yasemin 2 a - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d268318/2017/2017_ertoym.pdfgelişmiş, üçüncü...

14
Hegemony Counter Hegemony BilDiRilER KiTABI PROCEEDINGS BOOK ST INTERNATIONAL ULUSLARARASI SOCIAL SCIENCES AND . ve . MUSLIMS CONGRESS . MUSLUMANLAR KONGRESI 5-7 TH OF MAY 5-7 MAYIS Editors / Editörler Prof. Dr. Abdulkadir Assoc. Prof. Dr. 1 Doç. Dr. Mehmet BiREKUL Res. Assist 1 Gör. Fatih KALECI Res. Assist. 1 Gör. Ruhi Can ALKIN

Upload: others

Post on 28-Jan-2020

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: yasemin 2 A - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D268318/2017/2017_ERTOYM.pdfgelişmiş, üçüncü dünya gibi politik zamanın kavramlarıyla ele alınmasına yaptığı katkıya değinilecektir

H~nemo.nna Karsı Hegemoırnua

Hegemony Counter Hegemony

BilDiRilER KiTABI PROCEEDINGS BOOK

ı ST INTERNATIONAL l ı. ULUSLARARASI SOCIAL SCIENCES AND . S~~y~ BİLİMLER ve .

MUSLIMS CONGRESS . MUSLUMANLAR KONGRESI

5-7 TH OF MAY 20ı6 5-7 MAYIS 20ı6

Editors / Editörler Prof. Dr. Abdulkadir BULUŞ

Assoc. Prof. Dr. 1 Doç. Dr. Mehmet BiREKUL Res. Assist 1 Arş. Gör. Fatih KALECI

Res. Assist. 1 Arş. Gör. Ruhi Can ALKIN

Page 2: yasemin 2 A - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D268318/2017/2017_ERTOYM.pdfgelişmiş, üçüncü dünya gibi politik zamanın kavramlarıyla ele alınmasına yaptığı katkıya değinilecektir

KONYA

NECMETTiN ERBAKAN ÜNiVERSiTESi

Necmettin Erbakan Üniversitesi

Kültür Yayınlan : 18

lST INTERNATIONAL SOCIAL SCIENCES AND MUSLIM CONGRESS:

"HEGEMONY-COUNTER HEGEMONY"

5-7th ofMay, 2016, KONYAJTURKEY

!.ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER VE MÜSLÜMANLAR KONGRESİ:

"HEGEMONYA-KARŞI HEGEMONYA"

5-7 Mayıs 2016, KONYA/TÜRKİYE

PROCEEDINGS BOOK 1 BİLDİRİLER KİTABI

Editors /Editörler

Prof. Dr. Abdulkadir BULUŞ

Assoc. Prof. Dr. 1 Doç. Dr. Mehmet BiREKUL

Res. Assist 1 Arş. Gör. Fatih KALECİ

Res. Assist. 1 Arş. Gör. Ruhi Can ALKIN

~i$ign 1 Dizayn

Alın1et Yasin CANDAN

N!l\si'afa ALTINTEPE

Uzİn, Serpil YAKUT

~. Print 1 Baskı

Dumat Ofset Matbaacılık San. Tic. Ltd.Şti.

Bahçekapı Malı. 2477 Sk. No: 6 Şaşmaz-Etimesgut/ANKARA

Tel: 0312 278 82 00 (pbx)

Sertifika No: 14021

ISBN Numarası 1 Number

978-605-4988-12-9

All Rights Reserved 1 Tıim Haklan Saklıdır

All kin ds of information and comment written in this bo ok is und er the responsibility of the author 1 Kitapta yazılı olan her türlü bilginin ve yorumun sorumiuiuğu yazarların kendisine aittir.

KONYA- APRIAL 1 NİSAN 2017

Bu kitnp NEÜ S:ı.ghk. Kültür \'C Spor D.:ıire B&lik.mlıjj:ı tarofından tasarlrınıp basunlmıştlf'.

Page 3: yasemin 2 A - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D268318/2017/2017_ERTOYM.pdfgelişmiş, üçüncü dünya gibi politik zamanın kavramlarıyla ele alınmasına yaptığı katkıya değinilecektir

lST INTERNATIONAL SOCIAL SCIENCES AND MUSLIM CONGRESS: "HEGEMONY-COUNTER HEGEMONY"

'~ÖTEKİ"NİN METODOLOJİK İN§ASI: ~1\I POLİTİKASI AÇISINDAN BIR DEGERLENDIRME

Yrd. Doç. Dr. Muhamrnet ERTOY İzmir Katip-Çelebi Üniversitesi SBBF Sosyoloji Bölümü

· rıı[email protected]

Özet

Aydınlanmanın ilerlemeci tarih goruşunun zamanı doğa tarihi bağlamında laikleştirmesi, mesafelenditme ve ayırma temeline dayanan bit zaman politikasına yol açtı. Bu zaman politikası açısından geçmişte bulunanın, ötekinin veya Batı-dışı olanın temel niteliği başka bir zamanda yaşamasıydı. Batı ile diğerleri arasındaki ilişkinin, gerek kesinlikler inşa eden fiziksel zaman gerekse karşıtlıklar üreten tipolojiler bağlamında zeminini bu tarihsel mesafelendirme ve tarih d ısı görme eğilimi olusturmustur. Kavramsal içeriği bu evrimsel zeminden üretilen uygarıı.k, 'ffiodernlik ve çağdaşlık gibi kategoriler Batı'yı bugünün temsilcisi kılarken, ötekileri düne ve geçmişe hapsetıniştir. Sosyal bilimler alanında temel disiplinlerin konuları ve metodolajik kabulleri bakımından özerk alanlar haline gelişi de bu politikaya uygun bir seyir izlemiştir. Iktisat, siyaset bilimi ve sosyoloji bugünle ve uygar Batı ile ilgilenen narnotetik disiplinler olarak konurnlanırken; geçmiş ve uygar olmayan öteki ise idiyografik metodolojiye dayanan antropolojinin ve şarkiyatçılığın alanı oldu. -

Tebliğde, sosyal bilinılerin, özellikle antropolojinin zamanı ele alış ve kullanışı ile Batı'nın kendisini bit süreklilik ve bürünlük içinde sunmasına ve ötekinin ilkel, egzotik, az gelişmiş, üçüncü dünya gibi politik zamanın kavramlarıyla ele alınmasına yaptığı katkıya değinilecektir. Ardından, bugünün bilgisine salıip olmanın Batı'ya ötekinin geleceğini kurma ve yönetme ayrıcalığı sunarak süregelen emperyal politikaları nasıl meşrulaştırdığı ele alınacaktır. Ayrıca, sosyal bilinılerde özellikle külrür çalışmaları alanında gündeme getirilen alternatif perspektiflere, politik zamanın iktidar aracı olarak kullanılması ve zamanın politik kullanımının öteki ile zamandaşlığın inkarmda oynadığı role dikkat çekilecektir.

