yeni anayasa Çağrımız

38
YENi ANAYASA vesayetten millet egemenliğine geçiş Saadet Partisi tarafından hazırlanan ve 25 Mart 2010 tarihinde hükümete ve kamuoyuna sunulan Yeni Anayasa hazırlanmasıyla ilgili çalışma SAADET PARTiSi

Upload: ferdi-sevir

Post on 13-Mar-2016

244 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

Yeni Anayasa Çağrımız

TRANSCRIPT

Page 1: Yeni Anayasa Çağrımız

YENi ANAYASA vesayetten millet egemenliğine geçiş

Saadet Partisi tarafından hazırlanan ve 25 Mart 2010 tarihinde hükümete ve kamuoyuna sunulan Yeni Anayasa hazırlanmasıyla ilgili çalışma

SAADET PARTiSi

Page 2: Yeni Anayasa Çağrımız

2 SAADET PARTiSi

Page 3: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 3

Saadet Partisi olarak “Siyasal Sistemin Restorasyonu: Anayasa Meclisi” isimli esas ve kalıcı çözüm teklifimiz ve Mev-cut Anayasa Değişikliği Paketi’nde ol-masını zorunlu gördüğümüz değişiklik-leri iki ayrı dosya olarak kamuoyumuz ile paylaşıyoruz. Bu tekliflerimizin hükümet tarafından dikkate alınmaması durumunda bile yol gösterici, sorumlu ve yapıcı muhalefet anlayışımız gereği, hükümetin hazırla-mış olduğu anayasa değişiklik paketinin değerlendirmesini de kamuoyu ile pay-laşmayı bir görev kabul ediyoruz.

Anayasa değişikliği tek paket halinde referanduma götürülürse hem bir ça-tışma, kutuplaşma ve kamplaşma ne-deni olacak hem de ülkemizin, siyasal sistemimizin ve milletimizin ihtiyacı olan bir kısım değişiklikler reddedilecek-tir. Bunu önlemek için özel bir oy pusu-lası hazırlanması ve her bir maddenin bu pusulada ayrıca yer alarak oylanma-sı anayasa değişikliğinin sağlıklı bir şe-kilde yapılması açısından kanaatimizce zorunludur.

Prof. Dr. Numan Kurtulmuş Saadet Partisi Genel Başkanı

Page 4: Yeni Anayasa Çağrımız

4 SAADET PARTiSi

1921’DEN 1982’YE TÜRKİYE’DE SİYASAL SİSTEMİN SORUNLARI

Page 5: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 5

Millet egemenliği, Avrupa’dan tercüme edilmiş bir kavram değildir. Bizim medeniyetimizde de karşı-lığı olan bir şeydi “İcma-i Ümmet”. Meclis ve cumhuriyet kavramları Arapça kökenli olmakla birlikte bizim tarafımızdan üretilmiş kavramlardır. Batıda karşılığı olan bu kavramları kendi medeni-yetimiz içerisinde kalarak yeniden ürettik.

Bu güne kadar toplanan tüm TBMM’lerin en de-mokratik, en katılımcı ve temsil kabiliyeti en yük-sek meclisi I. Meclistir. Bugün uzlaşmaz kesimler olarak görülen İslamcılarla batıcılar, Türklerle Kürtler, Alevilerle Sünniler kendi farklılıklarını koruyarak tek bir hedef etrafında toplandılar: “an-ti- emperyalist” duruş.

23 Nisan 1920’de bir taraftan idam fermanları bir taraftan tekfir fetvalarına karşı Ankara’da topla-nan meclis, bu ülke nin te k kurucu unsurudur. Kurtuluş savaşını veren bu meclis hem orduyu kurdu hem de Cumhuriyeti. Yani birilerinin sıklıkla belirttiği gibi bir askeri cumhuriyet olarak kurul-madı. Bilakis Mondros Mütarekesi sonrası fiilen tasfiye edilen TSK’yı bu Meclis tekrar kurumsallaş-tırmıştır. I. Meclis, millet adına yasama-yürütüme ve yargı erkini kendinden toplamış ve gerçek an-lamda asli kurucu meclis olmuştur.

1920 Meclisi dağıtılınca, millete ait olan egemen-liğin somut bir karşılığı kalmadı. Millet adına CHP Genel Merkezi’nden tayin edilen “müntehib-i Sani”lerin seçtiği mebuslar yeni meclis oluşturdu. Dolayısıyla 1920’de milletin kendi kaderini kendi

Page 6: Yeni Anayasa Çağrımız

6 SAADET PARTiSi

tayin amacıyla fiili bir kalkışma ile ele geçirdiği ve 29 Ekim 1923’te de hukukileştirdiği hakimiyetin Osmanlı Hanedanından millete geçmesi olgusu, hakimiyetin milletten asker-sivil bürokrasiyi temsil eden CHP’ye geçmesi izlemiştir.

Millet CHP şahsında temsil edilen asker-sivil vasi-lere karşı reşit ve mümeyyiz olduğunu önce 1946 seçimleri ile belirtti. 1950 seçimleri ilk defa hâki-miyetin bila kaydu şart millete ait olduğunu net bir şekilde ortaya koydu. Bundan sonraki bütün kav-ga millete ait olan egemenliğin nasıl kayd ve şart altına alınacağı kavgasıydı. Bu gün de devam eden tüm tartışmaların arka planında bu vardır. Artık milletten alınması imkânsız olan bu egemenlik ne kadar kayıtlı ve şartlı hale getirilebilir hususu tartı-şılıyor.

Türkiye'nin bitmeyen anayasa sorununun teme-linde anayasal devlet kavramına getirilmiş olan tarihî çekinceler yatmaktadır. Bu çekincelerden ilki, devletin anayasadan önce geldiği anlayışına dayanmaktadır. Oysa anayasalar toplumlar tara-fından bir devlet düzenini kurmak üzere yapılan bir sözleşmedir. Bitmek bilmeyen anayasa soru-nunun temelinde, modern bir anayasal devlet olmanın gerekleriyle Türkiye Cumhuriyeti Devle-ti'nin bekası arasında, devleti anayasanın önünde ve üstünde gören anlayış sahiplerinin kendilerince belirlemiş oldukları uyumsuzluktan kaynaklanan bir çekince yatmaktadır.

