1. bölüm: gİrİŞ İçinde yaşadığımız toplumu ... · pdf...

10
1 1. BÖLÜM: GİRİŞ İçinde yaşadığımız toplumu şekillendiren iki baskın eğilimin varlığından söz edilmektedir. Bunlardan biri sayısallaştırma diğeri ise çokkültürlülük olarak tanımlanmaktadır (Castells, 2000; Wood & Landry, 2008). Her iki olgu da toplumun kültürel ve bilimsel gelişimine katkılar sağlayacak vaatler içermektedir. Sayısallaştırma, toplumsal gelişimi şekillendiren insan sayısını artırmakta (Qvortrup, 2000; aktaran Aabø ve diğerleri, 2010) aynı zamanda halkın hem kendi arasında hem de politikaları oluşturup uygulayanlarla arasında yeni iletişim kanalları açmaktadır. Demokrasinin gelişmesine katkı sağlayan bu önemli unsurun yanı sıra çokkültürlülük farklı kültürlerden gelen insanlar arasında canlı bir iletişim ve fikir alışverişi ortamı yaratmaktadır. Bu gelişmeler kültürler arasındaki değer ve kural farklılıklarını sosyal eksende ortaya çıkaracak ve kültürlerarası iletişimi artıracak merkezlerin varlığına gerek duyulmasına neden olmaktadır. Toplum içinde var olan farklı kültürlerin egemen kültür ile alt kültürler arasındaki ilişkisini konu edinen çokkültürlülük, aynı zamanda farklı kültürlerin kendilerini yaşadıkları ülkeye ait hissedebilmeleri için gerekli ortak kamu kültürünün yaratılması düşüncesini destekleyen bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bireylerin kimliklerini korumasını, var olan kültürel değerleri ile toplum içinde kamusal hayata eşit haklarla dahil olabilmesini bir başka deyişle kendilerine sunulacak alternatifler içinde seçim yapabilme özgürlüğüne sahip olmalarını savunan bir yaklaşımdır. İngilizcesi multiculturalism olan kavramın Türkçe karşılığının ne olması gerektiği ile ilgili olarak Yürüşen (1998; aktaran Barın, 2016) tarafından yapılan değerlendirmede aynı zamanda kavramın içeriğine yönelik betimlemeler de bulunmaktadır. İçinde birden fazla kültürü barındıran toplumun çok kültürlü toplum olarak tanımlanması halinde söz konusu çokkültürlülüğün, multiculturality ya da multicultureness kavramlarına karşılık gelmesi gerektiği şeklinde yapılan değerlendirmede, bunun bir ideoloji olmadığı sadece bir durumdan ibaret olduğu ifade edilmektedir. Bu yönüyle çokkültürlülük, toplum içinde kültürel bakımdan anlamlı farklılıklar gösteren sosyolojik grupların var olmasıdır. Kavram normatif bir yaklaşımla ele alındığında; ideal bir toplum biçiminde belirli toplumsal farklılıkların, kamusal alana siyasi mekanizmanın kullanılmasıyla yansıtılmasını temel alan değerler bütünü olarak karşımıza çıkar. Bu yönüyle kavram çokkültürlülük olmaktan çıkarak çokkültürcülük kavramına dönüşmektedir (Yürüşen, 1998; aktaran Barın, 2016). Bu çalışmada çokkültürlülük kavramının kullanılması gerek ilgili literatürde egemen kavram olması gerekse gündelik konuşma dilinde tercih ediliyor olması nedeniyledir. Çalışmada, kavramı ortaya çıkaran, toplum içindeki kültürel çeşitlenmeye bağlı demografik değişimleri ele almak öncelik kazanmaktadır. Bu yaklaşımla; uluslararası göçler, emekli göçleri özelinde referans kaynaklardan alınan veriler ve nedenleri ile tartışılacaktır. Türkiye’de 2000’li yılların

Upload: halien

Post on 04-Feb-2018

243 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: 1. BÖLÜM: GİRİŞ İçinde yaşadığımız toplumu ... · PDF fileİçinde yaşadığımız toplumu şekillendiren iki baskın eğilimin varlığından söz edilmektedir. ... ile

1

1. BÖLÜM: GİRİŞ

İçinde yaşadığımız toplumu şekillendiren iki baskın eğilimin varlığından söz edilmektedir. Bunlardan biri sayısallaştırma diğeri ise çokkültürlülük olarak tanımlanmaktadır (Castells,

