2u31jj1 vÂkia sÛresİ2u31jj1 vÂkia sÛresİ mekke'de nâzil olmuştur. 96 âyet, 318 kelime,...
TRANSCRIPT
2U31JJ1 VÂKIA SÛRESİ
Mekke'de nâzil olmuştur. 96 âyet, 318 kelime, 1703 harften ibarettir. Adını ilk âyetinde geçen kelimeden alır.
Osman Radıyallâhû Anh'ın hilâfeti zamanında, Abdullah bin Mes'ud'un vefatını tekaddüm eden hastalığında, Osman Radıyallâhû Anh ziyaret ediyor ve soruyor; "Hastalığın şikâyetin nedir?" Cevaben; "Şikâyetim günâhlarımdır." Yine soruyor; "Bir ihtiyacın, istediğin nedir?" Cevap veriyor; "Benim istediğim, Rabbimin rahmetidir." Teklif ediyor; "Sana bir doktor getirelim mi?" Cevaben; "Doktor beni hasta etti" diyor. Sonra yine bir teklif yapıyor; "Sana bir ikramda bulunup maaş, ücret bağlayalım." Cevap olarak; "Benim ihtiyacım yoktur" demiş. Tekrar Osman Radıyallâhû Anh buyuruyor; "Senden sonra kızlarına kalır." Bu defa cevaben; "Kızo larıma Vâkı'a sûresini talim edip öğrettim. Her akşam bu sûreyi okuyorlar.
Ben Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem'den işittim. Her kim, her akşam Vâkıa Sûresini okumaya devam ederse, dünyada fakr-u zaruret görmeyecek."
İ1- ISj
116 • Tefsir Sohbetleri
Vâkı'a Kıyâmetin bir ismidir. Cenâb-ı Hak, Habibi Rasûl-û Ekrem SaNâNâhû Aleyhivesellem'e "Ey Habibim ümmetine bildir kıyâmetin ahvâlini. Kıyâmet koptuğu zaman,
f
2- İolS' j 4 J
Onun oluşunu yalanlayacak hiçbir kimse yoktur. Hak ve hakikattir muhakkak gelecek.
İ3- 4_*İİj İ* İlL-
O gün Allâh-û Teâlâ, adille düşmanlarını esfel-i sâfiline indirir. Evliyasını Âlâ-i İlliyin'e yükseltir.
4-
Şiddetli bir hareket olur, yer şiddetle sarsılır. Yerin içindeki, dışarıya çıkar.
5- L İj Jl*; Jl
• w * J Dağlar ufalıyor, parçalanıyor, atılmış pamuk gibi olur.
6- liLLa «.La d -J l İ
olur o dağlar, dağılıp toz duman haline gelir.i»
7- İLİJ L>- lj l
O gün insanlar üç sınıf olur.
8- İl JLoJl __J _» ?l la İligJLgJl _->L>t_ lİ
3-H1DI i L ^ İ S Sağ taraf ehli uğurlular, L2
Vâkıa Sûresi • 117
A> o ^
ne bahtiyardır onlar. I 'ye Cenâb-ı Hak'kın verdiği
nimet, ne kadar çok olur.
9- L^l û>
O ^
<^_LLl!l Diğerleri, amel defterleri sol ellerine verilen
sol taraf ehli, uğursuzluğa uğrayanlar. < l-L L lil c i ı '-^ ’ l Onların
hâli o gün ne fenadır.
Meymene; sağ kol, sağ taraf yâhut meymenet, yümnü bereket manâlarına gelir. Meş'eme de; sol kol, sol taraf yahut yümnün zıddı şeamet, uğursuzluk mânâlarına gelir.
İ10- d)jJLLUI d)j JLLİJIj
Hayrâta, hayırlı işlere sür'atle koşanlar. Peygamberler başta olmak üzere, tefsirin verdiği beyâna göre; Hicrette koşanlar, cennete koşanlardır. İmân ve itâatte koşanlar, cennete, Rıza-i İlâhiye sür'atle koşanlardır. Namazların devamına gayret edenler, cennet nimetlerine sür'atle koşanlardır. Günâhların tevbesine azimle gayret eden, İlâhi kabûle koşanlardır. Önde olanlar, onlar öncüdürler.
