yüzyılın soygunu: banka kara deliği

60

Upload: ahmet-kilinc

Post on 27-Mar-2016

263 views

Category:

Documents


8 download

DESCRIPTION

TBMM CHP Grubu Banka Kara Deliği Araştırma Komisyonu Raporu

TRANSCRIPT

Page 1: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği
Page 2: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği
Page 3: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

“Türkbank’ın bir gece yarısı pazarlanmasına bizzat dönemin Başbakanı’nın ve bazı bakanların doğrudan karışmalarını, buna aracılık yapmalarını, gözler önüne serdik… Bizden başka herkes sustu… Muhalefet sustu, medya sustu, yargı sustu…”

Deniz BAYKAL 30 Eylül 2000 CHP11.OlağanüstüKurultay SunuşKonuşması

Page 4: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

TBMM CHP Grup Başkanlığı © 200823. Dönem / 3. Kitap

Tasarım: Ahmet Kılınç

Baskı: Yorum Matbaası - Ankara(0312) 3952112

Page 5: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU“BANKA KARA DELİĞİ”

Kemal KılıçdaroğluMustafa ÖzyürekBihlun Tamaylıgil

Şahin MengüOğuz OyanNazif Ekzen

Rapor Tarihi: 19 Mart 2005

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİCUMHURİYET HALK PARTİSİ

Grup BaşkanlığıARAŞTIRMA KOMİSYONU RAPORU

Page 6: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği
Page 7: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ ................................................................................................3

I. BANKALAR NASIL BATTI? ...................................................5

II. BATAN BANKALAR NEDEN TASFİYE EDİLMEK YERİNE TMSF’YE DEVREDİLDİ? ......................6

III. TMSF’YE DEVREDİLEN BANKALARDA OLUŞAN ZARAR ......................................................................8

IV. YÖNETİM ZAAFLARI ...........................................................10

V. SİYASAL, YASAL VE YÖNETSEL AÇIDAN YANLIŞ VE KASITLI UYGULAMALAR .............................11

VI. İMAR BANKASINDA YAŞANANLAR .................................14

Genel Olarak .............................................................................14

Hazine Bonosu ..........................................................................18

Off-Shore Hesaplar ...................................................................22

VII. YANIT BEKLEYEN SORULAR ...........................................24

VIII. YAPILMASI GEREKENLER ...............................................28

IX. SONUÇ OLARAK ...................................................................33

EKLER: BATIK BANKALARLA İLGİLİ BAZI SAYISAL VERİLER VE BİLGİ NOTLARI ...................................................39

Page 8: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği
Page 9: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

3

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

GİRİŞBu raporun hazırlanması düşüncesi, 2004 yılı ortasında

şekillenmeye başladı. AKP Hükümeti 2003 yılı Temmuzunda İmar Bankası’na el koymuş, aynı yılın sonlarından itibaren de bankaların hakim ortaklarının üzerine daha etkin bir biçimde gidebilmek amacıyla 5020 ve 5021 sayılı yasaları çıkarmıştı. “Yolsuzluklara damardan gireceğiz” sözü de aynı dönemde 2004 Ocak ayında sarfedilmişti.

Hukuk düzenini zorlayan hükümlerine rağmen 5020 sayılı yasaya Anamuhalefet Partisi olarak desteğimizi esirgemedik. Mazeret üretmesine fırsat yaratmadan iktidarın neler yapabileceklerini görmek istedik.

Aradan geçen altı aylık dönemdeki eylemsizlik, AKP Hükümetinin batık bankalardan doğan kamu alacaklarının sıkı takibi konusundaki siyasi irade ve niyet eksikliğini iyice belirginleştirmeye başladı.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna TMSF’nin verdiği Temmuz 2004 brifingi de bu duyguyu güçlendirdi. Bu brifing sonrasında CHP Meclis Grubu ile sohbet eden TMSF Başkanı’nın, bir arkadaşımızın “yani şimdi siz bize bu 37.6 milyar dolarlık kamu alacağı üzerine bir bardak su içmemizi mi öneriyorsunuz” sözüne karşılık olarak aldığı “evet” yanıtı ise, hevessizliği, gevşekliği iyice açığa vurdu.

İşte bu nedenlerle CHP Merkez Yönetim Kurulu’nda konu gündeme getirildi ve CHP Genel Başkanı’nın talimatlarıyla 2004 yazı sonunda MYK bünyesinde bir “Banka Karadeliği Araştırma Komisyonu” oluşturuldu. Genel Sekreter Yardımcısı Oğuz Oyan başkanlığında faaliyetlerini yürüten Komisyon, MYK dışı üyelerle kendisini takviye etti.

Komisyon, ikinci toplantısından itibaren sektörün önemli simalarıyla doğrudan temasa geçmeyi ve yüzyüze görüşmeyi planladı. Eylül-Aralık 2004 sürecinde, TMSF, Bankalar Birliği üst düzey yöneticileri başta olmak üzere BDDK yetkililerinden batık banka genel müdürlerine, banka avukatlarından batık banka sahiplerine kadar bir dizi görüşme gerçekleştirdi. Görüşmeler kayda alındı.

Bu raporun en geç Ocak 2005’te açıklanması planlanıyordu. Ancak CHP’nin Olağanüstü Kurultayı, TMSF’nin bazı bankaların hakim ortaklarıyla yoğunlaşan görüşme ve sözleşme trafiği, TMSF’ nin Hazine’ye olan borçlarının tahkiminin yaklaştığına dair işaretler, bu tarihin sürekli ertelenmesine neden oldu. Galiba şimdilerde neler olup bittiğinin biraz daha netleştiği bir noktadayız.

Page 10: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği
Page 11: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

5

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

I. BANKALAR NASIL BATTI?1) Yürürlükteki bankacılık mevzuatı oldukça yeterli olmasına

rağmen uygulamada banka kurmanın teknik koşulları yeterince gözetilmemiştir. Teknik, mali ve etik kısıtlar, siyasi ilişkilerle aşılabilmiştir. Gerekli etik niteliklere sahip olmayanlara banka kurma izninin verilmesi, Bankalar Yeminli Murakıpları’nca hazırlanan raporların zamanında ve etkin olarak yürürlüğe konulmaması ve banka bilançolarının gerçeğe aykırı olarak yayınlanmasına göz yumulması sonucunda, bankaların mali yapıları giderek zayıflamış ve zayıflama süreci, zamanında fark edilememiştir.

İzlenen sıcak para politikası nedeniyle de yurtdışından sağlanan kaynakların sağladığı likidite bolluğu bu eğilimi destekleyici rol oynamıştır.

2) Yukarıda özetlenen uygulamalar nedeniyle, bazı bankaların kaynakları, yönetim ve denetimi elinde bulunduranlarca bankacılık ilke ve usullerine aykırı olarak kullanılmış veya belirli kişi ve gruplara aktarılmıştır.

Uygulanan ekonomik politikalar sonucunda patlayan ekonomik kriz nedeniyle, hem reel sektörün bankalara borçlarını ödeyememeleri, hem açık pozisyondan kaynaklanan riskler, hem de devlet iç borçlanma senetlerine bağlanmış büyük fonların -faizlerin patlamasıyla- zarar yazması, esasen mali zaafiyet içindeki bankaların üzerine çökmüştür. 22 bankanın TMSF’ye devri, bu koşulların bir araya gelmesinin sonucudur.

3) Hakim ortakların ya da banka yönetimlerinin, bankacılık kurallarına uygun olmayan veya dürüst olmayan işlemleri sonucu oluşan kayıplar;

(i) Hakim ortakların kendi şirketlerine limit üstü aktardıkları kaynaklardan1,

(ii) Reel sektörde yatırıma veya işletme sermayesine dönüşen, ancak kötü yönetim ve ekonomik kriz nedeniyle geri dönmeyen kredilerden veya hakim ortakların, doğrudan doğruya kendi bankalarını soymak (hortumlamak) amacıyla aktardıkları kaynaklardan ve,

(iii) Risk yönetimi ilkelerine riayet etmeden aşırı açık pozizyon 1. Hakim ortakların kendi bankalarından doğrudan aldıkları veya paravan firmalar üzerinden dolaylı olarak aldıkları krediler; diğer bankalarla anlaşmalı olarak “back to back” yoluyla -yani grup şirketle-rine karşılıklı açılan krediler yoluyla- aktardıkları kaynaklar; finansal kiralama (leasing) ve faktöring şirketleri üzerinden aktarılan kaynaklar.

Page 12: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

6

işlemleri ve hazine bonosu işlemlerine yöneldiklerinden ortaya çıkmıştır.

II. BATAN BANKALAR NEDEN TASFİYE EDİLMEK YERİNE TMSF’YE DEVREDİLDİ?1) TMSF’ye ilk olarak devredilen Türk Ticaret Bankası ile

sonradan devredilen 5 bankada (Egebank, Yurtbank, Yaşarbank, Esbank, Ekspresbank) yapılan incelemeler, bilanço zararının tasarruf mevduatından daha az olduğunu göstermiştir. Bu nedenle, söz konusu bankalar, mevduatların ödenmesi suretiyle tasfiye edilmek yerine TMSF’ ye devredilmiştir. TMSF’ ye devredilen bankaların mali yapılarının düzeltilebileceği düşüncesiyle hareket edilmiştir.

2) Peki, ilk altı bankadan sonra, diğer bankalara da aynı yöntemin uygulanması zorunluluğu doğmuş mudur? TMSF’ nin kaynaklarını tükettiğinin ve daha fazla bir yükü taşıma yeteneğinin olmadığının artık bilindiği 2000 Kasım krizi ve 2001 koşullarında, yöntem değişikliğinin gündeme getirilmemesi dikkat çekicidir. Bu yöntem değişikliği, nihayet devir yönteminin bütün olumsuzlukları yaşandıktan sonra 2004 yılında Türkiye gündemine gelebilmiştir. Ancak bu defa da, BDDK tarafından savunulan bu görüşe IMF cephesinden (ve kuşkusuz onun da arkasındaki uluslararası sermaye çevrelerinden) kuvvetli itirazlar yükselmiştir!

3) Aslında, bankaların TMSF’ye devredilmesi seçeneği, özellikle dış yükümlülüklerin dayattığı başka “zorunlulukların” sonucu ortaya çıkmıştır. Zora düşen bankaların yurtdışındaki kişi ve kuruluşlara olan yükümlülükleri, TMSF garantisi kapsamında değilken, bunların garanti kapsamına alınması gibi!

Dikkat edilirse, burada batan bankaların tasarruf mevduatının güvenceye alınmasından başka bir şey söz konusudur. Bu adımın atılmasında IMF’nin ve onunla bağlantılı uluslararası finans kuruluşlarının doğrudan müdahaleleri etkili olmuştur. Nitekim, Kasım krizinden sonra, Aralık 2000’de Başbakan Ecevit’in eline (IMF baskısı sonucunda) BDDK yetkililerince tutuşturulan bir kağıdın okunmasıyla, bankaların dış mali yükümlülüklerinin de güvence kapsamına alındığı duyurulmuştur.

Böylece, bankaların bireysel tasarruf hesabı sahiplerine olan borçları yanında ilk kez dış kurumsal borçları -hukuki bir dayanağı olmaksızın- fiilen kapsama alınmıştır. Bunun yasal dayanağı ise, 2001

Page 13: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

7

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

yılında -yani en yetkili ağızın siyasi irade beyanı yapması sağlandıktan aylarca sonra- ortaya çıkmıştır.

Bu operasyonun, dış yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin dış dünyada yaratacağı olumsuz sonuçlardan kaçınmak amacıyla yapıldığı ileri sürülebilir; ama eğer, bunların alacakları her durumda garanti altında ise, dış kreditörlerin Türkiye’den yüksek risk faizleri talep etmeleri bir soygun olmuyor mu? Ya da bu durumda, kapsama alınan banka dış borçlarının faizlerinde hiç olmazsa tek yanlı indirim yapmak hakkı doğmuyor muydu? Ayrıca, bu istisnalara yer verilirken, hazine bonosu alan vatandaşlarımızın kaderlerine terk edilmeleri iyice göze batan bir çifte standart oluşturmuyor mu?

4) Bugün, IMF’nin de savunduğu türden bağımsız bir kuruluş olan (veya olması gereken) BDDK’nın, batan bankaların TMSF’ye devrine karşı çıkan görüşlerine IMF’nin şiddetle direnmesi ve AKP Hükümetini de peşinden sürüklemesi nasıl açıklanabilir? Yoksa, IMF’nin istediği bağımsız kuruluş türü, Hükümete karşı özerk kendisine karşı bağımlı bir tür mü? Arjantin’in IMF’ye meydan okuyan ve uluslararası sermaye çevrelerine kendi koşullarını kabul ettiren tarzı ile AKP Türkiye’sinin pasifliği arasında derin bir çelişki bulunuyor.

18 Mart 2005 tarihli gazetelerde yer alan haberlere göre, bir türlü uzlaşma sağlanamadığı için TBMM’ne sunulamayan Bankacılık Yasa Taslağına Hükümet, IMF istekleri doğrultusunda son şeklini vermiştir. Taslakta, zor duruma düşen bankaların, ya tasfiye edileceği ya da Fon’a devredileceği hükmü yer almıştır. Bütün bunlar, faturanın yine eskiden olduğu gibi halkın sırtına yükleneceğini ve bankalar arasında haksız rekabetin süreceğini göstermektedir.

5) Nedenleri ne olursa olsun, bugüne kadarki uygulamalarda devir kararları birçok yönetim zaaflarını da peşinden getirmiştir. TMSF, birdenbire, yönetme becerisine sahip olmadığı çok sayıda banka ve iştiraki karşısında bulmuştur. Eski yapılarında -hakim ortakların kredi desteği olmaksızın- zarar etmemeyi başaran bazı iştirakler bile, zarar etmeye başlamıştır.

Page 14: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

8

III. TMSF’YE DEVREDİLEN BANKALARDA OLUŞAN ZARAR1) 1997’den bu tarafa TMSF’ye devredilen banka sayısı 22’dir.

Bunların 8’i birleştirilmiş2, 6’sı satılmış3, 7 banka ise bankacılık izinleri iptal edilerek tasfiye edilmiştir.4 Bayındırbank ise varlık yönetimi fonksiyonunu yerine getirmek üzere bir geçiş bankası olarak tutulmaktadır.

TMSF tarafından devralınan bankalarla ilgili olarak gerek duyulan finansman, Hazine tarafından ihraç edilen özel tertip tahviller, Merkez Bankası’ndan kullanılan avanslar5 ve TMSF’nin kendi kaynaklarından sağlanmıştır.

