ve · 2020. 1. 27. · türkiye cumhuriyeti anayasasının 42. maddesi eğitim öğretimle ilgili...
TRANSCRIPT
1. ÖZEL EĞİTİM ALANI
Giriş
Bu düşünceden hareketle genel eğitim okullarında özel eğitim sınıfı uygulamaları, yarı
zamanlı kaynaştırma uygulamaları ve tam zamanlı kaynaştırma uygulamalarına yer
verilmektedir. Ayrı eğitim uygulamaları ise aynı özelliklere sahip öğrencilerin ayrı okul
düzenlemeleriyle eğitim almalarıdır.
Ayrı eğitim uygulamalarının felsefesi ise durumları birlikte eğitim uygulamalarına katılmaya
uygun olmadığına karar verilen öğrencilerin aynı yetersizlik ya da özel yeteneklerine göre
eğitim verilmesi gerekliliği üzerinedir. Tüm bu uygulamalar öğrencilerin özel
gereksinimlerine göre özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri tarafından sunulan destek özel
eğitim hizmetleriyle tamamlanmaya çalışılmaktadır.
1.1. Bireysel Farklılıklar
Türk dil kurumu sözlüğüne göre farklı olma doğal, toplumsal ve bilince dayanan her olayda
uygun bütün ötekilerden ayıran özelliktir (TDK, 2018). Farklılıklar bireylerin fiziksel ruhsal
duygusal vb. özelliklerinde olabilir. Bu farklılıklar bireye ilişkin ya da bireye bağlı olan
farklılıkları olarak anılır.
Buna göre bireysel farklılıklar terimi hiçbir bireyin birbirine benzemediği varsayımdan
hareket eder. Bireyler arasındaki farklılıklar boy, kilo, renk gibi fiziksel özelliklere ilişkin
farklılıklar olabileceği gibi, duyu organlarının işlevleriyle ilgili farklılıklar, zihinsel
özelliklerindeki farklılıklar, öğrenme özelliklerindeki farklılıklar vb. olabilir.
Bir sınıftaki bazı çocuklar çok hareketli olabileceği gibi bazı çocuklar tamamen kendi
dünyalarında yaşıyor olabilir.
Okullarda pek çok sınıf öğretmeni mesleğe benzer heyecan ve benzer bir öyküyle
başlamıştır. Ancak okulun ilk gününden itibaren sınıf listesinin sadece bir kağıt parçasından
ibaret olduğunu görmüştür. Öğrenciler bilgi formlarından ya da sınıf listelerinde yazanlardan
çok farklı özellikler gösterecektir. Öğretmen ilk derse başladığında kimi öğrenciler her soruya
cevap verebilmek için birbiriyle yarışacak ve hızla öne atlayacak, kimi öğrenciler ise sizi
dinlemek ve izlemekle yetinecektir. Siz söz vermediğinizde konuşmayacak, ne zaman ki
onlara söz hakkı vererek düşüncelerini öğrenmek isterseniz o zaman size yanıt
verecektir.
Bazı farklılıklar sınıf ortamında öğrencinin performansını etkileyecektir. Bazı
öğrencilerde gözlenen farklılıklar öğrencinin çeşitli alanlarda yetersizlik göstermesine yol
açabilecektir. Bu yetersizlikler öğrencinin birçok gelişim alanını etkileyebilecektir.
Öğretmen olarak çoğu zaman dile getirdiğimiz “ben konuyu her öğrencinin anlayacağı şekilde
sunuyorum, ancak halen bazı öğrencilerim geride kalıyor” cümlesini farklı bir şekilde
sorduğumuzda şöyle söylebiliriz: “Ben her konuyu her bir öğrencinin bireysel farklılıkları
doğrultusunda işlemediğimden bazı öğrencilerim geride kalıyor”. Konuya öğrencilerin
yapamadıkları açısından değil bizim öğrenciye neden ulaşamadığımız açısından bakmak
gerekiyor.
1.2.1. Zedelenme
Zedelenme, bireyin psikolojik, fizyolojik, anatomik özelliklerinden geçici ya da kalıcı
türden bir kayıp, bir yapı ya da işleyiş bozukluğu olması durumudur (Özsoy, Özyürek ve
Eripek, 1989)
Bozulma ise, vücudun bir organının ya da bir parçasının kaybı ya da işlevinin azalmasını
ifade eder (Heward, 2013, 7)
1.2.2. Yetersizlik
Yetersizlik, belirli bir şeyi yapmada yeterli olmamayı, belirli bir şekilde davranmada sınırlı
kapasiteyi tanımlamaktadır (Eripek, 2008, 3).
Bireyin belirli görevleri yerine getirmesine yönelik sınırlılıklar olduğunda yetersizlik ortaya
çıkar (yürüme, görme, sayıları toplama vb. gibi (Heward, 2013, 7). Çocuk bu yetersizliğe
bağlı olarak çoğu kimsenin işittiği gibi işitemeyebilir, gördüğü gibi göremeyebilir, öğrendiği
gibi öğrenemeyebilir (Eripek, 2008, 3). Bireyin kişisel, sosyal, mesleki ve diğer problemleri
onun eğitiminde yetersizliğe yol açmadıkça engelli olan birey değildir. Örneğin, çocuk kolunu
kaybettiyse protez kolunu kullanmayı, okul içindeki ve dışındaki işlevlerini sorunsuz olarak
yerine getirmeyi öğrendiyse en azından fiziksel işlevlerini yerine getirmede engelli değildir
(Heward, 2013, 7). Zihin yetersizliği olan bir öğrenci yoğun zihinsel işlevler gerektiren
okuma, matematik vb. akademik becerileri sınıftaki akranlarıyla aynı hız ve nitelikte
öğrenmede dezavantaj yaşayabilir.
1.2.3. Engel
Türk dil kurumu sözlüğünde engel “bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep” olarak
tanımlanır (TDK, 2018). Yetersizlik bir bozukluğu ya da yetersizliği olan bireyin çevresiyle
etkileşime girdiğinde karşılaştığı dezavantajlı durumu ya da sorunu ifade eder. Yetersizlik
herhangi bir çevre/ortamda engeli ortaya çıkarırken başka bir ortamda bir engel ortaya
çıkmayabilir.
Protez kolu olan bir çocuk basketbol sahasında yetersizliği olmayan akranlarıyla rekabet
ederken engelli (dezavantajlı) olabilir, fakat sınıftaki dersleri izlemede bir dezavantaj
yaşamaz (Heward, 2013, 7). Dolayısıyla yetersizliği olan öğrencinin gereksinimlerine ve
yapabildiklerine göre düzenlemeler yapıldığında engel durumu söz konusu olmayacaktır.
Sonuç olarak tüm bireyler yaşamlarının bir döneminde, çeşitli nedenlerden dolayı
fiziksel ve duygusal zedelenmeler ve bozukluklarla karşı karşıya kalabilir. Bu durumların pek
çoğunda tıbbi müdahalelerde bulunularak zedelenme ya da bozuklukların bireyde yaratacağı
etkiler azaltılabilir ya da ortadan kaldırılabilir.
1.3. Özel Eğitim
Özel eğitim bireysel olarak planlanmış, uzmanlık isteyen, yoğun, sonuca yönelik öğretimdir.
Etkili ve etik kurallara uygun şekilde uygulandığında, özel eğitim aynı zamanda öğrenci
performansının doğrudan ve sıklıkla ölçülmesiyle kılavuzlanan ve araştırma temelli öğretim
yöntemlerinin sistematik kullanımı ile karakterize edilir (Heward, 2013, G-12).
Tanımda yer alan bireysel olarak planlama her bir öğrenci ve ailesi için bireyselleştirilmiş
eğitim planlarının (BEP) hazırlanması anlamına gelir.
Uzmanlık ise özel gereksinimi olan bireylerin zedelenme, yetersizlik ve engel
durumları ile bireysel yeterlik ve özelliklerine uygun eğitim verme konusunda eğitim almış
eğitimcileri ifade eder. Bu eğitimciler üniversitelerin lisans düzeyinde eğitim veren özel
eğitim öğretmenliği programlarından mezun olmuş ve özel eğitim öğretmeni unvanı almış
özel eğitim öğretmenleri ile kaynaştırma eğitimi ve özel eğitim konusunda eğitim almış, özel
gereksinimi olan öğrencilerle çalışan okul öncesi, sınıf ve branş öğretmenlerini ifade eder.
Tanımda sözü edilen “yoğun” ise gerek okul ortamlarında gerekse okul dışı
ortamlarda grup ve bireysel olarak verilen tam zamanlı eğitimleri ifade eder. Sonuca yönelik
öğretim ifadesi ise planlamada yer alan amaçların gerçekleşmesi, birey tarafından yerine
getirilmesi anlamını taşır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 42. Maddesi eğitim öğretimle ilgili hakları
düzenleyen maddedir. Bu maddenin ilk cümlesi “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından
yoksun bırakılamaz.” dır. Buna göre öğrenim çağındaki tüm çocukların eğitim ve öğretim
hakkı vardır.
573 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede (KHK, 1997) özel eğitim, özel eğitim
gerektiren bireylerin eğitim gereksinimlerini karşılamak için özel olarak yetiştirilmiş personel,
geliştirilmiş eğitim programları ve yöntemleri ile onların özür ve özelliklerine uygun
ortamlarda sürdürülen eğitim” olarak tanımlanmaktadır.
Özel Eğitimin Temel İlkeleri
a. Özel eğitim gerektiren tüm bireyler, ilgi, istek, yeterlilik ve yetenekleri doğrultusunda ve
ölçüsünde özel eğitim hizmetlerinden yararlandırılır.
b. Özel eğitime erken başlamak esastır.
c. Özel eğitim hizmetleri, özel eğitim gerektiren bireyleri sosyal ve fiziksel çevrelerinden
mümkün olduğu kadar ayırmadan planlanır ve yürütülür.
d. Özel eğitim gerektiren bireylerin, eğitsel performansları dikkate alınarak, amaç, muhteva
ve öğretim süreçlerinde uyarlamalar yapılarak diğer bireylerle birlikte eğitilmelerine öncelik
verilir.
e. Özel eğitim gerektiren bireylerin her tür ve kademedeki eğitimlerinin kesintisiz
sürdürülebilmesi için her türlü rehabilitasyonlarını sağlayacak kurum ve kuruluşlarla iş birliği
yapılır.
f. Özel eğitim gerektiren bireyler için bireyselleştirilmiş eğitim planı geliştirilmesi ve eğitim
programlarının bireyselleştirilerek uygulanması esastır.
g. Ailelerin, özel eğitim sürecinin her boyutuna aktif katılmalarının sağlanması esastır.
h. Özel eğitim politikalarının geliştirilmesinde, özel eğitim gerektiren bireylerin örgütlerinin
görüşlerine önem verilir.
i. Özel eğitim hizmetleri, özel eğitim gerektiren bireylerin toplumla etkileşim ve karşılıklı
uyum sağlama sürecini kapsayacak şekilde planlanır.