2000; Wood & Landry, 2008). Her iki olgu da toplumun kültürel ve bilimsel gelişimine katkılar

sağlayacak vaatler içermektedir. Sayısallaştırma, toplumsal gelişimi şekillendiren insan

sayısını artırmakta (Qvortrup, 2000; aktaran Aabø ve diğerleri, 2010) aynı zamanda halkın

hem kendi arasında hem de politikaları oluşturup uygulayanlarla arasında yeni iletişim

kanalları açmaktadır. Demokrasinin gelişmesine katkı sağlayan bu önemli unsurun yanı sıra çokkültürlülük farklı kültürlerden gelen insanlar arasında canlı bir iletişim ve fikir alışverişi

ortamı yaratmaktadır. Bu gelişmeler kültürler arasındaki değer ve kural farklılıklarını sosyal

eksende ortaya çıkaracak ve kültürlerarası iletişimi artıracak merkezlerin varlığına gerek

duyulmasına neden olmaktadır.

Toplum içinde var olan farklı kültürlerin egemen kültür ile alt kültürler arasındaki ilişkisini konu

edinen çokkültürlülük, aynı zamanda farklı kültürlerin kendilerini yaşadıkları ülkeye ait

hissedebilmeleri için gerekli ortak kamu kültürünün yaratılması düşüncesini destekleyen bir

olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bireylerin kimliklerini korumasını, var olan kültürel değerleri ile toplum içinde kamusal hayata eşit haklarla dahil olabilmesini bir başka deyişle

kendilerine sunulacak alternatifler içinde seçim yapabilme özgürlüğüne sahip olmalarını

savunan bir yaklaşımdır. İngilizcesi multiculturalism olan kavramın Türkçe karşılığının ne

olması gerektiği ile ilgili olarak Yürüşen (1998; aktaran Barın, 2016) tarafından yapılan

değerlendirmede aynı zamanda kavramın içeriğine yönelik betimlemeler de bulunmaktadır. İçinde birden fazla kültürü barındıran toplumun çok kültürlü toplum olarak tanımlanması

halinde söz konusu çokkültürlülüğün, multiculturality ya da multicultureness kavramlarına

karşılık gelmesi gerektiği şeklinde yapılan değerlendirmede, bunun bir ideoloji olmadığı

sadece bir durumdan ibaret olduğu ifade edilmektedir. Bu yönüyle çokkültürlülük, toplum

içinde kültürel bakımdan anlamlı farklılıklar gösteren sosyolojik grupların var olmasıdır.

Kavram normatif bir yaklaşımla ele alındığında; ideal bir toplum biçiminde belirli toplumsal farklılıkların, kamusal alana siyasi mekanizmanın kullanılmasıyla yansıtılmasını temel alan

değerler bütünü olarak karşımıza çıkar. Bu yönüyle kavram çokkültürlülük olmaktan çıkarak

çokkültürcülük kavramına dönüşmektedir (Yürüşen, 1998; aktaran Barın, 2016).

Bu çalışmada çokkültürlülük kavramının kullanılması gerek ilgili literatürde egemen kavram olması gerekse gündelik konuşma dilinde tercih ediliyor olması nedeniyledir. Çalışmada,

kavramı ortaya çıkaran, toplum içindeki kültürel çeşitlenmeye bağlı demografik değişimleri

ele almak öncelik kazanmaktadır. Bu yaklaşımla; uluslararası göçler, emekli göçleri özelinde

referans kaynaklardan alınan veriler ve nedenleri ile tartışılacaktır. Türkiye’de 2000’li yılların

Page 2: 1. BÖLÜM: GİRİŞ İçinde yaşadığımız toplumu ... · PDF fileİçinde yaşadığımız toplumu şekillendiren iki baskın eğilimin varlığından söz edilmektedir. ... ile

2

başından itibaren artarak gerçekleşen ve yasal reformlar yapılmasına neden olan emekli

göçleri, çokkültürlülük kavramını tartışmaya değer kılan gelişmelerden biri olmuştur. Farklı

kültürlerin bir araya gelmesiyle kamusal alandaki çoğul kültür için kültürelerarası iletişim ve

sosyo-kültürel uyum gibi süreçlerin planlanması ve sürdürülmesi kamu kurumlarının görev ve

sorumluluk alanlarına dahil olmaktadır.

Kanunlar aracılığıyla koruma altına alınan azınlık haklarının toplumsal yaşam içinde egemen

kültürün baskısı altında kalmaması için bireylerarası sosyal ve kültürel uyum kaçınılmazdır.

