vi. eskiçağ dilleri ve kültürleri Öğrenci...

29

Upload: others

Post on 22-Jan-2020

13 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt
Page 2: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumu

Düzenleyenİstanbul Üniversitesi Klasik Filoloji Topluluğu

Düzenleme KuruluArş. Gör. Özge ACARKutsi Aybars ÇETİNALPFidan FINDIKOĞLUAkile Gonca SALUğur YILDIRIM

Değerlendirme KuruluDoç. Dr. Erman GÖRENDoç. Dr. Hasan PEKERDr. Öğr. Ü. Ekin ÖYKEN

Onur KuruluProf. Dr. A. Vedat ÇELGİN (İstanbul Üniversitesi, Emekli)Prof. Dr. Belkıs DİNÇOL (İstanbul Üniversitesi, Emekli)Prof. Dr. Hasan MALAY (Ege Üniversitesi, Emekli)Prof. Dr. Mehmet ÖZAKTÜRK (Ankara Üniversitesi, Emekli)Prof. Dr. Erendiz ÖZBAYOĞLU (İstanbul Üniversitesi, Emekli)Prof. Dr. Çetin ŞAHİN (Ankara Üniversitesi, Emekli)Prof. Dr. Candan ŞENTUNA (Ankara Üniversitesi, Emekli)Prof. Dr. Ender VARİNLİOĞLU (Ankara Üniversitesi, Emekli)Prof. Dr. Güngör VARİNLİOĞLU (Ankara Üniversitesi, Emekli)

Page 3: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

Bilimsel Danışma KuruluProf. Dr. Mustafa ADAK (Akdeniz, Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri)Prof. Dr. Güler ÇELGİN (İstanbul, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı)Prof. Dr. Bedia DEMİRİŞ (İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı)Prof. Dr. Çiğdem DÜRÜŞKEN (İstanbul, Latin Dili ve Edebiyatı)Prof. Dr. Bülent İPLİKÇİOĞLU (Ankara, Yunan Dili ve Edebiyatı)Prof. Dr. F. Gül ÖZAKTÜRK (Ankara Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı)Prof. Dr. Mustafa Hamdi SAYAR (İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi)Prof. Dr. N. Eda AKYÜREK ŞAHİN (Akdeniz, Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri)Prof. Dr. Cumhur TANRIVER (Ege, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı)Prof. Dr. Ümit Fafo TELATAR (Ankara, Latin Dili ve Edebiyatı)Doç. Dr. Çağatay AŞKİT (Ankara Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı)Doç. Dr. Pınar ÖZLEM-AYTAÇLAR (Ege, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı)Doç. Dr. Hülya BOYANA (Ankara Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi)Doç. Dr. Erman GÖREN (İstanbul Üniversitesi, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı)Doç. Dr. Erkan İZNİK (Anadolu Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi)Doç. Dr. Erkan KONYAR (İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi)Doç. Dr. F. Çiğdem MENZİLCİOĞLU (İstanbul, Latin Dili ve Edebiyatı)Doç. Dr. Fatih ONUR (Akdeniz, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı)Doç. Dr. Nihal TÜNER-ÖNEN (Akdeniz, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı)Doç. Dr. Aşkım ÖZDİZBAY (İstanbul Üniversitesi, Klasik Arkeoloji)Doç. Dr. Hasan PEKER (İstanbul Üniversitesi, Hititoloji)Doç. Dr. Burak TAKMER (Akdeniz Üniversitesi, Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri)Dr. Öğr. Ü. Gürkan ERGİN (İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi)Dr. Öğr. Ü. Ekin ÖYKEN (İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı)Dr. Öğr. Ü. Aliye EROL-ÖZDİZBAY (İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi)Dr. Ceyda ÜSTÜNEL-KEYİNCİ (Ankara Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı)Dr. Ayşe SÖNMEZ-YAKUT (Ankara Üniversitesi, Yunan Dili ve Edebiyatı)

Page 4: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

3

14 Mayıs 2018 Pazartesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Açılış Doç. Dr. Erman Gören

İstanbul Üniversitesi, Eski Yunan Dili ve EdebiyatıI. Oturum 10:00-12:00Kutsi Aybars Çetinalp

İstanbul Üniversitesi, Ortaçağ TarihiRana Gülcan Kahramanyol

(İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı) "Antik Roma’da Devlet Dini: Vahyedilmeyen Kurallar Nasıl Tayin Edildi?"Mert Aysoysal (İstanbul Üniversitesi, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı)

"Eski Roma'da Din: Yorum ve Spekülasyonlar"Öykü Çakıroğlu - Berk Altın

(Ankara Üniversitesi, Yunan Dili ve Edebiyatı) "Antik Yunan’da Şarap ve Dionysos Kültü"

Busenur Kuruderioğlu (İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı) "Antik Roma’da Kehanet Ritüelleri"

Kahve ArasıSoru-CevapYemek Arası

II. Oturum: 13:00-14:30Arş. Gör. Selin Önder Kaddar, İstanbul Üniversitesi Eskiçağ Tarihi

Emel Gülşah Akın (Anadolu Üniversitesi, Tarih) "Eskiçağ Tarihi Çalışmalarında Dijitalleşme"

Dilan Taştekin (İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi) "İmparator Iustinianus Döneminde

Erken Bizans Tarihinin Kaynağı Olarak Procopius"Evrim Aksın (Ankara Üniversitesi, Tarih)

"Gaius Iulius Caesar’ın Yaşamı ve Tarihçi Kişiliği"Kahve ArasıSoru-Cevap

AraIII. Oturum: 14:40-16:10

Dr. Ceyda Üstünel Keyinci Ankara Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı

Ebru Demirsular (Ankara Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı) "Antikçağda Kitap"

Ahmet Doğucan Hanegelioğlu (İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı)

"Latincedeki Üçüncü Grup İsimlerde Benzeşim Mantığı"Emre Poyraz (İstanbul Üniversitesi, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı)

"Byzantion’un İnşasının İki Yönü: Mit ve Tarih"Kahve ArasıSoru-Cevap

09:40-10:00

Oturum Başkanı

10:00-10:20

10:20-10:40

10:40-11:00

11:00-11:20

11:20-11:3011:30-12:0012:00-13:00

Oturum Başkanı13:00-13:20

13:20-13:40

13:40-14:00

14:00-14:1014:10-14:3014:30-14:40

Oturum Başkanı

14:40-15:00

15:00-15:20

15:20-15:40

15:40-16:5015:50-16:10

Page 5: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

4

Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

IV. Oturum: 10:00-12:00Arş. Gör. Armağan Tan

İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ TarihiDerya Gül (İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi)

"Sardurburcu"Miklos Kerekes (İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi) "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim"Ali Oğuz Bozkurt (İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi)

"Venamun’un Raporu Işığında Eski Mısır Yeni Krallığının Çöküşüne Genel bir Bakış"

Metin Oral (İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi) "Eski Yakındoğu’da Çok Dilli Sözcük Listeleri"

Kahve ArasıSoru-CevapYemek Arası

V. Oturum: 13:00-14:30Arş. Gör. Özge Acar

(İstanbul Üniversitesi, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı)Esra Duranal (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Tarih)

"Kappadokia Eyaleti Başkenti Kaisareia ve Argaios Dağı"Nedim Güvenç (İstanbul Üniversitesi, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı)

"Batı Anadolu’daki Sofist ve Hatiplerin İkinci Sofistik Akıma Katkıları"

Birce Balcı (İstanbul Üniversitesi, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı) "Epigrafik Verilerle Antikçağda

Anadolu’da Eğitime Genel Bir Bakış"Kahve ArasıSoru-Cevap

AraVI. Oturum: 14:40-16:10

Şenkal Kileci Akdeniz Üniversitesi, Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü

Ece Tunç (Ankara Üniversitesi, Yunan Dili ve Edebiyatı) "Arena’da Kadın Gladyatörler"

Sinem Güzel (İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi) "Zincire Vurulmuş Ares: Apollon’dan Syedra Halkına Bir Öğüt"

Simla Dereli (İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı) "İnsan Haklarının Antik Kökeni: Eski Roma’da İnsana Bakış"

Kahve ArasıSoru-Cevap

Kapanış Dr. Ceyda Üstünel Keyinci

Ankara Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı

Oturum Başkanı

10:00-10:20

10:20-10:40

10:40-11:00

11:00-11:20

11:20-11:3011:30-12:0012:00-13:00

Oturum Başkanı

Oturum Başkanı

13:00-13:20

13:20-13:40

13:40-14:00

14:00-14:1014:10-14:3014:30-14:40

14:40-15:00

15:00-15:20

15:20-15:40

15:40-15:5015:50-16:1016:10-16:30

15 Mayıs 2018 Salı

Page 6: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

5

Rana Gülcan Kahramanyolİstanbul Üniversitesi

Antik Roma’da Devlet Dini: Vahyedilmeyen Kurallar Nasıl Tayin Edildi?