1.4. Özel Gereksinimi Olan Öğrenciler
Özel eğitim gerektiren birey, 573 Sayılı KHK’da “çeşitli nedenlerle, bireysel özellikleri ve
eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından beklenilen düzeyden anlamlı farklılık gösteren
birey” olarak tanımlanır. Buna göre özel eğitim gerektiren bireyleri iki kategoride ele almak
yararlı olacaktır.
1-Yetersizlikten etkilenmiş bireyler yer almaktadır.
2-Üstün zekalı ve özel yetenekli öğrenciler yer alır.
Ayrıcalıklı Çocukların Sınıflandırılması
1. Zihin yetersizlikleri
2. Öğrenme Yetersizlikleri
3. Duygu ve davranış bozuklukları
4. Otizm
5. Dil ve Konuşma Bozuklukları
6. İşitme Bozuklukları
7. Görme Bozuklukları
8. Fiziksel ve sağlık bozuklukları
9. Travmatik beyin incinmesi
10. Çoklu yetersizlikler
11. Üstün ve özel yetenekler
Bu kitapta Tablo 2’deki gruba dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu grubu da
eklenmiştir. Öğrenme yetersizlikleri ise özel öğrenme güçlükleri olarak eklenmiştir. Her bir
gruba yönelik açıklamalar ilgili bölümlerde yer almaktadır.
1.5. Eğitim Ortamları
Özel eğitimin tanımında da görüldüğü gibi özel eğitim bireyin özelliklerine uygun
ortamlarda sürdürülen eğitimi ifade eder. Bu ortamlar ise ayrı okul düzenlemeleri, genel
eğitim okulları içinde ayrı sınıf düzenlemeleri (özel eğitim sınıfı), genel eğitim sınıfları
olarak sınıflandırılabilir.
Ayrı okul düzenlemeleri sadece ilgili yetersizlik alanı için hizmet veren okullardır. Bu
okulların yanısıra özel gereksinimi olan öğrencilerin okul dışında yararlanabildikleri, destek
özel eğitim hizmetlerinin sunulduğu Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri
bulunmaktadır.
Bireyin yerleştirileceği eğitim ortamları birey için en az kısıtlayıcı ortam olarak ifade
edilmektedir. Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde (2012) en az kısıtlayıcı ortam, “en az
sınırlandırılmış eğitim ortamı” olarak şöyle tanımlanmıştır: “Özel eğitime ihtiyacı olan
bireyin; toplumla bütünleşmesini sağlamaya yönelik sosyal, öz bakım, dil ve iletişim
alanlarındaki davranışlar ile düzeyine uygun akademik ve mesleki bilgi ve becerileri
kazandırmak amacıyla destek eğitim hizmetlerinin de verildiği ve mümkün olduğunca
yetersizliği olmayan akranlarıyla bir arada olmasını sağlayan en uygun eğitim ortamı.
1.5.1. Ev/Hastane Okulu
Okul öncesi ve ilköğretim çağındaki özel eğitime ihtiyacı olan bireylerden, sağlık problemi
nedeniyle örgün eğitim kurumlarından doğrudan yararlanamayacak durumda olanlara evde
veya hastanede yatarak tedavi gördüğü sürede özel eğitim hizmetleri verilebilmektedir. Bu
uygulamalar Milli Eğitim Bakanlığının 3.2.2010 tarihli evde ve hastanede eğitim hizmetleri
yönergesi doğrultusunda yürütülür.
1.5.2. Evde Eğitim
Zorunlu öğrenim çağındaki özel eğitime ihtiyacı olan bireylerden sağlık problemi
nedeniyle okul öncesi, ilköğretim veya özel eğitim programlarından herhangi birini
uygulayan örgün eğitim kurumlarından doğrudan yararlanamayanlara eğitim hizmetlerinin
evde sunulması esasına dayanan eğitimi tanımlar.
1.5.3. Hastanede Eğitim
Zorunlu öğrenim çağındaki özel eğitime ihtiyacı olan bireylerden yatarak tedavi görmesi
ve/veya süreğen hastalığı olması nedeniyle okul öncesi, ilköğretim veya özel eğitim
programlarından herhangi birini uygulayan örgün eğitim kurumlarından doğrudan
yararlanamayanlara eğitim hizmetlerinin hastanede sunulması esasına dayanan eğitimi
tanımlar.
1.5.4. Yatılı Okul
Yatılı özel eğitim okulu, aynı tür yetersizliği olan öğrencilerin hem barındıkları hem de eğitim
aldıkları kurumlardır. Yatılı okulların, 573 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 18.
Maddesinde “Durumları ayrı bir okulda özel eğitim gerektiren bireyler için özür ve
özelliklerine uygun gündüzlü veya yatılı özel eğitim okulları açılır.” ifadesiyle tanımlanır.
1.5.5. Ayrı Özel Eğitim Okulu
Aynı yetersizlik türünden öğrencilerin eğitime devam ettiği okullardır. Ayrı özel eğitim
okullarında ilgili yetersizlik alanında yetişmiş özel eğitim öğretmenleri, ilgili yetersizlik grubu
için geliştirilmiş eğitim programları uygulanır. Rehberlik araştırma merkezlerinde yapılan
değerlendirmeler sonucunda, genel eğitim ortamlarından yararlanamayacak düzeyde olan
öğrencilerin eğitim aldığı okullardır. Görme engelliler, işitme engelliler, ortopedik engelliler,
zihin engelliler, otizm spektrum bozukluğu olan öğrenciler için ayrı özel eğitim okulu
düzenlemeleri vardır.
1.5.6. Özel Eğitim Sınıfı
Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğinde Özel Eğitim Sınıfı: Okul ve kurumlarda, durumları
ayrı bir sınıfta eğitim görmeyi gerektiren öğrenciler için yetersizlik türü, eğitim
performansları ve özelliklerine göre açılan sınıfları ifade etmektedir.
Bu öğrenciler aynı zamanda destek eğitim odası desteğinden yararlanabilmektedirler.
1.5.7. Genel Eğitim Sınıfı
Genel eğitim sınıfındaki uygulamalar kaynaştırma olarak adlandırılır. Özel Eğitim
Hizmetleri Yönetmeliğinde (2018) Kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitim uygulamaları:
Özel eğitim ihtiyacı olan bireylerin her tür ve kademede diğer bireylerle karşılıklı etkileşim
içinde bulunmalarını ve eğitim amaçlarını en üst düzeyde gerçekleştirmelerini sağlamak
amacıyla bu bireylere destek eğitim hizmetleri de sunularak akranlarıyla birlikte tam zamanlı
ya da özel eğitim sınıflarında yarı zamanlı olarak verilen eğitim olarak tanımlanır.
1.5.8. Destek Özel Eğitim Hizmetleri
Destek özel eğitim hizmetleri Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri Yönetmeliğinde
(2011) özel eğitim ve rehabilitasyon olarak tanımlanır. Buna göre özel eğitim ve
rehabilitasyon: Dil-konuşma bozukluğu, gelişim güçlüğü ile zihinsel, fiziksel, duyusal, sosyal,
duygusal ve davranış problemleri olan özel eğitim gerektiren bireylerin engellilik hâlini
ortadan kaldırmak ya da etkilerini en az seviyeye indirmek, yeteneklerini en üst seviyeye
çıkarmak ve topluma uyumlarını sağlamak, temel öz bakım becerilerini ve bağımsız yaşam
becerilerini geliştirmek amacıyla yapılan çalışmalar” olarak tanımlanır.
Bu merkezlerden yararlanacak öğrencilerin Rehberlik Araştırma Merkezlerinden destek özel
eğitim raporu alması gerekmektedir.
Bu rapor doğrultusunda öğrencilerin destek gereksinimlerine göre program modülleri
tanımlanmakta, ayda 8 saat bireysel 4 saat grup eğitiminden yararlanabilmektedirler.
1.5.9. Özel Yetenekliler İçin Bilim Sanat Merkezleri
Özel yetenekli öğrencilerin gelişimlerini desteklemek amacıyla okullar dışında Bilim Sanat
Merkezleri kurulmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan Bilim ve Sanat
Merkezleri Yönergesinde “Özel yetenekli öğrenci: Zekâ, yaratıcılık, sanat, liderlik kapasitesi
veya özel akademik alanlarda yaşıtlarına göre yüksek düzeyde performans gösteren
öğrenciyi” ifade eder.
Öğrencilerin Bilim Sanat Merkezlerinden yararlanabilmeleri için Rehberlik Araştırma
Merkezleri tarafından yönlendirilmeleri gerekmektedir.
Özel eğitimde öğrencinin en az kısıtlayıcı ortama yerleştirilmesi önemlidir. En az
kısıtlayıcı ortam (EKO) hem çocuğun özel eğitim gereksinimlerini karşılayan hem de normal
okul ortamına en yakın ortamdır. Genel eğitim sınıfı, yetersizliği olan pek çok öğrenci için en
az kısıtlayıcı ortamdır, bununla birlikte EKO yetersizliği olan her öğrenci için bireysel olarak
tanımlanmış olması gereken göreceli bir kavramdır (Heward, 2013, G-8).
1.6. Kaynaştırma Yoluyla Eğitim Uygulamaları
Özel eğitimin temel ilkeleri doğrultusunda özel gereksinimi olan öğrencilerin bulundukları
genel eğitim sınıfının programlarında öğrencinin bireysel performansına ve gereksinimlerine
göre uyarlamalar yapılarak akranlarıyla birlikte eğitim almaları üzerinde önemle
durulmaktadır. Buna göre, okullarda genel eğitim öğretmenleri kaynaştırma öğrencileri için sınıflarında çeşitli düzenlemelere yer verirler.
1.6.1. Kaynaştırma/Bütünleştirme Yoluyla Eğitim Uygulamaları
MADDE 22 – (1) Özel eğitim ihtiyacı olan bireyler Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu
Raporu doğrultusunda her tür ve kademedeki eğitimlerini kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla
sürdürebilirler.
(2) Özel eğitim ihtiyacı olan bireyler, kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitimlerini
akranları ile birlikte aynı sınıfta tam zamanlı veya özel eğitim sınıflarında yarı zamanlı
olarak sürdürebilirler.
(3) Okul öncesi eğitim, ilköğretim ya da mesleki ve teknik eğitim prog- ramlarının
uygulandığı özel eğitim okullarında kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitim verilebilir.
(4) Kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitim yapılan okullarda BEP geliştirme birimi
oluşturulması zorunludur.
(5) Öğrenci Davranışlarını Değerlendirme Kurulu ile Ödül ve Disiplin Kurulu’nda
kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitimlerine devam eden öğ- rencilerle ilgili alınacak
kararlarda BEP geliştirme birimiyle iş birliği yapılır.
