hadis · 2020. 12. 14. · enes b. malik'ten (r.a.) gelen diğer bir rivayette ise: "siz dün...

39
a HADiS YENi · · 2020

Upload: others

Post on 25-Jan-2021

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • a

    HADiS TARTIŞMALARINA

    YENi YAKLAŞIMLAR

    EDİTÖR

    · · ~nbiya Yıldırım

    İstanbul, 2020

  • o '=' en sar

    ENSAR NEŞRiYAT TIC. A.Ş. © Eserin her türlü basım hakkı anlaşmalı olarak Ensar Neşriyat'a aittir.

    ISBN: 978-605-2174-39-5 Sertifika No: 17576

    Kitabın Adı

    Hadis Tartışmalarına Yeni Yaklaşımlar

    Editör Enbiya YILDIRIM

    Yayın Yönetmeni Hüseyin KADER Adem SAYDAN

    Yayına Hazırlayan

    Hüseyin KAHRAMAN

    Kapak Halil YILMAZ

    Baskı-Cilt

    Matsis Matbaa Hizmetlen San. ve Tic. Ltd. Şti. Tevfikbey Malı. Dr. Ali Demir Cad. No: 51 Sefaköy-İstanbul

    Tel: 0212 624 21 11 pbx Faks: 0212 624 21 17 Sertifika No: 40421

    1.Basım

    Ocak 2020 / 2.000 adet basılmıştır.

    İletişim Ensar Neşriyat Tic. A.Ş.

    Düğmeciler Malı. Karasüleyman Tekke Sokak No: 7 Eyüpsultan / İstanbul Tel: (0212) 491 19 03 - 04 Faks: (0212) 438 42 04

    www.ensarnesriyat.com.tr [email protected]

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? -İNSANA DAİR NEBEVİ HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    Şeref Mahmud el-Kudat44 Çeviri: Adil Öztekin45

    Bu araştırma, tıp alanıyla ilgili Hz. Peygamber'in hadislerini ele almaktadır. Konuyla ilgili en önemli görüş ve kanıtlan gözden geçirdik ve yeni iki delile dayanarak bu rivayetlerin vahiy eseri oldu-ğuna kanaat getirdik. İlki: Tıbba dair hadislerde Hz. Peygamber çev-resinde ve yaşadığı dönemde yaygın olan yanlışlara düşmemiştir. Bu da çevreden kaynaklandığı varsayımını çürütmektedir. İkincisi: Tıpla ilgili hadislerde, ister insan yaratılışıyla ilgili olsun isterse de hasta-lık, koruyucu tıp ve tedavi yollan gibi birçok hususta olsun, modem tıbbın ancak tespit edebildiği ilmi keşiflerin olduğu görülmektedir. Bunların tamamının rastlantı olmasının mümkün olmadığuıa göre· Allah tarafından vahyedildiği kuşkusuzdur.

    Giriş

    Ey Allah'ım! Peygamberimiz Muhammed'e, aline, ashabına ve ihsanla onlara uyanlara saliit-u selam eyle.

    ''Nebe~ihadiste bilimsel i'caz" adlı bir makale hazırlamış ve bunu 1991 yılında Ürdün Üniversitesi'ne sunmuştum. Zikri geçen makalede iki konu üzerinde durdum: "İnsan ve kainat". Konunun çok uzun olduğunu tespit ederek her bir konunun müstakil bir makale ola-cağı kanaatine vardım: İnsana dair nebevi hadislerin bilimsel i'cazı

    44 Ürdün Üniversitesi Şeriat Fakültesi. Makalenin orijinal adı: He! Ehadisu't-Tıbbi'nNebevi Vahy. el-İ'c~zıı'l-İlmi fi'l-Hadisi'n-Nebevi fi Meciili'l-İnsiin.

    45 Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim görevlisi.

  • 358 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    konusunu ele aldığımda çok önemli bir konuyla yakından ilgili oldu-ğunu fark ettim. Bu da beni tıpla ilgili hadislerin vahiy olup olmadığı düşüncesine sevk etti.

    Bu konu etrafında tartışmaların özellikle de günümüzde alev-lendiği ve çeşitli görüşlerin ileri sürüldüğü bilinmektedir. İlim talebe-lerinin ve bazı uzmanların kafa karışıklığı yaşadıklarından dolayı bu konudaki doğrulari geçmişte yaşayanların muttali olmayacağı pozitif ilimler ve yeni kanıtlar -aynca şer'1 deliller- ışığında değerlendirmek ve bu konuya ışık tutarak gerçekleri aydınlatmak istedim. Alanla ilgili kitaplara ve tıbbi araştırmalara imkanlar ölçüsünde müracaat ettim. Yaklaşık yirmi bir kitap ve bu konuda yapılan araştırmalara başvurdum. Bunlardan sekizine direkt ulaşamadığımdan dolayı ilgili kaynaklardan alıntı ve nakiller yaptım.

    Bu konu başka bir konunun bir parçasıdır. O da Hz. Peygam-ber (s.a.v.) tarafından telaffuz edilen her söz Allah tarafından vah-yedilmiş midir? Ya da hadislerin bir kısmı vahiy eseri olmayıp Hz. Peygamber' in kendi görüşü müdür?

    Bu bir yandan araştırmanın tam anlamıyla konusu olmama-sına, diğer yandan bu alanla ilgili araştınna ve kitaplarda46 mevcut olmasına rağmen kısaca bu husustaki görüşlere değineceğim.

    1. Hz. Peygamber'in hadislerinde sırf kendi görüşü., olup da vahiy eseri olmayan hususlar var mıdır?

    Bu konuda meşhur iki görüş vardır.

    1.1. Birinci görüş: Hz. Peygamber' den gelen her şey Allah tara-fından vahyedilmiştir. Bu görüşte olanlar şu delilleri ileri sürmüşlerdir:

    a) Allah Teil.la şöyle buyurmaktadır "O kişisel arzularına göre de konuşmamaktadır. O, kendisine indirilmiş vahiyden başka bir şey değildir".41

    46 Bkz. Abdulgani Abdulhiilık, Hııcciyyeti!ı-Sıınııe, Diiru'l-Kur'ani'l-Kerim, Beyrut; Yusuf el-Karadiivi, es-Sııııııetıı lvfasdaraıı lil-lvfa 'rifeti ve 'l-Haddra, Merkezu Buhii-si's-Sunne ve's-Sire, Katar Üniversitesi.

    47 53 Necıİı 3, 4.

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 359 - İNSANA DAİR NEBEVİ HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    Bu ayet ve benzerlerinin ifade ettiği husus şudur: Allah Rasıllü 'nün söylediği her söz vahiydir. Farklı hususlarda olması durumu etkilememektedir.

    b) Abdullah b. Amr (r.a) anlatıyor: Ben, Rasıllullah'tan işittiğim her şeyi ezberlemek için yazıyordum. Kureyş beni bundan men etti ve "Allah Rasıllü hem kızgınlık hem de sükılnet hallerinde konu-şurken sen ondan işittiğin her şeyi yazıyor musun?" dediler. Bunun üzerine yazmayı bıraktım. Bilahare durumu peygamberimize arz etti-ğimde, eliyle ağzına işaret ederek şöyle dedi: Yaz! Nefsim elinde olan Allah 'a yeminler olsun ki, buradan haktan başka bir şey çıkmaz."48

    c) Ebı1 Sa1d el-Hudrl'den (r.a.) gelen rivayete göre bir kişi Peygamber'e (s.a.v.) gelerek: "I.

  • 360 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    sadır olduktan sonra gelen ve tasdik eden vahye ise tevfild sünnet denir.

    1.2. İkinci görüş: Allah Rasfrlü'nün sözlerinde vahiy olma-yanlar da vardır. Bu görüşte olanların en önemli delilleri hurmayı dölleme hadisidir. Musa b. Talha babasından şöyle rivayet etmek-tedir: Allah Rasfılü'yle birlikte hurma ağaçlarının tepelerinde duran bir topluluğa uğradık. Rasülullah (s.a.v.) "Bunlar ne yapıyor?" diye sordu. Dedim ki: "Onu döllüyorlar; erkeği dişisine koyarlar da o döl-lenir!" Rasfılullah "Bunun pek fayda getireceğini zannetmiyonım" buyurdu. Bu söz insanlara haber verilince döllemeyi bıraktılar ancak hurma ağaçları ürün vermez oldu. Rasfılullah (s.a.v.) bunu duyunca şöyle buyurdu: "Eğer bu onlara yarar sağlıyorsa yapsınlGl: Ben sa-dece bir zanda bulundum. Ama size Allah 'tan bir şey haber verdiğim

    de onu muhakkak alın. Zira b,enAllah 'a karşı asla yalan söylemem."50

    Rafı' b. Hadic'den (r.a.) gelen diğer bir rivayette "Bilin ki, ben bir beşerim. Size dininizle ilgili bir einirde bulunursam onu derhal yerine getirin. Eğer kendi reyime dayanan bir şey emredersem, bilin

    ki ben bir beşerim!"51

    Enes b. Malik'ten (r.a.) gelen diğer bir rivayette ise: "Siz dün-yanızın işini ~aha iyi bilirsiniz" dedi."52

    Böylece Hz. Peygamber iki tür sözü olduğunu bizzat ~endisi açıkça ifade etmiştir. Birincisi - gerek tevkifi, gerekse tevfıld olsun-diiıi konularda olup Allah tarafından vahyedilen ve hata yapma ihti-mali olmayan sözleridir. Diğeri ise tam_amen kendi görüşü olup beşer olması münasebetiyle hem hata hem de isabet ihtimali olan sözleridir.

    Bu görüş, İbn Abbas'ın (r.a) görüşüdür. İbn Tufeyl'den (r.a.) gelen rivayette şöyle geçmektedir: İbn Abbas'a şöyle dedim: "Beyt'i üç tavafta remel yapmak ve dört tavafta da yürümek sünnet midir?

    50 Mııslim, Fedai!, rakam: 2361; İbn Mace, hzr. Muhammed Fuad Abdulbiiki, Beyrut, Ahkiim, rakam: 2470; Ahmed b. Hanbel, Mıısned, Musned u'l-Aşarati'lMubeşşerine bil-Cenneti, rakam: 1398.

    51 Mııslim, Fedai!, rakam: 2362.

    52 Mııslim, Fedai!, rakam: 2363.

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 361 - İNSANA DAİR NEBEVi HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    Zira insanlar, bunun sünnet olduğunu söylüyorlar. Bu husustaki görüşün nedir?" İbn Abbas (r.a.) "Hem doğru söylemişler, hem de yanlış!" dedi. Ben "Bu, hem doğru söylemişler ve hem de yanlış, sözünle ne demek istiyorsun?" diye sordum. İbn Abbas "Rasfılullah (s.a.v.) Mekke'ye (kaza umresi için) gelince, müşrikler 'Muhammed ve arkadaşları zayıflıktan dolayı Beyt'i tavaf etmeye güçleri yetmi-yor.' dediler. Böylece Peygamber'e haset ediyorlardı. Bunun üzerine Rasfılullah (s.a.v.) sahabelerine tavafın üç şavtında koşmalarını, dör-dünde de yürümelerini emretti." dedi.53' ·

    İbn Abbas, teşri! sünnetle teşrii olmayan sünnet arasında ay-rım yapmıştır. Diğer bir ifadeyle Hz. Peygamber'in vahye dayanarak söyledikleriyle kendi ictihadıyla s9yledikleri arasında ayrım yapmıştır. Ancak sahabenin geneli bunu kabul etmemişlerdir. Fakat bu gö-rüşü benimseyenler nezdinde vahiy olanla vahi~ olmayan arasındaki ayırımın nasıl yapılacağı problemi ortaya çıkmaktadır.

    Bir kısmı şöyle söylemektedir. Din işleriyle ilgili olan vahiydir dünya işleriyle ilgili olan ise reydir. "Siz dünyanızın işini daha iyi bi-lirsiniz" rivayetini de buna delil olarak göstermektedirler. Ancak dilli meseleler ile dünyevi işler arasındaki ayırt edici sınır nedir? Nitekim zikri geçen İbn Abbas'ın görüşüne göre, hac menasiki dini bir konu olmasına rağmen hacla ilgili bazı hükümler dünya işleriyle ilgilidir. Ve yine bilindiği gibi, alışveriş, savaş, barış, yiyecek, içecek, giyim kuşam gibi konular dünyevi meseleler olmasına rağmen bu konular-la alakalı bir takım hükümlerin dilli boyutu olup bu konularla ilgili Allah tarafındaıı ayetler ,indirilmiştir. Bu nedenle farklı alanlarla ilgili sının ve ölçüyü belirleme çabasının sağlıklı olmadığı kanaatindeyiz.

