yarın gazetesi sayı 1

12
02 04 Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Robert Koptaş’a Hrant davasında gelinen aşamayı sorduk. 11 Yunanistan’da ücret kesin- tilerine karşı halk sokağa döküldü, hayatı durdurdu. 04 8 Ekim 1980’de gözal- tında kaybedilen Cemil Kırbayır Kars’ta yapıla- cak törenle anılacak. 6 ekim 2011 perşembe SAYı:1 1 TL AB’de ihtiyaç duyulan otorite yok Cari açık artıyor, dolar yükselişte 3 Genç-Sen’e kapatma kararı 10 Anadolu’ya Nuri Bilge’ce Bakış Gençler 6 Kasım’a hazırlanıyor Yatırım değil, dere katliamı Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu toplantılarında görüşlerini beyan eden So- ros, ABD´nin 2008 yılında mali krizi yenmek için sahip olduğu bazı mekanizmalardan Avrupa´nın yoksun olduğunu ve bunun Avrupa açısından du- rumu daha vahim bir hale getirdiğini söyledi. Ünlü yatırımcıya göre, Avrupa´nın içinde bulunduğu kriz ortamı, ABD´nin 2008 yılında yaşadığı kri- zinden daha ciddi bir duruma işaret ediyor. Soros, ´´2008 yılında ihtiyaç duyulan otorite ABD´de mevcuttu ama aynı şeyi şimdi Avrupa için söyle- yemeyiz´´ dedi. 9 “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmi Cannes’ta aldığı ödülün ardından nihayet vizyona gir- di. Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü Dardanne Kardeşler’le paylaşan film, ülkemizde başını Hıncal Uluç’un çektiği bir grup kişi tara- fından yerin dibine sokuldu. Bu tartışmayı aşıp filmin hakkını vermeye çalışan eleştiri yazıları ise bir elin parmağını geçmedi. 12 Üniversitelerin yeni eğitim yılına başladığı şu günlerde, gençler için geleceksizlik so- runu ve mezun olduklarında “ne olacağız” kaygısı ortada koca bir soru olarak dururken, YÖK üniver- siteler açmaya devam ediyor. Üniversitelerden me- zun olanların iş bulma ümidini yitirdiğini sürekli anlattığı bu günlerde, gençler “Yeni üniversiteler ne işe yarayacak?”, “Mezunlar ne olacak?” sorula- rını açığa çıkartıyor. 10 Wall Street karşıtları olarak bilinen, işsizlerin, üniversite öğrencilerinin, öğretmenlerin ve emeklilerin oluşturduğu eylemciler, 17 eylül’den bu yana meydanlardalar. Yoksulluğun ve işsizliğin protesto edildiği eylemleri AbD hükümeti gözaltılarla bastırmaya çalışıyor. Amerikalı işsizler sokaklara döküldü New York’ta yaklaşık 2 bin kişi, daha önce işgal ettikleri dünya finansının sembol caddesi Wall Street’te bir yürüyüş yaparak ekono- mik krizin etkilerini protesto etti. Ey- leme sert bir şekilde müdahale eden polis 700 kişiyi gözaltına aldı. AmerikA’nın TAhrir meydAnı İspanya’daki direniş ile “Arap baha- rı” ayaklanmalarından esinlenen “Wall Street’i işgal” hareketi yayınladığı ma- nifestosunda, “Ulusumuz, türümüz ve dünyamız krizde. Çözüm bulunması için ABD’nin oynayacak önemli rolü var, ancak kapitalizmin açgözlülüğüne ve ülkemizin siyasetini belirleyen ko- kuşmuş siyasete artık kendimizi teslim edemeyiz” ifadesini kullandı. “www.occupywallst.org” web si- tesinde kendilerini, “sendikalar, Üni- versite öğrencileri, öğretmenler, ai- leler ve işsizlerin” temsilcileri olarak tanımlayan protestocular, Wall Street’i “Amerika’nın Tahrir Meydanı” yapmak istediklerini belirtiyor. “Para hırsı, yolsuzluk ve sosyal bütçe kesintilerini” protesto eden ey- lemciler, Mali sistemin zenginleri ve güçlüleri kayırdığını, seslerinin duyul- madığını savunuyor. dünYa 9 Yeni kanun kadın cinayetlerini engelleyebilecek mi? GÜNCEL 6 Solaklı halkıyla HES mücadelesini değerlendirdik Mersin Liman işçileri 78 gündür direniyor 02 05 Gülay Yaşar neden öldürül- dü? kadın cinayetlerinde yaşanan patlama önlene- bilecek mi? Yeni hazırla- nan yasa yeterli mi, değil mi birlikte tartışacağız. Trabzon’da HeS direnişinde tutuklananlarla dere katli- amlarını değerlendirdik. Yatırımdan çok bir doğa katliamı işlevi gören HeS’lere kurulmaya çalışılan her köyde çocuğun- dan yaşlısına herkes direniyor. Onlar suyun hayat olduğunun farkında. Yarını hesaplayanlar hesaplaşıyor 3 Hakan Öztürk AKLIN YOLU Elbette dereler denizlere açılacak 7 Gülsüm Kav Kapitalizmin yıkılabileceğini savunanlar ortaklaşmalıdır eHp Genel başkanı Sibel Uzun ile söyleşi: Solun toplumsal bir güç olması için ne yapmalı? Yoksulluk, işsizlik ve savaşlar karşısında sol ne tutum almalı? birlikler olmalı mı, nasıl? Ve daha bir çok soruyu eHp Genel başkanı Sibel Uzun yanıtlıyor, güncel politik değerlendirmelerini bizlerle paylaşıyor. 5 Türkiye’de kurulan HES’ler, uygulandığı bölge- ye ve bu nedenle de bölge halkına ciddi zararlar veriyor. Hatalı HES projeleri, bütün bir doğal ve kül- türel ekosistemin çöküşüne neden oluyor. Şu anda var olan HES sayılarına dair Devlet Su İşleri, Enerji Planlama ve Düzenleme Kurulu gibi ku- rumların kaynaklarını incelediğimizde bile oldukça yüksek rakamlarla karşılaşmamız mümkün. 7 Şişli’de markette reyon sorumlusu olarak çalışan Hakan’ın yarından bek- lentilerini konuştuk. Alo yArın 0506 724 6447 Abonelik Dağıtım Öneriler Yarin01_2155.indd 1 09.10.2011 19:31:41

Upload: yarin-gazetesi

Post on 23-Mar-2016

254 views

Category:

Documents


5 download

DESCRIPTION

Yarın Gazetesi Sayı 1

TRANSCRIPT

Page 1: Yarın Gazetesi Sayı 1

02 04Agos Gazetesi Genel

Yayın Yönetmeni Robert

Koptaş’a Hrant davasında

gelinen aşamayı sorduk.

11Yunanistan’da ücret kesin-

tilerine karşı halk sokağa

döküldü, hayatı durdurdu.04

8 Ekim 1980’de gözal-

tında kaybedilen Cemil

Kırbayır Kars’ta yapıla-

cak törenle anılacak.

6 ekim 2011 perşembe Sayı:1 1 tl

AB’de ihtiyaç duyulan otorite yok

Cari açık artıyor, dolar yükselişte 3

Genç-Sen’e kapatma kararı 10

Anadolu’ya Nuri Bilge’ce Bakış

Gençler 6 Kasım’a hazırlanıyor

Yatırım değil, dere katliamı

Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu toplantılarında görüşlerini beyan eden So-

ros, ABD´nin 2008 yılında mali krizi yenmek için sahip olduğu bazı mekanizmalardan Avrupa´nın yoksun olduğunu ve bunun Avrupa açısından du-rumu daha vahim bir hale getirdiğini söyledi. Ünlü yatırımcıya göre, Avrupa´nın içinde bulunduğu kriz ortamı, ABD´nin 2008 yılında yaşadığı kri-zinden daha ciddi bir duruma işaret ediyor. Soros, ´´2008 yılında ihtiyaç duyulan otorite ABD´de mevcuttu ama aynı şeyi şimdi Avrupa için söyle-yemeyiz´´ dedi. 9

“Bir Zamanlar Anadolu’da” filmi Cannes’ta aldığı ödülün ardından nihayet vizyona gir-

di. Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü Dardanne Kardeşler’le paylaşan film, ülkemizde başını Hıncal Uluç’un çektiği bir grup kişi tara-fından yerin dibine sokuldu. Bu tartışmayı aşıp filmin hakkını vermeye çalışan eleştiri yazıları ise bir elin parmağını geçmedi. 12

Üniversitelerin yeni eğitim yılına başladığı şu günlerde, gençler için geleceksizlik so-

runu ve mezun olduklarında “ne olacağız” kaygısı ortada koca bir soru olarak dururken, YÖK üniver-siteler açmaya devam ediyor. Üniversitelerden me-zun olanların iş bulma ümidini yitirdiğini sürekli anlattığı bu günlerde, gençler “Yeni üniversiteler ne işe yarayacak?”, “Mezunlar ne olacak?” sorula-rını açığa çıkartıyor. 10

Wall Street karşıtları olarak bilinen, işsizlerin, üniversite öğrencilerinin, öğretmenlerin ve emeklilerin oluşturduğu eylemciler, 17 eylül’den bu yana meydanlardalar. Yoksulluğun ve işsizliğin protesto edildiği eylemleri AbD hükümeti gözaltılarla bastırmaya çalışıyor.

Amerikalı işsizler sokaklara döküldü

New York’ta yaklaşık 2 bin kişi, daha önce işgal ettikleri

dünya finansının sembol caddesi Wall Street’te bir yürüyüş yaparak ekono-mik krizin etkilerini protesto etti. Ey-leme sert bir şekilde müdahale eden polis 700 kişiyi gözaltına aldı.

AmerikA’nın TAhrir meydAnıİspanya’daki direniş ile “Arap baha-

rı” ayaklanmalarından esinlenen “Wall Street’i işgal” hareketi yayınladığı ma-nifestosunda, “Ulusumuz, türümüz ve dünyamız krizde. Çözüm bulunması için ABD’nin oynayacak önemli rolü var, ancak kapitalizmin açgözlülüğüne ve ülkemizin siyasetini belirleyen ko-kuşmuş siyasete artık kendimizi teslim edemeyiz” ifadesini kullandı.

“www.occupywallst.org” web si-tesinde kendilerini, “sendikalar, Üni-versite öğrencileri, öğretmenler, ai-leler ve işsizlerin” temsilcileri olarak tanımlayan protestocular, Wall Street’i “Amerika’nın Tahrir Meydanı” yapmak istediklerini belirtiyor.

“Para hırsı, yolsuzluk ve sosyal bütçe kesintilerini” protesto eden ey-lemciler, Mali sistemin zenginleri ve güçlüleri kayırdığını, seslerinin duyul-madığını savunuyor. dünYa 9

Yeni kanun kadın cinayetlerini engelleyebilecek mi? GÜNCEl 6

Solaklı halkıylaHES mücadelesinideğerlendirdik

Mersin Liman işçileri 78 gündür direniyor02 05

Gülay Yaşar neden öldürül-dü? kadın cinayetlerinde yaşanan patlama önlene-bilecek mi? Yeni hazırla-nan yasa yeterli mi, değil mi birlikte tartışacağız.

Trabzon’da HeS direnişinde tutuklananlarla dere katli-amlarını değerlendirdik.

Yatırımdan çok bir doğa katliamı işlevi gören HeS’lere kurulmaya çalışılan her köyde çocuğun-dan yaşlısına herkes direniyor. Onlar suyun hayat olduğunun farkında.

Yarını hesaplayanlar hesaplaşıyor 3

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Elbette dereler denizlere açılacak 7

Gülsüm Kav

Kapitalizmin yıkılabileceğini savunanlar ortaklaşmalıdır

eHp Genel başkanı Sibel Uzun ile söyleşi:

Solun toplumsal bir güç olması için ne yapmalı? Yoksulluk, işsizlik ve savaşlar karşısında sol ne tutum almalı? birlikler olmalı mı, nasıl? Ve daha bir çok soruyu eHp Genel başkanı Sibel Uzun yanıtlıyor, güncel politik değerlendirmelerini bizlerle paylaşıyor.

5

Türkiye’de kurulan HES’ler, uygulandığı bölge-ye ve bu nedenle de bölge halkına ciddi zararlar

veriyor. Hatalı HES projeleri, bütün bir doğal ve kül-türel ekosistemin çöküşüne neden oluyor.

Şu anda var olan HES sayılarına dair Devlet Su İşleri, Enerji Planlama ve Düzenleme Kurulu gibi ku-rumların kaynaklarını incelediğimizde bile oldukça yüksek rakamlarla karşılaşmamız mümkün. 7

Şişli’de markette reyon

sorumlusu olarak çalışan

Hakan’ın yarından bek-

lentilerini konuştuk.Alo yArın

0506724

6447

AbonelikDağıtımÖneriler

Yarin01_2155.indd 1 09.10.2011 19:31:41

Page 2: Yarın Gazetesi Sayı 1

04 EKiM 2011 YARIN

Bilindiği üzere son yıllarda artan HES projeleri birçok çevre tarafından tartışı-lırken projelerin inşaat aşamasına geçtiği yerlerde bölge halkı inşaatları durdur-mak için elinden geleni ardına koymu-yor. Özellikle Karadeniz’de çokça proje var, tüm Türkiye’deki HES projelerinin ise 2000’den fazla olduğu ifade ediliyor. Karadeniz’in tercih ediliyor olmasının nedeni ise ikliminden kaynaklı olarak burada bulunan derelerin sayısının ol-dukça fazla olması.

HES’ler uzun bir dönemdir Türkiye’nin gündemini meşgul ediyor. Ancak son olarak Hopa’da, HES kar-şıtlarının bölgeye seçim çalışmaları için gelen Başbakan Tayyip Erdoğan’ı pro-testoları esnasında polisin biber gazlı müdahalesi sonucunda Metin Lokumcu yaşamını kaybetmişti. Metin Lokumcu Hopa halkının HES’lere karşı mücade-lesinin önde gelen isimlerinden birisiydi. Bu yaşananların ardından HES’ler da-ha da tartışılır hale geldi.

7’den 70’e herkes HES’lere karşı

06 EKİM 2011 yArın

Her dereye bir HES bitiveriyor olsa da direnenler de her geçen gün artıyor. HeS projelerinin inşaat aşamasına geçtiği yerlerde bölge halkı inşaatları durdurmak için elinden geleni ardına koymuyor. Yarın gazetesi, Trabzon’un Çaykara ilçesi’ne bağlı karaçam beldesi’nde HeS’lere karşı yapılan protestolar sırasında tutuklanan ve serbest bırakılan vatandaşlarla görüştü.

Yarın gazetesi Trabzon’daydı. bugüne kadar halkın HeS’lere karşı neden ve nasıl direndiğini direnenler söy-ledi, biz yazdık.

Su hayatımız, vermeyeceğizYarın muhabirleri mikrofonu Solaklı halkına uzattı:

İstanbul’da köpek katliamı

Bu hafta Şişli’de bir marketteyiz. Hakan

arkadaşımızla tanıştık. 4 yıldır bir markette

reyon sorumlusu. işte yarından bekledikleri.

Aşçı olmak isterdimBiraz kendinden bahseder misin?

Adım Hakan Baskı. 18 yaşındayım. 5 yıl önce İstanbul’a

geldim. 4 yıldır da bu markette çalışıyorum. Ortaokul

mezunuyum. Okulu maddi sorunlardan kaynaklı bırak-

tım. Kardeşim okula başlayınca maddi imkansızlıklar

olduğundan ikimiz aynı anda okuyamazdık. Bu nedenle

ben okulu bırakmak zorunda kaldım. Aslında artık okula

devam etmeyi de pek düşünmüyorum. İş hayatına atıldım

ve burada devam etmek istiyorum. Önümüzdeki yıl açık

liseye yazılabilirim belki. Şu anda hayatım genelde iş ve

ev arasında geçiyor.

Sosyal hayatta neler yaparsın?

Haftada bir gün iznim var zaten. O gün de arkadaşlarımla

vakit geçiriyorum. Aslında sosyal hayata pek imkan kal-

mıyor. Çünkü iş çok yoğun oluyor, tüm vaktimi alıyor.

Sabah 7’de işe geliyorum, işten çıkmam ise akşam saat

9 buçuk-10’u buluyor. İşten çıkınca da direk eve gidip

dinleniyorum. Yani istesem de başka bir şey yapmaya fırsat

kalmıyor.

Gelecekten beklentilerin neler?

Fazla beklentim yok aslında. Aslında hayalim aşçılık yap-

maktı ama olmadı. Mutfak sıkıcı, bu işte insanlarla ilgi-

lenirken vakit çabuk geçiyor. Askerliğimi yaptıktan sonra

bu markette yükselmeyi düşünüyorum. Müdürlüğe kadar

yükselmek gibi bir hedefim var. OSMan ERdEM iSTAnbUl

İstanbul’da Eyüp Göktürk Köyü’nde belediyelerin so-kaktan toplayarak ormana bıraktığı 300 köpek, henüz

kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından zehirlendi.Ormandaki köpekleri beslemek için giden bir hayvansever,

köpeklerin yerde bitkin bir vaziyette yattığını fark edince du-rumu yetkililere bildirdi. İnternette sosyal paylaşım ağları üze-rinden haberin yayılması ile bölgeye çok sayıda hayvansever ve veteriner hekim akın etti. Ormanlık bölgeden toplanan köpekler boş alana getirildi. Köpeklerin üşümesine engel olabilmek için yerlere sünger serildi ve köpeklerin üzerine battaniyeler örtüldü. 6 veteriner, ormanlık alandan bitkin halde getirilen 70 köpeğe serum taktı. Hayati tehlikeleri olan 6 köpek kliniklere gönde-rilirken, 1 köpek öldü.

kÖylÜler Belediyeyi SUÇlAdıKöylüler, köpekleri belediyenin zehirlediğini iddia ederken, bir hayvansever ise köpekleri hayvanlarına saldırma olasılığını dü-şünerek mandıra sahiplerinin zehirlediğini ileri sürdü. Belediye hayvanlara torbalar dolusu kuru gıda gönderdi. YaRın iSTAnbUl

Solaklı yolunda olduğumuz saatlerde sevindirici bir ge-

lişme yaşandığı haberini aldık. Tu-tuklanan 3 kişi Derelerin Kardeşliği Platformu’nun avukatları tarafından yapılan itirazlar sonucunda serbest bırakılmıştı.

Uzun bir yolculuğun ardından Trabzon’un Çaykara ilçesine bağlı Karaçam beldesine vardık. Yolda gör-düğümüz manzara ise gerçekten içler acısıydı. Karadeniz’in eşsiz yeşillikle-rinin arasından geçerken bazı bölge-lerde başlayan HES inşaatları tüm bu güzelliği bozuyordu. Ormanlık arazi-lerin içinde on binlerce ağaç kesilerek yapımına başlanan HES inşaatları bir yandan buradaki dereleri şimdiden ku-rutmaya başlamıştı bile. Bu manzara-yı gördükten sonra bile aslında bölge halkının HES’lere olan karşıtlığı çok kolay anlaşılabiliyor.

Karaçam’a vardığımızda minibüste bize yardımcı olan bir gencin yönlen-dirmesiyle direnişte tutuklanan Sultan Sargın’ın yanına gittik. Neden orada olduğumuzu anlattıktan sonra ise bizi oldukça sıcak karşıladı ve kendisi gibi tutuklandıktan sonra serbest bırakı-lan Murat Sarı’yı da çağırmak üzere yanımızdan ayrıldı. Biz etrafımızdaki kalabalığa kendimizi tanıtırken Murat Sarı ve Sultan Sargın birlikte geldiler. Söylenen çayların ardından ise sohbe-timize başladık ve sorularımızı sorduk.

yArın: Merhabalar. Öncelikle geçmiş olsun, serbest bırakılmanız bizleri de sevindirdi. Bize biraz o gün yaşananları anlatabilir misiniz?

mUrAT SArı: Teşekkür ederiz. Zaten bu bölgede uzun süredir devam eden bir mücadele var HES’lere karşı. Biz de önceden haber almıştık iş makinaları-nın o gün buraya gelerek inşaat çalış-malarına başlayacağını. Bunun üzerine buradan iş makinalarını durdurmak için yola çıktık. Ancak inşaat alanına yaklaştığımızda güvenlik güçlerinin müdahalesiyle karşılaştık. Sonrasını siz de biliyorsunuz. 6 kişi gözaltına alındı bunlardan 3’ü tutuklandı. Biz tutuk-landıktan sonra avukatların itirazı ile birkaç gün sonra bizi de bırakmak du-rumunda kaldılar.

SUlTAn SArGın: Biz inşaatı durdurmak için oraya gittiğimizde çok sert bir mü-dahale ile karşılaştık. Ben bu kadar sert bir müdahale olacağını beklemiyor-dum. (Sultan Sargın’ın yüzündeki ya-ra izleri dikkatimizi çekiyor) Sonuçta güvenlik kuvvetleri de bu bölgenin ev-latları ve onların geleceklerini de tehdit ediyor HES’ler. Ancak onlar şirketin korumaları gibi davrandılar.

y: Peki bölge halkı HES’ler hakkında yeterince bilgi sahibi mi? Biz buraya gelirken yolda sohbet ettiğimiz bir çok

kişi biz daha ne için geldiğimizi söyler söylemez anlatmaya başlıyordu.

mS: Hem bizim beldede hem de Karadeniz’in bir çok yerinde insan-lar HES’lerin ne demek olduğunu oldukça iyi biliyorlar. HES’ler bizim yaşam alanlarımızı elimizden almaya çalışıyor. İnşaatların olduğu bölgelerde gördüğünüz gibi ciddi bir doğa katli-amı var. Binlerce ağaç kesildi. Şu an üstümüze doğru gelen şu bulutlar ar-tık olamayacak eğer bu projeler hayata geçirilirse. Öyle ki inşaatların başladığı yerlerde yaşayan hayvanlar artık bura-lara doğru kaçmaya başladı. Kurt, tilki, karaca, tavşan gibi hayvanlar artık şu an bizim bulunduğumuz yerlere doğru kaçıyor. Tabi burada da bu projelerden rant elde edeceğim diye bakanlar var, bunlar bizim köylülerimiz. Anlatmaya çalışıyoruz onlara da ama onlar kaza-nacakları paranın derdindeler. Bun-ların sayısı ama oldukça az. Belediye başkanımız mesela bu köyün insanı ama işin içinde rant olunca o da pro-jenin hayata geçirilmesi için elinden geleni yapıyor.