Bu uyum sağlama sürecinin siyasi misyon edinmemiş, bağımsız ve tarafsız kurumlar

aracılığıyla yürütülmesi, bireylerin yerel halk ile kesintisiz iletişim kurabilecekleri mekanlarda kendilerini rahat ifade edebilmeleri ile mümkündür. Uyum sürecinde tercih edilecek yöntemler

kültürel çeşitliliğe neden olan toplulukların niteliklerine göre belirlenebilir. Emekli göçmenlerin

demografik nitelikleri dikkate alındığında bu süreci yönetmek için geçerli olan yöntemin;

azınlık kültürünü benimseyen, farklılıkları koruyan ancak çoğunluk kültürüyle bütünleştirmeyi

hedefleyen entegrasyon yöntemi yerine kültürel ve dilsel farklılıkların kamu politikalarıyla

güvence altına alındığı, uyum sürecinin kamusal hayatta sivil toplum örgütleri, ilgili kurum ve kuruluşlar aracılığıyla desteklendiği, kültürlerarası iletişimin canlı tutulduğu, toplum içinde

bireylerce farklı kültürlerle birlikte yaşama ilkesinin benimsendiği bir yöntem olması gerektiği

açıktır. Kamu hizmetlerine yansıyacak çokkültürlü bakış açısının; toplum içinde demokrasi

kültürünü pekiştireceği, bireylerin davranış biçimlerine; farklılıklara saygı gösterme, fırsat

eşitliğini destekleme, sosyo-kültürel dışlanmaya karşı olma gibi değerler katarak toplumsal çağdaşlaşmayı besleyeceği açıktır. Charles Taylor’ın Çokkültürcülük: Tanınma Politikası

başlıklı çalışmasında belirttiği gibi (Taylor, 2005): “Çokkültürlülük; farklı kültürlerin eşit

değerde olduğunu hepimizin kabul etmesidir; bu kültürlerin yalnızca hayatlarını

sürdürmelerine izin vermekle kalmayıp onların değerli olduklarını kabul etmemizdir.”

1.1. Göç

Kültürel çeşitlilik uluslararası göçlerle birlikte ülkelerin nüfuslarına gözle görülür oranlarda

yansımaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde 2014 yılı istatistiklerine göre yaşadığı ülkeden farklı bir ülkede doğan kişi sayısı 52 milyona yükselmiş olup bu sayı Avrupa Birliği nüfusunun

%10,2’sini temsil etmektedir (Eurostat, 2014). Amerika Birleşik Devletlerinde 21,1 milyon kişi

ile bu oran toplam ülke nüfusunun %6,8’ine (United States Census Bureau, 2013),

Kanada’da ise 6,8 milyon kişi le ile toplam nüfusun %20,6’sına karşılık gelmektedir (Statistics

Canada, 2013). Dünyadaki göç hareketleri tarihsel olarak incelendiğinde uluslararası göçün

her zaman var olduğu ancak küresel ekonomik sistemlerin farklılaşmasıyla birlikte göç biçimlerinin de farklılaştığı belirtilmektedir (Fassmann ve Lane, 2009). Ortadoğu Stratejik

Araştırmalar Merkezi (ORSAM) tarafından hazırlanan Küresel Göç ve Avrupa Birliği ile

Page 3: 1. BÖLÜM: GİRİŞ İçinde yaşadığımız toplumu ... · PDF fileİçinde yaşadığımız toplumu şekillendiren iki baskın eğilimin varlığından söz edilmektedir. ... ile

3

Türkiye’nin Göç Politikalarının Gelişimi başlıklı raporda, 20. yüzyılın ikinci yarısında göç tarihi

bakımından yaşanan iki önemli gelişmeden ilkinin Avrupa Birliğinin kuruluşu olduğu,

ikincisinin de serbest dolaşımın gelişimi ile birlikte demir perdenin 1989 yılında yıkılması ve

sonrasında Doğu Avrupa’dan Batı Avrupa’ya doğru başlayan göç olduğu belirtilmiştir.

Bununla birlikte adı geçen raporda yapılan projeksiyona göre göçün küresel rotasının küresel ekonomik eksenin doğuya kayması ile birlikte yeniden değişeceği şeklindedir (ORSAM,

2012). OECD tarafından yapılan değerlendirmeler; dünya nüfusunda 21.yüzyıla kadar

artarak devam eden nüfus oranlarının azalmaya başlayacağı ve nüfus oranlarında

yaşanacak değişikliklerin gelişmiş ülkelerin genç nüfuslarını olumsuz etkileyeceği yönündedir

(OECD, 2009). Dünya nüfusu içinde gelişmiş ülkelerin yaşlanma oranları dikkate alındığında ise, söz konusu ülkelerde nüfusun yaşlanmasına bağlı işgücü açığının giderilmesi için gerekli

göçmen ihtiyacı büyümeye devam edecektir (OECD, 2009). Görüldüğü üzere uluslararası

göç hareketleri sosyal ve demografik niteliklerin tetiklediği ekonomik sonuçlara bağlı olarak

da bir ivme kazanabilmektedir.