Bu bildiride, itikadın semavi kabul edilen kurallarla şekillenmediği An-tik Roma Devlet Dini’nde ölçütlerin nasıl belirlendiği ve aslında insanın lafzettiği kuralların itikadi manada bir yer edinip edinmediği hususuna değinildi. Kuralları tayin edenler ve dahi benimseyip hayatında uygu-layan toplum, herhangi bir tanrının neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair yol gösterici öğüdünü doğrudan beyan etmediğini biliyor olabilir. Öte yandan bir tanrı ile doğrudan iletişime geçtiğini yahut onu görüp kuralları doğrudan ondan duyduğunu söyleyen din görevlileri de olabi-lir. Fakat çoğunlukla çeşitli kehanet kurumları ve yetkin din adamları bir tanrının ne istediğini anlamak maksadıyla ritüeller düzenliyor ve ritüel esnasında doğadan gelen işaretleri, kuralları tayin etmek için yorumlu-yorlardı. Bu kurallar da benimseniyor ve titizlikle tatbik ediliyordu. Antik Roma’da geçer akçe öteden beri bir şeyin ne kadar fayda sağladığıydı ve tam da bu sebeple kurallar belirlenirken faydalı olması hususu gözetili-yordu. Bir anlamda toplumun hayat akışında kolaylık sağlayan kurallar itikadi manada da iç huzuru sağlaması yahut müstakil hayatı düzenlemesi hasebiyle önem arz ederdi. Roma’nın bekası her şeyden önce geldiği için savaş kararları, ekonomik refah ve iç huzuru daimi kılacak düzenlemeler belirlenen kurallara bağlı idi. Örnek vermek gerekirse antikçağda Roma-lılar bir kavme savaş açmadan evvel tanrıya onun bu kararı uygun bulup bulmadığını, düzenlenen bir ritüelle danışırlardı. Bununla beraber elbette dini ritüellerin etkisinin itikadı ve hususi hayatta düzeni sağlaması bakı-mından kuralların manevi boyutu göz ardı edilemez. Bildiri, Antik Roma Devlet Dini’nin deyim yerindeyse kalbi olan kuralların insanlarca nasıl tasavvur edildiği, sonrasında lafza dökülüşüyle nasıl şekillendiği ve tayin edildiği, adeta ince ince nakşedilerek nasıl kutsal bir boyut kazandığı so-rularının cevaplarını izah etmeyi amaçlıyor.

14 Mayıs 2018 Pazartesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 7: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

6

Mert Aysoysalİstanbul Üniversitesi

Eski Roma’da Din: Yorum ve Spekülasyonlar

Çalışma, Eski Roma’da din anlayışını, Arkaik Dönem’e ait efsanelerden ve dini şekillendiren etkenlere yönelik teorilerden başlayarak ele alır. Bu ele alışı takiben Eski Roma’nın din anlayışında ritus ve dogmanın yeri sorgulanır ve religio ile superstitio öğelerine değinilir. Nihayetinde Marcus Terentius Varro’nun, Augustinus eliyle aktardığı üçlü din söylemine (Öy-küsel Teoloji [Thelogia Fabularis], Politik Teoloji [Theologia Civilis] ve Doğal Teoloji [Theologia Naturalis]) geçilerek okuyucuya Eski Roma’da dine dair bir perspektif kazandırılması amaçlanır. Bunu yaparken önce teoloji (theologia) üzerine bir giriş yapılır ve her bir söylem Cicero, Varro ve Augustinus’un bakış açısının da kullanılmasıyla yorumlanır. Ardından kehanetlerin, Eski Roma’daki dinde oynadığı role değinilir. Octavianus’a da değinilerek bu rolün siyasi bir manipülasyon aracı olarak kullanılma-sı tartışılır. Tartışmada Cicero’nun De Natura Deorum ve De Divinatione eserleri ile Cassius Dio’nun Historia Romana, Plutarchus’un Moralia ve De Pythiae Oraculis eserlerine ve Decimus Iunius Iuvenalis’in Saturae’ına atıf yapılır. Son olarak augur sıfatı ve Augustus unvanı arasındaki ilişki üzerine yorumlar dile getirilir. Yine Iuvenalis’in Saturae’ından yararlanı-lıp izin verilen din (Religio licita) ve izin verilmeyen din (Religio Illicita) tartışılır. Bu bağlamda imparatorluk içindeki dinsel çeşitlilikten ve gizem kültlerinden, Bacchanalia şenliklerinden, Yahudilikten ve Hristiyanlıktan bahsedilir. Hristiyanlık konusunda imparatorluk kültü ve etkisi de tartı-şılır. Çalışmanın sonunda iki apolojistin Roma Pagan dinine karşı düşün-meye sevk edici yazılarından üç örnek verilir. Bu apolojistler Tertullianus (Ad Nationes, I – VIII & XVIII) ve Augustinus’tur (Civitas Dei, VII – XII).

14 Mayıs 2018 Pazartesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 8: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

7

Öykü Çakıroğlu & Berk AltınAnkara Üniversitesi

Antik Yunan’da Şarap ve Dionysos Kültü

Antikçağda tarım faaliyetlerinin önemli bir kısmını oluşturan bağcılık, şarapla birlikte, Dionysos kültüyle de birleşerek hem mitolojik hem de kültürel açıdan geniş bir kullanım alanına sahip olmuştur. Mitolojik ola-rak karşımıza çıkması dışında şarap, tören ve eğlencelerde antik dönem insanının vazgeçilmez tüketimini oluşturmuştur. Antik Yunanlar şarabın sosyal etkilerini de kullanarak, adeta bir şarap uygarlığı kurmuşlardır. Neredeyse tüm eğlence ve toplantıların ana içeceği olan şarap, günlük beslenmede dahi yemeklerin önemli bir parçası olmuş aynı zamanda, hastalıkların tedavi edilmesinde de kullanılmıştır. Antikçağda tatlı şara-bın tercih edildiği, tatlandırma için bal veya deniz suyu eklendiği bilin-mektedir. Hatta bunların yanı sıra şaraba kireç, mermer tozu ve çeşitli baharatlar da katılmaktaydı. Yemekle birlikte alınan şarap içilmeye baş-lamadan önce tanrılara, özellikle de Dionysos’a dua edilir, sonra şarap kasesinden birkaç damla yere dökülerek tanrının adı anılır ve ardından içilirdi. Halk; medeniyetin ve barışın temsilcisi Dionysos miti içinde yoğ-rulmuş ve onun adına düzenlenen bağ bozumu şenliklerinde bugünkü ti-yatronun da temeli atılmıştır. Şarap antik Yunan’da sadece zenginlerin tü-kettiği bir içecek olmakla kalmamış, tüm kesime hitap etmiştir. Yunanlar, şarapla birlikte şarabın ve esrikliğin tanrısı Dionysos’u Olympos tanrıları arasında saymıştır. Hellas aristokrasisinin yükseliş döneminde ekonomik faaliyetler arasında en belirgin olan şarap üretimi şarapla beraber kökle-ri Mezopotamya’da Adonis’e kadar uzanan Dionysos, Yunan dünyasında siyasi ve ekonomik koşullarla ortaya çıkan orta sınıf tarafından üst sınıfa tepki olarak doğmuştur. Bu çalışmada şarabın Yunan uygarlığındaki kul-lanımı ve özellikle de Dionysos kültündeki yeri, belli başlı şarap türleri, kullanılan yerler, kullanım amaçları ana hatlarıyla antik kaynaklar, arkeo-lojik buluntular ve mitolojik unsurlarla açıklanmaya çalışılmıştır.