<L -11- d ^ j id l d lJ j l
İşte bunlar, en yüksek derecelere yaklaştırılanlardır.
Naîm cennetlerinde devamlı olur.
13- L j j V l
Çoğu önceki ümmetlerdendir.
118 • Tefsir Sohbetleri
14- <Xr7^'
Birazı da sonrakilerdendir.
Onlar, cennette altından örülmüş (inci, yakut ve zümrütlerle işlenmiş) tahtlar üzerindedir.
16- ( JjLiî a L^İP l^La
Karşılıklı olarak serirlerin üzerine yaslanırlar.
Yukarıda geçen âyetlerde; kıyâmet ve ahiret hayatının bir bölümü açıklanmaktadır. Buna göre ahirette insanlar üç sınıfa ayrılacaklardır. Bunların ikisi cennete, biri cehenneme girecektir. Cennete girecek olan sağcılar, amel defterleri sağından verilecek olan bahtiyar Mü'minler demektir. Solcular da kitapları sollarından verilen ve cehenneme girecek olan inkârcı ve günâhkâr kimselerdir. Cennete girecek olan öteki grubun adı da öncüler (sabıklar) dır. Bunlar inanç ve ameliyle hayır yarışında önde olanlardır. Âl- lâh'a en yakın, ruhi tekâmülde en ileri seviyeye ulaşan kimselerdir. Bunların en makbul zümreyi teşkil ettikleri, Kur'an-ı Kerim'de açıklanmıştır. Ayrıca İslâm'a ilk girenler için de aynı terim ler kullanılır. "Öncüler"in cennette dereceleri en yüksek kişiler olduklarınıve oradaki hayatlarını, geçen âyetler haber vermektedir.
Nj ^17- o 'jJ j r. İp ^ j i
Çevrelerinde hizmet etmek için hazır bekleyen, ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar. (Bunlar buluğdan önce vefat etmiş olan hıristiyanların evlatlarıdır. Bunlar inkâr, günâh yapmadığından
Vâkıa Sûresi • 119
cehenneme gitmiyor. Cennete gider, ameli olmadığından derecesi yok. Ehl-i cennete hizmet ederler.)
. i ' „ '18- ûyy* j - » J d j ' . j
Kaynağından doldurulmuş şaraplarla dolu destiler, ibrikler. Ve kadehlerle etraflarında dolaşır, hizmet ederler.
Nj ^19- <jj-îyu V j öj-P V
Cennetin nimetleri, meşrubatı dünyadakilere benzemiyor. Afiyet, huzur verir. Onların o şaraptan (sarhoş olup da) başları ağrımaz, akıllarına da halel gelmez.
20- J j^ 4 &
Onların beğendikleri meyvelerin her çeşidinden verilir.
C *' * * f i °t 0 Î'-' 21- Qj
Iştiha ettiği, istediği kuş etlerinden verilir.
Rivayete göre; Cennette insanın canı kuş eti isteyecek ve hemen istediği şekilde bir tabak içinde önünde hazır bulunacaktır. Ondan dilediği kadar yedikten sonra kuş yine eski haline dönüp uçacaktır.
22-
Z23- j^ i^ l^ jJ ü l J&bT
Onlar için cennette mükâfat olmak üzere (el dokunmamış sa- definde) saklı, bir inci gibi, siyah gözlü huriler de vardır.
0 J» X y ^
24- lj-jlS" Lqj
120 • Tefsir Sohbetleri
İşledikleri güzel amellerine mükâfat olmak üzere karşılık olarak verilir.
'i x 0 x x x25- Lo.Jİİj Sfj Ij-iJ Sİ
O yU -L j J Cennette işitmezler. Dünya sohbeti gibi gıybet yok.
Orada boş bir söz ve günâha sokan bir laf işitmezler. Âllâh-û
Teâlâ'ya hamd-ü senâ ederler. O hamd-ü sena da onlara ayrı bir
nimet verir.