    Bazı kimseler yukarıda sözünü ettiğimiz hadisi öne çıkararak sünnet kaynaklarının zikrettiği alışveriş, muamelat, sosyal, iktisadi ve siyasi hayatla ilgili pek çok hadisi yok saymaya çalışmışlardır. Sanki onlara göre Hz. Peygamber bu hadisini, sünneti oluşturan di-

    53 Mııslim, Hac, rakam: 1264

  • 362 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    ğer bütün kavli', fiili' ve takriri hadislerin hükmünü ortadan kaldırmak (neshetmek) için söylemiştir.54

    Bu çok tehlikeli bir durum olup özelliklerle "dünyanızın işleri'' sözünden inanç ve ibadetin dışında kalan her şey anlaşılacak olursa örneğin; ahval-i şahsiyye alanına giren mali tasarruflar, siyasal sis-tem, devletlerarası ilişkiler, cezalar, eğitim, medya gibi birçok konu dini kapsamın dışında kalır. Bu çok tehlikeli görüşü genel olarak oryantalistler ve Müslüman ülkelerin laik ve batıcı kesimleri savun-maktadır.

    Hurmayı dölleme hadisini açıklayan Nevevi'nin söyledikleri tercihe şayandır. O, şöyle demektedir: Hz. Peygamber'in dini olarak söylediklerine uymak gerekir. Rey yoluyla söylediği ve dünya işleriyle ilgili söylediklerine ise uymak gerekmez.

    Böylece rivayet edilen hadisin hangi alanla ilgili olduğuna ba-kılmaksızın rey olduğuna dair yeterli bir karine bulunmadığı müddet-çe Allah Rasfılü 'nün söylediği her şey-v!!hİY sayılmaktadır.

    Tahir b. Aşfu'un dışında bunu açıkça ifade edeni görmedim. O, şöyle demektedir: Allah Rasıllü'nün en hususiyet arz eden hali teşrii halidir. Çünkü Allah tarafından gönderilmesinin ana gayesi teşridir. Öyle, ki Allah, onun asli vazifesinin "Muhammed ancak bir _ elçidir."55 sözüyle peygamberlik olduğunu vurgulamıştır. Bundan do-

    ' layı Allah Rasıllü'nden sadır olan söz ve davranışların -ümmeti ilgi-lendiren hususlarda- aksini gösteren delil olmadığı sürece teşriden kaynaklanır ve buna hamledilmesi gerekir.56

    Bu söylenenleri hurmayı dölleme hadisine uygulayacak olur-sak Hz. Peygamber'in ilk baştan itibaren bu hurma dölleme işinin kendi reyi olduğunu ifade etmiştir. Talha'nın rivayetinde "Bunun bir şeyi değiştireceğini zannetmiyonmi." buyurması bunun delilidir. Bu hadis imam Muslim'in konu başlığından sonra ilk zikrettiği hadistir.

    54 Yusufel-Karadiivi, es-Sııııııetıı Masdaraıı, s. 14. 55 3 AI-i İınriin 144. 56 Tiihir b. Aşfır, Mektisidu 'ş-Şerfa, s. 39, eş-Şeriketu't-Tfinisiyye li't-Tevzi'. 1978

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 363 - İNSANA DAİR NEBEVİ HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    İmam Muslim'in Sahlh'inde takip ettiği metoda göre böyle bir riva-yetin en güçlü rivayetlerden biri sayıldığı bilinmektedir.

    2. Tıpla ilgili hadisler Tıpla ilgili hadisler, diğer nebevi hadislerin tamamı gibi, Hz.

    Peygamber'in kendi görüşü olduğunu gösteren bir delil yoksa doğru olan onun da vahiy olduğudur.

    Tıpla ilgili hadislerin açık ve güçlü delillerinden biri de yukar-da zikredilen bal hadisidir. Orada Allah Rasfılü şöyle buyurmuştur: "Allah sözünde doğrudur, fakat kardeşinin karnı yalancıdır. Ona bal içir." Bunun üzerine kardeşine tekrar bal şerbeti içirdi ve o da iyileşti."

    Anlaşılan o ki; özellikle tıpbadisleri etrafında kimse onun Al-lah Rasülü'nün kendi reyi olup olmadığı ihtimali üzerinde durma-mıştır. Bu iddia Hz. Peygamber' den asırlar sonra ortaya atılmış olup kanaatimizce bunun sebebi o dönemde yaygın olan sağlık teorilerinin hakim olmasıdır. Zira o dönemde yaygın olan kanaat ile hastalıklar, sıcaklık ve soğukluk; nem ve ktiruluk; siyahlık ve sarılık gibi ne-denlerle irtibatlandırılıyordu. Öyle ki insanlar o dönemde bunların tartışma kabul etıneyen hakikatler olduğunu zannediyorlardı. Hatta

    I

    kimi ilim adamları tıpla ilgili hadislerin tıbbi gelişmeler seviyesine ulaşamadığından dolayı bunların Allah tarafından vahyedilıniş değil de Hz. Peygamber' in çevresinden etkilenerek kendi görüşü olduğunu iddia ettiler.

    Bazı ilim ada~arı ise Hz. Peygamber'in bunun için gönderil-mediği ve tıp}lmini bildiğini iddia etınediğini ileri sürerek görüşlerini pekiştirmeye çalıştılar. Bu iddialara şu şekilde cevap verilebilir: Hz. Peygamber, embriyo bilimini bilmiyor ve buİıun için gönderilmemiş olmasına rağmen Kur'an 'ın bir çok ayetinde örneğin Mu 'minun sure-sinde olduğu gibi insanın anne karnındaki yaratılış evrelerini en ince tafsilatına kadar zikrettiğini görmekteyiZ. Öyleyse Ktir'an da benzeri cilan bir şeyin sünnette olmasını neden inkar ediyoruz?

  • 364 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    Şimdi ise bilimin büyük bir ilerleme kaydettiği bir çağda ya-şıyoruz. Günümüzde bilimin ilerlemesiyle ,dinin akıllara hayret ve-ren bilimsel mucizevi yönü ortaya çıkmıştır. Tüm bu ilmi gelişmeler "Varlığımızın delillerini, (kainattaki uçsuz bucaksız) ufuklarda ve

    kendi nefislerinde onlara göstereceğiz ki, O Kur 'an 'ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. "51 ayetini doğrular niteliktedir.

    Tercih ettiğimiz bu görüşü pekiştirmek üzere bu makaleyi ka-leme aldım. Bu görüş ise genel olarak Hz. Peygamber'in sözlerinin Allah tarafından vahyedilmiş olmasıdır. Aksine bir delil bulunmadığı müddetçe -ister tıpla ilgili olsun ister başka bir konuyla ilgili olsun-bu kural geçerlidir.

    Bu çalışmamda konuyla ilgili öncekilerin zikretmediği biri kısa ve öz, diğeri detaylı iki yeni delil zikredeceğim.

    2.1. Kısa ve öz delil '

    Halle arasında yaygın olan geleneksel tıbbi yöntemler pek çok yanılgıya düşmüştür. Buna dönemindeki tıp anlayışı da dahildir. Hat-ta modern tıp da pek çok hataya düşmüş ve hala düşmeye devam etmektedir. Bu da ki.ısurlu olan insan aklı ve tecrübesinin ortaya çıkardığı bir durumdur. Nitekim deney ve tecrübeye dayalı bu alanda ilim adamları ·hatalarından dersler çıkararak yeni bilgiler öğrenirler. Eğer tıpla ilgili hadislerde de durum böyle olsaydı Hz. Peygamber'in dö!leminde ve çevresinde yaygın olan bu hatalar neden hadislerde görülmemektedir? Neden bu hadislerin tedavi, korunma, teşhis ve bilgi aktarımı gibi alanlarda tıbbi hatalardan arınmış olduğıınu gör-mekteyiz? Tıpla ilgili hadislerde bu hataların olmaması acaba rast-lantı mıdır?! Hz. Peygamber (s.a.v.) başkalarının düştüğü bu hatalar~ dan kendisini koruyacak vahyin dışında deneye bağlı bir bilgiye mi sahipti? Bu hadislerin yaygın olan bu tür hataları içermiyor olması Allah tarafından vahyedilmiş olduğunu göstermez mi?

    57 41 Fussilet 53.

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 365 - İNSANA DAİR NEBEVİ HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    2.2. Detaylı delil

    Bu delil çalışmanın geriye kalan kısmını içermekie ve tıp ala-nındaki nebevi hadislerin ilınl keşif yönlerini detaylı bir şekilde açıklamakiadır. Bu da bu alanla ilgi birçok kaynağa müracaat edip araştırma, karşılaştırma, eleme ve seçme yapmamızı gerekiirdi. Çünkü önceki asırlarda yazılmış tıbb-ı nebevi kitaplarında doğru olmayan bilgiler var olduğu gibi hadisleri delil getiren modem tıp kitaplarında da sahih olmayan pek çok hadis bulunmaktadır.

    Bu araştırmada Hz. Peygamber'den gelen ve modem ilmi bu-luşlarla örtüşen sahih hadisleri kaydettik. Öyle ki bunların ümm1 bir peygamber olan Hz. Peygamber' den gelmiş olması veya fenill ilim-lerin gelişmediği, okuma yazmanıp da yaygın olmadığı o çevreden kaynaklanıyor olması veya o asrın bilgilerinden akianlıyor olması mümkün değildir. Çünkü verdiğimiz örnekleri bilim adamları ancak bin iki yüz yıl sonra keşfetmişlerdir. Bunların bir kısmı on dokuzuncu yüzyılda bir kısmı da yirminci yüz yılda keşfedilmiştir. Böylesi bir durum bu bilgilerin sadece Allah tarafından vahyedildiğinin ve bu dinin şüphesiz hak din olduğunun yeni bir kanıtıdır.

    Bilinen şudur ki: Nebevi hadisler uzmanlık isteyen tabiat ilim-lerini insanlara bildirmek için söylenmemiştir. Ancak içinde kapsam-lı olmasa da örneklendirme tarzında bazı ilınl hakikatler gelmiştir.

    3. Takip ettiğimiz yöntem Zikrettiğimiz örneklerde şu metodu takip ettik:

    a) Sahih olmaya~ hadisler delil olamayacağından sadece sahih hadislerle ye~eceğiz.

    b) Tıp alanında sadece tabiplerin kaleme aldığı kitap ve araştırmalara atıfta bulunacağız. Çünkü bu alanda uzman olmayanların kitap ve araştırmaları da var olduğu ve bunların pek çoğunun dakik olmadığı ve fazlaca abartılı olduğu bilinmekiedir.

    c) Konu çok uzayacağı ve araştırma sınırlarını· aşacağından dolayı nebevi hadislerde zikredilen abdest, namaz, oruç gibi amel-

  • 366 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    lerin ilmi ve teşrii hikmetlerine değinmeyeceğiz. Çünkü böyle bir çalışma birkaç kitap yazılmasını gerektirecek kadar uzun ve detaylıdır. Hamdolsun ki bu konuyla ilgili pek çok kitap yazılmaktadır. Bu kitapların bir kısmına kaynakça bölümünde işaret ettik.

    d) Delil olarak kullandığımız hadislerin genel açıklamasına değinmeyip sadece ilmi i' caz yönünü açıklamakla yetineceğiz.

    e) Hadisin Kur'an'la birlikte müştereken zikrettiği mesele~ lere değinmeden sadece nebevi sünnetteki ilmi i'cazla yetineceğiz. Çünkü Kur'an ve sünnette zikri geçen şeyin Allah Rası1lü tarafından Kur'an'a dayanarak zikretme ihtimali ve müstakil vahiy olmama du-rumu söz konusudur.

