a 'ala' a •• e .. .. bazi...

13
A A A A •• e ABU'L 'ALA' AL-MA'ARRI UZERINE .. .. BAZI Dr.Yasin CEYLAN O.D. T. Ü. Diller Y. O. Üyesi Abu' l-'Ala' Ahmad b. 'Abd Allah b. ai-Ma'arri, h.363/M. 973 Halep'e otuz kilometre bulunan Ma'arrat al-Nu'man dünyaya geldi. T anuh kabilesine men- sup olan Bahreyn'den göç edip, Ma'arra'ya (1). henüz üç çiçek has- ve bv etkisiyle iki gözünü de Ancak ilahi adalet, bu eksik- telafi için ke!ldisine güçlü bir Hassas, ince bir ruha sahip olan Abu'l- 'Ala, biyografi gözü için, görenlerin Allah'a bu nimetinden . gibi (2). Büyük Arap zincirinin son olan bir çok yönden Selefi al- Mutanabbl gibi, o da klasik arap pek ciddiye ve yer yer bu gelenekten AbU'l-'Ala', gibi, çöl deve, sevgilinin göçü ve benzeri konu yerine felsefi ve toplumsal (3). Bu nedenle kendisine, filozof pekala verilebilir (4). önemli bir özellik ise, kendisinin mal mülk edinmek için devlet adam- (5). Kimseye yük olmamak için elinden gelen gayreti gösteren çok güçlü bir sahipti. Bunun örneklerine, bu en ilginç haua neden olan özgür sahip ve bu ifade etmesidir. Bu yüzden kendisine din (6). Bu ispat için örnekler taraf- tan, eserlerindeki dini göz önünde bulundurarak, onun gerçekte iyi bir Müslüman ileri sürenler de (7). Bir taraftan ilahi dinlerle alay eden, taraftan son uzlet ve züht içinde geçiren bu garip üzerinde yirminci günümüze kadar gerek gerekse birçok ilim al-Ma'arri'nin ve eserleri, pek al-Zahabf, S. 129; ai-Astr, ai-K§mil fi'I-Hrih, C. VIII, S. 81; lbn Haliik.tn, C. 1, S. 94; Kasfr, al-Bidava,' C. XII, S. 72; . 'Im§d, ai-Zahab, C.lll , S. 280. 2. Di nt ai-Ma'arri' S. 42. 3. ller ne kadar gençlik bu konular bazan de, ai-Ma'arrl, sonralan bu gelenekten o Dlcz. P. Smoor, ai-Ma'arri' maddesi, El. -1. r hilip oT the Arabs, S. 459. 5. Ouna istisnalar gösterilebilir. Ömegin Hamd§nlprenslerinden Sa'ld ai-Davla'ye ithaf med h iye Bkz. Prof. Margoliout. The of AbO'l-'AJ§', S. XIX. al-Zahabi, S. 129; Kasir; C.XJI, S: 72. 7. Kamal ai-Drn b. ai-'Adrm "Kit§b al-Zulm va'l-Tacarrf 'an Abrl-AI§' al-Ma'am"' escrini

Upload: others

Post on 30-Jun-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: A 'ALA' A •• e .. .. BAZI DUŞUNCELERisamveri.org/pdfdrg/D00064/1989_1/1989_1_CEYLANY.pdfai-Ma'arri, h.363/M. 973 yılında, Halep'e otuz kilometre uzaklıkta bulunan Ma'arrat

A A A A •• e

ABU'L 'ALA' AL-MA'ARRI UZERINE .. .. BAZI DUŞUNCELER

Dr.Yasin CEYLAN

O.D. T. Ü. Yabancı Diller Y. O. Öğretim Üyesi

Abu'l-'Ala' Ahmad b. 'Abd Allah b. Sulayınan ai-Ma'arri, h.363/M. 973 yılında, Halep'e otuz kilometre uzaklıkta bulunan Ma'arrat al-Nu'man kasabasında dünyaya geldi. Tanuh kabilesine men­sup olan Abu'l-'Ala'nın ataları, Bahreyn'den göç edip, Ma'arra'ya yerleşmişlerdir (1).

Abı1'1-Ala', henüz üç yaşındayken çiçek has­talığına yakalanmış ve bv hastalığın etkisiyle iki gözünü de yitirmiştir. Ancak ilahi adalet, bu eksik­liği telafi için ke!ldisine Ç~k güçlü bir hafıza \'Crmiştir. Hassas, ince bir ruha sahip olan Abu'l­'Ala, biyografi yaZa.rlarının dediğine bakılırsa,

gözü görmediği için, tıpkı görenlerin Allah'a bu nimetinden . dolayı şükrettikleri gibi şükretmiştir (2).

Büyük Arap şairleri zincirinin son halkası

olan Abı1'1-'Ala', bir çok yönden diğer şairlerden ayrılmaktadır. Selefi al- Mutanabbl gibi, o da klasik arap şiiri gleneğini pek ciddiye almamış ve yer yer bu gelenekten kopmuştur. AbU'l-'Ala', geçmiş şairler gibi, çöl hayatı, deve, sevgilinin göçü ve benzeri temaları şiirine konu yapmamış, bunların yerine felsefi ve toplumsal düşüncelerini

şiire dökmüştür (3). Bu nedenle kendisine, filozof şair lakabı, pekala verilebilir (4). Abı1'1-Aia'yı

diğer şairlerden ayıran başka önemli bir özellik ise, kendisinin mal mülk edinmek için devlet adam­larına övğü şiiri yazmarnış olmasıdır (5). Kimseye yük olmamak için elinden gelen gayreti gösteren Abı1'1-'Ala', çok güçlü bir şahsiyete sahipti. Bunun örneklerine, bu araştırmamızda değineceğiz.

Abı1'1-'Ala'nın asıl en ilginç tarafı, haua şöhretine neden olan özelliği, özgür düşünce

yapısına sahip olması ve bu düşüncelerini şiirinde ifade etmesidir. Bu yüzden kendisine mülhiı,

zındık, din düşmanı denilmiştir (6). Bu ithanıları ispat için şiirinden örnekler verilmiştir. Diğer taraf­tan, eserlerindeki bazı dini temaları göz önünde bulundurarak, onun gerçekte iyi bir Müslüman olduğunu ileri sürenler de bulunmaktadır (7). Bir taraftan şiirlerinde ilahi dinlerle alay eden, diğer taraftan hayatının son kırkbeş yılını uzlet ve züht içinde geçiren bu garip şahsiyet üzerinde yirminci yüzyılın başlarından günümüze kadar gerek Batıda, gerekse Doğuda birçok ilim adamı çalışmalar

yapmıştır. al-Ma'arri'nin hayatı ve eserleri, pek

ı. al-Zahabf, S. 129; İbn ai-Astr, ai-K§mil fi'I-Hrih, C. VIII, S. 81; lbn Haliik.tn, Vafavı1ı. C. 1, S. 94; İbn Kasfr, al-Bidava,' C. XII, S. 72; İbn .'Im§d, Suıur§t ai-Zahab, C.lll, S. 280.

2. Di nt ާti', Abui-'Aı.t• ai-Ma'arri' S. 42.

3. ller ne kadar gençlik yıllannda yazdıgı şiirlerde bu konular bazan işlenmişse de, ai-Ma'arrl, sonralan bu gelenekten o

vazgcçmiştir. Dlcz. P. Smoor, ai-Ma'arri' maddesi, El. -1. r hilip Hiıty, Histoıy oT the Arabs, S. 459. 5. Ouna bazı istisnalar gösterilebilir. Ömegin Hamd§nlprenslerinden Sa'ld ai-Davla'ye ithaf eıtigi med h iye şiiri. Bkz. Prof.

Margoliout. The Leıtrs of AbO'l-'AJ§', S. XIX. (ı. al-Zahabi, S. 129; İbn Kasir; C.XJI, S: 72. 7. Kamal ai-Drn b. ai-'Adrm b~·konuda "Kit§b ai-İns§fva'l-TaharrffiDar al-Zulm va'l-Tacarrf 'an Abrl-AI§' al-Ma'am"' adlı

escrini yazmıştır.

Page 2: A 'ALA' A •• e .. .. BAZI DUŞUNCELERisamveri.org/pdfdrg/D00064/1989_1/1989_1_CEYLANY.pdfai-Ma'arri, h.363/M. 973 yılında, Halep'e otuz kilometre uzaklıkta bulunan Ma'arrat

AI-Ma'ani Üzerine Bazı Düşünceler/Dr. Yasin CEYLAN

çok araştırmaya konu olmuştur. Abfi'l-'Ala', hür düşünce yapısı ve rasyonel ya.klaşim.ıyla Batı dünyasmda daha büyük bir itibar görmüştür. Şairin "al-Lu.zfuniyyat" adlı şür kitabı üzerinde önemli bir çalışma yapan Von Kremer, onu, büyük bir ahlakiyatçı ve modem aydınlık devrio habercisi olarak tanımlamaktadır (8).

Abfi'l-Ala', dini duygulara ilgisiz kalmakla, bir çok şairden ayrıldığı gib~ şarap, kadın, zevk ve eğlenceyi işleyen Başşar b. Burd ve Abu Nuvas gibi mucfin şairlerinden de farklıdır. Bir zahit ve mutasavvıf gibi yaşayan Abu'l-Ala', diğer yandan böyle bir hayatın gerektirdiği Tanrı'ya tam tes­~.~iyet ve tam inanç gibi vasillardan da yoksun ~'Orünmektedir.

Bu makalemiz, böyle zıt yönleri bir arada bı,ılunduran, nevi şahsına münhasır bu büyük Arap şairinin edebi ve fikri yapısının bazı kapalı noktalarının açıklığa kavuşturmaya çalışacaktır.