2) Hazine’nin TMSF’ye sağladığı toplam kaynak, ana para olarak 33.1 katrilyon TL’dir. Bunun 0.5 katrilyon TL’si geri ödenmiş olup, geriye kalan meblağ 32.6 katrilyon TL’dir.6

Bu rakamlar, TMSF kayıtları ile uyumlu olup, 21.6 milyar ABD Doları olarak ifade edilmektedir. TMSF’ye göre bu kaynağın dışında, 4.4 milyar ABD Doları kendi faaliyet gelirlerinden, 1.8 milyar ABD Doları da bankalardan devralınan aktiflerin tasfiyesinden olmak üzere, Hazine’den sağlanan da dahil, toplam 27.8 milyar ABD Doları, Fon kapsamına alınan bankalar için kullanılmıştır. Bu büyüklük, tarihi değerler itibariyle olup faiz ya da benzeri herhangi bir unsuru içermemektedir.

TMSF’nin verileri açıkladığı tarih itibariyle, yapılan ana para tahsilatı 1.5 milyar ABD Doları’dır. Ayrıca bundan sonra TMSF’ce tahsili beklenen/tahsil edilebilir meblağ 6.3 milyar ABD Doları’dır. Bu durumda tahsili olanaklı görülmeyen meblağ ise, ana para olarak 20 milyar ABDT Doları, faizli olarak ise 37.6 milyar ABD Doları’dır.7

3) Bu büyüklükleri şu şekilde yorumlamak da mümkündür: Sonuçta söz konusu bankaların kamuya maliyeti, TMSF’ye intikal 2. Etibank bünyesine alınanlar: İnterbank ve Esbank; Sümerbank bünyesine alınanlar: Egebank, Yurt-bank, Yaşarbank, Bank Kapital, Ulusal Bank. En son olarak da Pamukbank, Halk Bankası bünyesine alınmıştır.3. Bank Ekspres, Sümerbank, Demirbank, Sitebank, Tarişbank,(Milli Aydın Bankası).4. Etibank, İktisat Bankası, Kentbank, EGS Bank, Toprakbank, Türk Ticaret Bankası, İmar Bankası.5. Başlangıçta 750 trilyon TL’ye kadar çıkmış olan TMSF’ye açılan krediler, zamanla tasfiye edilmiş ancak 2004 yılının ikinci ayında yeniden hareket görmüş ve üçüncü ay sonu itibariyle 302 trilyon TL’ye yükselmiştir. 12 Kasım 2004 itibariyle bu bakiyede bir değişiklik bulunmamaktadır.6. T.C.Sayıştay Başkanlığı – 2002 Yılı Hazine İşlemleri Raporu, s.79.7. Ancak, Bank Kapital hariç tutulduğunda, ana para 20.2 milyar ABD Doları’a, faizli büyüklük ise 37.6 milyar ABD Doları’a çıkmaktadır. Çünkü, verilen bilgiye göre, Bank Kapital’e aktarılmış olan kaynaktan daha fazlasının tahsil edileceği iddia edilmektedir. Bu iddia doğruysa, bu bankanın niye Fona devredildiği sorusu ortaya çıkmaktadır.

Page 15: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

9

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

ettikleri tarih itibariyle, Bank Kapital hariç, 20.2 milyar ABD Doları, intikal ettikleri tarihten bu verilerin açıklandığı tarihe kadar ise 17.5 milyar ABD Doları artarak 37.6 milyar ABD Doları olacaktır. (Bu sonuncusu, söz konusu bankalarla ilgili işlemler sürdüğü müddetçe artmaya devam edecektir.)

20.2 milyar ABD Doları’ın yüzde 45.5’i üç bankadan (İmar Bankası, İnterbank, Sümerbank) kaynaklanmaktadır. Kayıp miktarlarının büyüklüğü itibariyle sonraki üç banka (Esbank, İktisat Bankası, Demirbank) eklendiğinde, bu oran yüzde 69.8’e ulaşmaktadır.

Unsurlarına ayrılması gereken büyüklük, 20.2 milyar ABD Doları’dır. Bir başka deyişle, bu büyüklüğün ne kadarının hakim ortaklar ya da banka yönetimlerinin dürüst olmayan ve hatta illegal işlemleri sonucu oluştuğu ve ne kadarının diğer bankacılık işlemleri sonucu ortaya çıktığı8 birbirinden ayrıştırılmalıdır.

4) TMSF Başkanlığı, 2004 yılı boyunca ve en son 15 Ocak 2005 tarihindeki TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu sunuşunda belirttiği üzere, değişmez bir biçimde, beklenen tahsilat miktarını, faizli olarak, 6 milyar 250 milyon dolar düzeyinde açıklamaktadır. (Bakınız EK’teki tablo).

Bu 6.3 milyar dolarlık tahsilat beklentisinin yüzde 60’ını sadece iki bankadan tahsil edilmesi umulan alacaklar oluşturmaktadır. Bunlar, önem sırasıyla, Pamukbank (2 milyar 82 milyon ABD Doları) ile İmar Bankası’dır (1 milyar 648 milyon ABD Doları). Bunlardan birincisi için hakim ortak olan Çukurova Grubu ile sözleşme yapılmıştır.9 İkincisinin hakim ortağı Uzanlar’la benzer bir protokol söz konusu olmamış, ancak bu Grubun taşınır-taşınmaz varlıklarına ve şirketlerine el konularak alacakların kısmen tazmini sağlanmıştır.

6.3 milyar dolarlık tahsilat beklentisinin 5.3 milyarının yani yüzde 84’ünün sadece yedi batık banka üzerinden gerçekleştirilmesi beklenmektedir. Tahsilat beklentisi görece önemli olan (yukarda sayılan iki banka dışındaki) diğer 5 banka, sırasıyla, Etibank (603 milyon ABD Doları), İktisat (254 milyon ABD Doları), Sümerbank (233 milyon ABD Doları), Toprakbank (227 milyon ABD Doları) ve 8. Ekonomik kriz ve diğer dışsal nedenlerle kredi kullananların yanlışlarının vb durumların neden olduğu zararlar.9. Bu Grupla yapılan birinci sözleşme yürümemiştir; daha düşük montanlı ancak daha kısa vadeli olan ikincisi halen yürürlüktedir. Bu Grubun temel kaygısının nakit girişi ve kar oranı yüksek olan Turkcell hisselerinin kontrolünü kaybetmemek olması nedeniyle, bir borç ödeme protokolüne ve Yapı ve Kredi Bankası yönetimi ve hisselerini devretmeye razı edilmesi mümkün olabilmiştir. Nitekim, YKB’nın Koç Holding-UnioCredito ortaklığına Ocak 2005’in son haftasında çok hızlı bir biçimde satılması da bu çerçevede gerçekleşmiştir.

Page 16: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

10

İnterbank’dır (224 milyon ABD Doları). Batıkların getirdiği yük ile beklenen tahsilatlar arasındaki ilişki çok dengesizdir. En uç örnek, yol açtığı 930 milyon dolarlık maliyete karşın sıfır tahsilat beklentisi olan Ulusalbank’tır. Bu ilişki, İnterbank’ta 1’e 13’tür.

IV. YÖNETİM ZAAFLARI1) TMSF’nin yönetim ve denetimine geçen banka ve diğer

şirketlerdeki zarar tutarı, zaman içinde giderek büyümüştür. Faiz uygulamaları dışında kalan artışlar, öncelikle yönetsel zayıflıklardan kaynaklanmıştır. Yeterince yetişmiş ve güvenilir eleman bulunamamasından dolayı ortaya çıkan yönetim zafiyeti, nedenlerden biridir. Ancak, bunu aşan yönetim kusurları olduğunu düşündüren gelişmeler de yaşanmıştır. Siyasi müdahaleler veya siyasi basiretsizlikler, bu kusurların oluşmasında önemli bir paya sahiptir; 2003’te BDDK yönetiminin zamanında oluşturulmaması gibi.

Fakat, daha önemlisi, BDDK ve TMSF için kurgulanmış özerk yönetim yapısına rağmen, buralarda siyasi müdahalelere açık bir yönetim anlayışından vazgeçilmemiştir. Oysa TMSF, gerek BDDK bünyesinde iken gerekse daha sonra ondan ayrı bir tüzel kişilik kazandığı zaman, hep bu özerk şemsiye altında olmuştur. Aslında BDDK’nın bağımsızlığı ve kamu tüzel kişiliğine sahip olması güvence oluşturma açısından yeterlidir ve TMSF’nin ayrıca tüzel kişiliğe sahip, bağımsız bir kuruluş olarak görev yapması gerekli değildir.

2) TMSF yetkililerine bakılırsa, yönetim zaaflarının ve devralınan bankaların ve iştiraklerinin zarar etmesinin veya zararlarının büyümesinin tek nedeni, “kamu anlayışıyla özel sektör kuruluşlarının rasyonel bir şekilde yönetilememiş” olmasıdır. Bu ifadeyi ideolojik özünden arındırarak nedenler arasına almak mümkündür. Dünyada çok rasyonel bir biçimde yönetilen kamu banka ve şirket örnekleri saymakla bitmez.

Buradaki sorun “kamu anlayışı” değil, hazırlıksız bir biçimde ve aniden hantal bir yapıya bürünen bir TMSF örneğinin varlığıdır. Banka ve şirketleri yönetme becerisine sahip bir kadrosu olmayan, “kamu yararı” anlayışı etrafında bu kadroları örgütleme ve yönlendirme becerisi de olmayan bir kuruluşa bu denli büyük sorumlulukların devredilmiş olmasıdır. Tasarruf mevduatı sahiplerini sigortalamak amacıyla kurulan fon sisteminin, başından itibaren böyle bir sorumluluk taşımaya uygun olmayan yapısıdır.

Page 17: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

11

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

TMSF’ nin üzerine, krizlerle beraber, ne mali ne de insan kaynakları açısından taşıyamayacağı kadar yük gelince, sonraki takviyelere rağmen, sistem yürümemiştir. Özetle, ifade etmek gerekirse sorunlar, sistemin yanlış kurgulanmasından ve krizin boyutlarının önceden tam olarak görülememesinden kaynaklanmıştır.

V. SİYASAL, YASAL VE YÖNETSEL AÇIDAN YANLIŞ VE KASITLI UYGULAMALARTemel soru, batık bankalardan alacakların niçin tahsil

edilemediğidir. Bu sorunun yanıtı verilmeden başka hiçbir açıklamanın önemi ve önceliği yoktur. Bu konuda aşağıdaki soruların yanıtını aramalıyız.

1) Hükümet, hortumlanan bankalardan tahsili gereken paralar için gerekli olan siyasal iradeyi göstermiş midir?

Hükümet, farklı hakim sermaye gruplarına karşı farklı siyasi iradeler, kayırmacı veya cezalandırıcı yaklaşımlar göstermiştir.

Öte yandan, Hükümet, hızlı bir iç konsolidasyon yoluyla, batık banka sorunundan kurtulma eğilimindedir. TMSF’nin ısrarla dillendirdiği “asli fonksiyonlarına dönmek” ifadesinin başka bir anlamı yoktur. İlgili Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı da bunu açıkça belirtmiştir.

2) Yasal boşluk var mıydı?

1994 sonrasında Türk Bankacılık Sektöründe kurallar yönünden yaratılan boşluk sonunda yaşanan bankacılık krizlerinin ekonomiye önemli maliyetler yüklediği ve bu maliyetin finansman biçiminin ekonominin genel dengesini etkilemeye devam ettiği bilinmektedir. 1994’den itibaren çok sayıda yasal düzenleme yapılmasına karşın, yasal boşluk konusunda etkili sonuçlar alınamamıştır.

Son olarak TBMM gündemine AKP hükümetince 2003 sonunda getirilen alacakların tahsiline ilişkin 5020 sayılı yasanın, hukuk sistemini zorlayan yönlerine rağmen, CHP tarafından tümüyle desteklendiği hatırlanmalıdır.

CHP’ nin parlamentodaki bu desteğine karşılık, söz konusu yasa yeterli etkinlik ve yansızlıkla uygulanmamıştır. 5020 sayılı yasa, bütün sermaye gruplarına eşit bir biçimde uygulanmamış, bazı hakim sermaye grupları korunup kollanmıştır.

Page 18: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

12

3 Kasım seçimleri öncesinde verilen sözlerin ve taahhüt edilen medya desteğinin bunda bir rolü olup olmadığı sorgulanmalıdır. İmar Bankası örneğinde, hakim ortak grubunun üzerine 5020’nin sağladığı tüm silahlarla gidilmesinin arkasında politik güdüler olmadığı söylenebilir mi? Bu durumda, 5020 sayılı yasa, ağırlıklı olarak bir sermaye grubunu cezalandırma amaçlı olarak çıkarılmış özel bir yasa niteliğine indirgenmez mi? TBMM böylesine dar siyasi hesaplar için kullanılabilir mi?

3) Yönetimin yanlış ve kasıtlı uygulamaları söz konusu mu?

TMSF Başkanı, basına yaptığı açıklamada, hortumlanan bankalardan olan alacağın tahsiline olanak bulunmadığını belirtmiştir. Bu açıklamaya karşın, Hükümet kanadından hiç bir tepki gelmemiş, paraların tahsili konusunda gösterilmesi gereken siyasal kararlılık özellikle gösterilmemiştir. Bu durum, Hükümetin de bu paraları tahsil etmek istemediği şeklindeki anlayışın güçlenmesine yol açmıştır. Nitekim bir süre sonra TMSF’den sorumlu Devlet Bakanı da benzer açıklamalarda bulunmuştur.

Üst düzey bir kamu yöneticisinin ve bir siyasi sorumlunun bu tür demeçleri, kamu zararına neden olur. Nitekim, bu demecin hemen ertesinde TMSF alacakları, varlık yönetim şirketlerine yok pahasına devredilmiştir. Toplam tutarı yaklaşık 222,8 milyon dolar olan alacak satışı ihalesi, 22,5 milyon dolar ile sonuçlandırılmıştır. AKP Hükümeti bunun hesabını sormuş mudur? Sormuşsa, kamuoyuna niçin herhangi bir açıklama yapmamıştır? Hükümet bunun hesabını nasıl verecektir?

Öte yandan, TMSF Başkanının alacakların tahsiline ilişkin umutsuzluğunu açıkça ifade etmesinin, aynı zamanda başka gelişmelerin, başka hazırlıkların habercisi olduğu da anlaşılmaktaydı. “Alacakların üzerine bir bardak su içilmesi”nin kalıcı “çözümü”, bunların defterden silinmesiyle ortaya çıkmayacak mıdır?

Peki bunun önemli gerekçelerinden biri ne olabilir? Alacakların tahsil hızı eğer alacak faizlerinin artış hızının altında kalıyorsa, alacak stoğu sürekli büyüyor demektir. Bu durumda, alacak tahsilindeki gevşeklik, doğrudan doğruya kapsamlı bir tasfiye (konsolidasyon) olgusunun gerekçesini oluşturabilecektir.