    Konuyu iki kısımda ele alacağız. İlki; insanın yaratılışıyla il-gili rivayetler, ikincisi ise lia.stalık, koruyucu hekimlik ve tedavi yön-temleriyle ilgili rivayetlerdir.,

    4. İnsan yaratılışıyla ilgili nebevi hadisler

    4.1. Kadının menisi Enes b. Malik (r.a) şöyle demektedir: Rası11ullah (s.a.v.) Me-

    dine'ye hicret edince, Abdullah b. Selam onun yanına geldi ve "Ey Allah'ın Rasıllü! Sana üç soru soracağım ki, bu soruların cevabını ancak peyga~ber olan bilir." dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) "Sof' dedi. Abdullah b. Selam "Kıyamet alametlerinin ilki nedir? Cenn~tlikler ilk önce hangi yemeği yiyecekler? Çocuk niçin baba ve annesine benzer?" dedi. Rasıllullah (s.a.v.) "Biraz önce bunları Cebrail bana haber verdi." dedi. Abdullah b. Selam "O (Cebrail), yahudilerin düşmanı olan meleklerdendir." dedi. Rası11ullah (s.a.v.) "Kıyametin ala-metlerinin ilki, insanları doğudan batıya toplayan bir ateştir. Cennet-liklerin yiyeceği ilk yemek de balık ciğerinin sarkmış olan fazlasıdır. Çocuğun baba ve annesine gelince, erkeğin suyu kadınınkinin önü-ne geçerse, çocuk babaya benzer. Kadının suyu erkeğinkinin önüne geçerse, çocuk anaya benzer." buyurdu. Bunun üzerine Abdullah b.

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 367 - İNSANA DAİR NEBEVİ HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    Selam "Allah'tan başka ilah olmadığına ve senin Allah'ın rasıllü ol-duğuna şehadet ederim." dedi.58

    Abdullah b. Mesud'dan (r.a) gelen diğer bir rivayyette o şöyle geçmektedir: Allah Rasülü ashabıyla konuşurken yanından bir yahu-di geçti. Kureyş dedi ki: "Ey Yahudi! Bu adam peygamber olduğunu iddia ediyor!" O da "Öyleyse ancak peygamberin bilebileceği bir şey ona sorayım." deyip gelip oturdu ve "İnsan neyden yaratılıyor ey Muhammed?" dedi. Bunun üzerine Allah Rasıllü "Ey Yahudi! Her ikisinden yaratzlıy01; hem erkeğin suyundan hem de kadının suyun-dan." buyurdu.59

    Bu ve benzeri nebevi hadisler sadece bir asır önce tespit edil-miş ilml bir hakikatten balısetmelgedir. Bu hakikat ise erkekte oldu-ğu gibi kadının da suyunun olduğu ve ceninin her ikisinin suyundan yaratılmasından bahsetmektedir. Halbuki milattan önce dördüncü asırdan milattan sonra on yedinci asra kadar bilim adamları arasında yaygın olan teori Aristo'nun ceninin teşekkülüyle ilgili teorisiydi. Bu teoriye göre, ceninin tam olarak teşekkülünün adet kanıyla oluştuğu ve erkeğin suyunun ise mayanın sütü peynire dönüştürdüğü gibi sa-dece adet kanını dönüştürdüğü düşünülmekteydi.

    On yedinci asırda mikroskobun icat edilmesiyle sperm ve yu-murtanın keşfi gerçekleşti. Böylece ceninin teşekkülünde birbiriyle çelişen iki teori ortaya çıktı. Birinci teoriye ~öre ceninin spermde kü-çültülmüş mikroorganizma şeklinde var olduğu ve tam olarak yara-tılmış bulunduğu görüşüdür ki kadının ceninin gıdası ve taşınmasının dışında hiçbir rolünün olmadığı tezidir. Diğeri ise ceninin kadının yu-murtasında tam olarak yaratılmış olduğu ve spermin rolünün sadece yardımcı bir rol olduğu tezidir. On sekizinci asrın sonlarına doğru ·ortaya çıkan ve ceninin oluşumunda hem sperm hem de kadının yu-murtasının etkisinin olduğunu söyleyen teori ortaya çıkıncaya kadar bu iki teori arasındaki çatışma devam etr;niştir. On dokuzuncu yüzyı-58 Bulıtirf, Menakib, rakam: 3938.

    59 Szınenıı 'ıı-Nestif el-Kııbrti, V, 339, Diiru'l-Kutubi'l-İlmiyye, Beyrut, rakam: 9075; Ahmed b. Hanbel, Mzısned, I, 495, rakam: 4438. ·

  • 368 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    lın sonlarına doğru bu teoriyi ispat etmek mümkün oldu ve yirminci yüz yılda ise şüpheye mahal bırakmayacak şekilde pekiştirildi.60

    Müslüman bilim adamları Aristo'nun teorisini kabul etmiyor-lar ve hadislere dayanarak ceninin erkek ve kadının suyundan yara-tıldığını söylüyorlardı. İşte İbn Hacer el-Askalani altı asır önce şöyle diyordu: "Adamın sperminin ceninin oluşumunda katkısının olma-dığını, sadece mayalama işine yaradığını ve ceninin kadının adet kanıyla oluştuğıınu anatomiyle uğraşanların birçoğıı iddia ediyorlar. Halbuki bu konudaki hadisler bu düşünceyi yalanlamaktadır."61

    Ceninin erkek ve kadının suyundan oluŞtuğıınu söyleyen teori ancak on sekizinci yüz yılda bilinebilmiş ve 'on dokuzuncu yüz yılda yani asr-ı saadetten on üç asır soma ispat edilmiş olduğıına göre Hz. Muhammed (a.s.v.) bu bilgileri nereden öğrenmişti? Kendi bilgile-ri ya da çevresinin ve yaşa4ığı asırdakilerin bilgilerinden öğrenmiş olamazdı dolayısıyla ancak yaratıcı tarafından kendisine vahyedilrtıiş olmalıdır.

    Hatta kadının suyunun farklı bir özelliğinden bahseden Mus-lim 'in rivayeti onup. renginin san olduğıınu nakletmektedir. Bu da bilim adamlarının ancak yirminci yüz yılda tespit edebiİdikleri bir durumdur. Spermi taşıyan sıvının beyaz ve yoğıın olduğıı biliniyor olmasına rağillen kadının yumurtasını taşıyan sıvının renginin san olduğıı daha somalan ortaya çıktı.62 Sevban (r.a) anlatıyor: "Rksı1lullah'ın yanındaydım. Yahudilerden bir bilgin geldi ve dedi ki: "Ben sana bir peygamber ya da bir veya iki kişiden başka hiç kimsenin bilemeyeceği bir şey sormak için geldim. Sana çocuktan soracağım."

    60 Muhammed Ali el-Bar, Halk:ıı 'l-İıısdııi beyne ~cTıb ve '!-Kur'an, s. 183-188, 390, 5. baskı, ed-Diiru's-Sufidiyye, Cidde, 1984; C.S. Joranger ve diğerleri, İlımı 'l-Ecimıeti Fi Dav'i'l-Kıır'aııi ve's-Sıımıe, s. 13, 22, Hey'etu'l-İ'ciizi'l-İlmi bi Rabıtati'l-Alemi'l-İslarni, Mekke.

    61 İbn Hacer el-Askalani, Fetlııı 'l-Biiri, XI, 491, Dar'ul-Marife, Beyrut.

    62 Mahmud Nazım en-Nesim!, et-Tıbbıı'ıı-Nebevi Ve'l-İlmıı'l-Hadis; III, 327, 1. bas-kı, eş-Şeriketu'l-Muttahide li-Tevzi', Beyrut-1984; Muhammed Ali el-Bar, lİalk:ıı 'l-İıısiiıı, s. 3 ı 5.

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 369 - İNSANA DAİR NEBEVİ HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    Allah Rası'.l.lü "Erkeğin suyu beyazd11: Kadının suyu ise sarıdır." bu-yurdu.63

    Bu nebevi hadis-i şerifin ilmi i'caz kapsamına girdiği gayet açıktır. Çünkü bu gerçeği yirminci yüzyılda keşfedilmeden önce bir beşerin bilmesi mümkün değildir. Öyleyse Hz. Muhammed (a.s.v.) bunu vahiysiz nasıl bilebilecekti? Şüphe yok ki bu söz hevasından konuşmayan ve ancak kendisine vahyedilen bir vahiyden başkası de-ğildir.

    4.2.Azil

    Ebu Said el-Hudri'den (r.a.) rivayet edildiğine göre; Allah Rası'.l.lü 'ne azil soruldu. "Menini tamamından çocuk meydana gelmez. Allah bir canlıyı yaratmak istediği zaman, bunu hiçbir güç engelle-yemez." buyurdu.64

    Bu hadiste iki açıdan ilmi i' caz bulunmaktadır.

    Birincisi: Yirminci yüzyıldan önce ceninin sadece bir" sperm.:. den oluştuğunu kimse bilmemekteydi. Halbuki bir erkekten bir atışta çıkan meni sayısı iki yüzle üç yüz milyon sperm civarındadır. Bunla-rın yüzde yirmisi aşılamaya uygun olmayıp büyük bir çoğunluğu da vajinada ölmektedir. Bundan sonra rahim ağzında da belli bir kısmı ölür ve sonrasında bir kısmı sağ rahim kanalına, diğeri ise sol rahim kanalına, hangisinde yumurtanın olduğunu bilmeksizin yönelir. So-nuçta ulaşanların sayısı yaklaşık beş yüz civarında olup bunlar içeri-sinden de sadece biri seçilir.65

    İkincisi: Azil vb. doğum kontrol yöntemleri tam olarak ha-mileliğe engel olamamaktadır. Her bir doğum kontrolünün başarısız olma ihtimali söz konusudur. Tıbbi açıdan bilinen şudur ki: Meninin inınesini kontrol edememe veya indirmeden önce gelen sperm dola-yısıyla veya burada zikretmeye gerek duyulmayan başka sebeplerden dolayı azilde başansizlığın oranı% 22'dir. Hatta doğum kontrolünün

    63 Mııslim, Hayd, rakam: 315.

    64 Mııslim, Nikfilı, rakam: 1438.

    65 Muhammed Ali el-Bar, Halku 'l-İnsdn, s. J 11, 386.

  • 370 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    rahimin iki kanalını kesip vajina üzerinden bağlanmasının başarısızlık oranı % 55 civarındadır. Ancak karnın kesilip rahimin mahir bir cerrah tarafından bağlanmasında (kordon bağlama) başarısızlık oran % . 1 ile % 4 arasındadır. Spiral taktırmada başarısızlık oranı ise % 6'dır. Yumurtlama dönemi sonrası ilişkide% 4 civarında ve hap kul-lanımında ise% 2,5 oranındadır.66

    4.3. Nutfenin rahimde karar kılması Huzeyfe b. Useyd Allah Rasfılü'nün şöyle buyurduğıınu riva-

    yet etmektedir: "Nutfe, 40 veya 45 gecede rahimde karar !aldıktan sonra melek onun yanına girer."67

    Bu hadiste ilmi i' caz vardır. Şöyle ki, sperm rahime yerleşmeden önceki dönemde hareketli bir haldedir. Modern bilim meninin yumurtayı aşılamasından sonra her ikisinin de rahime doğru hareket ettiğini ve oraya saplanıp yerleştiğini açıklamaktadır. Rahim kana-lından rahim duvarının üst kısmın3; ulaşma yolculuğıınun da yakla-şık bir hafta sürdüğünü bildirmektedir. B_u gerçeği de uzman bilim adamları ancak bu asrın ortalarına doğru öğrenmişlerdir. Şüphesiz bu bilgiler beşer kaynaklı değil Allah katındandır.68

    4.4. Ceninin ilk kırk günü İbn Mesud'dan (r.a.) gelen rivayette o şöyle demektedir: Bize,

    doğru. söyleyen, doğruluğu tasdik ve kabul edilmiş· olan Rasfılullah . (s.~.v.) şöyle haber verdi: "Sizden birinizin yaratılışının başlangıcı, annesinin karnında !ark günde derlenir toplanır."69

    Ceninin rahimde oluşumu, hadisin de ifade ettiği gibi kırk gün-de tamamlanmaktadır. Hadise dayanarak bu görüşte olan bir kısım Müslüman bilim adamlarının ve bazı detaylan açıklayan bir takım tabiplerin varlığı bilinmektedir. İbnu'l-Kayyim bu hadisi zikrettikten

    66 Muhammed Ali el-Bar, a.g.e., s. 388, 495, 5.05-509.

    67 Mııslim, Kader, rakam: 2644.

    68 Nesiıni, et-Tıbbıı'n-Nebevi, III, 331; Muhammed Ali el-Bar, Halku'l-İıısiiıı, s. 204; Joranger, İlnııı 'l-Eciııııe, s. 49.