Avrupa coğrafyasında son yıllarda artarak gerçekleştiği gözlenen göç hareketlerinden biri de Kuzey Avrupa ülkelerinden Akdeniz sahillerine yönelik gerçekleşen uluslararası emekli göçü

olmuştur. Bu göç hareketinin nedenleri arasında yaşam süresinin artması ve yasal emeklilik

yaşının düşürülmesi yer almaktadır (Avrupa Toplulukları Komisyonu, 1994). Bunlara; gelir

artışı, uluslararası kitle turizminin gelişimi ve insanların yaşam tarzlarındaki değişiklikler gibi faktörler de eklenebilir. Çalışmaya konu olan emekli göçü gelişmiş ülkelerdeki vatandaşların

değişen yaşam beklentilerine bağlı oluşuyla büyük oranda işgücü ve ekonomik temelli olduğu

kabul edilen uluslararası göç hareketlerine farklı bir boyut kazandırmıştır.

1.2. Türkiye’ye Yönelik Göç Hareketleri

Uluslararası göç hareketleri içindeki konumu giderek önem kazanan Türkiye, geleneksel

olarak göç veren bir ülke olarak tanınırken, günümüzde önemli miktarda göç almaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde uluslararası göç hareketleri içindeki konumunu belirleyen başlıca göçler; çeşitli dönemlerde gerçekleşen Yunanistan ve Bulgaristan kaynaklı soydaş

göçleri ile 1960’larda başlayan Batı Avrupa ülkelerine yönelik işçi göçleri olmuştur. Ancak

uluslararası nüfus hareketleri içinde Türkiye’nin göç alan bir ülke olarak ele alınması oldukça

yeni bir yaklaşımdır (Balkır ve diğerleri, 2008).

Türkiye’ye yönelik uluslararası göçler; düzenli ve düzensiz göçler olmak üzere iki grupta

değerlendirilmektedir. Buna göre, düzenli göçler kapsamında oturma ve çalışma iznine sahip

göçmenler yer almaktadır. Düzensiz göçler kapsamında ise, kayıt dışı veya yasa dışı olarak

adlandırılabilecek transit göç, sığınmacı ve mülteci hareketleri yer almaktadır. Türkiye’ye yönelik uluslararası göç hareketleri içinde küreselleşmeye ve 1980 sonrası ekonomide

Page 4: 1. BÖLÜM: GİRİŞ İçinde yaşadığımız toplumu ... · PDF fileİçinde yaşadığımız toplumu şekillendiren iki baskın eğilimin varlığından söz edilmektedir. ... ile

4

yaşanan liberalleşmeye bağlı olarak göçmenlerin demografik niteliklerinde değişiklikler

gözlendiği belirtilmektedir (İçduygu ve diğerleri, 2009). Yabancı ülke vatandaşlarının büyük

şehirlere iş bularak yerleşmesi, uluslararası öğrenci sayısındaki artış ve emekli statüsünde

Türkiye’de oturma ve çalışma iznine sahip uluslararası nüfusun artışı gözlenen değişiklikler

arasındadır. (İçduygu ve diğerleri, 2009). Grafik 1’de Türkiye’de yıllara göre oturma izni alan yabancı sayılarına yer verilmiştir. Grafikte yer alan verilere göre 2005-2015 yılları arasında

oturma izni alma artış oranının %146 gibi ciddi bir artış yakaladığını görmek mümkündür

(Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, 2016a).

Grafik 1. Yıllara Göre Oturma İzni Alan Yabancı Sayısı (Göç İdaresi Genel Müdürlüğü,

2016a)

Türkiye’ye yönelik gerçekleşen düzensiz göçlerle ilgili verilere Grafik 2’de yer verilmiştir. Bu

grafikte de görüldüğü üzere yıllara göre artış seyreden düzensiz bir göç trafiği

gözlenmektedir (Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, 2016b).

