Turkey. Geographic and Social Perspectives, Leiden: E. J. Brill, 1974, içinde, ss. 19-47. 5 de Planhol, "Geography, Politics and Nomadism in Anatolia," s. 526. 6 William J. Griswold, The Great Anatolian Rebellion, 1000–1020/1591–1911, Berlin: Klaus Schwarz Werlag, 1983; Sam White, The Climate of Rebellion in the Early Modern Ottoman Empire, Cambridge: Cambridge University Press, 2011. Mimar Sinan Üniversitesi’sinde doktorasını yapmakta olan Taylan Akyıldırım’ın aktardığı sözlü bilgiler. 7 Hütteroth, Ländliche Siedlungen. Ayrıca kendisinin şu çalışmasına bkz. “Ecology of the Ottoman lands,” Faroqhi, Suraiya (ed.), Cambridge History of Turkey, III, Cambridge: Cambridge University Press, 2006, içinde, ss. 18–43; 8 Bu değişmelerin dönemin genişleyen küresel pazar ilişkileri çerçevesinde bir değer-lendirmesini daha sonra Bruce McGowan yapmıştır. Bruce McGowan, “The Study of Land and Agriculture in the Ottoman Provinces within the Context of an Expanding World Economy in the 17th and 18th Centuries,” International Journal of Turkish Studies, II/1 (1981), ss. 57–64; Econo-

Page 5: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 559

malzemesinden hem bizzat sahada sürdürdüğü çalışmalardan yola çıkarak varmıştı. Bu bağlamda, 16. yüzyılın tahrir defterlerinde adı geçen, 19. ve 20. yüzyılların köy listelerinde ve haritalarında isimlerine rastlanmayan köylerin bilhassa izini sürmüş, bunların çoğunun artık birer ören yerine dö-nüştüğünü tesbit etmişti.

Hütteroth kendi çalışmalarını görece sınırlı bir arşiv malzemesi üzerin-den gerçekleştirdi. Bunlar esasen 15-16. yüzyılın tahrir defterleriye, sonraki dönemlere ait kimi müteferrik mühimme ve sicil kayıtlarıydı. Dolayısıyla 17. yüzyıl ile 18. yüzyılın başları için, sadece sezinlediği ve fakat varlığından doğrudan haberdar olmadığı,9 dolayısıyla çalışmalarında kullanamadığı mufassal avârız ve cizye defterlerinin kendisine sunabileceği zengin potansiyelden yararlanamadı. Aynı şekilde, 1930’ların ilk Osmanlı nüfus sayımı diyebileceğimiz kapsamlı ve sistematik arşiv kayıtları niteliğindeki nüfus defterleri ise ancak son yıllarda araştırmacılara açılabildi; dolayısıyla Hütteroth bunları da kullanamadı çalışmalarında.

Öte yandan Osmanlı tarihçiliğinin bir kaç on yılda hayli genişleyen ilgi alanları ve araştırma projeleri, de Planhol ve Hütteroth’un Anadolu ve Suri-ye vilayetleri üzerinden işledikleri konuların bir kısmını Osmanlı Balkanları bağlamına taşıdı. Başta Machiel Kiel’in önemli çalışmaları ve henüz yayın-lanmamış araştırmaları olmak üzere, Vera Mutafcieva’nın 18. yüzyılın başlarına kadar uzanan incelemeleri ile yeni nesil Balkan tarihçilerinin farklı bölgeler üzerine yürüttükleri incelemeler, 17. yüzyılın Balkanlar için de gözle görünür bir kriz dönemi olduğuna işaret ediyor.10 Mevcut bilgilerimiz yaygın köy terketmelerin, nüfusun dağılmasının ve yerleşim düzeninde kaymaların yaşanması olgusunun İstanbul’un batısı için de söz konusu

mic Life in Ottoman Europe, Taxation, Trade and the Struggle for Land, 1600–1800, Cambridge: Cambridge University Press, 1981. 9 Wolf-Dieter Hütteroth, “Methods of Historical Geography. Examples from Southeastern Tur-key, Syria and Irak,” in V. Milletlerarası Türkiye Sosyal ve İktisat Tarih Kongresi, Tebliğler, İstanbul 21–25 Ağustos 1989, (Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi), Ankara: TTK Basımevi, 1990, s. 491: “[In] the period between the 19th century and the rich sources of the 15/16th century (...) most known types of defter (except the tahrir ones) are not compiled with the intention of completeness of all settlements or population in a given area. There could be, theoretically, one exception: Avârız defters might have village lists. If they were kept in a proper way, they should at least contain a list of places in which the avârız was to be taken, and that were surely all villages known to the regional authorities. Avârız-defters perhaps could give us some idea about what was left from the early Ottoman infrastructure after the desertion processes of the Celâli- and other uprisings. Surely one will not find such detailed lists as in the tahrir-defters of the 16th century, but even simple lists of village names could supply us with information about continuity or change in the rural landscape.” 10 Bkz. Fikret Adanır and Suraiye Faroqhi (eds.), The Ottomans and the Balkans. A Discussion of Historiography, Leiden: Brill, 2002; Cambridge History of Turkey, vol. 3, The Later Ottoman Empi-re, 1603-1839, ed. Suraiya Faroqhi, Cambridge: Cambridge University Press, 2006. Ayrıca bkz. Vera Moutaftchieva, L’anarchie dans les Balkans a la fin du XVIIIe siècle, İstanbul: The Isis Press, 2005.

Page 6: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

560 Oktay Özel

olduğunu ortaya koyuyor. Savaşlar ve yaygın eşkıyalıkla ilişkilendirilen şiddetin, köylülük üzerinde giderek artan mâli baskı rejiminin, iklimsel değişmelerin ve dış pazarlardan gelen taleplerin tarım ekonomisi üzerindeki etkilerine dikkat çeken mevcut çalışmalar, Osmanlı Balkanlarının birbi-rinden çok farklı ekoloji, topografya, ekonomi ve iklim koşullarına sahip farklı bölgelerinin genel Osmanlı mâli ve idari/askeri krizinden kendilerince ve farklı derecelerde etkilendiğini ortaya koyuyor.11 Konumuz açısından Bruce McGowan’ın 17. yüzyıl Osmanlı Balkanlarını eski timar düzeninin titizlendiği köylüyü köyüne (toprağa) ve sipahisine bağlayan “koruyucu kollayıcı ilişki”nin çözülmesi sürecine eşlik eden topraksızlaşma ve yerinden olma olgularının yol açtığı kırsal alanın tenhalaşmasına, nüfusun azalmasına ve bir çok köyün boşalmasına dikkat çekmesi bilhassa önemlidir.12 Her halükârda, Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa iklim ve “ekonomi-dünya”sına daha yakın ve açık olduğu bu coğrafyada da Anadolu’dakine benzer içerik ve nitelikte gelişmelerin yaşanmasının gerisindeki muhtemel faktörler giderek çeşitlenen ve genişleyen malzeme ile daha doyurucu olarak tartışılacaktır artık. Nitekim, başta mufassal avârız ve cizye defterleri olmak üzere 17. yüzyıla dair başkaca kaynakların sınırlı ve kısmi de olsa kullanılmaya başlanması, bu alanda verimli bir araştırma ve tartışma kul-varının açılmakta olduğunun göstergesi olarak okunabilir.13 Dahası, bu yönde yapılacak çalışmaların, Celâlî tahribatı bağlamında “istisnai bir du-rum” olarak görme eğiliminde olduğumuz 17. yüzyıl Anadolu/Suriye bölg-eleri tarihinin pek de istisna teşkil etmediğini, aksine, genel kriz bağlamında her biri kendine özgü ve bazen ters yönlerde gelişmelere sahne olan Balkan vilayetleriyle aynı üst analitik çerçevede (“kriz ve tezahürleri”) ele alınması gerektiği yönündeki izlenimlerimizi daha da pekiştirmesi yüksek ihtimaldir.

11 Bruce McGowan’ın 1970’lerdeki çalışmaları bu alanda hâlâ önemli bir boşluğu doldurmaya devam ediyor. Özellikle bkz. Economic Life in Ottoman Europe (bilhassa “Introduction” kısmın-daki tespit ve değerlendirmeleri). Ayrıca bkz. Veinstein, Gilles, “On the Çiftlik Debate,” in Çağlar Keyder and Faruk Tabak (eds.), Landholding and Commercial Agriculture in the Middle East, Albany, State University of New York Press, 1991, ss. 35–53; Sophia Laiou, “Some Considerati-ons Regarding Çiftlik Formation in the Western Thessaly, Sixteenth-Nineteenth Centuries,” Elias Kolovos, ve diğerleri (eds.), The Ottoman Empire, The Balkans, The Greek Lands: Toward A Social and Economic History. Studies in Honor of John C. Alexander, İstanbul: The Isis Press, 2007, içinde, ss. 255-277; Svetoslav Stefanov, “Everyday Life in the Balkan Provinces of the Ottoman Empire during 17th and 18th Centuries,” Bulgarian Historical Review, 3-4 (2002), ss. 50-86. 12 McGowan, Economic Life in Ottoman Europe, ss. 61-70. 13 Erken dönemin tahrir defterleriyle 17. yüzyılın defterlerinin yerleşim düzenindeki değişmeler açısından bir karşılaştırması için bkz. Phokion P. Kotzageorgis, “Haric ez Defter and Hali Ane’l-Reaya Villages in the kaza of Dimetoka/Didymoteichon (Fifteenth-Seventeenth Centuries): A Methodological Approach,” Elias Kolovos, ve diğerleri (eds.), The Ottoman Empire, The Balkans, The Greek Lands: Toward A Social and Economic History. Studies in Honor of John C. Alexander, İstanbul: The Isis Press, 2007, içinde, ss. 237-254. Ayrıca bkz. Nenad Moacanin, Town and Country on the Middle Danube, 1526–1690, Leiden and Boston: Brill, 2006.

Page 7: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 561

Aşağıdaki sayfalarda okuyacağınız küçük ölçekli çalışma, araştırma soru-ları, yöntemi ve bulguları henüz Osmanlı tarihçiliğince çeşitlendirilip de-rinleştirilemeyen değerli bilim insanı Wolf-Dieter Hütteroth’un yukarıda özetlenen İç Anadolu platosuna dair temel bulgu ve gözlemlerini şaşırtıcı derecede destekleyen bu yeni malzeme üzerinden gerçekleştirilen bir deneme olarak da görülmeli. Araştırmanın odaklandığı coğrafya Konya-Karaman hattının hemen kuzeydoğusuna denk düşen Rûm vilayeti, özel olarak da Amasya bölgesidir. Bu coğrafyanın Ahmet Yaşar Ocak’ın önemli çalışması Babailer İsyanı’nda14 ayrıntılı bir şekilde ele aldığı hareketin doğup yayıldığı başlıca cevelân alanı olması, bir zamanlar Danişmendlilerin merkezi olan bu bölge Türkmenlerinin Osmanlı devletinin kuruluş sü-recinde oynadığı kritik rol üzerinden Wittek’in güçlü “Türklük ruhu” atfet-mesi ve nihayet 16. yüzyıl başlarındaki kızılbaş hareketinin merkezi coğrafyası içinde yine bu bölgenin de yer alması konumuzla tamamen ilintisiz değil. Bu yazıda vurgulandığı üzere, aynı yüzyılın sonlarında Celâlî patlamasının da yoğun yaşandığı bu vilayet kırsalında yerleşim düzeni bütün bu süreçte bir kaç kez ciddi tahribata maruz kalmış, dönemsel köy boşalmaları yaşanmıştır. Konunun kapsamını bu yönde de genişletmek an-lamlı olmakla birlikte, böylesine geniş bir soruşturma bu yazının sınırlı çerçevesini hayli aşan bir mesai gerektirir. Dolayısıyla, bu yazıda, ter-kedilmiş / kayıp köyler sorunu için Celâlî dönemiyle başlayıp 19. yüzyılın başlarına uzanan daha sınırlı bir analiz çerçevesi geliştirmekle yetinilecek.

* * * Bütün Akdeniz coğrafyasında, hatta dünya ölçeğinde şahit olunan 16.

yüzyılın ekonomik ve demografik büyümesinin Osmanlı topraklarındaki temel tezahürlerini ve bu bağlamda Rûm vilayeti ve Amasya bölgesi kırsalındaki örneklerini burada tekrar etmeyi gereksiz görüyorum, zira bun-lar artık iyi biliniyor. Amasya kırsalının da bu büyümeden payını görünür şekilde aldığını, nüfusun ikiye katlandığını, buna bağlı olarak yeni arazilerin tarıma kazandırılmasıyla ekili alanların genişlediğini, alçak ovalarda ve dağ yamaçlarında hatta yüksek platolarda yeni mezraaların belirdiğini, çoğun-lukla en verimli geniş ovalarda yeni köylerin ortaya çıktığını, göçebe ve yarıgöçebe Türkmenlerin yerleşik hayata geçerek dağ eteklerindeki eski kışlaklarında köy kurma sürecine girip, gündelik ekonomik faaliyetlerinde tarıma daha fazla yer vermeye başladıklarını başka çalışmalarda kimi ayrıntılarıyla ele almıştım.15 Bu bağlamda, 16. yüzyılın tahrir defterlerinin sunduğu zengin verilere biraz daha yakından bakınca, mevcut literatür, söz

14 Ahmet Yaşar Ocak, Babailer İsyanı. Aleviliğin Tarihsel Altyapısı Yahut Anadolu’da İslâm - Türk Heterodoksisinin Teşekkülü, İstanbul: Dergah Yayınları, 2011. 15 Bkz. Oktay Özel, “Population Changes in Ottoman Anatolia during the 16th and 17th Centu-ries: the ‘Demographic Crisis’ Reconsidered,” International Journal of Middle Eastern Studies 36 (2004), ss. 183–205; aynı yazar, After the Storm. The Collapse of Rural Order in Ottoman Anatolia. Amasya 1576-1643 (baskıda).

Page 8: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

562 Oktay Özel

konusu makro değişime eşlik eden başka gelişmelere, köylü ailelerinin işled-ikleri toprakların fiilen küçüldüğüne, topraksız köylülerin miktarının görünür şekilde arttığına ve bekâr yetişkin erkek nüfusunun katlanarak büyüdüğüne işaret ediyor. Benzer gelişmelerin Osmanlı ülkesinin bütünün-de değişik oranlarda gözlenebileceğini ise yine yapılan araştırmalar yeter-ince ortaya koyuyor.16

Mevcut bilgilerimize göre, 16. yüzyılın demografik ve ekonomik büyümesinin yüzyılın sonlarına doğru sürdürülemez hale geldi. Hassas nüfus-ekonomi-siyaset dengesi bozuldu ve ekonomik toplum (société économique/economy-society) imparatorluğun merkezindeki güç mücadeleleri ve yönetici elite mensup yüksek mansıp sahiplerinin taşradaki gelir kaynakları üzerinde hızlanan paylaşım mücadelesinin yıpratıcı tazyiki altında, uzun ve tüketici savaşların da yarattığı özel ortamda 17. yüzyıl dö-nümünün periyodik patlamalarıyla hızla çözülmeye başladı. Literatürde yaygın şiddet, eşkıyalık ve büyük Celâlî ordularının başrolde olduğu isyan-larla birlikte anılan bu süreçte, önceki yüzyılın demografik ve ekonomik gelişmeleri adeta tersyüz oldu. Ve Rûm vilayeti ile Amasya kazâsı tahribat-tan en çok etkilenen bölgelerin başındaydı.

