“jj* (29) ankebÛt sÛresİ · 2018. 8. 13. · “jj* (29) ankebÛt sÛresİmekke'de nâzil...
TRANSCRIPT
“jj* (29) ANKEBÛT SÛRESİ
Mekke'de nâzil olan bu sûre, cem'an 69 âyettir. "Ankebût;" örümcek demektir. Bu sûrenin 41. Âyetinde, kâfirlerin işleri örümû cek ağına benzetildiği için bu ismi almıştır.
Örümceğin bazı hünerleri vardır. Evvelâ Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem'e hizmet etmiş Sevr mağarasında. Bu hayvanın sekiz ayağı, altı gözü var. Yumurtluyor, yumurtasından yavrular ufak kurtlar gibi zuhur ediyor. Sonra bu hale geliyor. En haris olan hayvan, sinekleri avlıyor.
Aliyy İbni Ebû Tâlip Kerremâllâhû Veche diyor ki; "Onun ağını evlerde bırakmayın, fakirliğe vesile olur." Örümceği öldürmeyin fakat ağını bırakmayın. Ağını bulunduğu yerden temizleyin. Ağı, yaranın üstüne konursa şişmez. Kan aktığı yere konursa akan kanı dindirir. Sûre 69 âyet, 1981 kelime, 4559 harften ibarettir.
1- f'JlMüteşâhibât-ı Kur'âniyedendir. Mütekaddimin ulemâsı bu
yurmuşlar ki Âllâhü e'lemü bi murâdihi ve bi zelike. Eslem de budur. Âllâh muradına âlimdir. Muhib ile mahbûbun, Âllâh ile Rasûlullah'ın Sallâllâhû Aleyhivesellem arasında bir şifre gibidir.
582 • Tefsir Sohbetleri
Biz reyimizi buna karıştırmayız demişler. Mûteehhırin ulemâsı bazı mânâlar vermişler.
Elif; Eyyühel insânü. Lâm; Ellâ-iku. Mim; El-maksûdu minel âlemi. Âlemde maksûd ve lâyık olan Muhammed Sallâllâhû Aley- hivesellem'e hitap ediyor.
Elif; Âllâh. Lâm; Cebrail. Mim; Muhammed Sallâllâhû Aleyhivesellem. Kur'ân-ı Kerim'i, Cebrail Aleyhisselam, Âllâh'tan Muhammed Sallâllâhû Aleyhivesellem'e getirmiştir. Böyle teviller yapmışlar. Fakat en iyi tevil, Müteşahibât-ı Kur'âniyedir. Âllâh'ın iradesine bırakmaktır.
Bu âlemi halk eden Âllâh-û Azimüşşân'ın, halk ettiği insanlar karışık olduğundan. Kâfir, münafık, müşrik, Mü'min, Müslüman bir arada olduğundan, bunların birbirinden tefrik olması Murad-ı İlâhi'dir. Tefriki de imtihan ile olur. İlm-i İlâhi'de malûm olup, bir kimsenin nasıl olacağı belli olur. Lâkin ilminde olmakla hükme se- beb olmuyor. Nasılki bir hâkimin davalı ve davacı hakkında ilmi olsa bile, hâkimin hükmü şahidin şehadetine istinat ediyor. Dava eden şâhidini gösterir, inkâr eden de yemin eder.
Kanun-i İlâhi bu olduktan sonra, kıyamette de Cenâb-ı Hak aynı kanunla muamele ediyor. Cenâb-ı Hak da kendi kanununa tatbik etmek üzere, bizlerden zuhuratların olması icap eder. Hayır zuhur edince sevabı, şer zuhur edince de ceza versin. Onun için bu âyetler, imtihan hakkındadır.
j*/_İ!1 (.!_>-] Zannederler mi insanlar 1j-_SJİj Oİ terk edilecek' S ' ~ s '
onlar, tecrübe edilmeden? /.İil IjJjâJ (Ol Yalnız dil ile LÜ>I "biz imân
ettik." Kelimeyi şehadeti söyler yahut "âmennâ" der. J
Ankebût Sûresi • 583
İmtihan olunmadıkça, mücerred imân ettik demekle bırakılacak
mı sandılar? İmân, kâlp ile dilin beraber olmasıdır. O da ancak
imtihan ile zuhur edecektir.
Bu âyet-i kerimenin sebeb-i nüzulü; Ammar bin Yâsir, Ayyaş bin Ebi Rebia, Velid ibni Velid ve Seleme İbni Hişam gibi, bazı Ashab'a zahmet ederlerdi. Onlara teselli ve gelenlere de talimdir.
Biliniz ki Müslümanım dedikten sonra, belâ ve mûsibetten tam tamına mahfuz kalacak değilsin. Müslüman olduğunun imtihanını verecek, sağlam olduğu anlaşılacak ki derecâtı bulsun.
Zanneder mi bir Müslüman, LÜI IjJjiŞ Ol dedikten sonra imti
han olmayacak? Muhakkak imtihan edilecek. Âllâh, insanı korku,
açlık, mal ile, zenginlikle, fakirlikle imtihan edecektir.
Bu imtihanlar yalnız bu ümmete değildir, önceki ümmetler de bu imtihanlardan geçmiştir.
3- Cr- . Ij- i * o ^ 1 tt\ <>^1^ c h ^ 1 LİsS i _2JJ
j-oSl^ÜI
j - i j —j-j-JI Lİ£i JlJüJ Ey Habibim Sallâllâhû Aleyhivesel
lem, senin ümmetinden evvel gelenleri de imtihan etmiştik.
IjSjl* j-jUl Aül j- llili® Muhakkak Âllâh'ın ilmi zuhur edecek. jjjJI
lj®jj* İmânında sadık olanların, ilm-i müşâhade ile zuhur edecek.s & s s s
j-*jSlxJI j_l1JcÜj Yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
Mezkûr, meşakkat ve musibetlerden murâd; peygamberlerin kimini azap ile öldürmeleri, kimini testere ile ikiye yarmaları, kimini de demir tarakla taramalarıdır. Böyle iken, bu zevatın hiçbiri dinden dönmemiştir. Bu gibi vak'alar her ümmette olagelmiştir.
584 • Tefsir Sohbetleri
4- O ji^ -^ /» */■»*> /jj—i l ö)l o U * L il Oji«-*-j j j 'jJ I f i
± 1 © s s s * 'l.-J—ı_L Ol o/LLLJI ûjii-*j jjjJI Ş L - fi Zannederler mi ki onlar,
seyyiât-ı küfür, kötülükleri yapanlar, bizden kaçıp kurtulacaklarını
mı sandılar? Bizim, onları azaplandırmada aciz kalacağımızı mı
zannediyorlar? û j-İ^ j /-» f/-X» Ne fena hükmediyorlar, (ne kadar
yanlış düşünüyorlar?) Bu tehdit, önceki tehditten daha ağırdır.
5- f*.L>«JI £*.a.lJI j-Aj o J 4ül J 4 I tl)/î <ul f /—i Ij4"jj £)/£*
j.» Her kim ki Ij-4-Jj O/ korkarsa 4ül £L— Âllâh'ın mülâkatınâ
dan yani düşünürse bir ahıret var. O ahirette, Âllâh'ın huzuruü
na gidecek. Mülâk-ı İlâhiye orada zuhur edecektir. (Likâ ve ceza
için) tayin eylediği vakit elbette gelecektir. 4üI J-4I O/-î Âl
lâh-û Teâlâ'nın tayin ettiği ecel vakt-i mukadder, vakt-i muayyen
muhakkak gelecektir. Ona hazır olsunlar. j_Aj O Âllâh'tır, LJIo o '
f-JJÜI ağız lisandan çıkanı, kalbe geleni bilir işitiyor. f-*-1*JI Ef'âlini
hakkıyla bilir.
' s * ° J sİ ' ' s s6- j*_aJL*Jl j s 4Üİ ö)l 4 l İ jJ J_a/>cJ /i.— Jla/>- j-» j
* S î tî ** ** S O«Ll İ-Ü JlaUo Li-jU JlaU- jJ>j Kim mücahede ederse ancak nefsi
için mücâhede eder. (Faydası kendisine aittir) Nefsine karşı ci-
had, tâat-ı ibadete karşı cihad, şeytanın vesveselerine karşı cihâd
yapan kendi nefsine yapmış olur. Ancak menfaatı, kendi nefsine
aittir. Âllâh-û Teâlâ, o kimseye merhamet ediyor ki "merhametin
yolu budur" diyor. 4ül Ol Muhakkak Âllâh CelleCelâlûhû j-_s
(j-*JUJI Ganiyy'dir, bütün âlemin ibadetinden. Bu teklifi niçin ya-
Ankebût Sûresi • 585
pıyor Cenâb-ı Hak? Onlara bir rahmet yolunu gösteriyor, kuluna
merhamet etmek istiyor. O Rahmet-i İlâhiye'nin zuhuru için de
peygamber gönderiyor, kitap gönderiyor, yolu gösteriyor. Bana,
rızama gelecek yol budur diyor. Böyle yaptığınız takdirde rahme
time kavuşursunuz buyuruyor.
7- j g - j j ş - Jj j g“L * j> g-* d)i_ ClJ ÛJİ tJj aJl ij-la.* j lj-i»l j-jÂJlj
Oj-la^ ij-Jı? jJı j — -İ
j- ) l! lj O kimseler ki Ij_1«>I Âllâh'a, Kur'ân'a Rasûlûlah'a imân ' t .
etmişler. oj-^Jl^aJi lj-1a*j İmânını amâl-i saliha ile takviye ederse
J-g-1* Biz Azimüşşân, onların seyyiâtını kötülükle
rini mahvediyoruz. (İmân ve itaatleri ile örteriz.) Seyyiat, kötüm
lükler gittikten sonra amâl-i saliha kalıyor. Amâl-i saliha kalınca,
ehl-i cennet oluyor. fgijiyŞlJj Onları mükâfatlandırırız, ^ U l
Oj-la^ IjJl? ahseni, daha güzeli ile mükâfatlandırırız. En az bire
on, bire yetmiş, bire yedi yüz, bigayri hisab veriyoruz.
8- i-» y-j û i— I1Ij_.aL.:>- O'j lı_—j— aJIjj OL—jJl
Oj-la^ JJ1? ı a j l i ı s î s y j j J i J-l* i u
i- il^ jj Biz Azimüşşân, biz insanlara vasiyet ettik emrettik.