Tam zamanlı kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitim
MADDE 23 – (1) Tam zamanlı kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitim hizmetlerinin
sunulmasında aşağıdaki hususlar dikkate alınır:
a) Öğrenciler, kayıtlı bulundukları okulda uygulanan eğitim programını takip ederler.
Öğrencilerin takip ettikleri programlar temel alınarak BEP hazırlanır.
b) Ortaöğretimi tamamlayan öğrencilere akranlarına verilen diploma düzenlenir.
c) Tam zamanlı kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitim yapılan okullarda özel eğitim
ihtiyacı olan öğrenciler için uygun ortam düzenlemeleri yapılır ve destek eğitim odası
açılır.
ç) Tam zamanlı kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitim uygulaması yapılan okullarda özel
eğitim ihtiyacı olan bireyler gelişim özellikleri de dikkate alınarak sınıflara eşit sayıda ve her
bir şubede 2 öğrenciyi geçmeyecek şekilde yerleştirilir. Ancak bu sayı birleştirilmiş sınıf
uygulaması yapılan okullarda ihtiyaç doğrultusunda artırılabilir.
d) Kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitim yapılan özel eğitim okullarında sınıf
mevcutları 5’i özel eğitim ihtiyacı olan birey olmak üzere okul öncesi eğitimde en fazla 14;
diğer kademelerde 15 öğrenci olacak şekilde oluşturulur.
MADDE 24 – (1) Tam zamanlı kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitimlerine devam eden
öğrencilerin başarılarının değerlendirilmesinde kayıtlı olduğu okulda uygulanan mevzuatın
yanında aşağıdaki hususlar da dikkate alınır:
a) Öğrencilerin başarıları BEP’lerine göre değerlendirilir.
b) Tüm ölçme ve değerlendirme süreçlerinde öğrencilerin yetersizlik türü, gelişim özellikleri
ve eğitim performansları doğrultusunda süre, ortam, yöntem, cihaz ve materyallerde
düzenlemeler yapılarak gerekli tedbirler alınır.
c) Özel eğitim ihtiyacı olan öğrenciler için merkezi sistem sınavlarında gerekli tedbirler alınır.
ç) İşitme yetersizliği, zihinsel yetersizliği veya otizmi olan öğrenciler, her tür ve
kademede velinin yazılı talebi ve BEP geliştirme biriminin kararı doğrultusunda
yabancı dil dersinden muaf tutulabilirler. Bu öğrenciler merkezi sistem sınavlarında,
yabancı dil dersi sınavından muaf tutulurlar. Öğrencilerin yabancı dil dersinden muaf olma
durumu okul yönetimi tarafından e-Okul sistemine işlenir.
d) Görme yetersizliği olan öğrenciler için resim, şekil ve grafik içeren sorular kabartma
olarak, betimlenerek veya bu soruların yerine eş değer sorular hazırlanarak değerlendirme
yapılır.
e) Motor becerilerde yetersizliği olan öğrenciler velinin yazılı talebi doğrultusunda motor
beceri gerektiren derslerin uygulamalı bölümlerinden muaf tutulurlar.
f) Öğrencilere, velinin yazılı talebi ve BEP geliştirme biriminin kararı doğrultusunda
ilkokulda bir defaya mahsus olmak üzere sınıf tekrarı yaptırılabilir.
Başarılı kaynaştırma uygulamalarının, kaynaştırmada gerekli desteklerinin sağlanmasıyla
mümkün olabileceği bilinmektedir. Kaynaştırma desteği sağlama modellerinin başlıcaları;
öğretmenlere hizmet içi eğitim sunulması, öğretmen yardımcısının kullanılması, gezici
öğretmenlik uygulamaları şeklinde sıralanabilir.
Hallahan ve Kauffman’dan aktardığına göre olası alternatif yerleştirme seçenekleri, özel
eğitim gereksinimi olan ve olmayan öğrencilerin aynı ortamda, aynı öğretmenden eğitim
almalarına dayalı olarak en az ayrıştırılmış ortamdan, en çok ayrıştırılmış ortama
doğru şöyle sıralanabilir;
1-Normal sınıf,
2-Danışman desteğinde normal sınıf,
3-Gezici özel eğitim öğretmeni,
4-Kaynak oda öğretmeni,
5-Özel eğitim sınıfı,
6-Gündüzlü özel eğitim okulu,
7-Evde bakım ya da hastanede öğretim,
8-Yatılı okul. Günümüzde artık yatılı okul seçeneği hemen hemen hiç tercih
edilmemektedir.
Kaynaştırma eğitimi programlarında üç tür uyarlama yapılabilir.
1- Program (müfredat) uyarlamaları,
2- Öğretimsel yöntem ve materyal uyarlamaları,
3- Alternatif uyarlamalar olarak sıralanabilir (Akçin, 2017, s. 360).
Okuma-Yazma Kontrol Listesi Örneğİ
Aşağıda verilen link ile Milli Eğitim Bakanlığı›nca öğretmenler için hazırlanmış olan BEP
kılavuzuna ulaşabilirsiniz.
https://orgm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2013_09/18015222_
bireyselletirilmieitimprogram.pdf
1.8. Bütünleştirilmiş Bir Sınıf Nasıl Oluşturulmalı
Anayasamızın Eğitim Öğretim haklarıyla ilgili olan 42. Maddesi “Kimse, eğitim ve öğrenim
hakkından yoksun bırakılamaz.” İlkesiyle her bireyin eğitime erişimini garanti altına
almaktadır.
Günümüz okullarında öğrenci mevcutlarının fazla olması, destek personelin
bulunmaması, genel eğitim öğretmenlerinin öğretmenlik eğitimleri sırasında
bütünleştirici eğitim uygulamalarına yönelik yeterli eğitim alamamaları, danışmanlık
desteği alamaması gibi sorunlar ortaya konmaktadır. Sadioğlu (2011)
Araştırmada sınıf öğretmenlerinin kaynaştırma eğitimi süreci ilgili öğrenciden (çekingenlik,
dışlanma, akran baskısı, hiperaktivite vb.) ve öğretmenden kaynaklanan (yeterince bilgi
sahibi olamama, yetersizlik hissi, tükenmişlik hissi müfredatı yetiştirememe) pek çok
sorun yaşadıkları ortaya çıkmıştır.
Sonuç olarak tüm öğrenciler arasında bireysel farklılıkların bulunduğu göz ardı edilmemelidir.
Eğitim öğretim ortamları ve etkinlikleri öğrencilerin yetersizliklerine göre değil,
gereksinimlerine göre düzenlenmelidir.
İşitme yetersizliği olan çocuklar için sesten yalıtılmış mekânlar, işitme cihazları önem
kazanırken, görme yetersizliği olan öğrenciler için materyal düzenlemeleri ve çevresel
düzenlemeler önem kazanabilmektedir. Ya da zihin yetersizliği olan öğrenciler için etkili
öğretim tekniklerinin kullanımı önem kazanmaktadır.
ÜNİTE 2
2.1.1. Tanım
Otizm spektrum bozukluğu (OSB),
1-Sosyal etkileşim ve iletişimde yetersizlikler,
2-Sınırlı, yinelenen davranışlar ve
3- Sınırlı ilgi alanları belirtilerinin ortaya çıkması ile seyreden nörolojik bir bozukluktur
(American Psychiatric Association, 2013).
OSB’nin tanılanmasında iki temel ölçüt bulunmaktadır.
1- Sosyal iletişim bozukluğu diğeri ise
2-Yinelenen davranışlardır.
Eğer takıntılı ve yinelenen davranışlar, sosyal iletişim yetersizliklerine eşlik etmiyorsa durum
OSB değil, Sosyal İletişim Bozukluğu olarak adlandırılmaktadır (Brukner-Wertman, Laor ve
Golan, 2016).
2.1.2. Sınıflandırma
OSB, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı-V (DSM V)’te bireylerin ihtiyaç
duyduğu destek miktarına göre üç seviyede sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırmanın yanı sıra
son yıllarda OSB için sosyal iletişim ölçütleri belirlenerek İşlevsel Sınıflama Sistemi
oluşturulmuştur.
Otizm İşlevsel Sınıflandırma Sistemi: Sosyal İletişim [(OİSS:Sİ), (Autism Classification
System of Functioning: Social Communication-ACSF:SC)] ölçütlerine göre OSB’nin
sınıflandırılması beş seviyede yapılmıştır.
2.1.4. Genel Özellikler
OSB’nin genel özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir. Bu özellikler yukarıda belirtilen
seviyelere göre azalabilir ya da artabilir. Nitelikli eğitim fırsatları da bu özelliklerin şiddetini
değiştirmektedir.
• Akranları ve diğerleri ile iletişimde güçlükler
• Ebeveynlere, öğretmenlere ya da okuldaki diğer yetişkinlere direnç
• Rutin değişikliklerine direnç
• Ekolali (Ekolali, çocuğun duyduklarını aynı ses tonuyla tekrar etmesidir)
• Yineleyici (Sterotipik) davranışlar
• Kurallara aşırı bağlılık
• Mecaz ya da ironileri anlayamama
• Göz kontağından kaçınma
• Dokunulmaktan hoşlanmama
• Önceden kestirilemeyen durumlarda kafa karışıklığı
• Hayal etmede ya da sembolik düşünmede yetersizlik
• %70’inde zihin yetersizliği (Bu yüzdeye hafif zihin yetersizliği dahil edilmemiştir.)
(Fombonne, 2003).
• %30’unda sınır zekadan üstün zeka/yeteneklere uzanan geniş bir yelpaze (Fombonne, 2005)
• Bazı öğrencilerde oldukça iyi ezber hafızası ya da fotografik hafıza
• Uygun olmayan tonlama ve kalıp cümleler kullanma
• Yiyeceklerde aşırı seçicilik
• Normal fiziksel görünüş
2.2. Nedenler ve Önleme
Uygulamalar ve araştırmalar göstermiştir ki OSB olan çocukların erken dönemde yoğun
eğitim almaları, onların yetersizliklerinin engele dönüşmesini önlemede önemli bir etmendir.
Güleç-Aslan ve diğ., (2009) çalışmalarında inceledikleri araştırmalardan yola çıkarak, otizme
yönelik eğitsel düzenlemelerin izleyen özellikleri taşıması gerektiğini aktarmışlardır. (a)
Eğitimin erken yaşta, tercihen 3 yaştan önce başlaması,(b) eğitimin haftada en az 20 saat
süreyle, tercihen haftada 35–40 saat süreyle yürütülmesi, (c) eğitimde otizme yönelik olarak
hazırlanmış özel bir müfredat kullanılması; müfredatta öncelikle taklit, eşleme ve sınıflama,
oyun, iletişim, ortak dikkat ve sosyal etkileşim becerilerine; giderek özbakım becerilerine, el
becerilerine ve akademik öncesi/akademik becerilere yer verilmesi, (d) kazandırılan
becerilerin genellenmesine ve davranış sorunlarının giderilmesine yönelik planlamalar
yapılması, (e) gerektiğinde görsel desteklerden ve alternatif/destekleyici iletişimden
yararlanılması,(f) önceleri ağırlıklı olarak bire-bir eğitim yapılması, giderek küçük grup ve
büyük grup eğitimine başlanması, nihai amaç olarak kaynaştırmanın hedeflenmesi.