14 Mayıs 2018 Pazartesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 9: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

8

Busenur Kuruderioğluİstanbul Üniversitesi

Antik Roma’da Kehanet Ritüelleri

Hayatına hemen her alanda tanrılardan geldiği düşünülen işaretlerle yön vermiş olan antikçağ insanının bu inanç doğrultusunda yarattığı şeyler tarih boyunca çeşitli disiplinlerin araştırma konusu olmuştur. Mitolojik çağlardan beri aktarılagelen ve farklı kaynaklarda pek çok örneğiyle kar-şılaştığımız kehanette bulunma ve geleceği öngörme işi Homeros’tan Pla-ton’a, Cicero’dan Titus Livius’a kadar birçok yazar tarafından yorumlanmış ve Yunan-Roma dünyasına ilişkin, çeşitli açılardan ele alınabilecek zengin bir malzemenin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Biz de bu çalışmada in-sanların auspicium, augurium veya divinatio gibi adlarla belirtilen, çeşitli kültürlerde adı değişse de özünde benzer nitelikler taşıyan, doğayı ve çev-relerini inceleyip yorumlamalarını gerektiren, kahinlik yeteneğine ilişkin bir inanca neden ihtiyaç duyduklarını irdeledik. Kehanetin ilk uygula-malarından Roma’ya kadar olan gelişimini, Roma’da nasıl ve ne amaçla kullanıldığını, kimlerin kehanette bulunmada yetkin sayıldığını genel bir çerçevede inceledik. Doğal kehanet (divinatio naturalis) için, kişide bu-lunması gerektiği varsayılan yeteneğin ya da genel anlamda kehanet ritü-elleri konusundaki yetkinliğin Roma’da siyasi veya toplumsal bir ayrıcalık sağlayıp sağlamadığını, kişinin bu yetkiyi kendi çıkarları doğrultusunda kullanmasının imkanı olup olmadığını sorguladık. Filolojik bir çerçevede ele aldığımız bu sorulara Cicero ve Titus Livius gibi hem kendi zaman-larındaki hem de önceki uygulamalardan örnekler veren antik yazarların eserlerinde yanıt aradık. Kehanet inanışının hangi ritüellerle yerleştiğini, bunların nasıl ve hangi kurallar uyarınca uygulandığını, belirli bir zaman ve mekan gerektirip gerektirmediğini, diğer ritüellerle nasıl bir bağlantısı olduğunu açıklamaya çalıştık. Yine bu antik metinlerden ve özellikle de temel kaynak olarak kullandığımız, Cicero’nun De Divinatione eserinden edindiğimiz bilgileri ortaya koyarak Roma siyasi ve sosyal yaşamının ke-hanetlerle yürütülen bir başka yönüne ışık tutmayı amaçladık.

14 Mayıs 2018 Pazartesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 10: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

9

Emel Gülşah AkınAnadolu Üniversitesi

Eskiçağ Tarihi Çalışmalarında Dijitalleşme

“Everything not saved will be lost.- Kaydedilmeyen her şey kaybolacak-tır.” 1889 yılında Japonya’da kurulmuş olan, oyun kartlarıyla piyasaya gi-ren ve ardından dijital oyun dünyasında köklü bir yer edinen Nintendo firmasına ait oyunların kapanış ekranında görünen bu cümle, aslında ta-rih disiplinin ana fikirlerinden biri olan “kayıt” ve “dil” kavramını bizlere verir. Olayların kaydını tutmak, onları incelemek ve gelecek nesillere ak-tarma konusunda insanlığın en büyük aracı olan tarih ve tarih yazıcılığı ise gelişen teknolojiyle beraber artık kalem-kâğıttan yavaş yavaş koparak dijitalleşmeye başlamıştır. Antikçağ tarihi yazıcılığı ve öğretiminde de bu dijitalleşme yöntemi kullanılmaya başlamıştır. Nasıl antik Yunan veya antik Roma’da Yunan ve Latin dilleri tüm insanların hâkim olarak kul-lanabildikleri kaynaklar değilse, bugün de toplam dünya nüfusun ancak belirli bir yüzdesi kodlama dillerine yani dijital dillere hakimdir. Ancak dijitalleşme veyahut kodlama yalnız kendi alanlarında ve uzmanların-ca değil, farklı alanlarda da etkili bir şekilde kullanılabilir. Bu yöntemin antikçağ tarihinde kullanılmakta olduğu alanlar arasında; antik dillerin öğretilmesi, antik haritalandırmalar, arkeolojik yapı ve buluntuların re-konstrüksiyonu, antik yazıtlara ve yapılara uzaktan erişim bulunur. Diji-talleşme sayesinde antikçağ tarihi, sadece arkeologların ya da tarihçilerin çabalarıyla değil disiplinler arası yöntemlerle araştırılabilir hale gelir. Ça-lışmada, dünyada “Digital Humanities” adıyla bilinen, 2003 yılından beri sistemleşmiş ve hatta bazı ülkelerde bilimsel bir kürsüye sahip olan bu dijitalleşme kavramı, özellikle antikçağ tarihini ve antikçağ tarihçilerini ilgilendiren alt dalı olan “Digital Classics” parantezinde incelenecektir. Avrupa’da ve Amerika’da bu alanda yapılan çalışmalardan, dijital araçlarla antikçağ tarihine kazandırılan kavram ve eserlerden örnekler verilecektir. Aynı zamanda bu yöntemin Türkiye’de antikçağ tarihi çalışmalarında uy-gulanabilirliği de incelenecektir.

14 Mayıs 2018 Pazartesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 11: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

10

Dilan Taştekinİstanbul Üniversitesi

Procopius’un Eserleri ve Tarihçiliği

Caesarealı Procopius Herodotos, Thukydides, Polybios gibi tarih yazımı-nın en büyük isimleri arasında yer almaktadır. W. E. Kaegi’nin düşün-cesiyle, büyük bir Yunan tarih yazarı olmasa bile tartışmasız olarak Geç Antik Dönem ve Doğu Roma tarihinin erken, orta ve geç dönemleri için en önemli askeri tarih yazarıdır. Procopius’un Palaestina I eyaletindeki Caesarea kentinde VI. yüzyılın başlarında doğmuş olduğu düşünülmek-tedir. Kendisiyle ilgili bilgileri eserlerindeki kısa açıklamalardan oku-yabilmekteyiz. X. yüzyılda Suidas isimli bir yazar tarafından hazırlanan Suda ismi verilen sözlükte de Procopius'la ilgili bir madde bulunmakta-dır. Procopius klasik dönemin yazarlarının ve onların eserlerinin rhetorik üslubunda yoğunlaşan bir eğitim almıştır. Daha sonra hukuk konusun-da da çalışmış, Constantinopolis’te rhetor ve sofist unvanlarını almış-tır. Procopius’un eserleri günümüze oldukça eksiksiz ulaşabilmiştir. En önemli ve kapsamlı eseri, aynı zamanda kaleme aldığı ilk eseri Savaşlar sekiz kitaptan oluşan bir tarih metnidir (῾Υπὲρ Τῶν Πολέμων). Yazarın diğer bir eseri Iustinianus’un 565 yılındaki ölümünün sonrasında orta-ya çıkan Gizli Tarih (Ἀνέκδοτα)’tir. Iustinianus dönemindeki yapıları, yeniden yapılan inşaları konu edindiği eseri de Yapılar Hakkında (Περὶ κτισμάτων)’dır. Procopius Gizli Tarih adlı eserinde kendisini korkudan ve korkuya itaatten uzaklaştırarak daha önceden sarayda meydana gelen ve tanık olduğu olayları anlatmaktadır. Diğer iki eseriyle karşılaştırıldığında görülen övgü ve yergi farkı şaşırtıcı olmaktadır. Procopius genel olarak sade ve kolay anlaşılır bir dili tercih etmiş, anlaşılır ifadelerle hakikati dile getirmek istemiştir. Hitabet eğitiminin eserlerindeki yansıması tınlamalı ifadelerinde, yer verdiği özlü sözlerde ve klasik döneme özgü ifade biçim-lerinde görülmektedir. Procopius’un eserleri hem klasik dönemin hem de kendi çağının tarih yazımı özelliklerini barındırmaktadır. Thukydides'le çağdaşmış gibi yazmaya gayret etmiştir. Eserlerini kimi zaman bir Hristi-yan gibi kimi zaman da gizli eski pagan inançlarının etkisiyle kaleme al-dığı görülmektedir. Yukarıda bahsi geçen konularda Procopius’un eserleri incelenerek hem kendisinin hem de kendi döneminin tarih anlayışı ve bir tarih kaynağı bizzat kendisi ele alınacaktır.