Grafik 2. Yıllara Göre Düzensiz Göçmen Sayısı (Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, 2016b)

Page 5: 1. BÖLÜM: GİRİŞ İçinde yaşadığımız toplumu ... · PDF fileİçinde yaşadığımız toplumu şekillendiren iki baskın eğilimin varlığından söz edilmektedir. ... ile

5

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yabancı nüfusu; Türkiye’de kalma niyetiyle Adrese Dayalı

Nüfus Kayıt Sistemine kaydolan yabancılar, en az 6 aylık oturma izni devam eden yabancılar

ve izinle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkıp adres beyanında bulunmak suretiyle

ülkede oturma izni devam eden kişiler şeklinde tanımlamaktadır (TÜİK, 2013). Buna göre

2013 yılı TÜİK istatistiklerine göre Türkiye’deki toplam yabancı nüfus 456.506 kişiye ulaşmıştır. Bu sayı içinde en kalabalık grubu 135.726 ile Avrupa ülkelerinden gelenler

oluşturmaktadır (TÜİK, 2013). Toplam yabancı nüfusun %29,7’sine karşılık gelen bu oranı

referans alarak Avrupa ülkeleri vatandaşları için Türkiye’ye göçte etkili olan nedenleri

sıralamakta fayda görülmektedir (Kaiser, 2003):

a) 1980’li yıllardan bu yana devam eden siyasal ve ekonomik dışa açılım süreci

Türkiye’yi göçmenler için daha çekici bir konuma getirmiştir,

b) Türkiye, 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren Avrupalıların giderek daha fazla tercih ettiği bir tatil ülkesi olmuştur. Türkiye ile ilgili ilk olumlu izlenimi tatilde edinmiş

birçok kişide daha sonra uzun süre kalma isteği uyanmıştır,

c) Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB)’ne tam üyelik adaylığı konusundaki ilerleme de önemli nedenler arasındadır. Türkiye’nin Ekim 2005’te AB ile müzakerelere başlaması

Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir döneme girildiğini göstermiştir. Bu gelişmeler

Türkiye’yi AB ülkelerinin vatandaşları için daha cazip bir göç ülkesi konumuna

getirmiştir.

Farklı nedenlerle Türkiye’ye yerleşen AB göçmenleri sosyo-ekonomik nitelikleri bakımından heterojen bir yapıya sahiptir. Yapılabilecek genel bir sınıflandırmada söz konusu göçmenleri;

AB menşeli ya da yabancı şirket veya kurumların görevlileri ve temsilcileri, eşi Türk vatandaşı

olan AB vatandaşları, karma evliliklerle kurulan AB-Türk ailelerinin çocukları, emekli AB

vatandaşları, alternatif bir yaşam tarzı arayan AB vatandaşları1, Türk kökenli AB vatandaşları, İstanbul Boğazı Almanları2, Mülteciler3 şeklinde sekiz farklı başlıkta

adlandırmak mümkündür (Erbaş, 1998).

AB ile Türkiye arasında karşılıklı göçe neden olan itici ve çekici (push-pull) faktörlere yönelik bir değerlendirme yapıldığında öne çıkan faktörler arasında; AB’nin kimi bölgelerinde artan

işsizlik ve yaşam koşullarının zorluğu, AB ülkelerindeki yabancı düşmanlığı, Türkiye’nin

Akdeniz iklimi ve sosyal hayat içinde yabancılara karşı olumlu yaklaşımı, Türkiye’de geçim

1Ağırlıklı olarak 35-55 yaş arasında olup Türkiye’de yeni bir düzen kurmak isteyen serbest sanatçıların oluşturduğu grup.2 Osmanlı İmparatorluğu döneminde Almanya veya başka Batı Avrupa ülkelerinden günümüz Türkiye topraklarına gelmiş olan göçmenlerin torunlarıdır. Bu kişilerin ataları genellikle Osmanlı’da ticaret yapıyor ya da Osmanlı ordusuna danışmanlık yapıyorlardı. Bunların bir çoğu, çocukları ya da torunları Türk vatandaşlığına geçmiştir. 3Nazi rejimi çerçevesinde 1933-1944 yılları arasında Almanya’dan Türkiye’ye gelen ve çoğunluğu Musevi olan vatandaşlar.

Page 6: 1. BÖLÜM: GİRİŞ İçinde yaşadığımız toplumu ... · PDF fileİçinde yaşadığımız toplumu şekillendiren iki baskın eğilimin varlığından söz edilmektedir. ... ile

6

masraflarının daha düşük olması, Türkiye ile AB ülkeleri arasında ulaşım ve iletişim kolaylığı

gibi faktörler yer almaktadır (Balkır ve Böcker, 2010). Bu çalışmada ele alınan Avrupa

ülkelerinden gerçekleşen emekli göçleri, demografik nitelikleri bakımından diğer göçlerden

farklıdır. AB vatandaşları arasında artan alternatif yaşam tarzı arayışı ve emeklilik yıllarını

finansal ve iklim olarak geldikleri ülkeye göre daha avantajlı gördükleri ülkelerde geçirme isteği “life-style migration”4 olarak adlandırılan yeni bir göç tanımı yaratmıştır.