2.3.1. Tanılama
Tanılama süreci, anne-baba ve yakınların çocuktaki farklı davranış ve gelişim örüntüsünü fark
etmeleri ile başlar. Bu farklı davranış ve gelişim örüntüsü erken çocukluk döneminde ortaya
çıkar ve anne-babaları hastanelere yönlendirir.
OSB tanısı doktorlar tarafından konulur. Erken çocukluk döneminde fark edilen OSB’li
çocukların çoğunluğu için tanılama süreci 1-1,5 yaş civarında tamamlanır.
Doktorlar tarafından yürütülen, tıbbi ve/veya resmi tanı olarak adlandırılan bu süreçte DSM
V’te yer alan uluslararası uzlaşmaya varılmış tanı ölçütleri dikkate alınır.
OSB tanısı sosyal iletişim ve etkileşimde yetersizlikler; sınırlı, yineleyici ilgi ve
davranışların sayısı ve şiddetine ilişkin gözlemler ve ebeveynlerden alınan öykü ile konulur.
OSB tanısı konulmasında, gözlemler ve ebeveynlerden alınan öykü oldukça önemlidir.
2.3.2. Değerlendirme
Devletten alınan eğitim ödeneğine temel oluşturan resmi tanının eğitim sürecinde çok büyük
bir önemi yoktur. Önemli olan çocuğun sergilediği performansın belirlenmesidir. Bu amaçla
yapılan tanı ve değerlendirmeye “eğitsel tanı/değerlendirme” adı verilir.
Eğitsel değerlendirme, OSB’li çocukların uygun eğitim ortamına yerleştirilmesini, uygun olan
eğitim hizmetlerine karar verilmesini ve bireyselleştirilmiş eğitim programlarının (BEP)
hazırlanmasına hizmet eder. OSB’li çocuklar söz konusu olduğunda taklit, ortak dikkat, ortak
ilgi gibi öğrenmeye temel oluşturan beceriler, sosyal beceriler ve iletişim becerileri ile ilgili
performansın belirlenmesi öncelikle hedeflenmelidir.
u becerilere paralel olarak ya da izleyen şekilde oyun, dil ve konuşma becerileri, akademik
öncesi beceriler, akademik beceriler ile ilgili performans doğru bir şekilde ortaya
konulmalıdır.
2.4. Bireyselleştirilmiş Eğitim Programları (Bep) Geliştirme, İzleme, Değerlendirme
Özel eğitim veya kaynaştırma uygulamalarına devam eden OSB’li öğrenciler için hazırlanan
BEP’in en temel bileşeni öğrencinin performansının ve gereksinimlerinin ortaya
konulmasıdır.
Bunu izleyen aşama ise öğrencinin bir yılın sonunda kazanacağı uzun dönemli hedeflerin
ve performansı ile uzun dönemli amaç arasında yer alacak ve öğrencinin uzun dönemli
hedefe ulaşmasını sağlayacak kısa dönemli hedeflerin belirlenmesidir.
Özel eğitim sınıflarına ya da kaynaştırmaya yerleştirilen OSB’li öğrencilerin özelliklerini
dikkate aldığımızda onların BEP’inde iki temel alanın mutlaka yer alması gerekir. Bunlar
sosyal beceriler ve iletişim becerileridir.
Bu beceriler ile ilgili performansları ve uzun-kısa dönemli hedefleri ve bu hedeflere ulaşmak
için kullanılacak kanıt temelli öğretim yöntem ve stratejilerine BEP’te yer verilmelidir. Sınıf
öğretmenleri, özel eğitim öğretmenlerinden bu konularda yardım ve danışmanlık
alabilir; alan yazında yer alan değerlendirme araçlarından da yararlanabilirler. Örneğin
öğretmenler Akçamete ve Avcıoğlu (2005) tarafından geliştirilen Sosyal Becerileri
Değerlendirme Ölçeği’ni kullanarak öğrencilerinin sosyal beceri performanslarını
değerlendirebilirler.
Ölçek, beşli likert tipi bir ölçektir. Ölçek sosyal beceriye yönelik on iki sosyal beceri
grubu ve bu grupların altında yer alan 69 maddeden oluşmaktadır.
Ölçekteki sosyal beceri grupları temel beceriler, temel konuşma becerileri, ileri konuşma
becerileri, ilişkiyi başlatma becerileri, ilişkiyi sürdürme becerileri, grupla iş yapma
becerileri, duygusal beceriler, kendini kontrol etme becerileri, saldırgan davranışlarla
başa çıkma becerileri, sonuçları kabul etme becerileri, yönerge verme becerileri ve
bilişsel becerilerdir.
Çünkü OSB’li çocukların %30’unda zihin yetersizliği bulunmamaktadır.
Resmi bir terim olmamasına rağmen, beceri düzeyleri yüksek olan OSB’li bireyler için
“Yüksek İşlevli Otizm” terimi kullanılmaktadır.
2.5. Öğretim Yöntemleri
OSB’li çocuklar bozukluğun neden olduğu yetersizliklerin şiddetine ve yaygınlığına bağlı
olarak ev, okul ve çeşitli toplumsal ortamlarda düşük performans sergilemektedirler. OSB’li
çocukların sahip oldukları yetersizliklerin etkisinin en aza indirilebilmesi için sistemli ve
düzenli bir şekilde eğitim almaları gerekmektedir (Cowan ve Allen, 2007). Bu eğitim nitelikli
eğitim modelleri ile yapıldığında olumlu sonuçlar alınmaktadır. Nitelikli eğitim modelleri
aşağıdaki özellikleri taşımalıdır (Vuran, 2016).
OSB’li çocukların eğitimlerinin nitelikli hale getirilmesi için kanıt temelli öğretim
yöntemleri, stratejileri ve uygulamalarının belirlendiği araştırmalar bulunmaktadır. Bu
amaçla Ulusal Profesyonel Geliştirme Merkezi (NPDC) ve Ulusal Otizm Merkezi (NAC) gibi
Amerika menşeili kuruluşlar tarafından çalışmalar yürütülmüştür. Tablo 2’de her iki araştırma
grubu tarafından hazırlanan ikinci raporlarda (NAC, 2015; Wong, vd., 2014) yer verilen kanıt
temelli uygulamalar sunulmuştur.
NAC ve NPDC’nin raporlarının ayrıntıları gözden geçirildiğinde her iki araştırmada
da kanıt temelli uygulama, müdahale ya da yöntemlerin birbirine büyük oranda yaklaştığı
ancak araştırmalar arasında bazı farklılıkların olduğu görülmektedir. NPDC raporunda daha
çok sayıda kanıt temelli uygulama var gibi görünmektedir.
NAC raporunda yer alan “Üretime dayalı” veya işlevsel konuşmaya dayalı “Dil
Öğretimi” diğer NPDC raporunda ele alınmamıştır. Bu farklılıklar araştırmalarda
farklılaşan ölçütlerden ve araştırmacıların müdahale yöntemlerini farklı şekilde
sınıflandırmalarından kaynaklanmaktadır. Bu farklılıklar araştırma süreçleri açısından
bakıldığında doğaldır.
2.6. Program ve Öğretim Uyarlamaları
Kaynaştırmaya yerleştirilen OSB’li öğrenciler için BEP hazırlamanın zorunlu
olduğundan söz edilmişti. Bu öğrencilere ihtiyaç duydukları alanlarda uzun-kısa dönemli
hedefler belirlemek tek başına yeterli değildir.
BEP’te bu hedeflere ulaşmak için kullanılacak öğretim yöntem ve stratejilerinin, becerilerin
hangi ortamda ne tür araç-gereçler kullanılarak öğretileceğinin, nasıl ve hangi aralıklarla ve
hangi yöntemle değerlendirme yapılacağının belirtilmesi gerekir.
Burada “BEP, GELİŞTİRME, İZLEME, DEtiERLENDİRME” başlığı altında verilen
hedeflerden birini seçerek uyarlamanın nasıl yapılabileceği örneklenecektir.
2.7. Öğrenci Davranışlarının Yönetimi
Öğretmenlerin öğrenci davranışlarını doğru yönetmesi, öğretim zamanının nitelikli
kullanılması ve öğrenmenin gerçekleşmesi için oldukça önemlidir. Öğrenci davranışlarının
iyi yönetilmesi, uygun davranışların artırılması, uygun olmayan davranışların önlenmesi
ya da azaltılmasını gerektirir. Bir sınıfın iyi yönetilmesi çevrede uyarlamaların yapılması,
sınıf ortamında uygun olmayan davranışların yerine geçecek uygun davranışların ve sosyal
becerilerin öğretilmesi, olumlu sınıf ikliminin oluşturulması ile olasıdır.
sınıf yönetiminde öğretmenler tarafından kullanılan “sınıf davranışlarını yönetme
stratejilerini” inceledikleri araştırmalarında öğretmenlerin olumlu belirlenmiş sınıf kurallarını
kullanmalarına rağmen sıkça övgü kullanmadıklarını, çokça eleştirme davranışlarına yer
verdiklerini ve duygusal kızgınlık yaşadıklarını ortaya koymuşlardır.
2.7.2. Uygun Olmayan Davranışların Önlenmesi ve Azaltılması
Bir davranış; öğrencinin kendine ya da bir başkasına zarar veriyor, ortamı bozuyor,
öğrenmeyi ve toplumsal yaşama tam katılımı engelliyor, diğer kişilerin bireyi tuhaf ya da
değişik olarak etiketlemesine ya da dışlamasına neden oluyor ve sıkça gözleniyorsa uygun
olmayan davranış olarak kabul edilir.
Yani senede bir kez ya da 3-4 ayda bir sergilenen olumsuz davranışlar uygun olmayan
davranış olarak kabul edilmemektedir.
OSB’li bireylerde yaygın olarak görülen bazı uygun olmayan davranışlar etkinliği/ortamı
bozma, ortamdan kaçma, tuvaletini kaçırma, iş birliği yapmama, takıntılar, ritüeller, yinelenen
davranışlar, sahip olduklarına zarar verme, kendine zarar verme, uygun olmayan cinsel
davranışlar, tehdit içeren davranışlar, öfke nöbetleridir. OSB’li bireylerde yemek yemeyi
reddetme, yenmez materyalleri yeme, uzun süre çiğneme, amaçlı ya da kendiliğinden
başlatılan kusma gibi davranışlar da seyrek olarak görülebilir.
OSB’li öğrenciler söz konusu olduğunda davranışların işlevleri aşağıda sıralanmıştır.
1-İletişim: Gereksinimleri, istekleri ve istemedikleri durumlar için iletişim kuramadıklarında
iletişim amacıyla uygun olmayan davranış sergileyebilirler. Örneğin istediği nesne için
ağlama.