Page 7: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 7

Türkiye Cumhuriyeti'nde özellikle 1961 ve 1982 anayasalarının doğru anlamıyla bir kurucu iktidar tarafından değil, o iktidarı gasp edenlerce yapılmış anayasalar aşikâr bir gerçektir. Türkiye’de önce 1960 darbesi ile sistematize edilen ve daha son-raki tüm darbelerde geliştirilen/rafine edilen “ve-sayetçi sistem” temelde millete ait olan egemenliği asker-sivil bürokrasi ile paylaşmayı hedef almakta-dır. Bunun arkasındaki temel düşüncede millete duyulan güvensizliktir.

1921 tarihli Teşkilat-ı Esasi Kanunu’nda millet adına teşri ve icrada TBMM tek yetkili organ ola-rak tanımlanmıştır. 1924 değişikliğinde aynen şu ifade yer almaktadır “Türk milletini ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi temsil eder ve Millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır. Yasama yetki-si ve yürütme erki Büyük Millet Meclisinde belirir ve onda toplanır.”. 1961 anayasasında ise “Ege-menlik kayıtsız şartsız Türk Milletinindir. Millet, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır” şeklinde düzenleme yapılarak TBMM’nin üstünlüğü ilkesinden geri dönülmüştür. 1982 anayasasında “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenli-ğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır” denilerek aynı anlayış tahkim edilmiştir. Anayasa metinlerinden görül-düğü üzere 1921 Anayasasından beri TBMM aracılığıyla millete ait olan egemenlik ilkesi sürekli gerileme göstermiştir. 1961’de getirilen ve 1982 anayasası ile aynen korunan sistemde, milletin tek

Page 8: Yeni Anayasa Çağrımız

8 SAADET PARTiSi

temsilcisi olan TBMM, Millet adına egemenliği kullanan organlardan sadece birisidir ve bu yetki-sini de belirli kayıt ve şartlara tabi olarak kullan-mak zorundadır. Bu durum siyaseten “nüzul inmiş beden” olarak tanımlanabilir. Beyin konumundaki TBMM, vücudun çeşitli organlarını kontrol etme imkân ve kabiliyetine sahip olmadığı gibi, vücudun birçok organı ile beyin konumundaki TBMM ara-sındaki ilişkiyi sağlayan sinir sistemi de kopmuş durumdadır. Bu da her organın bir tarafa gittiği felçli bir yapıyı ortaya çıkartmaktadır.

1961 Anayasası ile getirilen ve 1982 anayasası ile tam olarak sistematize edilen “vesayetçi” sis-temin işleyişi şu şekildedir;

Yasama yetkisi TBMM’dedir. Fakat bu yetki hem şekil hem de esas açısında Anayasa Mahkeme-si’nin denetimi ile sınırlıdır. TBMM’nin anayasa değiştirme yetkisi ise Anayasa Mahkemesi’nin 2007’deki kararı ile fiilen ortadan kaldırılmış du-rumdadır. Anayasaya göre anayasa değişikliklerini sadece “şekil” açısında denetleyebilen Anayasa Mahkemesi, anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetki kullanımına girerek TBMM’nin anayasa de-ğişikliklerini de “esas” açısından inceleyip iptal edebilmektedir.

Yürütüme yetkisi çok başlı bir şekilde çeşitli or-ganlar arasında paylaşılmaktadır. Askeri tayin ve terfiler YAŞ’a, iç ve dış güvenliği tayin ve tespit MGK’ya, yargı bürokrasisine ilişkin tüm işlemler HSYK’ya, yüksek öğrenimi planlama, koordine

Page 9: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 9

etme ve yönetme YÖK’e, para politikasını tayin ve tespit TCMB’ye, stratejik ekonomik sektörlerde planlama, düzenleme ve denetim Üst Kurullar’a bırakılmıştır. Bakanlar Kurulu, bu yapısal sınırla-malar içerisinde yürütüme gücünü kullanmaktadır. Bakanlar Kurulu’nun tüm iş ve işlemleri de Danış-tay denetimine tabidir. Son katsayı kararında gö-rüldüğü gibi Danıştay yürütmenin iş ve işlemlerini sadece “şekil” yönünden, kanunlara uygunluk açısından denetlemekle kalmayıp, çoğunlukla “esas”a ilişkin denetimler yapmakta yani “yerinde-lik” denetimi yoluyla fiilen yürütmenin yerine ge-çebilmektedir.

Yargı yetkisi “Türk milleti adına bağımsız mahke-melere” verilmiştir. Fakat milletle yargı ilişkisi tamamen teoriktir. Yargıtay ve Danıştay üyeleri HSYK üyelerini seçmekte, HSYK üyeleri de Yar-gıtay ve Danıştay üyelerini seçmektedir. Millet idaresine kapalı bir “yargı oligarşisi” oluşmuştur.

Türkiye’de askeri bürokrasi devlet içerisinde özerk olmanın ötesinde neredeyse ayrı bir devlet gibi örgütlenmiştir. Askeriyenin yasama organı MGK, yürütme organı YAŞ’tır. Yargı birliğine aykırı bir şekilde askerlerin tüm suçlarına bakan bir askeri yargı sistemi ve bunun başında Askeri Yargıtay bulunmaktadır. Bakanlar Kurulu’nca alınmış olsa da askerlerle ilgili tüm idari işlemleri denetleyen Danıştay’a paralel Askeri Yüksek İdare Mahkeme-si vardır.

Page 10: Yeni Anayasa Çağrımız

10 SAADET PARTiSi

1982 Anayasası “totaliter” bir devlet yapılanma-sını zorunlu kılmaktadır. Anayasa 19. yüzyıl pozi-tivizmini resmi ideoloji olarak benimsemiştir. Anayasalarda ideoloji olduğu müddetçe yani ana-yasal olarak devletin resmi ideolojisi olduğu tak-dirde, devletin totaliterleşmemesi mümkün değil-dir. Bu anayasaya göre, resmi ideolojinin dışındaki her fikir ve düşünce gayri resmidir ve bu fikir ve düşüncelerin taşıyıcısı olan her siyasi parti sürekli kapatma tehlikesi ile karşı karşıyadır.

Anayasa belirli bir dinin, etnisitenin, mezhebin, ideolojinin ya da felsefi düşüncenin taşıyıcısı, ko-ruyucusu ve tarafı olamaz. Anayasalar her kesime ve herkese eşit uzaklıkta ve aynı mesafede olmak zorundadırlar. Ancak bu şekilde devlet, nesnel ve tarafsız bir aygıta dönüşebilir.