1.3. Araştırma Sorunları

Şu an için bu konuda yapılacak geniş kapsamlı araştırmaların önündeki en belirgin engeller; mevzuattan kaynaklanan sorunlar nedeniyle Türkiye’ye yerleşmiş yabancıların demografik

dağılımlarına erişmek konusundaki zorlukların yanı sıra kurumlar arasındaki istatistiksel

verilere yönelik tutarlılık düzeyidir.

1.4. Türkiye’de Yabancı İstatistikleri

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) tarafından TÜBİTAK'ın desteğiyle

hazırlanan rapora göre, Türkiye’de yaşayan yerleşik yabancılarla ilgili ulaşılan resmi verilerin eksikliğinde en temel neden, resmi kurumların bu konudaki isteksizliğidir (USAK, 2008). Bu

yönüyle 2013 yılında T.C. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün kuruluşuna

kadar geçen sürede veri iletişimi açısından kurumlar arasında koordinasyon sorunu olduğu

açıktır. Bu süre, ülkemizdeki yabancı nüfus artışının 2000’li yıllardan itibaren ivme kazandığı

dikkate alındığında on yıldan fazla bir süreye karşılık gelmektedir. Günümüzde; İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün kuruluşu, yasal reformların ardından Tapu ve

Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından sağlanan veriler, T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik

Bakanlığı çalışma izin istatistikleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü Yabancılar Hudut İltica Daire

Başkanlığı tarafından sağlanan veriler TÜİK için referans teşkil ederken bu konuda yapılacak

araştırmalar için de güncel başvuru kaynakları konumundadır. Yurtiçinden sağlanan bilgiler arasındaki tutarlılık şüphesiz bu konuda geliştirilecek politikalar ve yapılacak araştırmalar için

önem taşımaktadır. Benzer bir tutarlılığın uluslararası düzeyde yakalanabilmesi planlanacak

politikalarda ve yapılacak araştırmalarda uluslararası işbirliğini güçlendirir nitelikte olabilir.

Tahmini verilerin yerini somut verilerin alması bu anlamda önem taşımaktadır.

Türkiye’de yaşayan yabancıların il ve ilçe bazında yoğunlaştıkları ve çokça batı ve güney batı

yerleşim merkezlerini tercih ettikleri görülmektedir. Yabancıların tercih ettikleri illerin başında

İstanbul, Antalya, Ankara, Bursa, İzmir ve Muğla gelmektedir. İller bazında ulaşılan

istatistiklere göre Türkiye’deki yabancı nüfusun %70’i Tablo 1’deki ilk on il arasında dağılım

4Uluslararası emekli göçünü tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Siyasi nedenlerden çok sosyal ve kişisel nedenlerle tercih edilen bir göç türüdür.

Page 7: 1. BÖLÜM: GİRİŞ İçinde yaşadığımız toplumu ... · PDF fileİçinde yaşadığımız toplumu şekillendiren iki baskın eğilimin varlığından söz edilmektedir. ... ile

7

göstermektedir. Antalya, Muğla, Aydın ve İzmir gibi turistik illerin ve ilçelerinin bu pay

içindeki oranları %19,3’tür. Toplam yabancı nüfus içinde AB ülkelerinden gelenler; Türkiye

içinde %29,7’lik orana, tablodaki iller bazında %21,6’lik orana sahiptir. AB ülkelerinden gelen

yabancıların Antalya, Muğla, Aydın ve İzmir illeri içindeki dağılım oranları ise %9,6’dır (TÜİK,

2013).

