1 mayis bülteni

4
1 Mayıs özel sayısıdır.

Upload: genclik-muhalefet-goersel

Post on 09-Mar-2016

230 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Gençlik Muhalefetinin 1 Mayis Bültenidir.

TRANSCRIPT

Page 1: 1 Mayis Bülteni

1 Mayıs özel sayısıdır.

Page 2: 1 Mayis Bülteni

Toplumsal alanda büyük bir tahribat yaratarak gelişen küreselleşme çağı, sömürü politikaları sonucu ortaya çıkan yoksullaşma ile birlikte, her dönem hem toplumsal hem de ekonomik bir krizi meydana getirmiştir. Bugün ise kapita-lizmin merkezinde ortaya çıkan ve özel-likle Yunanistan’da, İspanya’da yoğun hissedilen krizden kurtulmak için “ke-mer sıkma” politikaları uygulanıyor, işçi maaşlarında kesintiye gidiliyor, toplu işten atmalar yaşanıyor, krizin bütün yükü emekçi halk kesimlerinin üzerine yükleni-yor.

Bu gün bize anlatılan yalanların her biri teker teker ortaya çıkıyor. Dünya, kapita-listlerin çirkin yüzlerine bir kez daha tanık oluyor. Önce Mısır ve Libya’da ve en son Suriye’de ABD açıktan emperyalist müda-halelerde bulunuyor.

AKP, emperyalistlerin Ortadoğu’ya yöne-lik saldırılarının parçası olarak NATO’nun yeni stratejik saldırı konsepti kararı çer-çevesinde Malatya Kürecik’e Füze Kalkanı Radar Sistemi kuruyor. Krize karşı ciddi tepkilerin oluştuğu Ortadoğu coğrafyası, AKP hükümetinin taşeronluğu üzerinden emperyalizmle barışık bir rotaya doğru ilerletiliyor.

Türkiye’de AKP-Cemaat koalisyonu eliyle

dinci-gerici iklim içerisinde emperyalizmin yeni sömürü politikaları hayata geçiriliyor.

AKP “dindar nesli”ni yetiştirmek ve asıl olarak sermaye politikalarını yerleştirebilmek için eğitimi kullanıyor. Yarattığı sonsuz sömürüye karşı isyan değil biat eden, sorgulamayan bir nesil istiyor. Bir yandan üniversiteleri küresel sermaye sürecine entegre etme uğraşı olan Bologna sürecini hayata geçirirken, diğer yandan 4+4+4 yasasıyla yarattığı düzene uyum için eğitimi ticarileştiriyor, dinselleştiriyor.

Her geçen gün gazeteciler, öğrenciler tutuklanıyor. İş cinayetlerine, kadın cinayetlerine her gün bir yenisi ekleni-yor. Sömürü, talan, baskı her geçen gün artarak sürüyor.

‘Sahip Çıkalım’ çağrısı, harekete geçmeye, bizi hapseden çemberi bir-likte kırmaya bir çağrıdır. Hayatın her

alanına saldırıldığı, sömürünün arttığı böyle bir dönemde tüm bunlara karşı “üniversiteme, özgürlüğüme, geleceğime sahip çıkıyorum!” diyebilmenin neden bu kadar önemli olduğuna daha yakından bakmak gerekir belki de…

Üniversitene Sahip Çıkmak için 1 Mayıs’a!Tüm dünyayı saran neoliberal politikalar, 12 Eylül darbesi ile başlayan süreçte en çok eğitim üzerinden etkisini gösteriyor. Öğrencilerin en temel hakları olan barınma, sağlık gibi alanları piyasaya açan; YÖK, mütevelli heyetleri, danışma

kurulları gibi üniversite bileşenlerine söz hakkı tanımayan, sermaye güdümündeki bir kurumu baş aktör haline getiren bu politikalar eğitim üzerindeki etkisini derinleştirerek sürdürüyor.

Bugün, ‘parayı veren düdüğü çalar’ mantığıyla herkese parasına göre bir eğitim sunuluyor. Harç parasını vereme-yen emekçi çocuklarına üniversite kapıları kapanıyor. “Bireysel harç” gibi uygula-malarla öğrenciyi sömürmede sınırlar aşılıyor. Öğrenci müşteri, üniversiteler şirket haline dönüşüyor.

Avrupa’daki üniversitelere uyum sağlamak bahanesiyle asıl olarak pi-yasaya uyumlu bireyler yetiştirmek üzere tasarlanan Bologna Süreci Türkiye’de de yaygınlaştırılıyor, bu süreç ile geçme notu 65’e çıkartılıyor, ders geçmek zorlaşıyor, yaz okulu ve bütünlemeler kaldırılıyor.