Şimdiki durum tam da bunu göstermektedir. Bunun örneğini verelim: 2004 Ekim sonunun 10 aylık verilerine göre, konsolide bütçe borç stokunun yüzde 38’i Hazinenin kamu kesimine olan iç

Page 19: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

13

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

borçlarından oluşmuştur. Bu tutarın da yaklaşık yüzde 40’lık bölümü bankalara aktarılan kaynaklar için başvurulan borçlanmadır. Gene Ekim 2004 sonu itibariyle, konsolide bütçeden ödenen iç borç faiz toplamı 49 katrilyon TL olmuştur. Faiz giderlerinin dağılımına baktığımız zaman, 9.7 katrilyon TL’lik faiz ödemesi, kamudan yapılan borçlanma karşılığı kamuya yapılan faiz ödemesi olarak ortaya çıkmaktadır. Bir varsayımla bunun yüzde 40’lık kısmının bankalara aktarılan kaynaklar için yapılan iç borçlanma olduğunu düşünürsek, 3.9 katrilyon TL (veya 2.7 milyar dolarlık) faiz ödemesi yapıldığı ortaya çıkar. Bu miktar, yani bankalar için yapılan iç borçlanma karşılığı 10 ayda ödenen faiz gideri, TMSF’nin bugüne kadar gerçekleştirdiği 2.2 milyar dolarlık tahsilatın çok üzerindedir. TMSF tarafından sürdürülen alacak takipleri, bu borç-faiz dengesi ışığında, “dostlar alış verişte görsün” nafile çabasından başka bir anlama gelebilir mi?

Bu tür olasılıkların akla gelmemesi için TMSF’nin alacak tahsili çabasının bugünkü temposunun çok üzerinde bir hız kazanması ve belirli vadelere odaklanarak sonuç alınması gerekmektedir. Öncelikle, TMSF’ce sürdürülen çabaların, bugünkü gibi dolaylı işleyişlere girmeden, ticaret hukukundaki “iflas gerçekleşmesinde” ortaya çıkması gereken “objektif hukuki sonuçlara” göre yeniden düzenlenmesi sağlanmalıdır.

Tümüyle bankacılık sistemi içinde hortumlanan paraların izini sürmek sanıldığı kadar zor değildir. Ancak bu konuda kararlı ve sabırlı bir çalışmanın gerektiği açıktır. Bu nedenledir ki, hortumlanan paraların tahsil işi sadece bir avukatlık olayı değildir. Devletin istihbarat elemanları, değişik denetim elemanları ve hukukçuların işbirliği yapması için uygun ortamı hazırlamak TMSF ve Hükümetin işidir. Eğer TMSF yetersiz kalıyorsa, onun takviyesi veya yeniden yapılandırılması da Hükümetin sorumluluğundadır. Yeter ki niyet olsun.

4) Kamu İç Borç Tahkiminin Gündeme Getirilmesi Doğru mudur?

Ancak tüm araçlar seferber edildikten ve tüm yollar samimi olarak denendikten sonra kamunun sırtına bindirilmiş olan yükten arta kalanın -4749 sayılı yasa kapsamı dışına da çıkılmaksızın yani saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleri gözetilerek- tasfiyesi düşünülebilirdi. Oysa, yapılan bunun tam tersi olmuştur.

9-10 Mart 2005 tarihlerinde TBMM Genel Kurulunda ilk 20 maddesi görüşülen “Torba Kanun” tasarısının 20 inci maddesinde, 28 Mart 2002’de çıkarılan ve Hazine’nin iç ve dış borçlanmasına mali

Page 20: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

14

disiplin ve saydamlık getiren 4749 sayılı “Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun”da önemli gedikler açılmaktadır.

Tasarı, kamuda borç tahkimini öngörmektedir. Bu tür borç tahkiminde, kamu içi bir borç-alacak mahsuplaşması ve kalan miktar için özel tertip Hazine tahvil çıkarılması veya borç silinmesi yolları kullanılır.

4749 sayılı yasa bu işlemlerin bütçeyle ilişkilendirilmeksizin yapılmasını yasaklamaktaydı. Yani, tahkimin bütçeye ödenek konulup gider yazılması yoluyla yapılmasını öngörmekteydi.

Gündemdeki yasa, böyle bir mahsuptan sonra kalan Hazine alacaklarının bütçeyle ilişkilendirilmeksizin silinmesini veya bütçeye ödenek koymadan özel tertip tahvil çıkarılmasını düzenlemektedir.

Bu tasarıda Hazine’nin TMSF’den alacakları silinirken, bu işlem için bütçeye ödenek konulmaması hükme bağlanmaktadır. Böylece, bütçede saydamlık ilkeleri çiğnenerek tekrar eski mali disiplinsizlik uygulamalarına dönülmektedir. Üstelik de, sözde mali disiplin ve saydamlıktan yana olan IMF’nin kayıtsız tavırları altında!

Daha kötüsü ise, batan bankalardan on milyarlarca dolarlık kamu alacağı üzerine “bir bardak su içilmesi” yolu yasalaştırılmaktadır. Bu yeni koşullar altında TMSF’ye borçlarını ödemeyi kabul etmiş veya edebilecek olanlar açısından ortaya çıkacak gönülsüzlük hesaba katılmış mıdır? Bu kesimler açısından kuvvetlenen eşitsizlik ve adaletsizlik duygusu, borç kabulünden kaçış eğilimlerini daha fazla meşrulaştırmayacak mıdır?

VI. İMAR BANKASINDA YAŞANANLARGenel Olarak

1) İmar Bankasında, Türkiye’nin bankacılık tarihinde eşi görülmemiş sahtecilik olayları yaşanmıştır. Teknik imkânları kullanarak veya çifte kayıt yaparak hesaplar, gerçekleri yansıtmayacak biçimde sunulmuş ve ilgili devlet kurumları yanıltılmıştır. Ayrıca, Hükümet, el koyma süreci ve sonrasındaki gelişmelerden dolayı sorumludur. Diğer taraftan, ilgili kurum ve kuruluşların da görevlerini yeterince iyi yapmadıkları, zafiyet ve eksiklik içinde oldukları çok açıktır.

İmar Bankası olayı, çelişkili karar ve uygulamaların tipik bir örneğidir. Bir yandan çok geniş bir mağdur kesim yaratılırken, öbür

Page 21: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

15

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

yandan ticari hesapları garanti kapsamına alarak ve güvence sınırını yükselterek dar bir kesime ayrıcalık tanınmıştır.

Bu olayda tek bir suçsuz vardır, o da, devletin güvencesi altında olduğu düşüncesiyle hareket eden iyi niyetli tasarruf sahipleridir.

2) İmar Bankası olayında yaşananlar, Türk bankacılık sektörü ve yatırımcıları açısından çok büyük bir önem taşımaktadır. Bugüne kadar elde edilen sonuçlar, başarısızlığın ve görev ihmalinin açık ve net göstergesidir. İmar Bankası olayının gerçekleştiği döneme kadar Türkiye’de 20 tane bankaya el konulmuştur ve bu 20 bankanın mevduat sahiplerinin hiçbiri, gerek hazine bonosu sahibi olsun, gerek döviz tevdiat hesabı sahibi olsun, gerek mevduat hesabı sahibi olsun, hiçbiri İmar bankasında tasarrufu olanlar kadar zarar görmemiş, mağdur duruma düşmemiştir.

İmar Bankasına el konuluş sürecinden sonra, sayıları 400.000’i aşan mevduat mağduru büyük bir sıkıntı içinde kalmış, günlerini “benim param ödenecek mi” beklentisiyle geçirmişlerdir. İmar Bankasının mağdurları, aslında, İmarzede olmanın yanında, AKEPEzede durumundadırlar.

3) Türk Bankacılık tarihine her yönüyle bir hata ve yanlışlıklar zinciri olarak geçen İmar Bankası olayında kimlerin hangi sorumlulukla neler yaptığını, daha doğrusu neler yapmadığını saptamaya çalışalım.

İlgili banka, 20 Haziran 1994 tarihinde, banka kredilerinin tamamına yakınını grup şirketlerine kullandırması, bankacılık işlevlerinden uzaklaşması, gelir-gider dengesinin bozulması, kârlılığın düşmesi ve likidite sıkışıklığı gerekçesiyle eski Bankalar Kanununun 64 üncü maddesi, yeni Bankalar Kanununun 14 üncü maddesi kapsamına alınmıştır.

İmar Bankası bu kapsamda olmasına rağmen, olumlu adımların eksikliği gerekçesiyle, 2001 yılında, banka yönetimine, BDDK tarafından yönetim kurulu üyesi atanmıştır.

Atanan bu üye, kanuna aykırı bankacılık yapılırken gözetim için bulunduğu bu görevde hangi işlevi yerine getirmiştir? Yönetimin tasarruflarını denetlemek için gerekli olan mesleki donanıma sahip olunmadığı için mi uygunsuzluklar saptanamamıştır?

Organize suç ve dolandırıcılık iddialarının söz konusu olduğu bir bankada görevli ve sorumlu olanlar neden bunları zamanında

Page 22: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

16

saptayamamışlardır? Banka, belirli bir riskle karşı karşıya olduğu için yönetime atama yapıldığına göre, riskleri azaltacak derecede dikkat ve özen gösterilerek görevin sürdürülmesi gerekmez miydi?

4) İmar Bankası hakkında değerlendirme yaparken, hükümetin, iktidar öncesinde ve sonrasındaki uygulamalarına dikkat etmek gerekir.

Hatırlanacak olursa, İmar Bankasına el konulmasının öncesinde, 12 Haziran tarihinde, grubun Çukurova Elektrik ve Kepez Elektrik Şirketlerine el konulmuştur.

Bu süreçten sonra bankanın içerisinde nakit hareketleri hızlanmıştır. Nakit hareketleri hızlanırken, BDDK da, bu konuda belli uyarılarda bulunmuş ancak, karar alamamıştır.

O tarihte bırakın karar almayı, BDDK’nın toplantı yapacak çoğunluğu yoktur. Çünkü, Kurulun bir üyesi Hazine Müsteşarlığına atanmış, diğer iki üyesinin ise, görev süreleri dolmuş ve yerlerine atama yapılmamıştır.

Bu dönemde ortaya çıkan bütün zararın sorumlusu hükümettir; çünkü, hükümet “mutlaka benden olsun” mantığıyla, Kurula üye atama yapmayarak zaman kaybederken, faturanın tüm yükünü banka mağdurlarına çıkarmıştır.

Hükümetin ilgili bakanı, dönem dönem yaptığı açıklamalarda, İmar Bankasına müdahalenin hükümetin büyük bir başarısı olduğunu dile getirmiştir. Ancak ilgili kurumların

İMAR BANKASI OPERASYONUNDA

BİR AYLIK GECİKMEDE HÜKÜMETİN

SORUMLULUĞUBankacılık Düzenleme ve

Denetleme Kurulu 7 üyeden oluşmaktadır. Kurul üyelerinden sayın İbrahim Çanakçı 03.05.2003 tarihinde AKP Hükümetince Hazine Müsteşarlığına atanmış ve böylece Kurul üyelerinin sayısı fiilen 6’ya inmiştir. İbrahim Çanakçı’nın yerine Hükümet, yeni bir üye atamamıştır

Kurul üyelerinden 2’si, 13.06.2003 tarihinde yasada öngörülen görev süreleri dolduğu için, görevlerinden ayrılmışlardır. Ancak bu iki üyenin yerine de, Hükümet yeni bir atama yapmamıştır. Böylece 13 Haziran itibariyle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunda üye sayısı fiilen 4’e düşmüştür.

BDDK, yönetimde bir boşluk oluşmaması için boşalan iki üyelik için yeni atama yapılıncaya kadar eski üyelerin görevlerine devamına karar vermiştir. Ancak ilgili Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı bunu uygun görmemiştir.

Bunun üzerine BDDK, 12.06.2003 tarihinde toplanarak toplantı yeter sayısı sağlanamadığından kurul toplantısı yapılamayacağı açıklayarak Bankalar Kanununun 3. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca gereğinin yapılmasını talep etmiştir.

BDDK’nın yasal olarak toplanıp karar alabilmesi için, en az 5 üyenin olması gerekmektedir. BDDK, 15.05.2003 tarihinde 5779

Page 23: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

17

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

açıklamaları, Hükümetin yaşanan sürece bilerek müdahil olmadığını göstermektedir. Çünkü, banka yönetimi, 12 Haziran sonrası 750 trilyon TL olarak belirlenen resmî kayıtlarının üçte birini oluşturan tutarda nakit hareketi oluşmasını ve sonrasında yönetimden çekilme isteğini dile getirmese, hükümetin ve ilgili kurulların bu konudan en ufak bir haberi olmayacak ve ortaya çıkacak kayıp tutarı belirsizliğini sürdürebilecekti.

Şurası çok açıktır ki, Hükümet, olaya, denetim erkini kullanarak elde ettiği bilgilere dayalı olarak müdahale etmiş değildir. Nakit akımındaki problemler yüzünden Bankanın o dönemdeki yönetiminin görevden ayrılması sonucu, bu süreç işlemeye başlamıştır.

Başbakan ve bakanlar, “3-4 puan daha fazla faiz almak için bu bankayı tercih ederken bize mi sordunuz?” diyerek mağdur olmuş vatandaşı suçlamışlardır.

Aslında, vatandaşlar devlet güvencesi altında oldukları düşüncesiyle hareket etmişlerdir ama, hükümetin Petkim’i özelleştirirken yaptığı uygulama, bu vatandaşlarımızın doğru bir iş yaptıklarına güçlü bir referans oluşturmuştur.

Çünkü, Özelleştirme Yüksek Kurulu 6 Haziran 2003 tarihinde onayladığı ihale kararıyla, Türkiye’nin en önemli şirketi olan Petkim’i Uzan Grubuna 605 milyon Dolara, sadece ve sadece, diğer ihaleye katılanların

sayılı yazıyla Hükümeti bu konuda uyarmıştır.

Hükümet, BDDK’ya 5. üyeyi, 01.07.2003 tarihinde atamıştır. Bu durumda, 13.06.2003 ile 01.07.2003 tarihleri arasında Hükümet BDDK’yı fiilen karar alamaz duruma getirmiştir.

BDDK, 19.08.2003 tarihinde yaptığı basın açıklamasında, “İmar Bankasında olağandışı mevduat hareketi 12 Hazirandan sonra görülmeye başlamıştır….” ifadesini kullanmıştır.

Hükümet, BDDK’ya beşinci üyeyi 01.07.2003 tarihinde atamış, yeni üye 02.07.2003 tarihinde yemin ederek göreve başlamış ve 03.07.2003 tarihinde İmar Bankasının bankacılık yapma yetkisi iptal edilmiştir.

ŞİMDİ SORMAK GEREKİYOR!