İL— - <L_;jJlJj (Ol_— 1 Biz insana, ana babasına iyilik ve güzellikle
muamele etmesini tavsiye etmişizdir. İyilik ne ile olur? Hizmet ile
mal ile can ile güzel karşılamakla olur. û i_ üJ IJl-İI*- Olj Her sa
hada ana babayı dinleyecek, eğer haksız olsa bile ancak küfürdeo
değil. Hâlik'e isyan hususunda, mahlûkata itaat yoktur. •Olj *Eğer
E l l i l i - ana baba teklif ve cehdederse, y> ûi_üJ bana şerik yap-
586 • Tefsir Sohbetleri
maya zorlarsa, <_> d ü J..--1J /_» senin haberin olmadan oraya
çevirmek isterlerse, U f lk j JÎ orada onlara itaat etme. İtaat, Ha-
lik'in isyanında olmaz. Ancak orada itaat yok. _!l
L L (Bu âyet-i kerime hem vaad hem de vaiddir.) ( JI
Ey isyan eden! l_xi:>-)» Hepinizin rucûu banadır, nihayet huzuru
ma gelirsin. Ben, sizi haberdar ederim. Oj-J-A /_1j
Dünyada yaptığın amellerin, o zaman cezasını gösteririm. Orada
cezasını görürsün ki bu vaad olur.
İkincisi de vaid olur, ey ana babaya itaat eden! İyi amellerfi x } )
yapan insan. ^J1 Nihayetiniz bizedir, o vakit -Sj -IS/j sizi
haberdar ederiz Oj-J-A LAj Sizin yaptığınız iyi amellerin
mükâfatını size bildiririz.
Bu âyet-i celile, Sa'd İbni Vakkas ve validesi hakkında nâzil olmuştur. Sa'd Radıyâllâhû Anh İslâm'a gelince, annesi (Hamene Ebu Süfyan'ın kızı idi.) Tâ ki irtidat edinceye kadar, Güneş'ten
gölgeye çekilmemeye ve hiçbir şey yiyip içmemeye ahdetmiş. Üç gün ne gölgeye çekilmiş, ne de bir şey yiyip içmemişti. Sa'd Radıyâllâhû Anh; "Anne, vücudundaki kıllar kadar ruhun çıksa, ben yine dinimden çıkmam, dinimi terketmem. Ne yaparsan yap! Bu hususta seni dinlemem" demişti.
Nihayet annesi me'yus gölgeye çekilmeye ve tekrar yiyip içmeye mecbur kalmıştı.
9- ot>JLtfJ1 1jJ_a_pj 1ji»1 jjjjJ1 j
- f f so/_>JUaJ1 1j_JLfj 1j_l»1 j -j.U1J Onlar ki imân etmişler, imânını
amâl-i saliha ile tezyin ve takviye etmişler. j--j>Juaj1
Ankebût Sûresi • 587
Onları sûlehâ, Embiyâ ve evliyâ zümresine dahil ederiz. Buraya
kadar Mü'min ile kâfiri beyan buyurdular, münafık bahsi kaldı.
^ L ü l j_ ij Bir takım münafıklar da var ki -oiLj LÜ1 Jj_£j
"Biz, Âllâh-û Teâlâ'ya imân ettik" derler. İnsanlardan, Âllâh'tan
ziyade korkuyor. İnsanların bir tehdidi ile dinini, imânını, kitabını
bırakıyor.
Nefh-i sûra kadar Mü'min olur, kâfir olur. İkisi arasında müna
fık da olur. Âllâh-û Teâlâ böyle halk etmiş.
^ijl ü U Ufak bir ezâ cefâ gördü mü, ufak bir zahmet görün' ** ^ /V * s ^
ce, «Sil ._ j Âllâh yolunda ufak bir ezâ gördü mü! ^uLiJl 4_nj J_
<xii İnsanların ezâ ve işkencesini, Âllâh-û Teâlâ'nın azâbı
gibi telâkki ederler. dUJJ J - a frL>- j_iJj Hâlbuki Rabbinden bir
nusret gelecek olsa, Mü'minler için bir muvaffakiyet, ganimet, bir
fetih gördüler mi! f .x ü Uo bl "Doğrusu biz de sizinle be
raberdik, imân ettik, imânımızda sağlam insanlarız" diyor. j~-ljj1
j-j-Judl jj i-^ . J /Jo f-JP/j ^' Zannederler, bilmezler mi Âllâh-û
Teâlâ, insanın kâlbine geleni bilir. Âllâh, herkesin kâlbindekileri en
iyi bilen değil midir?
Bu mânâya göre; Samimi imân sahibi olmayan bu gibi kimselerin, Âllâh yolunda eziyete uğradıklarında, karşılaştıkları dünyevi işkenceleri, Âllâh'ın ahiretteki azabına denk tutmaları anlatılmış
olur. Bir de "insanlardan gördüğü ezâyı, Âllâh'ın azâbı imiş gibi
sayar" mânâsı verilmektedir.
588 • Tefsir Sohbetleri
Âllâh-û Azimüşşân, imân edenleri de münafıkları da hakkıyla
bilir. Âllâh, elbette (O'na gönülden) imân edenleri de ikiyüzlüleri
de bilir.
(Şayet bu size günah olursa kıyamet günü,) sizin günahlarınızı
yamet öyle bir gündür ki "yevme lâteziru veziratün vizra uhrâ"
hiçbir kimse, diğer bir kimsenin günahını yüklenmez almaz. An
cak böyle hataya vesile, sebebiyet veren kimselerin günahları kat
kat olur. Fakat onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Yal-
Kimse kimsenin hatasını almaz, herkes kendi hatasını alır. Fakat
böyle sebebiyet verenler, iki misil cezayı alırlar.
Hayırda da böyledir. Âmâl-i hayriyeyi yapan kişi kendi sevabını
kazanır. Fakat ona sebep olanlar, sebebiyet itibarı ile bir mislini
kazanır.
lere. ij-i-pi "Siz geliniz bizim yolumuza. -S bikri- j - ^ ^ j
nız vesile, sebebiyet olduğundan günahları artar. J-J iaUo l_AJ
Oj-Jo &J tO-i- J-a j_A Onlar iftira eder, yalan söylerler.
Ankebût Sûresi • 589
13- I IİP U J j ü It
tf o "j_Li>4JJ Bu gibi dalâleti gösteren, halkı idlâl edenler. Muhak
kak p-flUÜİ hatalarına hamil olur, hatalarını alırlar. £J> J L&lj
Ve bu yüklerle birlikte, idlâl ettiklerinin yüklerini de yüklenecekler.
Sebebiyet verdiği için ona da yükleniyor. LİP 3_İiiJI p J j i *1*İJ
Oj^-lîj \j-_jlS Muhakkak sorarlar kıyamet gününde, iftira ettikleri
şeyler kendilerinden sorulacaktır.
Burada iki âyette, Rasûl-û Ekrem'e teselli için buyuruluyor ki; "Ey Habibim, senden daha uzun süre yaşayan ve zahmet çeken
diğer peygamberler de vardır. Onlar sabr-ı tahammül ettiler, sen
de sabr-ı tahammül et" teselli için emrediyor. Murâd olan hikâye
değil, ibretleri kıssaları hatırlatmaktır.
14' lilp JI 4.:_ ı_JÜI p-#;® ti-t-lii 4-ij® g-İI L -jj UJl^ojI J_iLİj
Oj-U/t» p-*. O j- -ii p-i
\J>-yi u L ş jî JJüj Biz Azimüşşân, Nûh Aleyhisselam'ı gönderdik
^Jl kavmine. Nuh Aleyhisselam'ın ismi, Abdülgaffar'dır. Nûh;
nevhadan, âh-u figandan geliyor. Nûh Aleyhisselam daima ağlar
dı. Âllâh'a ne kadar yakın olursa, o kadar tecelliyet zuhur eder. Ya
kın olanlar daha ziyade âh-u figan ederler. Bu lâkab hoşuna gittiği
için, Kur'an-ı Azimüşşân'da o lâkab ile beyan buyurulmuştur. 40
yaşında peygamber oldu, 950 sene kavminin içinde kaldı, va'z-ı
nasihat etti, hiç tesir görülmedi. Nihayet seksen kişi kadar imân
590 • Tefsir Sohbetleri
ettiler. O halden sonra da 60 sene yaşamıştır, 1050 sene hayatta
kalmıştır.
Azrail Aleyhisselam geldiği zaman demiş ki; "En uzun yaşlı olan peygamber, sen bu kadar uzun sene yaşadığında ne gördün?" Nûh Aleyhisselam demiş cevaben; "İki kapılı eve girer gibi. Bir kapıdan girdim, işte diğer kapıdan çıkıyorum. Dünya bundan başka bir şey değildir."
Oj-iJiS f i j Oi-Sj-Ljı f i l^ ls Is/p Jj 3u ûüÎ f i - i sAralarında, elli yıl müstesnâ bin sene kaldı. Nihayet onlar zulüm
lerini sürdürürken, tufan onları yakalayıverdi.S * 0 \ ~ s * s $ o 2 S 0 O '" '"
15- j _aJZj».lJ 1 l_A ZiİA-rj 3Jl*jL .Jİ ı_jL>o^İj a/ji.*:>cjZâ
aLil^/S Biz Azimüşşân, Nûh Aleyhisselam'ı kurtardık ve
3Li_İJ1 _LAJ>1J gemidekileri. 2 kişi hanımı ile kendisi, 3 oğlu 3
hanımları ile, 72 ümmeti. Toplam 80 kişi ile. Gemi de Cûdi dağının
üzerinde durdu. Cûdi dağı, Musul vilâyetinin Sencar kazasında bir
dağdır. O dağın üzerinde bulunuyor. Onun eteğinde bir köy bugün
de mevcut olup, Heştiyan köyü derler. Heşt; sekiz demektir. Heş-_ o
tiyan; 80 demektir. Seksenlik köy bugün de meşhurdur. LiLULAr-j 0 #5 '
j-j-J/Al! 3—jl Biz Azimüşşân, o gemiyi, Nûh Aleyhisselam'ın ahvâliü
ni âlemlere ibret olarak beyan ettik sana ve ümmetine.
16- fü S O j f —Ü f & î İJ-23İJ İ l İJİLİPİ 4_a j îj J l î ij f - ^ j j
Oj-1İA5
f_Ey Habibim Sallâllâhû Aleyhivesellem, İbrahim Aley
hisselam'ın ahvalini ümmetine bildir. İbrahim Aleyhisselam ahs
dine vefa etti. Misafir gelmeden yemek yemezdi. Canını teslim
Ankebût Sûresi • 591
etti ateşe attılar, ateşe atılacağı sırada Cibril-i Emin hazır olur ve
diyor. "Yâ İbrahim, heleke hâcetün. O da cevaben; emme ileyke
felâ.(Benim sana hiçbir ihtiyacım yok, benim Rabbim zaten halimi
bilir.)
Vücudunu, Âllâh'ın emrine teslim etti. Evlâdını boğazından kesmek sûretiyle kurban etmeye razı oldu. Malını da misafire yedirmeye razı oldu.
j j ^ 5Î İ 3 4 o o ' ' ' 0
aj_—j l j 4ül I j j_-.sİ 4_» J U i l İbrahim Aleyhisselam, kavmine
beyan etti dedi ki; <ül IjJL-isl "Âllâh'a ibadet ediniz, ibadete müset Jl , „ Jl ,
tehak ancak O'dur aj_-slj Âllâh'ın azabından da korkunuz.
