· web viewuzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde...

234
Sayfa1 1

Upload: others

Post on 10-Jan-2020

9 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a1

1

Page 2:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a2

Esselamın Aleyküm Ve Rahmetullah ve Berakatühü

✽✽*Hamd Âlemlerin Rabbi olan Allaha aittir✽✽*✽<<< Ey rabbim. Göğsümü genişlet. İşimi kolaylaştır. Dilimde bulunan düğümü çöz de, beni anlasınlar >>>✽ Taha: 28

Esselatü vesselamü aleyke ya Resulallah, Esselatü vesselamı aleyke ya Habiballah. İnsanlığın atası Hz Âdem As. Efendimizden, insanlığın en büyük iftiharı Hz Muhammed Mustafa SAV efendimize kadar tüm vahyin muhatabı, Resuller, nebiler ve ona tabi olan, kıyamete kadar tevhid akidesini özünde kabul etmiş ve İslam yolunda canı, malı, ilmi ve muhtelif yönde mesai harcayan kardeşlerimize de sonsuz selam ve esenliklerimle.

Tanıtım ;

Uzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik. Külliyat içerisindeki ilimler itina ile yaklaşık 5000 adet eserden derlenerek 3 yılda oluşturulmuştur. Külliyatın büyük bir bölümü özellikle Tasavvuf- Hakikat –Marifet ilimleri özel tecrübî bilgilerden oluşmaktadır. Ayrıca külliyat içerisinde tarif edilen bilgiler birçok tarif ve yöntemlerle pratikte maneviyatınıza uygulayabilmenize imkân tanımaktadır. Külliyat içerisindeki islami ilimler kaynak kitaplardan derlenerek açıklamalar yapılarak daha anlaşılır hale getirilmiştir. Konularla ilgili daha detaylı bilgiler kaynak eserlerden ulaşılabilir.

Manevi konulardan nasiplenmek isteyen siz maneviyat taliplileri için bir kitaptan ziyade kendi kendinizi yetiştirmeniz için tasarlanmış tekâmül serisidir. Bu kitabı inceleyen herkes dergâhın –medresenin ve İlahiyatın ilmi ve maneviyatını kazanacaktır. Dergâh ve medresedeki yetkinliği bu kitap vasıtası ile çok kısa zamanda kazanabilirsiniz. Kitap içerisinde tarif edilen konuları ciddiye alıp, size tarif edildiği şekilde kitaplar içerisindeki konulara

2

Page 3:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a3

mesai harcamanız bu maneviyatı kazanmanızda öncü bir rol üstlenecektir.

Bu kitabın oluşmasında büyük katkısı olan başta Rahmetli Fatıma Leyla Gülveren hoca’hanım’a Allahtan rahmet, hepimize hayırlı olması, manevi gelişiminizi Cenabı Hakkıntan niyaz ederim Müellif: Selim ALACAHAN

Manevi İ limler Külliyatı

Giri ş ;

İslamın kaynakları iki ana kıstasta toplanabilir. Bu kıstaslar zahiri ve batini kaynaklardır. Bunlardan birinin eksiği mümin sıfatının eksikliğine sebep olur.Zahiri kaynaklar genellikle şeriatın çizgisini belli eden, sosyal yaşantıyı düzenleyen yazılı kaynak teşkil eden ilimleridir. Şerii ilimler, sosyal ilimler, teknolojik ve fenni ilimler gibi ilimleride içine alır.Şerii ilimler başlıca akaid, tefsir, ilmihal, fıkıh, gibi ilimlerdir. Bunları öğrenmek bütün Müslümanlara farzdır.Şerii ilimlere yardımcı kaynak ilimlerde vardır. Siyer, Nahiv, Sarf, Hitabet, Kıraat, Tarih gibi ilimlerdirİslamın ikinci kaynağı olan Bâtıni ilimler kaynağıda 3 kısma ayrılır. 1-Tasavvuf2-Hakikat ilimleri

3

Page 4:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a4

3- İlmi Marifet Batini kaynaklar genellikle metafizik denilen fizik ötesi haller ve âlemlerle bağlantılıdır. Özellikle insanın Bâtıni yönlerini ön plana çıkarır.Tasavvuf ilmi güzel ahlak, edep ve hoşgörü ile kalbi yumuşatma insanı latifleştirmeye yöneliktir.Hakikat ilmi eşyanın hakikatini idrak ile manevi âlemlerin inkişafını (seyrini) kolaylaştırma adına insanın kendi manevi bünyesinde bulunan cevherleri kişiye tekrardan kazandırmayı amaç edinir.Marifet ilimleri ise Allahın varlığının hakiki bir şekilde idrakı, insanda var olan cevherlerin artık kullanımı ve halife sıfatının tamamen insanın tasarrufuna verilebilme salahiyetine yöneliktir. İnsanı kâmil ve seyri sülüğünde zirve noktalarıdNOT : Temel zikirler, telif zikirleri ve tekâmül zikirlerini 129. ve 135.sayfada Usul Hadis dersinden sonra yayınlandı. İslami ilimlere başlarken temel zikirleride oradan okumaya başlayınız…

Derslerin İş lenmesine Yönelik Genel Tavsiyeler Ve Yöntemler

Külliyatımızın başlangıcı Şerii ilimlerden oluşmaktadır. Siz Şerii ilimlerin ilki olan İtikad İlmi ile başlayın. Aynı zamanda zikirlerede başlamalısınız. Temel zikirler kitabımızın 129. Sayfasından itibaren mevcuttur. Zikirleri gün sayısına uygun olarak devam ettiriniz. İtikad dersleri bittiğinde konu sonunda sınav sorularını bulacaksınız. Sınav sorularını cevaplayarak cevap anahtarından kontrolünü yapınız 60 puan üzeri aldıysanız ve 21 günlük temel zikir gününü doldurduysanız 2. Derece zikirler( Telif zikri) ve Usul Tefsir derslerine geçebilirsiniz. Aşağıdaki grafikte zikir ve karşısında hangi ilim verildiği tarif edilmektedir

İ slami İ lim Geçer Not Zikir Derecesi Zikir Gün sayısı

4

Page 5:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a5

İtikad Dersleri 60 puan Temel Zikirler 21 günUsul Tefsir 60 puan Telif Zikirleri 41 günAkaid dersleri 60 puan Tekâmül Zikirleri 41 gün

Usul Hadis 60 puan Anasır-ı Erbaa Zikirleri 21 gün

Ahkâm Dersleri 65 puan Letaif Zikirleri 21 günTabakat Dersler Sınav yok

Letaif 2. derece Zikirler 21 gün

Usul Fıkıh Sınav yok 16 Kelime-i Tevhid 21 gün

Bediül Email Sınav yok Nefy İsbat 1. derece 21 gün

Kevn Ayetleri Sınav yok

İcaz Hakikat zikirleri 41 gün

İ SLAM İ İ L İ MLER

5

Page 6:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a6

İ T İ KAD DERSLER İİ

1 Ders

-İslam İtikadı Nedir …………………………………………………………………...16

-İtikadı Sapmanın Hükmü…………………………………………………………….17

-İtikad İlminin Doğuşu ……………………………………………………………….18

2.Ders

-Ehli Sünnet Vel Cemaat İtikadı……………………………………………………....18

-Ehli Sünnet Esasları ………………………………………………………………….19

-Ehlisünnet Vel Cemaat Fırkasının Kolları……………………………………………193.Ders -Maturidiyye İtikadı…………………………………………………………………...20-Maturidiliğin Esasları ………………………………………………………………...214.Ders-Eşariyye İtikadı ……………………………………………………………………....22-Eşariliğin Esasları …………………………………………………………………….245.Ders -Selefiyyun İtikadı……………………………………………………………………..26-Selefiliğin Esasları ……………………………………………………………………27

İtikad Sınav soruları ………………………………………………………………...29

6

Page 7:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a7

Cevap Anahtarı……………………………………………………………………...32

USUL TEFS İİ R DERSLER İ 1.Ders -Usul İlminin Tanımı……………………………………………………………….…33-Kuran-I Kerimin Tarifi………………………………………………………………34-Kuranın Başkaca İsimleri…………………………………………………………….34-Vahiy ………………………………………………………………………………..35-Vahiy Çeşitleri……………………………………………………………………….35-Kuranın Ve Vahyin Başlangıcı……………………………………………………….362.Ders-Ayet ……………………………………………………………………..…………..38Sureler………………………………………………………………………………...39-Mekki Ve Medeni Sureler…………………………………………………………...403. Ders-Kuranı Kerimin Toplanması…………………………………………………………42-Kuranı Kerimin Çoğaltılması………………………………………………………...424.Ders-Kuranı Kerimin Harekelenmesi………………………………………………………43-Kuranı Kerimin Noktalanması……………………………………………………….44-Kuranı Kerimin Lehçesi……………………………………………………………...455.Ders-Kuranı Kerimin Hükümleri………………………………………………………….47

7

Page 8:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a8

-Muhkem Ayetler…………………………………………………………………….48-Muteşabih Ayetler……………………………………………………………………496. Ders-Kuranı Kerimin Usulubu…………………………………………………………….53-Ayetler Arası Uygunluk………………………………………………………………54-Müphem………………………………………………………………………………55-Kurandaki Hitap Şekillleri……………………………………………………………56

Usulü Tefsir Sınav Soruları……………………………………………………58Cevap Anahtarı…………………………………………………………………62

AKA İ D DERSLER İİ 1.Ders-İslam Akidesi…………………………………………………………………………64-İmanın Tanımı ………………………………………………………………………65-İmanın Çeşitleri………………………………………………………………………66-Akaidi Fırkalara Göre İmanın İzahı…………………………………………………...682.Ders-Allahın Sıfatları………………………………………………………………………71-Allahın Zatına Ait Sıfatları……………………………………………………………72Sübuti Sıfatları…………………………………………………………………...…….73

8

Page 9:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a9

-Akaidi Fırkalara Göre Hayır - Şer……………………………………………………733.Ders -Meleklere İman ……………………………………………………………………...74-Kitaplara İman ……………………………………………………………………….744.Ders-Mahlukların Manevi Dereceleri……………………………………………………..76-İnsanların Meleklerden Üstün Olma Sebepleri………………………………………77-Müslümanların Fazilet Dereceleri……………………………………………………775.Ders-Ahirete İman ……………………………………………………………………….79-Amellerin Ölçülmesi –Tartılması …………………………………………………..80-Ahiret Hayatının Ebediliği………………………………………………………….816.Ders-Kaza Ve Kadere İman ………………………………………………………………82-Kader Değişir Mi……………………………………………………………………827.Ders-Küfür Çeşitleri………………………………………………………………………83-Tekfir……………………………………………………………………………….84-Efali Küfür………………………………………………………………………….85-Elfazı Küfür…………………………………………………………………………86-Efali- Elfazı Küfüre Ait Hükümler………………………………………………….86

9

Page 10:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a10

Akaid Sınav Soruları…………………………………………………………87Cevap Anahtarı ………………………………………………………………92

USULÜ HAD İ S DERSLER İ İ 1.Ders-Hadis Usulünün Ana Teması…………………………………………………………93-Sünnet………………………………………………………………………………..94Muhaddis……………………………………………………………………………...952.Ders-Hadislerin Yazılması………………………………………………………………….963.Ders-Hadis Rivayeti……………………………………………………………………….98-Hadis Rivayet Usulleri………………………………...……………………………100 4. Ders-Rivayetin Şartları……………………………………………………………………101-Sahihlik Dereceleri………………………………………………………………….1025.Ders-Mütevatir Hadis……………………………………………………………………104-Mütevatirlik Şartları………………………………………………………………..105-Mevzu Hadis………………………………………………………………………105-Bir Hadisin Uydurma Kıstasları……………………………………………………105

Usulü Hadis Sınav Soruları……………………………………………………106

10

Page 11:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a11

Cevap Anahtarı…………………………………………………………………109

AHKAM TEFS İ R DERSLER İİ 1.Ders-Hakikati Gizleme…………………………………………………………….……1112.Ders-Büyü Ve Sihrin Şeriattaki Hükümleri………………………………………………112 -Sihirbaz Öldürülür Mü……………………………………………………………..1163.Ders-Faiz İle İlgili Hükümler……………………………………………………………..118-Borç Faizi…………………………………………………………………………..120-Fiyat –Eşya Faizi…………………………………………………………………….1214.Ders-Kafirlerle Dostluğun Yasaklanışı……………………………………………………122-Müslüman Takiyye Yapabilir Mi……………………………………………………123-Kafirleri İslam Devletinde Çalıştırmak Caiz Mi……………………………………124-Kafirlerle İdareyi Maslahat Yapmanın Hükümleri…………………………………..124

Ahkam Tefsiri Sınav Soruları………………………………………………125Cevap Anahtarı ………………………………………………………………128

-Manevi gelişim için zikir tarifleri……………………………………………………130

11

Page 12:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a12

-Temel Zikirler 1-2-3-4. Versiyonlar……………………………………………….131-Telif Zikirleri……………………………………………………………………….134-Tekamül zikirleri……………………………………………………………………136-Zikirlerde Usuller………………………………………...…………………………137

TABAKAT DERSLER İİ

1.Ders-Peygamber Efendimiz Zamanında Hadisler……………………………………….1392.Ders -Tasnif Dönemi…………………………………………………………………..…141-Tasnif Sistemleri…………………………………………………………………….141-Alerrical Kitapları………………………………...…………………………………142-Müsnedler…………………………………………………………………………..142-Alel Ebvab Kitapları…………………………………………………………………143-Cami Hadis Kitabı…………………………………………………………………..143-Sünen Hadis Kitapları……………………………………………………………….1433.Ders- Ahmed Bin Hanbel………………………………………………………………..143- Malik Bin Enes (İmam Malik) ……………………………………………………144- Muhammed B. İsmail ( İmam Buhari) ……………………………………………144

12

Page 13:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a13

- Ebu Hüseyin Bin Haccac (İmam Müslim) ………………………………………..145- Ebu Davut…………………………………………………………………………145- Ebu İsa Muhammed ( Tirmizi) …………………………………………………….146- Muhammed B. Yezid ( İbn Mace) ……………………………………………….146

USUL FIKIH DERSLER İ İ 1.Ders-Usul Fıkhının Önemi………………………………………………………………148-Usul Fıkhının Doğuşu………………………………………………………………149-Fıkıh Bilmenin Önemi…………………………………...…………………………1502.Ders-Şerii Hükümlerin Dereceleri……………………………..………………………...151-Teklifi Hükümler………………………………………………...…………………152-Farz…………………………………………………………………………………153-Vacip………………………………………………………………………………153-Mendub……………………………………………………………………………154-Mübah………………………………………………………………………………154-Haram………………………………………………………………………………155Mekruh………………………………………………………………………………155-3.Ders-Hüküm………………………………………………………………………………156

13

Page 14:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a14

-Şerii Hükümler……………………………………………………………………156-Kuranı Kerimde Hüküm……………………………………………………………157-Sünneti Seniyyede Hüküm…………………………………………………………1584.Ders-Şerii Deliller………………………………………………………………………159-Akli Deliller…………………………………………………………………………1605.Ders-Kitap………………………………………………………………………………161-Kitabın Delili………………………………………………………………………1636.Ders-Sünnet………………………………………………………………………………164-Sünnetin Delili…………………………………………...…………………………1657.Ders-İcma…………………………………………………………………………………166-İcmanın Delili………………………………………………………………………1678.Ders-Kıyas………………………………………………………………………………..169-Kıyasın Delili………………………………………………………………………169

BEDÜL EMAL İ DERSLER İ 1.Ders1. Esas ; /Allah Kadimdir Ve Kemal Sıfatlarla Muttasıftır./ …………………………..170

14

Page 15:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a15

2. Esas;/ O Diridir Ve Her İşi Düzenleyici (Müdebbir)Dir…………………………..1703. Esas; /Hayrı Ve Şerri İrade Edendir, Ama Muhale Rızası Yoktur. ………………..1714. Esas; / Allah’ın Sıfatları Zatının Aynı Değildir, …………………………………..1715. Esas; / Rabbim Cevher Veya Cisim Değildir……………………………………..1712.Ders1. Esas;/ Kur’an Mahlûk Değildir. Rabbin Sözü (İnsan) Sözünden Yücedir/……………………………………………………………………………..1722. Esas; /Arşın Rabbi, Mekân Tutma Ve Bitişme Niteliği Olmaksızın Arşın Üzerindedir. ………………………………………………………………………..1723. Esas; /Allah’a Vechi-Zatı İtibariyle Bir Benzetme Yoktur………………………..1733.Ders1. Esas;/ Yine Allah Yardımcılardan Da Müstağnidir………………………………..1742. Esas;/ Her Ne Kadar Sözümü Hoş Görmeyenler Olsa Da Şüphesiz Ki Haram Da Helal Gibi Rızıktır. /………………………………………………………………..1743. Esas; /Yücelik, Kutsallık Sahibi Olan Ve Hidayete Erdiren Allah En İyiyi Yapmak Zorunda Değildir. /……………………………………………………………………………………..1744ders1-Esas;/ Peygamberleri Ve Melaike-İ Kiramı Sırasıyla Tasdik Etmek Dinen Gerekli Olan Bir Farzdır. ……………………………………………………………………………………..1752-Esas;/ Onun Dini Kıyamete Kadar Her Zaman Kalıcıdır. ………………………..1753-Esas; /Miraç Konusu Hak Ve Gerçektir…………………………………………..1754-Esas /Peygamberler Kasten İsyan Etmekten Ve Peygamberlikten Azledilmekten Korunmuşlardır/. …………………………………………………………………..176

15

Page 16:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a16

5-Esas;.. /Hz. İsa Gelecek Ve Kötülükler Yapan Deccalı Öldürecektir. /……………………………………………………………..………………………1766. Esas;.. / Dünyada Velilerin Kerametleri Haktır, Onlar Fazilet Sahibidir……………………………………………………………………………..1765ders1-Esas;/ Mukallidin İmanı Kesin Delillerle Muteberdir. ……………………………..1772-Esas;/ Yerdeki Ve Gökteki Her Şeyi Yaratanı Bilmemek, Akıl Sahipleri İçin Mazeret Değildir./ ……………………………………………………………………………1783. Esas Allah’a Bağlanma Olmadığından, Yeis Halinde İman Eden Kimsenin İmanı Makbul Değildir./ ……………………………………………………………………………………..178Esas;/ İbadetler İmandan Sayılmazlar Ve İmanın İçine Dâhil Olmazlar……………………………………………………………………………..1796ders1. Esas;/ Yaratıkları Kahren Öldürür, Sonra Diriltir Ve İşlediklerine Göre Cezalandırır. /……………………………………………………………………………………..1802. Esas;- Hayır Ehli İçin Cennetler Ve Nimetler, Küfür Ehl-İ İçin De Ceza İle Karşılaşmak Vardır. )/ ……………………………………………………………..1803. Esas; -Cennet Ve Cehennem Fani Olmadığı Gibi Bunlara Girecekler De Yer Değiştirmeyeceklerdir ……………………………………………………………..1814. Esas;/ Kabirde Herkes Allah’ın Birliğinden Sorguya Çekilecektir./ ……………………………………………………………………………………..1815. Esas;/ Kâfir Ve Fasıklar İçin Kötü İşlerinden Dolayı Kabir Azabı Vardır./ ……………………………………………………………………………………..1819. Esas;/ Amellerin Tartılması Ve Sırat Üzerinden Geçmek Haktır, Yalan Değildir. ……………………………………………………………………………………..182

16

Page 17:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a17

11. Esas; / Dalalette Olanlar Kabul Etmiyor Ama Duaların Da Açık Bir Tesiri Vardır. ……………………………………………………………………………………..18212. Esas;/ Cennet Ve Cehennem Daha Önce Vardı, Şimdi De Varlar. /……………………………………………………………………………………..18213. Esas;/ Büyük Günah Sahibi Müminler Cehennemde Ebedi Kalmayacaklardır. /……………………………………………………………………………………..18314. Esas;/ Müminler Allah’ı Keyfiyet, İdrak Ve Bir Örnek Olmaksızın Göreceklerdir. ……………………………………………………………………………………..1837.Ders5. Esas;/ Hz. Aişe’nin De Bazı Özellikleri Sebebiyle Fatıma’ya Karşı Üstünlükleri Vardı. ……………………………..………………………………………………..1846. Esas;/ Yezid’e Ölümünden Sonra Aşırı Mutaassıp Olanlardan Başkası Lanet Etmedi. ……………………………………………………………………………..184

İ LM İ KEVN DERSLER İ 1.Ders-Kevnî Âyetler Bağlamında Kur’ân Üslubu ………………..………………………186-Kevnî Âyetlerin Mahiyeti -……………………………………..………………...1862.Ders- Kevnî Âyetler Bağlamında Kur’ân Üslubu ……………………………..…………188-- Kevnî Ayetlerin Sayısı-………………..………………………..………………..1893.Ders- Kevnî Âyetler Bağlamında Kur’ân Üslubu ………………………..………………190--Kevnî Ayetlerin Anlatım Tarzı -………………..……………………………..….1924.Ders

17

Page 18:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a18

- Yemin Uslubunu Kullanması ………………..…………………..………………..193a) Gökteki Varlıklara Yemin Edilen Âyetler ………………..……………………...195b)Yerdeki Varlıklara Yemin Edilen Ayetler ………………..…………………….....1975.DersKevnî Âyetlerin Çelişkiden Uzak Ve İspatlanabilir Oluşu ……………..……..…1996.DersVerilen Mesajlar Açısından Kevnî Ayetler …………………………..………………201

SONUÇ: ………………..………………..………..….. ……………………………………..203 İ SLAM İ İ L İ MLER

İTİKAD DERSLERİ Kaynak Eser: İİslam Mezhepler Tarihi – Prof.Dr. Neşet Çağatay-Prof. Dr. İbrahim Agâh Çubukçu 1. DERS -İslam İtikadı Nedirİ slam itikadı ; İslamın inanç esaslarını kendi özünde toplayan ,iman-küfür sınırını belli eden akideler bütünüdür.İtikad esasen bir ilim olarak Asrı Saadetten sonraki dönemlerde birçok islami ilim gibi ihtiyaca binaen ortaya çıkmıştır.İtikadın diğer islami ilimlerden farklı ve ehemmiyet teşkil eden yönleri şunlardır:

*İtikad inanç esaslarının uygunluğunu ortaya çıkarır. Diğer islami ilimler genellikle ameli esaslara yöneliktir* İtikad kaynağını doğrudan mutevatir ( Kuranı Kerim ve Sahih hadisler) kaynaklardan alır. Fıkıh gibi ameli ilimlerde mutevatirlik derecesi itikad gibi zorunlu değildir.*İtikad islamın özü, diğer islami ilimler ise islamın gövdesidir.

18

Page 19:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a19

*İtikadı bir sapma, yanılma kişiyi islam dışına iter. Ameli bir sapma ise kâfir yapmaz günahkâr yapar ( Ehli Sünnete göre)*İslami ilimlerde birincil farziyet İtikad ilimlerindedir. Ameli ve İçtihad ilimleri daha sonra gelir.

**************************************************************1- İtikadi Bir Sapma, Yanılma Veya Yanlış Bir İtikadi Hüküm Kişiyi Kâfir YaparBu esası değerlendirecek olursak itikadın temel esasları bellidir mutlak düzeyde sağlam kaynaklardan oluşur. Yani bir kimse KADERİ, KABİR AZABINI inkâr veya Allahın Zaatını gördüğünü idda itikadi bir sapmadır. Ameli sapmalar böyle değildir. Ameli sapma o amelin tamamını inkâr boyutuna çıkarsa itikadi sapmaya döner. Mesela Namaz kılmayan bir kimse ameli sapma içindedir imanını kaybetmez ama Namazın farziyetini inkâr ederse İtikadi bir sapma ortaya çıkar ki Kâfir olur. İtikad bu kadar çok önemlidir.

2- İtikad İlmi Peygamber Efendimiz Zamanında Olmadığı Halde Niçin Sonradan ÇıkmıştırAsrısaadet döneminde Medine islam devletinde itikadi problemler zaten yoktu. Bunun sebebi Medine islam devleti toplumunun peygamber sahabesi ve onun mektebinden geçmiş olmalarıydı. Usul Fıkıh ta önemli kaidelerinden bir kaide de '''Ahkâma ait bir mesele Medine islam devletinde ya ş anmı ş ve orada tarif edilmi ş se mütevatir düzeyde kabul edilir '''Çünkü Medine islam devleti toplumunda bidat ( dine sonradan eklenen dindı ş ı konular) olmaz. İslam farklı coğrafyalara yayıldıkça o coğrafyaların adet ve inançlarından islama bir takım bidatler girmeyede başlamıştır. Bunu sonucu islam itikadının temel esasları bina edilerek İt ikad İl imleri ortaya çıkmıştır. **************************************************************

İtikad ilimleri öncelikli ilimlerdir. İlahiyatta İslam İnanç Esasları, Medreselerde de Akaid dersleri içinde verilen bir ilimdir.

19

Page 20:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a20

2. DERS

Ehlisünnet Vel Cemaat İtikadıDünya üzerinde en fazla taraftar ve kabul görüş hak mezheptir. Ehlisünnet esasları Kuran ve Sünnetin temel muhtevasını içerisinde barındırır. Aşırılıklardan uzak, akılcı, kaynak esaslı orta yollu bir fırkadır… Bununla birlikte müçtehid imamlarında içtihatlarına kıymet verir. Dünyada en fazla kabul gören İslami fırkadır.

Ehli Sünnetin temel esasları şunlarıdır1-Müslümanın kanı, namusu, malı haramdır2-Ehli Kıble tekfir edilemez ( yani namaz kılan, oruç tutan kişilerin itikadi yönden sapkınlıkları yoksa dinden çıktıkları idda edilmez, bu hükümde ayrıca büyük günah işleyenlerinde dinden çıkmayacağına işaret vardır)3-Amel imandan cüz değildir ( yani muamelata ait olan namaz, oruç hac gibi ibadetleri ifa etmeyen dinden çıkmaz. Amelin artması imanı artırmaz, azalmasıda imanı azaltmaz. İman sabittir.)4-Allaha inan bütün Müslümanlar kardeştir.5-Allah katında üstünlük soy, neseb vs şeyler değil sadece takvadır6-Peygamber efendimizin ahrette ümmetine şefaati haktır 7-Allah cemalini müminlere cennete gösterecektir. Dünyada Allahın zaatını gördüğünü idda edenler sapıtmışlardır8-Cennet ve Cehennem ebedidir ( sonsuzdur)- Müslüman için cehennem azabı sonsuz değil, günahı kadar cezalandırıldıktan sonra Cennete girecektir. Bu anlamda Cennet Müslüman için sonsuz mükâfat, cehennemde kâfirler için sonsuz azap yeridir.9-Kabir azabı haktırEhlisünnetin belli başlı esasları bunlardır. Bunlar dışında daha başka esaslar vardır. Konumuz geldikçe onlarada değineceğiz **************************************************************

20

Page 21:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a21

***Ehlisünnet Vel Cemaat Fırkasının Kolları1- E ş ariyye ( İ mam E ş ari) 2- Maturidiyye ( İ mam Maturidi) 3- Selefi Salihin)

Önemli Not : İtikadi mezheplerle Fıkhı mezhepler bazen karıştırılır.Fıkıh mezhep imamları da İtikatta bir mezhebe bağlıdırlar. Örneğin;Hanifi mezhebi fıkıh mezhebidir. İmamı Ebu Hanifi Hazretleri itikatta İmam Maturidiyye tabidir. Yani hanifi mezhebinin itikad imamı İmam Maturididir.Şafi mezhebinin fıkıh imamı İmam Şafi hazretleri iken itikad imamı İmam Eşari hazretleridir. Diğer iki fıkıh mezhebi olan Hanbelî ve Maliki mezhebinin de İmamları yine Ehlisünnet imamlarıdır.Peygamber Efendimizin Fırka- İ Nac i yye olarak nitelendirdiği fırka Ehli Sünnet vel Cemaat fırkasıdır. Netice itibariyle Ehlisünnetin dünya çapında geniş kitlelerce kabul görmesi de şu hadise rağbet edilebilir'''Ümmetim dalalet üzere bir araya gelmezler'''

Özet olarak; İtikadi fırkalar içerisinde en sağlam kaynak ve orta yolu takip eden ve asırlarca her coğrafyada geniş Müslüman kitlelerce kabul görmüş tek mezhep Ehli Sünnet Vel Cemaat fırkasıdır. Büyük fakihlerinde itikadtta esas aldıkları bir manevi ocaktır. Fıkıh mezhepleri itikad mezheplerinin içindedir. Fıkıh İmamlarınında İtikatta bağlı oldukları bir itikad imamları vardı.

3. DERS

**EHLİSÜNNET VEL CEMAAT FIRKASI--1) Maturid iyyeİmamı; Ebu Mansur El Maturidi ‘dir. Fıkıh ilminde İmam Ebu Hanifi fıkhını benimsedi. Hanifi mezhebininde itikad imamlarındandır.

21

Page 22:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a22

Yani hanifi mezhebine mensup olan bizlerin itikattaki imamımız İmam Maturidi dir.**Maturidili ğ in Esasları

-Allahın Sıfat ve Zaatı hakkında ; Allah’ın sıfatları zatının aynı da değil, gayri da değildir beraberdir; birşeyin rengi o şeyin kendisi ve başkası olmadığı gibi kendisindende ayrı değildir. Allahın zatı gibi sıfatları ve gerekse fiil sıfatları ebedidir.----------------------İ lmi Sentez : Allahın zatı ve sıfatlarının sonsuzluğu hususunda E ş ariler , Allahın sıfatlarının zatından ayrı olduğunu özellikle yaratma sıfatının zatından gayrı olduğunu savunmuşlardır. Mâturidier Eşarilerin bu tezine karşılık, Allahın sıfatları sonsuz ve Zaatı ile beraberdir. Yaratma sıfatı varlıkları yaratmadan öncede Allahın zatında vardı. Eğer Allahın sıfatları kendisinde kadim olmasa Allahın birliği konusunda şüpheler ortaya çıkarırdı. Maturidiliğin bu görüşü daha tevhidi bir görüştür.--------------------------------------Kur'an ezelidir: Kur’ân Allah' ın kelâmıdır. Kelam sıfatı Allahın zatı ile kaim ezeli sıfatıdır. Yani Kuranı Kerimde Allahın sıfat ve zatı gibi ezelidir.-----------------İ lmi Sentez : Mutezile bu konuda ; Allahın kelamı ( sözü) sonradandır. Zira ezeli olsa idi Allah kimseyi yaratmadan önce kelam sıfatı ile emir verici, nehy edici ve haber alıcı olurdu. Bunları varlıklar yokken yapmak gereksiz olurdu fikrini savunurlar.Maturidler bu fikre karşı; Eğer verilen emir farz ve vacip olan emirler olsa idi o zaman gereksiz olurdu. Çünkü emrin muhatabı kimse yoktu. Oysa Allahın kelam sıfatı zaman ve mekânla alakası olmadığı ve zatına ait olduğu için herhangi bir varlık ya da yoklukla alakası yoktur.

-Eş'ariler ise, Mushaf'ta olanlar Allah kelâm ı değildir. Allah kelâmının ibaresidir yani tabir ve ifadesidir. Zira Allah' ın kelâmı bir sıfattır. Sıfat ise zatından ayrılmaz derlerMaturidiler bu fikre; Allah' ın kelâmı zatı ile kaim bir sıfattır sözünü kabul ederler. Fakat "Mushaf’ta olanların Allah'ın kelâmıdır. Lâkin harfler ve sesler mahlûktur"----------------------------------Haram olan bir ş eye rızık denir mi? ; Haram Maturidiyeye göre rızıktır. Rızıktan kastedilen mana mülk değil, gıda demektir. İnsanların bir kısmı ömrü boyunca haram yer. Böyleleri için Allah' ın rızkında bir şey yemedi diyemeyiz.

22

Page 23:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a23

-----------------------İ lmi Sentez : Mutezile rızkı mülk manasında görürler.Haram rızk değildir derler.------------Allah'ın insanlara en uygun olanı yapması kendine vacip de ğ ildir; Yani Allah insanların hakkında en hayırlısını vermek zorunluluğu ilkesi… Ehlisünnetin tamamında Allah insanlara en hayırlısını vermek zorunda değildir ilkesi hakimdir. Mutezile gibi zorunludur görüşü Allahı yaptığı ve yapacağı şeylerde kayt altına almak demektir. Oysa Allah yaptığı fiilinde her şeyden bağımsızdır.-----------Fikri sentez: Akaid dersimizde kulların yaptığı kötü fiilleri Allahın yaratıp yaratmama mevzusunda hatırlarsanız ‘’ Kul kötü bir fiili yapmak ister Allah’ta rızası olmadığı halde o fiili yaratır’’ demiştik.Yukardaki tanımda Allah yaptığı fiillerde her şeyden bağımsızdır esasına sanki bu tanımlama aykırı gibi görünse de Allahın istemediği bir fiili kulun yapması ceza –mükafat meselesini ortaya çıkarır.Kul yaptığı kötü fiilinden dolayı cezaya çarptırılır.Bazen kul kötü fiil yapmak istesede Allah buna izin takdir etmeyebilir.. Bu cihetten düşündüğümüzde de konu anlaşılacaktır.--------------------------- İ man: Maturudilere göre iman dil ile ikrar, kalb ile tasdiktir. E ş 'arî ise iman tasdik ve marifettir" der. Yani imanın kemalatı için muemalata ve ibadete ait konularla desteklenmesidir. **************************************************************

Özetle; Maturidilik nakil ve akli itikatte temel alırlar.İmanın artışı veya eksilmesi olmaz.İnsanın cüzi iradesi ile seçme özgürlüğü vardır.Maturidilik geniş coğrafyalarda kabul görmüştür.İtikad imamlarının meşhur olanları itikadtta maturidliği benimsemişlerdir..İmam Nesefi,Sabuni,Beyadi ,Semerkandi gibi akaid imamlarınında ekolü haline gelmiştir.

4. DERS

23

Page 24:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a24

6.sayfa ***EHLİ SÜNNET VEL CEMAAT FIRKASI2— E Ş 'AR İ YYEİmamı ; Ebul Hasan Ali EŞARİ dir… E ş 'arî 40 yaşı na kadar Mutezile’nin tesirinde kaldı ve onları müdafa etti. Fakat bazı meselelerde sivri çıkışı ve münakaşaları nedeni ile Ehlisünnet akidesine yakınlaştı. Özellikle üç meselede Mutezileden ayrıldığı söylenir1— Allah görülmez. ( Ehlisünnet cennette Allahın Cemalinin gözükeceğini söyler- Mutezile bunu reddeder )2— Kur'ân mahlûktur.3— İnsan kendi fiilini yaratır.-Eşari bu 3 meselenin cevaplarını Ehli Sünnette buldu Ehl-i Sünnet Mezhebini müdafaa etmeye başladı. Onun görüşleri birçok yerlere yayıldı.

E ş ariyye'nin Ba ş lıca Görü ş leri ş unlardır; -Allah ve Sıfatları:Eşariler, Allahın sıfatlarının zatından ayrı olduğunu ve sonradan ortaya çıktığını söylerler. Maturidilik bu görüşü reddeder. Allahın sıfatlarınında zatı gibi ebedi ve ezeli olduğu tezini savunurlar. Bu teze karşı Eşarilikte ; ‘’ Allahın sıfatlarının sadece yarattığı varlıklar nezdinde ortaya çıktığını kendi zatında bu gibi sıfatların olamayacağını savunurlar---------------------İ lmi Sentez : Eşarilikte Allahın sıfatları zaatı ile kaim değildir yani Allahın sıfatları zaatı gibi ebedi değildir sonradan ortaya çıkmıştır esası vardır. Eşarilikteki bu kaide Allahın irade sıfatını müstesna görür. İrade sıfatı zaatı ile kaimdir görüşü ön plandadır. Yani İrade sıfatı hariç diğer tüm sıfatlar ebedi değildir.-----------------------

-Ahirette insanların tekrar diriltilece ğ i meselesi: Eşariler, Allah ilk olarak insanı hiçbir örnek olmaksızın yarattı. O halde onu diğer bir yaratılışla tekrar diriltmekten Allah aciz olmaz görüşünü savunurlar. Nitekim Allah Teala şöyle buyuruyor:"0 kendi yaratılışını unutarak bize bir misal getirdi; bu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş dedi. De ki onları ilk defa yaratan diriltecek. O her yaratmayı hakkıyla bilendir". (Yasin Suresi, 78. Ayet-----------------------------------------------

24

Page 25:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a25

Açıklayıcı Not; Tefsir usul dersimizde bu ayeti ve muhtevası incelendi .( sayfa …bknz)-----------------------

-Kur'ân' ın kadim oldu ğ u "Bir şeyin olmasını dilediğimiz zaman sözümüz ancak ona "kun" ol dememizden ibarettir. O da derhal oluverir."NAHL SURESİ 40.AYET)Eşariler bu ayetten, Eğer Kur'ân mahlûk (yaratılmış ) olsa idi, Allah kendi sözü olan Kur'ân'a "kun" (ol) demiş olacaktı. Hâlbuki "kun" sözü de Kur'ân' dadır. Allah' ın bir sözünü diğer bir sözü için söylemi ş olması imkânsızdır. Çünkü bu, söz içinde sonsuza kadar gider ve her söz için bir "kun" denmesi gerekir. Bundan anlaşılır ki Allah' ın sözü mahlük olamaz. Kur'ân kadimdir.-----------------------------------------------Açıklayıcı Not : Maturidilerde de Kuranın mahluk ( sonradan yaratılmış) olmadığını kabul ederler.Allahın sıfatlarından Kelam (konuşma) sıfatının sonsuz olması sebebi ile Kuranda ezeli ve ebedidir.Mutezileye göre Kuran mahlûktur. Yani sonradan yaratılmıştır. Çünkü mutezile Allahın Kelam sıfatını kabul etmezler-------------------Allah' ı n görülmesi meselesi :Eşariye göre insanın Ahirette Allah' ı gözle görmesi caizdir. Çünkü Allah için caiz olmayan şey, onu yarattığı bir şeye, cisme benzetmek, onda değişme ve yalancılık olduğunu söylemek gibi hususlardır. Fakat Allah' ı n görülmesini ileri sürmekle Ona böyle yakışmayan bir isnatta bulunmuş olmayı z. Allah' ı n gözle görüleceğine şu âyet de delildir:"Yüzler vardır, o gün terütazedir (güzeldir). Rablerini görecektir."(Kıyame Suresi 22-23. Ayet )-------------------İ lmi Sentez : Bu ayete mutezile " Gözler onu idrak etmez, O gözleri idrak eder." (Enam Suresi 103 Ayet ) bu ayetle cevap verirler. Mutezileye göre Allah hiçbir yarattığı tarafından görülemez.

-Kader meselesi :E ş 'ariyye'ye göre hayır ve şer Allah'tandır. İnsanların fiilleri Allah tarafından yaratılır ve kullar tarafından kazanılır.Insanların fiillerini Allah' ı n yarattığına şu âyet-i kerime delildir:

25

Page 26:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a26

"Allah sizi ve yaptıklarınızı yaratır." (Saffat Suresi, 96 Ayet )-----------------------------------------------Açıklayıcı Not; Maturidilikte de Eşariliğin bu fikri kabul görür. Eşarilikte Allah iyi –kötü fiilleri yaratır seçimi kul kendi iradesi ile yapar. Maturidilikte Allah iyi fiili kendi rızası ile yaratır, kötü fiili kul istediği için rızası olmasa bile yaratır.Mutezilede ise Allah iyi fiilleri kendisi yaratır kötü fiili yaratmaz görüşü hâkimdir. Bu görüş çok sakat bir görüştür. Şayet kötü fiilleri yaratan Allah değilse o zaman bu fiilleri kim yaratıyor sorusu ortaya çıkar ki sonucu kötü fiili yaratan başka bir ilah daha varmış gibi algılanabilir. Mutezilenin umum çoğunluğu bu pardoksa karşı kötü fiilleri kul kendisi yaratır şeklinde bir tezde öne sürmüşlerdir.

- İ man : Eşariliğe göre Amel ve kalple tasdiktir. Maturidiliğe göre dil ile ikrar kalp ile tasdiktir. Maturidilik ameli iman için öncelikli şart kabul etmezler amel imandan cüz değildir hükmü üzerine mutabıktırlar. Eşarilerde amel imandan cüz değildir ama imanın olgunlaşması ve kemalat bulması için amel şartıda vardır derler.Mutezile bu konuda çok farklı düşünür. Onlar için amel imanın temeldir. Ameli noksanlıklar imani noksanlıklardandır derler.

-Mucize ve keramet meselesi :Her peygamberin âdetlerin üstünde mucizeler göstermesi lazımdır. Velilerin de kerâmet göstermesi câizdir.Fakat peygamberler, mucizelerini izhar ederek kavmine üstünlüğünü kabul ettirmelidir. Kerâmet sahibi veli ise kerametiyle başkasına galebe etmeğe çalışmaz. Aksine kerâmetini gizlemek ister. Mucize sahibi peygamber akıbetinden emin, olur, fakat kerâmet sahibi velinin akıbeti değişebilir. Ehl-i Sünnet'e göre İ 'cazu-l'Kur'an mucizedir.-----------------------------------------------Açıklayıcı Not; Maturidilerde Eşarilerin mucize ve Keramet babında bu görüşlerini kabul ve tasdik ederler. Mutezile ise Mucize ve kerameti kabul etmezler.

E ş ar i l iği n Tanınmı ş İ mamları -İmam Gazali (Ra)

26

Page 27:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a27

-İmam Haremeyn-Muhammed Semani-Fahreddini Razi **************************************************************

Özetle;

Eşarilik dinde orta yolu tutmayı tercih eder. İslamın hem zahiri hemde batini yönünü kabul eder ve ikisinin birbirinden bağımsız olamayacağını savunur. Maturilikte islamın ibadet ve muamelat tevilleri güçlü iken Eşarilikte islamın ahlak tevilleri daha güçlüdür.

5. DERS

***EHLİSÜNNET VEL CEMAAT FIRKASI3 — Selefiyyün ( Selef i Sal ih in)Ehlisünnet velcemaat fırkasındandır. Selefiyyun deyince genel olarak Sahabe ve Tabiin devrindeki müslümanlar anlaşılır. Fakat onlardan sonra gelen müslümanlar arasında da onlar gibi düşünen bilginler de vardır. Selefiler fıkıh ve muamelat hususunda akıl ve umum çoğunluğun fikrine göre hareket ederler lakin akiad ve itikad konusunda akıl ve reye mürecat etmezler.-----------------------------------------------Açıklayıcı Not; Rey tanımından kasıt umum çoğunluk tarafından kabul edilen esaslardır-------------------------------Selefilerin itikad konusunda belli başlı esasları şunlardır-İtikada ait bir konu direkt Kuran ve Sünnette varsa tevile gitmeden olduğu gibi kabul esası şarttır-Allahın sıfatları ve Kader gibi meseleleri münakaşa ve münazara etmemek gerekir-Müteşabih ayetleri tevil esası ile hüküm çıkarmak hatadır. En doğru olanı hükümleri aynen kabul etmektir.Selefilerin itikada ait temel esaslarını 7 esasta toplanmıştır.

1-Takd i s :  Allah'ı cismiyetten tenzih etmek ve layık olmadığı şeyi ona

27

Page 28:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a28

yakıştırmamaktadır. Bir kimse el ve parmak gibi kelimeleri ihtiva eden "Allah Âdem’in çamurunu kendi eliyle yoğurdu" ve "mü'minin kalbi Rahman' ın iki parmağı arasındadır" hadislerini işittiği zaman Allah'a cismiyet isnat edildiği sanmamalıdır2-Tasd i k : Hz. Muhammed'in söylediklerine imân etmektir. 0 her ne söyledi ise doğrudur. Onun sözlerinden geçen el, parmak ve yüz kelimeleri Allah' ın şan ve azametine yakışan bir anlamda kullanılmıştı r. Onun her şeyi sadık bir surette açıkladığından şüphe yoktur. Selefiler ayetlerdeki ve hadislerdeki ifâdelere aynen tevilsiz olarak iman etmek taraftarı olmuştur.

3-Acz i İ t i raf: İnsanın, Kuranda geçen müteşabihatının maksadını bilmediğini ve bilemeyeceğini itiraf etmesidir. Çünkü insan bu gibi hususlarda hataya düşebilir. O halde müteşabihata dalmamak ve bu hususta acz ifade etmek daha doğrudur. İmam Malik, bu gibi hususlar için "keyfiyeti meçhuldür" derken isabet etmiştir.

4-Sukut:Müteşabihatın manasını sormamak, onlara dalmamak ve hatta onlar hakkında sual sormayı sapıklık kabul etmişlerdir.. Müteşabihat üzerinde fikir yürüten kültürsüz bir kimse kendi dini inancına zarar verebilir. Hattâ bilmediği bir cihetten küfre düşebilir. Bu yüzdendir ki Hz. Muhammed kader meselesiyle meşgul olan Ashabına, bu gibi meselelere dalmayı yasak etmişti. Hz. Ömer ise "Rahman arşa istiva etti’’âyetinin anlamını soran bir M ı s ı rlı Basra'ya sürgün etmiştir. Keza Kur'ân mahlûk mu değil mi diye soran bir kimseyi de susturmuştu. Bütün bunlar gösteriyor ki Selefilerin kelâmi meseleler üzerinde fikiryürütülmesinden hoşlanmamışlardır

5- İ msak; Müteşabih hükümler üzerinde değişiklik yapmamak, o ifadeleri azaltmamak ve çoğaltmamaktır. Kültürsüz kimselerin bu gibi naslar karşısında te'vil ve tefsirinden kaçınmaları gerekir.

6-Keff;Kalben müteşabihatla meşgul olmamak ve onlar üzerinde düşünmemektir, Bir kötürüm ve yüzmesini bilmeyen kimsenin, denize girmesi nasıl tehlikeli ise, cahil bir kimsenin de manası

28

Page 29:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a29

kapalı olan naslarla kalben meşgul olması ve onları açmaya çalışması öylece tehlikelidir.

7 -Mar i fet Ehl i n i n Tesl i m i ; Bir insan kendisine kapalı görünen müteşabih nasların herkese kapalı olduğunu zannetmemelidir. Peygamberlerin, ileri gitmiş bilginlerin, sıddıklerin ve velilerin güç görünen birçok hususları bildiğini kabul etmek gerekir.-----------------------------------------------Açıklayıcı Not; Selefilerin yukardaki yedi esaslarından bazıları islamın geniş sentezini engelleyecek mahiyettedir. Tefsir usul dersimizde Müteşabih ayetleri işlerken Müteşabih ayetlerden tevil ve tefsirlerle islamı daha geniş coğrafyalarda yayılmasına zemin hazırladığından bahsetmiştik. İçtihad yapabilecek kişilerin müteşabih ayetlerden bazı hükümler çıkarmaları müçtehitliğin esaslarındandır. İlm ehli âlimlerin Kuranın ruhuna ve Sünneti seniyye ye uygun hükümler çıkarmaları İslamın daha kolay anlaşılması için gereklidir. Selef ulemasının haklı olduğu kısım cahillerin müteşabih ayetleri tevile ve tefsire cüret etmeleri neticesinde muhkem bir hükmün müteşabihat ile iptaline sebebiyet vereceği endişesindendir.-----------------------------------------------------Fikri sentez: Selef ulemasının yukardaki esaslar asrısaadet dönemi içinde haklı ve gerekli esaslardır. Lakin islamın farklı coğrafyalara yayılması, farklı kültürlerle etkileşim ve sapık fikirlerinde islamın içine girmeye başlaması ehlisünnetin itikad ve kelami yorumlarla uğraşmalarını zorunlu kıldı. Örneğin İmam Azam Ebu Hanife sapık itikadleri susturmak için Fıkhı Ekberi yazmıştır. İmam Ahmed Bin Hanbel selefi takipçisi olmasına rağmen Kuranın yaradılıp yaradılmadığı hususunda görüş beyan etmiştir. Kuran mahlûk değildir tezini savunmuştur.--------------------

İTİKAD DERSLERİ ÖLÇME DEĞERLENDİRME SINAVI

1- Aşağıdaki seçeneklerden hangisi yanlıştır?

a) İslam itikadı kaynağını Mutevatir kaynaklardan alır

29

Page 30:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a30

b) İtikad ameli konularla ilgilenir c)İslam itikadı ilmi bir disiplin olarak asrısaadetten sonra ortaya çıkmıştırd) İtikad islamın özü diğer ilimler gövdesidir

2-Ehlisünnet itikadına göre itikadi bir sapmanın hükmü nedir?

a) İtikadi sapma kişiyi günahkâr yapar b) itikadı sapma kişinin maneviyatı üzerinde bir etkisi yokturc) itikadı sapma kişiyi kâfir yapar d) itikadı sapma ameli sapma ile beraber olduğunda kâfir yapar

3-Aşağıdakilerden hangisi itikadı bir sapma değildir?

a) Kabir azabını inkâr b) -Allahın zatını gördüğünü iddia etmek c) Kıyamet vakti ile ilgili öngörülerde bulunmak d) Peygamberin sahih hadislerini inkâr etmek

4-Aşağıdakilerden hangisi ehlisünnet mezhebi kollarından değildir?

a) Maturidib) Eşaric) Selefid) Mutezile

30

Page 31:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a31

5-Aşağıdakilerden hangisi ehlisünnet mezhebinin esaslarından biridir?

a) Kadere iman, iman esaslarından değildirb)Namaz kılmayan kâfirdirc) Amel imandan cüzdürd) Amel imandan cüz değildir

6-Tanım ;Son yıllarda İran Şia sının küfür ehli olduğuna yönelik bazı fetvalar yayınlanmaktadır. İran Şiasını (Caferi mezhebi) tekfir ehlisünnet esaslarından hangisine aykırıdır

a) Amel imandan cüz değildirb) Ehli kıble tekfir edilmez c) İmama itaat farzdır d) Müslümanın kanı, namusu, malı haramdır

7-Aşağıdakilerden hangisi Maturidiliğin imamlarından değildir?

a) İmam Gazali b)İmam Beyadic) İmam Maturidid)İmam Nesefi

8-Aşağıdakilerden hangisi Maturidiliğin esaslarından değildir?

a) Kuran ezelidir.b) İman dil ile ikrar kalb ile tasdiktir

31

Page 32:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a32

c) Allah kulun menfaatine uygun şeyler yaratmak zorunda değildir

d) Haram olan şey rızık değildir

9-Aşağıdakilerden hangisi Eşariliğin İtikad imamlarındandır?

a) İmam Şafib) İmam Gazalic) İmam Nesefid) İmam Ebu Hanife

10-Aşağıdakilerden hangisi Eşariliğin Esaslarından de ğ ildir?