14 Mayıs 2018 Pazartesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 12: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

11

Evrim AksınAnkara Üniversitesi

Gaius Iulius Caesar’ın Yaşamı ve Tarihçi Kişiliği

Roma, MÖ 753 kabul edilen kuruluş tarihinden itibaren devamlı şekilde siyasi ve sosyal çekişmelere sahne olmuş bir devlettir. Lucius Tarquinius Superbus'la Krallık Dönemi son bulmuş ve Octavianus'la başlayan İmpa-ratorluk Dönemi’ne kadar Cumhuriyet Dönemi yaşanmıştır, şüphesiz ki tüm Roma tarihi içinde en çok dikkat çeken isimlerin başında ise Gaius Iulius Caesar gelmektedir. Caesar, Gallia’daki kabileleri uzun yıllar süren çabalarıyla Roma’nın himayesine almış, Britanya Adası’na kadar uzanan askeri hamlelerin başında bulunmuş ve hatta Mısır’da Ptolemaios Hane-danı’nın taht mücadelesinde bizzat bulunarak taraf olmuştur. Roma’nın yayılmacı devlet politikasının adeta bir insan üzerindeki yansıması diye-bileceğimiz Caesar, yaptığı bu icraatlar kadar Pompeius ile olan iç savaş ve cumhuriyetin yaşadığı buhranlı dönemde de baş aktör konumunda ol-muştur. Fakat tüm bunların yanında kendisi kültürel konularla da ilgilen-miş, kitaplar yazmıştır. Caesar, aynı zamanda sadece Cumhuriyet’in geç döneminde değil kendisinden sonraki tüm tarihe damga vurmuş olan bir şahsiyettir. Elbette döneminde, daha öncesinde veyahut daha sonrasında Roma’da kendisinden daha büyük işler başarmış veya başarmak istedik-leri işlerle anılan önemli şahsiyetler vardır, fakat ondan sonraki dönemde ve şu an modern dünyada, tarihe özel olarak eğilmeyen kişiler için Sulla, Gracchus, Scipio, Pompeius veya Octavius gibi isimlerin – örnekler ço-ğaltılabilir – bir şey ifade etmemesi çok yüksek ihtimallidir. Durum Cae-sar’a gelince ise işler hayli değişir. Kendisi başındaki defne yapraklarından yapılan tacıyla; ünlü sözü “veni, vidi, vici” ile; Britanya’ya yapmış olduğu sefer ve Kleopatra ile yaşadığı ilişkisiyle; tiyatrolara, kitaplara, filmlere veya günlük hayatımızdaki diğer popüler kültür ayrıntılarına oldukça si-rayet etmiş bir ikondur. Bu çalışma aynı isme sahip lisans bitirme tezimin bir özeti niteliğinde olup Caesar’ın hayatı, girmiş olduğu siyasi ve askeri mücadelelerle olduğu kadar Roma tarihine ve tarihçiliğine yaptığı katkı-lar bağlamında da ele alınacaktır.

14 Mayıs 2018 Pazartesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 13: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

12

Ebru DemirsularAnkara Üniversitesi

Antikçağda Kitap

Kitap, insanlığın kültür hayatındaki en önemli olgulardan biridir. Tarihsel gerçeklikler, kültürel değerler ve sorumluluklar konusunda gelişip bilinç-lenmemizi sağlamaktadırlar. Kitaplar, günümüzdeki haline ulaşana kadar pek çok süreçten geçmiştir. Bu süreç yazının icadıyla başlamış, yazının insanlar arasında aktarımını sağlayacak olan malzemelerin arayışıyla de-vam etmiş ve oluşturulan kitapların farklı biçimlerde insanlara sunulma-sıyla da yavaş yavaş yaygınlaşmıştır. Antikçağda insanlar tarafından yazı yazmak için bizlerin kullandığı kağıdı kullanmak yerine birçok alternatif yazı malzemesi kullanılmıştır. Bunların başlıcaları ağaç kabukları, palmi-ye yaprakları, çanak çömlek parçaları, kilden yapılmış tabletler, balmumu tabletler, çeşitli madenler, hatta evlerin duvarları bile kullanılmıştır. El-bette en çok kullanılan malzeme Mısır’da Nil vadisinde yetiştirilen cype-rus papyrus ve büyük rakibi ise adını Pergamon kentinin isminden alan pergamenum kelimesine karşılık gelen parşömendir. Papyrus ve parşö-men yazı yazılmaya uygun hale gelene kadar pek çok aşamadan geçmek-tedir. Plinius bu konuda Naturalis Historiae adlı eserinde bize oldukça ayrıntılı bilgiler vermektedir. Sert zemin üzerine yazı yazmak için sivri bir gerek ya da metalden bir kalem tercih edilmektedir. Balmumu tab-letler üzerine ise fildişi, demir, kemik ya da başka madenlerden yapılmış stilus’lar kullanılmaktadır. Papyrus ve parşömene mürekkep ve yazı kale-miyle yazılmaktadır. Antikçağdaki kitap formuna baktığımızda ise rulo ve codex’ler dikkat çekmektedir. Farklı boyutlarda, içleri ve ciltleri süsle-nip büyük zahmetlerle çoğaltılan kitaplar son haline gelene kadar uzun bir süreçten geçmektedir. O dönemde yazı araç gereçleri oldukça paha-lıdır. Bu yüzden özellikle pahalı yazı malzemelerini iyi değerlendirmek için üzerindeki yazılar silinip yerlerine yenilerinin yazıldığı palimpsestus yöntemi oldukça çok kullanılmıştır. Bu çalışmada kitapların antikçağda nasıl oluşturuldukları, bu süreç içerisinde hangi malzemelerin kullanıldı-ğı ve kitabın gelişim aşamalarını ortaya koymaya çalışacağız.

14 Mayıs 2018 Pazartesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 14: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

13

Ahmet Doğucan Hanegelioğluİstanbul Üniversitesi

Latincedeki Üçüncü Grup İsimlerde Benzeşim Mantığı

Bükünlü bir dil olan Latincede isimler beş gruba ayrılmıştır. Bu tasnif ise geleneksel anlayışa göre kelimelerin genetivus singularis bitimleri te-melinde yapılmıştır. Bu beş grubun dördü aşağı yukarı görülebilir ben-zeşimlere dayanan bir bükün karakterine sahiptir. Bu gruplar içerisinde şüphesiz en zorlayıcı grup ise nominativus singularis bitimlerinde birçok farklılıklar bulunan üçüncü gruptur. Üçüncü grup isimlerin umumî ölçek-te kendi aralarındaki, hususî ölçekte ise nominativus singularis bükünleri ile oblik bükünleri arasındaki ayrışımlar, bu gruptaki isimlerin “düzensiz çekimli isimler” olarak anılmasına yol açmıştır. Bu isimlerin görünürdeki istikrarsız karakteri sebebiyle diyakronik olarak M.T. Varro’dan 19. yüzyı-la dek tasnifte birçok zorluklar çekilmiş ve geleneksel gramerde bu grup-taki isimler ya kelime sonu fonemleriyle ya da belirli seviyede benzeşim içeren kelime sonu fonem gruplarıyla birlikte tasnif edilmiştir. İlaveten bu zorluklar dilin öğretiminde de hatırı sayılır sıkıntılar doğurmuştur ve hatta bugün dahi doğurmaktadır. 19. yüzyılın özellikle ikinci yarısında dilbilimin ayrı bir disiplin olarak ortaya çıkması ve güçlenmesiyle birlikte geleneksel bakıştan daha farklı bir bakış açısı ortaya konmuş ve bu yak-laşım çerçevesinde de geleneksel anlayışın isim grupları tasnifinde temel aldığı genetivus singularis bitimlerinin yerini gövde sonu sesleri almıştır. Bu anlayış uyarınca üçüncü gruptaki isimlerin de aslında kendi içlerinde, morfolojik temelde ve belirli kurallar çerçevesinde kuvvetli benzeşimler içerdiği tezi gittikçe güçlü şekilde savunulmaya başlanmıştır. Bu çalışma-da Latincede üçüncü grup isimlerin tasnifindeki zorluklar ve mezkur iki yaklaşım değerlendirilecektir. Evvela M.T. Varro, Aelius Donatus, Caesa-realı Priscianus gibi eski gramercilerin yaklaşımları temelinde gelenek-sel anlayış ana hatlarıyla anlatılacak, daha sonra geleneksel yaklaşımdan farklılaşarak gelişen dilbilimsel yaklaşımın çözümleri yine ana hatlarıyla verilecek ve bu grup isimlerde müşahade edilen benzeşimlere (analogiae) örnekler sunulacaktır.