Kendine uyumlu bireyler, kar getiren alanlar isteyen piyasa, sosyal bilimler/felsefe gibi alanların gözden düşmesine, üniversitenin bilim üretmemesine neden oluyor.

Geleceksizliğin belirgin bir hal aldığı bu dönemde üniversiteler bunun en önemli kaynağını oluşturuyor. Çok zor şartlarda üniversiteye giren öğrencileri, mezun olduklarında işsizlik, güvencesiz çalışma, emeğinin sömürülmesi bekliyor.

Bunların yanında, üniversite bileşenlerinin üniversite yönetiminde hiçbir söz hakkı bulunmuyor. Sermaye sahipleri, öğrencilerin, öğretim görevlilerinin, çalışanların sahip olması gereken söz hakkına sahip oluyor. Bu süreç bu gün bir adım daha geliştiriliyor ve sermaye temsilcilerinin de birebir dahil olduğu her üniversiteye bir “YÖK” kuruluyor.

Tüm bunlara karşı ise bilimsel ve demokratik bir niteliğe sahip, parasız, nitelikli bir eğitimin verildiği, söz ve karar hakkının üniversite bileşenlerine ait olduğu bir eğitim için üniversitelerimize sahip çıkalım!

Üniversitene, Özgürlüğüne, Geleceğine Sahip Çıkmak için

25 Mart 2012 Gençlik Kongresi’nden

Page 3: 1 Mayis Bülteni

Özgürlüğüne Sahip Çıkmak İçin 1 Mayıs’a!AKP-Cemaat koalisyonu tüm yaşam alanlarına saldırmaya devam ediyor. Termik santrallerle, HES’lerle doğayı kat-lediyor, emekçileri sömürüyor. Toplumu cemaat ağlarıyla, medyayla kuşatıyor. YÖK’üyle, sermayesiyle üniversiteleri ele geçirirken üniversitelerin kapısını polise sonuna kadar açıyor. Her şeyi kontrol altına alıyor, hayatın her alanına giriyor, izliyor, dinliyor.

Tüm bu sömürü ve baskı düzenine karşı çıkan toplumsal muhalefeti ise polisiyle, medyasıyla, özel yetkili mahkemeleriyle yok etmeye çalışıyor. Parasız, bilimsel eğitim talep eden öğrencileri, gerçekleri ortaya çıkardığı ve dile getirdiği için gazetecileri tutuklarken; derelerine, suyu-na, toprağına sahip çıkan halkın üzerinde baskı mekanizmalarını hissettiriyor.

500’den fazla tutuklu öğrenciye,100’den fazla tutuklu gazeteciye her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Kendi-sine karşı oluşan tüm muhalefeti yok ederek, sistemin krizine karşı oluşacak tepkileri kontrol altına alarak iktidarını sağlamlaştıran AKP bu süreçte belki de en çok gençlerden, onların isyanından korkuyor. “Dindar bir nesil yetiştirmek

istiyoruz” diyerek bizleri rahatça kontrol altına almanın yollarını kolaylaştırmak, kendi sözümüzü söylememizi engellemek istiyor.

Tüm bunlar olurken özgür-lük; yaşam alanlarına, hayatına saldırılmadan yaşamak, kendi sözünü söyleyebilmek ve tüm bu alanları bu sözle yaratabilmekten, şekillendirebilmekten geçiyor. AKP ve cemaatin yarattığı baskı ortamına karşı bizi bekleyen güzel günler umuduyla özgürlüğe sahip çıkalım!

Geleceğine Sahip Çıkmak İçin 1 Mayıs’a!70’li yıllardan beri dünyayı kasıp kavuran küreselleşme çağı belki de en çok genç-leri etkiliyor.

Türkiye’ye baktığımızda 80 darbesi ile birlikte bu etkiler daha da artıyor. Duyarsız, apolitik, yalnız; kendi hayatında, yaşadığı alanlarda hiçbir söz hakkı bulunmayan nesiller yetiştirmek, rekabeti, piyasayı hakim kılmak emper-yalizmin güdümündeki bu darbenin ana amacını taşıyor.

Piyasa ve cemaat ağlarıyla kuşatılmış bugünün üniversitelerinde bin bir zor-

lukla bitirilen öğrenim süreci sonunda bizleri de işsizlik, güvencesiz çalışma ve beraberinde geleceksizlik bekliyor.

Oysa geleceğimizi, yarınlarımızı elimiz-den almaya çalışanlar büyük bir yanılgı içindeler, çünkü bu köhnemiş düzenlerini topyekün başlarına yıkacak öfkeli, umut dolu, isyanlarını kuşanıp gelen gençlerden bihaberler.