SS: Biz burada daha önce HES’leri anlatan bir konferans yaptık. Burada tüm bölge halkına HES’lerin hayatı-mızdan neleri alıp götüreceği anlatıldı. Biz de burada oldukça bilgi sahibi ol-duk. Ama bazı kişiler buraya gelmedi ısrarla çağırmamıza rağmen. Gelin bir dinleyin dedik ama gelmediler. İnsan-ların bu konuda bilinçlenmeleri gerek. Yoksa derelerimizi, sularımızı elimiz-den alacaklar.

mS: Burada kuvvetli bir dayanışma var. Yolda gelirken gördüğünüz Kök-nar Köyü ile de sürekli görüşüyoruz ve ortak hareket ediyoruz. Aramızda ciddi bir dayanışma var. Bundan sonra da bu dayanışma devam edecektir.

rÜyAlArımızı ÇAlmAlArınA izin VermeyeceğizhASAn SArı: Ben 40 yıl Almanya’da yaşadım. Orada gördüğüm rüyalar hep buranın bu güzellikleri idi. Şim-di benim rüyalarımı elimden almaya çalışıyorlar. Buna izin vermeyeceğiz. Şirket yetkilileri iflas edeceklerini söylüyorlar. Herhalde çocukları-nı Amerika’da okutamayacaklar artık, durumlarının kötü olduğunu söylerken bunu kastediyorlar. Senin, çocuğunu Amerika’da okutmak için burada yaşayan insan, hayvan, bitki ne varsa yok edecek kadar gözün dönmüş. Bunlarınki hep para hırsı. Ama biz bunlara izin vermeyeceğiz. y: Hukuki süreç nasıl işliyor peki? Bildiğimiz kadarıyla yürütmeyi dur-durma kararı olmasına rağmen iş ma-kinaları buraya geldi.

mS: Orada yanlış bir anlaşılma var. Onu düzeltelim öncelikle. Mahkeme-den yürütmeyi durdurma kararı henüz

çıkmadı. Ancak Trabzon Bölge İdare Mahkemesi’nden bir bilirkişi bekle-niyor. Yani yine bir hukuksuzluk var ortada. Bilirkişinin raporu gelmeden inşaata başlanmak istendi.

y: Peki sizinle ilgili nasıl bir süreç işle-yecek? Serbest bırakıldınız ama dava devam edecek sanırım.

mS: Aslında tutuklanmamız oldukça saçmaydı. Bizi işe engel olma gerekçe-siyle tutukladılar. Halbuki zaten şirket işe önünde engeller olmasına rağmen başlamaya çalıştı. Biz kanunsuzca iş yapmak isteyenleri engellemek istedik.

SS: Bizi işe engel olma gerekçesiyle tutukladılar ama zaten bölge halkının protestoları artınca şirket iş maki-nalarını geri çekmek zorunda kaldı. Bizim tutuklandığımız haberi geride kalanlara ulaşınca zaten buralarda ka-dın, çoluk, çocuk yolları kapatmışlar. Durum böyle olunca şirket çalışmaya başlayamadı ve kendiliğinden geri çe-kilmek zorunda kaldı.

y: Bundan sonra ne yapmayı planlıyor-sunuz? Dava olumsuz sonuçlanırsa ne yapacaksınız?

mS: Hukuki süreç işlerken biz de di-renmeye devam edeceğiz. Zaten mü-cadelemiz ciddi anlamda güç kazandı Türkiye çapında da. Burada Köknar köyü ile ortak hareket ediyoruz. Bura-da davanın kaybedilmesi ya da yürüt-meyi durdurma kararı alamazsak bir üst mahkemeye o da olmazsa AİHM’e başvuracağız. Bu sürerken hak müca-delemize devam edeceğiz.

hS: Ne olursa olsun yaptırmayacağız. Elimizden geleni ardımıza koymaya-cağız. Bizim karşımıza yine güvenlik güçlerini koyacaklar. Güvenlik onları ne zamana kadar bekleyecek. Elbette gün olur devran döner. Her günün bir akşamı, her akşamın bir sabahı var. Biz kellemizi koyduk bu yola, yaptırma-yacağız. Buralar bize dedelerimizden kaldı. Biz de çocuklarımıza bırakaca-ğız. Suyumuzu vermeyeceğiz. Rant peşinde koşanların keyfine göre hare-ket etmeyeceğiz. Bu işin sonunda bu işten rant sağlamaya çalışanlara olacak ne olacaksa, bundan sonra onlardan ne selam alınacak ne selam verilecek. Kadınlarımız bile onların başına taş yağdıracak.

y: Gerze’de, Hopa’da son olarak daha dün Tortum’da yaşananların biliyorsu-nuz. Oralarda da sizin gibi HES’lere karşı olanlara sert müdahaleler oldu.

hS: Tabi kimse istemez şiddeti, şid-dete maruz kalmayı, cezaevinde yat-mayı. Şimdi karşı taraftan geliyorlar, emniyetten olsun, karakoldan olsun. Diyorlar ki bu iş şiddetle hallolmaz, konuşarak çözmeye çalışın, olmuyorsa

mahkemeler var. Yıllarca pastayı kap-mak isteyen insanlar bazı insanları bu şekilde uysallaştırıyor. Böylece kendi-sini korumuş oluyor. Bu bir taktiktir esasen. Bazen verebileceğin tüm mü-cadeleyi veriyorsun ama yetersiz kalı-yorsun. Burada çocuğunun hakkı var, geçmişinin, geleceğinin hakkı var. Bö-ceğin, kuşun, derenin burada her şeyin hakkı var. Bu aşamada artık elin ko-lun bağlı oturamıyorsun. Hukuk kim güçlüyse zaten onun elinde. O yüzden direnmekten başka çare yok. Örneğin Mısır’daki olaylara ya da diğerlerine bakın. Burada insanlar masa başında çözmeye kalksalardı sorunları başarılı olamayacaklardı. Burada tek çözüm halkın bu şekilde direnmesidir yani.

hS: Bazen böyle oluyor. Askeri de polisi de hakimi de, savcısı da güçlüden yana oluyor. Bizim burada elimizdeki tek şey hakkımızı savunmak. Bunun için de sonuna kadar mücadele edeceğiz.

SS: İş makinaları buraya tekrar gelirler-se bizleri yine karşılarında bulacaklar. Yapabileceğimiz başka bir şey yok. De-relerimizi, sularımızı onlara vermeye-ceğiz. Doğanın ve yaşam alanlarımızın katledilmesine daha fazla izin verme-yeceğiz. Haklı mücadelemiz sonuna kadar sürecek.

Hazırlayan Halil Altunpolat

Ekim1949

Ekim1980

Ekim1990

Ekim1984

01

02

06

07

Çin’de hAlk deVrimiMao Zedong önderliğinde, uzun süren mücadeleler sonucunda Çin Komünist Partisi iktidarı ele geçirdi ve Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu.

diSk AVUkATı AhmeT VeziroğlUÖldÜrÜldÜ12 Eylül darbesinden sonra gözaltı-na alınan DİSK avukatlarından Ah-met Veziroğlu, gözaltında tutuldu-ğu Bursa Emniyet Müdürlüğü’nün 5. katından atılarak öldürüldü. İntihar ederek öldüğü söylendi.

BAhriye ÜÇok ÖldÜrÜldÜSHP Parti Meclisi üyesi Doç. Dr. Bahriye Üçok kargoyla gönderilen bombalı paketin patlaması sonucunda yaşamını kaybetti. Bahriye Üçok İslami çevrelerin hedef tahtasındaydı.

ilyAS hAS idAm edildiİzmir’de, Tariş fabrikasında faşist-lere karşı direnişin önder isimle-rinden olan Devrimci Yol militanı İlyas Has, Turgut Özal başkan-lığındaki ANAP Hükümeti ve TBMM tarafından idam cezasının onaylanması sonucunda Buca Kapalı Cezaevi’nde idam edildi.

TRaBZOnÖzGe AkmAn - HAlil AlTUnpOlAT

Yarin01_2155.indd 2 09.10.2011 19:31:44

Page 3: Yarın Gazetesi Sayı 1

Ekonomi büyüyor fakat güven vermiyor. TUik’in son açıkladığı verilere göre Tüketici Güven endeksi’nde Haziran ayından sonra başlayan düşüş, ekonomik durumun nesnelliğini gözler önüne seriyor.Tüketici açısından satın alma gücü ve iş bulma olanaklarının düşmesi tabloyu etkiliyor.

Ekonomi güven vermiyor

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Ağustos ayına ait Tü-

ketici Güven Endeksi Raporunu açık-ladı. Haziran ayında görece bir artış gözlense de, hemen ardından gelen aylarda kuvvetli bir düşüş söz konu-su. Satın alma gücü, genel ekonomik durum ve iş bulma olanakları gibi verilere dayanılarak hazırlanan rapora bakıldığında özellikle dünya çapında gelişen krizle birlikte bir düşüşü oku-mak mümkün.

meVcUT dUrUm kÖTÜmSer0-200 arası yapılan puanlamaya göre derecelendirilen raporda 100’ün altı durumun kötümser olduğunu gös-teriyor. Oranlara göre güven endeksi 94,98’den %3.26’lık bir düşüşün ar-dından 91.74’e geriledi. Hazirandan beri düşüşün gözlendiği tüketici gü-veninde gelinen nokta son 8 ayın en düşük oranı.

Genel SeÇimlerin eTkiSi kıSA SÜrdÜ12 Haziran’daki genel seçimler sürecinde hızla yükselen tüketici güveninin boşa çıkması fazla sürmedi. He-men ardın-dan gelen kriz açıkla-malarıyla b i r l i k t e t üke t i c i güveninin sarsıldığı istatistik-lerde görülü-yor. Temmuz ve ağustos ayla-rında sürekli düşü-şün gözlendiği rapora göre Devlet Bakanlarının ardı arkasına krize dair yaptıkları açıkla-maların da etkisi olduğu okunabiliyor.

VATAndAş: kriz eTkileyecekBaşbakan her ne kadar kriz teğet bile geçmeyecek demiş olsa da, tüketici bu duruma güvenmiyor gözüküyor. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın

yaptığı “Sa-nayi, tüc-car, hane h a l k ı -mız, biz d e v l e t bütçesi o l a r a k

ayağımızı yorganımı-

za göre uza-tacağız” açık-

laması vatandaşa daha nesnel gelmiş

olacak ki rapora göre satın alma gücünün önümüzdeki aylarda düşeceği kanaati ağır basıyor.

ekonomik BÜyÜme TATmin eTmiyor Türkiye arka arkaya ekonomik büyü-me rekortmeni olurken bu durumun güven endeksine yansımıyor olması hükümetin kriz açıklamalarını yalan-

lar nitelikte duruyor. İşsizlik rakam-ları tek haneye indiği açıklanmasına rağmen rapora göre iş bulma umudu büyük oranda düşüyor. Güven ista-tistiğini belirleyen maddelerden biri olan gelecek 6 ay içerisindeki iş bulma imkanı anketine göre tüketiciler iş bul-ma umudunun azatlığı kanaatindeler. Genel ekonomik durum oranının ar-dından en büyük düşüşün görüldüğü bu ankete göre iş bulma umudunda önceki aya göre 4,42’lik bir gerileme var.

dUrUm kÖTÜleşiyorRaporda bir diğer dikkat çeken nokta ise oranların artan bir ivme ile geri-liyor olması. Temmuz ayında %1.64 olan gerileme, ağustos ayında kendi-ni %3,26’lık bir düşüşle gösterdi. Bu da krizin ABD’den çıkıp Avrupa’ya ve neredeyse tüm dünya geneline ya-yılmasıyla bir eşgüdüm içeriyor. Hali

hazırda dünya çapında bir çözümün bulunamadığı ve gittikçe derinleşen krizin bir nihayete ulaşmadığı takdirde tüketici güveninde gerileme dozunun artması işten bile değil.

İSTanBUL CAn ÇOkSÖYler

Daima yazarı Hakan Öztürk’e geliş-meleri şöyle yorumladı: Yunanistan’da insanların isyan ettiğini, grev yaptık-larını, ekonominin çok kötüye gittiğini görüyorsunuz. Yunanistan ne? Yunanis-tan bizim komşumuz. Kaygılanıyorsu-nuz tabi ki. Yani bütün veriler iyi de bunlar niye böyle? Dünyanın en akıllısı, en düzgünü biz miyiz diye düşünüyor-sunuz ve bence Türkiye toplumunda da, aslına bakarsanız şu anki iyi verilerin bir film akışı değil, bir anlık fotoğraf olduğu algısı ortaya çıkıyor.

Tüketicinin güvenmemesi doğal

Merkez Bankası’nın Eylül ayı ikinci dönem beklenti anketine göre, 2011 yıl sonu cari açık beklentisi, 72 milyar 506,7 milyon

dolara yükseldi. Eylül ayının ilk anketinde, beklenti 71 milyar 912,5 milyon dolar düzeyindeydi.

Merkez Bankası’nın, mali ve reel sektörde karar alıcı ve uzman kişi-lerle profesyonellerin beklentilerini saptamaya yönelik her ay iki kez dü-zenlediği beklenti anketinin eylül ayı ikinci dönem sonuçları açıklandı.

TÜFe’de de BeklenTi ArTTıEylül ayının Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) beklentisi yüzde 0,90 oldu. Eylül ayının birinci anketinde beklenti yüzde 0,84 düzeyindeydi. Gelecek ayın TÜFE beklentisi ise yüzde 1,03’ten yüzde 1,12’ye yükseldi. Yıl sonu TÜFE beklentisi de yüzde 7,24’ten yüzde 7,27’ye çıktı.

12 ay sonrasının yıllık TÜFE beklentisi yüzde 6,83’ten yüzde 6,73’e, 24 ay sonrasının yıllık TÜFE beklentisi de yüzde 6,34’den yüzde 6,26’ya geriledi.

BÜyÜme BeklenTiSi dÜşTÜEylül ayının ilk anketinde yüzde 5,9 olarak belirlenen yıl sonu yıllık büyüme beklentisi, bu dönemde yüzde 6,4’e geriledi. Gelecek yıl sonu büyüme beklentisi ise yüzde 4,3’e indi. Eylül ayının ilk anketinde söz konusu rakam yüzde 4,4 düzeyindeydi.

dolAr kUrUndA BeklenTi yÜkSeldiCari ay sonu dolar kuru beklentisi yükseldi. Eylül ayının birinci anketin-de 1,7600 lira olan cari ay sonu dolar kuru beklentisi 1,7800 liraya çıktı. Yıl sonu dolar kuru beklentisi 1,7400 liradan 1,7600 liraya, gelecek 12 ay sonundaki dolar kuru beklentisi de 1,7200 liradan 1,7300 liraya çıktı.

rePo ihAle FAiz orAnlArıCari ay sonu Merkez Bankası bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı beklen-tisi yüzde 5,75’te kaldı, gelecek 3 ay sonundaki Merkez Bankası bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı beklentisi ise yüzde 5,58’den yüzde 5,57’ye ge-riledi. Gelecek 6 ay sonundaki TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz ora-nı beklentisi ise yüzde 5,74’den yüzde 5,66’ya, gelecek 12 ay sonundaki TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı beklentisi yüzde 6,19’dan yüzde 5,98’e, gelecek 24 ay sonrası için ise yüzde 6,65’den yüzde 6,37’ye düştü. İSTanBUL Alper AlemDAr

Yarını Hesaplayanlar HesaplaşıyorYarın diye bir gazete çıkıyor.Bugünle sorunu olanlar Yarın’ı çıkarıyorlar.Bazı şeylerin şimdi gerçekleşemeyeceğinin farkında olan, bilime bağlı sosyalistler Yarın’ı çıkarıyor.Bu gazeteyi çıkaranlar insanların sadece şimdi ne yaşıyorsa onla yetinmesi gerektiğini düşünenlerden değil. Yetinme-mekle birlikte insan her şeyi hemen şimdi değiştiremez. İnsan yarın değiştirebileceklerinden vazgeçerek sadece hemen şimdi isteyeceklerine çekilmemeli.İnsan yarın da ne istediğini bilebilir.İnsan bunu hayal edebilir.İnsan bunu planlayabilir.Yarın için sabredebilir. Yarın için zorlu kapışmalara gi-rilebilir.Yarını, sonrayı, bir adım ötesini hesap edemeyenler bir lokma yemle yakalanan balıklardır, kuşlardır.Yarın hesaplanmalıdır.Yarını hesaplayanlar, yarın için hesaplaşıyorlar.Yarını hesaplayanlar, şimdiden memnun olan sol-liberallerle, ülkenin yakın geçmişinden memnun olan ulusalcılarla ve başkalarının geleceğini tayin etmesini seyrederken kendi geleceğinden vazgeçenlerle hesaplaşıyor.Bu saydığım sol istikametlerin yarını yok. Şimdisi, geçmişi ve her şeyden vazgeçmişlikleri var.Marks ve Lenin siyasetinin parlak ama ağır kılıcı yere saplanmış duruyor.Yarın fikri onu alıp kuşanacak.Her şeyin neredeyse bizim değiştirmemize gerek kalma-yacak kadar çok değiştiğini söyleyen sol-liberaller, iş kriz konusuna gelince tam bir ortaçağ papazına dönüşüyorlar. Ha kriz mi?Hani şu her zamanki, hani şu hiç değişmeyen…Her şey değişiyor ama krizler sabit.Yahu kardeşim sizin kadar ampirist insanlar, hiç gazete okumuyor mu?Afrika’nın aşağısında açlık yukarısında işsizlikten kendini yakan var. Mısır’da isyan var. Yunanistan’da grev, kitle gösterileri var. İtalya’da borç, ABD’de büyük hegemonya kaybı var.Ekonomiyi yönetenler alışverişe devam mı edin dese, tu-tumlu mu olun dese kara veremiyor. Ticaretin kapılarını sıkı sıkıya kapasalar mı açsalar mı bilemiyorlar. Nobel verilen iktisatçılar mahzun, eski ekonomi yöneti-cileri suskun.Kör müsünüz? Liberaller krizin çok büyük ve özel olduğunu kabul etti sol-liberaller asla ve kata. Sol-liberallerin kapitalizme gü-veni, neo-liberallerden fazla.Sermaye sahibi sınıf ile işçi sınıfı arasındaki çatışma en çok gelişmiş sanayi ülkelerinde olmadı diye mızıldanıp duruyordunuz hep. İşte üretim güçleri ile üretim ilişkileri arasındaki çatışma en kapitalist ülkelerde yükseliyor. ABD ve AB yaşanan krizleri azıcık gazete okursanız öğ-reneceksiniz. ABD ve AB’den daha gelişmiş kapitalist var mola!Bir liberalin güya solcu olanına göre kriz (hem de nasıl başa çıkılmaz, çeşit çeşit, azgın kriz) sadece marksizim-dedir. Önemli olan marksizmin krizidir. Kriz olduğuna, gemi su aldığına göre başta fareler olmak üzere herkes gemiyi terk etmelidir.Kapitalizmin krizine gösterdiğiniz toleransın yüzde biri-ni marksizmin krizine gösterseydiniz, çoktan ısınırdınız marksizme. Ama elbette ki marksizmin krizi sizi sevindirip rahatlatıyor, kapitalizmin krizi ise dürtüklüyor değil mi? Kapitalizm krize girmese ne güzel sabah akşam karalar-dınız marksizmi.Cillop gibi devrim tarifi yapılsın. Krizsiz, kılçıksız. Siz de düğmesine basın, ayaktakımı tereyağından kıl çeker gibi çayır-çimen sosyalizm kursun. Oh ne rahat, lüküs hayat…E hep sol-liberallerle mi tartışıyorum? Evet öyle ama on-ların bu aralar derin konuları bir tarttırıverme ihtiyacı hasıl olmuş. O nedenle biraz onlardan girdim konuya. Zaten menşeviklerle, narodnikler aynı bağın gülüdürler.Ulusalcılara da ısrar edip soracak olursanız: kriz, AKP’nin bir oyunudur.

[email protected]

Cari açıkta beklenti arttı

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

SÖzlÜkÇe

CARİ AÇIK: Ülkenin cari işlemlerden elde ettiği gelirler, cari işlemlere yapılan giderlerden daha büyükse bu durum cari fazla (cari işlemler fazlası); daha küçükse cari açık (cari işlemler açığı) olarak nitelenir.

RESESYON: makroekonomide geleneksel olarak reel gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYiH) iki veya daha fazla çeyrek yıllık periyodda arka arkaya negatif büyüme göstermesi durumudur. ekonomide dur-gunluk olarakta adlandırılabilir.Uzun bir resesyon ekonomik çöküş olarak isimlendirilir.

TEMERRÜT: borçlunun, borcunu ödememe durumu.

?06 EKiM 2011 yArın

Yarin01_2155.indd 3 09.10.2011 19:31:44

Page 4: Yarın Gazetesi Sayı 1

04 EKiM 2011 YARIN

“BdP meclise döndü peki şimdi ne olacak?” sorusu cevap beklerken, meclis çalışmalarına sınır ötesi operasyonların yetkisini 1 yıl daha uzatan tezkereyi kabul etmekle başladı. Alınan bu karar, çatışma ve saldırıların sonucunda bölgeden hergün gelen ölüm haberlerini daha da artıracağını gösteriyor.

Vekiller meclise döndü, ya şimdi?

Bayram sonrası sınır ötesi ope-rasyonun başlamasıyla ölümler

sadece güvenlik güçlerini değil siville-ri de vurmaya başlamıştı. Ankara’da-ki patlamada ağır yaralanan Tuncay Acar’ın bu hafta hayata yenik düşme-siyle patlamada ölenlerin sayısı 4’e yükseldi. BDP, Diyarbakır’daki son grup toplantısında Meclis’e dönüş ka-rarı ile yumuşayan siyasi gerilim, KCK operasyonları çerçevesinde BDP Ge-nel Başkanlarının da aralarında bulun-duğu yüzlerce BDP’li gözaltına alındı ve Meclisin açılır açılmaz ele alınan “tezkere” ile siyasi atmosfer tekrar ısın-dı. Yaşanan bu gelişmeler ile yarının kime fayda getirip getirmeyeceğine bugünden düne bakmamız gösterecek:

Tezkere 1 yıl dAhA UzATıldı Hükümete sınır ötesi operasyonlar için verilen yetkinin 1 yıl daha uzatılmasını öngören Başbakanlık tezkeresi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Başba-kanlık tezkeresine AK Parti, CHP ve MHP milletvekilleri kabul oyu verdi. BDP Milletvekilleri ise ret oyu kullandı.