1982 Anayasasında “Devletin ülkesi ve milleti” diye başlayan birçok ifade yer almaktadır. Devletin ülkesi ve milleti olamaz. Bu ifade yer aldığı müd-detçe, insanı esas alan bir devlet yapılanması mümkün değildir. Teorik olarak da devletin ülkesi ve mille ti ye rine , mille tin devleti ve ülkesi vardır. Bu devlet ve bu ülke ancak bu milletle kaimdir. Çünkü devleti de ülkeyi de var eden asıl güç mille-tin kendisidir. Hâlbuki resmi anayasal düşünce de mille ti de ülkeyi de devle t var etmiştir. Devlet ise bürokratik oligarşi ile temsil edilmektedir.

Milletin yegâne temsilcisi TBMM’dir. Fakat sorun TBMM’nin millet ne kadar temsil ettiğidir. Mevcut baraj sistemi, siyasi partiler yasası ve siyasi parti

Page 11: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 11

örgütlenmesi TBMM’nin temsil kabiliyetini zayıf-latmaktadır. Nasıl ki, askeri darbeler milli iradeyi tamamen yok saymakta ise baraj sistemi ve siyasi partiler düzeni de milli iradeyi kısmen yok say-maktadır. Örneğin 2002 seçimlerinde seçmenin yüzde 26’sının oyunu alan AK Parti Meclis’te yüzde 66 oranında çoğunluk elde edebilmiştir. Aynı seçimde geçerli oyların yüzde 45’i, seçmenin de yüzde 60’ı Meclis’e yansımamıştır. Temsil kabi-liyeti bu kadar düşük bir meclis bürokratik oligar-şiye karşı milli iradeyi koruyamaz.

Demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları ve tem-sil sisteminin temel aktörleri olan Siyasi partiler sürekli kapatma tehlike ve tehdidi ile karşı karşıya kaldıkları gibi; siyasi partiler de aynen bürokratik oligarşi gibi parti içi bürokrasiye mahkûm olmuş-lardır. Parti üyeleri ile delegelerinin Genel Merkez üzerinde belirleyiciliği yoktur. Merkeziyetçi, bürok-ratik parti yapılanmaları 12 Eylül rejiminin dayat-tığı siyasi partiler yasasının bir sonucudur.

Bir ülkedeki siyasal topografyayı anayasa, meclis içtüzüğü, siyasi partiler yasası ile seçim sistemi belirler. Bu dört metin bürokratik oligarşinin vesa-yetçi döneminde üretilmiş ve temelde halkı siyase-tin paydaşı yapmamayı esas almıştır. Siyasal sis-tem öncelikle kendi içinde demokratikleşmedikçe, ülkenin siyasal sisteminin demokratikleşmesi mümkün değildir.

Türkiye neo-liberal ekonomik modele bir askeri darbe sonrası ara rejim döneminde girdi. Liberal

Page 12: Yeni Anayasa Çağrımız

12 SAADET PARTiSi

aydınlar ekonomik liberalizm pahasına siyasal liberalizmden fedakârlık ederek buna razı oldular. Hâlbuki kendi partisinde katılımcı, demokratik sistemi kurumsallaştırmayan bir iktidarın ülkeyi demokratikleştirmesi mümkün değildir. Millet egemenliğini esas alan hiçbir siyasetçi “Baraj ol-mazsa ülke kaosa girer. Koalisyonlar devleti pay-laşıyorlar. Koalisyonlar döneminde ekonomik büyüme düşüyor” diyemez. Bu düşünce yapısı, ekonomik gelişme için demokrasiden fedakârlık edilebileceğini ifade ettiği gibi, bürokratik oligarşi-nin tehdit ve korkularını da aynen yansıtmaktadır. Baraj sistemini savunmakla, parti içi demokrasiye karşı gelmekle, darbeleri savunmak arsında nitelik farkı yoktur sadece derece farkı vardır.

Demokratikleşme için asker-sivil ilişkilerinde nor-malleşme ve askeri bürokrasinin sivil iktidarın emrinde olması gerek şarttır ama yeter şart değil-dir. Asker-sivil ilişkileri mutlaka demokratik stan-dartlara uygun hale getirilmelidir. Bu yapılırken vatandaşı siyasetin paydaşı yapmak için gerekli tüm yasal ve kurumsal değişiklikler de bir an önce yerine yapılmalıdır. Sivil de olsa vesayet altında ve yukarıdan aşağı dayatma ile demokratikleşme olmaz. Tanzimat’tan beri yapılan budur.

Türkiye’de maalesef en etkisiz ve yetkisiz kamu kurumu TBMM’dir. Şube müdürünün bile resmi yazışma kuralları içerisinde çeşitli birimlerle yazış-ma yetkisi olduğu halde milletvekillerinin kendi illerindeki herhangi bir şube müdürü ile yazışma

Page 13: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 13

yetkileri yoktur. Çünkü resmi yazışma sistemi içerisinde vekillerin yeri yoktur. Vekiller ancak soru önergesi yoluyla Bakanlar aracılığıyla yürü-tüme ve idareden bilgi alabilirler. Belediyelerin bile kendime ait denetim birimi olduğu halde TBMM’nin kendine ait bir denetim birimi yoktur. TBMM’nin iki temel fonksiyonu vardır; yasama ve denetim. Yasam fonksiyonunu fiilen yürütme üst-lenmiştir. Çünkü çıkan kanunların % 95’i yasa tasarısıdır yani Hükümetin meclise getirdiği tasarı-lardır. Meclis hükümetin hazırladığı tasarıları tas-dik eden bir konumdadır.

Meclis adına mali denetim yapan Sayıştay’ın yeni mali yönetime uygun yasası halen çıkartılmış de-ğildir. Hâlbuki modern demokrasilerde Sayış-tay’lar aslında paralel Bakanlar Kurulu’dur. Mecli-sin hükümete verdiği bütçe yetkisinin uygulama sonuçlarını Meclis adına Sayıştay denetler. Hâli-hazırda ise Sayıştay bütçe ödeneklerinin aritmeti-ğini denetlemekle meşguldür.

Page 14: Yeni Anayasa Çağrımız

14 SAADET PARTiSi

SİYASİ VE HUKUKİ SİSTEMİN RESTORASYONU: ANAYASA MECLİSİ

Page 15: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 15

Yukarıda zikredilen siyasal sistemimizin sorunları-nın köklü ve kalıcı çözümü için bir takım geçici ve kısmi önlemlere değil ciddi bir siyasal ve hukuki restorasyona ihtiyaç vardır. Millet egemenliğini sağlamanın bundan başka yolu yoktur. Bunun için yeni, çağdaş, özgürlükçü, katılımcı, çoğulcu de-mokratik bir anayasa zorunlu ve atılacak ilk adım-dır. Bu anayasayı da bir takım siyasi oyunlar için değil, milletin önünü açarak millete yaptırmaktan başka bir yol yoktur. Bu çerçevede yeni bir anaya-sa yapılması sürecine ilişkin görüşlerimiz aşağıda açıkça ifade edilmiştir.