Biz yeni bir gelecek hayalleri talep etmi-yoruz. Bugünden yarını kurma iradesiyle, kendi özgücümüzle, gençliğin heyecanı ve isyanıyla geleceğe sahip çıkmak için 1 Mayıs alanlarını dolduruyoruz.

Biliyoruz ki Gelecek Biziz ve Değiştireceğiz!

25 Mart 2012 Gençlik Kongresi’nden

1 Mayıs’a, mücadelenin direnişin gününe giderken hafızalarımızı tazeleyelim.

“Köylüyü tekrar milletin efendisi yapacağız.” açıklamasından sonra bırakın efendi olmayı aynı başbakanın sözüyle anasını alıp gitti çiftçimiz, köylümüz…

“İstihdam edilmeyen kimse kalmaya-cak. İşsizliği bitireceğiz.” Bu söz hala bir yandan da evrim geçiriyor. ‘İktidara geldiğimizden beri işsizliği bitirdik, bitiriyoruz.’ İşsizliği bırakın bitirmeyi, düşürmeyi, tırmandırdılar… Atanma-yan öğretmenler kalmayacak diyenler öğretmenlere güvencesiz çalışmayı ya da yeteneklerine göre iş bulmalarını söylü-yor.

“Kürt meselesini özgürlükler zemininde

ele alacağız” Hala askeri operasyonlar siyasi tutuklamalar sürerken akla gelen: Atma Recep, din kardeşiyiz.

“Halkın vicdanını temsil eden bir yargı sistemi inşa edeceğiz.” Halk bu kadar mı vicdansız da herkesi yargısız sorgusuz sualsiz içeri alıyor, cezalandırıyor, baskı altında tutuyorsun? Nasıl bir vicdan, en önemlisi kimin vicdanı bu?

“Eczaneden ilaçları %80 indirimli alacaksınız” der ve çıkar. Ama insanlar artık ilaç alamıyor, muayene olamıyor, erkeklere ve genç kadınlara belli uygula-malarla sağlık hizmeti veriliyor. Bunların hepsi TORBA’dan çıktı…

“YÖK’ü yeniden düzenleyeceğiz.” Düzenlediğiniz yeni YÖK bilgi toplumu,

bilgi teknolojisi diye diye yeni sermaye alanları yarattı. Düzenlenmiş yeni YÖK’ünüzün göz bebeği Bologna’yı bir bir uygulamaya sokuyor. Araştırmaların önüne taş koyuyor, şirketlere eleman yetiştirme projesi meşrulaştırılmaya çalışılıyor, rekabeti markalaşmayı marifet sayıyor. Ama Bologna’yı istemeyenler var, kamusal, bilimsel eğitim diyenler var. Veriyor tedbiren uzaklaştırma cezasını... Ne de olsa her üniversitenin ayrı bir YÖK’ü var. 1 YÖK yetmedi 2 tane, 2 yetmedi 3, 3 de yetmez ver verebildiğin kadar, ver Tayyip’im ver…

Bunlar ilk anda aklımıza gelen türlü yalanlar. AKP’de yalan, hile çok. Ama gençliğin artık yalanlara karnı tok. Bu yüzden hafızamızı hep taze tutmakta fayda var. Biz biliyoruz ki AKP yıkılacak, yerle yeksan olacak. Yine biliyoruz ki AKP’nin sonu kendiliğinden gelmeyecek. Sonu ellerimizden olacak…

AKP’ye karşı “Üniversitene, Geleceğine, Özgürlüğüne SAHİP ÇIK!” çağrısıyla 1 Mayıs’ta sokaklara…

AKP YALANDAN İBARET

Page 4: 1 Mayis Bülteni

Devlet okulları parasızdır ifadesini kaldıran, dindar, biat eden nesil yetiştirmenin önünü açan, çocuk işçi ve çocuk gelin sayısını artıracak olan, sermayeye yeni rant alanları sağlayan yasa teklifi mart ayı sonunda meclisten geçti.

Avrupa’daki üniversitelerle uyumu sağlamak ve öğretimde kaliteyi artırmak kılıfıyla gerçekleştirilen, asıl olarak üniver-

siteleri küresel sermaye hizmetine sokma süreci olan Bologna süreci öğrencilerin tepkisine neden oldu. Geçme notunun 65’e yükselmesi, ders geçmenin zorlaşması, yaz okulu ve bütünle-menin kaldırılmasını içeren bu süreç, Ege, Kocaeli ve Antalya

üniversitelerinde öğrenciler tarafından protesto edildi.