14 Mayıs 2018 Pazartesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 15: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

14

Emre Poyrazİstanbul Üniversitesi

Byzantion’un İnşasının İki Yönü: Mit ve Tarih

Yaklaşık olarak MÖ 750-550 arasına tarihlenen, Akdeniz, Ege ve Kara-deniz kıyılarında sürdürülen Büyük Kolonizasyon dönemi boyunca Hel-lenler, kıta Hellas’ından yola çıkarak Anadolu coğrafyasının hemen he-men bütün kıyı şeridine yayılmış ve hem ana kente bağlı olan hem de kurulduktan sonra ana kentten bağımsızlaşarak otonom bir yapı kazanan yeni kent devletleri kurmuşlardır. Bu çalışmada, söz konusu kolonizasyon döneminin ikinci safhasında, Megaralılar tarafından kurulan Byzantion kentinin kuruluş öyküsünün mitolojik ve tarihsel kaynakları ele alınıp, tarihsel anlatının dayandığı mitsel aktarımla öykülediği tarihsel gerçek arasındaki ilişki araştırılacak. Bu bağlamda, Hesykhios Milesios, Mala-las, Dionysios Byzantios ve Herodotos’un anlatılarındaki Byzantion ken-tinin kuruluşuna ilişkin mitsel aktarımın dayandığı coğrafi ve jeopolitik koşulların bu tarihsel anlatıları nasıl biçimlendirdiği sorunu gündeme gelmektedir. Örneğin Byzantion kentinin kurulduğu noktanın saptanma-sında kent-devletinin yarı mitsel kurucusu (oikistēs) Byzas’a söylenen ke-hanetlerin belirleyiciliği ile kentin günümüzde Sarayburnu’na denk gelen Bosphoros Akra gibi stratejik önemi olan kısımları arasındaki ilişki bu sorunun ortaya çıktığı örneklerden biridir. Yine Bosphoros Akra’nın ken-tin kurulacağı nokta olarak seçilmesinden önce, mitsel aktarımda kentin kurulacağı nokta, dolayısıyla Io ve Zeus’un ilişkisinin mekanı olarak Ky-daros Deresi’nin (Alibeyköy Deresi) ve Barbyses Deresi’nin (Kağıthane Deresi) denize döküldüğü nokta olan bugünkü Eyüp semti belirtilmek-tedir. Kentin kurulacağı noktanın seçilmesi bağlamında tarihsel anlatı kurgulanırken gerçekte coğrafi ve jeopolitik koşullara dayanan seçimi mitleştirmek amacıyla mitsel anlatım bir düzenek olarak kullanılmıştır. Bu bildiri kapsamında tarihsel anlatının kurgulanma stratejilerinde mitin nasıl başat bir rol oynadığı söz konusu örnekler çerçevesinde ele alına-caktır.

14 Mayıs 2018 Pazartesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 16: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

15

Derya Gülİstanbul Üniversitesi

Sardurburcu

“Lutipri oğlu Sarduri, büyük kral, güçlü kral, dünyanın kralı, Nairi ülke-sinin kralı, benzeri olmayan kral, hayret verici çoban, dik başlı uyruklar-la savaşmaktan korkmayan kralın yazıtıdır. Lutipri oğlu Sarduri, krallar kralı, her kraldan haraç almış olan (ben), Lutipri oğlu Sarduri şöyle der: "Bu taşları Alniunu şehrinden getirttim ve bu duvarı yaptırdım.” Urartu Krallığı’nın başkenti Tuşpa, Sardurburcu anıtından anladığımıza göre I. Sarduri tarafından kurulmuştur. “Sardursburg” adıyla da anılan bu kra-li yapı, Tuşpa sitadelinin batı yamacında olup 47x13 m boyutlarındadır. Asur dili ve Yeni Asur stilinde çivi yazısıyla kitabe kazılıdır. Urartu’nun devlet oluşuna dair, kendi devlet idaresinden çıkma en eski in situ yazıtı-dır. Yazıt kuzey-güney doğrultusunda uzanmakta olup kurucu kral olan I. Sarduri dönemi imar faaliyetlerinde ilk ve tek örnek olması açısından üniktir. Yazıtta, I. Sarduri, Asur’a öykünmekten gelen “evrenin kralı” gibi söylemleri ile otoritesini vurgulamaktadır. Bu söylem ondan önce Asur krallarınca kullanılmış olup ondan sonra birçok medeniyetin erki tara-fından söylenegelmiştir. Kurucu kral Sarduri, Van Kalesi ve çevresinde söz sahibi olduğunu, Asur’u tanıdığını –ki rakibinin dilini kullanmıştır– hatta ondan güçlü olduğunu göstermek, varlığını mekanikleştirmek yani maddi kültür kalıntısı bırakarak ispatlamak istemiştir. Van Kalesi’ndeki I. Sarduri (MÖ 840-830) dönemine tarihlenen ve Urartu Krallığı’nın yazılı tarihini başlatan Sardurburcu yazıtları, blokların üzerinde farklı seviye-lerde bulunup birbirinin tekrarı altı kopyayla inşa edilmiştir. Bu yazıtlar-la Urartuların çevresini nasıl tanımladıklarının yanı sıra Doğu Anadolu, Ermenistan ve Kuzeybatı İran bölgeleri boyunca uzanan bir dağlık kütle hakkında kültürel çıkarımda bulunulabilmektedir.

15 Mayıs 2018 Salı Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 17: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

16

Miklos Kerekesİstanbul Üniversitesi

Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim Hiyerarşisi

Yeni Assur eyalet sisteminde çoğu zaman eyaletin adı eyalet merkezinden gelmektedir. Eyaletlerin sınırları tahminlere dayanmakta olup, genelde coğrafi sebeplerden dolayı belirlenmiş olabilir. Bunu düzeltebilmek için yazılı kaynaklarda bazı daha küçük yerleşme ya da coğrafi noktaların hangi eyalete bağlı olduğu bilinmelidir. Bu durumlarda yüzey araştırma-ları ve merkezde bulunan yazılı ve arkeolojik kaynaklar ışığında eyaletle-ri sistematik olarak inceleyerek çalışmak mümkündür. Eyaletlerde genel olarak bir dominant şehir ve ondan daha küçük birkaç yerel merkez ve yerleşme vardır. Eyaletlerin yerleşim hiyerarşisi çeşitli sebeplerden dolayı birbirinden farklılık göstermektedir: (1) Bölgelerin Assur işgalinden ön-ceki farkları. Assur’un ele geçirdiği topraklar önceden çeşitli başka kültür ve halklara sahipti (Aramiler, Hurriler, Hittitler). Bu kültürlerin de kendi gelenekleri vardı. Mesela bazı Hurri ve Arami bölgelerinde daha az yer-leşim bulunmaktaydı. Onlarda da ortaya çıkarılan arkeolojik malzeme-ler çok daha az miktardaydı. Bu durum, Assur’un eyaleti kurduğu sırada farklı çözümler üretmesini gerektirmiştir. (2) Assur’un farklı dönemler-de, farklı hedeflerle kullandığı şehirler. Bir eyalet zamanında sınır eyaleti olduğu sürede daha çok askeri güce sahip olmalıydı, ancak imparatorlu-ğun genişlemesiyle eyaletin sınırdan uzaklaşmasıyla onun sivil özellikle-ri daha çok gelişebilmiştir. (3) Farklı coğrafyalar. Ovada ya da dağlarda oluşturulan bir eyalet farklı imkanlara sahip olmalıydı. Bu farklılıklar arasında en azından ulaşım, mineral ve doğal kaynaklar ve hayvancılık bulunmalıydı. (4) Eyaletlerin önceden Assur’a bağlı olup olmaması. Yeni bir eyalet kurulurken orada Assur’a ait bir altyapı kalmışsa – binalar, şe-hirler ya da Assurlu halk – kurulma sürecine kesinlikle yardımcı olmuş-tur. (5) Assur hegemonyasında kalma süresi. Bir eyalet yüzyıllar (Nisibis, Harran) ya da sadece birkaç yıl (Tabal) ya da birkaç on yıl (Uppumu, Kullimeri) boyunca Assur’a bağlıysa eyalet sistemi farklı seviyede oturtul-muş olmalıdır. Araştırma kapsamında Assur eyalet sınırlarını incelemeye çalışırken bizim düşündüğümüz anlamda sınırların olup olmadığına dair incelemelerden sonra sınırlar belirtilecektir. Bir Assur eyaletinin, eyalet merkezinin nelere sahip olduğunu da incelenecektir. Ayrıca bazı durum-larda merkezsiz eyaletlerin olup olmadığına da bakılacaktır.