Abu'l-'Al3., ilk eğitimini babasından aldı. Daha sonraları, Trablus, Lazikiya, Antakya ve Bağdat'a giderek eğitimini tamamladı (9). Tarihçilere göre Abfi'l-Ala, Lazikiya'de bir rahip ile fıkir alışverişinde bulunmuş, ondan etkilenerek dini inançlarmda şüpheye düşmüş ve hayatı boyunca bu şüphelerden kurtulamamıştır (10). Böyle bir hadisenin vukuunu ve etkisini kabul etsek dahi, bunun al-Ma'arri'nin tüm düşünce yapısını etkilediğini düşünmek pek yerinde bir yaklaşım olmaz. Çünkü düşünce yapısı, münferit hadiselerden ziyade, insanın tüm eğitiminin ve tecrübesinin bir ürünüdür.

Abfi'l-'Ala',· eğitim hayatı boyunca daha ziya­de sarf, nahiv ve lügat bilimlerine ağırlık vermiş, bu sahalarda yüksek bir seviyeye ulaşmıştır. Daha onbir yaşmdayken şiir söylemeye başlamış ve duyduğunu unutınama konusunda etrafındakileri hayrete düşürmüştür (ll).

43

Abfi'l-'Ala', otuzaltı yaşındayken (H. 399) devrio başkenti ve kültür merkezi Bağdat'a gitti. Kendisi bu seyahatini para veya şöhret kazanmak için değil, Bağdat kütüphanelerinden istifade etmek için gerçekleştirdiğini bizzat ifade eder (12). al-Ma'arri, Bağdat'taki şair ve ediplerle tanışır, orada Şarif ai-Murtaza'mn edebiyat toplantılarına katılır. Ancak böyle toplantılardan birinde üzücü bir hadise olur ve bu hadise, al­Ma'arri'nin Bağdat'ı terketmesine neden olur. Hadise şudur: Kendisi de bir edebiyatçı olan Şarif al-Murtaza, kendi himayesindeki alışılagelen edebi toplantıların birinde al-Mutanabbi'yi tenkit eder. Bir al-Mutanabbi bayranı olan al-Ma'arrl, bu tenkit karşısında kendisini tutamaz ve "al­Mutanabbi, Jj\ı. ~_#ll j Jjl: ... ~ ..!..ll beytiyle başlayan

kasidesinden başka,hiç bir şür yazmamış bile olsa, bu tek kaside onun büyük bir şair olduğuna yeter­lidir" der. Bunun üzerine arif al-Murtaza hiddet­lenir ve al-Ma'arri'yi toplantıdan, ayaklarından çektirerek dışarı attırır. Şarif al-Murtaza sonra arkadaşlarına dönerek bu kör şaırın al­Mutanabbi'nin daha iyi kasideleri varken, neden özellikle bu kasideyi gösterdiklerini sorar. Kimse cevap vermeyince, bizzat kendisi cevap verir: "Çünkü bu kaside al-Mutanabbi'nin şöyle bir beyiti vardır:

"Eğer ·kendisi n ak ıs olan biri beni sana kötülerse, bilesin ki bu benim kamil olduğumu · gösterir" (13).

Asimda kabiliyellerini ' geliştirmek ve edebi gücünü ispat· etmek için gittiği Bağdat'tan, bu emel­lerini gerçekleşticemeden orada bir sene on ay kaldıktan sonra Ma'arra'ya geri döner. Bazı

8. 9. 10. 11. 12.

RNicholson, A Literary History of the Arabs, S. 318. al-Zahabf, 5.129; al-Tuvaylf, AbQ'J.'AJa al-Ma'arri, 5.8-12. ~1-Zahabl, S.129; Bin ı ~ti', Ab0'1-'Al4' al-Ma'arri, 5.38. lbn Hallik§n, al-Vafay4ı, C I, S.95. Bint ~ti', AbQ'l·'Alhl-Ma'arri, S. 117. J~ )' "~ ;-(;ı ~ J __.;ll .:.:"' ;-<.::_,ı .:.ı }L \... .._A.L...I,;

Bir şiirinde de şöyle der: . ~ı )-lı ;....t; )1 .:.ı ji .:.r<J J

Sıkt a·Zaml.

Jl).-ı J.i:: u ~ JJ

J~~~'j...}~

Jl. .ili J ıS ;l..a.il .lAı j&-

r L .ı.e.J' J" J' f~· l. pAl Jlj-11 ~ ,JI)

•.l.>J ~ b_,..J- ~u

13. lbn Kastr, al-Bidaya, c.xıı, S. 74; İbn 'İm!d, Saz.arat al-Zabab, Clll, S. 280.

\ ~----·--.. - . . . . .. ·-- ---..... _.. ·- :-- -- ·-· .......

Page 3: A 'ALA' A •• e .. .. BAZI DUŞUNCELERisamveri.org/pdfdrg/D00064/1989_1/1989_1_CEYLANY.pdfai-Ma'arri, h.363/M. 973 yılında, Halep'e otuz kilometre uzaklıkta bulunan Ma'arrat

44

tarihçiler, bu döı,ıüşüne neden olarak, annesinin hasta olmasını ve kendisinin parasız kalmasını ileri sürmüşlerdir (14).

Abfi'l-'Ala'nm Bağdat'taki hayatı kısa olmak­la birlikte, orada geçirdiği bu kısa süre, onun üzerinde oldukça fazla bir etki bırakmıştır. Şiir­lerinde yer yer Bağdat'tan ve oradaki kütüphanelerden bahseder. Kütüphanelerden yararlanmasının, devrirı büyük edebiyatçı ~e şair­leriyle tanışmasmm, onun edebi yeteneklerini daha da verimli hale getirdiği muhakkaktır. Ancak bu seyahatın, bunların da ötesinde bir etkinliği daha olmuştur. O da Abfi'l-'Ala'nm Bağdat

dönüşü, bir daha hiç çıkmamak üzere evine kapan­ması, (15) ve ölünceye kadar et, yumurta, süt gibi hayvanİ gıdaları yemeyip, tamamen veeiteryan ·bir rejime geçmesidir (16). Zındıklık ve illiat ithamları da bu devreden sonra yoğunlaşmıştır. Abfı'l­

'Ala'nın hayatında bir dönüm noktası teşkil eden ou yeni tecrübeyi tarihçiler ve eleştirmenler, çeşitli şekillerde ifade etinişlerdir. Kimisi, onun yeri bir felsefi ekole intisap ettiğini, kimisi de onun Brahmanizmi benimsediğini ileri sürmüştür (17). Her iki halde de dini gelenekiere aykırı olmakla suçlanan Abfı'l-'Ala', bu tavır ve düşüncelerden dolayı zorluklarla karışiaşmış ve kendisi, şiirlerini olumsuz anlamlara tevil edenlere karşı müdafa etmek için "Zacr al-Nôbilı" ve "Balır al- Zacr" gibi eserler yazmıştır (18).

Ab u'l-'Ala'nm Bağdat'ta evvelden beri var olan ve İslam'a karşı direnen, İran kültürünün kalıntılarını oluşturan zandaka kültürünün et­kisinde kaldığı büyük bir ihtimaldir. Ancak bu yeni kavramlar ve tavırlara dönüşen farklı düşünceler,

İslômiAraştınna/ar Cilt:3, Sayı: I, Ocak 1989

onda sistemli felsefi görüşler olarak ortaya çıkmıştır.

Abu'l-'Ala'nın gerek şiir ve gerekse nesrinde ortaya attığı düşünceler; çoğu zaman uyum içerisinde değildir. Bazen şüphe ettiği bir noktayı, başka bir yerde kabul etmiş görünür. Bazı eleştir­

menler, bunun, üzerinde düşünülmüş fıkirler ol­maktan ziyade, o anda akla gelen ve bilhassa kafiyeye uygun düşmek için rastgele söylenmiş şeyler olduğunu ileri sürmüşlerdir (19).

Ünlü şarkiyatçı R.Nicholson, Prof.Mar­giliouth'un bu konudaki düşüncesine katılarak, Abfı'l-'Ala'nm aslında zamanın çok ilerisinde olduğu ve çok orjinal fikirler ileri sürdüğü,- ancak bu fıkirlerini kendisinin bizzat takip etmediği ve değerinin farkında olmadığı görüşündedir (20). Böyle bir tahlil, Abfi'l-'Ala'nm fikirlerindeki tutarsızlığı bir noktaya kadar açıklıyorsa da, tav­siye ettiklerini yaşamadığı ve ileri sürdüğü yeni fikirterin değerini pek idrak etmediği iddiası, ispat­lanması güç bir husustur.

Abfı'l-'Aia'nın Dil ve Üslup Özellikleri

Abfı'l-'Ala', gerek şiirlerinde, gerekse nesir­lerinde çok kapalı ve süslü bir dil kullanmıştır. Kullandığı kelimeler, halk · arasında çokca kul­lanılan kelimeler değildir. Dil bilgisini ispat için, bazen telaffuzu birbirine yakın değişik anlamda birçok kelimeyi bir arada zikreder ve arasında ilgi kurmaya çalışır. Nitekim, "Risôlat a/-Ma/a'ika" adlı eserinde, melek kelimesinin aslını ve farklı anlam­larını tahlil ile başlar. Sarf ilmine olan vukufu tartışılmaz bir seviyeye ulaşan Abii'l-'Ala, bazı

kitaplarmdaki kapalı ifadelerin açıklamasını bizzat kendisi yapar. Mesela, "a/-Fusill va'/-Gôyôt"

14. İbn Kaşir, al-Ma'am..,nin Bagdat'ı terketmesine sebep olarak, onun söyledgi şiirlerle iukahaya zıt düşmesini gösterir: Bu konuda

15. 16.

17.

ıs.

