2001 krizinden günümüze para politikası uygulamaları

25
2001 KRİZİNDEN GÜNÜMÜZE PARA POLİTİKASI UYGULAMALARI Armağan ŞAHİN 1 Özet Dövize yönelik spekülatif saldırı sonucunda 2000 yılı Kasım ayında oluşan ekonomik krizin hemen ardından,dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile yine dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasında meydana gelen “Anayasa Krizi” Türkiye’nin 2001 yılına da krizle girmesine neden olmuştu.2001 Şubat krizinde,2000 yılındaki krizden farklı olarak yabancıların yanında yerlilerin de dövize olan aşırı talebi 21 Şubat gecesi kurun dalgalanmaya bırakılmasına neden olmuştur.T.C Merkez Bankası’nın rezervlerinden 5 milyar doların üzerinden erimeyle sonuçlanan kriz 2 ,aynı zamanda daha önce darbe alan enflasyonu düşürme programını nakavt etmişti. Türkiye’de Şubat 2001 krizinden sonra 15 Mayıs 2001 tarihinde açıklanan ve “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” (GEGP) olarak adlandırılan yeni bir program yürürlüğe girmiştir. Bu program ilk kez 14 Nisan 2001 de basına açıklanmış daha sonra 3 Mayıs 2001 tarihli niyet mektubuyla da yeniden biçimlendirilmiştir. Yeni istikrar programının temel amacı kamuoyunun güven bunalımını ve piyasaların istikrarsızlığını ortadan kaldırılması ve kamu yönetiminin ekonominin yeniden yapılandırılmasına yönelik altyapı çalışmalarının sürdürülmesidir. 3 Bu çalışmada 2001 yılında yaşanan krize genel bakış da dahil olmak üzere o dönemden günümüze kadar uygulanan para ve ilgili politikalar üzerinde durulacaktır. 1 Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F İktisat bölümü İktisat Teorisi dalı doktora adayı 2 “Türkiye’de 2000 Yılı Sonrası Yaşanan Ekonomik Krizler,Uygulanan Maliye ve Para Politikaları”,Yüksek Lisans Tezi,İlhan SÜRÜCÜ,İstanbul 2001 3 “Türkiye’deki Krizler ve Çözüm Önerisi Olarak E-Ticaret Uygulamaları”,Yüksek Lisans Tezi,Didar Büyüker İŞLER,Isparta,2004 1

Upload: armaan-ahin

Post on 10-Feb-2017

1.537 views

Category:

Documents


4 download

TRANSCRIPT

Page 1: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

2001 KRİZİNDEN GÜNÜMÜZE PARA POLİTİKASI UYGULAMALARI

Armağan ŞAHİN1

Özet

Dövize yönelik spekülatif saldırı sonucunda 2000 yılı Kasım ayında oluşan ekonomik krizin hemen ardından,dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile yine dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasında meydana gelen “Anayasa Krizi” Türkiye’nin 2001 yılına da krizle girmesine neden olmuştu.2001 Şubat krizinde,2000 yılındaki krizden farklı olarak yabancıların yanında yerlilerin de dövize olan aşırı talebi 21 Şubat gecesi kurun dalgalanmaya bırakılmasına neden olmuştur.T.C Merkez Bankası’nın rezervlerinden 5 milyar doların üzerinden erimeyle sonuçlanan kriz2,aynı zamanda daha önce darbe alan enflasyonu düşürme programını nakavt etmişti.

Türkiye’de Şubat 2001 krizinden sonra 15 Mayıs 2001 tarihinde açıklanan ve “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” (GEGP) olarak adlandırılan yeni bir program yürürlüğe girmiştir. Bu program ilk kez 14 Nisan 2001 de basına açıklanmış daha sonra 3 Mayıs 2001 tarihli niyet mektubuyla da yeniden biçimlendirilmiştir. Yeni istikrar programının temel amacı kamuoyunun güven bunalımını ve piyasaların istikrarsızlığını ortadan kaldırılması ve kamu yönetiminin ekonominin yeniden yapılandırılmasına yönelik altyapı çalışmalarının sürdürülmesidir.3

Bu çalışmada 2001 yılında yaşanan krize genel bakış da dahil olmak üzere o dönemden günümüze kadar uygulanan para ve ilgili politikalar üzerinde durulacaktır.

Abstract

The reason of study is that indicating the related policies applied by The Central Bank of Turkey starting with the year of 2001 which was a crisis period of Turkey.Before explaining the policies used by The Central Bank of Turkey,it is targeted to explain what the meaning of monetary policy is and its tools studied and applied by the authorities.The consequences subject to the policies applied by The Central Bank of Turkey are given in the conclusion part of the study.

PARA POLİTİKASI ve ARAÇLARI4

1 Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F İktisat bölümü İktisat Teorisi dalı doktora adayı

2 “Türkiye’de 2000 Yılı Sonrası Yaşanan Ekonomik Krizler,Uygulanan Maliye ve Para Politikaları”,Yüksek Lisans Tezi,İlhan SÜRÜCÜ,İstanbul 2001

3 “Türkiye’deki Krizler ve Çözüm Önerisi Olarak E-Ticaret Uygulamaları”,Yüksek Lisans Tezi,Didar Büyüker İŞLER,Isparta,20044 “Güncellenmiş Para Politikası Uygulamaları”,M.Eğilmez,Kendime Yazılar,Eylül 2012

1

Page 2: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

AMAÇ : Para politikası, merkez bankalarının bazı araçları kullanarak piyasadaki para miktarını etkileyerek piyasaya sürdüğü paranın istikrarını sağlamak amacıyla uyguladığı politikalar bütününe verilen addır.

ARAÇLAR : Para politikası denildiğinde üç grupta toplanabilecek alt politikalar anlaşılıyor. Birinci grupta dolaysız para politikası araçları yer alıyor. Bunlar: (1) Kredi tavanı, (2)İkinci grupta dolaylı para politikası araçları yer alıyor: Bunlar: (1) Reeskont politikası, (2) Açık piyasa işlemleri (APİ), (3) Karşılıklar politikası. Üçüncü grupta enflasyon hedeflemesi yer alıyor.

BİRİNCİ GRUP : DOLAYSIZ PARA POLİTİKASI ARAÇLARI

Dolaysız para politikası araçları fiyat ya da miktara, limit koyma gibi doğrudan müdahale yoluyla uygulanan araçlardır. Bunları kredi tavanı, faiz denetimi ve diğer araçlardır.

(1) Kredi tavanı : Bankaların açabilecekleri kredilere konulan miktar limitine kredi tavanı denir. Bu politika aracının uygulanmasıyla iki kademeli etki yaratılabilir: (a) Doğrudan etki: Kredi genişlemesinin yarattığı talep fazlası bir ölçüde giderilir ve dolayısıyla ortaya çıkan enflasyonist baskı hafifletilebilir. (b) Kredi imkanı daralınca faizler yükselir ve kredi talebi biraz daha düşer. 

(2) Faiz denetimi : Merkez Bankası, bankaların mevduat ve kredi için uyguladığı faiz oranlarına sınırlamalar getirmesidir.