Terkedilmiş/kayıp köyler olgusu, yaşanan demografik kriz sürecinin en az bilinen ve ayrıntılı çalışmalardan mahrum olduğumuz konularının ba-şında geliyor. Mustafa Akdağ’ın 1940’lardan itibaren Celâlîler üzerine yaptığı çalışmalar dolayısıyla ve onun sunduğu kimi dağınık veriler çerçevesinde 17. yüzyılın başlarında sürekli savaş ortamında ilk ve en şid-detli evresini yaşayan ardışık büyük Celâlî isyanlarının Anadolu kırsalında büyük ölçekli kitlesel nüfus dağılmasına, köylerin terkedilmesine yol açtığı bilinir ve bu her yeni çalışmada sıkça tekrarlanır. Akdağ’ın sunduğu bilgiler, verdiği kimi çarpıcı örneklerin bu çapta bir “kaçgun”un gerçekten de yaşanmış olduğu yolunda genel bir kanı oluşturduğu açık. Bu kanı, döne-min diğer devlet kayıtlarının ve gözlemcilerinin de yer yer dramatik ve grotesk ifadelerle aynı olguya işaret etmeleriyle daha da pekişti. Son yıllarda Osmanlı arşivlerinin farklı kalemlerinde yapılan sistematik araştırmalar, Akdağ’ın sunduğu kanıtların benzerlerini Anadolu’nun farklı bölgeleri için de ortaya koydu.17 Giderek daha rahat ulaşılabilir hale gelen yabancı gözlemcilerin yazdıkları da yalnızca Anadolu ve Suriye vilayetlerinde değil, Osmanlı Balkanlarında da köy yerleşmelerinin dramatik ölçüde boşaldığına, kırsal alanın adeta ıssızlaştığına, yaygın eşkıyalığın ve harami şiddetinin her

16 Krş. M. A. Cook, Population Pressure in Rural Anatolia, 1450–1600, London: Oxford University Press, 1972; Özel, “Population Changes.” 17 Günhan Börekçi, “Factions and Favorites at the Court of Sultan Ahmed I (r. 1603–1617) and His Immediate Predecessors,” (basılmamış doktora tezi, Ohio State University, 2010).

Page 9: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 563

yerde egemen hale geldiğine dair başkaca bir bilgi seti oluşturuyor önümüzde.18

Söz konusu büyük resmin ayrıntılarına girmeden burada sadece şunu be-lirtmek yeterli: Kırsal düzenin ve ekonomik hayatın çözülmesi, yer yer ve periyodik olarak çöküşü tablosunun tarihselleştirilmesine, yapılacak de-rinlemesine araştırmalarla bölgesel haritasının çıkarılmasına ihtiyaç var. Çünkü bu genel görüntünün istisnalarını teşkil eden ve anılan eğilimin etki alanına girmeyen bölgeler olması ihtimali her zaman söz konusudur. Öte yandan, Rûm vilayetinin ve Amasya bölgesinin bu istisnalardan olmadığı da bir o kadar açık.

Ancak son yıllarda sistematik olarak çalışılmaya başlayan 17. yüzyılın ilk yarısına ve ortalarına ait mufassal avârız ve cizye defterleri, gerek Mustafa Akdağ’ın gerekse Hütteroth’un asıl çalışmalarını gerçekleştirdikleri dönem-lerde ortaya koyabildiklerinin çok ötesinde ve daha kapsamlı bir şekilde bu vilayetin Amasya, Tokat, Canik ve Bozok bölgelerinin söz konusu gelişmel-erden ciddi olarak etkilendiklerini ortaya koyuyor. Öyle ki, söz konusu bölgelerin kırsal vergi nüfusunda yer yer % 80-90’lara ulaşan bir düşüşe eşlik eden, % 10 ile 50 arasında değişen oranlarda terkedilmiş, boşalmış köy olgusuyla karşı karşıyayız. Ve ben bunu, az yukarıda değindiğim dönemin diğer kayıtlarının ve gözlemcilerinin işaret ettiği makro resmi, hatta Hüt-teroth’un saha araştırmasıyla Konya-Karaman bölgesi için tespit ettiği ben-zer olguyu teyid eden ilave kanıtlar olarak görüyor ve okuyorum. Ayrıca hemen belirtmek gerekir ki, 17. yüzyılın ortalarından ve ikinci yarısından Anadolu’nun Konya-Karaman bölgeleri dahil diğer vilayetlerine ait benzer avârız ve cizye defterleri çalışıldıkça, bu resim giderek genel bir Anadolu gerçeğine dönüşme eğiliminde. Kısacası, Suraiya Faroqhi’nin kırk yıl önce değerlendirdiği ve işaret ettiği sınırlı delillere yenilerini ilave eden, daha sistematik ve nicel karşılaştırmalara elverişli kaynaklardan söz ediyoruz artık.

Bunlardan yapılan küçük ölçekli sondajlar, ilk araştırma sonuçları benzer bir olgunun, yani köylülerin yerinden yurdundan oluşunun, köy terketmel-erin, Şebinkarahisar’dan19 Trabzon20 ve Erzincan’a21, Harput’tan22 Erzu-

18 1620’lere ait bir gözlem için bkz. Thomas Roe, The Negotiations of Sir Thomas Roe, in his embassy to the Ottoman porte, from the year 1621 to 1628, London: ECCO Print editions (tarihsiz), ss. 66-67. 1590’lardaki bazı çağdaş gözlemler için bkz. Johann Wilhelm Zinkeisen, Geschichte des Osmanischen Reiches in Europa, Gotha, 1855, s. 784. Krş. Kotzageorgis, “Haric ez Defter.” 19 Bkz. Fatma Acun ve Mehmet Öz, Karahisar-ı Şarkî Sancağı Mufassal Avârız Defteri (1642-1643 Tarihli), Ankara: TTK Basımevi, 2008. 20 Hanefi Bostan, “17. Yüzyıl Avârız ve Cizye Defterlerine Göre Of Kazâsının Nüfusu ve Etnik Yapısı,” XIV. Türk Tarih Kongresi (Ankara, 9-13 Eylül 2002), Kongreye Sunulan Bildiriler, c. 2/1, Ankara: TTK Basımevi, 2005, ss. 413-429. 21 Mehmet İnbaşı, “Erzincan Kazası (1642 Tarihli Avârız Defterine Göre),” Atatürk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 41 (2009), ss. 189-214; Eyüp Kul, “1642 Tarihli Avârız Defterine Göre Şirvan Kazâsı ve Köyleri,” Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü

Page 10: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

564 Oktay Özel

rum’a23, Sivas-Arapgir-Eğin’den24 Antakya’ya25, Halep’ten26, Konya-Karaman’a, oradan Denizli’ye27 ve Manyas’a28 varıncaya kadar bütün Anadolu’yu kapsayan yaygın bir 17. yüzyıl olgusu olduğuna daha şimdiden işaret etmekte. Özellikle, 16. yüzyılın son çeyreğinin başlarında yapılan son “klâsik” tahrirlerin sunduğu benzer verilerle dikkatlice karşılaştırılarak kullanıldığında, söz konusu avârız ve cizye defterleri daha ziyade bir spekülasyon alanı olagelen 17. yüzyılı, en azından nüfus ve yerleşim düzen-indeki değişmeler açısından epeyce aydınlatacak potansiyele sahip görünüyorlar. Takip eden sayfalarda Amasya örneğine yakından bakarak bunun imkânlarını test etmeyi ve tartışmayı 1830’lara kadar uzatmayı den-eyeceğim.

* * * Aşağıdaki topografik haritadan da görüleceği üzere Amasya kazâsı

Yeşilırmak nehri ve ona bağlanan bir kaç kolun dört yönden böldüğü derin vadilerle kesilmiş parçalı bir coğrafi özelliğe sahip (bkz. Harita 1). 16. yüzyıl için de geçerli olduğunu varsaydığımız bu coğrafyanın özellikle Batı’da ka-lan daha büyük kısmı kuzey ve güneydeki geniş Merzifon ve Geldingen (Geldigelen) ovalarının merkezinde bulunduğu tatlı bir eğimin giderek yüksek tepe ve dağlara doğru evrildiği verimli tarım arazileriyle kaplı. Doğu ve Kuzey yönündeki derin vadi yataklarını çevreleyenler de dahil olmak üzere büyük kısmı 300 metre rakımdan 1000 metrenin üzerine kadar yükselen ve kazâ alanının geniş bir bölümünü oluşturan tarıma son derece elverişli bu arazinin hemen her kademesinde, 1000 metrenin üzerinde daha az olmak üzere, yoğun bir yerleşim söz konusuydu. 1576 tarihli tahrir defterine göre kazâ sınırları dahilinde altı nâhiyeye dağılmış 379 köy yer-leşmesi ve yerleşik nüfusa sahip 10 mezraa vardı. Mevcut köylerin 372’si meskûn, 7’si ise hâli, yani nüfusu olmayan köylerdi.29 Bunlara ilave olarak

Dergisi, 44 (2010), ss. 271-289; Hüseyin Bulut, “1643 Tarihli Avarız Defterine Göre Erzincan Şehri’nin Mahalleleri,” History Studies (2012), ss. 21-30. 22 Mehmet Ali Ünal, “1056/1646 Tarihli Avârız defterine Göre 17. Yüzyıl Ortalarında Harput,” Belleten, LI/199 (1987), ss. 119-129. 23 Mehmet İnbaşı, “1642 Tarihli Avârız Defterine Göre Erzurum Şehri, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 4 (2001), ss. 9-32; aynı yazar, “Bayburt Sancağı (1642 Tarihli Avârız Defterine Göre),” Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 10/1 (2007), ss. 89-118. 24 Enver Çakar ve Füsun Kara, “17. Yüzyılın Ortalarında Arapgir Sancağında İskân ve Nüfus (1643 Tarihli Avârız-Hane Defterine Göre),” Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 15/2 (2005), ss. 385-412. 25 Enver Çakar, “17. Yüzyılın İkinci Yarısında Antakya Kazasında İskân ve Nüfus (1678/1089 Tarihli Avârız-Hâne Defterine Göre),” Belleten, LXVII/252 (2004), ss. 431-459. 26 Mustafa Öztürk, "1616 Tarihli Halep Avârız-Hâne Defteri," OTAM, 8 (1997), ss. 249-293. 27 Turan Gökçe, XVI–XVII. Yüzyıllarda Lâzıkıyye (Denizli) Kazâsı, Ankara: TTK Basımevi, 2000. 28 Özer Küpeli, “Klasik Tahrirden Avârız Tahririne Geçiş Sürecinde Tipik Bir Örnek: 1604 Tarihli Manyas Kazası Avârız Defteri,” TTK Belgeler, XXXII/36 (2011), ss. 113-199. 29 Bu köylerin boş, yani hâli oluşunun muhtemel sebebini bu sayımı gerçekleştiren Ömer Bey’in Divan-ı Hümayun’a sunduğu bir raporunda, o rapora cevaben yazılan hüküm kaydında buluyoruz: “Ve bazı karyeler derbend yerinde vaki olub, sengistan ve tenk yerlerde olub me’aşları

Page 11: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 565

77 adet mezraa ise civar yerleşimlerdeki köylülerce ekilmekteydi. Ayrıca kazâyı dört bir yandan çeviren değişik yüksekliklerdeki dağ eteklerinde veya yamaçlarında kurulmuş 14 adet de “etrâkiye” köyü, yani yerleşiklik sürecine geçmiş Türkmen köyü mevcuttu. 16. yüzyıl standartlarına göre bu resim yoğun bir kırsal yerleşme resmiydi. Bir başka deyişle, 16. yüzyılın ekonomik ve demografik büyümesi ve genişlemesinin tipik denilebilecek bir örneğiydi. Mevcut köylerin ortalama nüfusu da dönemin ortalamasına göre yüksek sayılırdı. 20. yüzyıl haritalarında tespit edebildiğimiz 212 köy örneğinde, bilhassa 100 nefer ve yukarısındaki köylerin büyük çoğunluğu ile 200 nefer ve yukarısı nüfusa sahip köylerin çok daha fazlası 600-900 metre arası rakımda yer alı-yordu. Diğer bir deyişle, daha yoğun yerleşime sahip görünen en alçak düzlüklerde yer alan köylerin çoğu ise 100, hatta 50 neferin altında nüfusa sahipti.

Bu görünüm Hütteroth’un Konya-Karaman bölgesinde gözlediği yer-leşim düzeniyle uyumludur. Düşük rakımdaki geniş düzlükler küçük ve or-ta büyüklükte ama yoğun sayılabilecek bir yerleşim düzenine sahipti. Bun-ların bir kısmının da 16. yüzyıl boyunca ana köyden ayrılan nüfusça ku-rulan, bir kısmı hâlâ ana köyle organik ilişkisini sürdüren, çoğunun ise mu-htemelen artık kendi bağımsız ekonomik hayat alanını yaratmış “uydu yer-leşmeler” olduğunu hemen ilave edelim. Bunun Amasya kırsalındaki örnekleri olarak geniş ovalara sahip Argoma nâhiyesinde kayıtlı Yenice ve Çardaklu köyleri gösterilebilir. Bu iki köy 1576 tarihinde kendilerine eşlik eden diğer iki köyün (Salurcu ve İnaldı) nüfusuyla birlikte kaydedilmişti. Daha güzel bir örnek ise Akdağ nâhiyesinin merkezi köyü (nefs) olarak görünen ve dört mahallesiyle aslında eskiden bir kasaba hükmünde olduğu anlaşılan Hakala (bugünkü adıyla Yolpınar) 1520’lerde bir kaç kilometre kuzey doğusunda, daha yüksek vadi içine doğru uzanan ve üzerinde bir değirmen olduğunu varsayabileceğimiz dere kenarında Değirmenderesi adıyla bir uydu yerleşim doğurmuş, ve bu tarihte her ikisinin nüfusu birlikte kaydedilmişti deftere (61’i bekâr olmak üzere 183 yetişkin vergi yükümlüsü erkek). Değirmenderesi’nin yüzyılın başlarında daha ziyade bir mezraa, yani ilave bir ekinlik olarak geliştiği ve bu tarihte nüfusunun ana köy olan Haka-la’dan henüz tamamen ayrışmadığı anlaşılıyor. 1576 tarihine gelindiğinde ise ayrışmanın gerçekleştiğini görüyoruz. Bu tarihte Değirmenderesi köyü artık müstakil bir köydür; üstelik Hakala’dan daha yüksek bir nüfusa sa-hiptir (57’si bekâr olmak üzere 187 yetişkin erkek). Bu örneklerden Çardaklu/Salurcu ile Hakala/Değirmenderesi ikililerinin Merzifon ovasının Tersakan çayının sol kenarında bulunan verimli topraklarıyla hemen

müzayaka üzere iken âyende ve revende gayet kesret üzere üzerlerine konup bu yüzden ekseri perakende olub, ol makule mahûf yerler hâli kalduğunu bildirmişsin.” (Ömer Lütfi Barkan, “Türkiye'de İmparatorluk Devirlerinin Büyük Nüfus ve Arazi Tahrirleri ve Hakana Mahsus İstatistik Defterleri, II,” İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, II/2 (1940), s. 232).

Page 12: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

566 Oktay Özel

doğusunda başlayan yüksek Akdağ dağının etekleri arasında kurulmuş olduklarını not ederek geçelim.

Harita 1: Amasya kazâsı topografyası Nüfus-toprak-yerleşim düzeninin hâlâ nispeten sürdürülebilir olduğu bir

dönemin yine nispeten makûl bir tablosu olarak görülebilecek 1576 tarihli bu manzaranın giderek tadının kaçması ve sonunda tamamen değişmesi için çok vakit geçmedi. Dönemin arşiv kayıtlarından ve tarihlerinden an-ladığımız kadarıyla, 1580’lerden itibaren içine girilen yukarıda andığımız savaşlar ve mâli baskı rejimi ile leventlik/eşkıyalık (belki bunlara aynı dö-neme denk gelen büyük depremler, düzensiz iklim koşullarının yol açtığı kuraklıklar da eklenebilir) sarmalının iç içe geçtiği olağandışı ortam, artış eğilimini sürdürdüğünü varsaydığımız nüfusun toprak üzerindeki taz-yikinin de artık sürdürülemez bir noktaya geldiği bir aşamada, bölgenin ekonomi-toplumunun patlamasına yol açtı. Bu patlamanın bir ayağının Celâlî şiddetiyle yakından ilişkili ve belki onu da besleyen bir boyutu olduğu hesaba katıldığında, nüfus-ekonomi-siyaset ilişkiselliğinin olabilecek en olumsuz biçimde birbiri üzerinde tazyik yarattığını, birbirini beslediğini ve 1580’lerden itibaren istikrarlı fakat dengesiz bir şekilde genişleyen nüfus ve ekonominin bu tazyiki taşıyamadığını ileri sürmek yanlış olmaz.