19. 20.

en ~ok dikkat çeken beyit şudur: , ':

(al-LuıOmiyy§l)

al-Did4ya, C.Xfl, S.75. ai-Zah4bi, S.130; İbn Hallikan, Vafayaı, C. I, 5.96. • r. ..,..ı..ü J ~? .i.. JJJ ~~ ,:r. J .....A; ._? J ai-~Mbi, S. 130; ai-Ma'arri ile Da'i ai-Du'at AbO Nasr Hibat Allah ai-'Alavf arasında bu konuda geçen mektuplaşmalar için · bkz. Bini ާti', Abili-'AI§' ai-Ma'arri, 5.161. Din~ ާti', Ab_O'I-'AJ§' ai-Ma'arri, S.22i. Philip Hitti, Ab0'-1-'AJ§'nın Bagdat'tayken ihvan al-Sara felsefesinden etkilengi kanaatin· dedır. Bkz. Hıstoıyof the Arabs, S.373; Prof.Margoliouth, The Letters of AbO'I-'AJa', 5.XXXVI. ai-Zahab~ 5.135. Aynı eser, S.134. R.A.Nicholson, A Literaıy History of the Ara bs, 5.318; Prof.~argloiouth, The Letters of AbO'l-'AJa', s. 38.

Page 4: A 'ALA' A •• e .. .. BAZI DUŞUNCELERisamveri.org/pdfdrg/D00064/1989_1/1989_1_CEYLANY.pdfai-Ma'arri, h.363/M. 973 yılında, Halep'e otuz kilometre uzaklıkta bulunan Ma'arrat

A/-Ma'arri Üzerine Bazı Düfiinceler/Dr.Yasin CEYLAN

kitabının her paragrafının sonıinda, paragrafta geçen bazı garip kelimelerin açıklamasını, daha basit kelimelerle yapar. "Risôlat al-Gufrôn"da da, daha az olmakla birlikte, bu tip aÇıklamalar mev­cuttur.

AbU'I-'Ala', üzerinde çalışmış olan yerli ve yabancı araştırmacılar, onun kullandığı dilin çok ağır olduğu konusunda görüş birliği içindedirler (21). Öyleki, Arap atasözlerinin çok kullanıldığı "Rasô'i/ Abi'l'Alae' a/-Ma'am"'' eserini İngilizceye çeviren Prof.Margoliouth, Çeviride çok zorlanmış ve İngilizce tercümesi, bazen aslı kadar muğlak olabilmiştir., "Risdlat al- Gufrôn"ın bazı

bölümlerini tercüme den R.Nicholson' ı, daha sonra bu kitabın eclisyon kritiğini yapan 'kişa 'Abd aJ-Rahman hint Şati', çoğu yerde tenkit etmiş ve Nicholson'un bazen al- Ma'arri'nin ne kastettiğini tam yansıtamadığıru ifade etmiştir (22). "Kitôb a/-FusQ/ va'/-Gôyôt"ının ele geçirilen bölümlerini yayıolayan Mahmud al-Zanati, kitapta geçen bazı kelimele~i açıklamakla birlikte, asıl

açıklanması gereken garip kelimelerin büyük bir kısmını atlamıştır.

Abu'l-Ala' "Luzilm ma lam Yalzam" veya "ai­Luzıimiyyôt" adlı kitabında şür alanında bazı yenilikler getirmiştir. Kitabın adından da anlaşılacağı gib~ yazar, gerekli olmayan bir şeye kendisini zorlamıştır. Bu da, geleneksel terk harili kaliye yerine, çift harfli kafiye uygulamasıdır. Büyük b~ kelime haznesini gerektiren bu yeni kaliye şekli, al-Ma'arri'nin dile olan hikamiyetinin en büyük kanıtıdır.· Ancak, çifte katiye metoduyla şiirde kafiyeyi temin etmek uğruna bazen anlamın feda edildiği, en azından sade, anlaşılır bir anlam akışının engellendiği söylenebilir. Abu'l-'Ala'nm icadı olan bu çifte kafiye tekniği, kendisinden sonra illizam terimiyle ş~ sanatma girmiştir (23).

Abu'l-'Ala', klasik şürde mevcut olan sevgili, deve, göç ve içki tasvirlerini benimsemez ve bun-

45

ları yalan sözler olarak tanımlar. Çünkü çoğu

zaman ş*, bunları bizzat yaşamadığı halde yaz­maktadır. Abu'l-'Ala', al-Luzıimiyyôt'ında,

geleneksel gazel, nasib, rahll ve hamriyya bölümlerini terkedip, bu kitabı, bir nevi felsefi düşünceleri ifade eden şürlerinin bir kolleksiyonu olarak arzeder . . Bu şürlerindeki anafıkrin ise, doğruyu aramak v~ Allah'a bağlılık olduğunu ifade eder (24).

Abfı 'l-'Ala' ve Kur'an'a Nazire

Zındıklık ve ilhat itharnlan yanında Abfi'l­'Aia'nın en çok tenkit edildiği diğer bir husus ise, onun al-Fusul va'/-Gôyôt jf Tamcfd Allalı ı•a'I­

Mava'ız adlı eseridir. Bazı tarihçiler, Abu'l· •Aıa'nın bunu Kuran'a nazire olsun diye yazdığım ileri sürerler; ve bu kitabın ismini al-Fusfil va'l­Gayat fi Muhazat/Mu'arazat al-Suvar va'l-Ayat şeklinde zikrederler. Kitap, uzun süre ortadan kaybolmuş, ancak 1918-19 yılları arasında ilk bölümü bulunmuştur. Bu bölüm, Mahmud Hasan ai-Zanati tarafından 1938 yılında neşredilmiştir.

Bazı tarihçilerin kayıtlarına göre, bu kitabın

Kur'an karşısındaki yetersizliği · ai-Ma'arri'ye hatırlatılınca, "Dört asırlık harpler ve okuyucuların dilleriyle parlatılamamış olmasındandır" şeklinde cevap vermiştir (25). ·

Kitap incelendiğinde, muhtevasının ai­Luzı2nıiyyôt ·ve Risô/at a/-Gufrti'ndaki dine aykırı düşüncelerqen farklı olarak Allah korkusu, ilahi adalet, kaz~ ve kader gibi konuların işlendiği · görülecektir. Kitap, kısa paragraflar halinde al: fabetik seci ile seyredcr. Yani, ''fasıl" paragrafın başı, "gaye" ise sonu olup bu son kelime pemze ilc başlayıp, sırayla devam eder. Kitapta konu birliği olmayıp, konular. belli bir sisteme de bağlan­mamıştır. Bir konuda birkaç kısa cümle anlatılmışsa, bu cümleler arasına aniden Allah'ı temcid ve tesbih ibareleri sıkıştırılmıştır.

21. "Ris41at al-Gufriıı"ın edisyon kıriıi~ni, nııa Husayn'in gözetiminde doktora tezi olarak seçen A•;şa 'Abd al-Rabman b int şali'in bu konudaki izlenimleri. için bkz. R.is§lat al-Gufran mukaddimesi, S. 9.

22. R.is§lat al.Qufriıı, S. 3948. 23. El, al-Ma'am maddesi. 24. Aynı eser; Risalat al-Gufr.in, S. 348. 25. al-Zahabr, S.132. Ne gariptir ki, bu şekilde itham edilen AbG'l-'Al§', Ris§lat ai·Gufran kitabında İbn Ravandrnin ai-D3mig adlı

Kur'§ıi'ı elişiiren kitabı üzerinde fıkirlerini beyan ederken, Kur'4n·ı Kerim'in yüceligini, inanan, ve inanmayan herkesin kabul etti~ni ifade eder ve şöyle devam eder: · ·

~->~ ._s .b. \... jb:-J 'J~ • J.Js. di J j~ 'J~ .ır. y~ ~ .J.!I,J .. :> ~ "!,\>;- ı.sJJI y~l l.i.ı. .)1 .q.. J ~1 .:./' -.,51.; J .q.. J ..l.>J- e:r.ıJ

. y) '11 ıS J;, ~<JI c::--J y _,.ll ~\b:. J't..:. 'J J .) Jj'" J ~4- .:r' .>--)' \',; .J J})l .l.,..4i)1 ./ ~ \... j\!.. )il '-:-!} ~1 'J J j\!.. (Ris§lat al-Gufrıtn, S.413). ·

\ ~·- ... -·- .... . - . .ı.- ....... ·· - ·:~ .... - ·· ~-- _:, ... ·--·-.. .

Page 5: A 'ALA' A •• e .. .. BAZI DUŞUNCELERisamveri.org/pdfdrg/D00064/1989_1/1989_1_CEYLANY.pdfai-Ma'arri, h.363/M. 973 yılında, Halep'e otuz kilometre uzaklıkta bulunan Ma'arrat

46

Hz.Muhammed'in adı hemen hemen hiç zikredil­niemekte, dikkatler genelde, ilaru makamla insan hayatı üzerine teksif edilmektedir. Kullamlan dil çok ağır, kelimeler Arapça'da pek nadir kullanılan­lardandır. O kadar ki, Abu'l-'Ala'oın yanında yıllarca eğitim görmüş olan öğrenciler bile, bunu anlamakta zorluk çekmişler ve üstatlan, her faslın sonunda bazı garip kelimeleri "tefsir" başlığı altın bizzat kendisi açıklanuştır.

AbU'l-'Ala'nın ai-Fusal va'I-Gayat kitabını Kur'an'a bir misilierne olarak kaleme alıp almadığı sorusuna gelince, ya7..arın ileride şiirleriyle

açıklamaya çalışacağımız ilahi vahiy ve dinler konusundaki şüphelerini gözönünde bulundurur­sak, böyle bir teşebbüste bulunmuş olabileceği iz­lenimi hissedilebilir. Diğer bir deyişle, onun kanaatine göre Kur'an, Allah tarafından değil de Hz.Muhamıned tarafından' yazıl011şsa, kendi edebi gücüne inanan Abfi'l-'Ala', onun benzerini yaz­maya neden yeltenmesin? Böyle bir izlenimi veren diğer bir · husus, kitapta Kur' an' dakine benzer seeilerio mevcudiyeti ve Allah'ı hamd ve tesbih ibareterin fazl~ğıdır.

