yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · t.c. samandaĞ cumhurİyet baŞsavciliĞi...

54
T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR “... 16 aydır tutuklu bulunan Ferhat TÜZER ve Berna YILMAZ adlı iki gencin derhal serbest bırakılmasını talep ettiklerinin beyan edildiği, yapılan incelemede verilen şikayet dilekçesi içeriğinde herhangi bir kimseye atfı kabil suç unsuru bulunmadığı anlaşılmakla; 1-)Kamu adına KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA, ... 87 bin 840 kişi “Terörist” denilerek gözaltına alındı 12 bin 5908 kişi “Terörist” denilerek tutuklandı 9 bin 989 kişi “Terörist” denilerek polis, jandarma ve güvenlik görevlilerinden sistemli olarak işkece gördü 2 bin 20 kişi “Terörist” denilerek faili meçhul, infaz ve çatışmalarda katledildi 9 kişi “Terörist” denilerek gözaltına alınıp kaybedildi 51 kişi “Terörist” denilerek polis ve jandarma karakolunda işkenceyle katledildi www.yuruyus.com [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 286 18 Eylül 2011 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com

Upload: others

Post on 15-Jun-2020

14 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

T.C. SAMANDAĞCUMHURİYETBAŞSAVCILIĞI

Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613

KOVUŞTURMAYA YEROLMADIĞINA DAİR KARAR“... 16 aydır tutuklu bulunan Ferhat TÜZERve Berna YILMAZ adlı iki gencin derhal

serbest bırakılmasını talep ettiklerinin beyanedildiği, yapılan incelemede verilen şikayetdilekçesi içeriğinde herhangi bir kimseye

atfı kabil suç unsuru bulunmadığıanlaşılmakla;

1-)Kamu adına KOVUŞTURMAYAPILMASINA YER OLMADIĞINA, ...

87 bin 840 kişi “Terörist”denilerek gözaltına alındı

12 bin 5908 kişi “Terörist”denilerek tutuklandı

9 bin 989 kişi “Terörist”denilerek polis, jandarma vegüvenlik görevlilerinden sistemliolarak işkece gördü

2 bin 20 kişi “Terörist”denilerek faili meçhul, infaz veçatışmalarda katledildi

9 kişi “Terörist” denilerekgözaltına alınıp kaybedildi

51 kişi “Terörist” denilerekpolis ve jandarma karakolundaişkenceyle katledildi

www.yuruyus.com

[email protected]

info

@yu

ruyu

s.com

Haftalık Dergi / Sayı: 28618 Eylül 2011

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s.c

om

Page 2: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

29 Eylül 2004ʼteTokat İliʼnin YağmurluBeldesi kırsal alanındaoligarşinin askeri güç-leriyle çıkan çatışma-da Recai Dincel Kara-deniz Kır Silahlı Pro-paganda Birliği Komu-

tanı Sebahattin Yavuz, komutanyardımcısı Songül Koçyiğit ve sa-vaşçılar Derya Devrim Ağırman veMustafa İşeri, son nefeslerine ka-dar çatışarak şehit düştüler. Bir gö-rev nedeniyle bölgede bulunan Cep-he üyesi Çorap Emekçileri Derneği(ÇEM-DER) Başkanı Salih Çınarise sağ yakalandıktan sonra infaz

edildi.

Gerilla birliği, pusuya düşürülmüş, oligarşinin sayıca çok üs-tün kuvvetleri tarafından kuşatılmış olmasına rağmen teslim alı-namadı. Dört gerilla, yılların tecrübesiyle, sınıf kinleriyle, devrimcicoşkularıyla direndiler. Songül Koçyiğit 11 yıl, Sebahattin Yavuz10 yıl, Mustafa İşeri 10 yıl, Derya Devrim Ağırman ise 6 yıldırdağlardaydılar. Yıllardır dağlarda devrim ve sosyalizm bayrağınıtaşıdılar. Aç kaldılar, malzemesiz kaldılar, yılmadılar. Yaralandılar,yaralarını otlarla sarıp umudu yaydılar Karadenizʼin yoksul köyle-rinde.

Mustafa İŞERİ

Derya DevrimAĞIRMAN

Salih ÇINAR

ÜÜlkemizde Gençlik

Seher Şahinler’i BitiremezsinizSeherler Rehberlik Ve

Dayanışma Masalarıyla Yaşıyor!Seher Şahin’i katledenler;Seherler’i bitiremezsiniz.Sehir’i katlettikten sonradoğanlar 20 yıl sonraSeher’in mücadelebayrağınıdalgalandırıyorlar. Toplam 8 üniversitede“Seher Şahin Rehberlik veDayanışma Masaları”açtık. Seherleriöldüremezsiniz; Seherler

yaşıyor***

İstanbulÜniversitesi

Merkez Kampüsüİstanbul Üniversitesi

Edebiyat Kampüsüİstanbul Üniversitesi

Cerrahpaşa Kampüsüİstanbul Üniversitesi

Avcılar KampüsüMarmara Göztepe

KampüsüYıldız Teknik

Üniversitesi BeşiktaşKampüsü

İTÜ Maslak KampüsüBoğaziçi Hisarüstü

Kampüsü

Marmara Üniveritesi

İstanbul Üniversitesi

Boğaziçi Üniversitesi

İzmir 9 Eylül Üniversitesi

Sahibi: Halit GüdenoğluSorumlu Yazıişleri Müdürü: Eda ARIAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 Euro

www.yuruyus.com [email protected]ık Süreli Yerel Yayın

Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Tel: (0-212) 251 94 35

YitirdiklerimizBağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

24 Eylül-30 Eylül

Ben harekete aitim.

Sebahattin Yavuz

Basında, onun öğretmen, 'milli' güreşçi vb. özelliklerinden kısmensöz edildi. Onlar için devrimci olması değil ama 'milli' sporcu olma-sıydı dikkatlerini çeken. Ama tüm bunlara rağmen Parti-Cepheʼmi-zin yiğit bir neferi, Devrimci Memur Hareketi'nin örnek bir kadrosuolduğu gerçeğinin üstünü örtmeyi başaramayacaklardı. Çünkü o, dev-rimci bir öğretmendi. Basında çıkan kısa haberler bile, öğretmenli-ğini, güreşçiliğini vb. anlatırken birçok özelliği kişiliğinde toplamış,saf, temiz bir devrimci yaşamı ortaya çıkarttı. Devrimci hareketle ta-nışması çok eski olmasa da, beceri ve meziyetleriyle tam bir halkadamıydı. Eğitimci, sporcu, halkoyunları çalıştırıcısı, sendikacı...

Ahmet yoldaşın en belirgin özelliklerinden biri ve belirleyici ola-nı yöresel şivesi ve kültürüyle, samimi ve doğal davranışıydı. Öyleki, bu kişiliğiyle Aydın dağlarının mert efeleri kadar doğaldır savaşonun için. Son nefesine kadar tereddütsüz düşmana vurmak için uğ-raşmıştır.

1999 yılındaki Parti kutlama programımızda oynadığı Aydın zey-beği hepimizin hatırındadır. Belki bugüne kadar izlediğimiz en gü-zel zeybek oyunuydu. Aslında onu güzelleştiren Ahmet'in ustalığı veiçten davranışlarıydı. Çünkü oynamıyor, adeta yaşıyordu. Hele birde cepken yeleğini giyip elini hançerine atışı, diğer eliyle bıyığını bu-ruşu ve tüm görkemiyle meydan okuyuşu... Evet Ahmet öğretmenyiğidin harman olduğu Ege'dendi.

O bir 'milli' sporcu, bir 'öğretmen'di. Ama bunların hiçbiri O'nu dü-zene bağlayan, halk kurtuluş avaşımızdan uzaklaştıran nedenlerdendeğildi. Osmanlı'nın Kapıkulu zihniyetini, Elmas'lar, Ayşenur'lar gibiçoktan reddetmişti. 'Öğretmen'di ama en çok da öğrenmeyi sever-di. Biliyordu ki bu düzenin verdiği eğitim, öğretmen yetiştirmek içindeğil, kendilerine sadakat gösteren uşaklar yetiştirmek içindi.

Parti-Cepheʼyi, tarihini bir an önce öğrenmek, eksikliklerini hızla gi-dermek istiyordu. Nasıl bugüne kadar el attığı her işten sonuç almakistediyse burada da başarılı olacaktı. Ve oldu da...

Anıları MirasımızAçıl Aydın yolları,

Ahmet Efem geliyor...

29 Eylül 1992ʼde İstanbul Beyler-beyiʼnde bulundukları üssün ölümmangaları tarafından kuşatılması üze-rine, üslerini SDB savaşçılarına yara-şır bir tarzda savunarak şehit düştüler.Fatma Süzen, 1972 Konya/Akşehirdoğumluydu. Yoksul bir emekçi ailesi-nin kızı olarak Manisa'da büyüdü. Mü-

cadeleyle 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakül-tesi öğrencisi iken dernek çalışmaları sırasında tanıştı. Ve Dev-Genç'li oldu. '91 Mayıs'ından itibaren yeraltına geçti. '92 başındaSDB savaşçısı olarak görev aldı.

Kayhan Tazeoğlu, 1970 Bayburt doğumludur. Kayhan, yoksulbir emekçinin çocuğuydu. Mesleği elektronikçilikti. Yaşamı hep ça-lışmakla geçti. '89 sonunda devrimci mücadeleyle tanıştı. '90 1 Ma-yısıʼnda gözaltına alındı. İşkencecilerle bu ilk karşı karşıya gelişindeonları yenilgiye uğrattı. Giderek daha çok, daha güç görevler üstlen-di. Bir eğitim sürecinden sonra SDB'li oldu.

KayhanTAZEOĞLU

SongülKOÇYİĞİT

SebahattinYAVUZ

Fatma SÜZEN

27Eylül1992ʼdeSivasʼınZara/Bü-yükgüneyköyündeoligarşinin

askeri güçleriyle girdikle-ri çatışmada şehit düştüler. Sivas Hafikdoğumlu Nurettin, devrimci mücadele-ye İstanbulʼda, Denizli Tavas doğumluAhmet ise Belçikaʼda katıldı ve vatanı-mızın dağlarında özgürlük kavgasındaomuz omuza ölümsüzleştiler.

AhmetBAŞÇAVUŞ

Nurettin TOPAL

Dersim Ho-zat Türk TanerKöyü, 1974doğumlu olanBülent; evli veiki çocuk baba-sıydı. Hayvan-cılıkla ve kah-vehanelerde

çalışarak geçimlerini sağlı-yordu. Devrimcilere yardımettiği için, 1997 yılında kısasüreli tutsaklık yaşadı. 27Eylül 2007ʼde odun toplamakiçin gittiği ormanda Özel Timtarafından katledildi.

BülentKARATAŞ

9 Kasım 1973ʼteAdıyamanʼın Mer-kez Gökçay (Kari-kan) köyünde doğ-du. 1991ʼde İTÜTekstil Mühendisliğiöğrencisiyken dev-rimci hareketin saf-larında mücadeleye

katıldı. 1994ʼte tutsak düştü. FTipi saldırısına karşı 1. Ölüm Oru-cu Ekibiʼnde yer aldı. Katliamlara,zorla müdahalelere, tahliyeye, po-lisle işbirliği yapan ailesine karşı343 gün boyunca direnerek 27Eylül 2001ʼde Armutluʼda kahra-manlar kervanına katıldı.

Ali RızaDEMİR

28Eylül1992ʼdeİstanbulİçeren-köyʼdebulun-duğuevde

kuşatıldığında, çatışa-rak şehit düştü. Mak-bule, Muş Varto do-ğumluydu. Bir hemşireolarak mücadeleyekatıldı.

MakbuleSÜRMELİ

Yoksul bir ailenin çocuğu olarak büyüdü. Gençyaşında devrimci düşüncelerle tanıştı ve mücadeleyekatılmakta tereddüt etmedi. 1977'den itibaren devrim-ci hareketin Balat, Fener, Ayvansaray bölgesindekiçalışmalarında yer aldı. 29 Eylül 1987ʼde yakalandığıhastalık nedeniyle aramızdan ayrıldı. Hasan Veli

AŞIKÇI

Page 3: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

İİ ç i n d e k i l e r4 Bu kadar terörist niye?

MESLEĞİMİZİN ONURUNUKORUMAK İÇİN EYLEME

DEVAM EDİYORUZ!

ÖZEL GÜVENLİK VE POLİSSALDIRISINA BOYUN

EĞMEYECEĞİZ!

Her salı günü saat 13.00’deadliyenin B Kapısı’nda basınaçıklaması yapacak ardından

adliyeye toplu giriş yapacağız.

Çağdaş Hukukçular Derneğiİstanbul Şubesi

36 Gençlik Federasyonu’ndan:Kavgadaki yaratıcılığımızla,ısrarımızla yeni yılda tümokullarda Dev-Genç’indamgasını vurmalıyız!...

37 Gençlikten haberler...

41 Devrimci Memur Hareketi:İlkelerden ödün vermekteslimiyettir!

42 Emek haberleri...

43 Yozlaşmaya karşı halkın birlik

ve dayanışma duyguları GaziŞenliği’yle tekrar yaşatıldı

44 Keyfi tutuklamalara, keyfi

tutukluluk sürelerine hayırdiyelim

48 Alman mahkemelerinde

emperyalizm ve faşizmyargılanıyor

50 Avrupa’da Biz:Almanya’ya göçün 50. yılı

51 Kanun Hükmünde

Kararnameler faşizmingerçek yüzüdür

53 Yeni değinmeler...

54 Yitirdiklerimiz...

6 Kim bu “terörist”ler?

9 Erdoğan halkın değil,emperyalizmin, ABD’ninkahramanıdır...

11 Halk Düşmanı AKP: Füzekalkanı Ortadoğu halklarınayönelik bir tehdittir

12 Sorun emperyalizme göbektenbağımlı bir yeni sömürgeolmamızdır...

14 Direne direne kazandık

Direne direne kazanacağız

15 İstanbul Adliyesi’nde avukatlarasaldırı

16 Öğretmenimiz: Bürokratlıkmilitanlığı öldürür!

18 AKP riyakarlığı

20 Nasıl Bir Yaşam: Çocuklarımızıdevrimcilere emanet edelim

21 300 bin ölüye karşılık2 milletvekili kazandılar.Şimdi bunun adı barış mı?

23 Savaşan Kelimeler: “Büyükbir insanlık dramı”

24 Silivrideki paşalar; siz

“yurtsever” olamazsınız!

25 Devrimci Okul:

Devrimciler nasıl sever,Kimi sever?

27 Cepheli: Cepheli

saygındır, insanlarıdasaygın yapar...

28 AKP’nin “açılım”

politikaları sahtedir;AKP’nin AleviDüşmanlığı Köklüdür ve

Asla Bitmez!...

29 Mahkeme kararıyla

tescillendi; ParasızEğitim İstemekSuç Değildir!

AKP halka düşmandır

31 Gençliğin akademik-

ekonomik sorunları

35 Gençliğin

Gündeminden:

‘Okuldan atılma yok’yalanı altında öğrenciharçlarına zam getirildi!

Her cuma saat 18.00'de Yürüyüş dergisi çalışanlarının serbest

bırakılması için, Sakarya Caddesi’ndeyiz!Ankara Halk Cephesi

Ülkemizde Gençlik

Page 4: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

12 Eylül 2010 ile 12 Eylül 2011 arasında reformist solunAKP’ye bakışında önemli bir ‘farklılık’ var. 12 Eylül

2010’da yapılan Anayasa’nın bazı maddelerinde yapıla-cak kısmi değişikliklerle ilgili yapılan referandumla artık;12 Eylül’ün defteri dürülecekti. Cuntacılardan hesapsorulacaktı. 12 Eylül “mağdurları” adeta televizyonkanallarına yerleştiler. Anayasa’da yapılan değişiklikler-le “cuntacılardan hesap soracaklar”dı. “Yetmez” di “ama”AKP ile “çok şey değişmişti, desteklemek gerekiyor”du.Onun için AKP’nin referandumuna “evet” dediler. 30 yıl-da bir fırsat geçmişti ellerine. Cuntacılardan “hesap sora-caklar”dı.

Referandum sonrasında koştular savcılıklara. Cuntacılarhakkında suç duyurusu yaptılar. AKP’nin demokra-

sicilik oyununun şovmeni oldular.

12 Eylül 2011 de geride kaldı. Ne oldu cuntacılardanhesap sormak? Hani defterini dürecektiniz cuntacıla-

rın? “Yetmez ama evet”çiler; ne oldu demokratikleşme?AKP’nin “terörle mücadelede “yeni konsepti’ için ne diyor-sunuz? Şimdi de “90’lara mı dönüyoruz?” diye tartışıyormusunuz?

Anayasa referandumunun üzerinden tam 1 yıl geçti.Geçen bir yılda neler oldu? AKP referandumla yapı-

lan değişiklikler sayesinde yağma ve talanın önündekiengelleri kaldırdı. Bugün yasaların yetmediği yerdeKanun Hükmünde Kararnamelerle hiçbir engel tanımadanistediğini yapıyor. Torba Yasa’yla sömürünün önündekiengelleri kaldırdı. Emekçilerin kazanılmış birçok hakkıdaha gasp edildi. Oligarşi için çatışmada AKP daha da güç-lendi. Halka karşı terör reformist sola ‘90’lar tartışması yap-tırıyor... AKP, Olağanüstü Hal uygulamalarını 81 ileyaydı...

Referandumdan sonra AKP’nin yapmadığı sadece‘demokratikleşme’ ve 12 Eylül’le hesaplaşmak oldu.

AKP, “hesap sorma”yı seçim sonrasına bıraktı. Seçimlerdensonra tekrar iktidara gelip yeni biranayasa yapacak ve öyle hesap sora-caktı. Onun için de destek istedi.İhtiyacı olan desteği aldı da.

12 Haziran genel seçimlerinin üze-rinden çok zaman geçmedi.

AKP’nin demokrasicilik oyununa güçverenler; “ne oldu demokratikleşme”diye soramıyor bile.

Biz soralım: Ne oldu demokratik-leşme? Ne oldu cuntacılardan

hesap sorma? Dilekçelerin sonucunumu bekliyorsunuz? Referandumla yar-gı da ‘vesayet’ten kurtarılacaktı.

“Bağımsız yargı” cuntacılara karşı yavaş hareket etmiyormu?

Niye ‘90’lara dönme”nin endişesi aldı? Devrimcileriçin ‘90’lar hiç değişmedi. Gözaltılar, işkenceler,

hapishaneler... devrimciler için hep çalıştı.

12 Eylül 2011’de reformist solun pankartlarında dikkatçeken bir şekilde, “12 Eylül sürüyor” tespiti vardı.

“Günaydın” diyoruz. Ne oldu? AKP ile “demokratikleş-me” umutlarınız suya mı düştü? AB’ye girmekten siz demi ümidi kestiniz?

Peki nasıl sürüyor 12 Eylül? Nasıl vardınız o tespite.Cuntacı generaller yargılanmadığı için mi sürüyor? Kim

sürdürüyor? Nasıl sürdürüyor?

Reformist solun “12 Eylül sürüyor” tespitine rağmenbu sorulara doğru bir cevabı yok. Yarın AKP “yeni

bir anayasa hazırlamak için herkesin düşüncesine ihti-yacımız var” dediğinde büyük bir “umut”la koşturacak-lardır. Ve AKP demokrasicilik oyunuyla birlikte halka kar-şı teröre devam edecek. Katliamlar devam edecek, işken-celer devam edecek, tutuklamalar devam edecek...

Evet, 12 Eylül sürüyor. Bunu cuntacılar yönetimi1983 seçimlerinde “sivillere” devrettiğinden beri

söylüyoruz. Ve reformist sol, o yıllardan beri düzen par-tilerinin “demokratikleşme” söylemlerinden umutlandı.Oligarşinin demokrasicilik oyununun parçası oldu. 12Eylül’ü 5 generalden ibaret gördü. 5 general yargılanın-ca 12 Eylül’le hesaplaşılmış olacaktı!

Hayır, 12 Eylül 5 generalden ibaret değil. Bunu on yıl-lardır söylüyoruz. 12 EYLÜL AÇIK FAŞİZMİN

KURUMSALLAŞMASIDIR. Dün ANAP, SHP, DYP, RP,DSP, MHP hükümetleri aracılığıyla sürdürüldü, bugünAKP aracılığıyla sürdürülmektedir.

Bugün “12 Eylül Sürüyor” diyenler bunu AKP’nin sonbirkaç ay içindeki politikalarından hareketle demek-

tedirler. 12 Eylül açık faşizminin kurumlarıyla birlikte sür-düğünü görmüş değiller. Ülkemizin emper-yalizmin yeni sömürgesi olduğunu görmü-yorlar. Yeni sömürge bir ülkede neden burjuvanitelikte de bir demokrasi olmayacağını gör-müyorlar. Oligarşinin yöneticilerinde “şahin-lik”, “güvercinlik” karakterleri arıyorlar.

AKP’nin son aylardaki politikalarıyla12 Eylül özdeşleştiriliyor. Doğru değil.

AKP demokrasicilik oyunuyla faşist terörühep birlikte sürdürdü. Ve bunu oligarşininpartileri içinde en “ustaca” yapanıdır.

AKP’nin 9 yıllık iktidarında devrimcimücadelenin ve halk muhalefetinin

düşük olmasına rağmen şu rakamlar çarpı-

Evet, 12 Eylül sürüyor.Bunu cuntacılar yönetimi

1983 seçimlerinde“sivillere” devrettiğinden berisöylüyoruz. Ve reformist sol,

o yıllardan beri düzenpartilerinin “demokratikleşme”

söylemlerinden umutlandı.Oligarşinin demokrasicilik

oyununun parçası oldu.12 Eylül’ü 5 generalden ibaretgördü. 5 general yargılanınca

12 Eylül’le hesaplaşılmışolacaktı!

44

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

Türkiye, siyasi hükümlü sayısında dünya birincisi10 yılda 12 bin 897 tutsağa

'terörist’ denilerek hüküm verildi

Bu kadar “terörist” niye?

Page 5: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

cıdır. AKP iktidarıyla çok şeyin değiş-tiğini söyleyenler için bu rakamlar çar-pıcıdır. Çarpıcı olduğu kadar, bu rakam-lar 12 Eylül’ün nasıl sürdüğünün gös-tergesidir.

Amerikan haber ajansı AP’nin yap-tığı bir araştırmaya göre

TÜRKİYE, SİYASİ NEDENLERLETUTUKLANANLARA HÜKÜMVERME ORANINDA DÜNYABİRİNCİSİ oldu.

SON ON YILDA 12 BİN 897 KİŞİ-YE “TERÖRİST” DENİLEREK

HÜKÜM verildi. Onca zulüm, onca işkence, katliam... bukadar siyasi tutuklu niye? Hadi siz “terörist” deyin. Bukadar terörist niye? Onlarca yılı bulan hapis cezaları veri-liyor bu tutsaklara. Sadece son 10 yılda ölüm oruçların-da 122 tutsak katledildi. Bunun 25’i AKP iktidarında oldu.Birçok konuda AKP iktidarı 12 Eylül’ü geride bırak-maktadır.

İnsan Hakları Derneği’nin AKP’nin iktidar olduğu2002 - 2010 yıllarına ait 8 yıllık İnsan Hakları

Raporu’ndan bazı rakamları da aktaralım.

87 bin 840 kişi “terörist” denilerek gözaltına alındı. 12bin 897 kişi “terörist” denilerek tutuklandı. 9 bin 989

kişi “terörist” denilerek polis, jandarma ve güvenlikgörevlilerinden sistemli olarak işkence gördü. 2 bin 20kişi “terörist” denilerek faili meçhul, infaz ve çatışma-larda katledildi. 9 kişi “terörist” denilerek gözaltına alı-nıp kaybedildi. 51 kişi “terörist” denilerek polis ve jan-darma karakolunda işkenceyle katledildi.

Soruyoruz: Bu kadar terörist olur mu? İnsanlar bun-ca gözaltılara, işkencelere, katliamlara, kayıplara,

tutsaklıklara niye katlanıyor? Ki bu rakamlar toplumsalmuhalefetin en düşük olduğu bir döneme aittir. “İyikötü de olsa demokrasi var” deniliyor. Bu nasıl demok-rasi? AKP’nin neresi demokrat? Bu rakamlar sürekli artanbir seyir izlemektedir.

Bakın 12 Eylül döneminde hapishanelerdeki tutuklu vehükümlülerin ulaştığı en yüksek rakam 1981 yılında

79 bin 786’dır. AKP iktidara geldiği 2002 yılında tutuk-lu ve hükümlü sayısı 59 bin 429’du. AKP’nin geçen 9 yıl-lık iktidarında bu rakam kaça çıktı tahmin edebilir misi-niz? 2011’in Mayıs itibarıyla 123 bin...

AKP Ulucanlar Hapishanesi’ni müze yaptı. Bizim refor-mist sol, Kürt milliyetçileri, küçük-burjuva aydın ve

yazar çevresi bunu bir “demokratikleşme”, geçmişle“yüzleşme” olarak AKP’nin “değişen Türkiye” hanesineyazdı. “Diyarbakır Hapishanesi’ni de müze yapın” diyor-lar. Yapsın AKP, Diyarbakır Hapishanesi’ni de müze yap-sın. Böylece faşizmin katliamlarıyla, işkenceleriyle özdeş-leşmiş olan bu hapishanelerin üzeri “müze” maskesiyleörtülmüş olur. Kanla yazılan direnişler tarihinin üzerininörtülmesine hizmet etmiş olursunuz.

Ama AKP, direnişlerle özdeşleşmişhapishaneleri müze yapmakla dur-

muyor. Diğer taraftan “yüksek güven-likli” yeni yeni hapishaneler yaptırıyor.

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılın-da 524 hapishane vardı. Dokuz yıl-

lık iktidarında 52 tane yeni hapishaneyaptırdı. Bunlar da yetmiyor AKP’ye:2015 yılına kadar 86 yeni hapishanedaha yaptıracak.

Bütün bunlar normal mi? Bunlarüç-beş ay içinde olan AKP’nin

“değişen” politikalarının ürünü değil, 9yıllık iktidarının ürünü ve 2015’lere kadar uzanan uzunvadeli projelerdir. 12 Eylül faşizmi böyle sürüyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye ve Libya ileilgili Kaddafi iktidarı devrildikten sonra yaptığı bir

konuşmasında şöyle demişti: “Suriye'de akan kanlar dur-sun istiyoruz. Zulümle abad olunmaz.(*) Zulümleabad olmaya gayret edenler, akıttıkları kanda boğu-lurlar.”

Yukarıda aktardığımız rakamlara rağmen “demokra-si” şovları yapabilen Başbakan Erdoğan için bu söz-

leri söylemesini çok görmüyoruz. Bu konuda gelmiş geç-miş en riyakar başbakandır Erdoğan. Kendi ülkesinde tümhalka savaş açmış Amerika’nın ağzıyla Ortadoğu’yanizamat veriyor. “Demokrasi”, “laiklik” nutukları çeki-yor. “Diktatörlüklerin devri bitmiş”miş artık. “Halkın talep-lerini dikkate almak gerekiyor”muş...

Söyleyene değil, söyletene bakın. Bunlar elbetteErdoğan’ın kendine ait cümleler değildir, Amerika’nın

istekleridir.

Biz de Başbakan Erdoğan’a aynı sözü söylüyoruz.“ZULÜMLE ABAD OLUNMAZ.” Erdoğan, bu

sözün anlamını da, tarihteki karşılığını da bilir. 9 yıllık ikti-darlarına ilişkin aktardığımız rakamlar zulüm değilse nedir?Zalim bu düzen değilse hangisidir?

Çok güçlü bir muhalefetle karşılaşmamasına rağmen oli-garşi iktidarını ancak zulümle sürdürebilmektedir. 87

bin 840 gözaltı, 12 bin 897 tutuklama, siyasi hükümlü,işkenceler, kayıplar, yeni hapishaneler bunun için. AKPbütün halka karşı savaş açmıştır. AKP’ye göre bütün halkterörist.

Ancak onca zulme rağmen “teröristler” bitmiyor.Halk biter mi? On yıllardır devrimcileri bitirmek oli-

garşinin birincil hedefi oldu. Tüm çelişkilerine rağmen konudevrimciler olunca, çelişkilerini bir kenara bırakıp birle-şiveriyorlar. Devrimcilerin tüm zayıflığına rağmen, hal-kın tüm örgütsüzlüğüne rağmen en büyük korkuları yinedevrimcilerdir. Halktır. Çünkü biliyorlar ki, zulümleabad olunmaz. Biz de diyoruz ki; ZULÜM DÜZENİNİYIKACAĞIZ!

(*) Abad olmak: Zenginleşmek, huzura kavuşmak,(mamur-bayındır hale gelmek)

Onca zulme rağmen“teröristler” bitmiyor.

Halk biter mi? On yıllardırdevrimcileri bitirmek

oligarşinin birincil hedefi oldu.Tüm çelişkilerine rağmen konudevrimciler olunca, çelişkilerini

bir kenara bırakıpbirleşiveriyorlar. Devrimcilerintüm zayıflığına rağmen, halkıntüm örgütsüzlüğüne rağmen en

büyük korkuları yinedevrimcilerdir. Halktır.

18 Eylül2011

55

Yürüyüş

Sayı: 286

Page 6: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Pek çok araştırma, inceleme veistatistik ülkemizi baskıda, yoksul-lukta, hak ve özgürlük gasbında, te-mel haklardan yoksunlukta en ön sı-ralarda hatta çoğu kez birinci göste-riyor. Artık bu durum ülkemizin birgerçeği haline gelmiştir.

Amerikan haber ajansı olarak bi-linen AP, geçtiğimiz günlerde dünyanüfusunun yüzde 70'ine denk gelen 66ülkede bir araştırma yapmış.

Araştırma, 11 Eylül 2001’deABD’de ikiz kulelere yapılan saldı-rıdan bu yana yasaların sertleştirildi-ğini ve bu kapsamda yapılan tutuk-lamaların arttığını gösteriyor. Ortayaçıkan tabloya göre 11 Eylül’den buyana tüm ülkelerde 119 bin 44 kişi tu-tuklanmış, 35 bin 117 kişi de "terörist"olarak hüküm giymiş. Türkiye ise 12bin 897 hükümlü sayısı ile ilk sıradayer almış. Dünyadaki tutuklamaların3’te 1’ini gerçekleştiren Türkiye, Te-rörle Mücadele Yasası’nda (TMY)yapmış olduğu değişiklikle de birrekor kırdı. Buna göre 2006 yılında-ki TMY değişikliğinin ardından,2005’te 273 olan mahkum sayısı2009 yılında 6 bin 345’e çıktı.

Nüfusu 1 milyar 340 milyon ci-varındaki Çin’de “terör” kapsamın-

daki hükümlü sayısı 7 bin kişiyken 70milyonluk Türkiye’de “terör”kapsa-mındaki hükümlü sayısı 12 bin 897…

AKP yargısı tüm hak arama ey-lemlerini ‘terör suçu’ kapsamındagörüyor. Mahkemeler hak arama ey-lemi yapanları, devrimci mücadeleiçinde olanları, en meşru en demok-ratik talepleri dile getirenleri, ülkele-rinin bağımsızlığını, halkların öz-gürlüğünü isteyenleri ‘terör örgütüüyesi olmak’, ‘terör örgütü propa-gandası yapmak’, ‘terör örgütüadına faaliyette bulunmak’, ‘terörörgütüne yardım ve yataklık etmek’iddialarıyla tutuklayarak hapishane-leri dolduruyor.

Bu sonuç sömürü vezulmün göstergesidir,faşizmin göstergesidir

Tutuklu ve hükümlü sayısında 66ülke içinde Türkiye’nin birinci ol-masının temel olarak iki nedeni var-dır.

Birincisi, bu sonuç ülkemizde sö-mürü ve zulüm gerçeğini göster-mektedir. Faşizm gerçeğini göster-mektedir.

İkincisi, bu sonuç her türlü baskı

ve zulme rağmen ülkemizde bitirile-meyen mücadele gerçeğini, ülkemizdinamiğini göstermektedir.

Faşizm kendinden olmayan her-kese, her şeye düşmandır. Faşizmırkçılıktır, şovenizmdir. Egemen dü-şünce, egemen ideoloji, egemen an-layış, egemen mezhep, egemen ulusdışında her şeye düşmandır faşizm. Veegemen-resmi olan dışındaki her şeyaynı zamanda suç kapsamına gir-mektedir.

Bakın suçlar dizisine; dilini kul-lanmak suç; kültürünü özgürce yeri-ne getirmek suç, inançlarını özgürceyaşamayı istemek suç, hak ve özgür-lük talep etmek suç, parasız eğitim is-temek suç, 1 Mayıslar’da alanlarda ol-mak suç, basın açıklamasına katılmaksuç, HES’lere karşı olmak suç, NATOdefol, IMF defol demek suç, şehidi-ne sahip çıkmak suç, Mahirler’i an-mak suç, taleplerimizi dile getirmekiçin Ankara’ya yürümek suç, hapis-hanedeki bir tutsağı ziyaret etmek suç,kitap çıkarmak su, karikatür çizmeksuç, bakanı, Başbakan’ı eleştirmeksuç, protesto etmek suç, yıkımlara kar-şı barınma hakkını savunmak suç...Suçlar listesi uzayıp gidiyor. ÖzellikleAKP iktidarında, iktidarın politika-

Kim bu ‘terörist’ler?12 bin 897 siyasi tutukluya

“terörist” diye hüküm verildi87 bin 840 kişi “terörist”

denilerek gözaltına alındı12 bin 897 kişi “terörist”denilerek tutuklandı9 bin 989 kişi “terörist”

denilerek polis, jandarma vegüvenlik görevlilerinden

sistemli olarak işkence gördü 2 bin 20 kişi “terörist”

denilerek faili meçhul, infaz veçatışmalarda katledeldi9 kişi “terörist” denilerek

gözaltına alınıp kaybedildi 51 kişi “terörist” denilerek

polis ve jandarma karakolundaişkenceyle katledildi

6

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

AKP’nin Türkiye’si: 2002-2010 yılları arasında AKP iktidarında;

Page 7: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

larına hizmet etmeyen her şey suç!

Suç ve bu suçların karşılığı sömü-rü ve zulümdür. Yukardaki suç dizisisömürü ve zulmün hayatın her alanındaolduğunun ifadesidir. Sömürü ve zul-mün sınırının nerde başlayıp nerde bit-tiğinin belirsiz olduğunun ifadesidir.Sömürü ve zulüm sınırsızdır yani.

Sömürü ve zulmünolduğu yerde direnmekmeşrudur

Direnmek, sömürü ve zulme karşıçıkmak, muhalefet etmek, hak talep et-mek de sınıflar mücadelesinin bir gereğiolarak baskı ve zulmü, sömürücülerinşiddetini boyutlandırması demektir.

Halk olarak, bu ülkenin devrim-cileri, yurtseverleri, ilericileri olaraksömürü ve zulme sessiz kalmış ol-saydık AKP iktidarı bunca baskı ya-sasına ihtiyaç duymayacaktı. Tutuk-lamalara ihtiyaç duyulmayacaktı. Ül-kemizin hapishaneleri dolmayacaktı.Yeni hapishaneler inşaa etmeye gerekolmayacaktı. Deyim yerindeyse di-kensiz gül bahçesi gibi sorunsuz yö-neteceklerdi.

Denebilir ki, bu kadar tutuklama,bu kadar hükümlü, ülkemizde öyle-sine büyük bir mücadele mi var?Toplumsal muhalefet ayakta mı?

Hayır toplumsal muhalefet ayak-ta değildir, on binler, yüz binler so-kaklarda, meydanlarda değildir. Ter-sine yaşanan sömürü ve zulmün bo-yutuna paralel olan bir başkaldırı de-ğil; bir suskunluk, sessizlik hali ha-kimdir. Ancak oligarşi suçunu bil-mektedir. Oligarşi içten içe süren di-renişin farkındadır. Halkın sessizli-ğinden de korkmaktadır. Halk tehli-kesinin farkındadır. Halkın sessiz,suskun olması onu aldatmamakta-dır. O halk üzerinde korkuyu egemenve sürekli kılmak istemekte bunun içinde baskıyı, zulmü süreklileştirmek-tedir.

AKP halk düşmanıdır;tüm halkı "terörist"olarak görmektedir

12 bin 897 “terör” hükümlüsü.

Bu kadar "terörist" neyin gös-tergesidir? Kimdir bu teröristler?

İşte AKP’nin Türkiyesi bu. AKPbütün halkı düşman olarak görüyordememiz, bütün halka karşı bir savaşaçmıştır dememiz boşuna değildir.AKP gibi düşünmeyen herkes terörist.Parasız eğitim isteyen öğrenciler te-rörist, anadil isteyen Kürt halkı terö-rist, köyüne HES kurulmasını iste-meyen Sinop Gerze'nin köylüleri te-rörist, iş isteyen işsiz terörist, gaze-teciler terörist... İşçisi, köylüsü, me-muru, esnafı, gecekondulusu, öğren-cisi, işsizi, yoksulu, aydını ile tüm halkAKP’nin gözünde “terörist”tir.

Halk düşmanlığında sınır tanımı-yorlar. İşte yeni yeni yasalar çıkartı-yorlar. AKP “terör yasalarına” doy-muyor. Sürekli yeni yasalar, yeni uy-gulamalar gündeme getiriliyor. Son biriki ayın tartışmalarına, açıklamaları-na bakılması bile yeterlidir bunun için.

AKP şimdi de “yeni terörle mü-cadele konsepti”ni gündeme getir-mektedir. Buna göre AKP’nin valile-ri sınırsız yetkilerle donatılmıştır. Hal-ka, devrimcilere karşı savaşan, terör es-tiren resmi ve sivil güçlerin sayısı ar-tırılacak, donanımları arttırılacak, si-lahları modernleştirilecek eşgüdümleriarttırılacak yetkileri arttırılacak.

AKP ülkemizi, halklarımızı em-peryalist tekellerin azgın sömürüsü-ne terk ediyor. Daha fazla sömürmekiçin bu önlemlere ihtiyaç duyuyorlar.Sömürünün güvenliği, emperyalistve işbirlikçi tekellerin güvenliği içinihtiyaç duyuyorlar bu önlemlere. Sö-mürüye boyun eğmeyeceğimizi bil-diklerinden, korkularından dolayı buönlemlere ihtiyaç duyuyorlar.

Bunların sonucu daha çok katli-amdır. Daha çok tutuklamadır. Dahaçok F Tipleridir. “12 bin 897” hü-kümlü sayısına yeni on binlerin ek-lenmesidir.

“Terör” demogojisiemperyalistlerin veişbirlikçilerinin kendi suçlarınıgizlemelerininbasit bir aracıdır

Emniyet Genel Müdürlüğü’nünsitesinde terör ve terörizm için bakınneler yazılmış:

“Terörizm kavramı, terör yön-temlerinin siyasi bir amaçla örgütlü,sistemli ve sürekli bir şekilde kulla-nılmasını benimseyen bir strateji ola-rak terör kavramından ayrılmaktadır.

‘Terör terimi, dehşet ve korkuyu be-lirtirken terörizm, bu kavrama sü-reklilik ve siyasal içerik katmaktadır.

‘Buradan hareketle terörizm; ‘Sa-vaş ve diplomasi ile kazanılmayan so-nuçları elde etmek, korkutmak veitaat ettirmek için bir teoriye, felse-feye ve ideolojiye dayanılarak siya-si maksatlarla, iradi olarak terör veşiddetin sistemli ve hesaplı bir şekil-de kullanılmasıdır’ şeklinde tanım-lanabilir.”

Şiddet ve korku “terörizm”in belir-leyici ifadesi olarak ortaya konuluyor.

Peki sormak gerekir, oligarşinindevrimcileri, yurtseverleri, bir bütünolarak hakkını isteyen halkı gözaltı-na alması, tutuklaması, yıllarca ha-pishanelerde yatırması şiddet değil mi-dir? Devrimcilerin, yurtseverlerin,halktan insanların yasal, meşru ta-lepleri için yaptığı eylemlerde dahikurşunlanması, katledilmesi şiddet

18 Eylül2011

77

Yürüyüş

Sayı: 286

12 Eylül döneminde enfazla tutuklu ve hükümlü

sayısı 1981 yılında79 bin 786’dır.

AKP iktidara geldiği2002 yılında tutuklu ve

hükümlü sayısı59 bin 429’du.

AKP’nin 9 yıllıkiktidarında bu rakam 2011’in

Mayıs itibarıyla123 bin oldu.

AKP iktidara geldiği 2002yılında 524 hapishane vardı.

Dokuz yıllık iktidarında52 tane yeni hapishane

yaptırdı. 2015 yılına kadar 86 yeni

hapishane daha yaptıracak.

Page 8: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

TAYAD'lı Aileler, 13 Eylül Salı günü İstanbul Şişli’de,Cevahir Alışveriş Merkezi önünde F Tiplerindeki tecritişkencesiyle ilgili olarak oturma eylemi yaptılar. Eylemde“Hapishanelerde 10 Yılda 1758 Ölüm. Tecrit Can AlmayaDevam Ediyor. Siz Neredesiniz?” pankartı açıldı.

TAYAD’lı Aileler, basına açıklama yaparak, F Tipi ha-pishanelerde uygulanan tecrit saldırısının, 12 Eylül'ün mi-rası olduğuna vurgu yaptılar ve hapishanelerde yaşanansaldırıları anlattılar. TAYAD'lılar, AKP'nin tecrit saldırı-sını büyüterek sürdürdüğüne dikkat çekerek, “Hapisha-nelere ilişkin her türlü istatistik 12 Eylül’ün sürdüğününaçık kanıtıdır. Tutsaklara saldırılar katlanarak artmakta-dır. Hapishanelerdeki ölümler katlanarak artmaktadır. İn-tiharlar katlanarak artmaktadır. Fiziki saldırılar, işkencelerartmaktadır. Hastalıklar, sakatlıklar artmaktadır. Bunlarnedensiz sonuçlar değildir. Takdiri ilahi hiç değildir. Bubilinçli olarak uygulanmakta olan tecrit saldırısının so-nuçlarıdır.” açıklamasında bulundular.