    69 Bıılıiiri, Bedu'l-Halk, rakam: 3208; Mııslim, Kader, rakam: 2643.

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 371 - İNSANA DAİR NEBEVİ HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    sonra şöyle bir açıklama yapmaktadır: "Rahim meniyi kuşatıp dışarı atmadığında kendine döner ve altı gün içerisinde olgunlaşır. Kalp, beyin ve ciğer bölgelerinde üç nokta oluşur. Sonra üç gün içerisinde o noktalar arasında da beş çizgi oluşur. Daha sonra ise on beş gün içerisinde oraya kan nüfuz eder ve üç uzuv belirginleşir. Sonra da ke-mik iliğinin rutııbeti on iki günde oluşur. Bundan sonra ise baş, dokuz gün içerisinde omuz ve gövdeden ayrılıp belirginleşir. Sonrada tama-men belirginleşerek dört gün içinde duyu organlarıyla hissedilecek bir şekle gelir. Böylece kırk gün tamamlanmış olur. Bu anlatılanlar hadiste genel olarak zikredilen hallerin detaylandır."70

    Doktor Muhammed Ali el-Bar bunu açıklarken şöyle der: "Biz biliyoruz ki, yaratılışın tamamı k?"k gün içerisinde gerçekleşmektedir. Nutfe, alaka ve mudganın tamamı kırk gün içerisinde oluşmaktadır. Altı günde rahimden destek almaksızın döllenmiş yumurta par-çalanır ve dut gibi olur, daha sonrada top gibi. Bu da mikrobik top diye adlandmlır. Sonra yedinci günde alaka olarak rahimden güç alır. Bundan sonra üçüncü haftada ceninin kan dolaşımı başlar. Soma ala-ka mudgaya dönüşür; et, deri, kemik, sinir sisteıni ve diğer uzuvların yaratılması başlar. Bunların tamamı da uzuvların oluşum döneminde yani dördi).ncü haftadan başlayıp sekizinci haftaya kadar olan dönem-de gerçekleşir. "71

    4.5. Mesh'in nesli yoktur Abdullah b. Mesud'dan (r.a) gelen rivayette Allah Rasfilü

    (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Allah Teala bir kavmi helak etti mi ona nesil vermez. Maymun ve domuzlar daha önce de vardı. "72

    Bu hadis, meshin zürriyetinin olmadığını ifade etmektedir. Bu ise insan ve hayvanla ilgili bir ilmf hakikattir. Hadiste zikredilen mesh insanın hayvana dönüşme olaylarına biz şahit olamadık ancak

    70 İbn Hacer, Fetlıu 'l-Btirf, XI, 491. 71 Muhammed Ali el-Bar, Hallaı 'l-İıısi'ın, s. 403. 72 Mııslim, Kader, rakam: 2663.

  • 372 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    nisbi ve cüz! olaylara şahit olmaktayız. İlmi açıdan bu kısmi olanların zürriyeti olmadığına göre tam meshin olmaması daha olasıdır ..

    Embriyodaki mesh durumlarının bii kısmı diğerlerine nazaran. daha. ağır olduğu ispat edilmiştir. Şiddetli bir meshe uğramış emb-riyonun ya ölü doğduğuna ya da birkaç gün yaşayıp öldüğürte göre doğurması mümkün olabilir mi? Mesih durumu daha hafifse genel-likle yaşamakia ancak yine de zürriyeti olmamaktadır.· Cinsiyet kro-mozomunun meshi buna örnektir. Normal durumda insanda asıl olan çift cinsellik kromozomunun olmasıdır. Erkekse (xy) kromozomu taşır, dişiyse (xx) kromozomu taşır. Bunun dışındakiler mesh durumu olarak kabul edilmektedir. Bunlardan biri de {turner) durumudur ki, bunda cinsiyeti belirleyen tek bir kromozom vardir, o da dişil kromo-zomu olan (x) dir. Bu durumda çocuk dişil olup doğurması mümkün değildir.Aynısı (kilnefelter) d~mu için de geçerli olmaktadır. Şöyle ki; bu cinsiyet kromozomu (xxy) iki dişil bir erkek işareti taşımakta olup şekil itibariyle erkek olmasına rağmen kısır ve çocuğu olma-maktadır. 73

    4.6. Yedinci haftadaki cenin Abdullah b. Mesud'dan (r.a.) gelen rivayette Allah Rasülü

    şöyle buyurmaJctadır: "Nutfenin üzerinden 42 giin.geçince Allah ona

    bir melek gönderir. Melek ona şekil vererek onun kulak, göz, d~ri, et

    ve kemiklerini yaratır. Müteakiben "Ya Rabbi! Erkek mi olacak dişi

    mi?" diye sorar. Rabbin dilediği hükmü verir. "74

    Huzeyfe b. Useyd el Gıfarl'den (r.a.) gelen diğer rivayette "Ya Rabbi! Erkek mi olacak dişi mi? der. Allah da onu erkek veya dişi

    yapar. Yine melek "Ya Rabbi! Sağlam mı olacak sakat mı?" der.75

    İlk haftalardaki ceninin şekli memeli hayvanlarınkine benze-mektedir. Diğer ceninlerden farklı olarak insana özgü şekli alması yedinci haftaya tekabül etmektedir. Anatomik ve laboratuvar açısın-

    73 Muhammed Ali el-Bilr, Halkıı "/-İnsan s. 408.

    74 Mııslim, Kader, rakam: 2645. 75 a.g.e. J

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 373 - İNSANA DAİR NEBEVİ HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    dan yedinci haftaya kadar ceninin cinsiyeti nötr olup erkek mi dişi mi olduğunu ayırt etmek mümkün değildir. Öyle ki üreme organlarının testis mi yoksa yumurtalık mı olduğu ilk etapta belirgin değildir. Ancak yedinci haftada belirgin hale gelmeye başlar. Dış uzuvlardan hareketle on iki haftadan önce onu kolay bir şekilde ayırt etmek ne-redeyse imkansızdır. Ceninin sağlam veya sakat olma durumu da ge-nel olarak yedinci haftadan sonra belli olmaktadır. Müslümanların on dört asırdan bu yana tekrarladıkları bu hadis sadık ve emin olan Hz. Peygamber'in mucizelerinden birisidir. Sanki o, on dokuzuncu asrın altmışlı yıllarında yaşayan bir embryologistti.76

    5. Tedavi, koruyucu bek.imlik ve hastalıkla ilgili nebevi hadisler

    5.1.Vücuttaki rahatsızlıklar ve vücudun verdiği tepkiler Nu'man b. Beşir' den (r.a.) gelen rivayette Allah Rası1lü şöyle

    buyurmaktadır: "Müminler birbirlerini şevmede, birbirlerine acıma

    da ve birbirlerini korumada bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu

    hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve

    ateşli hastalığa tııtulur."11

    Hz. ,Peygamber ümmetin durumunu bir bedenin durumuna benzetmektedir. Bu benzetme genel anlamı veya mecaz! anlamıyla anlaşılmaktaydı ancak modem. ilim bu hadisteki ilmi i'cazı yirmin-ci asrın son çeyreğinde keşfetmiştir. Hastalikıı uzuv beynin kontrol merkezine his ve istem dışı sinirsel dalgalar göndermektedir. Yarala-. nan uzuv nedeniyle 'akan ilk damla kanda veya yırtılan ilk lifte veya giren ilk mikropta beynin kontrol merkezine ve bedenin aktif hare-ketlerini kontrol eden uzuvlara kimyasal madde ve hormonlar gön-dermektedir. Bunlar gerçekten şikayet ve yardım isteme mektuplarıdır. Bu mektup bedende herhangi bir yere rastgele gönderilen bir şey

    76 Nesimi, et-Tıbbıı 'n-Nebevi, III, 342-344; Muhammed Ali el-Bar, Halkıı'l-İnsan s. 395; Joranger, İlmı(l-Ecimıe, s. 98; T. F. N. Bersoud,l/mıı'/-Ecimıe, s. 119, 169.

    77 Mııslim, el-Birr ve's-Sıla, rakam: 2586.

  • 374 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    olmayıp bilakis hastalıklı uzvun kurtarılması adına bedeni harekete geçirebilen beynin belli bölgelerine gönderilmektedir.

    Bedenin dayanışması ise rahatsızlığı olan uzvun kendine özgü bir dille bedeni gerçek anlamda yardıma çağırmasıdır.

    a) Bedenin dayanışma içerisinde olması demek uzuvların bir-birini yardım görevine çağırması demektir. Böylece his merkezi hi-potalamusta var olan uyarı ve kontrol merkezlerini göreve çağırır. O da hipofiz bezinin hormon salgılayarak geriye kalan diğer iç salgı bezlerini harekete geçirip hormon salgılamasını sağlar. Bu sayede rahatsız uzvun imdadına koşulması adına bütün uzuvların görev yôn-lendirıneleri yapılır.

    b) Beden dayanışması demek var gücüyle hasta olan uzvu kur-tarmaya çalışmak demektir. Kan dolaşımı hızlansın diye kalp atışları hızlanır ve kan damarları bedenin tembelleşen bölgelerinde daralırken hastalıklı olan uzvun etrafındaki damarlar ise genişler. Böylece hastalığa karşı koyması için ihtiyaç duyduğu güç, oksijen, antikorlar, hormonlar ve yapıcı amino asitler taşınmış olur. Bu da ciğer, iç sal-gı bezleri, kaslar ve yağ stoku gibi bedenin farklı uzuvlarının özünü oluşturmaktadır.

    c) Yine. bedenin dayanışma içerisinde olması demek yıkılması ve çöküyor olması demektir. Hastalıklı uzvun yararına olup ~htiyaç hissettiği yağ stokunu ve kaslardaki eti (proteinler) yıkmaya başlayarak kendinden verir. Durumun şiddetine uygıın bir şekilde yıkma işlemi gerçekleştirilir. Belki bazı hallerde beden kilosunun yarısını kaybeder ve hastalık kontrol altına alınıncaya dek o kiloda kalır. Daha sonra ise beden yeniden kendini inşa eder.

    Öyleyse bu gerçek bir şikayet ve yardım talebidir. Bu alanda ilmin keşfettiği her şeyi Allah Rası1lü (s.a.v.) iki kelimede özetleye-rek o dönemde insanların anlayacakla,n şekilde gerçek bir dayanışma ameliyesi tarzında açıklamıştır.

    Bed~nin tehlikeye düşmesiyle devreye girip uyum sağlayan sinir sisteminin Allah Rası11ü 'yle batılı ilim adamları tarafından aynı ·

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 375 - İNSANA DAİR NEBEVi HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    adla anılıyor olması da hayret vericidir. Onlar bunu (sympathetic) diye isimlendirmişlerdir. Yani sempatik, sevimli veya merhametli an-lamında kullanmışlardır. 78

    5.2. Misvak Hz. Aişe' den (r.a.) gelen bir ıjvayette Allah Rası'.ilü ( s.a.v.) şöy

    le buyurmaktadır: "Misvak ağzı temizler, Allah rızasını kazandırır." 19

    Misvak denildiğinde özellikle ilk akla g'elen şey erak ağacıdır. Çoğuplukla Allah Rası'.ilü onunla misvaklanırdı. Müslümanlar da o günden bu güne onu kullanmaktadırlar. Erak ağacıyla misvaklanmayı teşvik eden çokça sahih hadis bulunmaktadır. Ancak bu hadis, Allah Rası11ü zamanında ve ondan sonraki asırlar boyunca sağlık açısından bilinmeyen bir faydasını açıklamakla diğerlerinden ayrılır. Yirmin-ci yüzyılın sonlarında modem araştırmaların ispat ettiği bu faydanın ağzın dezenfekte edilmesi· olduğu anlaşılmaktadır. Bu rivayet ağzın temizlenmesi olarak anlaşılıyorken, ilim bunun yeni bir anlamını keşfetmiş, o da ağzın mikroplardan dezenfekte edilmesidir.80

    Çok sayıda mikrop barındıran ağız, yüzden fazla parazit, virüs ve bakteriyel mikroba ev sahipliği yapmaktadır. Salyanın bir mili-metre küpünde milyonlarla belki de milyarlarla ifade edebileceğimiz parazit barlnmakta ve bu sayı yaklaşık her saat katlanarak ağzın ko-kusuna ve dişin rengine tesir etmektedir.