2- Dikkat, İlgi, Nesne Elde Etme: İlgi ve dikkati üzerine çekmek için, ulaşması yasaklanan
ya da fiziki olarak ulaşamadığı nesnelere ulaşmak için uygun olmayan davranışlar
sergileyebilirler.
3-Zor Beceriden/ İşten Kaçma, Kaçınma: Yapmak istemedikleri ya da yapmakta
zorlandıkları görevleri, etkinlikleri yerine getirmemek için uygun olmayan davranışlar
sergileyebilirler.
4- Belirsizlik, Kafa Karışıklığı: Onlardan ne istendiğini net olarak anlayamadıkları için,
beklenen davranış hakkında yaşadıkları belirsizlik ve kafa karışıklığı da uygun olmayan
davranışların ortaya çıkmasına sebep olabilir.
5- Duyusal Uyarım: İşitsel, motor, sözel ya da vücutları ile ilgili olarak kendilerini
uyarabilirler. Bu davranışlar öğrenmelerini ve toplumsal yaşama katılımlarını engellediği ve
diğer kişiler tarafında tuhaf karşılanarak dışlanmaya sebep olduğu için uygun olmayan
davranış olarak kabul edilirler.
Sorabileceğiniz temel sorular:
• Davranışı başlatan durumlar neler?
• Davranış hangi ortamda gerçekleşti?
• Davranış gerçekleştiğinde ortamda neler vardı?
• Ortamda kimler vardı?
• Sizce davranışın amacı ne olabilir?
• Davranış sırasında ve sonrasında siz nasıl davrandınız?
• Davranış nasıl durdu?
• OSB’li öğrencilerle çalışanlar için bu başlık altında yazılabilecekler hayli yoğundur. Ancak
daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler ilgili alan yazını okuyabilirler. Bu bölümde OSB’li
bireylerde yoğun olarak görülebilecek stereotip ya da yineleyici davranışlar dediğimiz
davranışlarla ilgili bir kaç stratejiden de söz etmek istiyorum.
• Stereotip Nedir?
• • Etimolojik olarak stereos (katı) ve typos (nitelik, tip) sözcüklerinden oluşan stereotip
terimi, ilk kez "kafamızdaki imajlar"a işaret etmek üzere Lippmann (1922) tarafından
ortaya atılmıştır. Stereotip terimi, genel olarak diğer insanları içine yerleştirdiğimiz
kategorileri ifade etmektedir. Bu çerçevede, stereotipler, diğer bir bireyi veya bireyler
grubunu tanımlamak için kullandığımız basitleştirilmiş betimsel kategoriler olarak
tanımlanabilir.
OSB’li öğrencilerle çalışanlar için bu başlık altında yazılabilecekler hayli yoğundur. Ancak
daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler ilgili alan yazını okuyabilirler. Bu bölümde OSB’li
bireylerde yoğun olarak görülebilecek stereotip ya da yineleyici davranışlar dediğimiz
davranışlarla ilgili bir kaç stratejiden de söz etmek istiyorum.
OSB’nin tanı ölçütlerinden biri olan sınırlı ve yineleyici (stereotip) davranışlar iki farklı
alt kategoride incelenir. Turner (1999),
1-Sınırlı davranışları üst düzey davranışlar (nesnelere bağlılık, aynılıkta ısrar, tekrarlayıcı
dil ve sınırlı ilgiler) olarak ele alarak yüksek gelişim seviyesi ile ilişkilendirirken; tekrarlayıcı
(stereotip) davranışları alt düzey davranışlar (tikler, stereotip davranışlar, nesnelerin
tekrarlayıcı biçimde kullanımı ve kendini yaralayıcı davranışların tekrarlayan biçimleri)
olarak ele alarak daha düşük gelişim seviyesi ile ilişkilendirmiştir.
Stereotip davranışlar üst üste tekrar eden herhangi bir sosyal işlevi olmayan, sözel ya da
sözel olmayan, kaba veya ince motor, nesneli ya da nesnesiz yapılan, basit ya da karmaşık
olabilen amaçsız hareketler olarak tanımlanmaktadır (Shawler ve Miguel, 2015).
OSB’li bireylerde stereotip davranışların azaltılmasında, antipsikotik ve nöroleptik ilaçların
kullanıldığı görülmektedir. Ancak kullanılan ilaçların stereotip davranışlar üzerinde etkililiği
henüz kanıtlanmamıştır. Stereotip davranışları azaltmada bir diğer yaklaşım ise fiziksel
aktivitedir (Kern, Koegel ve Dunlap, 1984). Stereotip davranış sergileyen OSB tanılı
bireylerin fiziksel aktivitelere katılımı ile stereotip davranışlarda azalma, uygun
davranışlarda ve sosyal etkileşimde artma gerçekleşmektedir.
Özellikle yüksek tempolu egzersizler sonrasında stereotip davranışlarda azalma
görülmektedir (Todd ve Reid, 2006). Bir diğer yaklaşım ise stereotip davranışları azaltmayı
amaçlayan davranışsal uygulamalardır. Stereotip davranışlarla baş etmek için kullanılan
davranışsal uygulamaları “davranış öncesi uygulamalar” ve “davranış sonrası uygulamalar”
olarak sınıflanır.
Davranış öncesi uygulamalardan bir olan duyusal sönme bu amaçla yaygın olarak
kullanılmaktadır. Davranışı başlatan öncüller kontrol altına alınarak davranışın pekiştirici
etkisi durdurulur. Örneğin masaya vuran bir öğrencinin masasının ses çıkarmayı engelleyen
bir malzeme ile kaplanması. Davranış sonrası uygulamalarda da en sık kullanılan tepkiyi
kesme ve yeniden yönlendirmedir. Birey stereotip davranış sergilediğinde davranış
durdurulur. Bu uygulamada öğrencinin ismi söylenerek dikkati çekilir ve göz teması kurulur,
yerine getirmesi için daha önceden bildiği davranış ya da bilgi dağarcığında bulunan bir
beceriyi yapması istenir ya da bir soru sorulur, doğru tepkileri pekiştirilir.
Burada sizinle iki yüksek işlevli öğrencime “Stereotip davranışları yapmadığınızda ne
hissediyorsunuz?” diye sorduğumda aldığım yanıtları paylaşmak istiyorum. Eminim ki bu
yanıtlar sizlerin öğrencilerinizin bu tür davranışlarına karşı biraz daha töleranslı olmanızı
sağlayacaktır. Kaan “Öğretmenim yapmadığınızda değil, yapamadığınızda diye sorun. İçimde
fırtınalar kopuyor volkanlar patlıyor.” diyerek sorumu yanıtlarken, Osman “Siz bir yeriniz
aniden kaşındığında kaşıyamazsanız ne hissediyorsunuz? sorusu ile sorumu yanıtlamıştı.
OSB’li bireyler söz konusu olduğunda da teknolojinin iletişim, öz-düzenleme ve sosyal
becerilerin edinilmesinde ve sürdürülmesinde giderek artan fırsatlar sunduğunu görmekteyiz.
OSB’li ergenlerin günlük yaşamı, iş/üretkenlik ve rekreasyon/boş zaman yeteneklerini amaçlı
olarak arttırmak/sürdürmek ve/veya iyileştirmek için kullanılan herhangi bir elektronik araç /
ekipman / uygulama / veya sanal ağ olarak tanımlanmıştır (Odom, ve diğerleri, 2013).
OSB’li öğrenciler için teknoloji destekli müdahaleler olarak bilgisayar destekli öğretim ve
konuşma üreten cihazların/VOCA önceki versiyonları ile ilgili araştırmalar göze
çarpmaktadır.
OSB’li çocuklar söz konusu olduğunda ise yapılan araştırmalar erken dönemde haftada 20-
40 saat eğitim almaları durumunda bu çocukların yaşama ve toplumsal ortamlara uyum
sağlayabildiklerini ve akranları ile birlikte eğitimden yararlanabildiklerini göstermektedir.
Örneğin öğrencinizin gece uyku sorunu yaşadığı günlerde, o gün için öğrencinizin etkinlikleri
kendisinin seçmesini sağlayabilir ya da etkinliklerini onun için kolaylaştırabilir ve/veya
azaltabilirsiniz.
Otizmin nedenleri üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Nedenlerin ne olduğuna
ilişkin kanıtlar henüz yoktur.
SB tanısı DSM V’te yer alan uluslararası uzlaşmaya varılmış tanı ölçütleri dikkate alınarak
doktorlar tarafından konulur.
Özellikle dokunmatik özelliği olan akıllı telefonlar ve tabletler için hazırlanmış
programlardan bu çocuklar etkili şekilde yararlanabilmektedirler.
ÜNİTE 3
DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU OLAN ÖĞRENCİLER
3.1. Tanım, Sınıflama ve Yaygınlık
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) nörogelişimsel bir bozukluktur (APA,
2013). Nörogelişimsel olması, beyinde farklılıklar olması ve yaşam boyu sürmesi anlamına
gelmektedir.
3.1. Tanım, Sınıflama ve Yaygınlık
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) nörogelişimsel bir bozukluktur (APA,
2013). Nörogelişimsel olması, beyinde farklılıklar olması ve yaşam boyu sürmesi
anlamına gelmektedir.
Dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik DEHB’nin ve temel belirtilerindendir. Ancak her
tanı grubunda olduğu gibi DEHB’de de bazı belirtiler ilk bakışta görülmeyebilir. Bazı
belirtiler kişiden kişiye hiç kendini göstermeyebilir ve başka belirtiler de eşlik edebilir.
DEHB, görece, sık rastlanan durumlardan biridir. Toplumda görülme oranı, çeşitli
araştırmalara göre değişebilmekle birlikte, yaklaşık olarak %3-5 olarak bilinmektedir (Sayal,
Prasad, Daley, Ford ve Coghill, 2017).
DEHB genel olarak, erkeklerde kızlara göre daha yüksek oranlarda görülebilmektedir.
(Rief, 1997). Kız çocuklarında belirtiler erkek çocuklarına göre farklılaşabilmekte ve bu
nedenle kız çocuklarının yönlendirilmesi ve tanılanması güçleşebilmektedir.
DEHB doğuştan itibaren gelmektedir. Belirtiler yaş ilerledikçe değişmekle birlikte DEHB
büyüyünce geçmemektedir (Mannuzza, Klein, Bessler, Malloy, ve LaPadula, 1998). Örneğin
okul öncesi dönemde sürekli koşan ve bir yerlere tırmanan çocuk okul dönemine geldiğinde
yerinde oturabilir. Ancak oturduğu yerde ayaklarını kıpırdatma, sürekli saç, kalem vb. gibi bir
şeyler ile uğraşma gibi durumlarla kendini gösterebilir.
DEHB’nin nedenlerine bakıldığında genetik (Klein, vd., 2017) ve düşük doğum ağırlığı, erken
doğum, çocuğun geçirdiği hastalıklar gibi çevresel nedenler (Reef, 2016) olduğu
görülmektedir.