1- ANAYASA YAPMAYA KİM YETKİLİDİR? Mevcut parlamento Türkiye’nin meşru parla-mentosudur. Yeni bir parlamento seçilene ka-dar bu parlamento, anayasa değişiklikleri yap-maya da, yasal değişiklikler yapmaya da yetkili bir organdır, milletin meclisidir. Ancak 2007 yılında 411 milletvekilinin oylarıyla kabul edi-len anayasa değişikliğinin, Anayasa Mahkeme-si tarafından iptal edilmesi süreciyle birlikte or-taya fiili ve hukuki bir kördüğüm çıkmıştır. Anayasa Mahkemesi artık herhangi bir yasa değişikliğini bile esastan bozabilecek bir yetkiyi kendi kendisine vermiştir. Anayasa Mahkemesi fiili olarak bir senato konumuna yerleşmiştir. Dolayısıyla bu sorunu çözmeden bir adım at-mak mümkün değildir. Çözüm bir Anayasa Meclisi oluşturmaktan geçmektedir.

Page 16: Yeni Anayasa Çağrımız

16 SAADET PARTiSi

2- SORUNUN KAYNAĞI NEDİR? Tanzimat’tan beri temel bir sorunlu yaklaşım var; her türlü sosyal ve siyasal sorunun çözümü anayasa ve yasalar gibi şeklî düzenlemelerde aranmaktadır. Hâlbuki belirleyici olan, anayasa ve yasaların arkasındaki devlet-siyaset felsefe-sidir. Çünkü bir ülkedeki siyasal sistemi ve bu sistemin işleyişini anayasa ve yasalardan ziyade siyasi-bürokratik elitlerin devlet-siyaset felsefesi belirlemektedir. Halen Türkiye’de mevcut olan siyaset tarzı (yani devlet-siyaset felsefesinden doğan siyasal pratik şekli) ise devletin/siyasal iktidarın tahakküm ve birikim aygıtı olarak kul-lanılmasıdır. İttihatçılardan kalan bu kötü miras sağ, sol tüm siyasi hareketleri rehin almış du-rumdadır. Kim siyasi iktidar üzerinden devleti ele geçirirse kamu kudretini kendileri için biri-kim aygıtı olarak kullanırken diğer yandan da kendinden olmayanlar üzerinde bir tahakküm aracı olarak kullanmaktadır. Bu yaklaşım, ge-rek siyaset tarzı gerekse eğitim sistemi üzerin-den herkese sirayet ettiği için, siyasi aktörlerin bir anda bu yaklaşımı terk etmeleri mümkün görünmemektedir. Onun için yapılması gere-ken ilk iş, sadece Kürtler, muhafazakârlar, ale-viler veya gayrimüslimler için değil; tüm vatan-daşlar için genel kabul görmüş normları içeren bir anayasal sistem oluşturmak ve mevcut ak-törlerin birikimci ve tahakkümcü eğilimlerinin önüne geçmektir. Yani mevcut aktörlerin tavır-larını değiştiremeyeceğimize göre, öyle bir

Page 17: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 17

anayasal-hukuksal sistem oluşturalım ki, mev-cut aktörler bu güne kadar icra ettikleri tavır ve eylemlerini kısıtlamak zorunda kalsınlar. Mevcut anayasa ciddi sınırlama ve sorunlar ba-rındırmaktadır. Anayasada açıkça görülmese bile, bu anayasanın dayandığı felsefi arkaplan herkesi zorunlu olarak Müslüman, Türk, Sünni, Hanefi ve laik olarak görmekte ya da böyle olmalarını beklemektedir. Türk, Müslüman, Sünni ve Laik bir ulus yaratma çabası; Kürtleri, gayri Müslimleri, Alevileri ve dindar kitleleri ötekileştirerek sistem dışına itmiştir. Bu yakla-şım ise vatandaşların az bir kısmını özde kala-nının sözde vatandaş olarak görmektedir. Türkiye, 1960 ihtilalinden bu yana üç adımda gelişen bir bürokratik oligarşik sistemi kendi kendine inşa etmiştir. 1960’da Hukuk sistemi ve askeri kararlar millet denetiminin dışına çı-karılmıştır. 12 Eylül darbesiyle birlikte Türki-ye’de çalışma hayatıyla ilgili mevzuat ve özellik-le Yüksek Öğrenim Kurumu aracılığıyla eğitim üzerindeki kararlar millet egemenliğinin dışına çıkarılmıştır. 2000 yılından sonra, özellikle 17. IMF protokolü ile birlikte üst kurullar vasıtasıyla ekonomik kararlar da millet denetiminin dışına çıkarılmıştır. Hukuk sistemine karışmayan, as-keri kararlarını veremeyen, ülkenin ulusal gü-venlik kararlarına karışmayan, yüksek öğre-nimle ilgili herhangi bir karar ve denetim yetki-si olmayan, ekonomik kararlar üzerinde bir denetim yetkisi olmayan millet egemenliği nasıl

Page 18: Yeni Anayasa Çağrımız

18 SAADET PARTiSi

bir egemenliktir? Sistemin esası budur. Vesa-yetçi sistem, bütün alanlarda dal budak sararak Türkiye’de kâğıt üzerinde bir millet egemenliği oluşturmuştur. Milletimizin ilk parlamentosu olan 1921 parlamentosu birebir milletin tem-silcisi olan ve gerçekten kurucu bir iradeyle gelmiş olan bir parlamentodur. O parlamento-nun gerçekten demokrat ve özgürlükçü üyesi Hüseyin Avni Ulaş’ın sözünü bir kere daha zik-retmek gerekmektedir; “Cumhuriyet ancak hürriyetle olur. Hürriyete istinat etmeyen bir cumhuriyet iğfalkardır”. Dolayısıyla sorunun kaynağı vesayetçi demokrasidir, vesayetçi sis-temdir, bürokratik oligarşidir. Kurum ve kuruluşların içerisindeki birilerinin yerine, bir başkasını koyarak sistemin demok-ratikleşeceğini zannetmek çok temel bir hata-dır. Mesele bütün kurum ve kuruluşların millet egemenliğine açılması, milletin denetimine ve kontrolüne bırakılmasıdır.