Ancak her taklit olan nesnenin orijinale olan durumu gibi, bu da · Kur'an karşısında sadece orijinalinin yüceliğini kanıtlamaktadır.

Başlıca Eserleri

AbO'l-'Ala'nın, seksenaltı kadar eserinden bahsedilrniştir. Bunların en önemlileri:

1. Sakt ai-Zand: Abfi'l-'Aia'oın en meşhur divanıdır. Daha çok gençlik yıllannda yazıldığı için ihtiras, meydan okuma, kendisini ispat etme gibi unsurlara ı:astlanabilir. Abfi'l-'Ala'anın Sakt a/­Zand'i açıİdayan bir de "Zav' a/-Zand" adlı şiir kitabı vardır. Sakd a/-Zand de Abu'I-Ala'nın methiyelerine rastlamak da mümkündür. Ancak daha sonra methiyelerinde bazı şahıslara atfettiği yüce sıfatiann sadece Allah'a layık olduğunu düşünerek bu yazdıklarından pişmanlık duymuştur. Ayrıca bu tür şiirleri gençlik yıllannda şür kabiliyetini ispatlamak için yazdığım ifade etmiştir (26).

2. Luzt2m md lanı Ya/zam (al-Luzfimmiyyôt): Muhtevası daha ziyade felsefi olan bu şiir kitabı ile ilgili bilgiler yukanda verilmiştir.

3. a/-Fusa/ va'l-Gôyat fi Tamctd Allalı va'l­Mava'fz: Kur'an'a bir misiiierne veya onu taklit

26. El,al-Ma'ammaddesi. 27. İbn Halliki n, Vafay4t, C.l, 5.96; ai-Zahabf, S. 135-137.

İslami Araştınnalar Ci/t:3, Sayı: 1, Ocak 1989

etme şeklinde olduğu iddia edilen bu kitapta ilgili gerekli bilgilerden yukanda sözedilmiştir.

4. Rasa'il Abf'/-t.Aiô' al-Ma'am: Abu'l­Ala'oın dost ve yakınlarına yazdığı, çeşitli konular üzerindeki görüşlerini ihtiva eden bu eser, 1898'de Prof.D.SMargoliouth tarafından İngilizceye çevirilmiştir. Abfi'l-Aia', bu mektuplarmda çok süslü ve seeili bir dil kullan011ş, atasözlerine . oldukça fazla yer vermiştir.

5. Risôlat ai-Gufran: Ali b. Mansfi.r al-Halabi (İbn al-Karih) adlı çağdaş bir şair ve yazarın mek­tubuna cevap olarak yazıl011ş bir eserdir. Abu'l­'Ala'nın dini ve felsefi düşüncelerini daha iyi bir şekilde açığa vurduğu için, bu eser üzerinde, bazı iktihaslar yaparak, ayrıntılı bir biçimde durmayı uygun bulduk. ·

Abfı'l-'Ala', ayrıca, kendisinden önceki bazı ş~lerin divanlarıoa şerhler de yazmıştır. al­Mutanabbi'nin divanını şerh eden "Mu'ci Ahmad", onun divanının dışmda kalan şiirlerini açıklayan "al-Lami al-'Azizi", Abfi Tammam'ın divanının bir şerhi olan "Zikra Habfb" ve al-Buhturi'nin divanın şerhi olan "'Abas al-Valfd" gibi kitapları., şerh

türundeki eserlerine örnek olarak verilebilir (27).

Risalat al-Gufran'daki Temel Fikirler

Risalat al-Gufran, Arap edebiyatında daha önce benzeri olmayan bir eser niteliğini taşımsaı sebebiyle büyük önem arzeden bir eserdir. Eserin ilk bölümü, Cennet ve Cehenneme hayali bir seyahatin oralarda olup bitenlerin tasvirinden ibarettir. Risalat al-Gufran'm aynı türünde bir eser olan ve yaklaşık üç asır sonra ortaya çıkan İlalıf Komedya'nın yazarı Dante Alighieri'yi etkilediği bazı araştırmacılar tarafından ileri sürülmektedir. Gerçekten de iki kitap mukayese edildiğinde bazı benzer özellikler göze çarpmaktadır. İki eserde de seyahat eden kişi, ince ruhlu, yüksek seciyeli, şair ·kimselerdir. İki eserde de, bu dünyadan göç eden kimselerle millakatlar mevcut olup bunlar dramatik bir şekilde arzedilmişlerdir. Ancak Dante'nin eseri, tasvirlerde daha detaylı olup, Cennet, Cehen­nem ve Arasat bölümleri, ke.Sin çizgilerle birbirin­den ayrılınıştır. İki ·eserin diğer ortak bir yönü ise, ikisinin de yaşadıklan devrio olayiarına işaret et­meleridir.

Page 6: A 'ALA' A •• e .. .. BAZI DUŞUNCELERisamveri.org/pdfdrg/D00064/1989_1/1989_1_CEYLANY.pdfai-Ma'arri, h.363/M. 973 yılında, Halep'e otuz kilometre uzaklıkta bulunan Ma'arrat

Al-Ma'arri O'zerine Bazı Düiiin_celer/Dr.Yasin CEYLAN

Bu benzerlildere rağmen, Dante gerçekten AbU'l-'Ala'd~ etkilenmiş midir? Bu soruya kesin olarak cevap verebilmek mümkün değildir. Bir İtalyan olan Dante, Arap dilinde ya.zılınış Risôlat al-Gufrôn'dan nasıl istifade etmiştir? Bu istifade iki şekilde mümkün olabilir: Ya AbU'l-'Ala'nın eseri, Latinceye tercüme edilmişti, ya da Dante Arapça bilmekteydi. Aslında Abu'l-'Ala'nın yaşadığı devir­de ve daha sonraları, bilhassa İspanya'da İbn Rüşd'ün önderliğindeki felsefe hareketleri dev­rinde birçok Arapça eser Latinceye ve diğer Av­rupa dillerine çevirilmiştir. Ancak Risôlat al­Gufran'm da çevrildiğine dair, elimizde bir karut.ımız yoktur.

Diğer taraftan, otuzbeş yaşmda ilôlıf Konıedya'yı kaleme alan Dante, gerçekten Arapça biliyor muydu? Biliyorduysa, Risôlat al-Gufrôn gibi edebi bir dille yazılmış bir kitabı okuyacak seviyede miydi? Bunu da ortaya çıkartmak pek kolay değildir. Gerçi Dante, eserinde, İbn Sina, İbn Rüşd gibi filozoflardan bahsetmekle, İslam alemin­den habersiz olmadığını ima etmektedir, (28) ancak bu durum, yukarıdaki iddiayı kanıtlamaya yetmez.

Bu gerçekler karşısında, ilerideki ar~tırma­larda iddia aydınlığa kavuşuncaya kadar, iki arasındıiki benzerliklerde tesadüf faktörünü de gözönünde bulundurmak yerinde olur.

Risôlat a/-Gufran, All b. Mansur adında ve İbo Karih lakabıyla bilinen al-Ma'arri ile çağdaş bir şair ve yazann mektubuna karşı verilen bir cevaptır. İbn al-Karih, risalesinde yaşının iler­lediğinden, bu sebeple bazı dünyevi güçlüklerle karşılaştığmdan, hanımı vefat ettiği için tekrar ev­lenmeyi düşündüğünden bahseder. Ayrıca, zındık diye tanımladığı bazı kimselerin isimlerini verir. İbn al-Karih, risalesinde gayet edebi bir dil kullanarak geniş bilgisini kanıtlamaya çalışır.

Abu'l-'Ala', Risôlat al-Gufrôn'da İbn al­Karih'a, ikinci bölümde cevap verir. İlk bölümde, İbn ai-Karih'~ sitayişkar vasıflarla överek Cennet ve Cehennem'de hayali bir geziye çıkartır. Bu gezide daha önceki büyük arap şairleriyle karşı­laşır. Hem İbn ai-Karih'i bu şairlerle konuşturur, bem de bu şairleri birbirleriyle. yüzyüze getirir. Bu arada, onlar tarfından söylenmiş şiirleri nakleder.

28. Dante Aligbieri, İlahi Komedya, S.17. 29. JUsalat al-Gufran, S. ıs. 30. Aynı eser, S. 31. 31. Aynıeser,S.17.

t ~·- - :---··-.

47

İkinci bölümde, İbn al-Karih'a cevap verirken, zendeka ve bazı sapık mezhepler üzerinde uzunca durur. Bazı şahısların zındıklığı hususunda İbn al-Karih ile mutabakata varırken, bazılarının ise mağfirete ereceklerini ümit eder.

Abu'l-'Ala', bu eserinde fasih bir dil kul­lanarak İbn al- IÇarib' geniş bilgisin~ Cahiliye devri şürine nüfuzu·nu, itikadi konulara vukufunu ispata çalışır.

Şim~ iki bölümden oluşan bu eseri, daha etraflıca inceleyelim.