(3) Diğer dolaysız para politikası araçları : Merkez Bankası, bankaların konumuna göre getirecekleri senetlere farklı reeskont faiz oranları uygulayabilir (farklılaştırılmış reeskont uygulaması), bankalara kredi kartları nedeniyle ödenecek asgari miktarın yükseltilmesi yoluyla talebin denetlenmesi (tüketici kredilerine uygulanan denetim) gibi değişik konularda para arzını denetlemeye yönelik çeşitli araçları kullanabilir.

İKİNCİ GRUP : DOLAYLI PARA POLİTİKASI ARAÇLARI

2

Page 3: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

(1) Reeskont politikası : Bankaların iskonto yoluyla aldıkları kâğıtları tekrar iskonto ettirerek (reeskont) Merkez Bankası’na satıp karşılığında para almaları uygulamasıdır.

(2) Açık piyasa işlemleri (APİ) : Merkez Bankası’nın bankalardan ve diğer kurumlardan tahvil, bono veya diğer menkul değerleri satın alması ya da tersine onlara tahvil, bono veya menkul değerleri satması eylemine açık piyasa işlemi adı verilir.

(3) Karşılıklar politikası : Bankalar topladıkları mevduatın Merkez Bankası tarafından belirlenen oranda belirli bir miktarını, ileride karşılaşabilecekleri zorluklarda talep edip kullanabilmek için Merkez Bankasına yatırmak zorundadırlar. Buna zorunlu karşılıklar, bunun miktarını belirlemeye yarayan orana da karşılık oranı adı veriliyor. Merkez Bankası’nın, karşılık oranını artırıp azaltarak bankaların açabileceği kredi miktarını ve maliyetini etkilemesi eylemine de karşılıklar politikası adı veriliyor.

(4) Faiz politikası : Merkez Bankası’nın bankalarla para alış verişinde uyguladığı faizleri değiştirerek piyasa faizlerini etkilemeyi hedeflemesine faiz politikası denir.

(5) Kur politikası : TCMB, geçmiş uygulamalarında bu tür kur dalgalanmalarında piyasaya döviz satarak ya da piyasadan döviz alımı yaparak kura müdahale yoluna gitmiştir. Günümüzde karşılıklar politikasında ROK uygulaması yaparak döviz likiditesini düzenlemeyi tercih ediyor.

(6) Para basma : Merkez Bankası’nın piyasadaki likiditeyi artırarak sorunları çözmeye yönelmesi halinde piyasaya yeni para sürmesi eylemini bir politika gibi kullanması söz konusu olabilir.

(7) Niceliksel gevşeme : Ekonominin yaygın uygulama alanı bulmuş para politikası araçlarıyla canlandırılmasının mümkün olmadığı hallerde uygulanan bir para politikası aracıdır.

(8) Açık sözlülük politikası: Merkez Bankası’nın ileride yapacaklarını açıklayıp beklentileri etkileyerek para politikasına yön vermesi hali olarak tanımlanabilir.

I. 2001 KRİZİ : UYGULAMADAKİ PARA POLİTİKALARI

a. Genel Görünüm

3

Page 4: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

Türkiye Aralık ayının sonlarına ve Ocak 2001‘in başlarına doğru kriz ortamından çıkmaya başlamıştır. 5 Ocak’ta Merkez Bankası döviz rezervleri yeniden 25 milyar doların üzerine çıkmış ve Şubat krizine kadar da bu seviyenin altına inmemiştir. 2000 Aralık sonunda ortalama % 199 olan interbank gecelik faiz oranları, Ocak ayında % 42’ye düşmüştür. IMKB 100 endeksi de 4 Ocak’ta 10,198 puana yükselmiştir. Bu arada toplam talep düştüğü için ithalatta gözlenen patlama durmuştur. Enflasyon düşüş trendine geçmiş; ancak yine de dolar kurunun artış hızının iki katıdır.5

IMF yetkililerinin iyimser açıklamalarına rağmen ekonomik yapının temel zaafları aynen devam etmiştir. İstikrar kısa süreli olup, Şubat ayında faizler yeniden %70’lere çıkmış, iç borç çevriminin sürdürülebilmesi konusunda ciddi endişeler yaşanmıştır. 2000 yılı süresince 12-18 ay vadeli kamu kağıtlarını portföylerinde bulunduran bankaların çok ciddi problemlerle karşılaşacağı önceden ortaya çıkmıştır.Piyasada tedirginlik hakim olmuştur. TL’nin aşırı değerlenmesi, düşmemekte direnen enflasyon oranı ve yükselmeye devam eden iç borç stoku kur çıpasının devam ettirilebilmesinde kuşku bırakmıştır. Piyasada oluşan kuşkular ve tedirginlik herhangi bir krizin patlak vermesine ortam hazırlamıştır.6

Bu esnada 19 Şubat 2001’de Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasındaki bir tartışma ikinci bir spekülatif saldırıyı başlatmış ve bu kez döviz krizi başlamıştır. Özel bankalar böyle bir tartışmadan sonra kendilerini devalüasyondan korumak amacıyla döviz satın almaya çalışmışlar. Sistem talebi karşılayamayarak çökmüştür. Özel bankalar devlet bankalarına verdikleri kredileri geri çağırarak elde edecekleri paralarla döviz alıp olası bir devalüasyona karşı kendilerini güçlendirmek istemişlerdir. Devlet bankaları bu ani ve yüksek talebi karşılayamamıştır.Sorumluluklarını karşılamak için Merkez Bankasına başvurarak kredi talep etmişlerdir. Ancak Merkez bankası bu talebi uzun süre karşılayamamıştır çünkü TL’yi alan özel bankalar Merkez Bankasına döviz almak için koşmuşlardır. Yani bir bakıma Merkez Bankası kendi TL kaynaklarıyla kendi döviz rezervlerini eritmiştir. Bu nedenle Merkez Bankası rezervlerini korumak için piyasaya para vermeyi durdurmuş, ama bankaların TL talebi durmadığı için faizler görülmemiş seviyelere yükselmiştir.7

Merkez bankasının piyasaya likit vermemesinin nedenlerine bakılacak olursa, nedenlerden en mühiminin IMF ile yapılan anlaşma gereği performans kriterini tutturma politikasıdır. Merkez bankasının piyasaya likit vermesine bazı sınırlamalar getirilmiştir.31 Ocak 2001 tarihine kadar piyasaya en fazla 900 trilyon lira likit kaynak verilmesi IMF tarafından öngörülmüştür. Merkez bankası bunu 600 trilyon lira olarak kullanmıştır. Merkez bankası ise bu performans kriteri tutturabilme çabası içinde olduğu için piyasanın zor durumlarında likit kaynak verememiştir. Böyle olunca da kamu bankaları ihtiyaçlarını karşılamak için faizi tetiklemek durumunda kalmışlardır. Kamu bankaları faiz oranına bakmadan kaynak bulmaya çalışmışlardır. Parası olup borç verenler bu durumu fark edince faiz oranları hızla tırmanmıştır. 21 Şubat’ta bankalararası para piyasasında gecelik faiz %6200’e kadar çıkmış ve ortalama %4018.6 olmuştur. 16 Şubatta 27.94 milyar dolar olan Merkez Bankası döviz rezervi 23 Şubat’ta 22.58 milyar dolara inmiş ve rezerv kaybı 5.36