J 4 £ Âllâh'a ibadet, Âllâh'a takvâ elbette size hayırlıdır. Ol
Oj-İ-İAlS Bu, sizin için (küfür ve mâsiyette olmanızdan) daha hayırç
lıdır" demişti.
17- O jJ——aj j-j'jJI Ol ' - l Oj-—I jj /-—/Jjl <üil O ji j.» Oj J-4-aj Li--I
IjJ. L-â.Ij ajJ—_slj <3;S J-İI ^ J - s lj- iij/â l î j j p l i Oj-^i-ij J aÜiİ O ji/ i /♦ > ' *1 0 t I tO -at>- j j 4_J ı 4J
<xil Oji j-j» Oj-J-İAJ /-i.—I Âllâhû Teâlâ'yı bırakıp da tapmış ol- 0 Jl Jl
duğunuz bu putlar, / /§_jl (vesen) putlardır. !5:L I Oj_-L^3j (Onlara 9 * o ^
mâbuddur diyerek) yalan, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Oj-—i^ j
/ Jl Yalanları uyduruyorsunuz. Tahlûkûne, tekûlûne. İfken; yalan.
Yalanları söylersiniz.L3$j pCJ Oj-£lij J *Sii Oji OjJ- -A5 j-jlİ l Ol
Bilmelisiniz ki Âllâh'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler.
İbadete müstehak ancak Âllâh'tır. ^JJI «Sil JJLs IjJüu/â Gerek zahi
ri gerekse manevi kısmeti, Âllâh'tan talep edin. (O'ndan isteyin.)
ojJL-i*IJ İbadeti yalnız Âllâh'a hasrediniz çünkü müstehak ancak
592 • Tefsir Sohbetleri
Âllâh'tır. İİ 1jj£_iij Âllâh'a şükrediniz, size peygamber göndermiş
doğru yolu göstermiş, bu yola sevk ediyor. Oj-i>-J a4J1 Nihayet
O'na rucû edeceksiniz.
18- £j_;iı J ı cjj_i-; ii ^ ı_Aj t-fcils j_A i l İ S U s ijJİso Ojj
( ~ J \
1jJ,İxj (0Ij Eğer bu nasihatı dinlemeyip de Âllâh'ın emrini tekzib
ederseniz, siz Âllâh'a hiçbir zarar yapamazsınız. j_A İJ>I LÛ *İJıS
Sizden evvelki bir çok ümmetler de tekzib ettiler. Onlara» » ti , s
musibet belâlar geldi. j-^-Ui JJ <Jj-i> yi < 1* l-AJ Peygambere
düşen ancak açık bir tebliğden ibarettir. Kıyamete kadar Kur'ân-ı
Azimüşşân hakemdir ve tebliğ olunacaktır. Hiçbir şey buna mâni
değildir. İnanan imân eder, inanmayan da inkârda kalır. İnanan
ümmet-i icabet olur, sevap kazanır Mü'min olur. İnanmayan da
ümmet-i davettir, nihayet ceza görür. Bugün de zamanımızda ven
levki radyo vasıtasıyla olsun, velevki radyo düşmanların mem
leketinde olsun. Mademki Kur'ân-ı Azimüşşân sarahatle beyan
ediyor. O insanların üzerine aramak düşer, mademki aramıyor o
insan cezasını görecektir.
19- <u1 d İ İ 01 ® ijü i j i^ İ i ^1 c ? l4 ' j j . ►Jji
ijJJ ►_JjÎ Görmüyorlar mı onlar, a l ^ jJ J J i <üi g ı l . ûa-lS
mahlûkunu ilk baştan nasıl yarattığını? Bu insanları nasıl halk
ediyor? (Ölümden) sonra bunu tekrarladığını görmediler mi? 01
*Sii d U İ Âllâh CelleCelâlûhû için müşkilat yok, kolaydır.
Ankebût Sûresi • 593
Evvelini inkâr etmiyorsun aklın kabul ediyor, niçin ikincisini inkâr
ediyorsun?
20- sLİİ!1 £ . ı i j i l f i 5-UJl Ji-J 'jJ-ij/j j J J l . —i 1jJ-_ j j« ' -•‘"i' ' i s i ' ' * J_jiî js *&' (O'«j-^J'
1jJ-— > j_3 Ey Habibim Ekmelerrusûl Sallâl
lâhû Aleyhivesellem. Kıyameti inkâr edenlere emrediyor. 1 jJ _—s* '
jsJV l . i Yeryüzünde gezip dolaşın seyrediniz, Azamet-i İlâhiye'yi
takdir ediniz. 5-ÜJ' İİj ^4^' jJ - i^ Âllâh-û Teâlâ, ilk baştan nasıl^ ' 0 s ' f o * $ o ' * S A
yaratmış bir bakın. sJ_>-Vl sLİU l ^ - l ij Alil 1_3 İşte Âllâh, bundan
sonra (aynı şekilde) âhiret hayatını da yaratacaktır. js ._İP il (Ol
J _ j i S Âllâh CelleCelâlûhû her şeye kâdirdir.
21- O j-ü S < ijij f r / l j i f ^ J j j f r / l j i 4 , ^
Müfesirin-i İzâm, bu âyet-i kerimeye üç dört mânâ vermişler.
frLİJ j_ i t ’j ^ Âllâh isterse bu dünyada birisine azap veriyor.
Hırs ile malın peşinde haris olur. fr/_l j i *>-JjJ Bazılarına da dün
yada merhamet eder, kâlbine bir kanaat verir rahat geçinir.
f r l l j j ——i tjL Jo Bazılarına sû-i ahlâk verir, pis ahlâk. Hayatı~ E ' _ "
azap ile gider. fr/-l j —_i f->-JjJ Bazılarına da güzel bir ahlâk verir,
her nereye giderse sevilir.
früLj j_ i t l ıj^ Bazılarına dünyada azap verir, Âllâh'ı tanımaz.
frllJ j_i Bazılarına da kalbinde Cenâb-ı Hak'ka karşı bir yol
bırakır. Kalbini Âllâh'a bağlar, rahat yaşar.— * 2 —
£ H j j_i ıi»j^ İstediğini ahiret azabıyla yakar. £ H j j - i Bazıları da cennete gider.
594 • Tefsir Sohbetleri
Hâlik, Mâlik, sahip O'dur. İstediğini yapar fakat dilediğini kulun
yaptığı hareketin akabinde zuhur eder. Kulun ihtiyarının akabinde
meydana gelir. Biz de ihtiyarım ızı iyiliğe sarf edersek, umudumuz
budur ki Cenâb-ı Hak, iyiliğin akabinde bize iy ilik halk eder. 4-JJlj
Ancak O'na döneceksiniz.
22- A l O ji j » J -& l» j t iâ -^ l y - i 'J j ^ j î l y - i j - ^ İ İ-Oj
^ "Jj j »
*U _İJ l y _ i "Jj j j VI y - i .J_İSİ j_»j Ey münkir olanlar,
hiçbir zaman siz Âllâh'ı aciz bırakamazsınız. Ne yeryüzünde ne de
gökyüzünde olsanız bile, Âllâh'a isyan ettiğ iniz takdirde cezanızıt O i J o o > "
göreceksiniz. j-yaS 'J j y -J j j_» -oil O ji j_» J_xJ j_»j  llâh'tan başka
bir dost ve yardımcı da bulamazsınız. Â llâh'ın azabından kurtarad
cak hiçbir kuvvet-i kudret yok.
23- d u J j l j y j-» lj cLL Üj I _5İ5.Jj <üil d*>l-jlj l j j— j j l J l j' \ S * * S \J -J İ i ı i * ^
j j i ! l j O kimseler ki «Sil olJl> IjJlS ' Vahdaniyet-i İlâhiye'yi inkâr
etmişler. "<5liJj Mülâkât-ı İlâhiyi, ahireti inkâr etmişler. İ5_~ judı£U ^
j-» Onlar, benim rahmetimden me'yus olmuşlar, üm it kes
m işler kıyamet gününde. J_ J l i l i * J -g d - jJ j l j Mademki me'yus
olmuş, imân etmemişler, onlar ehl-i cehennemdir.
Buraya kadar İbrahim Aleyhisselam 'ın kavm ine yapm ış o lduğu emirler, va'z-ı nasihatlardır.
Âdet budur, birisiyle güzel güzel konuşurken baktı ki cevap veremiyor, delil getiremiyor, işi dayağa döker. Müdellel olan
Ankebût Sûresi • 595
İbrahim Aleyhisselam'ın bu tebligatına hiçbir şey getiremediler. Nihayet işi dayağa çevirdiler.
beyyinedir Azamet-i İlâhiye'ye ama imân edenlere. İmân edenler
istifâde eder.
uğruna Âllâh'ı bırakıp, bir takım putlar edindiniz. Bu putları elinizle
yontarsınız, keser biçersiniz. Mermerden, taştan, sonra da ortaya
getirir de "bu mâbuddur" diyorsunuz. İçinizde bunların yalan ol
duğunu bilen vardır, çoğunuz yalan olduğunu biliyorsunuz. Yalan
olduğunu bildiği halde, neden onlar bu putlara mâbud diyor? Bili
yorsunuz ki bu put, mâbud olamaz. O birileri bilmeyenlere karşı,
9 fi» 3 s , s , ,aj_üSI IjJl®Ol JI 4-ij® dlj-^ Ou LİS İbrahim Aleyhisselam'a karşı
kavminin cevabı o jilîl onu öldürün jl veyahut yakın demek
oldu. Ve yakmaya teşebbüs ettiler. jLİil j_ i <ül Ama Âllâh,
onu ateşten kurtardı. Oj-i-ijj f f L jJ d ü S g_S O) Elbet bunda,
imân edecek bir kavim için âyetler (ibretler) vardır. Zâhir olan bir
İbrahim Aleyhisselam, onlara böyle cevap verdi. Jl3j İbrahim
Aleyhisselam yine tehditlerine karş j . i j_ i l i l ^ l L ü ly S S ' ' ' > Sİ '
Sizin ittihaz ettiğiniz, Âllâh'ın gayri olan UlSjl bu putlar, İJslıIl! aSj-i
LljjJI aj_<>JI g_S siz sırf aranızdaki dünya hayatına hâs muhabbet
596 • Tefsir Sohbetleri
"aynı yolda aynı düşüncedeyiz, muhabbetim tamamdır. Siz, bu
puta nasıl muhabbet ediyorsanız, biz de aynen muhabbet ediyo
ruz. Aynı yoldayız da sebeb-i muhabbet olsun" diye puta, mâbûd
diyorsunuz. Yoksa yalan olduğunu biliyorsun.