Alanya L Tipi Hapishanesi’nde kalan Gülay Efendi-oğlu'na yapılan saldırıların da 12 Eylül’ün sürdüğününkanıtı olduğunun belirtildiği açıklamada, “Gülay Efen-

dioğlu sadece slo-gan attığı için dö-vülmektedir. Yüzü yara içindedir. Gardiyanlar o kadar per-vasızdır ki Gülay'a yapılan saldırının izleri aile görüşle-rinde ya da avukat görüşlerinde çıplak gözle görülebil-mektedir. Gardiyanlara, hapishane müdürüne bu cesare-ti veren nedir? Kuşkusuz saldırıları sahiplenen, saldır-ganları koruyan AKP iktidarıdır.” denildi.

Hapishanelerin demokrasi mücadelesinin, haklar veözgürlükler mücadelesinin en çıplak yürüdüğü yerler ol-duğu ifade eden TAYAD’lılar, “Hapishanelerdeki tutsaklarbizimdir, bizizdir. Bu sorun bizimdir, ancak biz çözeriz.Yapılması gereken basit ve açıktır; örgütlenmek, ısrarlı,kararlı ve bedel ödemeyi göze alarak mücadele etmek!Bu bizim tercihimiz değildir. Bunu bize dayatan iktidardır.Sürekli yeni saldırı kararları alan, yeni saldırı yolları bu-lan iktidar bizim hiçbir hakkımızı kabul etmeyecektir. Hak-larımızı ancak kendimiz kazanırız. Tutsakların sorunla-rını ancak biz çözeriz.” diyerek açıklamalarını bitirdiler.

Açıklamanın bitiminde, 10 dakika oturma eylemi ya-pıldı.

12 EYLÜL’ÜN SÜRDÜĞÜNÜN EN KESİNKANITI HAPİSHANELERDİR

AKP; HAPİSHANELERDE TECRİTVE İŞKENCEYİ SÜRDÜRÜYOR!

88

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

değil midir? Hapishanelerde devrim-cilerin diri diri yakılmaları şiddetdeğil midir? Örnekler çoğaltılabilir.Eğer şiddetin kendisi “terörizm” an-lamına geliyorsa bunları yapmak te-rörizm değil midir?

İşte demogoji ve çarpıtma tam daburada başlamaktadır.

Emperyalizmin, oligarşinin halk-lara, devrimcilere, kendine muhalifolanlara, kendi düzenlerine karşı di-renenlere uyguladığı baskı ve şidde-tin her türü, her biçimi kendilerincemeşrudur, gereklidir, bu nedenle bun-lar “terörizm”, “teröristlik” olarakadlandırılmamaktadır.

Oysa emperyalizmin ve oligarşi-nin düzenine karşı gelmek, buna di-renmek, emperyalizm ve oligarşininşiddetine devrimci şiddetle, halkın şid-detiyle karşılık vermek “terörizm” ola-rak adlandırılmaktadır.

Emperyalist efendileri ve kendin-den önceki işbirlikçi iktidarlar gibiAKP iktidarı da suçları gizlemenin,bunları meşrulaştırmanın bir yolu ola-

rak “terörizm” demogojisine başvur-maktadır. Oligarşinin düzenine karşımücadele edenleri, hak ve özgürlük ta-lep edenleri gayri meşru göstermek içinde devrimcileri, vatanseverleri “terö-rist” olarak nitelemektedir.

Düzenin sınırları dışındaki herşeyi suç olarak göstermenin kısa, ko-lay yoludur “terörizm” demogojisi.

Faşizmi belirleyen üç temel şey;terör, demogoji ve yalandır. Terörühalka, devrimcilere karşı bir silaholarak kullanan AKP iktidarı, aynı za-manda “terör” demogojisini de dü-zenini korumak için bir silah olarakkullanmaktadır.

“Terörizm” demogojisinin özü meş-ruluk meselesinde düğümlenmektedir.

Daha çok tutuklama,hapishane, katliamhiçbiri oligarşiyikurtaramayacak

Meşruluk, haklılığının bilincinde

olmaktır. Meşruluk dostun, düşmanınayırdında olmaktır. Meşruluk ne is-tediğini bilmektir. Düzenin çizdiği sı-nırlara kendini hapsetmemek, haklı-lık ve meşruluktan güç almaktır.

Hakkımız olanı almak için dahaçok mücadele edeceğiz, daha çokdireneceğiz. Bunun için daha çokörgütleneceğiz.

Ülkemizi emperyalizmin, işbir-likçi hainlerin karargahı, üssü, silahdeposu, füze kalkanı, çiftliği yapma-larına rıza göstermeyeceğiz.

Baskı, sömürü ve zulme sessiz kal-mayacağız.

Bunları yaptığımız için bize teröruygulayacaklarını ve kendi terö-rizmlerini gizlemek için “terörist”damgası yapıştıracaklarını biliyoruz.Varsın yapsınlar. Onların demogoji-lerini, yalanlarını, halka, devrimcile-re uyguladıkları şiddeti yerle bir ede-cek olan halkın örgütlü gücüyle bir-leşmiş devrimci şiddet olacaktır.

Page 9: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Kimi basın kuruluşlarının "Arapbaharı" gezisi biçiminde verdiği Er-doğan'ın Mısır, Libya, Tunus'u gezmeprogramı başladı. Ve daha ilk başladığıdurak olan Mısır'da da Erdoğan son za-manlarda yaptığı gibi yine esip gürle-meye özellikle de İsrail'e veryansın et-meye başladı. Hatta Libya'ya bombayağdıran NATO'yu bile eleştirdi. NA-TO'nun bir dediğini iki etmeyen ve enson NATO'nun füze kalkanını Türki-ye'de yerleştirmesini sağlayan kendi-si değilmiş gibi, Libya'da Kaddafi'yideviren güçlerin baş destekçisi oldu-ğu ve bu güçlerin başarıya ulaşması-nı esas sağlayanın da NATO olduğuçok açık olduğu halde konuşuyor Er-doğan. Aynı zamanda Libya'da em-peryalizmin işbirlikçisi yeni yönetimeselam etmeyi de ihmal etmeden ko-nuşuyor. Yani "hem nalına hem mı-hına vuruyor" Erdoğan...

Gerçekleri tersyüz eden bu yak-laşımların nedeni son zamanlardaözellikle biraz daha öne çıkan vegöz boyamaya dönük olan çıkışlardır.

Ancak gerçekler bunun tam tersi-dir... İsrail'e karşı seslerini en fazlayükselttikleri bir dönemde ülkemizekurulan NATO'nun füze kalkanının al-tına imza atmaları bile bu konudakigöz boyamayı ortaya serer nitelikte-dir. Fakat bu gerçek genel olarakgözlerden ırak tutulmaya çalışılıp İs-rail ile girilen it dalaşı daha fazla öneçıkartıldı. Çünkü emperyalistlerin,özelliklede ABD'nin bölgedeki çı-karları bunu gerektiriyordu.

Füze Kalkanı Emperyalizmive İsrail’i KorumaKalkanıdır

Nedir Füze Kalkanı Projesi?

Füze Kalkanı Projesi esasındaAmerika'nın projesidir. NATO da so-nuçta Amerika'nın NATO'sudur, onunçıkarlarını koruyan ve tüm dünyadaonun güdümünde, politikaları doğ-rultusunda hareket eden bir güçtür.

Ülkemize kurulacak olan füzekalkanları ise söylendiği gibi salt sa-

vunma amaçlı değildir. Hem neyin sa-vunması kimin savunmasıdır sözko-nusu olan. Kimden kimi koruyacak-tır bu kalkanlar. Emperyalistlerin,hatta Amerikan'ın dışında başka bir ül-keye saldıran mı var? Ortadoğu halk-larına ve tüm dünya halklarına per-vasızca saldıran güç emperyalistler-dir ve bu nedenle halkların şiddetiniüzerine çeken de emperyalistler veABD'dir. Bu nedenle füze kalkanıbunların savunmasıdır. Ama öte yan-dan ise bütün Ortadoğu halkları içinbir tehdittir. Ortadoğu halklarınınmücadelesini engelleyen ve emper-yalistlerin bölgede daha rahat ve per-vasız bir şekilde varlıklarını sürdür-melerini güvence altına alan bir teh-dittir füze kalkanı...

Bu konuda ülkemiz de emperya-lizmin Ortadoğu halklarına karşı sa-vaş karargahı olarak kullanılıyor.Türkiye'nin ileri sürdüğü tesislerinTürkiye'nin denetimine açık olması,Komuta Merkezi’nde Türk generalinde bulunması, tüm NATO ülkelerineyönelen tehditlere karşı kullanılaca-ğının söylenmesi, hedef olarak her-hangi bir ülkenin adının geçmiyor ol-ması vs. bunların hepsi görüntüyü kur-tarmak içindir.

Gerçek hiç de öyle değildir. Füzekalkanlarının İsrail’i korumak içinkurulduğu da çok açık söyleniyor.Daha kurulması ilk gündeme geldiğiandan itibaren söylenen ve hiçkimse-nin de inkar edemediği bir gerçektirfüze kalkanlarının İsrail'i koruyacak ol-ması. Emperyalistlerin çıkarları veonların bölgedeki en başta gelen uşak-ları olan İsrail'in korunması esas amaç-tır.

Ve böyle olduğu içindir ki AKP, İs-rail'i korumak için kurulan füze kal-kanlarının üzerinin örtmek, gerçekleritersine çevirmek için suni gündemleryaratmaktadır.

Çünkü, BM'in Mavi Marmara ra-poru aylar öncesinden hazırlanmıştır.Raporda nelerin yazılı olduğu dahem İsrail hem Türkiye tarafından bi-linmektedir. Fakat raporun açıklan-

ması sürekli erteleniyordu. Kendi iç-lerinde pazarlıklar yapılıyor ve uygunzaman kollanıyordu.

Uygun zaman füze kalkanlarınıngündeme getirildiği bir zaman ol-muştur. Bu tesadüf değildir. İşlerinegelen en uygun zamandır.

BM raporunun açıklanmasıylabirlikte AKP bir çıkış yaparak bunuhem iç politika malzemesi olarakkullanmış, İsrail'e tavır alabilen tekülke pozisyonunda miliyetçi, şovenistduyguları körüklemiş ve arkasına al-mıştır. Öte yandan ise aynı biçimdeOrtadoğu halklarına da böyle bir yüzgösterilmeye çalışılmıştır. İsrail'e kafatutan, kimseye boyun eğmeyen bir ik-tidar ve önderi Erdoğan görüntüsüyansıtılmıştır.

Son zamanlarda Suriye'de, Lib-ya'da emperyalistlerin maşalığı gör-evini üstlenirken fazlasıyla teşhir ol-dukları dönemde böyle bir çıkışa ih-tiyaçları vardı. Bu çıkışla birlikte İs-rail'e kafa tutan bir ülke rolüyle Araphalkının desteğini yeniden arkasına al-mak istiyorlar. Bu ABD'nin Ortado-ğu politikalarıyla da ters değildir.AKP'nin bu yaptıkları ABD'nin Or-tadoğu politikalarına hizmet etmekteonu daha da güçlendirmektedir.

Emperyalistler için önemli olangörüntünün ne olduğu değil bu görün-tünün arkasından kendi çıkarlarını na-sıl güvenceye aldıkları ve daha fazla sö-mürüyü nasıl gerçekleştirdikleridir.

Bu nedenle bugün AKP'nin İsra-il'e kafa tutan bir görüntü sergileme-si ve hatta İsrail'i zor durumda bıra-kacak denli çıkışlarının olması çok daönemli değildir. AKP'nin bu çıkışla-rındaki tutarsızlıkları en iyi bilen vegerçekte bu çıkışlarının kendisinehizmet ettiğini de en iyi bilen ABD'dir.İsrail'e en üst perdeden karşı çıkanAKP, BM raporunu oldukça olumluve uygun bulan ABD'ye tek bir lafdahi etmemiştir.

Öte yandan İsrail ile neredeyse sa-vaş hali noktasına geldiğini söyleyecekkadar ileri sözler sarfeden AKP'nin İs-

18 Eylül2011

99

Yürüyüş

Sayı: 286

ERDOĞAN HALKIN DEĞİL,EMPERYALİZMİN, ABD'NİN KAHRAMANIDIR

Page 10: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

rail ile hala ekonomik iliş-kileri sürdürmesi de yinebaşlı başına bir çelişkidir.Ama bunların çok da birönemi yok gibi gösteriliyor,sanki bu çok normalmişgibi ele alınıyor. Oysa hiç dedeğildir.

Ve zaten AKP'nin İsra-il'e yaptırımlarının İsrailtarafından ciddiye alındığı da yoktur.Erdoğan'ın "sert" açıklamalarını daciddiye almıyorlar. Bunların taşıdığıanlamı ve emperyalistlerin bölge çı-karlarına hizmet eden içeriğini çok iyibiliyorlar.

Ayrıca şu da bir gerçektir ki, İsrailde kendi ülkesi içinde hiç rahat de-ğildir. Ülke içinde halkın büyük birkısmı yoksulluk içinde. İsrail halkıhaftalardır yüz binleri bulan eylemleryapıyor. Erdoğan’ın bu çıkışlarınıİsrail de kendi halkını sorunlarındanuzaklaştırıp düzen içine çekmek içinkullanacaktır. Bu da onun işine yara-yan boyutudur.

Halklara TakmayaÇalıştığınız Gözbağı ÇabukÇözülecektir

Mısır'da Tahrir Meydanı’nda top-lanan halk geçtiğimiz günlerde Mü-barek sonrasında başa gelen yönetiminsözlerini tutmamasına karşı bir gösteridüzenlediler. Bu gösteriye katılanlarıniçinde AKP'nin ve ABD'nin gözdesiolan Müslüman Kardeşler yoktur.Çünkü mevcut yönetim halkın istedi-ği değil, emperyalizmin isteği doğ-rultusunda hareket etmektedir. Bu ne-denle onu da halk protesto etmektedir.Ancak bu protestocuların içinde birbirliktelik de yoktur. Kendi içlerindeçok parçalı olan ve genel olarak da ör-gütsüz olan bir halk muhalefeti söz ko-nusudur.

Gerek hedeflerinin dar olması ya-nıyla ve gerekse de somut ve hedef-leri belli bir programa sahip olma-masıyla milyonlarca insanın bir ara-ya gelmesinden oluşsa da kof birkitle durumundadır... Yönledirilm-mesi ve durdurulması bu nedenlekolay olabilmektedir.

Ancak buna rağmen emperyalist-

lerin istedikleri gibi denetleyip yön-lendirdikleri bir kitle olmaktan da çık-maktadırlar. Tahrir Meydanı’ndakison gösteride başlangıçta yeni yöne-time karşı bir protesto içeriği olmasıçok da önemli değildi ve bu engel-lenmedi de. Ancak gösteri bununla sı-nırlı kalmayıp İsrail elçiliğini basmayakadar devam eden, şiddet kullanarakİsrail elçiliği dağıtan ve elçiyi ülke-sine kaçmak zorunda bırakan bir haledöndü.

İşte bu da emperyalistler ve işbir-likçileri için en korkutucu olan tab-lodur. Her ne kadar örgütsüz, dağınıkbir kitle hareketi de olsa denetimlerialtında olmaması ve kendilerine yö-nelmesi korkmalarının sebebidir. Çün-kü bu kitlenin yarın örgütlenebilme-si ve doğru bir politikaya sahip ola-bilmesi de pekala mümkündür.

Bu nedenle Ortadoğu ülkelerindeaçığa çıkan ve emperyalizme ve onunbölgedeki en önemli askeri gücünütemsil eden uşak İsrail'e karşı kin veöfkeyi en üst düzeyde yaşayan bölgehalklarının bu öfkesini kendi kanal-larına akıtmaya ihtiyaçları vardı.

İşte, Tayyip Erdoğan İsrail mese-lesindeki çıkışıyla ve bölgeye yaptığıziyaretle bu dağınık ve kotrolsüz mu-halefeti birleştirip kontrol altında tut-mak istiyor. Kuşkusuz bu da ABD'ninOrtadoğu'daki politikasının önünü aç-maya hizmet eden bir girişimdir.

Ortadoğu'daki bir çok ülkede halk-ların yaşadığı ciddi bir yanılsamasözkonusudur Erdoğan'a ilişkin ola-rak. Erdoğan bir kahraman gibi gö-rülmekte, bu şekilde anılmakta, kimihalkçı eylemlerde Erdoğan posterle-ri dahi taşınabilmektedir. Mısır'daTahrir Meydanı’nı dolduran ve dahasonrasında İsrail elçiliğini basan gös-tericilerin bir kısmında olduğu gibi...Gerçekte kendi ülkelerindeki emper-

yalist politikalardan hoşnutolmayan ve Mübarek son-rasında yeni bir yöneti-min şekilleneceği beklen-tisi içinde olan kitlelerdirbunlar. Genel olarak soleğilimli olan bu güçleriniçinde dahi bu tür yanılsa-malar sözkonusu olabil-mektedir. Keza bu yanıl-

sama Filistin'de de benzer şekillerdeortaya çıkabilmektedir.

ABD'nin ve diğer emperyalistle-rin bölge için belirledikleri "ılımlı is-lam" modelinin temsilcisi durumun-daki AKP ve Erdoğan'ın son çıkışla-rıyla bölgedeki ülkelerin de bu modeleuygun olarak şekillenmesi hedeflen-mektedir. Bu model emperyalizminmodelidir ve onun denetimi altındabulunma modelidir.

Bunu kabul etmeyenlere karşı isegüç kullanılmaktadır, kullanılacaktır.Aylardır bu da çok açık bir şekildeLibya ve Suriye üzerinden gösteril-mektedir.

Erdoğan'ın İsrail çıkışıyla arkası-na aldığı rüzgarın etkisiyle TahrirMeydanı’nda Erdoğan posterleri ta-şıyarak yürüyen kitlenin yaşadığı ya-nılgı bugün bölge halklarının içindebulunduğu durumu göstermesi açı-sından çarpıcıdır. Ancak bu böylegidemez, gitmemelidir. Emperyalist-lerin herşeyi tersyüz edip kendi çı-karları doğrultusunda halkı kullanmakiçin yarattığı "devrimler"den sonra bukez de Erdoğan gibi bir önderin et-rafında emperyalizme karşı olan öf-keyi bütünleştirme çabası sonuçsuzkalmaya mahkumdur.

Erdoğan'ın ve AKP'nin tıpkı İsra-il gibi emperyalizmin en has ve en sa-dık işbirlikçileri olduğu gerçeğini Or-tadoğu'daki tüm halklar eninde so-nunda mutlaka göreceklerdir. Bunu biran önce görmelerini sağlamak ve göz-bağını kaldırıp atmaları için AKP'ninve Erdoğan'ın teşhirini tüm bölgedeyapmalı, halklarımızın doğru devrim-ci önderlikler etrafında birleşmesinisağlamalıyız. Ve emperyalizme karşıtüm bölgede direniş bayrağını kaldı-rarak Filistinliler’in sloganını haykır-ma zamanıdır: Thawra Hatten Nasr!(Zafere Kadar Devrim!)...

110

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

Page 11: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Ortak düşmanAmerika’dır. AKP,

tüm halkların ortakdüşmanına ülkemizi

kalkan olarak sundu. ABD’nin ülke-mizde 132 askeri üssü var. Bunlardanen bilineni İncirlik Üssü’dür. Orta-doğu’da yaşanan tüm saldırılardaAmerikan uçakları buradan havala-nıyor ve komşu halklarımızı katledi-yor.

Bu kadar katliamlar gerçekleştirenbir düşmana karşı, halklar da silah-lanıyor.

Halkların düşmanı AKP, emper-yalizmi koruma amacıyla ülkemizefüze kalkanı yerleştirilmesine kararverdi. Aslında emperyalizmin aldığıkararı kabul etti. Artık nereye yer-leştireceklerini düşünüyorlar. Halklarsizin akıllı silahlarınızla değil, sizin-le savaşıyor ve bu savaşta kazananezilen halklar olacaktır.

AKP neyin karşılığında ülkemizi,halkların katili ABD'nin, İsrail'in kal-kanı yapmış, nükleer saldırıya hedefhaline getirmiştir açıklamak zorun-dadır. Halkımıza hesap vermelidir.

Füze kalkanı nedir?

Füze kalkanı, balistik füzelerekarşı koruma sistemidir. Balistik füze,

binlerce kilometre uzaktaki hedefle-ri vurmak için özel olarak donatılmış;kısa, orta ve uzun menzilli güdümlüfüzelerdir. Bunlar, genellikle karadanya da denizaltılardan atılır. Füze kal-kanının kurulmasına neden olan fü-zeler, orta ve uzun menzilli balistik fü-zelerdir.

Füzeler bir hedefe atıldığında,önce atmosferin dışına kadar çıkar. Onoktada taşıyıcısı ayrılır. O andan iti-baren patlayıcıyı taşıyan başlık, yerçekiminin etkisiyle düşmeye başlar.İşte bu düşme esnasında füze kalka-nı devreye girer ve füzeyi ve yerinitespit eder. Ve füzesavar füze ile, ba-listik füze vurulabilir. Füze kalkanı-nın görevi budur. Balistik füzeyi vur-mak için gerekli füzeler ise bizim top-raklarımızda veya bizim sularımızdakiAmerikan donanmasında bulunacak.

İşte halk düşmanı AKP, ülkemiziböyle peşkeş çekti ortak düşmanAmerika’ya. Ortadoğu halklarından,özellikle de İran’dan gelebileceğisöylenen nükleer saldırılara karşı sa-vunma oluşturulmak için kurulacakkalkan. Ama ortada böyle bir tehdit ol-madığı gibi, aksine Amerika Ortado-ğu’ya saldırmakta, ülkelerin iktidar-larını yıkmak için ajan faaliyeti yü-

rütmektedir. Türkiye halkları için bufüze kalkanının anlamı, toprakları-mızın, zaten mevcut askeri üslerle,başka ülke halklarına karşı saldırı mer-kezi olmasının daha da katmerlenmesidemektir. Söz konusu olan, NATO adıaltında, Amerika’nın, dünya jandar-malığı görevini Türkiye’yi de işbir-likçileştirirek yürütmesidir.

İran’a yönelik olduğunun özel ola-rak belirtilmemesini isteyen Cumhur-başkanı Abullah Gül ve AKP iktidarı,birbirinin kardeşi olan, ezilen dünyahalklarına karşı saldırılara ortaktır.

Ayrıca, füze kalkanının maliyeti-ni karşılayacak olanlarsa Türkiyehalklarıdır. Maliyetin 200 milyondolar civarında olacağı ifade ediliyor.Libya’daki işbirlikçilere taksit taksitpara gönderen, füze kalkanının ma-liyetini karşılayacak durumda olanAKP, işçi ve memuruna, açlık sını-rında maaşları reva görmektedir.

Ortadoğu halklarına karşı her tür-lü askeri “önlem” emperyalizmin çı-karınadır. Ülkemizde füze kalkanıkurulmasına izin vermemeliyiz.

Sesimizi yükseltmeliyiz;

Füze kalkanı değil, Tam BağımsızTürkiye İstiyoruz!

Halk Cephesi tarafından, Ankara'da yıkımlara karşı mü-cadelenin sürdürüldüğü yerlerden birisi olan Mamak Şi-rintepe'de, 11 Eylül 2011 Pazar günü meşaleli yürüyüş dü-zenlendi.

Yürüyüş öncesinde, İdilcan Kültür Merkezi çalışanlarıtarafından yürüyüşe katılım çağrıları yapıldı. Mahallede,“Evlerimizi Yıktırmayacağız” yazılı ozalitler ve afişler ya-pıştırılırken, yazılamalar yapıldı. Kapı kapı dolaşılarak hal-ka, “Kentsel Dönüşüm Projesi” ile yapılacak olan yağ-malama ve halkın daha da yoksullaştırılmaya çalışılma-sı anlatılarak yürüyüşün,örgütlülüğün önemi anlatıldı.

Çağrıların ardından saat 20.00'de, Halk Cepheliler ve ma-halle halkı, Şirintepe Mahallesi Muhtarlığı önünde toplan-dı. Eylem sırasında “Kentsel Dönüşüm Yalanı ile EvlerimiziYıkacaklar Yıktırmayacağız!” pankartı, “Evlerimizi Yık-tırmayacağız”, “Halkız Haklıyız Kazanacağız” dövizleri ve

meşaleler taşındı.

“Evlerimizi Yıktırmayacağız”, “Evimizi Yıkanın Vil-lasını Yıkarız”, “Halkız Haklıyız Kazanacağız” slogan-larının atıldığı yürüyüş boyunca mahalle halkı alkışlar-la desteğini sundu.

Yürüyüşün sonunda yapılan basın açıklamasında, yı-kımların ancak birlikte mücadele ederek, direnerek durdu-rulabilineceğine; iktidarın direnişten, halkın öfkesinden kork-tuğuna, bunun için aylardır devrimcilerin olduğu mahalle-lere işgale gider gibi ağır silahlar ile saldırıldığına değinil-di. Eylem, “Direniş; sokağa atılmamak, bizlerin olan evle-rimizi vermemek içindir. Talebimiz kondularımızın yıkıl-maması, yerinde ıslah edilmesi içindir. Bu talebi savunuyorve direniyoruz. Meşru haklarımız için direnmek ve müca-dele etmekten başka seçeneğimiz yoktur.” denilerek son-landırıldı. Yürüyüşe 40 kişi katıldı.

18 Eylül2011

111

Yürüyüş

Sayı: 286

DüşmanıHalk

AKP

FÜZE KALKANI ORTADOĞUHALKLARINA YÖNELİK BİR TEHDİTTİR

BİRLEŞMEZSEK EVLERİMİZİ YIKACAKLAR! ADINAKENTSEL DÖNÜŞÜM DİYECEKLER! İZİN VERMEYELİM!

Page 12: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Siyanürle altın aranıyor. Dört bir yana HES'lerkuruluyor. Nükleer santralleryayılıyor. Tarım alanları sanayiişletmeleriyle doluyor. Sanayi atıkları derelere,içme sularına karışıyor.

Ülkemizde bunlara benzer daha birçok şey yapılarak yaşadığımız doğa veçevremiz her gün biraz daha fazla kir-letilmekte, yaşanılamaz hale getiril-mektedir.

Somali'deki açlığın çok yoğun birşekilde tartışıldığı ve bu amaçla kam-panyalar düzenlendiği bir dönemdeSomali'nin bugün yaşadıklarına bakıpda neden bu hale geldiğini görmemekgerçeklere gözlerini kapamaktır. Vedahası yarın aynı sonuçların ülkemiziçin de yaşanabileceği gerçeğini gör-mememize neden olmaktadır.

Somali'nin bugün yaşadıklarınınbir kader olmadığını, bunların yaşanankapitalist ilişkilerin ve emperyalizminülkeye müdahelesinin sonuçları oldu-ğunu önceki sayılarımızda ele almış, an-latmıştık.

Ve her seferinde ülkemiz ile de birkıyaslama yapmıştık. Çünkü Soma-li'de yaşananlar tüm yeni sömürge ül-kelerde yaşanan ve yaşanması mümkünolan sonuçlardır. Yaşanan bir olayın ne-denlerini görmeden, bunları sorgula-madan ele almak yaşanan gerçeklerdenuzağa düşmeyi ve bu nedenleri ortadankaldırma konusunda tavırsız kalmayı daberaberinde getirecektir.

Açlık çeken Somali'ye bakarkenaynı zamanda en geniş kıyılara sahip birülke olması ve zengin balık yatakları-nın varlığını da görmek gerekir. Ancakbu balık yataklarını aç insanlar kulla-namıyorlar. Çünkü emperyalistler bu ya-takları bir yandan kimyasal çöplükle-riyle zehirliyor diğer yandan da talanedip ülke insanlarını balıktan mahrumbırakıyorlar.

Yani kısacası Somali'de yaşananhiçbir şey kader değildir ve yeni sö-mürgecilik ilişkilerinin ortadan kaldı-rılmasıyla değişecektir.

Kaynakları yok edilen birülkenin açlık yaşamasıkader değildir

Bizim ülkemizin de tüm zenginlik-leri bugün yok edilmektedir. Ülkenin ge-lişmesi ve halkın geçiminin sağlanma-sı için gerekli olan tüm kaynaklarımız bu-gün talan edilmekte, yok edilmektedir.

Ülkemiz tarım ve hayvancılıkta ken-dine yeten, hatta daha fazlasını dahi üre-tebilecek kapasiteye sahip olan dünya-daki ender ülkelerden biriydi. İdi, ancakşimdi öyle değildir. Hayvancılık nere-deyse tamamen yokedilmiş ve hayvan-cılık ürünlerinin çok büyük bir kısmı it-hal edilir duruma gelmiştir. Tarım da aynışekilde neredeyse son demlerini yaşa-maktadır. Halen devam eden tarım alan-ları düzensiz, emperyalizme göre şekil-lendirilmiş sanayi atıklarıyla kullanıla-maz hale getirilmekte veya tarıma ka-patılıp yine bu yeni sömürge tarzı sana-yinin kullanımına açılmaktadır.

Ormanlarımız ve diğer doğal kay-naklarımız kimi yerde siyanürlü altınaramalarıyla, kimi yerlerde hidroelek-trik santraller yapılarak tüketilmekte,kirletilmekte ve bununla havamız, su-yumuz, tüm yaşam kaynaklarımız ze-hirlenmekte, yok edilmektedir.

Bunu yaratanların yaptıklarını basitbir çevre sorunu yaratmakla değerlen-dirmek yapılanların temel nedenlerineinmemize engel olmaktadır. Çünkü so-run basit bir çevre sorunu, çevreyekarşı duyarsızlık değildir. Bu duyarsızlıkortadan kaldırıldığında ve bazı teknikönlemler alındığında çözülecek bir so-run değildir.

Kaz Dağları’nda siyanürlealtın aranması, ErgeneHavza'sının sanayiyeverilmesi zenginlik midir,muhtaç hale gelmek mi?

Kaz Dağları’nda altın aranması içinşimdiden 16 şirkete işletme ruhsatı ve-

rildi. 36 noktada siyanürle altın aranı-yor ve bu noktalarda toplam yarım mil-yar tona yakın siyanür kullanılacağısöyleniyor.

Bu aramanın yapılacağı yerler suhavzaları, zeytinlik alanlar ve milliparklar... Yani bu altın araması için top-rağa salınacak siyanür ile 2 milyon ki-şinin temiz su kaynağı olan Kaz Dağ-ları'nın, bu sularının hepsi zehirlene-cek... Ama ne gam, emperyalist tekel-ler ve yerli işbirlikçileri biraz daha faz-la altın sahibi olacaksa ve kasaları bi-raz daha dolacaksa iki milyon insanıntemiz su kaynağı zehirlenmiş ve bu in-sanlar kanser gibi bir çok ölümcül has-talıklara yakalanmışlar, daha doğmamışbebekler bu zehirlerle zehirlenmiş, ki-min umurundadır.

Tekellerin gözleri sadece Kaz Da-ğında da değildir, İzmir'in içme suyualanı olan Efem Çukuru ve Gediz ova-sı da sıraya konulan yerler arasında...

Kaz Dağları, Alpler'den sonra enfazla oksijen üreten bir yer ve bu oksijen258 hektarlık bir alana yayılıyor. Vetüm bu alan, yarım milyar ton siyanür dö-külerek zehirlenecek... Milyonlarca in-sanın soluduğu hava siyanürle zehirle-necek, üzerinde barındıkları, ekip biç-tikleri, zeytin vb. ürünleri topladıklarıalanlar açığa çıkan arsenik ve diğer ağırmetallerin yarattığı kirlilikle yok olacak!..

"Çanakkale Onsekiz Mart Üniver-sitesi (ÇOMÜ) Ziraat Fakültesi Öğre-tim Üyesi Kenan Kaynaş'ın hazırladı-ğı raporda; Kaz Dağları'nda yapılan ta-rımsal üretim ve hayvancılıktan 7.5 mil-yar dolar değer elde edildiği ve 10 yıliçinde 75 milyar dolara ulaşılacağınıbelirtiliyor.

Altın işletmeleri faaliyete geçincebölgede 2.5 milyar ton ağaç ve topra-ğın siyanürle işleneceğini, 10 milyonuzeytin ağacı olmak üzere tüm tarımsalüretiminin etkileneceğini, suların kir-leneceğini ve bu durumdan etkilenenbölgenin, tarımla uğraşan 750 bin ki-şinin yaşam ve üretim alanı olduğuönemle işaret ediliyor." (Aktaran, Ni-hal Kemaloğlu, Akşam Gazetesi)

Bölgede tarımın bu şekilde yok

Sorunumuz Basit Bir Çevre Sorunu Değildir; Sorun Emperyalizme Göbekten Bağımlı

Bir Yeni Sömürge Olmamızdır...

112

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

Page 13: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

edilmesi pahasına bulunmayaçalışılan siyanürlü altın içinAvrupalı emperyalistler kendiülkelerinde yasaklar getiriyor-lar. Mayıs 2010 tarihinden buyana Avrupa Parlamentosu"Madencilik faaliyetlerindesiyanürün yasaklanması" ge-rektiği kararını alıyor ve bununtüm dünyada uygulanmasınıda tavsiye ediyor.

Bizim gibi yeni sömürge ülkeler em-peryalist tekellerin çöplüğü: Kendi ül-kelerinde yasakladıkları siyanürü yenisömürgelerde kullanmakta hiçbir sa-kınca görmüyorlar. Oradaki insanlarınyaşamlarının onlar için zerre kadardeğeri yoktur. Ha bir tavuk ölmüş haAfrikalı veya Asyalı, Latin Amerikalıbir insan ölmüş umurlarında değildir.Varsa yoksa yapacakları karlar, eldeedecekleri altınlar veya başka zengin-liklerdir. AKP gibi işbirlikçileri bulduğunoktada bu girişimlerine tüm perva-sızlıklarıyla devam eden emperyalist te-kellerin ve işbirlikçilerinin yağması, ta-lanı ve yarattıkları kirlilikler elbette saltsiyanür ile de sınırlı değil.

Bunun en çarpıcı örneğini oluşturanda Ergene Nehri'nde yaşananlardır.

Bugün kirlilikte en uç noktaya gel-miş olan ve artık zehir saçan ErgeneHavzası Trakya bölgesinin yüzde 55'inioluşturmaktadır. Gerek iklim ve gereksede arazi bakımından yüzde 90 tarıma el-verişli bir bölgedir... Ergene Nehri1995 yılına kadar ovalarında sulu tarı-mın yapıldığı bir bölge... Sularında çe-şitli balıkların yaşadığı bir coğrafya bu-rası... Ve buradaki tarımın kullandığı su-yun en önemli bölümü Ergene Neh-ri'nden karşılanmaktadır.

Özellikle 1998'den itibaren buranınsanayi alanına açılması buradaki tarımalanlarında kurulması sonucu tarımdaçok hızlı bir gerileme yaşanmıştır.

Bu bölgede kurulu bulunan sanayikuruluşlarının yüzde 88'inin ruhsatıdahi bulunmamakta, kaçak olarak ça-lışmaktadırlar. Ve Trakya bölgesinde-ki yaklaşık 1 milyon hektar verimlialanın yüzde 22'si sanayinin kullanı-mına açılmıştır. Ve buralardan çıkan ze-hirli atıklar Ergene Nehri'ne akmakta-dır.

Ergene'yi kirletenler emperyalistve işbirlikçi tekellerin fabrikalarıdır. Li-

vays, Riva, Rodi, Mavi Jean, Coca Colagibi çok sayıda emperyalistlerin dün-yaca tanınmış markalarının merkezfabrikası bu bölgeye kurulmuştur. İştebunlar yüzünden Ergene sürekli kirle-nerek artık zehir saçmaktadır.

Bu bölgede kurulan tekstil fabrika-ları kullandıkları suyu kuyu kazarakyeraltı kaynaklarından elde ediyorlar.Bu nedenle 10 sene öncesinde 80-100metre derinlikte ulaşılabilen su kayna-ğı giderek düşerek 150-200 metreye ka-dar inmiştir. Ki bu kuyuların da çok bü-yük çoğunluğu kaçak olarak kazıl-makta ve halkın temiz içme suyu sa-nayide kullanılarak temiz su kaynaklarıbu şekilde tüketilmektedir. Yani yeral-tı sularımızı da yok ediyorlar.

Yine bu sanayi yüzünden Trak-ya'nın en verimli tarım arazileri kulla-nılamaz hale getiriliyor. Geçmişte 10milyonu geçen nüfusa sahip İstan-bul'un tarımsal tüketiminin neredeyseyüzde 80'i Trakya tarafından karşıla-nırken bugün bu oran yüzde 40-50 ci-varına kadar gerilemiştir.

Keza aynı gerileme ve zehirlenme et-kileri hayvancılıkta da söz konusudur.Bölgede hayvancılıkla uğraşan insanlarErgene Nehri'nin kirlenmesinin yarattı-ğı sonuçları işte şu kısa cümle ile ifadeetmektedirler: “Otlarken yanlışlıklanehir suyuna maruz kalan hayvanla-rımızın ağzı yara oluyor ve bir süre son-ra da hayvanı kaybediyoruz."

Hiçbir arıtma işlemine tabi tutma-dan zehirli atıklarını Ergene Nehri'neakıtan çoğu kaçak sanayi işletmelerininyarattığı sonuçlar bölgeyi bir bütün ola-rak etkilemekte ve suyu, toprağı ve ha-vayı zehirlemektedir.

Emperyalistler kendi ülkelerindeyasak ettikleri her şeyi yeni sömürge-lere reva görmüşler ve buralarda uy-gulamışlardır. Ve yeni sömürgelerin tümkaynakları ve alanları da emperyalist-

lerin istek ve ihtiyaçlarınagöre yeniden şekillendiril-miştir.

Sadece 2000 yıllarınbaşında yaşananlara baktı-ğımızda bile bu çok çarpı-cı olarak ortaya çıkmakta-dır. 1999 yılında yaşananMarmara depremi sonra-sında kriz içine giren ikti-darın ihtiyaç duyduğu kre-

dileri alması karşılığında emperyalist-lerin IMF, Dünya Bankası gibi mali ku-rumlarıyla yaptığı anlaşmalarda onla-rın dayattığı hemen tüm şartlar kabuledilmiştir. Onların hazırladığı bir pro-jeye göre ülkemizin sanayi ve tarımsalalanları yeniden belirlenmiştir. İşte bubelirleme de Trakya'ya düşen, sana-yi bölgesi olmasıdır. Ve o günlerdenbu yana bu bölgede sanayi işletmele-rinin kurulması daha da hızlanmış vebölgedeki tarım yok olma noktasına ge-tirilmiştir.

Tüm yaşanan gerçekler ortaya koy-maktadır ki, bir ülke yeraltı ve yerüs-tü zenginlikleri bakımından ne kadar iyidurumda olursa olsun bunların tüketi-lip yokedilmesi ve ülkenin giderekçorak ve yaşanılamaz hale getirilmesimümkündür. Somali bu boyutuyla ar-tık açlıkla ve susuzlukla boğuşur halegelmiş bir ülkedir. Ülkemiz belki şu anbu noktada değildir ama giderek ülke-mizin de bu hale geldiğini işte sadeceKaz Dağları’nda ve Ergene Havza-sı’nda yaşananlar bile ortaya koymak-tadır ki, ülkemizde yapılanlar bununlada sınırlı değildir.

Sonuç olarak bunların yaşanmasıbaşta da ifade ettiğimiz gibi basit birçevre sorunu değildir. Bu yaşananlaryeni sömürge olma gerçeğinden başkabir şey değildir. Buna karşı çıkmak vebizim olan toprağı, suyu ve havayı sa-hiplenmek emperyalistlerin işte bu po-litikalarına karşı çıkacak bir mücade-leyi hayata geçirmekle mümkündür.Emperyalizmin sömürüsünü görme-yen, bu sömürüye karşı çıkmayan ve so-runu salt çevre ile sınırlı ele alan bir mü-cadele ile bu sorunların üstesindengelmek mümkün değildir. Sorununkaynağı emperyalist tekellerin kar hır-sıdır ve onların kurdukları kuruluşlar-dır. Mücadelemiz ve örgütlenmemiz debunları hedeflemek zorundadır.

18 Eylül2011

113

Yürüyüş

Sayı: 286

Page 14: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Geçtiğimiz hafta içersinde gençyaşlı, kadın-erkek köylülerin dille-rinde dalgalanan “Direne DireneKazanacağız” sloganı eşliğinde ya-şanan direnişi coşkuyla izledik. Di-renmeden kazanılamayacağını birkez de Sinop Gerze’de gördük. Hak-larımızı korumanın, bizden çalınanıgeri alabilmemizin yolu direnmektir.Köylülerin tekrar ettiği gibi “ ÖlmekVar, Dönmek Yok”...

Uzun süredir Bartın, Amasra, Ger-ze, Sinop gibi Batı Karadeniz bölge-sinde termik santrallerin kurulması veyaygınlaştırılması sebebiyle halkın ya-şananlara sessiz kalmadığını, diren-diğini görüyoruz. Ağustos ayından iti-baren direnişe geçen Gerze halkınayönelik 5 Eylül 2011’de uygulanansaldırı sebebiyle burjuva medya ya-şananların bir kısmına yer verdi. Ger-ze halkı Anadolu Grubu tarafından ya-pılmak istenen termik santrallere kar-şı 8 Ağustos’ta çadır nöbetine baş-lamışlardı. 5 Eylül günü ise hukuk-sal bir dayanağı olmadan Yaykıl kö-yüne gelip sondaj faaliyeti yapılmakistendiğinde halk bedenleri ile araç-lar önüne barikat oluşturdu. Hukukdışı uygulamalarına direnen halkapolis ve jandarma azgınca saldır-dı. Kimyasal gaz, tazyikli su, cop veplastik mermilerin de kullanıldığısaldırıda, onlarca köylü yaralandı,gözaltına alındı, bir kişi tutuklandı.Atılan gaz bombaları nedeniyle or-manda yangın çıktı, ambulanslar iseyaralıları değil, gaz bombalarını ta-şımak için kullanıldı. Gerze halkınındirenişteki ısrarı, kararlılığı, meşru-luklarına duydukları inancı, vahşisaldırıyı püskürttü, sondaj çalışmalarıiçin gelenler geri döndü.