5 Törüner,s.5406 Ahmet GÖKÇEN,”İstikrar Tedbirleri ve Ekonomik Kriz”,20017 Eğilmez,Kumcu,s.332-333

4

Page 5: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

milyar dolar olmuştur. Kasım 2000 krizinde dövize hücum yabancılarla sınırlı kalmıştır, Şubat 2001 krizinde yerliler de dövize hücum ettiği için çok ciddi bir likidite krizi oluşmuştur. TL’ye karşı oluşan bu saldırı hükümetin para politikası üzerinde neredeyse tüm kontrolünü kaybetmesine ve döviz rezervlerinin hızla erinmesine neden olmuştur. Dövize yapılan saldırıya dayanma gücü kalmayınca hükümet üç gün içinde, 21 Şubat gecesi kuru dalgalanmaya bırakmıştır. Böylelikle Kasım ayında yara alan enflasyonu düşürme programının da sonu gelmiş olmuştur. Şubattaki döviz krizin ateşlenmesi farklı bir olayla ortaya çıkabilirdi ve faizdeki sıçrama döviz talebinde tırmanışı yine engelleyememiştir. Bir gece içinde doların TL kuru %40 artarak: 1$= 680.000TL’den 960.000 TL’ye yükselmiştir. Ancak tahmin edileceği üzere bu resmi devalüasyon yeterli olamamış ve 22 Şubatı takip eden iki hafta içinde piyasada dolar 1.200.000 TL’ye yükselmiştir.8

Sonuçta dalgalı kurun kabul edilmesi ile, döviz piyasası iyice karışmıştır. Bu sırada, hükümetin bir "kriz planı" olmadığı da anlaşılmıştır. Sadece dalgalı kurun sıkı para politikası ile uygulanacağı, döviz kurlarının aşırı dalgalanmasına izin verilmeyeceği açıklanmıştır. Bununla beraber doların "gerçek değerinin" ne olacağı bilinemediğinden ötürü (uzun zamandan beri dolar kuru piyasada oluşamadığı için), alım-satım arasındaki fark çok artmıştır.9Faizler ve enflasyon yükselmiş, döviz kurlarının dalgalanmaya bırakılmasıylabelirsizlik artmıştır. Türk Lirasının devalüe edilmesi bankaların açık pozisyonlarını yükselterek finans sektöründe hassaslığın artmasına ve reel sektöre açılan kredilerde kısıtlamaya gidilmesine yol açmıştır. Böylece hem finansal hem de reel sektör krizden büyük ölçüde etkilenmişlerdir. Reel kesim için yeni kredi imkanları ortadan kalkmıştır. İç talebin daralmasıyla ithalatta düşme olmuş ve TL’nin dolar karşısında devalüe edilmesiyle ihracatta fiyat rekabeti avantajı sağlaması ihracatı arttırmıştır. Bu nedenlerle yıl sonunda cari işlemler dengesinin fazla vereceği belli olmuştur. Ancak Eylül 2001 ve 22 Şubat aralığında 6 Milyar dolarlık bir sermaye çıkışı olmuştur. İstikrar programının uygulamaya konulduğu Aralık 1999 ile Aralık 2001 arasındaki net sermaye akımı negatif 28 Milyar dolarlık bir bakiye vermiştir. Bu miktar ise GSYİH’nın %14’üne tekabül etmektedir.10

Türkiye ekonomisi için olabileceklerin en kötüsü Şubat ayı içindeki 19 Şubat tarihinden itibaren bir hafta içinde gerçekleşmiştir :

i. İki günde %57’ye varan bir devalüasyon yaşanmıştır.

ii. Faizler %7500’e kadar tırmanmıştır.

iii. Bankacılık sistemi kilitlenmiştir. Ödemeler sistemi ilk kez arka arkaya dört gün çalışmayarak ekonominin damarları tıkanmıştır.

iv. Türkiye kredibilitesini kaybetmiş ve kredi notu düşmüştür. Türk piyasalarına olan güven sarsılmış, yabancı yatırımcının tercih etmedikleri bir ülke konumuna düşmüştür.

8 Uygur,s.239 Mahir FÜSUNOĞLU,”İkinci Krizin Anatomisi,200310 Akyüz,Boratav,s.34

5

Page 6: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

v. Faizlerin aşırı derecede yükselmesi sıcak para girişini arttırmış, bu geçici paranın arbitraj yapmak amacıyla kısa süreliğine Türkiye’ye girip çıkması mali piyasalarda dalgalanmalara neden olmuştur.

vi. Yurtiçinde de hükümete ve ekonomi yönetimine olan güven sarsılmıştır.

Dönemin Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, para politikasını şekillendiren temel mekanizmayı belirleyen net iç varlıklar koridorunun, yeni dönemde geçerli olmayacağını duyurmuştu.Erçel : " Böylece, merkezi kur sepeti göz önüne alındığında, Türk Lirası'nın döviz sepeti karışısındaki değer kaybı 2001 yılında yüzde 10.85 olmaktadır. Önceden taahhüt edildiği gibi, kur bandının toplam genişliği aşamalı olarak artırılacak, 1 Temmuz 2001'den 31 Aralık 2001'e kadar kademeli olarak yüzde 7.5'e, 30 Haziran 2002'ye kadar yüzde 15'e ve 31 Aralık 2002'ye kadar yüzde 22.5'e yükseltilecektir. Kur sepeti programın başında da ilan edildiği gibi 1 ABD Doları 0.77 Euro'dan oluşacaktır.Kur bandı içersinde, döviz kurları bankalararası döviz piyasasında serbestçe belirlenecek ve Merkez Bankası, kur sepetinin, döviz sınırları dışına çıkmasına izin verilmeyecek." diyecekti.

b. Para Politikası

2001 yılı için Başkan Gazi Erçel’in öngördüğü para politikası temel olarak şu esaslara dayanmaktaydı:11

1.     Kasım ayının ikinci yarısında başlayan süreç sırasında, mali piyasalarda yaşanan dalgalanmalar ve bunu takip eden döviz talebi artışı, Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin azalmasına neden olmuştu.  Bu dönemde Merkez Bankası net iç varlıklar koridor limitlerinin dışına çıkarak gerekli likiditeyi sisteme vermiştir.  Bu gelişmeler çerçevesinde, yıl sonu net iç varlıklar tavan değeri de revize edilmiş ve buna paralel olarak 2001 yılı için net iç varlıklar ve net uluslararası rezervler için performans kriterleri kamuoyuna açıklanmıştır. Bu esaslara göre önceden açıklanmış kur politikası, programın temel çapası olmaya devam ederken, Merkez bankası kur politikasını güçlü kılacak bir rezerv seviyesini gözetmeyi öncelik olarak benimsediğini duyurmuştu. Aynı şekilde, açıklanan esaslardan bir diğeri, kurala bağlı kur politikası ile tutarlılığı yitirmeden, enflasyon hedefi ile uyumlu sıkı para politikası uygulamasının yürürlükte olacağı idi.  Ek olarak, net uluslararası rezervlerin hızla artması durumunda talebin üzerindeki parasal genişlemeye izin vermeyeceğimizi ve net iç varlıklar büyüklüğünü tavan değerinin altında tutmaya özen göstereceğimizi net bir biçimde belirtmiştik.