A) Allahın İRADE sıfatı hariç diğer tüm sıfatları Allahın zaatından ayrıdır.

b) Kuranı Kerim mahlûk değildir ( sonradan yaratılmış değildir)

c) Allahın zaatı dünyada görünmez lakin ahirette gözükmesi haktır.

d) Mucize ve Keramet hak değildir.

Not : Sınav süresi 30 dk dır. Her soru 10 puan üzerinden değerlendirilecektir. Temiz bir kağıda cevap şıklarını yazınız. Sınavınız bittiğinde aşağıdaki cevap anahtarından cevaplarınızı kontrol ederek kendi sınav değerlendirmenizi yapınız. Sınav gecer puanınız 60 puan ve üzeridir. Herkese başarılar dilerim.

**********************************************************

CEVAP ANAHTARI

32

Page 33:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a33

1-B2-C3-C4-D5-D6-B7-A8-D9-B10-D

*****************************************************

TEFSİR USUL-U

Kaynak kitabımız: Usul-u Tefsir ( İ smail Cerraho ğ lu)

1.DERS

✾ - Usul İ lm i n i n Tanımı ✾ Bir ilim dalının ne şekilde öğretileceği, öğrenileceğini tarif eden teknik kaideler bütününe usul ilmi denir. Usul ilmi o ilmin en güzel ve en kolay öğrenilmesine olanak sağlar. İslami ilimlerin usul yönü islamın zahirinin daha kolay kavranılmasına ve islamın temel esaslarının öğrenilmesine vasıtadır.Saadet asrında islam, en taze ve sade şekli ile sahabe tarafından öğrenilmiş ve yaşanmıştır. Sonraki asırlarda bu tazeliğin tekrardan ihya edilmesi maksadı ile Usul ilimleri ortaya çıkmıştır. Usul ilmi asrısaadet dönemindeki islamın safiyyetini günümüze kadar kaideleri içerinde getiren ilim dallarıdır

33

Page 34:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a34

Günümüzde bilgi parazitliliğinin çok olması münasebeti ile sağlam İslami bilgi için usul ilimlerini bilmek en öncelikli şartlardandır

Usul İlimlerini derslerimizde işlerken çok fazla termolojik ve teknik ayrıntılara girmeden, konun ana hatları ile açıklayacağız. Bu derslerimizi takip eden kardeşlerimizin belli bir seviye kazanacaklarına inanıyorum. Her kardeşimizin anlayabileceği düzeyde usul ilimlerini inşallah istifadenize sunmaya gayret edeceğiz.

*'' -Kur'an'ın Tarifi ''' ;Kuran-ı Kerimin sayısız tarifi yapılmıştır. En kapsamlı ve en uygun tarifi şudur ;-Allah (C.C) tarafından Vahiy yolu ile Hz Muhammed (sav) efendimize indilmiş, mushaf (metin ) olarak yazılı, kıyamete kadar değiştirilemeyecek, okunması ile kulluk yapılan Allah'ın mucizevî kelamıdır. *

*'''✺ - Kur'an'ın Başka İsimleri :- İmam Zevkeşi Kuranın 55 farklı isminin olduğunu Kuranı Kerimin içerisinde keşfettiğini söyler. Bunlardan başlıcaları ;

El Kitab (Kur'anda 230 yerde geçmektedir) _Ummul Kitab (Kitabların Anası) _El Furkan (Hak Ve Batılı Ayırıcı 6 yerde geçmektedir)

_El Mesani (İkişerli Tekrar Edilen.-Fatiha Suresi buna örnektir) _Kelam _Nur _Şifa _Hikmet... gibi isimleride vardır.

*'''✺ - Vahiy :

-Tanımı : Vahiy dışardan (içsel olmayan) ilahi hükümleri içerisinde var eden sadece Allahın seçmiş olduğu peygamberlerine mahsus olan nübüvvete ait bir bilgidir. İlham, içgüdü, vech hali, işrak gibi terimler vahiyden çok farklıdır. Çünkü bunlar içsel ve pskolojik olaylardır. Oysa Vahiy dışardan gelen ilahi bir olaydır. ''Vahiy dışardan gelir içerden oluşmaz ''kaidesi tefsir usulunun de yapı taşlarından birdir. Dersin ilerleyen platformlarında niçin bu konun önem arzettiğini, iman-küfür sınırının bu konu üzerinde sabit olduğunuda açıklayacağız. Vahiy ilmi ne maddi nede manevi ilimdir. Tamamen nübüvvete ait Cenab-ı Allahın kendi zaatında olan özel bir ilmidir. Peygamberler harici hiç kimseye de bu ilim

34

Page 35:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a35

verilmemiştir.'

*'''✺ -Vahyin Çeşitleri ;

-HZ Muhammet Mustafa (sav ) Efendimize gelen vahiy 7 çeşittir.Bunlardan ba ş lıcaları ;

1) Rüya Yolu İ le Gelen Vahiyler; Hz Ayşe Validemiz vahyin başlangıcında Peygamber efendimize sadıka rüya olarak gelmeye başladığını söyler.''' Allah Resulü'nun gördüğü bütün rüyalar sabah aynen çıkardı '' der.

2) Vahiy meleği olan Cebrail AS. Efendimizin insan kılığında gelerek peygamberimize vahyetmiştir

3) Cebrail AS peygamberimize görünmeden kalbine vahyi A.Ve o kelimeleri Cenab-ı Allah peygamberimizin mübarek kalbine kazır aslada unutmazdı.

4) Peygamber efendimiz çıngırak sesine benzeyen bir ses işitir ve terlemeye başlardı. Üşürdü ve ayetleri hatırlardı.( peygamber efendimizin bu hali kesinlikle sara nöbeti yâda psikolojik bozukluk hali değildi, Bilinci ve şuuru yerinde gayet sakin bir durumda iken vahiy gelmeye başladığında terlemesi ve üşümesi ondan farklı bir manevi hal zuhur ederdi.

5) Cenab-ı Allahın bizzat Cebrail As aracısız peygamberimize konuşması şeklindedir. Bakara Suresinin son 2 ayeti bu şekilde nazil olmuştur.

6) Cebrail As asli sureti ile ( Hira nur mağarasında ve Miraç hadisesinde Sidretil Müntehanın yanında bazı ayetler nazil olmuştur)

7) Peygamber efendimiz Uyku halinde iken (Kevser Suresi buna örnektir) Rüya görmeden uyurken nazil olan ayetler vardır.

**----------✾-✾-✾-✾-✾-✾-✾-------------***

35

Page 36:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a36

✎✎Açıklayıcı Not:

Tefsir Usulune göre ayetlerin gelişi bu yedi yol ile mümkündür. Bunun dışında peygamberimize inenler ya Kutsi Hadis ya da hadisi şerif olarak ele alınır.

Kuranın, kutsi hadis ve hadisi şeriflerden farkı budur.

Kutsi Hadis ; Peygamberimizin kalbine Cenab-ı Allah manaları celb eder ,peygamberimizde o manaları söz ve lafzlarla söylemesine denir.Ayetlerden farklı yönü içsel olmasıdır. Kutsi hadiste Mana Cenab-ı Allaha ait, sözler Resullaha aittir.Hadisi Şeriflerde peygamberimizin bizzatihi kendisinin içsel olarak beyan ettiği lafz ve manaların kendisine ait olduğu sözleridir.Hem kutsi hadis hem hadisi şerifler Ayet değildir. Bu ayrıma çok dikkat etmek gerekir. Nitekim müsteşrik (islam dışı ) görüşlere göre Kuran Peygamberin sözüdür ilkesi ile Kuranın ilahi bir kitap değilde beşeri bir söz olduğunu idda ederler. Mesela meşhur bazı müsteşrikten etkilenen; Fazl- Rahman, Reşit Rıza, Muhammed Abduh, Celaleddin Afgani gibi modernistlere göre; Kuran dışardan değil içerden oluşmuştur. Hatta daha ileri safhada Kuran yüzde yüz Allahın yüzde yüzde Resullahın kelamıdır '' derler. Oysaki onların idda ettiği ayet yani Kuran değil Kutsi Hadistir. Usulü tefsir ilimlerini bilmeyen bu gibi kimselerin görüşleri tefsir değil tevildir. Tevil yoluna sapanlarda islam itikadını kaybetmiş, iman hassasiyetini yerle yekzan etmiş kimselerdir. Cenab-ı Allah ilmi ile amil olan, İmam Azamlar, İmam Şafiler ve Sahabe efendilerimizin gittiği yoldan bizleri ayırmasın

-------------------•••••••••••••---------------

**'''✺ -Kur'an'ın Ve Vahyin Başlangıcı

Kuranı Kerimi Cenab-ı Allah Ramazanın 17. gecesi Beytül İzze denilen manevi makamdan peygamberimize indirmeye başlamıştır. Toplam 23 yılda tenzil (kısım kısım ) edilmiştir.**----------✾-✾-✾-✾-✾-✾-✾-------------***

✎✎Açıklayıcı Not: : Kuranı Kerim Levhi Mahfuzdan toplu (tamamen ) Beytül İzze denilen levhi mahfuzun 3. derecesi olan makama indirilmiştir. Yani Kuranı Kerim peygamber efendimize indirilmeden

36

Page 37:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a37

önce bir kez toptan bu makama ve sonra ordan peyder peyh peygamberimize 23 yılda tamamlanmıştır.

Kuranı Kerim, Allahın ilim ve kelam sıfatından bir cüz olduğu için ehlisünnet itikadına göre sonradan yaratılmamış ve ezelidir. Allahın sıfatları gibi sonsuzdur.İmam Azama göre Kuranı Kerim peygamber efendimize indirilmeden öncede zaten ezeli olarak vardı. Ve Levhi mahfuzun üzerinde Arş-ı Alada Allahın sıfat ve zaatının olduğu makamdaydı.

Arşı alada Kuran ve ilahi kitaplar lafzı olarak değil ruhi olarak vardı. Peygamber efendimize Kuran nazil olma zamanı yaklaşınca arştan levhi mahfuza indirildi. Levhi mahfuzda lafzı da (kelimeleri) verildi. Peygamber efendimize buradan nazil olurken hem lâfzî hem ruhi olarak nazil olmuştur. Yani Kuranı Kerim ezeli olarak Arşı alada zaten vardı. Levhi mahfuza indirilmesi 1. indiriliş, peygamberimize indiriliş 2. İndiriliştir, peygamberimizdende tüm insanlığa tebliği 3. İndiriliştir.

Sentez: Beytülizzeye gerek kalmadan Cebrail As direkt vahyedilebilir miydi Beytül izze denilen makama Kuranın indirilmesi hangi hususlarda gerekliydi?

- Beytülizzenin hangi âlemde olduğu konusu ihtilaflı bir konudur. Kesin şu âlemde denemez ama manevi âlemlerdeki bazı işaretlerden bu makam hakkında bazı bilgilerde vardır. Bu bilgilerin tamamını birleştridiğimizde Emir âlemi ile Ceberrut âlemi arasında diyebiliriz. Levhi mahfuzunda 3. kademesi olduğu belirtilmektedir. Zaten ilahi kitapların tamamı bu makamda yazılı hali ile mevcuttur. Ceberrut âlemi her ne kadar Allahın isim ve sıfatları üzerinde bazı sırlar ihtiva etsede levhi mahfuzlada doğrudan bağlantılıdır. Cebrail As en son çıkabileceği ve Allahtan vahiy alabileceği makamda Ceberrut âlemidir. Diğer melekler Ceberrut âleminin bir alt âlemi olan melekût âlemine kadar çıkabilirler.4 büyük melek içerisinde sadece Cebrail As efendimize Cebrruta çıkabilme izni verilmiştir. Kuranı Kerimin Cebrail As tarafından vahyedilebilmesi için Beytülizze makamına indirilmesi gerekmekteydi. Kuranı Kerimin aslı yani yazısız hali olarak Levhi

37

Page 38:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a38

mahfuzun yukarı kademelerinde de var olduğuna dair delillerde vardır. Ama bizim anlayabilecğeimiz bir şekil ihtiva etmez. Zaten Levhi mahfuzun 3. kademsinin üzerindeki kademeler Allahın zaatına ait alemi ihtiva eder. Cebrail As geçebilecği son sınır beytülizze sınırıdır. Beytül izze sınırı levhi mahfuzdaki sınır iken miraçtaki sidretül müntaha sınırıda manevi tasarruf ve inkişaf alanıdır.Şayet beytülizze makamına Kuranı Kerim indirilmeden Allahın zaatına ait makamlardaki hali ile Cebrail As verilseydi Vahiy meleği Kuranın manevi nuruna takat getiremez ve helak olurdu. Çünkü Kuranı Kerimin içerisinde ilk yaradılış nurları olan Kahir nurlarıda mevcuttur..Başka bir görüşe göre ise naslki beytülizzedeki hali ile peygamberimize ilk vahyolunduğunda peygamber efendimizin titremesi ,aklını kaybettiğini zannetmesi gibi olağandışı emareler ortaya çıktıysa Cebrail As efendimizede Beytülizzeye indirlmeden vahyedilseydi mutlaka daha şiddetli emareler Cebrail As efendimizde de zuhur edebilirdi.

-------------------•••••••••••••---------------

-Kuranın ne zaman indirildiğini açıklayan şu ayetler;

''Biz o (Kur'ân)’nu Kadir gecesinde indirdik, Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır, Melekler ve Ruh (Cebrail veya Ruh adındaki melek) o gece Rablerinin izniyle, her iş için inerler, O gece, tanyeri ağarıncaya kadar süren bir selâmettir.'' Kadr Suresi (1-5. Ayetler)

''Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.''' DUHAN Suresi (4-7)

Ders ile İ lgiliTavsiyeleri

38

Page 39:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a39

-Kuranın Tarifi konusunda tekrar ediniz -Vahiy çeşitleri, Vahyin Geliş yolları, Vahiy –Kutsi Hadis ayrımını tekrar ediniz

2.DERS

Sure-Ayet

*'''- Ayet--Delil, İşaret, alamet, nişan gibi anlamlara gelmektedir.Kurani ve İslami açıdan ayet; Surelerin içerisinde olan, öncesi – sonrası ayrı bir ve birkaç cümleden oluşan Allahın kelamıdır. Ayetler bir cümleden oluştuğu gibi birkaç cümleden de oluşmaktadır. Bazı surelerde ayetler sayısal ve kelime yapısı olarak azdır. Bazı surelerde ise ayet sayıları ve kelime yapısı çok daha fazla olabilmektedir. Örneğin İhlâs suresinde ayetlerin kelime ve sayı değeri az iken Bakara Suresinde her bir ayet adeta yarım sayfaya tekabül edebilmektedir.Ayetlerin cümle yapısının belirlenmesi belli bir kurala bağlı olarak değil en direkt Peygamber efendimizin te ş his ve uygulaması iledir. *'' Yani içtihadi de ğ il Rivayete (Tevkife) göredir*'' . Herhangi bir ayet peygamber efendimize nazil olduğunda Cebrail As o ayetin hangi surenin içerisine ve hangi ayetin önüne veya arkasına koyması gerektiğini peygamberimize söylerdi. Peygamber efendimizde Vahiy kâtiplerine o ayeti Cebrail As tarif ettiği şekilde yazdırırdı. **----------✾-✾-✾-✾-✾-✾-✾-------------***

✎✎Açıklayıcı Not: Kuran-ı Kerimin insan sözü olmadığının başka bir kanıtıda ayet dizinimidir. Çünkü Sureler ve ayetler sırası ile nazil olmamış 23 yıl içinde kısım kısım nazil olmuştur. Yani İlk nazil olunan Alak suresinin 5 ayetinden sonra, bu surenin tamamı parça parça 23 yıllık nübüvvet döneminde tamamlanmıştır. Bütün surelerde aynı bu yöntemle tamamlanmıştır. Çünkü yeni ayetler nazil olduğunda başka başka ve yarım kalmış onlarca sureler vardı. Yeni gelen ayetin hangi surenin içerisine hangi ayetten önce-sonra yerleştirilmesini saptamak insan aklını aşan bir konudur. O halde Kuran ayetlerinin nazil olmaya devam ettiği dönem içerisinde gelen bir ayetin o güne kadar nazil olmuş 114 sure içerisinde

39

Page 40:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a40

kombinasyon olarak yerleştirilmesi beşer işi olamaz. Dışardan mucizevi bir gücün bu ayetleri nazil ettiği gibi yerleştirmesinde de sıfır hata ile yaptığını görmekteyiz.Yani en yüksek teknolojide bir bilgisayarın bile bu kombinasyonda yeni nazil olunan bir ayeti yerli yerince ve sıfır hata ile birleştirmesi bile imkansızdır..---------------------------------------•••••••••••••----------------------

Kuran-ı Kerimde bazı ayetler kendinden önceki ayetten ayrılmasında tefsir usulcüler ayetin son kelimesinin kısmi olarakta olsa belirleyici olabildiğini söylerler. Lakin birazdan açıklayacağımız üzere Mekki ve Medeni ayetlerde bu konu da farklılık arz eder. Genellikle bu kural Mekki ayetlerde geçerli olabilir. Kuranın bütününe baktığımızda ayetlerin sıra ve yerinin belirlenmesinin tek ölçütü yukarda izah edildiği üzere Tevk i f i ’ dir.Kuran-ı Kerimdeki ayetlerin sayısı hakkında içtihadi bir durum vardır.Sayma usulune göre değişiklik arz edebilir.Ama bu sayma usullerinin bütününde Kuranı Kerimin ayet eksik- fazlalık konusu yoktur.Örneğin Her surenin başındaki Besmeleler,Hurufu Mukatta Harfleri ve diğer ayetlerin toplamının sayısal değeri 6666 ‘dır . Bazı Usulcüler her surenin başında olmasına rağmen Besmeleleri sayıya dâhil etmeyebilir. Bazıları besmeleri dâhil edip Hurufu Mukattaları dâhil etmeyebilir. Böyle durumda Kuranı Kerimdeki ayet sayısı 6666 rakamından biraz daha az olmaktadır. Kuranın bütünlüğünde bir değişme söz konusu değildir.-İlk Nazil (indirilen- vahyedilen) Ayet Alak Suresi ilk 5 ayetidir.-Son nazil olan ayet Maide Suresi 3. Ayetidir.

*'''✺-Sure --

Şeref rütbe manasında kullanılmıştır. Kuran-ı Kerim 114 sureden müteşekkildir.Tertib ve tanzimi rivayet (Tevkifi) değil, içtihadidir (Sahabe ve Âlimlerin görüşleri)Elimizdeki Musafın tertibi Fatiha Suresi ile başlar Nas suresi ile biter.Surelerin İsimleri ;Sure isimlerini sure içindeki bir olay veya ilginç bir kelimeden alır.(Neml-Karınca ,Bakara-İnek vs.. **----------✾-✾-✾-✾-✾-✾-✾-------------*** ✎✎Açıklayıcı Not: Sure isimleri konusunda bazı âlimlerimiz Peygamber efendimizin bizatihi sureleri isimlendirdiğini söylerler.

40

Page 41:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a41

Peygamber efendimiz aynı sureyi başkaca isimlerle de zikretmiştir. Dünyada Müslümanların umum çoğunluğunun bildiği sure isimlerinin başka isimle anılması karışıklığa yol açacaktır.( İhlâs suresi yerine Tevhid suresi, Kafirun Suresi yerine Mukaşkiş Suresi denemez)---------------------------------------•••••••••••••--------------------------------

*'' Mekki Ve Medeni Sureler:Vahyin nerede nazil olduğunu esas alan surelerin tertibidir. Hicretten evvel nazil olanlar Mekki, hicretten sonra nazil olanlar Medenidir.Mekki Surelerde kısa ve veciz ifadeler, meydan okuma, korkutma, Tevhid ve Şirk ile mücadele konular ağırlıktadır.Medeni sureler çok daha uzun ve açıklayıcıdır. Genellikle ahkâm, içtimai ve hukuki konulara yer verir.-Surelerin Mekki –Medeni ayrımının Önemi ;-) Nesih (iptal) açısından Mekki-Medeni önemlidir. Bir ayet daha sonraki zamanlarda başka bir ayet ile kendini iptal etmesine Nesih denir. Bu şekilde Kuranı Kerimin içerisinde yaklaşık 35 tane ayet vardır.-) Kuranın tahrifini engelleme açısından Mekki-Medeni ayrımı önemlidir. Ayet ve Surelerin nazil olduğu zaman ve mekâna göre muhkemliğinin garantisi olmaktadır.-) Mekki-Medeni Sureler arasında muhteva yönündende fark vardır. Yukarda bu farkı izah etmiştim.Bazı sureler içinde Mekki- Medeni karışık ayetler bulmak mümkündür. Yani bir Mekki suresede Medeni bir ayet, bir Medeni Surede de Mekki ayetler olabilir. Hatta bazı ayetler hem mekkede hem medinede 2 kez nazil olduğuna dairde rivayetler vardır.Kuranın genel muhtevasına baktığımızda Mekki-Medeni ayrımı çok daha fazla göze çarpmaktadır.-)Secde ayeti bulunan Sureler Mekkidir.-)Huruf-u Mukatta harfleri bulunan (Ali İmran-Bakara Sureleri hariç) Sureler Mekkidir.-)Münafıklardan bahseden sureler medenidir.

İmam Suiti’ye göre 82 Mekki, 20 Medeni, 12 İtilaflı sure vardır (Mekki- Medeni olup olmadığı hususunda)İmam Suiti den farklı olarak bazı âlimlerde bu oranı 87 Mekki- 27 Medeni veya 86- 28 şeklindede beyan etmişlerdir.

41

Page 42:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a42

Ders ile İ lgiliTavsiyeleri

-Ayetlerin dizinimi konusunu tekrar ediniz

-Surelerde Mekki-Medeni ayrımını tekrar ediniz

3.DERS

*✽ Kur'an-I Kerimin Toplanması

Nazil olan her ayeti peygamber efendimiz vahiy kâtiplerine yazdırmıştı. Kuranı Kerim, peygamber efendimizin ahirete intikalinden sonra halife döneminde toplanmıştır.Kuranı Kerimin peygamber efendimiz döneminde toplanmamasının sebepleri ;*- Kendisinin hayatta olması ve ölene kadar vahyin devam etmesi*- Kuranın ümmet tarafından bir araya toplanmasının hikmet yönünün daha işlevsel olması. Çünkü ümmetin bu konularda içtihat yapma, karar verme ve neticesinde dini mubinin korunmasını öğrenmelerinde bir eğitim safhasıdır.*-Peygamberimiz bu işlerle zaman kaybetmek istemedi. Kendisi sürekli tebliğ faaliyetinde bulunuyordu.*-Sahabesine derleme ve içtihadi konularda güveniyordu. Çünkü sahabesini bizzat kendisi yetiştirmişti.

**** ✽ Kuranın Cemi ( Toplanması) :

Zeyt Bin Sabitin başkanlık ettiği bir heyet ile Hazreti Ebubekir efendimiz döneminde Kuran-ı Kerim toplanmaya başlanmıştır. Sahabe içinde Kuran ayetlerini yazan Vahiy kâtiplerinin ellerinde yazılı tüm nüshalar bu heyete sunulmaktaydı. Her sunulan nüshanın kabul kıstasları mevcuttu :*-Her ayet için en az iki şahid gerekiyordu

42

Page 43:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a43

*-Hem yazılı olmalı hemde sözlü olarak ezbere olmasıda kıstaslar arasında idi.*-Birçok sahabe tarafından peygamber efendimizin heyete sunulan ayetlerin; namaz, vaaz ve tilafet olarak okunduğunun bilinmesi şartıda mevcuttu.Hazreti Ebubekir efendimiz döneminde toplanan Kuranı Kerime İ mam Mushaf denir. Tüm Mushafları bir araya getiren ve resmi olan ilk Kuran-ı kerimdir. Bu Mushaf Hz Ebubekirden sonra Hz Ömer efendimize halifelik nişanesi olarak verilmiştir. Hz Ömer efendimizin şahadetinden sonra Hafza annemize ondanda kardeşi Abdullaha intikal etmiştir. Hz Osman döneminde İmam Mushaf çoğaltılmıştır.

*✽ Kuranı Kerimin Ço ğ altılması : - Zeyd bin Sabit komisyonunda Hz Osman döneminde çoğaltılmıştır. İslam arap yarımadası dışında birçok farklı bölgelere yayılmaya başlayınca lehçe ve şive farkları ortaya çıkmış ve İslami birçok alanda karışıklıklar baş göstermişti. Hz Osman bu karışıklığı ortadan kaldırmak için Müslümanların yoğun olarak bulunduğu bazı merkezlere Kuranı Kerimin çoğaltılmasını uygun bulmuştu. Kuranı Kerim bir lehçede yazılarak 4 nüsha olarak Kufe, Ş am, Basra ve Med i ne merkezlerine gönderildi. Lehçe farklarından dolayı karışıklıklar giderilmiş oldu.

Ders ile İ lgiliTavsiyeleri

-Kuranı Kerimin Peygamber efendimiz döneminde toplanmama sebeplerini tekrar ediniz.

4.DERS

*** Kuran-ı Kerimin Hareke ve Noktalanması:

✾ -**Nah i v İ lm i

43

Page 44:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a44

-Peygamber efendimiz döneminde arap toplumunda sözlü edebiyat hâkimdi. Yazılı edebiyat dili henüz gelişmemişti. Kuran-ı Kerimin nüzulünden sonra yazılı edebiyatın gelişmesi zorunlu hale gelmişti. Nahiv İlim dalı bünyesinde bu çalışmalar günümüzde de devam etmektedir. Basra Valisi ( hicri 50 ) Ziyad Bin Sümeyye başkanlığında bir heyet Sahabe arasında arap dili konusunda yetkin olan Ebul Esad hz ile Kuranın hareke ve noktalanması hususunda görüştüler. Uzun münazaralar sonucunda bunun bir ihtiyaç olduğu gündeme gelmiş ve kabul görmüştür. İlk harekeleme noktalama biçiminde yapılmıştır.

**----------✾-✾-✾-✾-✾-✾-✾-------------***

✎✎Açıklayıcı Not: Tecvidli Kuran okumayı bilen kardeşlerimiz ne demek istediğimi anlamaktadırlar. Kuran okumayı bilmeyen kardeşlerimin daha iyi anlamaları için konuyu biraz açıklamak istiyorum. Hareke konusu Türkçe literatörde ek demektir. Sabit bir kelimenin içerisine eklenen ekler bütünüdür. Arapçada da Türkçe gibi bazı harflerle temel kelimeler meydana gelir. Takısız olarakta adlandırılırlar. Hareke ve tecvid okunurken kelimenin ek sesli olması görevini üstlenir. Arap harflerinde bulunan noktalamalar ile harekelendirmeyi birbirine karıştırmamak gerekir. Harflerdeki noktalama işaretleri kendi başına bağımsız kelimeyi ifade ediyor. Örneğin Türkçede I ,İ,U ,Ü G,Ğ gibi harflerde olduğu gibi Arapçada da س (Sin ) , ش (şın), Gibi harfler önceleri bir harften ibaretti .

Noktalanması çok daha sonra olmuştur. Hareke konusu harflerde değil kelimenin bütününde okunuşu, telefusu ifade eder.

---------------------------------------•••••••••••••-----------------------

*** Kuran Harflerinin Noktalanması : Halil Bin Ahmet tarafından harfler noktalanmıştır. Farklı lehçelerin arap kavimlerinin arasında olmasından dolayı Kuranın kelime yapısının bozulmaması ve tek bir lehçede toplamak maksadı ile harflerin noktalanma zarureti ortaya çıkmıştır.( hicri -100-150) Kuranı Kerim Kureyş Lehçesi ile yazılmıştır. Hareke noktalaması, harf noktalamasından daha önce yapılmıştı. Yukarda zikretmiştim. Harf noktalamasınında yapılması ile Arapça zengin bir yazı dili olmuştur… Elbetteki bu dilin yazılı olarak gelişmesi Kuranın daha iyi anlaşılmasından doğan zaruret netiecesinde ortaya çıkmıştır.

44

Page 45:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a45

Hareke noktalaması ile Harf noktalaması birbirne karışmaması için ilk zamanlar hareke noktalmasını farklı renkte yazılmaktaydı. Günümüzdede bazı Mushaflarda o gelenek halen devam etmektedir. Nahiv âlimleri Kuranın daha kolay ve anlaşılır okunması için harekeleri çizgi şeklinde, harflerin noktasınıda nokta, iki nokta veya üç nokta şeklinde yazmışlardır. Dünya genelinde Kuranı Kerimin genel yazı dil yapısı bu şekildedir.

*'''Kur'an-I Kerimin Lehçesi *'''

Kura’nın 7 harf üzerine nazil olması :Kuran-ı Kerim nazil olduğunda araplar arasında yazılı edebiyat fazla gelişmemişti. Sözlü edebiyat türlerinde arap kavimleri hayli başarılıydılar. Sözlü edebiyatın sonucu olarak kabileler arasında lehçe farklılıkları oluyordu. Her dilde olduğu gibi arapçanında çeşitli lehçeleri vardır. Her dilde bazen bir kelime yerine anlamca aynı fakat şekil olarak farklı başka bir kelimede o kavramı ifade edebilir. Türkçede AK- BEYAZ, ÇEHRE-YÜZ veya gardaş- kardeş gibi kelimeler olduğu gibi eş anlamlı ve lehçe farkından kaynaklı durumlarda Arapçada mevcuttur. Kuranı Kerimin ilk nazil olduğu zamanlarda, herkes kendi lehçesine göre Kuranı Kerimi anlayıp yaşamaya gayret gösteriyordu. Kuran-ı Kerim buna belli bir zaman müsaade etmiştir. İşte peygamber efendimizin Kuranın ayetlerini arap kavimleri içinde her lehçeye uygun tavsiye etmesine 7 harf (lehçe) denir. Daha sonraki dönemlerde tüm arap kabileleri Kureyş Lehçesini öğrendikten ve bu lehçe üzerine birleşmelerinden sonra Yedi harf konusu da kendi kendini iptal etmiştir.

**----------✾-✾-✾-✾-✾-✾-✾-------------***

✎✎Açıklayıcı Not: Yedi harf çokluğu ifade için kullanılır. Farklı usulleri ifade eder. Bizim anladığımız gibi yedi kelime demek değildir. Aslında yedi harf konusu MURADİF ( Eş anlamlı ) olarakta literatörde tarif edilir. Hadisi şerifte ; -İbn Abbas’tan nakledilmiştir. Peygamber ş öyle buyurdu : ‘’ Cibril bana bir harf üzere okuttu. Artırması için müracaat ettim. Tekrar tekrar aynı mürcaatı yapıyordum, o da her seferinde artırıyordu. Nihayet yedi harf’e kadar çıktı’’( Buhari, Feddailu’l Kur’an, 5; Müslim, Salatu’l Müsafirin, 272.) –

45

Page 46:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a46

-Ubey b. Ka’b’dan rivayet edilmiştir: “Peygamber Benu Gifar çukur (gölcüğü) yanında iken Cebrail ona geldi ve dedi ki: Muhakkak Allah, ümmetinin Kur’an’ı bir harf üzere okumalarını emrediyor. Rasulullah, Allah’ın affını ve mağ- firetini dilerim, benim ümmetimin buna gücü yetmez diye cevap verdi. Cebrail ona ikinci defa gelerek Allah, sana ümmetinin Kur’an’ı iki harf üzere okumalarını emrediyor, dedi. Peygamber Allah’ın affını ve mağfiretini dilerim, benim ümmetimin buna gücü yetmez diye cevap verdi. Cebrail ona üçüncü defa gelerek, Allah, ümmetinin Kur’an’ı üç harf üzere okumasını emrediyor, dedi. Rasulullah, Allah’ın affını ve mağfiretini isterim, benim ümmetimin buna gücü yetmez, buyurdu. Sonra Cebrail ona dördüncü defa geldi, muhakkak Allah, ümmetinin Kur’an’ı yedi haf üzere okumalarını emrediyor, hangi harfle okurlarsa doğruyu bulmuşlardır’’(Müslim, Salatü’l Müsafirin, 274; İbn Hanbel, Müsned, V, 127.)

-Kur’an muhakkak Yedi Harf üzere nazil olmuştur(Taberi, Camiu’l Beyan, I,35; Zerkeşi, el Burhan, I, 22

**----------✾-✾-✾-✾-✾-✾-✾-------------***

✎✎Açıklayıcı Not: Ebced ve cifr hesabına göre Kurandan bir şeyler çıkaran kişiler tarih boyu varolmuştur. Cİfr ilminin aslında sahih olmadığının isbatıda yedi harf mevzusunda gizlidir –Çünkü onların Kuran-ı Kerimden geleceğe ait bazı tarihler, olaylar çıkarmaları ebcedin kelime harf üzerindeki sayı değerlerindendir. Oysa bazı kelimelerin yerine bir kelime de yedi harf meselesinden dolayı Kuranda zikredilmiştir. Bu kelimeler arası ebced sayı değerleride birbirine denk değildir. ------------------------•••••••••••-------------------------------------

Yedi harfin hikmeti Arap yarımdasındaki Müslümanların kureyş lehçesini öğrenene kadar Kuranı Kerimi anlamaları içindi. Bu uygulama diğer kavimlerin Kuranı anlamasını kolaylaştırdı. Kuran- ı Kerim cem edildiği zaman yedi lehçe konusu da kapanmış oldu. Çünkü sahabe peygamberimizden 1.tekil olarak almışlardı. Şayet günümüzde Kuranı tekrardan başka lehçelerle yazılması demek Kuranın mucizesini bozmak demektir. Ve netice Kuranı Kerim böyle bir uygulamada tahrif olur. Kuran ilimleri sade yazı veya sözlü değil, musikisi, teması ve ruhu ile zengin bir lehçe ile varolmuştur. Şu anda dünyadaki tüm Mushaflar İmam Mushaf tan çoğaltıldığı için Kureyş lehçesidir.

46

Page 47:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a47

Peygamber efendimiz döneminde Yedi harf konusuna bir örnekle konuyu açıklayalm; Peygamber efendimiz, İbn Mesut ‘a tavsiye olarak Maide 118. Ayetin son kısmı olan ‘’ Azizül Hâkim’’ Yerine ‘’Semiül Âlim’’ olarakta okuyabileceğini söylemiştir. Kureyş Lehçesine göre ‘’ ‘’ Azizül Hâkim’’ şeklinde kıraat etmesi gerekirdi. Arapçada lehçe farkının peygamberimiz hayatta iken bir sorun teşkil etmiyordu. Çünkü sahabe kelimeler farklı da olsa Kuranı Kerimin neyi kastettiği hususunu peygamberimiz vasıtası ile öğrenebiliyorlardı. Zaten Kuranı Kerimin 23 yıllık nazil olma sürecinde lehçe farklarıda kendiliğinden kapanmıştır. Peygamber efendimiz hayatta iken Kureyş lehçesi üzerinde mutabık olunmuştur. Günümüzde de Kuranı Kerim kureyş lehçesi üzeredir.

Ders ile İ lgiliTavsiyeleri

-Kuranı Kerimin Yedi harf üzerine nazil olmasını tekrar ediniz.

5.DERS

*✽ Kur’an-ı Kerimin Hükümler i

Muhkem –Müteşabih

‘’’Sana Kitab'ı indiren o’dur. Onun (Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Hâlbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek pâyeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar.’’ Ali İmran 7. AyetKuranı Kerimin muhkem ve müteşabih olarak nuzulunde birçok hikmetler vardır.Bu hikmetleri sırasıyla ş öyle ifade edebiliriz .*-Kuran sadece muhkem olarak nazil olsaydı üzerinde içtihad yapılabilecek meselelerde olmayacaktı. Birçok konu Kuranın nazil

47

Page 48:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a48

olduğu zamandan sonra içtihad âlimlerimiz sayesinde çözümlenmiştir.*-Kuran sadece Müteşabih olarak nazil olsaydı bu defa her içtihad sahibi kendine göre ayetleri tevil yoluna gidip birbirine tamamen zıt içtihadlar ortaya çıkacaktı.*- Kuranı Kerimin tamamı muhkem olması durumunda İslami ölçülerde bir hayat nizamı zorlaşırdı. Tekillik üzerine kurulu sadece emir ve yasaklardan ibaret bir din anlayışı ortaya çıkabilirdi. Oysa Kuranı Kerim ferdi, içtimai ve evrensel yasalarla çağlarüstü bir kitaptır.

*- Kuranı Kerimin tamamı müteşabih olması durumunda Kuranın mesajı tam olarak anlaşılamaz ve Allahın istediği ölçüde bir İslami nizamda olmazdı. Kuranın evrensel, zamanlar üstü, toplu, anlaşılır, içtihadi, ciddiyet esaslarına uygunluğu hem muhkem hem müteşabih olmasındandır.

Muhkem :Manası anlaşılan, başka ek bir bilgiye ihtiyaç duyulmadan anlaşılabilir kesin hükümlerdir. Birkaç farklı manaya gelmesi genellikle olmaz. Muhkem ayetler bir Surenin tamamı olabileceği gibi herhangi bir ayette olabilir.Örneğin İhlâs Suresi başlı başına muhkemdir.-De ki; O Allah bir tektir.-Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir).-Doğurmadı ve doğurulmadı-O 'na bir dengi bir varlık yokturKuranda birçok ayet kendi başına muhkemdir. Örneğin Meryem Suresi 65. Ayet ‘’Onun hiçbir benzeri yoktur’’ vs ayetler çoğaltılabilir.

Müteşabih :Anlamca kapalı olan, birkaç farklı manaya gelen, bazılarının ek bilgi ile bazıların ek bilgi olsa bile anlaşılamayacağı tam manasının sadece Allahın bilebileceği ayetlerdir. Müteşabih ayetler arap dilini ve edebiyatınıda çok geliştirmiştir. Müteşabihatın tevili maksadlı Belagat, Sarf, Nahiv gibi ilimler ortaya çıkmıştır.

48

Page 49:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a49

Müteşabih ayetler birçok farklı tevilede kapı açabilir. Ama bazı müteşabih ayetler araştırma ve ilimle de tevil edilemez. Müte ş abihatı 3 kısma ayırmak gerekir. 1- Araştırma ve İlimle anlaşılabilecek ayetler2- Araştırma ve ilimle anlaşılamayacak ya Hikmetle ya keşifle anlaşılabilecek ayetler3- sadece Allahın ve Resulunün bilebileceği ayetlerAra ş tırma ve İ limle anla ş ılabilecek ayetler -İlimde derinleşmiş, arap edebiyatının kaidelerini çok iyi bilen kimselerce tevil edilebilecek ayetlerdir. Bunlara Lâfzî Müte ş ab i hat denir. Bir kelimeden ne kastediliyor bunu inceler. Genellikle Mekki surelerde

Hikmet ve Ke ş ifle anla ş ılabilecek Ayetler -Hikmet ehli ( tasavvufi – sünneti seniyye) kimselerin tevil edebilecekleri ayetlerdir. Bunlara da MANA MÜTEŞABİHATI denir. Lafz (kelime ) üzerine değilde anlam farklılılarını inceler.Örneğin‘’’….. biz insana şah damarından daha yakınız’’ Kaf Suresi 16. Ayet.‘’….Rabbin arşa istiva etti’’ Hadid 4. Ayet. gibi ayetlerde anlam kapalılığı vardır. Bu ayetlerin manasını tevil için hikmet ilmini bilmek gerekir. *---------✾-✾-✾-✾-✾-✾-✾-------------***

✎✎Açıklayıcı Not: Kaf Suresi 16 . Ayette ‘’ ….. biz insana şah damarından daha yakınız’’ ibaresi hikmet ilminde karşılığı Yaradılış hakikatleridir. Malum insanın ve Kâinatın yaratılışı belli safhalarla meydana gelmiş ve son halini almıştır. Başlangıç Cenab-ı Allahın zatına ait nurlardan başlayarak alt kademelere ve fiziki âleme yansımıştır. Kâinattaki her atomda zerrede, nötronda, protonda ve sicimde Cenab-ı Allahın zatına ait nurları vardır. Bu ayetin kastettiği insanın görünen en yakın ve önemli uzvu şahdamarı olması münasebitle böyle bir teşbih yapılmıştır. Yani hikmet nazarında Cenabı Allah’ın Nuru kâinattaki her zerrenin içerisindedir. Bu konuyu detaylı olarak Şeyma ablam daha önceki derslerde yazmıştı. Katılan kardeşler oradan bilgi edinebilirler------------------------•••••••••••-----------------------------

Sadece Allahın ve Resulunün bilebilece ğ i ayetler Bu ayetler ne lâfzî ne manen çözülemeyen asıl mana ve lafzı Allah katında olan ayetlerdir. Hurufu Mukatta ayetleri bu türden ayetlerdir. Hurufu Mukattalar konusunda tarihte birçok kimse farklı farklı görüşler ortaya koymuştur. Kimine göre Hurufu Mukattaların

49

Page 50:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a50

manaları ilim ehlince anlaşılabilir ’’Ve işte Biz onu (Kur'an'ı) böyle apaçık ayetler olarak indirdik. Çünkü Allah istediğine hidayet eder.’’ Hac Suresi 16. Ayet delil gösterirler. Bazı âlimlere görede Hurufu Mukattalar Allah ve Resulü arasında şifrelerden bir şifredir.

Allah Kuranı Keriminde bu gibi kesikli harflere yer vermesi gayrimüslümlere meydan okumak içindir şeklinde görüş beyan ederler. Nitekim peygamber efendimiz zamanında bu önemli konuyu sahabenin peygamberimize sormamasının hikmetide bu görüş olabilir. Çünkü sahabe Kuran ayetlerinin her birini detaylı bir şekilde peygamberimizin ağzından tefsirini öğreniyorlardı. Hurufu Mukattaların tefsirini sormamaları veya akıllarına gelmemesi olasılığıda yoktur.

Hurufu Mukattalar hakkında ;

-Hurufu Mukatta o surenin aslında ismidir.

*---------✾-✾-✾-✾-✾-✾-✾-------------***

✎✎Açıklayıcı Not: YASİN hurufu Mukattası bir YASİN suresinin ismidir. Ama diğer hurufu mukattaların hiçbiri bulundukları surelerin ismi değildir. Zahiren değilde batınen ismi olduğunu idda edenler için; 14 Hurufu Mukattalar içinde -ELİF LAM MİM : Bakara, Âl-i İmrân, Ankebût, Rûm, Lokman ve Secde Sûreleri olmak üzere 6 surede vardır.-ELİF LAM RA : Yunus, Hûd, Yusuf, İbrahim ve Hicr Sûreleri olmak üzere 5 surede vardır.-HA MİM :Mü’min, Fussilet, Şuara ,Zuhruf, Duhân, Câsiye ve Ahkaf Sûreleri 7 surede vardır. Diğerleri birer surededirler. Şayet surenin manen adı olsalar hepsinin sadece bir surenin başında olmaları gerekirdi.Örneğin ELİF LAM MİM mukattası Bakara Suresinin mi ,Ali İmran mı veya Rum suresinin mi manevi adıdır.Bu görüş yanlış bir görüştür)

-Özellikle İbn Arabî, Sühreverdi Hz gibi hakikat erbabına göre -ELİF: ALLAH CC-LAM: CEBRAİL AS-MİM: MUHAMMED AS temsil eder görüşündedirler.

✎✎Açıklayıcı Not: Hurufu Mukattalar bu görüşe göre kelime değil harftir. Oysa Kuranı Kerimde hurufu mukattalar umum çoğunluk

50

Page 51:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a51

tarafından bir ayet olarak saylıırlar. Harf alarak kabul edildiğinde ayet olarak sayılamazlar.

Örneğin B İ SM İ LLAH İ RRAHMAN İ RRAH İ M kelime olduğu halde bazı görüşlere göre tam ayet sayılmaz..Bir tek harfin ayet kabul edilmesi sadece Hurufu Mukattalardaki tek harf ‘’ NUN’’ ‘’KAF^ ‘’ SAD ‘’ gibi yanında başka harf olmayan mukattalar için geçerlidir.Diğer bir cihetten ise Elif Harfinin Allah (CC) ,Lam harfinin ( Cebrail AS) ,Mim harfinin (MUHAMMEDE ) işaret ettiğini söyleyen görüşler ,EL İ F LAM M İ M SAD Mukattasındaki SAD harfinin Selmani Farisi ‘ye işaret ettiğini idda etmeleri aslında fikriyatlarınında bozukluğuna işarettir. Çünkü Selmani Farisi iran kökenli bir sahabedir. İran kaynaklı Şia görüşü mensupları Selmani Farisiyi İran milliyetçiliği ile diğer sahabelerin tümünden eftal görürler. İbn Arabinin Hurufu Mukattalar konusunda başka bir görüşü de vardır lakin onu birçok kaynak gizlemiştir. Ona yer verelim.-İbn Arabiye göre Hurufu Mukattalar yaradılışın tohumlarını içerinde barındıran ilahi kelamlardır. Her biri bir cihetten yaradılışın mertebelerini var ederler. Yani İbn Arabiye göre-Fiziki alem ( madde )-Misal alemi ( enerji)-Melekut alem ( Nur) -Ceberrut alem ( Nur Ala nur )-Lahut alem ( Zaat) hurufu mukattalar Ceberrut ve Lahut alemi arasında bir yaradılış şifresidir. Ceberrut âlemi Allahın İsim ve Sıfatlarından müteşekkildir. Allahın isim ve Sıfatlarının yaradış tohumu Lâhut Ve Ceberrut arasında olan HURUFU MUKATTA mertebesindedir.

------------------------•••••••••••---------------------------------

-Hurufu Mukattalar hakkında başka bir görüşte Arapların Bakıra (SAD), balık (NUN) ,dağ ( KAF ) gibi harflerle işaret ettiklerini söylerler. Hatta Arapların birçoğunun mevsimleride bu gibi harflerle temsil ettiklerini belirtirler. Kurandaki Hurufu Mukattaların bunlarla hiçbir alakası yoktur. Huruficiliğin sapkın fırkalarında bu gibi görüşler vardır. Onlara göre kâinatta her şey bir harfle temsil edilir. Kurandaki Hurufi Mukattalarında böyle bir temsilinin olduğunu savunmuşlardır.

51

Page 52:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a52

-Yine bazı kaynaklara göre Hurufu Mukattaların Allahın isim ve sıfatlarına işaret ettiği belirtilirElif ( Ahad, Evvel ismi şerifine )LAM ( Latif ismişerifine )MİM ( Mecid ismişerifine ) işaret ettiğini belirtselerde bu harflerle başlayan Allahın isim ve sıfatları çok fazladır. Seçim olarak hangi esmanın ve ya ismin bu harflere işaret ettiğin kesin olarak söyleyemeyiz. Çünkü bu harflerle başlayan Cenabı Allahın başka isimleri de vardır.