26- u& L. u& L. v\
Orada duydukları söz, yalnız selâm, selâmdır. (İki defa selâm buyurulması; nasıl ki dünyada karşılıklı iki taraflı selâm verilip alınıyorsa, ahirette de benzeri şekildedir deniyor.)
Onlara Âllâh-û Teâlâ neleri lütfedecek? İstifhamdır. (Ne bahtiyardır onlar?) Sağcılar, ne mutlu o sağcılara! Sabikundan biraz sonra geliyor. Kıyâmet günü amel defterleri sağlarından verilecektir. Âshab-ı Yemin; yemininde sadık, ahdinde vefâkâr, işine sahip bahtiyarlar demek de olabilir.
O28-
Dikensiz Arabistan kirazı,
°- \\ '29- .La «L j
Meyveleri tıklım tıklım dizili muz ağaçları altında,
3»-’^
Vâkıa Sûresi • 121
(Fecirle Güneş'in tulûu arasındaki sabah gölgesi gibi) yayılmış gölgelerde, güneş yok ki gölge değişsin, devamlı gölge var.
j y 7 s31- «.Laj
Çağlayarak akan sular,
32- ^ i^ l i j
Pek çok meyveler arasında, s ' - * °
33- İp j j j î j j İp t ajLa j
Asla tükenmeyen ve yenilmesi men edilmeyen■k J J
m — ** * o • $ * s
34- o j Sj
Ve yükseltilm iş döşekler üzerindedirler.* ,-â
35- ^ b L ^ l lJl
Bu hurileri inşâ ediyoruz. Onlar, ana babadan meydana gelmiyorlar. (Gerçekten biz Azimüşşân, Âshab-ı Yemin için hurileri yepyeni bir yaratışla yarattık.)
36- I jl& l j.AlıI^^5
Onları bakireler kıldık.
37- iJljSİ l / £
LŞ^p Efendilerine muhabbet sahibidirler, LŞ ly l mesturdurlar.
Onların nazarında, efendilerinden daha güzel ve iyi düşünülemez.
Eşlerine düşkün ve yaşıttırlar. (Hepsi otuz üçer yaşında olacak,
122 • Tefsir Sohbetleri
çocuk doğurmayacak. Hurilerden daha güzel ve kocalarına âşık
olacaklar.)t i O
38- /C-o-Jl t_>L>> V
Sağcılar içindir, (bunlar) amel defterleri sağ tarafından verilenler içindir.
39- c^ j^ 1 dr? ^
Bunların birçoğu evvelki ümmetlerdendir.
40- 5 ? ^ j
Birçoğu da sonrakilerdendir.
(Sağcıların cennetteki hayatları; Cennet ehlinin 30 veya 33 yaşında gençler olarak cennete girecekleri, hurilerin doğum hadisesi olmaksızın yaratılacakları veya dünyadaki yaşlı kadınların, bakire kızlar haline dönüştürülecekleri rivayetlerine yer verilm iştir.)
41- JLo^Jl _L>>^l L? (JLa^Jl _L^_^lj
Solcular, ne yazık o solculara! Ne bedbahttır onlar. Şer ve ihanetlerinden dolayı, onlara ne şiddetli azaplar veriliyor. Bunların hali;
p l i - Sam rüzgârı derler. İnsanın kıl dipleri deliklerinden, sam
rüzgârı havası girdiği zaman hasta olur. Onlar, ateşin (mesamata
nüfus eden) sıcaklığı ve kaynar su içinde,
Vâkıa Sûresi • 123
■* 0 A O t. X43- Ç y^ cr?,, f J
Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.
44-
Bu gölge ne serin ne de faydalı değildir.<L ^
45- cLUS Jİ3 IyLS
^ p l Bunlar, İ J İ J J j I^IS” bundan evvel dünyada iken
mütenâ'imine itâat etmezlerdi, varlık içinde safahata dalmışlardı.