Page 13: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 567

Kaynaklarımız 1590’lardan itibaren Rûm vilayeti ve Amasya bölgesinin, gittikçe yükselerek imparatorluk ölçeğinde bir krize dönüşen şiddet sarma-lına yerel ölçekte ve kendi iç dinamikleriyle de katkıda bulunduğunu göster-iyor. Öte yandan, aynı kaynaklar bu bölgenin yaygın Celâlî şiddetine de en üst derecede maruz kalan bölgelerin başında olduğuna işaret ediyor. Ko-numuz açısından bu sürecin en yoğun yaşandığı ilk safhasının devletin karşı şiddetiyle bastırıldığı 1608 tarihi itibariyle bir durum değerlendirmesi yapılacak olursa, bu döneme damgasını vuran en önemli gelişme Akdağ’ın “Büyük Kaçgun” olarak adlandırdığı kitlesel nüfus dağılması, yani öncelikle köylü kitlelerinin yerlerini terkedip canlarını kurtarmanın telaşıyla oraya buraya savrulmaları olgusudur. Bunun artık bir abartı olmayıp gerçeğe tekabül ettiğini kabul etmek durumundayız. Daha 1601 tarihinde, merkezi yönetimin rutin masraflarına, kul taifesinin mevâcibine yetişemez hale gelen dönemin veziriazamının padişaha şu çaresizce yakarışına kulak verelim:30

“Pâdişahım hâlâ hazinenin müzayakası kemalindedür (...) mesarıfa nihayet yok, nereden tahsil edeceğümüz bilemezüz (...) şimdi bir mevacib dahi gelüb erişdi, hazine olmaduğundan aklumuz başımızda değildür. Eğer memleket mamur olub akça tahsili mümkün olsa devletlü padişahumdan sakınur mıydum?(...) bu ihtilal zamanında bu kadar hazine taşradan tedarük olunmak makdur-ı beşer değildür.”

“Bu ihtilâl zamanında” ve akçe toplamanın mümkün olmadığı bir perişanlık ve düzensizlik ortamında taşradan, yani içinde Rûm’un ve Amasya bölgesinin de olduğu vilayetlerden vergi toplamak “makdur-ı beşer değildür.” Tarihçi Solakzâde ise aynı manzaraya ketum ve resmiyetin soğuk sözcükleriyle ancak şu kadar işaret edebilmiş: “Öte yakanın (=Anadolu) ihtilâli ve Celâlilerin melâli hadden ziyâde oldu.”31

1600’lü yılların ilk on yılından ne yazık ki incelediğimiz bölge için elimizde düzenli tutulmuş tahrir veya avârız-cizye defterleri yok. O koşullarda dahi şiddetin merkezinde yer almayıp kısmen çeperinde kalmış kimi kazâlardaki vergi nüfusuna yönelik bazı kısmi sayım ve kayıt denemelerine şahit oluyorsak da (msl. Manyas), Rûm gibi şiddetin tam ortasında yer alan bir vilayet için böyle bir girişimin mümkün olmadığı anlaşılıyor.

Diğer kaynaklardan takip edebildiğimiz kadarıyla, Anadolu kırsalı esasen bu on yıllık kaçgun döneminde dağılmış, tahrip olmuş, toplumsal düzen temelinden sarsılmıştır. Fırtına yine cebir yoluyla da olsa biraz dindiğinde, geriye kalan tahribat resmine dair dağınık bilgilerimiz için okuyucuyu ilgili literatüre yönlendirip, burada sadece şu örnekle yetinelim: 1604 tarihinde Osmanlı yönetiminin bölgeye yolladığı müfettişler,

30 Yemişçi Hasan Paşa’nın Sultana telhisi. Bkz. Cengiz Orhonlu, Osmanlı Tarihine Aid Belgeler: Telhisler (1597/1607), İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay., 1970, s. 30, 34. 31 Solak-zâde [Mehmed Hemdemî Çelebi], Solak-zâde Tarihi, vol. 2, ed. Vahid Çubuk, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., 1989, s. 241.

Page 14: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

568 Oktay Özel

Ankara’nın Bacı kazasında mevcut 38 köyden 33’ünün tamamen terkedilmiş olduğunu rapor etmişlerdi. Aynı şekilde, Haymana kazalarında ise bir zamanlar yerleşim yerlerinin üçte ikisini oluşturan 80 köyde hiç bir nüfus kalmamıştı.32 Bu örneğe yazının sonunda tekrar döneceğiz.

Tekrar bölgemize dönecek olursak, hem Rûm vilayetinin hem Amasya kazâsı kırsalının bu tahribattan payını fazlasıyla aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Dolayısıyla, bölgedeki yerleşim düzeninin ve ekonomik altyapının ilk büyük darbeyi bu dönemde yediğini varsaymamamızı gerektirecek bir nedenimiz yok. Şunu da ilave edelim: 1608’in “Kuyucu” Murad Paşa’sının sağladığı “sükûnet” çok aldatıcıydı ve geçici bir nefeslenme anından öte bir anlamı yoktu. Öyleydi, zira can telaşıyla yerini terkeden köylü kitlelerinin ne kadarının canını kurtarıp köyüne, hanesinin ve çiftliğinin başına dönebildiğini bilemiyoruz. Dönebilenlerin geride hane ve çiftlik namına neler bulabildikleri de büyük ölçüde meçhûlümüz. Ayrıca, esas kısmını önceki bölümde andığımız topraksız köylülerle muhtemelen evlenme güçlüğü çekmeye başlamış o yetişkin bekâr nüfusun bir kez o ortamda yerini terkettiğinde bir daha geri dönmelerini bekleyeceğimiz esaslı bir gerekçelerinin olup olmadığı sorusu da ortadadır. “Fazlalık nüfus”un epeycesinin bu hengamede ortadan kalktığını (“atık/yitik nüfus”a dönüştüğünü) düşünüp, fırsattan istifade artık kendine işleyecek bir çift arazi bulabileceği ümidiyle geri dönenlerin olabileceğini elbette varsayabiliriz. Muhtemelen onların bir kısmı bu kararlarında haklı da çıkmış olabilirler.

Ancak hüküm vermekte fazla acele etmeden, tarihsel olarak sabit olan şu iki olguyu hatırlayalım: 1) Böyle düşünen sadece o “kaçgun” köylüler değildi. Aynı perişanlıkta düzeni dağılan askerî sınıfın her düzeydeki mensupları da yine kendilerince can havliyle veya bayağı bir fırsatçılıkla aynısını düşünüp, ellerindeki imkânlarıyla, silah güçleriyle ve hâlâ köylü karşısında işe yarayan devletlü konumlarıyla o köylülerden daha erken davranıp kaçanların geride bıraktığı topraklara konup, kendi çiftliklerini kurmaya başlamışlardı bile. 2) Murat Paşa büyük Celâlî ordularını dağıtmıştı ama onbinleri aşan bu büyük şiddet makinalarından geriye kalanlar kontrolsüzce etrafa dağılmıştı ve irili ufaklı gruplar halinde artık normalleşmiş rutinlerine dönmüşlerdi; yani şekâvet etmekteydiler. Bir kez düzeni bozulmuş emperyal idarenin taşradaki temsilcisi konumundaki eyalet valileri, sancakbeyleri de bu defa kendi maiyyetlerindeki binlerce kişilik Celâlî-meşrep kapu halkıyla bu şekâvete katkıda bulunmayı çoktandır alışkanlık haline getirmişti. Her fırsatta yağmacı ekipleriyle köylere devre çıkıyor, yine kalan, veya geri dönen köylünün kenara köşeye sakladıklarını sonuna kadar talan ediyorlardı.

32 Mustafa Akdağ, Celâli İsyanları (1550–1603), Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi, 1963, ss. 251–52.

Page 15: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 569

Şiddet sarmalı dönmeye, Anadolu kırsalını girdabına almaya başlamıştı. Artık ne kalana ne de geri dönene rahat yüzü vardı. İsyancı Celâlî ordularının geride bıraktıklarını da kronik eşkıyalık götürüyordu. Bu ortamda yaşanması muhtemel açlık, kıtlık ve hastalıkları ise kıyısından köşesinden tespit edebiliyoruz sadece.

1620’lere geldiğimizde göreceğimiz resim ise, şiddetin tekrar büyük ordulara dönüşüp, bu kez Abaza Mehmet Paşa isyanı olarak bir kez daha Anadolu vilayetlerini Erzurum’dan Bursa’ya kadar kasıp kavurmasının resmidir. Üstelik Rûm vilayeti her bölgesiyle bu şiddetten payını yine almıştır. İran ile savaşlar da ara ara devam etmektedir. Burada durup, aynı dönemde kaleme alınan Kitab-ı Müstetab’ın yazarına kulak verelim:33

“[Üçüncü Murad zamanından] bu zamâna gelinceye değin her yıl gâhî Acem ve gâhî Rûm-ili’ne seferler olmağla Anadolu memleketlerinde re’âyânın ekseri perâkende ve perîşân oldıklarından mâ‘adâ niceleri dahî eşkiyâ ve celâlî olub kurânın dahî ekseri harâb ve yebâb olmuşdur (…) şimdikihâl Üsküdâr’dan Karamân ve Haleb üzerinden Bağdâd’a varınca ve Sivas cânibinden Arz-ı Rûm’a (Erzurum) ve Vân’a varınca kurâ ve mezâriden dört bölükden ancak bir bölüğü ma’mur kalmışdır (...) vilâyetde re’âyâ kalmamışdır.”

Bu pasaj anlatılmaya çalışılan gelişmelerin yol açtığı dramatik sonucun veciz bir ifadesi olarak okunabilir. Kısacası, 1620’lerde durum bir önceki onyıldakinden daha parlak görünmemektedir. Konumuz açısından önemli nokta ise, Anadolu vilayetlerinde harap olan, nüfusu neredeyse kalmamış veya tamamen terkedilen köylerin miktarının artık abartıyla söylenmesine hak verdirecek derecelere ulaşmış olduğudur. Yani, 1630’lara kadarki süreçte Anadolu kırsalında yerleşim düzeni altüst olmuş, dramatik bir küçülme yaşanmış, çok sayıda köy yerleşmesi terkedilmişdir. Yine bir başka bölgeden, dönemin tarihçilerinin metinlerine de giren bir örnek vermek gerekirse, Kayseri bölgesindeki büyük ve müreffeh Ermeni köylerinin çoğu tamamen boşalmış ve ahalisi de bölgeyi terkedip İstanbul ile Edirne arasındaki arazilere, çiftliklere yerleşmişti. Bunların miktarına dair ayrıntılı bilgiyi ise, Bağdat seferine giderken durumu farkeden Dördüncü Murad’ın emri üzerine harekete geçen Osmanlı mâliye bürokratlarının kaleme aldığı raporlardan öğreniyoruz: 35-40 bin. Hiç de azımsanacak bir yekun değil. Bu örnekle ilgili son bilgimiz ise, bunların bir daha eski yerlerine dönderilemediğidir.34 Aşağıda Amasya bölgesindeki fırtına sonrası durumu

33 Yaşar Yücel (ed.), Osmanlı Devlet Düzenine Ait Metinler, I. Kitâb-ı Müstetâb, Ankara, TTK Basımevi, 1988, s. 17, 20. 34 Nâimâ Mustafa Efendi, Târih-i Nâimâ: Ravzatü'l-Hüseyn fi hulâsati ahbâri'l-hâfikayn, ed. Mehmet İpşirli, Ankara: TTK, 2007, cilt II, ss. 808-809: “Kayseri ve Anadolu etrafında olan karyelerin erbâbı Celâli istilâsı zamanında perişan olup padişah Revan seferine gittikte (1635 yılı) ol havâliyi hâli ve harâbe görüp su'al ettikte Celâli te'addisinden perişan olup ekseri varıp İstanbul'da tavaddun ettikleri haber vermeleriyle kırk seneden beri terk-i vatan eden re'aya mekân-ı kadimlerine iclâ olunmak bâbında Bayram Paşa'ya hükm-i şerif vârid olup, paşa-yı mezbur dahi Mısır'dan mâ'zul Seyyid Mehmed Efendi'yi mevlâ ve kethüda beylikten mütekâ'id Hüseyin Ağa'yı mübâşir ta'yin edip bir kaç ay İstanbul

Page 16: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

570 Oktay Özel

rakamlar üzerinden analiz ettiğimizde göreceğimiz benzer manzaranın, yani epeyce tenhalaşmış ve adeta köy mezarlığına dönüşmüş kırsal manzarasının büyük bir kısmı muhtemelen esasen 1590’lardan 1630’lara kadarki süreçte yaşananların sonucuydu. Olup bitenlerin bir kısmının görgü şahidi olan Kâtip Çelebi’ye kulak verelim (ki, onun İstanbul etrafında olduklarını söyle-digi grup yukarıda Kayseri örneğinde sözü edilen kaçgun kitlesidir):35

“Celâliler zuhuru ile reâyâya za'af gelüb, terk-i diyâr ve karyelerden şehre firar itdiler. Hâlâ İstanbul etrafı bile doludur.”

Ve bakalım Koçi Bey nasıl özetliyor bütün bu olanları 1632’de:36 “Velhasıl şimdiki halde reaya fıkarasına olan zulm ü taaddi bir tarihde ve bir ik-

limde ve bir padişah memleketinde olmamışdır.” 1630’lu yılları, muhtemelen 1610’lardakine benzer koşullarda, daha dü-

şük yoğunluklu ama yine kronik şiddetin sürdüğü bir dönem olarak değer-lendirmek mümkün görünüyor. Belki yine çaresizce geriye dönmeye çalışan, her seferinde sayısı daha da azalan “köylü” kalıntıları, ya da eski köylüler diyebileceğimiz insanlar, ve herşeye rağmen köyünü terketmemekte dire-nen, bir şekilde hayatta kalmayı başaran köylüler… Elbette daha perişan, ancak hayatta kalmasına yetecek kadar üretebilen ve bütün yaşam enerjisini ve kuvvetini ürettiklerini elinde tutmak için harcayan bir yoksullar ordu-su… Ve 1640’lara geldiğimizde artık bu yoksullar ordusu zürriyetlerini sür-dürebildikleri kadarıyla yeni nesillerini de bu hayatın içinde üretmiş du-rumdalar. Demografik mekanizmaların kanunlarına bakılacak olursa, bu ko-şullarda sayıları elbette katlanarak azalan; zorlu yaşam koşullarına karşı da-ha az dirençli, hayatta kalma oranı daha düşük yeni nesiller… Yüzyılın bü-tün ilk yarısı boyunca Anadolu sathında hiç eksik olmadığı anlaşılan veba gibi salgın hastalıkların bu yöndeki katkısı da cabası.

Tam bu koşullarda, 1641 yılında Sultan İbrahim’in veziriazamı Kemankeş Mustafa Paşa, bütün olup bitenleri devlet mâliyesi açısından gören bakış açısıyla, bu “mâli kriz” durumuna daha ciddi olarak el atmaya karar verir. Ayarı ve dengesi bozulan paranın değerini sabitlemeye yönelik tedbirlerin yanısıra, vergi yükümlüsü nüfusun eksiksiz sayılmasını ve sonuçların defter

mahallâtını teftiş belâsına müptelâ oldu. Lâkin emr-i asir olmağın netice vermedi. Bu maslahat mümkin olaydı nice hazine husule gelirdi. Lakin gâyet müte'assir olduğu ehline ma'lumdur.” Burada söz konusu vaka için bkz. The Travel Account of Simeon of Poland, Introduction and Annotated Trans-lation by George A. Bournoutian, Costa Mesa-California: Mazda Publisher, 2007, ss. 309-310; Hrand D. Andreasyan, “Celâlîlerden Kaçan Anadolu Halkının Geri Gönderilmesi,” İsmail Hakkı Uzunçarşılı’ya Armağan, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1976, içinde, ss. 45-53. Krş. Rhoads Mur-phey, “Population Movements and Labor Mobility in Balkan Context: A Glance at Post-1600 Ottoman Social Realities,” Melek Delilbaşı (ed.), South East Europe in History: The Past, The Pre-sent and the Problems of Balkanology, Ankara: Ankara University Press, 1999, içinde, ss. 91–94; ve Mustafa Akdağ, “Celâli İsyanlarında Büyük Kaçgunluk, 1603-1606,” İ.Ü. Tarih Enstitüsü Dergisi, 11/2-3 (1964), ss. 1-50. 35 Katip Çelebi, Düsturü'l Amel lî-İslâhi'l-Halel, İstanbul: Tasvir-i Efkar Matbaası, 1280, s. 127. 36 Koçi Bey, Koçi Bey Risâlesi, ed. Ali Kemalî Aksüt, İstanbul: Vakit Kütüphanesi, 1939, s. 48-50.