2.     Bu esasların uygulamadaki yansıması, 2001 yılıyla birlikte, Net İç Varlıklar üzerindeki referans bandın kaldırılması, dolayısıyla Merkez Bankası’nın para piyasası faiz oranları üzerindeki etkisinin hissedilir oranda artması olmuştur.

3.     Bugüne kadar geçen sürede para politikası uygulaması söz konusu esaslar dahilinde başarı ile yürütülmüştür. Bu çerçevede Ocak ayı boyunca, Merkez Bankası rezervleri hızlı bir artış eğilimine girmiş ve 5 Şubat 2001 itibariyle 25.6 milyar ABD dolarına yükselmiştir. IMF’den sağlanan ek rezerv kolaylığının bugünlerde hesaplarımıza girecek 1.4 milyar ABD

11 T.C.M.B Basın Duyurusu,Gazi Erçel Şubat 2001

6

Page 7: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

dolarlık kısmı da dikkate alındığında rezevlerimizin kriz öncesi seviyesi üzerlerine çıktığı görülecektir. Uluslararası rezervlerde ortaya çıkan bu artışın bir yansıması olarak Net İç Varlıklar büyüklüğü de hızla azalmış, Ocak ayı hedef seviyesinin oldukça altında, -316 trilyon TL düzeyinde gerçekleşmiştir.

4.     Tüm bu gelişmeler neticesinde para piyasası faiz oranları düşerek dar bir band içinde seyretmeye başlamıştır. Bununla birlikte, Kasım ayı sonrası hızla artan risk priminin etkisi ile birincil ve ikincil piyasalarda faiz oranlarının halen yüksek seviyelerde olduğu gözlenmektedir.

5.     Bundan sonraki dönemde de para politikası uygulaması temelde açıklanan bu esaslar dahilinde devam edecektir. Öte yandan, Net İç Varlıklar büyüklüğünün öngörülenden daha büyük gerçekleşen rezerv girişleri neticesinde hızla düşmesi, bu büyüklük ile ilgili daha önce açıklanan hedef tavan rakamların işlevselliklerini yitirmelerine neden olmuştur. Şeffaf olarak yürüttüğümüz politika uygulamamızın, bundan sonraki dönemde de piyasalar tarafından rahatlıkla öngörülebilmesini teminen, Net İç Varlıklar hedef büyüklükleri, bugün için ulaşılan seviye dikkate alınarak, Ocak ayını izleyen dönem için aşağıya doğru revize edilmiştir. Net İç Varlıklar büyüklüğünde değişen hedef rakamlarına uygun olarak, net uluslararası rezerv taban rakamları da artırılarak, aynı dönem için yeniden belirlenmiştir. Özellikle net iç varlıklarda gerçekleşen rakamlar ile konulan üst sınır arasındaki marjın açılması, Merkez Bankası’nın günlük likidite yönetimi çerçevesinde bu marjın ne kadarını kullanabileceğinin bankalar tarafından tahminini zorlaştırdığından yeni değerler uygulamayı daha kolaylaştırmaktadır.

6.     Merkez Bankası, Net İç Varlıklar büyüklüğünde saptanan yeni tavan rakamlarını referans alarak likidite politikasını yönlendirecektir.

7.     Bu doğrultuda Para Tabanı büyüklüğü de yakından izlenmeye devam edilecek olup, sermaye girişlerinin olası enflasyonist etkileri, aktif bir Net İç Varlıklar politikası ile engellenecektir.

8.     Net İç Varlıklar büyüklüğü üzerinde aktif bir politika izlememiz, yukarıda da belirtildiği üzere para piyasası faiz oranları üzerinde Merkez Bankası’nın etkisini artırmaktadır. Bu etki, kur politikamız veri iken, enflasyon hedefi doğrultusunda kullanılmaya devam edecektir.

9.     Net iç varlıklarla ilgili limitlerin uygulamasında Mart ayı başındaki Kurban Bayramındaki ek likidite talepleri ayrıca dikkate alınacaktır.  Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundaki bankalarda oluşabilecek ani likidite ihtiyaçları ise, sisteme ek likidite vermeden ve mevcut likidite bu bankalara yönlendirilerek karşılanacaktır.

10. Öte yandan, faizler üzerindeki etkimizin enflasyon hedefi doğrultusunda, etkin bir şekilde kullanılabilmesinin bir şartı piyasalarda oluşan faiz oranlarının, yapısal nedenlerden kaynaklanan katılıklar içermemesidir. Bu anlamda kamu bankalarının borçlanma piyasalarını etkin olarak kullanmalarının sağlanması ve değişen piyasa koşullarına tepkilerinin hızlandırılması önem kazanmaktadır.

11.  Üç yıllık bir perspektif içinde baktığımız enflasyon ile mücadele programında, şimdiden önemli kazanımlara ulaşılmıştır. Enflasyon rakamı uzun bir dönem sonunda ilk defa

7

Page 8: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

bulunduğumuz seviyelere inmiştir. Enflasyondaki düşüş eğilimi önümüzdeki aylarda da sürecektir. Bu doğrultuda, Merkez Bankası’nın, uyguladığı politikalarla, programa en üst seviyede olan katkısı devam edecektir.

Krizin patlak vermesiyle Mart 2001’de işbaşı yapan yeni başkan Süreyya Serdengeçti para politikasının özetini şu şekilde aktarmaktadır :12

“Döviz kuru rejiminin değişmesiyle birlikte, Merkez Bankası para politikası stratejisini yeniden düzenlemiştir. Önceden açıklandığı üzere, dalgalı kur rejimi çerçevesinde, döviz kurlarının piyasada arz ve talep koşullarına göre belirlenmesi esas olacaktır.  Merkez Bankası’nın döviz piyasalarına müdahaleleri, ancak, döviz kurundaki kısa dönemde oluşacak aşırı dalgalanmaları telafi etme yönünde olabilecek ve döviz kurunun uzun dönem denge değerini etkileyecek içerik ve boyutta olmayacaktır. Merkez Bankası’nın döviz piyasasına müdahaleleri, çoğunlukla döviz ihale yöntemi kullanılarak yapılacaktır. Öte yandan, sermaye girişlerinin ani olarak azaldığı dönemlerde, uluslararası rezervlerin düzeyinin öneminin artacağı gözardı edilmemelidir. Mevcut politikada bu faktör Merkez Bankası tarafından dikkate alınacaktır.