46- ■ .İ3*Jl ı .Jj>cJl j j J ^ j IjjLSj
Büyük günâhı işlemekte direnir, ısrar ederdi.■iX -J J , ^ ^ ^ s * X ® ^ ^ p -* J» J» X
47- j y L j U LaL^pj b ly LÎSj liı? Ijjl j y y L Ij-jLSj
Kıyâmeti inkâr ederlerdi ve derlerdi; LiL> IIlJİ "Biz öldükten
sonra, U ly u S j vücudumuz toprak olduktan sonra, U lk p j kemik' i » ' s ””yığını haline geldikten sonra LSI* tekrar bu vücut, hayat
bulup diriltilecek miyiz?
48- j y J v ıu M j ı/
Ve evvelki babalarımız da mı hayat bulacaklar" diyerek inkâr
ediyorlar.
49- Oi>£^IJ 'û^J^1 j} Jo j
J_3 Ey Habibim Ekmelerrusül Sallâllâhû Aleyhivesellem, onla-
124 • Tefsir Sohbetleri
i' t ° s ' \>>
rın bu inkârına karşı de ki; ûl Muhakkak ki hem
evvelkiler hem de sonrakiler,
50x ^ t / j[ 4
Yevm-i me'lum olan kıyâmet gününde, o mîkat günü belli vake tinde, mutlaka toplanacaklardır.
51- J j j ASs-oJI lgj|
Sonra siz ey (doğru yoldan) sapanlar, kıyâmeti inkâr eden insanlar, oradaki hâli düşünün neler oluyor.
Elbette bir ağaçtan, Zakkum ağacından yiyeceksiniz.<L J l O 0 X X
53- J j k J l l g * s jjJLoJJy
Muhakkak ki zakkum ağacından yiyecek, karınlarınızı ondan dolduracaksınız.
tL ö s $ s 54- ■■J-S j)jj l* J5
Üstüne de kaynar sudan içeceksiniz.
55- » «g )l _ j-S J j j j L -î
Susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.
Hüyâm; develere arız olan istiskaya benzer bir susuzluk hastalığıdır.
Bizde mûsâfaha, sünnet-i seniyedir. İki Müslüman birbiriy- le karşılaştığında mûsâfaha eder salâvât-ı şerifeyi getirirse, duâ
Vâkıa Sûresi • 125
ederse, birbirinden ayrılmadan Cenâb-ı Allâh, o duâyı kabûl eder. Bunu bizden aldılar, değiştirerek toka yaptılar. Bize tersini satıyorlar.
56- j " jJI I j-A
Bu ehl-i cehennem, solculara ceza yalnız bu kadar değil. İşte bu (zakkum ve kaynar su,) ceza gününde onlar için bir nüzuldür.
57- İ j l i l^LiH^- j Z
Ey kıyâmeti inkâr eden, sizi biz yarattık. SfJ_Ü
ÛylUzj O halde niçin ahirete inanmıyorsunuz? Hiç yoktan sizi hal-
keden, iâdeye de kadir değil midir?A*x j» J» t s ^
58- jjla-J La -*"1>1
Söyleyin öyleyse dökmekte olduğunuz meni nedir?O""
59 ■ j j iJ L iJ l j z I 4jjiLİJZ
Onu siz mi yaratıyorsunuz? (Siz mi takdir ve tasvir edip insan şekline sokuyorsunuz?) Yoksa yaratan, biz miyiz?
~ ^ T
60- j j 9 j j Z Laj tİJja-lI
o j j j l i-xİİA LSjjıî Biz Azimüşşân takdir ettik, hükmettik'i
ölümü bütün hayat sahiplerine. ^ îjL - İ J o U>j Ve biz, önüne
geçilebileceklerden değiliz. (Hepiniz ölümü tadacaksınız.)
61- (jja-l-aJ İ La - viLLal (JJ_J j l
126 • Tefsir Sohbetleri
Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir yaratılışta tekrar var edelim, diye (ölümü takdir ettik.)
' o XX o 5 f62 ■ j-j V j l î (J,jVl a l i l l i j jd j
t > OjJ \ î L l IÎI Muhakkak siz neş'eyi ûlâ olan ilk ya
ratılışınızı bildiniz. 0 Jj - l â O halde ne diye ikinci yaratılışınızı
düşünmüyorsunuz?