Hurufu Mukattalar hakkında tarihte de günümüzde de tam izah yapılamamıştır. Bu isimlerin hakikatlerini en iyi Allah ve Resulü bilir. Hz Ebubekir Efndimiz’’ Her kitabın bir sırrı vardır. Kuranın Sırrıda Hurufu Mukattalardır ‘’ der. İbn Abbasa göre :’’’Âlimler onu ( hurufu mukattayı ) anlatmada aciz kaldılar’’ der. Ama kendiside Hurufu Mukattalara anlam vermiştir.İmam Eşariye göre: Onun tevilini Allahtan ve ilimde derinleşen (marifet erbabı) dışında kimse bilmez ‘’ der

6.DERS

*✽ Kur’an-I Kerim’in Uslubu -Kuran’ın uslubunun mükemmelliyetinin hayat nizamına yansıması ile orantılı olarak cahil bedevi toplumunu birkaç on yıl içinde dünyanın büyük medeni toplumu haline getirmesidir. İslam medeniyeti tarihte eşine rastlanmaz bir incelikle kuvvet bulmuştur.

Toplumun her kesminden şair, yazar, çiftçi, sanayici, ticaret erbabı, bilim adamı, müzisyen gibi alanlardaki insanları da her asırda etkilemiş ve kıyamete kadarda etkileyecektir.

Kuranı Kerim mucizevî bir kitap olduğu için mucizevî bir usluba da sahiptir. Kuranı kerim her kesimden insanları etkilemiştir. İnsanların kimi bilimsel ayetlerden, kimi musikisinden, kimisi adalet ve kanunlarından kimisi pskolojik kuramlarından, kalbin derinlerine

52

Page 53:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a53

tesir eden vs yönlerinden etkilenerek Kuranın uslubuna hayran ve acziyet içerisinde kalmışlardır.*Kuranın uslubunun başka bir özelliği de ezberlemeye olanak tanımaktadır. Böylesi büyük bir hacimli ( 600 sayfa ) kitabı birkaç yıl içinde normal zekâya sahip biri her harfine kadar ezberleyebilmektedir.

*Kuran-ı Kerimin uslubunun bir başka özelliği de bütüncül olmasıdır. Parçalardan bütüne geçen Kuran ayetleri birbirleriyle mükemmel derecede uyumludur. Yani 23 yıllık dönem içerisinde her ayetin nazil olduğu an farklı olsa da, ayetlerin muhtevasını ve uslubunu etkilememiştir. Kimi ayetler Resullahın savaş, kimi ayetler barış zamanında, kimi hasta iken, kimi neşeli kimi üzüntülü iken kimide daha başkaca zamanlarda nazil olduğu halde surelere eklenme aşamasında kendisinden daha önce nazil olmuş ayetlerle hiçbir uyumsuzluk söz konusu değildir.*Kuran-ı Kerimin uslubu zengin ve kendine özgü bir edebiyata sahiptir. Devrin en büyük şairleri ve edebiyatçıları Kuranın bu belagat ve fesehatine karşı aciz kalmışlardır.* Kuran-ı Kerim ilim dalları olarak, ahlak, itikad, muamelat, zahiri ilimler ( fizik, astronomi, tıp) gibi ilim dallarına temas eder. Sadece hüküm ve ibadet kitabı değildir.*Kuran-ı Kerim tekrar ettirdiği halde usandırmamaktadır. Kıssalar (önceki ümmetlerden haber verme) ‘la konuyu pekiştirdiği gibi kıssadan hisse çıkarmak metodunun avantajlarını da eğitimde kullanmaktadır. Vereceği mesajın daha kolay anlaşılması ve unutulmaması adına en makul yöntemlerden biridir. Ayrıca tarih ilminin ulaşamadığı zamanların aydınlanması bu kıssalarla mümkün olmaktadır.

*Kuran-ı Kerim beş duyu organlarına hitab eder, doğa olaylarına, yaradılışa ve yeniden dirilmeye yönelik ikna metodunda akli tahlillere yer vererek anlaşılırlığı dahada kolaylaştırmaktadır. Örneğin ;‘’Biz ilk yaratmada acizlik mi gösterdik? Doğrusu, onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindedirler’’ Kaf 15. Ayet. Bu ayette ilk yaratılmanın daha zor olduğunu dolayısı ile ikinci yaratılışın daha kolay olacağını mantık ölçüsünce düşünmeye olanak tanıyor. Başka bir ayette ‘’’ Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı, …’’ Naziyat 27.Ayet

53

Page 54:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a54

*Kuranı kerim Gaybi konulardan haber verir. Geçmiş, şimdiki ve gelecekte olacak olan haberlerdir-Geçmiş gayb konusu Hz Âdemin yaratılışı, Hz Nuhun ve diğer tüm peygamberlerin kıssalarıdır.-Şimdiki Gayb; peygamberimiz zamanında peygamberimize göre gayb olan konular. Münafıkların tutumu, Ehli kitabın kalplerinde gizledikleri hususlar-Gelecekler ilgi gayb konusu ise geleceğe ait bilgiler.Örneğin Rumlar ve İranlılar arasındaki savaşta Rumların yenildiği halde 10 sene içinde tekrar savaşıp yeneceklerini haber verir. Ve 10 yıl içinde de Rumlar İranlıları yenmiştir.Kuranı kerim özetle bir insanın doğumundan ölümünü ve ölümünden sonraki yeni hayatı hakkında tüm ihtiyaçlara yönelik yegâne bir kitaptır.

*** Ayetler Arası UygunlukBu konuyu önceki derslerde ele almıştık. Ayetlerin surelere yerleştirilmesi ve esnek geçişlere imkân tanıması Kuranın başka bir mucizevî yönü idi. Nitekim Kurandaki ayetler farklı zamanlarda ve farklı mekânlarda nazil olmuştur. Her ayetin hangi surenin hangi ayetinden önce- sonra olması gerektiği peygamberimize vahiy meleği olan Cebrail As. Tarafından bildirilmekte ve Resullahta vahiy kâtiplerine eklettiriyordu. Her ayetin kendi bulunduğu surenin içerisinde muhteşem bir uyumu mevcuttur. Bazı ayetlerde irtibat açık olarak anlaşılırken bazı ayetlerdeki irtibatı anlamak için ilim ve hikmet sahibi olmak gerekir. Kuranın ayet dizinimi de birçok ilim dalının oluşmasına vesile olmuştur. Günümüzde kullanılan logaritma ve dijital matematiğin temeli ayet diziniminden alınmıştır.Tarihte bazı müfessir ve âlimlerimiz bazen ayetler arasında irtibatı kuramamışlardır. Ama daha sonraki araştırmalarında bu irtibatların ne kadar ince ve keskin olduğunu da idrak etmişlerdir.

Tarihi Kesit ;Tarihte ünlü mutasavvıf ve tefsir usulde hayli birikim sahibi olan Fahrettin Razi , Asr Suresin’deki ‘’ Zamana yemin olsun ki insanoğlu hüsrandadır’’ ayeti ile bağlantı kuramaz. Aradan belli bir süre geçtikten sonra bir Pazar yerinde dağdan kar toplamış bir kişinin yaz ayında karı satmaya çalışırken ‘’ Sermayesi erimekte olan bu insana acıyın ‘’ diye feryat ettiğini duyunca bu ayetteki inceliği fark etmiştir. Güneşin karı ( sermaye) erittiği gibi

54

Page 55:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a55

zamanında insanın ömrünü erittiğini aradaki bu benzerlikten fark etmiştir.

**Müphem (Kapalılık )

Müphem kavramı Türkçedeki zamirin karşılığıdır. Zamirler ‘’ sen, o, herkes, siz ‘’ gibi cümleler içerisinde kullanılan birinci tekil kişi ile çoğunluğun kastedildiği bir söz sanatıdır.*Kuran-ı Kerimde müphemlerin olmasının hikmetleri;- Kuran-ı Kerim in tafsilatını hadislerden öğrenmeye kapı açar.- Kuran-ı Kerimde bazı hükümlerin peygamber ve âlimlerin içtihadı ile anlaşılabileceği.- Müphem kelimeler, Kuranın öz ve temele hitap eden yönünün anlaşılmasına olanak sağlar. Direkt isimleri zikretmek yerine olayı zikrederek hem o olaydan ibret alınmasını hemde Kuranın isimler sözlüğü olmasını engeller. Örneğin ; ‘’’ Gördün mü o namaz kılan kulu engelleyeni? … Andolsun ki eğer o bu tutumundan vazgeçmezse muhakkak ki onu alnının ortasından tutup sürükleyeceğiz. O yalancı günahkâr alnından. O zaman da meclisini çağırsın; biz de zebanileri çağıracağız. Hayır, ona boyun eğme; Rabbine secde et ve yaklaş!” Alak Suresi 19.Ayet ‘’O namaz kılanı engelleyen’’’ tabiri müphem cümledir. Kimin engellediği açıkça zikredilmiyor. Ama siyer ve tarihi malumatlardan bunun Ahnes Bin Şüreyk olduğunu biliyoruz. Direk isim söylenmemesinin bir sebebi daha sonra bu kişinin Müslüman olacağıdır. Bunun için Müslüman olduğu halde onun isminin kâfir olarak Kuranda zikretmek uygun olmamaktadır. İkinci husus isim üzerinden değilde olaylar üzerinden tüm herkesi konuya dâhil etmenin daha etkin olmasıdır.-Başka bir ayette Allah, o müphem kelimeyi açıklıyor ve âlimlerin Kuranı bütün olarak incelemesine araştırmasına ve öğrenmesine olanak sağlıyor. Örneğin : ‘’’Nimet verdiklerinin yoluna bizleri ilet… ‘’ Fatiha Suresi 7. Ayet. Kimlerdir nimet verdikleri sorusunun cevabını Cenabı Allah Kuranda başka bir ayette ‘’ Kim Allah'a ve Resule itaat ederse işte onlar Allah'ın kendilerine N i met Verd iği peygamberler, sıddıklar (doğrular ve doğrulayanlar), şehidler ve salihlerle beraberdir. Bunlar ne iyi-ne güzel arkadaştır.N i sa Sures i 69 Ayet .

55

Page 56:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a56

-Kurandaki müphemler araştırmaya mecbur ediyor ve farklı ilim dalları ortaya çıkıyor.- -Müphemler sadece isim, olay üzerine değildir. Mekân üzerinde de vardır. Örneğin ‘’…İlk günden yapılmış ve takva üzere olan mescitte namaz kılmak elbette daha hayırlıdır …’’ Tövbe Suresi 109 Ayet.

Tarif edilen mescit rivayetlere göre Kuba Mesc i d i dir. Bazı müfessirler bunun Mescidi Nebevi olduğunuda belirtmişlerdir.Sonuç olarak Kuranda müphem kelimeler yerine isimleri, mekânı ve zamanı direkt detaylı verse bir tarih kitabı hüviyetinde olurdu. Örneğin İncil ve Tevrad gibi tahrif edilmiş kitaplarda böylesi gereksiz detaylar çoktur. Kuran-ı Kerim müphem kelimelerle mesajını daha öz ve çok daha makul olarak tebliğ eder.

*** Kuranda Hitap Şekilleri

Kurandaki hitap şekilleri çoktur. Biz ana başlık olanları ele alacağız-Umuma A i t H i taplar : ‘’Şüphe yokki Allah kimseye zulum etmez ‘’ Yunus Suresi 44. Ayet. Bu hitap Allahın zatından umuma aittir kastedilende umumdur.

-H i tap Ş ahs i Kasted i len Umum i H i taplar : ‘’ Ey Nebi, Kadınlarınızı boşadığınızda sürede iddetini sayın…’’ Talak Suresi 1. Ayet. Hitap peygambere mana tüm Müslümanlaradır.

-Hitap Şahsi Kastedilen Şahsi Hitaplar :’’Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et…’’Maide Suresi 67. Ayet. Peygamberin şahsında peygambere hitap ediyor.

-H i tap Umum i Kasted i len Ş ahs i H i taplar : ‘ Onlara,“İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler….’’ Bakara Suresi 13. Ayet. Ayetin başında ‘’ İ nsanların İ nandıkları G i b i ‘’ ibaresi umumun (çoğunluğun) kastedilen bir ibare. Ayetin devamında ^^Biz De Akılsızlar Gibi İman Mı Edelim’’ ibaresi şahsi ibaredir.(Bazı müfessirler ayetin son kısmının Abdullah İ bn Selam’ın kastedildiğini beyan ederler)Bu hitaplar dışında Cenabı Allah kitabında Bir topluğa( Ey insanlar ) ,bir kavme( Beni İsrail ),bir cinsiyete( kadınlar –erkekler) veya

56

Page 57:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a57

başka bir varlığa ( melek-cin), bazen bir kişiye ( İbrahim, İsa, Yakup) hitap cümleleri mevcuttur. Ayrıca Müslümanlara ve kafirlerede ayrı ayır hitap cümleleri vardır. Müslümanlara genellikle müjdeleyici ve izzet yönlü hitaplar varken Kâfirlere azap ve alay yönlü hitaplar vardır.

*---------✾-✾-✾-✾-✾-✾-✾-------------***

✎✎Açıklayıcı Not: Peygamber efendimize Kuranda direkt ‘’MUHAMMED ‘’ Kendi ismi ile hitap yoktur. Bunun hikmeti peygamberimizin makamının yüce olması ve ümmeti nazarında değerli olması için Allah böyle bir hitapta bulunmamıştır. Bazı ayetlerde örneğin Fetih Suresinde peygamberimizin ismi ile hitap vardır. Lakin ordaki hitap emir mahiyetinde değil peygamberimizin Resullüğünün isbatı olarak zikredilmiştir. Kuranı Kerimin bazı surelerinde peygamberimizin isminin geçmesi gerekiyordu. Çünkü ehli kitap ( Yahudi-hristiyan) Kuranda peygamberin ismi geçmediği için, Muhammed ( Sav) peygamber değil diyebilirlerdi…

Kuranın bütününe baktığımızda Peygamber efendimizin isiminin geçtiği ayetlerde Allah tarafından emir telakki eden cümleler yerine tavsiye ve isbat cümlelerinden ibarettir.’’Ya Muhammed’’ şeklinde bir ifade Kuranda yoktur. Diğer tüm peygamberler için bu ifade vardır ama peygamberimiz için ‘’ Muhammed Resullah ‘’ şeklindedir.

Allah-u Teâlâ bize ,-değer verdiğiniz bir kimsenin makamını ve yüceliğini korumanız için ona ismi ile hitap etmeyin mesajını vermektedir. Peygamber efendimize de hiçbir sahabe ismi ile hitap etmemiştir. Son yıllarda bazı modernsitler Peygamberimize sadece ismi ile hitap etmeyi Kuranın ruhuna uygun olduğunu idda etselerde TEFSİR USUL ilimlerinden bihaber olduklarınıda isbatlamaktadırlar. Allahu Teâlâ bile peygamberini yarattığı halde ona ismi ile hitap etmezken bazı gafillerin peygamberimize sıradan bir kimse gibi ismi ile hitap etmeleri ehlisünnete göre asla caiz değildir.

--------------------•••••••••••-------------------

USUL TEFSİR SINAV SORULARI

57

Page 58:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a58

1)-Aşağıdaki tanımlardan hangisi Kuranı Kerimin geniş tarifini içine alan bir tanımdır

A) -Allah (C.C) tarafından Vahiy yolu ile Hz Muhammed (sav) efendimize indilmiş, Mushaf (metin ) olarak yazılı, kıyamete kadar değiştirilemeyecek, okunması ile kulluk yapılan Allah'ın mucizevî kelamıdır. *

B) -Allah (C.C) tarafından Vahiy yolu ile Hz Muhammed (sav) efendimize indilmiş, Mushaf (metin ) olarak yazılı, Allah'ın mucizevî kelamıdır. *

C) -Allah (C.C) tarafından Vahiy yolu ile Hz Muhammed (sav) efendimize indilmiş, okunması ile kulluk yapılan Allah'ın mucizevî kelamıdır. *

D) -Allah (C.C) tarafından Vahiy yolu ile Hz Muhammed (sav) efendimize indilmiş, kelamıdır. *

2)- ‘’’Vahiy dışarıdan (içsel olmayan) ilahi hükümleri içerisinde var eden sadece Allahın seçmiş olduğu peygamberlerine mahsus olan nübüvvete ait bir bilgidir’’ .Tanımında vahyin dışarıdan gelmesi neyi ifade eder?

A) Vahiy psikolojik bir olaydırB) Vahiy dışsaldır diğer içsel olaylardan tamamen farklıdırC)Vahiy ilham ve içgüdü gibidirD) Vahyin bir kısmı içseldir

3)- Peygamber efendimize indirilen ayetler surelerde nasıl toplanmıştır. Kuranı Kerimin bütününde ayetlerin sıra ve yeri neye göre belirlenmiştir?

A) Şuara kararıylaB)Peygamber efendimizin kendi tavsiyesi ileC)Vahiyledir

58

Page 59:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a59

D) Rastgele

4)-Aşağıdakilerden hangisi Surelerin Mekki-Medeni ayrımlarının öneminden biri değildir

A) Kuranın tahrifini engelleme açısından Mekki-Medeni ayrımı önemlidirB) Nesih (iptal) açısından Mekki-Medeni önemlidirC) Mekki-Medeni Sureler arasında muhteva yönünden fark vardırD) Mekki ve medeni sureler hep uzun surelerdir.

5) -‘’Kuranı Kerim Hz Ebubekir döneminde Mushaf, Hz Osman döneminde de çoğaltılmıştır’’.Peygamber efendimiz zamanında Kuranın Mushaflar haline getirilmemesindeki sebeplerinden biri değildir?

A) Vahyin devam etmesiB) Peygamber efendimizin her daim tebliğ göreviyle meşgul olmasıC) Kuranın tamamlanmamış olmasıD)Sahabesinin içtihadına güvenmemesi

6)-Kuran-ı Kerimde müphem cümlelerle olayla alakalı olan kimselerin isimlerinin direkt verilmemesinin nedeni nedir?

A) O insanların sonradan Müslüman olabileceğiB) Kuranda hiçbir ismin geçmemesiC) Kuranda müphemlik yoktur D) Kuran kişilere fazla değer vermemesi

7) -Tanım : ^^Kuran-ı Kerimde birçok hitap şekilleri vardır. Bazı hitaplar şahsi, bazıları umuma ait hitaplardır. Bazen hitaplar Şahsi olurken kastedilen (işaret edilen ) Umum ait

59

Page 60:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a60

olmaktadır. Bazende hitaplar Umuma ait iken Şahıs kastedilmektedir. ^^ Aşağıdaki ayetlerden hangileri Umuma ait hitap şeklidir

I-«Ey Musa, korkma..» (Neml, 10.)

II-«Onlar ki inandılar, hicret ettiler..» (Enfal, 74.)

III- «Ey Peygamber, Allah'dan kork, kafirlere ve münafıklara itaat etme..» (Ahzab,

IV ‘’ Ey Nebi ,Kadınlarınızı boşadığınız sürede iddetini sayın..’’ ( Talak 1)

A) I - IIIB) II-IV

C) I-II–-IV

D) Yalnız I

8 ve 9. Sorular a ş a ğ ıdaki tanıma göre cevaplandırılacaktır.

Tanım : ^^Kuranı Kerimde bazı ayetler muhkem bazı ayetler müteşabihtir. Muhkem ayetler kesin hüküm ifade ederken müteşabih ayetler kapalılık arz eder^^ . I-“Rahman Arş’a istivâ etti/oturdu.” (Tâhâ, 5)

II-"Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve oruç tut"(Kevser 2|

III-“(Yalnız) Celâl ve ikram sahibi Rabbinin yüzü bâki kalacaktır.” Rahmân, 27)

8-Aşağıdakilerden hangi seçeneklerdeki ayetler Müte ş abihtir?

A) Yalnız I B) Yalnız IIC) I -II

60

Page 61:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a61

D)I -III

9-Aşağıdakilerden hangi seçeneklerdeki ayetler muhkemdir

A) Yalnız I B) Yalnız IIC) I -IID)I -III

10) –Kuranı çoğaltan halife ve nüshaların gönderildiği merkezlerden hangisi Aşağıdaki eşleştirmelerden doğrudur?

A) Hz Ali- kufe B) Hz Ömer -ŞamC) Hz Ebubekir –Kudus D) Hz Osman- Medine

**********************************************************

CEVAP ANAHTARI

1-A

2-B

3-C

4-D

5-D

6-A

7-B

61

Page 62:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a62

8-D

9-A

10-D

**********************************************************

AKA İ D ***** İ L İ MLER İ NESEFİ AKİDESİ Kaynak Eser; Akidetül Nesefiyye - İmam Nesefi

Giri ş ; İmam Nesefi hazretlerine itafen Nesefi akidesi denmiştir. İmam Nesefi, İmam Maturidinin K i tabu Tevh i d eserindeki akideleri daha sistemli bir şekilde açıklamış ve İmam Maturidi ekolünün daha kolay anlaşılmasını sağlamıştır. Maturidi mezhebininde 2. Büyük itikad imamlarındandır. Nesefi akidesi anlaşılması çok kolay ve itikadtteki ana kaideleri ele aldığı için akaid dersimizin kaynağını da teşkil edecektir.

1. DERS ***İSLAM AKİDESİ ( AKAİDİ) :

İslâm dininde inanılması farz olan hususlar, imanın esasları, dinin temel kural ve hükümleri" anlamına gelmektedir.

İslam akidesinin kaynağı: Kuran-ı Kerim ve hadislerdir.İslam akaidinin temeli: İman Esaslarıdır.( Amentü duasındaki, Allaha, meleklere, kitaplara, Resullere, kadere, Ahirete imandır)

İmanın Tanımı Her akaid kitabının başlangıcı iman kavramı ile başlar. Akaid kitaplarında ele alınan iman kavramı zıddı küfür olan imandır. İnancın iman sayılması için gerekli kıstaslar, imanın sınırı, imanın

62

Page 63:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a63

tanımı, küfrün ve imanın sınırları gibi konuları ele alır. İmanın kemalatı gibi konular Tasavvuf ilmini ilgilendiren konulardır. Akaid derslerini işlerken akaid kitaplarından farklı olarak hem tanımı, kemalatı ve epistemolojisi yönünden konuları değerlendireceğiz. İman kelime manası olarak tasdik etmek, emniyet, güvenlik tesis etmek anlamındadır. Akaidteki iman esası görünene ve görünmeyene ( gayba) iman etmektir. İnanılması gereken esasları( mütevatir düzeyde olanlar) tasdik etmek anlamındadır. Kati ve kesin olan delilere İslam itikadına göre inanmak farzdır. Lakin zanni ve müteşabih konularda inanç zorunlu değildir. Akaidi diğer ilimlerden ayıran en belirgin özelliği inanç esaslarının mütevatir(kesin) düzeyde olmasındandır. Mütevatir düzeyde olmayan bir inancı reddetmek küfür meselesi değildir.

****************************✎✎ Açıklayıcı Not -1:

İnanç esaslarına göre inanılması farziyet( zorunluluk ) teşkil eden hususlar mütevatir düzeyde olanlardır. Mütevatir değil lakin sahih bir mevzu ise farziyet ortadan kalkar. İman eden Müslüman olduğu gibi inkâr edende küfür ( kâfir) denilmez.Ameli ve ibadet esaslarına göre mütevatir olmasa, sahihliği mevzu ise kabul etmek farzdır. İnanç esasları ile ibadet esasları bu yönü ile birbirlerinden ayrılır. Zayıf rivayetlerde ise İnanç esaslarına göre onu kabul etmemek farzdır. Çünkü İslam inanç esasları sağlam bir temel üzere bina edilir. İtikatta bir bozulma olmaması için İslam akaidi sınırlarını bu şekilde oluşturmuştur.

Zayıf rivayetler ameli konularda ise kabul edilmemesi farz değildir. Yapan kişide dinden çıkmaz. Birçok âlime göre zayıf rivayetler amelde bile delil sayılmasa da delil kabul eden kimselerde mevcuttur. Kabul edenlerde ameli konulardaki Mürsel hadisleri esas alırlar.Usul Hadis ve Usul Fıkıh ile alakalı olan sahihlik, mütevatirlik konusuna kısaca giriş yapmak istiyorum.Haberi Vahid: Birkaç kanalda günümüze kadar rivayet edilmiş meselelerdir. Bu meseleler Sahih kategorisindedir.Mütevatir: Birçok kanaldan günümüze kadar rivayet edilmiş, Kuranın muhkem ayetleri ile desteklenmiş, inkârına ve zıddına ait bir delil ve hüküm bulunmayan meselelerdir.

✎✎ Açıklayıcı Not 2) :Tasdik etmek ile bilmek farklı konulardır. Örneğin şeytan ahretin

63

Page 64:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a64

varlığından haberdardır. Ama efradına ahreti bile bile inkâr ettirir.-------------------*****************************---------------------------

İman esaslarının büyük çoğunluğu Kuranı Kerimde zikredilmiştir. İtikadi konuların büyük çoğunluğu Kuranla bize ulaşmıştır. Hadislerde ise genellikle muamelat ve ameli konular ele alınır.

***İmanın Çeşitleri

İcmali İman: Genel ve ana hatları ile olan imana denir. Örneğin Allahın varlığı, birliği, peygamberlerinin olduğu gibi konulardır.

Tafsili İman: icmali iman ile birlikte daha başka esaslarda imanı temsil eder. Örneğin: Allahın ve peygamberinin varlığı ile birlikte kadere, ahret gününe namaz, oruç gibi ameli konularda dâhil topyekün hepsine iman tafsili imandır.****************************✎✎ Açıklayıcı Not-1 :Ameli konuları icra etmemek kâfir yapmaz. Günahkâr yapar. Lakin ameli konuları inkâr etmek küfür sebebidir. Örneğin namaz kılmayana kâfir denmez günahkâr denir ama namazın varlığını inkâr eden kâfir olur.

İcmaili iman yalnız kendi başına kabul edildiğinde iman etmiş sayılmaz. Tafsili iman ile iman edilmedikçe Müslüman sayılmaz.-------------------*****************************---------------------------✎✎Açıklayıcı Not-2 Akaid kitaplarında icmali ve Tafsili iman ayrımı neden yapıldığı konusuna gelince, zaten Allaha ve Peygamberine inanan diğerlerine de iman eder. İcmaili iman esaslarını kabul eden bir Müslüman icmali imanı da kabul etmiş sayılır. İcmaili ve Tafsili iman ayrımı İcmaili imanın tafsili iman esaslarına göre çok daha ehemmiyet arz etmesindendir.İmanın Kemalatı : Tafsili ve İcmali imanı kabul etmek Akaid esaslarına göre imandır. Lakin imanın kemalatı ve işlevi bakımından açıklanmaya ihtiyacı vardır. Örneğin Allahın varlığına, birliğine inanmanın yanı sıra Kâinatta tek kural, yasa koyucu Allahın olduğunu, onun kurallarından başka beşerin koyduğu kuralları kabul etmemedir.

64

Page 65:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a65

Din ve devlet işlerini ayırıcı propaganda yapan insanlar Allaha inandıklarını idda etselerde imanları kemalat yönünden nakıstır. Çünkü kemalat bakımından Allaha iman onun iradesini hukukta, ekonomide, sosyo- kültürel ve ailevi her alanda kabul etmektir. Peygamberine imanın kemalatı onun sünneti seniyyesini öğrenmek ve hayatımızı o yönde idame ettirmeye çalışmaktır. Hâşâ peygamberin yaşantısını ortaçağ yaşantısı olarak görmek, çağımıza uygun görmemek peygamberlere imanın kemalatı değildir. Kuranı eskilerin masalları olarak görmek yada Kurandaki ayetlerin o zamanki bedevi toplumunu terbiye için indiğini, çağımızda herkesin medeni olduğunu ve Kuranı Kerimin hükmünün çağımızda geçerli olmayacağını idda etmek Kitaplara iman esasının kemalatı değildir. Kuranın tüm çağlara yepyeni bir nizam getirdiğini, çağlar üstü bir kitap olduğunu, hayatımızın her alanına nüksettiğini idrak ancak ilahi kitaplara imanın kemalatıdır.-------------------*****************************---------------------------✎✎ Açıklayıcı Not-3 İmanın Üçüncü derece hali olan Kemali imanın hası (özü) ruhi penceredendir. Aşağıda maddeler halinde bu konuyu açıklayacağım-Allahın varlığına birliğine iman – Akaidi iman-Allahın hükümleri, istekleri ve yasakları ile hayatımızı idame ettirme- kemali iman

-Allaha aşk derecesinde bağlanmak, her şeyde onun varlığını işrak etmek, onun hakiki manadaki zaatını kabullenmek ve idrak etmek –Kemali Has imandır. Diğer iman esasları içinde bu 3 derece mutlaka vardır.

Akaid kitaplarımızın ele aldığı inanç esasları sadece tasdik üzerinedir. İnanç esaslarını kemali ve kemali has yönünde de ele alınması gerekir.****************************✎✎ Açıklayıcı Not-4 Akaid kitaplarında inanç ve iman esaslarının bu şekilde detaylı olarak ele alınmamasının nedeni; yazıldıkları asırlarda uygulanan nizamın Allahın kanunları üzerine olması ve İslam devleti esasları yönünde idarenin tahakkuk etmesindendir. Dergâhların ve tekkelerin varlığı neticesinde inanç ve iman esasları Kemali Has düzeyde anlaşılıyordu. Kitaplarda bu bilgilerin varlığına luzum yoktu. Ama günümüzde İslam devletinin olmaması ve gerçek

65

Page 66:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a66

tasavvufun varlığının sönmesi sebebi ile mutlaka akaid dökümanlarında ele alınmalıdır. Akaid derslerimizi klasik akaid dersleri ile beraber güncel konularıda içerisine alacak şekilde yeniden ele alıyoruz inşallah -------------------*****************************---------------------------

*** Akaidi fırkalara göre imanın farklı İzahatı:

-Mutezile Görüşüne göre: İman kalple tasdik azalarla fiilleri işlemektir. Şayet bir kişi kalben tasdik etse ama azalarla fiilleri işlemiyorsa ne kâfirdir nede müslümandır. Fasıktır ve iman-küfür arasındadır. Ehlisünnete göre fasıktır ama kâfir değildir.-Haricilere göre: İman kalple tasdik azalarla da muamelatını yapma zorunluluğudur. Bir kişi kalben tasdik etse azalarla fiilleri işlemese kâfirdir. Hatta haricileri muamelatta o kadar ileri gitmişlerdir ki farzlar bir tarafa sünnet ve nafile ibadetleri yapmayanları dahi kâfir olarak görmüşlerdir. Haricilere göre iman amelin bir cüzidir, parçasıdır.

-Selef Ulemasına göre: İman amelden bir cüz değildir. Onların delilide; Sahabe döneminde ameli terk eden kimselere sahabe kâfir dememiştir. Kâfire ya da mürted (dinden dönen) lere uygulanan hükümler tatbik edilmemiştir. Sahabenin tatbik etmediği bir mevzuyu kendileri de tatbik etmemişlerdir.****************************✎✎ Açıklayıcı Not- 5 Mutezileler her ne kadar Ehli Sünnet kadar âlim olmasalar da, Haricilere göre biraz daha âlimdirler. Mutezile daha çok İslam felsefesi üzerinde akli deliller üzerinde uzmanlaşmıştır. Hariciler hiçbir İslami alanda ilmi-fikri ve zikri olarak ilim sahibi değillerdir. Bu ümmetin en cahil zümreleridirler. Hz Ali efendimizi bile fıkhı bir meseleden ( Muaviye ile mücadelesinde hakem tayin etmesinden dolayı) Kâfir ilan edip şehit etmişlerdir. -------------------*****************************-----------------------Fikri Sentez: 

Amel imanın cüzi midir? Meselesi üzerine ; -Şayet amel imanın bir parçası ise amelin artması imanı artırır. Amelin azalması imanı azaltır. Amel imanın artması – azalmasında

66

Page 67:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a67

ve derecelenmesinde etkisi olsa da genel anlamda amel imanı artırıp –azaltmaz. İmanın kalitesinde bir değişme mümkündür ama aslında ve temelinde( iman esaslarında ) değişme olmaz.-Şayet amel imanın bir parçası ise her amel sahibi iman sahibi midir? Kesinlikle değildir. İmanın dereceleri farklı farklıdır. Örneğin amel sahibi bir kişi Allaha inanır ama nasıl bir Allaha inanır. İnandığı Allah Akaidi düzeyde bir Allah mıdır yoksa İslam akaidi dışında bir ilah mı? Rutin ya da fazladan amel imanın kemalatında çok fazla etkisi olmaz.Fıkhi Sentez : İmam Ahmed bin Hanbel ‘in ( Hanbelî mezhebinin İmamı) ; ‘’ Namaz kılmayanın islamdan nasibi yoktur’’ hadisine istinaden namazı terk eden veya kılmayanlar için Kâfir hükmü vermesini amel imanın bir parçasıdır tanımına uygun olduğunu savunanlar varsa da, imamın namaz dışında oruç, zekât, hac vs ameli konular için aynı fetvayı vermediği açıktır. İmam hadisi şerife istinaden sadece namaz kılmayanlar için bu hükmü icmal etmiştir. İmanın ameli esaslar içerinden bir parça olduğunu göstermez.

İ lmi Sentez : Mutezile ve haricilerin ‘’İman amelden bir cüzdür ‘’ iddalarının temeli şu delillere dayanmaktadır:-‘’’……. Biz onların imanlarını zai edici değiliz.’’ Bakara Suresi 149.  Ayetin tamamında bahsedilen konu namaz hakkında olduğu için imanın zai edilmemesinin yegâne unsurun ameli ( namaz) bir metfuma ait olduğuna tevil etmişlerdir. Amel imandan bir cüz olduğunu bu ayete dayandırırlar.Ayetin ahkâm ilminde karşılığı ise namazın imani ve ameli iki yönünün işareti ile alakalı olmasıdır. Namazın farziyetini inkâr imani meseledir ve Küfür hükmündedir. Namazın ikame edilmesi yani kılınması ameli bir mevzudur terki küfür değil günahkâr yapar. Esasen bu konuyu Ahkâm ve Fıkıh Usulunde daha geniş bir yelpazeden ele alacağımız için şimdilik kısaca böyle izah etmiş olalım.

Amelin imandan bir cüz olduğuna bir başka dayanaklarıda ‘’’ Zâni, zina ederken, şârib, şarap içerken, hırsız, çalarken mümin değildir.’’(Buhari) hadisinde amelin fıskıyeti imanında zai olmasına sebep olduğunu idda ederler. Oysaki hadisin şerhinde ‘’Kamil bir Müslüman değildir’’

67

Page 68:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a68

şeklindedir. Çünkü imanın dereceleri mevcuttur. Mümin makamı derece itibari ile Müslüman makamından daha yüksektir. Peygamber efendimizin başka bir hadisinde günah işlerken kâfir olunmadığını şu şekilde açıklıyor‘’Cebrail aleyhisselam, “Allah’a şirk koşmadan ölen Cennete girecektir” dedi. Ben “hırsızlık yapsa, zina etse de mi?” dedim evet dedi. Üç kere sordum. Sonra evet şarap içse de dedi.) [Buhari, Tirmizi] Cennete sadece iman ehli olanlar gideceği malum bilinmektedir. Demek ki bir önceki hadiste izah edilen ‘’ Mümin değildir’’ ifadesini ‘’Kafir oldu,küfür ehli ‘’ şeklinde algılamamalıyız.

Tarihi Kesit :

İmam Ahmet bin Hanbel, İmam Şafi Hz’lerinin talebelerindendir. Birgün İmam Şafi hz ‘leri talabesi olan İmam Ahmet bin Hanbel’ e şöyle sual eder ;İ mam Ş afii : -Ahmed sen namaz kılmayanların kâfir olduğunu beyan etmişsin. Bu kişi tekrardan Müslüman olması için ne yapması gerekiyor? 

İ mam Ahmed : ‘’’- Kelime-i Şahadet getirip namaz kılması gerekiyor’’ demişİmam Şafii : - Kâfir olanın namazı kabul mü olur? … İmam Ahmet bu soruya cevap verememiştir. Çünkü namaz kılmayan bir kişi kâfir ise tekrar namaza başlasa bile kâfir hükmünde olduğu için o kıldığı namaz fıkhen caiz olmaz. Ve İmam Ahmedin bu konudaki içtihadının yanlış olduğu da İmam Şafii Hz tarafından ispatlanmıştır.

Konu De ğ erlendirme:

İman tasdiktir amel tatbiktir. Tasdik ve tatbik şartları birbirinden farklı olduğu için iman amelden bir cüz değildir. Kuranı Kerimde ayetlerin genelinde ‘’ İman edenler ve Salih amel işleyenler’’ tabiri kullanılır. Her ne kadar bu tabiri iman ve amel birlikte zikrediliyor şeklinde idda etselerde Arapçadaki ‘’VAV ‘’ harfinin ayetlerdeki kullanımı ayrım görevinde kullanılır. İşlevi iki farklı kelimenin bir arada kullanılmasını ifade ediyor. Örneğin Kuranın başka ayetlerinde ‘’ Allah ve Resulune İtaat edin’’ tabirinde de buna benzer bir durum söz konusudur. Nasıl ki Allah kavramı ile Resul

68

Page 69:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a69

kavramı iki farklı varlığı ifade ediyor ise İman ve Salih amel farklı kavramı ifade ediyor.

2.DERS ***ALLAHIN SIFATLARI

Allahın sıfatları yaratma sahnesinde vucut bulan kuvvet ve melekeleridir. Akaidi olarak Allahın sıfatlarını –Ne Allah ile aynıdır nede Allahtan gayrıdır - tezi üzerinde konuyu ele alacağız.Allahın sıfatlarını onun Zatının tamamını teşkil etmez. Zatından ayrıda değildir. Örneğin İşitme sıfatı Allahın kâinattaki her şeyi duyması ve haberdar olması demektir. Allahın zatı sadece işitme sıfatından ibaret değildir. İşitme sıfatından başka, Görme, Yaratma, Tek olma, ebedi ve ezeli olma, sonsuz ilim sahibi olma gibi sıfatlarıda vardır. Allahın sıfatları birbiriyle bağlantılı, ilişiklidir. Mesela Ezeli ve ebedi olması, yaratma sıfatı ile bağlantılıdır.

*** Allahu Tealanın sıfatları konusunda en önemli husus *** Allahın zatı gibi sıfatlarıda ezeli ve ebedidir. Yani Allah zaman ve mekan yokken vardı. İşitilecek bir şey yok iken işitirdi, görürdü, ebedi ve ezeliydi.Buna akaid ilminde Allahın Sıfatlarının Zaatı ile Kaim ( bir arada ) olması denir. Allahın sıfatları kendisinden sonra ortaya çıkmış değildir. Allahın sıfatları isimleri gibi sonsuz sayıda olmasına

69

Page 70:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a70

rağmen genel olarak şu şekilde sınıflandırılmıştır

a) Zaatına Ait Sıfatları :-Kıdem : Allahın zatının bir başlangıcı yoktur.-Beka: Allahın zatının bir sonu yoktur.-Vucut: Allahın zaatını varlığı mutlaktır. Yokluğu düşünülemez-Vahdaniyet: Bir benzeri eşi yoktur. Tektir.-Muhalefetün Lil Havadis: Yarattıklarından uzak ve muhalefet halindedir. Yani yarattığı hiçbir şeye benzemez.-Kıyam bi Nefsihi: Onun nefsi (zatı) hiçbir şeye muhtaç değildir. Her şey ona muhtaçtır. b) Sübuti Sıfatları :-İlim : Allah geçmişi,geleceği ,açığı gizliyi her şeyi ilmi ile kuşatmıştır.-İrade: O bir şeyi irade ettiğinde kayıtsız şartsız hemen oluverir.-Hayat: Allah her daim diridir. Hayat sahibidir.-Kelam: Allah konuşur. Vahiy vasıtası ile peygamberleri ile konuşmuştur.-Tekvin: Kâinatta her şeyi o yaratmıştır.-Kudret: Allah sonsuz kudret ve güç sahibidir.-Semii: Allah her şeyi işitir, duyar.-Basar: Allah her şeyi görür.****************************✎✎ Açıklayıcı Not-; Akaidi görüşlerin mutabık olmadığı meselelerin başında Kuranın mahlûk mu ( yaradılmış ) yoksa ezeli mi olduğu konusudur. Nesefi akidesinde de bu gereksiz konu uzun uzadıya izah edilse de tarihte fitnelere sebebiyet verdiği ve hatta Büyük İmam Ahmet Bin Hanbelin şehit edilmesine neden olduğu için derslerimizde değinmeyeceğiz. Müslümanlar arasında fitneye sebep olan gereksiz konuları akaid derslerimizde ele almayalım. Çünkü akaid ilmi fikri sentezlere çokta açık bir ilim değildir. Sadece temel konular üzerinde mütevatir olması kaydı ile fikri deliller esas alınabilir.-------------------*****************************---------------------------

Akaidi Fırkalara Göre Hayır- Ş erri Yaratma sıfatının Farklı İ zahatları: -Mutezileye Göre: Allah hayırı yaratır ama şerri yaratmaz. Çünkü Şerri yaratmanın Allahın şanına yakışmayacağını idda ederler.

70

Page 71:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a71

-Ehli Sünnete göre: Allah hayrıda şeride yaratır. Hayırı kendi isteği ile yaratır şerri ise kul istediği için yaratır.( Doğal afetler, küresel felaketler müstesna) .Allah şerri yaratmadan önce şerri engelleyecek birçok vesilelerde yaratır. Kendi rızasının hayırda olduğunu, şerri rızası dışında yarattığını biz kullara bildirmektedir.

Konu De ğ erlendirme: Mutezilenin hayır-şer konusundaki görüşü sakat bir görüştür. Eğer ki Allah sadece hayırı yaratıyorsa Şerri kim yaratıyor sorusu akla gelir. Hâşâ o zaman hayırı yaratan başka şerri yaratan başka bir ilah olduğu ortaya çıkar. İslam Akadine tamamen ters bir görüştür. Eğerki Allah şerri yaratmasa o zaman dünya imtehan dünyası olmazdı. Yaratma kudreti sadece Allahta olduğu için kulların şer fiillerini kendisi yaratır.Burdan bizim için bir başka çıkarımda Allah razı olmadığı halde yaratıyor olmasıdır..Demek ki Allahın her yarattığında kendi rızası vardır diyemeyiz. Yani Allah yaratıyorsa razıdır denemez. Hayırı yaratırken Allahın rızasıda varken, Şerri yaratırken Allahın rızası yoktur. İnce detayı dikkate almak gerekir.

3.DERS ***MELEKLERE İMAN Melekler Allahın Nurdan yaratmış olduğu varlıklardır. Nefisleri yoktur. Allahın emirlerine karşı gelemezler her daim Allahı tesbih halindedirler. Müslümanların dostlarıdır.Melekler yazıcı, arşı taşıyıcı, Sual sorucu, Kıyamet koparıcı, vahiy getirici, can alıcı, cennet-cehennem melikleri olmak üzere çeşitli görevli olanları da vardır. Meleklerin cinsiyeti yoktur. Meleklere iman iman esaslarının içerisinde önemli bir yeri teşkil eder. Meleklere iman; gayba iman, vahye iman ve Allahın zatına imana açılan önemli bir kapıdır.

***KİTAPLARA İMAN-Allah insanların doğru yola erişmesi için hem peygamber göndermiş hemde kitaplarla onları desteklemiştir. Bazı peygamberlere sahife –suhuf bazı büyük peygamberlere de kitap verilmiştir. Sahifeler en son Hz İbrahim As kadar indirildi. Daha sonraki gelen peygamberlere sahife yerine kitaplar verilmiştir. Bunun temel nedeni Hz İbrahimden sonra nufusun daha da

71

Page 72:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a72

artması ve toplumsal ihtiyaçların çoğalmasındandır. İlahi kitaplar, kendisinden önceki gelen kitapların hükmünü ya kaldırır yâda yeniler. Çünkü önceki peygamberin getirdiği kitap değiştirilip aslı bozulmuştur. Yeni gelen her peygamber yeni şeriatları ile muamele eder.

Kuranı Kerimin diğer kitaplardan farklı özelliği ; lafzen ve manen mütevatir düzeyde günümüze kadar ulaşmasıdır. Diğer kitapların asılları dejenere olduğu için önceki kitaplardan ilahi hüküm çıkarılamaz. İslam itikadı daha önceki kitapların asılarının bozulmamış olduğu ilk metinlere imanı esas alır. Ehli kitabın dejenere olmuş kitaplarına iman uygun değildir.****************************✎✎ Açıklayıcı Not- Günümüzde ılımlı İslam projesinin bazı uzantıları Yahudi ve Hıristiyanların islama girmeden de kendi dinleri üzere yaşamaları durumunda cennete girebileceklerini idda etselerde İslam akaidine göre bu kabul edilmez. Çünkü Kuranı Kerim diğer kitaplardan sonra gönderildiği için kendisinden önceki kitapların şeriatlarını kaldırır. Yahudi ve Hristiyanların kitapları Allah katında bir hüküm ifade etmeyen sıradan kitaplar konumundadır.-------------------*****************************---------------------------**Fikri Sentez: Önceki kitaplar her ne kadar dejenere olmuşsa da bazı ayetler veya hükümler dejenere olmamış olabilir. Bu durumda 3 yol izlenmelidir1-Şayet hükümler veya ayetler Kuranı Kerime ters ise direkt reddedilir.2-Şayet hükümler veya ayetler Kuranı Kerimin akaidine, ruhuna ve hükümlerine uygun ise kabul edilir.3-Şayet hükümler veya ayetler Kuranı Kerimin herhangi bir muhtevasında bahsedilmiyorsa, o konuya ait Kuranı Kerimde bir bilgide yoksa ne kabul nede reddedilir. İtidalli davranılıp herhangi fikir beyan edilmemelidir.

** İ lmi Sentez: Akaid kitaplarının bütününde Kuranı Kerimin ayet sayısı olarak 6666 rakamı verilir. Hepinizin de bileceği üzere Tefsir Usul dersimizde Ayet konusunu işlerken ayet sayısının hesaplamalarında değişiklik olabildiğini izah etmiştim. Detaylı olarak burada açıklamaya luzum görmüyorum. Ayet sayısında bir değişme olsa bile Kuranın bütünlüğünde tüm görüşler mutabıktır.

72

Page 73:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a73

Kimi görüş sure başındaki besmeleleri, Hurufu Mukattaları ve bazı ayetleri cem ( birleştirmeye) yönelik hesaplarda bu rakam değişmektedir. Sayım şeklinde farklılık vardır.

** Fikri Sentez : Kitaplara imanın kemaliyeti ancak hükümlerinin hayata tatbiki iledir. Yoksa birçok insan Kuranı Kerimi Allahın kitabı olarak inanıyor lakin hayata tatbik noktasında birçok itikadi sapma içerisinde olabiliyorlar. Kuranı Kerim kimilerine göre hayata karışmayan, sadece öğüt ve ibadet içeren bir kitap olarak tarif edilir. Oysaki Kuranı Kerim hayat nizamının içinde, hayatı ve ölümü her zerresine kadar idame eden bir kitaptır. Ancak bu şekilde bir iman kitaplara imanın esasıdır. Aynı durum Allaha iman, peygambere iman içinde geçerlidir. İman esasları hayatın dışında olarak iman ediliyorsa o iman kâmil bir iman olmaz.

4.DERS ***MAHLÛKLARIN MANEVİ DERECELERİA) Melekler Ve İnsanların Manevi Fazilet Dereceleriİnsanların manevi olarak büyükleri meleklerden üstündür. Ama insanların büyük çoğunluğu nefsini tezkiye edemediği için manevi olarak melekler seviyesine bile çıkamamaktadırlar. İnsanların büyükleri yani peygamberler meleklerin büyüklerindende üstün olabilirler.**********************Fikri Sentez:Bilindiği üzere tüm melekler Hz Âdeme secde etmişlerdir. Hz Âdem Ululazam peygamberlerden olmakla birlikte Hz Âdemden manen çok daha üstün ululazam peygamberler vardır. Özellikle kitap ve Sahife verilmiş peygamberler hem manen Hz Âdem As efendimizden hemde Meleklerden üstündürler. Fikri sentez olarak Hz Âdeme Melekler secde etti ise Hz Âdemden manevi olarak daha faziletli Ululazam peygamberlerine secde etmemeleri düşünülemez.