    Dişlerin temizlenmesinin üzerinden· bir saat geçmemiş olsa dahi hızlıca dişlere yapışan mikrobik bir tabaka oluşmakta ve bu tabaka giderilmediğinde zaman geçtikçe kalınlığı artmaktadır. Mil-yarlarca mikrobu içerdiğinden dolayı bu tabaka damak hastalıkları ve diş çürümelerine sebep olmaktadır. Bu tabakanın -insanların zan-

    78 Mahir Muhammed Salim, Mecelletıı 'l-İ'ciiz, 3. sayı, Hey'etu'l-İ'ciizi'l-İlmi, Mekke. 79 Bıılıdrf. Savın, babu sivaki'r-ratbi ve'l-yabis li's-siiim (Cezm sıygasıyla muallak

    olarak naklettiği bir hadistir); Salıilııı İbn Hıızeyme, I, 70, rakam: 135, el-Mektebu'l-İslami, Beyrut; Salıilııı İbn Hibbdn, III, 348, rakam: 1067, hzr. Şuayb el-Amafid, Muessetu'r-Risiile, Beyrut ( Şuayb el-Amafid senedinin ceyyid olduğunu, Elbani ise sahih olduğunu söylemiştir).

    80 Abdulhamid el-Kudat, mikrop bilim uzmanı, Tefevvıık~-Tıbbi'l-Vikfii fil-İs/dm, s. 14-17, el-Musteşfe'l-İsliimi, l. baskı, 1987.

  • 376 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    nettiği gibi- yemek artıklarıyla ilgisi yoktur. Dolaysıyla bir saatten az bir sürede sürekli oluşmakta olduğundan dolayı sık sık giderilmesi gerekmektedir. Bu da diş fırçasını kullanmakla mümkün olmamakta-dır. İşte tam da burada Allah Rasülü'nün çokça misvaklanması başka bir mucizesini ortaya çıkarmaktadır. Öyle ki o her uykudan uyandığında misvaklanmaktaydı. Huzeyfe'den (r.a.) gelen rivayette o şöyle buyurmaktadır. "Allah RasU!ii gece kalktığında ağzını misv_aklardı. "81

    Nebevi sünnet, misvaklanmayı, ister oruçlu olsun ister olmasın, kişiyi her abdest ve namaz esnasında, uykudan uyanınca veya uykudan önce ve ağız kokusu değiştiğinde buna teşvik etmektedir. 82

    Özellikle erak ağacıyla misvaklanmak dişlerin temizlenme-sine ve damakların ovalanmasına sebep olmaktadır. Bu yapılmadığı takdirde insan, diş çürümesi, tartar, (kalsiyum tuzlarının dişlerin üzerinde birikmesinden oluşan) ağız ve damak iltihaplan, bademcik iltihaplan vb. hastalıklar gibi birçok hastalıkla karşı karşıya kalabilir.

    Erak ağacından elde edilen misvağın özellikleri şunlardır:

    a) Artıkları ortadan kaldıran ve dişleri temizleyen ince ve na-rin liflere sahiptir.

    b) Temizleyici maddeler, silis kristalleri, mineral tuzlar, yapışkan ve nişasta maddeleri içermektedir.

    c) Mikrop öldürücü anti küf özellikli kimyasal maddeler içer- -mektedir. Penisiline benzer maddeler ve mikroplara karşı etkili olan v~ yüksek miktarda tannik asidi bulunduran sinnigirin maddesini içe-rir. Bu asit mikrop öldürücü olup güçlü dezenfekte, damak yara ve iltihaplarını iyileştirme özelliğine sahiptir. Bu maddeler salyaya ka-rışmakla daha etkili olmaktadır. Rostock Üniversitesi Bulaşıcı Has-talıklar Ve Mikrop Bilim Enstitüsü müdürü Rodat, erak ağcının ıslak tozunu ağızda bulunan en önemli mikroplardan biri olan stafilokok üzerine koyduğunu ve konulan bu tozun penisilin görevi gördüğünü açıklamıştır. 83

    81 Bııhiirf, .Yudı1, rakam: 246.

    82 Abdulcevad es-Savi, Miıı İ 'ciizi 'l-Kıır 'an ve 's-Sıınııe fi ~-Tıbbı 'l-Vikiif, İciiz dergisi, 3. sayı ..

    83 a.g.e.

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 377 - İNSANA DAİR NEBEVİ HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    d) Erak misvağında çözümlenmiş yağlı ve kokulu bir madde bulunmaktadır. Bu da ağızda hoş bir koku ve güzel bir tat bırakmaktadır. Bu faydalardan dolayı özünün alınıp diş bakımıyla ilgili malze-melerde kullanılması iyi olur diye düşünınekteyiz.84

    e) Dişlerin yüzey kısmı oluşumlarından birisiyle etkileşime geçen florür maddesini içermektedir. Böylece zararlı bakteriyel sal-gılara karşı direnç gösterir ve aynı zamanda çürümeyi önler, bakteri-lerin çoğalmasına mani olur. Bunun yanında, artıkların giderilmesine ve yüzey kısmına yapışmış renklerin izale edilmesine yardımcı olan silikon maddesini içermektedir. 85

    1980 yılında misvak kullanan 887 kişi üzerinde gerçekleştirilen tıbbi bir araştırmada bu söyl

  • 378 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    mizliklerini sidik kullanarak yaptıkları,!! ve bu uğurda insan sidiğini tercih ettikleri, eğer bulamazlarsa da boğa sidiğini kullandıkları bir dönemde söylenmiştir. Bu adet Avrupa' da on altıncı yüzyıla kadar devam etmiştir. 87

    5.3. Erken uyanma Ebü Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasülullah

    (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

    "Biriniz uyuduğu zaman şeytan onun ense köküne üç düğüm

    atm: Her bir düğümü attığı yere, 'Gecen uzun olsun, yat, uyu!' diye

    eliyle vurw: Şayet o kimse uyanarak Allah 'ı anarsa, düğümlerden

    biri çözülüı: Abdest alırsa, bir düğüm daha çözülür. Bir de namaz

    kılarsa, şeytanın attığı bütün düğümler çözülür ve böylece neşeli ve

    huzurlu bir şekilde sabahlar. Allah 'ı anmaz, abdest alıp namaz kıl

    mazsa, 'uyuşuk ve tembel bil\halde sabahlar."88

    Bu hadis erken kalkmanın, sonra da abdest alıp namaz kılmanın önemini açıklamaktadır. Bunlarmkan dolaşımını ve nefes al-mayı aktive ettiği ortaya çıkmıştır. Bu kazanım abdest hareketleri ve içerdiği yıkama ve ovalama, namaz hareketleri olan kalkma, oturma, secde etme, rükfıa varma, ayakta durma, Kur'an okuma, tesbihat ve dua gibi dun,ınılar sayesinde gerçekleşmektedir. Aynca insanın na- _ mazı eda ettikten sonra duyduğu manevi haz ve Allah' a ya~ık his- _ setme lezzeti de söz konusu-hususlara eklenebilir. Bunların tamamını geçmişte yaşayan Müslümanlar elde ediyorlardı.

    Ancak bu konuda yeni sayabileceğimiz bilgi, modern ilmin keşfettiği bilgidir. Erken kalkıp namaza gitmek için dışarı çıkmak insanı o sabah vaktinde bulunan temiz ve ozon gazıyla zengin olan havayı teneffüs etmesine ve ondan faydalanmasına sebep olmaktadır. Ozon, üç oksijen atomundan oluşan gaz halinde bir moleküldür. Te-mizleyici özelliğe sahip olup havayı ye temas ettiği şeyleri dezenfek-

    87 Şevket eş-Şatti, Risale fi Tarflın-Tıb, s. 15: Abdulhamid el-Kudiit'nın TefevvııkJTıb kitabından naklen.-

    88 Bıılıarf, Cum'a, rakam: 1142.

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 379 - İNSANA DAİR NEBEVİ HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    te etmektedir. Antmalarda suyu dezenfekte etme yollarından birinin de ozon gazı olduğu bilinmektedir. Aynı zamanda ozon gazının sinir sistemine, derinde olan psikolojik duygulara,· bedensel ve düşünsel aktivitelere olumlu etkisi de bulunmaktadır. Bu gazın yeryüzünde en yoğun olduğu vakit sabah vakti olup daha sonra azalmaya başladığı ve güneş doğunca da çekildiği bilinmektedir.89

    5.4. Çörek otu

    Hz. Aişe' den (r.a.) gelen rivayette Allah RasfıW şöyle buyur-muştur: "Şu kara dane (Çörekotu) sam hariç her derde devadır. "Hz. Aişe diyor ki: "Sam nedir diye sordum." O da "Ölümdür." buyurdu.90

    Hadiste geçen siyah dane hakkında muhtelif görüşler vardır: Bııhiirf'de geçen Zulıri'nin açıklamasına göre siyah daneden maksat çörek otudur. Siyah kimyon diye de adlandırılmaktadır. İbn Hacer bunu tercih etmiş ve çoğunluğun da bu görüşte olduğunu ifade etmiştir. Hindistan kimyonu diye de adlandırıldığı ya da hardal, menengiç . veya kemilim ağacının sakızı olduğunu söyleyenlerin olduğunu da ifade etmiştir.91

    Günümüzde çörek otu diye bilinen otun kastediliyor olması şu sebeplerden dolayı kuvvetle muhtemeldir:

    a) Renginin siyah olmasıdır. Halbuki günümüzde bilinen kim-yon, menengiç ve hardalın renkleri siyah değildir.

    b) Çoğunluğun görüşü bu istikamettedir.

    c) Modem tıbbi araştırmalar bunu tercih etmektedir. İlmi araştırmıılann tespit ettiği bazı hususlar:

    Çörek otu bronşiyal astım, öksürük ve yaygın ürtiker hasta-lıklarının tedavisinde kullanılmaktadır.92 Mısır'da Dr. Muhammed el-Mahfilz ve Dr. Muhammed ed-Delıahini'nin başını çektiği bir araştırma ekibi, membranlanri tahriş edici etkilerinden arındırarak 89 İl:irahim er-Riivi Nesimi'nin et-Tıbbıı 'ıı-Nebevi kitabından nakletmektedir. 90 Bıılıiiri, Tıb, rakam: 5687; Mııslim, Selam, nıkam: 2215. Çoğu kaynakta geçmektedir.

    91 İbn Hacer el-Askaliini, Fetlııı 'l-Biiri, X, 145.

    92 Nesimi, et-Tıbbu'ıı-Nebevi, m, 264; Muhammed Kiimil Abdussamed, el-İ'ciizıılJ/mifi'l-İsliinı, ed-Diirul-Mısriyyetu'l-Lubniiniyye. 3. baskı, 1996, s. 81.