12.06.2003 tarihi ile 01.07.2003 tarihi arasında İmar Bankasında oluşan ve kamunun sırtına yüklenen zararın sorumlusu AKP Hükümeti değil midir?

Bu tarihler arasında büyük tutarlı off-shore hesapların normal hesaplara dönüştürüldüğü doğru mudur? Bunun sorumlusu Hükümet değil midir?

Bu süre içinde hayali hesap açıldığı iddiaları doğru ise, bunun sorumlusu hükümet değil midir?

Hükümetin aklına mevduatlara getirilen garantiyi sınırlamak, İmar bankası olayından sonra mı geldi? Bu konuda daha önceden neden önlem alınmadı?

Page 24: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

18

üzerinde fiyat teklifi verdiği için vermiştir. Yani, demek ki, bu grubun biraz daha yüksek getiri teklif etmesi, Hükümetin seçimini (hem de Çukurova-Kepez’e el koyduğu bir süreçte) etkilemiştir.

Öte yandan, BDDK’nın İmar Bankası’nın hesaplarına ve kayıtlarına ulaşamadıkları yönündeki açıklamaları, gerçekleri tam olarak yansıtmamaktadır. Herkes, ya da her kurum, kayıtlara ulaşamaz ama BDDK ve yasal olarak yetkili olanlar için kayıtlara ulaşamama olasılığının söz konusu olmaması gerekir.

BDDK, kayıtlara ulaşamama, çift kayıt veya tespit edilemeyen işlemler başlığı altında değerlendirmelerde bulunmaktadır ama İmar Bankasına el konulmadan önce BDDK’nın, bu Bankanın denetim ve yönetimine atama yaptığı bilinmektedir. Atanan görevliler neden bankadaki işlemlerin yanlışlığını saptayamadılar? Bu kişiler söz konusu Banka idari ve mali açıdan sorunlu görüldüğü için bu görevlere atandılar. Bu kişiler görevlerini tam olarak yerine getirselerdi, kasa hesaplarına, yurtiçi EFT havaleleri ile açılan mevduat hesaplarına veya işlemlerin ayrıntılı tasnifi ile yapılacak karşılıklı mutabakat sonucu ortaya çıkabilecek farklılıklar neticesinde kayıtlar üzerindeki yanlış uygulamalara ulaşmaları söz konusu olabilirdi.

Hazine Bonosu

1) İmar Bankası, Hazine Bonosu mağdurlarının durumu belirsizliğini korumaktadır. BDDK, İmar Bankasından Hazine Bonosu alan yatırımcıların, banka tarafından, sistematik ve organize bir şekilde usulsüz işleme tabi tutulduklarını açıklamıştır. Suç duyurularında Hazine bonosu olmadan, bono satıldığı ifade edilmektedir.

Hazine bonosu işlemleri mevduat sayılmadığı için fonun sigorta kapsamında değildir. Çaresizlik ve çözümsüzlük içindeki yatırımcıların sorunlarını giderecek tek yetkili merci olan Hükümet, bu konuda hiçbir şey yapmamıştır.

Hazine Bonosu skandalından kaynaklanan bu mağduriyetin oluşmasındaki en önemli neden, işlem yapması kanunen yasak olan yetkisiz bir kurumun ilgili makamlarca saptanamamasıdır.

2) 4 Ocak 1985 tarihli toplantıda alınan karar ile SPK tarafından İmar Bankası’na, borsa üyelik belgesi verilmiştir. 21 Kasım 1990 tarihli toplantıda ise, bankanın aracılık faaliyetlerinin durdurulmasına ve İMKB üyelik belgesinin iptal edilmesine karar verilmiştir. Bu karar, 22

Page 25: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

19

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

Kasım 1990’da o dönem bankaların yetkili otoritesi olan Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’na bildirilmiştir.

Ayrıca, 21 Ağustos 1992’de, İmar Bankası’nın yaptığı repo-ters repo yetki belgesi alma başvurusu, bankanın gerekli ön şartları taşımaması nedeniyle reddedilerek işleme alınmamıştır.

Uygulamalardan sorumlu kişiler, “Devletin yetkili yasal otoriteleri tarafından alınan kararlardan bilgimiz yoktu” diyerek sorumluluktan kurtulamaz. Kaldı ki ilgili banka, yıllar boyunca yazılı ve görsel medyada bu işlemleri gerçekleştirdiğini açıkça ifade etmiştir. Belki de ilgili makamlar, bankadan “bana yasaklanan işlemleri yapıyorum” itirafını içeren antetli bir dilekçe beklemişlerdir.

3) Bankalar Kanunu’nun 3. maddesindeki düzenlemeye göre, “.........tasarruf sahiplerinin haklarını ve bankaların düzenli ve emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye sokabilecek ve ekonomide önemli zararlar doğurabilecek her türlü işlem ve uygulamaları önlemek, görevi BDDK’ya aittir.”

Ayrıca BDDK Teşkilat Yönetmeliğinin 7. maddesinde BDDK Başkanına, Kurulca alınan kararların ve mevzuatla verilen görevlerin yürütülmesini sağlamak için her türlü önlemi almak ve Kurumun görev alanına giren konularda diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliğini sağlamak görevi verilmiştir.

İMAR BANKASI’NIN YETKİSİZLİĞİNİN

İLGİLİ MAKAMLARCA SAPTANAMAMASIT. İmar Bankası T.A.Ş.’nin

borsa üyelik ve aracılık faaliyetlerinde bulunma yetkisi Sermaye Piyasası Kurulu’nun 25.10.1990 tarih 50/183 sayılı kararı ile kaldırılmış, bu karara karşı açılan dava 1997 yılına kadar sürmüş, bu arada kısa bir süre yürütmenin durdurulmasına karar verilmekle birlikte yürütmenin durdurulmasının iptali ile Bankanın yetkisizlik durumu devam etmiştir. Sermaye Piyasası Kurulu’nun söz konusu kararı, SPK tarafından 1990 yılında Hazine Müsteşarlığına, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na ve T. İmar Bankası T.A.Ş.’ye bildirilmiştir. Hazine Müsteşarlığına gönderilen yazı Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü Sermaye Piyasası İşlemleri Daire Başkanlığına intikal etmiş ve bu dairede 6 ay civarında herhangi bir işlem yapılmamış, daha sonra dönemin daire başkanının uygundur şerhi ile 30.04.1991 tarihinde hıfz edilmiştir.

2000 yılında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu kurulmuş, Hazine Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü’nün bankacılık bölümüne ait evraklar BDDK’ya intikal etmiş, ancak Sermaye Piyasası İşlemleri Daire Başkanlığının evrakları BDDK’ya devredilmemiştir. Söz konusu yetki iptaline ilişkin SPK yazısı Hazine Müsteşarlığı arşivinde kalmıştır.

Page 26: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

20

Bu yasal görevlere karşın BDDK, İmar Bankasının hazine bonosu satış yetkisinin bulunup bulunmadığını saptayacak mekanizmaları oluşturamamış veya var olanları gerektiği gibi kullanmamıştır.

4) BDDK, İmar Bankasına el konulması öncesinde Bankalar Yeminli Murakıpları aracılığıyla, bu bankada denetimlerini sürdürmüştür.

BDDK tarafından bankaya Yönetim Kurulu üyesi olarak atanan kişi de, bankanın hazine bonosu satışına başladığını 13.01.2003 tarihinde BDDK’ya bildirilmiştir. Bu yazı Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu Başkanlığına, oradan o dönemde T. İmar Bankasında denetim yapan Bankalar Yeminli Murakıbına gönderilmiştir.

Öte yandan, 14 Mart 2003 tarihinde hazine bonosu gelirlerinin beyanını denetleyen maliye müfettişleri, Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) işlemi yapanlar kapsamında İmar Bankası’na da yazılı soru sormuş ve biz bu işi yapmıyoruz cevabını almıştır. Maliye müfettişleri BDDK’ya gönderdikleri yazıda, İmar Bankasının görsel ve yazılı medyada DİBS işlemlerini yaptığını beyan ettiğini, ama resmi cevapta tersini iddia ettiğini belirtmiştir. BDDK cevap yazısında, konuyu mevzuatları gereği takip edeceklerini belirtmişe de, geçen 4 ay içinde BDDK’nın hiçbir müdahalesi olmamıştır.

5) Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu Başkanlığının 2002 ve 2003 yılı Çalışma Programı Talimatında, Bankalar Yeminli Murakıplarınca yapılan denetimlerde, Sermaye Piyasası mevzuatının bankaları ilgilendiren hükümlerinin dikkate alınması talimatı yer almaktadır.

Ayrıca, Bankalar Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasında, Bu kanun ile diğer kanunların bankalarla ilgili hükümlerinin uygulanmasının ve her türlü bankacılık işlemlerinin denetimi görevi, Bankalar Yeminli Murakıplarına verilmiştir.

Bu Kanun, Bankalar Yeminli Murakıplarının, banka denetimlerinde Bankalar Kanununun yanı sıra Sermaye Piyasası Kanunu ile diğer kanun ve düzenlemelerin Bankaları ilgilendiren hükümlerinin uygulanmasını denetlemeye yetkili olduğunu hükme bağlamıştır.

6) İmar Bankası, yetkisiz hazine bonosu satışı yanında açığa hazine bonosu satışını da gerçekleştirmiş, ama bankanın bu işlemi de bankaya el konulması öncesinde tespit edilmemiştir.

Bankanın muhasebe sistemini kontrolünde bulunduran Merkez Yatırım ve Ticaret A.Ş.’nin mevcudiyeti ve işlemleri denetlenmemiş, sorgulanmamıştır.

Page 27: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

21

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

Bankalar Kanununda veya diğer kanunlarda hukuki bir zemine sahip bulunmayan Merkez Yatırım ve Ticaret A.Ş., iç yazışma ile hazine bonosu işlemlerinin nasıl yapılacağını tüm şubelere bildirmiştir.

Ayrıca İmar Bankasında genel müdürlük ve diğer birimlerin hazine bonosu işlemleriyle ilgili birçok yazışmaları gerçekleştirdikleri raporlarda tespit edilmiştir. Görüldüğü gibi, açığa satış işlemlerinin tespiti imkanı varken, banka şubesi bazında yeterli denetim yapılmadığından bankaya el konulmadan önceki süreçte bu işlemler tespit edilememiştir.

Ayrıca, İmar Bankası, hazine bonosu satışı konusunda reklam kampanyasını başlattığında, SPK’nın Sermaye Piyasası Kanunu’nun 22. maddesinin (g) bendi gereğince işlem yapması, bu hükmün gereğinin yerine getirilmesi için de SPK’da bir birim oluşturulması gerekirdi.

12 Haziran tarihinde, grubun Çukurova Elektrik ve Kepez Elektrik şirketlerine el konulmuş, bu süreçten sonra bankanın içerisinde nakit hareketleri hızlanmıştır ve bu nakit hareketleri hızlanırken, BDDK da, bu konuda belli uyarılarda bulunmuştur; ancak, o noktada BDDK karar verme yetkisine sahip değildir; çünkü, Kurul toplantı karar sayısını yitirmiştir.

Ayrıca, İmar Bankasına el koyma kararına ilişkin süreç, hükümet ve ilgili kurumların saptamalarının sonucuna göre değil, 12 Haziran sonrası nakit hareketlerinin artmasıyla Banka üst yönetiminin görevden çekilme isteğinin beyan edilmesi ile başlamıştır.

Kısaca ifade etmek gerekirse, yaklaşık 22.000 yurttaşımızın devlete güvenerek hazine bonosu satın almalarına göz yumulmuş, gerekli önlemler alınmamış, zarar görebilecek yurttaşlar, zamanında uyarılmamıştır

7) Bu eylem ve işlemlerde sorumluluğu bulunanlardan bir kısmı, Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarına göre yargılanırken, bir kısmı, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in yargılanmalarına gerek olmadığına dair onayından dolayı yargıya gönderilememiştir.

Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunda, açığa bono satışlarında vatandaşların zarar görmesine neden olan işlemlerden dolayı bu eylem ve işlemlerde sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin bilerek ya da bilmeyerek sorumluluklarının yerine getirilmediği vurgulanılmasına karşın, Başbakan Yardımcılığının Ankara Cumhuriyet Savcılığına

Page 28: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

22

göndermiş olduğu yazıda, Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. sahiplerinin hileli işlem yapmış olmalarından dolayı yargılanmaları öngörülürken, Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunda sorumlu tutulmuş bulunan kamu görevlilerinin haklarında soruşturmaya gerek olmadığı vurgulanmaktadır.

Bu durum, açığa satılan hazine bonolarını alan yurttaşlarımızın hukuki süreçte hak arayışlarında onları haklı çıkaracak bir kanıtın oluşmaması kuşkusunu yaratmaktadır. Kaldı ki Hazine tarafından uluslararası uzman sıfatı ile kurulan İmar Bankası Araştırma komisyonu üyeleri, yerinde denetim eksikliğinin bu olumsuz sonucu hazırlayan en önemli etken olduğunu raporlarında vurgulamışlardır.

Off-Shore Hesaplar

1) Türkiye İmar Bankasının, bankacılık yapma izni kaldırılıncaya kadar, İmar Off-Shore Limitet Şirketinin muhabir bankacılığı ile off-shore konusunda yapmış olduğu işlemlerin hepsi, birer bankacılık faaliyetidir.

2) İmar Bankasına el konulduğu tarihte, off-shore hesap açılması yasak olmadığı gibi, bu hesaplardan elde edilen faizden de vergi alınmaktaydı. Yani, off-shore hesaplar, hukuk sistemimizin yasaklamadığı yasal bir işlemdir.

TİCARİ HESAPLARIN GARANTİ KAPSAMINA

ALINMASIİmar Bankası mudilerine öde-

meleri düzenleyen yasa tasarısında, hazine bonosu sahiplerinin alacak-ları mevduat sayılarak ödeme kap-samına alınmışken, tasarı başbaka-nın talimatı ile geri çekilerek hazine bonoları kapsam dışına çıkarılmış ve ticari hesaplar tasarıda yokken garanti kapsamına alınmıştır. Bu hesapların kimlere ait olduğu sır perdesini korumaktadır.

TASARRUF MEVDUATINA SINIRSIZ GÜVENCEİmar Bankası’na el konulduğu

tarih olan 3 Temmuz gününe kadar fon tarafından garanti altına alınan tasarruf mevduatının sınırı 50 milyar lira idi. Ancak el konulma gününde BDDK bu limiti BİR YILLIK BİR SÜRE için sınırsıza çekmiştir.

Şimdi BDDK bu kararları neden almıştır?

Bunun arkasında hangi siyasi müdahaleler vardır?

Bu bir yıllık sınırsız garantiden yararlananlar kimler olmuştur?

Yaşanan mali yükün bu derece büyümesine sebep olan yönetici ve siyasetçilerin hesap vermesi gerekmemek midir?