Öte yandan yapılan başvurularsonucunda termikçi Anadolu Grubuşirketinin bölgede sondaj çalışma-sı yapmak için herhangi bir izni ol-madığı ortaya çıkmıştır. İzin olma-dan sondaj çalışması yapmak isteyenşirketin yasadışı işlem yapıyor ol-masına rağmen Vali, jandarmaya yar-

dımcı olmak ve halkasaldırmak için çevikkuvvet halka saldırmakiçin Gerze’ye pilisinideyolladı. Anadolu Gru-bu daha önce de sondajçalışmaları için Ger-ze’ye gelmiş ancak hal-kın direnişi karşısındageri dönmüştü. İkincigelişinde küçük bir köyhalkının önüne binlercejandarma ve polis gü-cüyle çıktı. Şirket, sant-ral inşaatının yapılabilmesi için ge-reken Çevre Etki Değerlendirme(ÇED) raporu almamıştı, şirket raporiçin yerine getirilmesi şart olan 15maddeden birini bile sağlayama-mışlardı. Devlet, Anadolu Grubu’naÇED raporu almadan da Enerji Piya-sası Düzenleme Kurumunca (EPDK)lisans verdi. ÇED raporu olmadanverilen bu lisans nedeniyle Danıştaylisans için yürütmeyi durdurmakararı verdi. Şimdi şirket devlet gü-cüyle genişletilmiş ve yeni bir projeile ÇED raporu almak için sondaj ça-lışması yapmaya çalışıyor. Ama ÇEDraporu almasalar da AKP’nin çeki-düzen verdiği yargı mercileri hukukaaykırı olarak verilen lisansı onayla-yacaklardır.

AKP “ustalık” döneminin marifetleri

Termik santralin kurulacağı böl-gede Roma ve erken Bizans dönemi-ne ait bulguların, büyük bir yerleşimbölgesinin bulunması sebebiyle sü-rekli arkeolojik kazılar yapılmaktadırve SİT alanı ilan edilmesi gerek-mektedir. Termik santralin su çekmeyiöngördüğü deniz kıyısı, balıklarınyumurtlama alanı. Buradan günde460 bin metreküp su alacağı planla-nıyor ve deniz suyunu da ısıtacaklar.Ekolojik dengeyi böylece tamamenbozacaklar. Su yataklarına verdikle-ri zehirli gazlarla da içme suyunu ze-hirleyecekler. Ayrıca aynı bölge çev-

re planında "birinci sınıf tarım ara-zisi" olarak geçmektedir. AKP iktidarıhalkı, tarihi, kültürü ve doğayı hiçe sa-yarak, sağlıklı bir alanda yaşamahaklarını yok ederek, hukuku çiğni-yor.

AKP zenginlerin çıkarını korumakiçin jandarmasını, polisini, çevik kuv-vetini seferber ediyor. AKP yaşamalanlarımızı, kültürel tarihimizi yokediyor, ekmeğimize, toprağımıza, su-yumuza göz koyuyor.

Haksızlığa karşı direnmek, örgüt-lenmek, insanlığın birinci yasasıdır.Direnme hakkı, yaşamımızı korumahakkıdır. Karadeniz bölgesinde ya-şananlar yoksul halkımıza yaşatılan-ların bir kısmıdır. AKP iktidarı, eği-timden sağlık hakkına, direne direnekazandığımız tüm haklarımıza gözdikmiş durumdadır. Elinde tuttuğu şid-deti gayrı meşru bir biçimde halkınüzerinde kullanıyor. Haklarımızı gaspediyor.

AKP iktidarı kanunlara, kendi ya-salarına bile uymuyor. Yargı artık ta-mamen AKP’nin hizmetindedir. Birşekilde direnebilecek yargı kadrola-rını da tasfiye etmiş ve yargıyı halkasaldırının bir aracı olarak kullan-maktadır.

Haklarımızı direnerek ve bedelödeyerek kazandık, bugün haklarımızıkorumanın tek yolu direnmektir. Ger-ze köylülerinin haykırdığı gibi hak-larımızı korumak için “Ölmek Var,Dönmek Yok” edineceğimiz şiar ol-malıdır.

114

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

DİRENE DİRENE KAZANDIK,DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ!

Page 15: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi,İstanbul Adliye Sarayı açıldığı tarihten itibaren avukatlarayönelik dayatma ve saldırılara, her Salı günü adliye’ye top-lu giriş eylemi yaparak cevap verecek.

Avukatların, sahip olduğu hakları talep ettikleri ve hu-kuka aykırı uygulamaları kabul etmedikleri için saldırıyauğrayıp, darp edildiklerini, önlerine özel güvenlik barik-atları kurulduğunu belirten ÇHD, 13 Eylül tarihli yaptığı

açıklamada, avukatı adliye'ye sokmayan anlayışın, ad-liye’yi; çevik kuvvete, özel güvenliğe teslim ettiğini if-ade etti.

13 Eylül günü İstanbul adliye Sarayı’nda yaşanandayatmaların avukatlara yönelik kapsamlı saldırının birparçası olduğunun vurgulandığı açıklamada, “Avukatlarbu dayatmaları kabul etmediler, etmeyecekler. Bugünekadar yapılan eylemleri sürdüreceğiz. Bundan sonra hersalı günü saat 13.00’te adliye'nin B Kapısı'nda basın açı-klaması yapacak, ardından adliyeye toplu giriş yapaca-ğız. Bu süre içerisinde de adliyelere girerken kimliğimi-zi göstermek dışında hiçbir uygulama ve dayatmayı ka-bul etmeyeceğiz.” denildi.

İstanbul Adliyesi’ndeAvukatlara Saldırı

ÇHD, Adli̇ye’ye TopluGi̇ri̇ş Eylemi̇ni̇ Başlatıyor

Çağdaş Hukukçular Derneği(ÇHD) İstanbul Şubesi, yeni açılanÇağlayan'daki İstanbul Adalet Sara-yı'nda avukatlara yönelik uygulananbaskılarla ilgili olarak 12 Eylül günübasın açıklaması düzenledi.

ÇHD İstanbul Şubesi üyesi 60’ayakın avukat, 12 Eylül günü saat13.00’te İstanbul Adalet Sarayı önün-de toplanarak, bina girişinde yapılanüst aramasını protesto ettiler. “SuYok, Fotokopi Yok, Arama TerörüVar, Avukatlara Yönelik BaskılaraSon, ÇHD İstanbul Şubesi” yazılıpankartın açıldığı eylemde, basınaçıklamasını ÇHD İstanbul ŞubeBaşkanı Taylan Tanay yaptı.

Tanay, 6 Eylül’de yaptıkları ey-lemde güvenlik görevlilerinin kendile-rine saldırdığını belirterek şöyle dedi:“Güvenlik görevlilerinin isimlerini is-tememize rağmen, biri dışında diğer-lerinin isimlerini vermediler. Görevi kö-tüye kullanma durumu söz konusudur.Arkadaşlarımıza hakaret edildi, saldı-rıldı. Biz bunların takipçisi olacağız. Ad-liyeler bizimdir. Adliyeleri ne çevikpolislerine, ne de özel güvenlik görev-lilerine terk etmeyeceğiz. Bu alanlar, bi-zim çalışma alanlarımızdır. Avukatlar,‘Avrupa'nın en büyük Adliyesi’ne kim-lik kartını gösterip, üstü aranmadan gi-remiyor. Girmek istediklerinde de sal-dırıya maruz kalıyor. Yasa dışı uygu-lamalara boyun eğmeyeceğiz. Avukat-lık mesleğine yapılan hiçbir saldırıyaduyarsız kalmayacağız. Adliyeler bi-zimdir, bizimle özgürleşecek.”

Güvenlik görevlileri hakkındasavcılığa suç duyurusunda buluna-

caklarını belirten Tanay, avukatlarakarşı yapılan “yasadışı arama” uy-gulaması sona erinceye kadar da ey-lemleri sürdüreceklerini ifade etti.

Daha sonra avukatlar, toplu şekildeadliye’ye giriş yaptılar. Bu sıradaözel güvenlik görevlileri ile polisleravukatlara saldırdı.

Avukatların toplu şekilde adliye’yegirmesinin hemen ardından çevik kuv-vet polisleri de içeri girdi. Çevik pol-islerinin üzerine yürüyen avukatlar,“Polis Adliye’den Defol”, “AdliyelerBizimdir Bizimle Özgürleşecek” slo-ganlarını attılar. Bunun üzerine pol-isleri adliye’den çıkarttılar.

ÇHD İstanbul Şubesi üyesi 85avukat, 13 Eylül günü de İstanbul Ad-liye Sarayı önünde basın açıklamasıyaptılar. ÇHD’li avukatlar, adliyegirişlerinde yaşadıkları saldırıları pro-testo etmek için 13 Eylül günü saat13.00’te adliye önünde toplandılar.

Adliye önünde yapılan basın açık-lamasında, ÇHD’li avukatlar adınaAv. Taylan Tanay konuştu. İstanbul Ad-liyesi’nin, açıldığı tarihten itibarenavukatlara yönelik dayatmaların ve sal-dırların merkezi haline geldiğini belirtti.

AKP iktidarının, 12 Eylül cunta-sının devamcısı olduğunu vurgulayanTanay, “Sorunun çözümü; daha faz-la avukat hakkında tutanak tutmak,daha fazla avukatı darp etmek, dahafazla polis ve özel güvenlik istihdametmekle değil, ancak hukuka aykırı buhaksız saldırılara bir an önce son ver-mekle mümkündür.” dedi.

ÇHD’li avukatlar, basın açıklamasıyaptıktan sonra toplu şekilde adliye’ye

giriş yaptılar. Adliye girişinde karşı-larına özel güvenlikler çıktı. Avukat-ları içeri almamak için adliye’deki tümözel güvenlikleri giriş kapısına bari-kat yapan AKP hükümetinin uşakla-rı, avukatların içeriye girmesine en-gel olamadılar.

Avukatlar, özel güvenlikçilerin kur-dukları barikata yüklenerek, zorla ba-rikatı açtırdılar. Ve hak arama müca-delesinin sadece mahkeme salonlarındadeğil, barikatlarda da verildiğininonurlu bir örneğini verdiler. Eylemde,“Adalet İçeri Güvenlik Dışarı”, “Bas-kılar Bizi Yıldıramaz”, “Direne Dire-ne Kazanacağız” sloganları atıldı.

Adliye Sarayı’nda avukatlarınihtiyaçları da engelleniyor

Avukatların üzerinin aranması uy-gulamasının yanında, Adliye Sara-yı’nda, Baro odalarına su konulması vefotokopi çekilmesi de yasaklandı. Ya-saklanma gerekçesi ise, “Bu işlerin gö-rülmesini ihaleyle alan kişilerin ticarimenfaatlerinin zarar göreceği” oldu.

Yerleşim planında avukatlara tah-sis edilen otopark alanı ise Başsavcı-lık tarafından “yer sıkıntısı olduğu”gerekçesiyle gasp edildi.

5 bin kişinin çalıştığı ve günde 70bin kişinin giriş yaptığı Adliye Sara-yı’nın elektrik tesisatı da tamamlanmışdeğil. Elektrik kabloları açıkta duruyor.

Adliye Sarayı hizmete açılmadanönce de, garaj giriş yüksekliğinindüşük olduğu belirlenmiş, bunun üze-rine garaj girişi yeniden yapılmıştı...

18 Eylül2011

Yürüyüş

Sayı: 286

115

Page 16: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Bütün değerlerini emperyalizme ve oligarşiye karşıverilen savaşa sunan, öfkesini, şiddetini, isyancılığını, yi-ğitliğini bu savaştan esirgemeyen insanın niteliği sava-şın yönünü de belirler...

Her aşamadan güçlenerek çıkmanın, durdurulama-manın, baş eğmemenin tek yolu budur.

Bürokratlık, militanlığı öldüren bir hastalıktır.

Emperyalizme ve oligarşiye karşı mücadelede iktidarakafa tutan, statülerini sarsan devrimci hareket, güçlü ge-lenekler yaratarak yoluna devam ediyor.

Şehitlerimizin kan-larıyla, canlarıyla, diş-lerini tırnağına takarakyaptığı savaş çağrısı-nın cevap bulması, herşeyden önce savaşçı,militan bir ruhu ve bi-linci gerekli kılıyor.

Böyle bir savaş, ih-tiyaç duyduğu insan ti-pinin özelliklerini de ortaya çıkartıyor.

Savaşmak için disiplinden yaratıcılığa, bürokratizm-le mücadeleden üretkenliğe, sıradan insanlar olmamak-tan savaşı her hücresinde hissetmeye, programlı çalış-maktan olmazları elinin tersiyle itmeye kadar pek çok fak-tör bu militan ruhun temellerini atıyor.

Oligarşinin bütün hesaplarını devrimci iradenin bi-çimlendirdiği savaşçı bir kişilik üzerinde yoğunlaştırmasıda bu yüzden... Saldırganlığı, yalanları, katliamları, ka-ralamaları bu yüzdendir.

Bürokratlığı nasıl yeneriz?

Militan bir ruh ve savaşma coşkusu ile, yani dinamikbir devrimci olmakla. Siyasi olarak da, fiziki olarak dadinamik olmak zorundayız.

Dinamik insan nasıl olur?

Disiplinli,

inançlı,

devrimci saflıkla çalışan,

kendini mücadeleye sunma ruhuyla donatmış,

fedakarlıkta sınır tanımayan,

ideolojisini sindirmiş,

militan bir kişiliği karakterinin köşe taşlarına koymuşbir anlayışı ifade ediyor.

İstediğimiz kadar bilgili, becerikli ve hırslı olalım, sü-recin temel özelliklerinin bağlı olduğu sorunları aşmak

için yeterli müdahalelerde bulunamıyor ve bunun önün-de engel olan içimizdeki düşmanı yenmekte başarılı ola-mıyorsak, ne siyası niteliklerimizin gelişkinliğinden, nemilitan bir ruhtan, ne de dinamizmden söz edebiliriz.

Böyle bir durum, olsa olsa hantallığa ve ayak diremeyeyol açar. Bu ise çürümeyi, o da eninde sonunda yok olu-şu beraberinde getirir.

Devrimciliğin özünde savaşçılık, baş eğmezlik, dü-zenin hiçbir statükosunu kabullenmemek vardır.

Bir savaşta başarı, ancak bu özelliklerin geliştiril-mesiyle kazanılabilir. Bunu ise tek tek bireyler olarak ken-di yaşamımızda içselleştirdiğimiz, yani devrimi önce ken-dimizde yaptığımız oranda sağlayabiliriz. Devrim ancakkendi yaşamımızı düzenin statülerine ve çarpıklıklarınayer vermeyecek tarzda devrimcileştirebildiğimiz ölçüdebize yakındır.

Bürokratizmin enyıkıcı sonuçlarındanbirisi örgüt insanıolamamaktır.

Bu yanıyla bü-rokratizm, pratikteen isabetli kararlarıdeğersiz kılmaklakalmaz, devrimci ça-lışmayı en tayin edi-

ci zamanlarda bile felce uğratabilir.

Devrimci ilke ve değerleri, gelenekleri, örgüt anlayışını,devrimci hareketin karakterini, savaşçılığını örgütleyipdaha ileriye götürmek için gerekli çaba ve çalışmayı gös-termemek, aslında bürokratizmin yaşamımıza düşürdü-ğü gölgelerdir.

Mücadelenin önümüze koyduğu sorunlar üzerinde kafayormadan, bu sorunları aşmak için ısrarlı ve inatçı ol-madan savaş gerçeğini, coşkusunu, heyecanını hissetmekolanaksızdır.

Böyle bir bekleyiş ya da ruh hali, özünde bürokra-tizmden başka bir şey değildir. Çünkü bürokratizmin dev-rime ve devrimci mücadeleye zararları sadece sözlük an-lamıyla sınırlı olmadığı gibi, sadece atalet ve hantallık de-mek de değildir.

Bürokratizm dinamizmi ve savaşçı ruhu yok etmedir,kendini sınırlamadır; savaşın gerçeklerine gözünü kapamave duyarsızlıktır, savaşın heyecanını duymamaktır.

Enerjiyi, kendini sunmayı sınırlamaktır, bireyciliktir,kendini dayatmadır, kendi küçük dünyasında oyalanıp dur-madır.

Bütün bunlar ise, çürümenin ta kendisidir... Bu çü-rümeyi durdurmanın, yol açtığı yaraları sarmanın panzehiriise militan bir kişiliktir.

Bürokratlık, binbir kılığa girebilen bir hastalıktır.

Bürokratizmin yol açtığı sonuçları bugün hepimiz ya-şamın pek çok yerinde, yaşantımızın pek çok anında gö-

BÜROKRATLIK MİLİTANLIĞI ÖLDÜRÜR. ÇÖZÜM SAVAŞMAKTIR,

SAVAŞAN KAZANIR!

116

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

ÖğretmenimizÖğretmenimiz

Page 17: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

rebiliriz. Bürokratizmin en yakıcı sonuçlarından biri, ör-güt insanı olamamaktır.

Bürokratlar; devrimci ilke ve değerleri, gelenekleri,örgüt anlayışını, devrimci hareketin karakterini, savaş-çılığını örgütleyip daha ileriye götürmek için gerekli çabave çalışmayı göstermez.

Oysa bizim kanla yazılan tarihimiz savaşçı bir ruhuneseridir. Hantal, bürokrat bir ruhun değil.

Düşmanın haksız savaş gücü karşısında, inanmış vekendini savaşçı bir ruhla donatmış devrimci irade, her çar-pışma alanında bu gücü silip süpürmede de ustalaşmak-tadır. En zor koşullarda bile, düşmanı çaresiz bırakan ge-lenekten geliyoruz.

Bir işin zamanında, yerinde, olması gerektiği gibi ya-pılmayışından tutalım, mekanikliğin kısır döngüsüne, ken-dini ve devrimci çalışmayı belirli saatler içine hapsetmeye,günün her anını devrimci görev ve sorumlulukla doldu-ramamaya, buyrukçuluğa, devrimin hem yöneticisi hemişçisi olamamaya, işleri kendine ve kurduğu statülere göreayarlamaya, yapılan bir işi şu veya bu nedenle aksatmaya,üretken ve verimli olamamaya, devrimci hareketin genelinioluşturan birim ve alanların sorunlarını kendi sorunlarıgibi hissetmemeye, "gözlerimi kaparım vazifemi yapa-rım" anlayışına, konforcu eğilimlerin ve düzen bağları-nın giderek gelişmesine kadar pek çok sorun bürokra-tizmin sevdiği sonuçlar arasında sayılabilir. Tabi bizi iç-ten içe kemirmesi de... Bu ise giderek kişinin kendini dev-rimci hareketten ve hatta devrimden soyutlamasına ka-dar götürür. Şüphesiz bu örnekler, bürokratizmin nedenolduğu sonuçlar daha da ayrıntılandırılıp sıralanabilir.

Her birimiz kendi bulunduğumuz alan ya da birimdebunun farklı yansımalarını görebiliriz. Ancak farklı ol-mayan, her yerde olan bir özellik vardır ki, o da savaş ger-çeğinden kopuştur. Savaş kararlılığındaki yozlaşmadır.Eski dünyanın değil, yeni insanın kapı dışarı edilmesi-dir. Eskinin alışkanlıklarına karşı cesaretle savaşmayıp,geleceğin, yeni insanın kültürünü yaratamamaktır.

Sorun mevcut statükoları yıkmak, hatta bunun da öte-sinde düzeni değiştirerek yerine başka bir düzen koy-maksa, bu her şeyden önce bürokratizmi yenmekle olur.Bu gelenek her koşulda yenilmez bir güç olmayı, iç vedış düşmanın kuşatmasını yarmayı, cüretiyle, savaşma ka-rarlılığıyla, direngenliğiyle, yiğitliğiyle kazandı. Her ku-şatmada zorbalara kurşun esirgememe geleneğini de, her

statüyü yenisiyle değiştirme kararlılığını da, düşmanın dar-belerine tereddütsüz cevap verme yeteneğini de, son ne-fesinde bile inancını kanıyla duvarlara yazabilme özve-risini de böyle kazanabildik. Gelenekleri, yasaları insanlaryaratıyor.

Mücadele geleneklerimiz, yasalarımız zindanlardanişkencehanelere, kuşatmalardan her koşulda direnmeyekadar, düşmana baş eğmeyen insanlarımızın ürünüdür.Düşmanla yapılan göğüs göğüse çarpışmalardan ölümüyenerek çıkan insanlarımız, inançların nasıl savunulacağınıöğrettiler. Yüz yüze çarpışmalarda yüzlerce katilin san-dık sandık harcadığı mermilere, attığı bombalara diren-menin, inancı bayrak bayrak dalgalandırmanın onuruy-la yolumuza devam edebilmenin kaynağı savaşma ka-rarlılığımızdır; savaşçı karakterimizdir. Eşine ender rast-lanır yiğitliklerle düşmanla çarpışarak devrim yolunda iler-lememizi buna borçluyuz. Savaşarak yaratıyor ve üreti-yoruz. Dövüşürken düşenlerimiz ellerindeki bayrakları,dillerindeki sloganları arkalarından gelenlere teslimederken, bürokratizmi, hantallığımızı, ataletimizi yene-bileceğimiz konusunda tereddüt etmediler. O halde on-ların yüzünü kara çıkarmamak zorundayız.

Bugün kişiliğimizde direnişçilik böylesine güçlü bir ge-lenek, savaşçılık böylesine karakter haline geldiyse, bu-nun kaynağı militan bir ruhtadır. Tarih, bu geleneğin, buruhun başarıyla taşınamadığı durumlarda, bunun neden ol-duğu olumsuz örneklerle doludur. Bunları yaşamamak ise,kararlı bir tutumu, devrimci ilke ve değerlerle, devrimciyöntemlerle birleştirerek bürokratizmin neden olduğuhastalıkların üzerine radikal bir tarzda gitmekle olacaktır.

Aslında bürokratizmin nedenlerini aramak için çok de-rin teorik tahlillere, ideolojik saptamalara da ihtiyaç yok...Sorun, devrimci ideolojinin benimsenmesi ve yaşamın heranında inanarak, kararlı biçimde hayata geçirilmesi so-runudur. Sorun, yaşamı devrimcileştirip devrimcileşti-rememe sorunudur. Sorun, savaşçı bir karakter, militanbir ruh kazanıp kazanamama sorunudur. Sorun, gele-neklerimizi, değerlerimizi, şehitlerimizin mirasını savunupsavunamama sorunudur. Sorun, kendimizi aşıp aşama-ma sorunudur. Sorun, bunu ne kadar istediğimizdedir.Oysa istedikten ve inandıktan sonra, bunların hiçbiri yada sıralanabilecek diğer benzerleri sorun değildir. Yeterki, isteyelim; yeter ki, savaşalım...

Ankara’nın Çankaya ilçesinde faaliyet yürüten Çan-kaya Kültür Derneği, mahalle halkı ile birlikte 7 yıldır yü-rüttüğü imza kampayaları sonucunda belediye tarafındanyenilenen, halk ozanı Mahsuni Şerif'in adını taşıyan park-

ta film gösterimi düzenledi. Film gösteriminin, Mahsu-ni Şerif Parkı’nda yapılması bu nedenle daha bir anlam-lıydı.

Parkta, 10 Eylül Cumartesi günü yapılan gösterimde,Yılmaz Güney'in yozlaşmayı anlatan “Arkadaş” filmi iz-lendi. Filmi 45 kişi izledi. Çankaya Kültür Derneği, filmgösterimlerinin her hafta cumartesi günleri saat 19.30’dadevam edeceğini duyurdu.

18 Eylül2011

117

Yürüyüş

Sayı: 286

Mahsuni Şerif Parkı’ndaFilm Gösterimi Düzenlendi

Page 18: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Geçen hafta sonu Haliç KongreMerkezi’nde Çalışma ve Sosyal Gü-venlik Bakanlığı’nın ev sahipliğindeUluslararası Çalışma Örgütü (ILO)ve Uluslararası Sosyal Güvenlik Ku-ruluşları Birliği (ISSA) işbirliğiyle19. Dünya İş Sağlığı ve GüvenliğiKongresi yapıldı.

Kongreye Başbakan Erdoğan da ka-tıldı ve bir açılış konuşması yaptı.

Kongre başlı başına bir riyakarlıkörneğiydi. İş kazalarının, iş güvenli-ğinin, iş sağlığının gasp edilmesindensorumlu olan iktidar böyle bir kongredüzenlenmesinin içinde yer alıyor. Buolacak bir şey mi? Ama oluyor.

Ancak daha büyük bir riyakarlık Er-doğan’ın konuştuklarıdır. Alıntılaruzun olacak ancak bu riyakarlığı ser-gilemek için Erdoğan’ın sözlerini ak-tarmak istiyoruz.

Son yıllarda, dünya ekonomisininüzerinde kara bulutlar dolaştığı bir dö-nemden geçildiğini söyleyen Erdo-ğan şöyle devam ediyor: "Bu krizinarka planını incelediğimizde, krizinekonomik nedenleri kadar siyasi ve ah-laki boyutunu da nazara, dikkate al-mamız gerek. Krizin altyapısında sonugelmeyen bir tüketim ve kazanma hır-sı, israf kültürü, devletlerin halkla-rından bilgi saklaması gibi gayri ah-laki tutum ve davranışların olduğunuda kabul etmek gerekir. Dünya eko-nomisinde yaşanan bu olumsuz geliş-meler, kapitalizmin geçmişini sorgu-lamak açısından da önemli bir fırsat

oluşturdu. Bizim kültürümüzde insançok değerlidir, kutsal bir varlıktır.Ancak bu kutsallık hiçbir ayrım yap-maksızın tüm insanlara şamildir. 'Bü-tün insanlar eşittir, ancak bazılarıdaha eşittir' gibi yaklaşımın bizim lü-gatımızda hiçbir yeri yoktur."

Erdoğan’ı dinleyen peygamber ko-nuşuyor sanar. Kongrede herkese üst-ten ahlak dersi veriyor.

İslamcıların genel riyakarlığı: Ka-pitalist sistemden beslenirler, sistem-den güç alırlar. Onun tüm nimetleinikullanırlar. Hiçbir şeylerine karşı çık-mazlar. Ama kapitalizme “karşıymış”gibi eleştirirler. Sadece sömürünün‘merhametli’ olmasını isterler.

“Bizim kültürümüzde insan çokdeğerlidir” diyene bakın. Bunca zu-lüm, bunca ölüm, bunca katliam, iş-kence nerede yaşanıyor? “Kadın daolsa, çocuk da olsa” deyip Diyarba-kır’da üç yaşındaki çocukları katletti-ren Erdoğan değil mi?

Milyonlarca işsiz bizim ülkemizdeyaşamıyor mu? İşsizlere “Amerika’dada işsiz var, size iş bulmak zorunda de-ğiliz” diyen Erdoğan değil mi?

10 milyonun üzerinde aç, 40 mil-yonun üzerinde yoksul bizim ülke-mizde yaşamıyor mu?

Erdoğan’ın insana verdiği değer: İn-sanlar ona yalvaracak, yakaracak, o sa-daka verip “hayır dualarını” alacak.

“Kutsallık hiç bir ayrım yapmak-sızın tüm insanlara şamil”miş (!)

Ülkemizdeki zenginle yoksul ara-sındaki eşitsizlik, adaletsizlik dünya-da ilk sıralarda yer alıyor. Erdoğan ri-yakarca eşitlikten bahsediyor. Eşit-sizliği, adaletsizliği “beş parmağınbeşi de bir mi?” diyerek meşrulaştıransizin anlayışınız değil mi?

Devam ediyor Erdoğan: Kapitalistsömürüyü mahkum etti; “İnsanı temelalan bir ekonomi” gerekiyormuş. Al-lah allah... Hangi ekonomiymiş o?Nasıl bir şey acaba: Sosyalizm diyecekama diyemiyor. Erbakan Hoca’sının“Adil düzen”ine dönecek anlaşılan.

"Bugün insanın, insanı insanınkurdu olarak gören yaklaşımdan sıy-rılması, insanın dostu ve imkanı ola-rak gören bir zihniyete kavuşması ge-rekiyor. İnsanın önemsenmediği, ya-şamın ve sağlığın ihmal edildiği, temelhak ve hürriyetlerin kolayca yedeğealındığı bir ortamda, huzurdan da, re-fahtan da bahsedilemez. (Erdoğan’ınbaşbakan olduğu ülkemizde haşa, bun-ların hiçbiri yok. Halkın sağlık sorunuyok, iş sorunu yok, eğitim sorunuyok, demokrasi ve özgürlükler sorunuyok... Kime konuşuyor Erdoğan bun-ları? Ülkemizde her şey günlük gülis-tanlık: Erdoğan uçmuş; dünyaya akılveriyor.

Dünya ülkeleri olarak, insanakıymet veren, insanı temel alan, in-sanlar arasında ayrım yapmayan,adaletten asla taviz vermeyen birekonomik sistem inşa etmeliyiz. İş sağ-lığı ve güvenliği ile ilgili konuların ge-lişimini de böyle bir çerçeveden de-ğerlendirmemiz mümkündür.

Batı tarihinde köleliğin kaldırıldı-ğı doğrudur. Ancak emek üzerindekisömürüye hala tam olarak son veril-diğini söylemek mümkün değildir."

“Ücretli kölelik düzeni” diyecekama demiyor. Çünkü o düşüncenin sa-hibine düşmanlar. Hırsızlar! Herşeydeolduğu gibi düşüncede de hırsız bun-lar. Kendilerine özgü bir düşünce üre-temiyorlar. Soldan, sosyalizmden çal-dığı kavramları, düşünceleri kendinegöre değiştirip kullanıyor. “Batı”da kö-lelik düzeni var da ülkemizde yok mu?İnsan bu cümleleri kurarken dönüp bi-raz kendine bakar. AKP, nasıl olsa bur-juva basını, televizyonları susturdu.Aleyhte yazı yazanların sesi de çok faz-la kimseye ulaşmıyor. “Biz ne dersekdoğru odur” diyor. Başka türlü böylepervasızca, riyakarca yalan söyleye-mez.

Dünyada asgari ücretin en düşük ol-duğu ülkelerden birisi bizim ülkemiz-dir. Ki, milyonlarca insan asgari ücre-tin de altında çalıştırılmaktadır. Ör-gütlenmek, sendikalı olmak işten atıl-

Dünya’da 1 günde1 milyon iş kazası oluyor.

1 yılda 2,5 milyon işçikatlediliyor.

Ülkemiz; iş kazalarındadünyada ikinci,Avrupa’da birinci.

Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’nde

AKP Riyakarlığı

118

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

Page 19: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

ma gerekçesi yapılıyor. 160 sene önceişçilerin kazandığı 8 saatlik çalışma sü-resi bizim işçiler için hala hak değil. İş-çiler köle gibi hiçbir kayıt kuyut ol-madan bizim ülkemizde çalıştırıl-maktadır.

Erdoğan devam ediyor:

"Dünyada her gün yaklaşık birmilyon iş kazası yaşanıyor. Dünyaekonomisine, toplam gayrısafi hası-lanın yüzde dördü kadar bir maliyetoluşturuyor. İş kazası ve meslek has-talıkları sonucu her yıl 2.5 milyon in-san, malesef hayatını kaybediyor.Daha fazla insan ise sakat kalıyor."

Peki senin yönettiğin ülkemizdedurum nedir? Kime konuşuyor Erdo-ğan belli değil.

Ama belli olan birşey var. Sizin dü-zeniniz ülkemizde ve tüm dünyada “işkazası” denilerek her yıl 2.5 milyon in-sanı katlediyor. Günde 1 milyon iş ka-zası: Yılda 2.5 MİLYON ÖLÜ...

Erdoğan iş kazalarının dünya eko-nomisine maliyetinin peşinde... Hiçmerak etme, kapitalist tekeller de aynımaliyet hesabını yapıyor.

VE İNSAN HAYATI TEDBİR AL-MAKTAN DAHA UCUZA GELİ-YOR.

Çünkü iş kazalarının ve meslek has-

talıklarının yüzde 98’i, alınan önlem-lerle yüzde yüz önlenebilir kazalardır.Tedbir almak tekeller için daha ucuzolsa almazlar mı?

“Meslek hastalıkları” denilip birkatliamın üstü örtülüyor.

Yüzde yüz ölümle sonuçlanan veyüzde yüz silikozis hastalığına yolaçan kot taşlama işi Avrupa’da yasak.Kot üreten büyük tekeller fabrikaları-nı bizim ülkemizde açıyor. Çünkübizde yasak değil. Kot taşlama yapıl-mazsa “silikozis” diye bir meslek has-talığı olmayacak. Ama bizde “siliko-zis”ten ölmek meslek hastalığı bile de-ğil. Çünkü öyle olunca patronlar bel-li bir tazminat ödemek zorunda. Biz-de “silikozis”den ölmek “kader”densayılıyor. Onların işçi diye bir kayıtlarıda yok. KAYITSIZ İŞÇİ... Kim bununsorumlusu? Dokuz yıldır bu ülkeyi sizyönetiyorsunuz?

Günde 1 milyon iş kazası,yılda 2.5 milyon ölüm

Bizim ülkemizde hiç iş kazaları ol-muyormuş gibi dünyaya akıl veriyorErdoğan.

Ülkemizde bir yılda 79 bin ‘iş ka -za sı oldu. 79 bin iş kazasında 1601 iş -çi katledildi, 2 bin 267 iş çi sa kat kal -

dı. 2 dakikada BİR “iş kazası” yaşa-nıyor

Türkiye, “iş ka za la rı”ve “mes lekhas ta lık la rı”nda Av ru pa'da Bİ RİN -Cİ, dün ya da İKİNCİ sı ra da yer alı -yor!

Siz kime üst perdeden konuşarakakıl veriyorsunuz? Hangi insanlıktan,hengi eşitlikten, hangi özgürlüktenbahsediyorsunuz?

Maden göçükleri sonrasında yap-tığınız açıklamaları unuttuk mu sanı-yorsunuz. Patronlardan önce açıklamayapıp “iş güvenliği konusunda en gü-venlikli işletmeydi” diye açıklamalaryapan AKP’nin bakanlarıdır. Patron hertürlü güvenliği almışsa geriye ne ka-lıyor? Takdir-i İlahi...

Hayır iş kazaları takdir-i ilahi de-ğildir. Bir katliamdı. Ve katilleri de buülkeyi yöneten kişiler olarak doğrudansizlersiniz. AKP iktidarıdır.

Çünkü sizin taktir-i ilahi dediğiniz,tekellerin “iş kazası” dediği katliam-ların yüzde doksansekizi tedbir alın-dığında yüzde yüz önlenebilir kaza-lardır. Bunu biz söylemiyoruz. SizinÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı-nız Faruk Çelik söylüyor.KATİL SİZSİNİZ. AKPİKTİDARIDIR.

Ankara Üniversitesi Dil-Ta-rih Fakültesi’nde her gün belir-lediğimiz programa göre dergi

dağıtımına çıkıyorduk. Derginin yanında ülkemizin em-peryalistlerin ileri bir karakolu olmasına karşı yürüttü-ğümüz “Amerika Defol, Bu Vatan Bizim!” ve öğrencigençliğin en yakıcı sorunu olan paralı eğitime karşı “Pa-rasız Eğitim İstiyoruz, Alacağız!” kampanyasının ça-lışmalarını da yapıyorduk.

Okulda girmediğimiz tek derslikler kalıyordu. Oku-lun ön ve orta bahçelerinde, Dil binasında, kütüphane bi-nasının önünde birçok insanla tanışmış oluyorduk. Her-kes şunu söylüyordu; “Çardağın içinde, önünde bir sürüsolcu var. Hiç kimse gelip bizimle böyle konuşmadı”diyorlardı.

Gerçekten de insanlar solun, sosyalizmin, mücadele-nin ne anlama geldiğini ilk kez bizden öğreniyorlardı.

Bu şekilde tanıştığımız bir arkadaş vardı. Bizi dinli-

yor, sorular soruyor, tartışıyordu. Ama bir türlü dergi al-mıyordu.

Birçok öğrenci böyleydi. Okumayacağı, alsa da evi-ne, yurduna götürüp bir kenarda unutacağı bir dergiyi niyealsınlardı. Aslında insanlara dergiyi dağıtırken asıl mak-sadımızın, gerçekleri halkın gerçeklerini anlatmak ol-duğunu söylüyorduk.

Birçok arkadaşımıza uzun uğraşlar sonunda dergi ve-rebilmiştik.

Bahsettiğim arkadaş da, okulda yaşadığımız bir göz-altı sonrası yanımıza gelerek, hem geçmiş olsun dedi, hemde tüm içtenliği ile durumumuzla ilgilendi. Yüzümüzdeki,gözümüzdeki morluklar, ezikler, yaralar ile öfkeleniyorve faşizmin gerçek yüzünü görüyordu.

Ondan sonra onunla ve yanından ayrılmayan iki ar-kadaşıyla sohbetimizi genişlettik. Yani arkadaşları-mız, dostlarımız oldular. İlk adım Yürüyüş’tü.

YÜRÜYÜŞ HALKA ULAŞMAKTIRHayatın Öğrettikleri

18 Eylül2011

19

Yürüyüş

Sayı: 286

Page 20: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Yeni bir okul dönemi başlıyor. Yozlaşmanın gençliküzerinde yoğunlaştığı günümüzde okula yeni başlayacakya da yeni bir okula gidecek olan çocuklarımız var. Ço-cuklarımızı yeni bir ortama göndereceğiz. Yeni arka-daşlıklar kuracağı bir süreç yaşayacaklar.

Oligarşinin gençlere reva gördüğü gelecek ise uyuş-turucunun, sapkınlıkların, değersizleşmenin, bireycileş-menin, yozlaşmanın olduğu bir gelecek. O gelecek için-de bilimsel düşünen, vatanı için her türlü fedakarlığı ya-pabilecek, çalışkan, üretime katılan bir gençlik yok. Buyüzden çocuklarımızı emanet ettiğimiz devletin, çocuk-larımızı koruyacağını düşünmeyelim.

En basitinden okullarda çocuklarımızın can güvenli-ği bile yoktur. Üzerine lavabo düşüp ölebilir, müdür ta-rafından dövülebilir, camdan düşüp ölebilir, öğretmenintacizine uğrayabilir, çeteler tarafından fuhuşa zorlanabilir...

Can güvenliği dışında, yozlaştırma saldırısından da ko-rumalıyız çocuklarımızı. Bu tehlikelere karşı aileler na-sıl davranacaklar, ne yapacaklar? Okulda sürekli nöbettutamayacağımıza göre, her hareketlerini takip edeme-yeceğimize göre nasıl koruyacağız?

Biz eğittik, öyle şey yapmaz, onlara bakmaz... de-memeliyiz. Çünkü farklı bir ortamdadır çocuklarımız vedüzen onları kirletmek için tüm gücüyle saldırmaktadır.“Bizim zamanımızda böyle şeyler yoktu” denilen çoğuşey, işte düzenin yozlaştırma saldırılarının sonucudur. Yaniyozlaştırma bir gerçekliktir. Onu yok sayarak, ortadan kal-dıramayız. Mücadele etmek zorundayız. Çocuklarımızıbilinçlendirmek zorundayız.

Bunun için devrimcilere güvenmeliyiz. Çocuklarımı-

zı rahatlıkla devrimcilere emanet ede-biliriz. Yozlaşmaya karşı kendi halk kül-türümüze sahip çıkıyor Dev-Genç. Vegençliğin düzene kayıp gitmesini en-gellemek için bir kampanya yürütüyor.

Düzenin alternatifi devrimcilerdir,biziz. Devrimcilik, evet bedeller isteyen bir iştir. Parasızeğitim istemek bile aylarca süren hapislik anlamına gel-mektedir. Ama çocuklarımızın onurlu, namuslu, ahlak-lı, üreten, düşünen, yararlı, halkı için çalışan insanlar ol-masını istiyorsak, devrimcilere emanet etmeliyiz. Ço-cuğumuzu elinden tutup, götürüp güvenle teslim edebi-leceğimiz tek yerdir devrimciler.

Mahallelerimizde görüyoruz devrimcileri, kapımızı ça-lıyorlar, sokak sokak dolaşıp dergimizi satıyorlar, festi-valler düzenliyorlar, halkın birlik ve dayanışma duygu-larını güçlendirmek için çalışıyorlar, hak gasplarınakarşı mücadele ediyorlar, canlarını dahi seve seve veri-yorlar bu uğurda...

Düzenin ise sadece televizyonlarına bile baksak, neyapmaya çalıştığını anlayabiliriz. Bilgilendirici herhan-gi bir program hatırlıyor musunuz? Halkın asıl gündeminintartışılmadığı tartışma programları bile kaldırıldı ya dageç saatlere konuldu. Politika sadece bir avuç burjuva-zinin etrafında dönüp duruyor, halk politikadan tamamenuzak olsun diye uğraşıyorlar.

Düzenin tüm saldırılarına karşı devrimcilerin yanın-da yer almalıyız. Eğer çocuklarımızı gerçekten düşünü-yorsak, seviyorsak, hak arama bilinçlerini yükseltecek dev-rimci faaliyetlere katılmasını desteklemeliyiz.

Çocuklarımızı, sorgusuz sualsiz devletin eline teslimetmemeliyiz. Bu düzende yaşıyoruz, oligarşinin eğitimkurumları dışında alternatif yok ama düşünce sistemininalternatifi var. Düzen kirletir, devrimciler temizler...Devletin polisi uyuşturucu kullanımını bizzat yaygın-laştırır, devrimciler uyuşturucu kullananları cezalandırır,mahalleden kovar.

Bu yüzden çocuklarımızı gönül rahatlığıyla devrim-cilere emanet etmeliyiz. Halkı için mücadele eden genç-ler ancak gururumuz olabilirler, korkmayalım...

Onuru, gururu, namusu için; vatanı, halkı için yaşa-yan evlatlar yetiştirelim.

ÇOCUKLARIMIZIDEVRİMCİLERE

EMANET EDELİM

Hatay Özgürlükler Derneği, Ha-tay’ın Gümüşgöze Beldesi’nde, 10Eylül Cumartesi günü saat 20.00’defilm gösterimi düzenledi. Hazırlık ça-lışmalarına esnafın, gençlerin, ço-cukların, kültür derneğinin ve bele-

diyenin yardım ettiği gösterimde,“Beynelmilel” adlı film izlendi.