Page 17: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 571

edilmesini ister. Balkanlar ve Suriye dahil, imparatorluğun bütün vilayetle-rine, bu arada elbette Rûm vilayetine de emirler yollar, ekipler görevlendirir. Yerel kadıların doğrudan katkısı ve subaşıların uhdesindeki güvenlik güçle-rinin korumasında (artık o koşullarda ne kadar koruyabildiyseler; çünkü düşük yoğunluklu şiddet ve yerel idarecilerin kırsaldaki devirleri bütün hı-zıyla devam etmekteydi) Rûm Hazinesi Defterdarı Mehmed Murad Efen-di’nin sorumluluğundaki sayım ve yazım ekibi ellerinde eski kayıtların birer nüshasıyla birlikte köy köy dolaşarak elden geldiğince titiz ve dikkatlice vergi nüfusunu tespit ve kayda başlarlar. Sonuçlar peyderpey temize çekilir ve son defterler 1643 yılı başlarında padişahın onayı ve imzasına sunulur.

İşte 1641-43 yıllarına ait Osmanlı arşivinin değişik kalemlerinde karşımı-za çıkan ayrıntılı (mufassal) avârız ve cizye defterleriyle onların uzantısı fark-lı ayrıntı düzeylerindeki özet defterler37 ve özel konularda ayrı raporlar nite-liğinde irili ufaklı bir dizi deftercik böylece ortaya çıkar. Başta sözünü etti-ğimiz 17. yüzyıl usulü “tahrir defterleri”miz bunlardır. Bu defterlerin bilhas-sa vergi nüfusu ve köy yerleşmelerine dair sundukları verilerin 1570’lerin son klâsik tahrir defterlerinin içerdiği verilerle karşılaştırılabilir niteliği ko-numuz açısından özellikle önemli. Zira böyle bir karşılaştırma bize nüfus azalmasının boyutlarının yanısıra terkedilmiş, boşalmış, “hâli” ve “harab” köylere dair de önemli bilgiler sunuyor. Hütteroth tam da bu türden kay-nakların eksikliğini saha araştırmasıyla kapatmaya çalışmıştı. 1640’ların ve daha sonraki tarihlerin benzer avârız ve cizye defterleriyle bizlerin işi artık hayli kolaylaşmış görünüyor (tabi beraberinde getirdiği kimi yeni sorularla birlikte…). Son yıllarda yapılan oldukça sınırlı sayıda ve hayli betimsel ça-lışmalar bile bu kaynakların 17. yüzyılın demografik dönüşümleri bahsinde olduğu kadar yerleşim düzenindeki değişmelere dair de kritik önemde bel-geler olduğunu yeterince gösteriyor.

* * * Şimdi Amasya örneğinde 1576’da bıraktığımız resmi de kabaca hatırlaya-

rak, 1643 tarihli avârız defterinin38 sunduğu verilere konumuz açısından ya-kından bakalım ve bu tarihe gelinceye kadar Amasya kırsalında yaşanan terkedilmiş köylerin izini sürmeye çalışalım.

Rakamların en çıplak halini söze tercüme edersek, 1643 tarihinde görülen resim şudur: Amasya kazâsının 1576’daki sınırları içinde eskiden mevcut 372 adet meskûn köyün ancak 228’i hâlâ mevcuttur. Evvelden gayrimeskûn olduğunu belirttiğimiz onlarca mezraa, yani mevcut köylerin sâkinlerince ekinlik olarak kullanılan topraklar deftere kaydedilmemiştir bile. Muhteme-len buraların tekrar şenleneceğinden ümit kesildiği, ya da çoktan askerî sınıf

37 Bkz. Turan Gökçe, “Osmanlı Nüfus ve İskân Tarihi Kaynaklarından “Mufassal-İcmâl” Avârız Defterleri ve 1701–1709 Tarihli Gümülcine Kazası Örnekleri,” Tarih İncelemeleri Dergisi, 20/1 (2005), ss. 71–134. 38 BOA, MAD 776. Ayrıntılar için bkz. Özel, After the Storm.

Page 18: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

572 Oktay Özel

mensuplarının eline geçtiği içindir bu; ki bu durumda söz konusu mezraala-rın muhtemelen defterlerde bağlantılı oldukları köyün adı altında artık “as-kerî çiftliği” olarak kaydedilmiş olma ihtimali mevcuttur. Bu hesaba göre, aradan geçen dönemde, yani 1576 tarihinden sonra kazâ dahilinde 144 köy görünmez olmuştur. Aslında, 1642 tarihinde var olduğu halde bir kısmının ismini okumayı başaramadığımız 24 köyün bazılarının da eskiden mevcut köyler olabileceği ihtimali karşısında, eski köylerden kaybolanların sayısının biraz daha az, 140 civarında olabileceği düşünülebilir. Bu hesaba göre, 16. yüzyılın sonlarında mevcut olan köy yerleşmelerinin kabaca % 35’i bir şekil-de kayıtlardan kaybolmuştur 1643 tarihi itibariyle. Buna karşılık 15-20 civa-rında yeni, bu arada kurulmuş/oluşmuş köy ortaya çıkmıştır. Özetle, bu ta-rihler arasının bilançosu şöyledir: 140 civarında kayıp köye karşılık 15-20 ci-varında yeni köy…

Bu durumda akla gelen ilk soru şudur: Kayıtlarda görünmemesi onların gerçekten terkedilmiş, boşalmış olduklarına mı delalettir? Teorik olarak ha-yır! Çünkü, bu tür sayımlardan kaçma eğiliminin çok yaygın olduğu bir dö-nemde bir kısım köylünün ferdi olarak kendini saklaması gibi, bazı köylerin nüfusunun kendilerini topyekûn sayım memurlarından saklamayı başarmış olabilecekleri düşünülebilir. Eğer bu akıl yürütmeyi iyice uçuk bir noktaya taşırsak, hayli düşük bir ihtimal de olsa, geride kalan “boş” köye gerçekten harabe ve hâli görüntüsü verilmek için epeyce bir kozmetik çalışma yapıl-ması gerektiği de karşı argüman olarak ileri sürülebilir. Öte yandan denile-bilir ki, dönemin koşulları içinde köylünün yaşadığı ha var ha yok hükmün-deki köylerdeki hanelerin, evlerin de pek hane denilemeyecek derecede pe-rişan ve harap durumda olduğu gözönüne alınırsa, bu yönde fazladan bir çabaya gerek kalmamıştır. Çünkü böyle virâneye dönmüş yerleşimlerde za-ten az sayıda olduğunu tahmin edebileceğimiz köylülerin rahatlıkla kendile-rini görünmez kılabildikleri, böylece bu durumdaki köylerin yerel görevlile-rin de birazcık kollamasıyla defterde meskûn köy olarak karşımıza çıkmadı-ğını varsayabiliriz.

Bir başka ihtimal de hâlâ meskûn olan bazı köylerin farklı gerekçelerle sayım dışı veya defter harici bırakılmış olmasıdır. Bu ihtimale dair bilinen gerekçelerimiz arasında şunlar sayılabilir: a) kimi köyler topyekun vergiden muaf tutulmuş, dolayısıyla yazım dışı bırakılmışlardır; b) gelirleri padişah veya mirliva haslarına ait köylerle, Mekke ve Medine vakıflarıyla selâtin va-kıflarına ait olanların reayâsı, yani o köylerin kayıtlı köylüsü de yazım dışı veya defter dışı bırakılmış, ya da ayrıca defter edilmiş olabilirler; ve c) bu arada kaçgun reayânın geride bıraktığı mirî araziye el koyarak, buralarda çiftlikler kuran eski askerî sınıf mensubu, yeni potansiyel toprak ağaları ve-ya geleceğin topraklı aristokrasisinin bu kurucu unsurları, emek kıtlığı or-tamında ücretli emeğe olan ihtiyaçları sebebiyle içinde bulundukları köyün veya civar köylerin reayasının bir kısmına koruma önererek, karşılığında on-ları sayımdan kaçırmış olabilir. Her üç durumda da bu yollara tevessül ede-

Page 19: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 573

cek epeyce bir köylünün sayım dışı kalmış olabileceği ihtimali teorik olarak mevcuttur.

Ancak, a) yukarıdaki ihtimallerden ilk ikisi daha ziyade 16. yüzyıl koşul-larının timar sistemi çerçevesinde yapılan klâsik tahrir, yani sayım pratiği-nin bilinen özellikleridir. Oysa 1641-42 sayımları için kaleme alınan ferman-lar açıkça muafların muafiyetleri belirtilerek sayılması ve defter edilmesini emretmiştir; b) kayıtlı reaya sayısının miktarı ne olursa olsun has ve vakıf köyleri de sayıma dahil edilmiştir; ve miktarları çok büyük olmadığı müd-detçe de ayrı defter edilmemişler, hepsi aynı defter içinde bu özellikleri be-lirtilerek kaydedilmişlerdir. Amasya kazâsından örnek vermek gerekirse, 16. yüzyılda gelirleri muhtelif vakıflara veya padişah hassına tahsis edilen köy-ler ve reayâsı ayrı defter edilmediği gibi, kayıt dışı da tutulmamıştır. Kaldı ki, ayrı defter edildikleri durumlarda ve bölgelerde, o defterleri diğerleriyle birlikte kullanarak büyük resmi tamamlamak hiç de zor değildir; c) Bu arada yeni kurulan askerî çiftliklerine giderek oralarda yerleşen, böylece vergi vermekten kurtulmayı umut eden çok sayıda köylünün özellikle sayılması, eski köylerine döndürülmeye fazlaca zorlanmadan bulundukları yerlerde kaydedilmeleri emredilmiştir; dolayısıyla bu yüzden kimi köy yerleşmeleri-nin sayım esnasında tamamen boş görünüp kayıt dışı kalması ihtimali yok derecede düşüktür.

Kısacası, 1641-42 yıllarında sayımlar için harekete geçen merkezi yönetim vilayetlerdeki durumun, karmaşanın pekâla farkındadır; zaten sayımların amacı da bu karmaşayı ortadan kaldırmak ve devletin kayıtlarını güvenilir bir şekilde güncellemektir.39 Dolayısıyla devlet her türlü sayımdan kaçma yollarını ve imkânlarını alabildiğince daraltmaya veya kapatmaya çalışmış, sayım memurlarını da bu konularda baştan uyarmıştır. Kaldı ki, konumuz açısından en önemlisi, tek tek vergi yükümlüsü köylü için anlamlı olabilecek sayımdan kaçmaya yönelik bu ihtimaller her hangi bir köyün bütünüyle sa-yım ve kayıt dışı kalması gibi bir sonuç doğurmamıştır. Yani, 1641-42 sayım-larında hiç bir köy eski hukuki statüsü sebebiyle köylüye eskiden sunduğu kimi vergi muafiyetlerinden dolayı sayım dışı tutulmamıştır. Aksine, bu sa-yımlar sonucu üretilen defterlerin bölgeden bölgeye değişiklik gösteren içe-rik ve formatları bazen kayıt sistemini de farklılaştırmakta, kimi durumda meskûn nüfusu olmayan, yani ahâlisi tarafından terkedilmiş boş köyler dahi isimleriyle deftere kaydedilmektedir. Tıpkı 1570’lerde bölgenin tahririni ger-

39 “... memâlik-i mahrûsemde vâki‘ olan ‘avârız hânesine dâhil olan müselmân ve zimmî re‘âyâ ve harâcgüzâr ve kefere tâ‘ifesin mücerred ‘avârız ve cizye ve sâir tekâlifi virmemek içün kadîmî sâkin oldukları yerlerinden kalkub evkâf-ı selâtîn ve vüzerâ ve haremeyni’ş-şerîfeyn ve havâss-ı hümâyûn ve serbest ve mu‘af olan kasaba ve karyelere varub tavattun eylemeleriyle kadîmî hâneye kesr ve hazîne malına küllî noksan geldüğünden mâ‘adâ her sene ‘avârız ve tekâlif ve sair zahire cem‘ine me‘mur olanlar cem‘ ve tahsîlde ziyâde usret çeküb ve o makûle kadîmî yerlerinden kalkub âher yere varub sâkin olan re‘âyânın tekâlifi dahi yerinden mevkûd olanlara tahmil olunmak ile re‘âyâya küllî ta‘addî olduğu mesâmi‘-i ‘aliyye-i hüsrevâneme ilkâ olunmağın...” (Amasya Şeriyye Sicili, No 4, s. 149-150).

Page 20: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

574 Oktay Özel

çekleştiren Ömer Bey’e emredildiği gibi… İleride tekrar şenlenme ihtimalin-den hareketle bu gibi boş eski mezraa veya köy yerleşmelerinin üretim po-tansiyeline yönelik tahmini bir vergi geliriyle birlikte yanına “hâli” veya “harab” kaydı düşülmektedir.40 Bir nâhiye veya kazânın bir sebeple sayım veya defter dışı tutulduğu durumlarda dahi, durum sessizce geçiştirilmek yerine, çoğunlukla bunun gerekçeleri bir derkenarla belirtilmiştir.41 Dolayı-sıyla araştırmacı bu defterlerde kendisini yanıltacak veya bir bilmece çöz-meye zorlayacak durumlarla nadiren karşılaşır, ki bunları da kardeş defter-ler veya tahrir emirleri üzerinden aydınlatması hiç zor değildir.42

O halde 1641-42 sayımları sonucunda hazırlanan ayrıntılı (ve konumuz bağlamında özetler dahil) avârız ve cizye defterlerinin sundukları verileri tam da üretildikleri dönemin olağandışı ve çok özel koşulları, gelişmeleri bağlamında anlamlandırmaya çalışmak gerekir. Kaldı ki amacımız nüfus merkezli bir tartışma yürütmekten ziyade, yerleşim birimi temelinde bir analiz geliştirmektir. Bu açıdan bakıldığında, 1643 tarihinde Amasya kazâsında 140 civarında köyün bir şekilde defterlerde görünmez hale gelme-sini aceleci bir şüpheyle sayımların/defterlerin muhtemel eksikliklerinden kaynaklanan bir yanılsama olarak almak yerine, bu verilerin tam da döne-min olağanüstü koşullarını ve gerçeklerini yansıtıyor olabileceğini düşün-mek daha akla yakın geliyor. Dolayısıyla, bu sayımların dönemin diğer kay-naklarının ısrarla işaret ettiği olağandışı gelişmelerinin ışığında okunması halinde, bizlere sundukları bilgilerin dönemin yukarıdaki sayfalarda özetle-nen temel gelişmeleri ve ana eğilimleriyle şaşırtıcı derecede uyumlu oluşu konumuz açısından özellikle anlamlıdır.

Bu açıklamalar ışığında 1576-1643 yılları arasında Amasya kazâsı sınırları içinde kaybolduğunu gördüğümüz yaklaşık 140 köyün kimi ayırdedici özel-likleri olup olmadığına biraz yakından bakalım.