15 Mayıs 2018 Salı Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 18: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

17

Ali Oğuz Bozkurtİstanbul Üniversitesi

Venamun’un Raporu Işığında Mısır Yeni Krallığının Çöküşüne Genel Bir Bakış

Literatürde “Venamun’un Raporu/Hikayesi” diye bilinen metin, Puşkin Müzesi koleksiyonunda yer alan ve Moskova Papirüsü 120 adıyla da anı-lan tek kopyayla günümüze ulaşabilmiş; Hiyeratik yazıyla Geç Eski Mı-sırca yazılmış bir eserdir. 1890’da Yukarı Mısır’ın el-Hibe kentinde Ame-nope’nin Onomastikon’u ve Vermai’nin Mektubu'yla birlikte bulunan papirüste anlatılanlar, 20. Hanedan'la birlikte Yeni Krallığın son zaman-ları ilâ 21. Hanedan’ın – yani Üçüncü Ara Dönem’in – hemen başındaki Mısır’ın ve Levant bölgesinin durumunu çarpıcı bir biçimde resmetmek-tedir. Bu dönemde Mısır’da firavunun gücünün neredeyse uçup gittiği gö-rülür. Yukarı Mısır’ın Amon Başrahipleri tarafından adeta ayrı bir krallık gibi yönetilmeye başlanır. Aşağı Mısır’da ise ayrı ve 21. Hanedan siyasi sahnededir. Mısır’ın bir zamanlar nüfuzu altında bulunan ve metinden Deniz Kavimleri’nin kontrolü altına girdiği anlaşılan Levant da elden çık-mış; Mısır, uluslararası alanda saygınlığını yitirmiş görünmektedir. Me-tin, Venamun adında bir Amon rahibinin sedir almak için çıktığı yolcu-luğu anlatmaktadır. “wHm msw.t” diye bilinen ve Rönesans Devri diye anılan dönem, 20. Hanedan’ın son firavunu XI. Ramses’in en son zaman-larıdır. Metinde firavunun adı bile anılmaz. Onun aksine Yukarı Mısır’ı adeta ayrı bir krallık gibi yönetmeye başlayan Amon Başrahibi Herihor, adı birkaç kez geçer; Venamun’u bu sefere gönderen de odur. Venamun, Firavun Smendes’e (21. Hanedan’ın kurucusu) uğrayarak Herihor’dan aldığı yazılı emri takdim etmesi, onun daha firavun hayattayken sahip olduğu siyasi nüfuzun bir göstergesidir. Soyulan, günlerce limanda bek-letilen, bir zamanlar muhtemelen karşılıksız alabildiği mallar için ödeme yapmak zorunda kalan ve farklı yer ve zamanlarda ölümden dönen Ve-namun’un hikayesi Alaşiya’da (Kıbrıs) aniden kesilir; zira papirüsün bun-dan sonrası kayıptır. Bu çalışmada, en geç 22. Hanedan’a tarihlenen ve içeriğinin gerçekten yaşanmış olaylar mı yoksa hikaye mi olup olmadığı tartışılan metnin anlattığı dönem eserle birlikte incelenecek, bu çerçevede bilim dünyasında tartışılan başlıca konular ele alınacaktır.

15 Mayıs 2018 Salı Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 19: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

18

Metin Oralİstanbul Üniversitesi

Eski Yakındoğu’da Çok Dilli Sözcük Listeleri

Sözcük listelerine Eski Yakındoğu’da çiviyazısı kültürünün yerleştiği tüm merkezlerde rastlamak mümkündür. Çivi yazılı kültürde katipler, dil öğ-renmek ve yazı pratiği yapmak için sözcük listelerini kullanmaktaydılar. İlk defa Güney Mezopotamya’da Geç Uruk döneminde başlayan bu pra-tik, MÖ III. binyıl boyunca Güney Mezopotamya’da hem Sümerce hem de Akadça konuşan katipler tarafından, Sümerce unilingual formda yazılan listelerle devam etmiştir. Sümerce sözcük listelerinin, Akad katipler ta-rafından da benimsenmesinin nedeni ise, bu bölgede yaşayan katiplerin hem Sümerce hem de Akadçaya hakim olmalarıdır. Ancak Sümerce’nin anadil olarak konuşulmadığı bölgelerde (Suriye, Anadolu, Filistin) oluşan katip ekollerinde bu dilin sonradan öğrenilmesi gerekmekteydi. Ayrıca MÖ III. binyılın ikinci yarısından itibaren Güney Mezopotamya’da Sü-mercenin “ölümü”, Mezopotamya’da da yeni nesil semitik katiplerin Sü-merceyi sonradan öğrenme zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Böylece sözcük listeleri, her bir Sümerce sözcüğün yerel dildeki karşılığının veya yorumunun verildiği çift dilli bir formata dönüşmüştür. Bu şekilde oluş-turulmuş çift dilli sözcük listelerine ilk kez çok erken bir dönemde (MÖ 2400) Suriye’de Ebla arşivlerinde rastlanmaktadır. Semitik kökenli bir dil konuşan Eblalı katipler, başlangıçta Güney Mezopotamya’dan aldıkları Sümerce sözcük listelerini kullanmışlar ve zamanla Sümerce sözcüklerin hemen altında bu sözcüklerin Eblaca karşılıklarının yer aldığı bilingual sözcük listelerini oluşturmuşlardır. Mezopotamya’da ise Ebla örneklerin-den daha gelişkin bir formattaki Sümerce-Akadça sözcük listeleri, ilk kez MÖ II. binden itibaren görülmektedir. Geç Bronz Çağı’ndan itibaren Me-zopotamya ve Suriye’de, Sümerce sözcüklerin Akadça olarak birincil ve ikincil karşılıklarının verildiği daha gelişkin ve kullanışlı listeler; Hattuša, Ugarit ve Mısır gibi bölgelerde ise Sümerce ve Akadçanın yanı sıra yerel dildeki vokabülerin de kayda geçirildiği “üç dilli” sözcük listeleri ortaya çıkmıştır. Bu çalışma kapsamında MÖ III. binden itibaren çivi yazılı kül-türlerdeki çok dilli sözcük listelerinin bir arada değerlendirmesi ve çok dilli sözcük listesi oluşturma pratiklerinin incelemesi yapılacaktır.

15 Mayıs 2018 Salı Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 20: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

19

Esra DuranalMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

Kappadokia Eyaleti Başkenti Kaisareia ve Argaios Dağı

Kaisareia kenti, Anadolu’nun en yüksek dağlarından biri olan Argaios Dağı (Erciyes) eteklerinde yer almaktadır. 3.917 metre yüksekliğe sahip volkanik bir dağ olması nedeniyle bölge halkı tarafından tanrılarla özdeş-leştirilmiş ve saygı görmüştür. Bu inanışın da etkileri bölgeye ait steller, mezar kültleri ve sikkeler gibi buluntular üzerindeki Argaios Dağı tasvir-lerinde ve Kaisareia kentinin bir sembolü haline gelmesinde görülmekte-dir. Bu nedenledir ki Kaisareia kenti Argaios Dağı’yla birlikte anılmış ve buranın Hitit döneminden beri önemli bir kült merkezi haline gelmesin-de rol oynamıştır. Bölge, Anadolu ticaretinde bölgeler arası geçiş noktası konumdaydı. Öyle ki, MÖ II. binyılda Hitit Krallığı ve Assurlar arasın-da önemli bir ticari merkez olmuştur. Ayrıca Hellenistik, Roma ve Er-ken Doğu Roma dönemlerinde de Kappadokia’nın en önemli kenti olma özelliğini korumuştur. MS 371 yılında Kappadokia eyaleti ikiye ayrıldı-ğında bile Kappadokia Prima’nın başkenti olarak kalmıştır. Argaios Dağı, Kaisareia kentini siyasi, ekonomik, kültürel, dini ve yol güzergahlarıyla olan bağlantıları gibi pek çok konuda etkilemiştir. Bu çalışmada Kaisareia kentinin ve kent için önemli bir yere sahip olan Argaios Dağı’nın antik kaynaklar ve epigrafik belgeler ışığında değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

15 Mayıs 2018 Salı Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 21: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