DEHB olan pek çok öğrencide öğrenme bozuklukları da eşlik edebilmektedir. Bu
öğrencilerde, okuma güçlüğü, yazma güçlüğü veya matematik güçlüğü görülebilir
(Forness ve Kavale, 2001). Bu öğrencilerin, özel gereksinimi olmayan öğrencilere göre daha
fazla psikiyatrik bozukluk sahibi olma ihtimali vardır.
DEHB’ye sıklıkla eşlik eden psikiyatrik bozukluklar.
1-Karşıt gelme bozukluğu,
2-Kaygı bozuklukları,
3-Duygudurum bozuklukları
Bunlara ek olarak tırnak yeme, saç ve deri yolma, intihar eğilimi gibi kendine zarar
vermeye yönelik davranışlar görülebilir (Yoshimasu, vd., 2016).
*DEHB olan bazı öğrenciler normal bir zekaya sahip olabilmekle birlikte, bazı öğrencilerde
zihinsel yetersizlik de eşlik edebilir. Bazı öğrenciler ise hem DEHB olup hem üstün/özel
yetenekli olabilir. Böyle çocuklara
“iki kere özel” denmektedir. Her iki durum için de özel eğitim gereksinimleri bulunur.
Bir çocuğun akademik olarak başarı göstermesi,
1- Ödevlerini veya
2-Sınıfta verilen görevleri tamamlayabilmesi,
3-Dersi dinleyebilmesi ve derse katılabilmesi gibi pek çok konuda dikkat büyük önem taşır
(Forness ve Kavale, 2001).
DEHB tedavisinde tıbbi, psikolojik ve eğitsel müdahaleler eş zamanlı olarak gerçekleşmelidir
(Barkley, 2006). DEHB olan bazı çocuklar ilaç kullanabilirler. Bunun yanında bilişsel
davranışçı terapiler ve çeşitli eğitsel müdahaleler ile DEHB ile birlikte, işlevli bir şekilde
yaşamak mümkündür.
DEHB olan çocuklar birbirlerinden pek çok farklı özellik gösterebilirler. Bazı belirtiler
varken diğerleri olmayabilir.
DEHB’nin
a) Dikkatsizliğin baskın olduğu görünüm,
b) Hiperaktivite yani aşırı hareketliliğin/ dürtüselliğin baskın olduğu görünüm ve
c) Bileşik görünüm olmak üzere üç tipi bulunur (APA, 2013).
Dikkatsizliğin baskın olduğu görünümde hiperaktivite belirtileri görülmeyebilir veya
oldukça silik görülür. Bu çocuklar genellikle tanılanmakta zorlanıldığı için gözden
kaçabilir. Bu çocuklar video oyunları, televizyon gibi sevdikleri etkinliklere uzun süre
dikkatlerini verebilirken derslerde dikkat sorunları yaşayabilirler. Çoğunlukla tembel
olarak değerlendirilirler.
3.2.1. Dikkatsizlik
DEHB olan çocuklar sınıfta anlatılanları veya konuşulanları dinlemekte zorlanabilirler
(Lougy, DeRuvo ve Rosenthal, 2007).
1-Sıklıkla dikkatleri dağıldığından derse katılımları düşük olabilir.
2-Okumada güçlük yaşayabilirler,
3- Nerede kaldıklarını unutabilirler, sözcük ya da harf atlayabilir ya da yanlış okuyabilirler,
okuma hızları ve okuduğunu anlama sorunları olabilir.
3.2.2. Hiperaktivite
DEHB olan bazı çocuklar oturmakta zorlanırlar, sıklıkla sıralarından kalkarlar. Sürekli
hareket halinde olmak isterler. Bazıları ise oturabilir ancak bu defa da elleri, ayakları sürekli
kıpır kıpır gibi görünebilir (Reef, 2016). Genellikle yaptıkları etkinlikleri daha gürültülü bir
şekilde yaparlar. Çok fazla konuşma, konuşurken konu dışına çıkma, karşısındakinin sözünü
kesme, karşılıklı konuşmayı takip etmede güçlükler görülebilir.
3.2.3. Dürtüsellik
1-Kuralları ve sonuçlarını bilseler dahi yapmamaları gereken şeyleri yapabilirler.
2-Yanlış olduğunu bilerek ödevlerde ve etkinliklerde hatalar yapabilirler. 3-Kendilerini
kontrol etmekte zorlanırlar.
4-Düşünmeden konuştukları veya düşünmeden hareket ettikleri için sıklıkla sıkıntı
yaşayabilirler (Reef, 2016).
5-Sır saklamakta zorlanabilirler.
6-Yönergeleri dinlemeden işe başlayabilir ve bu nedenle de sıklıkla hata yaparlar.
7-Sabırsızdırlar ve kolay sıkılırlar.
8-Öfke patlamaları, ağlama krizleri yaşayabilirler.
9-Duygu kontrolünde zorlanabilirler.
10-Duygularını uçlarda yaşayabilirler.
11-Aynı zamanda hızlı duygu değişimleri olabilir.
3.2.4. Davranış Sorunları
DEHB olan çocukların yoğun davranış sorunları bulunabilir. Sıklıkla saldırgan davranışlarda
bulunabilirler. Saldırgan davranışlar fiziksel, sözel ya da psikolojik olabilir. Dürtü
kontrollerinin zayıf oluşu, dikkatsizlik veya hiperaktivite de davranış sorunlarına neden
olabilir.
3.2.4. Davranış Sorunları
DEHB olan çocukların yoğun davranış sorunları bulunabilir. Sıklıkla saldırgan davranışlarda
bulunabilirler. Saldırgan davranışlar fiziksel, sözel ya da psikolojik olabilir. Dürtü
kontrollerinin zayıf oluşu, dikkatsizlik veya hiperaktivite de davranış sorunlarına neden
olabilir.
3.2.5. Sosyal Becerilerde Yetersizlikler
Arkadaşlık kurmaya genellikle isteklidirler. Arkadaşlıkları başlatmada sıkıntı yaşamasalar
dahi arkadaşlıkları sürdürmekte zorlanabilirler. Sıklıkla arkadaşlarına davranış sorunları
sergilerler. Çatışma çözmede güçlük yaşarlar. Bu nedenle sınıf içinde istenmeyen bir
pozisyona düşebilirler. Genellikle kendilerinden küçük çocuklarla daha iyi anlaşırlar. Sosyal
becerileri yaşlarına göre daha geç olgunlaşır. Genellikle 2-3 sene daha geriden gelen sosyal
becerileri olduğu düşünülmektedir. Takım çalışmalarında ve işbirliği yapmaları gereken
durumlarda, dikkatleri dağıldığı ve dürtüsel davrandıkları için, zorlanabilirler.
DEHB çocuklar genellikle dağınıktırlar. Sıraları, çantaları hatta defterlerinin içi dahi dağınık
olabilir. Eşyalarını farklı yerlere koyup kaybedebilirler (Rief, 2016). Okula gelirken okul
eşyalarını hazırlamada ve okuldan çıkarken eve götüreceği eşyaları hazırlamada
zorlanabilirler ve sıklıkla eksik eşya ile ayrılırlar (Lougy, vd., 2007). Plan yapmakta
zorlanabilirler, işleri öncelik sırasına koyma ve bir işe başlamada zorlanabilirler.
3.2.7. Duyusal Farklılıklar
DEHB olan çocukların bazılarında duyusal farklılıklar görülebilir (Ghanizadeh, 2011).
Duyusal farklılıkları çeşitli düzeyde olabileceği gibi, uyku, yeme ve diğer davranış
sorunlarına neden olabilir. Bun nedenle duyusal farklılıkların değerlendirilip bunlara yönelik
çözümler bulunması önemlidir.
3.3. Tanılama, Değerlendirme ve Yerleştirme
Sınıf öğretmenleri, öğrencilerin tanılama sürecinde,
1-Okul rehberlik servisi ile görüşerek yönlendirme sürecini başlatmak, 2-Sınıf içinde yapılan
gözlemler, 3-Kontrol listesi ve ölçekler gibi veri toplama araçlarından elde edilen sonuçları
paylaşmak, 4-Çocuğun eğitsel özgeçmişi hakkında bilgi vermek gibi görev ve sorumluluklara
sahiptirler.
DEHB’nin tıbbi tanısı çocuk psikiyatristleri tarafından konulur. Çocuk psikiyatristleri, çeşitli
ölçme araçları, gözlemler, aile görüşmeleri gibi çeşitli değerlendirme yöntemlerini kullanarak
bu tanıyı koyarlar.
3.4. Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı (BEP)
Çocuğun bireysel gereksinimlerinin değerlendirilmesi, uygun yöntem ve stratejilerin
belirlenmesi ve bunlar ile birlikte bir BEP hazırlanması gerekmektedir. Çocuğun
gereksinimlerini değerlendirirken sadece akademik becerilerin değerlendirilmesi değil, sosyal
beceriler, kendini yönetme becerileri, davranış değerlendirilmesi gibi gerekli olan diğer
alanların da değerlendirilmesi yapılmalıdır. Bunlar için sınıf içi gözlemler, veli ile görüşme,
kontrol listeleri, ölçme araçları gibi çeşitli değerlendirme yöntemlerinden faydalanılmalıdır.
BEP’te mutlaka akademik kazanımlar, sosyal becerilerin kazandırılması, davranış
müdahalesi, kendini yönetme becerileri ve sınıf içi uyarlamalara yer verilmelidir.
3.5. Uyarlama Önerileri ve Örnekleri
DEHB olan çocuğun hareket etmeye diğer çocuklara göre daha fazla ihtiyacı olabilir. Bu
nedenle hem haftalık programı, hem günlük programı hem de ders içerisinde enerjisini uygun
kanallara yönlendirmesi sağlanmalıdır. Çocukların programlarına daha fazla fiziksel aktivite
konulmalıdır (White, 2010).
Öğretmenler sınıfta çocuğun hareket etmesini sağlamak için sandalye ve sıralara
lastikler takmak, sınıfta hareket edebilecekleri top, ip gibi araçlar bulundurmak, sırada
otururlarken ellerinin hareketini sağlamak böylelikle odaklanmalarını kolaylaştırmak
için stres çarkı, stres topu gibi materyalleri bulundurmak gibi uyarlamalar
yapabilirler.
DEHB olan çocukların ödev yapmaları, genellikle diğer çocuklara göre daha uzun sürer. Bu
nedenle öğretmenlerin ödev azaltma, ödevleri yapılandırma, ödevlerin içeriğini çocuğa göre
değiştirme ve daha sık ödev kontrolü yapmaları gerekebilir (DuPaul, vd., 2011).
DEHB anlatan çocuk kitapları:
Klompmaker, M. (2015). İçimdeki Aslan. Yapı Kredi Yayınları. Kolektif (2011). Bir Türlü
Yerimde Duramıyorum. TÜBİTAK Yayınları.