Dalgalı kur rejimi altında dış ticaret işlemleri, görünmeyen kalemler ve sermaye hareketlerinden kaynaklanan döviz arz ve talebine taraf olan finansal ve reel sektör kuruluşlarının karşı karşıya kaldıkları kur riskini etkin bir şekilde yönetebilmeleri ve döviz fiyatlarındaki aşırı hareketlerin piyasa kuralları çerçevesinde dengelenebilmesi için vadeli piyasaların işlerlik kazanması büyük önem arzetmektedir. Dalgalı kur rejimi uygulamasına geçen diğer ülke deneyimlerinde de görüldüğü üzere, vadeli piyasaların oluşumu fiyat belirsizliğini azaltarak aşırı dalgalanmaları dengeleyici yönde etki yaratmıştır. Halen, TCMB Döviz ve Efektif Piyasaları bünyesinde bankaların kendi aralarında işlem yapabilecekleri bir vadeli işlemler piyasası (forward ve swap) mevcuttur. Buna ek olarak, Sermaye Piyasası Kurulu’nca hazırlanan Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsalarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmeliğin Resmi Gazete’de yayınlanması ile de, çeşitli finansal enstrümanlar üzerinden düzenlenmiş vadeli kontratların işlem göreceği piyasalara ilişkin mevzuat altyapısı hazırlanmış bulunmaktadır. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde organize bir piyasada işlem görecek dövize dayalı risk yönetimi enstrümanlarının oluşturulması ve bu piyasalara işlerlik kazandırılması için Bankamızca da çaba gösterilecektir.

            Enflasyonun en önemli öncü göstergesinin döviz kuru olması nedeniyle, ani dalgalanmalarda Merkez Bankası politika tepkisini döviz kurlarına gelen şokların kaynağına, yönüne ve olası etkilerine göre tutarlı bir biçimde belirleyecektir. Kurların dalgalanmaya bırakıldığı ve kamu bankalarının sistem üzerinde yarattığı baskının kademeli olarak azaltıldığı mevcut durumda, Merkez Bankası piyasalarda istikrarı sağlamak amacıyla kısa dönem faizleri etkin bir şekilde kullanacaktır.

Doğrudan enflasyon hedeflemesinin önkoşulları sağlanana kadar bir geçiş süreci olarak nitelendirebileceğimiz bu dönemde, Merkez Bankası, kısa vadede, daha önce de belirttiğim gibi, parasal büyüklüklerin kontrol edilmesine yoğunlaşacaktır. Dalgalı kur

12 2001 Para Politikası Raporu,Süreyya Serdengeçti,Mayıs 2001

8

Page 9: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

rejimiyle birlikte, Merkez Bankası müdahalelerinin düşük miktarlarda olması, Net Dış Varlıkların dengeleyici değişken fonksiyonunun göreli olarak azalmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla, baz senaryoya göre belirlenen Net Dış Varlıklar ve bankaların döviz mevduatı düzeyleri öngörülen çerçevede gerçekleştiği sürece, Hazine Borç Yönetimi için sağlanacak kaynak hariç Net İç Varlıklar değerleri bir anlamda Para Tabanının öngörülen artış oranı ile tutarlı olmaktadır.Bu bağlamda, enflasyon ve büyüme öngörüleri ile tutarlı olarak belirlenen Para Tabanındaki artış oranı, Hazine finansmanı için sağlanan  kaynak hariç Net İç Varlıklar büyüklüğüne ilişkin öngörü ile de tutarlı olmaktadır. Bu çerçevede, Para Tabanının 2001 yılında yüzde 25,8 oranında artması öngörülmektedir. Bu oran, 2000 yılı sonundaki Bayram döneminin emisyon üzerindeki etkisi ve 12 Ocak tarihinde yapılan munzam karşılık oranı indirimi operasyonunun etkisi arındırıldığında, yüzde 47 oranında bir artışa karşılık gelmektedir. Diğer bir deyişle, 2000 yılı sonunda 5,8 katrilyon Türk lirası tutarında olan Para Tabanı değerinin 2001 yılı sonunda 7,3 katrilyon Türk lirası olması öngörülmektedir. Bu oran belirlenirken temel olarak yüzde 52,5 oranındaki yılsonu tüketici fiyat endeksi artış oranı ve yüzde 3’lük reel GSMH gerilemesi gözönüne alınmıştır.

Program gereği, “Net İç Varlıklar” için tavan ve “Net Uluslararası Rezervler’deki dönemsel değişimler” için de taban değerler belirlenmiştir. Mevcut durumda bekleyişlere yönelik belirsizliklerin bulunması ve para talebi tahminini zorlaştıran diğer nedenler, Net İç Varlıkların da gösterge düzeyine ilişkin belirsizlikleri artırmaktadır. Özellikle döviz kurları ve gerçekleşen enflasyonun varsayılan seviyelerden kalıcı bir biçimde sapması durumu, para tabanının öngörülenden farklı olabileceğini gösterebilir. Bu nedenle, gelişmelere göre, para tabanına ilişkin sözkonusu hedefler, gerekli görüldüğü takdirde, revize edilebilecektir.

Uygulanacak politikaların etkinliğinin artması, sistemdeki güvenin yeniden sağlanması ve dış finansman olanakları ile birlikte, nominal ve reel faizlerde kademeli olarak bir düşme öngörmekteyiz. Para Tabanına ilişkin gösterge niteliğindeki düzeyler de faizlerdeki öngörülen gelişimle tutarlı olacak şekilde belirlenmiştir. Net İç Varlıklara ve Net Uluslararası Rezervlere ilişkin belirlenen değerler, dış finansmanın sözkonusu amaçlar doğrultusunda kullanılabildiği varsayımını yansıtmaktadırlar. Faizlerdeki düşme eğiliminin öngörülenden hızlı olması durumunda, Net Uluslararası Rezervlerdeki değişimin taban değerlerinin üzerinde, Net İç Varlıkların da tavan değerlerinin altında seyretmesi mümkündür. Ancak, enflasyonist baskıların ortaya çıkması durumunda, Merkez Bankası kısa vadeli faiz oranlarını etkin bir şekilde kullanacaktır.  Kısa dönem faiz oranlarının ekonomideki diğer faiz oranlarına olan iletkenliğinin artması para politikasının etkinliğini artıracak önemli unsurlardan biridir. Güven ortamının sağlanması ve bankacılık sisteminin yapısal sorunlarının çözülmesi, bu durumu destekleyecek önemli faktörlerdir.”

Kısaca özetleyecek olursak;

22 Şubat 2001’de TCMB dalgalı kur sistemine geçileceğini açıklamıştır.Böylece TL’nin değerinde fiilen %35-40 civarında bir devalüasyon gerçekleşmiştir.

9

Page 10: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

2000 yılı Kasım ve 2001 yılı Şubat aylarındaki krizlerden sonra “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” başlığı altında yeni bir istikrar paketi açıklanmıştır. Bu programın temel hedefleri, enflasyon oranının düşürülmesi, kamu maliyesinin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması ve ekonomik büyümenin önündeki yapısal engellerin ortadan kaldırılmasıdır.