Amasya kazâsında 1576 tarihinden sonra bir şekilde ortadan kaybolan köy yerleşmelerinin nâhiyelere göre dağılımı ilk anda şu gözlemleri yap-mamıza imkân sunuyor. Tablo 1’deki detaylı rakamlara bakılacak olursa, en

40 Örneğin, 16. yüzyılın tahrir defterlerinin sunduğu verilerle karşılaştırıldığında, İspir sancağında, mufassal 1642 tarihli avârız defteri aşağı yukarı aynı miktarda (140 civarında) köy kaydetmiştir. Şu farkla ki bunların 30’u boştur, yani terkedilmiş köydür, ve bazılarının yanında şöyle notlar görüyoruz: “toprağı muteberdir,” “reâya olursa rub’ hâne virmek üzere kaydolundu.” Bkz. İbrahim Ethem Çakır, “1642 Tarihli Avârız Defterine Göre İspir Sancağı,” Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2/8 (2009), s. 115, 119. Bir başka örnek ise Şiran kazâsının Persut köyünden (Kul, “Şiran Kazâsı ve Köyleri,” s. 276): “Karye-i mezbûr harâbe ve vîrân ve eser-i ra’iyyetden bî-nâm ü nişân olub zü’emâdan Ali’nin beher sene mîrîye iki yüz akça avârız bedeli ber-vech-i maktû virüb zirâat ve tasarruf itmek üzere kabûl idüb kabûli mîrîye nâfi olmağla deftere kayd olundı. Bedel-i avârız ber-vech-i maktû fi sene 200.” 41 Konya örneği için bkz. BOA. MAD 3074. 42 Bu konuların bir tartışması için bkz. Oktay Özel, "Avârız ve Cizye Defterleri," Halil İnalcık & Şevket Pamuk (eds.), Osmanlı Devleti’nde Bilgi ve İstatistik, Ankara: Devlet İstatistik Enstitüsü Yayınları, 2000, içinde, ss. 35-50

Page 21: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 575

yüksek miktarda terkedilmiş köye kazânın altı nâhiyesinden Argoma, Gel-digelen ve Akdağ’da rastlıyoruz. Bu nâhiyelerin ortak özelliği tamamen (Argoma ve Geldigelen), veya kısmen (Akdağ gibi), verimli düz ovalık ara-ziye sahip olmalarıdır. Toplam 140 civarındaki terkedilmiş köy vakasının 125’i bu üç nâhiyeye aittir. Diğer nâhiyelerin her birinin ayrı özelliği, kayıp köy sayısının değişik oranlarda oluşunu açıklar görünüyor: Bergoma ve Ya-vaş-ili nâhiyeleri, ki 1643’te Ezinepazarı adıyla birlikte kaydedilmiştir, derin nehir vadi yataklarındaki dar tarımsal arazi şeritleri dışında hemen tama-men dağlık ve yüksek rakımlı nâhiyelerdir. Amasya şehrinin ve kazâsının güneydoğusuna denk düşen bu bölgenin kayıp köy sayısı 10’dur ve buna karşılık 7 yeni köy ortaya çıkmıştır. Yani burada korunaksız köyler terke-dilmiş, daha güvenli yerlerde hemen yenileri kurulmuştur. Bu bölgenin bir başka özelliği ise, aradan geçen dönemde ortalama nüfus büyüklüğünü en fazla muhafaza eden köylerin burada bulunmasıdır. Kazânın güneybatı yö-nünde Zile-Yozgat istikametinden akan Çekerek ırmağı boyunca uzanan ve iki yandan giderek daralan bir açıda yükselen dağ silsileleriyle çevrili bir ge-çiş mıntıkasında, ana yol üzerinde konumlanan Aştagul nâhiyesi (bugün Or-taköy ilçesi) ise, küçük bir köyü hariç, kazâ ortalamasının üstündeki büyük köylerinin hemen hepsini muhafaza etmeyi başarmıştır. Ama ne pahasına? Eskinin bu büyük ve mâmur köyleri 1640’larda 15-50 neferlik nüfuslarıyla artık birer köy müsvettesine dönmüşlerdir.43 Gelikiras nâhiyesinin durumu-na gelince, burası bir başka açıdan özellik arzediyor: Bu nâhiye 16. yüzyıl boyunca Argoma ve Geldigelen nâhiyelerinin birleştiği ara bölgeye, dalgalı bir araziye yayılmış ve gelirleri tamamen Mekke ve Medine Vakfına tahsis edilmiş köylerin bir araya getirilmesiyle 1570’lere doğru müstakil bir nâhi-yeye dönüştürülmüştü. Kazâ ortalamasının üstünde büyücek köylere sahip bu nâhiye toplam 7 köyünü kaybetmiş görünüyor. Buna karşılık üç yeni köy ortaya çıkmıştır burada da. Bu nâhiyenin konumuz açısından önemi şurada ki, tamamen vakıf köylerine sahip olması bu köylerin ne ortadan kalkmasını önleyebilmiş ne de nüfuslarını büyük ölçüde kaybetmesini engelleyebilmiş-tir.

43 1009 tarihli Tokat ve tevâbii avârız defterindeki bir kayda göre, Yıldız, Kafirni, Tozanlu ve Artukabad nahiyelerinin ahalisinin neredeyse tamamen dağılması yüzünden, bu yıl itibariyle avârız vergisi tam toplanamamıştır. Bu kaydın konumuz açısından önemi ise, bu nâhiyelerin Sivas tarafında “yol üzerinde olma”larının, tıpkı Aştagul köyleri gibi, bu dağılmada önemli bir faktör olduğunun bilhassa zikredilmesidir: “... Celâli cürmünden hurûç itmeğin zikrolunan nâhiyeler Sivas tarafında yol üstünde olmağın, ahâlisi havflarından etrafa perâkende olmağın avârızları tamamen cem’ine mahâl olmadı,” (BOA. MAD 15615, s. 6).

Page 22: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

576 Oktay Özel Tablo 1. 1576-1643 arasında Amasya kazâsında terkedilen/boşalan köy

sayısı ____________________________________________________ nâhiye 1576* 1643** % (-) ____________________________________________________ Amasya (nefs) 3 1 66.66 Akdağ 48 18 37.5 Argoma 117 55 47.00 Aştagul 9 1 11.11 Bergoma/Yavaş[ili] 46 10 21.73 Geldigelen 127 52 40.94 Gelikiras 22 7 31.81 ____________________________________________________ Total 372 144 38.70 * meskûn köy sayısı ** terkedilmiş/boşalmış köy sayısı Bu nokta bir başka açıdan da önemli. Genellikle vakıf veya has köylerinin

kendi kayıtlı köylü sâkinleri için sunduğu kimi vergilerden (ki bu genellikle avârız ve tekâlif cinsinden vergilerdir; yani tam da 1642 sayımlarının yapıl-masına temel teşkil eden vergiler) muafiyet imtiyazı ile bir çeşit “serbest” köy niteliğindeki bu yerleşimlerin, söz konusu konumlarından dolayı daha avantajlı olduğu varsayımından hareketle, terkedilme vakalarına buralarda daha az rastlanması ihtimaline literatürde sıkça dikkat çekilir. Nitekim, 1641-42 sayımının gerekçeleri arasında diğer sıradan (= timar köyleri) köyler reayasının bu yüzden vakıf ve has köylerine aktığını ve oralarda yerleşme eğilimine girmesinin de olduğunu görmüştük tahrir emrinden yaptığımız alıntıda. Öte yandan, defterlerin sunduğu verilere bakılacak olursa, 1576’dan sonra yaşananlardan bu köylerin de ciddi ölçüde etkilendikleri, onların da nüfuslarının büyük bir kısmını kaybettikleri anlaşılıyor. Örneğin, bir has kö-yü olan Argoma’ya bağlı Kolay’ın nüfusu 1576’da 189 neferken 1643’te 47’ye düşmüş görünüyor. Başka bölgelerde tamamen boşalan has köyleri olduğu-nu da biliyoruz. Örneğin Antakya kazasındaki has köylerinden 16’sı 1678’de hâlâ “harab”tır ve bunlara bir kaç adet de vakıf köyü eşlik etmiştir.44

En büyük köy boşalmasına ve kaybına şahit olmuş görünen bu nâhiyele-rin kazânın iki büyük ovasına yayılmış olması bir tesadüf değildir. Bu, her-

44 Bkz. Enver Çakar, “17. Yüzyılın İkinci Yarısında Antakya Kazasında İskân ve Nüfus,” s. 445.

Page 23: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 577

şeyden evvel en korunaksız köylerin esasen buralarda olduğu anlamına ge-lir. İkincisi, nüfusça en küçük köyler de bu nâhiyelerdeydi ve onların bir kısmının 16. yüzyıl büyümesi ve genişlemesi esnasında ortaya çıkmış “uydu köyler” olduğuna yukarıda işaret edilmişti. Bu tespit önemlidir, zira Hütte-roth’un Konya-Karaman bölgesine ait gözlemleriyle uyum içindedir. O da en büyük köy kayıplarının düz ovaların korunaksız küçük köyleri arasında yaşandığına ve bu nitelikteki mıntıkalarda söz konusu kayıp oranının % 90’lara ulaştığını, dağlık mıntıkalarda ise bu oranın % 30 ile 50’ler arasında kaldığını gözemlemişti.45 Amasya bölgesi bu anlamda Konya-Karaman’a nispetle daha az kayıp yaşamış görünüyor.46

Argoma, Geldigelen ve Akdağ nâhiyeleri bunca köy kaybetmesine rağ-men, çok az yeni köy kazanmış görünüyorlar. 1576’da 112 meskûn köye sa-hip Geldigelen 1640’lara gelinceye kadar kaybetmiş göründüğü 52 köye kar-şılık 11 “yeni” köy kazanmış (“yeni” ifadesini tırnak içinde kullanmamın se-bebi, bunlardan ismini okuyamadığım bir kısmının eski köylerden olma ih-timalini gözardı etmemektir; bu durumda tabii ki, kayıp hanesinde zikretti-ğim rakam üç-beş aşağıya çekilirken, yeni varsaydığım köy sayısı da o kadar azalacaktır). Bu nâhiye, her halükârda çok köy kaybetmiş ve kaybettiğine oranla çok azını kazanmıştır. Kazânın ikinci en büyük ve yoğun yerleşmeye sahip nâhiyesi Argoma ise çoğu verimli Merzifon avasında kurulu 117 kö-yünün 55’ini, yani % 47’sini kaybederken, yeni köy olarak sayabileceğimiz yerleşim sayısı sadece ikidir. Yani bu nâhiye mevcut köylerinin yaklaşık ya-rısını kaybetmiş, neredeyse hiç kazanmamıştır. Akdağ’a gelince, doğusu dağ, Merzifon ovasının içlerine uzanan batısı tamamen ovalık olan bu nâhi-ye de 48 köyden 18’ini kaybetmiş, hiç bir köy kazanmamıştır. Özetle, bilhas-sa Merzifon ovasına denk düşen bu son iki nâhiyeyi (hatta aynı adlı ikinci büyük ova üzerindeki Geldigelen’i de) birlikte ele alacak olursak, bilhassa bu yoğun yerleşimli ovalık bölgeler terkedilmiş köyler bahsinde en büyük darbeyi yemiş görünüyor. Kayıpların belirgin bir şekilde yoğunlaştığı bu nâhiyelerde çok az sayıda yeni köyün peydâ olmasının nedenini muhteme-len kaybedilen köylerin genelde küçük ve korumasız yerleşimler olmasında

45 Ländliche Siedlungen, s. 184-185. Necdet Tunçdilek de yıllar önce Eşkişehir bölgesi için benzer bir sonuca varmıştı. Bkz. Necdet Tunçdilek, “Eskişehir Bölgesinde Yerleşme Tarihine Bir Bakış,” İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, XV/1–4 (1953–54), ss. 189–208 46 Bununla birlikte, karşılaştırmalı bakıldığında, aynı dönemde komşu Canik ve Bozok sancak-ları kırsalında köy sayısındaki nominal düşüş % 10 düzeylerindeydi. Bkz. Mehmet Öz, “XVII. Yüzyıl Ortasına Doğru Canik Sancağı,” Mehmet Ali Ünal (ed.), Prof. Dr. Bayram Kodaman'a Ar-mağan, İzmir: Akademi Kitabevi, 1993, içinde, ss. 193–206; aynı yazar, “Bozok Sancağında İskan ve Nüfus (1539–1642),” XII. Türk Tarih Kongresi, Ankara, 12–16 Eylül 1994, Kongreye Sunulan Bil-diriler, Cilt. 3, Ankara: TTK Basımevi, 1999, içinde, ss. 787–794; aynı yazar, “Population Fall in Seventeenth-Century Anatolia: Some Findings for the Districts of Canik and Bozok,” Archivum Ottomanicum, 22 (2004–2005), ss. 159–171. Öte yandan, buralarda mevcut meskûn köylerin ver-diği kayıpla ortaya çıkan yeni köylerin karşılaştırılması, terkedilen köylerin miktar ve oranının daha yükselmesi sonucunu doğurabilir. Her halükârda, daha anlamlı karşılaştırmalar için daha ayrıntılı ve sistematik incelemelere ihtiyacımız var.

Page 24: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

578 Oktay Özel

ve bölgenin saldırıya açık olma özelliğinin bütün 17. yüzyıl boyunca süre-gitmesinde aranması gerekecektir.

Evet, Amasya kazâsı genelinde terkedilmiş görünen köy yerleşmelerinin % 45’i bölgenin en küçük (25 neferin altında nüfuslu) köyleriydi. Çünkü bu nüfus aralığındaki toplam 82 köyden 64’ü, yani % 80’i 1576-1643 arasında terkedilmiş görünüyor. Aşağıdaki tablodan (Tablo 2) da görüleceği üzere, terkedilme oranı nüfusu kalabalık köylere doğru gidildikçe daha da düş-mektedir. Bu noktada bir başka ilginç tespit daha yapıyoruz: 1576 tarihinde nüfusu 250 neferin üzerinde görünen büyük köyler her ne kadar ciddi nüfus kaybına uğramışlarsa da, bunların hiç biri tamamen terkedilmemiş veya kaybolmamıştır.

Tablo 2. Terkedilen / boşalan köylerin 1576’daki nüfus ortalaması _________________________________________________________________ nâhiye “n e f e r” 1-24 25-49 50-99 100-199 200-250 toplam _________________________________________________________________ Amasya (nefs) -- -- -- 1 -- 1 Akdağ 10 7 1 -- -- 18 Argoma 28 10 9 6 1 54 (+1)* Aştagul -- -- -- 1 -- 1 Bergoma -- 2 1 -- -- 3 Yavaş-ili 5 1 1 -- -- 7 Geldigelen 20 9 15 7 1 52 Gelikiras 1 2 4 -- -- 7 _________________________________________________________________ Toplam 64 31 31 15 2 144 (%) (44.44) (21.67) (21.67) (10.48) (1.39) 1640’ların tablosunu tamamlamak için iki noktaya daha değinmek

gerekiyor: İlki bu tarihlerde terkedilmiş görünen köylerin arasında 1576 ve öncesinde yerleşikliğe geçme sürecindeki göçebe Türkmenlerin kurdukları ve genellikle kalabalık nüfuslu “etrâkiye” köylerinin neredeyse tamamının bulunmasıdır. 1576’da kazâ sınırları içinde mevcut 14 etrâkiye köyünden sadece dördü hayatta kalmayı başarmış görünüyor. Bunun literatürdeki anlamı ise yeniden göçebeliğe dönüştür (renomadization). İkincisi ise ters yönde bir gelişmeye işaret ediyor. 1576’da gayrimeskûn olan 10 mezraa

Page 25: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 579

1640’lara gelindiğinde üzerine kaydedilmiş bir miktar nüfusla meskûn köy olarak karşımıza çıkıyor. Söz konusu mezraaların korunaklı, muhtemelen dağ yamaçlarında ve yüksek platolardaki konumları itibariyle kaçgun döneminde hareketlenmiş köylü nüfusun bir kısmını kendine çekerek zaman içinde kalıcı yerleşmelere evrildikleri ileri sürülebilir. Ortaya çıkan 15-20 civarındaki yeni köyle birlikte ele alındığında, bu, söz konusu dönemde yerleşim düzeninde düz ovalık bölgelerden yükseklere, dağ yamaçlarına veya yüksek platolara yönelik yaşanan kayda değer bir kaymaya işaret eder. Ki bu da de Planhol ve Hütteroth’un genel gözlemleri arasında bulunan bir diğer önemli tarihsel dönüşümün Amasya bölgesindeki tezahüründen başka bir şey değildir.

Ve iki ilave husus daha: Amasya bölgesinin verimli topraklara sahip ve etrafı giderek yükselen dalgalı yapısı ve nihayet yüksek dağlarla çevrili topoğrafyası daha 16. yüzyılın son çeyreğinden itibaren yaygınlaşan eşkıya saldırıları ve ardından gelen büyük Celâlî orduları için bir avantaj teşkil ediyordu. Bölgenin bütünüyle doğu-batı istikametinde Osmanlı ordusunun doğuya yönelik giriştiği seferlerde ve Celâlî ordularına karşı hareketlendiğinde sürekli takip ettiği ana yol üzerinde bulunması ve bu yolların doğrudan anılan vadilerin ortasından geçiyor olması, hem köy terketmelerin devam etmesi ihtimalini hem saldırganların avantajlı durumunu sürekli kılmaktadır. Amasya bölgesi bir bakıma bu konumu ve topoğrafyısının da azizliğine uğramıştır. Durumun Osmanlı merkezinde nasıl bir bilgiye dönüştüğünü görebilmek için Amasya ile aynı özellikteki biraz daha kuzeybatı yönünde bulunan Osmancık kazası kadısına yazılan 1643 tarihli şu hükümdeki ifadeye bir bakalım:47

“Kasaba-i mezbûre yol üzerinde bulunmakla taraf-ı sultanîden Bağdad, Kürdisdan ve Gürcistan ve bilcümle Acem serhadleri tarafına ulaklar varub gelmekden hâli olmayub ve kadimden menzil hizmetine tayin olunan karyeler bilkülliye harâb olmağın, menzil hususunda kasaba-i mezbûre ahâlisi ve kurrâ reâyası ziyâde usret çeküb hem avârız hem nüzül hizmetini edâ itmek iktidarları olmaduğu ilâm olunmağın.”