İ nsanların meleklerden üstün olmalarının ba ş lıca sebepleri:

1) İnsanlarda nefs, akıl ve irade vardır. Meleklerde ise safiyet ve tamamen Allahın onlara tayin ettiği iradeye teslimiyet vardır. İnsan

73

Page 74:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a74

nefsini aklını ve iradesini doğru istikamette kullanığında Allah katında meleklerden daha kıymetlidirler2) İnsanlar Allahın halifesi, yarattığı mahlûkat içerisinde en şereflisidir. Melekler ise şeref ve mertebe derecesinde insandan daha alt seviyede yaratılmışlardır3) İnsanda kâinatı değiştirebilecek, tüm mahlûkatı idame edebilecek bir yönetici güç vardır. Meleklerde ise sadece belli görevlerle orantılı yönetici güçleri vardır.4) İnsan her zaman nefsi ile başka varlıklarla hatta kendi türündeki insanlarla bile bir mücadele içindedir. Melekler ise sadece kendilerine verilmiş görevlerle meşguldürler. Başka görevler ve alanlar için mücadele etmezler

Normal Müslümanlar normal meleklerden üstündür, büyük insanlarda büyük meleklerden üstündürler.

B) Müslümanların Kend i İ ç i nde Faz i let Dereceler i Peygamber efendimizden sonra kıyamete kadar gelecek Müslümanların en faziletlileri şunlardır1. Hz Ebubekir Efendimiz2. Hzömer Efendimiz3. Hz Osman Efendimiz4. Hz Ali Efendimiz5. Sahabe Efendilerimiz6. Peygamber Efendimizin Ehli Beyti ( Hz Hasan –Hz Hüseyin )7. Tabiyin ( Sahabeyi Takip Edenler)8. Tebai Tabiin ( Tabiini Takip Edenler)9. 4 Büyük İmam ( İmam Azam, İmam Şafi, İmam Hanbelî, İmam Maliki)10. 12 İmamlar 11. 4 Büyük Pirler ( Abdulkadir Geylani, Ahmet El Rufai, İbrahim Dessuki, Ahmet El Bedevi Hz) 12. Ümmeti Muhammedin Fakih, Mürşid, şehid, takva ehli kimseleridir.

****************************

74

Page 75:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a75

✎✎ Açıklayıcı Not-

Yukardaki sıralama kesin bir hükme dayalı bir sıralama değildir. İşari ve umumun genel ittifakı ile tesbit edilmiş bir sıralamadır. Allah katında peygamberler hariç hangi kulun daha makbul olduğu ancak Allah tarafından bilinir.-------------------*****************************---------------------------Fikri Sentez:Peygamber efendimiz, sahabesi içinde bazı sahabelere daha fazla itimad ederdi. Örneğin: Vefaatına yakın İmamlık görevine Hz Ebubekiri tayin etmişti. İslamın ilk yıllarında Medineye İslamı anlatması için Musab bin Umeyr adlı genç sahabeyi göndermişti. Medinenin Müslüman olmasında Musabın rolü çok büyüktür. Habeşistana giden muhacir sahabeler içinde de Cafer bin Ebutalip efendimize, Bedr savaşının ve Uhud savaşında başkomutanlık görevini amcası Hz Hamza efendimize vermiştir. Ayrıca cennetle müjdelediği sahabeleride vardır. Uhud savaşına katılan 313 sahabe, Rıdvan ağacı altında beyat eden sahabelere faziletli sahabelerdendir. Bu sahabelerin diğer sahabelerden peygamber efendimiz nazarında faziletleri daha fazladır. Peygamber katındaki faziletin ölçüsü Allah katındaki faziletinde göstergesidir.

İ lmi Sentez:  Sahabenin makamı mukarrebun ( öncü) makamdır. Peygamber efendimiz birçok hadisinde sahabesine karşı tüm Müslümanların saygılı olmasını, onları yersiz eleştirmemeyi emretmiştir. Örneğin**Sahabem gökteki yıldızlar gibidir. Onlardan bir tanesine tutunan felaha ermiştir^^** Sahabem hakkında incitici söz söylemeyin. İslam yolunda Uhud dağı kadar altın harcasanız sahabemin bir avuç infakına denk olamaz^^

Sahabenin Allah ve Resulü nazarında bu kadar kıymetli olmasının sebebi öncü olmalarıdır. Her işte öncü olmak çok zor bir şeydir. Hele hele islamın ilk yıllarında sahabeye uygulanan işkence, ambargo vs gibi baskılara karşı canı, malı ve her şeyi ile islam için mücadele etmek ve kıyamete kadar bu davaya omuz vermek hiçte kolay bir şey değildir. Maddi manevi çok büyük bir fedakârlık gerektirir. İslam sahabenin bu sebatkârlığı sayesinde tüm dünyaya gür bir seda ile yayılmıştır.

75

Page 76:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a76

Tarihi Kesit: **Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir.** Fetih Suresi 18. Ayet

Hz Osman efendimiz Mekkenin fethinden önce peygamber efendimiz tarafından mekkeye elçi olarak gönderilmişti. Hz Osmanın şehit edildiği haberi medineye ulaşınca Peygamber efendimiz tüm sahabesini topladı ve hepsinden Hz Osmanı şehit edenlerden kanının hesabının sorulması için gerekirse Ölümüne savaşmak için biad aldı. Tarihte buna Beyatı Rıdvan denir. Akasya ağacının altında yapılan bu ahitleşmeyi temsil eder. Daha sonra Hz Osmanın şehadet haberinin yalan olduğu anlaşılınca efendimiz savaşmaktan vazgeçmiştir. Fetih Suresindeki bu ayet Beyatı Rıdvan olayından sonra nazil olmuştur. Zaten birkaç yıl içinde de Mekkenin Fethi müyesser olmuştur.-------------------*****************************------------------------

5. DERS

*** AHİRETE İMAN Ölümden sonra yeniden diriliş ve mahşer âlemi, iman esaslarından biridir. Ahirete inanmayan bir kimse Müslüman değildir. Mekkeli müşriklerin inanmadıkları inanç esaslarından biride ahret inancıydı. Ahiret inancı aslında Peygamberlere ve

76

Page 77:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a77

Kitaplara inancında doğrudan bağlantılıdır. Müşrikler ahreti inkâr ile Peygamberleri ve İlahi kitapları da inkâr etmişlerdir. Çünkü Peygamberlerin görevi Allahın nizamını dünya ve ahiret kurtuluşu için tebliğ etmektir. İlahi kitapların görevi de bu nizamın gerekçesini ve nasıl yapılması gerektiğini tarif etmek ve açıklamaktır. Peygamberler ve Kitapları inkâr edenler aslında ahiret gününü ve Cenab-ı Allahın hesap soracağını inkâr etmektedirler. Ceza ve Mükâfatın verileceğine tam iman etmiş olsalardı elbetteki Ahiret hayatının gerekliliğinide anlamış olurlardı.Ahiretin Varlığının Delili-Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: «Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?» diyor. De ki: 'Onları ilk defa yaratan diriltecektir. O, her türlü yaratmayı bilendir.' Yas i n 78-79 **********************Fikri Sentez: Dünyada Allahın adaletinin tam gerçekleşmemesi ahretin varlığınında farklı bir delilidir. Çünkü hayırlı insanların mükâfatları, zalimlerinde cezaları bu dünyada tam gerçekleşmemesi başka bir âleme tehir edilmesinin delilidir. Cenabı Allah adalet sahibidir. Onun katında haksızlık asla olmaz. Adaletinin hakkıyla gerçekleşmesi ancak ahret hayatında olacağını her akıl sahibi idrak etmelidir.

Amellerin Ölçülmesi –Tartılması <<O gün kimin tartılan ameli ağır gelirse işte o, hoşnut edici bir yaşayış içinde olur. Kimin de tartıları hafif gelirse, onunda (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (kızgın bir ateş)dır.>> Kar i a 6-7-8-9.Ayet Amellerin ölçülmesi tartılması haktır. Ahiretin varlığı nasıl iman esasları arasında ise ahiret âleminde olacak hadiselere de iman gereklidir.

Fikri Sentez-2; Bazı âlimler amellerin ölçülmesini iki kefeli bir terazi gibi bir terazide ölçüleceğini tarif etmişlerdir. Bazı âlimler ise keyfiyetini ancak Allahın bileceği ilahi bir terazi olduğunu izah ederler. Bazı müsteşriki akımlar Hz Âdemden Kıyamete kadar gelecek tüm

77

Page 78:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a78

insanların ve cinlerin amellerinin ölçülmesinin imkânsız olduğunu idda etmişlerdir. Oysaki günümüz bilgisayar teknolojisinde milyonlarca öğrencinin sınav sonuçları bir tuş ile dakikalar içinde ölçülüp analiz edilebilmektedir. Bazı muhasebe proğramları ile maliye bakanlığı günlük milyarlarca lirayı aktif –pasif yapabiliyor. Hatta dünya bankası dünyadaki kattirilyonlarca lira hesabın kontrolünü çok kısa sürelerde tamamlayabilmektedirlerBiz kulların kendi icadımız olan bilgisayar teknolojisi ile kısa zamanda çok büyük sonuçlar alabiliyor isek Kâinatı yoktan var eden bir yaratıcının tüm insanlığın hatta kâinattaki bütün yarattıklarının amellerini ölçmesinin çok basit olacağını düşünmek en mantıki sentez olacaktır.

Ahiret hayatının ebediliği<<…orada ebedi kalacaklardır>> Nisa 57.Ayet<<İlk tattıkları ölüm dışında orada artık ölüm tatmazlar..>> Duhan 56.Ayet<<…Ona her taraftan ölüm gelir ama o ölmez>> İbrahim 17.Ayet

Ahiret âlemi cennet cehennem ve araf artık sonsuzluk âlemidir. Cennet ve Cehennem ehlinin yerleri değişebilir ama nihayetinde mükâfat ve azap sonsuzdur.Fikri Sentez-3 ;Son yıllarda ılımlı İslam projesinin müdavimlerinin ahretin varlığı hususunda bazı bidat ve İslam akaidine zıt görüşleri vardır. Bunlardan bir tanesi Cennet ve Cehennemin sonsuzluğunu kabul etmemeleri üzerinedir. En azından bazıları Cennetin sonsuz ama cehennemin sonsuz olmasının Cenab-ı Allahın Rahman, Rahim, Gafur gibi sıfatlarına ters olduğunu idda ederler. Oysaki Cehennem ile ilgili ayetlerin tamamında sonsuzluğu ifade eden ^^ Hal i d i ne F i Ha Ebeda’’ Lafzı vardır. Bu lafız Arapçada ebediyeti, sonsuzluğu ifade eder. Cennet ve Cehennemin sonsuzluğuna iman akaidi imandır ve ayetlerle de sabittir. Ehlisünnete göre de Cennet ve Cehennem ebedidir.İ lmi Sentez:   Büyük günah işleyenlerin ahretteki durumları hakkında itikadi mezheplerin görüşleri:-Haricilere göre büyük günah işleyen kişi Kâfirdir. Kâfirlerin

78

Page 79:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a79

ahretteki durumu sonsuza kadar cehennemliktir.-Mutezileye göre: Büyük günah işleyenler Ne kâfirdir nede Müslümandır. Onların durumu ahrette meşhuldür.-Ehli Sünnete Göre: Büyük günah işleyenler kâfir değildir. Çünkü ehlisünnete göre ‘’İmandan bir cüz değildir’’ amelin sevap yönlü yapılması veya günah yönlü işlenmesi imanı azaltıp eksiltmez. Bunun içindir ki günahı kadar cehennemde cezasını çeker ve nihayetinde Cennete alınır ve ebedi cennet ehlindendir.****************************✎✎ Açıklayıcı Not- Ehli sünnetin büyük günahlardan saydığı Zina,Cinayet,Hırsızlık,Zulum,İçki içmek gibi günahlardır. Bir günah müstesna. Şirk Ve Allaha Ortak Koşma dışında her büyük günah neticesi kadar cezalandırıldıktan sonra nihayeti cennettir. Ama şirk ve Allaha ortak koşma günahı ehlisünnete göre kişiyi Kâfir yapar ve kâfirlerin durağı da ebedi cehennemdir-------------------*****************************---------------------------

6. DERS

***KAZA VE KADERE İMAN

Kader: Cenab-ı Hakkın ilmi ile kâinattaki tüm olayları ezeli ve ebedi olarak tafsilatı ile bilmesi ve takdir etmesi.Kaza: Takdirin Allah tarafından yaratılmasıdır.Kader plan aşaması kaza ise uygulanma aşamasıdır.Kuranı Kerimde direkt kader ile ilgili ayet yoktur, kadere işaret taşıyan birçok ayet vardır. Kader izahını hadislerden öğrenmekteyiz.Kader Allahın İ l i m ve İ rade sıfatı ile Kaza ise Tekv i n Ve Kudret i sıfatları ile ilgilidir****************************✎✎ Açıklayıcı Not- Daha önceki akaid derslerimizde fiillerin

79

Page 80:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a80

işlenmesindeki irade konusunda açıklamıştım. <<Kul iradesini kullanıyor,bir ş eyi istiyor Allahta onu isterse yaratıyor >> bu görüş İmam Maturidiye göre idi . << Kötü fiillerde Kul iradesi ile ister, Allahta razı olmadı ğ ı halde yaratır>> İ mam Eşariye göre.

Fikri Sentez: Kader de ğ i ş ir mi?

Ehlisünnet âlimlerinin ittifakı üzere Kader kaza safhasına gelmeden Allah tarafından değiştirilebilir. Nitekim Peygamber efendimizin ‘’ Sılayı Rahim yani akraba ziyareti, Dua, hayır hasenat’’ kaderi değiştirir hadisine binaen ehlisünnet âlimleri kaderin değişebileceğini kabul ederler. Yalnız önemli bir hususu da belirtmemiz gerekiyor. Mutlak kader değişmez. Muallâk kader değişir. Örneğin muallâk kaderde bir kişi şu zamanda trafik ışıklarına riayet etmediğinden dolayı kaza yapacak ve ayağı kırılacak şeklinde yazılı iken Mutlak kaderde ise bu kişinin üzerindeki bu bela şu zamanda yapacağı akraba ziyareti nedeniyle iptal edilecek şeklinde beyanat varsa muallâk kaderin değişmeside kaderdendir. Mutlak kaderde her şeyin son şekli vardır. Değiştirilemez.

****************************✎✎ Açıklayıcı Not- Mutlak kaderde, muallâk kaderde Allahın ilmi dâhilindedir. Aksi halde Allahın İlim sıfatına aykırı olur. Muallâk kaderde yanlış bilmiş mutlak kaderde değiştirmiş gibi düşünmek değildir. Ezeli ve ebedi olarak Allah onu bilir ve hikmeti ile bazı şeyleri değiştirebilir. Esasen buna kaderin değişmesi denmez. Örneğin film yapımcıları filmin başlangıcını ve sonucunu bilirler. Filmin çekiminde bazı senaryolarda tadilat yaparlar. Aslında senaryoların nasıl çekileceği ellerinde yazılı metinlerde proje olarak vardır. Ama bazı nedenlerden ötürü senaryoda değişiklik yapabilirler. Ama filmin sonucu değişmez. Bunun gibi düşünebiliriz.-------------------*****************************---------------------------

80

Page 81:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a81

7.DERS *** KÜFÜR ÇEŞİTLERİ***Akaidi anlamda küfür çeşitleri çoktur. Küfre düşmüş birinin islamla da bağlantısı kalmaz ve kâfir olur. Böylesi önemli bir konuyu dikkatle öğrenmek gerekiyor. Öncelikle tekfir konusunu ele almalıyız.Tekfir: Kelime manası olarak reddetme, çıkarma, iptal etme manasına gelir. İslam literatüründe tekfir, islamın rükünlerini reddetmiş kimselerin ‘Kâfir ‘ olduklarını açıklamak, ifşa etmek ve onun fikirlerini reddetmektir.

Tekfirin çeşitleri; - İ r ş adi Tekfir: Kişinin İslam dairesinin dışına çıktığını o kimseye hatırlatma ve tekrar İslam dairesine girmesi için o fikrinden, ilmi ve itikadi delillerle vazgeçirme faaliyetidir.- Umumi Tekfir: İslama aykırı bir itikadi sapkınlıktan toplumu uzak tutmak ve uyarmak faaliyetine yönelik yapılan tekfirdir. Toplumun o sapkın itikadi fikirlerden vazgeçene kadar devam eder. Vazgeçildiğinde tekfir sona erer.Bu iki tekfir her ne kadar tekfir içerisinde olsa da aslında her Müslümana farz olan konudur. Bu ikisi dışında asıl tekfircilik Fıkhi- Katli tekfirciliktir. Günümüzde de tekfirci denildiğinde bu grup ön plandadır.-Fıkhi- Katli Tekfircilik: Mürtedlere ait hükümlerin uygulandığı, İslama dönüşün mümkün olmadığı tekfirdir. Daha çok dinden çıkmış kişiler içindir.

****************************✎✎ Açıklayıcı Not- Mürted; İslam dinini kabul etmiş ama daha sonra islamı reddetmiş yani dinden dönmüş kişilere denir.4 Hak mezhebe göre Mürtedin öldürülmesi farzdır.-------------------

81

Page 82:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a82

*****************************---------------------------

İ lmi Sentez: Fıkhi- Katli tekfircilik daha çok siyasi ve mezhepsel konularda uygulanmıştır. Tarihte bu tekfirciliği en çok HARİCİLER uygulamıştır. Günümüzde de Radikal ve Işıd gibi örgütlerin faaliyet alanındadır. Bir kişiyi tekfir etmek için fıkıh, itikad ve tevil ilimlerini bilmek gerekir. Oysaki Hariciler gibi sapkın fikirli kimseler bu ümmetin en cahil ve ilimsiz kimseleridir. Hz Ali Ra hazretlerini bile Tekfir ederek şehit etmişlerdir. Günümüzde de Işıd gibi örgütler kendilerinden başka tüm Müslümanları Kâfir ve Mürted olarak görürler.Tekfircilik islamda pekte hoş karşılanan bir durum değildir. Çünkü ümmetin büyük çoğunluğu İslami ve itikadi bir ilm sahip değillerdir.En makul olan İtikadi ve İrşadi yönlü olmalıdır. Aslında tekfir tanımı yerine uyarmak irşad etmek tabiri daha uygun olacaktır.****************************✎✎ Açıklayıcı Not-2 Günümüzde Mevdudi, Said Havva, Ali Şeriati gibi İslam âlimlerinin bazı kitaplarında ehlisünnet dışı tekfir yorumları vardır. Bu gibi yorumları kabul edilemez. İtikad ve Akaid kitapları okurken Ehli Sünnet âlimlerinin kitaplarından konuları analiz ediniz. Çünkü günümüzde HARİCİ ve MUTEZİLE akaidleri daha populer olarak yazın hayatında yer bulmaktadır.-------------------*****************************---------------------------

Küfür çe ş itleri; Nesefi Akaidinde küfrü Elfazı Küfür, Efali Küfür olarak tanımlar. Küfür çeşitleri ana başlık olarak ;- İ nkârı ve İ nadi Küfür : Ebu Cehlin ve Firavunun Küfrü- Hükmü küfür: İnanılması Şeran gerekli hükümlere inanmamk veya hafife almak- Cehli Küfür : Kafir ve Cahalet ehli kimselerin küfrübunlar dışındaa) Nasları reddetmek, yalanlamak.b) Nasları açık anlamlarından batınî anlamlara çekmek.c) Haramı helâl, helâli haram saymak.d) Dinle, Şeriatla alay etmek.e) ALLAH’IN rahmetinden ümit kesmek.

82

Page 83:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a83

f) ALLAH’IN gazabından güven içinde olmak.g) Gaibden haber veren kâhinin sözlerini tasdik etmek.

Genel Olarak Küfür Çe şi tler i Efal i Küfür: Kişiyi dinden çıkaran ve küfre düşüren eylemlerdir. Örneğin-Puta tapmak-Kasıtlı olarak kabeden başka bir yere secde etmek-Kuran-ı Kerimi hakaret etmek, üzerine necis şeyler atmak

-Kâfirlerin nişanelerini giyinmek takmak: Haç işaretli kolyeler takmak, Yahudi takkesi takmak-Kâfirlerin bayramında onlara iştirak etmek, hediyeler almak ve onlarla birlikte olmak ( Yılbaşı)-Peygamberimizin sünneti olan sakal, sarık, cübbe, sürme gibi şeylerle alay etmek tenkid etmek-Sihir yapmak

Elfazı Küfür: Kişiyi dinden çıkaran ve küfre düşüren sözlerdir.

-Kuranı Kerimden bir ayeti veya sureyi inkar etmek yada kasıtlı yanlış okumak-İman esasları ( Amentü)ndan birini veya birkaçını kabul etmemek-İbadet esaslarını inkar ( Namaz, oruç, hac zekat)-Gaybın Allahtan başka kimseler tarafından da bilineceğini idda etmek ( Gaybın Allah tarafından bilindiğine ve Allah isterse gaybı bazı kimselere bildirebilceğine inanmak elfazı küfür değildir)-Allahtan başka kimselere dua ve niyazda bulunmak ( Duanın kabul merciinin Allah olduğunu bilerek, Allahın sevdiği –Kuranı Kerim, Peygamber, Salih bir kulu vesile ederek dua etmek elfazı küfür değildir)-Dine veya dini argümanlara sövmek, sinkaf etmek-Kanun, yasa ve sosyal hayatta Allahın hükümlerinin geçersiz olduğuna bu hükümlerin 14 asır önce bedevilere ve çöl halkını ilgilendirdiğini idda etmek

Elfazı ve Efali küfür i ş leyenlere ait hükümler: bir müslümanın küfrü sabit olursa şu sonuçlar doğar:1- Karısı ondan boş olur; karısının ve çocuklarının onun maiyetinde kalması caiz olmaz.2- Küfre düştüğüne dair deliller ortaya konup tevbe etmesi teklif edildikten sonra, tevbe etmeyi reddetmesi halinde mahkeme

83

Page 84:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a84

kararıyla ona mürtedlik haddini( öldürülür) tatbik etmek vacip olur.3- Öldüğü zaman, cenazesi Müslüman usulüyle kaldırılmaz, yıkanmaz, namazı kılınmaz, Müslümanların kabristanına gömülmez ve malı miras olmaz, vârislerine verilmez.4- Küfür üzerinde olduğuna göre, Allah’ın lanetine uğraması ve ebediyyen cehennemde yanması vacip olur****************************✎✎ Açıklayıcı Not-3 Bir kişinin yukardaki fiilleri işlemesi direkt onu kâfir yapmaz. Evvela o kişi yaptığının küfür olmasını bilmesi veya ona bunun açıklanması gerekir. Bilmeden yapılan bu gibi küfür emareleri kendisine ikaz ve iktar edildikten sonra ondan vazgeçmesi gerekir. Ehli Sünnet Mürted veya Kâfirliğe yani tekfirciliği birçok şarta bağlamıştır. Her önüne gelen bir başkasını tekfir edemez. Tekfir kurumu Şeriat mahkemeleri ve Âlimler şuarasının ortak mutabakatı ile çalışır. Ferdi tekfircilik Ehlisünnete uygun değildir.

AKAİD ÖLÇME –DEĞERLENDİRME SINAV SORULARI

84

Page 85:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a85

1-Aşağıdakilerden hangisi ehlisünnet esaslarına uygundur

A) Büyük günah işleyenler tövbe etmeden ahrete intikal ederlerse ebedi cehennemliktir

B) Büyük günah işleyenler tövbe etmeden ahrete intikal ederlerse günahı kadar ceza çekip nihayetinde cennete alınırlar

C) Büyük günah işleyenler tövbe etmeden ahrete intikal ederlerse cennet veya cehennemlikleri meçhuldür

D) Büyük günah işleyenler tövbe etmeden ahrete intikal ederlerse cezaları kadar cehennemde kalırlar sonra yok olurlar

2-Aşağıdakilerden hangisi ehlisünnet esaslarına uygun de ğ ildir ?

A) Allahın zaatı sıfatları ile birlikte sonsuzdur (Kaimlik)

B) Allah hayrıda şeride yaratandır

C) Amel imandan cüz değildirD) Amellerin artması imanı artırırken, azalması imanı azaltır

3. Aşağıdaki maddelere göre cevaplayınız

I-Meleklerin varlığına iman

II-Kuranı hayata yansıtma gayreti

III- Allaha aşk derecesinde bağlanmak

Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

A) I. Esas Kemali imandırB) III. Esas Akaidi imandırC) II. Esas Kemali Has imandırD) II. Esas Kemali imandır

85

Page 86:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a86

4-5-sorular aşağıdaki tanıma göre çözümlenecektir

Yılbaşı gecesi;

A şahsı piyango bileti almış, Noel baba giysisi giymiş ve çam ağacı süslemiştir.

B şahsı A şahsının yaptıklarını maddi imkânsızlıktan ötürü yapamamış. Lakin arkadaş ortamında A şahsının yaptıklarının haram olmadığını, çağın gereği olduğunu idda etmiştir

C şahsı B şahsının bu iddalarını onaylamış ve islamın çağdışı bir din olduğunu söylemiştir

D şahsı yılbaşı eğlencelerine iştirak etmiş noel baba giysisi üzerine Haç takmıştır A,B,C,D ş ahısları;

4 -Aşağıdakilerden hangisi doğrudur A) A şahsı efali küfür işlemiştir

B) A şahsı elfazı küfür işlemiştir

C) B ve C efali küfür işlemiştir

D) D şahsı elfazı küfür işlemiştir

A,B,C,D ş ahısları;

5-Aşağıdakilerden hangisi yanlı ş tır

A) C şahsı elfazı küfür işlemiştir

B) B şahsı elfazı küfür işlemiştir

C) A şahsı hem efali hem elfazı küfür işlemiştir

D) D şahsı efali küfür işlemiştir

6. soru olay ve kişi eşleştirilmesine göre cevaplanacaktır.

86

Page 87:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a87

Olay:

Bir ilmi tartı ş mada,

A şahsı kaderin değiştirilemeyeceğini savunmuştur.

B şahsı kaderin tamamen değiştirilebileceğini,

C şahsı Kaderin değişebileceğini lakin kaza aşamasında değiştirilemeyeceğini

D şahsı kaderin değiştirilemeyeceğini lakin Kaza aşamasında değiştirilebileceğini savunmuşlardır.

A,B,C,D şahıslarının fikirlerinden hangisi Ehlisünnet esaslarına göre uygundur?

A) A Şahsı

B) B Şahsı

C) C Şahsı

D) D Şahsı

7) .soru aşağıdaki tanıma göre cevaplanacaktır

Tanım; ‘’Ehlisünnet göre Şirk ve Allaha ortak koşmak kişiyi Kâfir yapar. Bu günahlar dışında işlenen büyük günahlar insanı kâfir yapmaz.’’

Ehlisünnetin Şirk ve Allaha ortak koşma konusunu çok ciddiye almasının sebebi aşağıdakilerden hangisidir

A) İbadet esaslarına aykırı olması

B) Allaha karşı suç işlemiş olmasıC) Büyük günahlardan olması

D) Kulun Allah karşısında haddini bilmesinin gerekliliği

87

Page 88:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a88

8)-İman esasları temelleri ibadet esasları temellerine göre daha mütevatir ( sahihliği çok yüksek) kaynaklardan almasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir

A) İman esaslarının çok fazla önem arzetmemesi

B) İman esaslarının ehemmiyetinin ibadet esaslarından daha çok olması

C)İbadet esaslarının iman esaslarından daha önemli olması

D) İman esaslarının öğrenilmesinin ibadet esaslarına göre daha zor olması

9- Aşağıdaki akaidi fırkalardan hangisinin sentezleri İslama daha yakındır

A) HaricilerB) Ehli SünnetC) Mutezile

D) Şia

10.Aşağıdakilerden hangisi Ehli Sünnet akaid imamlarındandır

A) İmam NesefiB) Amr Bin UbeydC) Vasıl Bin Ata

D) İmam Asfar

88

Page 89:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a89

Not : Sınav süresi 30 dk dır. Her soru 10 puan üzerinden değerlendirilecektir. Temiz bir kâğıda cevap şıklarını yazınız. Sınavınız bittiğinde aşağıdaki cevap anahtarından cevaplarınızı kontrol ederek kendi sınav değerlendirmenizi yapınız. Sınav gecer puanınız 60 puan ve üzeridir. Herkese başarılar dilerim.**************************************************************

**************************************************************** Cevap Anahtarı1-B2-D3-D

4-A

5-C

6-C

7-D

8-B

9-B

10-A

*****************************************************

89

Page 90:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a90

HAD İ S USUL-Ü

Kaynak kitabımız: Lübnanlı Salih Subhi- Hadis Istılahları

Giriş;Kaynak Kitabımız: Lübnanlı Salih Subhinin Hadis Istılahları Kitabıdır. Bu kitap Mısır ve Pakistanda Hadis Usul alanında çok önemli kaynak kitaptır.Usul derslerimizde kaynak kitapları sadece konu bütünlüğü için kullanıyorum. Derslerdeki birçok yorum ve açıklamalar tamamen bize aittir. Dipnot olarakta hatırlatalım. Herhangi bir kitaba bakarak olduğu gibi konuları yazmıyorum. Hatta bazen birçok konuyuda atlamak veya reddiye yapmak gerekiyor. Neticede bizim asli kaynağımız Ehli Sünnet vel cemaat çizgisidir.

1.DERS

✽✽Hadis usulunun ana teması; ✽✽

Hadislerin, detaylı ve titiz çalışmalar sonucunda günümüze kadar bize ulaştığını göstermek ve hadis ilminin salahiyetinin güvenilirliğini isbat etmek üzerinedirHadis usul derslerimizin nihayetinde âlimlerimizin hadislere bakış tarzını öğrenip hadisleri onlar gibi analiz ve idrak edebileceğiz.Had is İlm i: Peygamberimizin sözü, fiili ve davranışlarını haber verme ilmine denir. Esasen hadis haber vermek anlamına da gelmektedir.Hadis ilmi peygamber efendimiz hayattayken de vardı. Peygamber

90

Page 91:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a91

efendimiz bizzat kendisi HADİS kelimesini kullanmıştır. Nitekim Ebu Hureyre (Ra) hazretleri peygamber efendimize;‘’ Ey Allahın Resulü Kıyamet günü ümmetin içinde ençok fazilet sahibi kim olacaktır’ sorusuna Efendimizin ‘ Ya Hureyre ben senin bu Had i s i bana soracağını bekliyordum’’ şeklinde cevap vermiştir. Yani hadis kavramı peygamber efendimizin vefatından sonra ortaya çıkmış bir kavram değildir. Peygamber efendimizin bizzat tanımladığı bir kavramdır.

SÜNNET: Hadis ve sünnet birbirine çok yakın tabirlerdir. Her hadis bir sünnettir ama her sünnet hadis değildir. Sünnet hadisten bir şubedir. Sünnet peygamber efendimizin hayat tarzıdır. Oysa hadis denildiğinde peygamber efendimizin sözleri, fiilleri, davranışları ve hayat tarzını içine alır.Hadis usul derslerinde sünnet ve hadisin ayrımını kavramada güzel bir örnek vardırÖrneğin hadis âlimlerinin genellikle ‘’Şu hadis peygamber efendimizin Sünneti Seniyyesine aykırıdır veya Uygundur ‘ şeklinde açıklama yaparlar. Hadis ve sünnetten farklı olduğunu bu şekilde de anlayabilirsiniz.

Sünnet ve Hadisin yurdu Medinedir . Bunun ba ş lıca sebebi: ** Medine İslam devletinin medinede kurulması İslam medeniyetinin sosyal ve içtimai dokusunun büyük çoğunluğunun medinede ortaya çıkmasıdır. Mekke döneminde inanç esasları ve peygamber efendimizin ferdi mücadelesi çok daha ön plandadır. Hadisler inanç esaslarından çok muamelata yöneliktir.Medinenin bu yönü 4 büyük mezhep imamınında çıkış noktasıdır. Maliki mezhebinin imamlarından İmam Malik hazretlerine göre Asrı Saadet dönemindeki Medinedeki sahabenin muamalatıda bir delildir. Çünkü Medine Darul Sünnedir (Sünnetin Merkezi) orada islamdışı bir örf yayılamaz. Allah Resulü hayattadır ve çevresindeki sahabeside Allah Resulü ile beraberdir. İslama aykırı bir konu ortaya çıksa bile bunu mutlak surette engellemişlerdir. Bunun için İmam Malik Medine ehlinin amellerini delil kabul eder.

MUHADD İ S : Hadis rivayet eden hadis uzmanlarına muhaddis denir.Muhaddisler hadis ilmini derinlemesine bilen ,hıfz eden( ezberleyen) alim ,takva ve zeki kimselerdir.Örneğin :

91

Page 92:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a92

Buhari,Müslüm,İbn Mace,Ebu Davut gibi kimselere muhaddis denir.

8) Peygamber Efendimiz hayatta iken hadis yazılmasını yasaklamasının nedenleri ;-Kuranı Kerim ile hadislerin birbirine karışma tehlikesinin olması.

-Kuranı Kerimin henüz tamamlanmamış olması. Peygamber efendimizin bazı hadislerinin Kuranla çelişmemesi.----------•••••••••••••-------------------------------✎✎Açıklayıcı Not: Peygamber efendimizin hiçbir fiili, sözü Kuranı Kerime aykırı değildir. Lakin Kuranı Kerim peyder peyh indirildiği için bazı hükümleri önceki hükümlerini değiştirebiliyordu. Örneğin ‘ İçki meselesinde Kuranın ilk ayetleri Sarhoş iken Namaza yaklaşmayın şeklindedir’ daha sonraki gelen ayetlerde ‘’’İçkinin haram olduğu açıkça bildirilmiştir’’ Peygamber efendimiz kendisi yapmasa bile bulunduğu mecliste gerçekleşen bir konuda görüş beyan etmemesi onun Takr i r i Sünnet i d i r . İçkinin yasak olmadığı zamanlarda peygamber efendimizin bu konuda görüş beyan etmemesi, lakin İçkinin haram olduğuna yönelik ayetlerin geldiği dönemde Kuranın ahkâmına aykırı hadislerin ortaya çıkmasına sebep olacaktı. Aslında peygamber efendimizin başka bilinmeyen mucizelerinden bir taneside hayatının hiçbir döneminde Kuranı Kerime aykırı bir sünneti seniyyesinin olmamasıdır.

----------•••••••••••••--------------------------------

-Sahabesinin ve ümmetinin hadislerden çok Kuran-ı Kerimle meşgul olmalarını, öğrenmelerini ve önceliğin Kuran-ı Kerime verilmesini arzu etmesi.-O zamanın koşullarında yazılı edebiyatın fazla gelişmiş olmaması, Sözlü edebiyatın çok daha yetkin olması.

2.DERS

✽✽Hadislerin Yazılması✽✽

Hadisler Asrı Saadet döneminin son yıllarında yazılmaya başlanmıştır. Ebu Hureyre, Hz Aişe gibi sahabeler hadis yazmışlardı. Esasen hadislerin bir araya toplanılmasında resmi olarak Halife

92

Page 93:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a93

Ömer Bin Abdülaziz ( Hicri 700 ) 'in büyük bir payı vardı. Sahabeden duyduğu hadisleri rivayet eden Ravi lerin hadisleri kayda geçmelerinde çok büyük teşvikleri olmuştur. Sahabeden sonraki kuşağa Tabiin denir. Hadis rivayet ( anlatan) eden Sahabelere Büyük Ravi, sahabeden duyduğu hadisi rivayet edenlere ORTA RAVİ, orta ravilerden Hadis rivayet edenlere de Küçük Ravi denilir. Hadis rivayetindeki silsile bu şekildedir. İmam Azam Ebu Hanife, İmam Buhari, Ebu Davut gibi raviler ( hadis rivayet edenler) Küçük ravilerdendir.Akılda kalması babında hadis rivayetinde derece şemamız :-Sahabe : Peygamber efendimizi görmüş ve onun sohbetinde bulunmuş kimselerdir: Büyük Ravi de denir.- Tabiin : Sahabeyi görmüş ve onların sohbetlerinde bulunmuş kimselerdir: Orta Ravi de denir.-Teba-İ Tabiin : Tabiini görmüş ve onların sohbetlerinde bulunmuş kimselerdir: Küçük Ravi denir.

Tar i h i Anektod : Halife Ömer Bin Abdulaziz İslam tarihinde 2.Ömer olarakta bilinir. Ömer Bin Abdulaziz kısacık hilafetinde Asr-ı Saadet dönemini tekrar canlandırmayı başarmıştır. Özellikle Hadis alanında günümüze ulaşan birçok sağlam kaynağında manevi mimarlarındandır. İslam dünyasını Emevi zulmünden 6 günde kurtarmasıyla meşhurdur. Adaletli, bilge, Züht sahibi ve cihat şumulü çok yüksek bir halifeydi. Cenab-ı Allah kendisinden razı olsun.Sahabe döneminde hadislerin yazıyla kayt altına alınması çok nadirdir. Sahabenin büyük çoğunluğu hadis yazmıyor, ezberliyorlardı. Hepsi peygamber efendimizin bizzat sohbetinde bulunmaları sebebiyle bir konuda sahabenin unuttuğu bir hadisi başka başka sahabeler biliyorlar ve ona göre islamı yaşıyorlardı.Sahabe döneminden sonra sahebenin sohbetlerinde bulunan tabiinler sahabeden duydukları hadisleri yazmaya başladılar. Çünkü bazı hadislerin içerisine sahabeninde yorumları karışmaya başlamıştı. Tabiinler âlim ve züht ehli kimselerdi. Lakin özellikle İslamın içersinde fitnelerin zuhur etmesi ve Müslümanlar arasında siyasi çekişmelerin ortaya çıkmasından dolayı Hadisleri safiyane bir şekilde sahabenin yorumlarından arındırılması gerekiyordu. Bu zor görev Halife Ömer Bin Abdulaziz döneminde başarılı bir şekilde icra edilmiştir.

93

Page 94:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a94

Tabiin döneminden sonra Tebai Tabiin döneminde nüshalara kaydedilen hadisler genişleyen İslam toplumu için yeterli olmamaktaydı. Kuran-ı Kerim gibi toplanan hadislerin ortak bir nüshada birleştirilmesi ve İslam merkezlerinde çoğaltılması zarureti ortaya çıktı. Ömer bin Abdulazizin hilafetinin çok kısa sürmesi sebebiyle birçok sahih hadis yazıya aktarılamamıştı. Aktarılan hadislerde de Tabiinin yorumlarıda bulunmaktaydı. Teba-i Tabin döneminde Hadisler nüshalar halinde değerlendirilmeye başlandı. Bu nüshaların bir araya getirilip Kitap halini almasına MÜSNED denir. Müsnedlerde ayrıca hangi hadisin hangi ravi silselelerinden geldiğinide yazan dipnotlar vardı. İlk Müsned eser İmam Malik Hazretleri, daha sonra Ebu Davut yazmıştır. Hadisler konusunda en detaylı kaynak ise İmam Ahmet Bin Hanbeldir. İmam Ahmedin müsned kitabında yaklaşık 50 bin hadisin ravileri ile birlikte olduğu söylenir. Müsned eserlerin en belirgin özelliği tasnif özelliğinin olmasıdır.----------•••••••••••••--------------------------------✎✎Açıklayıcı Not:

Müsned kitapların hadis Usul ilminde çok fazla çeşidi vardır.Bu çeşitlerine ilerleyen derslerde luzumu kadar ana hatlarıyla temas edeceğiz.Siz değerli kardeşlerim Hadis Usulde MÜSNED kavramını hadis nüshalarının birleştirilmesi,konularına göre sıralayarak Hadislerden oluşan bir eser ortaya çıkarmak olarak anlayınız.----------•••••••••••••--------------------------------

✎✎Açıklayıcı Not:

Müsnedlerin bablarıbirleştirici ve tasnif özelliğinin olmasından kastedilen hangi hadisin hangi konuda olduğu hakkında okuyucu ve âlimler için kolaylaştırılıcı özelliğidir. Örneğin İman ile ilgili hadislerin hepsini hangi sahifede olduğunu gösteren çizelgelerdir. Günümüzde hemen hemen her kitabın son kısımlarında FİHRİST adı verilen bir çizelge bulunur. Okuyucu aradığı bir kelime ile kitabın hangi sayfalarında o kelime ile alakalı bilgilerin olduğunu zahmetsizce bulması için böyle bir yöntem kullanılır. İşte bu yöntem tarihte ilk defa İslam âlimleri tarafından asırlar önce keşfedilmiştir. Müsnedler içerisinde tasniflerin olması tabirini modern tabirle FİHRİST olarakta anlayabiliriz.

94

Page 95:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a95

----------•••••••••••••--------------------------------İlmi Sentez: Hadis usul ve Fıkıh Usul öğrenmekteki gaye asırlardır muhaddisler ve müçtehidler tarafından tasnif edilmiş açıklanmış hadisleri okuyup öğrenmek hatta ezberleyebilmek olmalıdır. Günümüzde kendisini muhaddis seviyesinde gören birçok kişi maalesef müsteşriklerin hadis inkârcılığı yönündeki akımlarından etkilenme meyilindedirler. Günümüzdeki muhaddislere ve hadis ilminde uzmanlaşmış kimselere düşen görev yukarda arzettiğimiz müsned eserlerdeki hadisleri izah etmek yönünde olmalıdır. Yeni müsned eserler yazmak asırlar önce tamamlanmış olan hadis ilminin bir kısmını akli delillerle reddetmeyi getirir. Teba-i Tabiin ve onlardan sonraki dönemde hadis ilmi tamamlanmıştır. Tamamlanmış olan bu ilmi yeniden inşa etmeye çalışmak 1200 yıl geriye gidebilmek demektir. Günümüzden 1200 yıl geriye giderek hâlihazırdaki sağlam kaynakların dışında sağlam kaynak bulmak zaten imkânsızdır. Usul ilimleri bu yönü ile temel konularda değiştirilemezler. Bazı ayrıntılarda tadilat yapılabilir. Bunun içinde Usul ilimlerde iyi derecede uzmanlaşmış olmak gereklidir.

✎✎Açıklayıcı Not:

Hadislerin Safiyeti demek Peygamber efendimizin lâfzen ve manen bizzat kendisine ait olma derecesine getirilmesi, fazlalıkların çıkartılıp eksiklerin tamamlaması işlemidir. Nitekim sözlü nakillerde nakledenin yorumlarıda mutlaka bulunur. Kuran-ı Kerim ise hadislerden farklı olarak lâfzen ve manen ilahi bir niteliğinin olmasından dolayı hadislerden farklı olarak içerisine ilave veya eksiltme bulunmamaktadır. Hadisler ise beşer sözü olması münasebetiyle muhtevasında fazlalık veya eksiklik barındırmaktadır.----------•••••••••••••-------------------------------İlmi Sentez: Teba-i Tabiin döneminden sonraki hadislerin, ravi sayısının artmasından dolayı sahihliği azalmaktadır. Usul Hadis ilminde ravi sayısında ne kadar sayı az ise o hadisin sahihliği çok daha fazladır. Sayının azlığı rivayet silsile hadislerin sahihliğinde çok önemli bir etkendir.

----------•••••••••••••--------------------------------

✎✎Açıklayıcı Not:

95

Page 96:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a96

Rivayet silsilesi sahabeden itibaren peygamber efendimize kadar olan rivayet zinciridir. Örneğin Tebai Tabiinden olan bir kimsenin Rivayet silsilesi; Tabiin- Sahebe- Resullah olmak üzere 3 silsiledir.----------•••••••••••••--------------------------------

Fikri Sentez: Hadisler, Kuranı Kerim kadar tamamı olmasa da dini mubin için gerekli olanları Allah tarafından korunmuştur. Cenab-ı Allah Kuranı Kerimi korumaya söz vermesi aslında hem Kuran-ı Kerim hemde Kuranın ahkâmının anlaşılması için numune teşkil eden hadislerinde korunacağı anlaşılmalıdır. Çünkü Kuran-ı Kerimin ahkâmının islamın hayat nizamında vucut bulması ancak Hadisi şeriflerle mümkündür. Kuranı Kerimde onlarca ayette Namazın kılınması emredilir ama namazın nasıl kılınacağının tarifi yoktur. Namazın tarifini Hadisi Şeriflerden yani peygamber efendimizden öğrenmekteyiz. Hadislerde sahih olarak günümüze kadar gelmemiş olsa idi Kuranı Kerimin ahkâmını tam anlamıyla yaşayabilmek imkânsız olacaktı.

3.DERS ✽✽Had i s R i vayet i Ve Had i s R i vayet Usuller i ✽✽Bu konu ilmi açıdan çok fazlaca terimlerle ve açıklamalarla dolu bir konudur. Kısaca bu konuda bilmeniz gereken kısımları sizlere arz edeceğim.

Hadis rivayeti, tasdiki ve tahkiki üzerinde uzmanlaşmış kimselere MUHADDİS denir. Hadisler, silsile halinde Raviler zinciri ile günümüze kadar ulaşmıştır. Bu gibi ilimlere nakli ilimler denir.

Hadis ilmide nakli yani rivayet ilmidir. Hadisler yazılı ve sözlü olarak bir sonraki kuşağa aktarılmıştır. Hadislerin rivayeti çok çetin bir süreç neticesinde mümkün olmaktadır.

Bu anlamda hadis ilmi ve Muhaddislik Kurumu en zor kurumlardan bir kurumdur. İslam âleminde her İslami ilimden âlimler çok fazla iken Muhaddisi âlimler çok sınırlı olmaktadır. Muhaddislik ve rivayet usulleri Küçük Rav i ler döneminde( takribi hicri 200.asır) yeni yeni rivayetlerden çok hâlihazırdaki hadislerin tahkiki (-sahihliği-zayıflığı) ve tescili yönünden hadis ilmine farklı

96

Page 97:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a97

bir hüviyet kazandırmışlardır. Küçük Ravilerden sonra çıkan hadislere sahihlik yönünden itibar edilmezler. Küçük ravilerle 4. Kuşak hadis rivayetçileri rivayet metodolijisini dahada geliştirerek Hadislerin senetlerinin temyizine başvurmuşlardır.----------•••••••••••••--------------------------------

✎✎Açıklayıcı Not:

Hadislerin sahihliği kavramı rivayet edilen hadisin doğruluğunun en üst derecesidir. Rivayet edilen her hadis mutlak peygamberimizin sözü, sünneti ve yaşam tarzını tam olarak ifade etmiş olamayabilir. Bunun için hadislerin sahihliğine yönelik hadis uzmanları bazı teknikler geliştirmişlerdir. İlerleyen derslerimizde İnşallah hadis uzmanlarının geliştirdikleri bu teknikleride istifadenize sunmaya gayret edeceğiz.Açıklayıcı Not: Hadislerin Senetlerinin Temyizi kavramı hâlihazırda bulunan hadislerin ravilerinin sadece hadis rivayetlerini değil hayatlarının, ilimlerinin, sosyal aktivitelerinin, yaşadıkları zamanın, kimlerle irtibatlı olduklarının, mesleklerinin hatta hanımlarına kadar detaylı araştırma faliyetidir. Çünkü 4. Kuşaktan sonraki kuşakların hadis tetkik, tahkik, tahakuk, tescil gibi konularda kuvvetli bir araştırma yapmaları mümkün değildi. 4. Kuşak muhaddisleri kendi zamanlarındaki ravileri tanıyabiliyor, sohbetinde bulunan veya o ravinin rivayet hocasından haberdar olan kimselerle irtibatlarıda mevcuttu. Sonraki asırlarda Hadislerde toplu bir temyiz usulune gidilmesi sağlıklı bir metod olmazdı. Günümüzde de hadis senetlerinin temyizine veya tatkikine başvurmakta sağlıklı ve mantıklı bir yöntem değildir.----------•••••••••••••--------------------------------Fikri Sentez : Hadis rivayetçileri insan üstü bir deha olduklarının kanıtı olarak örneğin İmam Buhari Hazretleri 300 bin hadisi ravileri ile birlikte hıfz etmişti. Her hadiste kendisine kadar en az 6 Ravi silsilesi olduğunu hesaba katarsak 1milyon 800 bin kişiyi hafızalarında tutabildiğni göreceksiniz. Ayrıca kendisine kadar gelen süre içerisinde ravileride tanıyor ve modern tabirle otobiyoğrafisini analiz ediyordu. Hayatı boyunca 1 milyon hadisi incelemiş olmasına rağmen ancak 7 bin hadisi kitabına almıştır. Hıfzındaki hadisleride hesaba dâhil edersek hayatı boyunca incelediği 1500 hadisten ancak bir tanesinin sahihliğine emin olmuş ve kaynak kitabında yer vermiştir. Müslim, Ebu Davut gibi muhaddislerde İmam Buhari gibi çok itinalı ve titiz çalışmalarla hadisleri kayt altına almışlardır.