3- ÇIKIŞ YOLU NEDİR? Çıkış yolu, yeni bir anayasadır. Son dönemler-de gerçekten önemli adımlar atılmıştır. Ancak 22 Temmuz 2007’de Adalet ve Kalkınma Par-tisi oylarını %47’ye çıkartırken milletimiz bir görev verdi. O görev daha demokratik, özgür-lükçü, adalet esaslı bir anayasa yapmaktı. Bu nedenle mevcut parlamentonun, mevcut ikti-darın önündeki asli görev birkaç anayasa mad-desini değiştirerek rötuş yapmak değildir. Hü-

Page 19: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 19

kümetin ve parlamentonun asli görevi yeni çağdaş, katılımcı, özgürlükçü, çoğulcu bir ana-yasa yapmaktır.

4- YENİ ANAYASA NASIL YAPILACAK, KİM YAPACAK?

Bu konuda Türkiye’nin Tanzimat’tan beri en temel çıkmazlarından birisidir. “Eğer bu ülkede anayasa yapılacaksa biz yaparız, bu millete herhangi bir yol gösterilecekse biz gösteririz. Biz Türkiye’nin siyasi ve iktisadi elitleri, anaya-sanın nasıl yapılacağını biz biliriz ve millete biz öğretiriz”, anlayışıdır. Halbuki anayasa yapılma sürecine sadece ve sadece millet hakim olmalı-dır. Anayasa yapım süreciyle ilgili temel yakla-şımımız “Usul esasa mukaddemdir” ilkesidir. Yani ne yaptığınızdan daha çok, nasıl yaptığı-nız, hangi yöntemlerle yaptığınız önemlidir. Yine Tanzimat’tan beri çok temel yanlışlardan birisi de, anayasadaki metinleri değiştirerek bir modernleşme, ilerleme, demokratikleşme ola-cağını zannetmektir. Mesele anayasadaki me-tinlerden ziyade anayasanın ruhudur. Türki-ye’deki mevcut anayasanın maddeleri üzerine tek tek tartışmaktan ziyade esas yapılması ge-reken cumhuriyetin bütün vatandaşlarını eşit ve özgür yurttaşlar haline getiren bir anayasa yapma sürecini başlatmaktır.

Page 20: Yeni Anayasa Çağrımız

20 SAADET PARTiSi

5- MİLLET ANAYASAYI NASIL YAPACAK?

5735 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Anayasa-sı’nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması-na Dair Kanun’un birinci ve ikinci maddeleri-nin iptali veya yok hükmünde olduklarına karar verilmesi ve dava sonuçlanıncaya kadar yürür-lüklerinin durdurulması” istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde açılan dava sonucunda Anaya-sa Mahkemesi’nce verilen iptal kararı ile Ana-yasa Mahkemesi, yukarıda bahse konu edilen kararıyla yasama organının anayasa değişikliği yapma imkânını hukuken ortadan kaldırmıştır.

Siyaset kurumunun yapması gereken birincil vazife parlamentonun üstündeki vesayetçi sis-temi, halkın katılımı ve millet iradesi aracılığıyla kalıcı bir şekilde ortadan kaldırmaktır. Bunun için Anayasa’nın 175 inci maddesinde değişik-lik yapmak gerekmektedir. 175. madde de ya-pılacak değişikliğe ilişkin teklifimiz şu şekilde-dir;

07.11.1982 tarih ve 2709 Sayılı Kanun ile yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti Anaya-sa’sının 175. maddesi aşağıdaki şekilde değişti-rilmiştir.

Madde 1. 07.11.1982 tarih ve 2709 Sayılı Kanun ile yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 1, 2, 3 ve 4. maddeleri saklı kalmak kaydıyla, yeni, demokratik, özgürlükçü, çoğulcu ve katılımcı bir anayasa tasarısı hazır-lamak üzere Anayasa Meclisi kurulmuştur.

Page 21: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 21

Anayasa Meclisi, kendi başkanlık divanını oluş-turduğu tarihten itibaren en geç 1 yıl içerisinde hazırladığı anayasa tasarısını halkoyuna sunul-mak üzere TBMM’ne teslim eder.

Anayasa Meclisi, her ikiyüzellibin seçmene bir temsilci düşecek şekilde, dar bölge iki turlu se-çim sistemiyle seçilen üyelerden oluşur. Seçim bölgelerinin tespitine Yüksek Seçim Kurulu ka-rar verir.

Anayasa Meclisi üyesi olabilmek için, milletve-kili seçilme şartlarını taşımanın yanı sıra 35 ya-şını tamamlamış ve 4 yıllık üniversite mezunu olma şartı aranır. Anayasa Meclisi üyeleri, mil-letvekillerinin sahip olduğu dokunulmazlık ve özlük haklarına sahiptirler. Anayasa Meclisi üyeliğine siyasi partiler, sendikalar, barolar, dernek ve vakıflar aday gösterebileceği gibi ba-ğımsız olarak da aday olunabilir. Anayasa Mec-lisi‘ne üye seçilenler 5 yıl süreyle yasama, yü-rütme ve yargı organında görev alamazlar.

Madde 2. Anayasa Meclisi Başkanlık Diva-nı’nın teşkil tarihinden itibaren TBMM’nin anayasa değişikliği yapma yetkisi yoktur.

Madde 3. Anayasa Meclisi, öncelikle çalışma usul ve esasları ile iç örgütlenmesine ilişkin kendi içtüzüğünü yapar.

Madde 4. Anayasa Meclisi tarafından hazırla-nan anayasa tasarısı, Yüksek Seçim Kurulu’na verildiği tarihten itibaren 90 gün içerisinde

Page 22: Yeni Anayasa Çağrımız

22 SAADET PARTiSi

halkoyuna sunulur ve anayasa tasarısının kabu-lü için halkoylamasında geçerli oyların dörtte üçüyle onaylanması şartı aranır. Anayasa Mec-lisi tarafından hazırlanan anayasa tasarısının halkoylamasında yeterli çoğunlukla kabul edil-memesi durumunda, yeni bir tasarı hazırlamak üzere en geç 3 ay içerisinde Anayasa Meclisi seçimleri yenilenir. Yenilenen Anayasa Mecli-si‘nin hazırladığı anayasa tasarısının kabulü için halkoylamasında geçerli oyların beşte üçüyle onaylanması şartı aranır.