Putlara tapmanız, muhabbete sebep olarak yapıyorsunuz.2 ° \ ° iYoksa biliyorsunuz ki o put, mâbûd değildir. Â-il-JI fj-j -3
Lya-Al> İ - C j Kıyamet gününde birbirinizi tekfir ederek, birbirinizi
lânet edersiniz. J/Ul p o jU j pL^AJ <j-AJ;J Hepinizin me'vâsı,
varacağınız yer cehennemdir. j ^ / — p U U j Size yardım eden
de olmayacak, Azab-ı İlâhi'den kurtaracak hiç kimse bulunmayaa
cak.i £
26- i.*lxj>til y y ü l jA 4,—I ^ il J- -Lg» ^—I J/3j l?jJ 4J’ ' \ ' ' S
!? jj 4_i j--Jli İbrahim Aleyhisselam'a ilk evvel imân eden, Lût
Aleyhisselam'dır. Evvelâ imân etti, sonra peygamber oldu. Lût
Aleyhisselam, İbrahim Aleyhisselam'ın kardeşinin oğludur. J U j■k ' $ 9
İbrahim Aleyhisselam ,"Ben Rabbimin emretti
ği yere hicret ediyorum."
Râzinin beyanına göre; İbrahim Aleyhisselam ve rüfekâsı,
Kufe civarında Kûsi denilen mahâlden, Şam civarına Harran de
nilen mahâle hicret etmiştir, Hicret, Emr-i İlâhi ile olmuştur. Bun
lar oraya geldikten sonra İbrahim Aleyhisselam Filistin'e gitmiş,
Lût Aleyhisselam'da bugünkü Lût gölünün olduğu yerde SûdumO 0 y $
şehrine gitmiş. p£>JI >j>AJI j_A 4-— I Aziz; Galip, galibin galibi hük
münde galip olan Âllâh'tır. Hâkim'dir, her şeyi yerli yerine halk
eder.
Ankebût Sûresi • 597
fi /(/' 0 fil ) s* * 0 0 "jT sos27- oli-ı^1j t_jLs. J1j S ^ 1 i_X-Jj*_>-j- t_Jj_.L<uj jj:>t_ 1 <J l_l^Ajj
j> JLa J1 j - — â j_>-V1 -3 <j1j L-j.jJ1 ^-j a j_î>-1
/ l lA j j Biz Azimüşşân ihsan ettik, <J İbrahim Aleyhisselam 'a. 13fi
sene var, İsmail ile İshak A leyhisselam 'ın arasında. _>j_L^j (3>_İ1
Biz İshak'ı da ihsan ettik ve Ya'kûb'a. (Başka sûrelerde nâfile d i
yor, Yakûb Aleyhisselam torun olduğundan.) İshak ile Ya'kûb'uj1 S fi 0
ihsan ettik. sjJjü1 < -* /-^J^-j İbrahim A leyhisselam 'ın zürri-s ' 0yetinde nübüvveti halkettik. _/_££J1j Kitâb ihsan ettik, (Tevrat ve
İncil'de onun evlatlarında. Kur'ân-ı Azimüşşân da yine onun evlât- £ l ' '
larında.) /-4İjJ1 a/_1151j Ve onu dünyada mükâfatlandırdık.
(Evlâd, mâl, izzet ve dâimâ bâki kalan senâyı haseni ihsan ettik.)
Bütün kavimler, İbrahim Aleyhisselam 'ı severek iyilikle senâ eder.' 0 ^
Hiçbir kavim İbrahim Aleyhisselam 'ı inkâr etmez. < -î <->1j
j_->JUkj1 j _ J Şüphesiz o, ahirette de sâlih ler (zümresin)dendir.
Ulü'l Azim 'in ikincisidir.
28- Jl_>-1 j » /_£j L» 4_JL. /..iJ1 Oj-jlîJ - j1 <»jjîJ (J/-S Ü UsjJjX O
(S -^ -^ 1 o-»
J U Ü L k jJ J Ey Habibim, Lût A leyhisselam 'ın ahvalini de ümbçS s s O
metine beyan et ki ibret alsınlar. 4_».aJ J L î Ü O kavm ine dem işim S ' > s ' '
ti ki; 4_L^uJ1 Oj-jl^J Gerçekten sizler fahiş olan hayasızlık,
erkeklerle beraber bulunuyorsunuz. Jl_>-1 L$ j /_»
S_-^/.Ü1 Sizden evvel âlemde, daha önce hiçbir milletin yapm adı
ğı hayasızlığı yapıyorsunuz.o a
^ o fi s $ s t, s } s s
29- _ _2-—J1 l_xji/.j O j-jljj “ 1 Oj-*- -23j J/-—jJ1 Oj-jlî-J - -51
598 • Tefsir Sohbetleri
^ ° İ S ® i* ' s 9 t ' ° ' ' 't a ' s s s ' ' s s 'j _s c»<_xj dİ «üil ı l l _aj l_x.s_51 1j_Jİ3 dİ J l a_«ji t__1j_ O/s l_«j
j-ljil>kJ\
- I ' f i 'jZrjJl Ojjl-J f-xİ5l Siz (şehvetle) erkeklerle beraber bulunuyora
S 0 s i- ■''' 0 0 2 ssunuz. J-^-— ! Oj_*ka5j Yol kesersiniz. J—ClU l f-xjiZ- Oj—jt5j (Lût
kavminin meclislerinde; sakız çiğnemek, el çarpmak, ayaklarını
uzatırlardı, aşikâr yellenirlerdi, ıslık çalarlardı, içki içerlerdi, birbir
lerinin yüzüne tükürürler, birbirlerine söğerlerdi.) Lût Aleyhisse
lam da onlara diyordu. "Münker olan şeyleri kendi meclislerinizde
yapıyorsunuz, bunları terk ediniz!" dediği zaman._>1j_r O/S Z-jJ
â_aJî Lût Aleyhisselam'a, kavminin cevabı (istihza yoluyla) ancak
şu oldu. 4Üİ ı l l _Aj ZJjl5İ İjJZS dİ J l "Biz sana inanmıyoruz. Eğer' ' ' ' , « „
doğru isen (bizim için va'dolunan) azâbı getir. j-JiUaJl j_« c J o dİ
Eğer davanda sadık isen, getir o azabı görelim" dediler.
30- j j J — i-U l jj-2-!l i j J l i
Lût Aleyhisselam, "Ya Rabbi (azabını inzal etmek sûretiyle) bu
müfsid kavme karşı bana yardım et" dedi.
31- jJ>1 İj-hjA l i j ij^li i j - İ İ J L f ^ i Zd-Jj o İ L T Z-Üj
j - t J lk İj-ilS LjU Î OJ L jjü l
f—j-aJJ! /Ü-Jj o£l_>- Z_l!J Vaktaki Rasûllerimiz (me
lekler,) İbrahim Aleyhisselam'a (İshâk ve Yâkûb Aleyhisselam\ o"' ~ © 5Î "T-"
müjdesiyle) geldiler. 3_JJâJ 1 al_* J a ! 1j-xl^ /_-! İj—Jlî Biz bu mem
leket halkını, (Südûmluları) helâk edeceğiz dediler. 1j_5/S LglAl di
Ankebût Sûresi • 599
j-^-Jli» (Zira türlü kötülüklerle) küfür ve zulmedicilerden oldular.
Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir.
32- isÎjAi v jH A Îj ıg j j ; jİ^İ j .^ ij-iıs t y 0j j ı i
^ y 1 1 (S-.t ^i * f s - - .
L_LjJ L g J (01 J U İbrahim Aleyhisselam, (meleklere) "İçlerinde
Lût var, (hâlbuki o zalimlerden değildir)" dedi. j J o j-lpİ jJ*5 1j_JlS
İgJ (Melekler;) "Biz orada (iyiler ve kötüler) kimlerin bulunduğu
nu çok iyi bilmekteyiz." j j /jIaJI j_A cJilSüi/Ai Sfi İİAiJ Biz' s
muhakkak Lût Aleyhisselam'ı halas edeceğiz. İmân eden ehlini de
halas edeceğiz. Yalnız imân etmeyen ehli gabirlerden olur (azap
ta) kalacaklar arasındadır.
İmân etmediği halde, nasıl olur da bir peygamberle beraber olur? Hatıra gelebilir. İmânlı idi ama o zaman imanından vazgeçti. Bu iki melek, genç güzel erkek olarak, Lût Aleyhisselam'a misafir geldiler. Bu hanım hıyanet ederek, kavmine giderek haber verdi. Çok güzel genç misafirler gelmiş haberini bildirmek sûretiyle irti- dat etmiştir ve Lût Aleyhisselam'ın aleyhinde bulundu.
33- J ij-JlSj LpjS 6 U ,j l_ y 1-jLi.J o t ü . Oi l Ü j
j _1 j _____ a _jlS" _3İ /.i J1 d —LAİjiJj_:>tiA l_s1 Oj-_>«j Vj Jl- j\' ' ' '
* s i i ® ® *UJJ Ne zamanki L U j o£L>- (01 bizim meleklerimiz, irsal etti-o 9
ğimiz melekler geldiler. LkjJ Lût Aleyhisselam'a geldikleri
zaman. (Lût Aleyhisselam, misafirlerle mesrur olması lâzım
gelirken) j g; müteessir oldu, gamlandı, elem sahibi oldu.
600 • Tefsir Sohbetleri
Niçin elem sahibi oldu? Hanım haber verdi, kavmi, kabile etrafa
gelecek, misafirleri muhafaza etmeye kudreti yok. <3/-isj Darlaştı
f gj bi tedbirihim LPJS tedbir almaya kuvvet bulamadı, takattan
düştü üzüntüye daldı. (Üzüntü olduğu zaman ilk insanın gözünde
ve sûretinde belli olur.) Melekler, Lût Aleyhisselam'ın üzüntüsünü 2 s
anladılar, onu teselli ettiler. J 1 j—J/Sj Lût Aleyhisselam'a deA
diler. Korkma, (onlar helak olacaklar, bize bir şey yapamazlar.)Jj
öy>Z Üzüntü de çekme, lil biz seni halas ederiz (İzn-i İlâe
hiyle,) d LU lj imân eden ehlini de. d ıilJ il VI Yalnız (azapta) kala
caklar arasında bulunan, hıyanet eden hanım müstesna. j-o C ilS '
j .—jjjüül O da aynen onlarla beraber azapta kalacaklar.
Ashâb-ı Kehf'in köpeği, köpek olduğu halde bir miktar iyilerle beraber oldu, nihayet ehl-i cennet oldu. Niçin? İyilerle sohbet etti. Bu hanım son zamanda fenalarla beraber bulunduğu için, peygamber ailesi olduğu halde, bu şeref onu halas etmedi.
34- OjJLİuLj 'jj/S ta-j frLo. J! j^i 4j jJl!! ûj_A <J_a ! . İ p /jl
o"' ° \ T 2 0 ^ÂjJîJl a (J_Â1 . JP OjJ>I /jl Lût Aleyhisselam'a yine meleklerin ' ' ' ' ' ' ' ' ' o s $ o
sözleridir. li l Bizler, 4JJ î J1 aj * j_*1 . İ P Oj-J>ii> bu karye yâni Sû-
dûm karyesi, bugünkü Lût gölünün olduğu yer. Biz, onu ehline
inzâl ederiz indiririz. frÜJlJl j - i ij^ j azaben, hicâreten frÜLLJl j- i* 2 ' * *
Gökyüzünden azap göndeririz. OjL—Ü.J 1 J_jls /_lj Bu helâk da on
ların üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık fıskları yüzünden oldu.