Sınır ÖTeSinde kAn VArOylama öncesi BDP İstanbul Millet-vekili Sırrı Süreyya Önder, Einstein’ın, “Ahmaklığın en büyük kanıtı aynı şeyi defalarca yapıp farklı sonuçlar bekle-mektir” sözünü hatırlatarak sınır ötesi

tezkereye karşı çıktı.Sırrı Süreyya Önder,1992-1997

yıllarında yapılan 4 sınır ötesinin bi-lançosunu açıklayarak 5 bin PKK’lının öldüğünü, bin 697 PKK’lının yaralan-dığını, aynı operasyonlarda 22 subay, 12 astsubay, 176 er, 27 korucu toplam 237 askerin hayatını kaybederek 739 askerin de yaralandığını söyledi.

SiyASi irAdeyle mÜzAkere deVAm ediyor!BDP Genel Başkanı Selahattin De-mirtaş, Diyarbakır’daki grup toplan-tısında savaşa karşı barışı savunmak için meclise dönme kararı aldıklarını açıklamıştı. Bu açıklamanın ardından meclisten tezkere geçerken bu hafta da yüzlerce BDP’li gözaltına alındı. BDP Milletvekili Aysel Tuğluk geçen hafta basına verdiği demeçte “Bir haftada 400 çalışanı tutuklanan bir parti var. Siyaset yapma imkanı bırakılmıyor.” demişti. Başbakan Erdoğan, Amerika seyahati dönüşü Siirt’teki saldırıya dair yaptığı açıklamada “siyasi iradeyle mü-zakere yaparız “açıklamasına rağmen, bir yandan da tutuklamalar devam ediyor. Son bir ayda 908 kişi KCK operasyonları çerçevesinde gözaltına alındı.

kck oPerASyonU: Son Bir AydA 908 GÖzAlTıİstanbul’da KCK operasyonu çerçe-vesinde 80 BDP’li gözaltına alınır-

ken Diyarbakır’da 31, Antep’te 20, Ankara ve Derik’te ikişer, Batman ve Kurtalan’da ise birer kişi gözaltına alın-dı. Böylece toplam 137 kişi gözaltına alındı.

İstanbul’da gözaltına alınanların aralarında BDP Parti Meclisi üyeleri ile il ve ilçe yöneticileri de var. Emniyet Müdürlüğü yaptığı açıklamada operas-yonların devam edeceğini ve gözaltı sayısının artabileceğini belirtti.

Genel BAşkAn yArdımcıSı GÖzAlTındA Diyarbakır, Mardin, Siirt, İzmir ve Ankara’da eş zamanlı KCK operasyon-ları düzenlendi. Mardin’in Derik İlçe Belediye Başkanı BDP’li Çağlar Demi-rel ile Diyarbakır’ın Kayapınar BDP İlçe Başkanı Zübeyde Zümrüt’ün de aralarında bulunduğu yaklaşık 30 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar olduğu öğrenildi. Bu son operasyon-larla birlikte son bir ayda 908 kişi gö-zaltına alındı.

“kck Genel BAşkAnı Benim” Gözaltılarla ilgili açıklama yapan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Eğer KCK buysa KCK genel başkanı ben oluyorum. Çünkü, tutukladıkları-nın tamamı BDP’li arkadaşlar” dedi. Anayasa hazırlık komisyonuna üye verip vermeyeceklerinin sorulması üzerine Demirtaş, “Komisyonumuzda bu konuda detaylı tartışma yürütüp, randevuyla ilgili, hazırlık komisyo-

nuyla ilgili nasıl bir karar alacağımızı netleştirmiş olacağız” dedi.

“SiViller ÖlÜyor BU kABUl edilemez”Ankara’da meydana gelen patlamada hayatını kaybedenlerin sayısı 4’e çıktı.

Bayram sonrası tekrar başlayan sınır ötesi askeri operasyonların ar-dından her gün, asker ölümleri ha-berleri gündemden düşmedi. Ayrıca şiddetlenen savaş sivilleri de vurmuştu. Ankara’da üç sivilin öldüğü patlamayı TAK üstlenmişti. Bu hafta patlama-da ölenlerin sayısı 4’e çıktı. Patlama sırasında göğsünden yaralanan 34 ya-şındaki Tuncay Acar, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Siirt’te 4 kadının öldüğü saldırıyı PKK üst-lenmiş ve özür dilemişti, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise ya-şanan sivil ölümlerine karşı “ Siviller ölüyor. Bu kabul edilemez. Üzülürken ölenin etnik kimliğine bakmayız. Bi-zim için insan bağlayıcıdır...” demiş-ti. Diğer sivil ölümleri ise şöyleydi: Batman’da çıkan çatışmada ateş ara-sında kalan ailede ölen 8 aylık hamile Mezgindoru’nun sezaryenle alınan be-beği bir gün yaşatılabildi. Yüksekova’ya atanan öğretmen eşine ziyarete giden Engin Yıldırım arkadan açılan ateşle öldürüldü. Ayrıca son bir haftada 12 öğretmen PKK tarafından kaçırılmıştı, en son alınan bilgiye göre 4 öğretmen serbest bırakıldı.

Cemil Kırbayır’ın katledilişi-nin yıl dönümünde ailesi ve

arkadaşları 8 Ekim Cumartesi günü Kars’ın Göle İlçesinde buluşacak.

Devrimci-Yol’un önder kadroların-dan biri olan ve gözaltında katledilen Cemil Kırbayır, katledilişinin 31. yıl dönümünde Kars’ın Göle ilçesinde saat 12.00’de ailesinin ve arkadaşları-nın düzenleyeceği basın açıklamasıyla anılacak.

iTirAFlArTBMM Gözaltında Kayıpları İnceleme Alt Komisyonu, 1981 yılında Kars’ta gözaltına alınan Cemil Kırbayır’ın işkencede öldürüldüğünü belirlemiş, işkence yapanların ifadesini almış ve isimlerini açıklamış olmasına rağmen faillerin bulunup yargılanması ve Kırbayır’ın mezarının tespit edilmesi konusunda bir gelişme olmadı.

TBMM’nin bu itirafın ardından Cemil Kırbayır’ın faillerin yargılan-masını ve mezarının yerinin söylen-mesi için 23 Haziran günü Cumartesi Anneleri Cemil Kırbayır’ın katledildi-ği yer olan Kars Eğitim Enstitüsü’nün önünde basın açıklaması yapmak için

İstanbul’dan yola çıkmıştı.

cUmArTeSi Anneleri oTUrmAyA deVeT SUSmAyA deVAm ediyorCumartesi Anneleri’nin haftalardır gerçekleştirdiği eylemlerin ilk kazanı-mı olarak, TBMM Cemil Kırbayır’ın işkencede öldüğünü söylemişti. Geçti-ğimiz hafta Cumartesi Anneleri otur-ma eyleminin 340. haftasını geride bıraktılar. Galatasaray Meydanı’nda 340 haftadır oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri bu hafta 1994’ün Ekim ayında evleri basılarak Bismil Komando Taburu’na bağlı askerlerce gözaltına alınan İsmail Tunç’un akıbe-tini sormuşlardı. Her hafta Galatasaray Meydanında olan Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır yaptığı konuş-mada sesini yetkilere şunları söyleye-rek duyurmaya çalıştı: “ Biz Cumarte-si insanları olarak yıllardır buradayız ve buradan bir yere ayrılmadık. Zira görünmeyen adalet, bitmek bilmeyen bekleyiş bizlerin yaşam işkencesi ol-muştur. Anlaşılan bizim bu durumu-muzdan keyif alanlar var ama şu unu-tulmamalıdır ki duruma seyirci kalan sistemi, düzeni tarih affetmeyecektir.”

anKaRaSelÇUk kAYGıSız

Hrant cinayetinde asıl suçlular kim?

Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgi 20. duruşmada çıkan kararlar kamuoyunda tartışılmaya hala devam ediyor. En

son Hrant Dink davasına savcı mütalaa vermiş, bunun üzerine avukatlar duruşmayı terk etmişti. Peki bundan sonraki dava sürecinde neler olacak?

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hikmet Usta’nın 86 sayfalık mütalaasında öne çıkan bölümler şöyleydi:

Savcı, cinayetin ‘Ergenekon örgütünün Trabzon hücresi tarafından işlendiğini’ fakat Ergenekon örgütünün merkeziyle bağ kurulamadığını iddia etti

Aralarında Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’in de bulunduğu 7 sanık için müebbet cezası istendi.

Silinen kAyıTlArSavcı Usta, mütalaada, suikastın Zirve Yayınevi katliamı ve Rahip Santoro cinayetiyle bağlantılı olduğunu ileri sürerek: “Dink cinayeti eyleminin, Mc Donalds’ın bombalanması ve diğer eylemlerin salt milliyetçi duyguları kabaran gençlerce iş-lenmesinin ötesinde, Tuncel ve Hayal yönetiminde Ergenekon örgütünün Trabzon’da faaliyet gösteren bir hücresi tarafından işlendiği değerlendirilmektedir.”dedi. Fakat Usta, bu hücre ile Ergenekon arasındaki muhtemel irtibatın, telefon kayıtlarının silinmesi nedeniyle kurulamadığını savundu.

Duruşma 14 Kasım 2011 saat 10.00’a ertelendi.

Hrant Dink’in davasında geli-

nen son noktayı Agos Gazetesi

Genel Yayın Yönetmeni

Robert Koptaş Yarın gazetesine

cevapladı:

Sizce dava nereye gidiyor?Aslında baktığımızda dava hiçbir yere gitmiyor. Çünkü bugün gelinen aşamada savcının verdiği mütalaaya göre, Trabzon’da yalnızca birkaç gencin yargılandığını görüyoruz. Bilinen 19 genç var ve bunlardan 7’sine ceza isteniyor. Ancak kayıtlardan da bildiğimiz cinayet öncesinden itibaren devletin çeşitli kademe-lerinden görevlilerinin Hrant Dink’in ölümüne dahil olduğunu biliyoruz. Bu gerçekler gizlenmeye çalışılmaya devam ediyor. Hala adı geçen geçmeyen failler yargılanmıyor. Davanın ilk aşamasında Ergenekon davası daha başlamamıştı, bugün gelinen noktada bir ilerleme olarak Ergenekon ile bir ilişkilendirme var ancak bu çok zayıf bir çaba. Zaten son mütalaada da gördü-ğümüz gibi Ergenekonun merkezi ile bağ kurulamadığı iddia edildi. Ergenekonla ilişkisini tespit etmek çok önemli ancak şu anki aşamada çok eksik ve irdelenmiyor. Yalnızca sorumlulara ulaşılamayacağı açıklanıyor.

Bizim talebimiz bu davada Muzaffer Tekin’den Veli Küçük’e ve diğerleri ile ilişkiler açığa çıkmalıdır ve sorumlular yargılan-malıdır. Dava ile Ergenekon bağı kurulmuş olsa dahi bu kişiler hala mahkemeye çıkartılmadılar ve dinlenmediler. Trabzon ve İstanbul Emniyet Müdürlükleri ve Jandarma Komutanlıkları, Ankara İstihbarat Daire Başkanlığı bu cinayetin öncesinden ve sonrasından sorumludur.

Çünkü sanıklardan Yusuf Hayal ve Erhan Tuncer’in Trabzon’da işlediği vakaları ile hiçbir ilişki kurulmamakta. Ayrıca Trabzon Emniyeti’ne cinayet öncesinde gelen Erhan Tuncer’in Hrant Dink ile görüşleri istihbarat olarak verilmiş durumda. Benzer şekilde 2006’da İstanbul Emniyeti’ne de istih-barat gelmiş olmasına rağmen Hrant Dink için hiçbir koruma önlemi alınmamış durumda. Bu sebeple sorumluları biliyoruz ve onların da yargılanmasını istiyoruz.

davadan beklentileriniz neler? Umutlu musunuz? Bu cinayet açıkça devlet tarafından işlenmiş bir cinayettir ve yar-gı ne gerekiyorsa yapmalıdır. Devlet ve Ergenekon ilişkileri açığa çıkarılmadan bu cinayette açığa çıkmayacaktır. Örneğin Cum-hurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Muhsin Yazıcıoğlu’nun dosyasında çok kapsamlı bir araştırma yaptı ve çok kanıt ortaya çıktı. Benzer şekilde tarafsız ve doğru bir yargılama yapılsa, bu dava bir aşama daha öteye gidebilir. Ancak şu anki aşamada bu davadan umutlu değiliz. Devletle tüm bağlar ortaya çıkartılma-dan hiçbir adım öteye gidilmeyecektir.

Cemil Kırbayır’ın ailesi ve arkadaşları hesap soracak

İSTanBULSelÇUk kAYGıSız - ÖzGe AkmAn

06 EKiM 2011 yArın

anKaRaSelÇUk kAYGıSız

Yarin01_2155.indd 4 09.10.2011 19:31:46

Page 5: Yarın Gazetesi Sayı 1

Kapitalizmin yıkılabileceğini savunanlar ortaklaşmalıdır

Solun toplumsal bir güç olabilmesi için önümüzdeki dönem ehP nasıl bir yol izleyecek?Solun politik hattı: dünya çapındaki krizin sömürülen sınıflarda yarattığı işsizlik ve diğer zararları reddetme mücadelesidir. İşçiler, hiç iş sahibi olmamış gençler, işini kaybedenler ve fakirleşenler dünya sistemine kafa tutuyor. Tunus’ta işsiz genç kendini yakıyor, Londra’da dışlanmış ve hiç şans verilmemiş gençler binaları yakı-yor, meydanlar diktatörleri deviriyor, kemeri sıkılmak istenen Yunanistan emekçisi greve gidiyor.

Dünya 1970’lerde girdiği genel bunalım döneminden çıkamadı. Her seferinde yeni bir volkanik patlamayla uğraşıyor. 2008’de Amerika’da yaşa-nan finansal kriz bunun en büyük örneğidir. Krizin Türkiye’yi “teğet geçmesi” geçicidir. Diğer ülkelerde yaşanan derinlemesine kriz, dünya siteminin bir parçası olan Türkiye’de de yansımasını bulacaktır. Sol buna hazırlıklı olmalıdır.

Sol geçmişte ve günümüzde hep toplumsal bir güçtü, sosyalistlerin ör-gütlü gücünün, yarattığı etki öyle ya da böyle kapitalistleri ürkütmeye de-vam etti. Biz parti olarak bu gücü bü-yütmeye, daha fazla örgütlü olması-nın yollarını kurmaya çalışıyoruz. En doğru yöntem bize göre toplumun en yakıcı gündemi konusunda birleşik, sürekli, örgütlü mücadeleyi yaratan bir dinamik olmaktan geçiyor. Elbette solun toplumsal olarak büyük bir güç olduğu tarihsel dönemlerden geçtik. Bugün solun bu geçmiş deneyimi ih-mal ediliyor. Güncel politik alanda uzun süredir solun toplumsal güç ol-ma imkânını taşıyan pratikler, gün-demler, dönemeçler oluyor, olacak. Biz parti olarak bu pratikleri kurma-ya, büyütmeye devam ediyoruz. Bu pratik Tekel İşçilerinin Mücadelesi, Cumartesi Anneleri, Kadın cinayetle-rini Durduracağız Platformu, Genç-Sen, Gençler Meydana gibi birleşik mücadele alanlarında somutlandı.

Türkiye’deki birçok karanlık sü-reç açısından Cumartesi Anneleri’nin çok önemli kazanımlar elde ettiğini görüyoruz. Günde 4 kadın cinaye-tinin yaşandığı bir zamanda Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platfor-mu’ndaki birleşik mücadele sayesinde adım adım kadınların kurtuluşunu örüyoruz. Gençlik mücadelesinde ka-çınılmaz olan birleşik mücadeleyi bir gençlik sendikasında hayata geçirmek için çok çaba sarf ettik, gençler YÖK’e karşı en çetin mücadeleyi birlikte öre-

bildi. Sıra Kimde İnisiyatifi’nde SDP ve TÖP’lü arkadaşlarımıza yapılan komploya karşı geniş bir birlik zemi-ni yakaladık. Arkadaşlarımızın çoğu serbest bırakıldı.

Son seçim süreci bir kez daha gösterdi ki toplumun en önemli gündemi ekonomi. AKP döneminde enflasyonun düşük olması, ekonomik büyümenin herkese fayda getireceği vaadi toplum üzerinde etkili oldu. Bu türden nedenlerle en güncel hali ile sosyalistler ekonomiden birinci dere-cede sorumludur. Ekonomik büyü-menin altında ne büyük bir yıkımın yattığını anlatmak zorundadır. Dünya kapitalizminin, AKP kapitalizminin gerçek yüzünü sosyalistler göstermeli-dir. Gerçekleri açıklamak dün olduğu gibi bugün de sosyalistlerin görevidir. Dünya hızla krizin büyüdüğü, yaşa-nan ekonomik sorunların katmerlen-diği günlere doğru gidiyor. İşsizlik katlanarak ilerliyor. Gizlenen işsizlik rakamlarını büyük bir sorun olarak görmeliyiz. Krize karşı birleşik, büyük bir mücadelenin kurucusu olmalıyız. EHP bugün kriz ve işsizlik konusunda köklü olarak yaratılabilecek en geniş birliğin adımlarını örüyor.

Bugünki artan yoksulluk ve savaş or-tamında Türkiyeli sosyalistler nasıl bir strateji ve politika izlemeli?Her sosyalistin bir ideali yani bir poli-tik hattı olmalı. Şu anda sosyalistlerin politik hattı maalesef yok. “Ne iş olsa yaparım” demek politik hattım yok demektir. “Benim işler iyi gitmiyor, ben sizin işinizi yapayım” demek de, politik hattım yok demektir. Sol po-litik hat saptamak ve onun üzerinde yürümek konusunda öylesine yenil-miş hissetmektedir ki kendini, silki-nip ne yaptığını göremiyor.

Sol her versiyonu ile kimlik siya-seti yapmayı politik faaliyeti sayıyor artık. Solun konjonktür üzerine bir çözümlemesi, aklı ve iradesi sonucu ortaya koyduğu bir olumlu önermesi yok. “Tek bildiğim şey hiçbir şey bil-mediğimdir” yaklaşımı solu güvensiz hale getiriyor. Mevcut durum ve ge-lecek üzerine çıkarsamalarına güvene-meyenler, güvenceyi öz kimliklerinde buluyorlar.

Sol kendi aklı ve iradesi ile iyi bir sonuç üretebileceğine bizatihi kendisi inanmayınca kendi özünde ya da kim-liğinde bir iyilik aramaya başlıyor. Bu kimlikçiliktir. “Yaşasın Bolşevikler” diye siyaset olmaz zaten öyle olmadı. Eski şucu ya da bucu olmak da bir yeterli öz kabul edilemez. Örgütlerin kuruluş yıldönümlerine büyük önem atfetmek de öze dönmektir. 1917’de Bolşevik kimliğine sahip olmak değil, Bolşeviklerin neye kafa yorduğu, han-gi şiarı ortaya attıkları ve ne yaptıkları önemlidir.

Sosyalistler kimlik siyasetine kay-mada iki baskının etkisi altındadır. Sol, Sovyetler Birliği’nin dağılma-sından sonra aklı ve iradesi ile ortaya

koyduklarını, bir kez daha savunabil-me enerjisini kaybetmiştir. Bununla birlikte Kürt Hareketi’nin başarılı kimlik siyaseti solun düşünme yön-teminde karışıklığa yol açmaktadır. Kürt Hareketi ulusal bir harekettir ve kimlik siyaseti yapabilir fakat Sol Ha-reket kimlik siyaseti yapamaz. Solun Türk kimliğini tercih etmiş olanları-nın sonu felakettir ve tartışma konu-muzun dışındadırlar zaten.

Sol liberaller kapitalizmin toplum üzerinde çok fazla bir kötülük yarat-tığı kanısında değiller. Fazla bir tepki açığa çıkmadığına göre mevcut siste-mi yıkacak bir enerji de yok diye dü-şünüyorlar. Kapitalizm ekseriyeti ikna ettiğine göre çok güçlü olmalı ve onu yıkmaya kalkışmak gereksiz. Simetrik bir fikri ulusalcı-komplocularda görü-yoruz. Onlara göre de kapitalizm bize sonsuz oyunlar oynayıp, bizi sonsuz kandıracak kadar güçlü. Hiç faka bas-maz. O nedenle yıkılmaz. O nedenle mücadele etmemize gerek yoktur. Sol liberaller ve ulusalcı-komplocular ha-yatı çarpıtmakta sorunsuz birleşiyor. Liberallere göre insanlar memnun, komploculara göre insanlar aptal.

Sosyalistler yaratması gereken

örgütlü güçle yoksulluğu ve savaşları engelleyecek en önemli politik bilime, geleneğe sahiptir. Bu saikle hareket ederek kararlı mücadelesini örmelidir.

İçinden geçtiğimiz dönemde hü-kümet genel anlamda krizin ortaya çıkardığı sonuçları gizleme eğilimin-dedir. Hükümetin sözcüleri cılız bir sesle de olsa krizin büyüyerek geldi-ğini işaret ediyorlar. Ayrıca dünyada yaşanan gelişmeler de krizin etkilerini daha görünür kıldı. Halkların dalga dalga ayaklanmasına neden olan bu gelişmeler sosyalistlerin üzerine çok fazla görev düştüğünü gösteriyor. Sos-yalistler bu dönemde kapitalizm ile ilgili gerçekleri açıklamak üzere hare-kete geçmeli, ayaklanmalıdır.