Madde 5. Anayasa Meclisi üyelerinin seçilme usul ve esasları yasayla düzenlenir.

Madde 6. Bu Kanunun yürürlüğü tarihinden itibaren en geç 3 ay içerisinde Anayasa Mecli-si‘nin toplanmasını temin edecek şekilde ge-rekli yasal düzenlemeler ve seçimler yapılır.

Toplumsal mutabakata dayanan anayasa tasla-ğı, anayasanın kendisi olmayacak, taslak mev-cut TBMM’ne iletilerek derhal referanduma gi-dilecektir. Böylece milletin birebir temsilcileri tarafından seçilmiş ve doğrudan millet tarafın-dan oylanarak kabul edilmiş bir anayasa yürür-lüğe girecektir.

Page 23: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 23

Page 24: Yeni Anayasa Çağrımız

24 SAADET PARTiSi

HÜKÜMETE ANAYASA DEĞİŞİKLİK PAKETİ İÇİN ÖNERDİĞİMİZ ASGARİ DÜZENLEMELER

Page 25: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 25

Hükümetin 1982 Anayasası’nı bir bütün olarak değiştirmek ve daha demokratik, katılımcı, çoğul-cu ve özgürlükçü bir anayasa yapım sürecini baş-latmak yerine, kısmi değişiklik ile hazırladığı ana-yasa paketi referanduma sunulmaktadır. Referanduma sunulan pakette yer alan düzenle-meler yeterli olmasa da bazı iyileştirmeler getir-mekle birlikte, en azında çok hayati öneme sahip bazı düzenlemelerin de bu pakette yer alması ge-rekiyordu. Hükümet temsilcilerine de bir dosya halinde tes-lim ettiğimiz 1982 Anayasasından mutlaka çıka-rılması veya yeniden düzenlenmesi gereken öneri-lerimiz aşağıda özetlenmiştir.

1- Anayasa’nın her yerine yerleştirilmiş ve ide-olojik olarak “devlet”i öne çıkartan “devletin ülkesi ve milleti” tamlamasının mutlaka “mille-tin ülkesi ve devleti” şeklinde değiştirilmelidir. 2-6. maddede yer alan ve TBMM’nin etki ve yetkisini mutlak surette sınırlayarak milli ege-menliği milletle doğrudan ilgili olmayan çeşitli bürokratik adacıklara veren “Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır” ibaresinin 1924 Anayasasında olduğu gibi “Millet ege-menliği, anayasanın koyduğu esaslara göre, Milletin Seçtiği kurumlar ve organlar eliyle kul-lanır” şeklinde değiştirilmelidir.

Page 26: Yeni Anayasa Çağrımız

26 SAADET PARTiSi

3-66. maddedeki “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” şeklindeki vatandaşlığı hukuki bir statü yerine etnik kimli-ğe indirgeyen düzenlemenin değiştirilmesi ve vatandaşlık statüsünün her türlü etnik tanımla-madan ayrıştırılması gerekir. Önerimiz: Madde 66 (1) Vatandaşlık temel bir haktır. Kanunun ön-gördüğü esaslara uygun olarak bu statüyü ka-zanan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı-dır. (2 )Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı babanın ve-ya ananın çocuğu Türkiye Cumhuriyeti vatan-daşıdır. (3) Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. (4) Hiçbir vatandaş, vatana bağlılıkla bağdaş-mayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlık-tan çıkarılamaz. 4-Temel Hak ve Hürriyetlerini sınırlanması ile ilgili 13. ma dde ile 14. ma dde si ye nide n dü-zenlenmelidir. Önerimiz: Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması Madde 13- (1) Temel hak ve hürriyetler, sade-ce Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen se-

Page 27: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 27

beplerle ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sı-nırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, de-mokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçü-lülük ilkesine aykırı olamaz. Kanun, temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz. (2) Temel hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sı-nırlanabilir. Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanıla-maması Madde 14- Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan te-mel hak ve hürriyetlerin yok edilmesine veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sı-nırlandırılmasına imkân verecek şekilde yorum-lanamaz ve kullanılamaz. 5- Laiklik kavramının hukuki anlamda tanımı yapılmalıdır. Anayasanın devletin temel amaç ve görevleri arasında milli ahlakın geliştirilmesi ve korunması hususuna yer verilmelidir. Din ve vicdan hürriyeti ile ilgili 24. madde yeniden düzenlenmelidir. Dini eğitim zorunlu olmaktan çıkarılmalı, anne ve babanın isteği dikkate alınmalı ve isteğe bağlı olmalıdır. Ancak dini eğitim isteği reel anlamda ve tatmin edici şekil-de yaş sınırı aranmaksızın verilmelidir.

Page 28: Yeni Anayasa Çağrımız

28 SAADET PARTiSi

Önerimiz: Din ve inanç hürriyeti, Madde 24 (1) Herkes din ve inanç hürriyetine sahiptir. Bu hak, tek başına veya topluca, alenen veya özel olarak ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yap-mak suretiyle dinini veya inancını açıklama hürriyetini de içerir. (2) Kimse ibadete, dinî ayin ve törenlere katıl-maya, dinî inanç ve düşüncelerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç, düşünce ve kanaatle-rinden dolayı kınanamaz, suçlanamaz ve farklı bir muameleye tâbi tutulamaz. (3) Devlet, eğitim ve öğretim alanındaki görev-lerini yerine getirirken, eğitim ve öğretimin ana ve babanın dinî ve felsefî inançlarına göre ya-pılmasını isteme hakkına yaş sınırı aramaksızın riayet eder. (4) Din kültürü ve ahlâk öğretimi, ilk ve ortaöğ-retim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bu dersten muafiyet, kişinin kendisinin, küçüklerin ise kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.

6- Basın yayın hürriyeti ile ilgili 28. madde ba-sın tekeli oluşturmaya engel olacak şekilde ye-niden düzenlenmeli, batılı demokratik ülkeler-deki gibi medya patronlarının basın dışındaki alanlarda ticari ilişkiler içinde bulunmasına sı-nırlamalar getirilmelidir.