Bu sorgulama niçin yeterince yapılmamaktadır?

Page 29: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

23

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

4969 SAYILI KANUN TASARISINDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, 03.07.2003 tarihinde Bankalar Kanununun 14 üncü maddesi uyarınca Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.’nin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini iptal etmiştir.

Bu karardan sonra Hükümet, tasarruf mevduatı sigortası kapsamında bulunan tasarruf mevduatı ile, Banka tarafından makbuz karşılığı satıldığı belgelenen Devlet iç borç senedi karşılığı tutarların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığıyla ödenmesi amacıyla parlamentoya bir kanun tasarısı sunmuştur.

Plan ve Bütçe Komisyonu, hükümetin teklif ettiği kanun tasarısını bazı ufak değişiklikler dışında aynen kabul etmiştir. Genel Kurul’daki görüşmeler sırasında ise, tasarı büyük ölçüde değişikliğe uğramıştır.

Genel Kuruldaki görüşmeler sonunda; Devlet iç borç senedi karşılığı tutarların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığıyla ödenmesi, ikincil piyasalarda makbuz karşılığı satın alınmış olan Devlet iç borçlanma senetlerinin makbuz sahiplerine geri ödenmesi de, Hazine Müsteşarlığı’nın doğrudan bir borç alacak ilişkisi bulunmadığı gerekçesiyle yasa metninden çıkarılmıştır.

Buna karşılık, daha önce yasa metninde olmayan “ticari kuruluşlar mevduatı ile diğer kuruluşlar mevduatının” da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığıyla ödenmesi yasa metnine eklenmiştir.

TBMM’de kabul edilen yasada, sigorta kapsamı dışında tutulan sadece makbuz karşılığı satılan Devlet iç borç senedi değildir. Bir bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat toplama izninin iptal edildiği tarihten geçmişe doğru bir ay içinde sigorta kapsamına girmek amacıyla off-shore hesaptan normal mevduat hesabına geçen mevduat sahiplerinin mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından muvazaalı olduğu tespit edilen hesaplar da sigorta kapsamı dışında tutulmuştur.

İLK TASLAKTA HAZİNE BONOSU SAHİPLERİNİN ALACAKLARI MEVDUAT SAYILARAK SİGORTA KAPSAMINA ALNMIŞKEN,

BAŞBAKANIN TALİMATI İLE HAZİNE BONOSU SAHİPLERİ

KAPSAM DIŞINDA TUTULMUŞ, BUNA KARŞILIK TİCARİ HESAPLAR

KAPSAMA ALINMIŞTIR. BU HESAPLARIN

KİMLERE AİT OLDUĞU HALA BİR SIRDIR!...

Page 30: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

24

Off-shore hesaptan dönüp İmar Bankasında mevduat hesabı açanlar hukuka aykırı biçimde cezalandırılmıştır. Çünkü 4969 sayılı yasa ile getirilen hükümle, İmar Bankasına el konulma tarihinden bir ay önce aynı bankada tasarruf mevduatı hesabına dönenler tasarruf mevduatı sigortası kapsamı dışında tutulmuştur.

Off-shore hesaplardan tasarruf mevduatı hesabına dönen mudiler, ellerindeki off-shore belgelerini İmar off-shore’a teslim ettikleri için, bu kuruma karşı müracaat hakları da kalmamıştır. Böylece, 4969 sayılı yasayla insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk devleti olan ülkemizde, muhatabı belli olmayan bir mudi kitlesi oluşturulmuştur.

VII. YANIT BEKLEYEN SORULARHükümetin ve TMSF’nin kamu alacağına dönüşmüş olan batık

paraları tahsil etme konusunda tüm olası yol ve araçları kullanma iradesinde olup olmadığı konusunda açıklanamayan boşluklar tespit edilmektedir. Bu bağlamda birçok sorunun siyasi ve idari kadrolarca yanıtlanması gerekmektedir.

1) TMSF el koymadan önce, hangi bankaları, hangi bağımsız dış denetim şirketleri denetliyordu? Bunların sorumluluklarıyla ilgili olarak nasıl bir yöntem izlendi?

2) Hükümetin alacak tahsilinden sorumlu TMSF’nin başına kimleri görevlendirmek istediği bile, samimiyetinin dolaylı bir kanıtı olabilir.

Örneğin, Hükümet, İnterbank’ın içini boşaltmaktan yargılanan birisini TMSF Başkanlığı’na getirmek istemiş, ancak kamuoyundan gelen baskılar üzerine bundan vazgeçmiştir.

Bu anlayışla batık paralar tahsil edilebilir mi? Paraların tahsiliyle ilgilendirilen veya ilgilendirilmek istenen kişilerin, daha önce aynı bankada çalışmış olmaları, etik sorunların gözetilmemesi bir yana, sonuç alıcı samimi bir yöntem izlenmediğini göstermez mi?

3) TMSF açısından en ciddi sorun, “borcun kabulüdür.” Kimler, hangi gerekçelerle hortumlanan bankalardaki borçlarını kabul etmemektedir, bunun kamuoyunca bilinmesi gerekmektedir.

Bu bağlamda, borçlarını tümüyle kabul eden ve TMSF’ye gerekli teminat mektubunu da veren İhlas Holding’e ait borçlar hangi gerekçeyle sonradan indirim kampanyasına dahil edilerek yüzde 50 oranında düşürülmüştür?

Page 31: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

25

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

Şu ana kadar borç mutabakatı yapılamayan kredi tutarı ne kadardır ve kimlere aittir?

Yüzde 50’lik borç tenzilatından yararlananlar hangi özel ve tüzel kişiler olmuştur? Bu soruların yanıtı kamuoyunca öğrenilememektedir.

4) Sayıştay Raporu’nun “TMSF bilançolarında, bankalara aktarılan kaynaklar, kayıt yöntemi ve kur farklarının yansıtılmaması nedeniyle olduğundan daha düşük görülmektedir” saptaması, TMSF kayıtlarının gerçeği yansıtmadığını mı göstermektedir?

5) Batık kredilerin tahsili konusunda çıkarılan yasalar, aynı konumda olan kişilerin tümüne uygulanmadı. Bir hukuk devletinde, Hükümetin bir yasanın amir hükümlerini seçmeci bir yöntemle uygulama tercihinde bulunma hakkı olabilir mi? Aksi halde, bazı hortumcuların özellikle Hükümetçe korunmuş/kollanmış olduğu iddiası haklılık kazanmaz mı?

TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’ün, 5020 sayılı yasa için, “... Bu yasa sihirli bir değnek gibi. Hortumcuların elini kolunu bağlıyor. Bize de çalışma imkanı sağlıyor.” (29.05.2004 Radikal) şeklindeki sözlerine rağmen, niçin tek bir hakim ortak örneği dışında kalanların eli kolu bağlanamamıştır?

6) Hükümetin, İmar Bankası olayında gecikmesinin faturasının vergi yükümlülerine çıkarılabilmesinin siyasal ve ahlaki meşruiyeti nerededir? Asıl bu gecikmeden sorumlu olanlardan öncelikle hesap sorulması gerekmiyor mu?

7) TMSF, İmar Bankası ile ilgili olarak tasarruf mevduatı sahiplerine toplam 5 milyar dolar civarında bir ödeme yapmıştır. Bu ödemelerin, Uzanlar’a ait Merkez Computer’un verdiği liste esas alınarak yapıldığı, bu listede Banka’nın pasifine ilişkin bilgiler olduğu ancak aktifine ilişkin bilgilerin yer almadığı ileri sürülmektedir. 5021 sayılı yasa, TMSF kapsamındaki bankaların muvazaalı olan tasarruf mevduatları için ödeme yapılamayacağını hükme bağlamıştır. İleri sürülenler doğruysa, Hükümet elindeki yetersiz bilgilerle muvazaalı olan veya olmayan hesapları nasıl ayırdedebilmiştir?

8) İmar Bankası olayında bazı ticari mevduat sahipleri aynen tasarruf mevduatı sahipleri gibi TMSF’in garanti kapsamına alınarak korunmuştur. Ticari mevduat sahipleri ne maksatla korunmuş ve bunlar için özel bir yasal düzenleme nasıl yapılabilmiştir?

Page 32: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

26

9) 1 Ocak 2001 tarihinden İmar Bankası’na el konulduğu tarih olan 3 Temmuz 2003 gününe kadar tasarruf mevduatının garanti kapsamındaki sınırı 50 milyar TL idi. Ancak el konulma günüyle beraber BDDK bu limiti BİR YILLIK BİR SÜRE için sınırsıza çekmiş, daha sonra tekrar 50 milyar TL sınırına dönmüştür. BDDK bu kararları neden almıştır? Bunun arkasında hangi iç (siyasi ve ekonomik) veya dış (ekonomik) müdahaleler vardır?

Bu bir yıllık sınırsız garantiden yararlananlar kimler olmuştur? Bu kararın alınmasında yabancı fon sahiplerinin rolü nedir? Aralık 2000’de yabancı yatırımcıların çıkarlarını korumak için genişletilen garanti kapsamı bu defa yüzde 50 tavanı sınırsıza çekilerek yapılmamış mıdır? Bunun 2000 yılı uygulamasından özde bir farkı var mıdır? Aralık 2000 ve Temmuz 2003 kararlarının, yurtdışındaki alacaklılar bakımından nicel boyutu ne olmuştur, bu karalar sonucunda ne kadar kaynak çıkışı gerçekleşmiştir?

Yaşanan mali yükün bu derece büyümesine sebep olan yönetici ve siyasetçilerin hesap vermesi gerekmemekte midir? Bu sorgulama niçin yeterince yapıl(a)mamaktadır?

10) Varlık Yönetim Şirketlerinin çalışmaları ve tahsil için satılan alacakların seçiminde nasıl bir politikanın izlendiği sorgulanamamaktadır. Çünkü bu konuda TMSF saydam bir politika izlemekten özellikle kaçınmaktadır. Örneğin, 312 milyon dolarlık ilk ihalede paket içine alınan bazı şirketlerin sonradan bu paketten çıkarıldığı ve bunların TMSF’nin “yüzde 50 indirimle borç ödeme” kampanyasından yararlandırıldığı bilinmektedir. Bu şirketlere bu tür avantaj hangi nedenle sağlanmıştır? Bu şirketlerin özelliği nedir? Öte yandan, varlık yönetim şirketleriyle, Türk reel sektörü üzerinde yabancılara özel olanaklar mı sağlanmaktadır?

11) TMSF batık bankalardan aldığı taşınmazların alım fiyatını yüksek bedelle değerleyerek hortumculara rant aktarmış mıdır? Yoksa, daha sonra bu taşınmazları daha düşük bedellerden mi satmıştır? Eğer öyleyse bunun anlamı, TMSF’nin banka hortumcularına ek olanaklar sağlaması olmaktadır. Örneğin, Ceylan grubuna ait “Deluxe Resort Oteli”nin alınışından daha düşük bedelle satılması soruşturulmuş mudur?

12) TMSF’nin takipte geciktiği için zamanaşımına uğrayan alacakları ne kadardır ve kimlere aittir?

13) Emlakbank TMSF kapsamına alınmayarak, denizcilik sektörüne aktarılan batık krediler üzerine sünger mi çekilmek istenmektedir?

Page 33: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

27

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

14) TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, bir televizyon programında sorulan soruları yanıtlarken, “...devlet alacaklarını tahsilde şimdiye kadar üzerine düşeni yapmayanlarla ilgili suç duyurusu yapılması konusunda araştırma içinde olduklarını...” söylemiştir (Kanal 7, “Ters Köşe” programı, 22.02.2004). Bu konuda şimdiye kadar hangi suç duyuruları yapılmıştır?

15) Aynı başkanın, “borçluların elinde rehine durumdayız” (22.08.2004 -Milliyet - Derya Sazak); “... alacakların 6.2 milyar dolardan fazlasının tahsil kabiliyeti yok”, “... alacaklar silinebilir” (07.09.2004 -Hürriyet) tarzında demeçler vermesi, kamu alacağının tahsilini zorlaştırıcı etkiler yaratmamış mıdır? Son olarak 2001 krizini “ilahi güçlere” dahi bağlayabilen ve medyatik olmayı sorumlu olmaya tercih eden idarecilerle, TMSF’nin ve Türkiye’nin üstlendiği devasa finansal sorunlarına çözüm bulunabilir mi?

16) TMSF, bünyesine devredilen bankaların iştiraklerinde görevlendirdiği kendi personeline yaptığı ücret ödemelerinde, 4 Temmuz 2001 tarih ve 631 sayılı KHK10 hükümlerine uymamış ve 2002 yıllık denetim raporunda bu konu açıkça eleştirilmesine karşın 2003 yılında da hiçbir şeyi değiştirmemiş ve izleyen yılın raporunda da dikkati çekilmiştir. (Bakınız ekteki 2002 ve 2003 yılları Denetim Raporları).

TMSF’nin hatalı uygulaması sadece kendi çalışanlarına fazladan ödeme yapmak anlamına gelmemekte, aynı zamanda bir kamu kurumunun vergi kaçırmaya vasıta yapılması gibi bir sonucu ortaya çıkarmaktadır. Bunun bir yaptırımı yok mudur?

TÜBİTAK üyelerinin, ilgili Başbakan yardımcısının onayına dayanarak aldıkları ücretlerle ilgili olarak şahin kesilen AKP Hükümetinin, sıra TMSF’ye gelince, hangi gerekçelerle ve niçin sessiz kaldığını açıklaması gerekmez mi?

17) TMSF Başkanı tehdit aldığını söyleyerek bir batık bankanın zırhlı aracını kullanma gerekçesini açıklamaya çalışmaktadır. Araç tahsisinin olağan yasal mekanizmaları niçin TMSF söz konusu olduğunda uygulanmamaktadır? Daha önemlisi, ilgili kurumun başkanı bu tehditler için acaba suç duyurusunda bulunmuş mudur?10. 04.07.2001 tarih ve 631 sayılı KHK’nin 14. maddesine göre “... tüm personel için ilgili mevzu-atları uyarınca belirlenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla mesai, kar payı, ve her ne nam altında olursa olsun yapılan mali ödemeler ile sosyal hak kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdi ödemelerin tümünün altı aylık net ortalaması toplamının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna her ne ad altında olursa olsun fiilen yapılan mali ve sosyal hak niteliğindeki her türlü ödemeler dahil bulunacak toplamının altı aylık net ortalamasını geçemeyeceği...” hükme bağlanmıştır.