Anahtar Sözcükler: Zaman Politikası, Modernlik, Kültür Çalışmaları, Söylem, Tahakküm

METHODOLOGICAL CONSTRUCTION OF THE "OTHER": AN EV ALUATION FROM THE PERSPECTIVE OF TIME POLICY

Abstract

Enlightenment's progressive view of history seeularize tlıe time in tlıe cantext of history of natııre, !ed to a time policy based on rustaneing and separation. In terms of this time policy, tlıe basic characteristics of tlıe otlıer, non-Western or located in tlıe past was living in anotlıer time. The basis of relationship between tlıe West and atlıers -whetlıer in tlıe cantext of physical time tlıat creates certainties or typologies that produce oppositions- has been created by a tendeney of histarical distancing and seeing atlıers alıistorical. Conceptııal content of tlıese categories are produced from this evolutionary basis such as civilization, modernity and contemporaneousness, while performing tlıe West as tlıe representative of today, atlıers were imprisoned in tlıe yesterday and tlıe past. Development of tlıe basic disciplines in tlıe social sciences in to autonomous areas in terms of topics and metlıodological assumptions als o persuaded a convenient way to tlıis policy. While economics, political science and sociology are taking place as nomotlıetic disciplines dealing witlı today and tlıe civilized West; tlıe past and tlıe uncivilized otlıer became tlıe field of antlıropology and orientalism based on idiographic metlıodology .

..:»· 623 ·«r

Page 4: yasemin 2 A - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D268318/2017/2017_ERTOYM.pdfgelişmiş, üçüncü dünya gibi politik zamanın kavramlarıyla ele alınmasına yaptığı katkıya değinilecektir

l.ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER ve MÜSLÜMANLAR KONGRESİ: "HEGEMONYA-KARŞI HEGEMONYA" -<»· ·-«>-

In this paper the handling and the use of time by social sciences and especially anthropology is being hel d in special reference to their contribution to the self-presentation of the West as a continuity and an integrity in centrast to the other as prirnitive, exotic, less developed and third World. The paper also is dealing with how the knowledge of taday offering the West the privileges of establishing future and managing the other by legitirnization of ongoing imperial policies. Additionally, the altemative perspectives raised in social sciences, especially in the field of cultural studies and the usage of time as a tool of power and the role of the political utilization of time in the denial of the synchronicity will be dealt with.

Keywords: Time Policy, Modernity, Culture, Discourse, Damination

Giriş

"Garip bir şafaktı! Batı'nın sabahı siyah Afrika'da kahkahalarla, top sesleri ve parlak incik boncuklarla benek benek süslenmişti. Hiçbir tarihsel geçmişi olmayanlarla dünyayı omuzlarında taşıdıklarını sananlar karşı/aşıyordu." Şeyh Hamdu Kan, Mahrem Macera, s. 49.

Tarihin belli evrelerini belli tasnifler çerçevesinde ele alma, geçmişi 'düzenleme' çabasının bir göstergesi olarak yorurnlanabilir. Bu çabanın, kimin yaranna olduğu biryana, hangi maksatla, nasıl bir yönelimle ve hangi yöntemsel araçlarla ortaya konulduğu önemlidir. Geçmişi ya da bir sürecin bütününü tüm aynntılanyla ele almak mümkün olmadığına göre, yaptığımız bir dizi' seçim'le işe koyuluruz. Bu seçimler gerçekliğin epeyce bir yönünü görmezden gelmeye ya da görünmez kılmaya, olguları ayıklamaya ve karmaşıklığın üstünü örtmeye kadar varabilir. Metodolajik yönelim söz konusu tercihierin başlıcasıdır ve zamanı ve mekanı paylaşan her bir disiplinin temel karakterini yansıtır.

Öteki ile kurtilan ilişki de, özünde, zamandaşlığın kabulünü gerekli kılan ve dünü, bugünü ve geleceği düzenleme arayışını yansıtan bir çabadır. Çarpıtmaya, görmezden gelmeye, görünmez kılmaya, karşıtlık üretmeye ve tahakküme dayanmayan bir ilişkinin imkanı tartışılmıştır, tartışılmaya devam edecektir. Eğer Öteki ile kurulan ilişkinin diyalektiğine odaklanılacaksa, metodolajik konurnların ve bilgi kuramsal önermelerin temellendiği paradigmaya ve bu paradigmanın zaman ve mekan gibi yapısal unsurlarına. yeterince özen gösterilmesi gerekir. Evrenselleştinci genellemelerin, aydınlanmacı aklın, etnik veya bölgesel merkeziyetçiliğin sosyal bilimler alanında, hiç değilse nesnellik için yeni ve farklı ölçütler geliştirme çabası bağlamında uğradığı eleştiriler, bugün bu diyalektiğin inşası için bir fırsat sunmaktadır. Hentch'in (-250 :1996 252) ifadesiyle bu, ötekinin gerçeklik alanına girmeyi ve ötekine tarihin oznesi olarak yaklaşınayı zoruıılu kılan, öteki hakkındaki bilginin epistemolojik temellerini ve elde ediliş yöntemini sorgulayan bir çabayı gerektirir. Ancak bu bir göreceleştirme, indirgeme ya da belirsizleştirme çabasına da dönüşmemelidir. Söz konusu olan, kendi kendini tanımanın ötekine yaklaşınanın ön koşulu ve ötekinin de kendimizi tanımlamanın

-<»· 624 ·<><>

Page 5: yasemin 2 A - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D268318/2017/2017_ERTOYM.pdfgelişmiş, üçüncü dünya gibi politik zamanın kavramlarıyla ele alınmasına yaptığı katkıya değinilecektir

!ST INTERNATIONAL SOCL~L SC!ENCES AND MUSLIM CONGRESS: "HEGEMONY-COUNTER HEGEMONY"

bir aracı olduğunun bilincinde olmayı gerektiren bir kimlik/ötekilik diyalektiğidir. Kendini anlamanın yolu ötekinden geçiyorsa, onu söylemsel bütünlük içerisinde inşa etmekle, nesneleştirme veya mitolojik/romantik muhayyilenin bir ürünü gibi ele alma arasında bir fark yoktur ve aslında bunlar denenmiş yoliardır. Sosyal bilimlerin konu, yöntem, zaman tasavvuru ve mekan tasarımları itibariyle ayrışmaları da bir bakıma bu yön ve yol arayışlarının sonucudur.