20

Nedim Güvençİstanbul Üniversitesi

Batı Anadolu’daki Sofist ve Hatiplerin İkinci Sofistik Akıma Katkıları

MS II. yüzyıl yazarlarından Philostratos’un Bioi Sophistōn adlı eseri, Anadolu kökenli çok sayıda sofisti ele alması itibariyle antikçağda Ana-dolu’nun kültürel yapısına ışık tutan önemli bir kaynaktır. Toplamda 59 ismin anıldığı eserde MÖ II-MS II. yüzyıl arasında Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde yaşamış 31 sofistin yaşamına ilişkin bilgiler verilmiştir. Phi-lostratos’un, Atina’nın yanında Pergamon, Smyrna, Ephesos gibi önemli Batı Anadolu kentlerinin İkinci Sofistik akımın doğmasında etkili ol-duğu görüşünü merkeze alan çalışma Mysia, Ionia ve Karia bölgelerine odaklanmıştır. Öncelikle metinde bu bölgelerle ilişkilendirilen kişiler ele alınacak ve diğer antik kaynaklardaki bilgilerle yeniden değerlendirile-cek. Antik yazarların bize sunduğu bilgiler, ilgili sofistin ilişkilendirildiği kentlerde ele geçen yazıtlardaki bilgilerle karşılaştırılacaktır. Bu noktada gerek Philostratos’un tanımlamalarında gerekse diğer antik yazarların ve epigrafik belgelerin verdiği bilgilerde birçok ismin yalnızca sofist değil aynı zamanda rhētōr (hatip) olarak adlandırıldığı da göze çarpmaktadır. Örneğin Bioi Sophistōn’da rhētōr ve sofist olarak bir heykelle onurlandırıl-dığı söylenen Miletoslu Dionysios’un Ephesos’ta bulunan mezar yazıtın-da yalnızca rhētōr olarak anıldığı görülmektedir. Esasen sofist ve rhētōr kavramlarının antik kaynaklarda böylesine iç içe geçmiş durumda olması söz konusu mesleklerin toplumdaki sosyal ve siyasi görevleri bağlamın-da birbirine yakın yükümlülüklere sahip olmalarından ileri gelmektedir. Çalışmada yaşam öyküleri ele alınırken bu sofist ve rhētōr yükümlükleri arasındaki farklılıklar da tespit edilmeye çalışılacaktır. Böylece Philostra-tos’un işaret ettiği Batı Anadolulu sofistlerin yaşam öykülerine dair eldeki veriler derlenecek ve bu doğrultuda Bioi Sophistōn’un bu bölge özelinde güvenilirliği üzerine değerlendirme yapılacaktır. Elde edilen bu yaşam öykülerinden hareketle Batı Anadolu için MÖ II.-MS II. yüzyıl arasındaki dönemde çizilen bir sofist portresi çıkarılacaktır. Böylece Anadolu’da 400 yıl boyunca devam eden sofistlik geleneğinin hangi okul, ekol veya aile gelenekleri bağlamında geliştirildiği ve sürdürüldüğüyle ilgili yorumla-malar yapılacak ve takip edilebildiği ölçüde öğretmen-öğrenci ilişkisi de açıklanmaya çalışılacaktır.

15 Mayıs 2018 Salı Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 22: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

21

Birce Balcıİstanbul Üniversitesi

Epigrafik Verilerle Antikçağda Anadolu’da Eğitime Genel Bir Bakış

Eğitim, ilk çağlardan bu yana bireylerin ve toplumların gerek sosyal, ge-rek kültürel bakımdan gelişmelerinin göstergesi ve gerekliliği olmuştur. Modern zamanların kültür temelinin oluştuğu antikçağda da eğitime çok önem verilmiştir. Bu bağlamda epigrafik veriler antikçağda Anadolu’da eğitim sisteminin işleyişine dair önemli bilgiler sunmaktadır. Eğitimin verildiği kurumlar ve eğitmenlerle ilgili terimleri incelediğimizde, bu terimlerle bağlantılı mimari bir yapı olarak gymnasion'dan bahsedebili-riz. Başta sadece beden eğitimi alıştırmalarının yapıldığı gymnasion’lar MÖ IV. yüzyıldan itibaren, birer kültürel yetiştirme kurumu haline de gelmeye başlamışlardır. Hellenistik Dönem’de ise daha kapsamlı hale ge-lerek, çeşitli türden gereksinimleri sağlamakla, toplumun sosyal yaşamı-nın merkezi olmuşlardır. Genel refah için böylesine gerekli bu kurumun korunması ve bakımı ise gymnasiarkhos’lara verilmiştir. Gymnasion’un yurttaşlara sunduğu hem sportif hem de düşünsel eğitim için düzenle-meler yapmak onun görevi idi. Epigrafik verilerde geçen eğitmenlerin bazılarını ise şöyle sıralayabiliriz; paidagogos (çocuğa okul çağına kadar temel eğitimini veren), paidonomos (çocuğun eğitim danışmanı/gözet-meni), paidotribēs (beden eğitiminden sorumlu öğretmen), grammatikos (gramer öğretmeni), grammatodidaskalos (gramer öğretmeni), kitharistēs (müzik öğretmeni). Çocukların okula başlayana kadar geçen döneminde paidagogos’lar vardır. Eğitimin ilk aşaması olan bu zaman diliminde pai-dagogos önemli bir yer tutmaktadır. Homeros Ilias'ta Akhilleus’un paida-gogos’u Phoiniks’ten bahsetmektedir. Bu hikayedeki gibi, antikçağın diğer paidagogos’larının da zenginliğini kaybeden kültürlü ailelerin çocukları olması büyük olasılıktır. Gençlerin eğitimini denetleyen öğretmen anla-mına gelen paidonomos, birçok epigrafik belgede karşımıza çıkmaktadır. Bu verilerden paidonomos’luk yapan kişilerin, çocukların antrenman ve eğitimlerini denetlediklerini, aynı zamanda beden eğitimi öğretmeni, gramer öğretmeni gibi diğer öğretmenleri de onurlandırdıklarını veya onlar için karara vardıklarını da öğrenebilmekteyiz. Fiziksel eğitimin,

15 Mayıs 2018 Salı Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 23: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

22

yani vücudun güzel ve sağlam oluşunun gözetiminde bulunan paidotribēs ise az sayıda epigrafik belgede yer almaktadır. Beden eğitimi öğretmeni olarak adlandırabileceğimiz paidotribēs’ler, gymnasion’da gerçekleştirilen koşu, güreş, cirit atma, araba yarışları gibi fiziksel faaliyetlerin denetimin-de bulunmaktaydılar. Epigrafik belgelerden elde edilen tüm bu bilgiler-den hareketle; antikçağda düzenli ve sistemli bir eğitim ve öğretim haya-tının oluşturulmaya çalışıldığı hatta kimi zaman yasalar konulacak kadar önemsendiği, çeşitli dallara ayrılmış öğretmenlerin bu işi genellikle belli bir ücret karşılığında yaptıkları sonucuna varmaktayız.

15 Mayıs 2018 Salı Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 24: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

23

Ece TunçAnkara Üniversitesi

Arena’da Kadın Gladyatörler

Antik Roma dünyasının en gözde fakat en acımasız gösterisi olan glad-yatör oyunları, resmi olarak ilk kez MÖ 264 yılında düzenlenmiştir. Başlangıçta sadece cenaze törenlerini süslemek amacıyla düzenlenen bu gösteriler, MÖ III. ve II. yüzyıllarda Roma yaşantısının bir parçası haline gelmiştir. MS 404 yılında yasaklanmasına değin popülaritesini hiç kay-betmemiş ve zamanla politik rekabet için kullanılan bir reklam aracı ha-line gelmiştir. Roma’da toplumun her kesimi tarafından bir eğlence aracı olarak görülen gladyatör oyunlarına kadınlar da büyük ölçüde ilgi göster-miş ve MS I. yüzyıldan itibaren kadınlar, erkek gladyatörler kadar yaygın olmasa da dövüşmeye başlamışlardır. Özellikle, Roma imparatorları Nero ve Domitianus’un kadınların “sergilendiği” şenlikler düzenlediklerini bi-liyoruz. Genellikle cücelerle dövüştürülen kadın gladyatörlerin, arenalara sürülmesinin esas nedeninin halkın ilgisini oyunlar üzerine çekmek ol-duğu anlaşılmaktadır. Çeşitli eğitimlerden geçen ve kullandıkları silah-lara göre kendi içlerinde ayrılan gladyatörler, savaş esiri, güçlü kuvvetli kölelerden seçilir ve birbirleriyle ölümüne dövüştürülürdü. Bunun yanı sıra kimi suçlular, borç batağına düşen yurttaşlar ve sonraları ise Hristi-yanlar bu gösterilerin kahramanları olmuşlardır. Adlarına pek çok anıt ve mezar steli yapılması, Roma yurttaşları tarafından gladyatörlerin bir idol olarak görüldüklerini kanıtlar niteliktedir. Zira Tacitus, yüksek sta-tüye sahip olan kimi kadınların da isimlerini duyurmak ve ün kazanmak için gladyatör oyunlarında kendi istekleriyle boy gösterdiklerinden ve bu kadınların amfi tiyatroda dövüşerek kendilerini utanç verici bir duruma soktuklarından bahseder. Bu çalışmada; kadın gladyatörler, onların dö-vüştürülme amaçları ve dövüşme şekilleri Cassius Dio, Iuvenalis, Tacitus, Suetonius ve Petronius gibi antikçağ tarihçilerinin verdikleri bilgiler çer-çevesinde, arkeolojik ve filolojik veriler yardımıyla incelenecektir.