  • 380 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    ve temiz bir şekilde çörek otu yağının aktif bileşiğini ayırarak, bu bileşenin zehirli veya zararlı herhangi bir etkisinin olmadığını ispat etmişlerdir. Bu da bütün hastalara verilebileceği konusunda insanı ce-saretlendirmektedir. Özellikle tansiyonu yüksek olup da etkili astım ilacı kullanmaları uygun görülmeyen hastalara tavsiye edilebilir. Bu bileşen damla ve tablet şeklinde hazırlanmıştır.93

    Çörek otu tansiyonun düşürülmesinde etkilidir. Almanya'nın Münster şehrinde gerçekleştirilen yirmi üçüncü dünya eczacılık sem-pozyumunda Dr. ez-Zavahirl'nin ifade ettiği gibi çörek otunun sıkılmasından sonra geriye kalan tortusunun tansiyonu düşürmeye yara-diğı ispat edilmiştir.94

    Çörek otu antibiyotiktir. Biyokimya alanında uzman Dr. Hafız Cuneyd, basiller üzerine yaptığı araştırmada bu tür bakterilerin çörek otunun bulunduğu gıda ortamında gelişemediklerini ispat etmiştir. Bu da çörek otunun bu mikroplar?- karşı antibiyotik içerdiğini gös-termektedir. 95

    Hepatik fibrozun tedavisinde, el-Ezher Üniversitesi Tıp Fa-kültesi iç hastalıkları uzmanı Dr. Salim Necm'in danışmam olduğu doktora tezinde, (kelime sanki fazla onun için sildim) hepatik fibroz hastası olan qtuz kişi üzerinde deney yapılmıştır. Yapılan deney çer-çevesinde hastalara günlük beş gram çörek otu verildiği, bun~an iki ay sonra büyük ölçüde öldürücü lenf hücrelerinin sayısının ve prote-in indeks oranlarının arttığı ve karaciğer enzimlerinin gözle görülür bir şekilde düşüş olup iyileşmenin sağlandığı ve çörek otu kullanan gruplarda kullanmayanlara. kıyasla hastalıklarının yan etkilerinin geçtiği görülmüştür. Çörek otunun karaciğer hücrelerini aktif hale getirip yok olmasını durdurduğu da ortaya çıkmıştır.96

    93 Beyrut'ta gerçekleştirilen yirİni sekizinci Arap tıbbı sempozyumunda sunulan bir tebliği Nes'imi nakletmektedir.

    94 Nesimi, et-Tıbbu'ıı-Nebevf, Ill, 265, ziraat muhendisi: Ecved el-Hiraki'den nakletmektedir.

    95 Nesimi~ a.g.e. 96 Salim Necm, el-İ'ciizu'l-İlmi sempozyumun ·da sunulan tebliği, Moskova-1993.

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 381 - İNSANA DAİR NEBEVi HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    Bununla birlikte yapılan bu tespitler çörek otunun bütün has-talıklara değil de bir kısmına şifa olduğunu göstermektedir. Çörek otunun her derde deva anlamı üzerinde araştırmacılar düşünmeye başlamadan ve araştırmalar farklı bir yöne ilerlemeden önce hadiste-ki ilm1 i' caz çok anlaşılır bir durum değildi. Çörek otunun bağışıklık sisteminin güçlenmesine çok büyük etkisinin olduğu böylece ortaya çıkmış oldu.97 Amerika Birleşik Devletleri'nde İsliimi bir tıp kuru-luşunun başkanlığını yapan Dr. Ahmed el-Kadi, bir grup insana her gün sabah-akşaı:µ bir gram çörek otu verdiğini ve bir müddet sonra mikrop öldüren hücrelerin oranın % 73 'e yükseldiğini bununla bir-likte mikrobu yok etmeye yardım eden hücrelerin oranının da % 72 yükseldiğini ifade etmiştir. Sarımsak, bal ve çörek otundan oluşan bir karışımla ise moral gücünü de yüksek tutarak mikrop öldüren hücre-leİ.-in oranı% 300'e yükseldiği bununla birlikte mikrobu yok etmeye yardım eden hücrelerin oranında % 200 yükselme olduğunu söyle-mektedir. Nitekim Amerikan Deneysel Biyolojik Bilimler Dernekler

    . .

    Birliği bu bilgilerin doğruluğunu kabullenmiştir. 98

    Böylece çörek otunun her derde deva olduğunu ve bağışıklık sisteminin güçlü olmasıyla birlikte insanı hastalıklardan koruyup iyi-leştirdiğini ve buna yardımcı olduğunu görmekteyiz.

    (

    5.5. İçki ilaç değil hastalıktır Vail el-Hadrami'den (r.a.) gelen rivayette Tank b. Suveyd adlı _,

    sahabi Hz. Peygamber'e şarabı (hamr) sorar. O da yasaklar. Tank "Ama ilaç olarak kullanıyorum!" deyince de, "O deva değil derttir."99

    buyurur.

    Geçmişte içkinin zararının sadece geçici olarak aklı giderme, bazı toplumsal ve ekonomik zarardan ibaret olduğu zannediliyordu. Hatta yakın zamana kadar bazı tıbbi faydalarının var olduğuna da inanılıyordu. Bu durum yapılan modem tıbb1 araştırmalarda tıpkı

    97 Siilim Necm, et-Tıbbzı'n-Nebevf; Muhammed Kamil, el-İ'diz'ııl-flmf, s. 80. 98 Ahmed el::ı

  • 382 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    Allah Rasülü'nün hadisinde olduğu gibi içkinin deva değil de dert · olduğu ispat edilinceye kadar devam etmiştir.

    Günümüzde araştırmaların ortaya koyduğu bazı gerçekler şunlardır: 100

    a) Alkol kalp kası (miyokard) fonksiyonlarını engellemesin-den dolayı kan pompalanması azalmakta, kalbin atışları hızlanmakta ve sistolik basınç yükselmektedir. Bu da kan damarlarının genişlemesine sebep olmaktadır. Vücut ısındığı hissine kapılır. Halbuki gerçek- · te vücut ısısı düşmektedir. Böylece sıcaklığı düzenleyen merkezlerin düzeni şaşar ve özellikle·soğuk yerlerde ölümle sonuçlanır.

    b) Alkol beyindeki kan damarlarının tıkanmasına sebep olur. Kan akışı gerekli olan seviyeden daha az seviyeye düşmekte ve bu da beyinde var olan bazı sinir hücrelerinin oksijensiz kalmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle beyin hücreleri görevini yerine getirememek-

    " te veya ölmektedir. Şu da bilinmektedir ki, bu hücreleri beden tekrar-dan üretemez ve bu da bazen beyin hücrelerinin yırtılması (inme) gibi bir duruma ya da vefata sebep olabilmektedir.

    c) Alkol kandaki zararlı yağların çoğalmasına sebep olur ki, bu da kanın pıhtılaşmasına neden olmaktadır.

    d) Alkol bağımlılığı, kronik mide iltihabına sebep olmaktadır. Bu, anemiye neden olmaktadır.

    e) Alkol bağımlılığı karaciğer hastalıklarına sebep olı:iıakta, bu·durum da karaciğerin görevlerini yerine getirme gücünü düşürmekte ve karaciğerin şişmesine sebep olmaktadır. Bunun neticesinde bağımlılar arasında karaciğer~siroz oram yüksek olduğu gözlemlen-mektedir.

    f) Alkol cinsel isteği artırabilir ancak gerçekte cinsel gücü azaltmaktadır.

    g) Araştırmalar alkolün anne karnındaki bebeğe ciddi tehlike-lerini tespit etmiştir. Alkolün beyin gelişiminin durması ve hacminin

    100 Nesirni, et-Tıbbıı 'n-Nebevf, II, 213; Muhamrne.d Kamil, el-İ 'dız 'ııl-flmf, s. 87.

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 383 - İNSANA DAİR NEBEVi HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    küçülmesi gibi yaratılış bozukluklarına sebep olduğu görülmekte ve bu da zekaya tesir etmektedir.

    Bu saydıklarımız alkolün zararlarının sadece bir kısmıdır. Allah Rasülü (s.a.v.) ne kadar da doğru söylemiştir: "O deva değil derttir."

    5.6. Karantina Usame b. Zeyd'den (r.a) gelen rivayette Allah Rası11ü (s.a.v.)

    şöyle buyunnaktadır: "Bir yerde bulaşıcı hastalık ortaya çıktığını duyduğunuz zaman oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde bulaşıcı bir hastalık ortaya çıkarsa, oradan da çıkmayın~z."101

    Geçmişte insanların çoğu hastalığın bulaşmasından korkarak bulaşıcı hastalığa sahip olan hastadan uzak dururdu ve bulaşıcı hasta-lığın bulunduğu bölgeye girmekten de çekinirdi. Mikrop henüz daha keşfedilmemiş olduğundan dolayı hastalığın hasta birisinden sağlam birisine nasıl geçtiğini de bilmiyorlardı. Bu hadisin ilk cümlesinde ilmi biri' caz bulunmamaktadır. Ancak bu hadisteki yeni ve o dönem-deki insanların aklına gelmeyen ilmi i' caz ise (ki bu ikinci cümlede yer almaktadır), görünürde sağlam zannedilen kimsenin de hastalığı taşıyor olma ihtimalidir. Görüıiürde sağlam olan kişide hastalığın mikrobu gelişim evresinde veya kişi iyileşme sürecinde olabileceği gibi bu hastalığa karşı o kimsenin bağışıklığı da olabilir. Bu fark edil-mediğinden dolayı hastalığı taşıyan birisinin, hastalığı sağlam birisi-ne taşıması mümkündür. Burada uyulması· gereken tıbbi çözüm de bulaşıcı hastalığın olduğu yeri karantina altına alıp oradan kimsenin çıkmasına müsaade etmemektir. Bu da mikrop keşfedilmeden yakla-şık on iki asır önce nebevi hadisin ortaya koyduğu ilmi bir gerçektir. 102

    · 5.7. Bal Ebu Said el-Hudrl'den (r.a.) gelen rivayete göre bir kişi Hz.

    Peygamber'e (s.a.v.) gelerek "Kardeşimin karnı ağrıyor." dedi. Rasfılullah (s.a.v.) "Bal şerbeti içir. " buyurdu; Sonra adam Hz. Peygam-101 Bıılıdri, Tıb, rakam: 5728.

    102 Neslmi, et-Tıbbıı'n-Nebevi, II, 381.

  • 384 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    ber' e ikinci defa geldi (ve hastalığının geçmediğini söyledi). Rasfılullah yine "Bal şerbeti içil: " buyurdu. Daha sonra adam üçüncü defa geldi. Hz. Peygamber "Bal şerbeti içil: "buyurdu. Adam tekrar gelip "İçirdim (fakat geçmedi.)" deyince, Rasfılullah (s.a.v.) "Allah sözün-de doğrudur, fakat kardeşinin karnı yalanczdu: " buyurdu. Dördüncü defa içirince iyileşti. "ıo3

    Genel olarak balın şifa ve gıdasal önemi çok eskilerden bu yana bilinen bir husustur. Zaten Kur'an da bunu tasdik etmektedir. Ancak bu hadis balın özellikle sindirim sistemi hastalığındaki öne-mine dikkat çekmektedir ve modern ilim de bunu desteklemektedir.

    Dr. Mahmud en-Nesimi bu konuyla ilgili hadisler hakkındaki araştırmasına istinaden hadiste geçen ishalin şişkinlik ve hafif küf-lenmeyle irtibatlı olduğu kanaatine varmıştır. Her iki durumda da özellikle o dönemde bal uygıın bir ilaç sayılmaktaydı. Şişkinlik du-rumunda hastaya uygıın bir niushil verilir. Bu da hastanın bağırsaklarında arta kalan gıda zehirlenmesinin etkilerini giderir. Bal müshil sayılmakla beraber bağırsakları temizleme etkisi de bulunmaktadır. Aynı zamanda karaciğerin mikrobik zehirlenmelere karşı dilzenleyi-ci rolünü artırmakta ve gıda zehirlenmesi etkilerinden korumaktadır. Şişkinlik durumunda uygun müshillerin yanı sıra antimikrobiyallerle tedavi edilmektedir. Son zamanlarda balın birçok mikrobu yok ettiği artık bilinmektedir. Bal mikropları yok eden oksijen suyu içermekte-dir. Böylece hadiste geçen hastalıkla ilgili nebevi reçeteye göre balın başka hiçbir şeyde bulunmayan üç özelliğinin olduğu görülmektedir:

    a) Homeopati tedavisi. Bu tedavi yöntemi, şişkinlikte görülen gıda zehirlenmesi, bağırsak bozulmaları ve artıkların atılmasıyla il-gili ishali müshille tedavi etmek veya bağırsak küfünde mikropların çoğalmasıyla oluşan küf içeriğinin dışarıya atılmasıdır.

    b) Bal uygun orta halli bir müshil olup bağırsakları tahriş et-mez.

    103 Muslim, Selam, rakam: 2217.

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 385 - İNSANA DAİR NEBEVİ HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    c) Balda mikroplara etki edip gelişimini durduran ve bazı çe-şitlerini öldüren temizleyici maddeler vardır. Balda bulunan bağırsak temizleyici bu özellikler yirminci asrın ikinci çeyreğinde ancak keşfedilebilmiştir.104

    İngiliz Tıp Dergisi (The British Medicine Joumal) 1985'te ba-lın çocuklardaki bağırsak ve mide iltihaplarında kullanımıyla ilgili bir araştırma yayınlamıştır. Yapılan bu araştırmada ishal tedavisinde kullanılan ilaçla birlikte verilen balın mikrobik ishalin süresini azalt- · tığı görülmüştür.