3.6. Öğretim
DEHB olan çocukların eğitiminde çocukların genel özellikleri göz önünde
bulundurulmalıdır. DEHB olan çocuklar ödül ve ceza sistemlerine daha geç yanıt
verirler. Öğrenmeleri için daha uzun zaman ve daha fazla tekrar gerekebilir.
Beklemekte zorlandıklarından anında ödüllendirilmeye daha iyi yanıt verirler.
Uzun süreli pekiştirme sistemlerinden, özellikle 1 ve 2. sınıflarda kaçınılmalıdır. Bu sistemler
DEHB olan çocuklar için daha küçük parçalara bölünmelidir.
Etkinliğe başlamadan önce:
• DEHB olan öğrencilerin öğrenebilmesi için dikkatli bir biçimde derslerin yapılandırılması
gerekir. Bu öğrenciler için sunulan bütün etkinliklerde etkinliğin açıklanması, ne ve neden
öğrenmesi gerektiğinin anlatılması, etkinlik boyunca çocuğun nasıl davranması gerektiğinin
belirlenip çocuğa açıklanması gerekir.
• Etkinlik sırasında:Çocuğun yapabildikleri kadar etkinliğe katılımını, gayretini de
ödüllendirin. Böylelikle motivasyonunu arttırabilirsiniz. Bunu yaparken alaycı ya da eleştirel
olmaktan kaçının, aksi takdirde bu pekişmez.
3.7. Sınıf Yönetimi ve Davranış Sorunları
Sınıf yönetimini, modern ve bilimsel dayanaklı yöntemler ile gerçekleştirmek çok önemlidir.
Sınıf öğretmenlerinin uyguladıkları yöntemlerin çeşitlilik gösterebilmesi, duruma ve
gerekliliğe göre farklılaştırılabilmesi kullanılan yöntemlerin işe yaraması için bir gerekliliktir.
Sınıfta pek çok çocukta işe yarayan bir stratejinin DEHB olan çocuklarda işe yaramıyormuş
gibi görünmesi ise sık rastlanılan bir durumdur. Bu noktada bu öğrencilerin özel
gereksinimlerinin olduğu hatırlanmalıdır.
Davranış sorunları ve sınıf yönetimi için öğretmenlerin ilk yapmaları gereken
değerlendirmedir. Hem DEHB olan öğrencinin özelliklerini hem de sınıfın genel
özelliklerinin değerlendirilmesi gerekir. Ardından sınıf kuralları oluşturulmalıdır. Bu
noktada DEHB olan öğrencinin kurallarının bazıları sınıfın sahip olmadığı kurallar
olabilir ve bazıları da aynı olabilir. Sınıf kurallarının sayısının çok fazla olmaması ve düzenli
olarak gözden geçirilip güncellenmeleri, olumlu şekilde ifade edilmeleri ve
görselleştirilmeleri önemlidir (DuPaul, Weyandt ve Janusis, 2011).
Davranış sorunları ve sınıf yönetimi için öğretmenlerin ilk yapmaları gereken;
-Değerlendirmedir. Hem DEHB olan öğrencinin özelliklerini hem de sınıfın genel
özelliklerinin değerlendirilmesi gerekir. Ardından sınıf kuralları oluşturulmalıdır.
-Olumlu davranışların pekiştirilmesi.
Kurallar oluşturulduktan sonra uygulama aşamasında DEHB olan öğrencilerin olumlu
davranışlarının daha sık pekiştirilmesi gerekir.
-Emin olmak
DEHB olan çocuğa kurallar tek tek açıklanmalı, kuralları tam olarak öğrendiğinden emin
olunmalıdır. Kuralların sonuçları da net bir biçimde oluşturulmalı ve sunulmalıdır. DEHB
olan çocukların kuralları öğrenmede ve hatırlamada da sıkıntılar yaşayabileceği ve daha
fazla tekrara ihtiyaç duyabilecekleri hatırlanmalıdır.
Kurallar oluşturulduktan sonra uygulama aşamasında DEHB olan öğrencilerin olumlu
davranışlarının daha sık pekiştirilmesi gerekir.
-Seçim Sunmak
DEHB olan öğrencilerin problem davranışlarını azaltmada kullanılan bir başka yöntem seçim
sunmaktır. Öğrencilerin yapacağı etkinlikler için, sınıf öğretmenlerinin belirlediği seçenekler
içinde, seçme şansları olursa daha uyumlu davrandıkları gözlenir (Dunlap, vd., 1994). Bunun
için öncelikle etkinlikler ve etkinlikler içinde seçim yapmanın öğrenciye öğretilmesi
gerekebilir.
-Kendini Yönetme
Sınıfta DEHB olan öğrencilerin davranışlarını düzenlemede kullanılabilecek bir başka yöntem
ise kendini yönetme stratejilerinin öğretimidir. Öğrenciye kendi davranışlarını gözleme,
değerlendirme ve pekiştirme öğretilebilir (DuPaul, 2011). Böylelikle çocuğun davranışları ile
ilgili farkındalık kazanması sağlanabilir. Bu çalışmalar aynı zamanda dürtü kontrolüne de
destek olabilir.
3.8. Teknoloji
DEHB olan çocukların öğrenmesinde ve dikkatlerini toplamada teknoloji kullanımı oldukça
yaygındır (Martínez, Barraza, González, ve González, 2016). Öğrencilerin okuma ya da
matematik ile ilgili öğrenmeleri gereken konuları bilgisayar üzerinden öğrenmeleri, konuları
desteklemek için yaptıkları çalışmaları bilgisayar üzerinden yapmaları öğrenmelerini
hızlandırabilir. DEHB olan öğrencinin EBA veya benzeri öğretim sistemlerini kullanması
sağlanabilir. Ek olarak, BEP›inde bulunan konuları içeren bilgisayar oyunları veya
uygulamalar kullanılarak öğretim desteklenebilir (Powell, Parker, Robertson, ve Harpin,
2017). DEHB olan bireylerin pek çoğu planlama, organizasyon ve zaman yönetiminde
zorlanır. Bunun için özellikle cep telefonu ve
3.9. Aile Eğitimi ve Aileler ile İşbirliği
Özel gereksinimi olan çocukların aileleri öğretmenler için bilgi kaynağıdır. Çocukla ilgili
gerçekleştireceğiniz değerlendirmelerde, sizinle işbirliği yapıp bilgi sağlamaları çok
önemlidir. Bunun yanında ailenin çocukla iletişim ve etkileşimi çocuğun davranışları
üzerinde etkilidir. Aile çocuğun ilk öğretmenidir ve okul döneminde de ailenin çocuğa
öğretmeye devam etmesi çocuğun başarısı için önem taşır.
uygulamalardan faydalanılabilir. Örneğin bir hatırlatma uygulaması ile çocuğun ödev
zamanlarını kontrol etmesi sağlanabilir (Powel, vd., 2017).
DEHB çocuğa sahip aileler genellikle çocuklarının “kötü yönlerini ve yaramazlıklarını”
sıklıkla duydukları için bu duruma çeşitli tepkiler geliştirmiş olabilirler. Aile görüşmelerinizin
çocuğu şikayet etmeyi içermemesine önem gösterin. Çocuğun olumlu özelliklerini vurgulayın.
ÜNİTE 4
4. ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ OLAN ÖĞRENCİLER - 1
Giriş
Özel Öğrenme Güçlüğü son yıllarda ülkemizde tanılanma oranı gitgide artan bir yetersizlik
grubu olarak öğretmenlerin karşısına çıkmaktadır. Özel öğrenme güçlüğü olarak tanılanan
öğrencilerin sayısının artışı, bu yetersizliğe sahip öğrencileri farkına varmada ve ilk
müdahaleleri gerçekleştirmede kritik öneme sahip sınıf ve branş öğretmenlerinin bilgi
eksikliğinin giderilmesinin önemini ortaya koymuştur.
Bu bölüm, sınıf öğretmenlerinin 1-4. sınıflarda özel öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin
eğitiminde kullanabilecekleri bilgiler ve uygulama örneklerinden oluşmaktadır.
4.1. Tanım, Sınıflandırma,Yaygınlık ve Genel Özellikler
Özel öğrenme güçlüğü nedir sorusuna en sık verilen cevapların arasında ‘zeka geriliği’ olduğu
yer almaktadır. Ancak özel öğrenme güçlüğünün en önemli özelliği normal ve normal üstü
zekaya sahip bireylerde görülmesidir. Özel öğrenme güçlüğü ilk olarak Samuel Kirk
tarafından 1965 yılında hem terim olarak kullanılmış, hem de tanımlanmıştır. Bu yıldan
itibaren hem tanım hem tanılama yöntemleri çok tartışılmıştır. Son olarak özel öğrenme
güçlüğü Amerika Birleşik Devletleri Eğitim Bakanlığı tarafından 2004 yılında, “Genel olarak,
yazılı ya da sözlü dili anlamayı ya da kullanmayı içeren psikolojik süreçlerde görülen bir ya
da birden fazla bozukluk” olarak tanımlanmıştır. Bu bozukluk, dinleme, düşünme, konuşma,
yazma, heceleme veya matematik hesaplamalarında eksikliklerle kendini göstermektedir.
Özel öğrenme güçlüğü terimi, algısal yetersizlikler, beyin hasarı, minimal beyin
disfonksyonu, disleksi ve gelişimsel afazi gibi durumları kapsar. Bunun yanında, duyusal
veya motor yetersizlikler sonucu oluşan, zihinsel yetersizlik, duygusal bozukluk veya
çevresel, kültürel veya ekonomik dezavantajlar sonucunda ortaya çıkan herhangi bir öğrenme
problemini kapsamaz ( Kirk, Gallagher & Coleman, 2015).
Özel öğrenme güçlüklerinin,
1-Okuma (disleksi),
2-Yazma (disgrafi)
3-Matematik (diskalkuli) ve
4-Sözel olmayan öğrenme güçlüğü olarak farklı alt tipleri bulunmaktadır (Davis &
Broitman,2011).
Disleksi – Bireyin yazılı materyalleri anlamasındaki problemleri kapsamaktadır.
Disgrafi – Harfleri oluşturmada veya düz bir çizgide yazı yazmada problemler ve yazılı
olarak kendini ifade etmekte zorlanmayla kendini göstermektedir.
Diskalkuli – Aritmetik problemleri çözmede ve temel matematik kurallarını anlamakta zorluk
olarak karşımıza çıkar.
Sözel olmayan öğrenme güçlüğü görsel-uzamsal, sezgisel, organizasyonla ilgili problemler,
değerlendirici ve bütünsel işleme fonksiyonlarını ve sosyal / duygusal konuları içerir.
Özel öğrenme güçlüğünün bu alt tipi en az bilinen ve diğer alt tiplere göre daha zor
anlaşılabilen bir tiptir. Ancak özel öğrenme güçlüğüne sahip tüm bireylerin %10-15’inde
görülmesi bu tipin gözardı edilmemesi gerektiğini göstermektedir (Davis & Broitman, 2011,
s.4).