Sosyal Bilimlerin Zamanı: Temsil ve Tipoloji Wallerstein'ın (2003: 18-19, 25) tasniftyle sosyal bilimlerin altı temel

disipline (tarih, iktisat, siyasal bilimler, sosyoloji, antropoloji, şarkiyat araştırmaları) ayrışması, zamana ve mekana yönelik ilgi ve tutumlarını da belirginleştirmiştir. Ortak mek:'inı uygar Batı olan dört disiplinden tarih geçmişle, iktisat, siyaset ve sosyoloji ise bugünle ilgili hale gelmiştir. Antropoloji ve şarkiyat araştırmaları ise Batı dışına yönelmişti. İktisat pazarı, siyasal bilimler devleti, sosyoloji de sivil toplumu konu alanı olarak seçmişti. Narnotetik metodolojiye dayanan iktisat, siyaset ve sosyoloji ebedi zaman-uzayı~ ideagrafik karakterdeki tarih, antropoloji ve şarkiyatçılık ise episodik, jeopolitik zaman-uzay yaklaşımını benimsiyordu.

Ebedi zaman-uzayı narnotetik sosyal bilimlerin zorunlu ön kabulü diye niteleyen Wallerstein (2003: 36-37) zamanın bu kullanımında, episodik zaman-uzayın ilgisine konu olan tekil farklılıkların ilerlemenin ve toplumsal davranışın yasalarının keşfi adına bilinçli bir ihmalinin söz konusu olduğunu vurgular. Olaylar dizgesinin altında yatan ve süreklilik arz eden yasaların keşfini salık veren narnotetik yaklaşıma karŞı ideagrafik savunmanın özü, gözlemleyen olguyu öneeleyen ve yeniden kurulması mümkün olmayan olaylar silsilesi içinde asil unsurların, önemli başlangıçlann tespit edilmesi veya varsayılmasıdır. Wallerstein (2003: 28-32) bu iki yaklaşıma karşı, kullandığımız kavramsal, tipolajik yahut ideal tipik metodolajik araçlara genel geçerlik atfedemeyeceğimizi, bu araçların zaman-uzay İnşalarma bağlı olduğunu, davranış kuralları/ toplumsal yasa bağımlı açıklamaların anecik tarihsel sistemler veya spesifik uzun dönemli yapılar dahilinde mümkün olduğunu göstermeye çalışan yapısal zaman-uzayı önerir. Bu yaklaşım bize aynı zamanda sosyal bilimlerin inşa ettiği ayrımların geçersizliğini, farklılıkların geçmişle bugün veya uygarlarla ötekiler arasında değil, farklı tarihsel/toplumsal sistemler arasında olduğunu gösterıneyi hedefleyen bir öneridir. Zamanın bu yeni kullanımı bir taraftan epistemolojik konumları sarsarken, diğer taraftan yasa, değişim ve ilerlemeyi temel alan "mitleri" sorgulanabilir kılacaktır.

Fabian (1999: 39) kavramsal içeriği evrimsel/laik zamandan türedlen uygarlık, gelişme, modernlik gibi kavramların ilkel, geleneksel ve üçüncü dünya gibi düşünsel kategorilerin inşasını da temin ettiğini söyler. Bu zeminde ötekinin zamanı, geri kalmışlığın, eski zamanların ve

-<»- 625 -«>-

-«>-

Page 6: yasemin 2 A - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D268318/2017/2017_ERTOYM.pdfgelişmiş, üçüncü dünya gibi politik zamanın kavramlarıyla ele alınmasına yaptığı katkıya değinilecektir

I. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER ve MÜSLÜMANLAR KONGRESİ: "HEGEMONYA-KARŞI HEGEMONYA" -<»· ·-o<>

mekanların zaman-uzamıdır. Toplumsal evrim düşüncesine de kaynaklık eden bu zaman politikası, ötekinin geçmişini ve geleceğini 'kurma' ve yönetme ayrıcalığı (bilgi ve iktidar) da sunar. Buradaki evrimsel ve evrensel kurgu her türlü iktidar aracının kullanımını meşrulaştıran söylemsel bir bütünlüğü de ihtiva eder.

Bizim buradaki çözümlemememize başlangıç noktası olarak aldıgımız aydınlanma düşüncesi, zaman görüşünde temel bir dönüşüme işaret eder. Bu dönüşümün yaşanması, insanın doğal ve toplumsal varoluşuna hükmedebileceğine dair bir inancın gelişmesini ve akılla keşfedilen yasalara güven duyulmasını gerekli kılmıştır. Bu yasallık arayışı, gerek tek bir toplumdaki görünümü gerekse tüm insanlığa bakan yüzüyle toplumsal iktidar, eşitsizlik, meşruiyet gibi meselelere yaklaşımda da köklü dönüşümler meydana getirmiştir. Fabian'a (1999: 49-55) göre bu dönüşüm, ·'zamanın doğa tarihi olarak laikleştirilmesi ile sonuçlanmıştır." Mesafelendirme ve ayırma temeline dayanan bu zaman politikası, ötekini başka bir zamanda yaşamaya veya başka bir deyişle tarihsizleştirmeye yarayan politik uygulamaların da dayanağını oluşturmuştur. Antropolojiyi Batı ile Öteki arasındaki ilişki hakkında bir disipline dönüştüren de bu zemindir. Fabian'ın tipolojisi bağlamında, gerek kesinlikler inşa eden fiziksel zaman gerekse karşıtlıklar üreten tipolajik zaman bu mesafelendirmeye son derece elverişlidir.