Tablo 1. Türkiye’de Yabancı Nüfus (TÜİK, 2013)

İl Toplamı Yabancı Nüfus İçindeki Oranı (%)

İller Toplam Yabancı AB Ülkelerinden Toplam Yabancı AB Ülkelerinden

İstanbul 135.018 35.677 %29.6 %7.8

Antalya 42.310 16.287 %9.2 %3.6

Ankara 31.416 5.818 %6.9 %1.3

Bursa 22.591 5.919 %4.9 %1.3

İzmir 21.597 9.416 %4.7 %2.0

Muğla 16.490 11.996 %3.6 %2.6

Mersin 11.404 1.682 %2.5 %0.4

Adana 10.309 1.153 %2.2 %0.2

Konya 10.238 3.193 %2.2 %0.7

Gaziantep 8.729 1.073 %1.9 %0.2

Aydın 8.088 6.438 %1.8 %1.4

Grafik Toplamı

318.190 98.652 %70 %21.6

Genel Toplam

456.506 135.726 %100 %29.7

Türkiye’de yaşayan yabancıların sayısına dair referans kaynaklar arasında yer alan T.C.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü (TKGM)’nden alınan ve Türkiye’de mülk sahibi olan yabancı uyruklu sayısının ilk 10 sıradaki ülkelere göre dağılımına

Grafik 3’te yer verilmiştir. Oturma ve/veya çalışma izinlerine sahip olup aynı zamanda

taşınmaz mülk sahipliğini gösteren grafikte, sıralamadaki ilk 10 ülkeye yer verilmiştir. 2013

Page 8: 1. BÖLÜM: GİRİŞ İçinde yaşadığımız toplumu ... · PDF fileİçinde yaşadığımız toplumu şekillendiren iki baskın eğilimin varlığından söz edilmektedir. ... ile

8

yılına ait TÜİK yabancı nüfus verilerini destekler nitelikte, mülk sahibi olan yabancıların

ağırlıklı olarak AB ülkelerinden olduğu gözlenmektedir (TKGM, 2015).

Grafik 3. Ülkelere Göre Türkiye’de Mülk Sahibi Olan Kişi Sayısı (TKGM, 2015)

Grafik 4. İllere Göre Türkiye’de Mülk Sahibi Olan Kişi Sayısı (TKGM, 2015)

Grafik 4’te yer alan ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü (TKGM)’nün ülkemizde mülk edinen yabancıların en çok tercih ettiği iller sıralamasına bakıldığında, Türkiye’nin kıyı

şeridindeki illerin çekim merkezleri olduğu gözlenmektedir (TKGM, 2015). Bu veriler (Grafik 3

ve Grafik 4), Avrupa’dan ve diğer ülkelerden, ülkemize yönelik gerçekleşen emekli göçünün

şimdilik en güçlü kanıtı olarak değerlendirilebilir. Bu iller arasında Antalya en fazla mülk

alımının gerçekleştiği ildir ve bunu Muğla ve Aydın illeri izlemektedir. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, söz konusu istatistiklerinde Avrupa pasaportu taşıyan Türk vatandaşlarını

bu sayıların dışında tutmuştur. Bu yönüyle, Grafik 3 ve Grafik 4’de yer alan veriler çifte

vatandaşlık, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı gibi çelişkileri ortadan kaldırmış olması

bakımından önemli ve anlamlıdır.

Yukarıdaki verilere ek olarak üzerinde durulması gerektiği düşünülen bir diğer gelişme, 6302

sayılı yabancılara mülk satışını düzenleyen Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik

Page 9: 1. BÖLÜM: GİRİŞ İçinde yaşadığımız toplumu ... · PDF fileİçinde yaşadığımız toplumu şekillendiren iki baskın eğilimin varlığından söz edilmektedir. ... ile

9

Yapılmasına İlişkin Kanun’un 3 Mayıs 2012 tarihinde T.B.M.M. Genel kurulunda görüşülerek

kabul edilmiş ve 18 Mayıs 2012 tarihli ve 28296 sayılı T.C. Resmi Gazetede yayımlanmış

olmasıdır (Resmi Gazete, 2012). Bu kanunun 35. Maddesi ile birlikte yabancılara toprak

satışında geçerli olan kısıtlama oranı 2,5 hektardan 30 hektara çıkarılmıştır (Resmi Gazete,

2012). Bu düzenlemeyle gelecek yıllarda Türkiye’de taşınmaz mülk sahibi olan yabancıların sayısında artış öngörülebilir. Yabancı uyrukluların Türkiye'de gayrimenkul sahibi olmalarını

kolaylaştıran mütekabiliyet5 ilkesi ile ilgili yasal düzenlemenin ardından, 4 Nisan 2013

tarihinde T.B.M.M. Genel Kurulunda kabul edilen yabancılara 1 yıllık oturma izni veren 6458

sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’ndaki düzenleme, 11 Nisan 2013 tarihli ve

28615 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir (Resmi Gazete, 2013). Böylece Türkiye’den gayrimenkul alan yabancılara 1 yıllık oturma izni verilmesi karara

bağlanmıştır. Buna göre, gayrimenkuller başka birisine satılmadığı sürece de oturma izni 1

yıllık süreler halinde devam edecektir. Daha önceki uygulamada gayrimenkul alsalar dahi