63- l» jliıljİ l
Şimdi bana ektiğinizi haber verin.
C f . s .. / x , ' 7 ' f 0 -*°-r64- (jj.pj| j| çjji- l aİjPjJ j jüU
Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?
65- Oj-g-Slaj lal^x- ollLaxtl i l i J j l
^ X s * s
£ lL İ ] J Eğer biz dilesek, irade etseydik U lk x a U lix J onu da-
nesiz saman çöpü yapardık. Siz o zaman düşüne
cektiniz, şaşar kalırdınız.X j. ^ jı ^
66- OjiJi-oJ lj|
(Tohumlarımız mahvoldu, helâk olduk. Yaptığımız masraflar boşa gitti.) Her halde çok ziyandayız. Doğrusu borç altına girdik.
67-
Daha doğrusu "umduğumuzdan mahrum kaldık" derdiniz.
68X j, O X + ° j^x x>
■ OjJj-İj ^ i l l «loll ^-.lıljil
Vâkıa Sûresi • 127
Sizin içtiğiniz su nasıl geliyor? Azamet-i İlâhiye'yi niye tasavs vur etmiyorsunuz? Ne büyük nimettir. Haber verin bana, içtiğiniz tatlı suyu.
69 ■ j j J jU j l ^ (j_3i. ll ';j a
Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?
70- (jj_ Sj*£j j f j i î U-U-l eLll- jş- İL^J jJ
> o ~ y
Üy-Uy-1 a lü ^ İLİŞ ]J Şayet dileseydik onu, içilmez tuzlu bir acı
su yapardık. ö /j£ -H SfjiS O halde niçin şükretmiyorsunuz?\» s
71- ^Jl jLJl
Bana haber verin o ağaçtan yakmakta olduğunuz ateşi.
72- ( j j ^ L d l^ '* y ^ s s $y j oy
l r t J L U l rtjl
Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratan biz miyiz?0 0 ^ 0 y y s'0 s
73- 3 )j_ -ö-«~l-l LpLî j ®j5Ju LaLU.^-
Biz, onu (basiret ehli için) bir ibret ve çöl yolcularına bir menfaat kıldık.
74- dJbp
O halde Rabbin Teâlâ'yı, o büyük azim ismiyle tesbih ve tenzih et.
Ayet nâzil olduğu zaman Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem emrediyor; "İc'a lûhâ fi rukû-iküm " deyiniz.
75- p p t ill *Slj-o.j jta
128 • Tefsir Sohbetleri
Yıldızların mevkilerine (kavuştukları yere) ehemmiyetine binâen derim ki
76 ■ ( Jâp j j J 4j]j
Bilirseniz, gerçekten bu büyük bir kasemdir.Ni / îd i j , 'T
77-
ü l
M ül
Şüphesiz bu size okunan kelimat kerim, kerem
sahibi olan (faydalı feyizli) bir Kur'an'dır.'} jt O X
78- jj-i^a t—»Lis' Ç'jb
Mâsun bir kitapta (Levh-i Mahfuz'dadır) hatadan mahfuzdur.
79- j j^ L ^ ı v ı V
O'na ancak temizlenenler dokunabilir. (Cenâb-ı Hak emrediyor;
"innemâl mûşrikûne necesûn" Müşrik necistir diyor. Farzedelim
bu müşrik banyo yaptı, temiz yıkandı. Yeni, temiz elbise de giydiği
halde neden necistir? Demek ki bunun necis olması, akidesinde- dir. Buradaki necaseti akideye verdiğimiz gibi, bu âyetteki tahâre-
ti de akideye vereceğiz) ilS Ş J Kur'an'ı meshetmez yâni anlamaz
mânâsındadır. Taharet; kalbi tathir şirkten, münafıklıktan tem iz
lenmedikçe Kur'an'dan kimse anlamaz. J Kur'an'ı kimse■
anlamaz, meshetmez. û j j-4 k ll! j l Ancak tahir, temiz olan, ehl-i
sünnet velcemaat akidesine sahip olan, bu dinin aleyhinde olma
yan, Kur'an'ı anlar, bilir. Bundan önceki âyette necaseti, itikada
verdi. Bu âyetteki tahareti de itikada vereceğiz. Bir feylosof elli
sene Avrupa'da okusa, elli sene de gelse bizim medreselerde oku
Vâkıa Sûresi • 129
sa ve ben Kur'an'ı okuyacağım dese, akidesi bozuk olduğundan
Kur'an'ı anlamaz, bilemez, gerçeği anlayamaz. Kur'an'dan kimler
anlar ve bilir? Ancak akidesi sağlam olanlar bilir. Çünkü Kur'an
nurdur. Nur, nûra gider.