35- iOj İLjo ^ji! 4j ! / g ii / iS jS JlLJj
LISJj Jl.llJJ Biz Azimüşşân, onları helâk ettik, bıraktık, terk etü— o ' s * ^
tik Lgii o köyler, kasabalardan o l bazı alâmetler. ^ lü 4JL1j
Ankebût Sûresi • 601
Aklını kullanacak bir kavim için, oradan apaçık bir ibret nişânesi
bırakmışızdır.
Bu nişan, onların harab olan evleri veyâ gökten yağan taşların
bakiyyesidir.
36-J^JI fj-IJI Ij4-Jlj 4İI IjJ4£l fj_3 L J/— t l A İ j-jj» J i j
jjjL.v.jsjo ^ j J l İj_İ*j J j
^ Jlj Ey Habibim Sallâllâhû Aleyhivesellem, ümmetine ahva-o '
lini beyan et ibret alsınlar. Biz Azimüşşân gönderdik, j-jJ» ^ Jlj
Medyen memleketine gönderdik. Ne zamanki hıyanet ettiler, tare
tı ve ölçülerde hilekârlığa başladılar. L lA-i. Kardeşleri olan
Şûayb Aleyhisselam'ı, Medyen ahalisine gönderdik. J L —î Şûayb
Aleyhisselam, onlara dedi. <ü\ İjJl-İsI fj_3 Lj Ey kavmim, Âllâh'a\ n \ » o
ibadet ediniz. İbadete müstehak ancak Âllâh'tır.J_^sJ\ fj-lil lj_^jlj
Rahmet-i İlâhiye'yi ahirette istiyorsanız, ona göre amel ediniz.Jjo 0
^ jJfl Ij-JuS Yeryüzünde (eksik ölçüp tartarak) fesat
etmeyin (ki azap olunmayasınız) dedi. Şûayb Aleyhisselam, bu
mevzuda ne kadar nasihat ettiyse tesir etmedi.
(Âyetin, "âhiret gününe umut bağlayın" diye mânâlandırılan kısmı, "âhirette sevap verileceğini umduğunuz işler yapın," "âhiret gününden korkun" şeklinde açıklanmıştır.)
37- j-i-j/i*- ^ i lj:>t—-^/î < i* j j l ..£j1>-/İ a j jA x i
Fakat (Şûayb Aleyhisselam'ı) tekzib ettiler.fi s3i>-JJI Bu sebeple onları şiddetli bir sarsıntı yakalayıverdi. (Başka
âyetlerde Cebrâil Aleyhisselam'ın sayhası diyor. Sayhayı Cibril, o
602 • Tefsir Sohbetleri
kadar kuvvetli idi ki titreme sarsıntı hâsıl oldu. Racfe; titreme.
Sayha; bağırmaktır. Cibril-i Emin'in sayhası o kadar kuvvetli idi ki
titreme ile sarsıntı oldu.) I S a b a h l a d ı l a r p*jlS evlerinde
ü - t i l— diz üstüne, oturdukları halde kalkmaya kuvvetleri olma-S S
dan evleri üzerlerine çöküverdi. Diz üstü çöke kaldılar.
38-Olk * ±il ı—fJ j-Jjj i j_ i j - tP İ®j j j— liL-Pj
Ij_ül5"J —!l j-P f-AİkS
\SlPJ Âd kavmi. (Âd Kavmi, Yemen'de yaşamıştır, peygambera
leri Hûd Aleyhisselam'dır.) Biz Azimüşşân, Âd kavmini de helak
ettik. lSj_üj Semûd kavmin adıdır. Peygamberi Sâlih Aleyhisse-
lam'dır. (Bu kavim de Şam ile Medine'yi Tahire arasında yaşa
mıştır.) Bunları da Biz Azimüşşân helâk ettik. j_ i ı_xJ j - t p U j
İfL^ H i Sizin için (onların başına nelerin geldiği,) bu âkibeti mes
kenlerinden (gelip geçtikçe) oturdukları yerlerden apaçık anlaşıln
maktadır. &ÛJ Tezyin etti, süslendirdi O'kt-Ul şeytan,
kötü amellerini gözlerine güzel gösterdi. J f--J I j-P p A ik S Onları
doğru olan hak yolundan çevirdi. - i Ij-Üuj Hâlbuki bun
lar, basiret sahipleri idiler. Eğer akıllarını kullanıp peygamberlerini
dinleselerdi, istiğfar mümkün idi anlayabilirlerdi. Akılları vardı fa
kat akıllarını kullanmadılar.o o 0 s
39-gî I j ^ ^ Ü ıjL> L itJ Ij g_ j.i ü ) j O/^/aj Oj-P jSj O jjL j
Ijjl L i . ^^jVi
OLİlAJ Oj-P>J Ojj^îj Kârun'u, Fir'avn'ı ve Hâmân'ı da helak
ettik. Doğru yoldan yüzünü çevirenin akıbeti, Kârûn gibi olur.
Ankebût Sûresi • 603
6j-*jij Fir'avn kibir etti ve zulme başladı. ûİ-»İaJ Hâmân'ı, asıl
Fir'avn'ı yoldan çıkaran odur. o L illJ İ j J-itlŞ- JlJüJ Hâlbuki
Celâlim hakkı için, Mûsâ Aleyhisselam kendilerine apaçık bûrhaneo ^ o
larla gelmişti. ijjl^ î-«li Kibir, inât ettiler.j/JVl y-i PeygamberleriE ) 'S ' 'yeryüzünde dinlemediler. j-JL>i_a ij-jli L-Oj (Fesat çıkardılar,) aza
bımızdan da kurtulamadılar. Sabik olmadılar azaptan, azabımızı
aşıp geçebilecek değillerdi.
40-4jJl>-I j_» :»j L -mL.* O-i-* i-li— ı l j>-» j g ‘ i ‘'-J-İ 1—SJL l
«ıAil O li i-»j i-î3 j- l j-» j—gi», ^ i-ii—»«3- j_» j-gi»,
O jiiL j J4.1İ5İ ı ^ (j f j J4 u ık j
E * s 2 ^_*sJ L-Si—i J x - i Bunların her birini kendi günahıyla muâha-
ze ettik. Günahları sebebiyle suçüstü yakaladık. Hata günahları,E o 0 ^
küfürdür. UL^l^ «l IL* l iU J l j_» J_glU Bazılarına, (Lût Aleyhisse
lam'ın kavmi gibi) taş yağdıran kasırga gönderdik. UiJM jJ> J-g-Laj
1->UaJl Bazıları, Cibril-i Emin'in korkunç bir sesi ile helâk oldular.E s * 0
(Medyen ve Semûd kavmi gibi.) /»jJl o il i_ l— j » J~gi»j Bazısı
nı, (Kârun gibi) yerin dibine geçirdik.LiSj.pl j_» J_gi», Bir kısmını
da (Nuh kavmi, Fir'avn ve kavmi gibi) suda boğduk. <oil O li i-»j
J-gU-k-J Hâşâ! Âllâh zalim değildir. Âllâh-û Teâlâ, onlara zulmet
miyor. Adâletin icâbı budur. Çünkü Âllâh'a karşı geliyor. j_£Jj
Oj-U-kj Jg «İSİ Fakat onlar, (cehil ve inatla) kendi nefislerine zul
mettiler.
41-lî_;_> oi^-ol Oj_i£.i_*Jl J-LuS”" «.L—Jjl «uil tOji jj_» i ji_—ejl j-jiJİ
O jil ij ij-Sı j-J vLj^^üJi .i.:.:] 9 ^ 1 j i j i Ojj
604 • Tefsir Sohbetleri
frLpjl 4üi d ji j-A 1jl_A3İ j-jlJ l J iA Âllâh'ın gayrını mâbud ittid
haz eden, Âllâh'tan başka dost edinenlerin misâli; jjJu i”
ll-J o j ı^ l Ağ kuran, kendine yuva yapan örümceğin durumu gide ' o 0 3 o ' 0
bidir. O j—İdAJl c-4-P o j-ipl j —AJl d)1J (Kendilerini muhafaza edecek
ne tavanı ne duvarı vardır. Yuva denecek yeri yoktur. Bir rüzgârla
târumar olur gider. İşte müşriklerin, putlara ibadet ve itimatları
da tıpkı böyledir. Bu putlardan hiçbirinin ne menfaat ve ne zarara
güçleri yetmez.)
Böyle, Âllâh'ın gayrına dayanan, Âllâh'ın gayrını mâbûd ittihaz eden, aynen örümceğin ağı gibidir. Bu ağı nasılki ona fayda vermez. Çünkü örümcekler, belli bir yaştan sonra yalnız yaşarlar ve aralarında hiçbir bağ kalmaz. Aslında puta tapan veya inanmayan bir kâfiri dost edinmek, tıpkı örümcekler gibi birbirinden habersiz yaşamaktır. Yâni birbirlerine yardımcı olamazlar. Putlar, putperestlere hiçbir hususta yardım edemedikleri gibi, putperest de puta yardım edemez. dj-i-JAj İj-i/S j J Eğer bu düşmanlar, Âllâh'a imân etmeyenler bilselerdi hakikati, elbette canlı veya cansız putlara istinat etmezlerdi.
° ° t s o 2 o 0 ' o î» ^42- 1 >J>aJ 1 jA j jA A -ji j A djPJ"j Za fJ-Aj 1 di
(Bu da tehdittir. ) <üi d Muhakkak Âllâh, j_Ad_j-PİJ LA f-J-*j
j_—A kendinden gayri her ne şeye ibadet ederlerse onu bilir° ° i /v
(ve cezalandırır.) f--£>J1 >j>AJ1 J-aJ Âllâh Aziz'dir, galibin galibidir,
mağlup olmayan bir galip. Hakim'dir, her şeyi yerli yerine halk
ediyor.
43- djiJ/AJ! J \ ZJİfAj ZAJ j l i i j l^ j iS J l iA J i d ı is j
Ankebût Sûresi • 605
j İşte biz, bu misâlleri insanlara malû- o d „_J!
matı yakınlaştırmak için getiriyoruz. Oj-U/AJI J l /-»j Onları
ancak (eşyanın hakikatına) âlim olanlar anlar. Kur'an herkes için
nâzil olmuş fakat ilim sahibi olan bilir anlar.
Hadis-i Şerif'te buyurulmuş; Asıl âlim, Âllâh'ı anlıyan ve Âld lâh'ın ibadetiyle meşgûl olandır. Cahil, Âllâh'ı bilmeyip de Âllâh'a isyan ile meşgûl olandır. İlim, akıldan daha efdaldir, buyurulmuş- tur.
(Kureyş'in câhilleri ve beyinsiz takımı, "Muhammed Sallâllâhû Aleyhivesellem'in Rabbi, sinekten, örümcekten temsiller getiriyor" diye gülüp alay ediyorlardı. Bu misallerin «insanlar» için verildiği belirtilerek, hayvandan farkı olmayan bu cahil ve düşüncesiz kimselerin bunu anlayamayacaklarına işaret edilmektedir.)