Page 29: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 29

7- Memurların GREV hakkı tanınmış şekilde toplu sözleşme yapma hakkı olmalıdır. 8- Vatan hizmeti ile ilgili (askerlikle ilgili 72. Madde) Ordunun profesyonel hale getirilmesi-ne yönelik olarak yeniden düzenlenmelidir. Madde 72- Vatan hizmeti, her vatandaşın hak-kı ve ödevidir. Bu hizmetin Türk Silâhlı Kuvvet-lerinde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir. 9- Yasama Dokunulmazlığı ile ilgili 83. madde yeniden düzenlenmelidir. Milletvekillerinin yargılanması ve haklarında dava açılması ile il-gili hususlarda Yargıtay devreye sokulmalıdır. Dava açılacak ise Yargıtay başsavcısı devrede olmalıdır. Önerimiz: Yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı Madde 83 (1) Milletvekilleri, Meclisteki çalışmalarında oy ve sözlerinden, komisyon ve grup toplantıla-rında ve genel kurulda ileri sürdükleri düşünce-lerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının tekli-fi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar. (2) Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği iddia edilen bir milletvekili, Meclisin kararı ol-

Page 30: Yeni Anayasa Çağrımız

30 SAADET PARTiSi

madıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuk-lanamaz ve yargılanamaz. Milletvekili hakkında seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, milletvekilliği sı-fatının sona ermesine bırakılır ve milletvekilliği süresince zamanaşımı işlemez. Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuştur-ma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldır-masına bağlıdır. (3) Alternatif:1- Milletvekillerine isnat edilen kişisel suçları ile il-gili dokunulmazlığın kaldırılması talebi ile TBMM Başkanlığına gönderilmiş dosyalar, TBMM başkanlığına ulaşması tarihinden itiba-ren 6 ay içinde kesin olarak sonuca bağlanır. Alternatif 2- Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suç-larda suçüstü hali ile zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, hileli iflâs, kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma ve edimin ifasına fesat karıştırma suçlarından dolayı bir milletvekilinin sorguya çekilmesi ve yargılanması için Meclisin kararı aranmaz. Milletvekilleri hakkında soruşturma başlatılması halinde durum geciktirilmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından derhal Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirir.

Page 31: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 31

(4) Milletvekilleri hakkındaki ceza soruşturması münhasıran Yargıtay cumhuriyet Başsavcısı ta-rafından yürütülür ve açılacak davalar Yargı-tay’da görülür. Bu davalarla ilgili hazırlık soruş-turmasının yürütülmesi, Milletvekillerinin yargı-lanmaları, tutuksuz olarak ve yasama çalışma-ları engellenmeyecek şekilde yürütülür kamu davasının açılması, hükmün temyizi ve diğer yargılama esasları kanunla düzenlenir. 10- Milli Güvenlik Kurulu, ya Anayasal kurum olmaktan çıkarılmalı ya da yeniden düzenlen-melidir. Milli Savunma ile ilgili 117–118 mad-deleri yeniden düzenlenmeli ve Genelkurmay Başkanlığının görev ve sorumluluğu net olarak tarif edilmelidir. Genelkurmay Başkanlığı 1960 darbesinden önce olduğu gibi Milli Savunma Bakanlığına bağlanmalıdır. 11- YÖK ile ilgili 130–131–132 maddeler bi-limsel özerkliğe uygun olacak şekilde düzen-lenmeli ya da YÖK anayasal bir kurum olmak-tan çıkarılmalıdır.

12- 156. maddedeki Askeri Yargıtay ile 157. maddedeki Askeri Yüksek İdare Mahkemesini düzenleyen maddeler kaldırılarak Yargı birliği-nin sağlanması için Ceza davaları için Yargı-tay'da, idari işlerle ilgili olanlar için Danıştay'da özel ihtisas daireleri oluşturulmalıdır.

Page 32: Yeni Anayasa Çağrımız

32 SAADET PARTiSi

13- Sayıştay istisnasız tüm kamu kurum ve ku-ruluşlarının hesaplarını inceleme yetkisine sa-hip olmalıdır. (Belediyeler- Kitler- Kamuya ait veya sermayesinin yarıdan fazlası kamuya ait tüm kurum ve kuruluşlar ile Savunma ve Silahlı kuvvetler de dâhil) Bu bağlamda 160 ve 165. madde birleştirilerek, yeniden düzenlenmelidir.

14- HSYK’nın üye seçiminde Millet iradesinin temsil yeri olan TBMM’nin etkin hale getiril-meli, Hâkimler ve savcılar yüksek kurulu ile il-gili 159. madde yeniden düzenlenmelidir. Ya-sama organının da üye seçiminde devreye gir-mesi gerekir. Adalet Bakanının kurulun üyesi olmaması ge-rekir. Adalet Bakanlığı müsteşarının kurulun tabii üyesi bulunması idare ile ilişkilerin sağ-lanması ve uyumu açısından zarurettir. Önerimiz: 21 üyeden oluşmalı, Adalet bakanlığı müsteşarı kurulda üye olmalı, 3 üyeyi Cumhurbaşkanı seçmeli 4 üyeyi Yargıtay seçmeli 2 üyeyi Danıştay seçmeli, 3 üyeyi adli yargı birinci sınıf hâkimler ve savcı-lar arasından hâkim ve savcılar seçmeli 2 üyeyi birinci sınıf idari yargı hâkim ve savcı-ları arasından idari yargı mensupları 6 üyeyi birinci sınıf hâkim savcı ve üst mahke-me üyeleri arasından TBMM seçmeli

Page 33: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 33

Bu üyeliklere adaylık ile ilgili ayrıca bir düzen-leme yapılmalı Yargıtay ve Danıştay tarafından kendi üyeleri arasında yapılacak seçimde her üye bir aday için oy kullanmalı ve en fazla oyu alana göre görevlendirme yapılmalı. Seçilen üyelerin görev süresi 5 yıl olmalı ve yeniden seçilebilme hakkı olmalı. Meclis tarafından seçilecek üyeler ile ilgili ola-rak anayasa adalet komisyonunun aday sayısını seçilecek üye sayısının üç katına indirmesi ön-görülerek, genel kurulca nitelikli çoğunluk ve eleme turlu seçim esası getirilmeli.