2001 yılında uygulanmaya başlanan programla merkez bankası kanununda önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu dönemde, serbest dalgalı kur rejimi benimsenmiş ve para tabanı nominal çapa olarak kullanılmıştır. 2002-2006 yılları arasında örtük enflasyon hedeflemesi stratejisine geçilmiş ve 2006’dan sonra açık enflasyon hedeflemesi uygulanmaya başlanmıştır. 2002 yılı seçimlerinde tek parti iktidarının kurulması ekonomiye olan güveni artırmış ve enflasyonda düşüş sağlanmıştır. Ancak bu dönemde Türk Lirası aşırı değerlenmiş ve cari açık artmıştır.13

II. 2002 YILI PARA POLİTİKASI

TCMB yayınladığı basın duyurusunda uygulanacak para politikasına ilişkin şu hedeflere yer vermiştir :14

2002 yılına girilirken TCMB ileriye yönelik belirsizlikleri azaltmak ve bekleyişleri şekillendirmek amacıyla parasal hedefleme ve enflasyon hedeflemesi uygulayacak, 2002 yılına parasal hedefleme ile başlayacak ve aynı zamanda “gelecek dönem enflasyonu”na odaklanan bir para politikası uygulayacaktı.Dikkat edilirse, “gelecek dönem enflasyonu”na odaklanan bir para politikası, aynı zamanda “örtük bir enflasyon hedeflemesi” anlamına gelmektedir.Koşullar oluştuğunda ise açık biçimde enflasyon hedeflemesi politikasına geçilecektir.

Parasal hedefleme ile amaçlanan, makroekonomik hedeflerle uyumlu bir parasal genişlemenin ötesine geçmemek ve geçilmeyeceğine ekonomik birimleri ikna etmek, diğer bir deyişle para arz fazlası yaratmamak ve yaratılmayacağına ilişkin bekleyiş oluşturmaktır

Merkez Bankası enflasyon hedeflemesine geçmeyi beklemeden kısa vadeli faizleri enflasyona yönelik kullanacaktır. Diğer bir deyişle, para tabanı talebi tahmininde bazı sorunlar olsa da veya başka ülkelerde gözlendiği gibi para tabanı ile enflasyon oranı arasındaki ilişki bazen zayıflasa da, “örtük enflasyon hedeflemesi” politikası, sözkonusu sakıncaları en aza indirecek ve ek bir çapa işlevi görecektir. Merkez Bankası, enflasyonun gelecekte alabileceği değerleri dikkate alarak kısa vadeli faiz oranlarında değişikliğe gidebilecektir. Böylelikle, sadece para tabanı çapası ile

13 A.Yasemin Yalta,”Para Politikası Rejimleri”,201114 TCMB Basın Duyurusu,2 Ocak 2002,Sayı 2002 -1

10

Page 11: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

yetinilmemekte; bir de öngörülen enflasyona bağlı olarak ek önlemler alınacağı taahhüt edilmektedir. 

 Para tabanının artış hızı üzerine konulan kısıtlar ve “örtük enflasyon hedeflemesi” uygulaması, açıktır ki sadece enflasyon bekleyişlerini şekillendirmeyi amaçlamamaktadır. Bu politikamızın bir diğer önemli amacı da enflasyonu belirleyen iç talep ve maliyetleri etkileyen unsurları, enflasyonu düşürecek yönde ve doğrudan kontrol etmeye çalışmaktır. Şüphesiz, tek başına para politikası yoluyla enflasyonla mücadele etmek mümkün değildir. Mali disiplin sağlanmadan, bekleyişleri doğrudan etkileyen reform süreci kesintisiz uygulanmadan, enflasyonla mücadele yapılamaz. 2002 yılında uygulamaya konulacak yeni üç yıllık program bu açıdan bir bütündür ve amaçlarından birisi de enflasyonla sağlıklı bir biçimde mücadele edilmesidir. 

III . 2003 YILI PARA POLİTİKASI

Merkez Bankası,2003 yılına ilişkin para politikası stratejisini şu temellere dayandırmıştır :15

Merkez Bankası Yasası’na göre enflasyon hedefi Hükümet ve Merkez Bankası tarafından ortaklaşa belirlenmektedir. 2003 yılı enflasyon hedefi, 17 Aralık 2002 tarihli Devlet Bakanlığı ve Merkez Bankası ortak basın duyurusunda açıklandığı üzere, yüzde 20 olarak belirlenmiş, büyüme öngörüsü ise yüzde 5 olarak açıklanmıştır.  Kamu maliyesindeki sapmanın düzeltilmesi ve disiplinin korunması, ayrıca yapısal reformlara devam edilerek mevcut programın temel ilkelerine uyulması halinde, ekonomideki olumlu gidişin, Irak sorunu gibi dışsal şok risklerine karşın, 2003 yılında da  devam etmesi, bu çerçevede, 2003 yılı için Hükümetle birlikte belirlenen yüzde 20’lik enflasyon hedefinin ve yüzde 5’lik büyüme öngörüsünün gerçekleştirilmesi mümkündür.

Merkez Bankası para politikası 2002 yılında olduğu gibi, 2003 yılında da Yasasında belirtilen fiyat istikrarı temel amacı çerçevesinde oluşturulacak, temel para politikası aracı olan kısa vadeli faiz oranları sadece ve sadece enflasyon hedefine ulaşmak amacıyla etkin olarak kullanılacaktır. Enflasyon hedeflemesine geçilene kadar, başarısı 2002 yılında açıkça görülen, “örtük enflasyon hedeflemesi” stratejisine devam edilecek, kısa dönemli faiz oranları gelecek dönem enflasyonuna odaklı olarak belirlenecektir. Para tabanı yine ek bir çapa işlevi görecektir. Ancak, tek başına para politikası yoluyla enflasyonla mücadele etmek mümkün değildir. Kamu maliyesi disiplini sağlanmadan, bekleyişleri doğrudan etkileyen reform süreci kesintisiz uygulanmadan, enflasyonla mücadele edilemez. Bu açıdan, mali disiplin ve reformların aksatılmadan

15 TCMB Basın Duyurusu,3 Ocak 2003,Sayı 2003 -2

11

Page 12: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

sürdürülmesi, 2003 yılındaki enflasyonla mücadelenin başarısında belirleyici faktörler olacaktır. Nihai hedefin  tek haneli enflasyon olduğu, bu amaca ancak rehavete kapılmadan ve uzun soluklu bir mücadele ile ulaşılacağı akıldan hiç bir şekilde çıkarılmamalıdır.

IV . 2004 – 2005 YILI PARA POLİTİKASI

TCMB’nin 2004 yılı için yaptığı açıklamada,2004 ve 2005 yılında da dalgalı kur rejimi altında örtük enflasyon hedeflemesine devam edeceğini belirtmiştir.Bununla beraber parasal büyüklüklere dikkat etmekle birlikte,ana hedef gerçekleşecek enflasyonla yakınsanan arasındaki farkı mümkün olduğunca azaltmaktır.16

V. 2006 YILI PARA POLİTİKASI

2006 yılında ise şeffaflık ve hesap verebilirlik alanında atılacak yeni adımlar ile,uygulanacak olan para politikası artık “Açık Enflasyon Hedeflemesi” rejimi olarak tanımlanacaktır. 2006 yılından itibaren üç yıllık bütçe uygulamasına geçildiği göz önüne alındığında, üç yıllık bir hedef patikasının açıklanmasının, enflasyon hedeflerinin içsel tutarlılığını ve diger makroekonomik projeksiyonlarla uyumunu artıracağı düşünülmektedir. Bu nedenle, enflasyon hedeflemesi rejiminin bu ilk aşamasında hedefler üç yıllık olarak ilan edilmektedir. Katılım Öncesi Ekonomik Program ve üç yıllık bütçe planlarıyla uyumlu olarak, 2006, 2007 ve 2008 için yıl sonu hedefleri sırasıyla yüzde 5, yüzde 4 ve yüzde 4 olarak belirlenmiştir.17