Kolektif çalışma ile işlerin dahaçabuk yapıldığı ve yeni ilişkiler ku-rulduğu gözlendi. Her hafta götürü-len Yürüyüş dergisini hiç almayan birkişi bile, bakkalını bırakıp devrim-cilere yardımcı olmak için elinden ge-leni yaptı. Kapitalizm, halkın gele-neklerinin derininde yatan dayanış-ma ruhunu yok edememişti, bu çok

bariz görülüyordu.

Liseli bir genç, “Mahallemiz es-kiden çok sıkıcıydı, ancak bu sene ya-pılan etkinliklerle canlılık kazandı.”dedi. Film bitince devrimcilerin ya-nına gelen gençler, “Önümüzdekihafta film gösterimine devam edecekmisiniz?” diye sordular. Ev kadınla-rı, çocuklar ve gençler büyük bir coş-ku ile evlerine dağıldılar. Etkinliğe 50kişi katıldı.

Bir Film Gösterimi Böyle Örgütlenir

20

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

Page 21: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

18 Eylül2011

221

Yürüyüş

Sayı: 286

Kitabın adı: Gerillanın Barışı ( ElSalvador, Guatemala, Meksika Barışve Ateşkes Süreci)

Kitabın Yazarı: Metin Yeğin

Kitabın Yayınevi: Tarem Yayın-ları

Yazar Metin Yeğin’in GerillanınBarışı isimli kitabı; El Salvador, Gua-temala ve Meksika’da oligarşi ilegerilla güçleri arasındaki barış veateşkes sürecine dahil olan örgütlerinkadro, taraftar ve halkla yaptığı gö-rüşmelerden oluşuyor. Bu yanıyla, ba-rış adına yaşananlara dair birinci el-den bilgiler içeriyor. Demokrasicilikoyununa dahil olmanın barış olup ol-madığını ya da nasıl bir barışolduğu-na ve söz konusu barışın halka ne sağ-ladığına dair somut cevaplar içeriyor.

Söz konusu üç ülkedeki gerilla ha-reketlerinin dahil oldukları barış veateşkes sürecinin ardından geldikle-ri nokta, özetle şöyledir:

El Salvador’daki FMLN (Faro-bunda Marti Ulusal Özgürlük Cephe-si) , 1992 yılında emperyalizm ve oli-garşiyle barış anlaşması yapmış veböylece dahil olduğu demokrasicilikoyunu içinde 2009 yılında parlamen-toda çoğunluğu sağlayarak hükümetkurmuştur. Şu anda El Salvador’daFMLN hükümeti iş başındadır.

Guetemala’daki URNG (Guete-malala Devrimci Uluso Birlik) 1996yılında benzer bir barış anlaşmasıylasilahlarını teslim etmiş ve demokra-sicilik oyununa dahi olmuştur. Aradan

geçen yıllar içinde katıldığı seçimlerdeancak bir kaç tane vekil çıkarabil-miştir. Etkisiz bir muhalefet olarakvarlığını korumaktadır.

Meksika daki EZLN (ZapatistaUlusal Özgürlük Ordusu), 1994’te kal-kıştıkları gerilla mücadelesini kısa sü-rede ateşkesler sürecine çevirerek, ogünden bugüne, eylemi ateşkeslerdenibaret olan bir özgürlük ordusu olarakvarlığını korumaktadır.

Yazar, işte bu üç ülkeye giderek,söz konusu örgütlerin önderlik, kad-ro ve taraftarlarıyla yaptığı görüş-melerin sonuçlarını bu kitabında der-lemiştir. Bu yanıyla, “Gerillanın Ba-rışı” isimli kitap okunmaya ve ders-ler çıkarmaya değer bir çalışma ol-muştur.

1-) Kitapta anlatılanüzerine:

Gerillanın Barışı, Elsalvador, Gua-temala ve Meksika’da gerilla müca-delesi veren örgütlerin 1990’da Sov-yetler Birliği ve Balkanlar’daki kar-şı devrimlerin etkisiyle, ideolojikolarak zayıf, iktidar perspektifindenyoksun ve zafer umudunu yitirmiş ge-rilla mücadelesinin tasfiyesini ve tas-fiye sonrası gelişmeleri anlatıyor.

2-) Barış; asla taraflarınniyetlerine bağlı değildir:

Gerillanın Barışı, iki sınıfın, em-peryalistlerle ezilen halkların aslabarışamayacağını sonuçlarıyla ortayakoyan bir kitap. Barış; asla taraflarınniyetlerine bağlı değildir.

Guatemala’da, 1960 yılından 1996yılına kadar süren gerilla savaşında ço-ğunluğu Maya olan 300 bin kişininkatledildiği bir gerilla savaşı verildi.Guatemala ve El Salvador da barış po-litikaları bu katliamlar üzerine inşaedilmeye çalışıldı.

Guatemala’lı bir genç imzalananbarış için şöyle diyor: “Umarım Tür-kiye’deki barış da birden bir uyuştu-rucu savaşına dönmez ve bizim du-rumumuza benzemezler. Yoksa bu-rada barış filan yok.”

Zapatista Ulusal Özgürlük Ordu-su (EZLN) adına konuşan bir gerillareformist barış politikalarını Che’ninşu sözüne dayandırıyor: “Barış için enufak bir şans varsa ve siz bunu uy-gulamıyorsanız canisiniz ama barışiçin hiç bir şans yoksa ve siz hala si-lahlı mücadele etmiyorsanız siz yenecanisiniz.”

Burjuvazi ile barış mümkün ise ne-den savaşılsın?

3-) Gerillanın barışıasimilasyonu kabuletmektir:

Bolivya’da “barış” anlaşmasın-dan sonra İndian (Maya) halkındaneski gerilla, İndianların elde ettikle-ri hakları üzerine şöyle diyor. “Bir tel-evizyon var. Adı Maya TV: Bir pat-ron işletiyor ve sürekli Meksika dizi-lerinden başka bir şey yok. Şu andaİspanyolca zaten. Bir de parlamentoda dalgalanan bayrak görürsün.Maya bayrağı olarak çektiler oraya.Barış anlaşmasından sonra çekildi.İyi, güzel de öyle bir bayrak yok ki.Yani Mayaların hiçbir zaman bay-rakları olmadı ki. Uydurma bayrak,uydurma barış. Onu çektiler göğe, ge-ride Maya filan kalmadı.”

Bu örneği okuyunca TRT ŞEŞgeliyor akla. Oligarşi Kürtçe bir tel-evizyon kuruyorsa eğer, asla Kürt hal-kına hizmet etmeyecektir. Şimdi de-ğilse de yarın Kürt halkını yozlaştır-manın, asimilasyonun aracı olacaktır.

Bir gerilla şöyle anlatıyor barışı-nı: “Devlet sektörü açısından barışgayet iyi. Gerilla bitiyor. Silahlı mü-cadele yok, bu iyi. Fakat bizim açı-

300 Bin Ölüye Karşılık 2 Milletvekili KazandılarŞimdi Bunun Adı Barış mı?Bu kitabı okuyun, okutun!Adı: Gerillanın Barışı...

Page 22: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

mızdan kazanım çok sınırlı.” (Say-fa 46) Daha doğrusu sınırlıda bir ka-zanım yoktur.

4-) Gerillanın barışı,açlığın, yoksulluğunsömürünün artmasıdır:

Kürt milliyetçileri yıllardır sava-şa değil, eğitime bütçe, sağlığa bütçevb propaganda yaptılar. İşte şu kadarmilyar dolar savaşa harcanmasaydıülke daha çok kalkınırdı gibi propa-gandalar yaptılar. Bu tür değerlen-dirmeler emperyalizmi ve işbirlikçi-lerini tanımamaktır. Guatemala bununörneğidir. URNG’nin uluslararası se-kreteri Luis Antonio barışı şöyle yo-rumluyor: “Bizim oligarşi tarafındayer alan, sağ politik guruplar barışanlaşmasında verdikleri sözlerin çokufak parçasını tuttular. Bu tabii ki ül-kenin birçok yerinde gerçekte dahaçok yoksulluk, hükümetin şiddetekarşı çaresizliği ile daha çok şiddetdemek oldu. Aynı zamanda barış an-laşmasından sonra uyuşturucu tica-reti çok daha fazla arttı.” (syf. 77)

Guatemalalı bir köylü kendisi içinbarışın ne ifade ettiğini şöle anlatıyor:“Barış... Savaşla birlikte yaşamıyoruzama açlıkla birlikte yaşıyoruz. Barışgeldi ama açlıkla birlikte. Köylüler için,yoksullar için imzalandı. Ama benceGuatemala’da barış yok, bence bir ba-rış var ama açlıkla birlikte.”

(...)

“Barış anlaşması imzalandığındadendiki; artık barış var. Ama şu andadaha fazla ölü var. Sürekli birileri ölü-yor. Her istasyondabirileri ölüyor. ...Haklarımız filan yok. Haklar sadece ki-tapta. Dolayısıyla hiçbir şey yok. Ger-çek olan bu.” (Syf: 156-157)

5-) Gerillanın barışı,gerilla için yıkımdır:

“Dağıtılan kısıtlı ve işe yaramaztoprak, yetersiz teknik bilgi ve zatenişe yabancı olan eski savaşçı için biryıkım oldu.”

Gerilla devrim için savaşır. Dev-rimden sonra sömürüsüz bir toplumuinşa etmektir onunu birinci görevi.

Ama barış politikalarıyla adeta düze-nin üzerine bir yüktür. Onun düzeneayak uydurması için iyileştirme çaba-larına girişilir. Silah bırakan gerillanındüzene ayak uydurması için çalışılır.Bu gerillayı öldürmek değil de nedir?

6-) Gerillanın barışıumudun tüketilmesidir:

“Biz gerillada bir değişim için,devrim için mücadele ediyorduk. Nevarsa hepimiz içindi. Şimdi kapitalistsistem içindeyiz. Zenginler daha zen-gin, Yoksullar daha yoksul, çok kötü,hiçbir şeyleri yok.”

Bir başka gerilla; “Elimiz kolumuzbağlı. Zenginler ekonomiyi kontrolediyor. Ordu değişimi kontrol ediyorve dolayısıyla hiçbir şey değişmiyor.Yani Guatemala’nın değişimi diye birşey yok.” (Syf. 143)

Bir başkası ise, 12-13 yıldan son-ra barış ile ne değişti sorusuna şu ce-vabı veriyor: “Her şey, her şey değişti.Şimdi hiç bir şeyi karşılaştıramayız ogünlerle. Biz o zaman gücü almayaçalışıyorduk. Ülkeyi değiştirmeye,eşitliği yaratmaya, şimdi çalındı bu.”

7-) Barış halkınmücadelesinintasfiyesidir:

El Salvador da “barıştan” sonra birgenç anlatıyor: “Daha iyi bir El Sal-vadora ulaşmak için ama şu anda hiçde barış yok. O zamanlar bir müca-dele vardı, bu mücadele kapitalist sis-teme karşıydı. Yani yoksulların birmücadelesi vardı. Şimdi yoksullukhala var ama yoksulların böyle birmücadelesi yok.”

“Barış bir ayakkabı almaya yet-miyor”.

Yazar, Guatemala’da yaşlı birköylüye soruyor:

- Sizin toprağınız var mı?

“Yok, hiçbir şeyimiz yok... Evimde yok...

- Barış imzasından sonra toprakreformu oldu mu?

“- Çok çok önce, ama patronlarhiçbir zaman buna müsade etmezler.Ben her zaman hiç bir şeyim olmadanyaşadım.”

- Ne farklı barış imzasındanönceki ile şimdiki zaman arasında?

“- Önceden hepimiz herkes için,bütün ülke için mücadele ediyorduk.Daha iyi olsun diye, şimdi bir şeyyok... Şu anda çok fazla şiddet var. Birsürü kadın, bir sürü erkek bununkurbanı oluyor... Çünkü... çünkü ba-rış için bir mücadele yok ondan”(Syf:191)

Yani barış denilen şey; halkın sö-mürü karşısında susmasının faşistdiktatörlük tarafından katletmemekleödüllendirilmesidir.

8-) Gerillanın barışısömürünün sorunsuzsürmesidir:

Barış denilen şey tekellerin dahaiyi sömürmesidir. Eski bir gerillaşöyle anlatıyor barışı: “Şimdi bakalımbarış anlaşmasını yapan kim? ... Ne-den barış anlaşması yaptı? Çünkü bü-tün büyük şirketler barış istiyordu.Şimdi ortaya çıkan durum da zaten sa-vaşın sona ermesinin ortaya çıkardı-ğı bir durumdur.”

Barışla halkın sömürüye karşımücadelesi tasfiye edilmiştir. Sömü-rü artık engelsiz sürmektedir. Çünkübarış denilen şey sömürüye hiç do-kunmamıştır. Barışla sömürü düzeninvarlığı kabul edilmiş ve sömürü dahada pervasızlaşmıştır. Onun için açlık,yoksulluk, yozlaşma her şey halkınaleyhine gelişmiştir.

9-) Barış, sınıflarıreddetmektir:

Zapatistalar da öyle yapıyor. On-

222

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

Page 23: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

lara göre sınıflar yok. Emperyalizminyerine neoliberalizmi koyuyor, ezilenhalkların yerine ise sivil toplumu.

Açık olan şu ki, faşizmi, iş-birlikçi oligarşiyi yıkmadan bırakılansilahlar, kaçınılmaz olarak bir biçim-de kendini vuran silahlara dönüşe-cektir. Bunun, kontra saldırılarıyla yada başka biçimlerde olması, sürece,koşullara bağlıdır sadece. Böyle bir ül-kede silah bırakmak, oligarşik siste-min meşruluğunu kabul etmektir,onun insafına sığınmaktır. Ki, ezilen,sömürülen, hakları, özgürlükleri yokedilen bir halk için bunun anlamı,ölüm demektir.

Oligarşik sistem isterse bu tür ba-rış anlaşmalarında çeşitli siyasal ta-vizler vermiş olsun, bunun hiçbirönemi yoktur. Silahlı gücü elindetuttuğu, oligarşik yapıyı koruduğu

sürece, muhalif güçlerin önüne engelolarak çıkmasına, halkın gerçek an-lamda haklarına, özgürlüklerine ve ül-kenin bağımsızlığına kavuşmasınaasla tahammül etmeyecektir.

Dünyanın hemen her yerinde ge-rilla hareketlerinin düşmanlarıyla pa-zarlık masasına oturduklarında ondanistedikleri, birbirine benzer şeylerdir.

Bir, rejim içinde ordunun rolününsınırlanmasını isterler. Hiçbir yerdebaşarılı olamamışlardır. Ordu daimaiktidarı elinde tutan esas güç olarakkalmıştır.

İki, eski kontraların, ölüm muha-fızlarının yargılanmasını isterler. Bir-kaç göstermelik yargılama dışındabunda da başarılı olamamışlardır.

Üç, demokratik açılımların ger-çekleştirilmesini, varsa, azınlıklara

ulusal haklarının verilmesini isterler.Hiçbir yerde başarılı olamamışlardır.

Dört, barıştan sonra gerillaya işbulunmasını talep ederler. Belki de butalepte başarılı oldukları tek ülke ElSalvador’dur; eski gerillalar düzeninyeni bekçileri olmuş, polis olarakgörevlendirilmişlerdir.

Sonuç olarak; gerillanın ba-rışı, barış değildir.

Ortada bir barış yoktur. Barış adıaltında halkın açlığa, yoksulluğa, sö-mürüye karşı mücadelesinin tasfiyeedilmesi vardır. Açlık yoksulluk ol-duğu gibi devam etmektedir. Ölümmü? Uyuşturucudan, fuhuştan, çete-lerden dolayı savaş zamanındakindendaha fazla insan ölmektedir. Halkiçin barış yok.

223

Büyük bir insanlık dramı. Somali’de yaşanan bu du-rumu ve benzeri konuları böyle değerlendiriyor burjuvabasın. Yoksul, aç, evsiz, işsiz... olmak onlara göre sade-ce bir dram! Dram ise, acıklı olayları tanımlamada kul-lanılan bir kelime.

Nerede halkın yaşadığı bir sorun varsa, insanlıkdramı oluyor. Sanki yaşananlar kadermiş gibi, sanki em-peryalist ülke halkları obez olurken, ezilen dünya halk-larının açlıktan ölmesi adaletmiş gibi...

Karşısına geçip, üzülerek(!) izlerseniz, o bir dramdır,evet. Emperyalistlere bir oyun gibi gelebilir. Ama mily-onlarca insanın yaşamak zorunda bırakıldığı şartlar,emperyalizmin yarattığı sistemin kendisidir.

Ne Somali’de ne de ülkemizde yaşanan yoksulluk,yoksulluktan kaynaklı ölümler bir dram değildir. Kim-se film çevirmiyor, oyun oynamıyor. Dram dedikleri buülkenin gerçekliği. Yaşananlar gerçek. Görülüyor, duyu-luyor ve yaşanıyor.

Daha iyi bir hayat sürme kavgası vermek için ölümügöze alan göçmenlerin yolculuk boyunca çektikleri çile,dram değildir.

Haber kanallarında sık sık duyarız; “Büyük bir insanlıkdramı” diye. Bir kesim açlıktan ölürken; bir kesim de pa-rayı nereye harcayacağının derdine düşüyor. Bir yerde kat-liamlar yaşanırken, bir yerde de eğlence adı altında do-yumsuzluk yaşanıyor.

Bu tablonun yaratılmasına sebep olanlar, yine bunlarısöyleyenlerdir. Bu çelişkiyi yaratan sizsiniz işte, sizin sis-teminiz.

Neden halklar bu durumda? Neden Somali’de açlık-tan ölüyor insanlar? Neden Afrika kuraklıkla mücadeleetmek zorunda?..

Bu ve benzeri soruları sormayalım, hak ve adalet içinmücadele etmeyelim diye acınası durumlar haline geti-riyorlar olayları. Bizim hissetmemiz gereken duyguacımak değil, öfke duymaktır. Emperyalizme ve işbirlikçisioligarşiye karşı öfke duyuyoruz. Bu öfkemizi törpüle-melerine izin vermeyeceğiz.

Nerede büyük insanlık dramı yaşanıyorsa, onunaslında emperyalizmin yarattığı bir tablo olduğunu bi-leceğiz. Ve acımak yerine öfkeleneceğiz... Kanıksa-mayacak, hesap soracağız.

“BÜYÜK BİR İNSANLIK DRAMI”

SavaşanKelimeler

Page 24: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

224

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

Oligarşi içi iktidar kavgasında tu-tuklanan Silivri’deki paşaların ailele-ri AKP iktidarının adaletsizliklerini, hu-kuksuzluğunu ve hapishanede yaşa-dıkları tecrit ve benzeri keyfi uygula-maları teşhir etmek için zaman zamaneylemler yapıyorlar. “Balyoz darbeplanı” kapsamında tutuklanan ÇetinDoğan’ın eşinin öncülüğünü yaptığı ai-leler “Vardiya Bizde Platformu”adıyla bir örgütlenme de oluşturdular.

TAYAD’dan esinlenerek TA-YAD’ın eylemlerinin benzeri eylem-ler yapıyorlar.

TAYAD, zulme, işkenceye, onur-suzluklara karşı her koşulda, her bi-çimde sahiplenmenin, direnmeninadıdır. Bu yanıyla zulüm gören her-kes için dünya çapında örnektir ve öğ-reticidir. Tutuklu asker aileleri deTAYAD’tın mücadelesinden derslerçıkartarak eylemler yapıyor.

En son 9 Eylül’de Silivri Hapis-hanesi’nin önünde “Nöbet Çadırı”kurdular.

Yaptıkları açıklamada eylemleri-nin taleplerini de şöyle açıkladırlar:"Özel Yetkili mahkemelerin kaldı-rılması, bu mahkemede yargılanansubay, gazeteci, siyasi parti yöneticisi,aydınların serbest bırakılması"

Ayrıca tutuklu sanıklar serbestbırakılana kadar "Nöbet çadırla-rı"nın kalacağını planladıkarını du-yurdular. Bunu asla yapamayacakla-rını şimdiden söyleyebiliriz. Bunu an-cak devrimci bir irade yapar. TA-YAD’lılar yapar.

Çadırlarına “Ne ABD Ne AB,Bağımsız Türkiye", Özel YetkiliMahkemeler Kaldırılsın, Yurtsever-ler Serbest Bırakılsın"gibi sloganlarınyazıldığı dövizler asmışlar.

“Etme bulma dünyası” demiyo-ruz. Emperyalizm ve işbirlikçilik ger-çeği budur. Esas olan emperyalist po-litikalardır. Oligarşinin işbirlikçi or-sunun görevi yine aynıdır. Amerika,oligarşinin onyıllardır kullandığı iş-birlikçi ordusunu Ortadoğu politika-

larının gereği olarak, önünde engel teş-kil etmeyecek şekilde yeniden dü-zenliyor.

“Nöbet çadırı”na asılan “Ne ABDNe AB, Bağımsız Türkiye", “ÖzelYetkili Mahkemeler Kaldırılsın, Yurt-severler Serbest Bırakılsın" gibi slo-ganların yazıldığı dövizler işbirlikçiordunun riyakarlığıdır.

Onyıllardır Amerika ve emperya-listlere uşaklık yapan halk düşmanı or-dunun komutanlığını yapanlar kim-lerdi? 12 Martlar’ı, 12 Eylüller’i ya-panlar kimlerdi? Devrimciler, Ame-rika’nın 6. Filosununu denize döker-ken devrimcilere saldıran kimlerdi.

“Bağımsız Türkiye” diyen Mahir-ler’i Kızıldere’de katleden, Deniz-ler’i idam edenler kimdi? Kaypakka-ya’yı işkencede katleden işkencecilerkimlerdi? Bunları kimler eğitti? Bin-lerce devrimciyi kimler katletti. Kontr-gerilla’yı kim kurdu Kontrgerilla kimekarşı kullanıldı? Kimin çıkarları içinkatledildi yüzlerce halk çocuğu?

1 Mayıs 1977 katliamını, 16Mart’ı, Kahraman Maraş’ı, Çorum’u,Gazi’yi kimler yaptı?

Sizler Amerikancı ordunun konu-tanları olarak hepiniz de bu katliam-lardan sorumlusunuz.

Tutuklu askerlerin büyük çoğun-luğu 12 Eylül döneminde belli dü-zeylerde görevler üstlenmişlerdir. 12Eylül’ü kim yaptı?

“Ne ABD Ne AB, Bağımsız Tür-kiye" sloganıyla kimi kandıracaksı-nız. İçinizde Amerika’dan eğitim al-mamış komutan var mı?

Hangi Bağımsız Türkiye’den bah-sediyorsunuz? 1950’lerden beri Ame-rika’yla yapılan ikili anlaşmalarlabağımsızlık mı kaldı. Sanki ülkemizsiz tutuklandıktan sonra emperyaliz-min yeni sömürgesi yapıldı. Ülkemi-zin dört bir yanı Amerikan ve NATOüsleriyle dolu. Bunlar siz tutuklan-dıktan sonra gelmediler ülkemize.Onyıllardır halkımızı ve dünya halk-larına karşı tehdit ve katliam üssü ola-

rak kullanılmaktadır. Sizler Amerikabaşınıza çuval geçirdiğinde bile sesiniçıkartamayacak kadar işbirlikçi, onur-suz bir ordunun onursuz komutanla-rısınız. Sizler ancak Amerikan des-teğini arkanıza alarak halka saldır-masını, halkı katletmesini, işkenceleri,toplu mezarları bilirsiniz.

Evet F Tipleri insanlık dışıdır. Enaşağılık tecrit politikalarıyla tutsaklarteslim alınmaya çalışılmaktadır.

Konuşun: O F tiplerini kim açtı?19Aralık 2000’de F tiplerini açmakiçin devrimcileri katletme kararını na-sıl aldınız? 6 kadını Bayrampaşa’dadiri diri nasıl katlettiniz?

Devrimciler onyıllardır o zulmekarşı mücadele ediyor. Bu uğurda yüz-lerce şehit verdi. Bugün o hücrelerdeyatıyor olmanız hiç bir şeyi değiştir-mez. AKP dönemi dahil siz o zulmünen tepesinde yer alan komutanlarsınız.

“Özel Yetkili Mahkemeler Kal-dırılsın...” mış!

Kim kurdu o mahkemeleri?

DGM’ler 12 Eylül’ün eseridir. On-larca kişinin idam kararını verdi o mah-kemeler. Düne kadar o mhkemeleriniçinde asker üyeler vardı. Binlerce yılıbulan hapis cezaları verdi devrimcilereo mahkemeler. Açın bakın dava dos-yalarına: Amerikan emperyalizmininkovulması ve vatanın bağımsızlığıiçin mücadele eden devrimciler oldu-ğu yazılıdır hepsinde de.

Sizler vatanın bağımsızlığı içincanlarını feda eden devrimcileri kat-leden Amerikancı ordunun komu-tanlarısınız.

Hapishaneye düşene kadar Ame-rikan karşıtı değildiniz. Amerikayauşaklık yaptınız. Halk düşmanlığın-da AKP ile aynı noktadasınız. Ame-rikaya, “sizin çıkarlarınızı en iyi bizkoruruz” diyorsunuz. Ancak, Ame-rika bugün riyakarlıkta ve işbirlikçi-likte sizden hiç de geri kalmayanAKP’yi tercih ediyor. Ordu yineAmerika’nın emrinde halka karşı içsavaş ordusu olarak kullanılmaktadır.

Silivri’deki paşalar; siz “yurtsever” olamazsınız!Emperyalist ve işbirlikçi tekellerin bekçisi,halk düşmanı ordunun komutanlarıydınız

Page 25: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Sevgili Yürüyüş okurları merhaba.

Bu haftaki dersimizde ‘sevgi’ ko-nusunu işleyeceğiz. Devrimciler na-sıl sever, kimi sever? Sevgi nedir?..

Gelenekleri̇mi̇zi̇n,değerleri̇mi̇zi̇n gücüAnadolu tari̇hi̇nden geli̇r

Ferhad ve babası nakkaştılar.Sultana bir köşk yapıyorlardı. Fer-had bu köşkün saçaklarını süslü-yordu. En güzel laleleri Ferhad çi-ziyordu. Ferhad çalışırken sultanın kızkardeşi Şirin ona aşık oldu ve bir günFerhad'a görünerek ona aşkını söyle-di.

Ferhad da Şirin'i görür görmez aşıkoldu. Ve bir gün birlikte kaçtılar.

Şirin'in ablası olan sultan onları birşartla affet edebileceğini, ancak ondansonra ikisinin bir araya gelebileceğinisöyledi.

Şehrin çeşmelerinden akan su hal-kı hasta ediyor, halk hastalıktan kırı-lıyordu. Şirin'in ablasının Ferhad'akoyduğu şart; bu çeşmelerden temizsu akabilmesi için Demirdağ'ı delipdağın suyunu şehre getirmesiydi.

Ferhad bu cezayı kabul etti. Şirin'io denli seviyordu ki koca dağı kısa sü-rede delebileceğini sanıyordu. Şirin deFerhad'a o kadar güveniyordu ki o dakısa sürede kavuşabileceklerini umu-yordu.

Ferhad on yıl boyunca hiçbir yi-ğidin kaldıramayacağı ağırlıkta birgürzle Demirdağ'ı delmek için çalış-tı. On yılda bin adım yer delmeyi ba-şardı. On yıl sonra Şirin bir gün Fer-had'ın yanına gitti ve ablasının onla-rı affettiğini hemen dönüp köşkteyaşayabileceklerini söyledi.

Ferhad hemen dönemeyecekleri-ni isterse onun için hemen çalıştığı ye-rin yanı başında bir köşk yapabilece-ğini söyledi. Ama bu dağı bitirip

şehre suyu getir-meden dönmeye-ceğini söyledi. Şirinböyle bir şanslarıolmadığını ablası-nın hemen geridönmeleri halindekendilerini af etti-

ğini söylediyse de Ferhad bu kara-rından vazgeçmedi.

Çünkü Ferhad on yıl boyunca Şi-rin'in yüzü kadar şehirdeki halkınsuya kavuştuklarında yaşayacağı mut-luluğu da düşünmüştü. Bu arzu ve is-tekle çalışırken bu dağı delme işininkendisine bir ceza olarak verildiğinibile unutmuştu. Ve Ferhad Şirin'e duy-duğu sevgi ile halka duyduğu sevgiyibirleştirmişti. On yıl daha Şirin'in has-retine dayanmak pahasına da olsakendine umut bağlamış olan halkınumutlarını yıkmak istemiyordu.

Ferhad ile Şirin'in böylesi bir andaaralarından geçen diyalog şöyledir;

"Ferhad: Hayır... Seni unutmak im-kânsız... Yaşıyorum, seni nasıl unuta-bilirim. Seni unutsaydım çoktan gi-derdim buradan. Seni unutmak dünyayısevmeyi, insanları sevmeyi, çeşme-lerden akacak suyu sevmeyi unut-maktır. Hâlbuki bütün bunları hergün biraz daha çok seviyorum, yaniseni, Şirin'e her gün biraz daha çok, hergün biraz daha kendimden geçerek...

Şirin: Anlamıyorum, hiçbir şeyanlamıyorum,

Ferhad; Hayır, hayır anlamıyo-rum, şeref meselesi, haysiyet meselesi,insan haysiyeti meselesi, vazife me-selesi, başlanmış işi bitirmek meselesi,şehirde ölülerine ağlayan insanlarmeselesi...

Şirin: Peki, ama birde bizim iki-mizin meselesi var...

Ferhad: İkimizin meselesi, bütünbu saydıklarının dışında, ötesindedeğil ki bir tanem." (Ferhat ile Şirinsyf:l31-132)

Evet Ferhad'ın "ikimizin mesele-si" dediği sevgi hep duygularının, dü-şüncelerinin, ihtiyaçlarının, değerle-rinin içinde olmuştur Anadolu tari-hinde. Dışında, ötesinde değil.

Tarihin hangi sayfasına bakarsakbakalım hep aynı şeyi görürüz.Sevdalar halka, sevdalar vata-na, sevdalar kavgaya adan-mıştır. İki insan arasındaki sev-gi bu sevdalarla bütünleşmiş,yeri geldiğinde ise halk ve va-tan için verilen kavgaya koş-mak üzere sevenlerinden ay-rılmıştır insanlar. Namus, vefa,sadakat, bağlılık, özveri gibi de-ğerler de işte bu onurlu tercih-

lerin içerisinde açığa çıkmış, yaratıl-mıştır.

"Telli Nigar’ı OsmanlıVeziri’nin oğlu istemişti.Telli Nigar ne yapsın?

Kardeşi zalimlerin zalimi BoluBeyi, isteyen belaların belası Os-manlı Vezirinin oğlu. Onların elindende hiçbir kurtuluş yok. Ben daha ev-lenmiyorum diye bir süre direnmiş fa-kat hiç kimseye bir şey anlatamamıştı.Köroğlun’dan ise hiçbir umudu yok-tu. Telli Nigar son çaresizlikte kalmışbir insan umudundaydı. Şu karşı dağ-ların ardından doğacak bir günü bek-liyordu. Umudu karşı dağın ardın-daydı. Köroğlu’nu düşünüyordu. Git-ti gideli ondan hiçbir ses çıkmamış-tı. Ne olmuştu, acep? Ölmüş müydü,kalmış mıydı? Ölmüş de kimse ken-disine mi söylemiyordu? Çünkü her-kes Telli Nigar’ın Köroğlu’nu canın-dan çok sevdiğini, niçin hiç kimsey-le evlenmek istemediğinin sebebini bi-liyordu.

Kel vezirin oğluyla evlenmek zo-runda kalırsa Telli ne yapacaktı? Niçinrazı olmuştu onunla nişanlanmaya?Telli Nigar bir kurnazlık düşünmüştü.Hiç kimseyi şüphelendirmek istemi-yordu. Hem nişanlanmış, hem de ha-zırlığını yapıyordu. Kaçmak kolaydı

DEVRİMCİLERNASIL SEVER, KİMİ SEVER?

18 Eylül2011

225

Yürüyüş

Sayı: 286

Ders: Sevmek

Page 26: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

ama yakalanmamak zordu.Çünkü Bolu Beyi’nin elikolu uzundu. Kuşun kana-dının altına, yılanın deliğinede girse onu bulurdu BoluBeyi. Onun için sıkı tertibatalmalıydı. Telli Nigar’ın ça-lışması bunaydı işte. Dü-ğün gününe kadar da birşeyler, bir mucize bekleyecek, muci-ze gerçekleşmez, Ruşen Ali gelmezseTelli Nigar, kaçacak yıllarca da olsa di-yar diyar dolaşıp sevdiğini bulacaktı.'Kocakarı olurum da, belim bükülür,kemiklerim incelir, gözümün feri çe-kilir de öyle kalırsam, gene de Körü-noğlu, ille de Körünoğlu...

Körünoğlu ölmüşse o zaman da kı-yamete kadar hiçbir erkek eli değemezelime. İşte Telli Nigar böyle diyorduda başka bir şey demiyordu."

"... Ve Köroğlu kaçırır Telli Ni-gar'ı... Pınar başına uzandılar. Kö-roğlu kılıcını kınından sıyırıp arala-rına uzattı. Eskiden, Köroğlu’nunyaşadığı çağda gelenek böyleydi. Biryiğit bir kızı kaçırırsa evleninceye ka-dar ona el sürmez, uyurlarken de kı-lıcını araya koyar öyle uyurlardı.Bu, yiğidin kıza, sana dokunmaya-cağım demesiydi..." (Üç Anadolu Ef-sanesi syf: 6O-61-73)

Yiğitler bu değerlere sahip çık-tıkları için Anadolu halkının gön-lünde taht kurmuştur. Dillerden düş-memiş, unutulmamış, yüzyıllar boyuanlatılmışlardır.

Örneğin bir Karacaoğlan'ın şiirleri,türküleri hala daha dillerdedir. Çün-kü Karacaoğlan Anadolu insanınıngönlü, gönül dili olmuştur. Onun şi-irleri üzerinden onlarca söylence, on-larca aşk öyküsü çıkmıştır. Çünkü Ka-racaoğlan'ın şiirlerinde; yiğitlik, dü-rüstlük, sevgi, dostluk vardır.

Gam, kasvet çekme divane gön-lüm

Her zamanda dünya başa dar ol-maz

Yıkılıp düşene gülme sakın sen

Yiğit düşüp kalkmayınca bellol-maz

Avluda bağlıdır yiğitin atı Her nere varırsan söylenir medhi

Altına batırsan ey'olmaz kötü

Aslı ham demirden, cevherdar ol-maz

Yiğit olan yiğit biner, atlanır

Yiğit de her cefaya katlanır

Yiğit gölgesinde yiğit saklanır

Namerdlerde gölge olmaz, dal ol-maz

Yiğit düşse, yiğit olan kaldırır

Namerd olan muktezasın bildirir

Namerd ağlatır da, yiğit güldürür

Kötülerde namus olmaz, ar olmaz.

Karacaoğlan melil, mahzun oturur

Ağlamaktan kendi yaşın bitirir

Herkes ataşını burdan götürür

O dünyaya ataş olmaz, nar olmaz

Ferhad ile Şirin, Kerem ile Aslı...

Ortaklarda sevginin, mutluluğundoruğunu yaşayan Börklüce ile Gül-çiçek...

Dersim isyanına birlikte katılanAlişer'in işbirlikçiler tarafından göz-lerinin önünde vurulmasından sonraAlişer'in silahını kapıp intikam alanZerife...

Yüzlerce yaşanmış öykü vardırAnadolu halklarının tarihinde. Kimiefsaneleşmiştir. Kimi ağıt olmuş ya-yılmış, kimi türkülerle bugünlere ta-şınmış, dillerden düşmemiştir.

Emperyalizmin ve oligarşinin kül-türel, ahlaki saldırıları karşısında halkon yıllarca işte bu değerleri ile ayak-ta kalmıştır. Onca bombardımana,kirletmeye karşı halkın değerleri di-renmiştir.

Burjuvazi hiçbir zaman bu değerlerianlayamaz. Ama onlardan korkar.Korktuğu için saldırır, kirletmeye, yoketmeye çalışır. Yüzyıllardır yaşatılan vebugünlere getirilen değerler bundansonra da yaşayacak, bizlerce daha ile-riye taşınacaktır. Parti-Cepheliler hal-kın bu değerlerinden güç alır. Geri yan-

ları dönüştürmeye çalışır. Amakimi sol örgütlerin söylediği gibibu değerleri, gelenekleri "tutu-cu", "feodal" olarak görmez.

Bize bu değerlere sahip çıktı-ğımız için "tutucu", "katı" di-yenler de çıkmıştır. "Çok feo-dalsiniz" diyenler de çıkmıştır."Namus bekçisi misiniz?" di-

yecek kadar basitleşenler de çıkmıştır.Eğer halkın değerlerine sahip çıkmakfeodallikse; evet biz feodaliz. Halkımıziçin namus bir erdemse bizim için de er-demdir. Ve biz buna sahip çıkarız. Ge-rekirse bekçiliğini de yaparız.

Sadece düşman cephesinden gelensaldırılara karşı koruyarak da değil.Mahallemizde, okulumuzda namus-suzluk yapan, halkın namusuna el uza-tan kim olursa karşısında bizi bulur.

Gerekirse hesabını sorarız, halkınkarşısına çıkarırız. Halkın adaletinin ye-rine gelmesini sağlarız. Kaldı ki bununörnekleri de yaşanmıştır. Ve halkımızbizim bu konudaki duyarlılığımızı,hassaslığımızı bilir. Örneğin; gerilla-yı yakından tanıyan Dersim halkı buanlamda soldan farkımızı çok iyi bilir.Bunu ifade eder de. Çünkü devrimci deolsa halkımız bir arada bulunan ka-dınla-erkeğin her davranışına, arala-rındaki ilişkiye karşı gözlemcidir. Vegözüne çarpan, ters gelen yanlar oldumu bunu unutmaz. Unutmadığı gibitam anlamıyla güven de duymaz.

Şu çok yalın bir gerçektir. Biz butoprakların üzerinde doğduk, bu top-raklardan beslendik, bu halkın içindengeldik. Devrimci olmamız bunları gözardı etmemizi getirmez. Ayaklarımızülke topraklarına sağlam basmalı der-ken hep bunu anlatmak istemişizdir.

Hangi konu olursa olsun biz elbettedeğerlerimizi halktan alacağız. Yaşamtarzımız, giyimimiz, konuşmamız,davranışlarımız elbette halkınkiyleuyum içinde olacak.

Aydınca konuşmalardan uzak du-ralım, dilimiz, üslubumuz sade, an-laşılır olsun diye niye o kadar ısrar-cıyız? Devrimci olmak bize bir takımayrıcalıklar tanımaz. Marksist-Leni-nistiz diye dilimizin teorik olması ge-rekmiyor. Enternasyonalistiz diye va-tandan vazgeçmeyeceğiz.

226

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

Düzenin kendi üzerimizdeki,yoldaşlarımızdaki izlerini silip

yok edecek, kirleri temizleyecek,arınacağız. Halkı tanıyan, halkın ve

partinin değerleriyle yoğrulmuş,o değerlere sıkı sıkıya sarılan,o değerleri yayan, geliştiren

olacağız...

Page 27: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Cepheli saygın insandır. Yaşamtarzıyla, kültürü ve mücadelesiyle busaygınlığı ortaya koyar. Cepheli say-gındır, insanları da saygın yapar.Çünkü Cepheli devrimcidir. Dev-rimciler dünyanın en soylu ve temizdamarına sahiptirler. Burjuvazi he-men hemen her şeye pisliğini bulaş-tırmış, kirletmiştir. Ama bir tek dev-rimcilere pisliğini bulaştıramamıştır.Devrimciler bu kirletilmiş dünyadaen temiz kalan insanlardır, onun içindevrimciler saygın insanlardır.

Saygın olmak en başta belirtme-liyiz ki, değerlere sahip çıkmaktır.Cepheli’nin değerleri vardır. ÇünküCepheli’yi Cepheli yapan da bu de-ğerlerdir. Cepheli için yaşadığı vatanbir değerdir. Eğer Cepheli’nin vata-nı emperyalizm ve işbirlikçileri ta-rafından gizli ya da açık, işgal edil-mişse Cepheli, “değerim” dediği va-tanı için savaştığından dolayı say-gındır.

Cepheli için halkı her şeyidir.

Onun varlık sebebidir.Cepheli’yi var edenher şey değerlidir. Cep-heli “bir canım var hal-kıma feda olsun” di-yebildiği için saygındır.Bunu diyenler bencil,kendini düşünen in-sanlar olamaz. Cep-he’li böyle bir insan ol-

madığı için saygındır. Cepheli’nin enbüyük değeri örgütüdür, örgütünü vareden şehitleridir. Onlara laf söyletmezve her yerde savunur. Şehitlerinihiçbir zaman unutmaz, unutturmaz.Onların hesabını sorma bilinciylehareket eder. Cepheli şehitlerininideallerine, anılarına sahip çıkar, on-ların özlemlerini, hayallerini ger-çekleştirmek için mücadele eder.

Cepheli’nin değeri onurudur, na-musudur, kültürüdür, ahlakıdır, ideo-lojisidir. Cepheli onurunun ezilmesinemüsade etmez. Onuru, namusu, ideo-lojisi için nerede olursa olsun dağda,şehirde ya da tecrit hücrelerinde di-renir ve savaşır. Cepheli onuru ve na-musu için savaştığından saygındır.

Cepheli dediğini yapan, yaptığı-nı savunan insandır. Düşüncelerindenasla taviz vermez, düşmanıyla uz-laşmaz. Düşmanıyla uzlaşmanın hal-ka, vatana, şehitlere ihanet olduğunubilir. Cepheli değerlerine hiçbir za-man ihanet etmediği için saygındır.

Cepheli yaşamının her alanındaoturmasından kalkmasına, konuş-masından yürümesine, yemek ye-mesinden temizliğine, anne baba veyar ilişkisinden büyüklerine ve kü-çüklerine olan yaklaşımına hemen he-men her yerde ve konuda saygınlığınıortaya koyar. Özü, sözü birdir Cep-heli’nin.