15 Mayıs 2018 Salı Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 25: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

24

Sinem Güzelİstanbul Üniversitesi

Zincire Vurulmuş Ares: Apollon’dan Syedra Halkına Bir Öğüt

MÖ II. binyıldan itibaren Akdeniz Havzası’nda deniz ticareti büyük bir gelişme göstermiş, MÖ 750-550 yılları arasında gerçekleşen Büyük Kolo-nizasyon hareketiyle de doruğa ulaşmıştır. Bu gelişme beraberinde yağ-macılığı ve haydutluğu getirdiği gibi, Akdeniz’in coğrafi yapısının elve-rişli olması korsanları da bu işe teşvik etmiştir. Böylece engebeli dağlar ve girintili çıkıntılı kıyı şeridine sahip olan bölge korsanlar için adeta bulun-maz bir nimet haline gelmiştir. Nitekim bölge dağlık olduğundan dolayı herhangi bir tehlike anında korsanlar gemilerini girintili çıkıntılı koylar-dan birine saklayıp dağdaki mağaralara kaçarak saklanabiliyorlardı. Bun-dan dolayı, korsanlar özellikle Lykia, Pamphylia ve Kilikia’da konumlan-mışlardır. Pamphylia ile Kilikia’yı birbirinden ayıran sınır kenti Syedra da bu korsan tehdidinden nasibini almış ve Syedra halkı bu saldırılara karşı son çareyi Klaros Apollonu’na danışmakta bulmuştur. Apollon, kahinleri aracılığıyla verdiği öğütle Syedra halkından kentlerine bir Ares heykeli dikmelerini ve bu heykelin ellerinin Hermes tarafından zincirlenmiş hal-de adaletin simgesi Dike tarafından yargılanırken görünmesini istemiş, ancak bu şekilde kentin korsan saldırılarından kurtulabileceğini bildir-miştir. 1997 yılında Syedra’da yapılan kazılar esnasında bu kehanet yazıtı bulunmuştur ancak Ares, Hermes ve Dike’nin beraber göründüğü hey-kellere dair bir ize rastlanmamıştır. Syedra halkının kendilerine verilen bu öğüdü yerine getirmek için ellerinden geleni yaptıklarını görmekteyiz zira kent sikkeleri üzerinde Ares, Hermes ve Dike üçlüsü tıpkı kehanette bahsedildikleri üzere betimlenmişlerdir. Bu sikkelere ilk olarak Marcus Aurelius ve Lucius Verus’un imparatorluk döneminde rastlanmış, ardın-dan bu tip Caracalla, Maximinus, III. Gordianus, Traianus Decius, He-rennia Etruscilla, Trebonianus Gallus, I. Valerianus ve Gallienus dönem-lerinde de görülmeye devam etmiştir. Bu çalışmada Apollon’un Syedra halkına verdiği öğüt ve bu öğüdün kentin tarihindeki, yazıt ve sikkelerin-deki yansımaları detaylı olarak ele alınmıştır.

15 Mayıs 2018 Salı Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 26: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

25

Simla Dereliİstanbul Üniversitesi

İnsan Haklarının Antik Kökeni: Eski Roma’da İnsana Bakış

Bilindiği gibi İnsan Hakları; bireyi korumayı amaçlayan, insanın doğuş-tan ve yalnızca insan oluşu nedeniyle sahip olduğu temel hak ve özgür-lükleri içeren evrensel ilke ve kurallar bütünüdür. Buna göre her insan din, dil, ırk, cinsiyet, etnik köken ya da sosyal sınıf farkı gözetmeksizin kanunlar karşısında eşit olma, hür ve onurlu yaşama hakkına sahiptir. İn-san Hakları’nın tanımı evrenselliğini ancak 20. yüzyılda kazanmış olsa da, çok daha köklü bir geçmişe sahiptir. Bu çalışmada, antikçağda İnsan Hakları’nın ilk nüvelerinden bahsedilerek özellikle Eski Roma’nın Cum-huriyet ve İmparatorluk dönemlerinin insana bakışı ve uygulamaları ir-delenmiş; 20. yüzyıla kadar evrensel bir boyut kazanamamış bu hakların tarihsel süreciyle ilgili bilgi verilmiştir. Roma genellikle savaşa düşkün bir toplum olarak tanımlanıp şiddetle özdeşleştirildiyse de insan haklarının temeli kabul edilebilecek ilk düzenlemeler yine onlar tarafından yapıl-mıştır. Roma’ya özgü bir kavram olan humanitas (insancıllık), dönemin zihniyetini büyük bir ölçüde etkileyerek insana bakışın genel çerçevesini çizmiştir. Aynı zamanda eğitim anlayışına da nüfuz etmiş, eğitimin insanı doğru ve iyi olana yöneltebileceğine inanılmıştır. Bu bağlamda özellikle Cicero’nun humanitas anlayışından bahsedilerek yine bu kavrama bağlı clementia (merhamet), pietas (tanrılara, aileye, ülkeye bağlılık), aequitas (hakkaniyet), iustitia (adalet) ve libertas (hürriyet) gibi kavramlarla ilgi-li bilgi verilerek bunların İnsan Hakları’nın oluşumunda nasıl bir temel oluşturduğu incelenmiştir. Bunların yanı sıra köleliğin bu çerçevedeki ko-numundan da bahsedilmiştir. Ayrıca Roma’da farklı kültürlere ve inanış-lara karşı genelde nasıl bir tutum sergilendiğine de değinilmiştir. Birleş-miş Milletler Genel Kurulu tarafından 1948’de ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne kadar geçen süreçten de kısaca bahsedilerek şu an sahip olunan bu hakların köklü geçmişi hakkında bilgi vermek amaç-lanmıştır.

15 Mayıs 2018 Salı Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu

Page 27: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

KATILIMCILAR

• Ahmet Doğucan Hanegelioğlu, İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı• Ali Oğuz Bozkurt, İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi• Berk Altın, Ankara Üniversitesi, Yunan Dili ve Edebiyatı• Birce Balcı, İstanbul Üniversitesi, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı• Busenur Kuruderioğlu, İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı• Derya Gül, İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi• Dilan Taştekin, İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi• Ebru Demirsular, Ankara Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı• Ece Tunç, Ankara Üniversitesi, Yunan Dili ve Edebiyatı• Emel Gülşah Akın, Anadolu Üniversitesi, Tarih• Emre Poyraz, İstanbul Üniversitesi, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı• Esra Duranal, Mimar Sinan Üniversitesi, Tarih • Evrim Aksın, Ankara Üniversitesi, Tarih• Mert Aysoysal, İstanbul Üniversitesi, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı• Metin Oral, İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi• Miklos Kerekes, İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi• Nedim Güvenç, İstanbul Üniversitesi, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı• Öykü Çakıroğlu, Ankara Üniversitesi, Yunan Dili ve Edebiyatı• Rana Gülcan Kahramanyol, İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı• Simla Dereli, İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı• Sinem Güzel, İstanbul Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi

Page 28: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

NOTLAR

Page 29: VI. Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumucdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=abstract... · "Anadolu’daki Yeni Asur Eyalet Sisteminde Yerleşim" Ali Oğuz Bozkurt

İLETİŞİM

• eskiyunandili.edebiyat.istanbul.edu.tr/tr/content/klasik-filoloji-toplu-lugu/iletisim

SOSYAL MEDYA HESAPLARI

Facebook

www.facebook.com/klasikfiloloji

Instagram

www.instagram.com/klasikfiloloji

Twitter

twitter.com/klasikfiloloji

Tumblr

iuklasikfiloloji.tumblr.com

[email protected]