    5.8. Yeni ortaya çıkan cinsel hastalıklar Abdullah b. Ömer (r.a) şöyle demektedir: "Allah Rasfılü (s.a.v)

    bize yönelerek şöyle buyurdu: "Eypıııhacirler topluluğu! Şu beş kö-tülük 'meydana geldiğinde haliniz ne olur? Bu kötülüklerin sizde ol-,

    masından veya sizin o kötülüklere yetişmenizden Allah 'a sığınırım. ·

    O beş şey şunlardır: Bir millette fuhuş (zina) yaygınlaşır ve açıktan yapılırsa, muhakkak ki o toplumda taun (veba) hastalığı ve geçmiş

    milletlerde görülmeyen hastalıklar ortaya çıkar .. . "105

    Bu hadiste iki ilml i'caz bulunmaktadır. İlki gelecekle ilgili haber verme i'cazı, diğeri ise geçmişte yaşayanlarda var olmayan bazı hastalıkların ortaya çıkmasının fuhşiyat olan zina ve livatayla irtibatlı olduğunu ifade eden ilml i'cazdır.

    Günümüzde geçmişe nazaran dünyann,zın hiç de şahit olmadığı kadar fuhşiyat ortaya çıkmıştır. Örneğin batıda haram olan cinsel birlikteliği icra ederken en ufak bir utanma hissi bile görülmemekte-dir. Erkek veya kızın evlenmeden önce cinselliği yaşamaması artık onlara göre ayıp sayılmaktadır. Hatta eşcinseller için kulüp, sendika, gazete, dergi, sahil ve çıplaklar kampı inşa edilmiş ve bazı kiliseler eşcinsellerin nikahını kıymaya başlamıştır. 106

    104 Nesimi, et-Tıbbıı'n-Nebevi, III, 70-82. 105 İbn Mdce, Fiten, rakam: 4019. Hadisi Hakim ve Zehebi sahih saymakta, Elbiiııi ise

    hasen derecesinde olduğunu söylemektedir. ,

    l 06 Abdulceviid es-Siivi, el-Emrddıı 'l-Ciıısiyye el-Hasddıı 'l-Hatmiyye li!-İbahiyye, İ'ctiz dergisi, 2. sayı; Hey'etu'l-İ'ciizi'l-İlmi, Mekke.

  • 386 HADİS TARTIŞlvlALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    Şu ana kadar oiuzdan fazla çeşidi bulunan cinsel hastalıklar yüzünden dünya büyük bir bunalım içindedir. Bulaşıcı hastalıkların başında gelen bu cinsel hastalıklara maruz kalan genç erkek ve kızların yıllık bilançosu yedi yüz elli milyondur. Hiç şüphesiz bu hastalıkların başında gelen ve en tehlikelisi olan 1981 'de ortaya çıkmış AIDS hastalığıdır. Dünya sağlık örgütünün 1997'de yaptığı ve 1998'de açıkladığı istatistik verilerine göre bu hastalığa yakalanan1ann sayısı yılda altı milyon kişiye ulaşmaktadır. Edinse! bağışıklık yetınezliği sendromu olarak bilinen bu hastalık vücudun direncini yok edip her türlü mikrobun istilasına kapı aralamaktadır. Bu durum kimilerinde aylarca kimilerinde yıllarca devam etse de her iki durumda da ölüme sonuçlanmaktadır. Bu hastalık eşcinseller arasında başlamış olup on-lardan bu hastalığa yakalanan kişilerin oranı% 70'den daha fazladır.

    Bu hastalıklardan birisi de miladi on beşinci asrın sonuna doğru ortaya çıkan frengi hastalığıdır. Bu hastalığa yakalanan1ann yıllık oranı elli milyondur. Öyle ki felce, körlüğe, tehlikeli şekil bozukluk-ları ve şiddetli ağrılara sebep olmaktadır. Yine bu hastalıklardan biri de bel soğukluğudur. Yıllık iki yüz elli milyonı:ı. yakın kayıtlı vaka sayısı vardır. 107

    Bu tehlikeli cinsel hastalıklara ilaveten oğlancılığın da Hepatit B ile yakın ilişkisinin olduğu saptanmıştır. İngiltere'de bu tehlikeli hastalığın virüsü oğlancılarda % 5 iken bun1arın dışındakilerde ise % 2'yi geçmemektedir. Yani bu hastalığın livata yapanlarda görülme oranı yapmayanlara nazaran yirmi beş kat daha fazladır. 108 .

    5.9. Sinek hadisi Ebu Hureyre'den (r.a.) gelen rivayette Allah Rası11ü (s.a.v.)

    şöyle buyurmaktadır: "Sizden birinizin kabına sinek düşerse, tümünü

    107 Muhammed ve Faysal Muazzam, el-Maradıı'l-Cedid el-Eydz ald Dav'il-Kıır'aıı'i ve's-Sııııııe, Hey'etu'l-İ'ciizi'l-İlmi, Mekke; Abdulhamid el-Kudiit, Tefevvıık'tTıbbi 'l-Vıkdi fil-İs/dm ve 'l-Enırddıı 'l-Ciıısiyye Ukıibetıııı İldlıiyye, s. 36; Muhammed Kamil, el-İ'cdz'ıı!-flnıi, s. 44; Abdulceviid es-Siivi, el-Enırddıı'l-Ciıısiyye.

    108 Muhammed Abdulmunim Abduliil, Nazardtıııı İsldnıiyyetıııı ale 'l-Emrddi 'l-Cildiyye ve't-Teııdsıiliyye, 41: Muhammed Kiimil'in el-İ'cdzıı'l-flnıi'sinden naklen.

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 387 - İNSANA DAİR NEBEVi HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    içine batırsın, sonra çıkarıp atsın. Zira kanatların birinde hastalık, diğerinde şifa vardır."109

    Sinek hadisi özellikle modem dönemde en çok tartışılan ha-dislerden biridir. Bazı çevreler bu hadisten hareketle hadisçilerin za-btının olmadığını ve Sahfh-i Buhdrf' deki bir takım hadislerin sahih olmadığını iddia etmişlerdir. Ancak ilml ilerleme neticesinde ve dik-katlice bakıldığında, bu hadisin sadece sahih olmakla kalmadığı hatta iki açıdan ilml i'eaz içerdiğini söyleyebiliriz:

    Birincisi: Hadis sineğin hastalığa sebep olan şeyleri taşıdığını açıklamaktadır. Bu da uzun bir zamandan bu yana varlığı bilinen ve günümüzde mikrop diye adlandırılan şeyin ta kendisidir.

    İkincisi: Sineğin taşıdığı ~ikroplarla birlikte ilacını ve an-tibiyotiğini de aynı anda taşıdığı meselesidir ki, bunu birçok insan hala bilmemektedir. Günümüzde yapılan araştırmalar söz konusu durumun doğruluğıınu ispat etmiş ve bu araştırmalardan şu sonuçlar . ortaya çıkmıştır:

    Mikropları taşımakta olan sinekte mikroplara karşı antibak-teryal oluşmaktadır. Bu yüzyılın (20. yy) otuzlarında yaşayan cer-rahların tamamı sineğin yaralı kemik kırılmaları ve kronik yaralarda kullanıldığını kendi gözleriyle görmüşlerdir. Sinek özellikle bunun için yetiştirilmekteydi. Bu tedavi yönterrii bakteriyofaj'ın keşfine yani sineğin hastalığa sebep olan mikropları- taşımasının yanı sıra bu mikroplara savaş açan bakteriyofaj'ı taşıdıği bilgisine dayanmaktay-dı. Sinekle tedavinin durması bu yöntemin başarısız oluşundan değil de ilim çevrelerin dikka~ni çeken sülfonamit'in keşfiyle ilgilidir.

    Araştınnacıların Bangladeş gibi kolera vebasının yaygın ol-duğu. bölgelerde ilk etapta hastalığın yayıldığını ancak bir müddet sonra sağlık bakımlarının olmamasına rağmen vebanın azalıp yok ol-duğunu fark ettiler. Birçok araştırma yapıldıktan sonra özellikle içme suyu vasıtasıyla vebanın yayılma seb(;!binin sinekten.kaynaklandığı ve daha sonra aynı sebepten anti-bakteriyel yayıldığı ortaya çıkmıştır.

    109 Bıılıari, Tıb, rakam: 5782.

  • 388 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    Bakteri, mantar ve virüs gibi mikrobiyolojilerin her biri di-ğeriyle amansız bir savaşa girer ve her biri zehirli maddeler salgılayarak diğerini yok eder. Bu zehirli maddelerin bir kısmı ilaç olarak kullanılabilir. Bunlar da penisilin vb. gibi antibiyotik ilaçlar olarak isimlendirilir. 110

    5.10. Hurma koruyucu ve panzehirdir Sa'd b. Eb1 Vakkas'tan (r.a) gelen rivayette Allah Rasfılü

    (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Kim sabahleyin Medine hurmalarından yedi tane yerse, akşama kadar zehir ona zarar vemıez."111

    Görüldüğü gibi bi.ı Medine hurmasına has bir durumdur. Salat ve selamların en güzeli orada yatan Hz. Peygamber'in üzerine olsun. Bu da orada bulunan hurmanın özelliğinden dolayı veya Peygamber efendimizin duasının bereketiyle ya da her ikisinden kaynaklanmak-tadır.

    Buhar!'nin rivayetinden anlaşıldığına göre, bu belli bir hurma çeşidi olan acve olup yedi adet yenilmesi tavsiye edilmiştir. Nitekim bir rivayette Sa'd (r.a.) Allah Rası1lü'nden şöyle bir söz işittiğini söy-lemektedir: "Kim sabah aç karnına yedi tane acve hurması yerse, o gün ona ne sihir ne de zehir tesir eder." 112

    Hiç şüphesiz hurma çeşitleri arasında benzerlik olmakla bera-' . . her her çeşidin farklı özellikleri vardır. Genel olarak hurma fayd?lıdır fakat özellikle Medine-i Münevvere' de yetişen acve hurmasının fark-lı özellikleri vardır.

    İnsanlar geçmişte hurmanın gıdasal önemini bilmekteydiler. Ancak bu hadis-i şerif zehirden koruma hususunda hurmanın öne-mini açıkça zikretmektedir. Acve hurmasının bu özelliği, ne Allah

    11 O Emin Rıdil, Muııakaşetuıı Hiidie fi Hadisi 'z-Zubiibe, et-Tevhid dergisi, 5. sayı, 1397; Muhammed Tahir el-Cevabi, Culıiidu 'l-Mıılıaddisiıı fi Nakdi ı'vfetııi '!-Hadisi 'ııNebeviyyi 'ş-Şerif, s. 421, Muessesiltu Abdulkerim b. Abdillah, Tunus; Muhammed es-Suyuti, Muciziit fi~-Tıb, s. 60: Muhamıned Kilmil'in el-İ'ciiz'ul-flmi'sinden naklen. (Bu konu çerçevesinde bkz. Enbiya Yıldırım, Hadiste· Metin Tenkidi, Ankara-2015, s. 413-417).

    111 Mııslinı, Eşribe. rakam: 2047.

    112 Bıılıiiri, Tıli, rakam: 5769.

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 389 - İNSANA DAİR NEBEVİ HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    Rasülü döneminde ne de sonraki asırlarda kimse tarafından bilinen bir husus değildi. Ancak günümüzde bilim adamları zehir çeşitlerini, bedende ne tür etki ettiğini ve tedavinin nelerle olacağını artık bil-mektedirler.