Seçim döneminde beraber hareket ettiğiniz Blok bileşenleriyle seçimden sonra gelişen süreçte ortaklaşamadı-nız. Bunun sebepleri nedir?Demokrasi ve sosyalizm mücadelesi yürüten kesimlerin seçim dönem-lerinde bir arada durabilmesi daha imkânlıdır ve bu imkân geçtiğimiz se-çimlerde de referandum sürecinde de sağlanmıştır. Ancak bu süreçler dışın-da gerçekleştirilecek daha bütünsel bir birlikteliğe ulaşmak farklı dinamikleri harekete geçirmekle mümkün olabilir. Toplumu doğrudan ilgilendiren sorun başlıklarında bir araya geliş, sağlam

temeller üzerine oturan ortaklığı be-raberinde getirecektir.

Bugün Kürt Halkı’nın kimlik mü-cadelesinin dışında, solun kendisinin yürütebileceği bir kimlik mücadelesi alanı yoktur. Kürt Halkı’nın kimlik mücadelesi her haliyle güçlü ve ör-gütlü bir hareket tarafından yürütül-mektedir. Kendi özel alanında başarılı olamamış solun, Kürt Hareketi’nin mücadelesine “yardımcı” olmaktan bahsetmesi gerçekçi değildir. Kendine hayrı olamayanın nafile çabasıdır bu. Kaldı ki Kürt Hareketi’ne “yardımcı” olma rolü sol bir özne yaratacak bir pozisyon değildir. Sol Hareket, Kürt Hareketi’ne “yardımcı” olmaya çalı-şarak varlığını sürdüremez.

Durum, kongrede Bolşeviklerle, Bundcuların ya da Ekim Devrimi sonrası Sovyetlerle Tatarların ilişkisi-ne hiç benzememektedir. Kürt Ha-reketi kendisine yönelmiş saldırılara karşı kan ter içinde bir ulusal kim-lik mücadelesi vermektedir ve buna odaklanmıştır. Doğal olarak da ilişki içine girdiği soldan bu mücadeleye odaklanmasını istemektedir. Bunu dengelemek mümkün değildir.

Ulusal kimlik mücadelesini haklı bulmak ortaklaşmak için yeterli de-ğildir. Politik olarak birbirine yakın olanlar, politik olarak birleşecektir. Kaide budur. Kürt Hareketi solla iliş-kide nasıl hassas davranırsa davransın esasa dair sorunu aşması zordur. Ne var ki Kürt Hareketi’nin solla ilişkide yeterli bir hassasiyet geliştirdiğini de gözlemlemiyoruz.

EHP birlik ve ortaklıklar yaratı-lırken köklü bir yaklaşım geliştirmeye çalışıyor. İttifak ilişkilerini bir yoldaş-lık hukuku ile örmeye gayret göste-riyor. Bize göre bu hukuk birlik ze-minine katılma, destekleme şeklinde olmamalıdır. Demokratik bir temelde eleştirel bir düzlemin yaratılması ve sonuç alacak tarzda ilerlemeyi gerekli kılar. Örgütlü güçlerin eşit bir temel-de, omuz omuza yürüdüğünde politik hedefine ulaşma ihtimali ortaya çıkar.

Emekçi Hareket Partisi birlik ze-minini, alan örgütlenmeleri üzerin-den gelişen bir yol ile tanımlamak-tadır. Çalışma alanlarında sürekli bir mücadele oluşturmadan gerçekleşti-rilen birliklerin sonuç vermediği net olarak önümüzde durmaktadır. Geç-miş deneyimler ışığında yaptığımız bu değerlendirme alan çalışmalarında sistematik bir mücadeleyi önümüze koyma kararlılığı göstermemizi sağ-lamıştır. Bu doğrultuda bir çok dö-nemeçte sonuç aldığımızı görüyoruz.

kurulan kongre/çatı partisi en azından kürt meselesinde çözüm olur mu? Kürt meselesinde tek çözüm formü-lünün Kürt Hareketi’nde olduğunu düşünüyoruz. Bu cevabı Türkiye’de baskı ve zulümün her türlüsünü gö-ren Kürt Halkı’nı temsil eden örgütlü gücü verecektir. Kürt Hareketi çözü-mün çatı partisiyle gerçekleşeceği ka-naatine vararak hareket ederse elbette ki çözüme faydası olur. Fakat solun toplumsal bir güç olması konusunu değerlendirdiğimiz bu tartışmada sa-dece Kürt meselesinin çözüm çabası yeterli değildir.

ehP kongre/çatı partisi dışında solda başka bir ortaklaşmanın içinde yer alacak mı? Bir girişim söz konusu mu?Partimizin dahil olduğu solda birlik temelli bir girişim bu aşamada henüz yok. EHP her türlü birlik girişiminin belirttiğimiz temelde öznesi olmak konusunda hazırlıklıdır. Alanlarda yarattığı birleşik mücadele deneyim-lerini anti-kapitalist mücadeleye taşı-mak konusunda kararlıdır.

Seçimler öncesinde birçok ittifak görüşmesi yaptık, sıcak baktığımızı ifade ettik. Bu görüşmelerde de var olan mücadele alanlarında buluş-manın kritik olduğunu vurguladık. Mücadele alanlarında buluşabiliyoruz fakat sürekli, örgütlü, sonuç alacağı-mız bir formu yaratmak zorundayız.

Marksistler 20. yüzyılın başında “Rusya’da kapitalizmin varlığını” sa-vunmak için ortaklaşmışlardı. Bizler de “Türkiye’de kapitalizmin yıkılabi-leceğini” savunmak için marksistler olarak ortaklaşmalıyız.

Krizin sömürülenlere verdiği za-rarları politikası haline getiren, ör-gütlü yapıları esas alan, örgütlerin aleyhine çalışan örgüt dışı kişilere prim vermeyen, kimlik siyasetinden kaçınan, kapitalizmin yıkılmasını ge-rekli ve mümkün gören devrimci bir ortaklaşmaya ihtiyaç var.

Şunu da gözden kaçırmamalıyız ki, solun birleşerek ilerlediği bir efsa-nedir. Ekim Devrimi ve bilakis Kürt Hareketi’nin başarılı kimlik mücade-lesi tam anlamıyla bir ayrışma süreci-dir. İleri doğru hamle yapanlar bunu ayrışarak yaparlar. Devrimci bir mer-kez hem birleştirici hem de ayrıştırıcı bir işlev görmeli. Solun homojen ol-madığı, toptan teslim olmadığı açığa çıkarılmalı.

Devrimci bir merkez kendisini ayrıştırmalı, topluma “umudunu yi-tirme devrimciler var” diyebilmelidir.

Solun toplumsal bir güç olması için ne yapmalı? Yoksulluk, işsizlik ve savaşlar karşısında sol ne tutum almalı? birlikler olmalı mı, nasıl? Ve daha bir çok soruyu eHp Genel başkanı Sibel Uzun yanıtlıyor, güncel politik değerlendirmelerini bizlerle paylaşıyor.

marksistler 20. yüzyılın başında “rusya’da kapita-lizmin varlığını” sa-vunmak için ortak-laşmışlardı. bizler de “Türkiye’de kapitalizmin yı-kılabileceğini” savunmak için marksistler olarak ortaklaşmalıyız.

Solun konjonktür üzerine bir çözümlemesi, aklı ve iradesi sonucu ortaya koyduğu bir olumlu önermesi yok. Tek bildiğim şey hiçbir şey bilmediğimdir” yaklaşımı solu güvensiz hale getiriyor.

1917’de bolşevik kimliğine sahip olmak değil, bolşeviklerin neye kafa yorduğu, hangi şiarı ortaya attıkları ve ne yaptıkları önemlidir.

politik olarak birbirine yakın olanlar, politik olarak birleşecektir. kaide budur.

Devrimci bir merkez kendisini ayrıştırmalı, topluma “umudunu yitirme devrimciler var” diyebilmelidir.

06 EKiM 2011 yArın

Yarin01_2155.indd 5 09.10.2011 19:31:47

Page 6: Yarın Gazetesi Sayı 1

04 EKiM 2011 YARIN

Meclisin yeni çalışma döneminin ilk gündemlerinden biri kadın cinayetlerini önlemeye yönelik yasa değişikliği olacak. kadın Cinayetlerini Durduracağız platformu tarafından 8 mart Dünya kadınlar Günü’nde meclise verilerek temeli atılmış olan yasa tasarısı kadınların yaşamlarının korunmasını hedefliyor.

Kadınları koruyacak yasa yolda

Aile ve Sosyal Politikalar Bakan-lığı’nın 19 Eylül günü Ankara

Rixos Otel’de yasa tasarısı taslağına son halini vermek üzere yaptığı top-lantı çağrısına farklı siyasal görüşlere sahip yaklaşık 40 kadın örgütü katıl-dı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun da içinde olduğu bu kurumlar, toplantıda yasa tasarısı tas-lağı üzerine eleştirilerinde ortaklaştılar.

kAdın BAkAnlığı kUrUlSUnKadın örgütü temsilcileri, yasa ta-

sarısı taslağı üzerine değişiklik öneri-lerini yaparken esas yapılması gereken değişikliğin bakanlığın işleyişi üzerine olması gerektiğini dile getirdi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kadı-nı aile içinde konumlandırdığında, bu

bakış açısının daha çok kadın cinaye-tine sebep olduğunda ortaklaşırken, taleplerinin kadını koruma altına alacak yasal düzenlemelerin yanı sıra kadınlarla erkeklerin eşit haklara sahip olması için çalışmalar yapacak bir Ka-dın Bakanlığı’nın kurulması olduğunu ifade ettiler.

Şu anki haliyle yalnızca evli ka-dınları koruma altına alan yasanın kapsamı toplantıya katılan kadın ör-gütlerinin önerileriyle birlikte genişle-tildi. Önerilen taslak şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan, kadınların, çocukların, eşlerin, nişan-lıların, yakın ilişki içinde yaşayanla-rın, nişanlılık veya evlilik birliği ya da beraberliği herhangi bir sebeple sona ermiş olan kadınların veya diğer aile bireylerinin korunmasına dair alınacak önlemleri ve uygulamaları kapsıyor.

Yasa tasarısı temel olarak, son yıllarda yaşanan kadın cinayetlerinde ön plana çıktığı gibi devletin koruma verme-mesi üzerine öldürülmüş olan kadın cinayetlerini önlemek üzere kararları içeriyor.

yASA neyi değişTirecek?Yasa, şiddet uygulayanın korunan

kadına karşı şiddete yönelik söz ve davranışlarda bulunmaması, kadının yaşadığı mekandan uzaklaştırılması, kadının evine, okul ya da işyerine ya da bulunduğu yere yaklaşmaması, kadının eşyalarına zarar vermemesi, kadını iletişim araçları ile rahatsız et-memesi, başvuru yapan kadının sorgu-lanmaksızın koruma altına alınması, koruma kararı verilmiş olan kadınlara devlet kurumları tarafından ekonomik destek sağlanması, bu düzenlemelere

uymayan devlet kurumlarının cezalan-dırılması kararlarını içeren maddeler-den oluşuyor.

Yasa tasarısı kadın örgütlerinin önerileriyle bütünleştirildiği ve yü-rürlüğe girdiği takdirde şiddet tehli-kesine karşı başvurularını yapmış olan kadınlar, bugüne kadar yapıldığı gibi koruma alınmadan şiddet gördükleri evlere geri gönderilemeyecek. Kadınlar şiddet gördükleri kişi veya kişilerle ba-rıştırılmaya zorunlu bırakılamayacak.

Kadın örgütleri, bugüne kadar alınmamış olan önlemlerin bedelini binlerce kadının yaşamlarıyla öde-miş olduğunu, bu yasanın kadına tam koruma verecek haliyle meclis-ten geçmesinin ve devamında Kadın Bakanlığı’nın kurulmasının takipçisi olacaklarını ifade ediyor.

anKaRa kÜbrA USTA

İSTanBUL bernA GÖrGÜlÜ

Gülay Yaşar neden öldü?

06 EKiM 2011 yArın

Öldürülme tehlikesine karşı korunma ta-lebinde bulunan kadınlara devletin verdiği

cevaplar kadın cinayetlerinin tablosunu ortaya ko-yuyor. Emniyet Gülay Yaşar’ın korunma talebini öldürüldükten 11 gün sonra savcılığa iletti.

Gülay Yaşar 2011’in Haziran ayında boşandığı eski kocası tarafından sık sık rahatsız ediliyordu.

17 Temmuz 2011 günü eski kocası Muhittin Özüçoşkun cep telefo-

nunda gönderdiği mesajlar ve aramalar ile Gülay Yaşar’ı teh-

dit etti. Telefonlarına cevap ala-

mayan Muhittin Özü-coşkun, Gülay Yaşar’a

ulaşmak için genç ka-dının çalıştığı yere

gittiğinde mağa-zadaki arkadaş-

ları Gülay’ı korumak için orada

o l m a -dığını söyle-diler. C a n

g ü -ven l i -

ğ inden kaygı duyan

Gülay, 17 Tem-muz 2011 günü Etiler

Şehit Naci Soydan Merkez Amirliği’ne korunma talebin-

de bulundu.28 Ağustos 2011 gecesi arkadaş-

larıyla birlikte dışarı çıkan genç ka-dın babası ile en son konuşmasında bir saat içinde evde olacağını söy-lemişti. Aynı gece saat 1 sularında Gülay, eski kocasının evinin camın-

dan düşmüş halde bulundu. O gece Gülay’ın eski kocasının evine nasıl gittiği bilinmiyor.

emniyeT cinAyeTTen şÜPhelenmediOlay yerine gelen Tarabya Polis Merkezi ilk andan itibaren intihara teşebbüs tanısı koyduğu için olay yeri inceleme detaylıca yapılmadı. Örneğin kadının kan örneği alınmadığı gibi üzerinden çıkan eşyalara el konulmadı.

“kızımA SAhiP ÇıkılmAdı”Kızının öldürüldü-ğünden şüphelenen babası Duran Yaşar suç duyurusunda bulunmak için git-tiği Tarabya Polis Amirliği’nin kızına sahip çıkmadığını ifade etti. Olayın gerçekleştiği gece kardeşi Gülay ile görüşen ablası ise, Gülay’ın telefo-nuna eski kocası tarafından bir kısa mesaj gelene kadar herhangi bir so-runun olmadığını anlattı.

“delil kArArTılı-yor”Gülay Yaşar’ın öl-düğü gün üzerin-den çıkmayan cep telefonu üç gün sonra Karadeniz’e kıyısı olan Tarabya sahilinde çocuklar tarafından bulundu ancak akıntının yoğun olduğu bir denizde telefonun atıldığı iddia edilen nokta ile oldukça yakın bir yerde bulunmuş olması akıllarda hala bir soru işareti bırakıyor. Telefonu bulan ço-

cukların Tarabya Polis Merkezi’nde verdikleri ifade ise resmi olarak dosyaya geçirilmiş değil.

Baba Duran Yaşar bir süre sonra avukatı Selda Savaş ile birlikte Muhittin Özüçoşkun’dan şikayetçi olarak tutuklanmasını talep eden dilekçeyi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi.

ÖlÜmden SonrA Gelen korUmAGülay Yaşar’ın ölümünden 11 gün sonra, 8 Ey-lül 2011 günü Etiler Şehit Naci Soydan Merkez Amirliği’nin bağlı olduğu Beşiktaş Emniyet Mü-

dürlüğü genç kadı-nın korunma tale-bini Sultanahmet Adliyesi’ne gön-derdi.

Baba Duran Ya-şar ve avukatı Selda Savaş bu süreçte devlet kurumları-nın çözümsüz dav-randığını belirtir-ken, Tarabya Polis Amirliği’nin bağlı olduğu Sarıyer Emniyet Müdürlü-ğü olay gecesinde ekiplerinin eksiksiz bir şekilde her türlü incelemeyi yaptığı-nı ifade etti.

“deVleTTe ÇÖzÜm yok”Devlet kurumla-rından ümidi kesen Yaşar Ailesi, cinaye-tin takipçisi olması için Kadın Cinayet-lerini Durduracağız

Platformu’na başvurdu. Davayı sahiplenen plat-form üyeleri Gülay Yaşar’ın ölümünden sorumlu olan kişilerin ve kurumların takipçisi olacaklarını belirtti.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu bugün Çağlayan Adliyesi’nde Gülay Yaşar cinayetindeki sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundu. Hakkında suç duyurusunda bulunulan-lar arasında İstanbul Emniyet Müdür-lüğü, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, Tarabya Polis Amirliği Başkomiseri, Başkomiser yardımcısı, polis memurla-rı, cumhuriyet savcıları, adli tıp görevli hekimleri bulunuyor.

Bugün saat 15:00’te Çağlayan Ad-liyesi C Blok’ta Gülay’ın babası ve avu-katları ile buluşan kadınların içinden oluşan bir heyet adliye içerisinde suç du-yurusunda bulunurken diğer kadınlar dışarıda oturma eylemi gerçekleştirdi. Kadınlar yaklaşık 2 saat boyunca slo-ganlar atarak heyeti bekleyen kadınlar “Kadını Katleden Erkeğe, Korumayan Devlete Karşı Kadın Cinayetlerini Dur-duracağız” pankartı taşıdılar.

Suç duyurusunda bulunan platform temsilcileri Gülay Yaşar davasını sahip-lendiklerini ve sorumlular ceza alana kadar takipçisi olacaklarını belirtir-ken, baba Duran Yaşar şunları ifade etti: “Kızım intihar etmedi. Eski kocası kızımı, sürekli ölümle tehdit ediyordu. Kızım korunmak için savcılığa suç du-yurusunda bulunduğunda ise dosya kı-zım öldürüldükten 11 gün sonra işleme konuldu. Gülay’ın ölümünden sorumlu olanların yargılanmasını istiyorum.”

Kadınlar Gülay Yaşar için adliyedeydi

2002’den 2011’e kadın cinayetleri

Her gün ortalama 5 kadının öldürüldüğü Türkiye’de kadın cinayetlerine bakıldığında; yıllara göre kadınların

öldürülme şekillerinden, katillerin yakınlık derecelerine kadar pek çok değişim mevcut.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2008 yılında öldürülen kadınların %70’i ailede öldürü-lürken 2011 yılının Temmuz ayında bu oran %90’a yükseldi.

2008- SABihA olGUn kocASı TArAFındAn dÖVÜlerek ÖldÜrÜldÜÖte yandan; 2008 yılında aile içinde öldürü-len her 10 kadından 9’unun katili kocası ya da eski kocası. 2009 yılından itibaren katiller kocaların yanı sıra genellikle baba, abi, to-run, çocuklar. Katillere ağır ceza verilmemesi kadın cinayetlerini artırdığı gibi, katillerin

birbirlerini örnek almasına da neden oluyor.

2009- AdAnA’dA mAlik en, SeVGiliSi TUğÇe AnlAş’ı ‘’Seni AdAnA’nın mÜneVVer’i yAPAcAğım” diyerek ÖldÜrdÜ2009 yılında kadınların öldürülme gerekçele-ri veya öldürülme şekilleri vahşet boyutlarına ulaşıyor. Ayşe Doğan sofrada tuzluğu uzat-madığı, Songül Acar işsiz kalan kocasının

bunalımı gerekçesiyle, Öznur Uluişden 11 yaşındayken, Mü-nevver Karabulut sevgilisi tarafından testere ile bedeni parçalara ayrılarak öldürülüyor.

Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre 2002’de 66 olan kadın cinayeti sayısı 2009 yılında %1400 artış göstererek 953’e yüksel-di. 2010’da ise net olmamakla birlikte bu sayı 600’ün üzerinde.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verile-rine göre 2010 yılında öldürülen kadınların %50’si şikayette bulunduğu ya da koruma talep ettiği halde koruma alınmamış kadınlardan oluşuyor. Bu oran 2011 yılının Temmuz ayına gelindiğinde ise %70’e yükseliyor.

2010- Ayşe PAşAlı korUmA TAleP eTmiş olmASınA rAğmen kocASı TArAFındAn ÖldÜrÜldÜDevlet kadın cinayetleriyle ilgili gerçek ön-lemler almadıkça önüne geçilmiş olan bir takım cinayet sebepleri de yeniden ortaya çıkıyor. 2008 yılında kadınların namus ci-

nayetleriyle ilgili kazanımlarının ardından azalan namus cina-yetlerinin 2011 yılında yeniden artmaya başladığı görülüyor.

2011- ceylAn SoySAl Aile mecliSi kArArıylA ÖldÜrÜldÜVeriler incelendiğinde, kadınlar en fazla oranda kocaları, babaları, ağabeyleri, çocuk-ları tarafından öldürülüyor. Kadın cinayetle-rindeki bu artış devam ederken diğer yandan kadınlar peş peşe yaptıkları eylemlerle kadın

cinayetlerini durduracaklarını dile getiriyor, Kadın Bakanlığı istiyorlar.

İSTanBULÇiler kAYAbAşı

Yarin01_2155.indd 6 09.10.2011 19:31:50

Page 7: Yarın Gazetesi Sayı 1

HES’leri durduruna kadar direnecekler‘Gerze’ye Termik SAnTrAl yAPılAmAz’Sinop-Gerze’ye bağlı Yaykıl Köyü’nde termik santralin kurula-cağı havza hem orman arazisi, hem birinci kalite tarım toprağı, hem de Sinop’un içme suyu ihtiyacının %50’sini sağlıyor. Bu da suların, toprakların, ormanların yok edilmesi anlamına geliyor. Gerzeliler 25 Nisan’da termik santrale karşı direniş başlattı. Traktörlerle ÇED yetkililerinin önünü kesen, sondaj makinele-rinin önüne yatan, makinaları taşlayan yöre halkı, polisin gazlı coplu müdahalelerine rağmen sondaj çalışmasını defalarca iptal ettirmeyi başardı. Gerze halkı, yıkılan çadırları yeniden kurarak gece-gündüz nöbete devam ediyor.

kÜrTÜn’de kÖylÜler ‘AkTiF eylem’deGümüşhane’nin Kürtün İlçesi’ne kurulması planlanan 2 baraj nedeniyle sular altında kalacak olan Sapmaz köylüleri, henüz yeni bir yerleşim alanı göstermeden barajların yapımına devam eden devlete ve özel şirkete karşı ayaklandı. Baraj alanına kadar yürüyen köylüler burada yaptıkları basın açıklamasında, bölgede yaşayan insan olup olmadığına bakmadan sularının yok edil-mesine ve ağaçlarının kesilmesine tepki gösterdiler. Evlerinin, tarlalarının, çayırlarının yok olmasına ve devletin de bu kıyı-ma çanak tutmasına karşı 1000 yıllık köylerinin, ölülerinin su altında kalmasına izin vermeyeceklerini, artık pasif eylemden aktif eyleme geçtiklerini söyleyen köylüler direnişi sürdürecek.