Saygınlık, göstermelik bir şeydeğildir, saygınlık bir yaşam tarzıdır.Cepheli saygın bir yaşam tarzınasahiptir. Cepheli’nin kendisi saygın-dır ancak kendi saygınlığını başka in-sanlara da taşır, onları da saygın ya-par. Çünkü Cepheli değiştiren, dö-nüştüren, örgütleyendir. Cepheli yenibir gelecek kurma, yeni bir kültür ya-ratma derdindedir. Bu yenilik ken-disidir. Bu yenilik ne kadar çok baş-ka insanlara ulaştırırsa o kadar çabukamacına ulaşır.

Cepheli üç kuruşluk adamlarınhalkımızı aşağılamasına, hor gör-mesine müsaade etmez. Cepheli on-ların hor gördüğü bu halktan nicekahramanlar yaratır, bu halkla birliktenice direnişler yaratır. Onun içinCepheli kendi saygınlığını tüm hal-ka taşır, onları da saygın yapar. On-ları saygın yapmanın yolu da ba-ğımsızlık, demokrasi ve sosyalizmmücadelesine katmaktır.

Kendini Geliştirmeyen Düzeni Geliştirir

CEPHELİ SAYGINDIR,İNSANLARI DA SAYGIN YAPAR

18 Eylül2011

27

Yürüyüş

Sayı: 286

Ateistiz diye halkımızın dini inan-cına saygı duymazlık yapamayız. Dineinanmıyoruz diye bayramlarına du-yarsız kalamayız. Yoldaşlık ilişkisifarklıdır diye rahat davranamayız...

Devrimciyiz. Ama şimdi biz Çin'de-ki bir devrimci ya da Sovyetler'de kidevrimciyle aynı olabilir miyiz?

Başka ülke topraklarında savaşmışolan ya da bugün savaşan devrimci-ler o ülke halkının kültürüyle bes-lenmiştir, biz Anadolu halkının kül-türüyle beslendik. Devrimciliğin ev-rensel yanları bunu değiştiremez.

Latin Amerika ülkelerini biliriz...Örneğin; Küba'da birbirlerini seven in-sanların birlikte olması için illa da ev-lenmesi gerekmez örneğin. Bu onla-

rın geleneklerine ters değildir. Ama bi-zim için öyle değildir.

Her halkın namus anlayışı, evlilikilişkisi, biçimi, yaşam tarzı farklıdır.Her ülkenin devrimcileri de bunagöre şekillenir. Ve bundan dolayıdevrimci yaşam tarzında, kültürlerindefarklılıklar olur.

Evet, biz halkımızın değerlerindengüç alırız, saygı duyarız, yaşatırız.Çünkü biz o değerlerle varız. Üstelikdaha o değerlerden öğrenmemiz ge-reken çok şey var.

Öğrenmeliyiz... İnsanlarımız bu değer ve gelenek-

lerden aldıkları kadarıyla şekillenip ge-lecek saflarımıza. Hatta daha ağırlık-lı olarak değerleri kirletilmiş, çarpıtıl-

mış, yok edilmiş olarak gelecek.

Bizim misyonumuz da burada.Saflarımıza düzenin her türlü kirinden,pasından nasibini alarak gelen yol-daşlarımız olacak. Ve biz bu yoldaş-larımızı eğiteceğiz.

Düzenin kendi üzerimizdeki, yol-daşlarımızdaki izlerini silip yok ede-cek, kirleri temizleyecek, arınaca-ğız. Halkı tanıyan, halkın ve partinindeğerleriyle yoğrulmuş, o değerleresıkı sıkıya sarılan, o değerleri yayan,geliştiren olacağız...

Sevgili okurlar, konumuza hafta-ya kaldığımız yerden devam edeceğiz.Görüşmek üzere hoşçakalın.

(Devam edecek)

Page 28: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

AKP büyük şovlarla Alevi çalış-tayları düzenlemişti. Dünden bugünede sözde Alevi açılımları ile Alevi hal-kını kendine yedeklemeye ve yoz-laştırıp asimile etmeye çalışmaktadır.

Tabi mızrak çuvala sığmıyor.Sahte şovları sürdürürlerken bir yan-dan da politikalarının sahteliğini, iki-yüzlülüğünü gizleyemiyorlar. Giz-leyemezler. Çünkü halkın hiçbir de-ğerine, inancına saygı duymazlar.Halk onlar için sömürülecek, üzerin-den para kazanılacak nesne dışında birşey değildir.

Bugün bu açılım oyunlarını oy-namak zorundalar, politikalarını ha-yata geçirmek için. Ama bu oyunu oy-narken bile ne kadar zorlandıklarını,Alevi halka nasıl da öfke ve kin kus-tuklarını saklayamıyorlar.

AKP Genel Başkan YardımcısıHüseyin Çelik'in CHP Genel Başka-nı Kemal Kılıçdaroğlu'na sarfettiğisözler bu kini açıkça ortaya koydu. Busözlerde şaşırtıcı hiçbir şey yokturdevrimciler için. Bu sözler sadece bizidoğruluyor, sistemin ve bugün bu sis-temin uygulayıcısı AKP'nin Alevile-re tarihsel düşmanlığıdır bu sözlerisarfettiren.

Bu sözleri Kılıçdaroğlu’na söylemişolması önemli değildir. Bu sözleri ara-larındaki koltuk kavgasından dolayı Kı-lıçdaroğlu’na söylemiştir, ki Kılıçda-roğlu da ne halkın ne de özelde Alevihalkın çıkarlarını savunan biri değildir,yoktur birbirlerinden farkları.

Bizim için önemli olan bu sözle-rin taşıdığı anlamdadır, verdiği me-sajdadır.

Ne diyor Hüseyin Çelik; "Niçin savunuyorsun Suriye’deki

Baas'çı rejimi? Açıkça aklıma başkakötü şeyler de geliyor. Acaba sayınKılıçdaroğlu mezhep yakınlığı daya-nışmasıyla mı Suriye'ye bu manadasahip çıkıyor. Bu da aklıma geliyor.Eğer böyle bir şey yapıyorsa budaha da affedilmezdir.

Siyasi partilerimizin makul me-

selelerde, makul bir zeminde muha-lefet etmesi en tabi haklarıdır. AmaTürkiye'nin tezlerini zayıflatacak tu-tum ve davranışlardan kaçınmaları-nı da talep etmek bizim en tabii hak-kımızdır."

Aklına kötü şeyler geliyormuş!Kullandığı kelime bile öylesine bayağıve saklanamaz bir kini içeriyor ki. Ale-vilik öylesine kötü bir şey yani onungözünde...

Hem’de bu sözleri büyük şovlarla"Aleviliğin ilkokul 4. sınıfların derskitaplarına girmesi" haberlerinin çık-ması ile aynı zamanda sarfetmiştir.

AKP halka, muhalefete,herkese düşmandır

AKP Kürt, Alevi açılımları yapı-yor bir yandan. Ki bunların nedenle-rini defalarca yazdık, yazacağız. Kürthalkı kendi ulusal haklarını istediğiiçin düşmandır.

Alevi halkı Kerbela geleneği ileboyun eğmediği için, inanç ve de-ğerlerini yaşattığı için düşmandır.

Tarihsel, sınıfsal, ulusal bir düş-manlıktır düzenin Kürt’ede ve Alevihalka düşmanlığı.

Bugün yaptığı sadece Alevi halkınıyedeklemektir kendi politikalarına...Bulduğu birkaç işbirlikçi hain ileAlevileri kendine yedekleme politi-kasıdır bugünkü açılımların nedeni.Asıl olarak da direngen, boyun eğ-meyen yanlarını yok etmektir. Düze-

nin Alevisidir hedeflenen.

İşbirlikçi basın ve Alevi haini bir-kaç işbirlikçi öve öve anlattılar Al-eviliğin ilkokul 4. sınıfların ders ki-taplarına girmesini.

Birincisi; ders kitabında yer alışşekli zaten Alevilerin inancını temsiletmiyor, ikincisi ise ders kitabınagirmesinin tek bir anlamı vardır,inancın asilime edilip yozlaştırılma-sı. Düzenin taktiğidir; karşısında eğil-miyorsa, yozlaştır, bunu yapıyor şim-di AKP. Bu politika ile de hem Alevihalkına oynuyor hem de ne kadar "de-mokrat" olduğunu gösteriyor.

Alevi halkının talebi Aleviliğinders kitaplarına girmesi değildir. Ta-lebi zorunlu din dersinin kaldırılma-sıdır. Bu taleple dalga geçer gibi Al-eviliği kendi kalıplarına sokup oku-tacaklar öğrencilere.

AKP halka, muhalefete, herkesedüşmandır. Hüseyin Çelik’in Kılıç-daroğlu’na söylediği sözler bunu bir-kez daha açığa çıkartıyor.

Düzen için muhalefete bile taha-hammülü yoktur, sözlerinin anlamıaçıktır, ancak benim istediğim gibimuhalefet yapabilirsin. Bu sözleri-burjuva bir partinin genel başkanınasöylüyor ki halka, devrimcilere kar-şı tam bir sindirme, terör politikası iz-liyor. Burjuva partileri bile "terör" des-tekçisi yapabiliyor.

AKP halkın, halkın inançlarının vedeğerlerinin azılı düşmanıdır. Sınır-sız bir kin duymaktadır kendinden ol-mayan her şeye ve herkese karşı.

Ama nafile. Ne Alevi halkı onunistediği gibi bir halk olacaktır ne detüm anadolu halkları.. Bu terör ve ki-nin tersine döneceğini, dönüp kendi-ni vuracağını unutuyor AKP . Unut-turmayacağız.

Dünya ve ülkemiz tarihi nice sal-tanatların halkların gücü ile çöktüğünügörmüştür, yine görecek.

Sultan Süleyman’a kalmayan dün-ya AKP’ye ve efendilerine de kal-mayacak. Bu da bizim Alevi ve tümanadolu halklarına sözümüzdür.

Alevi halkının talebiAleviliğin ders

kitaplarına girmesideğildir. Talebi zorunlu

din dersininkaldırılmasıdır. Bu

taleple dalga geçer gibiAleviliği kendi

kalıplarına sokupokutacaklar öğrencilere.

228

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

AKP'nin "Açılım" Politikaları Sahtedir; AKP'nin

Alevi Düşmanlığı Köklüdür ve Asla Bitmez!

Page 29: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

18 Eylül2011

229

Yürüyüş

Sayı: 286

Bu, hukuk tanımazlıktır. Bu,keyfiyettir. Bu, halka düşmanlıktır.

AKP iktidarı 18 aydır Ferhat Tü-zer ile Berna Yılmaz’ı neden tu-tukladığını açıklamak zorundar-dır.

18 Aydır tutuklu Ferhat ile Ber-na.

Ne yaptı Ferhat ileBerna?

14 Mart 2010 tarihinde, Baş-bakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İs-tanbul Abdi İpekçi Spor Salo-nu’nda yaptığı “Roman açılımı”şovu esnasında “Parasız Eğitim İs-tiyoruz Alacağız – Gençlik Fe-derasyonu” yazılı pankart açarakparasız eğitim istediler.

Parasız eğitim istemeksuç mu?

HAYIR. Faşist düzenin anaya-sası da demektedir ki;

“Madde 42.- Kimse, eğitim veöğrenim hakkından yoksun bı-rakılamaz.”

Yasaları da bir kenara bırakı-yoruz. Parasız eğitim istemek hak-tır. Meşrudur.

Samandağ Eğitim-Sen şubesinin

kendileri hakkında yaptıkları suç du-yurusuna mahkemenin verdiği ce-vapla parasız eğitimin suç olmadığı birkez daha tescil edilmiştir.

Halktan yana bir devlet, okumakisteyenherkesin okuması için gerek-li olanakları ücretsiz sağlamak zo-rundadır.

Ama bu devlet yoksul halk ço-cuklarının okuma hakkını güvence al-tına almak bir yana okuma hakkınıgasp etmektedir.

Bu devlet halkın değil,oligarşinin devletidir.AKP, halkın değiloligarşinin iktidarıdır İlköğretim çağındaki 326 bin 513

çocuk yokusulluktan dolayı hiç oku-la gidemiyor

Okula kayıt yaptıran 110 bin 975öğrenci sene içinde okulu bırakıyor.

Or ta öğ re tim ça ğın da ki 2 öğren-ciden bi ri oku la git mi yor.

Ye tiş kin 5 ka dın dan bi ri okur ya-zar değil.

Rakamların söylediği tek bir ger-çek var. Anayasayla da güvence altı-na alınan eğitim hakkı bizzat devlettarafından gasp edilmektedir.

Özellikle AKP iktidarında özelokullar desteklenmiş, teşvik edilmişve sadece parası olanlar okuyabil-mektedir. Parasız olması gerekendevlet okullarında öğrenciden dahaçok para alınarak eğitim paralı halegetirilmiştir.

İktidarlar okul kayıt dönemlerin-de her yıl "kayıt ücreti alınmaya-cak" diye açıklama yaparlar. Ve in-sanların gözünün içine baka bakayalan söylerler. Yoksul halkın otur-duğu mahallelerde bile kayıt için ve-lilerden 1.500 (bin beşyüz) lira iste-niyor. İşte devletin "kayıt parası alın-mayacak" yalanına kanıp çocuğunuKüçük Çekmece'de Kadriye Moroğ-lu Lisesine kayıt yaptırmak için gidenbir baba 1.500 lira istendiğini öğre-nince "cebimde 50 lira var. Kayde-derlerse ederler, olmadı çocuğu işe

Mahkeme Kararıyla Tescillendi;Parasız Eğitim İstemek Suç Değildir!

Samandağ Eğitim-Sen;Ferhat ile Berna ParasızEğitim istedikleri için 16

aydır tutuklu. “BizlerSamandağ Egitim-Sen

olarak bu ‘suçu’ yılladırişlediğimizden ve bundansonra da işleyeceğimizden

hakkımızda yasal işlemyapılmasını talepediyoruz” dediler.

Mahkeme karar verdi:“Şikayet dilekçesi

içeriğinde herhangi birkimseye atfı kabil suçunsuru bulunmadığı

anlaşılmakla; Kamu adınaKOVUŞTURMA

YAPILMASINA YER

OLMADIĞINA...”

Soruyoruz AKP’ye:18 aydır Ferhat ile Berna

hala neden tutuklu?

Page 30: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

sokarım çalışır" diyor. (Bir-gün, 11 Eylül 2011)

Tablo ortada: 326 bin313 çocuk yoksulluktandolayı hiç okula gideme-mektedir.

Milli gelirden eğitime ay-rılan pay AKP iktidarındayüzde 2.5’e düşmüştür. Ay-rılan bu payın da büyük çoığunluğu eği-tim için değil, personel giderlerineharcanmaktadır.

Eğitimin yükü, kayıt parası, kar-ne parası, temizlik parası, sınav parası,kağıt parası denilerek velilerin üzerineyüklenmektedir.

Sonuç; yukarıdaki tablo Her yılokul masraflarını karşılayamadığıiçin okula kayıt yaptıran 110 bin 975öğrenci okulu bırakmaktadır. Ortaokulu bitiren her iki kişiden birisi oku-la kayıt yaptıramamaktadır.

Başbakan Erdoğan bir de mitingmeydanlarında çıkıp sadaka dağıtırgibi “kız öğrencilerin velilerine şukadar, erkek öğrencilerin velilerinebu kadar yardım yapıyoruz” diye ko-nuşuyor. Kimse sizden sadaka iste-miyor. Parasız eğitim haktır. Gasp et-tiğiniz hakkımızı istiyoruz.

Ferhat ile Berna tümyoksul halkın eğitimhakkını savundukları içintutuklandılar

AKP, eğitimi paralı hale getirerekyoksul halk çocuklarının eğitim hak-kını gasp ediyor. Ferhat ile Bernanınsuçu tüm halk çocuklarının AKP ta-rafından gasbedilen eğitim haklarınısavunmak olumştur. Ferhat ile Bernakayıt parası yatıramadığı için okula gi-demeyen öğrencilerin eğitim haklarınısavundular. Onun için “eğitim haktır,parasız eğitim istiyoruz” dediler. Bu-nunla da yetinmediler. İstiyoruz ala-cağız, dediler.

Onunla da yetinmediler. AKP’ninhem halk çocuklarının eğitim hakkı-nı gasbedip, hem de eğitimi ticaretmalı haline getirmesine karşı çıktılar.Başbakan’ın miting meydanlarından“kız öğrencilerin velilerine şu kadar,erkek öğrencilerin velilerine bu ka-

dar yardım yapıyoruz” demagojileriniaçığa çıkarmışlardır.

Başbakan Erdoğan’ın suratına aç-tıkları pankartla yalancılığını hay-kırmışlardır.

Ferhat ile Berna AKP’nin yalan vedemagojilerine karşı yürütülen “pa-rasız eğitim” mücadelesinin sembo-lü olmuştur.

“Siz misiniz parasız eğitim iste-yen’ diyor AKP.

“Siz misiniz benim yalan ve de-magojilerimi açığa çıkartan”,

“Siz ‘koskoca’ başbakanın kar-şısında pankart açan...” “Süründü-receğim” diyor, “F Tiplerinde çü-rüteceğim...”

Hukuk mukuk yok. Tam bir key-fiyet. Düşmanlık. Benim politikala-

rıma karşı çıkanlara, parasızeğitim isteyenlere “ibret”olsun diyor. Ve AKP’ninyargısı, mahkemeleri söy-leneni yapıyor.

Aksi durumda Ferhat ileBerna’nın 18 aydır tutuklu-luğunu gerektirecek hiçbirsuçları yoktur.

Ki, mahkemedeki son duruşmadasavcı da Ferhat ile Berna’nın dosya-sında tutukluluklarını gerektirecekhiç bir suçun olmadığını belirtmiştir.

Nitekim Dev-Genç’liler Ferhatile Berna tutuklandıklarından beriaynı taleple yüzlerce kez çok çeşitliyerlerde “Parasız Eğitim İstiyoruz,Alacağız” pankartlarını asmışlardır.

Samandağ Eğitim-Sen Şubesi aynıtalebi yıllardır dile getirdiklerini ve pa-rasız eğitim istemek suç sayılıyorsaaynı suçu kendilerininde işlediğinisöyleyerek toplu halde kendileriniihbar ettiler. “Bizim hakkımızda da ya-sal işlem yapın” diye kendilerini ih-bar etmelerine verilen cevap da gös-termektedir ki Ferhat ile Berna suç-suzdur.

Parasız eğitim istemek suç değil-dir. Asıl suçlu parasız eğitim hakkınıistediği için 18 aydır Ferhat ile Ber-na’yı tutuklayanlardır.

Suçlu AKP’dir!18 Aydır Ferhat ile Berna’yı ha-

pishanede tuttukları için suçludurlar.

Ferhat ile Berna’ya hapishane dede tecrit işkencesiyle, keyfi uygula-malarla, disiplin cezalarıyla saldır-dıkları için suçludurlar.

Ferhat ile Berna’yı okuldan atarakeğitim hakkını gasp ettikleri için suç-ludurlar.

Eğitimi paralı hale getirerek tümyoksul halk çocuklarının eğitim hak-kını gasp ettikleri için suçludurlar.

Devrimci Gençlik’in parasız eği-tim talebini baskıyla, zorla, terörle en-gellemeye çalıştıkları için suçludur-lar.

PARASIZ EĞİTİM İSTİYORUZALACAĞIZ.

FERHAT İLE BERNA’YA ÖZ-GÜRLÜK.

Ferhat ile Berna; OnlarDev-Genç’li

Sadece kendileri için değil,AKP’nin eğitim hakkını

gasbettiği tüm yoksul halkçocuklarının eğitim

hakkını istediler. İstemeklekalmadılar. “Alacağız”

dediler. AKP’nin yalan vedemagojilerini yüzlerine

haykırdılar.Onun için 18 aydıroligarşinin tecrit

hücrelerinde tutsaklar.Parasız eğitim istemek suç

değil. Suçlu, yoksul halkçocuklarının eğitim

hakkını gasbeden AKPiktidarıdır.

330

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

Page 31: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Ülkemizde Gençlik

Eğitim herkesin hak-kıdır. Ve devlet, okumak isteyenherkesin bu hakkını güvence altına al-mak zorundadır. Ama halk için eği-tim vermeyen bu sistem, eğitimi pa-ralı hale getirmiş, sadece bir avuçzenginin tekeline sokmuştur. Liselerticarethane haline getirilmiştir.

Liseli gençliğin akademik-eko-nomik-demokratik talepleri baskıaltına alınmıştır. Paralı eğitim, sı-navlar, not sistemi, disiplin kurulu...Kişiliklerinin oturmaya devam etti-ği bu süreçte, gençler bu araçlarla sü-rekli denetim altında tutulmakta vedüşünmeleri istenmemektedir.

Liseler birer yarış merkezi veöğrenciler de yarışmacı haline geti-rilmiştir. Birinin kazanması için di-ğerinin kaybetmesi gerekmektedir.2011 yılında, 2 milyon 19 bin 865 liseson sınıf öğrencisi varken, bunlardansadece 759 bin 638’i üniversiteye gi-debilecek.

Liseli gençliğin örgütlenmesininönüne yasal engeller getirilmiştir.Gençliğin, vatanın bağımsızlığınıistemesi ve bu uğurda örgütlü mü-cadele etmesi engellenmiştir. Polis-idare işbirliği ile gençlik teslim alın-mak istenmektedir.

Kültürel ve sportif faaliyetler-den mümkün olduğunca uzaklaştı-rılmıştır gençlik. Hiçbir faaliyetin pa-rasız yapılamadığı eğitim sistemin-de, yoksul halk çocukları sosyal ola-rak geri bıraktırılmaktadırlar.

Lise sonrası, üniversiteye devametmenin garantisi yoktur. Bu sene, li-seyi bitiren öğrencilerden 1 milyon260 bin 227’si üniversiteye gidemi-yor. Devlet liselerinden mezun olup,bir meslek sahibi olamayan yüz bin-lerce genç, işçi sınıfına katılırken,emek sömürüsüyle tanışıyorlar.

Paralı eğitim cenderesine rağ-men okuyabilen liselileri ise yozlaş-ma saldırısı beklemektedir. Uyuştu-

rucu, sanal dünya, ahlaksızlık vedeğersizleşmenin ortasında bireyci birkültür yaratılmak istenmektedir.

Peki bunca saldırının sebebi ne?5 milyona yakın bir kitleden söz edi-yoruz. Üstelik genç, dinamik, verileniöğrenmeye açık, kavrama yeteneğigüçlü, fiziki olarak güçlü bir kitledensöz ediyoruz. Örgütlü bir güce dön-üştürüldüğü zaman, halkın pekçoksorununun çözümünde aktif olarakçalışabilecek, üretime katılabilecek,beyinleriyle yeni çözümler üretebi-lecek liseli gençlik bilinçli olarak geribıraktırılıyor.

Devletin resmi politikası, gençli-ğin uyuşturulmasıdır. Düzen, gençliğiokullarda, toplumda, ailede, spor,eğlence ve kültür alanlarında eğit-memekte; düzene uygun kafalar ye-tiştirmektedir.

Yeni Milli Eğitim Bakanı ÖmerÇelik, eğitim sistemini şu sözleriyleanlatıyor aslında: “Öğretmede veöğrenmede bir problem var. Ders-hanelere rağmen, bütün okullara rağ-men genel üniversite sınavlarında fenderslerinin sorularına doğru cevapverme oranının 4 olduğunu biliyormusunuz? Biz insanları 12-13 seneokutuyoruz, sonra dershanelere gön-deriyoruz. Çocuklara okullarda 4. sı-nıftan başlayarak, üniversiteye gelenekadar, 10 yıla yakın İngilizce öğre-tiyoruz. Her yıl hiçbir şey yapmadansadece 10 cümleyi ezberletsek, 100cümle eder. 100 cümleyle çocukderdini anlatabilir. Ama tek cümle bil-meden mezun ediyoruz. How old areyou? diyemiyorlar. Biz öğretemiyo-ruz.” (HaberTürk gazetesi, 30 Ağus-tos 2011)

Bu, aslında eğitim sisteminin çü-rüdüğünün, kimseyi eğitemedikleri-nin itirafıdır. 10 yıllık bir eğitimdeikinci bir dili konuşamayan çocuk-ların çıkması tabii ki bilinçli bir po-litikadır. Yoksa ne çocuklar aptaldırne de ikinci bir dil öğrenilemeyecekkadar zordur. Paralı okullardan me-zun olanların kısa sürelerde öğren-

dikleri yabancı dil, devlet liselerin-de öğrenilememektedir.

Düzenin eğitimi, sıradan özensizbir sistem değil, aksine üzerinde dü-şünülüp çalışılmış ve kapitalizmehizmet için sürekli geliştirdikleri birsistemdir.

Bilinçli olarak cahil bırakılıyorgençlik. Aksini düşünürsek, yoksulhalk çocuklarının zeka sorunları ol-duğunu kabul etmemiz gerekir. Bu iseırkçılık demektir. Yetenek ve başarıkimsenin genlerinde yazılı değildir.Kimse anne ve babasından, ırkındandolayı zeki ya da aptal değildir. Öğ-retilirse herkes öğrenir, fırsat eşitli-ği sağlanırsa herkes her şeyi yapabilir.

Ama devlet, tekellerin devletidirve eğitim sistemini de tekellerin ih-tiyaçları belirlemektedir. Mesela,2013-2014 eğitim yılında, düz lise-lerin yerini Anadolu Liseleri ve Mes-lek Liseleri alacak. Anadolu liselerinikazanamayanlar meslek liselerinegidecek. Bu düzenleme tekellerinkalifiye işçi ihtiyacını karşılamakiçin yapılmaktadır.

Parası olan, dershaneye gidebi-lenler Anadolu Liseleri’ne gidebile-cek, parası olmayanlar ise Meslek Li-seleri’ne gidip, tekellerin işgücünüoluşturacak.

Liseli Gençlik KuşatmaAltında

Gençliği tek tipleştirme, aile bas-kısı, disiplin cezaları, dayak, gözal-tı, işkence, tutuklamalar, katliam-lar... Hepsi de onları durdurmak için-dir.

Eğitimin özgür olması, vatanınözgürlüğüyle mümkündür. Gençliğinözgür olması; halkın özgürlüğüyleolanaklıdır. Bu da örgütlü mücadeleyigerektirir. Ve devlet bunun bilincin-de olarak, uygular bu baskıları. Genç-liğin sahip olduğu büyük gücün far-kındadır oligarşi... Bu güç örgütlü birgüce dönüşürse, bir gün karşılarına

GENÇLİĞİN AKADEMİK-EKONOMİKDEMOKRATİK SORUNLARI

Mahallemize, Kültürümüze,

Geleceğimize Sahip Çıkıyoruz! 2

18 Eylül2011

31

Yürüyüş

Sayı: 286

Page 32: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

çıkacağından korkarlar.

Okullar gerici-faşist idarelere tes-lim edilmiştir bu nedenle. Milli Eği-tim Bakanlığı Ortaöğretim KurumlarıÖdül ve Disiplin Yönetmeliği’negöre, yasadışı örgütlerin ve kuruluş-ların, siyasi ve ideolojik görüşleridoğrultusunda propaganda yapmak,eylem düzenlemek, başkalarını bugibi eylemleri düzenlemeye kışkırt-mak, düzenlenmiş eylemlere etkin bi-çimde katılmak, bu kuruluşlara üyeolmak, üye kaydetmek, para topla-mak ve bağışta bulunmaya zorla-mak... okuldan atılmak için yeterli-dir.

Yani gençlik DÜŞÜNMESİN,ÜRETMESİN, POLİTİKADANUZAK DURSUN!..

Oysa liseli gençlik vatan için,halk için en önde siper olacak ke-simdir. Örgütlenme silahını gençliğinelinden almak ise halk düşmanlığıdır.

Liseli gençliği gerici-şoven ve fa-şist ideoloji ile yetiştirmeyi hedefle-yen müfredat programları dayatıl-maktadır. Bilimsellikten uzak, ezbe-re dayalı bir eğitim verilmektedir.

Oligarşi, düşünmeden üreten, ve-rilenle yetinen, boyun eğen, yaratı-cılıktan yoksun, coşkusuz, sadık,sorgulamayan, inisiyatifsiz, yoz kül-türe bulanmış, ezberci, öğretmenle-rin ve büyüklerin karşısında ağzıvar dili yok bir gençlik istiyor.

Halkın yoksulluğunu görsün, ken-disi de bizzat yaşasın ama ses çı-kartmasın; yanındaki arkadaşı kat-ledilse dahi bir şey yapmasın, uysalbir gençlik olsun istiyorlar.

Gençliğin dinamiklerini törpüle-yip, enerjisini gereksiz yerlere ka-nalize etsin diye uğraşıyorlar.

Eğitim sadece ders kitapları veokul demek değildir. Hayatın her anıbir eğitimdir. Ama okul dışındaki ya-şamında da gençliğe sosyalleşmesiyönünde olanaklar yaratılmamakta-dır. Oturduğu mahalleden başka yeregitmemiş gençler vardır. Parası ol-madığı için sinemaya, tiyatroya,konserlere gidemeyen, sosyal faali-yetlere katılamayan, kitap alama-yan halk çocukları çoğunluktadır.

Okul dışında, dershaneye gitme-ye zorlanmaktadır liseliler. Çünkü öğ-renim hayatı boyunca okulda öğre-tilenler onun sınavı kazanmasınayetmemektedir. Eğitim sistemin çar-pıklığı, sınav sisteminde de kendinigöstermekte, hak yeme aracına dö-nüşmektedir.

Eğitim-öğretim halk için değil, te-keller içindir. Eğitim politikasını te-kellerin karı ve halkın örgütsüzleşti-rilmesi isteği belirliyor.

Parasız, Bilimsel,Demokratik Liseler

Eğitim; insanın zihinsel, fiziksel,manevi olarak yetiştirilmesi, yaratı-cı, üretici hale getirilmesidir.

Halk için eğitim istiyoruz. Lise-lerde bilimsel bir eğitim, demokratikbir işleyiş istiyoruz. Parasız eğitim ta-lebi için mücadele ediyoruz. Bu mü-cadele, genel siyasi mücadelenin birparçasıdır. Düzene karşı örgütlü mü-cadele verilmedikçe parasız eğitimhakkı elde edilemez.

Liseli gençliğin tüm sorunlarınınçözümü parasız, bilimsel, demokra-tik liselerdedir.

Gençliğin taleplerini şu şekilde sı-ralayabiliriz:

- Siyasal talepler: Gençliğin söz,düşünce ve örgütlenme özgürlüğü ol-malıdır.

- Akademik-Ekonomik-Demokratik talepler: Ezberci eği-tim ve sınav sistemi kaldırılmalı,yerine bilimsel, eşitlikçi, parasızeğitim getirilmelidir.

- Kültürel talepler: Oligarşininyozlaştırma politikalarının karşısın-da, halk kültürünün sahiplenilmesi vebunun gerçekleştirilmesi için gerek-li şartlar sağlanmalıdır.

- Sosyal talepler: Öğrencilere ta-mamen ücretsiz sağlık hizmetleriverilmeli, mezunlara iş güvencesisağlanmalıdır.

Milyonlarca genç, bu haklarınetrafında örgütlenmelidir. Peki, lise-li gençliği nasıl örgütleyeceğiz? Birdahaki bölümde bu konuyu işleye-

ceğiz...

LİSELİ GENÇLİKTARİHİ Liseli GençliğinAkademik-DemokratikTalepleri

Liseli Dev-Genç'in mücadelesine kendiliğinden gelişen bir hare-kettir, ne de hedefsiz, programsız, şe-kilsiz...

Liseli Dev-Genç'in kuruluşu ile li-seli gençlik hareketi bir programa sa-hiptir artık.

Öncesinde Dev-Genç'in müca-delesi çerçevesinde daha çok destekgörevi görürken, ‘77'den sonra ken-di programını oluşturdu, taleplerinisıraladı. Gençliğin karşısına planlıprogramlı bir örgütlenme olarak çık-tı.

Çünkü onlar ne macera peşindekoşan "sorumsuz" gençlerdi, ne dekandırılmış, örgütlerin pençesine ta-kılmış birileri...

Liseli Dev-Genç akademik de-mokratik mücadele programını somutgerçeklikten, okullarda gençliğin ya-şadığı sorunlardan ve bunlardan yolaçıkarak ortaya çıkan taleplerdenoluşturdu. Talepleri şunlardı;

- Liseli gençliği gerici-şoven vefaşist ideoloji ile yetiştirmeyi he-defleyen müfredat programlarınındeğiştirilmesi. Bilimsellikten uzak hertürlü ders kitabı kaldırılarak yerine bi-limsel, ezbere dayalı olmayan ders ki-taplarının konulması.

- Demokratik lise sisteminin ku-rulması. Baskı ve disiplin sistemininkaldırılması, özgürce düşünme araş-tırma ve üretmek olanaklarının ya-ratılması, sanat ve kültür faaliyetle-rinin tüm olanaklarıyla birlikte san-sürsüz, öğrencilerin kullanımına su-nulması, öğrencilerin örgütlenmeözgürlüğünün sağlanarak öğrencitemsilciliklerinin kurulması ve butemsilcilerin yönetimde söz sahibi ol-ması.

- Meslek liselerinde ücretsiz ya dakomik ücretlerle çalışma zorunlulu-

Ülkemizde Gençlik

32

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

Page 33: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

ğu veya staj biçiminde süren sö-mürünün kaldırılması.

- Eğitimde (liselerde ve üni-versitelerde) hak eşitliğinin sağla-narak her türlü özel, paralı eğitimeson verilmesi, özel dershane sö-mürüsüne son verilerek, Milli Eği-tim Bakanlığı'nın parasız dershaneeğitimini sağlaması.

- Orta öğrenim kurumlarındakitüm faşist-gerici idarelerin değiş-tirilerek, demokratik eğitimdenyana ilerici-demokrat idareler ha-line getirilmesi.

- "Not"un baskı ve rüşvet ara-cı olmaktan çıkarılması.

- Liseli gençliğin can güvenli-ğinin sağlanması, can güvenliğinitehdit eden faşist teröre karşı etkinbir mücadelenin yürütülmesi, ida-re-polis-faşist işbirliğine son ve-rilmesi.

Bu taleplerle yola çıktı liseligençlik.

Şimdi talepler daha gür bir ses-le haykırılacaktı. Onlar Dev-Genç’liydiler. Cepheli'ydiler.

Liselerde var olmanın Parti-Cephe çizgisinde mücadele etmekolduğunu bilerek örgütlenmelerinesımsıkı sarıldılar. Kısa sürede kit-leselleşip liseli gençliğin, müca-delenin içinde büyüyen tek merkezikitlesel gücü haline geldiler.

Onlar Dev-Genç'liydiler, Cep-he'liydiler. Mahir'in dediği gibitoplumu harekete geçiren dinamitfitili olan gençliğin cüretini ve di-namizmini taşıyorlardı.

Bir kez ateşlendi mi, tüm ülke-yi sarardı mücadelenin sıcaklığı.Ateş daha güçlü yanıyordu şimdi.

Ülkenin tüm liselerini, liselile-rini kucaklamak için sabırsızdı.

Liseli Dev-Genç'in İlkKampanyası VeMücadele Anlayışı:

Beşiktaş Meydanı’nda bir ateşyanıyor...

Etrafı kalabalık, üzerlerindeokul formaları olan gençler topar-

Ülkemizde Gençlik

İlhami ÇAVUŞOĞLU:

(1961-1979)

Kocamustafapaşa Mahallesi sarıldıpanzerli polisler, cemseler dolusuasker tarafından...

Burada bir cenaze kalkacaktı...

Liseli Dev-Genç'in yöneticilerin-den Kenan Aydemir uğurlanacaktı sonyolculuğuna... Yoldaşı Turgut İpçi-oğlu'nun yanına gömülmeyi vasiyetetmişti son günlerinde... Onun içinelinde benzin bidonuyla, halka yapı-lan zulmün hesabını sorduğu mahal-ledeydi yine... Yine meydan oku-yordu... Yine korkutuyordu...

Bir Dev-Genç'linin cenazesiydi bu.

Bu cenazede andlar içilecek, ka-tillerden hesap sormak için sözler ve-rilecekti...

"Kanımızın son damlasına, tüfe-ğimizin son mermisine kadar..." di-yecekti on binlerce genç...

Saldırdılar... kortejler henüz oluş-muş, kalabalık yürüyüşe henüz baş-lamışken...

Kurşunlar yağdırdılar bir kezdaha...

Kenan yoldaşını son yolculuğunauğurlamaya gelen Esenler Lisesi öğ-rencisi Liseli Dev-Genç'li İlhami Ça-vuşoğlu kurşunlara hedef oldu...

Bir yoldaşını uğurlarken bir di-ğerini şehit verdi liseli gençlik.

Yüksel KAŞIKÇI:

(12 Eylül 1979)

Yüksel Kaşıkçı faşistler tarafındankatledildi...

Kabataş Akşam Ticaret Lisesi öğ-rencisiydi Yüksel...

Kabataş Akşam Ticaret Lisesi'ndeLiseli Dev-Genç sorumluluğunu üst-lenmiş, genç beyinlerin faşist ideolojiile kirletilmesine, okulunda faşist te-rörün estirilmesine izin vermemişti...

MHP ve Ülkü Ocaklarında çö-reklenen faşistler okullarda önleri

kesildikçe saldırıyor-du. Yalnızca Kabataşdeğil, anti-faşist mü-cadelede önemli mev-ziler kazanılmış,Esenler, Fatih AkşamTicaret Liseleri gibibirçok lisede faşist iş-galler Liseli Dev-Genç öncülüğünde kı-rılmıştı...

Bunun bedeli ola-rak katlettiler Yük-sel'i...

Liseli Dev-Genç bir iki yıl gibikısa bir sürede görkemli direnişlereimzasını atmıştı, ancak bu görkem be-deller göze alınmadan yaratılamazdı.

Liseli Dev-Genç hazırladığı bil-diride şöyle diyordu:

"YÜKSEL YOLDAŞ YAŞIYOR!

Yüksel Yoldaş,

Faşistler tarafından katledildi. Öl-dürüldüğü anda bile, en ön safta fa-şistlere karşı mücadele ediyordu.

O, son ayrışmada da devrimci saf-larda yerini alan kararlı bir militandı.

Kabataş Akşam Ticaret Lisesi'ndeokuyan Yüksel yoldaş okul sorum-lusuydu. Ve LİSELİ DEV-GENÇ'teçalışmalara etkin olarak katılıyordu.

Öldürüldüğü bölgede de anti-fa-şist mücadele görev-lerini yerine getiren,sürekli olarak kendi-ni yenileyen Yükselyoldaşın ölümü dev-rimci saflarda üzüntüyarattı. Cenazeninkaldırılması bile oli-garşi tarafından en-gellendi. Bunun üze-rine devrimciler, ka-labalık gruplar halin-de Şişli ve Taksim'deyürüyüş yaptılar.

YÜKSEL YOLDAŞ ÖLDÜ-RÜLDÜ, AMA MÜCADELESİ YA-ŞIYOR

Devrim Şehitleri Yaşıyor Liseli Dev-Genç Savaşıyor

Yüksel KAŞIKÇI

İlhami ÇAVUŞOĞLU

18 Eylül2011

33

Yürüyüş

Sayı: 286

Page 34: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

lanmış...

O da ne öğrenciler, hem delise öğrencileri ders kitaplarınıyakıyorlar...

Neden yakar bu gençler ki-taplarını, yoksa bunaldılar oku-maktan, okula da, kitaba da de-yip isyan mı ettiler!

Hayır, hayır öyle de değil...Slogan atıyorlar, bağırıyorlar...

Bunlar öyle canı sıkıldığındakitap yakan cinsten değiller. Öy-leyse niçin yakıyorlar kitapları...

Çünkü kitaplar gerici-faşistpropaganda yapıyor, gençlerinbeyinlerine ırkçı-turancı görüş-leri aşılıyor.

Çünkü Milliyetçi Cephe(MC) hükümeti yayınladığı ge-rici müfredat çerçevesinde ha-zırlattığı kitaplarda insanları aşa-ğıdakiler ve yukarıdakiler olarakayırıyor, insanlar arasında kin vedüşmanlık oluşturuyor. Faşistdüşünceler yayılıyor. Bir işçiy-le bir doktorun bir olamayacağıyazıyor örneğin.

Liseli Dev-Genç'liler bunakarşı bir kampanya başlatıyorlar.

‘77'nin ikinci yarısı, LDGyeni kurulmuş. Ama sessiz kal-mıyor, önce bir kitleselleşeyim,önce bir adımı duyurayım kay-gısı taşımıyor. Kurulur kurulmazgündemine alıyor bu gerici-faşistmüfredat programını. Çünkütehlikeli, çünkü gençliği zehir-liyor, çünkü okullarda faşistkadrolaşmaya hizmet ediyor.

Tarih ve Ahlak kitapları nez-dinde başlatılıyor kampanya.Tarih ve Ahlak kitapları nezdin-de eğitim sistemi teşhir ediliyor,bilimselliğe aykırı yüzü teşhirediliyor.

Eylemler İstanbul'da büyükbir etki yarattı. Bazı kent vekasabalarda da eylemler oldu.

Boykotlar, forumlar, gösteri-ler yapıldı bu kitaplar teşhir edi-lerek yakıldı. Kitlesel korsangösteriler düzenlendi ve derskitapları Beşiktaş Meydanı’nda

topluca yakılarak protesto edil-di.

Kampanyanın sonuçları çokgeçmeden alındı. Tüm halkın il-gisini çeken bu eylemin ardındangerici-faşist eğitime karşı pro-testolar yükseldi. Bu konudakitartışmalar ve tepkiler yoğunlaştı.Liseli Dev-Genç'in açığa çıkar-dığı tepkiler sonucunda, tartış-malara konu olan kitaplardakibazı bölümler değiştirildi.

Liseli Dev-Genç ne faşistsaldırılara karşı mücadeleyi gö-zardı ediyor, ne de gençliğinakademik-demokratik talepleri-ni görmezden geliyordu.