Page 34: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

28

18) Yeni ceza yasası (TCK) ile banka hortumcularına af getirilmiş midir? Yeni TCK’nın 158. maddesi nielikli dolandırıcılık için 2-7 yıl hapis ile 5000 güne kadar adli para cezası öngörmektedir. Ancak adli para cezasının en az 20 TL/gün, en çok 100 TL/gün olacağı hükme bağlanmıştır. (Madde 52). Bu durumda, Yargıtayın bozma kararı sonrasında 1 milyar ABD doları civarında para cezası ödeyecek olan İnterbank’ın eski sahibinin para cezası en çok 500 bin TL’ye inmektedir. Hapis cezası da para cezasına çevrilebilmekte ve her ikisinin toplamı son derece anlamsız bir para cezasına dönüşmektedir. Hortumcuyla mücadele bu mudur?

VIII. YAPILMASI GEREKENLER 1) Bankalarda batan paraların tahsil edilebilmesi ve bu konuda

kamuoyunu yanıltıcı demeçlerden kaçınılarak gerçek bilançonun ortaya çıkarılabilmesi için öncelikle kamu alacaklarının üzerine bir “bardak soğuk su içilmesi” anlayışından vazgeçilmesi gerekir.

Oysa Mart 2005’te TBMM’ye getirilen Torba Tasarının 20. maddesi hükümleri bunun tam tersini göstermektedir. Tasarı, 28 Mart 2002’de çıkarılan ve Hazine’nin iç ve dış borçlanmasına mali disiplin ve saydamlık getiren 4749 sayılı “Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun”da önemli gedikler açmaktadır.

Tasarı, bir kamu içi borç tahkimi işlemi öngörmektedir. 4749 sayılı yasa bu tür işlemlerin bütçeyle ilişkilendirilmeksizin yapılmasını yasaklamaktaydı. Yani, tahkimin bütçeye ödenek konulup gider yazılması yoluyla yapılmasını emrederek süreci zorlaştırmaktaydı. Getirilen düzenleme Hazine’den sorumlu Bakanın, ödenek karşılığı olmaksızın Hazine’nin TMSF’den olan alacaklarının silinmesine karar vermesi yolunu açmaktadır.

Böylece, Hazine’ye görünürde borcu kalmayan ve bu yönüyle kamuoyu gündemine gelmeyecek olan bir TMSF’de “borçların tahsilinde azami gayret gösterilmesi” yerine “bir an önce elini yıkayıp bu işten sıyrılarak asli fonksiyonlarına dönme” davranışı egemen olabilecek ve bunun sonucunda daha az tahsilatla da olsa hesapların bir an önce kapatılması öncelik kazanabilecek, tahsilattaki başarısızlar perde gerisine atılmış olacaktır.

2) Açıklanan bu sakıncaların giderilebilmesi veya asgariye indirilebilmesi için hiç olmazsa bazı öneriler dikkate alınmalıdır:

Page 35: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

29

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

-Tasarı sadece “TMSF’nin Hazine’ye olan borçlarının faizlerini” kapsamalı ve her yıl oluşacak faiz tutarı kadar bütçeye ödenek konularak faizler buradan karşılanmalı ve bu suretle faiz yükü TMSF’nin sırtından alınmalıdır. Bunun sonucunda, Hazine bankacılık krizinin faize tekabül eden yükünü üstlenmiş, anapara yükümlülüğü de sistemde öngörülen bir şekilde yerine getirilmiş olacaktır. Her halukarda TMSF, yayınlayacağı listelerle her borçlu hakkında tüm bilgileri üçer aylık dönemlerde kamuoyuna duyurmalıdır.

-Yasa tasarısına “TMSF’nin devam edeceği tahsilat işlemleri sonucunda Hazineye kalan borcunu aşan tahsilat yapılırsa bu tutarın Hazineye aktarılacağına” ilişkin bir cümle eklenmelidir.

3) Bankalarda batan paraların tahsil edilebilmesi iradesi ve niyeti varsa, atılacak ilk adım kamu ve özel bankalarının uygulamalarının birbirinden net bir biçimde ayrılması olmalıdır. Bunun için,

i) Kamu bankalarının zararının, görev zararından mı, işletme zararından mı olduğu belirlenmelidir. (Görev zararı uygulamasında da yasal dayanağı -Bakanlar Kurulu kararı- olanlar ile yasal dayanağı olmayanlar -Bakan talimatı ile yapılanlar- ayrılmalıdır).

ii) İşletme kredilerinden kaynaklanan zararların niteliği araştırılarak siyasi nitelikli olanlar (kredibilitesi olmayanlara verilen krediler) tespit edilmelidir.

iii) Ayrıca batan banka sahiplerine ve şirketlerine kamu bankalarından aktarılan kaynak tutarları belirlenmelidir.

4) Batan özel bankaların ortakları ile ilgili olarak,

-Kendi bankalarından kendisi, yakınları ve şirketlerine açılan krediler;

-Diğer bankalardan doğrudan veya “back to back” açılan krediler;

-Başka şahıslar adına açılıp ortaklara aktarılan krediler;

-Diğer şekillerde aktarılan kaynaklar, tespit edilmelidir.

Böylece, ortaklar üzerinde toplanan risklerinin ne kadarının,

-Yatırıma giden krediler,

-İşletme kredisi olarak kendi şirketlerine giden krediler,

-Yurtdışına giden krediler ve

Page 36: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

30

-Banka zararını kapatmak amacı ile yüksek faiz tahakkuk ettirilen risklerden oluştuğu ortaya çıkarılmalıdır.

5) Özellikle işletme kredisi olarak verilen veya yurtdışına gönderilen tutarlar “paranın izi” sürülerek tespit edilmelidir. Hortumlama veya usulüne uygun olmayan kredilerin izleri, ilgili banka ve şirket kayıtlarından sürdürülerek, ne kadarının gerçekten reel sektörde kullanıldığı ne kadarının sistem dışına çıkartıldığı mutlaka bulunmalıdır.

Kayıp kaynakların bir bölümünün de banka yönetimleri tarafından doğrudan doğruya zimmet ya da benzeri yollarla soyulmuş olmaları ihtimal dahilindedir. Bunlar da kayıtların incelenmesi sonucu ortaya çıkarılabilir.

6) Sistem dışına çıkarılmış olan fonlar, tarihleri ile birlikte saptanmalı ve hakim ortaklar üzerinde baskı kurularak ya da başka yollarla izleri saptanıp, eğer yurt dışına çıkarılmışlarsa ülkeye geri getirilmeleri için gerekli işlemler yapılmalıdır. Ancak bu tür izleme ve geri alma işlerinin başarılı olabilmesi hukukçuların yanı sıra devletin ilgili organlarının da işbirliğini gerektirmektedir.11

7) İşletme zararları arasında yer alan temettü ve kiraların üzerine gidilmelidir:

-Banka gerçekte zarar ettiği halde gerçek dışı bilanço ile karlı gösterilerek yüksek temettü alan yöneticilerden bu tutarların geri alınma yolları araştırılmalı,

-Rayiç bedelin çok üzerinde kira bedeli ödenen muhtelif kiraların izi sürdürülerek kaynak transferlerine aracılık edip etmediği tespit edilmelidir.

Bu tespitler sonucunda varsa kayıt dışına, üçüncü şahıslara veya yurtdışına kaçırılmış tutarlar için yurtiçi ve yurtdışı hukuk yollarına başvurulmalıdır.

8) TMSF tarafından alacakların tahsilinde yeknesak bir yaklaşım sergilenmemekte, farklı yasal düzenlemelere muhtemelen de bilinçli bir şekilde başvurulmaktadır. Örneğin “hortumcularla mücadele yasası” olarak tanıtılan ve hükümet tarafından adeta bir kampanya ile TBMM’ye getirilen, hukuka ve Anayasa’ya aykırılığı açık olmasına karşın yasalaştırılan 5020 sayılı Kanun yalnızca İmar Bankası ile 11. Özellikle kayıt dışına çıkarılan bu türden büyük meblağların organize suç örgütlerinin ilgisini çektiği gözden uzak tutulmamalıdır. Bu yolla sistem dışına çıkarılmış olan büyüklük, ana para olarak kaybedilmiş olan kaynağın dörtte biri bile olsa, 5 milyar Dolara ulaşmaktadır.

Page 37: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

31

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

ilgili olarak ve kısmen de İktisat Bankası için uygulanmıştır. Bu farklı uygulamaların arkasındaki nedenler ve TMSF’nin bu yaklaşımı ayrıca incelenmelidir.

9) TMSF’nin yalnızca toplam 8.5 trilyon TL civarında olduğunu ifade ettiği, İmar Bankası’ndaki ticari mevduat sahiplerine yapılan ödemenin kimleri ya da hangi firmaları kapsadığı açıklanmalı veya açıklanmıyorsa TBMM tarafından araştırma konusu yapılmalıdır.

10) TMSF’ye intikalden sonra ortaya çıkan zararla12 ilgili olarak ayrıca bir araştırma yapılmasında yarar bulunmaktadır.

11) Batan bankaların tasfiye yerine TMSF’ye devredilmesi, maliyeti halka yüklenen ve bankalar arası rekabet ilişkilerini bozan bir işlem olmak yanında, saydamlığı da olumsuz etkilemektedir. Saydamlığın sağlanması için banka bilançolarının yayımlanması yeterli olmamakta, bunların gerçeği yansıtması gerekmektedir. Bu bağlamda, bankaların herbiri için rating raporları düzenlenmeli ve yayımlanmalıdır.

12) Yargının sahiplerine iade edilmesi kararına vardığı Demirbank ve Kentbank konuları da ayrıca incelenmelidir. Demirbank’ın likidite kriziyle batmasının önlen(e)memesinin, Kasım ve Şubat krizlerini tetikleyici rolü iyice ortaya çıkarılmalıdır. Demirbank’ın batmasına izin verilmemesi durumunda, diğer bankalar batmayacak ve kriz derinleşmeyecekti ise, a) banka batıklarının yüklediği onmilyarlarca dolarlık maliyet ortaya çıkmayacak ve b) Hazine yıllardır yüksek risk primleri ödemeyeceği için devlet ayrıca onmilyarlarca dolarlık ek faiz yükünden kurtulabilecekti. Bu iddia ciddidir ve sonuçları dramatiktir; bu nedenle sadece bu konunun incelenmesi için bir Meclis Araştırma Komisyonu’nun kurulmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

13) Gerçek borçları tespit ve ilan edilen banka sahipleri ve borçluların el konulan varlıkları ve yapılan tahsilatlar açık bir şekilde ve periyodik olarak kamuoyuna duyurulmalıdır.

TMSF’nin görevi, yetkililerin demeçlerinde ifade edildiği gibi, “bir an önce tahsilat yükünden kurtulup asli görevine dönmek” değil, kamu alacağını her yoldan izleyerek mümkün olduğu kadar çok tahsilat yapmak olmalıdır.

Yükümlülüklerini karşılayamaz duruma gelen bankaların yükümlülükleri 1994 yönetimince kısmen, ancak 1999-2000/2001 yönetimlerince bütünüyle üstlenilmiştir. Bunun nedenlerini tartışmıyoruz. Çünkü açık bir biçimde siyasi sorumluluk gerektiren 12. Şimdilik 17.5 milyar Dolar.

Page 38: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

32

kararlarla bu bankaların yükümlülüklerini kamu üstlenmiş bulunmaktadır. Ancak kamu üstlendiği bu yükümlülükleri doğrudan ve dolaylı olarak vergi mükelleflerine ödetmektedir. Fatura giderek kabarmaktadır ve bunun yakın zamanda toptancı bir yöntemle kalıcı olarak vergi mükelleflerine bindirilmesi olasılığı da büyümektedir.

14) BDDK’nın bağımsızlığı ve kamu tüzel kişiliğine sahip olması güvence oluşturma açısından yeterlidir ve TMSF’nin ayrıca tüzel kişiliğe sahip, bağımsız bir kuruluş olarak görev yapması gerekli değildir. Böylece ayrıca kurumların birbirleriyle çekişmesinin ve kurul başkanlarının aleni olarak tartışmasının önüne geçilebilecek; Hükümetin TMSF bürokrasisine teslim olduğuna dair eleştiriler giderilebilecektir.

Page 39: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

33

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

IX. SONUÇ OLARAK

1. Türkiye’de mali kriz esas olarak bir bankalar krizi olarak kendini göstermiştir. Bunun arkasında, banka kurma izinlerinin ve bankacılık sisteminin işleyişinin yeterli bir denetime tabi olmaması ve zamanında gerekli önlemlerin alınmamasının mutlaka rolü vardır. Sistemin bazı yapısal yetersizlikleri ve çarpıklıkları da krizleri beslemiştir.

Her durumda, siyasi/bürokratik karar mekanizmasının sistemin işleyişine yaptığı olumsuz etkiler ilk sırada gelmektedir. Gerçekten eğer kötülükler ağırlıklandırılabilirse, ilk sıraya önlenebilecek bir krizin nasıl 2000 Kasımında çığırından çıkarıldığını yerleştirmek gerekir. İkinci sıraya ise, banka kurma izinlerinin gevşekliğinden ziyade, kamu bankalarının yok pahasına özelleştirilmesini ve daha sonra çok yüksek kamusal ve toplumsal maliyetlerle içleri boşaltılmış olarak Hazine’nin sırtına yıkılmasını koymamız gerekecektir. Bu, sistemli ve açık bir soygundur.

2. Bir başka sonuç, mali/ekonomik krizlerin her zaman herkes için kötü sonuçlar doğurmayacağını yaşamın bir kez daha öğretmesidir. Krizler, sermayenin bir bölümü için yeni birikim ve atılım olanakları yaratmaktadır. Tekelleşme süreçleri, krizlerin adeta doğal bir uzantısıdır. Kaybedenler arasında sermayenin bazı küçük-orta kesimleri, istisnaen bazı iri temsilcileri de bulunabilir.

Tüm kesimleri itibariyle krizin mağdurları arasında yer alanlar ise geniş halk kitleleridir. Gelirler düşer, işsizlik artar, yoksulluk artar. Krizin yükü kamuya oradan da vergi ve borçlanma (ve borç faizi) artışları ve sosyal harcama azalışlarıyla tüm topluma yansır.

Özel olarak bankacılık sektörüne bakılırsa, Türkiye’de krizin etkisiyle bu sektörde 50 bine yakın bankacı işini kaybetmiş, ücretler genel düzeyi sektörde reel olarak hızla gerilemiştir. Batan bankalardan parasını kurtaramayan bonozede ve off shore’zedeler de ayrı bir toplumsal facia olarak günlük yaşantımıza girmiştir.

3. Bu rapor, yanıt bekleyen soruları sormakta; çelişkileri, yetersizlikleri, samimiyetsizlik ve niyetsizlikleri açığa çıkarmakta; siyasi ve idari erki, saydamlığa ve bir an önce görevini yapmaya çağırmaktadır.

Page 40: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

34

Bu çağrımız, TBMM çatısı altında bir Araştırma Komisyonu kurulması çağrısıyla desteklenecektir. Böylece, iktidar ve muhalefet partileri gruplarının ve milletvekillerinin ortak bir kaygısına dönüştürülmeye çalışılacaktır. Davet bizdendir; gereği ise, oylarıyla önergemizi desteklemelerini bekleyeceğimiz iktidar mensubu milletvekillerinin sorumluluk anlayışındadır.