PeriSUyU’ndAn VAzGeÇmiyorlArElazığ’da, Peri Suyu üzerine yapılacak Pembelik HES’ine karşı çıkan yöre halkı, geceleri taciz ateşi açılan direniş çadırında kalıyor. Peri Suyu’nun üzerine yapılan barajlarla talan edildiğini vurgulayan Peri vadisi sakinleri, yapılmak istenen Pembelik ve diğer HES’lere karşı başlattıkları çadır nöbetine devam ediyor. Konuya ilişkin açıklama yapan Munzur Koruma Kurulu ise “Doğamıza ve yaşamımıza el koymak isteyen sermaye sahiple-rine karşı vadilerde, kentlerde ve tüm ülke sathında birlik olma zamanı” diyerek 2 günlük dayanışma eylemi yapacağını belirtti. Bununla birlikte kamulaştırılmış bölgedeki çalışmalar haricinde baraj inşaatı durmuş durumda.

Fındıklı’dA 5 yıllık direniş kAzAndıRize-Fındıklı’da halk 5 yıldır HES’lere karşı direniyor. Fındıklı Vadileri’ne yapılmak üzere halihazırda 26 HES projesi bulun-makta. Arılı ve Çağlayan Vadisi’nde halkın direnişi sonucunda HES yapımları durduruldu. Ihlamur Vadisi’nde ise yeni HES projesi için ÇED firmasının HES’lere tepkiyi azaltmak amacıyla tanıtım toplantısı düzenledi. Ancak yöre halkı ve Derelerin Kardeşliği Platformu sloganlarıyla toplantı binası önünde pro-testo eylemi yaparak toplantıyı yaptırmadı. Fındıklı’dan gelen son sevindirici haber de Ankara 3. İdare Mahkemesi’nin Ayen Enerji şirketi tarafından kurulması planlanan Paşalar Regülatörü ve HES projesi için DSİ ile imzalanan ‘Su Kullanım Hakkı Anlaşması’nı iptal etmesi oldu. 5 yıldır süren direnişin bir so-nucu olarak yorumlanan bu kararın emsal teşkil edebileceği belirtiliyor. SİnOP FikriYe YılmAz

Türkiye’de kurulan HES’ler, uygulandığı bölgeye ve bu nedenle de bölge halkına ciddi zararlar veriyor. Hatalı HeS projeleriyle, bütün bir doğal ve kültürel ekosistemin çöküşüne neden olunuyor. Derelerden dünya standardından 5 kat fazla enerji alınırken, 2020’lerde HeS kurulu gücünün 10 adet Atatürk barajı’na eşdeğer olması bekleniyor.

Yatırım değil dere katliamı

Türkiye’de kurulan HES’ler, uygulandığı bölgeye ve bu ne-

denle de bölge halkına ciddi zararlar veriyor. Hatalı HES projeleri, bütün bir doğal ve kültürel ekosistemin çö-küşüne neden oluyor.

enerJinin dÖrTTe Biri heS’lerdenTürkiye’de şu anda var olan HES

sayılarına dair Devlet Su İşleri, Enerji Planlama ve Düzenleme Kurulu gibi kurumların kaynaklarını incelediği-mizde bile oldukça yüksek rakamlarla karşılaşmamız mümkün. DSİ’nin ve-rilerine göre, Türkiye’de şu an kullanıl-makta olan kamu ve özel olmak üzere toplam 2000’den fazla HES var. Ayrıca 2020’ye kadar tamamlanması planla-nan 10 binin üzerinde HES mevcut. Buna göre 2020’lerde Türkiye’nin

HES kurulu gücü 23 000 MW’ı bula-rak, 10 adet Atatürk Barajı’na eşdeğer olacak. Yani toplam kurulu gücün yüz-de 25’ini bu santraller teşkil edecek.

heS’lerin Geri dÖnÜlmez zArArlArıMimarlar ve mühendisler, çeşitli

yetkililer HES’lerin ekosisteme geri dönülemez zararlar vereceği konu-sunda hemfikir. Kamu yöneticileri ve ilgili bakanlıklarsa, bu eleştirilerin ço-ğununun maksatlı ve gereksiz olduğu-nu iddia ederek, HES yapımlarındaki ısrarını sürdürüyor.

Bu nedenle bugün Anadolu’nun nice dağında HES yapımı için önce dağ deliniyor, uzun ve büyük tünel-ler açılıyor. Çıkan taş ve kayalar, suyu alınacak derenin yatağına dökülüyor. Derenin suyu daha yatağına hiç ulaş-madan tünele veriyor. Elektrik üreti-lirken, derenin yaşam enerjisi elinden

alınıyor. O derenin kenarında doğan çocuklar deresiz büyüyor, köyünü terk ediyor, balıklar ölüyor, hayvanlar susuz kalıyor, ağaçlar kuruyor.

dereler ÖzelleşTiriliyorDSİ, Enerji Piyasaları Düzenleme

Kurumu (EPDK) ve Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü özelleştirme po-litikaları doğrultusunda derelerinin kullanım hakkını insanların ve diğer canlıların elinden alarak müteahhit ve üretici firmalara devrediyor. Bu devir, Yenilenebilir Enerji Kanunu, Elektrik Piyasası Kanunu ve Tabiatı ve Biyoçe-şitliliği Koruma Kanunu yönetmelik-lerine dayanarak hazırlanıyor.

HES’lerin enerji gücü 2005 yılın-da 20 MW’dan 50 MW’a çıkarıldı. Bu rakam bütün AB ülkelerinde 10 MW’Ia sınırlı. Ancak, bu değişikliğin bedeli çok ağır: Bir dereden 10 MW

yerine 50 MW’lik, yani olması gereke-nin 5 katı enerji sağlanması, derelerin 5 kat fazla kuraklaştırılmasına neden oluyor.

hUkUk dA heS’Ten yAnA değilTrabzon, Rize, Giresun ve Artvin’de

341 firma, HES yapımı için kurum-lara müracaat etti. 2010 yılı itibariy-le mahkemelerden bunların yalnızca 73’üne izin çıktı. Doğu Karadeniz yöresinde 116 projeyle en çok HES başvurusu yapılan il Artvin.

Birçok proje hakkında açılan dava-lar sürerken, pek çok lisans da Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından iptal edildi. Açılan davala-rın yüzde 99’u HES şirketlerinin aley-hine sonuçlandı. Tamamlanmamış 1 proje dışında halkın açtığı davaların hepsi kazanıldı.

SaMSUn ÇAğlA erOğlU

heS’e kArşı direnenler kAhrAmAndırBir sokakta, bir binada değil uçsuz bucaksız bir arazide, kayalıklardaDemirden bir baskı aygıtı; jandarma karşısında,Canını ortaya koyarak, kayalıklardan yuvarlanarak direnmek neye benzer?Trabzon Çaykara Karaçam Beldesi halkı, HES şirketinin çalışmalarını önlemeye çalışırken bu benzersiz direnişi gösterdi. Tutuklanan üç karde-şimiz bilsin ki, cezaevinde değil, dünya ve Türkiye halklarının eşi benzeri görülmemiş direnişleri say-fasındalar şimdi. Tıpkı geçen haftalarda Termik Santral yapımına karşı direnen Gerze’li nineler gibi.Tıpkı ekmeği için buz gibi sulara dalan Tekel işçisi gibi.Tıpkı su hakkı için direnen ve kazanan Bolivya halkı ve yüzyıllar önce Kolomb’un adamlarına di-renen yerli halklar gibi. Türkiye’yi yönetenler içeride ve dışarıda savaş politikaları peşindeyken, ülkenin her bir yanın-da ve bütün canlılar için hayat mücadelesi var. Bunlar içerisinde, Türkiye’nin bütün dereleri için, neredeyse adım başına bir tane düşecek şekilde planlanan Hidroelektirk Santral(HES) ve diğer santrallerin(termik, nükleer) yapımına karşı halk-ların dişiyle tırnağıyla ortaya koyduğu direniş çok önemlidir . Türkiye tablosunda canlı bir siyasallıkla kendini ortaya koyan mücadele alanlarına baktığımızda bir tarafta Kürt halkının demokrasi mücadelesi var ve çok güçlü. Ateşler altında cenazesini almaya koşan bir halk hareketi olarak Kürt halkı, eşsiz direnişler sayfasında çoktan yerini aldı. Öte yandan;- Türkiye’nin her tarafında yükselen kadın cina-yetlerine karşı mücadele, - Başta gençler ve emekçiler olmak üzere gelecek-sizliğe ve işsizliğe karşı mücadele - HES’lere ve doğayı katleden bilumum saldırıya karşı mücadele Türkiye’nin esastan siyasi gündem-leridir. Bu sorunlar toplumsallaşmıştır. Ancak güçlen-mesi ve kazanılması için mücadele büyümelidir. HES’lere karşı mücadeleyi büyütmek, Metin Lokumcu’nun ömrünü verdiği mücadeleyi anla-mak ve ona adanmaktır.

heS mÜcAdeleSi BÖlGeSel değil BÜTÜnSeldirMesele, HES karşıtlığında bazı eğilimlerin yap-tığı gibi romantik, ütopik değil politiktir. Hele hele bölgesel hiç değildir. Karadeniz çok su kay-nağına sahip olması nedeniyle daha fazla kuşa-tılmış olmakla birlikte, HES projeleri Türkiye’de Edirne’den Ardahan’a, Orta Anadolu’dan Ege’ye ve Akdeniz’e her tarafı kuşatmıştır. Mesele bir kimlik mücadelesine daralamayacak kadar bütün-sel-politiktir: DSİ verilerine göre binlerce sayıdaki HES projesi, birincisi bugün içinde bulunduğumuz kapitaliz-min uzun durgunluk dönemindeki yeniliberal sağcı politikaların bir sonucudur. Bu dönemde Türkiye’nin de içinde olduğu gelişmekte olan ül-keler genel olarak kısa dönemde zenginliklerini arttırmak peşindeler. Bu çaba, ihtiyaç duyulan kaynaklar ve ekolojik sistem üzerinde büyük bir

baskı yaratıyor; kapitalistler toprağa, suya, gıdaya ve enerji kaynaklarına yönelik yarış içindeler. İkincisi; birbirleriyle şiddetli bir rekabet içinde, her gün her dereye yeni bir HES için başvuru ya-pan şirketleri rahatlatmak için Türkiye hükümeti elinden geleni yapıyor. AKP tutarlı; sürece girerken kullandığı “su boşa akıyor” dustürünun asıl sahibi yıllar önce başta Roosevelt olmak üzere, ABD’de nehirlerin mah-vına neden olan politikacılardır. Aynı zamanda bu konuda da Özal’ın devamcısıdır; ilk 1980’lerde adımı atılan enerji-elektrik piyasasındaki özelleş-tirmeler, 2003 yılında “Su Kullanım Hakkı Yö-netmeliği” ve 2005 yılında “Yenilenebilir Enerji Kanunu”(YEK) ile tamamına erdirildi. Yani başta su kaynakları olmak üzere, toprak ve orman gibi doğal kamu kaynaklarına dayalı geliştirilen bu pro-jelerde, sadece yatırım ve işletme hakkı ve yetkisi değil, planlama yetkisi de özel sektöre devredildi. Şirketler ülke genelinde dilediği yerde dilediği kaynak üzerinde proje geliştirip pazarlamak için kamuya tektif edebilme hakkına sahip oldu. İster materyalist olun, ister maneviyatçı; bunun anlamı yaşamın kaynağı kabul edilen su gibi çok önemli bir kamu kaynağın rant aracı haline geti-rilmesidir. Ve AKP bu icraatini de yine kendi tipik taktiği ile yürütüyor; önemli bir problemi görüyor; burada problem dünya çapında önemli ekolojik sorun olan karbon salınımını yaratan fosil yakıt kulla-nımıdır.

heS ProJeleri meVcUT hAliyle derelerin kATilidir AKP fosil yakıt yerine HES ile yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneliyorum, karbon salınımı azal-tıyorum diyor. Ve tıpkı darbelere karşı mücade-lesinde, Torba Yasa’da, sağlık hizmetleriyle ilgili düzenlemelerde ve bir çok başka örnekte yaşa-yarak öğrendiğimiz gibi; nesnel olarak haklı bir yönelimin devamını sadece kendi kapitalist-mu-hafazakar-sağcı rasyonallerine uydurarak getiriyor. Bütün bir doğal ve kültürel ekosistemin çöküşüne neden olabilecek hatalı HES projelerine, şirketlerin yararına onay veriyor. Dünyada HES’lerin kurulu gücü bir çok ülkede 10 MW ile sınırlı iken, bizde 2005 yılında yapı-lan bir değişiklikle 50 MW'a çıkarılan rakamla bu projeler yenilenebilir enerji sınıfına sokuluyor, böylece Dünya Bankasının yenilenebilir enerjiler için kullandırdığı ucuz kredi olanaklarından yatı-rımcılar yararlandırılıyor.Bu arada Türkiye’de HES projelerinde derede bıra-kılacak cansuyu miktarlarının belirlenmesine yö-nelik hiçbir bilimsel çalışma yapılmamış durumda. Her bölgenin başta yağış özellikleri olmak üzere, iklimsel ve ekolojik yapısı göz önünde bulundu-rularak hesaplanması gereken değerleri, muson yağışları alan ABD’nin orta bölgesi için geliştirilen yöntem olduğu gibi kopyalanarak uygulanmak isteniyor. HES’lerin emperyalizmle ilişkisi de bunlarla da sınırlı değil; AKP emperyal hevesler ile büyüleni-yor, elektrik ihraç etmek istiyor. Öte yandan büyük emperyalistlere de, HES’lerin çevresel maliyetleri üstlenerek geleceğimizi satıyor.

Başbakan için kendi köylüsü dahil olmak üzere HES karşıtı mücadele edenler “vatan haini”, ken-disi “çevrecinin daniskası”. Niye? Çünkü kentlere park-bahçe yapmışlar. AKP’nin ekolojik ufku bu kadar işte; laleler ekildi mi?Ama insanlık lale devri gibi yoz bir döneme dönmek istemiyor. Büyük bir baskı karşısında Hopa baş-ta olmak üzere, Tortum`da, Gerze`de,Trabzon’da diş ile tırnak ile halklarımız, Dilovası’nda Onur Hamzaoğlu gibi onurlu bilim insanları bilim ile direniyor.

inSAnlık doğAyA yABAncılAşmAmışTır Önümüzde yıllardır yer altı sularının sömürüsüne bağlı taze su kaynaklarının kuruması yüzünden büyük bir su kıtlığı ile karşı karşıya gelmiş bir ge-zegen ve dünyanın tartıştığı su sorunu duruyor iken bizde dereleri kurutacak akıl almaz bir HES süreci var. Önümüzde, türlerin yok oluş hızının son 65 mil-yon yılın en üst seviyesine çıktığı; “sınırın” yani doğal hızın 1000 katına ulaşmış olduğu bir dünya duruyor iken bizde derelerin içindeki ve çevresin-deki canlılığı yok edecek bir HES süreci var. Taşınabileceğimiz bir başka gezegen yok, bir başka Anadolu, Gerze, Trabzon yok.Dünyanın ve Türkiye’nin nasıl bir yer olacağı bize bağlı. 2000 yılında, “Su Yaşamdır” diyen Bolivya halkı-nın direnişi ile hükümet su özelleştirmesi yönetme-liğini yürürlükten kaldırmak zorunda kalmış, su şirketi (SEMAPA) işçiler ve halk tarafından dev-ralınmıştı. Demokratik bir planlama ve yönetim oluşturan Bolivya halkı, suyu şirketlerin ve piyasa-nın elinden kurtararak özellleştimenin kaçınılmaz olmadığını ve bu gaspın ancak halkın direnişiyle engellenebileceğini tarihsel olarak gösterdi. Türkiye’de de HES projelerine karşı fiili ve hukuki mücadele sonuç veriyor. Yapılmak istenen ÇED bilgilendirme toplantıları halkın tepkisi üzerine yapılamıyor, mahkeme kararıyla proje yürütmeleri durduruluyor, bazı projeler askıya alınıyor. Bütün bunlar şirketleri hırslandırıyor, hukuksuz işgalciler gibi girmeye çalışıyorlar vadilere. Direnen halk buna da çareyi geceler gündüzler boyu vadisinin başında bekleyerek bulmaya çalı-şıyor. Aylardır nöbette duran, HES’e karşı dire-nen halkın yanında olmak boynumuzun borcudur. Türkiye toplumu bu haklı mücadelenin kuşkusuz yanındadır.Ama bunu tam olarak göstermenin yoluna koyulmalıdır.Halkın direnişi, o deredeki, o vadideki ürünleri, ekmek parası,çocuklarının rızkı içindir ama yal-nızca bu değil. Derelere sadece su almaya gitmedi kimse. Orada bir hayat yaşadı; serinledi, çocukları yüzdü- oynadı, dostuyla derdini paylaştı, derdini unuttu.Halkın direnişi, hayat içindir. Derelerin denize kavuşması içindir. İnsanlığı doğaya yabancılaştıramadınız.Gelecek kuşakların da hayatta kalabilmesi için direniyor.

[email protected]

Elbette dereler denizlere açılacak

Gülsüm Kav

KaMU MaLı OLan HES'LER

işleTmeDe OlAn prOjeler 142

inşAA OlAn prOjeler 40

kATi prOjeSi HAzır 15

plAnlAmA rApOrU HAzır 175

mASTer plAn rApOrU HAzır 95

ilk eTÜDÜ HAzır 259

TOPLaM 726

KaMUdan ÖZELLEŞTİRİLEn HES'LER

kATi prOjeSi HAzır 8

plAnlAmA rApOrU HAzır 67

mASTer plAn rApOrU HAzır 61

Ön inCeleme rApOrU HAzır 59

ilk eTÜDÜ HAzır 153

TOPLaM 348

TüZEL KİŞİLERE aİT HES'LER 1216

06 EKiM 2011 yArın

Yarin01_2155.indd 7 09.10.2011 19:31:51

Page 8: Yarın Gazetesi Sayı 1

04 EKiM 2011 YARIN

Yunanistan'da grevler devam edecekYunanistan'da hayat durma noktasına gelmeye devam ediyor. Ülkede önümüzdeki aylarda da maaşlar ödenemeyecek gibi gözüküyor. AB ve IMF'nin kemer sıkma politikalarına karşı halk sokaklara çıkma kararı aldı. Ülkenin en büyük iki konfe-derasyonu olan Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu ve Kamu Emekçileri Konfederasyonu uygulanmaya çalışılan vergi politikalarına karşı 28 Eylül'de iş bırakacaklarını ve 5 Ekim'de kamu sektöründe grev yapacakalarını duyurdular. Yoğun bir krizle iyice çıkmaza giren Yunan ekonomisini 25 Ekim'de genel grev bekliyor.

Fransa'da öğretmenler grevdeFransa'da Öğretmenler Sendikası FSU ile binlerce öğretmen ve birçok öğrenci sendikası 27 Eylül'de hükümetin eğitimde istihdamı azaltmasına karşı eylem yaptı.

Ülke genelinde yapılan eyleme; ilk kez özel okulların öğ-retmenlerinin devlet okullarındaki meslektaşlarına destek ver-mesinin yanı sıra öğrenci sendikalarının da katılmasıyla da 165 binden fazla kişinin katıldığı belirtildi.

Sendika, bütçe görüşmelerinden bir gün önce yapılacak olan grevle 'hükümetin, eğitim alanındaki bütçe kesintilerini ve eğitim hizmetlerindeki parçalanmayı durdurmanın' amaç-landığını ve eğitim bütçesinde yapılması planlanan kesintilerle, 2012 yılının başında 14 bin emekçinin işine son verileceğini, bu sayının yıl sonunda 16 bine ulaşacağını belirtmişti.

Sendika 27 Eylül'de ülke çapında 'Eğitim Geleceğimizdir' diyerek yaptığı eylemde eğitim alanında sorunların devam et-mesinin yanı sıra ekonomik krizin ve satın alma gücünün zor-laştığının da altını çizdi.

08 EMEK

Mersin Limanı’nda bir direniş örneği sergileniyor. İşçiler taşeronluğun getirdiği ağır çalışma koşullarını, hak gasplarını ve kendilerine yöneltilen yaşam koşullarını reddederek tam 78 gündür direniyorlar. İşveren, polis,ve özel güvenliklerinin yıldırma politikası ise liman işçileri tarafından dikkate alınmıyor. İşçiler “Mücadeleye sonuna kadar devam diyorlar”.

Mersin Limanı’nda 78 gündür taşeron işçiler direniyor

Emekçilerin “sokak meclisi’ne” çağrı

Hükümet ve sendikalar anlaşmakta kararsız

28 Eylül Çarşamba günü DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve İstanbul Tabip Odası üyeleri 8 Ekim’ de Ankara’da

yapılacak mitinge çağrı için Galatasaray Meydanı’ndan Taksim Tramvay durağına yürüdüler.

8 Ekim’de “Emekçilerin, Ezilenlerin Sokak Meclisi’ni Kurmak İçin Ankarada’yız!” pankartı açarak yürüyen sendikalar ve meslek örgütleri Taksim Tramvay durağında basın açıklaması gerçekleş-tirdiler. Basın açıklamasında, “Türkiye ekonomik, siyasal, sosyal alanların tümünde birden büyük bir çözümsüzlük içindedir. Küresel krizin de etkisiyle işsizlik artmış, yoksulluk ve açlık artık gözlerden gizlenemeyecek bir duruma gelmiştir. Etnik ve dinsel kökenli farklılıklar, toplumsal barışı sağlayacak yönde çözüme kavuşturulamamakta, tam tersine çelişkilerin giderek derinleşti-rildiği bir siyaset yürürlüğe konmaktadır.” ifadeleri geçti. Basın açıklamasının sonunda “8 Ekim‘de Ankara‘da kurulacak emek-çilerin, ezilenlerin “Sokak Meclisi”ne katılmaya” çağrı yapıldı. İSTanBUL OSmAn erDem

Hükümet ve Sendikalar arasında yapılan Üçlü Danışma Kurulu toplantısında kritik bir sürece girildi.