VI . 2007 YILI PARA POLİTİKASI

Merkez Bankası, önümüzdeki dönemde enflasyon hedeflemesinin yanı sıra dalgalı döviz kuru rejimi uygulamasına da devam edecektir. Dalgalı kur rejiminde döviz kuru ne bir hedef, ne de bir politika aracıdır. Merkez Bankası’nın hedef olarak aldığı tek değişken enflasyon; hedeflerine ulaşmak için kullandığı temel politika aracı ise kısa vadeli faizlerdir. Bu çerçevede Merkez Bankası’nın döviz kuru, büyüme ya da cari açık gibi bir değişkeni hedeflemesi söz konusu değildir.18

VII . 2008 YILI PARA POLİTİKASI

Merkez Bankası’nın temel politika aracı kısa vadeli faizlerdir.Enflasyon hedeflemesi rejiminde önceki para politikası kararlarının uygulanması ve iletişimi kısa vadeli faizler aracılığıyla yapılmaya devam edilecektir. Bunun yanında,görüldüğü taktirde zorunlu karşılık oranları veya etkin likidite yönetimi gibi destekleyici araçlar da kullanılabilecektir.19

16 TCMB Basın Duyuruları,2 Ocak 2004,20 Aralık 2004,Sayı 2004 -1,Sayı 2004 -5917 TCMB,Enflasyon Hedeflemesi Rejiminin Genel Çerçevesi ve 2006 Yılı Para ve Kur Politikası,Sayı 2005 - 5618 TCMB,2007 Yılında Para ve Kur Politikası,13 Aralık 2006 19 TCMB,2008 Yılında Para ve Kur Politikası,18 Aralık 2007

12

Page 13: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

VIII . 2009 YILI PARA POLİTİKASI

Merkez Bankası 2009 yılında da enflasyon hedeflemesi ile birlikte dalgalı döviz kuru rejimi uygulamasına devam edecektir. 2002 yılından itibaren ilan edilmekte olan yıllık para ve kur politikaları duyurularında belirtildiği üzere, bu rejim altında döviz kurları bir politika aracı ya da hedef değildir ve piyasadaki arz ve talep koşulları tarafından belirlenmektedir. Döviz arz ve talebini belirleyen esas unsurlar ise uygulanan para ve maliye politikaları, uluslararası gelişmeler, ekonomik temeller ve bekleyişlerdir.20

IX . 2010 YILI PARA POLİTİKASI

Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek birincil ve öncelikli amacı doğrultusunda, para politikası uygulamalarını enflasyon hedeflemesi rejimi çerçevesinde sürdürmektedir.Merkez Bankası’nın temel politika aracı, kendi bünyesindeki Bankalararası Para Piyasası ile İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Repo-Ters Repo Pazarı’nda uygulanmakta olan kısa vadeli faiz oranlarıdır.Gerekli görüldüğü durumlarda, zorunlu karsılık oranları veya diğer likidite araçları da destekleyici olarak kullanılabilmektedir.21

X . 2011 YILI PARA POLİTİKASI

Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olan öncelikli amacı doğrultusunda, para politikası uygulamalarını enflasyon hedeflemesi rejimi çerçevesinde sürdürmektedir.Ayrıca Merkez Bankası, yasasında tanımlandığı sekilde, finansal sistemde istikrarı sağlayıcı tedbirleri alma görevini de yerine getirmektedir.Merkez Bankası’nın fiyat istikrarı amacına yönelik olarak kullandığı temel politika aracı bir hafta vadeli repo ihale faiz oranıdır. Bununla birlikte, para politikasının etkinliğini artırmak ve makro finansal riskleri sınırlamak amacıyla, zorunlu karşılıklar ve likidite yönetimi gibi ek politika araçları da aktif olarak kullanılmaktadır.22

XI . 2012 PARA POLİTİKASI

Küresel ekonomiye dair belirsizliklerin yüksek seviyelerde seyretmesi ve risk iştahındaki aşırı oynaklık para politikasında esnek bir yapının korunmasını gerektirmektedir. Uygulanan faiz koridoru sistemi, sermaye akımlarındaki dalgalanmaların döviz kuru ve ekonomi geneli üzerindeki olumsuz yansımalarının yumuşatılmasına katkıda bulunmaktadır. Bu doğrultuda, küresel görünümdeki belirsizlik ve sermaye akımlarındaki oynaklık devam ettiği sürece faiz koridoru aktif bir politika aracı olarak kullanılacaktır. Diğer bir ifadeyle, gecelik piyasada oluşan faiz oranları etkin bir likidite yönetimi aracılığıyla ekonomik ve finansal gelişmelerin seyrine göre ayarlanabilecektir. Bunun yanı sıra, bir haftalık repo

20 TCMB,2009 Yılında Para ve Kur Politikası,16 Aralık 200821 TCMB,2010 Yılında Para ve Kur Politikası,10 Aralık 200922 TCMB,2011 Yılında Para ve Kur Politikası,21 Aralık 2010

13

Page 14: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

ihaleleri, zorunlu karşılıklar ve diğer likidite araçları da fiyat istikrarı ve finansal istikrara yönelik riskleri dengelemek amacıyla kullanılmaya devam edecektir.23

XII . 2013 YILI PARA POLİTİKASI

TCMB’nin temel amacı fiyat istikrarını sağlamak ve korumaktır. Bu çerçevede 2013-2014 yılları için olduğu gibi 2015 yılı enflasyon hedefi de Orta Vadeli Program (OVP) hazırlık sürecinde Hükümet ile varılan mutabakata paralel olarak yüzde 5 olarak belirlenmiştir.TCMB enflasyonu hedefle uyumlu seviyelerde tutmayı amaçlarken finansal istikrarı da makro bir perspektiften gözetmeye devam edecektir.Bu doğrultuda TCMB, sermaye akımlarının yurt içi ekonomi üzerinde oluşturduğu oynaklığın sınırlanmasına yönelik politikalarına devam edecektir.Dolayısıyla, kredilerin aşırı hızlı değişmesine ve döviz kurunun iktisadi temellerden kopuk hareketler göstermesine kayıtsız kalınmayacaktır. Özetle, para politikası uygulanırken, fiyat istikrarı ile çelişmemesi kaydıyla, aşırı borçlanma ve makroekonomik dengesizliklere dair riskler dikkate alınacaktır.Önümüzdeki dönemde de fiyat istikrarı ve finansal istikrar amaçları doğrultusunda, geleneksel araçların yanı sıra yeni politika çerçevesi dâhilinde geliştirilen araçlar da kullanılmaya devam edecektir. Bu doğrultuda politika faizi, faiz koridoru, likidite yönetimi, zorunlu karşılık oranları ve ROM gibi araçlar kullanılabilecektir. Ayrıca krediler ve döviz kuru kanallarının daha etkin çalışması için, iletişim kanalı da gerektiğinde destekleyici bir araç olarak devreye sokulacaktır.24

SONUÇ

Sonuç olarak, istikrar programları kullanılan çapalara göre tasnif edildiğinde Türkiye 1990-2010 arası dönemde fiyat istikrarı temel amacı için 3 farklı ara hedef ya da