Liseli gençliğin mücadelesibir bütün olarak ele alınarakdönemin öne çıkardığı siyasalsorunların ve görevlerin belirle-yiciliğinde örgütlenmeli ve hal-kın devrimci mücadelesiyle kay-naştırılmalıydı. Öyle de oldu. Li-seli Dev-Genç’liler bulunduklarıher yerde bunun çabası içine gir-diler. Bir yandan halkın kurtuluşmücadelesini yükseltirken aka-demik-demokratik mücadeleyibundan bağımsız ele almayarak,somut kazanımlar elde ettiler. Li-seli gençliğin ve halkın can gü-venliğini sağlama talebine sahipçıkarak, faşizme karşı dişe diş birmücadele verdiler. En zorlu gö-revleri omuzlarken liseli gençlikcephesinde doğru, sağlam biranti-faşist mücadele hattı ve bi-linci yarattılar.

Elbette sürecin genel karak-terine baktığımızda öne çıkanyan anti-faşist mücadele oldu.Bunun nedeni devletle işbirliğiiçinde, gençliğin önüne sürülensivil-faşist hareketin tırmanma-sı ve saldırılarıydı. Bundan do-layı faşizme karşı aktif bir mü-cadele yürütmek, sürecin genç-liğe ve halka yüklediği temel gö-revdi. Liseli Dev-Genç’liler dedevletin politikalarını ve bununliselerdeki yansımalarını görüyorve buna karşı yürüttükleri mü-cadeleyi sürece uygun politika-lar üreterek yükseltiyorlardı...

Ülkemizde Gençlik

O'NUN KANI YOLUMUZU AYDIN-LATIYOR

VE DAHA BİR HINÇLI, DAHA BİRKARARLI HAYKIRIYORUZ

KAVGANI SÜRDÜRECEĞİZ.

O ne önde

Ne arkada

Aramızda

Sıramızdaydı

Anti-oligarşik mücade-lede şehit düştü

Anısı mücadelemize ışıktutacak.

DEVRİMCİ SOL

LİSELİ DEV-GENÇ"

Cemal ÖREK:

(29 Şubat 1980)

Cemal Örek, devrimciçalışmalarıyla herkesin örnek aldığı bir Dev-Genç'liydi. Levent Etiler'de yazılama ha-zırlığı içindeyken bir muhbirin ihbarı so-nucu polisle girdiği çatışmada 29 Şubat1980'de şehit düştü.

Sivil faşist terör yetmeyince devlet te-rörü giderek artmıştı. Liseli Dev-Genç'li-ler bir yandan okullarda mücadeleyi yük-seltirken, sokaklarda hesap sormaya devamettiler.

"Cemal yoldaşı katleden faşist polislercezasız bırakılmayacak"

Verdikleri sözün bilin-ciyle hareket edip, devrim şe-hitlerini unutmadıklarını ey-lemleriyle gösterdiler.

Kadri GÜLDÜ:

(Mart 1980)

Liseli DEV-GENÇ'in ka-rarlı bir militanı olan KadriGÜLDÜ'yü, faşist jandar-malar Mart 1980’de Kuşte-pe'de kasten, dur ihtarı bilevermeye gerek duymadan katletti.

Kadri, fedakâr çalışmalarıyla LiseliDev-Genç mücadelesini omuzlayanlar-dandı. Her şeyiyle mücadelenin içindeolan Kadri, Cemal Örek’ten bir ay sonra,jandarmalar tarafından bizzat hedef alına-rak katledildi.

Cemal ÖREK

Kadri GÜLDÜ

34

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

Page 35: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Ülkemizde Gençlik

Bakanlar Kurulu 26 Ağustos 2011 ta-rihinde yaptığı açıklamada "Bu yılharçlara zam yok" ifadesini kullan-mıştı. Ancak aynı tarihte getirilen sessizsedasız uygulama, "harçlara zam yok!"söyleminin yalan olduğunu ortaya çıkardı. Gerçekte butür yalanlarla ilk defa karşılaşmıyoruz. AKP aynı şekil-de 2 yıldır yalan söylüyor. 2 yıldır 'harçlara zam yok' di-yen AKP iktidarı yeni getirdiği uygulamalarla öğrencilerdennormal harç ücretlerinin fazlasını alıyor.

Geçen yıl okulu uzayan öğrenciler, ödediği harç üc-retinin %50 fazlasını ödemek zorundaydı. Bu yıl ise yenigetirilen uygulamayla, öğrencilerin okulu uzamasa bile,alttan dersi varsa harç ücretleri katlanarak artacak. Yaniüniversitelerde öğrencilere, dersin kredisine bağlı olarakpara karşılığında ders verilmiş olacak. Örneğin bu yıl İs-tanbul Üniversitesi'nde bir öğrenci 2 kredilik bir ders içinnormal harç parasının üzerine 100 TL fazla para öde-di. Ve yine İstanbul Üniversitesi'nde bir öğrenci geçen se-nelerden kalan dersleri nedeniyle 180 TL'lik harç ücre-tini 925 TL olarak ödedi.

26 Ağustos 2011 tarihinde Bakanlar Kurulu aldığı ka-rar sonucu, aynı ders birden fazla tekrarlandığı taktirde deharç parasının artacağını söyledi. Bakanlar Kurulu'nun "Sü-resinde mezun olmayanların katkı payları ve öğrenim üc-retleri" başlıklı yayınladığı kararın 13. maddesi ise şöy-le; "Yukarıda belirtilen durumlarda her bir ders için kre-di başına ödenecek katkı payı veya öğrenim ücreti tutar-ları, her bir dersin kredisinin ilgili dönemde alınması ge-reken toplam ders kredisine oranlanması sonucu bulunacakkatsayının ilgili dönem için belirlenen öğrenci katkı payı

veya öğrenim ücreti ile çarpılarak, ilgili yükseköğretimkurumunca dönem başlarında hesaplanır." Bu maddey-le birlikte getirilen uygulamalar üniversitelerdeki ticari-leşmenin boyutunu açık olarak gösteriyor.

Bu uygulama beraberinde öğrencilerin kasti olarak ders-lerden bırakılmasını da getirecektir. AKP iktidarının üni-versitelere kadrolaşmak amacıyla atadığı öğretmenlerinçoğu, ihtiyaca göre keyfi bir şekilde öğrencileri derstenbırakabilecek. Dersten geçemeyen öğrenciler yaz okulu-na da gitse, dersi seneye de bıraksa da karşılığında paraödemek zorunda kalacaklar. Öğrencilerin bu şekilde,para karşılığında dersi geçmek zorunda bırakılması, soy-gundan başka bir şey değildir.

Bütün bunların yanında, Bakanlar Kurulu'nun aldığı bukarardan öğrencilerin son ana kadar haberi olmadı. Bu yıldönemlik harç paralarını hazırlayan öğrenciler, parayı öde-dikleri esnada yeni ücretlerle karşılaştılar. Bu uygulama-nın bu şekilde öğrencilerden gizlenmesi, aynı zamanda ya-pılanın ne kadar hukuksuz olduğunu da gösteriyor.

YÖK, her yıl öğrencilerin okuldan atılma yönetmeli-ğinin kalktığını söylüyor ama artan harç ücretlerini öde-yemeyen öğrenciler okulu bırakmak zorunda kalıyor. Heryıl yeni sömürü yöntemleriyle arttırılan harç ücretleri öğ-rencilerin eğitim hayatını bitiriyor. Yani okuldan atma, res-mi olarak kalkmış durumda olsa da gerçekte devam et-mektedir.

AKP iktidarı öğrencileri sömürmek ve üniversiteler-den daha fazla kar elde etmek için yeni yeni yöntemler bul-maktadır. Bu yeni yöntemler "harçlara zam yok!", "okul-dan atılma yok!" gibi yalanların altında gizlenen, öğ-rencilerden saklanan yöntemlerdir. Bu yöntemlerle üni-versiteler ticarileştirilmekte ve paralı eğitim sömürüsü art-tırılmaktadır. Tüm bu gerçekleri görmemek ve sömürü-ye karşı sessiz kalmak eğitimde yapılan soygunu meşru-laştırmaktadır. Öğrenci gençlik olarak yapmamız gereken,temel olan haklarımızı savunmaktır. Parasız eğitim ana-yasal bir hak olmasına rağmen öğrencilerden kar elde et-meye yönelik getirilen uygulamaların hepsi hukuksuzdur.Tüm bu uygulamalara karşı, gençlik olarak karşılaştığı-mız soyguna hayır demek ve parasız eğitim mücadelesi-ni büyütmek öncelikli görevimiz olmalıdır. Unutmama-lıyız ki düzenin getirdiği her yeni düzenleme; içeriği, ni-teliği ne olursa olsun soygun ve ranta dayanır.

GençliğinGündeminden

19 Eylül - 26 Eylül

25 Eylül 1992 : Ankara DLMK'lılar Ankara Gazi Li-sesi'nde açılış şenliği düzenlediler. Polis şenliğe saldır-maya çalışsa da DLMK'lıların net duruşları karşısında geriçekildiler. Şenliğe 200 kişi katıldı.

24 Eylül 1993: Gaziantep Cumhuriyet Lisesi ve Ya-vuz Sultan Selim Lisesi'ne Liseli Dev-Genç tarafındanbomba süsü verilmiş pankart asıldı.

Eylül 1994: Nurtepe ve Güzeltepe halkı Milli EğitimBakanlığı önünde açıklama yaparak eğitim haklarının en-gellenmesine izin vermeyeceklerini belirttiler.

gençliğin tarihinden

'OKULDAN ATILMA YOK'YALANI ALTINDA

ÖĞRENCİ HARÇLARINAZAM GETİRİLDİ!

18 Eylül2011

35

Yürüyüş

Sayı: 286

Page 36: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Dev-Genç'liler olarak öğrencileriçin yeni bir mücadele yılına hepberaber "Merhaba!" diyoruz.

Neler yaşamadık ki bir yıl boyun-ca Ferhat ve Berna için her gün 'Öz-gürlük' ışığıydık. Galatasaray Lise-si önünde parasız eğitimin sesi olduk.Liseli, üniversiteli Dev-Genç'liler ola-rak mahalle mahalle, meydan meydanİstanbul'u, şehir şehir Anadolu'yuçadırlarımızla donattık. En gür sesi-mizle inlettik meydanları, saldırıyauğradık defalarca, gözaltına alındık...Yılmadık, ısrar ettik ve yeni yenimevziler açtık.

Sonra gece yarıları derneğimizbasıldı. İşkencelerden geçirildik. Tutuk-landık, hücrelere atıldık. Yıkıp gittik-leri derneklerimizden direnişimizindili olan pankartlarımız sallandı. "YolaGelmedik, Islah Olmadık!.."

Halkımıza gittik durmadan, her ola-nağın halkta olduğunu bilerek, onuörgütlemek, sorunlarını çözmek içinyoksul mahallelerdeydik her hafta.Hiç bıkmadan adımladık ve halkaöğretmeye çalışırken halktan öğrendik.

Sonra Anadolu'dan İstanbul'aSeher Yeli'yle sardık tüm üniversi-teleri. Aramıza yeni katılanlar oldu,yeni Dev-Genç'lilerle daha güçlüyüz.Şimdi Dev-Genç ruhunu üniversi-telerimize taşımak için daha fazlaçalışmamız gerekiyor.

Bugün üniversiteler kendi içindebüyük bir potansiyeli barındırıyor.Öğrenciler sayısız sorun yaşıyorlar:Eğitimin ticarileşmesi, demokratikhakların gasp edilmesi ve gittikçebirer hapishaneye çevirilen okul-lar... Öğrencilere niteliksiz bir eğitimve yozlaşmadan başka hiçbir şeysunulmuyor. Biz Dev-Genç’lileronların sorunlarına cevap bulmakve alternatif olmak zorundayız.

Mücadelemizin gelişmesi ve sürek-liliğinin sağlanması için üç kelimeyihayatımızdan çıkarmamak gerekiyor:

HEDEF, PROGRAM, DİSİPLİN...

Düzenle kıyasıya bir mücadeleiçindeyiz. Bu mücadele de bizi vara-cağımız yere götürecek, her an adım-larımızı ayarlayacak bir programı-mızın olması şarttır. Dev-Genç'lilerolarak düzeni üniversitelerde geri-letmek ve gücümüzü artırmak içinprogramlı ve hedefli çalışmayı sürek-li kılmalıyız.

Okullarda çok farklı çalışmalaryapıyoruz. Mesela kampanya çalış-malarımızı okullara taşıdığımız masa-larımız var. Bildiriler dağıtıyoruz,dergi dağıtıyoruz. Ama çoğu zaman bufaaliyetleri hedefsiz bir şekilde haya-ta geçiriyoruz. Tabi ki dergi dağıtımınadair hedefler konacaktır. Daha yaygınbir yayın faaliyeti, fikirlerimizin yay-gınlaşması demek. Ama her işimizinilk hedefi İNSAN KAZANMAKolmalıdır. Program çıkarırken insanıve örgütlenmeyi hedefe koymayan birçalışma Dev-Genç'lilere ait olamaz.Dev-Genç'li örgütçüdür, her işe koşu-şumuzda örgütlenmeyi, her dergiulaştırdığımız insanı kazanmayı hedef-lemeliyiz.

İnsanların yaşantılarına girelim,onların bir parçası olalım ve yaşan-tılarını fethedelim. Okullara gittiği-mizde sadece kantinde öğrencilerlesohbet eden ve kampüste işlerinihalledip çıkan bir kişi gibi davran-mamalıyız. Öğrenciler okulda ya dadışarda her an bizi yanlarında gör-meliler.

Solda alışkanlık haline gelen kan-tin kültürünü bir kenara itip, öğren-cinin olduğu yere gitmeliyiz. Gere-kirse hergün sınıfa düzenli bir şekil-de gitmeliyiz. Öğrencilerle sınıfta davakit geçirmeliyiz. Onlarla aynısorunları yaşadığımızı, sorunlarınyakıcılığını ne kadar hissettiğimizigörmeliler. Programlarımızı bunagöre ayarlamalıyız.

Üniversite ve liselerimizde para-

sız eğitim mücadelemize ve kam-panyalarımıza devam edeceğiz. Amaokullarda tek yönlü bir siyasi çalış-ma hiçbir zaman bizi hedefimizeulaştırmayacak.

Dev-Genç'liler bu konuda yaratı-cılığını kullanmalıdır. Mesela Mar-mara Üniversitesi'nde Ardahan veKars'lıların kendileri için kurduğubir öğrenci kulübü bile varken dev-rimciler olarak kulüpleri neredeysehiç kullanamıyoruz. Binbir zorluklayarattığımız kulüplerimiz yönetmelikdeğişiklikleriyle kapatılıyor.

Biz eğer kulüplerimizle öğrencile-re gidersek, bunu sürekli kılarsaköğrenciler kulüplerimizi sahiplene-ceklerdir. İşte bizi o zaman kimsesınırlayamaz. Ayrıca okullarda onlar-ca öğrencinin kayıt olduğu değişikkulüpler var, bunları bir araya getirenve birleştirip yönlendiren bir çalışmayürütmeliyiz. Farklı duyarlılıkları olaninsanları ortak faaliyetlerde bir arayagetirebiliriz. Herkesi birleştirebiliriz.

Ama ne kadar olursa olsun kulüp-ler idareye bağlıdır ve biz öğrencilerikendi örgütlülükleri etrafında bir-leştiren bir işleyişe sahip olmalıyız.Mesela okulda düzenli film göste-rimi yapan bir komite kurduk.Bu işin öğrencilerden oluşan birkomitesi olabilir. Biz ise sadecedenetleme görevini yerine getiririz.

Okuma grupları, tiyatro ve şiirtoplulukları oluşturabiliriz. Yaratıcı-lığımızla düzenin kapattığı her kapı-dan girmeyi başarmalıyız. Yaptığımızher işte ısrarlı olmalıyız, insan kazan-malıyız, insanları yaptığımız işlerekatmalıyız.

Mücadelemizi geliştirmek, devri-mimizi büyütmek, atacağımız buküçük adımlara bağlı. Başarabiliriz.Emeğimizle, disiplinimizle kavga-mızı büyüteceğiz! Üniversitelere, lise-lere Dev-Genç'in damgasını vuraca-ğız. Bu yıl da bizim olacak!

KAVGADAKİ YARATICILIĞIMIZLA, ISRARIMIZLAHer Öğrenciye Dev-Genç'i Tanıtmalı, Dev-Genç'i Konuşturmalıyız!

YENİ YILDA TÜM OKULLARA DEV-GENÇ'İN DAMGASINI VURMALIYIZ!

Gençlik Federasyonu’ndan

36

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

Ülkemizde Gençlik

Page 37: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Ülkemizde Gençlik

Gençlik Federasyonu’na bağlı öğ-renciler, üniversite kayıtlarının devamettiği 6-7 Eylül tarihlerinde “SeherŞahin Rehberlik ve Dayanışma Ma-saları”nı açtılar.

Dev-Genç’liler saldırılara, göz-altılara rağmen, 42 yıldır süren Dev-Genç geleneğine sahip çıkmaya de-vam ettiler. Dev-Genç’liler, gele-neklerin böyle mücadeleyle, direniş-le yaratıldığının bilinciyle, polisintüm saldırılarına karşı direniyorlar. Se-her Şahin’in adına layık olmak gay-retindeki Dev-Genç’liler, gözaltınaalınan arkadaşlarının peşinden kara-kol önüne giderek polisten hesap so-ruyorlar.

Marmara Üniversitesi’nde 3 Dev-Genç’linin 5 Eylül’de gözaltına alın-masının ardından Hasanpaşa Kara-kolu’nun önüne giderek arkadaşları-na sahip çıkan Dev-Gençliler’de göz-altına alınmıştı. 6 kişinin gözaltınaalınmasına rağmen Marmara Üni-versitesi’nde tekrar masa açıldı.

Polisin tüm saldırıları boşa çı-kartılırken, Dev-Genç’lilerin kara-kolun önüne giderek halka yönelik aji-tasyon konuşmaları yapması polisi pa-nikletti. Yaşadıkları korku nedeni ile,gözaltına aldıkları Dev-Genç’lilerigece saatlerinde Vatan Caddesi’nde-ki Emniyet Müdürlüğü’ne götürdüler.

Karakol önünde halka yönelikyapılan konuşmalarda, “Burası iş-kence merkezidir, burada 6 öğrenci-ye işkence ediliyor.” denilerek polisteşhir edildi.

Mahalle halkı dışarılara çıkarak,konuşmaları ilgiyle izlediler.

Dev-Genç’liler, bu tavırlarıyla,polise karşı alınacak tavır ve meşru-luk konusunda da rehberlik etmeyedevam ediyorlar...

İstanbul ÜniversitesiMerkez Kampüsüİstanbul Üniversitesi Merkez

Kampüsü'nde 6 Eylül günü sabahın

erken saatlerinde açılan masaya öğ-rencilerin, velilerin ilgisi yoğundu.Öyle ki pek çok danışma masası ol-masına rağmen, halkın tercihi Dev-Genç'lilerden yana oldu. Dev-Genç’li-lerle tanışmak isteyen bir çok öğren-ci masaya geldi.

Bunu farkeden sivil polisler vekendisini okulun ÖGB şefi olarak ta-nıtan bir kişi, önce Dev-Genç’lilerinetrafında dolaşarak, daha sonra isemasanın yanındaki okul kapısını ka-patarak Dev-Genç’lilerin çalışması-nı engellemeye çalıştı. Tüm provo-kasyon girişimlerine rağmen masasaat 16.30'a kadar açık kaldı.

7 Eylül’de ise İstanbul Üniversi-tesi Merkez Kampüsü önünde masaaçıldı. Masaya asılan Seher Şahin'inresminin olduğu "Seher Şahin Reh-berlik ve Dayanışma Masası" yazanpankart ve Dev-Genç’lilerin giydiğiGençlik Federasyonu yazan kırmızıönlükler, gelip geçen ailelerin ve öğ-rencilerin dikkatini çekti. Birçok kişi"Seher Şahin kim?" diye merak edipsordu. Dev-Genç’liler de Seher'i an-lattılar.

Yürüyüş dergisini gören, GrupYorum ezgilerini duyan veya Dev-Genç’i önceden bilen, tanıyan öğ-renciler ve aileler masaya geldiler. Ge-lenlerle İnönü ve Bakırköy konserleriüzerine sohbet edildi. Bir anne, oğlunukaydettireceği fakülteyi sormak içingeldi. “Sadece size sorarım, ey-lemci gençleri çok seviyorum” dedi.

Masa saat 17.00'de, ertesi güntekrar açılmak üzere kaldırıldı.

İstanbul ÜniversitesiEdebiyat Fakültesi

Dev-Genç'liler, İstanbul Üniver-sitesi Edebiyat Fakültesi'nde 6 Eylülgünü saat 10.00'da Seher Şahin Reh-berlik ve Dayanışma Masası’nı açtı-lar. Gün boyu masaya gelen anne-ba-balarla sohbet ettiler. Masaya gelenbazı velilere yurt konusunda yar-

dımcı olunup, bilenen yurtların yer-leri ve isimleri verildi. Kayıt sırasın-da sorun yaşayan öğrencilere yardımcıolundu. Öğrenciler bu dayanışmadanmemnun olduklarını ve daha sonra dagörüşmek istediklerini söylediler.

Masada ayrıca, bildiri dağıtımıyapılarak, Seher Şahin'in kim olduğuve onun adıyla açılan dayanışma ma-sasının amacının ne olduğu yeni ge-len öğrencilere anlatıldı. Dev-Genç'li-leri arayan öğrencilerle tanışıldı.Masa saat 15.00'e kadar açık kalırken,200 bildiri dağıtıldı ve 5 adet Yürü-yüş dergisi satıldı.

Yıldız Teknik Üniversitesi İstanbul’da bulunan Yıldız Teknik

Üniversitesi’nin Beşiktaş Kampü-sü'nde 6 Eylül’de Seher Şahin Reh-berlik ve Dayanışma Masası açıldı.Okulun içinde ve kayıt yapılan bina-nın önünde açılan masada Dev-Genç’liler, öğrencilere ve ailelere, ka-yıt işlemleri ve kalacak yer konusundayardımcı oldular.

Masada, 42 yıllık Dev-Genç tari-

DEV-GENÇ’LİLER, YENİ SEHERLER’LE TANIŞIYOR

İstanbul Teknik Üniversitesi

İstanbul Üniversitesi

Boğaziçi Üniversitesi

18 Eylül2011

Yürüyüş

Sayı: 286

337

Page 38: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Ülkemizde Gençlik

hini anlatan bildirileri dağıtmanınyanında Dev-Genç’li öğrenciler, Yü-rüyüş dergisinin ve Grup YorumDVD'sinin tanıtımını yaptılar. Biraile masaya gelerek, “Siz Dev-Genç’liöğrenciler misiniz? Verdiğiniz mü-cadeleyi destekliyorum. Bütün öğ-renciler sizin gibi olmalı." deyip,Yürüyüş dergisini alarak masadanayrıldı. Dev-Genç’liler de, okuldakiHalk Bilim Kulübü’nden ve yaptık-ları çalışmalardan bahsettiler.

Masaya gelerek Seher Şahin'inkim olduğunu soran öğrenciler oldu.Dev-Genç’liler, öğrencilere SeherŞahin'in mücadelesini ve sadece Reh-berlik ve Dayanışma Masası açtığıiçin Mimar Sinan Üniversitesi’nde,okulun 3. katından atılarak şehit düş-tüğünü anlattılar. Açılan masada 150bildiri dağıtıldı ve 2 adet Yürüyüş der-gisi öğrencilere ulaştırıldı. Sabah10.30'da açılan masa, kayıt işlemle-rinin bitmesi nedeniyle 14.30'da ka-patıldı.

İstanbul Teknik Üniversitesi İstanbul Teknik Üniversitesi’nin

(İTÜ) Maslak Kampüsü'nde, kayıt-ların ikinci günü olan 6 Eylül’deDev-Genç’lilerin açmış olduğu SeherŞahin Rehberlik ve Dayanışma Ma-sası’na öğrencilerin ve ailelerinin il-gisi yoğundu.

Dev-Genç’lilerin masasına oğ-luyla birlikte gelen bir baba, bildirialıp, sohbet etti. Öğrencilerden ma-saya gelip bildiri alanlar oldu. Saat10.30-16.00 arasında açık kalan ma-sada toplam 300 bildiri dağıtılırken,2 adet Yürüyüş dergisi satıldı.

İTÜ'de kayıtların son günü olan 7Eylül’de, Dev-Genç’liler kayıt için ge-len ailelere ve öğrencilere yardımcı ol-maya devam ettiler. Masaya gelen ai-leler ve öğrencilerle sohbet edildi. Ma-saya gelen çiftçi bir baba, mazotzamlarından, enflasyonun yüksekli-ğinden, işsizlik oranının fazlalığındanbahsetti ve “Siz gençler mücadele-nizden hiç vazgeçmeyin.” diyerekdestek oldu.

Öğrenciler ve ailelerden bildiri al-mak için gelenler yakın zamanda

Grup Yorum konseri olup olmadığı-nı sordular. Saat 11.30-16.00 arasın-da açık kalan masada 120 adet bildi-ri dağıtıldı.

Marmara ÜniversitesiDev-Genç’liler, 6 Eylül Salı günü

yaşadıkları polis saldırısı ve gözal-tından sonra Marmara Üniversite-si'nde tekrar masa açtılar. 7 Eylül günüsabah saat 10.00'da Göztepe Kam-püsü'nde açılan masaya önce zabıta-lar geldi ve masanın izni olmadığını,kaldırılması gerektiğini söylediler.Fakat Dev-Genç’liler burada ticari biramaçla masa açılmadığını, dayanış-mayı büyütmek için açtıkları bu ma-sanın kaldırılamayacağını söyledi-ler. Bildiri dağıtımına başlayıp göz-altına alınan arkadaşlarını anlattılar.

Saat 14.00’e kadar açık kalanmasada 100 bildiri dağıtılırken, 1adet Yürüyüş dergisi halka ulaştırıl-dı. Yeni öğrencilerle tanışılıp dahasonra görüşmek için telefon numa-raları alındı. Ayrıca, 8 Ekim'de yapı-lacak olan Dev-Genç Şenliği'ne çağ-rı yapıldı.

Boğaziçi ÜniversitesiDev-Genç'liler, Boğaziçi Üniver-

sitesi'nde kayıtların son günü olan 7Eylül Çarşamba günü de, okulunGüney Meydanı’nda “Seher ŞahinRehberlik ve Dayanışma Masası”açtılar. Grup Yorum türkülerinin ça-lındığı masada öğrencilerle ve veli-lerle barınma, ulaşım ve paralı eğitimsorunu üzerine sohbetler edildi.

Seher Şahin'in kim olduğunu veneden masaya Seher Şahin ismininverildiğini merak edip soran öğren-cilere Seher Şahin hakkında bilgiverildi.

5 saat boyunca açık kalan masa-da 150 adet Gençlik Federasyonu bro-şürü ve Halk Bilimi Topluluğu bildi-risi ile 2 adet Yürüyüş dergisi öğren-cilere ulaştırıldı.

Ege ÜniversitesiDev-Genç'liler, Ege Üniversite-

si’nde “Seher Şahin Rehberlik ve Da-

yanışma Masası” açtılar. 5-9 Eylül ta-rihlerinde 11.00-15.00 saatleri ara-sında açık kalan masada kayıt yap-tırmaya gelen birçok öğrenciyle ta-nışılırken; üniversiteyi bilmeyenlereyardım edildi.

Kayıt yerinin nerede olduğunubilmeyen öğrencilerin doğrudan ma-saya gelip yardım istemesi öğrencigençliğin devrimcilere duyduğu gü-veni ortaya koyuyordu. Yeni tanışılanbir öğrencinin babası da güvenlik gö-revlilerinin tacizini görüp, destek ol-maya geldi. Bir Azeri turist, kendi ül-kesinin sorunlarından bahsederken,Türkiye'deki faşizmi dinlediğindeçok şaşırdı ve Dev-Genç’lilere destekolduğunu dile getirdi. 300'e yakın bro-şürün dağıtıldığı Seher Şahin Reh-berlik Ve Dayanışma Masası'nda Yü-rüyüş dergisi de öğrencilere ulaştırıldı.

9 Eylül Üniversitesiİzmir’de, 9 Eylül Üniversitesi’nin

kayıt tarihleri olan 6-7 Eylül günle-rinde, yeni kayıt yaptıran öğrencile-re yardımcı olmak ve iletişim kurmakiçin Eğitim Fakültesi'nde Dev-Genç'li-ler tarafından “Seher Şahin Rehber-lik ve Dayanışma Masası” açıldı.

6 Eylül'de saat 10.30'dan 15.30'akadar açılan masada 170 broşür öğ-rencilere ulaştırılırken, öğrencilerinsorunlarına çözüm arandı. Seher Şa-hin öğrencilere anlatılarak, Yürüyüşdergisinin de tanıtımı yapıldı.

7 Eylül günü ise saat 08.00'den13.00'e kadar açılan masada 160 bro-şür dağıtılırken, öğrencilerle parasızeğitim üzerine sohbet edildi. Kızınıüniversiteye kaydettiren bir anne dedüzenin çarpıklığından yakındı ve“Sizi destekliyoruz, burada bir eylemyapın hemen geliriz.” diyerek destekoldu.

Yeni öğrencilerle tanışılan ve öğ-rencilere yardımcı olunan Seher Şa-hin Rehberlik ve Dayanışma Masası,insanların parayla çalıştıkları onlarcaözel yurdun reklam masalarının ara-sında en dikkat çekici masa oldu. Buözel yurt masalarında çalışan öğren-ciler de Dev-Genç'lilerle tanışarak, pa-rasız eğitim isteklerini dile getirdiler.

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

338

Page 39: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Ülkemizde Gençlik

Eğitim-Sen Samandağ Şubesi, 22Haziran 2011 tarihinde SamandağCumhuriyet Savcılığı’na verdikleri di-lekçe ile “Parasız eğitim istemek suçise biz de suçluyuz” diyerek kendi-lerini ihbar etmişlerdi.

“Parasız Eğitim İstiyoruz Alaca-ğız” pankartı açtıkları için, GençlikFederasyonu üyesi Ferhat Tüzel veBerna Yılmaz 14 Mart 2010 tarihin-den bu yana tutuklu. Eğitim-Sen Sa-mandağ Şubesi, bu hukuksuzluğuteşhir etmek ve parasız eğitim tale-binin aslında anayasal bir hak oldu-ğunu vurgulamak için, Ferhat veBerna ile aynı “suçu”, parasız eğitimisteme suçunu işlediklerini söyleye-rek, 22 Haziran 2011 tarihinde ken-dilerini ihbar etmişlerdi.

Samandağ Cumhuriyet Savcılı-ğı’na yapılan suç duyurusunda, “Şayetparasız eğitim talebi anayasal ve ulus-lararası hukuk açısından güvence al-tına alınan temel bir insan hakkı ise -

ki böyledir- Berna Yılmaz ve FerhatTüzer adlı iki gencimiz derhal serbestbırakılmalıdır. Yok şayet anayasal veuluslararası belgelerce güvence altınaalınan bir hakkın kullanımının talepedilmesi bir suç ise -ki değildir- biz-ler Samandağ Eğitim-Sen olarak bu“suçu” yıllardır işlediğimizden vebundan sonrada işleyeceğimizden,hakkımızda yasal işlem başlatılması-nı talep ediyoruz.” denilmişti.

Savcılık, yaptığı soruşturma so-nucunda, suç duyurusu ile ilgili ola-rak, “kovuşturmaya yer olmadığı-na” karar verdi. Parasız eğitim talepetmenin suç olmadığı, SamandağCumhuriyet Savcılığı tarafından datesbit edilmiş oldu.

Eğitim-Sen Samandağ Şubesi, bukarar ile, oligarşinin mahkemelerininhukuksuzluğunu teşhir etmiş oldu.

Parası olana iyi eğitim! Çocuklarının kaliteli bir eğitim al-

masını isteyen veliler, okulların talepettiği yüksek bedellerden ve öğrenimolanaklarının yetersizliğinden şikâ-yetçi. Yapılan araştırmaya göre okulöncesi eğitimde sınıflarda öğretmenbaşına 15 öğrenci olması bilimsel ola-rak uygun görülüyor. Fakat halenöğretmen başına düşen öğrenci sayı-sı çoğu okulda 30 ve üstü. Sınıflar kü-çük, oyun alanları, ders araç gereçleriyetersiz. Tüm bunlar eğitimin nasıl ti-carete döküldüğünün ve önemli ola-nın öğrencinin gelişimi değil ne ka-dar para getirdiğinin göstergesidir.

Üniversitelilere"zam gelmedi denilerek"yapılan harç tuzağı!

26 Ağustos tarihli Bakanlar KuruluKararı'nın sonucu olarak üniversiteöğrencileri harç tuzağı ile karşı kar-

şıya. 2 senedir zam yapılmadığı söy-lenen harçlar eğer alttan ders alıyor-sanız katlanıyor. Okulu 1 yıl uzatanve bu dönem sadece alttan 2 kredilikbir ders almak zorunda olan öğrenci,170 TL'lik normal harç ücretine ekolarak, tam 128 TL ödemek zorundakaldı. Yani sadece 2 kredilik ders alanöğrenci toplamda 298 TL harç ödedi.Kayıt sırasında harçlarla ilgili bilgi ve-ren fakülte yetkilisi, eğer alınan ders3. ya da 4. kez alınıyorsa bu ek ücretinkatlandığını belirtti. Bu yasayla be-raber artık dersler de satılığa çıkarıl-dı. Hükümet diyor ki "Parası olan bas-tırsın parayı, dilediği kadar altan al-dığı derslerin sınavına girsin, olma-yan da okumasın."

Haraç yatırmayanadiploma yok

Faşizmin kurumu YÖK’ün Ku-rucusu ve eski başkanı İhsan Doğ-ramacı’nın üniversitesi Bilkent’deharç parasını yatıramayan öğren-ciye diploması verilmedi.

Ankara İcra Mahkemesi Hakim-liği'ne verdiği dilekçeye göre kızınıBilkent Üniversitesi Bankacılık ve Fi-nans Bölümü'nde okutan MuhyettinKaya, okulun son döneminde işleri-nin bozulması nedeniyle üniversite ta-rafından istenen harcı ödeyemedi.Bilkent Üniversitesi, Kaya' ya kızınınharç borcu ödenmediği için 'diplo-masının verilemeyeceğini' söyledi.Bunun üzerine Kaya, diplomayı ala-bilmek için üniversiteye 10 bin lira-lık teminat çeki verdi. Okullarda pa-ralı eğitim o kadar boyutlanmıştır kiöğrencilere ve ailelere bu konudauygulanacak her türlü yaptırım meş-ru görülmektedir.

Parasız Eğitim TalebininSuç Olmadığını

Kendi Mahkemeleri Söylüyor

Cemaat, otogarlarakamp kurdu

Samsun otogarında Gülen Ce-maati' ne bağlı kurum ve kuruluşlarkayıt için gelen her öğrencinin önü-nü keserek,'Yardım edelim, hem dekarşılıksız' diyor. Yardımın altındanise Gülen cemaati çıkıyor. Benzer birdurum Ankara için de geçerli. Üni-versiteye kayıt işlemi için Ankara’yagelen öğrenciler terminale iner in-mez başta Gülen cemaati ve tarikatyurtlarında kalmaları için peron-larda bekleyenlerin kıskacında ka-lıyor. Peki neden? Babalarının hay-rına mı?Hayır. Gençliği cemaatlereyedekleyerek hak arama kavgasın-dan uzak tutma düşünmeyen,sor-gulamayan,şükreden bir gençlik ya-ratma çabası içindir tüm bu uğraş-ları.

18 Eylül2011

Yürüyüş

Sayı: 286

39

Page 40: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

ÜÜlkemizde Gençlik

İstanbul Okmeydanı’nda bir inşaatta uyuşturucuiçip halkı rahatsız eden bir serseri grubu, Cepheliler ta-rafından dövülerek cezalandırıldı.

12 Eylül Pazartesi günü saat 19.00 sıralarında, hal-kın şikayeti üzerine harekete geçen Cepheliler, Piyale-paşa Mahallesi’nde “Semt Konağı” denilen yerin hemenyanındaki inşaatta uyuşturucu içen bir grup serseriyi suç-üstü yakalayarak uyardılar. Cephelilerin uyarılarınatehditle karşılık veren serseriler, dövülerek cezalandı-rıldılar.

Cezalandırma sırasında; “Halkımız! Mahallemizdeuyuşturucuya, kumara, fuhuşa ve yozlaşmaya karşımücadelemiz sürüyor.” denildi. Okmeydanı halkı da;“Çok güzel yapıyorsunuz... Helal olsun size... Zaten buyerde uyuşturucu içip bizi rahatsız ediyorlardı...” diye-rek Cephelilere destek verdiler.

Her fırsatta, çeşitli bahanelerle Okmeydanı’nı işgaleden AKP’nin polisleri, 10 Eylül 2011 Cumartesi günüöğle saatlerinde, yüzlerce resmi ve sivil polis eşliğin-de yine terör estirdi.

Öğleden itibaren Okmeydanı sokaklarını dolduranfaşist polis, halka sataşarak terör estirmeye başladı. Birkahvenin önünde elinde tesbih sallayan bir gence hakareteden polis, Halk Cepheli’lerin “Sen halka küfür ede-mezsin, derhal özür dileyeceksin” sözleri üzerine, yap-tığını inkâr ederek oradan uzaklaşmak zorunda kaldı.

Mahalle abluka altındayken halkı sindirmeyi amaç-layan polis, Sibel Yalçın Parkı’nda oturan Halk Cephelibir grup gence kimlik sorunca, “Mahallemizde size kim-lik vermeyeceğiz.” cevabını aldı. Polis, Cepheli genç-leri gözaltına almakla tehdit etti. Gençler, “Katiller de-folun mahallemizden. Sizi mahallemizde istemiyoruz.Sizin mahalle halkını rahatsız etmeye hakkınız yok.” di-yerek, polisleri teşhir etmeye başladılar.

Cepheli gençliğin tavrı karşısında geri adım atan po-lis, iyi polis postuna bürünerek, “Paşam, sizinle işimizyok” diyerek parktan hızla uzaklaştı. Yığdığı yüzlercepolis, akrep ve panzere rağmen, halktan korkusunu giz-leyemeyen AKP’nin polisleri saat 16.00 dolaylarında ma-halleyi terk etti.

Okmeydanı’nda Halk CephelilerPolisin Sataşmalarını, KüfürleriniDahi Cevapsız Bırakmıyor

Halk Polise Değil,Devrimcilere BaşvuruyorDevrimci Adalet,Okmeydanı’nda UyuşturucuÇetelerini Cezalandırdı

Okul önünde yıkım protestosuEsenler Hasip Dinçsoy İlköğretim Okulu'nun yıkı-

lacağı iddiası üzerine veliler ve öğrenciler sabah saat-lerinde protesto için okulun önünde toplandı."YENİOKUL YAPILANA KADAR HASİP DİNÇSOY İLK-ÖĞRETİM OKULU'NUN YIKILMASIN" talebiylebasın açıklaması yapan veliler ve öğrenciler yeni okulyapılmadan yapılmaya çalışılan yıkımın dudurulması-nı istediler.Açıklama sonrası veliler içinden çıkartılan birheyet okul idaresi ile görüşerek taleplerini ilettiler.Yı-kım olunca onca öğrencinin nerede okuyacağı, eğitim gö-receği umrunda değil Milli Eğitim Bakanlığı'nın ya daokul müdürlerinin.Önemli olan kasalarının dolması.

Yunanistan'da öğretim üyelerigrevdeydi

Yunanistan'da, hükümetin mali krizle mücadele te-melinde uygulamaya koyduğu reformlar çerçevesinde yük-sek eğitime getirmek istediği değişiklikleri protesto edenöğretim üyeleri, 48 saatlik grev kararı aldı. Üniversitelerderektör seçimlerinde ve yüksek eğitim kurumlarının maliidare biçiminde değişiklik yapılarak, bazı kısıtlamalara gi-dilmesini öngören yasal düzenlemeye tepki gösteren üni-versite öğrencileri ve öğretim üyeleri, ülke genelinde pro-testo eylemleri düzenlediler. Eylemleri çerçevesinde öğ-renciler tarafından birçok üniversite işgal edildi.

Türkiyeli öğrencilerden‘köle değiliz’ isyanı

Özellikle üniversite öğrencilerinin yoğun ilgi gös-terdiği ‘Work and Travel’ (Çalış ve Seyahat et) progra-mıyla her yıl Türkiye'den 6 bin öğrenci, hem çalışmakhem de seyahat etmek için ABD’ye gidiyor. Ancak buöğrenciler ya seyahatlerine aracılık eden ajanslarla ya daABD’de çalıştıkları yerlerde sık sık sorunlar yaşıyor. Bu-nun son örneği de ABD’nin Pennsylvania eyaletinde ya-şandı. Hershey’s çikolata fabrikasında çalışan 400 Tür-kiye'li öğrenci fabrika önünde çalışma koşullarını pan-kartlarla protesto etti, iş bırakma eylemi yaptı.

Dünyada 800 milyon yetişkinokuma yazma bilmiyor

Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO’dan yapılan açık-lamada, dünyada çoğu kadın olmak üzere 793 milyonkişinin okuma yazma bilmediği belirtildi. UNESCO'nunaçıkladığı rakamlara göre Benin, Burkina Faso, Eti-yopya, Gambiya, Gine, Haiti, Mali, Nijer, Senegal, Si-erra Leone ve Çad’da yetişkinlerin yarısından çoğununokuma yazma bilmediği ortaya çıktı.

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

40

Page 41: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Eğitim-öğretim yılı başladı. Kayıtparaları, yapılan harcamalar, yinepekçoğumuzun belini büküyor. Eği-tim her geçen yıl daha çok paralı halegeliyor. Sistemin eğitimi paralı haledönüştürmek ve bu noktada eğitimemekçilerini de bu amacına alet et-mek gibi bir düşüncesi olduğunuöteden beri bilmekteyiz. Ticarileş-tirmenin ayaklarından biri olan Top-lam Kalite Yönetimi uygulamalarıveya idareciler üzerinden para top-lama işlemi bunun en net gösterge-sidir. İdarecilerin birer işletmecimantığıyla düşünmesi ve “okuludöndürmek” ifadesini sıklıkla vur-gulamaları artık bunun kanıksanma-ya başlandığını, “her şeyi devlettenbeklemek olmaz” önermesinin ka-falarda yer ettiğini görmekteyiz.

Bizim üzerinde durduğumuz Eği-tim-Sen’li idarecilerin de bu ifade-leri kullanmalarıdır. Hatta kendi gö-revlerini tanımlarken “idareci oku-la kaynak yaratandır” demekte-dirler.