3-^/j J ^ J lj o lji-JJI <oii (3-1 - Âllâh CelleCelâlûhû, gökleri ve
yeri hak olarak yarattı. Kudret-i azametine delalet etmek üzeret a ° t S
halk etmiştir. d ü î O Şüphesiz bunda, imân edenu
ler için, (Âllâh'ın varlık ve kudretine) ne büyük âyet ve azamet
vardır.
Ey Habibim Ekmelerrusûl Sallâllâhû Aleyhivesellem J jİ devam' S ~
et, dL_J1 ^-^jl L» Cibril-i Emin'in sana getirmiş olduğu Kur'ân-ı
Azimüşşân'ın tilâvetine devam et. (Emir, Rasûl-û Ekrem'edir.
^ÜUU ^ > 5 J/U JI d ıb
606 • Tefsir Sohbetleri
Mûrâd ümmettir. Zaten Rasûlû Ekrem Sallâllâhû Aleyhiveselh
lem, bir lâhza gafil olmaz lâkin hitap onunladır.) dL_J1 c -9-j1 l_»o i» \ s 3
_>Ul£JI j-» Sana vahyedilen Kitab'ı oku, 'Sj-i- aJ1 *_51j namazı ikâme
ediniz âdâb-ı erkânı ile. SjJu*J1 O1 Çünkü namaz LSçâ insanı vazge-i> x 0 o
çirir, jJCİ-Jlj *LL>JlJI jjJ* hayâsızlık ve kötülükten alıkoyar. Fehşe;
dine muhalif olan zina ve kabahatlar. Münker; şeriatın hilâfı olan
şeylerden insanı men eder.
Rivayet olunur ki Ensar'dan bir delikanlı, beş vakit namazı
Rasûlû Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem ile kılıyor fakat kötülük
ten de vazgeçemiyordu. Hâlini, Efendimiz'e anlattılar. Rasûlû Ek
rem; "Namazı, onu bir gün hayâsızlık ve kötülükten menedecek-
tir" buyurdular. Bilâhare delikanlı, kısa bir zaman sonra tevbe ve
islâhı hâl etti. Zira her namaz, masiyetlerine son vermesine sebep
oluyor ve dâimâ Âllâh-û Teâlâ'yı hatırlaması nefsine haşyet veri
yordu.
J-4^ 4Îi1 J-O Jj Âllâh-û Teâlâ'yı zikretmek, bütün tâatların baT
şında gelir. Öyle ise zikrullah, bütün ibadetlerin başında gelir. Bir
insan vaktini zikrullâh ile geçirirse, o zikrullah vesilesi ile masiyet
kalmaz. Cenâb-ı Âllâh onda masiyeti bırakmaz. Âllâh-û Teâlâ, sizi
rahmetle zikreder şayet siz, O'nu taatle zikrederseniz. Zikrullâh
ile meşgul olan insanların etrafında melekler hazır olur. Melekler
zikrullâha âşıktırlar, melekler zikrullâhtan gaşyolurlar. Rahmet-i
İlâhiye de nâzil olur. O j-^ i* /-_» <&1j Âllâh-û Azimüşşân, her
ne yaparsanız bilir.
46- 1j_ift j_jjj1 J ^ ^ - A J _/_KJ1 1jjal£5 J j
Ankebût Sûresi • 607
f —fcjJJj U4JJj f jh j] (Jj_jij LIIJJ J>ii ^jJ/j IÜ1 1j_3jSJ f-g li
O j i i_ i i d j — j Jl^ ij
tU & J l J i l 1j_tal>o 'Jj Ey Mü'minler, Kur'an'ı dinledikten son
ra ehl-i kitap olanlara mücadeleyi yapmayınız. j_l:î-1 ._* .-J/j Jl
Ehsen şekilde, en güzel yoldan mücadele edin ve onların fikirlerini
def'aten istihfaf etmemek, delâlete nisbet etmemektir. j-A J l Jl
f-g ii İj-Uk Zulmedenler müstesnâ, en güzel tarzda mücadele
edin. (Huşuneti yumuşaklıkla, öfkeyi soğukkanlılıkla karşılayın.)
f-xJl \j UlÜI jy il ^ jJlj i l i l IjJyj Ey yahudiler, bizim imân et’ ' ''' } s s } s s ûtiğimiz nedir biliyor musunuz? f-xIJ1 J>—j'j L-Ipl cJj-îl .j_J/j Size
nâzil olan Tevrat'ı, bize de Kur'an'ı nâzil eden O'dur. Biz Tevrat'ı£ ) ' S
da Kur'an'ı da inzal edene imân ettik. Jl 'J f-xgJ1j U-gJlj Bizim ve
sizin, İlâhımız birdir. Tek Âllâh'tır. Biz de siz de Âllâh'ın mahlûku
yuz. O^i-i-ü 4J j-^ j Biz öyle bir Âllâh'a itaat ediyoruz ki vaktiyle
size kitap peygamber gönderdi, şimdi de bize göndermiştir. Ve
biz, O'na teslim olmuşuzdur.
Bu durum karşısında imân ederse en güzeli, imân etmezse cizye verecekler. Onlara diyeceğiz ki bizim evlâtlarımız hudutta muharebe edecekler, biz de sizi muhafaza edeceğiz. Muharebe masraflarını siz vereceksiniz. Eğer bunları kabul etmezlerse, iş muharebeye dökülürse, biz de sizinle muharebe ederiz.
E47- o j Oj-iijj t A K J l f i O j-j^/S t L K J l dLİJJ /İJ^l d ü iS j
OJJ-il^Jı J ı /Is/jl /_ij o j_ 4 j j_ i frSfjJ j_ ij
tlı/^CJl dLlJl L ü y l d ü iS j Ey Habibim Sallâllâhû Aleyhivesel-
608 • Tefsir Sohbetleri
lem, onlara söyle. Tevrat'ı gönderdiğimiz gibi, Kur'an'ı da size o ti ^
gönderdik. 1>L£x J1 j_ 151151 j-jJJli (Abdullah bin Selâm ve eshabı
gibi,) kendilerine kitap verdiklerimiz ona imân ediyorlar. o Os-İa^i o T
Ona imân ederler, siz de okuyun imân edin. o j_Ajj j_A j-* j\ s s 'Bunlardan (Araplardan) da ona imân eden nice kimseler vardır. * * ti \ j
0jJ-âlxJ1 Sfi I IjLj l_AJ Bizim âyetlerimizi ancak (Kâb bin Eşref
gibi inatları yüzünden) kâfirlerden başkası inkâr etmez.
48- L i i j v iij a L a J j ^ ı ı r o ı i j_.
A5 J j j * aJIs j_A İ -His 1.AJ Rasûl-û Ekrem
için bir insan okuryazar değildi denmesi noksanlığı isnat ediyor,
küfre kadar gider. Rasûl-û Ekrem'in okuryazar olmaması mûci-
zedir yâni kimsenin yanında okumamış. Okumayı, Cenâb-ı Âllâh
kendisine bildirmiş. Kimsenin yanında yazıyı talim etmemiş fakat
Cenâb-ı Hak tarafından yazı kendisine bildirilmiş. Ümmînin mânâ
sı, kimsenin yanında yazıp okumamış olduğundandır.
Üm; Mekke'nin ismidir. Üm'midir; Mekkeli olan peygamberdir. Nebiyyi Ümmi'dir. Anasından ayrılmamış, seferlere çıkmamış. Bir def'asında Şam'a yakın, Kader namında bir köy var, oraya kadar gelmiş ve oradan ayrılmış.
Üçüncü mânâ da ümmidir, okumamış kimseden, işte âyet de J J
ona delâlet ediyor. aJLİS j_* 1j_k5 L-İS' U>j Ey Habibim, Kur'ân-ı
Azimüşşân nâzil olmadan evvel gönderilen kitapların hiçbirini l s
okumuş değildin. j_* Bir kitap, dL-ii.il> A-kAs J j elinle de
bir yazı yazmamıştın. Nübüvvetle beraber, ulûm-ü evvelin ve
Ankebût Sûresi • 609
âhirini bilmek, bu ancak mûcize olur. Vahy-i İlâhi olur. Tevrat'ta fi 0 ' t
da bu haber mevcuttur. 4 ’L-JJJ Şayet böyle olsaydı,
(okumuş yazmış olsaydın,) bâtıl söyleyenler (geçmiş kitaplardan
almış veya öğrenmiştir diyerek) şüpheye düşerlerdi.
49- J l lısljL» JL>»tj l» j
OjUJikJi
t °•Ja JJ Belki bu Kur'ân, ey Habibim sana gelmiş olan bu Kur'ân-ı
Azimüşşân, o l iI jo U I beyyin olan hakka delâlet eden âyetlerdir.-k®0 fi ' fi *JJuJİ ij-jjl jjid l jjJl- » y i Kendilerine ilim verilmiş olanların kâlple-
rinde yerleşmiş, (yer eden) apaçık âyetlerdir. (İşarettir ki Kur'ân-ı
Azimüşşân kat'iyen tahrif kabul etmez, ehlinin kâlbinde var. Yalnız
hâfız olanlar değil, âlim olan kimse, muhalif bir kelime girerse
derhal farkında olur.) Oj-UJîkJl J l 1.1jljlj Jl> o j_»j İnkâr etmezler
bu âyetleri ancak nefsine zulmeden, inâdi olanlar inkâr ederler.
<43 j-» t i- j l <--1* j> il V jJ Ij-JlSj Müşrikler; "Ne olurdu, Mu
hammed Sallâllâhû Aleyhivesellem'e Rabbinden (başkaca) nüm
büvvetine delâlet eder âyetler, (Mûsâ Aleyhisselam'ın asâsı,
Salih Aleyhisselam'ın devesi, İsâ Aleyhisselam'ın sofrası gibi
mûcizeler) indirseydi" dediler.
Hâlbuki her asırda terakkide ne varsa, mûcize o nev'iden zu
hur eder ki onun fevkine geçsin de onu iptal etsin. İsâ Aleyhisse
lam'ın zamanında tıp ileri idi, onunda mucizeleri bu nev'iden olup,
- s -e
50' j_aSİj «Üil Jl.1* oL-jJfl j_aSİ JJS jj_» ti-jl <--L*
jb J l ijjjl j j iJ l jjJ.^ y i o l i o t l j l ja J j
610 • Tefsir Sohbetleri
onların fevkinde mucizeler zuhur etmiştir. Mûsâ Aleyhisselam'ın
zamanında sihir ileri idi, onun mucizeleri de o nev'iden mucizeler
zuhur etmiştir. Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem'in zama
nında ise fesahat ve belâgat o derece ileri idi ki Kur'ân-ı Azimüşşân
da o nev'iden erişilemiyen fesahat ve belagatla nâzil olmuştur. J3
4İi\ U_p d U V l LİÜI Ey Habibim Sallâllâhû Aleyhivesellem cevaben
de ki onlara. Mucizeleri veren ancak Âllâh'tır. Âllâh-û Teâlâ'nın
kudretine mütealliktir. !_jj5 LSI L lslj (Mucizeler, benim kud
retimde değildir) Ben ise ancak (O'nun azabını) açıkça tebliğ et
meye memurum.