Kamu Emekçileri Sendikalar Yasası’nda yapılacak değişikler için hükümet, Üçlü Danışma Kurulu Toplantılarıyla yasadaki değişikler için bir taslak hazırlayacak. Bu yasa önerisi 2012 yılı bütçe görüşmeleri gündeminde TBMM’de ele alınacak. 1 Kasım’da Toplu Sözleşmelerin başlaması öngörülürken, sendika-ların gündemine alacağı konular ise şöyle; “Toplu sözleşmenin kapsamı; Toplu sözleşmede kamu çalışanlarının temsili; Toplu sözleşmeyi imzalama veya olabilecek uyuşmazlığı Kamu Görev-lileri Hakem Kurulu’na götürme yetkisinin kullanımı; Toplu sözleşme görüşmelerinin tamamlanma süresi; Toplu sözleşme hükümlerinden faydalanacak kamu çalışanları ve dayanışma aidatı; Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nu yapısı.”

Sendikalar özellikle Hakem Kurulu’nun kimlerden oluşa-cağı konusu üzerinde duruyor. Çünkü anayasadaki değişiklikle birlikte kamu emekçileri ile hükümet arasında yapılacak olan toplu sözleşme görüşmelerine anlaşmazlık çıkması durumun-da Hakem Kurulu’nun kararı bağlayıcı olacak. Sendikalar, ço-ğunluğu hükümet tarafından atanan üyelerden oluşan Hakem Kurulu’nun kamu emekçilerinin çıkarlarını temsil edecek ta-rafsızlıktan uzak olduğunu dile getiriyor. Bu nedenle konfe-derasyonlar Hakem Kurulu’nda kamu emekçilerinin 4, kamu kurumlarının 4, tarafsızların ise 3 kişiyle temsil edilerek bağım-sız bir yapının oluşturulmasını istiyor. Hükümetse bu konuda aynı fikirde değil. ESKİŞEHİR SeVAl kUTlU

Mersin Limanı’nın özelleştiril-mesinin ardından faaliyetlerini

MIP (Mersin Uluslararası Liman İşçi-leri) adıyla taşeron firmalarla sürdüren Uğur-San taşeron firmasında çalışan 35 liman işçisi, 78 gün önce polis ve özel güvenliklerin zoruyla işlerinden atıldı.

Mersin Limanı’nın 49 yıllığına kiralanmasıyla taşeron faaliyetin baş-laması, limanda çalışan işçi sayısında büyük oranda düşüşe neden oldu. Özelleştirmelerle taşeron firmalarda çalışmaya devam eden işçilerin aldıkla-rı maaşlarda ise düşüş olurken çalışma saatleri ise arttırıldı.

TAşeronlArın dA TAşeronlArı VArMersin Limanı’nda faaliyet gösteren Uğur-San taşeron firmasının da taşe-ronu olan NÇ taşeron firmasında ça-lışan 35 işçi, 78 gün önce işlerinden çıkarıldılar. İşten çıkarıldıktan sonra liman önünde çadır kuran işçiler sen-dikanın isteğiyle pasif direnişe başladı. Sendikanın pasif direnişte kalmalarını istediği işçiler seslerini kimseye duyu-ramadıkları için aktif direnişe geçti. İşçiler, MIP önünde ve şehrin birçok yerinde eylemler düzenleyerek MIP yönetimine ve halka sesini duyurma-yı başardılar. Aileleri ve hala limanda çalışan arkadaşlarının da katıldığı ey-lemleri düzenleyen, işten çıkarılan li-man işçileri uğradıkları haksızlığı daha fazla kişiye duyururken MIP yönetimi ve polis de baskıları artmaya başladı. Limanda çalışan ve direnişteki işçilere destek vermek amacıyla mesaiye kal-mayan işçiler ise, MIP yönetimi ve ta-şeron firmalar tarafından işten atılma tehdidiyle karşı karşıya iken direniş-teki işçiler de polislerin tehditleriyle karşılaştı. Polisler, işçilerin eylemlerine devam ettikleri taktirde müdahale ede-ceklerini ve çadırlarını toplayacaklarını belirtti.

hAklArı iÇin mÜcAdele edenlere SordUkDirenişlerinin 70. gününde dayanışma gecesi düzenleyen işten atılan liman iş-çilerine sendikalar ve demokratik kitle örgütlerinden destek geldi. İşten atılan liman işçilerinden Murat Kahraman yaptığı konuşmada, patronlar düzeni-nin işçilerin yaşamında yarattığı kötü koşulların sonuçlarını yaşadıklarını belirtip, direnişlerine devam edecek-lerini ve asla geri adım atmayacaklarını söyledi.

Dayanışma gecesinde konuşan bir Tekel işçisi de Liman işçilerinin direnişlerinin yanında olduğunu be-lirtti. Direnişin durumunu değerlen-dirdiğimiz ve ileride yaşanabilecek süreç hakkında görüşlerini aldığımız işçiler, mücadeleleri boyunca başla-rından geçenleri de anlattı. İşte Murat

Kahraman’ın dile getirdikleri:Limanda taşeronun taşeronu ola-

rak çalışıyorduk. Taşeronların getirdiği kölece düzeni tüm ağırlığıyla yaşıyor-duk. Sıkıntılar çoktu. Çalışma saat-leri, ücretlerin ödenme tarihleri belli değildi, iş sağlığı ve iş birliği açısından çok eksiklik vardı; yani resmen liman içerisinde köle gibi çalıştırılıyorduk. Buna ‘dur’ diyebilmek için sendikaya üye olduk. Sonrasında işveren baskısı arttı. İşten atma tehditleri, ağır ve kötü işlere gönderilmeye başladık, ücretimi-zi keyfi olarak belirleyip yatırma gibi birçok baskı ve kötü durumla karşı-laştık. Sendikalı olduğumuzdan toplu sözleşme hakkımız ortaya çıktı fakat işveren hiçbir aşamada görüşmelere katılmadı.

PoliS zorUylA dışArı ATTılArHal böyle olunca greve karar verdik. Grevin başlamasına bir hafta kala ise taşeronlarla, işveren firma danışıklı dö-vüş yaparak bizi polis ve özel güvenlik zoruyla dışarı attı.

Bizim dışarı atılmamızla diğer ta-şeron firmalarda çalışan arkadaşlarımız iş bırakma eylemi gerçekleştirdiler. 24 saat devam etti. Sendikanın, bu duru-mu çözeceğini ve işçilerin iş bırakma eylemini sona erdirmelerini söyleme-siyle limandaki eylem sona erdi. Biz de liman önünde kurduğumuz çadırda sendikanın dediği şekilde hiçbir şey yapmadan beklemeye başladık. Ama günler geçtikçe bekleyerek bir sonuç elde edemeyeceğimizi anladık. Basın açıklamaları, etkinlikler, sloganlar, yü-rüyüşler gibi sesimizi duyurabilecek her türlü şeyi yapmaya başladık. İşten atıldığımız günden beri bizi oyalayan, hiçbir görüşme talebimize karşılık ver-meyen işverenin yanında sendikanın da yer aldığını anlamış olduk. Sendika ve iş veren beraber hareket edip bizim üstümüze tezgahlar kurduklarını an-lamış olduk.

Bu süreç yaşanırken sendikamızın genel merkezinin seçimleri yaklaşıyor-du. Bizden de, direniş çadırının için-deki 3 arkadaşımız delege. Biz genel merkezdeki seçimlere katıldık ben ve diğer delege arkadaşlarım seçimlerde her şeyi tüm çıplaklığıyla anlattık. An-lattığımız gerçeklikler karşısında Genel Başkan Muzaffer Akpınar seçimlerden adaylığını çekti. Sendika yönetiminin bize bu kadar köstek oluşundan son-ra biz hiçbirine güvenmiyoruz. Ama sendikasız olmayacağını da biliyoruz. Çünkü sendika bir çatı, aslında sendi-kayı oluşturan bizleriz.

şu anda sendikanın tutumu ne?Yeni yönetim henüz seçildiğinden do-layı hafta içerisinde direniş alanımıza gelecekler, bu konu için de gereken ne varsa yapacaklarının sözünü ver-diler, tüm güçleriyle bizim işlerimize geri dönmemiz için uğraşacaklarını

söylediler. Ama biz bu sözü aldık di-ye de rahat değiliz. Bizim daha fazla kaybedecek bir şeyimiz yok artık bir işimiz vardı onu da kaybettik. Sendika yanımızda dursun ya da durmasın biz bu direnişi ne pahasına olursa olsun devam ettireceğiz

nasıl tepkiler aldınız?Sendikalı olduğunuz için işten atılmış-sınızdır ama öyle bir hava eser ki, sizi kötü yaparlar, yerden yere vururlar, yaptığınızın doğru olmadığını söy-lerler gerek sendika, gerek arkadaşlar, etkenler çok. Şunu söylemek isterim, direnişteki işçi kendi komite kuracak, kendi kararlarını kendi alacak, bu komitenin aldığı karar neyse onun arkasında ölümüne duracak. Çünkü mağduriyeti yaşayan işçilerdir, çözü-mü bilen de işçilerdir. Yapılması ge-reken aşağı yukarı bellidir. Geri kalan durumlara aldanırsa sürekli aldatılır, başka hiçbir şey olmaz.

Tüm kapılar kapalı aslında, öyle mi?Yani. Amaç orada, kamuoyunu uzak-laştırmak, bu işi soğutmak, desteği kır-mak, desteği kırmakla beraber bilinci bitirmek ve istenen sendikayı içeriye sokmamaktır. Tabi eski yönetim de buna çanak tutuyordu ama biz direniş komitemizin aldığı kararı uyguladık ve o geceyi sonuna kadar yaptık. Adı üstünde dayanışma gecesi, insanlar bi-zimle dayanışmaya gelmiş. Çok güzel ve bizim için anlamlı bir gece oldu. kamuoyu da oluştu ve bu dayanışma gecelerinin devamı da gelecek.

Direnişteki işçilerden Zeki Aytiş düşüncelerini aktarırken birkaç önem-li noktayı bizimle paylaştı.

ne yapmayı düşünüyorsunuz?Çadır içerisinde oluşturduğumuz, arkadaşlarımızın oylarıyla belirlediği-miz bir direniş komitemiz var. Bundan sonra da direniş komitemizin alacağı kararlar doğrultusunda hareket etme-ye devam edeceğiz. Direnişimizi artık yerel basından ulusal basına ve uluslar arası sendikalara taşıyacağız.

şimdiye kadarki destek nasıl? Sendikanın kararıyla direnişimizin

yarısını pasif geçirdik. Biz bu sorunu çözeceğiz dediler. Nitekim öyle olma-dı, bize verilen sözler yerine gelmedi. Arkamızdan farklı oyunlar çevrildi. Gerek MIP olsun, gerek Uğur-San olsun, gerek NÇ Denizcilik olsun, gerekse sendika olsun bir şekilde bu kumpasın içine çektiler bizi, orda bir kurban seçildi, en küçük halka Nuri Çiftçi, Nuri Çiftçi’nin iş hakkı fes edil-di. Buradan ayrılırken bize söylediği de, “Beni çok güzel kullandılar, ekme-ğimden ettiler, Allah hepinizin belasını versin” diye sözler sarf etti.

Yani biz artık bunların sözüne inanmıyoruz, güvenmiyoruz, genel

sendikanın tavrını da pazartesi günü öğreneceğiz. Bunu öğrendikten sonra da direniş komitemizle kendi yol ha-ritamızı çizeceğiz. Yani sendika bize destek olmazsa kendi direnişimizi ken-dimiz öreceğiz, bundan sonra bizim bekleme gibi bir lüksümüz yok. Diğer yönetim bizi 74 gündür burada oyala-dı. Bu gelecek yönetim de bizi 78 gün oyalayamaz, bizim böyle bir lüksümüz yok, böyle bir sabrımız da yok.

Bu süreçte kuşkusuz ki aileleriniz de etkileniyor, üniversiteye, liseye, ilköğretime giden çocuklarınız var. Çalıştığınız zamanlarda gününüzü kurtarmaya zor yeten miktarda para kazanıyordunuz, şimdi ise 78 gün-dür çalışamıyorsunuz, ailenizin mali durumu ne durumda? Cevat Erdem yanıtladı.

Bizim hanımlarımız gerçekten çok özverili bu konuda. Evde gerekli olan ya da zaten olmayan giyim, gezme gi-bi masrafların hepsini kısmış durum-dayız. Sadece temel ihtiyacımız olan mutfak masraflarına bütçe ayırıyoruz. Bu bütçeyi de eşimizden, dostumuz-dan, güvendiğimiz arkadaşlarımızdan aldığımız borçlarla oluşturup bu güne kadar idare ettik. Kongrede yeni se-çilen başkanın bize taahhüdü şuydu; bundan sonra sendika bu çadırdaki arkadaşların arkasındadır ve her türlü maddi desteği sağlayacaktır. Bir kıs-mımız İş-Kur’un verdiği işsizlik ma-aşından faydalanamıyor, ilk etapta bu arkadaşlarımız için de sendikanın vaat ettiği maddi desteği isteyeceğiz, sonra da zor koşullarda yaşayan arkadaşla-rımıza sendikanın sahip çıkmasını isteyeceğiz. Bunu da istemek bizim hakkımız.

VAAT eTTiklerini iSTeyeceğizKongrede seçilen yeni başkanın bize taahhüdü şuydu; “Bundan sonra sen-dika bu çadırdaki arkadaşların arka-sındadır ve her türlü maddi desteği sağlayacaktır. Bir kısmımız İş-Kur’un veridği işsizlik maaşından faydalana-mıyor, ilk etapta bu arkdaşlarımız için de sendikanın vaat ettiği maddi desteği isteyeceğiz, sonra da zor koşullarda ya-şayan arkadaşlaımıza sendikanın sahip çıkmasını isteyeceğiz. Bunu demek bi-zim hakkımız.”

Bundan sonra karşılaşacağınız ey-lemlere ve grevlere karşı tutumunuz nasıl olacak?

Daha önceden bir eylem gördü-ğümüzde başımızı çevirip gidiyorduk, bizim de başımıza geldi ve daha iyi anladık, bir grev, eylem yaptığımızda herkes bir şey dedi bize, karalamaya çalışanlar amacından saptırmaya ça-lışanlar oldu, haklılığımızı anlatmaya çalıştık. Bundan sonra biz, emeği ve hakları için mücadele eden herkesin yanında olacağız.

MERSİnSUzAn SArıGÖz, kADir CAn Alkır

Dünya Turu

6 ekim 2011 perşembe SAYı: 1

imTiYAz SAHibi: fadİK TEMİZYüREK

Genel YAYın kOOrDinATÖrÜ: EMRE ÖZTüRK

eDiTÖrler

GÖrSel TASArım

DAğıTım

SanEM dEnİZ KURaLİBRaHİM KESKİnSELçUK KaYgıSıZBERna gÖRgüLüMELİKE çınaRgaMZE aBaYRıfaT çaPaRMEHMET POLaTEMİnE aHıSKaLıMELTEM POSTaCıECE BİBEROğLUfaTİH PEKEdİSgüRKan KÖSEçağLa EROğLU

06 EKiM 2011 yArın

adRES: bOzkUrT mAH. TÜrbeYi Sk. nO: 79-81 şişli / iSTAnbUl BaSıLdığı YER: ASpAş ASYA mATbAACılık- eVren mAH. GÜnAY Sk nO: 4 bAğCılAr / iSTAnbUl

Yarin01_2155.indd 8 09.10.2011 19:31:52

Page 9: Yarın Gazetesi Sayı 1

09 EKONOMi

İş yok, arayan çok

ILO: İşsizlik 40 milyon daha artacak!

Roubini’den reçete

TOKİ’nin 4 bin lira peşinatla satacağı 4 bin 538 konut için, başvuru sayısı rekor düzeye ulaştı: 51 bin 178 baş-

vuru yapıldı. TOKİ’nin ‘dar gelirli ailelere’ 7 ilde satacağını açıkladığı 2+1

konutlardan satın almak isteyenler, illerde valilikler, ilçelerde ise kaymakamlıklar önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Başvurular son gün 23 Eylül’de başvuru süresinin son dakikalarına kadar devam ederken, satılacak olan 4 bin 538 konut için toplamda 51 bin 178 başvuru yapıldı.

GAziAnTeP’Te konUT SAyıSının 33 kATı BAşVUrU yAPıldı4 bin liraya satılacak olan konutlar için rekor sayıdaki başvu-rular arasında en çok talep Gaziantep Şahinbey’deki Yeşilkent projesinde gerçekleşirken, konut sayısının yaklaşık 33 katı talep geldi. 320 konut için 10 bin 463 aile başvurdu.

Müracaatların bitmesiyle beraber başvuru yapanların şartları değerlendirilecek ve Ekim ayında konut sayısına göre başvu-runun fazla olması nedeniyle kura çekimiyle ev sahipleri be-lirlenecek.

Ayrıca, son olarak yapılan başvuruların çok yüksek sayıda olması dikkat çekerken, TOKİ tarafından bu yıl son olarak Şubat-Mart aylarında satışa sunulan 6 bin 468 konut için 55 bin 985 aile başvuruda bulunmuştu.

iş-kUr’Un iSTihdAm PlAnıİş-Kur’un başlattığı istihdam planına göre geçici işçi alımlarıyla işsilik sorununun çözülmesi planlanıyor. AKP’nin seçim vaatleri arasında bulunan bu proje birçok ilde uygulanmaya başladı bile. Bu planın bir durağı da Urfa’da gerçekleşti. Şanlıurfa’da 950 ki-şilik işe 2161 kişi başvurdu. Böylece umutsuz iş kuyruklarına bir yenisi daha eklenmiş oldu. Planlanandan oldukça fazla başvuru olunca noter huzurunda kura çekimi yapıldı. İsmi okunmayan-lar arasında ağlayarak salonu terkedenler oldu.

GÜVenceSiz BAşArı6 aylığına asgari ücretli olarak açılan kontenjanla ilgili kuranın çekildiği kapalı spor salonunda konuşma yapan Şanlıurfa Mi-letvekili Mehmet Akyürek “ilk kez hükümetimiz tarafında böyle bir uygumla başlatılmıştır. Bu uygulamadan ilimizde en fazla işçi alımı Viranşehir’de gerçekleşmekte. Bu tür hizmetlerimiz devam edecek. Asgari ücret karşılığı artı sigortalı olarak altı ay süreyle çalıştırılacaklar. Amacımız bölgemizde işsizliği bir nebzede olsun azaltmaktır.” dedi.

6 ay sonunda iş sözleşmeleri feshedilecek olan işçilerin ise sonrasında ne yapacağı ve geri kalan süreçte işsiz sayılıp sayıl-mayacakları ise belli değil.

Yunanistan Hükümeti temerrüt tartışmalarının yapıldığı son günlerde, troyka toplantılarından gelen olumlu sonuçlar ve Avrupa Finansal istikrar Fonu’ndan gelen olumlu haberlerle idare etmeye çalışıyor. Fakat düşürülen kredi notları ve var olan desteğin krizin atlatılması için gerekli olan miktarın çok gerisinde olması gelecek için güven vermiyor.

Soros’un kriz yorumu:

AB’de ihtiyaç duyulan otorite yok

aVRUPa ibrAHim keSkin

Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu toplantılarında görüşlerini beyan eden So-

ros, ABD´nin 2008 yılında mali krizi yenmek için sahip olduğu bazı mekanizmalardan Avrupa´nın yoksun olduğunu ve bunun Avrupa açısından durumu daha vahim bir hale getirdiğini söyledi. Ünlü yatırımcıya göre, Avrupa´nın içinde bulun-duğu kriz ortamı, ABD´nin 2008 yılında yaşadığı krizinden daha ciddi bir duruma işaret ediyor. Soros, ´´2008 yılında ihtiyaç duyulan otorite ABD´de mevcuttu ama aynı şeyi şimdi Avrupa için söyleyemeyiz´´ dedi.

BAnkAlArA deneTimSoros, Avrupalı yetkililere krizden kurtulmak için birtakım önerilerde bulundu. Soros´un önerileri arasında ortak bir hazine kurma fikri de yer aldı. Soros´a göre, bu adım krizin dizginlenmesinin yolunu açacak. Soros, ayrıca Avrupa bankacılık sisteminin yeniden sermayelendirilmesi ve dene-tim altına alınması gerektiğini düşünüyor.

Yunanistan´ın durumu için de değerlendirme-lerde bulunan Soros, ülkenin borcunu bir şekilde yeniden yapılandırmasının gerekeceğini, tam bir temerrüdün olmayacağını söyledi.

Yunanistan Hükümeti temerrüt tartışmalarının yapıldığı son günlerde, Troyka toplantılarından gelen olumlu sonuçlar ve Avrupa Finansal istikrar Fonu’ndan gelen olumlu haberlerle idare etmeye çalışıyor. Fakat düşürülen kredi notları ve var olan desteğin krizin atlatılması için gerekli olan miktarın çok gerisinde olması gelecek için güven vermiyor.

Yunanistan iflas, maliye bakanı itiraf ediyor:

Ödeyemiyorum, beni tutuklayın

Atina’da, hükümetin mali krizle mücadele çerçevesinde uygulamaya koyduğu reformlara itiraz eden emekçiler, İçişleri, Adalet, Maliye, Sağlık ve Tarım Kalkınma Bakanlıkları’nı işgal etti.

Yunan medyası, Maliye Bakanlığı’nın avlusunda toplanan yüzlerce eylemci-nin Troyka yetkililerinin Venizelos ile görüşmesini engellemekte kararlı olduğunu açıkladıklarını duyurdu.

Kamu Çalışanları Konfederasyonu yaptıkları açıklamada, “Bakanlıklardaki işgallerin Troyka’nın tekrar ülkeye gelmesine ve gelirlerin azalmasına neden olan barbarca önlemlere karşı yapıldığını” belirtti.

Öte yandan, hava trafik kontrolörleri 5 Ekim’de 24 saatlik grev kararı aldı.Yunan basın-yayın organları, hava trafik kontrolörlerinin grevi nedeniyle 5

Ekim’de devlet başkanlarının uçakları ile ilk yardım ve insani yardım uçakları dâhil olmak üzere, Yunan havaalanlarından hiçbir uçağın havalanmayacağını, havaalanlarına hiçbir uçağın iniş yapamayacağını duyurdu.