Okul idarecilerinin görevi okulapara kaynağı yaratmak değildir. Birokul müdürü ve müdür yardımcısınıngörev tanımı açıktır. İdareciler, helede Eğitim-Sen’li idarecilerin kaynakyaratmak ve para toplamak gibi birgörevi olamaz. Bunu okullara sağ-layacak olan devlettir. Devletin en te-mel görevidir. Yapmıyorsa yaptırmakda bizim işimizdir.

Bugünlerde sendikanın günde-minde idarecilik sınavları ve bununiçin açılacak olan kurslar var. Bu sı-nav 1 Ekim’de yapılacak. Şu anEğitim Sen’in kurs açmasını isteyenüyeleri ve yöneticileri bu kurslariçin kolları sıvayarak bir çalışmabaşlattılar. Eğitim-Sen’in bu konudakurulduğundan bu yana savunduğuilke, idarecilerin okulun içerisinden,okulda çalışan tüm emekçilerin ortakkararıyla demokratik seçimidir. Bukonuda Demokratik Eğitim Kurul-tayı’nda ortaklaşılmıştı. Fakat bugünEğitim-Sen ,“üyelerimizin talebi”

gibi geri dayanak noktaları bularak builkesinden vazgeçmektedir. Öyle kiGenel Merkez, şubelere kurslar içinçalışma CD’leri göndermektedir.Açıktan teşvik etmektedir.

İlkelerimizden ödün vermeyelimdediğimizde ise “ama bu ilkelerinhayatta karşılığı yok” açıklamasıylakarşılaşmaktayız. Evet savunduğu-muz pekçok ilkenin hayatta karşılı-ğı olmayabilir. Bugün, parasız eğiti-min hayatta karşılığı yok ama bu, bi-zim onun için mücadele etmeyece-ğimiz anlamına gelmemektedir. Di-ğer ilkelerimiz için de aynışey söz ko-nusudur. Tersi, açıkça ilkelerdenödün vermek ve geri adım atmaktır.Sendika bu noktada önemli bir hatayadüşmektedir. Geçmişte Anadolu Li-seleri’nde öğretmen olmak isteyen-lerin sınavla atanmalarını savunmakgibi gündelik çıkarlar üzerinden birçıkışta bulunan Eğitim-Sen bugün sı-navsız atamalar için yürütmeyi dur-durma kararı almış ama sonuçları içinne yapacağını bilemez duruma gel-miştir. Oysa ki burada da sendikanınbaşından beri Anadolu Fen liseleri,Fen Liseleri gibi ayrımlara karşı ol-duğunu ve bu okullara sınavla atan-manın eşitlik ilkesine uymadığınısavunduğunu bilmekteyiz. Bir ilke-den daha taviz vermiş ve ne yapaca-ğını, ne isteyeceğini bilemez hale gel-

miş bulunmaktayız.

Yine geri adım attığımız idareci-lik sınavları için açılacak kurslara dairyapılan başka bir savunma noktası iseiktidar yanlısı sendikanın idarecilerüzerinden örgütlenmesi ve bizim bukonuda atıl duruma düştüğümüzdür.Biz, böylesi bir örgütlenme anlayışınıdoğru bulmuyoruz. Kişinin sendika-ya üye olması demek o sendikanın il-kelerini benimsemesi ve buna uygunhareket edeceğine dair bir nevi o sen-dikayla yaptığı sözleşmedir. Sendi-kayı ilerletecek olan da üyelerinin builkelere sıkı sıkıya bağlı olmasıdır. Nekadar ilkelerimize tutunur ve onlarıhayata geçirmek için mücadele eder-sek o kadar kazanım elde edeceğimizortadadır. Mücadele tarihi bize bunudefalarca göstermiş ve kanıtlamıştır.

Üstelik bu idarecilerin öğretmen-leri sendikalarına nasıl ve hangi yol-larla üye yaptıkları herkes tarafındanbilinmektedir.

Bizim bu tehdit ve baskıları kul-lanmayacağımız açıktır. Bizlerin ör-gütlenme bakış açımız ve araçları or-tadadır. Eğitim-Sen’in en güçlü ve sa-yıca fazla olduğu yıllar hakları içinfiili meşru mücadele hattını kullan-dığı yıllardır. Sokakları unutan, üye-siyle mesajlar üzerinden iletişim ku-ran ve en ufak bir kazanım için bileolsa hukuki yolları tercih eden birsendikanın üye sayısını bu yollarla ar-tırmasını düşünmek safça olacaktır.

Eğitim-Sen “parasız, demokratik,bilimsel, anadilde eğitim” ilkesini so-nuna kadar savunmadığı sürece eği-tim emekçilerinin sesi olamayacak vehiçbir kazanım elde edemeyecektir.İlkelerden taviz verilerek yürütülenbir mücadelenin son noktasının tes-limiyet olduğunu bilmek gerekmek-tedir. İlkelerimizi, hayatta karşılığıolan, somut kazanımlara dönüştür-mek bizim bu ilkeler etrafında, hiç-bir yere sapmadan mücadele etme-mizle mümkün olacaktır. Aksi tak-dirde sisteme teslim olmak kaçınıl-mazdır.

Devrimci MemurHareketi İLKELERDEN ÖDÜN

VERMEK TESLİMİYETTİR!

İlkelerimizden ödünvermeyelim dediğimizde

ise “ama bu ilkelerinhayatta karşılığı yok”

açıklamasıylakarşılaşmaktayız. Evetsavunduğumuz pekçokilkenin hayatta karşılığı

olmayabilir. Bugün,parasız eğitimin hayatta

karşılığı yok ama bu,bizim onun için mücadeleetmeyeceğimiz anlamına

gelmemektedir.

18 Eylül2011

41

Yürüyüş

Sayı: 286

Page 42: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

DİSK/Genel-İş Sendikası, 14 Eylül 2011 günü işçi-lerin “Kıdem Tazminatı”na yönelik AKP’nin, saldırı po-litikasına karşı İstanbul Şişli’de bir eylem gerçekleştirdi.

DİSK’in Şişli’deki merkez binası önünde toplanan Ge-nel-İş sendikası üyeleri, önlüklerini giyerek, “KıdemTazminatı Emeğimiz! Gasp Ettirmeyeceğiz! - DİSK/Ge-nel-İş Sendikası” yazılı pankartı ve “Kıdem Tazminatı Ge-lecemizdir”, “Kıdem Tazminatı Emeğimizdir”, “Gelece-ğimizi Gasp Ettirmeyeceğiz”, “Kıdem TazminatımızıÇaldırmayacağız” dövizleriyle kortej oluşturup, yolun tekşeridini trafiğe kapatıp Şişli Camii önüne kadar slogan-lar, ıslık ve alkışlar eşliğinde yürüyüş düzenlediler.

Şişli Camii önüne gelinince, 200 kişilik kitle pankartetrafında toplandı ve ardından basın açıklaması yapıldı.

Açıklamayı, Genel-İş Sendikası Genel Başkanı ErolEkici yaptı. Kıdem tazminatı hakkında konuşan Erol Eki-ci, “Hepinizin bildiği gibi AKP Hükümeti’nin toplumuntüm kesimlerine yönelik baskısı 9 yıllık iktidarı dönemindebitmek tükenmek bilmiyor. Krizin k’sinden söz edildiğinde,bu ülkede emeğiyle namusuyla geçinen insanların hak vemenfaatlerinin sermayenin çıkarları doğrultusunda bu-danmasından başka birşey gelmiyor aklımıza. Evet AKPiktidarı Türkiye işçi sınıfı’na, emekçi halka, kendi poli-tikalarına muhalif olan tüm kesimlere düşmanca davran-maya devam ediyor. Kendi alanımıza döndüğümüzde; Tor-ba Yasası’yla, Kıdem tazminatı’yla, çalışma yaşamınınmeslekleştirilmesiyle, bugüne kadar Türkiye işçi sınıfı’nınkanı canı pahasına bedeller ödeyerek elde ettiği bütün eko-nomik demokratik hakları, sermaye çıkarları doğrultusundayok etmek için, elinden gelen herşeyi yapıyor” açıkla-

masında bulundu.

Ekici, Genel-İşSendikası olarakgerek Torba Yasasıadı altında yapılansaldırılara, gerekkıdem tazminatına yönelik saldırılara sessiz kalmaya-caklarını belirterek, “Kıdem tazminatımıza yönelik sal-dırılara karşı tutumumuzun ne olduğunu, 23 Ağustos’taAnkara’da yaptığımız eylemin, merkezi olarak Türkiye ge-nelinde örgütlü olduğumuz her yerde yaptığımız eylem-lerde açıkladık ve açıklamaya devam edeceğiz” dedi.

Kıdem tazminatı hakkının gasp edilmesiyle ilgili bir me-tin hazırladıklarını belirten Ekici, “Bunu her yerde, ev evkapı kapı dolaşarak insanlara ulaştıracağız. Herkesten debu bildirileri almasını, sadece almakla kalmamasını, eşine,akrabasına, tüm çevresine, mahallesine dağıtmasını iste-yeceğiz. İşçilere yönelik bu saldırı sona erene kadar da bunadevam edeceğiz. Halka yönelik saldırılara izin vermeyeceğiz,geçit vermeyeceğiz” diyerek açıklamasını bitirdi.

Basın açıklamasının ardından 5 dakikalık oturma ey-lemi yapıldı.

“Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiç Bi-rimiz!”, “Direne Direne Kazanacağız!”, “Zafer DirenenEmekçinin Olacak!”, “Gün Gelecek Devran Dönecek AKPHalka Hesap Verecek!”, “Kahrolsun IMF İşbirlikçiAKP!”, “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız!” sloganlarının atıl-dığı eylem, ertesi gün saat 12.00’de Etiler’deki BeşiktaşBelediyesi önünde, yine kıdem tazminatı ile ilgili yapılacakolan eylemin duyurusu yapılarak sonlandırıldı.

EMEK

KIDEM TAZMİNATI GELECEĞİMİZDİR,ÇALDIRMAYACAĞIZ!

Bu yıl 41.si düzenlenen Babaes-ki Tarım Festivali, 8-9-10 Eylül ta-rihlerinde Babaeski Belediyesi tara-fından gerçekleştirildi.

Festivalin açılış töreni, TrakyaKültür Merkezi müzik topluluğu-nun verdiği konserle başladı. Anonsedilerek sahneye davet edilen müziktopluluğu, güçlü bir alkışla karşılandı.

Yaklaşık bin kişinin izlediği açı-lış konserinde konuşma yapan Trak-ya Kültür Merkezi müzik topluluğu,“Halkız biz. Derdimizin ortak ol-masından biliriz dermana giden yo-lun acısını. Tüm acılarımızı, hep

beraber, el ele, kol kola emeğimizle,mücadelemizle sonlandıracağız. Hal-kız biz, dayanışmanın, paylaşımın,kardeşliğin ustası... Acılara ilaç ol-maktır dayanışma ve paylaşım. Bu-gün, zulme başkaldırmaktır, umut ol-maktır aynı zamanda. Canımızla,kanımızla beslediğimiz, kardeşçeyaşadığımız bu topraklarda, ülke-mizin bağımsız, emeğimizin özgürolacağı güzel günlere olan inancı-mızla hepinizi saygıyla selamlıyoruz.Hoşgeldiniz!” dedi.

Söylenen halk türkülerinin ar-dından müzik topluluğuna Babaeski

Belediyesi tarafından plaket verildi.

Festival alanında, Trakya KültürMerkezi tarafından stant da açıldı.Stantta halk sanatçıları Yılmaz Gü-ney, Ruhi Su ve Sabahattin Ali’yianlatan afişlere yer verildi, 90 adetTKM broşürü dağıtıldı. 3 gün süreyleaçık kalan stantta TKM aileleri birkez daha birlik ve beraberliğin tem-silcisi oldular.

TRAKYA KÜLTÜR MERKEZİ MÜZİK TOPLULUĞUBABAESKİ TARIM FESTİVALİ’NDE SAHNE ALDI

42

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

Page 43: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Yozlaşmaya Karşı Gazi Halk Şen-liği’nin 6.sı, 10-11 Eylül tarihlerindeİstanbul Gazi Mahallesi’ndeki GaziBarajı’nda yapıldı. Birçok sanatçınınkatıldığı şenlikte, çeşitli stantlar da ku-ruldu. Boran, Haziran, Tavır yayı-nevlerinden çıkan kitapların satışınınyapıldığı stantların dışında, yemekstantları da yer aldı.

Şenlik görevlilerinin güvenlik al-dığı alanda, insanlar bayram hava-sındaydı. Şenliğin ilk gününde, sahneye ilk

olarak Cengiz Sağlam çıktı. Sağ-lam’ın türkülerini seslendirmesinin ar-dından, Hozan Beşir sahne aldı. Be-şir, 5 bin köyün yakılmasıyla ilgili ya-zılan “Koca Çınar” adlı eseri okudu.Daha sonra Nilüfer Sarıtaş sahneyeçıktı ve insanları halaylarla çoşturdu.Son olarak Suavi, dostluk, kardeşlik,yoldaşlık, birlik ve beraberlik me-sajları vererek şarkılarını seslendir-meye başladı.

Yozlaşmaya karşı alternatif ya-ratmak amacıyla düzenlenen GaziHalk Şenliği’nin ilk gününe yüzlercekişi katıldı.

11 Eylül’de, şenliğin 2. günü pik-nik havasında yaşandı. Gazi halkı, ev-den getirdikleri yemekleri ve yaktık-ları mangallarla şenlik alanındaydı.Gazi Mahallesi’nin gençlerinin ha-zırladığı tiyatro oyunu izlendi önce-likle. Uyuşturucunun zararlarını,uyuşturucuyu kimlerin sattığını an-latan tiyatro gösterisinin ardındansanatçılar sırayla sahne aldılar.

Dersim’de toplu mezar açtırmamücadelesinde, bedenini ölüme ya-tırarak zafer kazanan Hüsnü Yıldız da

şenliğe katılarak bir konuşma yaptı.Yıldız, “Ben DHKP-C gerillası AliYıldız’ın kardeşiyim. Ali Yıldız enson girdiği çatışmada 17 PKK geril-lasıyla beraber şehit düşmüştür. Bur-juva basın, Çemişgezek’te gerçekle-şen çatışmada 2 DHKP-C’li gerilla-nın 17 PKK gerillası ile beraber öl-dürüldüğünü yazıyordu. Ben de kar-deşim Ali Yıldız’ın peşine düştüm.Ben ve ailem Ali Yıldız’ın o mezar-lardan çıkarılması için uğraştık. Ma-latya Başsavcılığı’na dilekçeler gön-derdik ve bize bekleyin dediler. Dahasonra yaklaşık beş buçuk ay boyun-ca bizi beklettiler, ondan sonra da me-zarların açılmayacağını söylediler.Artık yapacak son şeyim vardı, o da‘canımdı’ onu da verecektim. İlk ola-rak açlık grevine başladım daha son-ra ise Ölüm Orucu’na dönüştürdükeylemimizi. En sonunda istediğimi-zi aldık!” diye konuştu ve sloganlar-la sahneden indi. Ardından ErdalGüney, Erdoğan Emir, Cihan Çelik,Bulutsuzluk Özlemi, Grup Marsis,Burhan Berken ve Erdal Bayrakoğluşarkılarını kitleyle birlikte coşkuylaseslendirdiler. Gazi Futbol Turnuva-sı’nı kazanan takımların ödülleri deşenlik sırasında verildi.

Ayrıca, Halk Cephesi adına Bah-tiyar Doğruyol bir konuşma yaptı.Doğruyol, “Bundan tam 16 seneönce, oligarşi tarafından insanlarımızkatledildi. Bu sene mahalle muhtarıolarak adı geçen işbirlikçiler, tekel-lerin zengin sofralarına oturup, oli-garşiyle beraber ‘Biz Gazi halkıyla ba-rıştık’ deyip propaganda yaptılar,halkı kandırmaya çalıştılar. Ama on-lar istediği kadar desin biz barışma-

dık, asla da barışmayacağız. Kar-deşliğin yıllardır sürdüğü gecekondumahallemize göz diken tekellerinburalarda planlar yaptıklarını, evle-rimizi yıkmak istediklerini iyi bili-yoruz.

Mahallemizde de yozlaşmaya hiçbir zaman izin vermeyeceğiz. Bunlarıengelleyeceğiz, gecekondularımızıyıktırtmayacağız! Bu mahallede birçok devrimcinin kanı döküldü, kanı-mız aktı Gazi’nin sokaklarına. GaziMahallesi faşizmi iyi tanır ve devle-tin hiçbir politikasına taviz vermez,baskısına boyun eğmez. Çok bedelödedik, yine ödeyeceğiz ama asla ma-hallemizi, evlerimizi devletin tekel-lere peşkeş çekmesine, halkımızın de-ğerlerinin kirletilmesine müsade et-meyeceğiz!” diye konuştu.

Şenlikte son olarak Grup Yorumsahneye çıktı. Uzun zamandır tutuk-lu bulunan grup üyesi MuharremCengiz de sahnedeki yerini aldı. Şar-kılarını Gazi halkıyla birlikte söyle-yen Grup Yorum, konser sonunda birduyuruda bulundu. Bir müzik atölyesikuracaklarını, bu atölyede çeşitli mü-zik dallarında eğitim vereceklerinisöyleyerek eğitime katılanlarla bir-likte, eğitimin sonunda Gazi’de hep-beraber bir konser vereceklerini du-yurdular.

Halaylar çekilerek sonlandırılanşenliğin bitiminde, alanı dolduranbinlerce insan selamlandı ve geldik-leri için teşekkür edildi. Şenlik, “Se-neye yine aynı güzelliklerle, aynıdireniş türküleriyle, hep birlikte ha-lay çekme dileğiyle hoşçakalın, umut-la kalın” dileğiyle bitirildi.

YOZLAŞMAYA KARŞI HALKIN BİRLİK VE DAYANIŞMADUYGULARI GAZİ ŞENLİĞİYLE TEKRAR YAŞATILDI

18 Eylül2011

43

Yürüyüş

Sayı: 286

Page 44: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Yeni adli yıl 6 Eylül’de açıldı. İs-tanbul’da Avrupa’nın en büyük adli-ye sarayı da hizmete girdi. Semerinine kadar değiştirirlerse değiştirsinler,adalet aynı adalet. Halka düşman,devrimcilere düşman...

Yürüyüş dergisi çalışanları 9 ay-dır tutuklu. 9 aydır, bir kez dahimahkeme yüzü görmediler üstelik. İn-sanların özgürlük haklarını aylarca el-lerinden alıyorlar, tedavilerini en-gelliyorlar. Ve yargılamanın ne zamanbaşlayacağı da belli değil. Tüm bun-lara karşın, kimse adalet sisteminekarşı çıkmasın istiyorlar. Halk Cep-hesi ise yaptığı eylemlerle, AKP’ninbu tavrını, uygulamalarını teşhir et-meye, tutsakları sahiplenmeye devamediyor.

Keyfi tutuklamalara, keyfi tutuk-luluk sürelerine karşı sesimizi çı-kartmadıkça üzerimize daha çok sal-dıracaklar. Bu yüzden yapılan bu ey-lemler, tutsaklarımızı sahiplenmede-ki kararlılığımızı, ısrarımızı göster-mesi açısından çok önemlidir. Anka-ra ve Antalya’da Halk Cephesi’nin ey-lemleri bu haftada devam etti...

Yürüyüş dergisi korkunuzolmaya devam edecek!

Yürüyüş dergisi çalışanlarının tut-saklığı 9. ayında. Dokuz aydır mah-kemeye çıkartılmayan Yürüyüş çalı-şanları için Ankara Halk Cephesi, dü-zenli olarak Sakarya Caddesi’nde

yaptığı eylemlerine devam etti. 9 Eylül günü, saat 18.00’de Kızı-

lay Sakarya Caddesi’nde yapılan ey-lemde, “Derneklerimizi ve Dergi-miz Yürüyüş'ü Savunmaya DevamEdeceğiz” pankartı, “Yürüyüş DergisiÇalışanları Serbest Bırakılsın” yazı-lı dövizlerle kızıl bayraklar taşındı.

Eylemde yapılan açıklamada, “Bizburadan Yürüyüş'ün sesini haykırı-yoruz. Onlarca kez bassanız, onlarcaçalışanını tutuklasanız, işkencedengeçirip katletseniz de Yürüyüş'ünsesi bu alanlarda olmaya devam ede-cek. Korkularınızı besleyecek yazdı-ğı gerçekler. Kapı kapı, ev ev dola-şacak Yürüyüş dergisi. Sokak sokakgirecek korkularınıza. Halkın adaletisteyen her sesinde olacak. Her eyle-minde olacak. Engin Çeber’ler olacak.Bu sesi boğmaya, tecrit hücrelerine at-maya kimsenin gücü yetmeyecek.Halkın ve haklının onurlu sesi Yürü-yüş dergisi susmadı, susmayacak.” de-nildi.

Eylemin bitiminde, Sakarya Cad-desi’nde bildiri dağıtılarak, Yürüyüşdergisi satışı yapıldı.

Mehmet Ali Uğurlu’nunsağlık durumununsorumlusu AKP’dir

Yürüyüş dergisi çalışanlarının tu-tukluluk hallerinin 9 aydır keyfi ola-rak devam etmesiyle ilgili olarak, An-talya Özgürlükler Derneği de herhafta yaptığı eylemlerine devam etti.

Antalya Özgürlükler Derneği BaşkanıMehmet Ali Uğurlu da Yürüyüş der-gisi çalışanları ile aynı davadan göz-altına alınmıştı. Uğurlu’nun Hapis-hanede gittikçe kötüleşen sağlık du-rumuna rağmen tedavisinin yapıl-maması da protesto edildi.

9 Eylül 2011 Cuma günü saat19:30’da Antalya Kışlahan Meyda-nı’nda yapılan eylemde, devletin tec-rit politikası, devrimcilere ve halkaolan düşmanlığı teşhir edildi. Basınayapılan açıklamada, yeni adli yılınaçıldığı ama buna rağmen 9 aydır tu-tuklu olan Mehmet Ali Uğurlu ve Yü-rüyüş dergisi çalışanlarının mahkemetarihlerinin hala belli olmadığı anla-tıldı.

Uğurlu’nun sağlık durumuna dadeğinilerek, 9 aydır tedavisinin tecritdayatmalarından dolayı yapılmadığı,hastalıklarının günden güne ilerledi-ği bilgisi verildi. Tahliye edilmeme-si durumunda, keyfi olarak tutuklu ol-ması ve tedavisinin yapılmaması ne-deniyle ilerleyen hastalıklarının he-sabını kimin vereceği soruldu. Açık-lamanın devamında, tutsakların 7 yılsüren Ölüm Orucu direnişiyle kaza-nılan iletişim haklarının da gasp edil-diği vurgulandı.

Mehmet Ali Uğurlu ve Yürüyüşdergisi çalışanları serbest bırakılanakadar iki haftada bir eylemlerin de-vam edeceği söylenerek halk eylem-lere davet edildi ve açıklama slogan-larla sona erdi.

Keyfi Tutuklamalara Keyfi TutuklulukSürelerine Hayır Diyelim

444

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

AntalyaBursa

Page 45: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Halkımız kapısınıYürüyüş’e açıyor

Yürüyüş okurları, halkla birebirsohbet ederek, evlerine konuk olarakdergimizi tanıtmaya devam ediyorlar.Yürüyüş’te çıkan yazılar üzerinesohbetler ediliyor misafir olunan ev-lerde, kahvelerde...

Halka gerçekleri ulaştırmanın bi-linciyle, Yürüyüş okurları çalmadıkkapı bırakmamak hedefiyle tanıtımadevam ediyorlar. Her kapıya gide-ceğiz, sesimizi her eve duyuracağız.2 kişi, 3 kişi de olsak, hatta tek ba-şına da olsak, gözaltına da alınsak,Yürüyüş dergisinin tanıtımını yap-mamızı kimse engelleyemeyecek.

Dergi dağıtımı Yürüyüş okurlarıiçin sadece basit bir iş değildir. Tekbaşına, başlı başına bir iştir dergi-mizin tanıtımını yapmak. Engin’le-rin mirasıdır çünkü... Ferhat’larınhesabını sormaktır çünkü... Oligar-şinin yalanlarını halka anlatmanın bi-ricik yoludur.

Yürüyüş elden ele dolaştıkça, se-simize ses katılıyor... Dergimiz buhafta da Bursa’da, İzmir’de, Mani-sa’da, İstanbul’da, Hatay’da halkı-mızla buluşmaya devam etti.

“Başarılar diliyoruz,Allah yolunuzu açık etsin”

Bursa’da Yürüyüş dergisi halkaulaştırılmaya devam edildi. 8 ve 10Eylül tarihlerinde Teleferik ve Kes-tel-Kale mahallelerinde Yürüyüş der-gisinin tanıtım ve satışı yapıldı.

Dağıtım sırasında, halka AKP’ninyeni terörle mücadele yasalarının

niteliği ve amaçları anlatılarak soh-bet edildi. Kapı önlerinde oturanyaşlı insanların yanına oturup sohbeteden Yürüyüş okurlarına, “Başarılardiliyoruz, Allah yolunuzu açık etsin”dileğinde bulunuldu. Kestel’de biraile, bahçesinden kendi elleriyle top-ladığı domatesleri verdi. 3 Yürüyüşokurunun katıldığı dergi tanıtım vesatışlarında Teleferik’te 25 ve Kestel-Kale mahallesinde 25 olmak üzeretoplam 50 dergi halka ulaştırıldı.

“Alnından öpülecekinsanlarsınız!..”

Bursa’nın Gemlik ilçesindeki Yü-rüyüş dergisi dağıtımları da sürüyor.Gemlik’in Dereboyu Caddesi’ndeve Yeşilova Mahallesi’nde Yürüyüşokurları tarafından 9 Eylül 2011Cuma günü dergi dağıtımı yapıldı.

Eski Garaj’dan başlayarak Dere-boyu Caddesi boyunca dergiyi tanı-tan okurlar esnafla sohbet ettiler.Dergi tanıtımı sırasında dergiyi alanokurlardan biri, Yürüyüş dağıtımcı-larına, “Sizler alnından öpülecek in-sanlarsınız.” diyerek, hepsini tek tekalınlarından öperek başarılar diledi.

Cadde boyunca devam eden ta-nıtım sırasında 2 liseli öğrenci ile pa-rasız eğitim üzerine sohbet edildi. Öğ-renciler parasız eğitim için mücade-le eden liseli ve üniversiteli gençle-re destek verdiklerini belirttiler.

Dereboyu Caddesi’nden YeşilovaMahallesi’ne geçen Yürüyüş okurları,sesli duyuru ile dergi tanıtımına de-vam ettiler. 4 Yürüyüş okurunun17.30-20.00 saatleri arasında yaptı-ğı tanıtımda 25 dergi halka ulaştırıl-dı.

“Söyledikleriniz doğru”

İzmir'in Gültepe ilçesinde Yürü-yüş dergisi tanıtımı yapıldı. Gülte-pe'nin mahallelerinde Yürüyüş okur-ları tarafından 10 Eylül günü yapılantanıtımda halk dergiye yoğun ilgi gös-terdi.

Tanıtım sırasında esnaflarla vekahvelerdeki halkla sohbet edildi. Birkahvede dergi tanıtımı sırasındagençlerle, polisin halkın değil oli-garşinin güvenliği için var olduğuüzerine sohbet edildi. Gençlerden bi-risi, “Helal olsun sizlere, söyledik-lerinizin hepsi doğru, sonuna kadaryanınızdayım, sizi gördüğüme çok se-vindim.” dedi. Libya'da ve Suriye'deyaşanan olaylar hakkında da konu-şularak, yaşananların sorumlusununemperyalizm olduğu anlatıldı. DörtYürüyüş okurunun katıldığı tanı-tımda, üç saat içinde toplam 55 der-gi halka ulaştırıldı.

“Örgütlülüğümüzübüyütecek, Ege’ninfabrikalarından tarlalarına,şehirlerinden kırlarınakadar kök salacağız”

Ege bölgesindeki örgütlenmeyiengellemeye çalışan AKP’nin polisi,hukuksuz ve keyfi uygulamalarına,sindirme faaliyetlerine bir yenisinidaha ekledi. 29 Ağustos günü Mani-sa’nın Turgutlu ilçesinde bir Yürüyüşokuru keyfi GBT uygulamasına tabitutuldu. GBT ile gözdağı vermeye ça-lışan sivil polis, gün boyu sürdürdü-ğü fiziksel takip ile de bu tutumunudevam ettirdi.

30 Ağustos’ta ise yine Turgutlu’da

18 Eylül2011

445

Yürüyüş

Sayı: 286

Ankara İzmir

Page 46: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

iki Yürüyüş okuru oturdukları kafe-de sivil polisin keyfi GBT uygula-masıyla karşılaştı. Okurların adres-lerini de alarak korku salmaya çalışansivil polisler, okurlarımızın yanlarındabulunan bir Yürüyüş dergisini zorlaalarak, “Ben bunu inceleyeyim, sanageri veririm” deyip tacizlerine devamedeceklerini ima etti.

Bu olayı yaşayan okurlarımızdanbirisi, gittiği her yerde polis tarafın-dan gün boyu takip edildi. Aynı ar-kadaşımız gece yarısı sivil polislerceevinden alınarak, ilçe merkez kara-koluna götürüldü. Polisler karakolda,“Burada kaç kişisiniz, kimleri tanı-yorsun?” gibi sorular sorarak okuru-muzu ajanlaştırmaya, kendisini ve ai-lesini korkutmaya çalıştılar.

Manisa polisinin işkenceciliğini,komploculuğunu 1995’te çoğu liseöğrencisi olan 16 devrimci genceyapılan işkencelerden, yıllardır belirliaralıklarla evlere yapılan operasyon-lardan çok iyi biliyoruz.

Yapılan tüm bu baskıların nedeniaçıktır. Faşizmin kalesi olarak görü-len, uzun yıllardır devrimci faaliye-tin olmadığı bir ilçede devrimciler ye-tişmeye, gençler mücadeleye sempatiduymaya başlamıştır. Bu hareketlilikdoğal olarak Manisa polisinde tedir-ginlik yaratmış ve devrimcileri git-tikleri her yerde takip etme, aileleri-ni yalanlarla taciz etme, telefon din-lemesi gibi hukuk ve ahlak dışı uy-gulamalar yapmasına neden olmuştur.Bütün bunlar halk düşmanlarınınacizliklerinin, devrimcilerden nasılkorktuklarının göstergesidir.

Manisa’daki Yürüyüş okurları,polisin bu baskılarıyla ilgili olarak,“Dergimizin girdiği her yerde sayısız

bedeller ödedik ve ödemekten de çe-kinmiyoruz. Tek bir Yürüyüş okuru-nun bile olduğu her yerde dergimizhalka ulaştırılacaktır. Manisa polisibilmelidir ki bu uğurda İrfan Ağdaş-lar, Engin Çeberler şehit düşmüş,Ferhat Gerçek polis kurşunuyla felçkalmış ama dergimiz ülkenin her ya-nına ulaştırılmıştır. Teknik, fiziksel ta-kipler, keyfi uygulama ve tacizler buiradeyi teslim almaya yetmeyecek, ak-sine sınıf kinimizi daha çok büyüte-cektir. Manisa polisinin bundan son-ra uygulayacağı her türlü baskıyıteşhir edecek, halkın örgütlenmesin-den ne kadar korktuklarını halka gös-termeye devam edeceğiz. Örgütlülü-ğümüzü büyütecek, Ege’nin fabrika-larından tarlalarına, şehirlerinden kır-larına kadar kök salacağız” değer-lendirmesinde bulundular.

Sarıgazi’de Yürüyüş okurugözaltına alındı

İstanbul Sarıgazi’de 11 Eylül günüyapılan Yürüyüş tanıtımı sırasında,Yürüyüş okuru Fatma Varıcı gözaltı-na alındı.

Sarıgazi’deki Vatan İlköğretimOkulu önünde Yürüyüş dergisi dağı-tımı yapıldığı sırada, polisler gelerekkimlik kontrolü yapmak istedi. Bir sü-redir, oturduğu mahallede ve dernekçevresinde sivil veya resmi polisler-ce rahatsız edilen Yürüyüş dergisiokuru Fatma Varıcı, polislerin kimlikistemesi karşısında tepki gösterdi.Hiçbir muhalefete tahammülü olma-yan AKP’nin polisi, bunun üzerineFatma Varıcı’yı yerlerde sürükleyerekgözaltına aldı. Gözaltına alınan Varıcı,Yenidoğan Karakolu’na götürüldü.

Sarıgazi Haklar Derneği, gözal-tıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada,“Bilindiği gibi bugün ülkemizin gün-deminde AKP’nin polise daha fazlaverdiği yetkiyle ‘90’lı yıllara geri midönüyoruz’ konusu tartışılıyor. İşte Sa-rıgazi’de Fatma Varıcı’nın dergi da-ğıtımında keyfi bir tutumla gözaltınaalınması da gösteriyor ki, bu ülkede‘90’lı yıllar hiç bitmedi.” dedi.

Samandağ’da 4 saatte210 dergi dağıtıldı

Hatay Samandağ’da 12-13 Eylültarihlerinde, Mağaracık Beldesi veKurtderesi Mahallesi’nde Yürüyüştanıtımı ve satışı yapıldı. 3 Yürüyüşokurunun katıldığı tanıtıma halkın yo-ğun bir ilgisi oldu.

Kamyon şoförlüğü yapan bir kişi,öğle yemeği için Yürüyüş okurlarınıevine davet etti. Çocuklarından biriEge Üniversitesi’nde, diğeri de Bil-kent’te okuyan kamyon şoförünün ço-cukları Yürüyüş okurlarını çok sıcakkarşıladılar. Hatta Ege’de okuyangenç, Canan Kulaksız anısına dü-zenlene şenliğe katıldığını söyledi.

AKP’nin iktidara gelmesiyle bir-likte zulmün daha fazla arttığından şi-kayetçi olan kamyon şoförü ve aile-siyle, ülkedeki adaletsizlikler, ya-şam zorlukları ve işsizlik üzerinesohbet edildi.

Haftaya görüşmek dileğiyle ora-dan ayrılan Yürüyüş okurlarına, ana-yol üzerinde yürüdükleri sırada çoksayıda araba kornalarını çalarak ve du-rup Yürüyüş alarak destek verdiler. 4saat süren dağıtım sırasında 210 der-gi dağıtıldı.

446

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

AnkaraBursa

Page 47: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Malatya Haklar Derneği, 9 Eylül 2011 günü, sivil veresmi polisler tarafından basılmak istendi. Dernek ça-lışanlarının dernekte olduğu öğlen saatleri sırasında, ka-pıyı açan polisler, içeri girmeye çalıştılar. Kapıda yaşanantartışma sonrasında arama kararları istendi. Polis, der-nek binasına giren ve sırtlarında çanta olan yelekli ikikişinin şüpheli olduğunu belirterek, Malatya Savcılı-ğı’ndan aldıkları arama kararını gösterdi. Bunun üze-rine sınırlı sayıda polisin içeri girmesine izin verildi. Göl-gelerinden korkan AKP’nin polisi, çelik yeleklerlegelmişlerdi. Korkuyorlardı çünkü meşru olmadıklarınıonlar da biliyordu.

15 dakika süren kimlik kontrolü sonucu dernektenhiçbir şey alınmazken; dernekte bulunan Umut Meral,Gönül Bozkurt, Umut Gülmezler ve Mehmet Yayla’nınkimlikleri kontrol edildi.

Halk Cephesi, polisin bu keyfi tavrını aynı gün saat17.00’de AKP Malatya il binası önünde yaptığı basınaçıklamasıyla protesto etti. “Baskılar Bizi Yıldıramaz”pankartının açıldığı eylemde, sembolik bir çanta ve biryelek de yere bırakıldı.

Yapılan açıklamada, “Bugün şu gördüğünüz yelekve çanta yüzünden derneğimizde arama yapıldı. Bu şakadeğil, gerçektir. Bir arkadaşımız çantası ve yeleği ile der-neğimize gelmiştir. AKP il başkanlığı önünde duran res-mi polisler, arkadaşımızın yelekli ve çantalı olmasındankorkmuş ve Malatya Emniyet Müdürlüğü’nün sivil veresmi polislerini derneğimizin önüne dökmüştür. Evet,o yelekli arkadaşımızdan kaynaklı çelik yelekleriyle ka-pının açılmasını fırsat bilen AKP’nin polisi içeri girmiştir.15 dakika süren arama ve kimlik kontrolünde hiçbir şeybulamayan polis, çıkıp gitmek zorunda kalmıştır. Aslındaşaka gibi düşünülecek bu durum faşizmin gerçekliğidir.Bir yelek ve çanta AKP’nin polisini korkutmaya yet-miştir. Bu korkunun kaynağı AKP iktidarının zulmünüartırdıkça korkusunun da büyümesinden kaynaklan-maktadır.” denildi.

Basın açıklaması, “Baskılar Bizi Yıldıramaz”, “Kah-rolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz”, “Halkız Haklı-yız Kazanacağız” sloganlarının atılmasının ardından sonaerdi.

Bursa’nın Teleferik Akçağlayan Mahallesi’nde bir sü-redir gerçekleştirilen film gösterimleri geçtiğimiz haf-ta da devam etti.

10 Eylül Cumartesi günü saat 20.30’da başlayan gös-terimde, Yılmaz Güney’in Umut filmi gösterildi. Yok-sulluğu, çaresizliği ve umudu anlatan film boyunca özel-likle Yılmaz Güney’i seven yaşlı insanlardan bazıları-nın ağladığı gözlendi. Filmi yaklaşık 30 kişi izledi.

AKP’nin Polisi Bir Çanta VeBir Yelekten Korkuyor

Hatay’da yayınlanan Umut Veren ASİ gazetesi, yayınhayatında 12. yılını tamamladı. Asi’nin 12. yıldönümü, 11Eylül günü kutlandı. Kutlama töreni, Hatay’ın Harbiye bel-desine bağlı Sinanlı köyünde bulunan Nebi Yunus Tür-besi’nde yapıldı.

Ziyaretin etrafı temizlenerek masalar kuruldu. Asi’yi12. yıldönümünde yalnız bırakmayan Hataylılar’ın da gel-mesiyle, tören başladı. Açılış konuşmasını yapan TekinAslan, Asi gazetesinin 12. yılında, birlik, beraberlik ve kar-deşlik için sahiplenilmesi gerektiğini söyledi.

Konuşmanın ardından, Semir Sahillioğlu ve İbrahimArslanhan şiir dinletisi verdiler. Bir de konuşma yapan İb-rahim Arslanhan, “Umut Veren Asi gazetesi 12 yaşında.12 yıldır ara ara sizden uzaklaşsak da hep hayatın için-de, sizin yanınızda olmaya çalıştık. 12 yıl önce, Türkiye‘ninzorlu koşullarında bağımsız, demokrat, sosyalist bir ga-zetecilik anlayışını Hatay halkıyla buluşturma mücade-lesinin birçok zorlukla karşılaşacağını ve bedeller ge-rektiğini bilerek başladık yayın hayatımıza. Düştük yola,çünkü açlığın, yoksulluğun baskının zulmün karşısındaezilen halkların dili, beyni ve yüreği olmalıydık. Oldukda... Tutsaklıklar yaşadık, şehitler verdik, işkence gördükama asla devrimci, sosyalist bir gazetecilik anlayışındantaviz vermedik. Her daim halkımızın yanında, zalimin kar-şısında olduk.” dedi.

Doğan Dönmez’in şarkılarıyla katıldığı törende, ku-rulan sofrada hep birlikte yemek yenildi. Kutlamada sonolarak Dikmece Köyü’nden “Çarçur Tiyatro Grubu”nunhazırladığı tiyatro oyunu izlendi ve bilgi yarışması yapıldı.Kutlama törenine 150 kişi katıldı.

Yoksulluğa Ve Çaresizliğe KarşıUmudu Büyütenler Var; Biz Varız!

Umut Veren Asi Gazetesi 12. yılını kutladı

18 Eylül2011

47

Yürüyüş

Sayı: 286

Page 48: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

2007 yılından beri tutsak olan ve 2.5yıldır da mahkemesi devam eden özgürtutsak Faruk Ereren, son söz olarak 4gün sürecek olan siyasi savunmasına 13Eylül 2011 tarihinde başladı. Dava, Al-manya’nın Düsseldorf şehrinde bulunanYüksek Eyalet Mahkemesi’nde görü-lüyor.

Savunmasını 7 bölüm altında top-layan Faruk Ereren, ilk gün, 1. bölüm-deki “suçlu kim suçsuz kim”, “adale-ti kim temsil ediyor”, “emperyalizminOrtadoğu ve Afrika politikası” başlık-lı savunmalarını okudu.

Ereren’in siyasi savunmasının diğerbaşlıkları ise şöyle: faşizm cephesi,davanın gelişimi ve neden açıldığı, Al-manya’daki sorunlar, düşünce özgürlüğüve şiddet kültürü, devrimin tarihi kökeni,sonuç olarak bu dava.

2009’dan beri devam eden mahke-mede her türlü hukuksuzluk yaşan-mış, hakim ve savcıların işbirliği için-de çalıştıkları gözler önüne serilmişti.

İtirafçı Semih Genç'in yalan veiftiraları sonucunda Alman yargısı Tür-kiye faşizminin bir kuklasına dönüşm-üştü. Avukatların verdiği tüm dilekçe-ler istisnasız ret edilmiş ve gösterdiklerineredeyse hiçbir tanık dinlenmemişti.

Bunlar yetmezmiş gibi, Savcılıkaçıkca dilekçe vermiş ve “2003 yılın-da Almanya ve Türkiye devletleri terörekarşı anlaşma yaptı. Bu dava da terör da-vası. Artık sona gelinmelidir” demişti.Bunun anlamı, “Hukuku ve delilleri boşverelim. Sanık bir devrimcidir ve fa-şizme karşı savaşmaktadır. Onun içinTürkiye faşizmi adına hızla ceza vere-lim...”dir.