Fabian (1999: 74, 77) toplumsal etkileşimi, bireylerarasılığı öngören ve zamandaşlığı varsayan özneler-arası zamanı her türlü mesafelendirmeyi önleyecek bir alternatif sayar. Ona göre, güncel bir alternatif gibi sunulan kültürel göreceliğe dayalı araştırmalar, başka bir kültürü kendi özgünlüğü ve bütünlüğü yani ait olduğu zaman içerisinde incelerneyi mümkün kılan nesnel mesafenin ussallaştırılmasından başka bir şey değildir. Çünkü mesafelendirme araçlarına dayanan göreceleştirme, kurucu söylemi öneeleyen bir stratejiye dayanır. Benzer bir eleştiriyi dile getiren Eagleton (41 ,24 :2011) aydınlanmanın evrenselciliği ile ilişkilendirdiği evrensel uygarlık olarak kültürün dayandığı zaman politikasını erken dönem antropolojiden tevarüs ettiğini düşünür. Aydınlanmacı perspektifte kültür geçmişle, gelenekle, kabile toplumlarıyla ve hiyerarşik düzenlemelere gösterilen saygı ile ilişkilidir. Eagleton' a göre (61-59 :2011) bu yaklaşım kültürel farklılıklara dayanarak kendi yaşam biçiminizi norm haline getirmenin ve Batı'nın tarihini evrenselleştirerek gerçek insanlığın tarihi kılmanın yöntemini sunar. Elbette normu tayin edenin diğer kültürleri bilmek bakımından bir ayrıcalığı da olacaktır. Bu ayrıcalık yüksek kültüre diğerini bilmenini anlamanın daha cazip görünen empati ve içerden anlama gibi yöntemsel araçlarını da doğal olarak temin eder.

Kültür ve etnografya araştırmalarında ister araştırmacıların öznel etkinliğine isterse yapısalcı veya işlevseki stratejilere bağlı kalınarak elde edilmiş olsun veriler bir dizi tercihe göre temin ve tasnif edilir. Fabian,

-<»· 626 ·«>-

Page 7: yasemin 2 A - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D268318/2017/2017_ERTOYM.pdfgelişmiş, üçüncü dünya gibi politik zamanın kavramlarıyla ele alınmasına yaptığı katkıya değinilecektir

lST INTERNATIONAL SOCIAL SCIENCES AND MUSLIM CONGRESS: "HEGEMONY-COUNTER HEGEMONY" -<»-

(1999: 101,104) bu verilerin toplandığı koşulların teorinin geçerliliğini tarqşmaya açmayacağını, çelişkilerinse önermeye uygunluk kriterine göre kolayca giderilebileceğine işaret eder. Ancak, ilkellik, vahşilik, kabile, asabiye gibi zamansal mesafelendirme içeren kavramları hiçbir ı;ı.omotetik metodoloji toplumsal/tarihsel algılardan ve yan anlamlardan arındıramaz. Fabian (1999: 147) Zamandaşlığın inkarına, empirik modellernelere ve genel geçer yasalar arayışına dayanan bu metodolajik çabaya, ötekini mesafe, karşıtlık ve farklılık temelinde inşa ederken diğer kültürleri anlamaktan ziyade Batı için bütüncül bir kozmos, bir dünya görüşü oluşturma arayışının eşlik ettiğini belirtir. Hentch'e göre (1996: 10-11) 19. Yüzyılda Batı'nın kolektifmuhayyilesinde Doğu'nun modernliğin bütünüyle karşıtı haline gelişi böyle bir bilince erişme arayışını temsil eder.

Fabian (1999: 152-153) pozitivist bilim paradigmasmm bilgiyi görsel algıyla, nesnelliği gözlem ve ölçümle eşitleyen yönteminin başka toplumlara, başka kültürlere, aynı toplumdaki diğer sınıflara eşya gibi davranmanın yolunu da göstermiş olduğuna dikkat çeker. Günün koşullarında sosyal bilimlerin çoğu için ulaşılması gereken bir hedef gibi sunulan bu nesnellik anlayışı, kültürel ve toplumsal olguların da 'şeyler gibi' ele alınması gerektiğini dile getiriyor ve önemli teorisyenlerce temsil ediliyordu. Araştırma konusuna eşyanın niteliklerinin atfedilmesi, bir bilgi nesnesi olarak ötekinin farklılık ve uzaklık (zamanda geçmiş, rnekmda öteki dünya) temelinde araştıncı ile mesafeli kılınmasını gerektirir. Bir bilme modu olarak görselliğin hegemonyasını politik hegemonya ile doğrudan ilişkili gören Fabian (1999: 157-158) gözleme ve veri toplamaya dayali etnografik araştırmanın halklar ve kültürler üzerinde 'tasarruf ayrıcalığı sunması ile doğa bilimlerindeki bilme ediminin nesnesi üzerinde denetim imkfu-ıı sunması arasında bir fark görmez.

Batı ile öteki arasındaki 'sınır'ın çift yönlülüğüne ve bunun öncesiyle sonrasını birbirinden ayıran tarihsel muhayyilenin bir ürünü olduğuna işaret eden Hentch (1996: 278). bu muhayyilenin zamanı kendi tanırnma uygun biçimde düzenlemesiyle öne çıktığını düşünür. Batı'nın kendisi ile öteki arasında çizdiği sınır, özdeşliği ötekilikten ayıran uzamsal bir sınırdır ve evrensel akılcılığı kendi sıfatı, akıldışılığı ise tarih öncesine ait olan diğerlerinin niteliği kabul etıniştir. Ancak, Batı'nın akılcılığı, bilgisi ve teknolojisi ile ürettiği uygarlığın dayandığı değerleri bakırnından evrensel kabul görmemesi ötekinin direncine karşı bir hoşnutsuzluğa ve dolayısıyla tahakküme yol açmıştır. Hentch (1996: 281) ötekine yönelik bu yaklaşımın üç temel inanç bağlamında geliştiğini ifade eder. Bunlardan ilki, elde mevcut olan bilginin, birikimin tamamen ve özü itibariyle Batılı olduğu inancıdır ve bu inanç da Antik Yunan' ın, Roma' nın, Orta çağın, Rönesans'ın kronolojik açıdan kendine maledilmesiyle pekişmiştir. Oysa sözü edilen dönemlerin her birinde

-<»- 627 ·«>-

Page 8: yasemin 2 A - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D268318/2017/2017_ERTOYM.pdfgelişmiş, üçüncü dünya gibi politik zamanın kavramlarıyla ele alınmasına yaptığı katkıya değinilecektir

I. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER ve MÜSLÜMANLAR KONGRESİ: "HEGEMONYA-KARŞI HEGEMONYA" -<>o-· ·--o<>-

ortaya çıkan başarılarda ötekinin doğrudan veya dalaylı katkılarının olduğunu gösteren pek çok tarihsel kanıt vardır. Ayrıca, özellikle antik dönem, Roma ve Rönesans tecrübelerinin içerisinde geliştiği mekanların ve zihniyet dünyalarının sınırları, İnşacıların aidiyetleri belirsizdir veya en azından tartışma konusudur. Sonradan kurgulanan kronolojiye, zamanın ebedi kullanımına ve politik zamanın ve mekanın belirlediği sınırlara göre yapılan değerlendirmeler metodolajik bir dikkati zorunlu kılmaktadır. Sözü edilen ikinci temel yaklaşım, Batı bilgisinin teknikle aynı ölçüde evrensel olduğuna/evrenselleşeceğine duyulan inançtır. Üçüncüsü ise ikincinin bir bakıma mantıksal sonucu olan, bilginin evrenselliğinin temellendiği aklın evrenselliği nispetinde değerlerini de aynı boyuta taşıyacağına duyulan inançtır. Bu inançların pekiştirdiği ötekine dair antropolojik bilgiler, evrensel bir akılcılığa dayandığı için ~üphe götürmez ölçüde doğru kabul edilir ve bilgiye duyulan güven beraberinde insanlığın kaderi hakkında söz söyleme ayrıcalığını da getirir. Ancak öteki ile kurulan ilişki bağlamında bu kesinlik ve evrensellik aldatıcıdır ve aynı ölçüde kesin itirazlara yol açmıştır, açmaktadır.