97

Page 98:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a98

İ lmi Sentez- Güncel Mesele-Reddiye : Son yıllarda bazı hadis alimlerinin müsteşrikinden etkilendiğini görmekteyiz. İlahiyat Hadis ana bilim dallarında kürsü sahibi prof hatta bazı dekanların bile Hadis usulunde çok hatalı izahatlerinin varlığını görmekteyiz. Önceki Muhaddislerin ( Buhari- Müslüm-Ebu Davut) hadisleri müsned eserlerine alırken sadece senet ve ravi silsilesini takip ettiklerini, Kuranın islamın ve Aklın sınırlarında bir tetkik yapmadıklarını idda ederler. Bu idda eski muhaddislere ve Ravilere atılan iftiradan başka bir şeyde değildir. Yukarda arzettiğim üzere 4. Kuşak hadis ravicileri döneminde bile hadislerin temyizi üzerine hummalı çalışmalar yapılmıştır. Hadisin Kuranın ve aklın ruhuna aykırılığını incelemekten daha ötede her ravinin otobiyoğrafisine kadar tetkik etmişlerdir.Özetle Hadis rivayetlerinde Raviden hadis rivayet edilirken hangi yolla alınmış ( yazılı mı, sözlü mü, cemaatle mi, ferdi mi, vasiyet mi ) ,rivayet eden Ravinin ilmi, ahlaki ve itikadi kıstaslarını dikkate alınmış mı ? gibi konularda detaylı tetkik ve tasdikini ele alır

4.DERS

✽✽Rivayetin Şartları ✽✽Muhaddisler Ravilerden gelen hadisleri kabul ederken şu kıstasları esas alırlar:-Müslüman olması -Ravinin rivayet ettiği hadisi ezbere biliyor olması-Aklı baliğ ve akıl sağlığının yerinde olması-Adalet sıfatına malik olması.

Bu şartlar Tabiin ve Teba-i Tabiin dönemlerinde hadis rivayetinde dikkat edilen unsurlar arasında pek yoktu. Teba-i Tabiin döneminden sonra 4. Kuşak Rivayetçiler döneminde hadislerin yazılı eserlere alınmasından sonra ortaya çıkmıştır.----------•••••••••••••--------------------------------

✎✎Açıklayıcı Not:

Muhaddislik kavramı İle Ravi lik kavramı bazen birbirine karıştırılıyor. Ravi hadisi rivayet eden kişidir. Muhaddis ise hadis rivayetlerini, ravileri inceleyen hadis konusunda uzmanlaşmış

98

Page 99:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a99

kimselerdir. Ravilerin bazıları muhaddislikte yapmışlardır. Bazı Muhaddislerde Ravidir. Hadis Usul termolojisinde ikiside birbirinden farklı kavramlardır.----------•••••••••••••--------------------------------Fikri Sentez : Hadis Ravilerinin rivayet kıstasları arasında Müslüman olması şartı önceliklidir.Peki sahabe Müslüman olmadan önce Peygamber efendimizden bir hadis duymuş ise Rivayet usullerinde nasıl bir yol izlenmelidir sorusuna -Hadisi duyarken Müslüman olma şartı yoktur .Hadisi eda ederken yani rivayet ederken Müslüman olma şartı vardır.Gayrimüslümlerin hadis rivayetleri dinde bozulmalara ve fitnelere sebep olacağı için güvenilemez ve kabul edilemez-Ravilerin hadis rivayetinde sahihliğinin kıstasları arasında yukardaki şartlar dışında cumhur ve sahih hadis ravilerinin hadisleri ile kıyaslanır. Eğerki Ravinin rivayetleri Cumhur Ravilerin hadisleri ile tutarlı ise Sahih (güvenilir) Ravi’lerden kabul edilir ve rivayet ettiği hadisler kabul edilir. Şayet Cumhur Ravilerin hadislerinden farklı veya tutarsızlık varsa Zayıf Ravi kabul edilir, rivayet ettiği hadisler kabul edilemez.- Ravilerin hadis rivayetindeki sahihliğinin son kıstası Muhaddislerin tescil etmesi.Muhaddisler ravinin hadis rivayetini kendi hıfzında veya eserindeki binlerce hadis ile kıyas eder.Eğerki olumlu ise bu defa Kuran-ı Kerimin ruhuna ve Peygamber efendimizin Sünnet-i Seniyyesine uygunluğunu dikkate alır.Bu kıstaslarada uygunsa kabul edilir.-Ravinin şahsi kişiliği ve ahlakı da hadis rivayetlerinde önemli kıstaslardan biridir. Dürüst, Kişilik ve sorumluluk sahibi, Müslümanların güvenini kazanmış, züht ve takva sahibi olmasıda şartlardandır

İlmi Sentez: Hadis Ravilerinin sahihlik derecesi yönünden değerlendirilirken:1- Sahabe: Mutlak Sahih kabul edilir. Ehli Sünnet itikadına göre Sahabe peygamber efendimiz adına asla yalan söylemezler. Peygamber efendimizden sadr olmayan bir konuyu ona atfetmezler.2-En Güvenilir Olanlar3-Yalnız Güvenilir Olanlar4-Doğru Sözlü Olanlar5-Doğru Sözlü Ama Hafızası Az Olanlar6-Makbul Olanlar : az hadis rivayet etmiş cumhur sahih hadis

99

Page 100:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a100

ravileri ile kıyas edilemeyenler.7-Kapalı Olanlar: Birden fazla Ravi ondan rivayet etmiş ama sahihliği hakkında herhangi bir bilgi verilmemiş olanlar.8-Meçhul Olanlar: bir kişi rivayette bulunmuşsa daha kapalı.9-Terkedilmiş Olanlar: Bir muhaddis tarafından reddedilmiş ise ( zayıf katagorisinde )10-Yalancı Olanlar : Yalanla itham edilen ,reddedilenler kabul edilmeyenler*** Sahabe, En Güvenilir Olanlar, Yalnız Güvenilir Olanlar, Doğru Sözlü Olanlar, Doğru Sözlü Ama Hafızası Az Olanlar, Makbul Olanlar 1-6. derecedekilerin rivayet ettikleri hadisler kabul edilir. Kapalı, Meçhul, Terkedilmiş, Yalancı Olanlar 7-10.derecedekiler kabul edilemezler.----------•••••••••••••--------------------------------

✎✎Açıklayıcı Not:

Sahihlik derecesinde daha başka kavramlarda var. Biz dğerlendirirken ana hatları ile ele alıyoruz.**************************************************************

5. Ders sadece Salih Subhinin kitaplarından değil, İbn Hacer Askaninin Hadis ıstılahları kitabı, Muhammed Salih Hüseymin Usul Hadis kitabı ve çağdaş hadisçilerden Ömer Necati nin Hadis usul dersleri adlı eserlerinden yararlanarak devam edeceğiz inşallahUsul hadisin ilerlyen dersleri TEBAKAT dersleri olarak başka bir derste işleyeceğiz. ***************************************************************

5. DERS

Not: Usul Hadis derslerinde çok fazla termolojik tanımlar vardır. Mümkün olduğu kadar ana hatları ile konuları yazmaya çalıştım. Manevi gelişim için yeterli olan bilgileri ele aldım. Yoksa Usulu Hadis ilmi çok daha açıklamalı ve tanımlarla doludur. Usul-u Fıkıhta aynı şekildedir. Ön bilgi olarak sizlere belirtmek isterim

✽✽Mütevatir Hadis✽✽

100

Page 101:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a101

Büyük bir topluluk ile rivayet edilen hadislerdir. Bu tarz hadislerde; büyük bir topluluğun yalan üzere birleşmeleri imkânsız olur. Mütevatir hadisler nakledilişine göre hadisler katagorisindendirMütevatirin ş artları : 1)Aynı hadisi rivayet eden ravinin çok olması2) Ravi çokluğunun hadis senedinin başından itibaren sonuna kadar devam etmesi3)Ravilerin yalan üzere birleşmelerinin imkânsız olmasıÖrnek: Resullah (sav ) şöyle buyurdu :‘’Kim ki bilerek bana yalan bir ş ey isnad ederse cehennemdeki yerini hazır bilsin’’’ Bu hadis metinini yaklaşık 100 sahabeden gelmiştir.İ lmi sentez : Mütevatir hadisin akaid ve fıkıh yönleride vardırAkaid yönü: Mütevatir bir hadisi inkâr kişiyi Kâfir yapar.

Usul Fıkıh yönü: Usul Fıkıh derslerinde çok daha detaylı bu konuları ele alacağımız için kısaca birkaç kelime ile ifade edelim. Mütevair hadislerle gelen ibadet esasları zaruri ilim ( farz) olarak kabul edilir. Yapılması zaruridir. Örneğin: NamazNakledilişine göre hadislerin çeşidi çok fazladır; Ahad, Meşhur, Aziz, Garip vs hadisler.Senedi Yönünden; Sıhhati açısından, yazılışı açısındanda hadis çeşitleri de vardır. Biz akılda kalacak olan önemli gördüğümüz hadisleri ele alıyoruz

Mevzu ( Uydurma) HadislerYalancı kimselerin hadis uydurarak peygamber efendimize atfetmeleridir. Bu uydurmalar bazen kişinin kendi sözleri bazende sahih olmayan senetlerdendir. Hadis uyduran kişiler aslında peygamber efendimize iftira atmış olurlar. Fıkıh kaidesinde bu gibi kişilere ‘’ Müfter i ’’ denir.

Bir hadisinin uydurma olmasının kıstasları; 1-Hadis uyduran kişinin hadis uydurduğunu kendisinin itiraf etmesi. Örneğin: Ebu İsmet Bin Meryem ‘in Kuran-ı Kerimin her suresinin faziletleri konusunda İbn Abbas’ a nisbet ederek hadis uydurduğunu itiraf etmiştir. Günümüzde İsmet Bin Meryemin

101

Page 102:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a102

uydurduğu birçok hadis hala bazı dua kitaplarında şöhret bulmuştur.2-Rivayet edilen hadiste yazım hatası veya mana bozukluğunun bulunması.3-Rivayet edilen hadisin teviline imkân tanınmayacak bir şekilde akla, hisse ve müşahadeye aykırı olması. Örneğin: Abdullah Bin Zeyd Bin Esleme ‘nin uydurduğu;Resullah buyurdu ki ; ‘ ’Hz Nuhun gemisi kabeyi tavaf etti ve Makamı İ brahimde 2 rekat namaz kıldı’’’ uydurma hadisinde Kabe sanki Hz Nuh döneminde varmış gibi anlatılıyor. Ayrıca Makamı İbrahim Hz İbrahim döneminde yapılmıştır. Hz İbrahimle Hz Nuh arasında asırlar vardır.4- Rivayet edilen hadiste basit bir iş yüzünden şiddetli ceza –mükâfat görüleceğini ifade etmesi.Genellikle hikâyeci vaizler halkın kalplerini kazanmak için bu gibi uydurma hadisleri çokça kullanmışlardır5-Hadis uyduran kişinin sicilinin bozuk olması. Yani Yalancılığı herkesçe bilinen, dindar olmayan, şahsi menfaatleri için hadislerin senedlerini dahi bozan kişilerden gelen rivayetler uydurma hadistir.Örneğin: Said Bin Taif adlı kişinin ‘’ Sizin en ş erliniz muallimlerinizdir ( ö ğ retmenler) onlar yetime kar ş ı merhametsiz fukaraya kar ş ıda çok acımasızdırlar ‘’ hadisini uydurmuştur. Hadisi çocuğunu bir muallim cezalandırdığı için uydurduğuna Seyf bin Temimi şahadet etmiştir.

Not : Hadis uydurmalar hicri 41. Senesinde Hz Alinin hilafeti döneminde başlamıştır. Siyasi kargaşa ve menfaat gereği fırkalar kendi menfaatlerini haklı çıkarmak için hadis uydurmuşlardır.Sonraki asırlarda bidatçı fakihler eserlerinde mevzu hadislere geniş yer vermişlerdir.Bazende halk arasında bilgili görünmek maksadıylada hadis uydurmaları yapılmıştır.

HAD İ S USUL SINAV SORULARI

1-Hadis yurdu ( Darulhadis) Medine şehrinin olmasının nedeni aşağıdakilerden hangisi de ğ ildir?

102

Page 103:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a103

A) Medine İslam devletinin medinede kurulmasıB) İslam medeniyetinin sosyal ve içtimai dokusunun büyük çoğunluğunun medinede ortaya çıkmasıdır.C) Sahabe ve Ravilerin medinede yaşamasıD) İlk Müslümanların Medine’de olması.

2-Peygamber Efendimiz döneminde hadislerin yazılmamasının sebebi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yazılı dil yerine sözlü dilin olmasıB) Kuranı Kerim ile hadislerin birbirine karışma tehlikesinin

olması.C) Düşman tehlikesiD) Sahabenin hadislere önem vermemesi.

3-Aşağıda verilen tanım ve kavram eşleştirmesinin hangisi doğrudurA) -Muhaddis: hadisleri her yönü ile inceleyen hadis uzmanı B)-Ravi: peygamber arkadaşları C)-Sahih: güvenilirliği belli olmayanD)-Müsned: hadis rivayet eden kimseler.

4-Hadislerin yazılı olarak kaydedildiği müsned eserler hangi Halife döneminde bir araya getirilmiştir?

A)Hz Ebu BekirB)Hz Osman C)Muaviye D)Ömer Bin Abdülaziz

5-Tanım :‘’ Hadis rivayetlerinin kabulünün şartlarından en önemlisi Ravinin Müslüman olmasıdır’’Anekdot: Sahabenin bazıları Müslüman olmadan önce

103

Page 104:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a104

Peygamber efendimizle sosyo-kültürel faaliyetleri devam etmekteydi.

Soru: Sahabenin Müslüman olmadan önce rivayet ettiği hadisleri rivayetin şartları açısından değerlendirmesi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kabul edilirB) Sahih kategorisindedirC) Hadis rivayeti şartlarından ravinin Müslüman olmadan önceki rivayet ettiği hadisler kabul edilemezD) Kuran ve Sünnete aykırı değilse kabul edilir.

6-Muhaddis ve Ravi arasındaki fark aşağıdakilerden hangisidir?

A) Muhaddis sadece hadisleri rivayet ederB) Ravi hadisleri çok detaylı inceler hadis uzmanıdırC) Muhaddis hadisleri inceler Ravi ise rivayet ederD)Muhaddis ve Ravi arasında herhangi bir fark yoktur.

7) Aşağıdakilerden Rivayet Silsilesi doğrudur? A) Sahabe-Ravi-Şeyh –Hoca B) Ravi-Sahabe-Şeyh -HocaC) Hoca –Sahabe –Ravi- ŞeyhD) Şeyh –Ravi –Hoca- Sahabe

104

Page 105:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a105

Not : Sınav süresi 30 dk dır. Her soru 15 puan üzerinden değerlendirilecektir. Temiz bir kağıda cevap şıklarını yazınız. Sınavınız bittiğinde aşağıdaki cevap anahtarından cevaplarınızı kontrol ederek kendi sınav değerlendirmenizi yapınız. Sınav gecer puanınız 60 puan ve üzeridir. Herkese başarılar dilerim.

*****************************************************

CEVAP ANAHTARI

1-D

2-B

3-A

4-D

5-C

6-C

7-A

*****************************************************

AHKÂM TEFSİR DERSLERİ Kaynak Eser; Muhammed Ali SABUNİ (Tefsir-İ Ahkâm)

Giriş; Ahkâm tefsiri Kuranı Kerimin içerisinde sadece hüküm ifade eden ayetlerin incelenmesidir. Kuranı Kerim içerisinde hüküm ifade eden ayetler müfessirlere göre farklı farklıdır. Bundan dolayı ahkâm ayetlerinin sayısı konusunda tam bir ittifak yoktur. Her âlim

105

Page 106:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a106

her müçtehid her müfessir kapasitesi ölçüsünce ayetlerin ahkâmına yönelik açıklamalar yapmışlardır.------Açıklayıcı Not ----------------------Ahkâm; Ayetlerin hükümlerinin ifade edilmesi, emir ve yasakların sınırını çizen, belli bir takım kuralların açıklamasıdır.----------------------------------------------

Ahkâm ayetleri kısa ve kesin hüküm ifade eden ayetlerdir. Bu ayetlerin içerikleri emir ve yasaklar üzerinedir. 1.DERS

✽✽ ‘’Hakikat i G izleme’’<< İndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyet yolunu -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder>> Bakara Sures i 159.Ayet Tefsiri;İnsanları hidayete ulaştıracak Allah'ın ispat vasıtalarını gizleyen insanlar, sadece kendi günahları sebebiyle değil, başka insanların da dalâletine sebep oldukları için hem Allah'ın lânetine hem de bütün lânet edenlerin lânetine muhatap olacaklardır-----------------------Açıklayıcı Tefsirimiz---------------------Ayetleri gizlemenin farklı farklı yolları vardır.

Bunları

-Kuranı Kerim içerisinde muhkem ve apaçık bir şekilde beyan edilen konuların tevil yoluna gidilerek ayetin muhtevasından çok daha farklı bir hale getirilmesidir.- Daha önceki ilahi kaynaklarda Kuranın hükümlerinin ve Peygamber efendimizin hak bir elçi olduğunu müjdeleyen ayetlerin Yahudi ve Hıristiyanlar tarafından inkâr edilmesi-Kuranı Kerimde hüküm ifade eden ayetlerin çağımıza uygun olmadığı, sosyo –ekonomik hayatımızda bize zararlarının olacağı düşüncesi ile bu ayetlerin hükümlerinin geçersiz olduğunu. Örneğin: Faiz, zina- Maddi kazanç veya makamlar adına âlimlerin Kuranı Kerimdeki ayetleri menfaatleri gereği apaçık irşad etmemeleri. Örneğin;

106

Page 107:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a107

Anayasada, kanunda Allahın hükümleri yerine beşeri hükümlerin olabileceğini, Dinin devlet işlerine karışmayacağını savunan sayısız âlimlerimiz vardır. Oysaki Allah Kuranı Keriminde ‘’Din Allahın oluncaya kadar mücadele ediniz’’ ayetinde bütün tağuti ( Allaha şirk koşan ) sistemlerin yıkılıp yerine Allahın nizamın gelmesini emretmektedir.

İslam dini hayatın her noktasına müdahale eder. Bireyden topluma, toplumdan devlete , devlettende medeniyete ait her türlü nizam ve intizam islam tarafından belirlenmiştir. İslamın nizamına uygun hareket etmek medeniyet ve uygarlığın gerçekleşmesi için yegâne unsurdur.Bakara Suresi 159. Ayetin son kısmında <<<…. işte onlara hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder>> cümlesi nin kastettiği manalar şunlardır ;-İbn Abbastan rivayete göre İnsan ve cin dışındaki canlı cansız tüm varlıklar lanet eder der.- Başka bir görüşe göre Allah, melekler, tüm insanlar lanet eder görüşüdür. Bize görede bu görüş daha muteber çünkü aynı Surenin sonraki ayetlerinde insanlarında lanet ettiğini açıklıyor. Bknz /Bakara 160-161/--------Açıklayıcı Not; Hakikati gizleyenleri lanet etme yetkisi insanlardan Hakikati Açıklayanlara verilmiştir. Zaten hak batıl mücadelesinin temeli hakikati gizlemeye çalışanlarla hakikati açıklamaya çalışanlar arasındadır.----------------Özetle Bakara Suresi 159 ayetin ahkâm sebebi ,-Peygamberimizin hak peygamber olduğunu saklayanlar,-Kuranı, Allahı ve Kitabi hükümleri saklayanlar, ayetleri anlatmayanlar veya yarım anlatanlar,-Kurandaki kolay meseleleri anlatıp, insanların tepki göstereceği tevhid gibi temel meseleleri anlatmayanlar ,- Allahtan korkmayıp insanlardan korkanlarayetleri saklayanlar sınıfındandırlar.

2.DERS  

✽✽**S ihrin- Büyünün Şeriatta Yeri Ve Hükümleri’’

<<Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Hâlbuki Süleyman

107

Page 108:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a108

büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Hâlbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların (ona inanıp para verenlerin) ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!>>Bakara 102.Ayet-----------------------Açıklayıcı Tefsirimiz---------------------«Şeytanların, Süleyman'ın mülkü aleyhine uydurup takip ettikleri şeylere (yalanlara) uydular. Hâlbuki Süleyman asla kâfir olmadı. Fakat o şeytanlar kâfir oldular ki, insanlara sihri öğretiyorlardı.»

Yahudiler, Allah'ın kitabının hükümlerini kulak ardı etmişler, şeytanların Süleyman Peygamber zamanında düzüp yazdıklarına tâbi olmuşlardır. Peygamberlerin yolunu ve Allah'ın emrini bırakıp sihre uymuşlardır. Allah'ın kitabıyla Resulüne uymayı ve bunlarla amel etmeyi terk etmişlerdir. Şeytanların uydurup yazdıklarıyla, iki meleğe ilham olan şeylere tâbi olup, onlarla meşgul olmuşlardır.*** Rivayet ;------------------------------------------------------------------------Süleyman Aleyhisselâm öldükten sonra şeytan insan suretine girer ve insanlara der ki:«Süleyman Aleyhisselâm'ın ne ile amel ve hükmettiğini öğrenmek isterseniz, şu tahtın altını kazın ve görün.» Tahtının altını kazdılar ve şeytanın oraya gömmüş olduğu sihirle ilgili defterleri çıkardılar. Bu defterlerin hepsinin sihirle ve küfürle dolu olduğunu gördüler. Süleyman Aleyhisselâm'm kavminin bilginleri ve akıl sahipleri dediler ki: Bu asla Süleyman'ın ameli ve hükmü değildir. Bu ancak şeytan işidir, şeytandan başkası bunu yazmaz. Bütün bunlara rağmen içlerinde bulunan cahiller ve beyinsizler bu Süleyman'ın ilmidir diyerek ona tâbi oldular.

Allahü Teâlâ, Süleyman Aleyhisselâm'ın özrünü bildirmek için Hz. Muhammed sav efendimize şu âyeti indirdi:«Şeytanların Süleyman'ın mülkü aleyhine uydurup takip

108

Page 109:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a109

ettikleri şeylere uydular.»Yahudiler kitaplarının hükmünü bırakıp Süleyman Aleyhisseâm'ın tahtının altında bulunan şeytanların yazdıkları sihir defterlerine tâbi oldular. Bunu Süleyman yapmadı, yapmadığı için de günahkâr değildir. Fakat şeytanlar bunu yaptıkları ve insanlara sihir öğrettikleri için kâfir oldular. Sihir yapan kimsenin kâfir olacağı bu âyet-i kerimeden anlaşılmaktadır. Zira Allahü Teâlâ sihri küfürle birlikte zikretti. «Süleyman kâfir olmadı, fakat şeytanlar kâfir oldu.» Yüce Allah sihri küfür sözüyle ifade buyurdu. Hulâsa, bu âyet, sihrin küfür, yapanın da kâfir olduğuna delâlet etmektedir.Âyetin devamında Allahü Teâlâ şöyle buyurdu:«Bâbil'deki iki meleğe, Hârut ve Mârufa indirilen şeyleri öğretiyorlardı.»Bâbil vilâyetinde Hârut ile Mârut adında iki meleğe ilham olunan şeylere tâbi oldular.

İbn Abbas (r.a.) bu olayı şöyle nakletmiştir: Âdem Aleyhisselâm'dan sonra insanlar Allahü Teâlâ'ya şirk koşup kâfir olmuşlar ve Allah'ı bırakıp putlara tapmaya başlamışlardı. İnsanların bu durumunu gören melekler sabredememişler, gayrete gelerek Allah'a dua etmişlerdi: "Ey Rabbimiz, sen kullarını en güzel şekilde yarattın, onlara çeşitli nimetleri rızık olarak verdin. Onlar ise sana âsi olup başka şeylere taptılar. Onları neden helak etmiyorsun?» demişlerdi. Allah meleklere buyurdu ki: «Biz bir kavme peygamber gönderip onlara hakkı bildirmedikçe, gittikleri yolun kötü olduğunu öğretmedikçe asla onları helak etmeyiz. Sizin içinizden ikinizi yeryüzüne göndereceğim, gidin o kullarımı hayra çağırın, serden, kötülükten çevirin.

Melekler arasından Hârût ile Mârût ssçilerek yeryüzüne gönderildi.Onlar yeryüzünde Allah'ın emirlerini insanlara bildiriyor, yasaklarından alıkoyuyorlardı. Yani emr-i bilma'ruf ve nehy-i anül münker yapıyorlardı. İnsanları zina, içki, adam öldürme ve benzeri haramlardan men ediyorlardı. Böylece bir süre yeryüzünde kaldılar.

Allahü Teâlâ, Hârut'la Mârufun durumunu diğer meleklere göstermek için aradaki perdeyi kaldırdı. Melekler onların durumlarını gördüler, hallerine şaştılar. Yer ehlini mazur görüp onlar için istiğfar ettiler.Hârut ve Mârufun başına gelen bu olaylar îdris Aleyhissslâm zamanında gerçekleşti. Onlar İdris AJeyhisselâm'a gelerek şefaatçi olmasını istediler ve günahlarının bağışlanması için Allah'tan af

109

Page 110:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a110

talebinde bulundular. İdris Aleyhisselâm, Allahü Teâlâ'ya niyaz etti. Yüce Allah da onları dünya ve âhiret azabı arasında muhayyer bıraktı. Onlar, «Âhiret azabının sonu yok, biz ona takat getiremeyiz. Dünya azabı ise ebedi değildir. Dünyanın sonu gelince o azabın da sonu gelir» dediler ve dünya azabını tercih ettiler. Onları götürüp Bâbil kapısında başları aşağı astılar. Böylece azaplarını çekmeye başladılar. Bu kıyamete kadar devam edecektir. Bunu fırsat bilen şeytan sihir defterini onların ayaklarının arasına koydu. Yahudilerin dedeleri gidip o defterlerden sihir öğrendiler, Allahü Teâlâ âyetin devamında şöyle buyuruyor:«Hâlbuki onlar (iki melek): Biz ancak fitneyiz, sakın sihir yapıp da kâfir olma demedikçe hiçbir kimseye sihir öğretmezlerdi. İşte onlardan koca ile karının arasını ayıracak şeyler öğrendiler. Hâlbuki sihirbazlar Allah'ın izni olmadıkça onunla hiçbir kimseye zarar verici değillerdir. Onlar ise kendilerini zarara sokacak, onlara fai-de vermeyecek şeyleri Öğreniyorlardı. Andolsun, onlar muhakkak biliyorlardı ki, onu (sihri) satın alan kimsenin âhiretten hiçbir nasibi yoktur.»Hârût ile Mârût, biz bir fitneyiz, imtihan için gönderilmişiz. Sakın sihir yapıp kâfir olmayın, demedikçe kimseye sihir öğretmezlerdi. Allah bizimle bu insanların mü'min ve kâfir olanlarını meydana çıkarmak için, bu imtihanı küfürle îmana tahsis etmiştir. Sihir yapmayı öğrenenler, kitabın (Tevrat'ın) hükmüne göre amel etseler veya hiç öğrenmeseler mü'min olurlar. Yani sihri öğrendiği halde onunla hiçbir şey yapmayan mü'mindir. İslâm'da bir şeyi öğrenmek suç değil, onu insanların aleyhine ve zararına kullanmak suçtur. Bu türlü şeyler dinen yasak ve günahtır. Bazıları onu öğrenip kâfir oldular. Her ne kadar Hârut'la Mârut: «Bunu (sihri) öğrenmeyi bırakın, bunu öğrenip de kâfir olmayın- demişlerse de, onlar inat ettiler, mutlaka öğrenmek istediler. Zira melekler hiçbir zaman kimseye küfür öğretmeyi istemez. Sihrin keyfiyetini onlara beyan ettiler ama sihri öğrenmeyi onlara yasakladılar. Sihri öğrenmekten şunun için men ederlerdi: Hârut ile Mârut zamanında bir ttdam gelip birine zinanın ne olduğunu sorar. O da zinayı anlattıktan sonra -Zina haramdır, sakın ona yaklaşma, onu işlemeye yeltenme, onu terk eden mümin, terketmeyen kâfir olur» cevabını verir.

Yahudiler onlardan sihir öğrendiler. Öğrendikleri bu sihirle karı kocanın arasım açarak ve onları birbirinden ayırarak helâline varmasına mani olurlardı. Bu gibi sihirlerle birçok fitnenin

110

Page 111:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a111

doğmasına sebep olurlardı.

Allahü Teâlâ dilemedikçe sihirbazlar kimseye zarar veremez. Eğer Allahü Teâlâ, sihrin ona zarar vermesini takdir ettiyse, mutlaka zarar verecektir. Buna kimse mani olamaz. Ancak bu, sihirbazlara ruhsat anlamına gelmez.

Onların öğrenmiş olduğu sihrin dünyada ve âhirette kendilerine zararı vardır. Dünyadaki zararı dinden çıkarmasıdır. Âhirette-ki zararı ise ebedi azaptır. Onlar hakikati bildikleri halde sihri Allah'ın kelâmı olan Tevrat üzerine tercih ettiler. Dolayısıyla onların âhiretten nasibi yoktur. Yani âhiret nimetlerinden istifade edemeyecekler ve ebedi azaba uğrayacaklardır.Allahü Teâlâ âyetin devamında şöyle buyuruyor:-Nefislerini ne fena şey mukabilinde satmışlar, eğer bilmiş olsalardı.» Yani, nefisler; için seçtikleri sihir ne kötüdür. Allahü Teâlâ'nın kitabını okudukları halde onu ve peygamberlerin sünnetini terk ettiler. Eğer dünya ve âhirette zarara uğrayacaklarını bilmiş olsalardı, bu durumlarından derhal dönerlerdi. Fakat onlar kendi durumlarından haberdar değillerdir.Allahü Teâlâ Yahudiler hakkında şöyle buyuruyor:«Eğer onlar iman edip de (sihir yapmak gibi günahlardan) sakınmış olsalardı, Allah katından sevap (haklarında) çok daha hayırlı olurdu. Eğer bunu bilselerdi.»Yahudiler îman edip Allah ü Teâlâ'yi tasdik etselerdi ve sihre inanmaktan vazgeçselerdi Allah katındaki dereceleri ve mükâfatlan çok daha iyi olacaktı. Fakat onlar bunu bilmedikleri için sihre inandılar. Allah'a iman etmediler, kitabını kabullenmediler.Kaynak : (Ebul Leys Semerkandi Tefsir-ül Kuran )

*** Sihirbaz, Öldürülür Mü?

Ebu Bekir el-Cessas: «Selef, sihirbazın öldürülmesinin farz olduğunda ittifak etmişlerdir. Seleften bazı âlimler de sihirbazın kâfir olduğuna, Resulullah (sav)'ın şu hadis-i şerifini delil göstermektedirler: «Her kim falcıya, gaipten haber verene ve sihirbaza giderek onlardan bir ş ey sorar, ve onların söylediklerine inanarak tasdik ederse, kafir olur» demektedir.

Değişik memleketlerdeki fıkıh âlimleri, sihir hakkındaki hükümlerle alakalı, olarak görüş ayrılığı içerisindedirler.İ mam-ı Azam Ebu Hanifeye göre ;

111

Page 112:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a112

-Sihirbazın yaptığı sihir, kesin olarak bilinirse, tevbeye davet edilmeden öldürülür. O'nun «sihri terkederek tevbe ettim* sözü de makbul değildir. Sihirbaz, sihir yaptığını açıklarsa onu öldürmek helâldir. Müslüman bir köle veya hür bir zimmî «Biz sihir yapıyoruz» diye itirafta bulunursa, onların da öldürülmesi helâldir»

İ bn-i Süccâ göre : -Erkek veya kadın sihirbazlarla İlgili şer'i hükümler, mürted kadın ve erkek hakkındaki hükümler gibidir. Bu hüküm de şöyledir: önce sihirbazlığı tesbit edilen kimse, mürted gibi aralıklı olarak üç defa tevbeye davet edilir. Sihirbaz, eğer tevbe etmez veya tevbesinde sabit kalmazsa o zaman öldürülür.» imamı Azam'dan naklen sözlerine devamla «sihirbaz, halk içersindeki bozgunculuğunu ayrıca sihri İle birleştirerek hareket ederse yine öldürülür. Zira bozgunculukla adam öldürenin, kısasen öldürülmesi genel bir hükümdür» der.

İ mam Malik (ra)'göre  -«Sihir yapan müslüman ise, tevbeye davet edilmeden öldürülür. Zira onun açıklamaları, gizli mürted olduğundan tevbe ettiğine delil olamaz. Yalnız ehl-i kitab (hristiyan ve yahudiler) sihirbazları, müslümanlara zarar vermedikleri sürece öldürülmez.» demektedir.

İ mam Ş afii (ra)'ye göre;

sihirbazın küfrüne mücerred olarak hüküm verilemez. Ancak sihirbaz, sihri ile adam öldürüp «benim sihrim adam öldürür» veya «ben, onu öldürmek için yaptım» derse kısasen öldürülür. «Bazen öldürür, bazen de öldürmez» derse kısas yapılmaz, sadece diyet alınır.

İ mam Ahmed bin Hanbel (ra)'e göre ise; - Bir kimse, sihir yaparak adam öldürsün veya öldürmesin küfrüne hüküm verilir. Tevbe ettiği takdirde, tövbesinin kabul edilip edilmeyeceği konusunda Ehl-i kitaptan olan sihirbazlar, müslümanlara zarar vermedikleri müddetçe öldürülmez.

Özetle İ mam-ı Azam'a göre; sihirbazın küfrüne hüküm verilerek, tevbe etmesine dahi lüzum görülmeden

112

Page 113:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a113

öldürülmesi mubahtır.İ mam Ş afiî (ra)'ye göre , sihrinden dolayı sihirbazın küfrüne hüküm verilmez. Yalnız sihriyle herhangi bir müslümanı öldürmeye kastederse, öldürülür.

İ mam Malik (ra)'e göre de , müslüman bir sihirbaz, yaptığı sihirden dolayı öldürülür. Ehl-i kitap olanlor öldürülmez. Müslüman sihirbaz, sihir yaptığı takdirde kâfir olduğuna hükmedilir.

3.DERS

✽✽ **Faiz İle İlgili Hükümler***<< Faiz yiyenlere gelince , kendilerini şeytan çarpmış (birer mecnun) dan başka bir halde (kabirlerinden) kalkmazlar. Böyle olması da onların; «alım satım da ancak faiz gibidir» demelerindendir. Halbuki Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. (Bundan böyle) kim Rabbinden kendisine bir öğüt gelipte (faizden) vazgeçmezse ona ve işi (hakkındaki hüküm) de Allah'a aittir. Kim de tekrar (faize) dönerse onlar o ateşin yananıdırlar ki orada onlar (bir daha çıkmamak üzere) ebedi kalıcıdırlar >> Bakara Sures i 275.Ayet  

<< Allah faizin bereketini tamamen kaldırır. Sadaka verenlerin ise ( bereketini) artırır. Allah (haramı helal tanımakta ısrar eden) çok kafir, çok günahkar hiç bir kimseyi sevmez>> Bakara Sures i 276.Ayet  

<< Ey iman edenler, (gerçek) müminler iseniz Allah'tan korkun, faizden (henüz alınmamış olupta) kalanı bırakın (almayın). — İşte (böyle) yapmazsanız Ailaha ve peygamberine karşı harb(e girmiş olduğunuzu) bilin. Eğer (tefeciliğe) tevbe ederseniz, mallarınızın başları (sermayeleriniz) yine sizindir. (Bu suretle) ne haksızlık yapmış ne de haksızlığa uğratılmış olmazsınız >>Bakara Sures i 278-279

113

Page 114:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a114

-------------------275-276-278-279 ayetlerin Umumi tefsirleri----Allah (cc) icmâlen buyurur: «Allah (cc), halkın kanını emen faizcilerin kıyamet günü kabirlerinden, şeytan çarpmasıyla sara'ya tutulan insanlar nasıl kalkarsa, öyle kalkacaklarını haber veriyor. Çünkü onlar şeytanların aldatması sonucu yedikleri faiz yüzünden, adeta deli gibi olurlar. O gündeki baygınlık halleri İse, haram olan faizi helal bilerek yemeleri ve «Faizde ne var? O, alış-veriş gibidir. Alış-veriş haram değil de o, neden haram olsun?» demelerindendir.---------------------------Açıklayıcı Not -------------------- Ticari muamelelerde kâr olduğu kadar, zararında bulunması gereklidir. Ticarette kar ve kazanca tesir eden sebepler farklıdır. Hâlbuki faiz böyle değildir. Faiz de her şekilde kazanca yönelik bir hesap vardır. İşte alış-veriş ile faiz arasındaki en Önemli fark bu¬radan doğmaktadır. Birinin helal, diğerinin haram kılınmasına sebep olan da bu husustur. Yalnız kazanç mevzuu bahis olan alış-verişlerin tümü de faizin kapsamına girer ve haramdır. Çünkü kazanç mahdut ve garantilidir. -------------

Kim Allah (cc)'tan gelen öğüdü dinler ve faizden vazgeçerse, daha önce almış olduğu faizler kendisinden tekrar alınmaz. Eğer daha önce faizcilik yaptıysa Allah (cc), onu sorumlu tutmaz---------------------------- Açıklayıcı Not------------ Ayetin bu hükmü İslam gelmeden önceki zamanlara yöneliktir. İslam geldikten ve faizi yasaklayan ayetlerin inmeye başladığı günden itibaren herkesi sorumluluk altına alır. Faizin islamın hükümlerinde yasak olduğundan habersiz olan kişiler içinde bu ayetin hükmü geçerlidir. Faizin haram olduğunu bilen biri için ayetin devamındaki hükümler geçerlidir ----------------------------------------------

Allah (cc)'ın faizciliği yasakladığını bilerek yapanlar, ahirette şiddetli bir azaba duçar olacaklar ve orada ebedi kalacaklardır. Çünkü onlar, Allah (cc)'ın kesinlikle yasakladığı bir şeyi nefislerinde helal kılmışlardır. Muhakkak Allah (cc), faizi ve faizle uğraşan kimselerin servetlerini eksiltir ve yok eder. Bu yokoluş, ya servetin tamamen elden çıkması veya bereket ve huzurun kayboluşu şeklinde tezahür eder. Tecrübeler göstermiştir ki, faizle iştigal ederek kazanılan servetler mutlaka yok olmaktadır. Zekât ve sadaka ile ortaya çıkan islâmi yardımlaşma ve dayanışma neticesi,

114

Page 115:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a115

ferdin malı azalıyor gibi görünse de gerçekte bereketli, sıhhati yerinde, gönlü huzurlu, zihni sükûnetti olur. Bu durum nesilden nesille bile İntikal eder. Allah (cc)' haram kıldığı şeyleri helal kabul edenler için en uygun vasıf, küfranı nimet ve günahkârlık sıfatlarıdır. Faizi helal kabul edipte cemiyet hayatını faiz esası üzerine İkame etmek, günahkârlıktan ve küfürden başka bir şey değildir. Çünkü iman ile küfür bir arada bulunmaz. Netice de Allah (cc), faizle iştigal eden ve cemiyet hayatını faizli nizam temelleri üzerine oturtanlara savaş açmıştır:--------------------------- Açıklayıcı Not: -------------- Faizle ilgili akaidi bir konuyuda açıklamak gerekir. Ehlisünnete göre Faiz büyük günahtır ama müslümanı kâfir yapmaz ne zamanki faizin dünya gerçeği olduğunu savunur faizi mübah görürse elfazı ve efali küfre düşer kâfir olur.-----------------------------------------------------

****Âyetlerdeki Şerii Hükümler

Birinci Hüküm;-İslâm'da Haram Kılınan Faiz Nedir? Islâmın haram kıldığı faiz şekli, iki türlüydü.1. Borç Faizi ; Cahiliyet devrinde halk içersinde en meşhur olan faiz şeklidir. Cahiliyet devrinde bir adamın borcu olurdu. Adam «Borcumu tehir edersen sana şu kadar fazla para veririm» derdi. Bunun üzerine de borç sahibi alacağını tehir ederdi, İ bn-i Cerir et-Taberi, bu hususta şöyle der:«Cahiliyet devrinde faize para veren kimse, tayin edilen süre için borçludan bir ücret alırdı. Eğer borçlunun vade sonunda Ödeme gücü olmazsa, alacaklıya, «Ödeme gücüm yok, borcumu yeniden ertelersen fazla para veririm» derdi. Alacaklı kabul ettiği takdirde borç, ilave edilen yeni faizle birlikte tehir edilirdi. İşte buna kat kat faiz denmektedir. Çünkü vade uzadıkça alınan faizin yüzde oranı da yükselmektedir. Allah (cc), bu tür faizi kesinlikle haram kılmıştır.» 

---------------------Anektod –Tesbit ----------------Günümüzde faiz müesseselerinde takip edilen faiz uygulaması, cahiliyet devrindeki faiz uygulamasına benzemektedir. 

115

Page 116:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a116

2. Fiyat- E ş ya Faizi; - Bir eşyayı nevi nevine fazlasıyla satmaktır. Resulullah (savj'ın izah ettiği faiz şeklidir. Bir ölçek buğdayın, diğer bir buğday türünden iki ölçeğe, tereyağının, diğer bir tereyağı türünden iki kata satılması gibi------------------Açıklayıcı Not---------------Usul-ü fıkıh teamülünde satılan malın satış bedelinin aynı olması ve satışta bedel veya malın fazla alınması kesinlikle haramdır. Çünkü Resulullah (sav), aynı cinsten iki şeyin fazlasıyla değiştirilmesini faiz olarak tavsif buyurmuştur. Usulu Fıkıh konularında bunları detaylı ele alacağız inşallah ---------------------------------

Nitekim Cabir bin Abdullah (ra)'tan mervi bir hadis-i şerifte; «Resuiullah (sav) faiz yiyeni, ona vekâlet edeni, ona şahit olanı, kâtiplik vazifesi yapanı lanetledi ve hepsinin de müsavi olduklarını söyledi.» denmektedir.

--------Açıklayıcı Not -------------Günümüzde bankalarda çalışmak, kredi kartı, ek puan hesapları, faiz erteleme tahahüdleri kesinlikle haramdır. Özellikle bankalarda müşteri temsilciliği, faiz depertmanlığında çalışmak şeran haramdır------------------------------------------------------

Bütün çeşitleriyle faiz -az veya çok- haram bakımından aynıdır. Ve kati nasslarda buna delâlet eder: «Allah malın bereketini tamamen giderir, sadakaları ise artırır. Allah kâfir, çok günahkâr hiçbir kimseyi sevmez» âyeti, cemiyet olaylarını ne güzel izah eder, Tüm müesseseleri faiz esasına göre düzenlenmiş toplumlarda bütün fertler, Allah (cc)'ın lanetine muhataptır. Hepsi de melun ve Allah (cc) tarafından ilan edilen harbe maruzdurlar. Allah (cc}'a ve Resulüne (sav) harb ilan edenler dünya hayatında, şeytan tarafından çarpılmış muvazenesiz ve kararsız insanlardır. Yeryüzünde huzur ve sükûndan mahrumdurlar. Kurulan faiz müesseseleri ve kurucularına asırların tecrübesi ile baktığımızda, faize dayalı servetlerin ve huzurun yok olduğu, toplumun buhranlara düştüğü görülür. Hâlbuki faize bulaşmayan ve zekât verilerek temizlenen servetlerin, azalacak yerde çoğaldığı, bu kişilerin vücut verdiği toplumlarda huzur ve sükûnun olduğu müşahede edilir.

116

Page 117:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a117

4.DERS

✽✽ ***Kâfirlerle Dostluğun Yasaklanışı✽✽

<< Mü'minler, mü'minleri bırakıp ta kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa (ona) Allahtan hic bir şey (hiçbir yardım) yoktur. Meğerki onlardan, gelebilecek bir tehlikeden dolayı, sakınmış olasınız. Allah size (asıl) kendisinden korkmanızı emrediyor. Nihayet gidiş te ancak Allah'a dır. >>Al i İ mran Sures i 28.Ayet Âyetlerin Nüzul Sebebleri1. (Mevzumuz) âyet, yahudileri dost edinen müslümanları uyarmak için nazil olmuştur. Çünkü Sahabiler, yahudileri dost edinen müminlere, «Yahudilerin dost ve arkadaşlığından sakınınız. Onlar sizi Hak yolundan saptırır,» nasihatlan yaptıkları halde, tesirli olamadılar. Bunun üzerine, «Mü'minler, mümînleri bırakıp ta kâfirleri dost edinmesin...» âyeti nazil oldu. 

2. Kurtubî tefsirinde, İbn-i Abbas (ra)'dan rivayetle; «(Mevzumuz) âyet, Ubbade bin Sâmit Ensâri hakkında nazil olmuştur. Onun yahudilerden birçok dostları vardı. Hendek muharebesine hazırlanan Resulullah (sav)'a O, «Ya Resuiullah (sav), benim be ş yüz tane Yahudi dostum var, Onların bize yardım için sava ş a gelmelerini uygun görüyorum. Ne buyurursunuz?» dedi. Resulullah (sav)'a yapılan bu teklif üzerine, «Müminler, müminleri bırakıp ta kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa (ona) Allah'tan ba ş ka hiç bir ş ey yoktur...» âyeti nazil oldu» denmektedir.

Ayetten Çıkacak Hükümler1. Hüküm ,-Müslüman Takiyye Yapabilir mi ?Takiyye nedir;İbn-i Abbas (ra)'a göre, takiyye, düşman şerrinden korkan mü'minin, kalbi imanla mutmain olduğu halde lisanen küfrü icabettiren bir sözü söylemesidir. İslâm hukukuna göre, böyle bir kimse, günahkâr değildir ve öldürülemez.Bazı âlimlere göre de takiyye şudur: Şahsını ve malını

117

Page 118:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a118

düşmanlardan korumak için kalben değil, Iisanen küfrü gerektiren sözlerin kullanılmasıdır.Âlimlere göre de, kalbi İmanla dolu bir kimseye, kâfir olması için ölünceye kadar zor kullanılsa, lisanıyla küfür söz söylememesi daha hayırlıdır. Çünkü müşrikler, kalbi imanla dolu sahabi Hübeyb bin Adiyye'ye (ra) küfre dönmesi için ölünceye kadar işkence yaptıkları halde, lisanından küfrü gerektiren bir söz duymadılar. İşte bu sahabi, müslümanlara göre kalbi imanla mutmain olan ve küfre dönmesi için kafirler tarafından işkence yapılınca, takiyye yaparak küfrü gerektiren sözler söyleyen Ammar bin Yasir (ra)'dan daha faziletlidir.Resulullah (sav), Ammar bin Yasir. (ra)'e, «Küfrü gerektiren sözler söylediğiniz zaman kalbiniz nasıldı?» diye sorduğunda, «İmanla mutmain İdi» dedi. Bunun üzerine Resulullah (sav), «İmanınızdan ötürü kâfirler tek¬rar İşkence yaparlarsa kalbini bozmadan küfrü gerektiren sözler söyleye¬bilirsiniz» buyurdu. Peygamber Efendimizin, Ammar bin Yasir (ra)'e tavsiyeleri, hiç bir zaman farz değil, bir ruhsattır

2. Hüküm -Kâfirleri Dost Edinmek Ve Onlan İslâm Devletinde Çalıştırmak Caiz Midir?Bazı âlimler, bu âyete dayanarak, «Müslümanların işlerini kâfirlere yaptırması, onları İşçi ve hizmetçi olarak çalıştırması caiz değildir. Hatta onlara bir mecliste saygı gösterilmesi ve ayağa kalkılmasi haramdır,» derler. Çünkü «Ey iman edenler müşrikler ancak bir necistir. Onun için Mescidi Harama yaklaşmasınlar. Eğer fakirlikten korkarsanız, Allah dilerse, sizi yakında kendi fazlından zenginleştirir. Çünkü Allah, gerçek bilicidir, tam hüküm ve hikmet sahibi-dir» (Tevbe: 28) buyurmuştur.