Risalatal-Gufrin'm Ilk Bölümü ve Cennet Cehennem Tasviri

Abu'l-'Ata, Cenneti tasvir ed.erken, hem Kur'an'da geçen ayetlerden istifade eder, bem de Cahiliye devrinde mevcut olan bazı kavramları kul­lanır. Mesela çok leziz meyveler veren, Doğudan Batıya kadar gölgesi uzanan, "Zat-ı Anvat" ağacından bahseder. Cahiliye devri Araplarında böyle bir nosyonun olduğunu ve nitekim Hz. Muhammed'e: "Onların zat-ı anvat'ı gibi bize de böyle bir ağaç yap" diye talep.te bulunduklarını söyler. Cahiliye de~ne ait bir şiiri de ayrıca nakl eder:

"Bizim için düşmanlarımıza karşı o Güçlü Yaratıcı yerer; nasıl ki zat-ı anvat'ı da O'na havale etmişiz" (29). :

Cennetteki nehirleri tasvir ederken şöyle der:

"Allah'a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen Cennef şöyledir: Orada temiz su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları var~. Onlara orada her· türlü ürün ve Rablerinden mağfıretvardır."Muhammed:ı5. (30)

Cennetteki içkiyi tavsif ede~keo de 'Alkama'nin şu beytini nakleder:

(.. J.Jj ) )' ~ .b.11: '1 J lJLo ~.) jı '1 J t_1..La.l1 ._;.;:.;

"Baş ağrısını giderirve sertliği i çene zarar ver­mez; ondan baş dönmesi de olmaz" (31).

. .. ..... ·- -:,-....... .... - ··- : -··· ·-·· ... -.

Page 7: A 'ALA' A •• e .. .. BAZI DUŞUNCELERisamveri.org/pdfdrg/D00064/1989_1/1989_1_CEYLANY.pdfai-Ma'arri, h.363/M. 973 yılında, Halep'e otuz kilometre uzaklıkta bulunan Ma'arrat

48

Zubayr be Karşılaşma

Cennette dolaşan ibn al-Karih, yanyana iki saray görür ve bunların kimlere ait olduklannı merak eder ve onlara yaklaşınca birinin üzerinde şöyle yazıldığını görür: "Bu saray Zuhayr b.Abi Sulma'ya aittir." Daha sonra diğerinin de 'Abid b. Abras al- Asadı.,ye ait olduğunu farkeder. İkisinin de Cahiliye devrinde ölmüş olduklarını . hatır­layarak, bunların nasıl Cennete girdiklerini merak eder. Ayrıca Zuhayr'in dalından yeni kopartılmış bir çiçek gibi genç ve zinde görünümü karşısında onun aşağldaki şiirini batırlar ve bu şiiri söyleyenin sanki o olmadığını düşünür.

• ' <"". (~-:.!..1! 41 '1 ~ '1 )>" ..::...;li ~ ·:.:-J ö\).1 ...A::)\Sv ~

"Hayatın zorluklarından bıktpn, kim seksen yıl yaşarsa, gerçekten de usanır" (32).

İbn al-Karih; daha sonra kendisin! tutama­yarak ona: "İnsanların başıboş .dolaşıp iyi arneller işlemediği fetret devrinde yaşamana rağmen nasıl oldu da affedildin?" diye sorar. Zuhayr şöyle

cevap verir: "Benim nefsim batıldan nefret ederdi ve affedici bir bükfundara rast geldim. Allah'a inanıyordum ve rüyamda gökten bir ip indiğini gördüm. Yeryüzünde yaşayanlardan O'nun ipine sarılan herkesin kurtulduğunu farkettim. Bunun Allah tarafından olduğunu biliyordum. Çocuk­lanma ölüm.anımda şöyle vasiyet ettim: "Kim çıkar, sizi Allah'a kulluğa davet ederse ona itaat edin. Eğer ben Hz.Muhammed'e yetişseydim, ona ilk in­ananlardan olurdum. Her tarafta cahiliye hayatı ve sefahat sürerken, onlara sonu m.im ile biten şu şiiri okudum:

~ ~1 ~ 4 ~ ~~ j lı ..UI .)...;.(; ')Ü

. . 1--· ı L..:l-1 1 r-4 ı.r-< J ...,.. r r-

"Kalbinizde olan şeyler~ saklı kalsın diye Allah'tan gizlemeyin. Ne kadar saklansa da Allah onu bilir; ya ertelenir, bir kitaba yazılır ve hesap günü bekletilir, ya da hemen ele alınır ve cezası verilir" (33).

lbn al-Karib'in Hz.Fatına'ya Sı~anmasa

İbn al-Karih, kevser havuzuna yaklaşır ve oradan susuzilığa deva olan yudumları içer. Bu sırada kafirlerin de o sudan içmek için çabaladıklarını, ancak zebanilerin bunu önlemek

32. Aynı eser, 5.66. 33. rusaıaı ai-Guftan, S. 67.

İsliimi Araştinnalar Cilt:3. Savı:l, Ocak 1989

için ateşten sopalarla onları dövdüklerini görür. Bu kafirler, el-ayak ve yüzleri yanıklar içinde, çığlıklar atarak suyu içmeden geri dönerler. Sonra . İbn al-Karih, seçkinler topluluğuna uğrar ve der ki: "Ben fani dünyada iken, her yazdığım kitabın sonuna, 'peygamberlerin sonuncusu olan Hz. MUhammed' e ve onun seçkin aile efradı.na salat ve selam olsun' diye yazardım.Bunun üzerine oradakiler "Peki senin için ne yapabiliriz?" diye sorarlar. İbn al-Karih, böyle bir ifadenin saygı ve iyiliğe bir vesile olabileceğini düşünür. Ayrıca öğrendiğine göre Hz.Fatına Cennettedir ve büyük mahkemeye tanıklık yapan babasının hatırını sor­mak için dünyamızdaki zaman ölçüsüyle yirm.idört. saat olan sürelerle ortaya çıkmaktadır. Yın e öyle bir amaç için dışarı çıktığında, İbn al-Kari.h oradakilerden durumunun kendisine arzedil­mesini rica eder. Onlar da, bunu kabul ederler.

Bir müddet sonra Hz.Fatma'nın babasını

ziyaret zamanı gelince anonsların yapıldığını,

herkesin başlannı yere eğdiklerini, bu arada Abu Talib ailesinden. içki içmemiş ve kötül~ yap­mamış bir grubun onu yolda karşılad.ıklannı görür. Hz.Fatma, onları farkedince, onlara sorun­lannın ne olduğunu sorar. Onlar da, hayat­Iarından memnun olduklarını, Cennet ehlinin ken­dilerine verdikleri hediyelere çok sevindiklerini ifade ederler. Kendilerinin ayrıca ilahi bir sözden dolayı beklemekte olduklarını ve Cennete girmek için acele etmediklerini söylerler: "Yaptıklarına karşılık katımızdan kendileri için iyi şeyler

yazılmış olanlar işte onlar, Cehennemden uzak tutulanlardır. Cehennemin uğultusunu duymazlar. Canlarının istediği şeyler içinde temelli kalırlar. En büyük korku bile onları üzmez. ·Kendilerini melekler "Size söz verilen gün işte bugündür." (En­biya:lOl-3) diye karşılarlar."

Bunlar arasında Husayn'in oğlu Ali ile, onun Muhanımad ve Zayd adındaki iki oğlunun da orada bulunduklannı, Hz.Fatma'nın yanında başka bir kadının göründüğünü, bu kadının Hz.Muhammed'in eşi Havaylid'in kızı, Hz.Ha­tice olduğunu farkeder. Ayrıca yine Hz.Fatma' nın bir yanında, nurdan yapıl~ş atların sır­tında, Hz.Muhammed'in küçük yaşta ölen oğuUan Abd Allah, Kasım, Tayyib, Tahir ve İbrahim'i müşahede eder. İbn al-Karih'in kendilerinden

Page 8: A 'ALA' A •• e .. .. BAZI DUŞUNCELERisamveri.org/pdfdrg/D00064/1989_1/1989_1_CEYLANY.pdfai-Ma'arri, h.363/M. 973 yılında, Halep'e otuz kilometre uzaklıkta bulunan Ma'arrat

Al-Ma'ani Üzerine Bazı Düşünceler/Dr. Yasin CEYLAN

başka aracı olmalarını pea ettiği kişiler, onun sorununu Hz.Fatma'ya iletirler. Ona, İbn al­Karilı'in kendi dostlarmdan biri olduğunu,_ tövbe­sinin kabul edildiğini, ancak büy{ik mahkemenin korkularını yaşamak istemediğini ve bir an önce Cennete ulaşmak istediğini söylerler. Bunun üze­rine Hz.Fatma; kardeşi İbrahim'e "Şu adamla il­gilen." der ve ibraıum'in de onu terekesine aldığını ve biıieğinin kalabalığı yardığıru, kalabalık daha sık olunca onlar~ üstünden uçtuğunu ifade eder.

İbn al-Karilı, bu şekilde Hz.Fatma ve kardeşleriyle birlikte HzMuhammed'in huzuruna çıkar. Hz.Peygamber, bu yabancının kim olduğunu sorar. Hz.Fatma, bu kişiyi bir grup insanın ricası üzerine yanında getird.i.icıerini ve onun şefaat dileğini nakleder. Peygamber de amel defterine bakılmadaiı bir şey söyleyemeyeceğini ifade eder. Bunun üzerine "al-Divan al-A'zam"a (en büyük deftere) müracaat eelilir ve kendisine ait bölümün tövbe ile - mühürlendiğini görünce de Cennete gir­mesine iziİı verilir. Ancak, bıından sonra İbn al­Karih, bir sorunla karşı karşıya gelir. Sırat köprüsünden nasıl geçecektir? Köprüden geÇer­ken İbn al-Karih'in sağa sola yalpa ettiğini gören Hz.Fatma, ona yardımcı olmak üzere bir cariyeyi görevlendirir. Cariye ona ' yardımcı olmaya çalışırken, İbn al-Karih, cariyeye, dünyada söylen­miş bir şiirle şöyle hitap eder:

:.ı_,..:;; ?ü s r' .!ll.!-' :.ı ı -.:.....

"Benim hanımefendim, eğer durumum sizi çaresiz bırakıyorsa, beni sırtıruza alınız." .