Ötekinin Zamanı: Söylem ve Gerçeklik Fabian (1999: 161-164) antropolojinin görsel ve mekansal

indirgerneleri meşru bilgi modu olarak kullanırken kültürel göreceliğe ve taksonerniye dayandığını, sembollerin ise ötekini bizimkinden farklı bir zamana yerleştirmenin aracı gibi değerlendirildiğine işaret eder. Çünkü sembollerde aranan 'otantiklik' de önceki zamanları, ötekinin zamanını temsil eder. Üretilen temsiller, üzerinde çalışılacak konunun özsel niteliklerini tespit eder. Burada söz konusu olan tespit, kelimenin ilk anlamıyla bir sabitleme ve tarihsizleştirme pratiğine işaret eder. Hentch (1996: 151-155) Aydınlanma ile birlikte ötekinin farklılığını "doğal" nedenlere bağlama arayışından, ilerlemeyi Batı'ya özgü kılabiirnek için doğuyu farklılığı ve hareketsizliği içinde açıklama evresine geçildiğini söyler. Bu yeni evrede alandan elde edilen veriler inceleme nesnesini, ötekinin başkalığı, gizemi, mesafesi ise söylemsel kurguyu temin eder ve araştınianı her türlü "müdahale" ye açık hale getirir. Ötekinin tasvirinde ve yorumlanmasında üçüncü çoğul şahsın kullanımını antropolojik mesafelendirmenin işleyişine örnek gösteren Fabian'a göre (1999: 117, 123) bu kullanımda genelleştirme, soyutlama, beni ve seni dışarıda tutmanın işlev gördüğü bir mesafelendirme, zaman dışı kılma ve "diyalog ortamından uzaklaştırma" söz konusudur. "İlkeller ritim duygusuyla doğar" klişesini örnek veren Fabian, bununla kastedilenin "geliştiklerini, öğrendiklerini, pratik yaptıklarını hiç görmedik" olduğunu söyler. Antroplojinin tipik temsilcisi olduğu ve sosyal bilimler alanında hem eleştirilere hem de yenilik arayışlarına kaynaklık eden bu mesafelendirmeye dayalı zaman politikasının uygulandığı iki temel yaklaşım biçimi vardır. Bunlardan biri Avrupa-merkezcilik, diğeri

-<»· 628 ·«>-

Page 9: yasemin 2 A - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D268318/2017/2017_ERTOYM.pdfgelişmiş, üçüncü dünya gibi politik zamanın kavramlarıyla ele alınmasına yaptığı katkıya değinilecektir

!ST INTERNATIONAL SOCIAL SCIENCES AND MUSLIM CONGRESS: "HEGEMONY -COUNTER HEGEMONY"

ise oryantalizmdir ve ötekinin metodolajik inşasına zaman politikası bağlcımında örneklik teşkil eder.

Avrupa-merkezci yaklaşımda öteki, mesafelendirmeye dayalı zaman­uzam araçlarıyla inşa edilir. Mekanı temel alan ayırİrnlara da bazı genel varsayımlar eşlik eder: Aydınlanma düşüncesinin yarattığı ve en azından Fransız ihtilali'nden beri en iyi biçimiyle Avrupa'da temsil edilen batılı değerlerin evrenselliği iddiası bunun tipik ömeğidir. Bu iddia sosyal bilimler alanında, ilerlemenin ve yasanın keşfi adına bugünün bilinciyle, bulunduğumuz zamandan geriye doğru mevcut toplumsal düzenin, rasyonalitenin veya bir ütopyanın evrenselleştirilmesi çabalarını teşvik etmiştir. Comte'un insanlığın üç haline, Marx'ın üretim biçimlerine ve W eber'in egemenliğe yönelik tasnifleri bu bağlamda değerlendirilebilir. Samir Amin (1993: 24-27) evrensekilik fikrinin mekan tasavvuruna dayanan ve birbirini izleyen beş aşamada (Hellenizm, Hırisüyanlık, İslamiyet, aydınlanma felsefesi ve sosyalizm) belirginleştiğini dile getirir. Evrensekiliğin Avrupa-merkezci temsil biçimini de birbirine indirgenmesi mümkün olmayan kültürel farklılıklara ve tarihsel aşamalara yaptığı vurgu s~bebiyle kültürcü diye niteler.

İlerlemeci tarih görüşünün, evrensel uygarlık iddiasının eşlik ettiği, açık karşıtlıklar üzerine kurulu söylemsel hegemonyanın belirgin hale gelmesi yüzyıllık bri sürece tekabül eder. Yaşanan sürecin sonunda artık hem doğu, hem de doğu hakkındaki bilgi yeniden ama daha bilimsel yöntemlerle, daha gelişmiş teknİklerle üretilmektedir. Bu bilgi, yönetme ayrıcalığını, bu alandaki ayrıcalık da gerek söylemsel gerekse fiili egemenliği garanti etmiştir. Rodinson (19 (1983. Yüzyılı;ı. gelindiğinde egzotizm, emperyalizm ve uzmanlaşma olmak üzere birbirini tamamlayan üç eğilimin belirginleştiğini söyler. Romantik egzotizm, farklı olana duyulan ilgiyle merakın, keşifle tahayyülün ilginç bir karışımını resmetmektedir. Bu ilginin kurumsallaşması ve başlangıçta filoloji sonraları etnogra:fya merkezli bilgi edinme çabasına dönüşmesiyle dini metinlerden şiire, masaldan mimariye muazzam bir uzmanlık bilgisi birikir. Sosyal bilimlerin gelişim seyri bakırnından bu birikirnin açık bir metodoloji ile işlenmesi mümkün olmamış ancak oryantalist kurumsaliaşmaya ve politik ilgilere kaynaklık teşkil etmiştir. 19. Yüzyılın ortalarından itibaren Batı'nın öteki hakkındaki görüşünü belirleyen emperyalizmdir ve emperyalist çabalar önceki dönemde Batı'nın bilinçaltına egemen olan Avrupa-merkezcilikten türedlen bir evrensellik görüşüyle desteklenir. Kendi sınırlarına ve zamanına ya da tarihsizliğe mahkum edilen öteki dünyanın kaderinin, "doğu sorunu" nun yeni resmediliş biçimi budur. Bu resim tebliğin başında sosyal bilimlerin konumlanışına dair sunulan tabioyla önemli ölçüde örtüŞmektedir.