80- û ^ ^ 1
Rabbil âleminden nâzil olmuştur. (Herkesin kelâmı kendisine göredir. Azamet-i İlâhiye'nin kelâmı da O'nun azametine göred dir.)
Kur'an'ın abdestsiz ele alınmayacağına hükmedilmiştir. Kur'an abdestsiz tutulmaz fakat ezbere okunabilir. Cünüp olan kimse ise Kur'an'a el süremediği gibi ezbere de okuyamaz.
81 ' JÜİ İA- -~3İ
Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz? Tekzip mi ediyorsunuz?
* 'e s * s*'"82- Oj j J- j Oj-b-^-j
Âllâh'ın verdiği rızka karşı şükrü, O'nu yalanlamakla mı yapıyorsunuz?
Rivayetlere göre; müşrikler yağmurun yağmasını, şu veya bu yıldızın doğmasına ve batmasına bağladıkları için âyet, rızka şüd kür yerine böyle bir anlayışa sapmayı kötülemektedir.
83- jüL^Jl IS| V j I î
Hele can boğaza dayandığı zaman,i
130 • Tefsir Sohbetleri
O vakit siz bakar durursunuz. (Ona bir faydanız olmaz.)
85- V jS s ij aJ|
(O anda) biz, ona sizden daha yakınız fakat siz (yakınlığımızı)idrak edemez, göremezsiniz.
186- jJJ j-a f*" S j j V j- î
Mademki ceza görmeyecekmişsiniz.-- _ /o-» • cr
87- rt-nS” j j l ^ J y
O ruhu niçin geri çevirmiyorsunuz? Şâyet iddianızda doğru iseniz.
1 o __88- j j j a j l S j j la li
Fakat ölen kişiye gelince eğer o rahmete yaklaştırılanlardan ise;
89- <jl£■ jj^ jy
Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti var.
90- __j^-»sl j * j lS j j Lolj
Eğer (vefat eden) sağ taraf, ashâb-ı yeminden ise;
91- <jwJl _A^ -sl
(İhtizar hâlinde veya kabirde yahut sıratta) Ashâb-ı Yemin, sağcılardan sana gönderilmiş bir nice selât-ü selâm vardır.
Bu selâm, ona cennet ehlinden olduğuna müjdedir.
Vâkıa Sûresi • 131
92- jJL^ J l J-SCoJl j a öLS"' j l LjIji
Şayet (vefat eden) tekzip edenlerden, sapıklardansa yani solculardan ise;
93- î" JA
İşte ona, kaynar sudan bir ziyâfet vardır ve cehenneme atılır.Nj ^ t o X
94- ^JUajj
Ve onun sonu cehenneme atılmaktır.TL o £ ^ ^ ^ i &
95- j J i J l j-gJ IÂa j |
Bu (sûrede zikrolunanlar) şüphesiz hak, kesin bir gerçektir.
96
Öyleyse Rabbini o büyük ismiyle tesbih ve tenzih et.
Peygamber Sallâllâhû Aleyhivesellem; "İki kelime vardır ki dile hafif, terazide ağırdır. SübhâneNâhi vebihamdihi, sübhaneM âhil azîm." buyurmuştur.
"Kim her gece Vâkıa sûresini okursa ona hiçbir vakit fakirlik, yoksulluk isabet etmez" buyurulmuştur. Diğer bir hadiste de "Vâkıa Suresi gınâ sûresidir. Onu çocuklarınıza belletiniz" buyurulmuştur.