Halk birçok bakanlığı işgal etti

aVRUPa ibrAHim keSkin

Yunan basınında çıkan ha-berlere göre, Venizelos,

Parlamento’da parti çalışma grubunda yaptığı konuşmada, mali krizle müca-delede hükümetin “A” planı için çaba gösterdiğini ancak, Almanya’dan, ön-lemlerin başarılı olmaması durumun-da kontrollü iflas olan “B” planının uygulanması konusunda dayanılmaz baskı gördüğünü belirtti.

Bu senaryonun uluslararası fak-törler tarafından en çok dile getirilen senaryo olduğunu belirten Venizelos, bu şekilde bankaların ve fonların sür-dürülebilirliği ile Yunanistan Merkez Bankası’nın finanse edilmesi teminat altına alınarak, bankalardaki yatırımla-rın güvence altına alınacağını savundu.

Yunanistan’ın ekonomik sorunuyla ilgili diğer senaryolardan birinin de, borçların yüzde 20 oranında azaltıla-rak yeniden yapılandırılmasını öngö-ren 21 Temmuz kararlarının onayla-narak uygulanması olduğunu belirten Venizelos, üçüncüsünün ve “en kötü-sünün” ise, Troyka ile olan anlaşmanın bozulması ve ülkenin kontrolsüz bir iflasa sürüklenmesi olduğunu kaydetti.

AB’den deSTekAB’nin Ekonomik ve Parasal İşlerden Sorumlu üyesi Olli Rehn, 16 Euro Bölgesi ülkesinin Yunanistan’ı temer-

rüde düşürmeyeceğini belirtti. Rehn, Washington’da yaptığı açıklamada, Yunanistan’ın kontrolsüz temerrüdü-nün ya da Euro Bölgesi’nden çıkma-sının sadece Yunanistan’da değil, tüm Avrupa Birliği’nde çok büyük ekono-mik ve sosyal zarara yol açacağını, tüm dünya ekonomisine ciddi etkileri ola-cağını söyledi. Olli Rehn, bunun ol-masına izin vermeyeceklerini kaydetti.

“ÖdeyemiyorUm, Beni TUTUklAyın”İçinde bulunduğu derin ekonomik krizden çıkış için yaptığı her harekette daha da derine batan Yunanistan ifla-sın eşiğine geldi. Yunanistan’da kemer sıkma politikaları kapsamında çıkan emlak vergilerine karşı protestolar büyürken, konuyla ilgili bir açıklama da Başbakan Yardımcısı Theodoros Pangalos’dan geldi; “Ödeyecek param yok, Venizelos (Maliye Bakanı) gelsin beni tutuklasın”.

yArdım GelmezSe iFlASToplanıp, toplanamayacağı dahi belli olmayan vergilerin sorunu çözmeyece-ğinin farkında olan hükümet yetkilile-ri, birkaç hafta içerinde gelecek 8 mil-yar avroluk dış yardıma bel bağlamış durumdalar. Eğer bu yardım da gelmez ise Ekim ayında maaşlar ödenmeyecek, Yunanistan’a dışarıdan borç verilmeye-cek ve Yunanistan’ın tahvilleri geçersiz sayılacak.

ÖdemiyorUz, Ödenmeyecek Yoksulluğa karşı direnen siyasi örgüt-ler ise, üyelerinin bu vergileri ödeme-yeceklerini açıkladılar. Kemer sıkma politikalarının çözüm olmadığını vur-gulayan örgütler, köklü dönüşümler yaratmak yerine borcun halka yüklen-mesine karşı duracaklarını söylüyorlar.

yArdımcıSı dA ‘Ödemeyecek’Katıldığı programda kemer sıkma politikaları ve yeni emlak vergisiyle ilgili soruları yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Theodoros Pangalos, ken-disine düşen verginin 17 bin 500 avro olduğunu, bunun için evini satması gerektiğini söyledi. Alıcı bulamadığı

takdirde vergiyi ödeyemeyeceğini söy-leyen Pangalos, “Ödeyecek param yok, Venizelos gelsin beni tutuklasın” dedi.

G -20 ülkeleri, kriz karşısında zayıflayan bankaları ve belirsizleşen büyümeyi destekleme taahhüdünde bulundu.

Washington’da akşam yemeğinde biraraya gelen dünyanın en büyük 20 ekonomisinin maliye bakanları ve merkez bankası başkanları, bankacılık sistemini ve finansal piyasaların istikrarını korumak için gerektiğinde ihtiyaç duyulan tüm tedbirleri alma sözü verdi.

Toplantının ardından ortak bir bildiri yayımlayan G-20 ülkeleri maliye bakanları ve merkez bankası başkanları, Euro Bölgesi’ndeki borç krizinin bankaları ve piyasaları baltalamasını engelleme taahhüdünde bulundu ancak küresel ekonomide güveni artırmak için yeni önlemler açıklamadı.

Bildiride, politika yapıcıların, küresel ekonominin karşı karşıya bu-lunduğu yenilenen zorlukların üstesinden gelmek için güçlü ve koordineli bir biçimde uluslararası tepki verme konusunda fikir birliğine vardıkları belirtildi.

Bildiride ayrıca, 3-4 Kasım tarihlerinde Fransa’nın Cannes kentinde düzenlenecek G-20 Zirvesi’nde, güvenilir bir mali konsolidasyon planı ortaya koymak ve büyümeyi desteklemek üzere ortak bir eylem planı oluşturulması çağrısında bulunuldu. WaSHİngTOn YArın ekOnOmi

G-20’den bankalara teminat

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ile ortak hazırlanan rapor , G-20 çalışma ve istihdam ba-

kanlarının toplantısı dolayısıyla kamuoyuna duyruldu. Küresel ekonomideki gerileme ve istihdam sorununun gelecek yıllarda ciddi boyutlara ulaşacağının uyarısında bulunan İLO, 2008’den bu yana 20 milyonun işinden edildiğini de belirtti.

işSizlik hızlA ArTıyor Raporda, 2008 öncesi rakamlara dönebilmek için 2015’e kadar %1.3 oranında istihdamın yaratılmasını, her yıl 21 milyon iş gücü yaratarak , 2008 yılından bu yana kayıp istihdamın karşılanmasını ve yine çalışma yaşına gelmiş genç nüfusun iş olanağına kavuşmasını sağlayacağı vurgulandı. Genç işsizliğin de yüksek rakamlara ulaştığı G-20 ülkelerinin reel ekonomiye yatırım için küresel bir işbirliği içerisinde hareket etmesi ge-rektiğini bildirdi.

Mevcut rakamların istihdamın 2012 yılı sonuna kadar sa-dece 0.8 oranında artış gösterileceği sinyali verdiği hatırlatılan raporda, gelecek yıl G-20 ülkelerinde işsiz sayındaki artışın 40 milyona kadar çıkabileceği uyarısı yapıldı.

BAkAnlAr PAriS’Te SorUnA ÇÖzÜm ArAyAcAk G-20 ülkeleri çalışma ve istihdam bakanları Fransa’nın başkenti Paris’te küresel krizle birlikte ortaya çıkan istihdam sorununu çözmek için toplandı. İki gün sürecek toplantılarda, istihdam, sosyal koruma, çalışma hakları ile ilgili yapılacak çalışmalar ele alınacak. Bakanlar, bu konularla ilgili her düzeydeki çalışmada, özellikle uluslararası kuruluşların da dahil olacağı bir uyumun aranmasının yollarını arayacak. OECD’nin genç işsizlik rapo-runda birinci olan Türkiye’yi ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik temsil ediyor.anKaRa eliF Yeğin

06 EKiM 2011 yArın

Avrupa ülkelerinde krize karşı geliştirilen çözüm uygulamaları halkı sokaklara dök-müş, uzmanlar tarafından da krizin kötü yönetildiği yönünde eleştirileri yapılmıştı.

Kriz kahini olarak nitelendirilen ünlü ekonomist Nouriel Roubini, Avrupa'daki krizi sona erdirecek 10 maddeli

bir reçete açıkladı. Polonya’nın Sopot kasabasında yapılan bir etkinlikte konuşan Roubini, fazilerin düşürülmesi ve borçların vadelerinin uzatılması gerektiğini vurguladı.

Kemer sıkmak yerine ekonomiyi canlandırma yönünde ha-reket edilmesi gerektiğini belirten Roubini, İtalya ve İspanya gibi sorunlu ülkelere likidite desteği sağlanması ve Yunanistan, Portekiz ve İrlanda gibi ülkeler ile bankaların borçlarını düzenli biçimde azaltacak bir mekanizma geliştirilmesini önerdi. Sorun-lu ülkelerin kontrollü şekilde Euro Bölgesi'nden çıkabilmeleri sağlanmalı diyen ünlü ekonomist, orta vadeli mali sıkılaştırma uygulamasından yana olduğunu söyledi.

Yarin01_2155.indd 9 09.10.2011 19:31:54

Page 10: Yarın Gazetesi Sayı 1

04 EKiM 2011 YARIN

Parasız eğitime davetlisiniz

Genç-Sen’e hukuksuz kapatma kararı

Gençler, 6 Kasım’da meydana çıkmaya hazırlanıyor

Sanayi bölgesinde lise olur mu?

“Parasız eğitim istiyoruz alacağız” yazılı pankart açtıkları için 19 aydır tutuklu olan Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz,

içerden yazdıkları mektupla herkesi 6 Ekim günü Beşiktaş Ad-liyesi 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmalarına davet ediyor.

14 Mart 2010’da Başbakan’ın ‘Roman Açılımı’ toplantısında ‘Parasız eğitim istiyoruz alacağız’ yazılı pankart açan Gençlik Federasyonu üyesi Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer 15 yılla yar-gılanıyor.

“PArASız eğiTim iSTemek SUÇ değil hAkTır”Halen Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Yılmaz, dördüncü kez hâkim karşısına çıkacağı duruşma öncesi basına bir mektup göndererek, şu çağrıda bulundu:

“Ferhat ve ben, en başta kendi hakkımızı, genelde de tüm öğrencilerin, ailelerin hakkını dile getirdiğimiz için 1.5 yıl-dır bedel ödüyoruz. 15 yılla yargılanıyoruz. Bu süre içerisinde hızla okuldan atıldık. Bize beraat kararı veren savcı ise sürgün edildi. 6 Ekim 2011’de Beşiktaş 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dördüncü kez hâkim karşısına çıkacağız. Bu mahkemede başta siz köşe yazarlarımız, tüm aydınları, öğrencileri ve ailelerimizi çağırıyorum. Gelin, hep birlikte haykıralım; Parasız Eğitim istemek suç değil, haktır.” İSTanBUL YArın eğiTim

2007 yılında DİSK öncülüğünde kurulan Öğrenci Genç-lik Sendikası Genç-Sen’e açılan ve 2008 yılından bu yana

devam eden kapatma davası “sendikayı işçilerin değil, öğren-cilerin kurması” gerekçesi ile kapatılma kararı ile sonuçlandı.

Öğrenci Gençlik Sendikası Genç-Sen öğrencilerin Türki-ye’deki ilk sendikası olarak faaliyet yürütmekte iken, Valilik tarafından 2008 mayıs ayında, 3. Asliye ceza mahkemesinden kapatma davası açıldı. 29 eylül günü görülen dava ise “sendi-kayı öğrencilerin kurmuş olması” sebep gösterilerek mahkeme tarafından kapatma kararı alındı. Ancak Türkiye’nin anlaşmalı olduğu BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, BM Eko-nomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi sözleşmelerde “herkesin sendika kurma ve sendikalı olma hakkı vardır” maddesi, bu karara ters düşüyor.

kArAr BirÇok AnlAşmAyA AykırıBu hukuksuzluk üzerine kapatma kararına karşı eylem ya-

pan Genç-Sen ise yaptığı açıklamada, kararın hukuksuzluğunu, yapılan anlaşmalara bile ters olmasıyla ortaya koyduğunu vur-guladı. Ayrıca dünyanın birçok yerinde öğrencilerin kurdukları ve örgütlendikleri sendikalar var. DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün ise diğer kapatma davalarına değinerek, “AKP sendika yasalarını değiştirdiğini iddia ederken, Emekli-Sen, Çiftçi sen, Yargı-Sen ve Evid-Sen gibi sendikaları kapatmaya çalışmakta” diyerek açıklama yaptı. Şimdi Genç-Sen’in mahkeme kararı, temyiz için Yargıtay’a gidecek. Genç-Sen ise Yargıtay ardından AİHM’ ne kadar gideceklerini açıkladı. İSTanBUL YArın eğiTim

YÖK’ün kuruluş tarihi olan 6 Kasım’ın yıldönümü genç-ler YÖK protestoları için hazırlıklara başladı.

Üniversitelerin yeni eğitim yılına başladığı şu günlerde, gençler için geleceksizlik sorunu ve mezun olduklarında “ne olacağız” kaygısı ortada koca bir soru olarak dururken, YÖK üniversiteler açmaya devam ediyor. Üniversitelerden mezun olanların iş bulma ümidini yitirdiğini sürekli anlattığı bu gün-lerde, gençler “Yeni üniversiteler ne işe yarayacak?”, “Mezunlar ne olacak?” sorularını açığa çıkartıyor.

6 kASım hAzırlık komiTeleri ToPlAnıyor“İşsizliğe ve YÖK’e karşı Gençler Meydana” diyerek dünya-da işsizliğe karşı meydanları dolduran gençler gibi Taksim Meydanı’nda geleceklerinin ne olacaklarını soran, ünivesite-lerde gerçek demokrasinin var olması için “YÖK’e Hayır” diyen Gençler Meydana İnisiyatifi eğitim öğretim döneminin açılışı itibariyle hazırlık komiteleriyle çalışmalara başladı. İnisiyatif, YÖK’ün kurulduğu gün olan 6 Kasım’da yapacağı eylemin ça-lışmalarını, birçok ilde gerçekleşen toplantılar ile yürütüyor.

Hazırlık komitelerini ve tüm çalışmalarını ‘www.gencler-meydana.net’ sitesinden duyuran Gençler Meydana İnisiyatifi : “Gençliği yok etmeyi önüne koymuş bir sisteme karşı mücadele kaçınılmazdır.Bu yüzden “Gençler Meydana” diyerek işsizliğe ve YÖK’e karşı 6 Kasım’a hazırlanıyoruz. Mısır’da, İspanya’da, Tunus’ta, Yunanistan’da ve en son Wall Street’de gençler meydan-ları doldurdu, haklarını bir bir aldı. Şimdi sıra bizde.” diyerek gençliği 6 Kasım’a meydanlarda olmaya çağırıyor. İSTanBUL YArın eğiTim

Bu yıl üniversitelere yerleşen öğrenciler kayıtlarını yaptırdı ve üniversiteler eğitim yılının açılışını yaptı. Öğrencilerin üniversitelere kayıt olmaları ile gelecek kaygısı açığa çıkarken, bu yıl yeniden artırılan kontenjanlar ve yapılan zamlar öğ-rencileri gelecek konusunda bir kez daha düşündürüyor.

Üniversiteler başladı,öğrencilerin gelecek kaygısı da

YGS şifreleri, artırılan konten-janlar, gelecek hesaplarıyla ya-

pılan tercihler ve açıklanan sonuçlar ardından üniversitelere yerleşildi ve 2011-2012 eğitim yılı birçok üniver-sitede başladı.

ÜniVerSiTeler BAşlAmAdAn zAmlAr yAPıldıÖğrenciler yeni öğrenci yılına yeni zamlarla girdi. Hemen her üniversite-de yemek, yurt ücretleri zamlanırken, yine birçok ilde ulaşıma zam yapıldı.

Bunun da yanında birçok üniversite-de kayıt paralarının bağış adı altında alınması bu yıl da öğrencilerin karşı-sına geldi.

BU yıl konTenJAnlAr %7,3 ArTırıldıÜniversitelerde geçen yıl %7 oranında artırılan kontenjanlar, bu yılda %7,3 oranında artırıldı. Öğrenci sayısındaki bu ciddi ve orantısız artış üniversite-lerde birçok problemi de beraberin-de getirdi. Örneğin öğrenci yurtları daha kayıtlar başlamadan dolarken, üniversite çevrelerindeki kiralar ise fahiş artışlar gösterdi. Ciddi bir ba-

rınma sorunu ortaya çıkarken, artan kontenjanların işaret ettiği asıl sorun, mezunların üniversite ardından ne ola-caklarına dair oldu.

Gelecek kAyGıSı, Öğrenim SorUnlArının ÖnÜne GeÇTiTürkiye genç işsizlik oranının %28,7’ye yükselmesiyle OECD ülke-leri arasında 1. sıraya yükselmiş du-rumda. İş olanağının en yüksek oldu-ğu düşünülen Tıp Fakülteleri, Eğitim Fakülteleri gibi bölümlerde de işsizlik oranları en yüksek seviyelerine ulaştı-ğından, kayıt yaptıran öğrenciler, daha

başlarken, “geleceğimden kaygılıyım” açıklamaları yapıyorlar.

Bu yıl eğitimi başlayan Yıldız Tek-nik Üniversitesi öğrencisi Meriç Can : “Bu kadar yıl yapılan çalışıp okuyoruz ve mezun olduğumda bu çalışmaların karşılığını istiyorum, istediğim gibi bir işte çalışmak istiyorum. Ayrıca eğitim veren eğitimciler çoğu zaman öğrenci-leri umursamıyorlar, hâlbuki üniversi-telerin asıl özneleri bizleriz. Bizler için oralardalar bu sebeple düzgün ilişki kurulmasını istiyorum.” diyerek üni-versiteden ve gelecekten beklentisini böyle dile getirdi.

Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara Sanayi Odası ve Organize Sanayi Bölgesi işbirliğiyle hazır-

lanan projeye göre her Organize Sanayi Bölgesine bir özel meslek lisesi kurulacak. Böylelikle sanayici-nin istediği şekilde eleman yetiştirilecek, öğrencinin ücretini sanayici karşılayacak, devlet her öğrenci başına işverene 2 milyar ödeme yapacak.

Bu uygulamayla sanayicinin isteğine göre ele-man yetiştirilecek ve mezun olduğunda okudu-ğu sanayi bölgesinde çalışacak. Özel okul man-tığıyla çalışacak ve doğrudan sanayi sektörüne ara eleman yetiştirecek olan özel liselere Çalışma ve Sanayi Bakanlıkları’nın yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı’ndan da destek geldi. İlk özel meslek li-sesi olarak Ankara OSB’de kurulacak okulla ilgili detaylar paylaşıldı. Yaklaşık 500 öğrencinin ücretsiz eğitim alacağı lisede, öğrenci başına sadece işletme maliyetinin yıllık 10 bin lira olacağı ifade edildi.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, projenin hükümet için büyük önem taşıdığını ve öğrenci

başına belli bir tutarın bakanlık tarafından öde-nebileceğini söyledi. Sanayinin içinde kurulacak meslek liselerindeki öğrencilerin sanayicinin iste-ğine göre şekillenecek olması, hem sanayiciye hem de hükümete birçok avantaj oluşturuyor. Meslek

lisesi eğitimi süresince stajyer olarak çalıştırılabildiği gibi, eğitimi ardından nitelikli eleman statüsün-de çalışabilecek olan öğrenciler bu süreç içerisin-de büyük bir emek sömürüsüne mahrum kalıyor. İSTanBUL SiDAr kArDOğAn

İSTanBULÖzGe AkmAn

Gazi Üniversitesi Elektrik Öğretmenliği Bölümü’nden mezun

olan İnan Savaş Turan, 8 yıldır ataması yapılmadığı için postacı

oldu. 2 ay önce postacılık yapmaya başlayan Turan, postacılıktan ka-

zancının öğretmenlikten daha fazla olduğunu, günde 10 km yürümeye

alıştığını, postacılığı severek yaptığını, ancak emek vererek olmak istediği

öğretmenliği yapamadığı için büyük bir hayal kırıklığının olduğunu

vurguluyor.

“Verilen SÖzler ne zAmAn TUTUlAcAk”Turan öğretmen olmak için KPSS’yi denemeye devam ediyor ancak

Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıklamalarını da dile getirerek: “150

bin öğretmen ihtiyacı olduğunu söylüyor ama 11 bin atama yapılı-

yor. Bu büyük bir çelişki. Bu yıl 55 bin atama sözünü tutmadıkları

için özür diliyorlar ama bu yeterli değil.” Açıklamasını yapıyor.

Öğretmenliğini yapmak için atama beklediği sürelerde psko-

lojisinin bozulmamasına özellikle dikkat ettiğini belirten Turan,

bu sebeple intihar eden 27 ataması yapılmayan öğretmenide ana-

rak, artık sözlerin tutulmasının şart olduğunu vurguluyor.

Atama bekleyen öğretmenpostacı oldu

06 EKiM 2011 yArın

Yarin01_2155.indd 10 09.10.2011 19:31:55

Page 11: Yarın Gazetesi Sayı 1

new York’ta yaklaşık iki haftadır devam eden Wall Street işgali eyleminde 700 kişi gözaltına alındı. Washington, boston, San Francisco, los Angeles, Denver ve Chicago’da da binlerce kişi sokağa çıkarak hükümeti protesto etti.

Şimdi sıra New York meydanlarında

nEW YORKrıFAT ÇApAr

“Para hırsı, yolsuzluk ve sosyal bütçe kesintilerini” protesto

eden eylemciler, Mali sistemin zengin-leri ve güçlüleri kayırdığını, seslerinin duyulmadığını savunuyor.

Eylemciler, “Bu, patronların para hırsına karşı bir gösteri, Wall Street’e geldik, çünkü burası patronların çürü-müşlüğünün sıfır noktası. Buraya artık canımıza tak ettiğini söylemeye geldik, artık buna tahammül etmeyeceğiz” di-ye konuştular.