Amin (1993: 98) Avrupa-merkezci bakış açısıyla Batı'nın da en az Doğu kadar kurmaca olduğunu ve bu kurmacanın esasen egemen kültürcü bakışın kendi evrenselliğini ve sürekliliğini inşa etmek üzere

-<»· 629 -«>-

Page 10: yasemin 2 A - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D268318/2017/2017_ERTOYM.pdfgelişmiş, üçüncü dünya gibi politik zamanın kavramlarıyla ele alınmasına yaptığı katkıya değinilecektir

I. ULUSLARARASI SOSYAL BiLiMLER ve MÜSLÜMANLAR KONGRESİ: "HEGEMONYA-KARŞI HEGEMONYA" ..oo-· •-QO-

Batılı bir soy ağacı oluşturma çabasının bir sonucu olduğunu düşünür. Antik Yunan'dan Roma'ya, Hıristiyanlıktan feodalizme ve oradan da kapitalist Avrupa'ya doğru gelişen bu mitsel kurmaca, yine aynı ölçüde kurgusal bir Ötekinin -ama Batı'ya atfedilen niteliklerin karşıtlarıyla­yaratılmasını da gerekli kılıyordu. Hentch (1996: 40-42) Batılının kolektif bilincinde kök salan etnik merkezci tarih yorumunun zaman ve mekanla ilgili "Qir yığın tarihsel çarpıtmaya dayandığını söyler. Ona göre de, bu türden tarihsel çarpıtınalar hep aynı özlemden, kendine süreklilikler inşa etme ve eğer yaşanmışsa bir kopuş ondan ötekini sorumlu tutma özleminden kaynaklanmıştır. İşte sadece coğrafyayı değil, tarihi de kendini merkeze koyarak düzenlemenin, kültürel farklılığı ve mesafeyi koruyarak, ebedi zamanı işleterek ötekini üretınenin politik zemini budur. Amin (1993: 114-118) bu kendi çağdaşlığını evrenselleştirme stratejisinin, gelişmişlik düzeyini esas alan tasniflere dayanılarak (az gelişmiş, gelişmekte olan, üçüncü dünya vb.) eliğer toplurnlara batılılar gibi olmanın dışında herhangi bir seçenek bırakmayan siyasal projeleri de dayattığını ifade eder.

Zaman politikası bağlamında temel bir örneklem düzeyi gibi düşünüldüğünde oryaiı.talist perspektif, zamansal mesafelenclirmeye dayalı önermelerin bolca kullanıldığı ve sözün başında dile getirdigirniz örneklem seçme ve veri toplama stratejilerinin bazen en kaba bazen de en ;.afine biçimde uygulandığı bir alandır. Bryan S. Turner'ın (1991: 17 -19) oryantalizmi dayandırdığı üç temel önerme bizim buradaki tartışmamız açısından son derece aydınlatıcı mahiyetteclir. Bunlardan ilki, ilerlemeci ve evrimci Batı ile durağan/gerileyen öteki (burada İslam) arasında 'kurulan' karşıtlıktır. İkinci önerme, bu durağanlığa mülkiyet ·biçimi, aracı kurumlardan yoksunluk, kölelik ve despotizm gibi bugünün dünyasında yeri olmayan, geçmişe, ötekine özgü niteliklerin yol açtığını dile getirir. Üçüncüsü ise yine kadercilik ve körü körüne itaat gibi geri kalmışların ruh dünyalarına hükmeden unsurları bulup çıkarmayı hedefler. Dikkat edilirse, ikinci ve iiçüncü önermelerin birincinin açıklaması mahiyetinde olduğu kolayca fark edilecektir. Dolayısıyla bu önermelerin ebedi zamanın kullanımı bağlamında teke indirilmesi mümkündür. Kısaca, aydınlanmayı ve ilerlemeyi temel alan bir evrenselliğin karşısında, duran, direnen ve kendi iç dinamikleriyle herhangi bir değişim ortaya koyması mümkün olmayan bir kadercilik tasvir edilmektedir.

Konty (2002) ise söylem, ideoloji yahut dünya görüşü olarak oryantalizmi farklılıkları temel alan bir düalizm bağlamında değerlendirir. Oryantalizmi öneeleyen dönemlerde de ötekinin keşfi veya inşası, asıl itibariyle Batı'nın bütünsellik ve evrensellikle şekillenen kendi bilincine varmasına hizmet etmiştir. Bu bilincin özellikle 19. Yüzyıl ve sonrasında kendisini akılla, bilimle, özgürlükle ve yönetine ayrıcalığıyla, ötekini ise · Batı muhayyilesinde tarihsel alt ·yapısı önemli ölçüde kurulmuş

-<»- 630 ·«>-

Page 11: yasemin 2 A - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D268318/2017/2017_ERTOYM.pdfgelişmiş, üçüncü dünya gibi politik zamanın kavramlarıyla ele alınmasına yaptığı katkıya değinilecektir

IST INTERNATIONAL SOCIAL SCIENCES AND MUSUn-! CONGRESS: "HEGEMONY-COUNTER HEGEMONY"

olan akıl dışılıkla, fanatizmle, despotizm ve ataerkillikle özdeş kılması kencll kendini meşrulaştıran bir pratiğe dönüşmüştür. Eskiye, geçmişe hatta insanların akletmeyi bilmediği zamanlara ve ötekilerin yaşadığı coğrafyalara ait olan mitos ile aklı, bilimi, özgürlüğü ve bugünün aydınlığı temsil eden logos arasındaki karşidıktır bu. Zamanın ruhunun sindiği kavrarnlara ve zaman politikasının bir tür üst ep istemal oj i olarak işlev gördüğü karşıtııkiara dayalı bu çözümleme şeması içerisinde Batı muhayyilesi, bir yandan kendi kökenini ve evrenselliğini inşa- ederken diğer yandan yeni paradokslar ve mitolojiler üretmiştir.