Cariye beyitte geçen "zakffina"nin ne olduğunu sorar . . İbn al- KŞ-rih de bunun, bir insanın kollarını diğer bir insanın omuzlarına, göbeğini de sırtına koyarak taşınması anlamına geldiğini söyler ve bu kelimeyi biraz daha açıklam·ak için Kefertabii Cah­calıil'un şu şiirini nakleder:

J:_,..ü j ..Sı}' jl ,r-ı ..:,., .r' ...j> ..;.tı.ı Jl .)~ ..:...,:..L,

"Durumum öyl~ köti)ye gitti ki, geriye doğru sırt üstünde taşınır şekilde yürür gibi oldum."

Cariye, ne Cahcalıil adındaki şairi tanıdığını, ne de "zakffina" nın ne Ölduğunu bildiğini söyler ve İbn al~Karih'i karşı tarafa geçirir. Bunu müşahade eden Hz.Fatma, İbn-Karih'a, kendisine ihizmet etmek üzere bu cariyeyi hibe eder.

34. Risruat ai.Qu(tan, S. 1.56-163 ..

49

Abii'l-'Ala', bundan sonra İbn al-Karih'in Cennet kapısında nasıl karşılandığıru, Cennete gir­clikten sonra oradaki lüksü, güzellikleri ve fev­kalade durumlan tasvir eder (34).

j\bii'l-'Ala'nın Cennet ehli arasmda saydığı şair ve edipterin bazılan şunlardır: Sibavayh, al­Kisa'~ al-A'şa, 'Ubayd b.Abras, al-Nabiga alCa'dl, al-Nabiga al-ZubyW, Labld b. Rabl'a, Hassan ibn sabit.

İbn ai-Karih'in Cehennemde İblis ve B~şşar İle Görüşmesi

İbn al-Karih, Cennetteki gezi.sinden sonra Cehennemİ görmeyi merak eder. Karşısında.İblis'i, zincirler ve demir pırangalar içersinde görür. Ona, Allah'a karşı geldiği ve Allah'ın kullarını yoldan çıkardığı için lanet okl).r. İblis, kim olduğunu sorun­ca, İbn al-Karih, Halepli olduğunu, mesleğinin şiir yazmak olduğunu ve şiir sayesinde sultaniara yaklaşabildiğini söyler. İblis, bunun çok kötü .bir meslek olduğunu, ancak ayakta durabilecek kadar bir gelir sağlayabildiğini, ailenin ihtiyaçlarını tam karşılayamadığıru söyler. AyrıÇa bu m~sleğin; riSkli bir uğraş olduğunu, çoğu şairin bu yüzden·. helak · olduğunu ve eğer İbn al- Karih'in kendisi kur-tulabiimiş ise onu kutladığını ifade eder. .,

Bundan sonra İblis, İbn al-Karih'e, bir ricası olduğunu söyler. Ancak İbn al-Karih, hiç bir surette kendisine yardımcı olamayacağını bildirU: ve buna delil olarak şu aye~ okur: "Cehennemlikler Cennettekilere "Bize biraz su veya Allahın size verdiği nzıktan gönderin" diy~ seslenirler, onlar da "Doğrusu Allah dinlerini alay' ve eğlenceye alan, dünya hayatına aldanan inkarcılara iki.sini de haram kılmıştır" derler. A'raf; 51-2)

Bunun üzerine İbli_s, kendisinin sadece bir konuda bitgi iStediğini belirterek şöyle der: "içki dünyada haramken, ahirette helal edildiğine göre, acaba dünyada haram olan . Lut kavminin işlediği fıili Cennet ehli şimdi burada yapabiliyor mu?" Bu soru karşısında İbn al-Karih, ızdırap içersinde olan bir kimsenin nasıl vakit bulup da başka şeylerle meşgul alabildiğine şaşar ve İblis'e: "Allah'm şu sözünü hiç duymadm mı?" diye sorar: "Onlara · orada 'tertemiz eşler vardır ve orada temelli kalırlar." (Bakara:25.)

Daha sonra tbli.s, Başşar b. . Burd'un dur~unu sorar ve ·aşağıdaki övgü dolu sözler.den

\ --- -~---.. . . . .. - _, • # ·- . -....- · ·. :·- -;- · - .. · ·- ·

Page 9: A 'ALA' A •• e .. .. BAZI DUŞUNCELERisamveri.org/pdfdrg/D00064/1989_1/1989_1_CEYLANY.pdfai-Ma'arri, h.363/M. 973 yılında, Halep'e otuz kilometre uzaklıkta bulunan Ma'arrat

50

dolayı, kendisinin yanında Başşar'm özel bir yeri olduğunu bildirir:

;~_;.'Jı ~ ~ ~~ iJi r~' .y J..ail ~~

}:JI ~ ~ 'J ~IJ i.;J. i.)jJ ·~ }:JI

"İblis, babanız Adem'den dciha üstündür. Bunu bilesiniz ey ş~rirler topluluğu!

Onun aslı ateştir, Adem ise topraktandır.

Toprak, ateşin ulaştığı yüksekliğe ulaşamaz."

İblis, bu sözün doğru olmasm.a rağmen, bunu söyleyellin azapta olduğunu söyler. Bu şekilde

konuşmasma devam ederken, başma gelen felaket­leri görmemek için gözlerini elleriyle kapatmaya çalışan ve ancak zebaniler tarafından zorla gözleri açtırılan bir adam ortaya çıkar. Daha sonra İbn al­Karih, bu adamın Başşar b.Burd olduğunu anlar. Dünyada iken ama olan bu kişiye, ahirette, ken­disine verilen cezayı görebilmesi için bir çift gözün verildiğini de görür.

İbn al-Karih, bunun· üzerine kendisini tutamaz ve şöyle sorar: "Ey Mu'az'm babası, sen sözü güzel söyledin, ama inancında hata ettin. Dünyada iken senin bazı sözlerini okur, sana sempati duyardım. Senin. tövbenin de kabul edilmesini ümit ederim." Başşar, bu sözlerin karşısında, . "Behey adam, beni batıl inançlarmla meşgul etme. Benim sana ayıracak vaktiiii yoktur." der (35).

Abu'l-'Ala'run Cehennem ehli olarak Lahayyül ettiği bazı şairterin isimleri şöyledir: İmri' al-Kays, 'Antara al-'Absi, 'Alkama b. 'Abda, 'Amr b. Kulsum, :Tarafa b. al-'Abd, Avs b. Hacar, al­Ahtal al-Taglibi', Şanfara, Ta'abbata Şarran.

35. Risalat ai-Gufr.\n, S. 219-225. 36. Aynı eser, S. 352-353. 37. · Risalat ai-Gufran, S. 351.

İsliJmiAraşhnna/ar Cilt:3, Sayı:J, Ocak 1989

Abô.'l-'Ala'nın Zmdıklık Konusundaki Görüşleri

Abu'l-'Ala, ilhad ve sapıklığın insanoWunda · eskiden beri var olduğunu ve bunun sebeplerini yine insanın fıtratmda aramak gerektiğini ifade eder. AbU'l-'Ala, zındıklığm İslam .aleminde nasıl doğup yayıldığma da işaret eder. Eski Arap gelen~kleri ve inançlarmm egemen olduğu İslam öncesi Araplarda, İslamm ortaya çıkışından sonra _ bir inanç krizi ortaya çıknıış, balkm bir kısmı İslam'a girerken, diğer bir kısmı da, eski inançlarmı korumuşlardır. AbU'l-'Ala, · inanmış gibi görünüp, aslında inanmayan bir çok Kureyş ileri gelenlerinin varlığından bahseder. İslam'a girenler çoğalıp smırlan genişleyince, eski filozofların, tabipierin ve mantık bilginlerinin fel­sefeleriyle karşı karşıya geldiler. Müslüman halkın bazıları, bundan etkilenip saf islam inançlanndan uzaklaştılar (36).

Abü'l-'Ala', bazen mü'ınin ye zahit kılığında görünenlerin, aslında kalplerinin ilhad ile bürün­müş olduğunu ve buna mal ve makama ulaşmak için tevessül ettiklerini belirtir (37).

Zmdıklığm fokahaya göre dinden çıkınaktan daha ağır bit suç olduğunu, çünkü mürtedin tekrar dine dönüşünün kabul edildiğini, ancak zındık ölümden korktuğu için dini kabul ederse buna itibar edilemeyeceğini ifade eder (38).

Abu'l-'Ala', her dinde bir takım sapıkların bulunduğunu, bunların inanan kimseler ile uyum içersinde görünmelerine rağmen, iç dünyalanrun farklı olduğunu belirtir. Abu'l-'Ala', zmdıklarm peygamberlere ve ilahi' kitaplara da inan­madıklarmı, bunlara dehriye de denildiğini aynca ifade eder (39).