Amasya kazasının özel konumunu bir kenara bırakırsak, şu veya bu sebeple, bütün Anadolu vilayetlerinin daha yüzyılın başından itibaren her türlü şiddet pratiğinin cevelân alanı haline geldiğinin, sonuç olarak bütün bu coğrafyanın daha Celâlî isyanlarının ilk evresinde büyük ölçüde harâbeye döndüğünün bilgisine sadece dönemin yerli ve yabancı tarihleri veya nasihatnâmeleri atıfta bulunmuyordu. Doğrudan devletin mâliye bürokrasisinin ürettiği 1611 tarihli şu belgeyi okuyalım:48

47 BOA. KK2576, Mâliye Ahkâm Defteri, 3 Safer 1053 / 23 Nisan 1643 tarihli belge, s. 129. 48 BOA, D.MKF, Dosya: 4/122, 5 CE 1020/16 Temmuz 1611 tarihli belgeyi zikreden: Günhan Börekçi, “Factions and Favorites,” s. 28-29.

Page 26: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

580 Oktay Özel “Kazıyye oldur ki vilâyet-i Anadolı ve Karaman ve Sivas ve Maraş ve Erzu-

rum’da Celâlî ve eşkiyâ ve zorbalarun zulm ü te‘addîlerinden terk-i vatan idüb mahrûse-i İstanbul’a ve Rumili’ne gelen re‘âyâdan mukaddemâ sâkin oldukları kar-yelerinde iken her sene keferesinün üzerlerine lâzım gelen cizye ve bedel-i nüzul ak-çelerin ve müsellimlerinün üzerlerine lâzım gelen bedel-i nüzul akçelerin viregel-mişler iken hâlâ vilâyet vîrân olmağla cizye ve bedel-i nüzul akçelerinden bir akçe hâsıl olmaduğından gayrı….”

İkinci husus ise yukarıdaki belgede zikredilen bir boyutla ilgili: Dağılmış bunca kırsal yerleşim yerini terkeden büyük köylü kitleleri ne yaptı, nerelere gittiler? Bu belge bize epeycesinin büyük şehirlere, bilhassa İstanbul’a aktı-ğını söylüyor. Amasya ve Tokat bölgesinden diğer benzer kayıtlar, bir kıs-mının kaçıp Karadeniz’in kuzeyine, Kefe bölgesine kadar dağıldığına da işa-ret ediyor.49 Buradaki mantığın, şiddetin yoğunlaştığı bölgelerin ahalisinin o anda daha güvenli yan bölgelere kaçması şeklinde işlediğini gösteren belge-ler de var. Rûm bölgesinden Erzurum tarafına, veya başka bir zaman tam tersi yönde… Bu şiddet ortamının insanlara sunduğu tek seçeneğin kaçmak-tan ibaret olduğunu düşünmek yanlış olur. Epeycesi bir geçim kaynağı ve hayatta kalma yolu olarak sayıları giderek artan eşkıyalığa katılmaktaydı. Celâlîlik olgusunun, ve tabii ki şiddetin kendisini bu kadar uzun süre yeni-den üretebilmesinin arkasında bu tür katılımların olduğunu unutmamak ge-rek. Ve nihayet, şiddete doğrudan maruz kalındığı anlarda bir hayli nüfusun da hayatını kaybettiğini hesaba katmak gerekir. Bu gibi zor fakat o derecede de önemli meseleler ayrıca incelenmesi, tartışılması gereken konular olarak bu çalışmanın kapsamı dışında kalıyor.50

Öte yandan, bu dönemde yaşanan köy terketmelerinin tek sebebinin, as-kerî sınıf mensuplarının da iç sömürüye yüklenen baskı ve şiddet mekaniz-malarını da içeren, onları da celâlîliğe iten bu şiddet sarmalı olduğu düşü-nülmemeli. Doğru, işin en kolay tespit edilebilen, en etkili birincil sebebi muhtemelen buydu. Ancak, bu dönemde imparatorluğun farklı bölgelerinde gözlenen iklimsel değişmenin beraberinde getirdiği kıtlık, kuraklık, aşırı ya-ğışlar, açlık ve kötü beslenme gibi faktörler de, her nerede tespit edilebilirse, en azından mevzii etkileri itibariyle benzer sonuçlara yol açmış olabilir. Bun-ların yanında daha görünür ve neticeleri açısından mahalle ve köy terketme-lerinde veya bir yerleşimin tamamen ortadan kalkmasında en az şiddet ka-dar etkili olduğu anlaşılan salgın hastalıklar ve bilhassa veba için ayrı bir yer açmak gerekir. Bu tür vakaların izlerine de 17. yüzyılın bütününde sıklıkla rastladığımızı belirterek bu bölümü kapatalım.51

49 “Celâlî havfından [Tokad] ahâlisi Kefe diyarına firar itmekle...;” “Mahalle-i mezbûre halkı Celâlî havfından Erzurum tarafına firar itmekle..;” “Celâlî havfından nice kimesneler Kefe ve Erzurum tara-flarına firar itmeğin...,” BOA. MAD15615, s. 2–4. 50 Amasya örneğinde sınırlı bir analizi için bkz. Özel, “Population Changes”; After the Storm. Ayrıca bkz. Faroqhi, “Anadolu İskânı İle Terkedilmiş Köyler Sorunu,” s. 297-98. 51 Örnek olarak bkz Küpeli, “1604 Tarihli Manyas Kazası Avârız Defteri.”

Page 27: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 581

* * * 1643 tarihli avârız defterlerinden hareketle sunduğumuz terkedilmiş köy

olgusuna dair bu gözlemleri uzun erimli değişimler içinde nasıl tarihselleşti-rebiliriz? Bu çalışmanın temel iddiası, 1640’larda gözlediğimiz büyük ölçekli köy terketmelerinin tarihsel açıdan dönemin bir gerçeğine tekabül ettiği, Anadolu’nun yerleşme tarihinde ciddi bir kırılma yarattığıdır. Bu iddiayı destekleyecek ilave kanıtlara her zaman ihtiyaç olduğu şüphesizdir. Bu bağ-lamda 1640’lar sonrasının gelişmelerini takip etmemize imkân sunan kay-nakların varlığı veya yokluğu önem kazanıyor. Önemli, çünkü yukarıda su-nulan 17. yüzyıl ortalarına ait bu tablonun ne derecede kalıcı bir özellik gös-terdiği, yani sonraki dönemlerde düzelme emâresi gösterip göstermediği so-rusu uzun dönemli analizler, tarihsel süreklilik ve kopuşlar açısından haya-tidir.

Tarihsel coğrafya konularında oldukça zayıf olan Osmanlı tarihçiliğinin bu bağlamdaki en temel sorunu yine kaynak yokluğu veya mevcut kaynak-ların çok dolaylı ve dağınık olması gerçeğidir. 18. yüzyıl için bu bilhassa doğrudur. Bu çalışmada değerlendirilen ayrıntılı avârız ve cizye sayımları-nın ve defterlerinin imparatorluk sathında 1710’lu yıllara kadar devam etti-ğini, onların arşivlerimizdeki varlığından anlıyoruz. Her ne kadar aynı böl-geler için süreklilik göstermiyorlarsa da (örneğin Amasya’nın durumunu yüzyılın sonlarında veya 18. yüzyılın başlarında bir kez daha gözleyebilece-ğimiz benzer defterler mevcut değil), Osmanlı coğrafyasının Balkanlar dahil bir çok bölgesi için farklı tarihlere ait münferit defterlere sahibiz. Bunların bir an önce kapsamlı bir kataloğunu çıkarmak ve ardından sistematik olarak bölgesel temelde incelemesini yapmak gerekiyor. Bir yandan bu tür çalışma-lar yapılırken, kullanabileceğimiz başka malzeme arayışını sürdürmek de önemli. O halde soralım: Bu bağlamda kullanılabilecek başkaca kaynakları-mız mevcut mudur?

Evet, ama 18. yüzyıldan değil, 19. yüzyıldan… Osmanlı nüfusu (nüfus hareketleri demiyorum, çünkü uzun dönemli değişimleri dert edinen böyle incelemeler yok denecek kadar azdır)52 üzerine çalışan tarihçilerimiz genel-likle 16. yüzyılın son çeyreğindeki son tahrir defterlerinin sunduğu veriler-den doğrudan 19. yüzyıl sonlarının salnamelerine, oradan da 20. yüzyıl baş-larının yer adları derlemeleriyle ayrıntılı haritalarına uzun, çok uzun bir sıç-rama yaparlar. Bu çalışmaların hemen tamamının, aradaki “kayıp bağlan-tı”yı kurmaya teşebbüs etmeyen, doğrudan 19. yüzyılın modern dünyasının nüfus tarihine dair tartışmalara eklemlenen mevzii araştırmalar olduğunu belirtelim. Bunun böyle olmasının haklı tarafları yok değil şüphesiz. Önce-

52 Bunun önemli bir istisnası Machiel Kiel’in Balkan kasabalarına dair gerçekleştirdiği monogra-fik çalışmalardır. Örnek olarak bkz. Machiel Kiel, “Hrazgrad-Hezargrad-Razgrad: The Vicissi-tudes of a Turkish Town in Bulgaria,” Turcica 21–23 (1991), ss. 495-563; “Anatolia Transplanted? Patterns of Demographic, Religious and Ethnic Changes in the District of Tozluk (N.E. Bulga-ria), 1479–1873,” Anatolica, XVII (1991), ss. 1–29.

Page 28: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

582 Oktay Özel

likle, aynı türden karşılaştırılabilir malzemenin olmaması bir yana, 16. yüz-yıl sonlarının tahrir defterleriyle bir şekilde karşılaştırılmaya müsait farklı türden malzemelerin bile kısa süre öncesine kadar mevcut olmadığı ortam-da, üç yüz yıl gibi uzun bir dönemin nüfus değişmelerini çalışmak metodo-lojik ve teknik olarak neredeyse imkânsızdı. İkincisi, arada kısmen işe yarar münferit malzemeler çıksa dahi, onlardan hareketle yapılacak bir çalışma da yine mevzii kalmaya mahkûmdu.

Öte yandan, son dönemlerde yaşanan iki önemli gelişme bu kısır döngü-nün büyük ölçüde aşılmasını sağladı: İlki, bu çalışmanın da ortaya koyduğu üzere, Osmanlı demografi ve iskân tarihinin 17. yüzyılı artık bir kara delik değildir. Ayrıntılı veya özet, her tür avârız ve cizye defterleri sayesinde 16. yüzyıl sonlarını, elbette eksiksizce olmasa da, artık 18. yüzyılın başlarına bağlayabilecek durumdayız. Öte yandan, çok yenilerde araştırmaya hazır hale gelen bu potansiyel sistematik incelemelerle yeterince işlenmiş olmanın çok uzağında; henüz emekleme aşamasında ve kapsamlı karşılaştırmalar yapmamıza imkân verecek olgunluğa ulaşabilmiş değil. Ancak, malzeme-miz artık oradadır ve araştırılmayı bekliyor.

İkinci gelişme ise konunun on dokuzuncu yüzyıl ayağıyla ilgili. Modern dönem Osmanlı’sı için başlangıç noktamız artık 1860’lardan sonrasına ait salnameler değil. 1840’lara ait temettüat defterleri serisi de nüfus ve yerleşim tarihi açısından, bilebildiğim kadarıyla, henüz incelenmiş, hatta onların bu bakımdan sahip olduğu potansiyel dahi sorgulanmış değil.53 Ancak, daha önemlisi, 1830-31 tarihlerinde gerçekleştirilen imparatorluğun ilk nüfus sa-yımı olarak da bilinen sayımların sonucunda oluşturulan ayrıntılı, yani “mu-fassal” yüzlerce defter ancak son yılarda araştırmacıya açılabildi. Üstelik, ilk yapılan kaynak yayınları ve içerdikleri veriler üzerinde girişilen sınırlı sayı-da çalışma, her ne kadar hayli betimsel, bağlamsız ve problematikten yok-sun da olsa, bu defterlerin hem nüfus hem yerleşim düzeni açısından değer-lerini yeterince ortaya koymuş bulunuyor.54 Dolayısıyla bu büyük seri de elimizde ve o da incelenmeyi bekliyor.

Söz konusu defterlerin sunduğu zengin verilerin önceki ve sonraki dönemlere ait çeşitli malzeme ile karşılaştırmalı ve sistematik olarak

53 Bu kaynaklarla ilgili önemli çalışmasında Nuri Adıyeke, temettüat defterlerinin, nizamnâme-sindeki tanım dahil olmak üzere (“tahrir-i nüfus ve emlâk”), 1830-31 nüfus sayımlarının kimi un-surlarını da içinde barındırdığına dikkat çekse de, bu kaynakların demografi ve iskân tarihi açı-sından potansiyeli üzerinde daha ayrıntılı bir tartışmaya girmemiştir. Bkz. Nuri Adıyeke, “Te-mettuat Sayımları ve Bu Sayımları Düzenleyen Nizamname Örnekleri,” Ankara Üniversitesi, Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, OTAM., 11 (2000), ss.769-825,” s. 770-72. Son yıllarda bu yönde bir kıpırdanma için bkz. İlker Yiğit, "XIX. Yüzyıl Tarihi Coğrafya Çalış-maları İçin Önemli Bir Kaynak: Temettuat Defterleri", Türk Coğrafya Kurumunun 70. Kuruluş Yılı Anısına: "UKCK-2011" Bildirileri, 7-10 Eylül 2011, İstanbul (Academia.edu’dan erişim tarihi: 3 Eylül 2014). 54 Bu defterlerin söz konusu potansiyellerini sorgulayan ayrıntılı bir tartışmanın yeri burası değil; ayrı bir çalışma gerektiriyor.

Page 29: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 583

sorgulanması, incelenmesi mümkün görünüyor. Dolayısıyla, iskân ve demografi tarihi açısından yukarıda sözü edilen “300 yıllık boşluk” artık söz konusu değil. Bu zaman aralığı, belli bölgeler için, 18. yüzyılın başlarına ait avârız/cizye defterleriyle 1830’ların nüfus defterlerinin mevcudiyeti sayesinde en azından yüz yıl civarına indirilmiş sayılabilir. Yirmi sene öncesine kadar, 16. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın sonlarına atlandığı gözönüne alınırsa, tarihçilik için bu gelişme hiç de azımsanmayacak bir kazanç sayılmalı.

Bütün bunları niçin vurguluyorum? Çünkü, Amasya kazâsı için 1640’larda bıraktığımız yerleşim düzeni ve terkedilmiş köyler meselesini, aradaki dönemde üretilmiş benzer avârız defterlerinin yokluğunda, 1830’lara kadar getirmeyi, bu dönemin nüfus defterlerindeki verileri yukarıda sorduğum son soruya cevap aramak için kullanmayı deneyeceğim çalışmanın bu son kısmında. Sorumuzu tekrar hatırlatarak başlayalım: 1640’larda terkedilmiş, boşalmış görünen çok sayıda köyün varlığı yerleşim düzeninde kalıcı bir kırılmaya, kaymaya işaret ediyor mu gerçekten? Yoksa, sonraki dönemlerde durum nisbi veya topyekün bir düzelme gösterdi mi? Özetle, 1640’larda kayıp görünen köylerin bir kısmı sonradan tekrar şenlendi, meskûn hale geldi mi?

Bu soruya cevap arayışına, tarihçiliğimizde en sık yapılanı yaparak, önce 20. yüzyıl haritaları ve köy listelerinden başlayalım: 1928 tarihli Dahiliye Vekaleti’nin köy listesi 16. yüzyılın Amasya kazâsına tekabül eden bölgede mevcut toplam köy sayısını 250-260 civarında veriyor.55 Yani kabaca 1643 tarihli avârız defterindeki sayıyla (toplam 262 köy) aşağı yukarı aynı. Harita Genel Müdürlüğü’nün 1946-47 tarihli 1/200,000 ve sonraki tarihlere ait 1/50,000 ölçekli haritalarına bakıldığında ise bu rakamın 275-80 civarına yükseldiğini görüyoruz. Bölgenin yerleşim düzenine dair bu tablodan çıkan kaba resmi şöyle yorumlamak mümkün: Amasya kazâsına denk düşen bölge bilinen tarihinin gördüğü en yoğun yerleşmeye 16. yüzyılda şahit olmuş (380 civarında köy ve onlarca meskûn mezraa ile), bu yoğunluğu 20. yüzyıl dahil bir daha asla yakalayamamıştır.