Burada oryantalizme yönelik eleştirilerin de zaman politikası bağlamında benzer metodolajik sorunlarla malul olduğuna dikkat çekmek gerekir. Çırakman'ın (2002) Edward Said bağlamında gündeme getirdiği bazı sorunlar, oryantalizm karşıtı söylemin de başvurduğu stratejiler, inşa ettiği söylemsel bütünlük ve genelleştirmeler açısından dikkatli bir gözleınİ gerektirdiğini ortaya koyar. Oryantalizm, Doğu ile Batı arasında antolajik ve epistemolojik aynınlara dayanan ve kendisini tarih-aşırı bir söylemsel bütünlükle sunan bir düşünce biçimi olarak ele alındığında bu eleştirilerin_gündeme gelmesi kaçınılmazdır. Batı ile doğu arasında özsel bir fark olduğunu varsayanların yaklaşımıyla, batının üstünlüğünü vurgulamak yahut dağuyu kolonize etmek üzere ortaya konulan oryantalist çabalar arasında açık benzerlikler söz konusudur. Benzerliği oluşturan aslında, süreklilik inşa etme, genelleştirme, tarih üstü konumlanış gibi zamansal araçlardır. Oryantalizme atfedilen nitelikler, hem ep isodikzamanın hem de ebedi zamanın sorunlarını içinde barındırır. Zira oryantalizme yöneltilen eleştirilerde de, coğrafyalar, metinler, temsilciler aracılığıyla köken ve örneklem arayışının eşlik ettiği iki bin yıllık bir söylem biçimi ve bu söylemsel bütünlüğün eşlik ettiği bir politik tutum resmedilmektedir. Yazar, özellikle Osmanlılar hakkındaki yazından hareketle imgelemin süreklilik ve bütünlükten çok değişkenlik ve çelişki arz ettiğini göstermeye çalışır. Ancak, aydınlanma çağını takip eden dönemde işler değişmiş, çeşitliliğin yerini tekdüzelik, genelierne ve önyargı almaya başlamıştır.

Batılı düşünce tarzını yozlaşma, bencillik, araçsal rasyonalizm ve dünyevilik temelinde eleştiren ve dikkate değer bir kısmı idealist ve romantik felsefeye dayanan garbiyatçıliteratür de geneliernenin diğer bir türüdür. Robert Irwın (2008) oryantalist araştırmaların ve oryantalizme yönelik eleştirilerin kapsamlı bir dökümünü sunduğu çalışmasında özcü ve genellemed yaklaşımın pek çok örneğini sunar. Bemard Lewis'in (2007) oryantalizm karşıtıarına ve Edward Said' e yönelttiği eleştirilerle önemli ölçüde örtüşen hususları dile getiren Irwın (2008, s. 310) "Şarkiyatçılığın iyi nitelikleri iyi bir romanınki gibidir. I-İeyecanlıdır, sayıca daha çok olan iyiler takımının yanı sıra bir yığın uğursuz kötü adamla da doludur ve çizdiği dünya resmi zengin bir imgelemin ürünü olsa da temelde kurmacadır" der. Lewis (2007) de, Edward

-<»- 631 -«>-

Page 12: yasemin 2 A - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D268318/2017/2017_ERTOYM.pdfgelişmiş, üçüncü dünya gibi politik zamanın kavramlarıyla ele alınmasına yaptığı katkıya değinilecektir

I. ULUSLARARASI SOSYAL BiLiMLER ve MÜSLÜMANLAR KONGRESİ: "HEGEMONYA-KARŞI HEGEMONYA" -<»· ·«>-

Said'i örneklem seçimindeki keyfilikle, oryantalizmin filolojik birikimi ihmalle, Orta Doğu'yu ve Araplan önceleyip diğer doğu toplumlarını göz ardı etmekle, doğuya yönelik bütün ilgileri emperyalizmin aracısı ve ajanı kılmakla suçlamaktaydı. Oryantalizm karşıtlannın dini veya kültürü savunma refleksiyle hareket etmelerinin eleştirel bir kendini değerlendirme ihtimalini bütünüyle ortadan kaldırdığını özellikle vurguluyordu.

Batılıyı kibirli, maddiyatçı, mekanik, çalışkan ama açgözlü; Batı şehrini kozmopolit, günahkar, planlı ama ruhsuz olmakla niteleyen bu yaklaşırnın klasik ve çağdaş birçok örneği Buruma ve Margalit (2009) tarafindan dile getirilmiştir. Batı eleştirisi bağlamında on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda daha radikal ve aktivist bir tutumun gelişmesinde iki tecrübenin belirleyici olduğunda kuşku yoktur. Bunlardan ilki Batı'nın cmperyalisc policikalan ve fiili kolonyalizmi, digeri ise bu empeıyalist politikaların ve sömürünün doğrudan alanı veya açık hedefi haline gelmiş ülkelerde batılılaşma temeline dayanan radikal modernleşme projeleridir. Bu eleştirel yaklaşırnın batıyla özdeşleşen, kapitalizme, liberal siyasal teoriye, evrenseki iddialara muhalefeti nispetinde Marksist literatürden, sosyalist pratiklerden ve eleştirel teoriden de beslendiği göz ardı edilmemelidir. Ancak bu etkileşim, yerel siyasal örgütlenme biçimlerini, toplumsal muhalefet örneklerini ve güncel alternatifleri değerlendirmeyi gerektiren ayrı ve kapsamlı bir çalışmayı gerektirmektedir.

Sonuç Politikzamanın bir iktidar aracı olarak kurgulanması ve antropolQjinin

nesnesi ile ilişkisini mesafelendirme temelinde kurması öteki dünyanın 'insanlığın ortak yararı için' ele geçirilmesine ideolojik zemin teşkil etmiştir. Günümüzde hakim söylemselliğe ve ön yargılara karşı gelişmiş farklı görüşlerin, eleştirilerin ve metodolajik katkıların varlığı da yadsınamaz. Nitekim bizim hareket noktamıiı oluşturan zaman politikasına dair görüşler de bu eleştirel perspektiften kaynaklanmıştır ve tarihsel tecrübemiz açısından öncelikle bizim ortaya koymamız beklenen bir duruşu temsil etmektedir. Bugün gündemimizde olan yahut gündeme gelme ihtimali bulunan teoriler de, Batı'nın güncel konumunu ya da yeni dünya düzenini müdafaa etmek üzere nesnel, kültürler üstü ve zamansal bir araç sağlama girişimleri gibi değerlendirilebilir. Dolayısıyla sosyal bilimlerin zamanın politik kullanımı ve zaman politikası bağlamında oynadığı/oynayacağı rollere daima dikkatle yaklaşmak gerekmektedir. · Kültür incelemelerinde özeleştiriye dayanan farklı perspektifierin

gündeme gelmesi, Avrupa-merkezci bakışın sorgulanması ve yeni metodolajik arayışlara girilmesi için insanlığın bir hayli acı tecrübeden geçtiği ortadadır. Ancak bu arayışların ·açık ve yakın tehditleri hertaraf etmeyi mi yoksa metodolajik yönelimleri de içeren ciddi bilimsel