15- Anayasa Mahkemesi’nin yapısını düzenle-yen 146ıncı maddede değişiklikle, TBMM’nin de Anayasa Mahkemesi’ne üye seçebilmesinin temin edilmesi, Anayasa mahkemesi ile ilgili 146–147 ve 148. maddelerinin yeniden düzenlenmesi gerekir. Önerimiz: Üye sayısı 19 olmalı Yargıtay 3 Danıştay 2 Sayıştay 1 Askeri Yargıtay 1 Cumhurbaşkanı 3 (hukuk ve sosyal bilimlerle ilgili yüksek öğrenim görmüş kişilerden) TBMM 9 kişi (Üçü birinci sınıf hâkim ve savcı-lar arasından, ikisi üst düzey yöneticiler arasın-

Page 34: Yeni Anayasa Çağrımız

34 SAADET PARTiSi

dan, ikisi hukuk eğitimi almış ve en az 15 yıl fi-ili olarak görev yapmış kişiler arasından, iki üniversite öğretim üyeleri arasından,) Adalet karma komisyonu seçilecek adayların üç katı aday tespit edecek ve genel kurulda elemeli turlu seçim yöntemiyle seçilecek. Anayasa mahkemesi üyelik süresi 9 yıl olmalı-dır. Yeniden seçilme imkânı olmamalıdır. Anayasa mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı verebileceği hususlar açık olarak belir-lenmeli, belirtilen hususlar dışında yürütmeyi durdurma kararı verememelidir. 16- Anayasa mahkemesinin yüce divan sıfatı kaldırılmalı, yerine uygun bir düzenleme yapı-larak, yüce divan sıfatı Yargıtay’a bırakılmalı-dır. Önerimiz: Yüce Divan (1) Yüce Divan, Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanının başkanlığında, Yargıtay Ceza Ge-nel Kurulu üyeleri arasından seçilecek beş üye ile Anayasa Mahkemesinin kendi üyeleri ara-sından seçeceği beş üye olmak üzere onbir üyeden oluşur. (2) Yüce Divan, Cumhurbaşkanını, Meclis Baş-kanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Genelkur-may Başkanını, kuvvet komutanlarını, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargı-tay, Sayıştay Başkan ve üyeleri ile Başsavcıla-

Page 35: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 35

rını, Cumhuriyet Başsavcı vekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı yargılar. (3) Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcı vekili ya-par. (4) Alternatif - 1 Yüce Divan kararlarına karşı Yargıtay Ceza Genel Kurulunun seçeceği Yüce Divan üyesi olarak görev yapmayan yedi Ceza Dairesi Baş-kanı ile Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan üyeleri dışındaki, üyeleri arasından seçilen yedi üyenin katılmasıyla oluşan Kurula itiraz edilebi-lir. Kurula Anayasa Mahkemesi Başkanı baş-kanlık eder. Bu Kurulun kararları kesindir. Alternatif - 2

Yüce divan kararlarına karşı bir kez daha ince-lenmek üzere itiraz edilebilir. İtiraz üzerine veri-len yüce divan kararları kesindir.

17-108. maddede düzenlenen devlet denetle-me kurulunun Cumhurbaşkanına bağlı bir ku-ruluş olması dikkate alınarak, madde metnin-deki Türk Silahlı kuvvetleri ibaresi çıkarılmalı-dır. 18-CUMHURBAŞKANLIĞININ SEÇİMİNDE ADAY GÖSTERME HAKKI GENİŞLETİLME-Lİ. Bu bağlamda seçime girme hakkı bulunan bütün siyasi partilerin aday gösterebilmesine

Page 36: Yeni Anayasa Çağrımız

36 SAADET PARTiSi

imkan veren düzenleme yapılmalı. Yine halkın Cumhurbaşkanı adayı gösterebilmesine imkan verilmelidir. Mesela Noter tasdikli 50.000 kişi-nin imzası ile aday gösterebilmek mümkün ol-malıdır. Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri yeni baş-tan gözden geçirilmeli, parlamenter sisteme göre düzenlenmeli. 19- Seçim sistemi de değiştirilmelidir. Millet egemenliğinin ve temsilinin önündeki ciddi en-gellerden birisi olan seçim barajı kaldırılmalıdır. Dar bölge tek turlu bir seçim sistemine geçil-meli ve 550 milletvekilinden 150’si ÜLKE MİLLETVEKİLLİĞİ yöntemiyle seçilmelidir. 20- 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın yeni-den düzenlenmesi gerekir. a. Siyasi Partiler Kanunu, Siyasetin demok-ratikleşmesine, çoğulcu katılıma imkân verecek şekilde yeniden düzenlenmelidir. Siyasi partile-rin kapatılması konusu, partilerin yaşamasını esas alan, partilerde suç işleyen varsa bunları cezalandıran düzenlemeler yapılacak şekilde ele alınmalı, Siyasi partilerin şiddet yoluyla he-defe ulaşmayı amaçlayan faaliyetleri kapatma nedeni yapılmalı salt söz ve düşünce kapatma nedeni sayılmamalıdır. parti kapatmayı değil, kapatmaya neden olacak fiilleri ika edenlerin siyaset dışı bırakılmasını sağlayacak düzenle-

Page 37: Yeni Anayasa Çağrımız

YENİ ANAYASA 37

meler getirmek daha doğru olur. Siyasi partile-rin odak haline gelmeleri konusu yerel mah-kemelerde sübut bulmuş hükümlere göre olma-lıdır. b. Siyasi partilerin birlikte çalışmalarına, or-tak liste yapmalarına imkân veren düzenleme-ler yapılmalı,

c. Siyasi partilerin örgütlenmelerinde tek tip örgütlenme modelinden vazgeçilmeli. Örgüt-lenme konusu siyasi partilerin tercihine bıra-kılmalı, d. Partilerin üyelik kayıtları yeniden ele alın-malı, sağlıklı, verimli sağlam bir hukuki temele oturtulmalıdır. Siyasi partilere üyelik daha fonksiyonel hale getirilmelidir.

e. Siyasi Partilerin, parti içi demokrasiyi işle-ten, geliştiren kurumlar haline gelmesin sağla-yan düzenlemeler yapılmalıdır. f. Seçimlerde adayların belirlenmesinde ön-seçim mecburi hale getirilmelidir. Demokrasi-nin katılımın güçlenmesi, yozlaşmaların önüne geçilmesi için ön seçimlerde sadece delegelere değil o seçim bölgesinde partinin bütün üyele-rine oy kullanma hakkı verilmelidir.

Page 38: Yeni Anayasa Çağrımız

38 SAADET PARTiSi

g. Siyasi Parti Genel Merkezlerine aday belir-lemede % 5–10 arasında bir kontenjan tanın-ması. h. Siyasi Partilerin tümüne Genel Seçimlerde aldıkları oy oranında hazineden yardım sağ-lanmalı, siyasi partilerin gelir ve giderleri daha saydam ve denetlenebilir hale getirilmelidir. Si-yasi Partilerin Mali Denetimi Anayasa Mahke-mesinde olmalıdır.