700 kişi GÖzAlTınA AlındıBrooklyn ve çevre yollarında eylem yapan yaklaşık iki bin kadar gösterici, köprüye girmek isteyince polis barikatı ile karşılaştı. Göstericileri çember altı-na alan polis 700 kişiyi gözaltına aldı. Eylemciler, eylemlerine Wall Street ya-kınlarında Zuccotti parkında devam ediyor.

eylemler diğer kenTlere de SıÇrAdıNew York’ta başlayan eylemler, ülke geneline yayılmaya başladı. Boston, ve Los Angeles’ta protesto eylemleri yapıldı. Tırmanan işsizliğe karşı Oba-ma yönetiminden holdingler, finans kuruluşları ve zenginlere karşı eko-nomik adalet isteyen protestocular, adil bir ekonomik düzen gelene kadar protestolarını sürdürecekleri açıkladı.

ANKA’ya konuşan protestocu-lar, “Amerikan ve dünya medyası iki haftadan beri sürdürdüğümüz eylemi görmüyor. Ancak bugün çok sayıda gözaltı gerçekleştikten sonra medya sesimizi duydu. Bizim gerçekleştirdi-ğimiz protestolarla ABD’de ‘Amerikan Baharı’ yaşanacak, ekonomik varlıklar adil olarak paylaşılacak, sesimizi dün-yaya duyurana kadar eylemlerimizi sürdüreceğiz” şeklinde konuştular.

zomBiler de ProTeSTo eTTiNew York kentinde ekonomik kriz, ka-pitalist sistem, küresel ısınma, işsizlik ve sosyal eşitsizlik gibi sorunları pro-testo etmek isteyen yüzlerce kişi zombi kıyafetleriyle yürüyüş yaptı.

Yaptıkları zombi makyajları ve giy-dikleri kıyafetlerle eylemlerine renkli bir boyut kazandıran eylemciler, poli-sin yakın takibinde New York sokakla-rında seslerini duyurmaya çalıştı.

Ellerinde, “Krizin Nedeni Kapi-talizm”, “Şirketlerin Refahına Son, Wall Street’e Şimdi Dava Açalım”, “Oligarşik New York Belediye Başka-nımızın 18 Milyar Doları Var”, “Siz Buna Düzensizlik Diyorsunuz Bizse Demokrasi Diyoruz”, “Biz Hipi Değil Vatanseveriz”, “Onlar Bizim Adımıza Konuşmuyor” yazılı pek çok pankart taşıyan eylemciler, mevcut ekonomi politikalarını eleştiren sloganlar attı.

Yunanistan’da kamu ve özel sektör çalışanları, “hükümetin mali krizle mücadele çerçevesinde

uygulamaya koyduğu reformları” protesto amacıyla 24 saatlik grev yaptı.

Yunan hükümetinin tasarruf önlemleri kapsamında uygulamaya koyduğu ilave emlak vergisi ve otuz bin kamu çalışanının işten çıkarılması kararı sonrasında gün-deme gelen grev sebebiyle Yunanistan’da hayat durdu.

on Binler SokAklArA dÖkÜldÜGreve katılan eğitim çalışanları sebebiyle okulların büyük kısmı açılmazken, deniz ve hava ulaşım seferleri nerdeyse tümüyle durdu. Ülkedeki hastanelerin de yalnızca acil servisleri veriyor.

Bu arada greve destek amacıyla başkent Atina’da düzenlenen protesto eylemlerine on beş binden fazla kişinin katıldı.

AneSTiS: hÜkÜmeTin Önlemleri “BArBArcA”Ülkedeki en büyük sendikalardan GSEE’nin sözcüsü Statis Anestis Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, hükümetin yeni önlemlerinin adil olmadığını, işçilerin haklarının ve gelirlerinin “barbarca” hedeflediğini be-lirtti.

Anestis ekonomiyi daha da zora sokan bu önlemlerin, bugünkü grev sayesinde troyka tarafından bir keza daha gözden geçirileceğini umduklarını söyledi.

TroykA incelemeleri SÜrÜyorÖte yandan, Yunanistan’a sağlanacak Brüksel kaynaklı

ilave yardımın akıbeti ise henüz kesinleşmedi.Troyka olarak bilinen, IMF, Avrupa Merkez Bankası

ve Avrupa Komisyonu yetkililerinin Yunan ekonomisinin reform karnesine dair incelemeleri halen sürerken, ilave yardımın geleceği Troyka’nın değerlendirmesine bağlı.

“Önlemler hAlkı ceSAreTlendireBilir”BBC muhabiri Malcolm Brabant, greve katılımın ül-kedeki sendikalar açısından bir “güç testi” olacağını bildiriyor.

Kamu sektöründe örgütlü sendikaların radikal üye-lerinin hükümetin reform adımlarını sabote edeceklerini açıklamış olduklarını hatırlatan Braband, maliye bakanı Evangelos Venizelos’un ulusal birlik ve dayanışma sağ-lanmazsa ülkenin mali yükümlülüklerini yerine getire-meyeceğini itiraf etmiş olduğunun altını çiziyor.

Braband’a göre bu “itiraf ” tasarruf önlemlerine karşı örgütlenmiş kitleleri cesaretlendiren bir etki yaratabilir aTİna YArın DÜnYA

Türkiye-Suriye ilişkilerinde gerilim artıyor

Mısır’da direniş seçim yasasını değiştirdi

Sirte’de 60 bin sivil mahsur

Suriyeli muhalif örgütler birleşti

Mısır’da Mübarek iktidardan sonra yönetimi elinde bu-lunduran Yüksek Askeri Konseyi (SCAF), siyasi partilerin

seçimleri boykot gerekçesi yaptığı seçim yasasını değiştirmeyi kabul etti.

Seçim yasası, meclis sandalyelerin üçte birinin bağımsız adaylar için ayrılmasını ve parti adaylarına kapalı tutulmasını öngörüyor.

SCAF, yasanın bu bölümünün değiştirilerek, üçte birlik bölümün de siyasi partilere açılacağını beyan etti.

SCAF’ın açıklaması cuma günü Tahrir’de yapılan kitlesel gösteriden ve siyasi partilerin, yasanın değiştirilmemesi halinde meclisi boykot edeceklerini açıklamasından sonra geldi.MıSıR YArın DÜnYA

Muammer Kaddafi’nin kalesi Sirte’de çatışmalar iki gün-lük ateşkesten sonra yeniden şiddetlenirken, en az 60 bin

sivil kentte mahsur kaldı. 70 bin nüfuslu kent, yaklaşık iki haftadır geçici hükümete

bağlı birliklerle Kaddafi güçleri arasında sert çatışmalara sah-ne oluyor. Çatışmaların ortasında kalan sivillerin temel gıda ve su ihtiyacını dahi karşılayamadığı, ilaçlarının ise tamamen tükendiği ifade ediliyor. Kenti terk edenler arasında bulunan Sirac Assuri adlı bir doktor, halkın hayatta kalmak için petrole karışan suyu dahi içmek zorunda kaldığını, bebek mamasının tamamen tükendiğini, hastanelerin de ilaç verilemeyen hasta-larla dolduğunu ifade ediyor.

Geçici hükümet, gerçek özgürlüğün Sirte’nin düşmesiyle sağlanacağını duyurmuştu. LİBYa YArın DÜnYA

Suriye’deki muhalif örgütler, uzun görüşmeler sonucunda kendi aralarında uzlaşmaya vardıklarını ve Geçici Ulusal

Konseyi kurduklarını ilan ettiler.Suriye muhalefetinin lideri Burhan Galyun, önceki gün

El Cezire’ye yaptığı açıklamada, Geçici Ulusal Konsey’in, eşit katılım temelinde oluşumunu gerçekleştirdiğini duyurdu.

Muhalefetin açıklamalarına göre; “Şam Kuvvetleri Deklarasyonu’na; Suriye İnsan Hakları Örgütü’nün, Müslü-man Kardeşler’in Suriye kolunun ve ülkedeki diğer siyasal ve toplumsal güçlerin katılımıyla konsey, uzun görüşmeler sonu-cunda teşekkül etti.”

SUriye’de 3600 kişi ÖldÜrÜldÜSuriye’deki kitlesel protestolar, Mart ayında ülkenin güneyindeki Dera’da başlamış ve daha sonra diğer bölgelere yayılmıştı. Suriye Devlet Başkanı Danışmanı Bouthayna Şaban’a göre, bin 400 kişi hayatını kaybetti. Yaşamını yitirenlerin yarısının ordunun ve güvenlik güçlerinin personeli olduğu belirtiliyor. BM’ye göre, ölü sayısı 3 bin 600’ü bulmuş durumda.

3 Binden FAzlA kişi GÖzAlTınA AlındıGüvenlik güçleri, Rastan kentinde ev ev yaptıkları baskınlarda 3 günde 3 binden fazla kişiyi gözaltına aldı.

Yerel Koordinasyon Komiteleri, Rastan kentinde çatışma-nın sona erdiğini, kentteki askeri operasyonda onlarca kişinin öldüğünü, 3 binden fazla kişinin gözaltına alındığını açıkladı.

Merkezi Londra’da bulunan Suriye İnsan Hakları Örgütü’nün başkanı Rami Abdülrahman da, Rastan’da çok sayıda kişinin gözaltına alındığını ifade ederek, gözaltına alınanların sayısının 500 ile 2 bin arasında olabileceğini söyledi. SURİYE YArın DÜnYA

06 EKiM 2011 yArın

Kesintilere Grevle Cevap Verdiler

“Komşularla sıfır sorun” politikasından kısa bir süre önce vazgeçen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’ye yönelik sert mesajlarını TSK’nın tatbikat açıklaması izledi.

SUriye’ye yAPTırım UlTimATomUErdoğan, BM'de Suriye'deki rejime karşı çeşitli tedbirler

getirilmesini öneren karar tasarısının veto edilmesine yönelik kararla ilgili, "Bunun veto edilmesi özellikle Türkiye gibi ülkele-rin yaptırımlarını engellemez. Biz şu anda bir yaptırım paketini ister istemez devreye sokacağız" dedi. Suriye’nin komşumuz olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Suriye’de ya hak ve özgür-lükler noktasında egemen bir hayat olacak. Demokrasi, halkın sesi, halkın iradesi hakim olacak ve yahut da burada yönetim halkın iradesi istikametinde gerçekleşecektir.” diyerek kendine bir demokrasi havarisi misyonu biçmekten geri durmadı.

Yönetimin halkın gözündeki meşruiyetini ve güvenini kay-betmekte olduğunu belirten Erdoğan, ayrıca Beşar Esad’la çok ciddi dostlukları olduğunu ancak, ilkeler söz konusu olduğunda dostluğun bir kenara koyulacağını da vurguladı.

TSk’dAn SUriye SınırındA TATBikAT AÇıklAmASıTürk Silahlı Kuvvetleri'nin 2011 yılı planlı tatbikatların-

dan Yıldırım-2011 seferberlik tatbikatı 5-13 Ekim tarihlerinde Hatay'da yapılacak. Tatbikatta, Suriye sınırından Türkiye'ye olası göç senaryolarının da yer alabileceği ifade edildi.

Yarin01_2155.indd 11 09.10.2011 19:31:56

Page 12: Yarın Gazetesi Sayı 1

04 EKiM 2011 YARIN

Ozonda delik 5 Almanya büyüklüğünde

Evrenin Kaşiflerine Fizik Nobeli

Kuzey Kutbu üzerinde oluşan bu dev delik Türkiye’nin de yer aldığı Kuzey Yarımkürede bugüne kadar saptanan en

büyük ozon tabakası incelmesi olarak tarihe geçti. Aynı zamanda bunun devam edeceği yönündeki kaygıları da artırdı.

Nature dergisinde yayınlanan araştırma sonuçları Rusya, Grönland’ın bazı kısımları ve Norveç üzerinde önemli bir incelmeyi gösteriyor. Bu da, söz konusu bölgelerde yaşayan insanların daha çok morötesi ışına maruz kalacağı anlamına geliyor. NASA’nın California, Pasadena’daki Jet Motorları Laboratuvarı’ndan Gloria Manney, “2011 başlarında kimyasal maddelerin ozonda yol açtığı tahribat gözlemlenenler arasında en büyüğü” diyor.

kAnSerlerde ArTış BAşlAyAcAk1980’lerden bu yana bilim insanları dünyanın dibi olan An-tarktika üzerindeki ozon tabakasında her yaz büyük bir incelme saptıyor. Bazı yıllar incelme o kadar artıyor ki tüm Antarktika ve Güney Amerika’nın bazı kısımlarına yayılıyor. Bu da deri kan-serlerinde artışa yol açıyor. Kuzey Yarımküre’de ise geçen mart ayına kadar bu incelme çok daha küçüktü. Kuzey Yarımküre’de tespit edilen bu büyük incelme, bu bölgede de kanserlerin ar-tacağına işaret ediyor.

Ozondaki deliğin nedeni ise kloroflorokarbon denen ve soğutma sistemlerinde, aerosollerde kullanılan insan yapımı kimyasalların stratosferdeki ozonu yok etmesi olarak açıklanıyor. Güneş ışığı, karmaşık kimyasalların ozonu yiyerek daha basit şekillere dönüşmesini sağlıyor. Bu kimyasalların bazıları 1985’te BM kuralları çerçevesinde yasaklandı. Ancak üretimlerinin ta-mamen durması on yıllar alacak. Eğer bu koşullar devam ederse nüfusun yoğun olduğu Türkiye gibi orta enlemlerde yer alan ülkelerde morötesi radyasyona daha çok maruz kalınacak ve bu büyük bir biyolojik risk oluşturacak. YArın

Evrenin artan hızla genişlediğini hesaplayan ast-ronomlar 2011 Nobel Fizik Ödülü’nü paylaştı.

2011 Nobel Fizik Ödülü, süpernovalar (yıldız patlaması) ve evren hakkındaki araştırmaları nedeniyle Saul Perl-mutter, Brian Schmidt ve Adam Riess arasında paylaş-tırıldı.

eVren BUzA dÖnÜşecekYıllar boyunca onlarca yıldız patlamalarını inceleyen ast-ronomlar, evrenin hıza genişlediği ve sonunda ‘buz’dan ibaret olacağı sonucuna vardılar. Evrenin, 14 milyar yıl önce gerçekleştiği düşünülen Büyük Patlama’dan (Big

Bang) bu yana uzayın genişlediği daha 1920’li yıllarda hem kuramsal olarak hem de gözlemlerle ortaya kon-muştu. Fizik dünyasının tamamının bunu kabul etmesi 1960’lara kadar sürmüştü. Bundan sonraki soru geniş-lemenin sonu ile ilgiliydi. Genişleme yavaşlayıp duracak ve çöküş mü başlayacaktı? Yoksa genişleme hızlanarak ilelebet sürüp gidecek miydi? Ancak bu genişlemenin, patlama ertesi etkisi azalan bir genişleme değil, tersine hızı artan bir genişleme olduğu tespiti fizik ve astrono-mi dünyasını şaşırttı. Nobelli üç fizikçi, hızı artan bu genişleme yüzünden evrenin en sonunda ‘buz’ evrenine dönüşeceğini hesaplıyor. YArın

nuri bilge Ceylan, bir zamanlar Anadolu’da filmiyle kentsel kaygılarını bir kenara bırakıp, tekrar taşranın sıkıntılı dünyasına ama bu sefer bir cinayet hikayesinin gerilimi ile dönüyor.

Anadolu’ya Nuri Bilge’ce bakış

“Bir Zamanlar Anadolu’da” filmi Cannes’ta aldığı ödü-

lün ardından nihayet vizyona girdi. Cannes Film Festivali’nde Jüri Bü-yük Ödülü’nü Dardanne Kardeşler’le paylaşan film, ülkemizde başını Hıncal Uluç’un çektiği bir grup kişi tarafın-dan yerin dibine sokuldu. Bu tartışma-yı aşıp filmin hakkını vermeye çalışan eleştiri yazıları ise bir elin parmağını geçmedi.

Değerlendirilen kişi Nuri Bilge Ceylan olunca, yönetmenin kendisi-nin yaratmış olduğu önyargılara ta-kılmamak imkansız oluyor. Ancak bu durum Nuri Bilge Ceylan sinemasının gelmiş olduğu noktayı görmemezlik-

ten gelmemiz anlamına gelmiyor. Başta “Koza”, “Kasaba” olmak üzere taşrada yaşayan insanın yalnızlığını anlatan yönetmen, “Üç Maymun” ile sinemasını farklı bir düzlemde sürdü-receğinin sinyallerini vermişti.

Film Akıcı Ve eSPiriliFilm bir cinayet sonucu zanlılarla bera-ber cesedi bulmak üzere hareket eden kriminal bir heyetin bir gecelik hika-yesine odaklanıyor. Bu heyette savcı, polis, asker ve doktor olmak üzere kalabalık bir karakter toplamı mev-cut. Uzatmadan tekrarlamak yeterli, filmdeki oyunculuklar çok iyi. Film yine erkeklerin dünyasını anlatıyor. 150 dakikalık uzunluğuna rağmen çok akıcı ve hiç alışılmadık derecede

esprili. Filmin isminden de anlaşılacağı gibi “Bir Zamanlar Batı’da” filminin yönetmeni Sergio Leone’ye bir çok gönderme mevcut.

yAlnızlığın kollekTiF hAliFilmi başa sararsak, filmin açılış sah-nesi son yıllardaki en iyi açılış sahne-lerinden biri. Filmde özellikle basında çokça tartışılan elmanın yuvarlanışı sahnesi gibi birçok yönetmenlik dersi var. Ancak bu filmde Ceylan’ın diğer filmlerinden kendini ayıran en önemli özellik: anlattığı şey. O şey ne ise bunu daha çok anlatacağı ve bizim de daha çok anlayacağımız belli. Yönetmen “Yalnız ve hüzünlü” olarak tanımladı-ğı ülkesinin yalnız ve hüzünlü insan-larını çok iyi anlattığını göstermişti.

Şimdi daha çok bu yalnızlık ve hüz-nün kolektif halini anlatmaya başlamış durumda. Filmin isminin neden “Bir Zamanlar Anadolu’da” olduğunu an-lamamızı sağlayan “Arap” karakterinin cümleleri oluyor. Hikaye Bir Zaman-lar Anadolu’da olan bir ülkenin, bir zamanlar Anadolu’daki karakterlerini anlatıyor. Ve asıl cümleleri karakterle-rin birbirlerine fısıldayışlarında kuru-yor. Çünkü anlatılan hikaye derinde olan, kirli ve film gibi uzun bir hikaye. O yüzden içinde savcı, polis, asker ve doktorun olması tesadüf değil. Hepsi-nin bir hikayesi var, ama yine hepsinin de bir hikayenin parçası oldukları belli. Kısaca gittikçe daha fazla izlenesi olan Nuri Bilge Ceylan’ın bu filmini izle-meden geçmemek gerekiyor.

İSTanBULSerkAn ATAk

1. En sevdiğiniz erdem? Çocuklarım

2. Başlıca özelliğiniz? Dürüst olmak

3. Mutluluk nedir? Ailemle beraber olmak

4. Mutsuzluk nedir? Yalnızlık-Kimsesizlik

5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Sigara içmek

6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Yalancılık

7. En sevmediğiniz şey? İhanet

8. En sevmediğiniz kişiler? İhanet edenler

9. En sevdiğiniz iş? Mücadele etmek

10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet

11. En sevdiğiniz yazar? Yaşar Kemal

12. Kahramanınız? Abim

13. Kadın kahramanınız? Annem

14. En sevdiğiniz çiçek? Gül

15. En sevdiğiniz renk? Beyaz

16. En sevdiğiniz yemek? Sarma

17. En sevdiğiniz düstur? Kötünün başında ölece-ğime, iyinin ayak ucunda ölürüm

18. En sevdiğiniz söz? Akıl yaşta değil baştadır.

18SORU

Bu a

nket

K. M

arks

’ın k

ızla

rı Je

nny

ve L

aura

ile

oyna

dığı

bir

oyu

ndan

alın

mışt

ır.

YüKSEL aYdOğdU eV HAnımı - eSkişeHir

Okullar da açıldı ama.. Onlar yaşıtları gibi okullara değil, şehrin çöplüğünden geri dönüştürülecekleri ayıklamaya gidiyor.

Veysi altayGözümüzden Kaçmayanlar

YÖK genel kurulu ise 2011-2012 eğitim yılı için mezun durumda öğrenciler için 53 üniversitede toplam 13 bin

400 kontenjan için pedagojik formasyon sertifika programı açılmasını kararlaştırdı. Milli Eğitim Bakanlığı formasyon kon-tenjanlarının %20’sini kendi ihtiyaç duyduğu bölümlere, kalan %80 için ise öğretmenliğe kaynak gösterilen bölümlere ayırarak, sertifika programlarını MEB’nın düzenlenmesini kararlaştırdı.

işTe SonUÇ: 400 kişilik kAdroyA 15000 BAşVUrUİşsiz üniversite mezunlarından 15000’i, Eğitim Fakültesi oku-madan öğretmen olabilmek içinBahçeşehir Üniversitesi’nde açılan, ücreti 5000TL’ye kadar ulaşan formasyon sertifikası programları için 800 metre kuyruk oluşturdu. Birçok bölüm-den, eğitimini tamamlayan ve iş bulamayan mezunlar, for-masyon programlarından öğretmen olmak umuduyla başvuru yapmak istediler.

450 bin öğretmenin atamasının gerçekleşmediği şu durum-da, 13.500 formasyon sertifikası alma adayı öğrenciyi de mezun olunca ne olabakları sorusu bekliyor.

13.400 mezuna formasyon projesi

Erzurum-Tortum’a bağlı Bağbaşı beldesi halkının HES’e karşı mücadelesi 2 yıldır sürüyor. Geçtiğimiz ay makinelerin önüne geçerek inşaatı engelleyen Bağba-şılılara karşı polis, biber gazı kullanarak pek çok kişiyi yaralamıştı. Makinaları durdurmayı başaran bu eylem hakkında açılan davada 11 kişiye para cezası verilirken,

17 yaşındaki Leyla Yalçınkaya’ya ise eylemlerde bulu-nan kişilerle görüşmeme ve HES alanına girmeme ce-zası verildi. Leyla Yalçınkaya’nın “Köylülerimizin hepsi eylemci” diyerek karara itiraz etmesi üzerine ise cezası 13 kişiyle sınırlandırıldı. Biz de Yarın çalışanları olarak Leyla arkadaşımıza selam gönderiyoruz. ERZURUM YArın

Yarın’dan Leyla’ya

selam

Yarin01_2155.indd 12 09.10.2011 19:31:59