Page 41: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

35

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

“23 MART 2005’TE TORBA YASAYLA GETİRİLEN TAHKİM”

Hazine’nin iç ve dış borçlanmasına mali disiplin ve saydamlık getirmek amacıyla 4749 sayılı “Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun” çıkarılmıştı. Bu Yasa; borç tahkiminde, kamu içi bir borç-alacak mahsuplaşması ve kalan miktar için özel tertip Hazine tahvili çıkarılması veya borç silinmesi yolları kullanırken, işlemlerin bütçeyle ilişkilendirilmeksizin yapılmasını yasaklamaktaydı. Ancak AKP Hükümeti döneminde çıkarılan bir başka yasayla (23 Mart 2005 tarih ve 5319 sayılı Yasa), böyle bir mahsuptan sonra kalan Hazine alacaklarının bütçeyle ilişkilendirilmeksizin silinmesi veya bütçeye ödenek konulmadan özel tertip tahvil çıkarılmasının yolu açıldı...

Bu düzenlemeyle 37.6 milyar dolarlık batık banka borcu görünmez kılınarak toplumun gündeminden düşürüldü...

T.C. SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI 2006 YILI HAZİNE İŞLEMLERİ RAPORU’NDAN

31.12.2006 itibarıyla TMSF’den Olan Hazine AlacaklarıMilyon YTL

Nakit Ödemelerden Doğan Borç

İkraz Senetleri

Stoku*TOPLAMVadesi Geçmiş** Vadesi

Gelecek*** Genel Toplam

Anapara Faiz Gecikme Faizi Toplam

9.754 12.000 13.745 35.499 30.510 66.009 12.081 78.090* Hazine Müsteşarlığı tarafından TMSF’ye ikraz edilen ancak henüz Hazine Müsteşarlığı tarafından nakit olarak ödenmeyen tutarı, faiz hariç, göstermektedir.** Hazine Müsteşarlığı tarafından nakit ödemesi yapılan senetlerden, ikraz anlaşmaları çerçevesinde vadesinde ödenmeyen tutarları göstermektedir.*** Hazine Müsteşarlığı tarafından nakit ödemesi yapılan senetlerden ikraz anlaşmaları çerçevesinde henüz vadesi gelmemiş tutarları göstermektedir.

TMSF’den Yapılan Tahsilatlar*

*TMSF tarafından ödemeler YTL, ABD Doları ve Avro olarak yapılmaktadır. ABD Doları ve Avro üzerinden yatırılan tutarların YTL karşılığı, 2002-2005 yılları için tahsilat tarihinde geçerli olan ilgili döviz alış, 2006 yılı için döviz satış kuru üzerinden hesaplanmıştır.** TMSF’den 2005 yılında yapılan toplam 667.713.417 YTL tutarındaki senet iadesi tutarı dahil edilmemiştir.

İşlem Yılı Milyon YTL Milyon ABD $

2002 1.000 733

2003 0 0

2004 86 57

2005** 4.220 3.118

2006 869 600

Toplam 6.175 4.508

Page 42: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği
Page 43: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

EKLERBATIK BANKALARLA İLGİLİ BAZI SAYISAL VERİLER

VE BİLGİ NOTLARI

Page 44: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği
Page 45: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

39

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

TMSF’YE DEVREDİLEN BANKALAR VE BU BANKALARDA %10’DAN FAZLA PAY SAHİBİ OLANLAR

BANKA UNVANI %10 ve Daha Fazla Pay Sahipleri

Bank Ekspres/Korkmaz Yiğit1. Korkmaz Yiğit1. Korkmaz Yiğit Holding A.Ş.2. Kor. Yiğit İnşaat Taahhüt ve 3. Ticaret A.Ş.

2. Bank Kapital Ceylan İnş. Taahhüt İthalat 1. İhracat Limited Şirketi

3. Demirbank A.Ş./Cıngıllı Grubu Cıngıllı Holding A.Ş.1. 4. Egebank A.Ş./Murat Demirel Grubu Otomobilcilik ve Ticaret A.Ş.1.

Erdem Dış Ticaret A.Ş.2. 5. Bayındırbank A.Ş./Bayındır Grubu Bayındır Holding A.Ş.1.

Banko Turko Romana SA2. 6. EGS Bank A.Ş./EGS Grubu EGS Holding A.Ş.1. 7. Esbank A.Ş/Zeytinoğlu Grubu Eston Eskişehir Beton San. ve 1.

Tic. A.Ş.Zeytinoğlu Tic. Ve San. A.Ş.2. Petsa Petrol Ürünleri San. ve 3. Tic. A.Ş.Entil Endüstri Yatırım San. ve 4. Tic. A.Ş.

8. Etibank A.Ş./Medya Grubu 1. Medya Sabah Holding A.Ş.9. İktisat Bankası/Erol AKSOY Grubu Avrupa ve Amerika Holding1.

Erol Aksoy2. İnci Aksoy3. Eda Deniz Aksoy4. Kerim Kaya Aksoy5. Stavriniya Aksoy6.

10. İnterbank A.Ş./Cavit Çağlar Grubu Cavit Çağlar1. Şükrü Şankaya2. Credit Industrial SA3.

11. Kent Bank A.Ş./Süzer Grubu 1. Süzer Holding A.Ş.12. Site Bank A.Ş./Sürmeli Grubu Site Turizm A.Ş.1.

Sürmeli Turizm A.Ş.2. Turotel A.Ş.3.

Page 46: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

40

13. Sümerbank A.Ş. / Hayyam Garipoğlu Grubu

İpeks İplik Tekstil San. A.Ş.1. Amasya Tekstil San. A.Ş.2. Akmaya San. Ve Tic. A.Ş.3.

14. Türkiye Tütüncüler Bankası / Yaşarbank A.Ş. / Yaşar Grubu

1. Yaşar Holding A.Ş.

15. Tarişbank TAŞ / (Milli Aydın Bankası A.Ş.) / Tariş Birlikleri

İzmir Pamuk Tarım Satış Koop. 1. Bir.İzmir Üzüm Tarım Satış Koop. 2. Bir.İzmir Zeytinyağı Tarım Satış 3. Koop. Birliğiİzmir İncir Tarım Satış Koop. 4. Bir.

16. Toprakbank A.Ş./Toprak Grubu Toprak Kağıt San. A.Ş.1. Toprak Seniteri ve Turizm 2. İşletmeleri A.Ş.

17. Türk Ticaret Bankası A.Ş. TTB Munzam Sosyal Güvenlik 1. Emeklilik ve Yardım Sandığı VakfıT.C. Başbakanlık Hazine 2. Müsteşarlığı

18. Ulusal Bank A.Ş. Epehesus Limited Şirketi1. Halit Cıngıllıoğlu2.

19. Yurtbank A.Ş./Balkaner Grubu Balkaner Turizm İnşaat ve 1. Sanayi A.Ş.Ali Avni Balkaner2. Derby Lastik Fab. A.Ş.3.

20. Pamukbank A.Ş./Çukurova Grubu Avor İnşaat, Gıda, Tekstil, 1. Kimya A.Ş.Çukurova Holding A.Ş.2. Endüstri Holding A.Ş.3.

21. İmar Bankası A.Ş./Uzan Grubu Kemal Uzan1. Yapı ve Ticaret A.Ş.2.

22. Kıbrıs Kredi Bankası A.Ş. -

Page 47: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

41

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

BDDK’DAN ÖNCE DEVİR ALINAN BANKALAR VE TMSF’YE DEVİR ALMA KARARLARININ TARİHLERİ

BANKANIN ADI KARARIN TARİHİT.Ticaret Bankası 06.11.1997Bank Ekspres 12.12.1998İnterbank 07.01.1999Egebank 22.12.1999Yurtbank 22.12.1999Sümerbank 22.12.1999Esbank 22.12.1999Yaşarbank 22.12.1999

Kaynak: BDDK

BDDK’NIN DEVİR ALDIĞI BANKALAR VE TMSF’YE DEVİR KARARLARININ TARİH VE SAYISI

BANKANIN ADIKURUL

KARARININ TARİHİ

KURUL KARARININ

SAYISIBank Kapital 27.10.2000 85Etibank 27.10.2000 86Demirbank 06.12.2000 123Ulusal Bank 28.02.2001 189İktisat Bankası 15.03.2001 198Sitebank 10.07.2001 379Milli Aydın Bankası 10.07.2001 381Kentbank 10.07.2001 382Bayındırbank 10.07.2001 383EGS Bank 10.07.2001 384Toprakbank 30.11.2001 538Pamukbank 18.06.2002 742

Kaynak: BDDK

Page 48: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

42

ÖZEL YASA ÇIKARILAN BANKA VE YASANIN TARİH VE SAYI

BANKANIN ADI YASANIN TARİHİ YASANIN SAYISIİmar Bankası 16.12.2003 5021

TMSF’YE DEVREDİLEN BANKALARIN DEVİR ZARARLARI VE FON MALİYET TABLOSU

(Milyon ABD Doları)

Bankalar

DevirZararları

Aktarılan Kaynaklar

Gerçekleşen Tahsilatlar

Beklenen Tahsilatlar

TMSF’ye Net Maliyet

Tarihi Faizli Tarihi Faizli Bugünkü Değer Tarihi Faizli

T.Ticaret 778 756 1538 8 9 11 11 737 1518Bank Ekspres

435 261 494 23 27 11 11 227 456

İnterbank 1269 2860 4655 12 14 224 224 2624 4417Egebank 1220 733 1291 68 78 50 50 615 1163Yurtbank 656 307 563 21 23 23 23 263 517Yaşarbank 1149 857 1536 101 115 146 146 610 1275Esbank 1113 1750 3108 30 34 92 92 1628 2982Sümerbank 470 2663 4817 91 155 233 233 2339 4429Etibank 698 1571 2961 176 240 603 603 792 2118Demirbank 648 1913 4115 174 211 125 125 1614 3779Ulusalbank 524 481 930 0 0 0 0 481 930İktisat Bankası

1954 1992 3632 122 140 254 254 1616 3238

Kentbank 681 1126 1952 99 131 134 134 893 1687EGS Bank 545 335 663 22 27 55 55 258 581Sitebank 53 31 73 4 5 7 7 20 61Tarişbank 74 65 141 6 7 19 19 40 115Bayındırbank 116 765 1284 23 26 117 117 625 1141Toprak Bank 880 498 790 56 64 227 227 215 499Pamukbank 3706 2814 5112 413 414 2082 2082 319 2616İmar Bankası 5933 5933 5833 0 0 1648 1648 4285 4185TOPLAM 22902 27711 45488 1449 1720 6062 6062 20200 37706Bank Kapital 393 60 149 91 103 188 188 -219 -142GENEL TOPLAM

23295 27771 45637 1540 1823 6250 6250 19981 37564

Kaynak: BDDK

Page 49: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

43

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

TMSF BÜNYESİNE ALINAN BANKALARA AKTARILAN KAYNAKLAR VE TAHSİLAT DURUMU

(Milyar ABD Doları)TARİHİ FAİZLİ

AKTARILAN KAYNAKLAR 27.8 45.6GERÇEKLEŞEN TAHSİLAT 1.5 1.8BEKLENEN TAHSİLAT 6.3 6.3TMSF’NİN TAHSİL EDEMEYECEĞİNİ AÇIKLADIĞI TUTAR

20.0 37.5

Kaynak: BDDK

TMSF BÜNYESİNE ALINAN BANKALARA AKTARILAN KAYNAKLARIN FİNANSMANI

(Milyar ABD Doları)TARİHİ FAİZLİ

HAZİNE 21.6 37.1TMSF FAALİYET GELİRLERİ 4.4 6.7

TAHSİLAT* 1.5+0.3 1.8+0.4TOPLAM 27.8 46.0

Kaynak: BDDK

(*) Bu tabloda BDDK diğer tablolardakinden farklı olarak, daha önceki tablolarda banka satış gelirlerini bankalara aktarılan kaynaklardan indirdiğini, bu nedenle gerçekleşen tahsilat tutarlarına sırasıyla 350 ve 384 milyon ABD Doları eklenerek bulunacak tahsilat tutarlarının kullanılması gerektiğini ifade etmektedir.

Not: TMSF, Merkez Bankası kaynaklarına da başvurmuştur. Başlangıçta 750 trilyon TL’ye kadar çıkmış olan TMSF’ye açılan krediler, zamanla tasfiye edilmiş ancak 2004 yılının ikin-ci ayında yeniden hareket görmüş ve üçüncü ay sonu itibariyle 302 trilyon TL’ye yükselmiş-tir. 12 Kasım 2004 itibariyle bu bakiyede bir değişiklik bulunmamaktadır.