-<»· 632 ·«>-

Page 13: yasemin 2 A - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D268318/2017/2017_ERTOYM.pdfgelişmiş, üçüncü dünya gibi politik zamanın kavramlarıyla ele alınmasına yaptığı katkıya değinilecektir

lST INTERNATIONAL SOCIAL SCIENCES AND MUSL!Ivl CONGRESS: "HEGEMONY-COUNTER HEGEMONY"

sorgulamalan mı önceleyeceği önemli bir sorudur. Son birkaç on yılda_ yaşanan kimi hadiseler ve Batı'nın özgüvenini yeniden inşa ve korkulannı hertaraf etmek için tekrar tarihin, tahayyülün ve söylemin sığınağına yöneldiğini/yöneleceğini gösteren gelişmeler çok da ümit vadetmemektedir. Hentch (1996: 205-206) yeni zamanlarda iki yüz yıldır Doğu'ya bir nesne gibi bakan Batı'nın onu ilk kez özne olarak karşısında bulduğunu, ancak bu karşılaşmacia ötekini kendi evrenselliği içinde eritme arzusunun ciddi bir tedirginliğe yol açtığını ve bu tedirginliği zengin ön yargı koleksiyonunun beslediğini vurgular. Benzer bir tedirginliği iş gücü transferi, göç, iltica vb. süreçlerle coğrafi mesafeyi aşan ancak ötekiliğini ve başkalığını önemli ölçüde koruyarak Batı'ya taşıyan kitleler de yaşamaktadır. Çünkü yaşanan zaman hem doğuda, 'kendi zamanında kalanlar' da hem de zamanını, mekanını ve kaderini değiştirmek isteyenlerde çok şey biriktirmiştiL

Ötekinin bizim zamanımızcia bulunmaması araştırma nesnesi üzerinde ister söylemsel isterse fiili her türden tahakkümü meşrulaştıran bir kurgudur. Oysa zamandaşlık, Fabian'ın deyişiyle, (200 ,195 :1999) hem kişiler arasında hem de toplurnlar ve kültürler arasında gerçek bir diyalektik karşılaşmanın ön koşuludur. Öteki ile ilişkinin tahakküme dönüşmesinin önüne insan doğasını, bugünü ve insanlığın ortak yazgısını temel alan bir yaklaşımla geçilebilir belki am bu her şeyden önce öteki ile aynı doğaya, kadere, bilince kısacası insanlık deneyimine sahip olduğunun kabulüne bağlıdır. Bunun için de önce berikilerin kendilerini üstün insan olarak görmekten vazgeçmeleri ve ötekini eğitme, medenileştirme ve insaniaştırma misyonunu terk etmeleri gerekecektir~ Zira kelimenin birkaç anlamıyla birlikte bu misyon dünden bugüne batılının tarihsel bilincinde yer etmiş ve bir davranış normu haline gelmiştir. Ötekini anlatan bir roman ile başladığımız sözü berikini tasvir eden başka bir roman ile bitirelim: Joseph Conrad (2003, s. 51) söz konusu bilincin açık bir yansımasını roman kahramanlanndan birinin, sömürü için kurulmuş bir şirketin müdürünün diliyle şöyle izah eder: "her şube, daha güzel şeylere giden yolu gösteren bir fener olmalıdır. Bir ticaret merkezi olmalıdır tabii, ama aynı ·zamanda bir insanlaştırma, geliştirme, eğitim merkezi de olmalıdır."

Kaynakça

AMIN, S. (1993) Avrupamerkezcilik Bir İdeolojinin Eleştirisi, Çev. Mehmet Sert, İstanbul, Ayrınu Yayınlan

BR UMA, I. ve MARGALIT, A (2009) Garbiyatçılık, Düşmanlannın Göziinde Batı, Çev. Güven Turan, Istan~ul: Yapı Kredi Yayınlan

CONRAD,]. (2003) Karanlığın Yüreği, Çev. Sinan Fişek, İstanbul: İletişim Yayınlan

ÇIRAKMAN, A (2002) Oryantalizmin Varsayımsal Temelleri: Fikri Sabit İmgelem ve Düşünce Tarihi, Doğu Batı, 5 (20), 181-197

-<»· 633 ·«>-

Page 14: yasemin 2 A - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D268318/2017/2017_ERTOYM.pdfgelişmiş, üçüncü dünya gibi politik zamanın kavramlarıyla ele alınmasına yaptığı katkıya değinilecektir

I. ULUSLARARASI SOSYAL BiLiMLER ve MÜSLÜMANLAR KONGRESİ: "HEGEMONYA-KARŞI HEGEMONYA"

EAGLETON, T. (2011) Kültür Yorum/an, Çev. Özge Çelik, İstanbul: Aynnu Yayınları FABIAN,]. (1999) Zaman ve Öteki, Antropoloji Nesnesini Nasıl Oluşturur, İstanbul: Ay­

rınu Yayınları

HJ?NTCH, T. (1996) Hayali Doğu, Batı'nın Akdenizli Doğuya Politik Bakışı, Çev. Aysel Bora, Istanbul: Metis Yayınları

IRWIN, R. (2008) Oryantalistler ve Düşmanları, Çev. Bahar Tırnakçı, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları

KAN; Ş. H. (1982) Mahrem Macera, Çev. Adnan Tekşen, İstanbul: Yeryüzü Yayınları KONTY, O. (1982) Üçgenin Tabanını Yok Sayan Pytagoras: Oryanlalizm ve Ataerkillik

Üzerine, Doğu Batı, S (20), 117-131

LEWİS, B. (2007) Oryantalizm Sorunu, Yıldız A., eds, Ortyantalizm Tartışma Metin/eri, Ankara: Doğu Batı Yayınları, 217-245

RODINSON, M. (1983), Batıyı Büyüleyen İslam, Çev. Cemil Meriç, İstanbul: Pınar Yayınları

TURNER B. S, (1991) Or)'antalizm, Kapitalizm ve islam, Çev. Ahmet Demirhan, Ltanbui: insan Yayınlar ı.

-<»· 634 ·«>-