Bu söz bize artık hiç yabancı değil;çünkü bu sözü neredeyse 30 kere duyduk.2007 yılında Nurcan Uca adlı öğretmenin hayatına son vermesi ile başlayan intiharlar zinciri, 2012 yılında biri Trabzon’da diğeri Diyarbakır’da olmak üzere 2 öğretmenin daha intihar etmesi-yle, 300 bini aşkın ataması yapılmayan öğretmenin olduğu ül-kemizde, bugüne kadar yaklaşık 30 ataması yapılmayan öğretmenin intihar ettiği gerçeğini gözler önüne seriyor.

“Ataması yapılmayan öğretmen intihar etti!”

Sivas Madımak Oteli’nde 33 aydının katledilmesinden

bu yana 19 yıl geçti ve Si-vas katliamı davası zaman

aşımından düştü. Böylece bir insanlık suçunun daha üstü

kapatılmış oldu.

“Söyle Katil: Yanarak Tükenir mi?”

2012 yılı Ocak ayında 62, Şubat ayında 42, Mart ayında ise 59 işçi yaşamını yitirdi. İşçi

sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması, taşeronlaşmanın artması sebebiyle işçi ölümleri hız kesmeden devam ediyor.

İşçi Ölümleri Artıyor

Ah Bologna vah Bologna, yaktın beni Bologna!4+4+4 kanun teklifi kabul edildi!

Yapılan araştırmalara göre; kadınların yüzde 33’ünün eşi ya da birlikte yaşadığı kişi tarafından öldürüldüğü belirlendi. 24 kadın hiç tanımadığı birisi tarafından katledilirken, 9 kadının eşinin akrabaları tarafından öldürüldüğü tespit edildi. Otopsi raporlarından elde edilen bulgulara göre; cinayetlerde suç aleti olarak en çok ateşli silahlar, kesici ve delici aletlerle işlenen cinayetlerde yer alıyor. Kadınların yüzde 16’sının ise boğazlanarak öldürüldüğü belirlendi. Araştırmaya göre kadınlar genellikle 21-25 yaşları arasında kat-ledilirken, cinayete kurban giden kadınlardan yüzde 12’sine ise öldürülmeden önce tecavüz edildiği dikkat çekiyor. Öldürülen kadınların yarıdan fazlası evli ya da birlikte yaşıyor, yüzde 59’unun da ev hanımı olduğu görülüyor.

Kadın Cinayetleri Artarak Devam Ediyor

Geçen sene oğlunun dershane parasını ödeyemediği için cezaevine giren annenin oğlu intihar etmişti. Bu sene de Damla Orhan, sınav stresi nedeniyle kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Tuğba Koyuncu ise YGS’ye girecek olmanın stresinden dolayı televiz-yon kablosuyla intihar etti.

YGS can almaya devam ediyor!

Atatürk Bulvarı No: 127/10 Bakanlıklar/Ankara0312 425 13 16

www.genclikmuhalefeti.orgwww.facebook.com/genclikmuhalefeti.orghttps://twitter.com/#!/muhalefetinsesi

ISSN 2146 - 846XSahibi: Deniz Bulunmaz, Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Tolga Demirli

Ankara, Nisan 2012

Baskı: Mattek MatbaacılıkMattek Matbaacılık Bas. Yay. Tan. San. Tic. Ltd. Şti. Adakele Sokak 32/27 Kızılay/AnkaraTel: (312) 4332310

Emperyalizmin Ortadoğu’ya yönelik saldırılarının taşeronu olan AKP, Kürecik’e kurulan Füze Kalkanı Radar Sistemi ile bu taşeronluğunu

derinleştirmişti. Suriye’de Esad rejimine karşı yürütülen emperyalist kampanyaya da Türkiye

müdahil olmakta gecikmedi. Bölgenin hamiliğine soyunan Erdoğan yaptığı açıklamada “Suriye

bizim iç meselemizdir. Suriye konusunda müda-hil olmamız zorunluluktur” dedi. Her geçen gün demokrasi havarisi olduğunu kanıtlayan AKP, “Suriye’nin Dostları” toplantısı ile emperyalist-lere verdiği desteğini ortaya koyarken, sabrın

sonuna geldiklerini, en kısa zamanda gerekenin yapılacağını söyleyerek Türkiye üzerinden

Suriye’ye bir askeri müdahalenin yolunu çiziyor.

Hopa eyleminde hayatını kaybeden Metin Lokumcu ve newroz kutlamaları sırasında öldürülen Haci Zengin’e rağmen, İçişleri bakanı İdris Naim Şahin biber gazının zararlı olmadığını, yapılan laboratuar testleri sonun-cunda insan sağlığı üzerinde kalıcı bir etki bırakmayan gaz mühimmatının kullanıldığını iddia etti.

Biber Gazı: Zarar vermez ama öldürür

Suriye’ye Emperyalist Müdahale

Eşit ve Özgür Bir Dünya için