5 1- ü — j A ı i g Oj I*:!* ş i k j i a t lp 1Ü 5Sİ 3i pjji
* S S 6 s S * S '%*'l fâkj _JJI Onlara kâfi gelmiyor mu? Ş U k JI dL-tlP LÜ 5SI ^ l
Biz Azimüşşân, sana gönderdik bu Kur'ân'ı lütfumuzla. p$:İPgiİj
(Kıyamete kadar değişmeden) aralıksız kendilerine okunuyor. (Ol
2UL>-'J d ü î Bu kitapta size Rahmet-i İlâhiye devamlıdır.J s \ ı J sNasihattır, mev'izadır. tOj-iijj fjJd Elbette imân eden bir kavim
için, imân etmeyenlere zaten faydası yok.
52-^jvıj o i j i l j ı g-s L-i p l ; İL**, i g g iS j J
Ojj- l eJI I—* d —ı!jl <ü}1_> Ij._iS”j JisLJL> Ij_L.il j_j,jJIj«" 1 ' * s S s \
lİ-f-J- p-kitjj g-i-tŞ ^ L j g - îS J J (Yahudilerin reisi olan Kâab
bin Eşref, senin bir şahidin var mı dedi.) Cenâb-ı Hak, cevaben
böyle söyle diyor. Âllâh'tan daha güçlü şahit olur mu? Şahit olarak
Âllâh yeter, bu mucizeler Cenâb-ı Hak'tan size geliyor. g J Lip-lJu
Ankebût Sûresi • 611
j^ jJIj oIJi_LJI Öyle bir Âllâh ki göklerde ve yerde ne varsa bilir.
(Halimizden, O'na bir şey gizli kalmaz.) Ij^İ'j J-k/l!l> Ij-i» j-A lij
^L_j Onlar ki bâtıla imân etmişler, Âllâh'a imân ve taat etmiyor' \ s s \ j!
lar. /}/_> Ij -i j Âllâh'ı bırakıp bâtılın peşinden gitmişler. İ_a duJji
Oj —»/ l İşte ziyanda olanlar, hüsranda kalanlar bunlardır.
53- A l L i î l J fjjj t^ll_AJ/j d l5 jk A l_ l:j’ "" o
OjjA— J j—*j j -**J~ j
jj Ey Habibim Ekmelerrusûl Sallâllâhû Aley
hivesellem. Onlar, senden azab-ı te'cilini çarçabuk (getirmeni) is
tiyorlar. J J J j Eğer U J->-I vakt-i muayyen, İlm-i İlâhi'de bu
azabın vakti tayin edilmeseydi. Siz böyle acele tâlip olduğunuzS 0 fi m-.-
zaman liıllAJI o elbette, hemen azap onların başına gelir
di. (Âllâh-û Azimüşşân size azabı takdir ettiği zaman, vaktini deotakdir etmiş. O azap, vaktinde gelecektir.) J j_.Aj U J u j
Oj A_İJ Fakat yine de hiç farkına varmadıkları bir sırada, o kendi
lerine mutlaka gelecektir. Gelir de farkında olmazlar.V s * s }
54- / j y / £ J b ûl j c-Jİ jmJb ıJllj jb>t*J^.j
J» O ' }t |jL_AJ/j dıSjL^A—lJ Onlar, senden azabın ta'cilini çarçabuk' ' ' i s,* 9 ' s s
(getirmeni) istiyorlar. j^i/KJl> * i - i —*- Olj Hâlbuki cehen
nem, hiç şüpheleri olmasın kâfirleri kuşatacaktır.
pp \ ~ • 1 ° ° * t\ ' î t * * '•55- Ij^ji ü j—j j j —J>-jI j » j j^^ji j » t-JİİAJ I f j j
J_j Bir gündür ki j — ihâta ediyor j._-îji j-.» ttlj_AJI azap
612 • Tefsir Sohbetleri
onları, hem başları üstlerinden f-$!4-j1 js>j hem de ayaklarını
altından saracak, altı üstü cehennem azâbı olur.* * o * >Jj_2jJ Azaba müvekkel olan melekler derler ki! f_iüo Z_A 1j_V5
d j- i l* Ve Âllâh, (onlara) "yaptıklarınızın (cezasını) tadın" diyea
cektir.
56- d jJ -p ls ( j lj ls İ a-w»!j ^.ı^ji di i j i s i j j l J i ^ i l ip Zj
1j_İA1 j-jlJ l t^i/-^ Z-j Ey Âllâh-û Rasûlûllah'a Kur'an'a imân s ' '9 s
eden benim kullarım. <A_ 1J ^—^jl Ol Şüphesiz benim yarattığım
yeryüzü geniştir. djl-i-P/S ^i—jlS O halde (nerede güven içinde ola
caksanız, orada) yalnız bana kulluk edin. Bir yerde ibadet etmek
size kolay olmuyorsa, kolaylıkla ve emniyetle ibadet edeceğiniz
yere hicret edin.
Âyet-i celile, Mekke Müslümanlarının zayıfları hakkında nâzil olmuştur.
<«'' ® Oy'' ğ 457- dj*-^- Zi-J! f-3 î- j i- J ! 32.51i
Her bir nefis, hayat sahibi ölümü tadacaktır. (Ruh sahibi ölümün acısını tadar. Vücud ölür, ruh ise ebedi olarak halk olmuştur.) Sonra, Bize rucû edeceksiniz.
58-j s ^ ^ j i 3i>Jl j-A .f 4 * jjı *!1 * JZ , !Z Jl İj -i-pj İj-iAİ j-jlJlj o o '
Z*J1 j- l f* - j-j*JJ/ ji-s-Ji l
j- j lJ lj O kimseler ki 1 j_İA\ Âllâh-û Rasûlullah'a Kur'ân'a imân
etmişler. oL^UaJl 1j_İ«.PJ İmânını âmâl-i saliha ile de teyid-i tak
viye etmişler. f_4l5jlJ İndiririz biz, onları U j i Â_L>J1 j_« cennet
Ankebût Sûresi • 613
gurfelerine, cennet dairelerine indireceğiz. jL^Vi 14 *5 J_» ^j-^
l^ j Muhakkak ki onları, altlarından ırmaklar akan ve için
de ebedi kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. JJ-1 ►_Jüo ’ ^
J-J-aUİİ Böyle salih ameller işleyenlerin mükâfatı ne güzeldir.
59- OjJ£" -5 ^ “j ' j 1
1 jj_I_ l _5' J1 Onlar ki sabredenler (üzüntü üzerine sabır, ibade
tin zahmetine sabır, diğeri de nefsin arzu ettiği masiyetlere sabır
ediyor) < -J*J ve (her işlerinde) ancak Rablerine mü
tevekkildirler.
Rablerine güvenip dayanmaktadırlar.
60- »JJü i i jAj ı 5jj AİiJ 14^ J ^ L5 J
L ^ j J— J aJiS J-* L # j Nice hayvanlar vardır ki yeryü
zünde, rızkını (biriktirip yanında) taşımıyor. Yüklenip taşımaya
güçleri yetmez. (Mahlûkâttan üç sınıf, 1- İnsanlar 2- Karınca 3* t o i "Fareler. Gelecek günlerin rızkını düşünüp biriktirirler.) <m\
J 9 S yv»-MjIJ Çünkü onların da sizin de rızkınızı Âllâh-û Teâlâ veriyor.
» Ü JI £-4~İJ1 J-aJ Âllâh CelleCelâlûhû Semi'dir, sözlerinizi işitiyor.
Âlim'dir, kalbinize geleni bilir.
(Rivâyete göre; Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem, Mekke'de müşriklerden eziyet gören Müslümanlara, Medine'ye göç etmeleri emrini söyleyince. Onlar, "Oraya nasıl gideceğiz? Orada ne yerimiz yurdumuz, ne malımız mülkümüz var. Bizi kim yedirir içirir?" demişlerdi. Bunun üzerine inzal edilen bu âyetle yeryüzünde nice canlının, rızkını yanında taşımaktan aciz oldu
614 • Tefsir Sohbetleri
ğunu ve nicelerinin ertesi gün için rızık biriktirmeksizin yaşadığı, kısacası rızkı verenin Âllâh-û Teâlâ olduğu hatırlatılmıştır.)
-■ 'O s S X ' " ' On" S
61- j*-âJ1j c j 1j «.i J 1 j » f "! l- » j- -Jj- s;-5O j^ ijj ^ 1 ıjJj^—J
ffüL-C- (j-iJJ Ey Habibim Sallâllâhû Aleyhivesellem, Hâlik'ini
inkâr eden, putlara tapan kimselerden sorsan. o1jI_İJ1 ^-J^-j-»/9 S O , ,
jJV 1 J Bu gökleri kim halk etti? JlaJ1j J.*LU1 j^ - j Güneş'i ve Ay'ı
kim müsehhar kıldı? &1 j J j i J Mutlaka Âllâh-û Teâlâ diyeceklerdir.
(Bunu itiraf ettikten sonra,) Oj-^ijj < -j/j o halde nasıl olur da
Cenâb-ı Hak'kın tevhidinden vazgeçiyor dönüyorsunuz?o* f \ s o — f \ s
62- 1 (1)1 aJ j J—jj ®i/—.p j-» */— j)_ '! jj~J1 i'.'j ‘*■1
AJ Jjl^J ai/lp j » i/JLj (j-U <3Sj-J1 -k-llj Âllâh'tır kısmeti bast
eder, çoğaltır, bol verir genişletir. AJ Jj^ J a illp (j_» i/_^ j - J Di
lediğine de rızkını daraltır, kısaltan O'dur. Âllâh'tır bazı insanların
kısmetini geniş yapıyor, imtihandır acaba şükreder mi? Bazı in» K İ S
sanların da kısmetini dar yapıyor, acaba sabreder mi? J> -j 1 O1
f-J-p Cenâb-ı Âllâh, her şeye âlimdir. (Kullarına salâh veya
fesâd verecek her şeyi bilir.)
63-Jl_*j s _» jJ V 1 o LJİ-İS ti-» *Ü_İJ1 j-» cJ>j j » f f l L l - j - J j
O j iı iJ J f i j l s i J J İ JlI ^ j J &1 j J j i J /4jj»
fflJU » j - J j Ey Ekmelerrusûl Sallâllâhû Aleyhivesellem, eğer
Ankebût Sûresi • 615
bu imân etmeyenlerden sorsan. *L_S *U_İJl j_» J>_S j_» Bu yağ
murları göklerden kim gönderiyor? Yukarıdan yağmur sularını kim
gönderiyor? L£>j» j ^ j.» J^jVl o Yerleri ihya eder öldükten
sonra, (Sonbaharda yerler ölü gibi olur, İlkbaharla yağmurlarlaH r- fi fi '
hayat bulur.) ml j-J jîJ Ancak verecekleri cevap; "Âllâh'tır" derler.