Aynı köy listeleri ve haritalarda mevcut köy isimlerini karşılaştırdığımızda ise terkedilmiş köylere dair şu sonuç çıkıyor karşımıza: 1643 tarihli avârız defterinde görülmeyen, yani o tarih itibariyle terkedilmiş varsaydığımız yaklaşık 140 köyden 43’ünü (yaklaşık % 30’a tekabül eder) meskûn köy olarak yine karşımızda görüyoruz. Yani bu köyler daha sonraki tarihlerde kendini toparlamış, Osmanlı terminolojisindeki karşılığıyla tekrar “şenlenmiş”tir. O halde, 1643 tarihinde terkedilmiş köylerden 101’ini tamamen ortadan kalkmış, daha sonraki tarihlerde tekrar canlanamadan tarihe karışmış mı saymalıyız?

55 Son Teşkilât-ı Mülkiye'de Köylerimizin Adları, Istanbul: Türkiye Cumhuriyeti Dahiliye Vekâleti, 1928; Köy Envanter Etüdü: 05 Amasya, Ankara: Köy İşleri Bakanlığı, 1981.

Page 30: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

584 Oktay Özel Bu noktada aceleci davranmadan hemen şunu hatırlamamız ve

hatırlatmamız gerekir: 1924 tarihli “köy Kanunu” kırsal yerleşme birimi olarak “köy”ü 2000’e kadar nüfusu olan yerleşim birimi olarak tanımlamıştır.56 Bu nüfus kriterine ilaveten, aynı kanunun ikinci maddesi, bir kaç evden ibaret dağınık kır yerleşmelerini ise ancak ortak bir okula, camiye, meraya, ormana sahip olması halinde “köy” saymıştır. Bunun anlamı şudur: 16. ve 17. yüzyıllardaki Osmanlı pratiği bir kaç haneden de ibaret olsa, mezraa niteliğine sahip olanlar hariç, her küçük müstakil yerleşim yerini köy (karye) olarak kaydettiğine göre, bu yerleşim yerlerinden yukarıdaki kriterleri yerine getirmeyenler 20. yüzyılın 1924 tarihinden sonraki köy listelerinde karşımıza müstakil birimler olarak çıkmayacaklardır. Bu durumda Cumhuriyet pratiği bu gibi yerleri en yakındaki köyün “mahalle”si olarak kaydetmiş, ya da müstakil bir mevki olarak haritalarda göstermiştir. Özetle, 1928 tarihli resmi köy listesi konumuz açısından yanıltıcı olabileceği gibi, bu dönemden sonraya ait haritaları da, her tür mevki-mahalle-köy adlarını da sistematik olarak tarayarak, titizce kullanmak gerekecektir. Bu ise ancak masa başı çalışmasına eşlik edecek bir saha araştırmasıyla mümkün olabilir.

Öyleyse: 1643 tarihinde terkedilmiş görünen “köy” yerleşmelerinin gerçekten ne kadarının daha sonra yeniden meskûn hale geldiğinden nasıl emin olabiliriz? Tam da bu noktada dikkatimizi 1830-31 nüfus sayımı defterlerine çevirebiliriz. Çünkü bu tarihlerde henüz ne Tanzimat ilân edilmiş, ne de o dönemin idari yapıyı yeniden düzenleyen ve kurallara bağlayan yeni düzenlemeleri gerçekleştirilmişti. Burası önemli, çünkü bu sayımlar da tıpkı 16. ve 17. yüzyılın tahrirleri gibi sayım yapılan bölgede bulunan en küçük yerleşim alanlarını, çiftlikler ve hanlar dahil, nüfuslarıyla birlikte tek tek kaydetmiştir. O halde sayım sonuçlarına yakından bakmak bize daha sağlıklı bir karşılaştırma imkânı verebilir.

Amasya sancağının kazâ ve nâhiyelerine ait 1831 tarihli nüfus sayım defterleri bu gözle tarandığında ne görüyoruz? Anılan defterler üzerinde bu çalışma için gerçekleştirilen ön çalışmanın ortaya koyduğu sonuçlar ana hatlarıyla aşağıdaki gibidir.57

Nâhiye temelinde gidecek olursak: Akdağ nâhiyesinin 1643 itibariyle terkedilmiş görünen 18 köyünden 5’i 1830’larda tekrar karşımıza çıkmakta. Bu arada 16. yüzyılda gayrimeskûn olarak mevcut olan iki mezraa 19. yüzyılda az nüfuslu birer köy olarak kaydedilmiş. Aştagul nâhiyesinde terkedilmiş görünen tek köy yine kayıp görünüyor; onun tamamen ortadan kalkmış olduğuna hükmediyoruz. Bergoma ve Yavaş-ili nâhiyelerinde terkedilmiş görünen köyleri, biri dışında, 1830’larda da görmüyoruz. O biri

56 Düstur, 3. tertib, cilt V, s. 696. 57 Çalışmada kullanılan defterler şunlar: BOA. NFS.d. 02134; 02136; 02137; 02138; 02139, 02140; 02141; 02143; 02144; 02145; 02146; 02147, 02149.

Page 31: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 585

ise 1643’de boşalmış olan Oğlanlar Obası köyüdür ve 1831’de karşımıza ikinci bir isimle (nâm-ı diğer Tatar) çıkmakta. Gelikiras nâhiyesinin durumu da aynıdır. Bu nâhiyede 1640’larda terkedilmiş görünen köylerin hiç biri tekrar şenlenmemiş görünüyor 1830’larda. Yine, sadece 16. yüzyılda mevcut bir gayrimeskûn mezraa (Turgut), Hicri 1262 (1845/46) yılında şenlenmiş görünüyor, ama sadece 3 hane nüfusla.58 Asıl büyük miktarda köy kaybeden Argoma nâhiyesinde ise, ilk tespitlerime göre, terkedilmiş köylerden 19. yüzyıl başında yeniden iskân edilmiş olarak karşımıza çıkan, üçü etrâkiye köyü olmak üzere sadece 6 köy yerleşmesidir. Bu köylerden biri 1576’da çok az nüfuslu olan Kabaklu köyüdür (4 nefer), ve terkedildikten sonra tekrar karşımıza çıktığında artık Zile Yörüklerince iskân edilmiş görünmektedir.

Burası ilginç ve önemli: 15. yüzyılın sonlarından itibaren tahrir defterlerinde “etrâkiye” köyü olarak geçen ve 1576 tarihinde epeyce büyük bir yerleşim olan (250 nefer) Akviran (bugünkü Akören) 1640’larda dağılan köyler arasında görünürken, 1830’larda yeniden karşımıza çıkıyor, bu kez yanında “Zile Yörükânı sâkindir” kaydıyla… Buradan anlıyoruz ki, bir ara dağılmış, terkedilmiş eski etrâkiye köyleri, muhtemelen uygun konumları dolayısıyla, ilk fırsatta yine öncelikle göçebe veya yarıgöçebe gruplarca şenlendirilmişlerdir. Bu nâhiyedeki diğer etrâkiye köyleri Hacıbayramlı ve Karacaviran köyünün durumu da aynıdır. İlkinin asıl yerini terkettiğini, ancak yakınındaki Laçin köyü ile birleşerek (maa Laçin) 1640’larda tamamen dağılmaktan kurtulduğunu ve 1831 kayıtlarında yine eski yerinde ve eski ismiyle karşımıza çıktığını görüyoruz. Bu örnekler önemlidir, ve belki de 1690’lardan itibaren Osmanlı yönetiminin giriştiği esasen fazla başarılı olamamış aşiretleri iskân teşebbüsü esnasında yeniden iskân edilen köyler arasındaydılar.59 Yukarıdaki Kabaklu köyü örneği ise, göçer grupların sadece eski etrâkiye köylerini değil, kendilerine uygun gördükleri hâli ve harap eski yerleşmeleri de şenlendirdiklerini gösteriyor. Aynı şey, muhtemelen Ankara’nın Haymana kazaları için de geçerliydi.

1640’larda en çok köyü terkedilmiş ikinci nâhiye konumundaki Geldigelen’de ise bu köylerden 9’u 1830’lara gelinceye kadar tekrar şenlenmiş görünüyor. Yukarıdaki örneklerde olduğu gibi bunlardan biri, Çavuş, yine etrâkiye köyü olup yine Zile Yörükleri tarafından iskân edilmiş. Diğerlerinden iki köyün durumu ayrıca ilginç: 1576’da bölgenin en büyük köylerinden olan (207 nefer) ve Aşık Paşa ahfâdından dervişlerin de yaşadığı aynı adlı tekkesiyle, Osmanlı ordusunun sefer yolu olan Çorum-Amasya-

58 1830 nüfus sayımı defterlerinin bir özelliği, ilk temel kayıtların üzerinde sonraki yıllarda meydana gelen her tür doğum-ölüm, göç vs. gibi nüfus hareketliliklerinin de on-on beş yıl kadar kırmızı kalemle kaydedilmiş olmasıdır. Anılan mezraanın 3 hane ile kaydedilmesi de bu şekilde 1262 tarihinde olmuştur. 59 Bu konuyla ilgili olarak bkz. Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğunda Aşiretlerin İskânı, İstanbul: Eren Yayıncılık, 1987; Yusuf Halaçoğlu, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İskân Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, Ankara: TTK Yay., 2006.

Page 32: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

586 Oktay Özel

Tokat hattı üzerinde bulunan merkezi köyü Elvan Çelebi, 1643 defterinde ismi geçmeyen köyler arasındadır. Bu büyüklükte olup da defterde ismi geçmeyen tek köy durumunda olan Elvan Çelebi’nin de (eğer defterde görünmeyişinin başka bir açıklaması yoksa) bu tarihlerde nüfusu dağılmış köyler arasında olduğunu varsayarsak, bu büyük merkezi köyün sonradan yeniden şenlenmemesini düşünmek epeyce garip olurdu. Nitekim 1831 defterlerinde tekrar karşımıza çıkmış ve üstelik aynı adlı kazânın merkezi (nefs-i kazâ) olarak kaydedilmiştir. Yani bu köy için “doğal” olan sonunda gerçekleşmiş, en büyük yıkım anlarında bile tamamen ortadan kalkmayan köylere güzel bir örnek teşkil etmiştir. Diğer ilginç durum ise Musaköy’le ilgilidir. Bu köy de 1640’larda terkedilmiş görünen yerleşimler arasındayken, 1831’de aynı adla tekrar karşımıza çıkmış, ama yanına şu not düşülmüştür: “Çaparzâde Musa Bey’in çiftliğidir.” Bu örnek, bazı kayıp köylerin çok sonraları askerî sınıf mensuplarınca veya, bu örnekte meşhur âyan ailesi mensuplarından biri tarafından çiftlik olarak tekrar canlandırılarak yeniden hayat bulduğunu göstermektedir. Eğer böyleyse, Musaköy muhtemelen 18. yüzyılda tekrar canlanmış olmalı.

1831 sayımlarının ortaya koyduğu diğer bir gerçek ise, 1570’lerde gayrimeskûn olup, 1640’larda bu sebeple defterde adları hiç geçmeyen kimi mezraanın 19. yüzyılın başlarında karşımıza meskûn köy olarak çıkmış olmasıdır. Demek oluyor ki, 1640’lardan sonra muhtemelen daha korunaklı veya toprağı elverişli görünen kimi mezraalar yeniden iskân edilmiş, diğer ifadeyle sonraki dönemde karşımıza “yeni” köyler olarak çıkmışlardır. Yerleşim düzeni açısından bu olgu önemlidir, zira elverişli mevkiler müsait bir an yakalandığında tekrar şenlenebilmekte, meskûn yerleşmeye dönüşebilmektedir.

1830’ların kayıtlarında tekrar şenlenmiş olarak karşımıza çıkan köy yerleşmeleri ne zaman ve hangi koşullar altında yeniden iskân edilmiş olabilirler? Bu kritik bir sorudur ve bizleri farklı boyutlarda uzun tartışmaların içine çeker. Böyle bir tartışmayı başka bir çalışmaya bırakıp, birkaç genel ihtimali sıralayarak bu bölümü kapatalım. Bir kısmı yukarıda sözü edilen Osmanlı yönetiminin aşiretleri iskân teşebbüsü esnasında devletçe yeniden iskân edilmiş olabilir. Diğer bir kısmı, Elvan Çelebi gibi, şiddetin azaldığı ilk fırsatta, 1641-42 sayımlarının hemen akabinde tekrar şenlenmiş olabilir. Elbette bu terkedilmiş ve ardından tekrar şenlenmiş diğer köyler için de geçerlidir. Ve nihayet, Musaköy örneğinde gördüğümüze benzer şekilde, 18. yüzyılda gelişen büyük âyan ailelerinin yeni ekonomik ve iskân projelerinin bir parçası olarak yeniden iskâna açılmış olabilirler. Şurası unutulmamalı: 1641-42 yılları itibariyle bütün Osmanlı vilayetlerinde şiddet sarmalı değişik biçimlerde ve yoğunlukta devam ediyordu; bu bilhassa Rûm gibi merkezî vila-yetler için daha da geçerliydi. Dolayısıyla bu koşullarda sayımlar sonrasında herhangi bir dönemde veya anda geriye kalan derme çatma nüfusuyla da olsa bu tarihte hâlâ yarı harâbe olarak ayakta görünen

Page 33: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 587

köylerden bir kısmının daha boşaldığını, tamamen terkedilip tarihe karıştığını düşünmek mümkündür.

1831 nüfus defterlerinden hareketle verdiğimiz bu bilgilerden, bu tarih itibariyle tekrar şenlenmiş olarak aynı isimle karşımıza çıkan köy sayısı 20 civarındadır. Oysa bu kısmın başında belirttiğimiz üzere, 20. yüzyıl köy listeleri ve haritaları üzerinde yaptığımız tespit çalışmasında bunların miktarı 43’tü. Aradaki farkı nasıl açıklayabiliriz?

İlk akla gelen ihtimal, diğer 23 köyün bir kısmının eskiden terkedilen yerleşim yerlerinde başka bir isimle kurulmuş yeni köyler olmasıdır.60 Bunu ancak saha araştırması ile bir dereceye kadar tespit etmek mümkündür. Diğer ihtimal, bunların 1830’lardan sonraki bir tarihte insanların kendiliğinden inisiyatifiyle şenlenmiş ya da devletçe yeniden iskân edilmiş olabileceğidir. Eğer böyle ise, yerleşim tarihi çalışmalarını yöntemsel olarak bir adım daha ileriye taşımış oluruz. Öyle ki, bu, 1830’lara kadarki değişmelerin izini anılan nüfus sayımı defterlerinden takip ederken, Tanzimat sonrası değişiklikleri de temettüat defterleri, salnameler ve diğer müteferrik malzemeden izleyebileceğimiz anlamına gelir. Ayrıca, Hütteroth’un bugünkü Türkiye’nin iskân ve yerleşim coğrafyasının gerisindeki belirleyici tarih için asıl bakılması gereken dönemin 1860’lar sonrası ve bu dönemin temel gelişmeleri (muhâcir ve aşiretleri iskân girişimleri, nüfus hareketleri, tarımsal üretimdeki teknolojik yenilikler ve pazara yönelik üretim vb.) olduğu yönündeki değerlendirmesine bu bilgiler üzerinden yeniden dikkat çekmek gerekir. Onun bu tespiti kendi çalıştığı bölge için geçerli olsa da, bunun diğer bölgeler için ne derece söz konusu olduğunu ancak bu malzemeleri sistematik ve karşılaştırmalı olarak incelemekle öğrenebileceğiz.

Amasya kazâsı örneğinde anılan rakamlar arasındaki farkı izah konusunda akla gelen son ihtimal ise ya 1831 tarihli nüfus defterlerinin eksiklikleri, ya da bu defterleri hâlâ nasıl kullanabileceğimiz konusunda biz tarihçilerin tecrübe ve birikim eksikliğimizdir. Bu ihtimallerin her ikisi de doğru olabilir. Ancak bunu öğrenmenin yolu da, tıpkı 17. yüzyılın avârız ve cizye defterlerinde olduğu gibi, başta söz konusu nüfus sayımı defterleri olmak üzere, mevcut her çeşit malzemeyle bu yazıdakine benzer daha fazla deneme yapmaktan geçiyor.