İ bnü'l-Arabi bu hususta ş öyle der : «Hz. Ömer ra), Ebu Musa el Eşa-ri (ra)'yi tebliğci ve idareci olarak Yemen'e gönderdi. Ebu Musa el Eşari (ra), bir Zimmîyi kendi işlerinde kâtip olarak çalıştırıyordu. Hz, Ömer (ra) bunu duyunca, «Çalıştırdığınız zimmîyi derhal bırakınız» diye emretti»

Cessâs ta ş öyle demektedir: «(Mevzumuz olan bu âyet ) ve benzeri âyetler, kâfirin hiç bir hususta, müslüman üzerinde hâkimiyet ve

118

Page 119:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a119

yönetimi olamayacağına delalet eder. Hatta bir kâfirin, hanımının müslüman oluşuyla is¬lâm kabul eden küçük erkek çocuğun malından tasarruf yapması ve büyüdükten sonra evliliği hususunda, velilik hakkına sahip olması, mümkün değildir. Hiçbir hususta kâfir babanın, müslüman olan çocuğu üzerinde etkinliği yoktur.

3. Hüküm Kâfir Ve Fasıklarla, İdare-İ Maslahat ( devlet işleri) Yapmanın Hükmü Nedir?Kâfir ve fasıklarla, idare-î maslahat yapmak caizdir. Bu Allah (cc)'ın (mevzumuz) âyette haram kıldığı velayet ve dostluğun içersine girmez. Onlara velayet hakkı tanımak, sevip dost edinmek başka şeydir. İdare-î maslahat etmek, başka şeydir. Çünkü Resulullah (sav), «Bir kavme karşı-(yahudi ve müşrik) yüzümüz gülse de kalblerimiz onlara lanet eder» buyurmuştur.

Bazı âlimlere göre, kâfir ve müşriklerle idâre-i maslahat yapmak, müslümanlara zarar vermemek ve islâma aykırı olmamak şartıyla caizdir. Bu dostluk ve idare-i maslahatçılık, adam Öldürme, hırsızlık yapma ve yalan şahitliğe sebep olursa, elbette caiz değildir.

Ayetlerden Alınacak Dersler1. Kâfirleri dost edinmek, sevmek ve meyletmek islâmda haramdır.2. Mal, can ve işkence korkusuyla takiyye yapmak caizdir.3. Baskı yapma ve ölümle tehdit hallerinde kalbin İmanla mutmain olması kaydıyla küfrü gerektiren bir sözün söylenmesi mubahtır.4. Mü'min ile kâfir arasında velayet, yardımlaşma ve veraset bakımından hiç bir bağ yoktur.5. İnsanların kalbinde gizil her şeye vakıf olan Allah (cc)'tan, hiçbir şey gizlenemez.

119

Page 120:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a120

AHKÂM TEFSİRİ

ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME SINAV SORULARI

Tanım; Kuranı Kerimde hüküm ifade eden ayetlerin çağımıza uygun olmadığı, sosyo –ekonomik hayatımızda bize zararlarının olacağı düşüncesi ile bu ayetlerin gizlenmesi1-Verilen tanımda ayetleri gizleme şekline örnek hangisidir?

A)-Faiz; B)-Hukuk Anayasa; C)-Âlimlerin Gizlemesi, D) -Yahudi Ve Hıristiyanların Gizlemesi

2-Bakara Suresinin 102 Ayetinde Sihirle İlgili<<< …. HALBUK İ SÜLEYMAN BÜYÜ YAPIP KAF İ R OLMADI..>>

120

Page 121:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a121

ifadesinden büyü ve sihir hakkında çıkarılabilecek hükümlerden biri de ğ ildir?

A) Sihir ve büyü yapan kişiler kâfir olurB) Hazreti Süleyman’a verilen mucize sihir veya büyü değildirC) Sihir ve büyü yapanlar hanifi mezhebine göre öldürülmeleri caizdirD) Hazreti Süleyman büyü ilmi ile uğraşmıştır

3-Sihirbaz Hakkında Âlimlerimizin İçtihatlarından biri de ğ ildir?

A) Sihirbaz müslümansa öldürürB)Sihirbaz Gayrimüslümse öldürülmezC)Sihirbazın yaptığı sihir birini öldürmüşse kısas gereği öldürülürD)Sihirbaza herhangi bir hüküm uygulanmaz

4-Faizle ilgili aşağıdaki hükümlerden hangileri yanlı ş tır

I.Faiz almakta vermekte haramdır II. Faiz bir eşyanın kendi türünden misliyle satılmasıdırIII. Faizin belli bir miktardan fazla olanı haramdır. Azı haram değildirIV. Faiz çağımızın gerçeğidir, haram hükmüne girmezA)I – IVB)IV-IIIC)I-IID)II-III

5-Takiyye ile ilgili aşağıdaki hükümlerden hangisi doğrudur?

121

Page 122:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a122

A-Bir Müslüman hiçbir şartta takiyye yapamazB-Takiyye yapan mutlak kâfir olurC-Bir Müslüman malını, canını, namusunu koruma maksadı ile takiyye yapabilirD-Takiyye yapıldıktan sonraki olumsuz şartlar düzelse bile takiyye ye devam edilmelidir

6-Aşağıdakilerden hangisi kâfirleri dost edinme konusundaki hükümlerden biri de ğ ildir?

A)Hiçbir Müslüman kâfiri dost edinemezB) Müslümanın şahsi ve ailevi işlerini kâfirlere yaptırması caiz değildirC)Kâfirler devlet ve kamu alanında çalıştırılabilirD)Kâfirler devlet ve kamu alanında çalıştırılamaz.

Not : Sınav süresi 30 dk dır. Her soru 15 puan üzerinden değerlendirilecektir. Temiz bir kağıda cevap şıklarını yazınız. Sınavınız bittiğinde aşağıdaki cevap anahtarından cevaplarınızı kontrol ederek kendi sınav değerlendirmenizi yapınız. Sınav gecer puanınız 60 puan ve üzeridir. Herkese başarılar dilerim.

************************************************************ CEVAPLAR 1-A2-D3-D4-B5-C

122

Page 123:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a123

6-D

Not: Bu seviyeden sonraki derslerde sınavlar olmayacağı için bu derslerde yeterlilik yönünden şu şekilde dersleri işlemenizi tavsiye ederim.

1. Derse başladıktan sonra bu dersin özetini yazın. 2. derse başlamadan önce 1. Dersin yazdığınızı özeti tekrar birkaç defa daha okuyun sonra 2. Derse başlayın.2. dersin özetini çıkarın.3. derse başlamadan önce 1 ve 2. Dersin özetini tekrar okuyun. 3. derse başlayın. 3. dersin özetini çıkarın. 4. derse başlamadan önce 1-2-3 derslerin özetini tekrar okuyun ve 4. Derse başlayın. Tüm dersleri bu şekilde kombinasyonlar şeklinde yaparsanız derslerde yeterliliğinizi kendiniz oluşturabilirsiniz.

Zikirler aşağıda tarif edildiği şekilde okunması gerekir. Temel zikirlerin 4 farklı versiyonu vardır. Bu versiyonlardan bir tanesi kendiniz seçerek zikirlere başlamalısınız. Özelikle zikirlerdeki gün sayılarına ve zikir çeteleleri içerisindeki miktarlara azami riayet etmek gerekir. Zikirlerdeki gün sayıları ortalama gün sayısıdır. Bu sayılar islami ilimlerdeki başarıya göre artırılıp –azaltılabilir. Her zikrin karşılığında bir islami ilimde geçer not almak gerekir. Kitabımızın başlangıcındaki şemada detaylı yazmıştık. İslami ilimlerde geçer not olan 60 puan altında alan kardeşlerimiz zikirlerine +21 gün eklemek sureti ile devam etmelilerdir.60 puanın üzerinde not alan kardeşlerimizde her 5 puanda 2 gün zikir sürelerini azaltmalıdırlar.

123

Page 124:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a124

Örneğin :A kardeşimiz temel zikirlerle beraber itikad derslerine başlamış olsun. 1 hafta temel zikri okuduktan sonra itikad derslerinden sınava girmiş ve 80 puan almış olsun.Temel zikirlerde ortalama gün sayısı 21 gün idi. A şahsı 7 gün okudu. 21-7 =14 gün yevmi zikri kaldı. İslami ilimlerden İtikad derslerinden 80 puan aldı. Ortalama geçer puan 60 puandı. 80-60 = 20 puan fazlalığı nedeniyle 8 gün zikir çetelesinden düşüyoruz. 14 gün kalmıştı 14-8 = 6 gün 6 gün daha temel zikir okunur ve 2. Derece olan Telif zikirlerine başlanır.

B kardeşimiz temel zikirlerle beraber itikad derslerine başlamış olsun. 1 hafta temel zikri okuduktan sonra itikad derslerinden sınava girmiş ve 50 puan almış olsun.21-7= 14 gün kalmıştı. İslami ilimler sınavı 60 puan altı olduğu için zikir okuma süresine +21 gün ilave edildi. 14+21= 35 gün temel zikirleri okuduktan sonra 2. Derece olan Telif zikirlerine başlanır.

TEMEL ZİKİRLER

1. VERS İ YON

124

Page 125:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a125

TEMEL ZİKİRLER

2.VERS İ YON

125

Page 126:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a126

TEMEL ZİKİRLER

3.VERS İ YON

126

Page 127:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a127

TEL İ F Z İ K İ RLER İ

(2. DERECE Z İ K İ RLER )

127

Page 128:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a128

TEKAMÜL 1. DERECE Z İ K İ RLER İ

3. DERECE ZİKİRLER

128

Page 129:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a129

Zikir Usul Dersleri -1

Temel Zikir + Telif Zikri +Tekâmül 1. Seviye zikirlerinin açıklanması

129

Page 130:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a130

İstiğfar, Salâvat ve Tevhid zikirlerinin birlikte olduğu zikirler yerinde ve uygun zikirlerdir. Bu tarz zikirler nefsin afetlerini düzeltmede çok etkilidir.-İstiğfar( Estağfurullah El Azim ) okumaları kişinin kalbindeki günah kirlerini temizler. - Salâvat okumaları Hakikati Muhammediyye denilen peygamber efendimizin ruhundan ruhumuza manevi esintiler getirir. Kişiyi Muhammedi yapar -Tevhid ise İstiğfar ve Salâvatı birbirine izale eder. Yani yapıştırır. Allahın Rububiyyet nurlarını kişinin maneviyatına çeker. İstiğfar ve Salâvat olmadan tek başına okunan Tevhid zikirleri çoğu zaman maneviyata zarar da verebilir. Hele çok sayıda ,sınırsız ve kontrolsüz Tevhid okumaları sağlıklı bir maneviyat oluşturmaz.. İstiğfar ve Salâvat bir pratonel gibi Tevhid zikrinin yakıcı nurlarını kendisinde toplarlar. Zikir okuyanın maneviyatını Tevhidin Rububiyet nurlarına uygun güvenli ve garantili gelişmesini sağlarlar. Tevhid zikrini Peygamber efendimiz çok övmüştür. '' En büyük zikir Tevhid zikridir''şeklinde de hadisi şerifler malumdur.Lafzayı Celal zikri ( ALLAH esması )dır .Bu zikir Tevhid zikrininde ilerisinde manevi menzilleri olan Allahın sıfat ve isimlerinin tamamını içinde barındıran bir zikirdir. Bu zikir manevi hafızayı açar, kalbi hasletleri güçlendirir ve maneviyatta heybet kazandırır. İstiğfar, Salâvat, Kelime-i Tevhid zikrinden sonra okunması veya en azından bu 3 zikirde belli bir manevi tekâmül almış kimselerin Lafzayı Celal zikrini okuması gerekir.Direkt Lafzayı Celal zikrini sayısız veya usulsüz okuyanların manevi dirençleri kırılır. Çünkü Lafzayı Celalin manevi ağırlığına direkt kişinin maneviyatı takat getiremez.

Sistemsiz ve usulsüz Lafzayı Celal okuyan kişilerin maneviyatı Lafzayı Celalin manevi girdabındandan kurtulamaz. Ne tür zikir ve ilim verilse bu kimseler hep bir boşluk içinde kalırlar. Böyle

130

Page 131:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a131

olan kardeşlerimize Hurufu Mukatta zikirleri verildiğinde düzelmeler oluyor.

Lafzayı Celali bilincsiz ve kontrolsüz okuyan kişilerin manevi ampulleri olan LETAİFLERİNİN dalgalandığını, pervasız hareketlendiğini ve neticede manevi nizamının bozulduğunu müşahade etmişsizdir.

-Ya HAY Ya Kayyum zikri - Bu zikir nefsi emmarenin kafesinde haps olmuş ve o kafeste bitkisel bir hayat misali hareketi olmayan Ruhumuzun tekrardan can bulmasına vesile olacak bir zikirdir. Cansuyu diyebiliriz

-HUU ALLAH zikri - Allahın zaatına ait nurlarını zihnimize aksettiren bir zikirdir. Zihninizin manevi gelişmesinde Tefekkür kapasitenizin artmasında ve islami ilimleri daha çabuk kavramanızda da birer yardımcıdır. Ya Feggal ismişerifi hususunda ise bilmemiz gereken konuların başında Allahın seçkin kulları ve Allahı çok seven ve Allahında onları çok sevdiği kimseler her dönemde vardır. Allahu Teâlâ bu seçkin kullarına isimlerinden özel bir isim ihsan eder. Her evliyanın Allaha ilticasında bu isimlerle dua eder veya ona göre bir tasarruf ortaya çıkarır. Gavsulazam derecesindeki veli kullara genellikle böyle ismazmlar manen verilmiştir. Bu Feggal ismide Gavsulazam İhramcızade İsmail Toprak Hazretleri ile Allah arasındaki manevi bir rumuzun meyvesidir. Ve kendi haleflerine manevi bir miras olarak bırakmıştır. Bize ve sizlere de manevi bir hediyedir. İhramcızade Hazretlerinin bulunduğu dönemde genellikle vesvese, şirk unsurları ve insanların maneviyat bulanıklıkları pek çoktu.1945-1985 yıllar... Bu ismazam kaybolan güzel şeylerin tekrar verilmesine vesile olacak bir isimdir Rabbimizin izni keremi ile - ELİF LAM RA - Mukattası .. Bu mukatta zikri Huu ALLAH zikrinin görevi ile aynı görevdedir. Faaliyet yeride insan ruhudur. Kalbi genişlemelere ve manevi hastalıkların bertaraf edilmesinde çok faydalı bir zikirdir. Huu Allah zikri zihinde açılımlar yapar ELİF LAM RA zikride kalbte açılımlar yapmaktadır. Ruhun nefsin kafesinden

131

Page 132:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a132

tamamen kurtulmasına vesile olacak zikirler çok ileri tekâmüllerdedir. Başlangıç tekâmülü olan bu zikrimiz Ruhun nefs kafesinde tekrardan canlanmasına ve kuvvet bulmasına yardımcıdır. Kafesin tamamen kırılması hüviyete kavuşmasına henüz çok erken.

TABAKAT DERSLER İ

Giri ş ; Tabakat ilminin tarifi , hadislerin kitabeler ve sahifelerde derlenmesi , incelenmesi ve tasnifine denir.Tebakat ilmi hadislerin yazıldığı eserlerin çeşit ve içeriği hakkında bilgi

132

Page 133:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a133

veren bir ilimdir.Tebakat derslerimizde muhaddislerin hadis eserlerinin tanıtımı ve bu eserlerin içeriği hakkında bilgiler vereceğiz

1.DERS Tabakat derslerimizde hususi kaynak kitap yerine umumi tezler üzerinde dersler yapacağız. Onun için genel bir kaynak kitap ismi paylaşmayacağım.

Daha önceki Hadis Usul derslerimizde hadislerin peygamberimiz zamanında kitap haline getirilmeme sebeplerini açıklamıştık. Kısaca tekrar değinelimPeygamber Efendimiz hayatta iken hadis yazılmasını yasaklamasının nedenleri ;-Kuranı Kerim ile hadislerin birbirine karışma tehlikesinin olması.-Kuranı Kerimin henüz tamamlanmamış olması. Peygamber efendimizin bazı hadislerinin Kuranla çelişmemesi.

-Sahabesinin ve ümmetinin hadislerden çok Kuran-ı Kerimle meşgul olmalarını, öğrenmelerini ve önceliğin Kuran-ı Kerime verilmesini arzu etmesi.-O zamanın koşullarında yazılı edebiyatın fazla gelişmiş olmaması, Sözlü edebiyatın çok daha yetkin olmasıHadisler genel olarak Peygamber efendimizin vefatından sonra yazılmaya başlanmıştır. Bu dönemlere KİTABET dönemleri denir. Kitabet dönemi, - Hadislerin yazıya aktarılması ile hadislerin kaybolmasını ve dejenerasyonunu engellemiştir-Dönemin ihtilaflı meselelerine Resullahın ahkâmındaki usule göre hükümlerle çözüm sağlamıştır-Peygamber efendimizin sünneti seniyyesine ait bilgi ve belgelerin sonraki kuşaklara aktarılmasında büyük bir rol oynamıştır- Daha büyük ve genel hadis kitaplarının yazılmasında yapı taşı olmuşlardır

Kitabetler içerisinde Asrısaadet döneminde sahabe tarafından yazılan hadis SAHİFELERİ de mevcuttur. Sahabe dönemindeki

133

Page 134:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a134

Sahifelerin en meşhurları şunlardır-Es Sahifetus Sıdıka ;Abdullah Bin Amr Bin El As hazretlerine aittir yaklaşık 1000 sayfalık bir hadis kitabesidir-Ebu Hureyre Ra hazretlerinin Hammam Bin Münebbih hazretlerine verdiği 138 sayfalık hadis eseriEn meşhurları bunlardır . Bunların dışında Hz Ebubekir Ra ,Abdullah bin Zübeyr Ra ,Hz Ali Ra,,Hz Aişe Ra,Enes Bin Malik Ra ,Abdullah bin Abbas Ra gibi ashabı kiramında hadisleri yazdıkları sahifeleri mevcuttur.

İlk dönem hadis sahifeleri içerisinde günümüze kadar orijinal metin olarak sadece Hammam bin Münebbihin 138 sayfalık sahifesi gelmiştir. Sahabinin hadis yazdıkları sahifeler o dönemdeki muhaddislerin temel eserlerine kaydedilmiştir.

2.DERS

TASNİF DÖNEMİTasnif dönemi kitabet dönemi içerisinde olmasına rağmen ilk kitabet döneminden en önemli farkı ,bu dönemde az hacimdeki sahifeler bir araya getirilip kitaplar haline getirilmeye başlanmıştır.Tasnif döneminin başka bir özelliğide hadislerin rivayetlerinin belli metedolijide yapılmasıdır*******Tasnif SistemleriHadis sahifelerinin tasnif edilmesinde iki yöntem vardır 1- Hadisleri ile birlikte rivayet eden sahabi ravilerin isimlerine göre sıralanarak yapılan tasniflere ‘’’Ale-r rical ‘’ denir.Ebu Davut ,Ahmet Bin Hanbelin Müsned eserleri bu türden tasnif edilmiştir.Seyh /Hoca – Râvî – Râvî – SAHABİ – Hadis metni şeklindedir----------------------------Açıklayıcı Not : Bu sistem hadis metinlerini olduğu gibi koruyarak

134

Page 135:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a135

kitabet haline getirilmesinde çok önemlidir. Hadisin sahihlik senedi olarakta bilinir.--------------------------2-Hadisleri konularına göre tasnif yapılmasına ‘’Alel Ebvab ‘’ denir. Ebu Davut, Tırmizi, Buhari gibi muhaddislerin eserleri bu türden tasnif metodu ile yazılmıştır. Konulara göre tasnif edildiği için genellikle hüküm ve fıkıh konularında önemli eserlerdir. Genellikle bu kitaplarda şu konuların tasnifi vardır*İmân konuları: İman İslâm ve tevhitle ilgili konular *İlmihal ve ahkâm konuları; taharetten vasiyete kadar ibâdet ve muamelâtla ilgili konular ahkâm;*Hikmet konuları; ahlâk ve nefis terbiyesiyle ilgili konular *Adab konuları; yeme, içme, giyinme adabıyla ilgili konular *Nebevi tefsiri konular; Hz. Peygamber’in âyetlere getirdiği yorumlar tefsirler *İçtimai konular; devletlerarası ilişkiler, savaş, barış, megâzî ve cihâdla ilgili konular

*Hayatus sahabe ve sünneti seniyye konuları; son peygamber, diğer peygamberler, ashabın yaşayış biçimleri ve örneklikleri*Kıyamet alametleri ve gelecekte meydana gelecek birtakım olaylarla ilgili konular

1- Aler Rical Sisteminde Tasnif Edilen Hadis Kitapları***Müsnedler Hadis kitap türlerinden müsned eserler Sahabi ravilerine göre ard arda sıralanırlar. Müsned türü eserlerde herhangi bir konu sınırlaması yoktur, her konu ile alakalı rivayet bulmak mümkündür. Ancak hadisler, öncelikli olarak konularına göre tasnif edilmediğinden, herhangi bir hadisin Müsned'deki yerini bulabilmek için o hadisin sahabi ravisini bilmek gerekmektedir.--------------Önemli NOT : Müsnedler, İslam'ın ilk neslini teşkil eden ashab-ı kiram üzerinde yapılacak araştırmalar için zengin birer hazine durumundadırlar. Herhangi bir sahabinin rivayetlerini bir arada bulabileceğimiz kaynak eserlerdir. Hadis rivayet eden sahabilerle hadis rivayet etmeyen sahabileri yahut hangi sahabinin ne kadar hadis rivayet ettiğini toplu halde tespit edebilmek için ilk etapta başvuracağımız kaynak, müsnedlerdir. Hadis rivayet eden çocuk, kadın vs. sahabe kategorileri hakkında yapılacak araştırmalar için de öncelikle bu eserlerden istifade edilmektedir.-----------------

135

Page 136:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a136

Müsned alanında ilk önemli eser Ebu Davut’un -ET TAYALİSİ dir. Bundan başka İmam Malikinde önemli müsned eserleri vardır------------------------------------Açıklayıcı Not : Eserleri daha sonraki Tebakat derslerimizde inceleyeceğiz

2-Alel Ebvab Sisteminde Tasnif Edilen Hadis Kitapları Bu türden tasnif edilmiş hadis kitapları, Sünen, Cami, Musannef, Mustahreç vs kitaplarıdır.Dersimizde Sünen ve Cami türünde tasnif edilmiş hadis eserlerine ağırlık vereceğiz.

****A ) Cami Hadis KitaplarıBütün dini konuları içine alan geniş kapsamlı hadis kitaplarıdır. Genellikle CAMİ ler sekiz bölümden oluşur. Sekiz bölüm İnanç esasları ile başlar Gaybi bilgilerden sayılan Kıyamet ve Ahiret hayatı ile son bulur.----------------------------Açıklayıcı Not Cami hadis kitaplarının tamamı bu sekiz konu üzerine bina edilmiştir. Bu konulardan biri eksik olursa Cami hadis türü kitabe özelliğini kaybeder. Örneğin ünlü muhaddis Müslümün hadis kitabında 8 konudan Tefsir konusunun eksik olması sebebi ile Cami hadis kitapları türlerinden çıkarılmıştır.--------------------------Cami hadis kitaplarının başka bir özelliği bu alanda eser veren muhaddslerin eser ve kendilerine ‘’ Sahih ^^ ünvanı verilmesidir. Örneğin ‘ Sahih Buhari, Tirmiznin ‘’ Camiül Sahih ^^ eseri

***B) Sünen Hadis Kitapları Ahkâm ve fıkhi konuları içerisine alan hadis eserleridir. Sünenlerde İlmihale ait hadisler ve sünnetler çok geniş açıdan derlenmiştir.Sünenler genellikle 3 bölümden oluşur-İbadet: namaz, oruç, hac gibi ibadetler konu edinen bölümler-Muemalat: Evlenme, miras, devlet işleri, gibi konuları muhteva eder-Ukubat: emir, yasak ve cezaları konu edinen ahkâma ait bölümlerBu alanda en meşhur eserler Kütübü Sitte olarak adlandırılan 6 kitaptır( Buhari, Müslüm, Ebu Davut, Tirmizi, İ bn Mace,Nesai )  

136

Page 137:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a137

Bunlardan farklı olarak Eddarimi ninde Süneni çok me ş hurdur .

3.DERS

****Ahmed Bin HanbelAhmed bin Hanbel hadis ve fıkıh alanında müçtehid imamların öncüsüdür. Dört hak mezhepten biri olan Hanbelî mezhebininde imamıdır. Ahmed Hanbelî hadis alanında Müsned ve Camii türünde eserler tasnif etmiştir.Ahmed bin hanbelin müsnedi, müsned alanında ilk eserlerdendir.30 bini aşkın hadisi bu eserinde tasnif etmiştir. Hadis alanında fihrist başyapıt bir kitaptır.Cami türündeki eseri de ‘’EL Camii’’ adlı kitabıdır.

****Malik Bin Enes (İmam Malik)

Ahmed b.Hanbel gibi hadis ve fıkıh alanında müçtehid imamlardandır. Dört hak mezhepten Maliki mezhebininde kurucusudur. İmam Malik ünlü hadis kitabı ‘’Muvatta ‘ Eserinde sadece hadislerin tasnifini yapmamış Medine dönemindeki sahabenin ve tabiinin fetva ve içtihadlarını bu eserinde toplamıştır. İslam fıkhının temel kaynaklarındandır. Şafi mezhebinin kurucularından olan İmam Şafi hazretleri ‘’Malik b. Enesin muvattası Allahın kitabı olan Kuranı Kerimden sonra en sahih kitaptır ‘’der.İmam Malikin muvattası sahihlik açısından birinci tabaka kitaplardandır. Birinci tabaka kitaplar Kütübü sitte kitapları ile birlikte İmam Malikin muvattasıda sayılmaktadır.----------------------------Açıklayıcı Not Hadis kitapları içinde en sahih kaynak kitap İmam Malikin Muvattası, sonra İmam Buhari nin Sahihi, daha sonra Müslim ve Tirmizi gelir.

137

Page 138:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a138

**** Muhammed B. İsmail ( İmam Buhari)

İmam Buhari Cami ve sünen hadis türünde eserler tasnif etmiştir. Özellikle Cami alanında eserleri pek meşhurdur.----------------------------Açıklayıcı Not bir önceki derste cami türünde hadis eserleri tasnif edenlere ‘’sahih’’ünvanı verildiğini belirtmiştim. İmam Buhariye Sahihi Buhari ve eserlerinede Sahih denir. En önemli eseri olan CAMİ-Ü SAHİH Eserinde yaklaşık 600 bin hadisten 7 bin kadarını seçerek kitabında tasnif etmiştir. İbn Hacer İmam Buhari Hakkında ‘’Gök kubbe altında Resullahı Buhariden daha iyi bilen kimse görmedim ‘’der.-----------------------------------

İmam buharininin hadis tasnifinde farklı metotlarından bir tanesi aynı hadisin kitabında yedi sekiz defa zikreliyor olması yönündedir. Bir konudaki hadisin farklı lafz ve senetlerle kitabında yer almasının hikmetide müçtehİdlerin konulu hadisten farklı farklı hükümler çıkarmasına imkân vermesidir. Hükümlerin yeknesaklıktan çok esnekliğe yönelik olmasını sağlamıştırİmam Buharinin hadis tasnifinden başka Ravi tasnifi üzerinde de çalışmaları olmuştur. Kütabul Küna adlı eserinde Hadis rivayet eden Ravilerin künyelerinede yer vermiştir.

***Ebu Hüseyin Bin Haccac (İmam Müslim)İmam Müslimin Hadis türlerinde özellikle Sünen alanında tasnifleri meşhurdur. Müsnedüs Sahih adlı eserinde 300 bin hadis içerisinden 4 binini seçerek oluşturmuştur. İmam Müslimin diğer muhaddislerden farklı tasnif yöntemi, Hadis rivayet şeyh( hocalarına) bizzat hadisleri birinci ağızdan okutması ve alanda ciddi muktesabat hazırlamaısıdır. Bu şekliyle bir hadisi sadece temel bir kaynakta ve senette kayt altına alıyordu. Onun hadis tasnifinde yeknesaklık ve tekelden hükümler esası daha ağırlıktadır. İmam Buhariden bu yönde farklıdır. İmam Müslim hadislerin sened ve lafzına çok dikkat ederdiİmam Müslim ayrıca muhaddislik esaslarını ve muhaddislerin hadisleri tenkit yöntemlerini de Kitabu Temyiz Adlı eserinde tarif etmiştir.

138

Page 139:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a139

***Ebu Davut

Özellikle sünen alanında tasnif eserleri mevcuttur. Ahmed B. Hanbelin öğrencisidir. Kitabında fazla hadis almamış bir kaynaktan ve babtan birkaç hadis alarak kaynak esas hadisi yöntemini benimsemiştir. Ebu Davudun diğer muhaddislerden farklı yönü eserlerinde zayıf hadislerede yer vermiş olmasıdır. Zayıf hadislerin hangi nedenlerle zayıf katagorisine aldığını, hangi hadislerin ileri derecede zayıf olduğunu kitabında belirtmiştir. Zayıf hadislerin tetkikinde kaynak kitapların en başında gelir.Ebu Davut sadece ahkâm hadisleri alarak hadis alanında farklı cihetler ortaya çıkarmıştır. Ahkâm hadisleri tasnif eden ilk muhaddislerdendir.

***Ebu İsa Muhammed ( Tirmizi)

Yine cami ve sünen türünde tasnifler yapmıştır. El Camiüs Sahih adlı hadis eseri meşhurdur. Bu kitapta hadisler; ibadet esaslarından, itikada kadar pek çok alanda tasnif edilmiştir. Hadislerin çoğunluğu usul ve fıkıh ilimlerine ışık tutacak şekilde dizayn edilmiştir. Tirmizinin hadis eserleri ilmi bablar yönünden hayli zengindir. Lakin Buhari gibi detaylara girmeden kısa kısa temel rükünlere yönelik derlemeler yapmıştır. Tirmizi hadislerin sıhhat durumunu sebepleri ile birlikte açıklayarak verir. Usul hadis ilminde günümüzde de kullanılan terimlerin büyük bir çoğunluğu Tirmizi tarafından kullanılan tanımlardır. Örneğin; Hasen hadis, Sahihun Garibun, vs

****Muhammed B. Yezid ( İbn Mace)Sünen türünde tasnifler yapmıştır. Essünen adlı eseri vardır. Bu eserinde hadisler kısa ve tekrarı olmaması nedeni ile değerlidir. Yaklaşık 5 bin hadis kitabında mevcuttur. Eserinde sahihliği şüpheli hadislere de yer vermesi bazı muhaddisler tarafından İbn Macenin kütübü sitte tasnifçileri arasında gösterilmeme sebebidir.

139

Page 140:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a140

FIKIH USUL DERS LERİ

Kaynak Eserler **Fıkıh Usule Giriş; İbn Useymin – M.Beşir Eryarsoy**Fıkıh Usul Dersleri –Büyük Haydar Efendi

**Tercümetül Gurer Vel Dürer –Molla Hüsrev

** Usulü'l Fıkh - Muhammed Ebû Zehra

Giri ş ;

Usul-u Fıkıh ilminin maksadı, şer’î hükümlerin, şer’i delillerden nasıl ve ne şekilde çıkarılacağını öğretmektir. Şerii hükümlerin hakikatlerine vakıf olabilmek, ancak bu ilim sayesinde mümkündür. Fıkıh Usulü ilminin koyduğu kaideleri bilmeyen bir kimse, tefsir, hadis ilimlerini bilse bile, şer’i hükümlerin hakikatlerini çözemez. Aynı şekilde Kur'ân ve Sün-net'in arz ettiği hükümleri hakkıyla anlamak için dil ilimlerini bilmek de kâfi değildir. Fıkıh Usulü ilminde de ihtisas yapmak gerekir.. Bu ilmîn esaslarını bilmeyenler, Kur'ân ve Sünnetten hüküm çıkarırken hata edebilirler. Sonuç olarak diyebiliriz ki, bu ilmin esaslarını öğrenen bir fakih, hüküm çıkarmada isabetli neticelere varabilir. İsabetli kararlara varabilen ve onları hayatına tatbik eden bir âlim ise dünya ve âhiret saadetini kazanabilir.

------------------**************------------------Açıklayıcı Not: Müçtehid; Fıkıh ilminde uzmanlaşmış günün şartlarına uygun şerii hükümler çıkarabilen âlimlerdir.İçtihad ise; müçtehidin ortaya koyduğu hükümlerdir.Fakih: Müçtehid gibi hüküm çıkarma salahiyeti olmasa da ilmi fıkıhta uzmanlaşmış, fıkıh kaidelerini bilen kişidir

140

Page 141:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a141

------------------***************------------------

1.DERS  

Fıkıh Usûlü ilmi, Temel kaynaklardan ( Kuran, Sünnet, icma,) hüküm çıkarmayı amaçlayan bir ilimdir. Bu ilmi öğrenmenin manevi konularda faydası şu şekildedir; Kişi bu ilimi öğrenince, Kur’ân ve Sünnet'in hayata yönelik manalarını öğrenmiş olur. Daha sağlam bir islam itikadı oluşur.2. Önceki müçtehid ( hüküm çıkaran kişi) lerin hangi konuda hangi kaynaklardan hüküm çıkardığını öğrenir.

3. Allahın koyduğu hükümlerin hikmet ve inceliklerini öğrenmeye fırsat tanır.4. Bu ilimde ihtisas yapanların, hukukî, kanunî bilgileri artar ve muhakeme kudretleri gelişir, hukuk melekesi gelişir, Kur’ân ve Sünnet’ten hata yapmadan hüküm çıkarabilirler.

***Fıkıh Usulu ‘nün Do ğ u ş u-Geli ş imi

Müslümanlar asrısaadet döneminde bir meselenin dinî hükmünü öğrenmek istediklerinde Rasulullaha sorarlardı. Peygamber efendimizin vefatından sonra fıkıh bilgisi olan fakih olan sahebelerden bilgi alırlardı.. Sahabenin peygamber efendimize yakınlıkları, arap dilinin inceliklerini bilmeleri, takvalı ve sabikun nesil olmaları onların içtihadi hükümlerde isabetli karar vermelerini sağlıyordu. Sahabeden sonra gelen Tâbiun nesli de aynı yolu izledi. İslâm'ın farklı coğrafyalara yayılmasının ardından farklı sentez ve düşüncelerle yeni problemler ortaya çıktı. Problemlere çözüm için şerîatın ruhuna uygun fetvalar verilirken heva ve hevese dayananlar, siyasî görüşlere bağlı fetvalar da verildi. Doğruyu yanlıştan ayırmak için âlimler ve abidler fıkıh ilmini ortaya çıkardılar. Fıkıh usûlü ilminin doğuşu hicrî 2.asra rastlamaktadır. 

Usul fıkıh ilmi ilk zamanlar fıkıh ilmi ile iç içe iken daha sonraki

141

Page 142:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a142

zamanlarda farklı bir ilim dalı olarak fıkıhtan ayrıldı. Usûlü'l-fıkıh sahasındaki ilk eser İbn Nedim’in nakline göre İmam Ebû Yusuf'a aittir. Ancak, Ebû Yusuf un eseri günümüze kadar gelmiş değildir. Zamanımıza kadar bu ilim konusunda gelen en eski eser, İmam Şafii’nin er-Risâle eseridir. Bu yüzden o, fıkıh usulü ilminin de kurucusu olarak bilinmektedir. Daha sonraki islam âlimleri bu ilmi geliştirerek günümüze kadar getirmişlerdir.

****Fıkıh Bilmenin Önemi 

-Bilmiyorsanız âlimlere sorun !) [NAHL SURESİ 43.AYET] 

Bir hadisi şerifte ; Bütün ibadetlere verilen sevap, Allah yolunda cihada verilen sevaba göre, deniz yanında bir damla su gibidir. Cihad sevabı da, emr-i maruf ve nehy-i anilmünker sevabı yanında, denize nispetle bir damla su gibidir.) [Deylemi]

-Fıkıh öğrenmek her Müslümana farzdır. Fıkhı öğrenin ve öğretin, cahil olarak ölmeyin!) [İ. Maverdi]

-İbadetlerin en kıymetlisi fıkhı öğrenmek ve öğretmektir [İbni Abdilberr]

-(Her şeyin dayandığı direk vardır. Dinin temel direği, fıkıh ilmidir.) [Beyheki]

-Âlimlerin en hayırlısı fıkıh âlimleridir. [İ. Maverdi]

-Allahü teâlâ, iyilik vermek istediği kimseyi fıkıh âlimi yapar [Buhari]

-(Fıkhı bilmeden ibadet eden, gece karanlıkta bina yapıp, gündüz yıkana benzer.) [Deylemi]

-(Hikmetsiz kalb, harap ev gibidir. Şu halde öğrenin, öğretin. Fıkıh öğrenin, cahil olarak ölmeyin. Çünkü Hak teâlâ cahillik için

142

Page 143:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a143

mazeret kabul etmez.) [İ.Sünni]

-(Allah indinde en üstün kimse fakihtir.) [M. Zühdiyye]

-(Az fıkıh, çok ibadetten iyidir. İhlâsla ibadet edene fıkhı öğrenmek nasip olur.) [Taberani]

-(Dinin temel direği fıkıhtır.) [Beyheki]

(Alıntı)

Fıkhı öğrenmek her Müslüman’a farzdır. Fıkıh âliminin Müslümanlara sağladığı faydanın sevabı, cihad sevabından çoktur. (Redd-ül muhtar)

İmam-ı azam hazretleri, (Fıkıh, lehine ve aleyhine olanı bilmektir) buyuruyor. Fıkıh ilmi, bedenle yapılması ve sakınılması gereken emirleri, yasakları ve mubahları öğretir. 

Fıkıh bilgisi dörde ayrılır :  

1- İbadet bilgileri, [Namaz, oruç, zekât, hac, cihat bilgileri],2- Münakehat, [Evlenme, boşanma, nafaka ve dalları],3- Muamelat [Alış veriş, kira, şirketler, faiz, miras bilgileri],4- Ukubat. [Hırsızlık, gasp, katillik gibi suçlara verilen cezalar].

 

2.DERS  

Şerii Hükümlerin DereceleriA-) Teklifi Hükümler------------------**************------------------

143

Page 144:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a144

Açıklayıcı Not: Teklifi hükümler, kişinin yapması veya yapmaması gereken hususların tamamına denir. Teklif bir yönüyle de sorumluluk gerektiren hükümler demektir.------------------**************------------------1-Farz : Allahü Teâlâ'nın kesin olarak yapılmasını istediği, yapılması kesin delillerle sabit olan emirlerdir.-Farzları yapmak sevab, terketmek ise günahtır.- Farzları inkâr etmek, yok saymak küfürdür, bir farzı kabul etmeyen kâfir olur.-Farzlar kaynağını direkt ayetlerden alır. Yani mütevatirdir.-Farzlar islamın zorunlu esaslarını teşkil eder.

Farzlar 2 kısma ayrılır . a) Farz Ayn: Her müslümanın yapması gereken hükümlerdir. Namaz, Oruç, gibib) Farzı Kifaye: Müslümanların toplum olarak beraber iştirak ettikleri hükümlerdir. Toplumun tamamı değilde bir kısmı ifa etsede yükümlülük kalkar, örneğin: Emril Maaruf, Cenaze namazı, Cihad gibi------------------**************------------------Açıklayıcı Not: Farz ayn ferdidir. Kişinin ancak kendisinin yapması ile yükümlülük kalkar. Farzı kifaye ise toplumsal olduğu için imkânı olanları kapsar------------------**************------------------

2-Vacip: 

Farz kadar kuvvetli olmamakla birlikte kesin emir niteliğinde olan yükümlülüklerdir. Kurban kesmek, Vitir namazı gibi-Vacibi yapmak sevap, terk etmek günahtır ( farz gibi)-Vacibi inkâr kişiyi kâfir yapmaz( Farzı inkâr kâfir yapar)-Dayanaksız, isbatsız, tevilsiz vacibi reddetmek ehlisünnete göre FASIK yapar 

------------------**************------------------Açıklayıcı Not:: Fasık günahkar,harama helale riayet etmeyen

144

Page 145:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a145

kişi demektir.Fasık olan bir kişi tövbe istiğfar ederse bu sıfattan kurtulur.------------------**************------------------

-İbadetlerde vacibin terki ibadetin iadesini gerektirmez. Farzın terki ise iadesini gerektirir. Örneğin: Namazın vaciblerinden birini terk edildiğinde namaz bozulmaz. Sehiv secdesi ile namaz tamamlanır. Namazın farzlarından birinin terki ise namazın yeniden iadesini geektirir.

3-Mendub Müstehab ta denir. Mendup yapıldığı zaman sevap kazandırırken terk edilmesi günahkâr yapmaz. Peygamber efendimizin sünnetini, nafileleri, sosyo -içtimai adab konularını içine alır.Örneğin: Güzel giyinmek, güzel koku sürünmek, yeni doğan çocuğa isim koymak gibi

4-Mübah Caiz de denir. Yapılması yasak olmayan ,mükellefin yapıp yapmamakta tamamen serbest olduğu fiillerdir.Örneğin ; Yemek –içmek ,gezmek,Uyumak ------------------**************------------------Açıklayıcı Not: Mübahta mükellefiyet serbest olduğu için yapıldığında sevab olmaz,terkide günah olmaz ------------------**************------------------

5-Haram Allahın açıkça ayetler yasakladığı fiillerdir.Haram işleyen kişi günahkar ve asidir.-Harama işleyen kişiler günahkârdır. Tövbe edip, sakınanlar müstesna-Ayetin açık naslarla haram bildirdiği fiillere helal kabul etmek veya reddetmek Kâfir yapar-Haramdan sakınmak sevaptır.------------------**************------------------Açıklayıcı Not : Haram hüküm olarak mükellefiyet gerektirir. Haramın günah olabilmesi için fiiliyata geçmesi gerekir. Fikriyatta

145

Page 146:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a146

olupta fiiliyata gecmeyenler günah sayılmaz fiiliyata geçen haramlar günah olarak tanımlanır. Mesela: içki içmek haramdır. İçki için kişi haramı fiiliyatta ihlal ettiği için günah işlemiş olur. İçki içmeyi düşünen biri fiiliyata geçirmediği sürece günahkâr değildir. Günahları akaid dersimizde detaylı olarak çeşitlerinden bahsetmiştik. Günah çeşitleri ve dereceleri farklı farklıdır. Bunları büyük ve küçük günahlar olarak ayırıyoruz.

6-Mekruh Harama yakın fakat haramlığı konusunda kesin hükümler olmayan, hoş görülmeyen, beğenilmeyen hususlarıdır. Mekruhlar iki çeşittir.1- Harama yakın mekruhlar: Kasıtlı yapıldığında günah olur. Son asırda sigara konusu buna örnektir. Gerçi son yıllarda sigaranın haram olduğu konusunda fetvalarda veriliyor.2- Helale yakın mekruhlar: Helal olmasına rağmen yapılmaması daha uygun olan mekruhlardır.Örneğin her rekatta aynı ayetin okunması

------------------**************------------------İlmi sentez:Teklifi hükümlerin derecesinin sıralaması 

-Farz-Vacip -Mendub ------------------**************------------------

146

Page 147:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a147

3.DERS   ***Hüküm Delillere dayanarak; itikad, ibadet ve muemalata ait prensiplere ‘hüküm denir. Hükümler İslâm'ın pratik yönünü oluşturur. ‘ahkâm’da denir. İslâm fıkhında hüküm, Allah’ın ve peygamberinin emir, yasak ve serbest bırakma gibi konulardaki prensiplerinin tümüne denir. İnsanların işlediği fiillere; farz, vacip, sünnet, batıl, mekruh, fasit, şart, rükün gibi özelliklerin verilmesine ‘şer’í hüküm’ denir. Bunlardan emir ve yasak kapsamında olanlara ‘teklifí hüküm’ denmektedir.Kur’an-ı Kerim’de, insan fiilleriyle ilgili beş yüz kadar âyet vardır. Bunlara ‘ahkâm ayetleri’ denmektedir. Peygamberimizin, ahlâk, öğüt, ahiret, ibadet, muamelat (insan ilişkileri) ve ukubat (cezalar) ile ilgili hadislerine de ‘hüküm-ahkâm hadisleri’ adı verilir.

** * Ş er’i Hükümler:  

Şer’i hükümler üç kısımdır.1- Muemalat Esasları (Ameli hükümler): Namazın, zekâtın, orucun, haccın farz olduğu, zinanın, içkinin, kumarın, Faizin haram olduğu, alım-satım, rehin, vakıf vb. hukuki muamelelerin caiz olduğu, normal şartlarda yemenin içmenin eğlenmenin mübah olduğu, borcu yazmanın, alış verişi şahitler huzurunda yapmanın mendup olduğu, güneşin doğuşu ve batışı esnasında namaz kılmanın, sünnetleri ve şeriatın adablarını terketmenin mekruh olduğu gibi ortaya konan fiillerle ilgili hükümlerdir.2- İtikad Esasları (İtikadi hükümler): Allah, Melekler, Kitaplar, Nebi ve Rasuller, Kader, Ahiret gününde gerçekleşecek olaylarla ilgili hükümlerdir.

3- Ahlak Esasları (Ahlaki hükümler): Yalan söylememek, doğruluğa sarılmak, sözünde durmak, emanete hıyanetlik etmemek gibi ruhun tehzibi ve nefsin tezkiyesi ile ilgili hükümlerdir.

Usul ilminde, sadece ameli hükümlere ulaştıran kurallardan bahsedildiği için, tarifte “ameli” kelimesini kullandık ve böylece itikadi ve ahlaki hükümleri dışarıda bırakmış olduk. Çünkü bunlar

147

Page 148:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a148

usul ilminde incelenmez; itikadi hükümler “tevhid” veya “kelam” ilminde, ahlaki olanlar ise “tasavvuf” veya “ahlak” ilminde incelenir. 

***Kur’an-ı Kerim’de Hüküm :

Kur'ân'da hüküm kelimesi ve türevleri pek çok âyette geçmektedir. 1) Mahkeme kararı anlamında:"Ey Muhammed, Dâvud'u ve Süleyman'ı da hatırla. Hani onlar, kavmin boşanan koyunları ekini yediği zaman, ekin hakkında hüküm veriyorlardı. Biz de onların hükümlerinin şahitleriydik" (ENBİYA SURESİ 78.AYET 

2) Allah’ın verdiği karar anlamında,"Kâfirler, yeryüzünü zaman zaman etrafından eksilttiğimizi görmezler mi? Hükmeden yalnız Allah'tır. Onun hükmüne karşı çıkabilecek hiç bir kimse yoktur. O, hesabı çok süratli olandır" (RAD SURESİ 41.AYET 

3) Allah’ın koyduğu kurallar, prensipler ve bunlara uymanın gerekliliği anlamında

4) Kıyamet gününde insanları hesaba çekip, onlar hakkında karar vermesi anlamında.Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenlerin küfre, zulme veya fıska düşebileceklerini bildiren âyetler bu terimin dünyevî yönünü ifade ederken, çeşitli âyetler de Allah'ın kıyâmet gününde, insanları dünyadaki amel ve davranışlarına göre hesaba çekerek haklarında hüküm vereceğinden söz etmektedir. 

***Sünneti Seniyyeden Hükümler :

1- Ağız dolusu içkiye sebep olacağı için içkinin damlası da haram kılınmıştır. Bunun için Resulüllah (s.a.s.): "Çoğu sarhoş edenin azı da haramdır" buyurmuştur.