Page 50: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği
Page 51: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

45

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

BAŞBAKANLIK TEFTİŞ KURULU BAŞKANLIĞI 2002 YILI DENETİM RAPORU

(TMSF’NİN 2002 Yılı Hesaplarının 4743 Sayılı Kanunun 7 inci Maddesine göre Denetimi başlıklı, 30/03-07/2/6 sayılı ve 14. 07.2003 tarihli Rapor)

RAPORDAN ALINTILAR• “TMSF tarafından 2002 yılında 259.630.686.041 TL’si yurtiçi,

50.661.018.714 TL’si yurtdışı olmak üzere toplam 310.291.704.755 TL’si harcırah ödemesi gerçekleştirildiği ve 2001 yılındaki toplam 43.561.940.000 TL’lik harcamaya oranla %700’den fazla arttığı görülmektedir.” (sh.9)

• TMSF’nin alacaklı olduğu (...) şirketlerine ve şahsına yapılmış olan iştirak satışlarının mevcut olduğu görülmektedir. (...) Fonun, Fona borçlu kişi ve kurumlara iştirak satışında (ödenmeyen borçlar mevcutken) iştirak satışında bulunmasının nedeni anlaşılamamıştır.” (sh.19)

• “Fonun, aynı zamanda alacaklı olduğu borçlularına varlık satmaması (Zira Fon varlığını alabilecek mali güce sahip olan bir borçlunun öncelikle Fona olan borcunu ödemesi gerektiği düşünülmektedir) gerekmektedir.” (sh.19)

• “İştiraklerde görevlendirilen BDDK ve TMSF personelinin kendi kurumundan aldığı ücret hesaplanmasında, Fon’a devredilen Bankalar ve bu bankalara aktarılan kamu kaynakları nedeniyle kamusal mahiyet taşıyan iştiraklerden ödenen ücretlerin de gözönünde tutulması gerektiği değerlendirilmektedir.” (sh.20) “İştiraklerde görevlendirilen BDDK ve TMSF personelinin kendi kurumundan aldığı ücret hesaplamasında, iştiraklerden almış oldukları ücretin hesaba katılmadığı anlaşılmaktadır...” (sh.25)

• “...Bankaların Fon’a devri ertesinde tüm hakim ortaklar ve yöneticiler için ihtiyati tedbirler Bankalar Kanunu’nun ilgili maddelerine göre istenilmekte, ihtiyati tedbir kararlarının verilmesinin ardından Bankalar Kanunu’na göre altı ay içerisinde banka yöneticileri hakkında dava açılmadığı takdirde ihtiyati tedbirler ilgili mahkemeler tarafından süresi içinde dava açılmadığı için kaldırılmaktadır...” (sh.22)

• “Bayındırbank yöneticilerinden Kamuran ÇÖRTÜK ve diğerleri için (...) Toprakbank eski yöneticileri M Zafer ATAMAN, Yeşim TOPRAK

Page 52: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

46

ve Turgut TAVŞANOĞLU hakkında verilen ihtiyati tedbir kararları da altı aylık süre içerisinde dava açılmadığı için düşmüştür...” (sh.22)

• “... Alacak satışı projesinden sağlanacak sonucun çok etkili olmayacağı, aksine bu konuda uluslar arası alanda etkin yabancı firmaların bu kredi alacaklarının sahibi olarak icra takip ve davalarına taraf olmalarının ülkeye ve orta ve uzun vadede Türk ekonomisine etkilerinin daha üst düzeyde (Başbakanlık, Bakanlar Kurulu, gerekli görüldüğü takdirde TBMM düzeyinde) ele alınması gerektiği değerlendirilmektedir.” (sh.29)

Page 53: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

47

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

BAŞBAKANLIK TEFTİŞ KURULU BAŞKANLIĞI2003 YILI DENETİM RAPORU

(TMSF’NİN 2003 Yılı Hesaplarının 4743 Sayılı Kanunun 7 inci Maddesine göre Denetimi başlıklı, 31/04-18 sayılı ve 27. 05. 2004 tarihli Rapor)

RAPORDAN ALINTILAR• “İmar Bankasının TMSF’ye devredilmesinden hemen önce

Bankalar Mevduatının 50 Milyar Türk Lirası sigorta güvencesindeyken, mevduatın tamamının sigorta güvencesine alınmasıyla TMSF’ye ve dolayısıyla hazineye çok yüksek meblağlarda ek yük getirilmiş olmaktadır.” (sh.67)

• Bankacılık faaliyetlerine son verilip yönetimi veya mülkiyeti TMSF’ye geçen Bankalar dolayısıyla, Hakim ortaklar tarafından bankalardan kullanılan kaynaklar toplamı 31.03.2004 tarihi itibariyle 11.432 milyon USD tutarındadır. İmar Bankasının Fona devrinden sonra bu miktar 16 milyar USD’ını aşmıştır.” (sh.69)

• “TMSF’nin yaptığı (...) girişimlerle, özellikle Hakim ortaklardan bu kaynakların tahsilinin zor olduğu, kaynakların iktisap şekli ve tutarı dikkate alındığında bu meselenin tüm Devlet Örgütünce bir ULUSAL GÜVENLİK SORUNU olarak algılanması, Devletimizin tüm organlarınca meseleye azami önemin gösterilmesi zaruri görülmektedir.

• Konunun, yasal, diğer ülkeler mevzuatı, iç ve dış istihbarat, güvenlik, vergi gibi boyutları olduğu da göz önüne alınırsa; ilgili Kamu Kuruluşlarının bilgi ve istihbarat birikiminden yararlanılması, bu bağlamda ilgili Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığının TMSF, Adalet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Dişişleri Bakanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve ilgisi bulunan diğer Kurumların asgari Daire Başkanı düzeyindeki görevlilerinin belli periyorlarla bir araya gelmeleri, bu toplantılarda söz konusu kişilerin takibi, uhdelerindeki kaynakların yerinin tespiti, yabancı ülkeler mevzuatı yönünden değerlendirme, mevcut yasa ve ilgili mevzuatta yapılması gereken değişikliklerin saptanması gibi akla gelebilecek birçok hususta bilgi ve görüş teatisinde bulunulması ve bu bilgilerin TMSF’ye aktarılmasının faydalı olacağı düşünülmekle bu önerinin realize edilmesi hususunun TMSF’nin ilgili bulunduğu Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı tarafından değerlendirilmesi,” (sh.69)

Page 54: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

48

• TMSF’nin 2002 yılı denetimine ilişkin (...) Denetim Raporunun “İştiraklerde Çalışan Personelin Ücret Hesaplaması” konulu 6.2 maddesinde (...) önerildiği üzere iştiraklerin yönetim ve denetim kurullarında görevli Fon personeline yapılacak ödemelerin ileride olumsuz bir durumda karşılaşılmaması bakımından 631 sayılı KHK’nın 14. Maddesi çerçevesinde TMSF tarafından değerlendirilmesi...” (sh.70)

5021 SAYILI YASA İLE HANGİ DÜZENLEMELER GETİRİLDİ?• Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, 03.07.2003

tarihinde Bankalar Kanununun 14 üncü maddesi uyarınca Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.’nin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini iptal etmiştir.

• Bu karardan sonra Hükümet, tasarruf mevduatı sigortası kapsamında bulunan tasarruf mevduatı ile, Banka tarafından makbuz karşılığı satıldığı belgelenen Devlet iç borç senedi karşılığı tutarların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığıyla ödenmesi amacıyla parlamentoya bir kanun tasarısı sunmuştur.

• Plan ve Bütçe Komisyonu, hükümetin teklif ettiği metni bazı ufak değişiklikler dışında aynen kabul etmiştir. Genel Kurul’daki görüşmeler sırasında ise, tasarı büyük ölçüde değişikliğe uğramıştır.

• Genel Kuruldaki görüşmeler sonunda; Devlet iç borç senedi karşılığı tutarların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığıyla ödenmesi, ikincil piyasalarda makbuz karşılığı satın alınmış olan Devlet iç borçlanma senetlerinin makbuz sahiplerine geri ödenmesi de, Hazine Müsteşarlığı’nın doğrudan bir borç alacak ilişkisi bulunmadığı gerekçesiyle yasa metninden çıkarılmıştır.

Buna karşılık, daha önce yasa metninde olmayan “ticari kuruluşlar mevduatı ile diğer kuruluşlar mevduatının” da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığıyla ödenmesi yasa metnine eklenmiştir.

• TBMM’de kabul edilen yasada, sigorta kapsamı dışında tutulan sadece makbuz karşılığı satılan Devlet iç borç senedi değildir. Bir bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat toplama izninin iptal edildiği tarihten geçmişe doğru bir ay içinde sigorta kapsamına girmek amacıyla off – shore hesaptan normal mevduat hesabına geçen mevduat sahiplerinin mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta

Page 55: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

49

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

Fonu tarafından muvazaalı olduğu tespit edilen hesaplar da sigorta kapsamı dışında tutulmuştur.

• Bir bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin iptal edildiği tarihten geçmişe doğru bir ay içinde sigorta kapsamına girmek amacıyla off – shore hesaptan normal mevduat hesabına geçen mevduat sahiplerini, sigorta kapsamı dışında tutan düzenleme, Anayasa’ya aykırılıklar içermektedir.

MEVDUAT SİGORTASINA TABİ HESAPLAR• 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15 inci maddesinin (6)

numaralı fıkrasının (a) bendi ile geçici 1 inci maddesinin (c) fıkrasının verdiği yetkiye dayanarak; Bakanlar Kurulu, 31.05.2000 tarihinde, Sigortaya Tabi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nca Tahsil Olunacak Pirimler Hakkında Karar’ı yürürlüğe koymuştur.

• 01.06.2000 tarih ve 24066 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu’nun 2000/682 sayılı Sigortaya Tabi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nca Tahsil Olunacak Pirimler Hakkında Kararı’ nın 1 inci maddesine göre: “Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankaların, yurt içi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğine haiz altın depo ve döviz tevdiat hesapları mevduat sigortasına tabidir. Türkiye’de münhasıran kıyı bankacılığı faaliyeti göstermek üzere kurulan bankalarda bulunan mevduat, mevduat sigortasına tabi değildir.”

• Bakanlar Kurulu’nun 2000/682 sayılı Sigortaya Tabi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nca Tahsil Olunacak Pirimler Hakkında Kararı’nın 3 üncü maddesine göre:“Bu Kararın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak açılan ya da yenilenen hesaplara uygulanmak üzere, 1 inci maddede tanımlanan hesapların anapara ve faiz tutarları toplamının, 31.12.2000 tarihine kadar uygulanmak üzere 100 milyar Türk lirasına, 01.01.2001 tarihinden itibaren uygulanmak üzere 50 milyar Türk Lirasına kadar olan kısmı sigorta kapsamındadır.”

• Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 03. 07. 2003 tarih ve 25157 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 03. 07. 2003 tarih ve 1083 sayılı Karar’ında da tasarruf mevduatının garanti kapsamında olduğu belirtilmiştir. Söz konusu Karar’ın ilgili bölümü aynen şöyledir: “Bakanlar Kurulunca 31/5/2000 tarihinde kararlaştırılan 2000/682 sayılı “Sigortaya Tabi Tasarruf Mevduatı ile

Page 56: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

50

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primler Hakkında Kararın 1 inci maddesinde tanımlanan hesapların anapara ve faiz tutarları toplamının, 3/7/2003 tarihinden itibaren uygulanmak üzere tamamı, 5/7/2004 tarihinden itibaren uygulanmak üzere 50 milyar Türk Lirasına kadar olan kısmı sigorta kapsamındadır.”

• Ayrıca, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 04.07.2003 tarihinde kamuoyuna; T. İmar Bankası T.A.Ş. mevduat sahiplerine yönelik yaptığı açıklama da bu doğrultudadır. Yapılan açıklama özetle şöyledir: “Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan tüm bankaların, yurt içi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz altın depo ve döviz tevdiat hesaplarının tamamının sigorta kapsamında olduğu, İmar Bank Off – Shore Ltd.’in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde anılan ülke mevzuatı çerçevesinde kurulduğu, söz konusu Off – Shore Bankada, T. İmar Bankası T.A.Ş.’nin doğrudan ve/veya dolaylı hiçbir ortaklık payının bulunmadığı, bu kapsamda, Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankaların yurtiçi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan tasarruf mevduatını sigorta eden Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, off – shore bankalarda mevduatı olanlara sigorta kapsamında bir ödeme yapması mümkün bulunmamaktadır.”

• Bütün bunlardan sonra Hükümet, yeni bir yasal düzenleme yapmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 31.07.2003 tarihinde kabul edilen 4969 sayılı yasanın geçici 2 nci maddesi ile tasarruf mevduatları hakkında yeni hükümler getirilmiştir. 4969 sayılı yasanın geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı paragrafı aynen şöyledir: “4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı veya (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin (aa) alt bendi uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda bulunan ve doğruluğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanan tasarruf mevduatı niteliğini haiz hesaplar Hazine Müsteşarlığı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun müşterek önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek esas ve usullere göre Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenir.”

Görüldüğü üzere bu düzenlemeyle doğruluğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanan hesapların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenmesi hükme bağlanmıştır.

• Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu 31. 10. 2003 tarihinde yeni bir Karar almıştır. 31. 10. 2003 tarih ve 1143 sayılı

Page 57: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

51

“Banka Kara Deliği” Araştırma Komisyonu Raporu

Karar’da; sigortaya tabi tasarruf mevduatı ile ilgili yeni düzenlemeler yapılmıştır. Söz konusu Karar’da 1043 ve 1083 sayılı Kurul kararlarının yürürlükten kaldırıldığı ve Sigortaya Tabi Tasarruf Mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primlere İlişkin Esaslar’ın yeniden belirlendiği duyurulmuştur. Bu yeni Esaslar’ın 1 ve 2 nci maddesi aynen şöyledir:

“1- Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankaların, yurt içi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz altın depo ve döviz tevdiat hesapları mevduat sigortasına tabidir.

Türkiye’de münhasıran kıyı bankacılığı faaliyeti göstermek üzere kurulan bankalarda bulunan mevduat, mevduat sigortasına tabi değildir.

Bir bankanın sermayesinin yüzde on ve daha fazlasına sahip ortakları ile yönetim kurulu başkan ve üyelerine, genel müdür ve yardımcılarına, kredi açmaya yetkili memurlarına, denetçilerine ve bunların ana, baba, eş ve çocuklarına ait o bankadaki tasarruf mevduatı sigortaya tabi değildir.

2- Bir bankada bir gerçek kişiye ait, 1 inci maddede tanımlanan hesapların anapara ve faiz tutarları toplamının 50 milyar liraya kadar olan kısmı sigorta kapsamındadır.”

Görüldüğü üzere, 31.10.2003 tarihli Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı’nda da tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz altın depo ve döviz tevdiat hesaplarının mevduat sigortasına tabi olduğu tekrarlanmaktadır.

• Hükümet bütün bu düzenlemeleri yeterli bulmayarak yeni bir kanun tasarısı hazırlamıştır. Bu amaçla hazırlanan 5021 sayılı yasa, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kapsamında olan ve olmayan hesapları ve bu hesapların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığı ile nasıl ödeneceğini düzenlemektedir.

• 5021 sayılı yasanın getirdiği düzenlemelere göre iki tür tasarruf mevduatı sigorta kapsamında değildir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına girmek amacıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini kaldırdığı bankalara, iznin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay içinde Off – Shore

Page 58: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği

YÜZYILIN SOYGUNU

52

hesaplardan nakden ödenmeksizin aktarıldığı saptanan hesaplar ile muvazaalı olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından saptanan hesaplar, sigorta kapsamı dışında tutulmuştur.

• Söz konusu bir aylık sürede tasarruf mevduatı güvencesi kapsamına girmek amacıyla Off – Shore hesaplardan tasarruf mevduatı hesabına geçenlerin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kapsamı dışında tutularak cezalandırılmaları, Anayasa’ya ve hukukun temel ilkelerine uygun değildir. Çünkü yapılan düzenlemeye göre, bunların Off – Shore hesaplardan tasarruf mevduatı hesabına geçtikleri tarihte, bankanın bankacılık yapma ve mevduat toplama izni geçerlidir.

• Hangi nedenle olursa olsun, nasıl açılırsa açılsın, bir bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat toplama izninin kaldırıldığı tarihe kadar, bu bankada mevduat hesabı bulunanların tümünün, geçerli mevzuatın sağladığı tasarruf mevduatı güvencesinden yararlanmaları gerekir. Bu, mevduat sahipleri bakımından, kazanılmış haktır. Kazanılmış haklar hukuk devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlarındandır.

Page 59: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği
Page 60: Yüzyılın Soygunu: Banka Kara Deliği