23 TCMB,2012 Yılında Para ve Kur Politikası, 27 Aralık 201124 TCMB,2013 Yılı Para ve Kur Politikası, 25 Aralık 2012

14

Page 15: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

çapa kullanmıştır: parasal hedefleme, döviz kuru çapası ve enflasyon hedeflemesi. Ocak 2000-Haziran 2001 dönemini kapsayan 18 aylık sürede “enflasyon hedefine yönelik kur sepeti”; Temmuz 2001-Aralık 2002 döneminde ise “kademeli olarak genişleyen band” döviz kuru olarak kullanılacaktı.1 Temmuz 2001'de uygulanmaya başlayacak bandın toplam genişliği 31 Aralık 2001'de yüzde 7,5'e, 30 Haziran 2002'de yüzde 15'e ve 31 Aralık 2002'de yüzde 22,5'e yükseltilecekti.25 Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı(GEGP) 2002 yılı sonuna kadar bazı makroekonomik değişkenlere hedefler koymuştu. GSMH, faiz dışı fazla ve TÜFE’de yıllara göre temel hedefler belirlenmiştir. Buna göre GSMH büyümesi 2002 yılı sonunda yüzde 5 olacaktı. TÜFE ve TEFE için öngörülen hedefler ise, 2002 yılı sonunda sırasıyla % 20 ve % 16,6 olmasıydı. Faiz dışı dengenin GSMH’ya oranı için yapılan projeksiyon, toplam kamu kesiminde % 6,5; konsolide bütçede ise % 5,6 şeklindeydi. Bu sayısal hedeflerin yanı sıra güçlü ekonomiye geçiş programı finansal sistemi güçlendirme, tarımsal destekleme politikasında değişikliklere gitme, bütçede değişiklikler yapma, özelleştirme ve merkez bankası bağımsızlığını sağlamlaştırma konularında da yapısal reformlara gitmeyi öngörüyordu. Uygulama sonuçlarına bakıldığında reel ekonominin daha istikrarlı hale geldiği dönem olarak döviz kuru çapasının uygulandığı dönem ile bu dönemi takip eden parasal hedefleme ve örtük enflasyon hedeflemesi dönemleri görülmektedir. Bu dönemler büyümenin ortalama olarak da en yüksek olduğu zaman dilimleridir. Enflasyonda istikrarın olduğu dönem, açık farkla 2006 yılı sonrasında uygulamaya konulan açık enflasyon hedeflemesi dönemidir.26 TCMB’nin finansal istikrarı sağlama ve sürdürmeye yönelik politikaları sonucu, piyasa katılımcılarının TCMB’ye güveninin yüksek olması, yürütülen politika ve stratejilerin piyasa tarafından kabul görmesine de katkı yapmıştır.Bu kapsamda TCMB’nın öngörüsü çerçevesinde 2010 öncesi dönemde uzunca bir süre politika faizlerini düşük tutmakta ısrarcı davranmasında haklı olduğu, reel ve finansal kesimde yaşanan canlanma sürecine bağlı olarak 2010 yılının ilk çeyreğinde anlaşılmıştır. Bu gelişme de son dönemde TCMB’nin kredibilitesini daha da arttırmıştır. 14 Nisan 2010 yılında ise 2008 global finansal krizin etkilerini hafifletmesi sonucu, TCMB “Çıkış Stratejisi”ni açıklamıştır.Stratejinin amacı gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi para politikasının normalleştirilmesini sağlamak ve kriz derinleştiği dönemde alınan likidite önlemlerini geri çevirmek olarak açıklanmıştır. 2011 yılında ise endeksteki sınırlı gerileme devam etmiş, endeks Eylül ayında 118,5 değerini almıştır.27 TCMB, 2013 yılında fiyat istikrarı ile birlikte finansal istikrarı da hedefleyeceğini açıklıyor. Buna göre 2013 yılı para ve kur politikasının amaçları fiyat istikrarı(%5) ve finansal istikrarı sağlamak olacak ve bu amaçlara ulaşmak için kullanacağı araçlar da yapısal araçlar ve konjonktürel araçlar olacaktır.

KAYNAKÇA

25 A.e.26 “Merkez Bankası Politikalarının Fiyat İstikrarı ve Diğer İktisadi Olgular Açısından Değerlendirilmesi ve Türkiye’de Enflasyon Hedeflemesi Örneği”, Dr.Bülent Doğru,201227 “Finansal İstikrar ve Finansal İstikrara Yönelik Kamusal Sorumluluk Çerçevesinde Para Politikası : Türkiye Analizi”,Yrd.Doç.Dr.Burak Darıcı

15

Page 16: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

“Türkiye’de 2000 Yılı Sonrası Yaşanan Ekonomik Krizler,Uygulanan Maliye ve Para Politikaları”,Yüksek Lisans Tezi,İlhan SÜRÜCÜ,İstanbul 2001

“Türkiye’deki Krizler ve Çözüm Önerisi Olarak E-Ticaret Uygulamaları”,Yüksek Lisans Tezi,Didar Büyüker İŞLER,Isparta,2004

“Güncellenmiş Para Politikası Uygulamaları”,M.Eğilmez,Kendime Yazılar,Eylül 2012

Törüner,s.540

Ahmet GÖKÇEN,”İstikrar Tedbirleri ve Ekonomik Kriz”,2001

Eğilmez,Kumcu,s.332-333

Uygur,s.23

Mahir FÜSUNOĞLU,”İkinci Krizin Anatomisi,2003

Akyüz,Boratav,s.34

T.C.M.B Basın Duyurusu,Şubat 2001

2001 Para Politikası Raporu,Süreyya Serdengeçti,Mayıs 2001

A.Yasemin Yalta,”Para Politikası Rejimleri”,2011

TCMB Basın Duyurusu,2 Ocak 2002,Sayı 2002 -1

TCMB Basın Duyurusu,3 Ocak 2003,Sayı 2003 -2

TCMB Basın Duyuruları,2 Ocak 2004,20 Aralık 2004,Sayı 2004 -1,Sayı 2004 -59

TCMB,Enflasyon Hedeflemesi Rejiminin Genel Çerçevesi ve 2006 Yılı Para ve Kur Politikası,Sayı 2005 – 56

TCMB,2007 Yılında Para ve Kur Politikası,13 Aralık 2006

TCMB,2008 Yılında Para ve Kur Politikası,18 Aralık 2007

TCMB,2009 Yılında Para ve Kur Politikası,16 Aralık 2008

TCMB,2010 Yılında Para ve Kur Politikası,10 Aralık 2009

TCMB,2011 Yılında Para ve Kur Politikası,21 Aralık 2010

TCMB,2012 Yılında Para ve Kur Politikası, 27 Aralık 2011

TCMB,2013 Yılı Para ve Kur Politikası, 25 Aralık 2012

16

Page 17: 2001 Krizinden Günümüze Para Politikası Uygulamaları

“Merkez Bankası Politikalarının Fiyat İstikrarı ve Diğer İktisadi Olgular Açısından Değerlendirilmesi ve Türkiye’de Enflasyon Hedeflemesi Örneği”, Dr.Bülent Doğru,2012

17