Gelinen aşamada Savcılık, Ererenhakkındaki mütalaasında birden fazlamüebbet istemiştir. Mahkeme heyeti de,hiçbir delil olmamasına rağmen bu ta-lebe sıcak baktığını defalarca dile ge-tirmiştir. Buna karşın son duruşmadaavukatlar, yaptıkları savunmada dava sü-resi boyunca yaşanan bir çok konuya de-ğinmişler ve Ereren hakkında beraat ve

tahliye talebinde bulunmuşlardı. Şim-di ise son söz özgür tutsak Faruk Ere-ren'de.

Ereren, savunmasına başladığı 13Eylül günü mahkemede yaptığı ko-nuşmada, öncelikle davanın neden,nasıl, hangi koşullarda açıldığını,kendisinin kim olduğunu ve nerededurduğunu, mahkeme heyetinin kimolduğunu ve nerede durduğunu anlattı.Emperyalizmin Ortadoğu ve Afrikapolitikası ile Ortadoğu’daki isyanla-ra değinen Erener, emperyalizm ve fa-şizmi teşhir ederek, “Bu noktadaonur ve gururla diyebilirim ki, bumahkemenin açıldığı günden bugünekadar hukuku, adaleti ve gerçeğitemsil edenler ben, avukatlarım ve fe-dakarca beni destekleyenlerdir. Siz iseemperyalizm ve faşizmin cephesindeyer aldınız.” dedi.

Sabah 09.00’da başlayıp, saat16:00’ya kadar devam eden duruşma,ertesi gün devam etmek üzere bitirildi.

Av ru pa’da

İngiltere’nin başkenti Londra’da, Türkiye’lilerin yoğunolarak yaşadığı Tottenham bölgesinde Anadolu Gençlik Mer-kezi açıldı. 10 Eylül Cumartesi günü düzenlenen açılışa genç-ler başta olmak üzere, gençlerin aileleri ve emekçi göçmenhalktan insanlar katıldı.

Anadolu Halk Kültür Merkezi bünyesinde faaliyet gös-teren gençler, iki yıllık çalışma sonucunda kendi gençlikmerkezlerini açtılar. Günler öncesinden yapılan çağrılar-la davet edilen gençlerin ve ailelerin açılışa katılımı yo-ğun oldu. Açılış töreni, gelen misafirlere “Hoşgeldiniz” de-nilerek ve ardından tüm şehitler için bir dakikalık saygıduruşu yapılarak başladı.

Anadolu Gençlik’i temsilen bir genç açılış konuşma-sı yaptı. Anadolu Gençlik’in iki yıllık çalışması boyuncabir kar makinası gibi yol açarak, bu mevzisini yarattığı-nı belirten Anadolu Gençlik üyesi, “Bu mekanda gençli-ğin emeği var.

Sizler de bundan sonra, bu emekte, sabırda ve sorum-lulukta bizimle birlikte olmalısınız.” dedi.

Konuşma sırasında katılanlara seslenilerek, “Şimdiyekadar boyumuza posumuza yatırım yaptınız. Şimdi ise yü-reğimize ve beynimize yatırım yapmanızı istiyoruz ve buörgütlülüğümüze sahip çıkmanızı istiyoruz. Eğer gençli-

ği örgütlemezsek, yok olmaya mah-kum oluruz. Bu mekanı bizimle bugünpaylaşarak bize moral ve destek ol-duğunuz için hepinize çok teşekkürediyor, bu duyarlılığın devam etmesidileği ile hepinize Anadolu Gençlik

adına hoşgeldiniz, sefa getirdiniz diyoruz.” denildi.Açı-lış konuşmasından sonra, gençlere söz verildi. Gençlerdenbiri “İki aydan beri ben bu gençlerle birlikteyim. Bana de-ğer veriyorlar. Bana kendimin değerli olduğunu hisset-tirdiler. Güzel şeyler yapınca destekliyorlar. Kötü bir şeyyapınca uyarıyor, eleştiriyorlar. Böyle bir kurumun açıl-ması iyi bir şey, mutluyum.” şeklinde ifade etti düşünce-lerini.

Yine bir başka gencimiz, “Gençlerimizin böyle bir ku-rumu olması beni sevindirdi, yeni arkadaşlarımla buradabuluşacağız. Temiz ve güzel bir yer, insanca yaşamak içinbir birimizle dayanaşarak ayakta kalacağız. Hatta başka-larına böylece yardımcı olabiliriz” dedi.

Son konuşmacı, Halk Cephesi adına söz aldı. İngilte-re’de yakın zamanda yaşanan, gençlerin ayaklanmasına de-ğinen Cepheli, gençlerin karşı karşıya olduğu saldırılarıanlatarak, “Gençliğimize sahip çıkmak zorundayız. İşte birmevzi, bunu korumak, büyütmek bizlerin elinde” dedi.

Konuşmaların ardından gitar eşliğinde Grup Yorum’untürküleri söylendi. Akşam geç saatlere kadar ziyaretçiler gel-meye devam etti. Ziyaretçiler, merkezin açılmasındanduydukları memnuniyeti belirterek, hayırlı olması dileğindebulundular.

ALMAN MAHKEMELERİNDE EMPERYALİZM VE FAŞİZM YARGILANIYOR

Gençlerimizin Yozlaştırılmasına Karşı Anadolu Gençlik’e Sahip Çıkmalıyız

48

Page 49: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

13 yıldır ABD’de hukuksuz bir şe-kilde tecritte tutulan 5 Kübalı dev-rimci, tutuklanmalarının yıl dönü-mü olan 12 Eylül tarihinde, Avustur-ya’da yapılan çeşitli faaliyet ve ey-lemlerle sahiplenildi.

Kübalı 5’lerden Rene Gonzalez’ınkızı Irma Gonzalez, bu faaliyetlere ka-tılmak için Avusturya’ya geldi. Gon-zalez, 3-4 Eylül tarihlerinde gerçek-leşen Halkın Sesi Festivali’nden son-ra, 7 Eylül’de de Viyana’daki BarışEnstitüsü’nde yapılan bir panele katıldı.

Kübalı 5’lerin aileleriyle yapılanröportajların yer aldığı bir filmin iz-lendiği panelde, Avusturya’nın KübaBüyükelçisi Juan Carlos MarsanAguilera ile Irma Gonzalez, Küba’lıbeşler için verilen mücadeleyi anlat-tılar ve tutsaklara sahip çıkmanınönemini vurguladılar. 15 yıl hapis ce-zası alan Rene Gonzalez’in, 13. yılı-nı doldurduğu Ekim ayında şartlı ola-rak tahliye edilmesi gerekiyor. Ancakburada yeni bir hukuk savaşı başlıyor.Çünkü 3 sene boyunca ABD’yi terk et-mesi ve Küba’ya dönmesi yasaklandığıiçin hayatı tehlike altına giriyor. Ayrı-ca ailesi, bu süreç içerisinde yine vizesorunlarıyla karşı karşıya kalıp ziya-ret edemeyeceğinden endişeleniyor.

Panel sırasında Irma Gonzalez’e,babası Rene Gonzalez’den telefongeldi. Heyecanla salondan dışarı çı-kan Gonzalez, tekrar salona girdiğindehenüz coşkusu yüzünden okunuyor-du ve katılımcılar alkışlayarak duy-

gularını paylaştılar.

Toplantıya katılarak destek verenHalk Cepheliler de, Irma’ya hoş-geldin diyerek, Küba’lı beşlerin mü-cadelesinin çok daha fazla dayanış-ma, hukuki ve insani boyutunun dı-şında emperyalizme karşı politik ta-vır alarak emperyalizmi teşhir etmekgerektiğini vurguladılar. “Emperya-lizm bütün dünyada halkları tutsakedip, direnişleri yok etmek için çalı-şırken; tüm ezilen halkların temsil-cileri olarak biraraya gelip davamıziçin halkı örgütlememiz gerektiğini”belirten Halk Cepheliler, Gonzalaz’e,Uluslararası Tecrite Karşı MücadeleSempozyumu’na katılma çağrısındabulundular.

Yorum ve soru bölümünde tekrarsöz alan Irma Gonzalez, destek verenve toplantıya katılan herkese teşekküretti ve Küba’lı beşlerin bir an önceserbest kalarak yanımızda yer alma-sını umduğunu ifade etti. Bu davanıntüm hukuki yollarının tükendiğinive kurtuluşlarının tek yolunun ulus-lararası dayanışma olduğunu bir kezdaha hatırlatarak konuşmasını bitirenGonzalez’e, Küba’lı sanatçıların çiz-dikleri bir resim hediye edildi.

Panelde ayrıca, Küba’lı beşleriçin Avrupa çapında başlatılan 1 mil-yon imza kampanyasının 11 Eylül ta-rihinde sona erdiği ve imzaların su-nulacağı bilgisi verilerek, katılımcı-lardan imza istendi. Önümüzdekigünlerde Kübalı 5’lerle dayanışma

haftası çercevesinde yapılacak bazıçalışmaların da duyurusu yapıldı.Dayanışma haftası nedeniyle, 12 Ey-lül günü Viyana’daki parlamento-nun önünde eylem yapıldı.

Küba’lı Beşler İçinAvusturya ParlamentosuÖnünde Eylem Yapıldı

Küba’lı beşlerin tutuklanmasının13. yıldönümü nedeniyle, AvusturyaParlamentosu’nun önünde, 15 kişininkatıldığı bir protesto eylemi gerçek-leştirildi. Küba’lı, Latin Amerika’lı,Avusturya’lı ve Türkiye’li devrimci-lerden oluşan Küba’lı Beşlerle Da-yanışma Komitesi, eylemde pankartaçıp, halka bildiri dağıttı. Eylem bo-yunca İngilizce ve Almanca bildirilerokundu ve Küba’lı beşlerin isimleritek tek sayılarak, özgürlük istendi.

“Viva Cuba” sloganının atıldığıeylem sırasında, Küba’lı beşlerin fo-toğrafları ile “ABD’de Siyasi TutsakOlan Küba’lı beşlere Özgürlük”,“Ambargo = Soykırım, Yaşasın Küba”yazılı pankartlar taşındı. Saat 16.30’dabaşlayan eylem saat 18.00’de slo-ganlarla bitirildi.

Anadolu Federasyonu, “Tecriteyüzbin kere hayır” kampanyasının ça-lışmalarına Almanya’nın başkentiBerlin’de devam etti. 2 ve 9 Eylül ta-rihlerinde 16.00-18.00 saatleri ara-sında, Türkiyelilerin yoğun olarak ya-şadığı Kreuzberg semtindeki halkpazarı önünde stand kuruldu.

Çalınan türküler ve marşlar eşli-

ğinde 2 saat sü-reyle, Almanca-Türkçe “Tecriteyüzbin kere ha-

yır” başlıklı bildiriler dağıtılırken,imzalar toplandı. Standa gelen in-sanlarla da sohbet edildi. Standlarda350 bildiri dağıtılırken, 38 imza top-landı.

Dağıtılan bildiride şu ifadeler yeralıyor; “Devrimci tutsakların tecriti-ne hayır demeye devam ediyoruz.

Emperyalizme kar-şı onurumuz olantutsaklarımızı anlat-maya devam ediyo-ruz. Tutsaklarımız,duruşmada ve ha-pishanede tecritte;keyfi, haksız, hukuksuz yaptırımlaramaruz kalıyorlar. Tutsaklarımızın dı-şarıdaki sesi olmaya devam ediyoruz.Kahrolsun Emperyalizm Yaşasın Mü-cadelemiz!”

TÜM GÜCÜMÜZLE TECRİTEYÜZBİN KERE HAYIR DİYORUZ

KÜBALI BEŞLERİN SESİ AVUSTURYA’DA YANKILANDI

18 Eylül2011

49

Yürüyüş

Sayı: 286

Page 50: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

50 yıldır aşağıla-nıyor, ikinci sınıf in-san muamelesi görü-yoruz.

50 yıldır kültürü-müze, değerlerimizesahip çıkmaya çalı-şıyoruz.

Almanya’da ilkgelen Türkiyeli ku-şaktan bugün en faz-la 3 bin kişi kaldı.

Almanya’da 2 milyon Türkiyeliyaşıyor. 65-70 yaş arası birinci nesilTürkiyeliler’den 10 yıl sonra kimsekalmayacak.

50 yıl önce geldiler, dilini, dinini,kültürünü bilmedikleri soğuk ülkeAlmanya’ya. Ülkemizdeki açlık veyoksulluktan kurtulmak için geldiler.

İkinci Paylaşım Savaşı’ndan yeniçıkan Almanya, kalkınmak için çağırdıbizi. Yıkılmış duvarlarını yapmak, ha-vaalanlarını temizlemek, fabrikala-rında çalıştırmak ve açık işgücünü ka-patmak için davet etti bizi. Bir de eme-ği ucuz insana ihtiyacı vardı. Misafirişçi denildi adlarına.

1961 yılında çıktılar yola. Konya’lıHacer Teyze, Trabzon’lu MehmetAmca, Elazığ’lı Hasan... Kaderlerinideğiştirecek bir kurtuluş kapısı gör-düler.

Koyun gibi dizdiler sıraya, tepedentırnağa sağlık kontrollerinden geçir-diler. Dişi en sağlam olanı, en baba-yiğit, en sağlıklı olanı seçtiler. Ken-dilerini neyin beklediğini bilmedençıktılar yola. Acaba şimdi başınızabunların geleceğini bilseydiniz gelirmiydiniz derseniz, gelirlerdi. Neden?Çünkü durum kendi ülkelerinde defarklı değildi.

Hepsi, 2-3 sene çalışır, dönerim di-yordu. Ama olmadı, iki üç yılda işlerdüzelmedi.

Gözyaşları ile uğurlandılar. Sal-lanan o eller hep hafızalarımızdadır.Dilini, kültürünü bilmedikleri ülkede,kafalarını kaldırmadan hep çalıştılar,çalıştılar. Yemeklerini yiyemediler.Şarkılarını dinleyemediler, espirilerinegülemediler.

Peki kendi devletleri onlara sahip

mi çıktı dersiniz? Hayır!

Onlar hep döviz yumurtlayan ta-vuk gibi görüldü.

Bu yıllar içinde çok fazla gencimizkaydı, yok olup gitti ellerinden. Ko-lay değildi alışmak. İkinci nesildeuyuşturucu kullanımı arttı.

Almanya’ya ilk Türkçe öğret-menleri 1974 yılında geldi. İlk imamise 1971 yılında. Türkiye devleti, fi-nanse edemediği için gönderemediğinisöyleyecekti.

Ama aynı devlet 1979 yılındabütçesinin %23’ünü işçi dövizleri ilekarşılanacağını söylüyordu. “Döviz-ler gelsin ama sizin diliniz, dininizumrumda değil” dedi.

Ama daha sonra anlaşıldı ki, ken-di dilini, dinini unutursa onlara dö-viz getirmezler. Sonra gönderdileröğretmen.

Hem Türkiye devleti, hem Al-manya tarafından emekleri sömürül-dü. İki taraf da iliklerine kadar sö-mürdü.

Büyük akademisyenler, Almanlarve Türkiye’lilerin dost olduğuna vur-gu yapar hep. Tamam halkların ara-sında sorun yoktur, ırkçılığı körükle-yen Alman devletidir. Ama biz budostluğu pek göremiyoruz, bununsebebi de Alman adalet ve eğitim sis-temidir.

Her şeyde ikinci sınıf görülme-mizdendir.

İlk nesil neden Almanca öğrene-memiş? Suçlusu öğrenmeyenler mi?

Esas sorumlusu Alman tekelleridir.

Gönderdiniz de gitmediler mi?Buna uygun şartlar yaratıldı mı?Hangi vakit gidecekti, uykusundan ke-sip mi?

Geriye dönelim,Ford, Thyssen, Holz-man ve Mercedes gibibüyük tekeller kaç işçiiçin kaç Almanca kur-su açmış? Bu sorununcevapları onlarda. Ne-deni açık!

4. nesli ise enteg-rasyon adı altında, ken-di anadillerini konuşa-maz bir kuşak halinegetirdiler. Türkiye’li-

lerin iyi okullara gitmemeleri için hertürlü engel mevcut. En büyük engelkafalarının rengi; kara kafalı olmak.

Göçün 50. yılı kapsamında fotoğ-raf albümü hazırlayan bir yazar, 1.neslin ilk getirdikleri eşyalarla fo-toğrafını çekmiş. Semaverinden rad-yosuna kadar.

Bir kişi gitmiş fotoğraf çektirme-ye. Benim bir şeyim kalmadı. AmaELLERİM VAR! Bana kalan tek şekellerim, diyerek nasırlı ellerini gös-termiş. Fotoğrafçı ellerini çekip koy-muş kitaba.

50. yılda bazı faaliyetler yapıldıama yeterli değildi. Onların 50. yıl-larında emeklerini sahiplenelim, kut-lamalar yapalım.

Elleri nasırlı 1. neslin 50. yılı kut-lu olsun. 50. yıl emeğimizin karşılı-ğını alabilmek için mücadeleyi yük-seltmenin yılı olsun.

50. yılında 1. nesli sahiplenelim,gidelim nasırlı, emekçi ellerini öpe-lim. Ömürlerini vermişler, sağlıklarınıvermişler, geri getiremeyiz belki amaemeklerinin karşılığını almalıyız.

Onları sahiplenmek , onların hak-larını sahiplenmekten geçer.

Mücadele etmekten geçer.

Emeğimizle varız, kimseden lütufistemiyoruz.

1. nesil ömürlerini verdi. Karşılı-ğında evlerimiz yakıldı. Karşılığındaaşağılandık.

4 nesildir aynı sorunlar artarak de-vam ediyor. Biz haklarımıza sahip çık-madıkça artarak sürecek.

Birlik olmalıyız, haklarımız içinmücadele etmeliyiz. Yoksa bir 50 yıldaha geçse aynı sorunları yaşarız.

AVRUPA’dakiBİZ

ALMANYA’YA GÖÇÜN50. YILI

İLK NESİL NEDENALMANCA

ÖĞRENEMEDİ?

50

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

Page 51: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

18 Eylül2011

551

Yürüyüş

Sayı: 286

28 Ağustos'ta resmi gazetede ya-yınlayarak uygulamaya giren yeniKanun Hükmünde Kararname (KHK)ile ülkemizdeki demokrasinin ne me-nem bir şey olduğu bir kez daha or-taya çıktı... Yedi bakanlığı ve pek çokalanı kapsayan yeni KHK, AKP'ninsözde demokrasi görüntülerine bile ta-hammül edemediğini gösterdi.

12 Haziran seçimlerinin hemen ön-cesinde meclisten Yetki Yasası'naonay alarak KHK çıkarma yetkisi alanAKP, ilk dört ayda 20 KHK çıkar-mıştır. Bu KHK'lerin hepsi de halkınaleyhine çıkarılmış kararlardır.

İlk çıkarılan KHK ile Devlet Me-murları Kanunu'nda değişiklik yapıl-mış ve sözleşmelilerin önü açılmıştır.Devlet Bakanlıkları yerine icracı ba-kanlıkların getirilmesi konusundaki 11adet KHK de 8 Haziran'da uygula-maya geçirilmiştir.

Seçimlerin hemen arifesinde yineKHK ile Çevre, Orman ve ŞehircilikBakanlığı ikiye ayrılmış; Çevre ve Şe-hircilik Bakanlığı ile Orman ve Su İş-leri Bakanlığı şeklinde iki ayrı ba-kanlık ortaya çıkarılmıştır.

KHK nedir? Ne işe yarar?Neden ihtiyaç duyulur?

Ülkemizde yasama organı duru-mundaki meclis, iktidar partisiyle, mu-halefetiyle birlikte yasaları çıkar-makla görevlidir. (Bu yasaların halkınçıkarına olmadığı ayrı bir konudur.)KHK ise, Bakanlar Kurulu yani hü-kümetin sorumluluğunda çıkarılanve meclisin çıkardığı yasalara eşde-ğerde olan kararlardır. Bu durumdameclis kanunları ile hükümet kararlarıeşit güce sahip olmaktadır. HattaKHK’ler, meclisin kanun olarak çı-kardığı çeşitli yasaları kaldırabilir yada değiştirebilir.

Aklımıza şu soru gelebilir: Bir ül-kede yasa çıkaran bir meclis varken

ve üstelik de bu mecliste iktidarıylamuhalefetiyle tüm partiler şu veya buşekilde burjuvazinin değirmenine sutaşırken KHK’ye neden ihtiyaç du-yulur?

Bu sorunun cevabı ülkemizin yö-netim şeklinde gizlidir... Okullarda, ki-taplarda, televizyonlarda, haberlerde,gazetelerde, seçim meydanlarındahep bir demokrasiden, halkın kenditemsilcisini seçmesinin adının cum-huriyet olmasından bahsedilir. Oysagerçek bu değildir. Yönetim biçimi-miz ne demokrasidir ne de cumhuri-yet... Kurulan seçim sandıkları, mec-lis, meclis çatısı altında kanunlar içinellerin inip inip kalkması faşizmin yü-zünü örtmek için tezgahlanmış bir mi-zansendir.

Seçimler sahtedir, meclis sahtedir,demokrasi sahtedir...

Diyelim ki hükümetin aldığı birkararı beğenmedik, halk olarak bununaleyhimize olduğunu düşündük vemeydanlara çıkıp düşüncelerimizisöyledik, bunun için sloganlar attık vehalkın aleyhine kararlar alanlardan he-sap sormak istedik...

Böyle bir tablonun arkasından negeleceğini tahmin etmek kimse içingüç olmasa gerek. Yüze sıkılan bibergazları, atılan gaz bombaları, kafala-

rımıza, kollarımıza inen cop darbeleri,asker ve polis postalları altında be-denlerimizin ezilmesi...

İşte bu tablo, demokrasi maskesi-nin yerlerde süründüğünün resmidir.

Faşizmle yönetilen ülkemizde öylegeniş bir demokrasi kültürü, düşün-ceyi açıklama özgürlüğü masal olarakanlatılır. Gerçek ise "ne mozaği ulan"dır ya da Tayyip Erdoğan'ın diliyle"ananı da al git"tir!

Demokrasi masal, faşizm gerçekolduğu içindir ki halka ve halkınhaklı taleplerine olan tahammülsüz-lük çabuk açığa çıkmıştır. "Darbelerülkesi" denilmesi boşuna değildir.İşte bu nedenle devletin tarihi boyuncaKHK’ler, kırık dökük burjuva siya-setinin ayrılmaz parçası olmuştur.Mecliste halka karşı çıkarılacak ya-saların burjuva siyaseti çerçevesindetartışılması dahi faşizmin üzerine bolgelen bir elbise olmuştur ve eğreti dur-muştur. KHKler, bu elbisenin ora-sından burasından daraltılmasıdır.

Kanun Hükmünde Kararnamelerilk olarak 1876 tarihinde Kanun- iEsasi'de Muvakkat Kanun adıyla çı-karılmıştır. Aradan neredeyse yüzyılgeçtikten sonra, ülkemizde demokrasimücadelesiyle paralel yürüyen devrimmücadelesinin boyvermesiyle 1971

Kanun Hükmünde Kararnameler Faşizmin Gerçek Yüzüdür

AKP, 12 Haziran seçimlerinin ar-dından 61. hükümeti kurar kurmazilk imzaladığı KHK ile (7 Temmuz2011), Maliye Bakanlığı'nda hizmetbirimi olarak Vergi Denetim Kuru-lu Başkanlığı’nı kurdurdu.

20 Temmuz tarihli KHK ile de,tutuklu subayların aylıklarının art-tırılmasını karara bağlayan TürkSilahlı Kuvvetleri Personel Kanu-nu'nda değişiklik yaptı.

17 Ağustos'ta Çevre ve Şehirci-lik ile Avrupa Birliği Bakanlığı'ylailgili iki KHK çıkardı.

26 Ağustos tarihinde ise AdaletBakanlığı'yla ilgili,

27 Ağustos'ta da Gıda, Tarım veHayvancılık Bakanlığı ile ilgili sondüzenlemeleri gerçekleştirdi. Da-nıştay kararıyla iptal edilen Tam GünYasası'nın da içinde bulunduğu pek-çok saldırı politikasını gündemegetiren yeni KHK'nin en önemliyanlarından biri de AKP kadrolaş-masına hizmet etmektedir.

AKP, KHK ile halka karşı sal-dırıda hızla karar alıp uygulamayakoymayı hedefliyor.

Page 52: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

yılında yeniden KHK ler gündeme ge-tirilmiştir. 1971- 1985 yılları arasın-da 200 KHK yayınlanmışıtır. BuKHK’lerden 166 tanesi 1980 askerifaşist cunta sonrası çıkarılmıştır. Bu,faşizmin KHK’lerle kurumsallaştı-rılması anlamını taşımaktadır. Görü-nürde cunta yoktur ama uyulması zo-runlu tavsiye kararları vardır.

1985- 1991 yılları arasında ise 400den fazla KHK çıkarılmıştır.

Şimdi bu siyaset tablosunda han-gi demokrasiden sözedilebilir?

KHK’lerin gündeme getirilmesi,oligarşi içinde it dalaşında yerinisağlama alma, halka karşı saldırılarıntırmandırılması, gerek halk muhale-fetinin gerekse burjuva muhalefetinezilip geçilmesi amacını taşımaktadır.Bugünkü saldırılarda da temel olan

yan budur.

AKP’nin kendi kadrolarını devletkurumlarına tepeden tırnağa rahatyerleştirebilmesi için 657 sayılı dev-let memurları yasasını da KHK’ye da-hil etmesiyle istemediği kadrolarısürgünle, emeklilikle ya da yer de-ğiştirmeyle karşı karşıya bırakmışolacak.

Halkın tepkisiyle ve Danıştay'ınkararıyla iptal edilen Tam Gün Yasa-sı da KHK dahilinde yeniden halkınkarşısına çıkarıldı. Kadrolaşmanınkendi istediği şekliyle tamamlanma-sıyla elbette ki AKP saldırılarına hızverecektir ve önünü bugünden düz-lemenin adımlarını atmaktadır.

Ne yapacağız?Kendi koydukları yasaları yine

kendi koydukları başka bir yasaylahiçe sayan, halka hukuku hatırlatırkenkendisi uymayan iktidara karşı her tür-lü mücadele meşrudur. Çünkü onlarhalka karşı saldırıda hiçbir sınır, hiç-bir yasa, kural tanımamaktadırlar veher şeyle oyuncakla oynar gibi oy-namaktadırlar. Halka gösterdikleriise sopadır. Seçimlerden önce bolcahalkın huzurundan, güveninden, re-fahından bahseden aynı zamanda butaşları yerinden en çok oynatanlar,halkla en çok dalga geçenlerdir.

Ekmeğimizle, aşımızla oynanma-sına göz yummamalıyız.

Demokrasi mücadelesi ekmekmücadelesinin kardeşidir ve her iki-si de ülkemizde devrim mücadelesi-dir. Devrim mücadelesinden başka al-ternatifimiz de yoktur!

İstanbul Tavır Kültür Sanat Festi-vali’nin 2.sinin programı belli oldu.16-17-18 Eylül tarihlerinde Okmey-danı’ndaki Sibel Yalçın Parkı’ndadüzenlenecek olan festivalin ilk gü-nünde, kısa film gösterimleri düzen-lenecek ve Şair Mehmet Özer’in ka-tılımıyla şiir gecesi yapılacak. Meh-met Özer, kitaplarını da imzalayacak.

17 Eylül günü ise iki panel dü-zenlenecek. Panellerin ilki olan, “Ki-tabı Halka Ulaştırmak ve AlternatifKitap Fuarları Yaratmak” konulu pa-nelin katılımcıları, Osman Yeşil (YARYayınları), Muzaffer Erdoğdu (Pen-cere Yayınları) ve Güngör Gencay(Gerçek Sanat Yayınları) olacak.“Edebiyatta Star Sistemi Yaratılma-sı ve Sosyalist Gerçekçiliğin Günü-müzdeki Önemi” konulu panel ise,Sennur Sezer, Adnan Özyalçıner veCezmi Ersöz’ün katılımıyla gerçek-leştirilecek.

Panellerin ardından, Güngör Gen-cay, Adnan Özyalçıner, Sennur Sezerve Cezmi Ersöz kitaplarını imzala-

yacaklar.

Aynı gün, İdil Tiyatro Atölyeside, “Bu Dağlara Bahar GelsinDiye” isimli oyunu sergileyecek.

Festivalin son günü olan 18Eylül’de ise, “Toplumcu GerçekçiŞiirin Günümüzdeki Önemi veGenç Şairlerle Sohbet” başlığı al-tında bir söyleşi düzenlenecek. Busöyleşinin katılımcıları ise RuhanMavruk, İbrahim Karaca, GülsümCengiz, Temel Demirer ve EminKaraca olacak.

Ruhan Mavruk, İbrahim Kara-ca, Gülsüm Cengiz ve Emin Kara-ca, söyleşiden sonra kitaplarınıimzalayacaklar.

Akşam saat 20.00’de ise, SelçukBalcı ve Grup Yorum’un katıldığı birkonser düzenlenecek.

Festivale katılan yayınevleri ve ku-rumların isimleri şöyle: Altı KırkBeş Yayınları, Belge Yayınları, BoranYayınları, Bulut Yayınları, Cem Ya-yınları, Çınar Yayınları, Gerçek Sanat

Yayınları, Haziran Yayınları, İdil

Kültür Merkezi, İnsancıl Dergisi,

Kelepir Kitabevi, Kırmızı Yayınlar,

Leman Yayınları, Pencere Yayınları,

Peri Yayınları, Sone Yayınları, TA-

YAD, TAVIR Yayınları, Yaba Edebi-

yat ve Yar Yayınları.

552

Yürüyüş

18 Eylül2011

Sayı: 286

Aydınlar Ve Sanatçılar,2. İstanbul Tavır Kültür SanatFestivali’nde Halkla Buluşacaklar

Page 53: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Meksika Boğazı’nı KirlettilerSıra Türkiye’de

Tony Hayward, Memhet Emin Karamehmet'in GenelEnerji şirketindeki ortağı. BP'nin eski müdürü olan Hayward,Meksika Körfezi'ndeki çevre felaketi sırasında BP'nin başın-daymış. Yani Meksika Körfezi’ne petrol yayılmasının başsorumlularından. Hizmetleri başarılı görülmüş olacak ki,Karamehmet kendine ortak almış.

“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyim”demiş halkımız…

Burada Hayward’a, Meksika’daki felaket hatırlatılarak; "Odönemle ilgili kendinizi sorguluyor musunuz? Rahat uyuya-biliyor musunuz? diye sorulunca, "Konuşmak istemiyo-rum.” cevabını vermiş.

Haram olsun ki uykuları, bizim uykularımızı da kaçırmasın.

"Ben, Kafkasmüslümanlarının hürriyete

kavuşmaları için silaha sarılan gazilerin en aşağısı Şamil!Allahü tealanın himayesini, Çar'ın efendiliğine fedaetmemeye yemin eden, özü sözü doğru bir müslümanım.Daha önce Çar Birinci Nikola'yı tanımadığımı,emirlerinin bu dağlarda geçersiz olduğunu GeneralKlugenav'a anlayacağı şekilde tekrar tekrar söylemiştim.Bu sözleri sanki taşa söylemişim gibi, Çar, hala görüşmekiçin beni Tiflis'e davet ediyor. Bu davete icabetetmeyeceğimi bu mektubumla son defa size bildiriyorum.Bu yüzden fani vücudumun parça parça kıyılacağını vesırtımı verdiğim şu vatan topraklarında taş üstünde taşbırakılmayacağını bilsem, bu kesin kararımı hiçbir zamandeğiştirmeyeceğim. Cevabım bundan ibarettir. Nikola'yave onun kölelerine böylece malum ola!"

Şeyh Şamil

Milletin Vekili Meclise Gelmeyince!..Milletvekilleri meclis çalışmalarına katılmayınca, Meclis

Başkanlığı da, nasıl yaparım da meclise zorla getiririm diyedüşünmüş. Bulduğu çözüm gayet pratik, milletvekillerine mec-lise devamlılığı oranında maaş vereceklermiş.

Bunun ikinci teminatı ise milletvekillerini elektronik cihaz-la takip etme... Yani Meclis Başkanlığı dedektif gibi izleyecekmilletvekillerini.

Milletvekilleri artık Genel Kurul performanslarına göre ek ücretalacaklar. Çalışkan vekillere ödül olarak maaşlarının dışında primverilecek. Devamsızlara ise para cezası verilecek. Bir ay içinde5 oturuma mazeretsiz olarak katılmayan milletvekilinin ise vekil-liğinin düşürülmesi ele alınacak. Meclis Başkanlığı’nın hazırlattığıbu çalışma kabul edilirse yeni dönemde uygulamaya başlanacak.

Şimdi bunlar halkın vekili değil mi? Hem de gönüllü vekil-leri… Aldıkları yüksek maaşlar, kaldıkları evler, bindikleri ara-balar demek ki kar etmiyor. Ehh… Meclis’in yan gelip yatmayeri olduğunu biliyorduk ama “vekillerimize” demek kiMeclis’e yan gelip yatmak için gelmek bile zor geliyormuş…

değ inmelerdeğ inmeleryeni

Çizgiyle

söz

TEMİZ ENERJİ TEMİZ PARA

AKP Mersin İl Genel Meclisi üye-si İbrahim Gül, dünyanın en temizenerji kaynağının nükleer enerji oldu-ğunu öne sürerek, “Bunların dumanıyok, isi yok.” demiş.

Demek ki parası çok, cepleriniiyi şişirecek. Yoksa boşuna konuşmaz,“temiz” diye göklere çıkarmaz bunlarbir şeyi.

Eee, başlarındaki “Tüpgaz dahatehlikeli” dedi ya bir kere, artık her-kesi kendisi gibi beyinsiz sanan böy-lelerini tutabilene aşkolsun!..

Topuklar Allah’a Yak ın Yapm ıyorMankenlere Yaklaşt ır ıyor

Dünyanın en büyük mozaik müzesi Zeugma MozaikMüzesi’ni açan Tayyip Erdoğan’ın yanında eşi Emine Erdoğanvardı. Emine Erdoğan’ın giydiği ayakkabıların topukları,boyunu 20 santim uzatmıştı. Halktan uzak olanların Allah’ayakın olma çabaları böyle oluyor herhalde...

Bu arada, Zeugma’yı sular altında bırakan AKP ikti-darı, müzesini açan da AKP iktidarı... Bu nasıl bir ikiyüzlülük?

Page 54: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/286.pdf · T.C. SAMANDAĞ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Soruşturma No : 2011/967 Karar No : 2011/613 KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

19 yaşında bir gençti. "Bu ülkede zulüm varsa, dire-niş de var" diyerek başladı direnişe. Çorumluʼydu.1996ʼdan başlayarak, tüm 1 Mayıslarʼda, Newrozlarda,8 Martlarʼda alanlardadır Özlem. 19 yaşında, dünyanınkavgasını omuzlamıştı. Hapishanelerde F Tiplerine kar-şı direniş süreci gündeme geldiğinde, o artık birTAYADʼlıydı; TAYAD'ın düzenlediği eylemlerin çoğundayer aldı. Ve nihayetinde tüm bu yaptıklarını da yetersizgörerek ölüme yattı. Tutuklu Aileleri Bülteni Ankara

Temsilciliğiʼnde başladığı ölüm orucunda 28 Eylül 2001'de ölümsüzleşti.

ÖzlemDURAKCAN

28 Eylül 1994'teBeşiktaşʼta bir kafedeİstanbul polisi tarafındaninfaz edildiler.

Elmas YALÇIN,Alevi-Türk bir ailedendi.1986 yılında mahalli alan-daki çalışmasıyla örgütlümücadelede yerini aldı.

Belediye emekçilerinin örgütlü gücü BEM-DER ve BEM-SENʼin kuru-cularındandı. Fuat ERDOĞAN, 1962 Denizli Acıpayam, Dedebağıköyünde doğdu. Uzun süre avukat olarak adalet için mücadele etti. Budüzenin avukatı değil, aksine bu düzeni mahkûm eden, geleceğinhukukunu yaratmaya çalışan, halkın adaletini savunan bir avukattır.İsmet ERDOĞAN, 1968 Sivas Yıldızeliʼnde doğdu. Çerkez milliyetin-dendi. Üniversite döneminde Dev-Gençʼli olarak mücadeleye katıldı.Kayseri Erciyes Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezunolduktan sonra 1990 yılında İstanbul'da İSBAK'ta (İstanbul BüyükşehirBelediyesi Bakım Onarım Merkezi) atölye şefi olarak çalışmaya başla-dı. Örgütlü mücadelesini DİH ile sürdürdü.

Elmas YALÇIN

İsmetERDOĞAN

FuatERDOĞAN

26 Eylül1999ʼdaUlucanlarHapishanesiʼndedüzenlenen vebombaların, kur-şunların kullanıl-dığı, hapishane-nin bir işkenceha-neye çevrildiğisaldırıda, kahra-manca direnerekşehit düştüler.OligarşiTürkiyeʼnin baş-kentinde, milyon-larca insanıngözünün önündebir katliam yaptı.

Ulucanlar Hapishanesiʼni birişkencehaneye çevirdi. Bazı tut-sakları hamama götürerek işken-ceyle orada katlettiler. İsmetKAVAKLIOĞLU, 1963 BalıkesirGönen doğumluydu. 1979ʼdamücadeleye katıldı. 12 Eylülsonrası Marmara ve Karadenizbölgelerinde görevler aldı.Ulucanlar Hapishanesi tutsakörgütlenmesinin sorumlusuydu.Ahmet SAVRAN, 1967 Aydındoğumluydu. Manisa SporAkademisiʼnde mücadeleye katıl-dı. Devrimci Memur Hareketiʼndemücadelesini sürdürdü. 1999ʼdaZonguldakʼta KurtuluşGazetesiʼni sattığı için gözaltına

alındı ve tutuklandı. Aziz DÖNMEZ, 1981 Tokat Almusdoğumluydu. İşçiydi. 1996ʼda mücadeleye katıldı.

Halil TÜRKER, 1973, Tokat Aktepe doğumlu. 93ʼdeTKP/ML saflarında örgütlü mücadeleye katıldı.

Nevzat ÇİFTÇİ, 1967, Elazığ Karakoçan doğumluydu.1987ʼde TKİP saflarında yer aldı.

Ümit ALTINTAŞ, 1972, Muğla Çaybükü doğumluydu.91ʼde TKİP saflarında yer aldı.

Abuzer ÇAT, 1968, Malatya Hacova köyü doğumluydu.MLKP saflarında yer aldı. 1996 Ölüm Orucu gönüllüsüydü.

Zafer KIRBIYIK, 1971 doğumluydu. Gazi Üniversite-si'ndeyken TİKB saflarında mücadelede yerini aldı.

Mahir EMSALSİZ, 1974 Samsun doğumluydu. Üniversite-de iken TKP(ML) saflarında mücadeleye katıldı.

Önder GENÇASLAN, 1973 Çankırı doğumluydu. Üniver-sitede iken TKP(ML) saflarında mücadeleye katıldı.

İsmetKAVAKLIOĞLU

AzizDÖNMEZ

AhmetSAVRAN

HalilTÜRKER

ÜmitAlTINTAŞ

NevzatÇİFTÇİ

AbuzerÇAT

ZaferKIRBIYIK

MahirEMSALSİZ

ÖnderGENÇASLAN

Kara-denizʼdehalkın dev-rim mücade-lesini örgüt-lemeye çalı-şan Aydınve Vedat, 25Eylül1980ʼde

Aybastıʼda jandarma tarafından pusuyadüşürülerek katledildiler.

AydınYALÇINKAYA

VedatÖZDEMİR

28Eylül1980ʼdedevrimcibir göreviyerinegetirirkensilahınınateşalması

sonucu aramızdan ayrıl-dı.

YÜKSELGENÇ

25 Eylül 1994ʼte önemli sorumluluklar üstlenerekbüyük görevleri yerine getirmeye hazırlanırken kazaylayaralandı, illegalite koşullarında hareketin güvenliğinidüşünerek hastaneye kaldırılmasına izin vermeyerek,kanıyla umudun adını yazarak şehit düştü. BediiCengiz, 1975-76ʼdan beri kavganın içindeydi.İşkencelerin, tutsaklıkların yıldıramadığı bir tarih bırak-mıştı arkasında. Şehit düşmeden kısa süre önceDHKP-C Kuruluş Kongresiʼne katılmıştı. Şehit düştü-ğünde DHKP Genel Komitesi üyesiydi. Aynı zamanda

Devrimci İşçi Hareketiʼnin ve Seher Şahin Silahlı Propaganda Birliğiʼninsorumluluğunu üstlenmişti.

BediiCENGİZ

Malatya Hekimhanlı Zeynep, üniversitedeöğrenciyken katıldı mücadeleye. 92ʼde, büyükdirenişte ölümü birlikte kucaklayacaklarıKazım Gülbağ ile evlendi. İstanbul SPBKomutanı olarak görev aldı. Tutsaklık koşulla-rında da hep en önde savaştı. HarbiyeOrdueviʼne lavla saldırı düzenlemekten yargı-lanmıştı. Tutsaklık koşullarındaki büyük dire-nişte bedenini silah yaptı. Ölüm orucunda has-tane hastane dolaştırılırken mengelelere karşıdirendi, tahliye edildiğinde Armutlu direnişmahallesinde direnişini sürdürerek 27 Eylül

2001ʼde ölümsüzleşti.

Zeynep ArıkanGÜLBAĞ

24 Ocak 1967'de Balıkesir-Bigadiç'te doğdu.1987ʼde örgütlü ilişkiler içinde yeraldı. TürkHemşireler Derneğiʼnde, Devrimci MemurHareketiʼnin örgütlenmesinde görevler aldı. Tutsakdüştüğü 17 Nisan ʻ92 operasyonuna kadar devrimcihareket içinde çeşitli görevler üstlendi. Hücre saldırı-sı gündeme geldiğinde Çanakkale 1. Ölüm OrucuEkibiʼnde yer aldı. Zorla müdahalelere karşı her defa-sında serumu çıkarıp attı. Tahliye edilince TAYAD'lı

Özlem Durakcan'la yan yana sürdürdü direnişini. Ve 28 Eylül2001ʼde, Ankaraʼdaki direniş evinde 343 gün boyunca alnında onu-ru olarak taşıdığı kızıl bandıyla ölümsüzleşti.

AyşeBAŞTİMUR

ULUCANLAR ŞEHİTLERİ

54