Âllâh'tır dedikten sonra İû J i ey Habibim! "Elhamdûlillah"t j ^ o
de. J J ^ l J J Fakat bunu, onların çoğu akıl edemez. (Te
zat var onların sözlerinde, hem diyor bu yerleri gökleri Âllâh halk
etti, hem de putlar da mâbûddur diyorlar.)
64- O l i y-gJ sj-—"Jl jljJ l d)lj ıJ—*Jj j-gJ J l La jJI sj.-. Ji aj_.A L_»j
O jil ij ij-Sii' JJ
4--*JJ j_$J J l 1_ŞjJl sj_-->«J 1 oJL-ft U>j Bu dünya hayatı sadece bir
oyun ve oyalanmaktan ibarettir. (Dünya hakkında Rasûl-û Ekrem
Sallâllâhû Aleyhivesellem buyurmuşlar. Hülvetil hudra demiş.
Yeşil tatlı görünüyor. Sonuna bakınca cifetin hudra. Cife gibidir,
kevn-i fesâd âlemidir. Bu âlem evvelâ güzel görünüyor ilkbahar
gibi, sonra da sonbahar gibi mevsimi vardır. Eğer insan buraya
bağlar da kâlbini âhirete vesile yapmazsa, çocukların oyunlarına
kendini bağlaması gibi olur. Ne dünyaya fayda verir, ne de âhirete.
D lj-^ l ygJ s j " J l j ljJ l Olj Asıl olan hakiki zeval bulmayan hayat,
âhiret yurdudur. (Aklı başında olan, ebedi olanı intihab eder.) JJ
Oj_U-*j ij-ili Eğer bilselerdi ebedi hayatı, geçici dünya hayatına
tercih etmezlerdi.
616 • Tefsir Sohbetleri
65- .-Jl f-g.j.Jjö /-ali j_j-iJl 4J j ls»ti <Üİ ij-Pi dLLsJl . i 1 j--Sj üLs
iü J4JI
0 J 0 ' s •dLUJİ _S ij.-SJ ü/J (İnsanlar fıtraten sıkıntıya maruz kaldığın
da Âllâh diyor. Hâlbuki sıkıntı gelmeden Âllâh demiyor. Küfürde
olanların âdeti bu idi. Putlarını alıp gemilere binerlerdi. Ne za
manki fırtına rüzgâr neticesi denizin dalgalanması ile gemi batma
tehlikesi baş gösterir, o zaman putu denize atarlardı, başlarlardı
Âllâh-û Teâlâ'ya yalvarmaya. Eski âdet öyle olduğu gibi, bugün de
insanlar gemiye uçağa bindiğinde, tehlike baş gösterdiğinde Âls
lâh diyorlar.) Ne zamanki gemiye bindiler, gemi batma tehlikesine
maruz kaldıklarında, j_>iJ1 4_J j- ı^ l i jl ij_PS dinde sanki muhlis
lermiş gibi Âllâh-û Teâlâ'ya yalvarırlar. (Ben halas olursam, küfr-ü
putların hepsini bırakacağım, iyi bir Müslüman olurum der. Âllâh/v 2 s 6 ' \ s 'Âllâh diye yalvarırlar.) Lâkin OjSj-i-j f_* İÜ! J_-Jl . J l f - g ı ' /-İlS ne
zamanki sahil-i selâmet, karaya çıkarak halas oldu. Oyj-i-j iSl
Bir bakarsın ki o zaman, yine hemen şirke avdet ederler. (Fıt-
rat-ı İslâm olduğundan, sıkıntı zamanı fıtratına avdet etti. Sıkıntı
geçtikten sonra yine telbis olduğu şirke avdet etti.)
66 ■ O j i l i j i j l S i j i l i i J j f^HIS! / . I jJ K J
f-A/ilSl L . IjJJKlJ Kendilerine verdiğimiz bu nimetlere nan
körlük etmeye devam etsinler. 1j_ Üj Dünyayı muradlarına
göre geçirsinler (de zevk alsınlar.) Fakat bunun sonu ne olur?
O j-iİJo i j - ls Ama yakında (bunun akibetini) bileceklerdir. (Dün
yada muvakkat bir zaman içindeki şirklerinin cezasını görecekler.)
Ankebût Sûresi • 617
Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem'in Medine'yi Tahire- ye teşriflerinden sonra, Mekke'de kalan Müslümanlara hicret farz oldu. Oradaki Müslümanlar da "biz Medine'ye gidersek kim bize bir vazife verir. Medine dârdır, kim bize yemek, erzak verebilir" demişlerdi. Hâlik-i Kâinat, onların kalplerinden geçen düşüncelerine istinaden beyan ediyor.
67- j_gJj. jj_» j-L-Ul ı ğ L ^ jj L_i»| L_»j. j_Jı^ i_j| ljj_j »_Jjl
Ojj ^ i _a_* j Oj—-‘■».jj (J-^i^j^l
ljj_j J_Jjl Onlar görmediler mi, bilmiyorlar mı? j_U ^ G l Biz
Azimüşşân, onlara Mekke'yi lL>1 lOj. - harem, muhterem, hürmet
edilir, emin bir yer kıldık. J-gJj>- j-» j*j-^l lK° L-^jj Çevrelerinde
insanlar kapılıp götürülürken (öldürülürken ya da esir edilirken,)
Bizim (Mekke'yi) güven içinde bir yer olduğu halde, kudsi birı s y o * S
yer yaptığımızı görmediler mi? Ojj-^ j Â-Uojj üj-—>3j J-ki-Ji-il
Böyle iken bâtıla inanıp da halâ Âllâh'ın nimetine nankörlük mü
ediyorlar?
68 ■ »-Jl a«.L_:>- 1_aJ ^ j- ' jl i-jj.'«Üil yJ* ^j-3-îl jj-a-'» J—Lkl j-»j
^j-İ» y-îS ° r*
JJLkl j_»j Kimdir daha zalim, (o kimseden daha zalim kimse
yok!) I j i ' -oil y i* ^j-ül Âllâh-û Teâlâ'ya (şerik koşarak) kizb, yae■k . s o s s
lan, iftiraları isnad ediyor. a*i_:>- L_İJ <>->Jİj J ı j - ' jl Yahut kendisine
hak (Rasül ve Kitab) geldiği halde onu yalanlayan, bundan daha0 o rV
zalim kim olabilir? j_j^l^U j_£» J-l££- y i -Jl Bu kâfirler için,
Cehennem'de barınacak yer mi yok (ki bu cür'et ve cesareti gös
teriyorlar!)
618 • Tefsir Sohbetleri
Bu âyet-i kerimeye Müfessirin-i İzâm yedi sekiz mânâ vermiş
ler, hepsi de hak ve hakikattır. j_-jÂJ1J O kimseler ki l_Li Ij İl-aZ—
cehdettiler, sa'y ettiler, gayret ettiler U L i yâni "fi hakkınâ" bizim" thakkımızda, "min ecrinâ" bizim için veli, "vechinâ" halis bize.
b S s* SBizim için cehdeden kimseler, Z iii-J f gij-jgi hiç şüphesiz onu
doğru yolumuza getiririz. j jL — JtiJl 3li 1 dlj Âllâh CelleCelâlûhû
lütf-û kerem ile muhsin olan Mü'minlerle beraberdir.
1) L L i İj İl-aZ— j-jÂJ1J Cenâb-ı Hak yalnız bir yer tasrih ederek"t ^dinde, Kur'an'da, Kitap'ta buyurmadı. Tasrih etmediği için hepsi
murâddır. Onlar ki bizim dinimizde, U L i İj Jl .*/— dinimizde ceh-** \deden. Bizim rızamızı tahsil sûretiyle cehd-i gayret eden kimse,b S s sZiLL- f JL U muhakkak onları yetiştiririz rızamıza gelen yola ye
tiştiririz.
Bizim rızamızı kazanmak için cehd-i gayret edenleri, rı-O /v
zamızı kazandıran yolu ona veririz. j - i —~JtiJ1 £__U Ail Olj Âllâh
CelleCelâlûhû, Mü'min-i kâmil olanlarla beraberdir.
2) j-Lülj O kimseler ki L L i Ij İlİ/— yâni taatınâ, taat-ı ibadeti
mizde cehd-i gayret eden kimseleri, L iL İ f^ i- jJ ^ onları sevâbın
yoluna yetiştiririz. j-.i_~JtiJ1 <üi dlj Âllâh-û Teâlâ'nın lütf-û keh
remi, muhsin olanlarla beraberdir.
3) U L i İjİL-a / jj_..UİJ Bize karşı tevbe ve istiğfara cehdeden1> a *s
kimseler, IÜİİ- f^ lj ı^ muhakkak onları halas yoluna yetiştiririz.
4) L L i İjJUkZ— j-jÂJlj "fi hizmetine" Bizim hizmetimizde cehd-i
Ankebût Sûresi • 619
gayret eden kimseleri, /İLLİ- j LjjjfUJ bizim rızamıza kavuşturan
bir münacaat yolunu vereceğiz. Hizmetimizde bulunduğundan,
kâlbinizde bir dualar, arzular vereceğiz ve bizimle ünsiyet yapar.
Zikrullah ile meşgûl olur, Zikrûllâh ile meşgûl olan bizimle beraber
oturmuş gibi olur.fi ^
5) L L i I«i_a/>- .v jjJlj Yâni "fi muhalefetin nefsi vel-hevâ le
ecrinâ." Nefs-i hevâ, nefs-i şeytâna mücahede eder bizim için.i* s ** s/ü _İ j fi j i g i Bize vasıl olunan yola muhakkak yetiştiririz.
6) L L i I j JlİU- Yâni "talebi ilmine." Bize ait bir ilmi elde"' "' W s
etmek için gayret eden kimseleri, L lL İ ifİŞjLfiü amel yolunu ona
açarız.
7) L İ J 1a 1_.yjjJlj Bildiğinle amel etmek suretiyle. Bildi"' * V - "' » s »
ğinle amel ederse, ULLLİ ı_fİ.J şüphesiz ona yolumuzu kısmet
eder, bilmediğini kısmet ederiz. (Bir kimse bildiğinle amel ederse,
Cenâb-ı Hak ona bilmediğini kısmet eder.)
8) L L i IjJl_aL>- Bu Din-i İslâm'ın ikâmesi için, bu yolda
halis Allâh için gayret ederse, /İLLİ- Η.f.İjjjfi.j o kimseye rızamı
zın bulunduğu yolu gösteririz. "ve innellâhe leme-al muhsinin"
Muhakkak Âllâh CelleCelâlûhû, muhsin olan (Muhsin Arap lisanı
ile; iyilik yapanlar. Lisan-ı Şeriat'ta; Allâh görür gibi ibadet eden
ler) yani ibadetini düzgün yapanlar. Âllâh, Mü'minlerle beraberdir.
Dünyada nusret yardımla, ahirette mâğfiret ile beraberdir.