    Uzmanlar zehirlenmenin birçok çeşidinin olduğunu kabul et-tikleri gibi zehrin de birçok çeşidinin olduğunu kabul etmektedirler. Burada detaya girmeye gerek görmemekteyiz. Vücudun, bütün za-rarlı metabolik maddelerden, ınikrobiyal toksinlerden ve bağırsaklardaki protein bileşiklerinin küflerimesi sonucu ortaya çıkan rahatsızlıklardan kurtulmasınllı yolunun bazı bileşikleri karaciğere bağlama suretiyle gerçekleştiği ortaya çıkmıştır. Bu bileşiklerin en önemlisi de glucuronic asitlidir ki karaciğer onu kanda bulunan glikoz oksi-dasyonundan meydana getirmekte veya kanda biriktirilen glikojenin parçalanması neticesinde meydana gelmektedir. Bu açıdan karaciğerin en önemli vazifelerinden biri de geniş çapta bu zehir bileşiklerinin etkisini yok etmektir. Böylece glikojenin çeşitli zehirlenme diyeti ve tedavi yöntemlerine girdiği bilinmektedir. Glikojen ise meyvelerden en çok hurma, üzüm ve incirde bulunmaktadır. Bunlardaki şeker ora-nı yaklaşık % 7 5 'e ulaşmaktadır. Bu maddeler bağırsak fermantasyo-nuna uğra)iarak protein maddelerinin bozulup yayılmasına zıt bir etki göstennektedir. Böylece zehirlenip bozulma sonuçlan azalmaktadır. Hicaz bölgesinde hurma, yıl boyunca kolayca temin edilebilen bir meyve olduğundan dolayı Allah Rasülü (s.ıl.v.) oruçta olduğu gibi şekerini hızlı bir şekilde emsin diye sabah yemekten önce de tüketilme-sini tavsiye etmiştir. Böylece tüketilen hurmanın şekerinin bir kısmı karaciğerde ı;lepolanıp zehirlerin etkisini azaltıp düzene sokulmasına yardımcı olur. 113

    Bu hadisteki ilmi öngörü, hurmanın koruyucu özelliğini ve zehirlere karşı tedavi edici yönünü ifade etmektedir. Allah Rasülü ne kadar da doğru söylemiştir. Ne yazık ki.şimdiye kadar-Medine acve-sinin tıbbi özellikleriyle ilgili bir şeyler söyleyeni göremedik. Belki

    113 Nesimi, et-Tıbbıı 'iı-Nebevi, IIJ, 294.

  • 390 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    onun birçok özelliği daha keşfedilmemiş veya özellikleri manevidir. Koruma ve şifa hususunda maneviyatın tesiri büyüktür, özellikle de sağlam bir dini inanca dayanıyorsa. 114

    5.11. Bulaşıcı hastalık Ebu Hureyre'dan (r.a.) gelen rivayette Allah Rası1lü şöyle

    buyurmaktadır: "Hastalık bulaşması, uğursuzluk, (haram ay olan

    muharremi) safer ayına ertelemek, uğursuz kuş diye bir şey yoktur.

    Ciizzamlıdan, aslandan kaçar gibi kaç." 115

    Bu hadis geçmişte ve günümüzde birçok insan tarafından problemli (müşkil) olarak değerlendirilmiştir. ~ilimin her alanda iler-leme kaydettiği böyle bir asırda bu hadisin ilmi i 'caz içerdiği anla-şılmıştır. Bilim açısından tek başına mikropların insan vücuduna gir-mesiyle hastalığın oluşmadığı anlaşılmıştır. Vücutlarına mikrop giren kişilerin yaklaşık% 95'nin keşinlikle hastalığa yakalanmadığı ve% 5'nin soğuk algınlığı şeklinde çok pafif etkilerine maruz kaldıkları görülmüştür. Hasta olanların oranı ise % 1 :.den daha az olup bunların bir kısmı tedavi görıneden iyileştiği, diğer bir kısmının ise tedaviyle iyileştiği ancak geriy~ kalan çok az bir kısmının hastalığı yeneme-dikleri anlaşılmıştır. Bulaşıcı hastalıklarda mikropların tek başına hastalığa sebep teşkil etınediği hatta çoğu zaman direnci artırdığı bilinmektedir. Bulaşıcı hastalıkların nedeninin bir kısmının bil~ndiği ancak büyük bir kısmının bilinmediği pek çok etkenden kaynaklı olduğu tespit edilmiştir. Modern bilim bu hadisin işaret ettiği gerçeği ortaya çıkarıncaya dek, insanların pek çoğu bu durumu bilmemekte ve genellikle hastaya yaklaşmakla hasta olunacağı kanaatini taşımaktaydılar.116

    Burada nebevi hadislerden bir kısmını aktardıktan sonra oku-yucu için şu gerçek anlaşılacaktır. Bu hadisler Hz. Peygamber'in içti-

    114 Hacer el-Askalani, Fetlıu 'l-Btiri, X, 239-240; Nesimi, et-Tıbbu 'ıı-Nebevi, III, 295.

    115 Bulıari, Tıb, biibu'l-cuziim.

    116 Hey'etu'l-İ'ciizi'I-İlmi, ef-İ'ciizu 'f-İlmiyyu fi'l-Elıadisi'l-Vtiride ji'f-Advti, s. 42, Mekke.

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 391 - İNSANA DAİR NEBEVi HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    hadından, yaşadığı çevreden ve o asırdaki tıp ilminden kaynaklanıyor olması mi,i.mkün değildir. Bu durumda Allah tarafından vahyedilrniş olma seçeneğinin dışında başka hiç bir seçenek yoktur. Bu da araştırmanın başında zikrettiğim şu kaideyi pekiştirmektedir. Tersini göste-ren yeterli bir delil olmadığı müddetçe Allah Rası11ü'nün her söyle-diği söz Allah tarafından kendisine gönderilen bir vahiydir. İhsanıyla iyi işleri tamama erdirenAllah'a hamd olsun.

    6.Sonuç 1.Hz. Peygamber'in (s.a.v.) gönderilmesinden ancak asırlar

    sonra birileri bu konuyu gündeme getirmiştir. Bunun sebebi de yanlış bazı tıbbi teorilerin egemen olmasıdır ki bazıları bunların hadislerle çeliştiğini zannetmekteydi.

    2.Muhtelif alanlardaki hadislerin kaynağı bakımından arala-rında her hangi bir fark olmayıp hepsi vahiy mahsulüdür.

    3.Aksini gösteren yeterli bir delil olmadığı müddetçe Hz. Pey-gamber'in her söylediği söz Allah tarafından kendisine gönderilmiş vahiy eseridir.

    4.Tıbbi hadisler, Hz. Peygamber'in çevresinde ve yaşadığı dö-nemde yaygın olan yanlışlara düşmemiştir.

    (

    5.Tıbb-ı nebevi hadisleri modem tıbbın ancak yeni keşfedebil-diği birçok bilgi">'i o dönemde ortaya koymuştur.

    6.Tıbb-ı nebevi hadisleri tıbbın alanına giren her konuyu ele alma şeklinde değil de örneklendirme şekliyle gelmektedir.

    7.Tıbb-ı nebevi hadisleri Hz. Peygamber'in doğru söylediğini ispatlayan deneye dayalı yeni bir delil sayılmaktadır.

    8.Bu konudaki hadisler diğer hadisler gibi vahyin eseridir.

  • 392 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

    1. Kitabiyat Abdulı11, Muhammed Abdulmunim, Nazardtzın İsliimiyyetım

    ale 'l-Emriidi 'l-Cildiyye ve i-Tendszıliyye.

    Abdulbalık, Abdulgani, Hzıcciyyeti 's-Szınne, Dam '1-Kur'a-ni'l-Kerim, Beyrut.

    Abdussamed, Muhammed Kamil, el-İ'cdzzıl-llmfjf'l-İsldm, ed-Da-rul-Mısriyyetu'l-Lubnaniyye. 3. baskı, 1996.

    el-Bar, Muhammed Ali, Halkı;'l-İnsfıni beynei-Tzb ve'l-Kzır'an, 5. baskı, ed-Daru's-Sufıdiyye, Cidde, 1984.

    Buhiiri, el-Cdmiıı 's~Sa!ıflı, terkim: Muhammed Fuad Abdulbiikl, Daru'l-Ma'rife, Beyrut.

    el-Cevabi, Muhammed Tahir, Cııhüdzı'l-Mzıhaddisinfi Nakdi · Metni 'l-Hadisi 'n-Nebeviyyi 'ş-Şerif, Muessesatu Abdulkerim b. Abdillah, . Tunus.

    Darimi, Sıınenzı 'd-Ddrimf, Diiru'l-Kitiibi'l-Arabl, Beyrut.

    Ebfı Davud, Sıınenzı Ebf Diivüd, ı.·baskı, Mustafa el-Babl, 1952.

    Hakim, el-Mııstedrekale's-Sahfhayn, hzr. MustafaAtii, Daru'l-Ku-tubi'l-İlrniyye, Beyrut.

    Hey' etu 'l-İ' dizi 'l-İlmi, el-İ 'cdzu 'l-llmfyyzı jf 'l-Ehiidfsi '/-Varide fi'l-Advd, Mekke.

    İbn Hacer ef:..Askalani, Fethu'l-Bdrf, XI, 491, Dıir'ul-Marife, Bey-" rut.

    ibn Hanbel, Ahmed, Mıısned, Muessestu Kurtuba, Mısır.

    İbn Hibban, Sahihu İbn Hibbfın, hzr. Şuayb el-Arnafıd, Muesse-tu 'r-Risale, Beyrut.

    İbn Huzeyme, Sahflızı İbn Hıızeyme, el-Mektebu'l- İsJaml, Beyrut.

    İbn Miice, Sıınenu İbn Mdce, hzr. Muhammed Fuad Abdulbaki, Beyrut.

    Joranger, C. S., İlmıı 'l-Ecinneti fi Dav 'i 'l-Kzır 'ani ve 's-Sıınne, Hey'etu'l-İ'ciizi'l-İlml bi Rabıtati'l-Alemi'l-İ;Jaml, Mekke.

    el-Kiidl, Ahmed, el-İ'ciiz'ul-İlm! sempozyumunda sunduğu tebliğ, Moskova-1993. ·

  • TIPLA İLGİLİ HADİSLER VAHİY MİDİR? 393 - İNSANA DAİR NEBEVİ HADİSLERİN BİLİMSEL İ'CAZI-

    el-Karadavi, Yusuf, es-Sunnetu Masdaran lil-Ma'rifeti ve'l-Hadii-ra, Merkezu Buhfisi's-Sunne ve's-Sire, Katar Üniversitesi.

    el-Kudat, Abdulhamid, mikrop bilim uzmanı, el-Emriidıı 'l-Cinsiyye Ula/betıın İliihiyye, el- Musteşfe'l-İslfunl, 1. baskı, 1987.

    -----, Tefevvıık't-Tıbbi'l-Vıkiiffil-İsliim, el-Musteşfe'l-İslami, 1. baskı, 1987.

    Muazzam, Muhammed ve Faysal, el-Maradıı 'l-Cedfd el-Eydz alii Dav'il-Kıır 'an 'i ve's-Sıınne, Hey'etu'l-İ'ciizi'l-İlmi, Mekke.

    Muslim, Sahihıı Mııslim, hzr. Muhammed Fuad Abdulbaki.

    Necm, Salim, el-İ'cazu'l-İlmi sempozyumun da sunulan tebliği, Moskova-1993.

    Nesai, Sıınenıı 'n-Nesiif el-Kııbrii, Daru'l-Kutubi'l-İlmiyye, Beyrut.

    en-Nesim!, Mahmud Nazım, et-Tıbbıı 'n-Nebevf Ve 'l-İlmıı 'l-Hadfs, 1. baskı, eş-Şeriketu'l-Muttahide li-Tevzi', Beyrut-1984.

    Rıdft, Emin, Mıınakaşetıın Hiidiefi Hadfsi'z-Zııbiibe, et-Tevhfd dergisi, 5. sayı, 1397.

    Salim, Mahir Muhammed, Mecelletıı 'l-İ'ciiz, 3. sayı, Hey'e-tu'l-İ'ciizi'l-İlmi, Mekke

    es-Savı, Abdulcevad, el-Emriidıı 'l-Cinsiyye el-Hasiidıı 'l-Hatmiyyıı lil-İbiihiyye,'İ'ciiz dergisi, 2. sayı, Hey'etu'l-İ'ciizi'l-İlmi, Mekke.

    -----.. Min İ'ciizi 'l-Kıır 'an ve 's-Sıınne fi '!-Tıbbı 'l-Vıkiif, İciiz dergisi, 3. sayı.

    eş-Şatti, Şevket, Risale fi Tiirfhi 't-Tıb. eş-Şemiri, Abdullah, es-Siviik Ecrıın ve İliic, el-Mecellet'ııl-Arabiy-

    ye, 1985. ·

    Tahir b. Aşfu, Mekiisidıı'ş-Şerfa, eş-Şeriketu't-Tfuıisiyye li't-Tev-zl'. 1978.

    Tirmizi, el-Cami' lit-Tinnizf, hzr. Ahmed Muhammed Şakir, Dam İhyfü 't-Turasi 'l-Arabl, Beyrut.