148

Page 149:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a149

2- Rasûlü Ekrem savaş günlerinde müslümanlar arasında fitne çıkardıkları halde münâfıkları öldürtmemiştir. Çünkü onları öldürtmesi "Muhammed kendi adamlarını öldürtüyor" diye aleyhinde dedikodu yapılmasına sebep olacaktı.3- Rasûlullah (s.a.s) faize yol açar veya faiz yerine geçer diye, borçlunun alacaklısına hediye vermesini yasaklamıştır.4- Aynı şekilde davada iltimas ve görevi kötüye kullanmaya yol açar diye hâkim ve emire hediye vermek yasaklanmıştır.5- Rasûlü Ekrem ihtikârı yasaklarken "İhtikâr yapan günahkârdır" diye yermiş, satmak üzere pazara mal getireni (yani piyasanın işlemesini sağlayanı) da "Celbedenin (pazara mal getirenin) rızkı bol olsun" diye övmüştür.6- Savaş sırasında hırsızlık yapanların ellerinin kesilmesi yasaklanmıştır. Çünkü bu gibi cezaların uygulanması düşman saflarına ilticalara sebep olabilir.7- Zekât olarak verdiği şeyin satılmakta olduğunu görse bile, şahsın bu malı satın alması şerîat sahibince yasaklanmıştır. Bu yasak, malın fakirden düşük fiyatla satın alınmasını önlemek içindir.8- Kin ve nefret hisleriyle insanların birbirlerinden uzaklaşmalarını önlemek için, şerîat sahibi, şahsın başkasının nişanlısını istemesini, başkasının muhayyerlik bulunan alış-veriş akdinin üzerine alış-veriş yapmasını, başkalarının pazarlığı üzerine pazarlık yapmasını yasaklamıştır.9- Zinaya yol açmaması için, yabancı bir kadınla baş başa kalmak haram kılınmıştır.10- Tamah sevkiyle gizlenmesine yol açılmasın diye, başkasına ait bir şeyi bulan kimsenin, o şey hakkında şahid getirmesini Rasûlullah (s.a.s) emretmiştir.11- Rasûlullah (s.a.s), aslında mubah olduğu halde, tapınmaya benzer bir şekilde, içinde yatanı takdise sebep olabileceği için, kabirlerin üzerine mescid yapılmasını yasaklamıştır 

4.DERS ****Delil

149

Page 150:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a150

Şeri Deliler Delil, kendisiyle, arzulanan bir amaca ulaşılan rehber, kaynak, dayanak demektir. Şer'î deliller, en genel anlamda İslâm hukukunun kaynaklarını teşkil eder. Diğer bir ifadeyle, hüküm çıkarmada başvurulan esaslar olarak ifade edilebilir. Bu kavramın ortaya çıkışı tebai tâbiin devrinden sonradır. Üzerinde düşünülmesi veya kavranılmasıyla, istenilen hükme ve sonuca ulaştıran şeylerdir. Kesin veya zannı olarak genel hükümler ifade eder.

Genel bir sınıflama ile şerî deliller, "Sem’i" ve "aklî" olmak üzere iki grupta ele alınabilir. **Sem’i olanlar;-Kitap, : Kuran-ı Kerim -Sünnet,; Hadis -İcma : Tüm fakihlerin mutabık oldukları konular-Kıyas: Fakihlerin yeni bir meseleyi delili mütevatir olan bir konu ile birleştirmeleri( İçtihat )**Aklı deliller" ;-İstihsan*: Hafî (gizli) kıyas. Bir hükmün başka bir kuvvetli hükümden dolayı kabulü-İstishab*: Evvelce var olduğu sabit bir şeyi, aykırı delil bulunmadıkça sonra da var kabul etmektir.

-Örf ve âdet: Akıl ve din yönünden iyi görülen, selim akıl sahipleri tarafından kötü karşılanmayan, halk tarafından alışkanlıkla gelen şey.

- Sahabe Sözü:

Rasûlullah'ın arkadaşlarının Şerîatın ruhuna uygun olan sözleri.Delilin vâhiy kaynaklı olmaması durumunda ise şu iki ihtimal söz konusudur: Bu delil, bir asırdaki bütün müctehidlerin ortak görüşü ise "icmâ", her müctehidin ferdî görüşü ise "kıyas" adını alır. Aslındâ, Kur'ân ve sünneti aslı ve sâbit kaynaklar olarak; bu ikisi

150

Page 151:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a151

dışında kalan diğer bütün delilleri ise Kur'an ve sünneti yorumlama ve uygulama metodu ve vasıtası olarak değerlendirmek mümkündür. Kitap, sünnet, icma, kıyas "aslı deliller", istihsan, istislah, istishab, örf, sahâbî sözü, geçmiş şerîatler "fer'î" delillerdir.

Kim kendisine hidâyet belli olduktan sonra, Rasûl'e karşı gelir, mü'minlerin yolundan başka bir yola uyarsa ona döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız" (Nisâ,115)

5 .DERS

1-Kitap

Kitap, İslâm hukuk literatüründe "Kur'an" yerine kullanılan bir terimdir. Kur'ân ise, lügatte, okumak anlamında olup, ıstılahta Hz. peygamber (s.a.s.)'e inen, mushaflarda yazılı olan ve en ufak bir şüphe olmaksızın mütevâtir olarak nakledilen, Cenâb-ı Allah'ın sözü (kelâmullah) anlamında kullanılır. Kur'ân Allah'ın kitabı ve apaçık vahyidir. Tedricî olarak indirilmiştir. Bir harfini bile inkâr küfürdür. Kur'ân'ı en iyi bilen Rasûlullah; sonra ashâbıdır. Kur'an, İslâm teşrîinin (yasama) temelini teşkil eder. Kur'ân'da dinî hukuk sisteminin (şerîat) esasları açıklanmış; inanç, ibadet ve hukuk konuları genel hatları itibariyle belirtilmiştir. Bu itibarla, Kur'an, İslâm teşrîinin "aslı kaynağı", diğer bir deyişle yegâne değişmez kaynağı olarak kabul edilir. 

151

Page 152:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a152

Rasûlullah Vedâ Haccında şöyle buyurmuştur: "Sizlere iki ş ey bırakıyorum: Allah'ın kitabı ve Rasûlünün sünneti. Bunlara sarıldı ğ ınız müddetçe dalâlete dü ş mezsiniz."  

Kur'ân, hükümleri genel çizgileriyle belirtir; pek az konu dışında bunların detayına inmez. Nitekim Kur'ân'da, keyfiyet ve detayı belirtilmeksizin namaz kılmak ve oruç tutmak emredilmiş; bunların nasıl yapılacağım ise, Hz. Peygamber, sözlü ve fiilî olarak açıklamıştır. Aynı şekilde, Kur'ân akitlerin yerine getirilmesini emretmiş, alım-satımın helâl, ribânın haram olduğunu belirtmiş, fakat hangi akitlerin sahih, hangilerinin bâtıl ya da fâsit olduğunu açıklamamıştır. Bu ayırımın temel ölçülerinin belirlenmesini de ilk planda sünnet yüklenmiştir.Kur’ân nasslarının bu genel ifade tarzının, bazı noktalarda sünnetle açıklanmasına ihtiyaç vardır. Bu sebeple, Kur'ân'da pek çok yerde, sünnet'e atıfta bulunulmuştur, 

"Allah'a ve Rasûl'e itâat edin" Ali İmran 32.Ayet 

------------------**************------------------Açıklayıcı Not:Son yıllarda Kuran Müslümanlığı adı altında Peygamber efendimizin sünneti seniyyesi reddediliyor. Bu ayetlerden anlaşılacağı üzere Allaha iman ve itaat ile Peygambere iman ve itaat zaruri birbiriyle bağlantılıdır. Birbirinden ayırmak kişi hataya ve küfre götürür. Çünkü Kuranın tam anlaşılması için peygamber efendimizin Sünneti seniyyesine ihtiyaç vardır. Sadece Kuranın ayetlerini kabul etmek, sünneti kabul etmemek kişiyi dalalete götürür------------------**************------------------

"Peygamber size neyi vermişse onu alın, neyi yasaklamışsa ondan kaçının" Haşr 7.Ayet ) 

"Ey inananlar, Allah'a itâat edin, Peygamber'e ve Ulû'l-Emr'e itâat edin. Bir şeyde anlaşamazsanız onu Allah'a ve

152

Page 153:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a153

Peygamber'ine arzedin. Bu en iyi ve netice itibariyle en güzeldir" N i sa 59.Ayet  

Kur'ân'ın delîl olması demek, Kur'ân'ın hakkıyla bilinmesi demektir. Kur'ân ilmine sahip olmadan, Arapça'ya vâkıf olmadan, sünnete başvurmadan, ilim ehli olmayanlar için fıkhı manada değil, ahlâkı manada okunan bir kitap olabilir.-------------------------------İ lmi Sentez -------------

İmam Câfer-i Sâdık bu konuda şöyle demiştir: Kur'ân'ın bir kısmını diğeriyle çarpıştırdılar. Nesih zannederek mensuhu delil gösterdiler. Amm zannederek hâs ile delil getirdiler. Ayetin te'vîlini delil göstererek sünnetin onu tevil şeklini terkettiler. Sözün başını ve sonunu düşünmediler. Onu kaynak edinip yollarını bilemediler. Ehlinden almadılar, böylece saptılar ve saptırdılar"----------------------------------------------------------------Kur'ân'ın bütün âyetlerinin sübutu kat'idir. Ancak, ifade ettikleri mana ve kavrama delâletleri her zaman kat'i olmaz. Bu bir kısım âyetlerin delâlet bakımından zannı olması farklı mezheplerin farklı görüşler ortaya koymasına yol açmıştır. Şer'i hükümlerin kaynakları kitap, sünnet, icmâ, kıyas olunca mukallidin( takipçi) ilmi, târifin dışında kalmaktadır. Çünkü müctehidin kavli her ne kadar mukâllid için delil olsa da, delillerin kendisi değildir. 

Kur'ân'ın fıkıhta delil olarak kullanılmasında, onun lâfzı kanunlarının bilinmesi gerekir. Lâfızlar, manaya delâletleri itibariyle hâss, âmm, müşterek ve müevvel kısımlarına ayrılır ve bunlardan her biri özel bir hüküm için kullanılır. Lâfızlar, delâlet ettikleri mânâya zâhir, hâss, müfesser, muhkem olarak açık bir tarzda delâlet ederler. Kapalı tarzda delâletlerinde ise hafî, müşkil, mücmel, müteşâbih diye kısımlara ayrılırlar. Ayrıca delâlet ettikleri manada veya başka bir münâsebetle olan mânâda açık veya kapalı kullanılmaları itibariyle hakîkat, mecâz, sarih, kinâye kısımlarına ayrılırlar 

Kur'ân hükümleri de birkaç kısma ayrılmaktadır: Akîde, (itikâdı

153

Page 154:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a154

hükümler), ahlâk (ahlâkı hükümler) ve mükelleflerin söz ve işleriyle ilgili hükümleri "ibadetler" ve "muâmeleler" diye iki grupta ele alır. Kur'ân'da hükümler ya küllî, ya da icmâlî olarak açıklanmıştır. Bütün hükümlerin özelliği, îman ile içiçe geçmiş olmasıdır. Kur'ân hem yasa koyar, hem hidâyete erdirir, hem irşâd eder, hem öğüt verir. Yalnızca bir kanun kitabı değildir. Üslûbu mu'cizdir. Konular defalarca tekrarlanmıştır ve âyetler hüküm koyarken iman ve ahlâktan ayrı değildir.

Kur'ân'ın âhkâm âyetleri daha ziyade Medenî sûrelerde yer almaktadır. Âyetlerden hüküm çıkarılırken müctehidler arasında meydana gelen ihtilâf, mücmel ifadeleri tefsirden ve bir kısım lâfızların delâletlerini ele alma metodundan doğmaktadır.Rasûlullah vefât ettiğinde Kur'ân âyetleri vahiy kâtiplerinin ellerinde bulunan sahifelerde ve ashâbın hafızalarındaydı.

Hz. Ebû Bekir Kur'ân âyetlerini toplattırdı ve bir Mushaf haline getirdi . Hz. Osman bu Mushaf'tan Kur'ân nüshaları çoğalttı ve bütün merkezlere gönderdi. Sahâbe, Kur'ân âyetlerini hem ezberler, hem anlar, hem de amel ederdi. Bir âyetle amel etmeden başka âyete geçmeyenler vardı. Sahâbe nesli Kur'an'ı en iyi bilen nesil olup, bildikleriyle amel eden, bilmedikleri ile ilgili olarak da susan insanlardı. Tâbiin devrinden sonra ise her asırda Kur'ân tefsiri o asırdaki ilmî-dinî hareketten etkilendi. Âyetlerin tefsirinde ictihad farklılıkları açıkça ortaya çıktı.

6 .DERS

2) Sünnet:

154

Page 155:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a155

Fıkıhta Kur'ân'dan sonra ikinci ana kaynağın Sünnet olduğunda görüş birliği vardır. Sünnetin delil oluşu âyetlerle sâbittir. Bazı âyetler şunlardır:"Peygamber size neyi verirse onu alın; size neyi yasaklarsa, ondan da uzak durun" (el-Haşr, 59/7)."Hayır, Rabbına andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem kılıp; verdiğin hükme, içlerinde bir sıkıntı duymadan rıza ve teslimiyet göstermedikçe iman etmiş olmazlar" (Nisâ, 4/65) ''Peygambere itaat eden Allah'a itaat etmiş olur'' (en-Nisâ, 4/80). "Ey iman edenler, Allah'a itâat edin, Peygamber'e ve sizden buyruk sahibi olanlara (ulû'l-emr'e) itâat edin" (en-Nisâ 4/59). ''Allah ve Rasûlü birşeye hükmettiği zaman, iman eden erkek ve kadına artık işlerinde muhayyerlik yoktur" (el-Ahzâb, 33/36).Sünnet, Hz. Peygamber'in Rabbinden aldığı elçilik görevini tebliğinden ibarettir. Bu konuda âyette: "Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et; eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun" (el-Mâide, 5/67).Kur'ân'ı Kerîm Hz. Peygamber'in vahiyle konuştuğunu haber vermektedir: "O, kendiliğinden konuşmamaktadır. Onun konuşması ancak indirilen bir vahiy iledir" (en-Necm, âyet, 3-4). Diğer yandan Kur'ân âyetleri, Peygamber'e iman edilmesini açıkça bildirir: ''Allah'a ve okuyup yazması olmayan (ûmmî) Peygamber'e ibâdet edin; o Peygamber de Allah'a ve O'nun sözlerine iman etmiştir ve Ona itâat edin ki hidâyete eresiniz'' (el-A'raf, 158).Sünnetin Kur'ân'ı Kerîm karşısında üç fonksiyonu vardır. Sünnet Kur'ân'ın kapalı olan âyetlerini açıklar; umûmî hükümlerini ortaya çıkarır. Kur’ân’da asılları sâbit olan nasslara tamamlayıcı hükümler getirir; Kur'ân'da bulunmayan bir kısım hükümleri koyar. Kur'ân'daki namaz ve zekât emirlerinin edâ şeklinin sünnetle

155

Page 156:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a156

açıklanması; eşeklerin ve yırtıcı kuşların etinin yenmesini yasaklayan hadisler bunun örnekleri

7 .DERS

3) İcmâ:

Sözlük anlamı; ittifak ve görüş birliği demektir. Bir terim olarak; Hz. Peygamber'den müctehidlerin bir konu üzerinde ittifak edip aynı görüşü paylaşmalarıdır. Bu târife göre icmâda şu şartların bulunması gerekir:

a) Müctehid olmayanların ittifakı, dini bir delil sayılmaz. ------------------**************------------------Açıklayıcı Not: Müctehid; delillerden dinî hükümler çıkarma yeteneğine sahip olan kimsedir.

b)Müctehidlerin ittifakı, dinî bir meselenin hükmü üzerinde ilk görüş birliği meydana geldiği zaman aranır.

------------------**************------------------

İ lmi Sentez : Daha sonra görüş değiştirmekle icmâ bozulmaz. İcmâ için müctehidlerin bir mecliste toplanması şart değildir. Bütün dünyadaki İslâm bilginleri bir meselede görüş birliği etmekle icmâ oluşturulmuş olur.c) İcmâ, bir asırdaki bütün müctehidlerin ittifakı olduğundan, bir grup müctehidlerin ittifakı icmâ sayılmaz.

d) Dinî yönü bulunmayan konulardaki görüş birliği icmâ sayılmaz

156

Page 157:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a157

İcmâ'ın bir delil olduğunu ifade eden hadisler de vardır: "Müslümanların güzel gördüğü şey, Allah katında da güzeldir"

"Ümmetim dalâlet üzerinde birleşmez"

Hz. Ömer'den şöyle nakledilmiştir: "Kim cennetin ortasında olmak yani oraya girmek istiyorsa, cemaatten ayrılmasın; çünkü şeytan boş kalan kimse ile beraber olup iki kişiden uzaktır"

İ cmanın Delili: Kur'an-ı Kerîm'de icmâı öngören çeşitli ayetler vardır:"Kendisine doğru yol açıkça belli olduktan sonra, Peygamber'den ayrılıp mü'minlerin yolundan başkasına uyan kimseyi, yöneldiğine döndürürüz ve onu cehenneme yaslandırırız. Orası ne kötü bir dönüş yeridir " (Nisâ: 1 )Bu ayete göre, müminlerin yolundan başkasına uymak caiz değildir. Çünkü böyle yapanlar, Peygamber'den ayrılmış olup, Allah onları cehenneme yaslandıracaktır. Bir kimse müminler topluluğundan ayrılır ve onların görüşlerinin zıddını ileri sürerse, elbette onların yollarına uymamış olur. "Sizler insanlar için ortaya çıkarılmış, iyiliği emreden ve kötülükten nehyeden en hayırlı ümmetsiniz" (Ali İmrân: 110).Bu hayırlı oluş, ittifak ettikleri şeylerin doğru olmasını gerektirir."İnsanlar üzerine şahitler olasınız diye, böylece sizi orta bir ümmet kıldık" (Bakara, 143)

İ cma'ın Temelde Dayandı ğ ı Delil (Senet):

Üzerinde icma bulunan bir meselenin Kitap veya Sünnete dayanması gerekir. Çünkü hüküm koyma hakkı Allah ve Resulune

157

Page 158:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a158

aittir. Müctehidler kendiliklerinden hüküm koyamazlar. Bazı müsteşrikler senetsiz icma yapıldığını öne sürerek, yanılgıya düşmüşlerdir. Ashâb-ı kirâm, icma ettikleri meselelerde görüşlerini dayandıracak bir nass bir dayanak araştırıyorlardı, Meselâ; Hz. Ebû Bekir'e, halife iken, annenin annesinin annesi (büyük nine) gelip, ölen torunundan miras hakkı istedi. Ebû Bekir (r.a) şöyle dedi: "Allah'ın kitabında senin için bir ş ey bulamıyorum. Resulullah (s.a.s)'den de bu konuda bir ş ey duymadım. Ş imdi git; senin bu durumunla ilgili olarak arkada ş larımla görü ş eyim veya görü ş ümü tesbit edeyim". Öğle namazından sonra Ashâba durumu sordu. Muğîre b. Şu'be (r.a) ayağa kalkarak; Resulullah'ın nineye altıda bir hükmettiğini bildirdi. Muğîre'ye başka şahit soruldu. Muhammed b. Mesleme de Hz. Peygamber'den aynı mahiyette hadis duyduğunu söyledi. Bunun üzerine nineye altıda bir miras hakkı üzerinde icma oluştu. Not: Hz. Ebû Bekir'in halîfe seçilmesi ve Kur'an'ın toplanması gibi konulardaki icmalar, sahâbîlerin ayet ve hadise dayanmaksızın icma ettiklerine delil olamaz. Çünkü bunlar teşrîî bir hüküm üzerinde yapılmış icma' sayılmayıp, ancak ameli bir hususu infaz etmek üzere varılan ittifaktan ibârettir.

8 .DERS

4) Kıyas:

Bir şeyi başka bir şeyle ölçmek, karşılaştırmak anlamına gelir. Bir terim olarak; hakkında âyet ve hadislerde bir hüküm gelmemiş olan bir meseleyi ortak özelliklerinden dolayı, hakkında hüküm gelmiş olan bir mesele ile karşılaştırmak, onun hükmünü buna da vermek demektir. Kur'ân ve hadiste bulunmayan yeni bir olay, Kur'ân ve hadisteki benzerleriyle karşılaştırılır. Aralarında ortak benzerlik olunca birinin hükmü diğerine verilir. Buna şarap örnek

158

Page 159:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a159

verilebilir. Şarap Kur'ân-ı Kerîm'de yasaklanmıştır. Ancak daha sonraki dönemlerde rakı, votka, şampanya, viski gibi değişik adlarda içkiler ortaya çıkmıştır. Bunlar Kur'ân-ı Kerîm'de isim olarak zikredilmez. Şarabın sarhoşluk verdiği için yasaklandığı, üzerinde düşünülünce anlaşılacağı gibi, çeşitli hadisler de bunu belirtmiştir. Bu yeni içki çeşitleri de sarhoşluk verir. Bu ortak özellikten dolayı şarabın hükmü kıyas yoluyla diğerlerine şamil olur.Kıyasın delil;

"Ey iman edenler Allah'a itâat edin, Peygamber'e itâat edin ve sizden buyruk sahiplerine itâat edin. Eğer bir şeyde çekişirseniz, Allah'a ve Peygamber'e havale edin" (Nisâ, 59) buyurulur. Birşeyi Allah'â ve Rasulüne havale etmek, ancak Kur'ân ve Sünnetin işaret ettiği amaçları bilmekle olur. Bu da kıyas demektir.Bazı sahâbîler, Ebû Bekir'e bey'at ederken, Peygamber (s.a.s.)'in Onu namaz için İmam olarak seçtiğini gözönüne almışlar ve hilâfeti, namaz imamlığına kıyas ederken; ''Peygamber, onu din işimizde İmam tâyin etmiştir. Öyleyse biz onu, dünya işimizde niçin İmam tanımayalım ‘’ diye beyan etmişlerdir.

************************************************* BED’ÜL EMALİ DERSLERİKaynak eser; El-Kasidetü’l-Lâmiye (Ali b.Osman )

Çeviri; Muhit Mert Giriş; Bed’ül Emali kitabı asırlardır İslam medeniyet merkezindeki medreselerde ders olarak okutulmuştur. Özellikle Buhara ve Semerkant medreselerinin itikad alanında temel ders kitaplarındandır. Bizlerde bu güzel kaynak eseri dersler halinde istifade edelim inşallah. Bu dersimiz Daha önceki akaid ve itikadi-kelam derslerimizinde bir nevi tekrarı olacaktır. Bu dersimizin önceki derslerden farklı tarafı temel itikadi fikirleri belli esaslarda bir araya toplayarak ıstılahı birçok konuyu bu esasların çatısı altında birleştirmiştir. Kitabın orijinal metinleri kaside yani şiir üslubuyla kaleme alınmıştır. Biz beyitler içerisindeki ilimleri inşallah sizlerin istifadesine sunmaya gayret edeceğiz.

159

Page 160:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a160

1.DERS*************************************************1. Esas ; /Allah kadimdir ve kemal sıfatlarla muttasıftır./------------------------------------------------------------------------Açıklayıcı Not : Bu esas Allah hakkında en temel nitelikleri dile getirmektedir. Bu niteliklerin başında Allah’ın kadim olması gelmektedir. Kadim öncesi olmayan, öncesinde yokluk bulunmayan yani yaratılmış olmayan anlamına gelir. Allah’ın öncesi olmamalıdır, diğer bir ifadeyle söylersek o sonradan olma değildir. Çünkü sonradan olan ilah -yaratıcı olamaz, yaratık - Yaratılan olur. İlah yok da olamaz. Bu anlamda kıdem, bekâ sıfatı ile yok olmama, yani sürekli var olma anlamını da içerir. ---------------------------------------------------------------------------***************************************************2. Esas;/ O diridir ve her işi düzenleyici (Müdebbir)dir. Celal sahibidir ve varlıkları takdir edendir./ ------------------------------------------------------------------------Açıklayıcı Not : : Allah için en temel niteliklerden biri de diri olmaktır. Biyolojik anlamda olmasa da diri olmak her daim faal olan bir ilah anlayışının temelini oluşturmaktadır. Devam eden ifadelerde vurgulanan evrendeki işleri düzenlemek (tedbir), varlıkları, zaman, mekân, suret vb. niteliklerle takdir edip yaratmak diri olmaya bağlıdır.*************************************************

3. Esas; /Hayrı ve şerri irade edendir, ama muhale rızası yoktur. /-----------------------------------------------------------------------Açıklayıcı Not ; İtikadi ve Akaid derslerimizde kulun fiillerini yaratmada Allahın iradesi konusu ele almıştık.Hatırlarsanız Allah haram ve kulun aleyhine olan fiileri kul istediği için ve kendisinin rızası olmadığı halde yaratır.Mutezile ye göre ise Allah helal ve kulun lehine olan fiilleri yaratır.Haram ve aleyhine olan fiilleri yaratmaz.Mutezile düşünceye karşı Ehl-i sünnet düşüncesini 3. esasla dile getirmektedir.Yani Mutezileler Allah’ın şerri dilemesinin söz konusu olmadığını ve sadece hayır olanı dilediğini söylerken, Ehl-i sünnet kelamcıları hayır olsun şer olsun her şey için Allah’ın dilemesinin geçerli olduğunu söylemektedirler. 

160

Page 161:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a161

Bu durumda Allah’ın kötülüğün insanda meydana gelmesini istediği, fakat insanın yapmasına razı olmadığı anlamı çıkıyor. Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın küfre rızasının olmadığı açıkça belirtilir. Allah’ın hem kötülüğü isteyip hem de razı olmaması aslında bir tezat oluşturmaktadır. Allah kötülüğün olmadığı bir dünya yaratabilirdi, ancak iyiliğin bilinmesi ve insanın imtihan edilmesi amacının gerçekleşebilmesi için iyiliklerle kötülüklerin birlikte bulunması gerektiğinden Allah onu da irade etmiştir. Ayrıca Ehl-i sünnet ekolü insan fiillerini Allah’ın iradesi ile ilişkilendirdiğinden, kötülükler de doğrudan bu iradeye dâhildir.------------------------------------------------------------------------*************************************************

4. Esas; / Allah’ın sıfatları zatının aynı değildir, kendisinden ayrılan başka (gayr) bir şey de değildir. Zatî ve fiilî sıfatlarının hepsi kadimdir ve yok olmaktan korunmuşlardır./ --------------------------------------------------------------------------Açıklayıcı Not : Bu Esas ilahi sıfatlar konusunda Ehl-i sünnet inancını ifade etmektedir. Ehl-i sünnet ;Allah’ın sıfatları olduğunu kabul eder. Bu esas Allah’ın hudutlar mahalli olamayacağı temel düşüncesine dayalı olarak sıfatların hâdis ( sonradan) olmayıp kadim olması gerektiğini ifade eder.*************************************************5. Esas; / Rabbim cevher veya cisim değildir. İçinde başka şeyleri barındıran parça veya bütün de değildir. / Açıklayıcı Not : Bu esas Allah’ın mahiyeti hakkında akla gelen sorulara cevaptır. Bu konuda olumlu/sübuti bir cevap vermekten ziyade olumsuz/selbi bir cevap tercih edilerek onun cevher, cisim veya parçalardan mürekkep bir varlık olmadığı söylenmektedir. Çünkü Allah’ın varlığının mahiyetini/ne olduğunu bilmek insan için mümkün değildir, ama ne olmadığına dair aklen izahta bulunmak mümkündür. Allah’ın cevher veya cisim olmaması, cevher ve cismin mekân tutması, arazlara mekân olması, dolayısıyla sonlu ve yaratılmış olmasındandır. Hâlbuki Allah yaratıcıdır, yaratılmış değildir.

2.DERS

161

Page 162:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a162

*************************************************1. Esas ;/ Kur’an mahlûk değildir. Rabbin sözü (insan)

sözünden yücedir-------------------------------------------------------------------Açıklayıcı Not : Genelde Allah’ın kelamının, özelde de Kur’an’ın mahluk-yaratılmış olup olmadığı meselesi Abbasî halifesi Me’mun döneminde ortaya çıkmış, Mutasım , Vâsık dönemlerinde hararetle tartışılmış bir inanç problemidirSelefî salihin âlimleri Allah kelamının kadim olduğunu, Allah kelamı olan Kur’an’ın da kadim olduğunu söylemişlerdir. Buna karşılık Mutezile kelamcıları Kur’an’ın yaratılmış olduğunu savundular ve bunu siyasi platforma taşıyarak etki ettikleri devlet idarecilerinin desteğini arkalarına alıp kendileri gibi düşünmeyenlere de zorla kabul ettirmeye çalıştılar ki düşünce tarihimizde bu olaya << mihne >> denilmektedir.

Bu konu da bir çözüm üretmeye çalışan Ebu Hanife bizim okuduğumuz ve yazdığımız Kur’an’ın mahlûk olduğunu, Allah’ın kendine özgü konuşmasının –ki buna kelam-ınefsî denmektedir- kadim olduğunu söylemektedir.---------------------------------------------------------------------*************************************************2. Esas; /Arşın Rabbi, mekân tutma ve bitişme niteliği olmaksızın arşın üzerindedir. ------------------------------------------------------------------------Açıklayıcı Not : Allah hakkında ileri sürülen düşüncelerden biri de onun hiçbir şekilde mekân tutmayacağıdır. Bunun nedeni, mekân tutanların sonlu olduğu inancıdır. Kur’an ise “Er-Rahmanü ale’l-arşistevâ” ayetinde Allah’ın arşa istiva ettiğini söyler.Kur’an’ın bu ifadesinin zahirinden anlaşılan, Allah’ın bir taht üzerine oturduğudur. Bu ise mekân tutma anlamına gelmektedir ki, Allah hakkında mümkün olmayan bir niteleme olur. Yazar Allah’ın hem mekân tutmadığını, hem de arşa istiva ettiğini söylediğine göre istiva etmeyi başka bir anlamda kullandığı ortaya çıkar. Arap dilinde istiva, mekân tutmak manasına geldiği gibi, kastetmek, yönelmek, istila etmek ve hâkimiyeti altına almak manalarına da gelir. Dolayısıyla Allah’ın arşa istivası, oturmak değil, hâkimiyeti altına almak anlamında kullanmaktadır. Halef/sonraki kelamcılar istivayı bu şekilde tevil ederken, selef tevil etmemiş, manasını Allah’a havale etmişlerdir.------------------------------------------------------------------------*************************************************

162

Page 163:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a163

3. Esas; /Allah’a vechi-zatı itibariyle bir benzetme yoktur. Sen halk tabakalarını bundan koru. /------------------------------------------------------------------------Açıklayıcı Not : Allah’ın nasıl bir varlık olduğu tarih boyunca insan zihnini meşgul etmiştir. Felsefi ve kelami düşünce biçimleri soyutlama yöntemiyle Allah’ın hiçbir varlığa benzemediğini (muhâlefetün li’l-havâdis) söylerken, ilimde derinliği olmayanlar onu kaba teşbihlerle çeşitli varlıklara benzetmişlerdir. İslam düşüncesi içinde yer alan müşebbihe ve mücessime gibi ekoller de Allah’ı insana benzetmişlerdir. Allah’ıcisimleştirme düşüncelerini nefyetmek için bu esas dile getirilmektedir.

3.DERS

*************************************************1. Esas;/ Yine Allah yardımcılardan da müstağnidir. Celal ve yüceliğin sahibi olarak O tektir. /Esas üzerine Sentezler; Allah’la ilgili selbi nitelemeler yapmaktadır. Selbi nitelemeler, Allah, cisim değildir, cevher değildir, doğmamıştır, doğrulmamıştır, eşi, benzeri yoktur ifadelerinde olduğu gibi olumsuz cümle kalıbıyla yapılan nitelemelerdir. İşte bu esasta ulûhiyetin en temel şartları dile getirilmiştir.Birinci olarak Allah’ın zamana tabi olan bir varlık olmadığı dile getirilir. Zaman mekânla birlikte düşünülebileceğinden mekâna tabi olmayan varlık, zamana da tabi olmaz.İkinci olarak Allah çeşitli durumlara da tabi değildir. Çünkü durumlar sonradan ve etkin bir varlığın etkisiyle olurlar. Hâlbuki Allah’ın dışında etkin bir varlık yoktur.Üçüncü olarak Allah insanların tabi olduğu varoluş süreçlerine de tabi değildir. Kuran’daki ihlâs suresi bunu “lem yelid ve lem yûled/O doğurmamıştır ve doğmamıştır” ifadesiyle anlatır.Dördüncü olarak Allah’ın herhangi bir yardımcıya ihtiyacı yoktur. Çünkü yegâne ve mutlak güç odur. Bu dört maddede sıralanan nitelemeler ilah olmanın olmazsa olmaz şartlarıdır.*************************************************

163

Page 164:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a164

2. Esas;/ Her ne kadar sözümü hoşgörmeyenler olsa da şüphesiz ki haram da helal gibi rızıktır. /Esas üzerine Sentezler; Ehl-i sünnet rızkı Allah’ın canlılara faydalanmak ya da gıdalanmak üzere verdiği şeyler olarak tanımlar. Buna dayanarak da helal olsun haram olsun insanların faydalandığı şeyleri rızık olarak kabul ederler. Mutezilîler ise, Allah’ın insanlara verdiği şeylerden insanların meşru dairede kazandıklarını rızık olarak niteleyip, meşru yollarla kazanılmayan haramları rızık kabul etmezler.Ehl-i sünnet rızkı gıdalanılan maddeler olarak gördüklerinden canlı, helal veya haram ne ile gıdalansa o şey onun için rızık olur diyorlar. Mutezilenin haram olanı rızık kapsamının dışında tutmasını eleştirirken de haram bir gıda maddesini yiyen kimse gıdalanmış olmaz mı sorusunu yöneltirler.*************************************************3. Esas; /Yücelik, kutsallık sahibi olan ve hidayete erdiren Allah en iyiyi yapmak zorunda değildir. /Esas üzerine Sentezler; Bu esasta yücelik ve kutsallık sahibi olan Allah’ın insan için en iyiyi yaratmak zorunda olmadığı belirtilmektedir. Bu ifade Mutezilî düşüncedeki salah/ıslah anlayışına karşı bir eleştiri taşımaktadır. Mutezilî anlayışa göre Allah insan için iyi/ en iyi olanı yapmak zorundadır. Bu onun mutlak iyi olmasının gereğidir.Burada ahlaken iyi olanlar kastedilmektedir. Mutezilî düşünceye göre ahlaken iyi ve kötü objektif bir varlığa sahiptir bu yüzden Allah insana görev yüklerken ahlaken iyi olanı yüklemelidir.Ehl-i sünnetten Eş’arîlere göre ise ahlaki iyilik ve kötülükler objektif bir varlığa sahip değildir, Allah’ın iyi dediği iyidir, kötü dediği de kötüdür. Dolayısıyla Allah’ın en iyi olanı insana yükleme gibi bir zorunluluğu olamaz

4.DERS*************************************************

164

Page 165:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a165

1. Esas ;/ Peygamberleri ve melaike-i kiramı sırasıyla tasdik etmek dinen gerekli olan bir farzdır.

------------------------------------------------------------------Açıklayıcı Not : Peygamberliği, peygamberleri ve meleklerin varlığını tasdik etmek de iman esaslarından diğer ikisidir. Peygamberler ve melekler ilahî dinlerde en önemli hususlardandır. Zira insanlar içinden Allah’ın vahyini alacak ve diğer insanlara açıklayacak, uygulayacak bir insan gereklidir. Bunlar da toplum içinde iyi halleriyle ün yapmış kimseler olmalıdır. Melekler de vahiy getirmekten, kevnî olayları idare etmeye kadar pek çok işleri yürüten nurani varlıklardır. Peygamberlere iman gibi meleklere iman da İslam’ın temel inançları arasında yer almıştır.*************************************************2. Esas;/ Onun dini kıyamete kadar her zaman kalıcıdır. /-----------------------------------------------------------------------Açıklayıcı Not : En son peygamber Hz. Muhammed’dir (s.a.v.). Onun getirmiş olduğu İslamiyet de en son dindir. Bu yönüyle İslamiyet ve Hz. Peygamberin peygamberliği evrenseldir.*************************************************3. Esas; /Miraç konusu hak ve gerçektir. Bu konuda doğru haberler vardır./ -----------------------------------------------------------------------Açıklayıcı Not : Mirac, Hz. Peygamber’in Allah’a yükselmesi ve onunla görüşmesi anlamına gelmektedir. Mirac iki safhada gerçekleşmiştir. Birinci safhası isrâ olayıdır. Yani Hz. Peygamber’in Mekke’den Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya yürütülmesidir ki bu safha Kur’an ayetiyle sabit olup hakkında herhangi bir ihtilaf söz konusu değildir. İkinci safha ise, Hz. Peygamber’in Mescid-i Aksâ’dan göğe yükseltilmesidir ki bu hadise hadislerle sabittir. Konuyla ilgili hadisler her ne kadar mütevatir seviyesine yakın derecede meşhur hadis nevinden olsa da, konuyla ilgili ihtilaflar ve görüş ayrılıkları meydana gelmiştir. Bu yüzden isrâ’yı inkâr eden kâfir ve mülhid, miracı inkâr eden ise bidatçı olarak nitelenmiştir. Ayrıca bu hadiselerin nasıl meydana geldiği hususunda da ihtilaf edilmiştir “Kulunu (Hz. Peygamber kastediliyor) bir gece Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah’ın şanıyücedir.” İ srâ, 17/1. *************************************************4. Esas /Peygamberler kasten isyan etmekten ve peygamberlikten azledilmekten korunmuşlardır/. 

165

Page 166:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a166

-----------------------------------------------------------------------

Açıklayıcı Not : Bu esas kelamda İsmetü’l-enbiya denilen, peygamberlerin masumiyeti konusuna işaret etmektedir. Peygamberlerin masum/korunmuş oldukları bütün Müslümanlar tarafından kabul edilmektedir. Ama konuyla ilgili ihtilaf edilen hususlar da yok değildir. Burada ihtilaf konusu olan en önemli husus peygamberlerin nelerden korunmuş olduklarıdır. Peygamberler peygamber olarak görevlendirilmeden önce de sonra da küfürden korunmuşlardır. Bu konuda icma vardır. Yine ulemanın ittifakına göre peygamberlikten sonra kasten büyük günah işlemekten de korunmuşlardır. Ama sehven günah işleyebilecekleri mümkün görülmüştür. Küçük günah sayılan şeylerden bir lokma yiyecek çalma gibi insanlar nazarında düşüklük olarak algılanan günahlardan da, ister sehven isterse kasten olsun, korunmuşlardır. Düşüklük olarak algılamaya neden olmayan küçük günahların sehven işlenmesini caiz görmüşlerdir. Hâsılı ister büyük olsun isterse küçük günahların sehven işlenebileceği peygamberler hakkında caiz görülmüştür. Ancak peygamberlerin her türlü günahtan korunmuş oldu-ğunu söyleyen âlimler de vardır.*************************************************5. Esas;.. /Hz. İsa gelecek ve kötülükler yapan Deccalı öldürecektir. /-----------------------------------------------------------------------Açıklayıcı Not : İslam kültüründe kıyamete yakın bir zamanda –ki buna Kıyamet Saati veya sadece Saat denir- kıyametin kopuşuna işaret eden bazı alametler ortaya çıkacağı kabul edilir. Bunlardan iki tanesi de Deccal’ın zuhuru ve Hz. İsa’nın nüzulüdür. Deccal elindeki büyük imkânlar ve gösterdiği harikulade hallerle insanları kendine çekerek dine karşı bir tutum sergileyecek ve insanları dinlerinden edecektir. Hz. İsa ise gökten inerek Deccal’e karşı mücadele verecektir. Bu hususlar hadisle sabit olduğundan ehl-i sünnet âlimleri bunları inançlarımız arasında zikretmiştir.*************************************************6. Esas;.. / Dünyada velilerin kerametleri haktır, onlar fazilet sahibidir. Kesinlikle hiçbir veli, bir nebi veya resulden üstün olamaz. /

-----------------------------------------------------------------------Açıklayıcı Not : Bu eas hem evliyanın kerametinin hak

166

Page 167:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a167

olduğunu , hem de onlar ne kadar keramet sahibi olsalar da peygamberler seviyesine ulaşamayacaklarını ifade etmektedir. Keramet, Allahın veli kullarının elinde âdete, evrendeki genel nizama aykırı biçimde harikulade bir olayı izhar etmesidir.Mutezilîler mucizeyle karışma ihtimalinden dolayı kerametin olabileceğini kabul etmezler. Ehl-i sünnet ise, bunu Allah’ın muttaki kullarına ikramı olarak gördüklerinden ve de velinin herhangi bir peygamberlik iddiası olmaksızın vuku bulduğundan dolayı mümkün görürler.*************************************************

5.DERS*************************************************1. Esas;/ Mukallidin imanı kesin delillerle muteberdir. /-----------------------------------------------------------------------Açıklayıcı Not : Mukallidin / taklid eden / imanının makbul olup olmadığı kelamcılar arasında önemli bir tartışma konusu olmuştur. Mukallid başkasının görüşünü /inancını delilsiz olarak benimseyendir. Mutezilîler mukallidin imanını delile dayanmadığı için makbul saymazlar. Bunlara göre iman bir bilgi temeline dayanmalıdır. Eş’arî’nin de böyle düşündüğü rivayet edilmektedir.Matüridî ise, mukallidin imanını makbul saymakla birlikte delil arayışına girmediği için o kimseyi günahkâr sayar. Daha sonraki Matüridîlere ve Eş’arîlere göre ise mukallidin imanı sahih kabul edilmiştir. Bunların öne sürdüğü gerekçe, halk içinde herkesin imanına akli bir temellendirmede bulunmasının mümkün olmadığı inancıdır. Bu ancak kelam ve felsefi ilimlerle uğraşanların başarabilecekleri bir husustur. Zaten Hz. Peygamber ve sahabe-i kiram kelime-i şahadet getirerek Müslüman olduklarını açıklayanların imanını muteber saymış, onlardan ayrıca imanlarını bir delile dayandırmalarını istememişlerdir.*************************************************2. Esas;/ Yerdeki ve gökteki her şeyi yaratanı bilmemek, akıl sahipleri için mazeret değildir./ -----------------------------------------------------------------------Açıklayıcı Not : Mütekellimler, Allah’ı bilme konusunda cehaletin

167

Page 168:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a168

insan için özür olup olmadı-ğı sorunu üzerine uzunca tartışmalar yapmışlardır. Bu noktada Allah’ı bilmenin aklen mi yoksa dinen mi gerekli olduğu hususu, Matüridîlerle Eş’arîler arasında önemli bir ihtilaf konusu olmuştur. Eş’arîler insan aklının yetersizliğini esas alarak Allah’ı bilmenin dinen gerekli olduğunu söylerken Matüridîler insan aklının bunun için yeterli olduğuna inanarak aklen bilmenin gerekli olduğunu söylerler. Yani kendisine bir peygamber tebliği ulaşmamış kimse, en azından Allah’ı bilmek zorundadır. Çünkü akli kapasitesi buna yetmektedir. O kimse Allah’ı bilme çabası içine girmezse ahirette sorumlu olur. Bu görüş Ebu Hanife’ye dayandırılmaktadır.*************************************************

2. Esas Allah’a bağlanma olmadığından, yeis halinde iman eden kimsenin imanı makbul değildir

---------------------------------------------------------------------Açıklayıcı Not : Eş’arîlerle Matürîdiler arasındaki diğer bir ihtilaf konusu da daha önce iman etmemiş olan bir kimsenin ölmek üzereyken (yeis hali) iman etmesinin makbul olup olmadığıdır. Eş’arîler imanı bizatihi değerli görüp bunu makbul sayarken, Matüridîler delile dayanmadığı, imanın varoluşsal boyutu olan Allah’a bağlanma olmadığı ve belki de zoraki olduğu için bu imanın makbul olmadığına inanırlar. Matüridîlerin Kur’an’dan delilleri, “Cezamızı gördüklerinde iman etmeleri onlara fayda vermez” “Ne ölüm gelinceye kadar kötülük yapanların, o an geldiğinde “Şimdi tövbe ettim” diyerek tövbe etmeleri kabul olunacaktır, ne de kâfir olarak ölenlerin” ayetleridir.

Hadisten delilleri ise, “Can boğaza gelmedikçe Allah kulunun tövbesini kabul eder” hadisidir.Matüridîler birinci ayette geçen “cezamızı gördüklerinde” cümlesini, ahiretteki cezayı görme değil, dünyadaki “ölüm hali/sekerâtü’l-mevt” olarak yorumlarlar. Bu şekilde anlamlandırmanın doğru olduğu, ayetin siyakından da anlaşılmaktadır. İkinci ayetteki esas konu ise tövbedir. Matüridîler tövbeyle imanı bir tutarlar. Zira kafir olanın tövbe etmesi demek iman etmesi demektir.

*************************************************4. Esas;/ İbadetler imandan sayılmazlar ve imanın içine dâhil olmazlar. /5. Esas;/ Zina, öldürme ve gasp sebebiyle kişinin küfrüne ve irtidadına hükmedilmez. /

168

Page 169:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a169

6. Esas;/ Bir kimse (iman ettikten) bir müddet sonra irtidadı kastettiği zaman hak dinden çıkmışolur.7. Esas;/ İnanmaksızın küfür ifade eden sözleri isteyerek söylemek, dini gafletle reddetmek demektir. *************************************************8. Esas;/ Sarhoşluk ve hezeyan sebebiyle söylenmiş boşsözlerden dolayıkişinin küfrüne hükmedilmez. -----------------------------------------------------------------------Açıklayıcı Not : İman ve amel arasındaki ilişki Ehl-i sünnet ile Mutezilîler arasındaki temel ihtilaflardan biri olmuştur. Mutezililer amelleri imanın parçası sayarlar ve dinin emrettiği amelleri işlemeyenleri ya da yasakladıklarını çiğneyenleri imandan çıkmış sayarlar. Haricîler de böyle düşünürler, ancak onlar ameldeki kusurları sebebiyle imandan çıkanın doğrudan kâfir olduğunu söylerler. Mutezilîler ise imanla küfür arasında ara bir yer (el-menziletü beyne’l-menzileteyn) olduğu kanaatinden hareketle büyük günah işleyenlerin imandan çıktıkları, ama küfre girmedikleri kanaatindedirler. Dolayısıyla büyük günah işleyen kimsenin dünyada el-menziletü beyne’l-menzileteynde/iki yer arasında bir yerde kalacağı düşüncesini taşırlar. Ancak günahkâr kimse, dünyada imanla küfür arasında olduğu halde, eğer tövbe etmeden ölmüşse âhirette cehennemde kalacaktır.Ehl-i sünnet ise, amelleri imanın parçası saymaz ve bundan dolayı da amelde kusuru olanların imandan çıkmadıklarını, kâfir olmadıklarını söylerler. Bu kimselere verilebilecek isim ancak fasık olabilir. Dinden çıkmak ancak onu kastetmekle meydana gelir. Hatta hezeyanla veya sarhoşluk sebebiyle bir kimsenin dinden çıkmasını gerektiren sözler söylemesine de itibar edilmez. İman da küfür de ancak zorlama altında olmayan serbest iradeyle yapıldığında geçerlidir.Ehl-i sünnet’in bu konudaki düşünceleri Ebu Hanife’nin düşüncelerine dayanır.

6.DERS

169

Page 170:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a170

1. Esas;/ Yaratıkları kahren öldürür, sonra diriltir ve işlediklerine göre cezalandırır. /2. Esas;/ Hayır ehli için cennetler ve nimetler, küfür ehl-i için de ceza ile karşılaşmak vardır. )/3. Esas;/ Cennet ve cehennem fani olmadığı gibi bunlara girecekler de yer değiştirmeyeceklerdir./*************************************************Açıklayıcı Not : Bu üç esas ölümle başlayan, ikinci diriliş ve hesaplaşmayla devam eden ahiret sürecini anlatmaktadır. Bu konuda herkes tarafından genel kabul gören İslam inancı, öldükten sonra dirilmenin olacağı ve hesaplaşmadan sonra amellerin karşılığını görmek üzere cennet ve cehenneme girileceği şeklindedir. Müminler cennette, kâfirler ise cehennemde ebedi kalacaklardır. Cennet ve cehennemde ebedi kalmanın ölçüsü iman olmaktadır. Günah işleyenlerin cehennemdeki cezaları ise ebedi değildir. Mümin olup da büyük günah işleyenler cehennemde cezalarını çektikten sonra cennete gireceklerdir. Ehl-i sünnet görüşü belirtilirken bir ihtilafa da işaret etmektedir. Cennet ve cehennem ebedi olup içindekiler de ebedi kalacakları inancı genel kabul görmüş bir inanç olmasına rağmen Cehmiye gibi bazı Müslüman kesimler amellerin sonlu olmasından hareketle cennet ve cehennemin de sonlu olması gerektiğini söylemektedirler.

Sonuç itibariyle cennetlik ve cehennemliklerin durumuyla ilgilidir, yoksa müminlerden günahkâr olanlar cehennemde cezalarını çektikten sonra cennete gireceklerdir. Yani onlar için yer değiştirme söz konusudur.*************************************************4. Esas;/ Kabirde herkes Allah’ın birliğinden sorguya çekilecektir./*************************************************5. Esas;/ Kâfir ve fasıklar için kötü işlerinden dolayı kabir azabı vardır./Açıklayıcı Not : Bu esaslar kabir sorgusu ve kabir azabının hak ve gerçek olduğunu dile getirmektedir. Ehl-i sünnet âlimleri bu konuda daha çok hadisleri dayanak göstermişlerdir. Ancak, “Onlar (Firavn ailesi) sabah akşam ateşe arzedilirler’’ayetini de bu anlama gelecek şekilde yorumlamışlardır. Böyle yorumlamalarının sebebi de ayetin devamındaki, “Kıyamet saati geldiğinde de Firavun ailesini daha şiddetli azaba sokun (buyuracaktır)” ifadesidir.