Türkiye’de 3 aydan daha uzun süre kalamayan yabancı ülke vatandaşları için oturma izniyle

birlikte bu sorun da ortadan kalkarken, gayrimenkul sahibi olan yabancılar, o gayrimenkul üzerlerine kayıtlı olduğu sürece Türkiye’de oturma iznine sahip olmuşlardır. Söz konusu

yasal düzenlemelerin Türkiye’de mülk alımının cazip hale getirmesinin yanı sıra ülkemizde

yaşayan yabancılarla ilgili daha sağlıklı verilerin elde edilmesine olanak sağlayacağı da

söylenebilir.

Yasal düzenlemeler bağlamında reformlara konu olan Türkiye’ye göç olgusu 04/04/2013 yılında kabul edilen ve 2014 yılında yürürlüğe giren 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası

Koruma Kanunu ile düzenli veya düzensiz olmasına bakılmaksızın her türlü göçmenin aile

birleşimi, uzun süreli oturma, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanma, iş piyasalarında yer

alabilme gibi önemli haklar elde ettiği görülmektedir (Resmi Gazete, 2013). Adı geçen kanunun 44. Maddesine göre kesintisiz en az 8 yıl oturma izni ile Türkiye’de kalan

yabancıların 43. Maddedeki diğer hükümleri yerine getirmiş olması şartıyla; askerlik yapma,

seçme ve seçilme, kamu görevlerine getirilme gibi haklar elde edebildikleri görülmektedir

(Resmi Gazete, 2013). Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun getirdiği en önemli

yeniliklerden bir diğeri ise T.C. İçişleri Bakanlığına bağlı olarak ilgili kanunun 103. Maddesi gereği Göç İşleri Genel Müdürlüğü’nün kurulmasıdır. Bu maddeye göre; göç alanına ilişkin

politika ve stratejileri uygulamak, bu konularla ilgili kurum ve kuruluşlar arasında

koordinasyonu sağlamak, yabancıların Türkiye’ye giriş ve Türkiye’de kalışları, Türkiye’den

çıkışları ve sınır dışı edilmeleri, uluslararası koruma, geçici koruma ve insan ticareti

mağdurlarının korunmasıyla ilgili iş ve işlemleri yürütmek üzere İçişleri Bakanlığına bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü kurulmuştur (Resmi Gazete, 2013). Genel Müdürlüğün yabancıların

5Mütekabiliyet, devletler arası ilişkilerde maruz kalınan davranışa aynı şekilde karşılık verme prensibini tanımlar.

Page 10: 1. BÖLÜM: GİRİŞ İçinde yaşadığımız toplumu ... · PDF fileİçinde yaşadığımız toplumu şekillendiren iki baskın eğilimin varlığından söz edilmektedir. ... ile

10

uyum konusuna ilişkin iş ve işlemleri yürütmek ve kamu kurum ve kuruluşlarının göç alanına

ilişkin faaliyetlerinin programlanmasına ve projelendirilmesine yardımcı olmak, proje

tekliflerini değerlendirmek ve onaylamak, yürütülen projeleri izlemek, bu çalışma ve projelerin

uluslararası standartlara uygun destek vermek şeklinde tanımlanan görev ve yetkileri ile

sivilleştiği ve yabancıların uyumu konusunda ilgili paydaşlarla işbirliği ilkesini benimsediği görülmektedir (Resmi Gazete, 2013).

2000 yılı sonrasında elde edilen istatistikler beraberinde önemli sorumlulukları beraberinde

getirmiştir. Bunların başında Türkiye’nin ve toplumun bu göçlere ne kadar hazır olduğu gelmektedir. Türkiye’ye gelerek yerleşen yabancılar farklı bir dile, dine ve kültüre sahip bu

ülkede yaşarken ne gibi zorluklarla karşılaşmaktadırlar?, yerel topluma ekonomik, sosyal ve

kültürel alanda ne tür katkılarda bulunmaktadırlar?, kamusal hayata katılım konusundaki

istek düzeyleri nasıldır?, göç ettikleri ülkede yaşamlarını devam ettirebilmek için gereksinim

duydukları bilgilere ne kadar ulaşabilmektedirler?, gibi önemli sorular gündeme gelmektedir.

Bu sorular farklı disiplinlerin araştırma konuları arasında cevap bekleyen, aynı zamanda orta ve uzun vadede devlet politikaları aracılığıyla çözüm bekleyen sorulardır.