* * * Bu çalışma bizlere yakından bağlantılı bir kaç hususu bir arada sunmuş

oldu. Öncelikle, 16. yüzyılın son tahrir defterlerini takip eden dönemi ve farklı bölgeler için 18. yüzyılın başına kadar uzanan yüz yıllık bir zaman kesitinde Anadolu kırsalında yerleşim düzeninde yaşanan kritik

60 Bir tarihte boşalan köylerin bir müddet sonra farklı bir isimle, bazen farklı bir yerde tekrar karşımıza çıkması konusu için bkz. Kotzageorgis, “Haric ez Defter;” Faroqhi, “Anadolu İskânı İle Terkedilmiş Köyler Sorunu,” s. 295-96.

Page 34: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

588 Oktay Özel

değişimlerin bir boyutunu, terkedilmiş köyler bahsini ele aldık. Şiddet asrı olarak gördüğüm 17. yüzyılın bütün kaynaklarına istisnasız yansıyan yaygın eşkıyalık ve büyük Celâlî isyanlarının köylerin terkedilmesinin gerisindeki yakın ve doğrudan sebep olduğu rahatlıkla düşünülebilir. Bunun kaynaklara yansımış değişik ifade biçimlerini, ürettiği retorik klişe ve kalıpları artık iyi biliyoruz. Bizim bilmemizden daha önemlisi dönemin Osmanlı yönetiminin bunu bilmesi ve ona göre çözüm yolları aramasıdır, ki buna dair de fazlasıyla kanıtımız var; bu çalışmada yer yer yaptığımız alıntıların okuyucuya bu konuda yeterince fikir vereceğini düşünüyorum.

İkinci olarak, 1640’lara ait mufassal ve özet türden avârız ve cizye defterlerine dayanarak verdiğimiz yeni bilgilerle, 16. yüzyıldan sonraki gelişmeleri bu kaynaklar üzerinden rahatlıkla takip edebileceğimizi göstermeye çalıştık. Bu defterlerin önceki dönemin tahrirleriyle karşılaştırılabilir niteliği ve içeriğinin, sadece 17. yüzyılın ilk yarısında yaşanan nüfus değişmelerine değil, aynı zamanda Anadolu kırsalındaki büyük nüfus hareketlenmesinin, yerleşimlerin dağılmasının, kısacası Mustafa Akdağ’ın “Büyük Kaçgun” olarak adlandırdığı olgunun değişik boyutlarına dair ilave kantitatif veriler sunmakla, tarihçiler için hazine değerinde olduğunu vurgulamış olduk. Örnek olarak, Amasya bölgesinden hareketle girişilen bu sistematik incelemenin ortaya koyduğu önemli sonuçlardan biri, 1640’lara varıncaya kadar bölge kırsalında mevcut köy yerleşmelerinin yaklaşık % 35’inin terkedilmiş veya boşalmış olduğudur. Bu yerleşmelerin büyük bir kısmının düz ovalık yerlerde çoğu 16. yüzyılda kurulmuş olan küçük köyler oluşu özellikle dikkat çekmekte ve bu anlamda Hütteroth’un Konya bölgesi için yaptığı tes-pitlerle benzeşmektedir. Bu aslında Avrupa tarihindeki benzer durumlar için de geçerli oldukça genel bir kuralmış gibi görünüyor.61 Yine yerleşme düzenini doğrudan etkileyecek bir faktör olarak, bu tarih itibariyle yarı harâbe durumuna düşerek varlığını sürdüren yüzlerce köyün de nüfus açısından tanınmayacak ölçüde küçüldüğünü aynı kaynaklar ortaya koymaktadır. Linda Darling mâliye ahkâm defterleri üzerinden yaptığı bir örnek çalışmada, 17. yüzyılın son çeyreğinde avârız vergisinden muafiyet talebiyle ilgili vakaların % 50’ye yakınında dile getirilen gerekçenin nüfusun dağılması veya bir sebeple (hastalık? Veba?) epeyce azalması olduğuna dikkat çekerken, bir bakıma bu durumun kronik hale geldiğine işaret etmiş oluyor.62 Yüzyılın sonlarında

61 Bkz. Faroqhi, “Anadolu İskânı ile Terkedilmiş Köyler Sorunu,” s. 294. 62 Linda Darling, “Avârız in the Seventeenth Century: The Avârız Registers and Ottoman Population,” Birinci İktisat Tarihi Kongresi’ne (Marmara Üniversitesi, İstanbul, 7-8 Eylül 2007) sunulan basılmamış tebliğ. Bu metninden yararlanmamı sağlayan yazara teşekkür ediyorum. Mâliye Ahkâm defterleri ve içerdiği kayıtların niteliği için bkz. Ali Açıkel, “Osmanlı İktisat Tarihi İncelemeleri İçin Temel Bir Kaynak Olarak Maliye Ahkâm Defterleri,” Birinci İktisat Tarihi Kongresi Tebliğleri (Marmara Üniversitesi, İstanbul, 7-8 Eylül 2007), Rahmi Deniz Özsoy, ve diğerleri (eds.), cilt 1, ss. 31-52; Rıfat Günalan, “XVII. Yüzyıl Maliye Ahkâm Defterleri

Page 35: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 589

yazan Sarı Mehmet Paşa’nın yerini terkeden köylülerin tekrar köylerine geri dönderilmesi konusunu hâlâ önemli bir mesele olarak zikretmesi de bu bağ-lamda ayrıca anlamlıdır.63 Osmanlı yönetiminin bu dönemde giriştiği aşiret-leri iskân teşebbüsüyle yalnızca Anadolu içlerine yayılmış ve dağılmış ko-nar-göçer grupların zabtürapt altına alınması amaçlanmamıştı. Kırsalın bo-şalmasıyla ekilmemiş kalan toprakların tekrar zıraate kazandırılarak bura-dan hazine temini, herşeyden evvel bu dönemde kıt olan tarımsal emek ihti-yacının bir şekilde karşılanmasına bağlıydı.

Bu hususla baglantılı olarak, Barkey ve Rossem’in ilginç çalışmalarında geliştirdikleri model ışığında ulaştıkları sonuç belki konumuz açısından da anlamlı olabilir. Yazarlar, 1570’lerden 1650’lere uzanan dönemde Batı Ana-dolu kırsalındaki köy(lü)ler arası ilişkiler ağının hem kendi içinde kademe-lenmesine hem ticari pazar ve devlet genişlemesine karşı verdikleri tepkiler bağlamında, bu süreçte merkezi pazarı temsil eden şehir ile onun tarımsal artalanı arasındaki ilişkide belirleyici / düzenleyici rol oynayan ve “aracı” (“intermediary”) konumunda bulunan köy yerleşmelerinin her türlü etkiye karşı en fazla kırılgan, hassas yerleşmeler olduğunu ileri sürerler.64 Eğer bu doğruysa, ve bu modeli yerleşim düzenine adapte etmeyi denersek, Amasya örneğinde gözlediğimiz kimi merkezi köylerin (örneğin Hakala, Elvan Çele-bi ve Aştagul’un büyük köyleri) başına gelenleri, yani dramatik nüfus kaybı ve yarı harabeleşmeyi de bu çerçevede okumak mümkün olabilir mi? Bilhas-sa kendi uydu köylerini yaratan ana yerleşme örneklerinden “intermediary” konumundaki Hakala’nın, bu süreçten uydu yerleşimi olan Değirmendere-si’ne göre daha fazla etkilenmesi, mahalle yapısını korumasına rağmen nü-fus kaybının daha fazla olması köy ağları ve köylüler arası kademelenmenin bu niteliğine de hamledilebilir.

Çalışmanın üçüncü vurgusuna gelince: Bir bakıma mevcudiyetini hâlâ sürdüren bu türden köyleriyle 17. yüzyıl Amasya (ve bir bakıma bütün Anadolu) kırsalı, her türlü olağandışı faktöre ve tazyike karşı direncini yi-tirmiş ve her an tekrar tamamen dağılabilecek bir kırılganlık sürecine gir-miştir. Tam da bu yüzden, 1640’larda gördüğümüz yarı boşalmış ve dağıl-mış köylerden oluşan yerleşim düzeni resmi, yüzyılın sonlarına kadar süre-cek olan “olağandışı” koşullar sebebiyle her an kurulup dağılmaya, yeniden kurulmaya müsait bir belirsizlik resmidir aynı zamanda.65 Bu şu anlama ge-liyor: Sayım sonuçları daha İstanbul’da temize çekilirken bile, tahrir yazıcı-mız Mehmed Murad Efendi’nin daha bir kaç ay önce, küçük bir nüfusla

(Seventeenth Century Maliye Ahkâm Registers),” İsmail Erünsal, ve diğerleri (eds.), Essays in Memory of Hazel E. Heughan, Edinburgh, 2007, içinde, ss. 223-237. 63 Zikreden McGowan, Economic Life in Ottoman Europe, s. 65. 64 Karen Barkey ve Ronan Van Rossem, “Networks of Contention: Villages and Regional Structure in the Seventeenth-Century Ottoman Empire,” American Journal of Sociology, 102/5 (1997), ss. 1345-1382. 65 Balkanlardaki benzer durum için bkz. Kotzageorgis, “Haric ez Defter,” s. 240-41.

Page 36: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

590 Oktay Özel

“mevcut” kaydettiği köylerden bir kaçı daha dağılmış veya boşalmış olabi-lirdi. Ya da tam tersi: Onun hâli ve harâbe durumda olduğu için deftere kaydetmediği bir kaç köy veya mezraa, bu arada, tıpkı yerleşim yerleri gibi kendileri de hayatta kalmaya çalışan köylü veya göçebelerin bireysel veya küçük gruplar halinde mütereddid ve ürkek dönüşleriyle yeniden hayat alâmetleri göstermeye başlamış olabilirdi. Bunun kayıtlara daha açık yansı-mış örneklerini Antakya bölgesinden takip edebiliyoruz. 1650’lere kadar 100’ün üzerinde köy kaybeden bu bölgede harap köyler oldukça fazladır. Ancak, ilk Celâlî dalgasında boşalan bu köylerden bir kısmı 1678 avârız ka-yıtlarında tekrar şenlenmiş olarak karşımıza çıkıyor.66

Tabii ki ne boşalanın ne de şenlenenin akıbetleri mevcut konumları için hiç bir şekilde bir süreklilik garantisi sağlamıyordu. Çünkü bilinen diğer ör-neklere bakacak olursak, 17. yüzyılda büyük ölçüde boşalan Konya ovasında terkedilen köylerin çok büyük çoğunluğu 1860’lara kadar hâlâ boştu Hütte-roth’un tespitlerine göre. Aynı şekilde, 1781 tarihinde Osmanlı raporları Haymana ovasındaki, genellikle yarıgöçebe aşiretlerin kurduğu 170 civarın-daki köy yerleşmesinin sadece 19’unun meskûn olup, geri kalanının ise ya-kın zamanlarda tamamen dağılmış olduğuna dikkat çekiyordu.67 Daha ilgin-ci, bölge halkı bunun başlıca sebebi olarak bu sefer “kapusuz levendât eş-kıyâsı tasallutu”na işaret ediyordu. Yani, 17. yüzyılın “Celâlî eşkıyası” takip eden asırda “kapusuz levendât”a (kapuluları da aslında fazla farklı değildi) evrilmişti bir bakıma, ve kırsaldaki faaliyetleri yerleşim yerlerinin toparlan-masına fırsat vermeyecek derecede süreklilik kazanmıştı bu en kırılgan ova-lık bölgelerde.68

Dördüncü olarak, Anadolu’daki bu gibi artık viraneye dönüşmüş ve hay-li kırılgan kırsal yerleşmelerin 18. ve 19. yüzyıllarda ne yönde gelişmelere maruz kaldığı, bir kısmının yeniden canlanıp canlanmadığı sorusuna cevap aramaya çalıştık. Amasya örneğinde, 1640’lardan sonrası için karşılaştırma yapabileceğimiz, şimdilik en yakın tarihli kayıtlar hükmündeki 1831 tarihli nüfus sayımı defterleri bu soruya bir ölçüde cevap vermemizi mümkün kıla-cak potansiyele sahip görünüyor. Çalışmanın son bölümünde bu yönde giri-şilen deneme bize, bölgedeki kır yerleşmeleri sayısının hiç bir zaman bir da-

66 Çakar, “17. yüzyılın ikinci yarısında Antakya Kazâsında İskân ve Nüfus,” s. 443-444. 67 Suat Dede, “From Nomadism to Sedentary Life in Central Anatolia: The Case of Rışvan Tribe (1830-1932)” (Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü, Basılmamış master tezi), 2011, s. 44. 68 Benzer seyyal levent/eşkıya/sekban birliklerinin kendilerine bir kapı arayışı içinde oldukça uzun ömürlü bir tahribat makinası gibi çalışması, öyle anlaşılıyor ki, bütün 18. yüzyıl boyunca devam etmiş ve 19. yüzyılın başlarına kadar uzanmıştı. Ayrıca çalışılmayı hakeden bu önemli konu için şimdilik bkz. Şerif Korkmaz, “Âsi ve Eşkıya: Delilbaşı Kadıkıran Mehmed Ağa, 1825-1834,” Kebikeç, İnsan Bilimleri İçin Kaynak Araştırmaları Dergisi, 33 (2012), ss. 149-171; Tolga Uğur Esmer, “The Precarious Intimacy of Honor in Late Ottoman Accounts of Para-militarism and Banditry,” European Journal of Turkish Studies [En ligne], 18 / 2014, mis en ligne le 03 février 2014, Consulté le 01 septembre 2014. URL: http://ejts.revues.org/4873.

Page 37: AHMET YAŞAR OCAK’A ARMAĞAN - … · 1960’lardan başlayarak bilhassa 15-16. yüzyıl tahrir defterlerinin ... Ottoman lands,” Faroqhi ... most known types of defter (except

Osmanlı Anadolu’sunda Terkedilmiş/Kayıp Köyler Sorunu (17-19.Yüzyıllar) 591

ha 16. yüzyıl sonundaki yoğunluğa erişmediğini gösteriyor. Bununla birlik-te, 1640’larda terkedilmiş, boşalmış görünen köylerin azımsanmayacak bir kısmının (% 30), belki bir kaç kez terkedilişten sonra, 1830’ların başında ye-niden meskûn köy olarak karşımıza çıktığını görmek önemlidir. Öte yandan, yukarıda verilen Haymana örneği, belli bölgelerde, bilhassa yarıgöçebelerin kurduğu köy yerleşimlerinin kitlesel olarak terkedilmesinin 18. yüzyılın son-larında bile hâlâ devam ettiğini gösteriyor. Amasya örneğinden gidecek olursak, her halükârda 17. yüzyılın ilk yarısında bir şekilde terkedilmiş köy-lerin % 70’ini artık tamamen ortadan kalkmış, gerçek anlamda “kayıp” köy-ler (disappeared/lost settlements) olarak görebiliriz. Yine Hütteroth’un de-yimiyle, bunlar artık birer “ören yeri”ne, viraneye dönüşmüş olmalılar. Bu durumda dahi, Tanzimat döneminin yeni merkeziyetçi yönetimlerinin 1840’lardan sonra değişik amaçlar ve vasıtalarla zaman zaman ve çeşitli ve-silelerle giriştiği yeniden iskân (muhâcir iskânı dahil) ve şenlendirme politi-kalarıyla bu viraneleşmiş köy yerleşmelerinden bir kısmının pekâla, ve ba-zen farklı isimlerle, tekrar canlanmış olabileceği ihtimalini tamamen gözardı etmemek gerekir. 1930’ların köy listeleri ve haritalarında bunlardan bazıla-rını (tabii ki aynı ismi taşıyanlarını) berhayat görmemizin bir izahı da bu olabilir.

Sonuç olarak, Osmanlı nüfus ve iskân tarihi bağlamında zaman zaman dile getirilen bir ihtimale, 18. yüzyılda yaşanmış olduğu tahmin edilen bir düzelme, toparlanma (recovery) ihtimaline bu bilgiler ışığında artık dikkatle yaklaşmak gerekecektir. Daha doğrusu, böyle bir toparlanmayı 18. yüzyılda aramak yerine, belki de 19. yüzyılın görünür nüfus artış eğilimini beklemek ve diğer gelişmelerin de etkisiyle aynı yüzyılın ikinci yarısında yerleşim dü-zeninde gözlenen 17. yüzyılın tersi yönündeki yerleşim eğilimine, yani yük-seklerden tekrar ovalara doğru kaymaya dikkatleri yöneltmektir.