38. Aynı eser, 5:362. . 39. Aynı eser, S. 362. Yazar, "dahr" kelimesi üzerine uzun a~ıklanıalar getirir ve Kur'~n-ı Kerim'den bazı ayetlere de başvurur. Bu

arada bazı bilginierin zamanı felekin hareketi olarak (Aristotales'in tarifi de böyledir) tarifini kabul etmez. Bunun, aslı olmayan bir söi oldugunu ifade' eder. Öte yandan Sibavayh'in, zamanı, gece ve gündüzün geçmesi şeklinde tanımlamasını da nakleder. Ancak, kendisinin de bir tarife vardıgını ve daha önceki bilginlerde böyle bir görüşe rastlamadıgını söyler. AbOI·'Ala'nın tarifi şöyledir:

; ..!. 1<. ı o. .,, . ~ 'J ..,;... ''-> l:ı S'~ .:ıQı .u .!il :ı j .... .;ı~ • .ılı ~ . ~ L· • • ..,;... ~,.;. i•ı ~....;. .:ıı... .ı, •r.._:; V ~ IJ Ü.. rJ . J ·" _, " . \..."' - ..r-- 1,;) J' \,;J J

"Zaman, en küçük parçasının tüm kavranan şeyleri kapsadıgı bir nesnedir. Bu noktada zaman, mekandan farklıdır. Çünkü mekanın küçük bir parçası bir şeyi kapsayamaz" (5.359). AbQ'l·'AI~'. bu tarifini biraz daha detaylı açıklamadıgt için, bunun tam degerlendirmesini yapmak zor almakla birlikte, onun bu tarine modı;m izafıyet teorisine yaldaşmş oldu~ setilebilir. Çünkü küçük bit parçasının tüm şeyleri kapsaması demek, belli bir zaman dilimi içersinde az veya çok hadiselerin sıpbildigiıie işaret etmek demek olup, bu da Einstein'ın "izafet teorisi"nin esasını teşkil eden zaman mefhumunun esnekJigi kavranuna yaklaşmak-tadır. . ·

Page 10: A 'ALA' A •• e .. .. BAZI DUŞUNCELERisamveri.org/pdfdrg/D00064/1989_1/1989_1_CEYLANY.pdfai-Ma'arri, h.363/M. 973 yılında, Halep'e otuz kilometre uzaklıkta bulunan Ma'arrat

Al-Ma'arri Üzerine Bazz Düşünceler/Dr. Yasin CEYLAN

~ii'l 'Ala', zındıklık konusu.n'u işlerken, bazı ihtilaflı isimler üzerinde durur ve bunların zındık olup olmadıklan hususunda · daha toleranslı bir yaklaşımda buliınur. Mesela K.ur'an'a nazire yazmış olan . meşhur şair al-Mutanabbi'nin aşağıdaki şürlerini naklederek, onun inanç sahibi olduğu kanaatini belirtir:

"Y aratıcısımn, kendi hakkında bir hükmü ol­mayan hiç bir inanan yoktur. Allah'ın kudretine bak ki, kendi halkını ceZalandırır ve · bir kavmi inançlarmda doğrulamaz" ( 40).

Abii'l-'Ala', Abii Nuvas ve Başşar hakkıncİa ihtilaflar olduğunu belirtir ve ona göre Abii Nuvas, inanç yönünden kendi zamanındakilerden farklıdır (41). Başşar'm ise, zındıklık fikirlerini başkasından aldığı kanaatindedir. Ancak Başşar'm · kitaplardan birinin· içinden şöyle bir notuıi çıktığını kaydeder: "Haşimi soyundan gelen fılan şahsı hicvetmek istedim. Ama onun Peygam­bere olan yakınlığından dolayı, sonradan bu fıkir­denvazgeçtim" (42).

Abi'ı'l-Ala', Başşar ile Sibavayh · arasmda geçen bazı hadiseleri de nakleder: Başşar, bir gün aralarında bir ispiyoncunun olup olmadığını sorar. "'!ok" cevabını alınca, şu bejiti söyler:

"Ey Umayya oğulları, uykunuzdan uyanın. Artık Halife, Daviid'un oğlu Ya'kub'dur. Halife artık mevcut değil, ~nu ney i:le ud arasında arayın" (43).

Söylentiye göre, buna tanık olanlardan Sibavayh, bu sözü Ya'kub'a ulaştırmıştır. Ancak Abi'ı'l-'Ala', Sibavayh'in böyle aşağılık bir şeyi yap-

40. Risalat aJ.Guf~n. S. 351. 41. Aynı eser, S. 352. 42. Aynı eser, S. 363.

mayacak kadar seciyeli bir insan olduğu kanaatin­dedir ( 44). Başşar ile Sibavayh arasında dil konusunda bazı ihtilalların ·olduğunu kaydeden Abii'l-'Ala', bunlara bazı örnekler verir. Biz, bun­lardan birini nakledelim. Başşar, bir şürinde:

..h;~ j1 j ~~ .;..._,! lll!..! t"f.-. ._? 'ijJI ...,l>-

"Ceylanlara benden selam olsun. Yeşil,

çiçekli gölg~lerde onlarla vakit geçirdiğim süreee" (45).

Sibavayh, Araplarm " \';Jı " şeklinde bir kelimeyi kullanmadıklarını iddia edince Başşar, . Arapça'da kullanılan " _,<.:.,Jı , 'A L" (46) örnek­lerini verir.Başşar'm Sibovayh'i bu davranışı

karşısında hicv etmekle tehdit ettiğini, Sibavayh'in de arayı düzeltmek iç4ı Başşar'm bazı şürlerini dil alanında delil olarak kullandığım belirtir. Bu şekilde ~llanılan ·bir ~eyit şudur:

. "Her akıllı olan öğüt vermez, her öğüt veren de akıllı değildir."

Sibavayh'in, bu beytin ikinci yansını isim zik­retmeden iktihas ettiğini; ancak bazı kimselerin bu beytin Abii'l-Asvad al- Du' ali'ye ait olduğunu san­dıklarnil kaydeder ( 47).

Bu ve buna benzer ilitilaftan ·nakleden Abi'ı'l­'Ala', Başşar'ıri: cehennem ehli olduğuna hükme­demeyeceğini, ancak birinci bölümde onu Ceh~n­nemde göstermekle' sadece meseleyi Allah'ın

iradesine bırakmak istediğini ve Allah'ın affedici ve bağışlayıcı olc;iuğunu söyler ( 48).

Abi'ı'l-'Ala', kendi zamanında, her türlü din aleyhtan faaliye~ mevcut olduğunu ve işledikleri kötülüğün Cahiliye devri Araplarının işledi~ günahlardan daha büyük olduğunu ileri sürer. Çünkü Cahiliye devri Arapları, felsefi düşüneeye meyletmişler ve sadece peygamberlik mües­sesesini kabul etmemişlerdir. · Ancak, kendi

43. Şiirde geçen Ya'kub b. Dlivild, Abbasi halifelerinden Mahdi'n in veziridir. 44. Risalat al-Gufr.in, S. 364. 45. Aynı eser, ayni sayfa. 46. "Ba§aka": Haf'ıf süratli, "Camaza": Hızlı k~, yürüyen. 47. Risalat al-Gfır.iıı, S: 365. 48. Risalat al-Gufr.iıı, S: 366.

t -.-- _, ____ .. 1 .

. ... ... ······-":-....._-···:.-- ~ ....... -~_- · .... -·

Page 11: A 'ALA' A •• e .. .. BAZI DUŞUNCELERisamveri.org/pdfdrg/D00064/1989_1/1989_1_CEYLANY.pdfai-Ma'arri, h.363/M. 973 yılında, Halep'e otuz kilometre uzaklıkta bulunan Ma'arrat

52

yaşadığı devirde, insanların ilahlık iddiasında bulunduklarını iddia eder ( 49).

Abu'l-'Ala', bir dine bağlanmanın insan yaratılışında mevcut olduğunu, insanın daha küçük yaşlarda büyüklecin telkinlerinin etkisi altında

kaldığını ve bu etkinin kişinin hı;ıyatı boyunca devam ettiğini belirtir. Camilerde veya killsderde ibadet edenlerin . bu inanç ve alışkanlıkl~ ataianndan ·aldıklarını ve bunları alırken hangisi doğru hangisi yanlış herhangi bir incelemeye tabi tutmadıklarını söyler. Bu sebeple meçusi ailede büyüyen bir çocuk, mecusi olur, yıldıza tapan bir ailede yetişen bir çOcuk da, büyünce yıldıza tapar. Ancak akıl rehber yapıldığında taklit tuzağından kurtulmak mümkün olabilir. Fakat aklın hüküm­lerine sabırla uyabilen v.e onu benimseyebilen ise oldukça azdır (50).

Abu'l-'Ala', eski fılozoflann kitaplarını

okuyup, yarım yamalak bilgilerle geçinen kimseleri de şöyle tasvir eder:

"Bazen, eski filozofları okuyup onların yolunu takip edenlerle karşılaşınz. Bunların, kötij şeyleri iyi göstermeye çalıştıklarını, akıllannca yeni şeyler icat etmeye uğraştıklarını görürüz. Bu kiŞiler,

alçakça bir fiili güçleri yettiği zaman heinen işler­ler, ortada yapılacak bir görev varsa, onu da bir tarafa iterler. Sanki tüm dünya onları ihtiyaç içerisinde aramaktadır. Eğer kendilerine bir emanet verilmişse, buna ihanet ederler. Şahitlik için çağırılsalar, yalan söylerler. Bir hastaya bir reçete yazacak olsalar, yazdıkları reçete hastayı öldürür mü, diriltir mi, bunu pek düşünmezler. Çünkü onların peşinde oldu~arı tek şey, sadece para kazanmaktır. Bununla birlikte, - erdemli, filoiofkimseler olduklannı iddia ederler (51).

Abu'l-'Ala', daha sonra imamiye, Mu'tezile, -.Eş'ariye, Şi'a pıezhepleri üzerindeki görüşlerini

ortaya koyar. Eş'ariyi eliştirisi (52) hariç, diğer mczhepİer konusundaki düşünceler~ ehl- i s~et anlayışına uygundur.

49. Aynı eser, S. 374-375. 50. Aynı eser, S. 403-404. 51. rusaıat al-Gufran, S. 404. 52. Aynı eser. S. 406. 53. K.§be'yi kasıeımekıedir. 54. al·Zahabi, S. 131. 55. a.e., s. 131. 56. a.e., s. 131.

İsiilmi Araştınna/ar Ci/t:3, Sayı: ı, Ocak 1989

Abu'I-'Al'a'nın Bazı Tenkitlere Sebep Olan Şürlerinden Seçmeler ·

\.Al )1 .j' }-.ı~ c! h ~1_?1 jı ~ )/" 'Jı JW

!.Al) j y _r.; r-4-' )Jf

!.Al;> h e:ı".rJ~ :J Jl.r

..s-Y öl;p' ~w. r.w o\;1 ,?J J~J JW

~ )~' Jı ~ l.J

·~ Jl f.""<.:ıı ci) bl

"Tevratın sahibi Musa çıkıverdi ve ona güvenenleri zarara uğrattı.