170

Page 171:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a171

Demek ki önceki ifadedeki sabah akşam ateşe arz edilmeler daha kıyamet kopmadan olacaktır. Konuyla ilgili bir diğer ayet de günaha batmış olanlarla ilgili “Biz onları büyük azaba sokmadan önce daha yakın/küçük (ednâ) azabı tattıracağız”ayetidir. Buradaki ednâ azap, kabir azabı olarak tefsir edilmiştir. Bir diğer ayet de, münafıklar hakkında “Biz onlara iki kere azab edeceğiz, sonra da büyük azaba gönderilirler”ayetidir. Buradaki iki azaptan birincisi kabir azabıdır. Mutezilîler kabir azabının olacağını kabul etmezler. Hem Kuran’da buna delalet eden ayet olmadığını, delil diye gösterilen ayetlerin de te’villerle bu manada kullanıldıklarını ve hem de aklın bunu gerektirdiğini söylerler.*************************************************6. Esas;/ Ey inananlar! İnsanların cennete girmesi Allah’ın bir lütfudur./7. Esas;/ Yeniden dirildikten sonra hesaba çekilme haktır. Vebalden sakının. /8. Esas;/ Bazılarının kitaplarısağından, bazılarınınki ise solundan ve arkasından verilecektir. /*************************************************9. Esas;/ Amellerin tartılması ve sırat üzerinden geçmek haktır, yalan değildir. /Açıklayıcı Not : Bu esaslar da ahiret ahvali hakkında Ehl-i sünnet inançlarını anlatmaktadır. Öldükten sonra hesaba çekilme, amellerin tartılması, amellerinin durumuna göre bazı insanların kitaplarını sağdan, bazılarının da soldan almaları ve sırat üzerinden geçmeleri haktır. İnsanların cennete girmesi ise amellerinin karşılığı olmayıp Allah’ın iyi amelde bulunanlara bir lütfudur. Öldükten sonra hesaba çekilme, kişinin dünyada yaptıklarının tartılması ve amellerinin durumuna göre bir karşılık bulması inancı İslam’ın temel inançlarındandır. Bunlar Kur’an ayetleriyle sabit inançlardır. “Sonra kıyamet gününde tekrar diriltileceksiniz”“Kitabını sağ tarafından alanlar, sonra hafif bir hesaba çekilecekler ve ailelerinin yanına sevinçle varacaklardır. Kitabını arkadan alanlar eyvah diyecekler ve ateşe atılacaklardır”“Kim zerre miktar iyilik yapsa onun karşılığını görür, kim de zerre miktar kötülük yapsa onun karşılığını görür”Sırat üzerinden geçme ise hadislerle sabittir. Peygamberimize nispet edilen bir hadiste “Müminler sırattan şimşek gibi, rüzgâr gibi, koşu atları gibi, binekli insanlar gibi süratlice göz kırpıncaya kadar geçerler” buyurulur. Bunlardan sadece sonuncusunda ihtilaf

171

Page 172:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a172

vardır. Mutezililer cennet ve cehennemi amellerin karşılığı olarak görürler. Ehl-i sünnet ise cenneti Allah’ın bir lütfu, cehennemi ise adaletinin gereği olarak insanın kötü amellerin karşılığı kabul ederler. Buna “Ben dâhil Hiç kimse amelleriyle cennete giremez, ancak Allah’ın rahmeti beni kuşatmıştır”hadisini delil gösterirler. Mutezile ise “Yaptıklarınızdan dolayı cennete girin” ayetini delil gösterir.*************************************************10. Esas;/ Dağlar gibi günahı olanlar için hayır ehlinin şefaatleri ümit edilir. /*************************************************11. Esas; / Dalalette olanlar kabul etmiyor ama duaların da açık bir tesiri vardır. /Açıklayıcı Not : Kelamcılar arasında ahirette şefaat ve dirilerin yaptığı duaların ölüler için faydası olup olmadığı hususlarında da bir takım ihtilaflar vardır. Mutezilîler şefaatin olmayacağını ve ölülerin arkasından yapılan duaların kabul edilmeyeceğini iddia ederler. Çünkü herkes kendi yaptığının karşılığını görecektir. Ehl-i sünnet ise, şeafaatin de, ölüler için yapılan duaların da tesirli olacağı kanaatini taşır, ancak buna Allah’ın iznini şart koşarlar. Allah’ın izni olmadan hiç kimse şefaat edemez.Ehl-i sünnetin bu husustaki delili, “Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir”hadisidir. Ancak yazar şefaat konusunda umulur kelimesini kullanmakla bu konudaki inancın sanki zayıf/zanni delillere dayandığına işaret etmektedir. Şarihler ise tam tersine bu konudaki delillerin mütevatir derecesine yakın meşhur hadisler olduğunu söylemektedirler.

*************************************************12. Esas;/ Cennet ve cehennem daha önce vardı, şimdi de varlar. /Açıklayıcı Not : Bu ifade Ehl-i sünnetin cennet ve cehennem hakkındaki inancını ortaya koymaktadır. Buna göre cennet ve cehennem önceden yaratılmış olup halen de mevcuttur. Mutezilelerin görüşü ise cennet ve cehennemin ahirette yaratılacağı yönündedir. Ehl-i sünnet bu konuda cennetin muttaki müminler, cehennemin de kâfirler için hazırlandığını ifade eden ayetlerle, Hz. Âdem’le eşine cennette iskân edin hitabını delil gösterirler.*************************************************

172

Page 173:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a173

13. Esas;/ Büyük günah sahibi müminler cehennemde ebedi kalmayacaklardır. /Açıklayıcı Not : Ehl-i Sünnete göre müminlerden büyük günah işleyenler tövbe etmeden ölseler bile cehennemde ebedi kalmayacaklar, cezalarını çektikten sonra cehennemden çıkarak imanlarının ve diğer amellerinin karşılıklarını görmek üzere cennete gireceklerdir. Mutezile ise, tövbe etmeden ölen müminlerin cehennemde ebedi olarak kalacakları, ancak bunlar kâfir olmadıkları için azaplarının kâfirlere tatbik edilen azap gibi olmayıp, daha hafif bir azap olacağı görüşünü benimsemektedir.*************************************************14. Esas;/ Müminler Allah’ı keyfiyet, idrak ve bir örnek olmaksızın göreceklerdir. Görünce de nimetleri unutacaklardır. Mutezileye yazıklar olsun. /Açıklayıcı Not : Ahirette Allah’ın müminler tarafından görülmesiyle ilgili olarak Ehl-i sünnet görüşünü dile getiren bu beyitler aynı zamanda bunu imkânsız gören ve bu yüzden kabul etmeyen Mutezile’yi de kınamaktadır. Bu görmenin keyfiyet ve idrak olmaksızın gerçekleşeceğini ifade eden sözler ise, Allah’ın ahirette nasıl görüleceği sorusuna cevap niteliğindedir. Bu konuda Ehl-i sünnet’in Kuran’dan delilleri, “O gün bir takım parlak yüzler vardır ki Rablerine bakarlar”Ve “İyilik yapanlara güzel bir karşılık (husnâ) ve daha fazlası(ziyade) vardır”ayetleridir. Birinci ayetin anlamı, bir takım parlak yüzlerin Rablerine bakacağı noktasında sarihtir. Mutezile ayetteki ilâ Rabbihâ nâzırah/Rablerine bakarlar ifadesini ilâ niami rabbihâ muntazıra tün/Rablerinin nimetlerini beklerler olarak yorumlasa da bu yorum isabetli değildir. Hz. Peygamberden rivayet edilen “Siz Rabbinizi dolunayda ayı zahmetsizce gördüğünüz gibi göreceksiniz”hadis-i şerifi de Allah’ın ahirette görüleceğini açıkça beyan etmektedir ki bu hadis Sahabenin ileri gelenlerinden 21 kişi tarafından rivayet edilmiştir.İkinci ayette ise bir kapalılık söz konusudur. Bu ayetteki husnâve -ziyade kelimelerinin ne anlama geldiklerini bilmek, ancak bir açıklamayla mümkündür. Bunu en iyi açıklayacak olan da peygamberimizdir. Peygamberimizin (s.a.s.) husnâ kelimesini cennet, ziyade kelimesini de rü’yet olarak tefsir ettiği rivayet edilmektedir.Hz. Ebu Bekir, Ebu Musa el-Eş’arî, Huzeyfe, İbn Abbas, İkrime gibi tefsir sahasında ün yapmış sahabenin ileri gelenleri de aynı görüştedir.*************************************************

173

Page 174:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a174

7. DERS

1. Esas;/ Şüphesiz ki Hz. Ebu Bekir’in diğer sahabilere nazaran bir üstünlüğü vardır.2. Esas;/ Ömer el-Faruk da, Osman-ı Zinnureyn’den üstündür.3. Esas Osman-ı Zinnureyn de, savaşta kerrar vasfını kazanan Ali’den üstündür.4. Esas;/ Hz. Ali’nin de diğer sahabilere karşı üstünlüğü vardır. Başka görüşlere aldırış etme.*************************************************5. Esas;/ Hz. Aişe’nin de bazı özellikleri sebebiyle Fatıma’ya karşı üstünlükleri vardı. Açıklayıcı Not : Bu beş esas Ehl-i sünnetin sahabe ileri gelenleri arasında üstünlük sıralamasına dair inancını belirtir. Şianın Hz. Ali, eşi Fatıma ve çocukları hakkındaki tercihlerine karşı Ehl-i sünnet de böyle bir sıralama belirlemiştir. Bu sıralamalar her iki tarafta da tamamen siyasi bir tercih ve bakış açısı esas alınarak yapılmaktadır. Ancak Müslüman ilim adamları bunların birbirlerine üstünlükleri ve üstünlük sıralamaları hakkında birçok hadis rivayet ederek bu konudaki tercihleri dini delillere de dayandırmaktadırlar.*************************************************6. Esas;/ Yezid’e ölümünden sonra aşırı mutaassıp olanlardan başkası lanet etmedi. Açıklayıcı Not : Emevi halifesi Yezid, hem siyasal hem de dinî hayatta dejenerasyonu ilk defa açık olarak yaşayan şahıs olarak tarihe geçmiştir. Bu arada iktidar mücadelesinde Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin’e karşı acımasız bir tavır sergileyerek onun ve çevresindekilerin katline sebep olmuştur. Bu yüzden Müslüman gruplar kendisine hoş bakmaz, hatta Şiî kesimler ise Yezid’i lanetlerler. Ehl-i sünnet ise, lanetlemeyi aşırılık saydığı için tercih etmez. Üstelik büyük de olsa günah işleyeni kâfir saymadıklarından ötürü günahkâr bir kimseyi lanetlemeyi doğru bulmaz. Bazı Iraklı âlimler ise, Hz. Peygamber’in Ehl-i beytine yaptığı zulmü helal sayarak yaptığı düşüncesinden dolayı onu kâfir sayar ve lanetlemeyi caiz görürler.*************************************************

174

Page 175:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a175

İ LM İ KEVN DERSLER İ

Kaynak Eser; Kevn-i Ayetler (İsmet Kürşad ATAHAN)

Giri ş ;

Kur’ân-ı Kerim Her dönem insanına hitap etmesi nedeniyle yalnızca nazil olduğu asırdaki muhataplar değil her asra hitap etmektedir.Kur’ân’ın her çağdaki insana hitap etmesi konusunda akla gelebilecek en iyi örneklerden biri de şüphesiz Kevnî ayetlerdir. Çünkü bu ayetler insanlığın geçmişten getirdiği deneyimlerine zamanla yeni bilgileri eklemesiyle geliştirdiği aklına çok uygun bir şekilde hitap etmektedir. Bu gün bilim geçmişe göre çok ileri seviyededir ve her yeni günde bilime yeni veriler eklenmektedir. Kıyamete kadar insanlara hitap edecek Kur’ân’da da bilimin verileriyle çelişen bir durum söz konusu değildir. Aksine her yeni bilgi dikkatleri Kur’ân’daki Kevnî ayetlere yöneltmekte ve onun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Bunun sonucunda da Kur’ân daha iyi tanınmakta, onu gönderen yüce Allah’ın emir ve

175

Page 176:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a176

yasaklarına dikkat edilmekte ve bu ayetlerle verilen mesajlar alınmaktadır.Kur’ân’ı düşünerek okuyan ve etrafına dikkatle inceleyen mükellef tüm kâinatın yaratılışında ve düzenli seyretmesinde bir rastlantının olmadığını anlar. Böylece kendisini ve her şeyi yaratan üstün bir kudretin olduğunun farkına varır. Bu nedenle KEVN ilmi ile yüce kitabımızın mucizevî bir yönü olan Kevnî ayetlerin daha iyi anlaşılması için bu dersi yapalım inşallah.

1.DERS

Kevnî Âyetler Bağlamında Kur’ân Üslubu

- Kevnî Âyetlerin Mahiyeti -

Kur’ân-ı Kerîm, hitab ettiği insanın doğru yolda olması için, kendine has bir anlatım tarzıyla insanı düşünmeye sevk eden konulardan bahsetmektedir. Bu konulardan bazıları Hz. Peygamber döneminde daha sonra üzerinde yoruma pek gerek duyulmayacak şekilde açıklanmış, bazıları da Kur’ân’ın mucizevî olarak zamanın geçmesi ve bilimin ilerlemesiyle daha iyi anlaşılmıştır. Kur'ân, insanlığın henüz çok kısa bir süre önce keşfettiği gerçeklerden asırlar önce haber vermiştir. O, Güneş’in durumu, Ay’ın hareketleri, dağların hareket edişi, göklerin yaratılışı, kâinattaki düzen, yağmur ve etkileri, yeryüzünün yaratılışı, yıldızlar ve insanın ilgisini çeken daha birçok konudan bahsetmiştir. Ancak bunlardan bahsederken bu varlıkları ve tabii ilimlerin meselelerini esas mevzu yapmamıştır. Mevcudata kendileri için değil, onları var eden Allah için O’nu hatırlatmak için değinmiştir. Çünkü tabii ilimlerin verdiği sonuçlar zamanla değişmektedir. Ancak Kur’ân her zaman korunacaktır. Böylece Kur’ân’ın insanlığa hidayet etme esas maksadı yanında insanların tecrübe ve çalışmaları ile elde edebilecekleri bilgileri vermek pek önemli

176

Page 177:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a177

olmayan bir durum haline gelmektedir. Esas maksat ise tevhidin vurgulanmasıdır. Kâinattaki nizam da tevhidin delilidir. Kur’ân bu nizam fikrini ve kâinattaki tüm varlıkların yaratıcının tasarrufunda bulunduğu fikrini zihinlere yerleştirmek için insanların onları niçin düşünmeleri gerektiğini, nasıl düşüneceklerini, hangi hususları düşünmeleri gerektiğini anlatmak üzere doğru tefekkür yollarını göstermek istemiştir.Bu nedenle Kur’an âlemin yaratılışını anlatırken bir bilim kitabı gibi açıklamaz. O bir bilim kitabı değildir ama bilimsel gerçekleri dinin hakikatlerini öğretirken en iyi ve en doğru şekilde kullanmıştır.Ayetler sözlü ve muhteva olmak üzere iki kısma ayrılabilir. Sözlü ayetler Kur’ânı Kerîm gibi yüce Allah’ın okunan kelamlarıdır. Muhteva ayetler ise Allah’ın varlığını ve birliğini kâinatta gösteren varlıklardır.Biz bu varlıklardan bahseden ayetlere Kevnî (Kozmolojik) ayetler diyoruz. Kur’ân’da hiç de azımsanmayacak bir yer tutan bu ayetler, içerik olarak son derece dikkat çekici meselelerden bahsetmektedir. Kur’ân yüce yaratıcı Allah’tan bütün insanlığın istifadesine açık herkese gerek inanç, gerek amel ve gerekse ahlak sahasından doğru ve en güzel prensipleri getirmiş olan bir mesajdır.Bu nedenle Kur’ân’ın asıl amacı, Allah’ı tüm insanlara tanıtmak ve insanları doğru yola iletmektir. Doğru yola çağırma sırasında Yüce Yaratıcı, yarattığı insanın aklına da hitap etmiş; onu, araştırıp doğruyu bulmaya yönlendirmiştir. Kevnî ayetler de bu amaca hizmet etmede çok önemli bir yere sahiptir. Bu ayetler insanın ruhunda Allah ve evrenle olan çok yönlü ilişkiler uyandırmaktadır. Kur’ân bize âlemler ötesi bir dünya sunar. Ancak kendi gözümüzle gördüğümüz âlemi de ihmal etmez. Kâinatı insan aklının anlayacağı şekilde anlatır. Bildiğimiz ve bilmediğimiz âlemlerin ilk var oluşundan bugüne kadarki serüvenlerini kısa ve öz olarak açıklar. Kısacası Kur’ân-ı Kerîm Kevnî ayetlerle, büyük kâinat kitabının ezelî tercümesi hükmündedir. Klasik tefsir kitaplarının yazıldığı dönemde bilimsel şartların müsaade ettiği ölçüde Kevnî ayetlere kısaca değinilmiştir. Kur’ân elbette bir bilim kitabı değildir. Ancak

177

Page 178:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a178

bu kadar fazla sayıdaki ayetleri göz ardı etmek, Kur’ân’ın anlaşılması konusunda eksiklik bırakacaktır. Gelişen bilimin de verilerinden yararlanılarak bu ayetlerin yorumlanması hem Müslümanlar, hem de Kur’ân’ı araştıran gayri Müslimler için yararlı olacaktır. Çünkü pozitif ilimlerde sonuca varmada bu ilimleri araştıran tüm inanç mensupları mutabakat halindedir.

Kevnî ayetlerde dikkat çekici bir yön de insan aklına aykırı olmamasıdır. Hakîm olan Kur’ân, insan aklının kabul etmeyeceği şeyleri söylememektedir. Örneğin; “Ey insanlar! Bir damla su içinde binlerce canlının bulunduğuna dikkat ediniz ki, ilâhi azameti anlayınız” demiş olsaydı, bu meselenin bilinmesinden önce yaşayan nesilleri, yalanlamaya sevk etmiş olurdu ve onları kendi içlerinde hataya ve bile bile inkâra düşürürdü. Çünkü bu bilgi eski insanlar döneminde keşfedilmemişti. Ancak Kur’ân, bir ayetle hem eskilerin anlayışına, hem de günümüze hitap etmiş ve bundan sonra yaşayacak insanlara da hitap edecektir. Kuran’ın tüm zamanlara hitap eden ilâhi kaynaklı bir kitap olduğunu belirtmiştik. Tüm zamanlara hitap eden böylesi bir kitapta da elbetteki tüm zamanlarda yaşayan insanların durumlarına göre ayetler olacaktır. Kur’ân eğer yalnızca vahyedildiği dönemin şartlarına uygun ayetlerle nazil olsaydı, yalnızca o dönem insanının yaşantılarından, kültüründen ve sorunlarından bahsedip o dönem insanının anlayış seviyesine göre şekillenseydi, o zaman Kur’ân’ın evrensel ve tüm çağlara hitap eden bir eser olduğundan bahsedemezdik. Oysaki Kur’ân daha çok genel ifadeler kullanmış ve her dönemin insanının anlayış seviyesi bu ifadeleri değişen zamanın şartlarına göre yorumlayabilmiştir. Zamanın ilerlemesiyle üzerinde yapılan yorumların en çok değiştiği ayetler de Kevnî ayetlerdir. Çünkü insanoğlu yeni yeni bilgiler edinmiş, bu bilgilerle de bu ayetleri daha iyi ve anlaşılır bir şekilde yorumlamıştır

178

Page 179:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a179

2.DERS

Kevnî Âyetler Bağlamında Kur’ân Üslubu

- Kevnî Ayetlerin Sayısı-

Kevnî ayetler için oldukça önemli sayılabilecek bir özellik de Kur’ân içerisindeki yekûnudur. Bu ayetler Kur’ân-ı Kerîm’de oldukça fazla yer tutmaktadır. Ancak İslam âlimleri bunların sayıları konusunda ittifak edememişlerdir. Kimi âlimler bu sayıyı çok aşağılara çekerken, kimi âlimler de çok yukarılara kadar çıkarmışlardır. Bunun nedeni bazı ayetlerin tabiattan bahsedip bahsetmediği konusundaki fikir ayrılığıdır. Kevnî ayetler yeryüzünden ve yeryüzündeki varlıklardan, gökyüzü ve gökyüzündeki varlıklardan kâinatın ilk yaratılma anından günümüzde de meydana gelen tabiat olaylarından ve insanın hizmetine sunulan nimetlerden bahseder. Ancak bunlardan bahsedilirken ilmî ve fennî konulara ve kâinattaki varlıklara bazen açık bir şekilde bazen de işâri olarak değinilmiştir. Bu nedenle bir müfessir bir ayeti Kevnî ayet sayarken, bir diğeri saymamış ve bu da bu ayetlerin sayıları konusunda farklı görüşler ortaya atılmasına neden olmuştur. Ayet sayılarının fazla söylenmesinin bir nedeni de bu ayetlere dikkat çekip Kur’ân’ ın yüceliğini ve her şeyin üstünde bir kitap olduğunu gösterme amacı olabilir. Kuran’da fizik, kimya, astronomi, biyoloji, tıp gibi sahalara dair 750 kadar ayette bize tefekkür emredilmektedir.

Yeryüzünü araştırmaya teşvik adici ayet sayısının 50 kadardır.

Düşünmeye ve ibret almaya sevk edici ayetleri de buna ekleyince bu ayetlerin sayısı daha da artmaktadır. Çünkü Kur’ân’da aklı kullanmayı öngören ve bilgisizliği eleştiren ayetler de vardır. Bu ayetlerin hepsi insanı düşünüp çevresini tanımaya teşvik etmektedir.

179

Page 180:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a180

3.DERS

Kevnî Âyetler Bağlamında Kur’ân Üslubu

-Kevnî Ayetlerin Anlatım Tarzı -

Kur’ân-ı Kerim’in kendine has bir anlatım tarzı vardır. Bu tarz Kur’ân’ın başından sonuna kadar görülür.Kur’ân-ı Kerîm bir lisan mucizesidir. O’nda belagatların, söze ait bütün güzelliklerin, yüksek üslup ve ifadelerin bütün çeşit ve türleri vardır. Bu nedenle onu okuyanlar ondaki akıcılığın farkına varırlar. Kur’ân bu akıcılığı güçlendirmek için anlaşılır bir dil kullanmış, okuyucunun aklını hep canlı tutmak için teşbih ( benzetme ) , temsil ve tasvire yer vermiş dikkatleri çekmek için sık sık yemin üslubuna başvurmuş ve çelişkiden uzak ispatlanabilir konuları ele almıştır. Kur’ân bir bilim ve felsefe kitabı olmadığından bu ayetler Kur’ân’da bir amaç değil, yalnızca Kur’ân’ın gönderiliş amacına hizmet eden araçlardır. Bu nedenle bu ayetler Allah’ın varlığını ve birliğini, ilmini ve kudretini göstermekte, insanın zamanı geldiğinde ölüp sonra diriltileceğinden bahsetmektedir. Bunlardan bahsederken de insanların genellikle gözlerinin önünde olan ve her zaman gördükleri olaylara değinmekte, bunları kolayca anlaşılan bir üslupla anlatmaktadır.

1. Anlaşılır Bir Dil Kullanması

Kur’ân, muhatabı olan beşerin hissiyatını dikkate alır, üslubunu ona göre seçer ve insanların anlayabileceği bir dil ile konuşur.

180

Page 181:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a181

Ancak bu dil herkese aynı tadı vermeyebilir. Eğitim ve kültür seviyesi farklı olanlar ondan ayrı ayrı tat alırlar. Buna rağmen Kur’ân’ın dili birbirinden farklı olan insanlara ve onların idrak seviyelerine uygundur. Kur’ân çok çeşitli konulardan bahsetmesine rağmen, onun dili insanı yoracak kadar karışık bir yapıya sahip değildir. Nazil olduğu dönemdeki insanların konuştuğu dil ile vahyedilmiş, onu o dönem insanı da anlamıştır, aradan asırlar geçmesine rağmen bu dönem insanı da anlamaktadır. Hatta bazı ayetlere, özellikle de Kevnî ayetlere baktığımızda, bu dönem insanının bunları daha iyi anladığını görürüz. Çünkü gelişen bilim yeni veriler sunmakta ve bu ayetlerin anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır. Ancak önceki çağların insanları bu ayetleri anlayamamaktan şikâyetçi değillerdi. Çünkü bu ayetler, anlatmak istediğini detaylara inmeden anlatmış, çeşitli ilimlerin konularını nazil olduğu çağdaki anlayışa göre değil de gayesine hizmet edecek şekilde ve her çağın anlayışına göre izah etmiştir.Kur’ân’da en güzel anlamlar, en güzel lafızlarla ifade edilmiştir ve her bir kelime bulunduğu yerle tam bir uyum arz etmektedir. Bu durum elbette Kevnî ayetlerin anlatımı için de geçerlidir. Kevnî ayetler insanın bilmediği ya da bildiği halde alışık olduğundan dikkatini çekmeyen konuları dahi en güzel şekilde anlatır. .Örneğin; Gökteki Güneş için kandil anlamına gelen “sirâc”kelimesini kullanmıştır. Bu kelime lamba anlamına da gelmektedir. Bu yönüyle insanın aklına gece aydınlatan nesne gelir ve zihinde daha iyi canlanır.Başka bir ayette de Ay, eğri salkım çöpü anlamındaki “Ürcûn” kelimesiyle beraber zikredilir. Ay değişik aşamalardan sonra bu hale geliyor ve bu anlatım ile de Ayın şekli zihinde canlanmaktadır.Kevnî ayetlerde kullanılan dilin bir özelliği de bir ayetten birden çok anlam çıkarılabilmesidir. Ayetin dil kuralları incelendiğinde veya herhangi bir kelimedeki zamire bakıldığında hangi anlama atıf yapıldığı farklı müfessirlerce farklı yorumlanabilmiştir. Bu da ayetlerdeki anlam zenginliğine işaret etmektedir.

181

Page 182:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a182

Örneğin, Ra’d sûresi 2. ayette “Görmekte oldu ğ unuz gökleri direksiz olarak yükselten…” anlamındaki ibareden iki farklı anlam çıkabilmektedir. Görmekte olduğunuz anlamındaki “ <<teravnâhâ ”>> kelimesindeki zamir direksiz göklere işarettir. Ancak bu kelimenin doğrudan doğruya direklerden bahsettiğini savunan müfessirler de olmuştur. Böyle düşünüldüğünde göklerin görülmeyen direkler üzerinde yükseldiği anlamı çıkıyor.Bu da Kevnî âyetlerdeki anlatım yönteminin ne kadar geniş anlamlara işâret ettiğini gösteriyor.

2. Teşbih, Temsil ve Tasvire Yer Verilmesi

Kur’ân, muhatapları, anlayış ve kavrayış, zihni kapasite, bilgi ve tecrübe bakımından farklıdır. Bu bakımdan Allah’ın kelamı bütün muhatapların anlayabileceği bir tarzda teşekkül etmiştir. Bu nedenle Kur’ân anlatmak istediklerini zihinlere yaklaştırarak anlatma yolunu seçmiştir.Eğitim ve öğretimde tartışmasız önemi olan benzetme olgusunu çokça kullanmış, anlaşılması zor olan pek çok mücerret olgu ve konuyu insanların bildikleri varlıklara ve olaylara benzeterek anlatmıştır. Allah anlaşılması zor olan bu konuları eğer bir bilim adamı veya felsefeci gibi anlatsaydı, onları ancak âlimler ve filozoflar anlayabilirdi. Bu da tüm insanları için indirilen ve onları dosdoğru yola iletecek olan Kur’ân’ın gönderiliş amacına ters olacaktı. Kur’ân’ın tamamında olduğu gibi Kevnî ayetlerin de kendine has bir anlatım tarzı vardır. Kur’ân bu ayetleri sunarken insanların kullandığı konuşma şekillerine ve tarzlarına uygun olarak renkli bir anlatım üslûbu seçmiştir. Kur’ân, anlatımında teşbih temsil ve tasviri kullanarak insan hayalini canlı tutmuş, gözle görülmeyeni gözle görülen bir nesne veya olay gibi canlandırmıştır.

182

Page 183:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a183

Bu yönüyle Kur’ân cisimlere hareket vermiş ve insanın gözü önünde cereyan eden bir olay gibi anlatmıştır. Bununla da tabiattaki varlıklara somut kişilik kazandırmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’in zihinleri canlı tutmak için kullandığı bu gibi kavramlar sayısız derecede çoktur ve bunlar tüm bağlamlarda geçerÖrneğin ; “ Sonra (Allah) bir duman halinde olan semaya yöneldi. Ona ve Arz’a ikiniz de isteyerek veya istemeyerek gelin dedi. Onlar da isteyerek geldik dediler ” ( Fussilet Suresi 11.ayet ) buyurmuştur. Bu ayet yüce Allah’ın semâ ve arzda kudretinin tesirini ve onların da bu kudrete itaatlerini tasvir etmektedir. İtaatkâr bir memurun âmirine itaat etmesi gibi gök ve yerin Allah’ın iradesine nasıl boyun eğdiklerini göstermiştir. Gökyüzü ve yeryüzü emre âmâde birer nefer gibidirler.^^Yeryüzünde insanları sarsmamak için sabit dağlar yarattık ^(’’Enbiya 31)’âyeti de bunu örnektirTabiattaki manzaralar bazen de bir insana benzetilerek anlatılmış ve bahsedilen varlıklara insanlarınkine benzer duygular, heyecanlar, tepkiler kazandırılmıştır. Örneğin “ Nefes aldığı zaman sabaha and olsun ” (Tekvir 18. Ayet ) diye yemin edilirken sabah nefes alan bir insana benzetilmiş ve ona hareket kazandırılmıştır. Nefes alan sabah yeryüzünde ve gökyüzünde bulunan her şeyi harekete geçiriyor.

4.DERS

Yemin Uslubunu Kullanması

183

Page 184:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a184

Kur’an’ı Kerîm’de pek çok yerde yeminler vardır. Bunlarda bazen yüce Allah kendi ismine, peygamberlere ve peygamberlerin gönderildikleri yerlere, Kur’ân’a, meleklere, kıyamet gününe bazen de kâinata ve kâinatta bulunan önemli varlıklara ( gökyüzü, güneş, ay, yıldız, gece, gündüz… gibi şeylere ) yemin etmektedir. Yemin bir konuya dikkat bir şeyi ispat etmek ve onun önemine işaret etmek için yapılır. Kur’ân’daki yemin ifadeleri de hem yemin edilen varlıklara hem de yemin ifadesinden sonra söylenenlere dikkat çeker. İslâmiyet’ten önceki Araplar içinde de yeminin rolü büyüktür. Ayetlerde kullanılan bu yeminlerle hem ilk dönem muhatapların dikkatleri çekilmiş hem de zikredilen ayetlerin doğruluğu te’yid edilmiştir. Hem yemin her zaman bir şeyi ispat veya te’yid etmek için yapılmaz. Bazen de o şeyin kıymetine işaret etmek ve onun değerini yüceltmek için kullanılır.Kur’ân’da 17 sûrenin başında yemin bulunmaktadır. Bu sûrelerin başında yer alan yeminlerin özellikle üç esası ispat etmek için yapıldığını söylemek mümkündür.

Bunlar;

-“Vahdâniyet,

- Risâlet

- Haşir’dir”

Bu üç konu îmânın üç önemli esâsı ve Kur’ân’ın özüdür. Ancak Kur’ân bu üç konunun daha iyi anlaşılabilmesi için değişik yöntemler kullanmış ve okuyucunun ilgisini çekmiştir. Kevnî ayetlerdeki yemin de bu türdendir. Burûc ve Târık sûrelerinde; Feleğe; Necm, Fecr, Ş ems sûrelerinde Feleğin levâzımına; Zâriyat ve Mürselât sûrelerinde; Havaya;

184

Page 185:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a185

Tûr sûresinde; Toprağa; Tîn sûresinde; Nebâta; Nâziat sûresinde; Hayvan-ı nâtıkaya Adiyat sûresinde ise Hayvana yemin edilerek ayetlere başlanmıştır.

Yeminle başlayan sûrelerin bir özelliği de tamamının Mekkî oluşudur. İlk nâzil olduğu dönemde insanların pek alışık olmadıkları konuları alışık oldukları üslupları kullanarak vermiştir. Yeni yeni duydukları konuların önemli olduğunu ve bu konulara dikkat çekmek için yüce Allah yemin üslûbunu vazgeçilmez bir hitap tarzı olarak seçmiştir.Ancak bu üslup medenî sûrelerin başlarında görülmez. Kısacası birçok şeye edilen yeminlerde çok büyük hikmetler ve sırlar vardır. İnsan dünyayı ve tüm kâinâtı tanıdıkça bu yeminlerin hikmetini daha iyi anlayacak ve diğer üsluplar nasılsa yemin üslûbununda ne derece hikmetli olduğunu görecektir. a.) Gökteki Varlıklara Yemin Edilen Âyetler

Kur’ân gökyüzünde ve uzay boşluğunda insanların gördüğü veya göremediği varlıklara yemin etmiştir. Bunların bazısına doğrudan bazısına da cismin hareketi ve başka cisimlerle olan ilgisine dikkat çekmek için yemin edilmiştir. Ancak bu dikkat çekme yalnızca o varlığın kendisi için değil bunlardan yola çıkılarak düşünülmesi gereken konular içindir. Bunlara bakınca insanın yaratıcısını, onun ilmini ve kudretini, kıyamet gününü düşünmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Çünkü bu cisimlere yemin edilen ayetlerde bu gibi konulardan bahsedilmektedir. Örneğin Kur’ân-ı Kerîm’de Necm sûresinde yüce Allah yıldıza yemin etmiş ve hemen arkasından Hz. Peygamberin peygamber olduğunu kesin bir şekilde te’yid etmiştir.

185

Page 186:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a186

Bazı ayetlerle beraber yıldızlara ve yıldızların yerlerine yapılan yeminler daha pek çoktur. Bu ayetler yıldızların dehşet verici azametleriyle tam bir düzen içerisinde yerlerine yerleştirildiğine işaret etmektedir. Bununla beraber koskoca cisimleri yüce Allah’ın hayret verici bir şekilde döndürmesi O’nun kudretine işaret etmektedir.Kur’ân’da kullanılan kelimelerin birçoğunun birden fazla anlamı vardır. Bu okuyana tat verir çünkü anlam zenginliği katmaktadır. Necm kelimesi de birkaç anlamı içermektedir. Bunlar içinde yıldız anlamı olmakla beraber Ülker yıldızı, çimen, zaman zaman, taksitli olarak anlamları da bulunmaktadır. Tüm bunlar da Kevnî ayetlerin ne kadar geniş manalar içerdiğini göstermektedir. Kur’ân-ı Kerîm gökteki ve yerdeki cisimlerden bahsederken bunların hepsinin Allah’ın kudretine boyun eğen ve hepsinin emre amade birer nefer gibi olduğunu göstermiş insandan da bu kudrete boyun eğmesini istemiştir. Güneşe yemin edilirken insandan onun parlaklığını düşünmesi istenmiştir. İnsan bu parlaklığın şiddetini düşünecek ve bu parlaklığı kudreti sonsuz olanın verdiğini anlayacaktır. Demek ki tefekkürle ufku açılacaktır. Çünkü Güneşe yemin olsun denmekle onun yaratıcısına yemin olsun denmek istenmiştir.Ayrıca güneş ve parıltısına yemin edilmesi güneşin doğuşundan kuşluk vaktine kadar olan süresi ve batışına kadar ki süreye dikkat çekmektedir.

Çünkü alemlerin parlak kandili olan güneş, doğuşunda ve batışında kendine özgü nitelikleriyle, sistemindeki hayat ile hareket değişimlerinin başlıca kaynağı ve sebebi, ışığıyla da bizim ufuklarımızda görünen alemin en büyük aydınlatma aracıdır. Böylece yaratıcının lütfunu, yardımını, kudret ve azametini tanıtan bir cisimdir. Yüce Allah Şems sûresinde Ay’a da yemin etmiştir. Çünkü ay da güneş gibi insanlar için faydalıdır. Aydan bahsedilirken da insanın dikkatini çekme ve insanı düşünmeye sevk etme

186

Page 187:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a187

amaçlanmıştır. Ancak Ay’a yapılan yemin doğrudan değildir. Bir sonraki kelimeye bakıldığında ona tabi olduğu zamana yani ay güneşe tabi olduğu zamana değinilmiştir. Güneşin batışından sonra onu andırır bir şekilde doğduğu zaman aya yemin edilmiştir

b. Yerdeki Varlıklara Yemin Edilen Ayetler

Kur’ân-ı Kerîm muhatap aldığı insanın dikkatini cezp etmeyi çok iyi bir şekilde başarmıştır. Tabiat varlıklarına yemin edilirken de dikkat çekme hedeflenmiştir. Ancak yalnızca uzay boşluğundaki ve gökyüzündeki cisimlere değinilmemiş insanın hep gözü önünde bulunan ve daha yakından inceleme imkanına sahip olduğu bazı varlıklara da yemin edilmiş böylece insanın dikkati hep canlı tutulmuştur. Yerdeki varlıklara yemin edilirken de yalnızca bir değil birden fazla cisme yemin edilmiştir. Bunlar; dağ, belde, incir, zeytin, koşan atlar… gibi varlıklardır. Kur’ân-ı Kerîm gökteki varlıklara da yerdeki varlıklara da yemin ederken yalnızca bu varlıklara dikkat çekmeyi hedef edinmemiş, yeminlerden sonra hemen başka konuya geçmesinin de gösterdiği gibi insanı düşünmeye ve yaratıcısının kudretini anlamaya sevk etmiştir. Bu yeminlerin geçtiği ayetlerden birkaçına bakınca bunu daha iyi anlayabiliriz. Yeryüzündeki ve gökyüzündeki varlıklara yemin edilen ayetlerden sonra Târık Sûresi’nde nefisten, gözeticiden, insanın neden yaratıldığını düşünmesinden bahsedilmektedir. Beled sûresinde beldeye, babaya ve çocuğa yemin edilmektedir. Bunun ardından da insanın güzel ahlaklı olması tavsiye edilmektedir. Fecr Sûresi’nde fecre, on geceye, tek ve çifte, yürüyen geceye, yemin edilmiş ve ardından geçmişte yaşayan Ad Kavmi’nin durumundan bahsedilmiş, onların yaşayışlarından ve sonlarından ders verme amaçlanmıştır.

187

Page 188:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a188

Tin sûresinde meyvelerden özellikle incire ve zeytine yemin edilmesi de ilginçtir. Böylece bu iki meyve diğer meyvelerden daha ön plana çıkarılmıştır. Çok yararlı olan bu iki meyvenin yaratılışında dikkate değer pek çok hikmetler vardır. Bu meyvelere yemin edilerek yüce Allah bunların önemine işaret etmektedir. İncir ve zeytine yemin edilmesi insanların bu meyveler hakkında düşünmelerini sağlamaktadır. Çünkü Allah zeytine and olsun derken zeytini ve onun faydasını düşünün demek istemiş olabilir. Bununla beraber zeytinin ve incirin çok bulunduğu toprakları yani Akdeniz’in doğusuna sınır olan ülkeleri düşünmelerini istemiş de olabilir.Bunun arkasından da tur dağına yemin edilmiş ve Hz. Musa ve ona inanan insanların yaptıkları akla getirilmiştir. İslâm âlimleri Kur’ân’a farklı farklı yorumlar getirmişlerdir. Bu yorumlar yemin üslubunun geçtiği ayetlerde de farklı olabilir. Bunlar Kur’ân’ın ve bu ayetlerin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.

5.DERS

Kevnî Âyetlerin Çeli ş kiden Uzak Ve İ spatlanabilir Olu ş u

Kur’ân-ı Kerîm, içerisinde dünya ve âhiret hayatıyla ilgili birçok konuya yer vermiş ve bunları da kendine has anlatım tarzıyla muhataplarına sunmuştur. Yalnızca bir konuda yazılan kitaplarda dâhî yanlış veya tutarsızlıklar bulunmasına rağmen

188

Page 189:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a189

bunca konuyu birçok anlatım yöntemi kullanarak başarıyla sunan Kur’ân, okuyucularını kendine hayran bırakmaktadır. Asırlardan beri her ortamda ve her düzeyde insanlar tarafından okunmasına rağmen onda çelişki, eksiklik, tutarsızlık bulunamamış, zamanın değişmesiyle eskime gibi bir durum da söz konusu olmamıştır. Âyetler hangi konuda nâzil olurlarsa olsunlar aralarında öyle bir bağ oluşmuştur ki onlardan birini yerinden oynatmak mümkün değildir.*********************************

Açıklama ; Usul tefsir derslerinde ayetlerin sureler içerisindeki diziliminin Tevkifi yani vahiyle peygamber efendimize Cebrail As tarafından bildirildiğini belirtmiştik.*********************************

Bu uyum hem bir sûre içindeki ayetlerde hem de Kur’ân’ın genelinde göze çarpar. Çünkü konuları anlatırken her bir kelime olması gereken yerde kullanılmıştır.

Eğer Kur’ân’a genel olarak bakılırsa ve sûrelerin bütünlüğü açısından ele alınarak değerlendirilirse, sûrelerdeki birlik ve Kur’ânî bütünlük daha iyi görülür. Çünkü Kur’ân’daki her bir harf, kelime ve sure birbiriyle bütünlük arz eder. Bu yönüyle her biri binanın tuğlaları gibi yerli yerinde kullanılmıştırKur’ân-ı Kerim’in bütün ayet ve sûreleri bu gün eldeki tertip ve sırada tam bir kitap olarak bir defada değil yirmi üç senede ve hadiselerin gerektirdiği şekilde bazen ayet ayet, bazen birkaç ayetten oluşan bir grup halinde ve bazen de küçük bir sûre olarak nazil olmuştur.Kısa süre içerisinde yazılan eserlerde çelişki, konular arasında kopukluk ve tutarsızlık olma ihtimali, uzun süre içerisinde yazılan bir esere göre daha azdır. Çünkü yazar, yazdıklarını hafızasında canlı tutabilir ve hepsini birbiriyle karşılaştırabilir. Ancak bir insan, eserini yirmi yılda hazırlarsa, onu baştan sona kadar daima kontrol

189

Page 190:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a190

etmelidir. Çünkü yeni yazdıklarının önceden yazdıklarıyla çelişkili olmaması gerekir. Kur’ân’da böyle bir çelişki söz konusu olmamıştır. Çünkü Kur’ân, her şeyi bilen Allah tarafından gönderilmiştir. Bu nedenle Kur’ân’da söylenen bir söz, başka bir yerde farklı söylenmemiştir. Bu her konuda olduğu gibi, Kevnî ayetlerde de geçerlidir. Eğer Kur’ân Hz. Peygamber veya başka bir insan tarafından uydurulup da yazılsaydı, onda her konuda birçok çelişki bulunurdu. Ancak Kur’ân’da böyle bir durum söz konusu olmamıştır. Bilimsel çevrelerden itiraz gelmeyen konulardır. Zamanın ilerlemesiyle insanlar artık ispatlanabilir, insan aklına uygun olan sözlere ve görüşlere itibar etmektedirler. Bu nedenle akla ve mantığa uygun olmayan, kesinliği olmayıp ispatlanamayan her düşünce yalnızca iddia eden kişide kalır ve diğer insanlarca kabul edilmez. Kur’ân, her çağın insanına hitap eden eşsiz bir eser olduğuna göre, onda böyle bir durum söz konusu olamaz. Anlattıkları konuları ister ayrıntılı olarak ister genel geçer yönleriyle ele alsın bilimsel verilerle çelişmemekte ve anlattıkları konular yapılan araştırmalar sonucu ispat edilmektedir. Kur’ân tarafından sunulan hakikatlerin ilmin son verileriyle tamamen mutabakat halinde olduğunu görmekteyiz.Eğer bilimsel verilere ters düşüyor gibi görünen bir ayet olsa iyice araştırıldığında sorunun ayette değil, verilerin eksikliğinde olduğu görülür. Kevnî ayetler Kur’ân’la beraber vardır, sonradan eklenmemiştir. Bu ayetler günümüzde daha iyi anlaşılmıştır çünkü insanın aklını kullanmasıyla yaptığı teknoloji bu ayetlerin anlattıklarını herkese göstermiş ve doğruluklarını ispat etmiştir. Böylece Kur’ân ayetlerindeki esrar perdesi daha da aralanmış ve açılmıştır.Kevnî ayetler, anlattıkları konular yönüyle ve bu konuları sunuşlarıyla Kur’ân mucizesini gösterirler. Bu konuda Arap edebiyatçıları, hukukçular, filozoflar ve daha başka meslek gruplarından olan insanlar hemfikirdir.

6.DERS

190

Page 191:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a191

Verilen Mesajlar Açısından Kevnî Ayetler

Kur’ân-ı Kerîm’in çok önemli bir özelliği, biz okuyanları düşünmeye ve şükretmeye sevk etmesidir. Yüce kitabımız bizi onu tekrar tekrar okuyup anlamamızı, düşünerek düşüncemizi kendisiyle ilişkiye geçirmemizi, onun argümanlarını takip edip akıl yürütme yetimizi kullanmamızı, böylece vermek istediği mesajı özümsememizi istemektedir.Kuran’ın amacı, bir olan Allah’ın insanlar tarafından bilinmesi ve O’na karşı yapmaları gereken davranışları insanlara bildirmektedir. Yarattığı insana çok yakın olan ve çok iyi tanıyan Rabb’imiz kuluna nasıl bir şekilde hitap edeceğini de elbette çok iyi bilmektedir. Bunu yaparken de akla hitap eder ve insanda düşünceyi uyandırır. Kâinattaki eşsiz nizamı onu yöneten kanunları ve onda tezahür eden hikmet ve kemali bize gösterir. Ortaya koyduğu esasların doğruluğuna yakînen inanmak ve çağırdığı gayeye samimi olarak bağlanmak üzere akıldan, kâinatla ilgili olarak söylediği her şeyi titizlikle incelemesini ister. Ne yazık ki insan çoğu zaman gözleri önündeki ihtişamı görmekte güçlük çeker. Düşünme zahmetinde bulunmadığı için hakikati idrak edemez. İşte böyle insanlara maddi gözleriyle değil de kalp gözleriyle görüp düşünüp idrak etmeleri için yol gösterici Kur’an gönderilmiştir.İnsanın ve diğer tüm varlıkların yaratıcısı olan Allah’ı tanıtmakta ve tüm kâinatı yoktan var eden Allah’ın kudretini bize göstermekte, varlığını ve birliğini tasdik ettirmektedir. Bir bilim ve felsefe kitabı olmayan Kur’ân-ı Kerîm’inasıl gayesi, bu ayetleri de sunarak maddi ve manevi kurtuluşlarını sağlamak için insanlara en doğru yolu göstermektir. Allah’ın ilmiyle indirilen Kur’ân, bir bilim hazinesidir. Keşfedilmemiş nice ilmî gerçekler Kur’ân’da keşfedilmeyi beklemektedir. İlim ve tekniğin geliştiği asrımızda bu gerçekler geçmişe göre daha

191

Page 192:  · Web viewUzun yıllar tecrübe edilmiş bilgileri bir araya getirerek sistemli bir şekilde manevi gelişiminize katkısı olması maksadı ile bu külliyatı oluşturmayı hedefledik

Sayf

a192

iyi anlaşılmıştır. Zamanın ilerlemesiyle Kur’ân daha da iyi anlaşılacak ve elde edilen her yeni bilgi O’nun hak ve ilâhî kitap olduğuna şahadet ederek Yüce Rabbimizin varlığını, birliğini tefekkür ettirecekKevnî ayetlerden sonra veya bu ayetlerin arasında bu üç ana başlık esas olarak yer almakta, “düşünmezler mi?”, “bakmazlar mı?”, “görmezler mi?” ibareleri sık sık tekrar edilmekte, böylece insan tefekküre ve anlamaya sevkedilerek yaratıcısını ve yaratıcısının isteklerini unutmaması sağlanmaktadır. Çünkü Yüce Yaratıcı her şeyi kulu için yaratmış ve onun hizmetine sunmuştur. Bunca nimetleri düşünen insan, kibirden uzaklaşıp şükre yönelecek, böylece hakkıyla kul olma yolunda daha da ilerleyecektir.

192