Ona inananlar, bu ona gelen bir vahiydir, diğerleri ise kendi icadıdır, dediler.

Üstlerinde şarabın içildiği bir evin (53) · taşlarını ziyaretine ne dersin?

Hikmet sahibi aklına başvurursa, sonunda dinleri küçüınseyip onları alaya alır" (54).

ı .. <... .:ıı ~~ .:ı~ ~ . ~u... t:.. ~~ .)ll . \.:..w· J - ~ • """' ., J

"Gülüyoruz, ancak gülmemiz pek yersizdir. Aslında bu·dünya sakinlerinin ağlaması gerekir.

Günler bizi bir daha kalıp tutmayan bir şişe kırıP. dağıttı" (55).

"Hanifler şaşırdı, Nasraniler doğruyu

bulamadı. Y anudiler şaşkın, Mecusi yolunu kaybetmiş.

Yeryüzündeki iki kişiden birinin aklı var dini yok. Diğerinin dini var aklı yok (56).

t: Jj J]b:. l:.l .ili \

.)l.) ")~ o.-....;..s. j

. ...,.,.. '..! i'%' l.i:.

"Eze~ bir tek yaratıcımız var dedin.iZ. Doğrudur, biz de öyle deriz.

Page 12: A 'ALA' A •• e .. .. BAZI DUŞUNCELERisamveri.org/pdfdrg/D00064/1989_1/1989_1_CEYLANY.pdfai-Ma'arri, h.363/M. 973 yılında, Halep'e otuz kilometre uzaklıkta bulunan Ma'arrat

'Al-Ma'arri Ozerine Bazı Düşünceler/Dr.Yasbı CEYLAN

Bir de O'na "zamansız, mekaiısız" dedi.ni7:. O zaman bunun kapalı bir söz olduğunu çla söyleyiniz.

Ondan anlaşılan, aklınızın olma_?ığıdır (57).

"Din, küfür, dilden dile gelen haberler. Bir de gökten inen Furkan, Tevrat ve İncil.

Her nesilde din diye inanılan hurafeler ... Doğru yolu bulmuşmu tek bir nesil?" {58).

••. .ı..(j 't$.l: 1 :!.>J .,., ..... . ~ .

"Peygamberlerin sözlerini doğru sanma. Onlar, uydurdukları yalan sözlerdir.

İnsanlar mutlu bir yaşam sürdürürken, onlar akla sığmaz şeyler söyleyip huzuru bozdular" {Ş9).

. ' .. . .. . ~ · · .J ;:,; · .~ '-a.>-..;.

.,., J; - ;

~.;. ·.;. ~~~ ;,_; ~ ~· - ., - "" . -· ... ;

'Tevratı okuyan, onu kar sağlamak için yanında taşır, okuma sevgisinden değil.

Rum kadınlarını Araplara mübah kılan da peygamber kurallanndan başkası değil" {60).

;l::; ::i; j ..:..A4i G~ ı..

.ı.::ı .... li~·..; i...; ,:::. ., ..... ; . ., "

"Diyeti beşyüz altın olan bir kol, bir dinarın dörtte birini çalarsa kesilmekte,

Öyle bir çelişki ki, bize, bizi ateşten korusun diye susup O'na sığınmak düşmekte" {61).

..r'J .J.i, ~'::-! ~.,~' vwu

..r.;. J _,.j .:.:' ~ w ,;. ...:.J.!,I .....,.._.,JI ..:Ji ·,1; ..s-- '-"' .... .;

51. a.e., s. 131. 58. el, Zehebi, s. 131 59 a.e., s. 132. 60. a.e., s.l32.

.5J,. tr-~~ J' l.i..6 .M; ~~· l_:!t;;

..s~ .!ll,i,) j .:...:.s. 4: J ... ~ ..:-i; ~1$.1 ~ Iii

53

"İsa gelip ·Musa'nın kanununu kaldırdı. Muhammed ise beş vakit namazı getirdi.

Dediler ki, bundan sonra nebi gelmeyecek. İnsanJar, dünkü mü doğru yoksa yarınki mi diye şaşırdi.

Bu dünyada yaşadığın ı:nüddetçe, seni ya bir ay ya da güneş rahat bırakmaz.

Akla sığmayaru söylediğimde sesimi yüksel­tirim. Gerçeği söylemeye gelince suskunluğunu

sürdürürüm" {62).

..,.._! .=: • ..;X::. or. \ . .... ' ' . ~- ~ ... Y Jt.!: ~.~\

..:1ü · ~ .. ( :. ~· ::.: -~ ..:..: • .s ...; -· " - . - -.. .;

u; . ..-~ ~~'} ~\.A' .... ~'~

Yf ..i'J -~' .:.~ 'l: .: .;; .,>. ~.i ı - ,~;) ~ J_:, ~;:

~ .. ...-) :.: ._( ; ~ : ->' -J ,. " .. - , ,

"Akıl ve din hastası oldun, bana gelde doğru şeylerin haberini al,

Sudan çıman şeyleri acımasızca yeme, taze hayvan etini de yiyecek olarak i_steme.

A:melerin ak sütleri yavruları içindir, süslü püslü kadınlar için değil.

Yavruları' ile ayatanan kuşları gafil avlama; zulüm kötülüklerin en büyüğüdür .

Güzel kokulu bitkilerin çiçeklerini sabah erkenden toplayan arının balın~ dokunm.~,_.

Onu ne başkaları için hazırladı, ne de cömertlik içiıi tbpladı.

Bütün bunlardan· elimi etcğimi çektim, keşke saçiarım ağarmadan farkına varsaydım bunun" (63) .

SONUÇ

Abu'l-'Ala' al-Ma'arrl, üstün seviyede dile hakimiyeti ve şiir tekniklerine vukuf uyla, devrinin

61. Daha önce de bahsettigirniz gibi, bu bey; ı, al-Ma'arri ile fukahay1 birbirine düşürmüş, bazı ıarihçilere göre, onun Dagdat'llerkct­mesine sebep olmuştur.

62. el-Zehebi s. 132. 63. EI-Tuvayli, el-Ma'arri, s. 82.

t -.- -~---·

' .. - , . .. . ... ,. · -- -~-- ·- :.- -- ·-····-·

Page 13: A 'ALA' A •• e .. .. BAZI DUŞUNCELERisamveri.org/pdfdrg/D00064/1989_1/1989_1_CEYLANY.pdfai-Ma'arri, h.363/M. 973 yılında, Halep'e otuz kilometre uzaklıkta bulunan Ma'arrat

54

en büyük şairidir. Şürlerinde felsefi düşünce

hakimdir. Gençlik yıllaiuıda methiyeler yaz:o:uşsa da daha sonralan bundan vazgeçmiştir.

Gerek şiirl_e, gerekse nesirle ifade ettiği fel­sefi düşünceleri belli bir sisteme uygunluk arzet­mez. Fikirlerinde tutarsızlık ve çelişkiye rastlamak mümkündür.

BİBLIYOGRAFYA

lslômi Araştımıalar Cilt:3, Sayı:1, Ocak 1989

Hakkındaki ithamlara gelince, şairin Allah inancında pek şüpheye gerek görülmemektedir. Bazı şürlerinde ve al-FusQl . va'/- Giiyôt adlı eserinde Abll'l-'Ala'nın ilahi varlığa_ ve ilahi . kadere inandığı açıkça görüleb~. Ancak, ilahi vahye karşı bir takım kuşkulannın bulundğu bazı şürlerinden anlaşılmaktadır. Fikirlerindeki çelişkinin bir sebebi de, dine aylan düşen düşüncelerini açıkça söyleyemeyi§idir.

'Aişe 'Abd el-Rahmao Bint Şati',EM'/-'A/ô' el-Maanf, Kahire,1965.

Dante Alighiri, İlahi Komedi, Çev:Hamdi Varoğlu, Ankara, ts.

rbn el-Esir, 'İzz el-Din 'All, el-Kômi/ ft'/-Tônlı, IX C., Leiden, 1853-1870.

Ibn el-'lmad, 'Abd el-Hayy, Şezerôt ei-Zelıeb, VI C., Kahire, 1899.

Tbn Hallikao, Ahmed b. Muhammed, Vafayôt ei-A 'yôn, C.II, Kahire, lSa.

lbn Kesit, Ebu 1-Fida İsmail b. 'U mar, ei-Bidttye ve 1-Nilıôye, XIV C. Beyrut, 1966.

Ma'arri Ebu'l-'Ala' Ahmed b. 'Abd Allah, ei-Fusa/ wJ'l-Cayôtft TerncidAl/ah ve'l-Mevd'ız, Tahkik: M. Hasan Zenati, Kahire, 1938.

Divan Ebi 'Alô' el-Ma'arri el-MeşlıUr bi Zay' e/-Sakt, Beyrut, 1884.

el-Luziimuyyôt, Kalıire, 1891.

Risô/et ei-Oufrôn, Ta/ı/dk: 'Aişe 'Abdi e/-Ralıniôn B int Şôtı~ Kalıire 1950.

Nicholson R.A.,A Literery History of tlıe Ara bs. Cambridge, 1969. I. R. A. S. s. 637-720 (1900), s. 75-101, (1902),s.337-62.

Margoli~uth D.S., 17ıe Letters of Ebu'/-'A/ti' of Ma'ant ei-Nu'man, Oxford, 1898.

Philip llitti, History of tlıe Ai' abs, London, 1951.

Tu vay li Ahmed, Eba'l-'A/a' e/-Ma'anf, Tunus, 1982.

Zehebi Şems el-Din; Tôrilı el-lslôm, Margoliouth'un "The Letter of Abu'l-'Ala of Ma' arat el-Nu'man" adlı kitabın zeyli

islam Ansiklopedisi ( el-Ma'arri maddesi)

17ıe ~ncyclopedia of Islam ( el-Ma'arri maddesi).