4.1.1. Yaygınlık
Özel öğrenme güçlüğü hafif bir yetersizlik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla
bağlantılı olarak da, fark edilmesi hem aileler hem de öğretmenler tarafından zor olmakta ve
hatta çoğunlukla gözden kaçabilmektedir.
Büyük bir sıklıkla belirtiler; dikkatsizlik, ilgisizlik, tembellik olarak yorumlanabilmekte,
dolayısıyla göz ardı edilmekte ve gönderme sürecine geçilememektedir. Ülkemizde özel
öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin sayısı her geçen gün artmasına rağmen, bu öğrencilerin
sayısını yansıtabilecek bir istatistiksel bilgi bulunmamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri
istatistiklerine göre özel öğrenme güçlüğü olan öğrenciler özel eğitim destek hizmetlerinden
yararlanan en büyük yetersizlik grubudur.
Özel öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin sayısının
1976 – 2000 yılları arasında yüzde 300’den fazla bir artış gösterdiği, 2002 yılından
itibaren ise yılda ortalama yüzde 2’ lik bir düşüş sergilediği belirtilmektedir (Cortiella &
Horowitz, 2014).
Özel öğrenme güçlüğü, erkeklerde (tanılanan üç öğrencinin ikisi erkek) kızlara oranla daha
sık rastlanan bir yetersizliktir (Cortiella & Horowitz, 2014).
4.1.2. Genel Özellikler
Özellikle sınıf öğretmenlerinin 1-4. sınıflarda özel öğrenme güçlüğünün fark
edilmesindeki rolleri yadsınamaz. Bu yetersizlik kendini en belirgin olarak akademik
alandaki gecikmeyle gösterdiğinden sınıf öğretmenlerinin bu konuda uyanık olması, bu
öğrencilerin erken tanılanmasını sağlayacak ve sunulan erken müdahale ile gözlenen
gecikmelerin daha da fazlalaşmasının önüne geçilecektir.
Özel öğrenme güçlüğü olan bireylerin en belirgin özelliği öğrenciden beklenen
performans ve akademik başarı arasındaki tutarsızlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu
durum öğrencinin normal veya normal üstü zekaya sahip olmasına rağmen akademik alanların
birinde ya da birkaçında akranlarından anlamlı bir şekilde (örneğin, dördüncü sınıf yaşında
ikinci sınıf performansı sergilemesi) geride olmasıyla açıklanmaktadır. Buradan da tahmin
edileceği gibi akademik öğrenmedeki zorluklar özel öğrenme güçlüğünün diğer bir özelliği
olarak gözlenmektedir.
Özel öğrenme güçlüğünde karşılaşılan diğer özelliklerden olan hafızadaki güçlükler,
işitsel ve görsel uyarıcıları hatırlamadaki problemlerle kendini göstermektedir. Bu
öğrenciler özellikle işleyen bellekle ilgili süreçlerde sorunlar yaşamaktadırlar.
Örneğin, bir listeyi, matematikle ilgili kuralları ya da yönergeleri hatırlamada
zorlanabilmektedirler. Üst-bilişsel (meta-bilişsel) yetersizlikler özel öğrenme güçlüğü
olan bireylerin öğrenmesini engelleyen özellikler arasında sayılabilir. Üst-biliş hem bir
işi yapabilmek için gerekli beceri, strateji ve kaynakların ne olabileceği ile ilgili
farkındalık geliştirmeyi, hem de bir görevi tamamlamak için öz-düzenleme
mekanizmalarını (plan, program yapabilme ve uygulayabilme, kendi kendini kontrol
edebilme, sonuçları tahmin edebilme, gibi) kullanabilmeyi içermektedir. Özel öğrenme
güçlüğü olan bireyler bu üst-bilişsel mekanizmaları kullanamadıklarından kendi
öğrenmelerini edinmekte ya da kolaylaştırmakta zorluklar yaşamaktadırlar. Özel öğrenme
güçlükleri olan öğrencilerin psiko-motor becerilerinde de problemler görülmektedir. Hem
kaba motor (atlama, zıplama, top atma, top tutma gibi) becerilerde, hem ince motor
becerilerde (makasla kesme, düğme ilikleme, ayakkabı bağlama gibi) zorlanabilmektedirler.
Bu bireylerin çok farkında olarak yaşadıkları güçlükler ve başarısızlıkları nedeniyle
benlik algıları ve özgüvenleri düşüktür.
Akranlarından daha çok çalışarak onlar kadar başarılı olamamalarını
anlamlandıramamaktadırlar ve bu da öğrenilmiş çaresizlik yaşamalarını sebep olabilmektedir.
Hatta, özel öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin % 2540’ında Dikkat Eksikliği ve
Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), DEHB olan öğrencilerinse % 3065’inde öğrenme
güçlükleri aynı anda görülebilmektedir (Bender, 2004;
4.2. Nedenler ve Önleme
Özel öğrenme güçlüğünün tam olarak nedeni bilinmese de, araştırmacılar özellikle genetik
faktörlerin etkisi ve beyin yapısındaki farklılıklar üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırmışlardır
(Kirk, Gallager & Coleman, 2015). Bunlara ek olarak olası nedenler arasında teratojenik
(Gebelikte teratojen madde "maruz kalınması durumunda bebekte yapısal bozukluk yaratarak
zarar veren etken" anlamına gelir. ) faktörler ve tıbbi faktörler bulunmaktadır (Hallahan vd,
2005).
Özel öğrenme güçlüğünün nedenleri arasında genetik faktörler ele alındığında, özel
öğrenme güçlüğüne sahip bireylerin yakın akrabalarında da bu yetersizliğin görülmüş
olma ihtimalinin yüksek olduğu belirtilmektedir (Kirk, Gallager & Coleman, 2015).
Bu durum ülkemiz için düşünüldüğünde, tanılanma oranlarının son yıllarda artmış olması,
varsa dahi yakın akrabaların tanılanmış bir özel öğrenme güçlüğüne sahip olmaları çok düşük
bir ihtimaldir.
Yapılan araştırmalar özel öğrenme güçlüğü olan bireyler ile normal gelişim gösteren
akranlarının beyin yapılarının farklı olduğunu göstermiştir.
Olası nedenler arasında teratojenik faktörler de yer almaktadır. (Hallahan vd, 2005).
Teratojenik faktörler, annenin hamilelik sırasında kullandığı ve/veya maruz kaldığı
kimyasal maddeler nedeniyle fetüsün gelişiminde anormalliklere neden olmasıdır. Hamilelik
sırasında alkol, sigara, uyuşturucu kullanımı ve kurşun içeren boya kullanılmış ortamlara
maruz kalmak bebeğin gelişimini olumsuz etkilemektedir.
Özel öğrenme güçlüğüne neden olabilecek tıbbi faktörler arasında erken doğum yer
almaktadır.
Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabetin 5 yaşından önce ortaya çıkmasının
nöropsikolojik sorunlara ve öğrenme güçlüğüne neden olabileceği belirtilmektedir. Buna ek
olarak beyinde enfeksiyon oluşması olarak açıklanan menenjit de beyin hasarı ile
sonuçlanabilir ve bu beyin hasarı da öğrenme güçlüklerine neden olabilir (Hallahan vd, 2005).
4.3. Tanılama, Değerlendirme ve Yerleştirme
Özel öğrenme güçlüğü sık rastlanan ve hafif bir yetersizlik olduğundan fark edilmesi ve
tanılanması zor olan ve zaman alan bir yetersizliktir. Bu yetersizliğe sahip bireylerde herhangi
bir fiziksel belirti yoktur, normal veya normal üstü zekaya sahip olduklarından
davranışlarında ya da sergilemeleri gereken becerilerde akranlarıyla karşılaştırıldığında çok
belirgin gecikmeler söz konusu değildir.
Sınıf öğretmeni öğrencideki farklılıkları tembellik, ilgisizlik, yaramazlık ve çalışmama
gibi nedenlere bağlarsa öğrenciye ve ailesine yardımcı olma konusunda ilk engeli kendisi
koymuş olacaktır.
Sınıf ve branş öğretmeni, bir öğrencisinde özel öğrenme güçlüğü belirtileri olduğundan
şüphelendiğinde ilk yapması gereken durumu okul rehber öğretmenine bildirmek ve bu
konuda danışmanlık almaktır. Sınıf öğretmeninin, rehber öğretmenle (psikolojik danışman)
birlikte aileyi bilgilendirmesi veya aileden öğrenciyle ilgili bilgi alması daha sağlıklı
olacaktır.
Okulda rehber öğretmen yoksa sınıf öğretmeninin aileyi de bilgilendirerek ve onay alarak
resmi yollarla Rehberlik Araştırma Merkezi’ne (RAM) durumu bildirmesi uygun olacaktır.
Özel öğrenme güçlüğü söz konusu olduğunda, birçok anne-babanın, yetersizliğin hafif
olması nedeniyle öğrencinin gönderme sürecine girmesine ve tanılanmasına sıcak
bakmadığı gözlenmektedir.
Özel eğitimde tanılama ve yerleştirme süreci bütün öğrenciler için aynıdır. Sınıf ve
branş öğretmenlerinin gönderme sürecine girmeden öğrencinin gereksinimine uygun
bazı düzenlemeler yapması ve herhangi bir ilerleme olup olmadığını belirlemesi
gerekmektedir.
Eğer bu süreçte öğrencide hiçbir düzelme sağlanamazsa, sınıf
öğretmeni okul rehber öğretmeni ve aile ile işbirliği içinde gönderme
sürecine geçmelidir.
Öncelikle öğrencinin tam teşekküllü bir hastanede tanılanarak
sağlık raporu alması gerekmektedir. Tıbbi değerlendirme sürecinde
nörolojik değerlendirme de önem taşımaktadır. Çünkü nörolojik
bazı problemler öğrenme güçlüğü belirtilerini taklit edebilir.
Beyinde fiziksel bir problem olmadığı belirlendiğinde öğrenci alınan
sağlık raporuyla RAM’a yönlendirilir. Öğrencinin eğitsel değerlendirmesi
RAM’da gerçekleştirildikten sonra öğrencinin gereksinimlerine göre
eğitim alabileceği en uygun ortamın neresi olacağına karar verilir ve
yerleştirilir.
. Öğrenci kaynaştırma sınıfına yerleştirildiğinde öğrenci için Bireysel
Eğitim Planı (BEP) hazırlanması yasalarla zorunlu hale getirilmiştir.
4.4. Bireyselleştirilmiş Eğitim Programları (Bep) Geliştirme,
İzleme, Değerlendirme
Özel öğrenme güçlüğü olan öğrenciler için Bireyselleştirilmiş Eğitim
Programlarının geliştirilmesi en az diğer yetersizlik grubları için
olduğu kadar belki daha da fazla öneme sahiptir. Özel öğrenme
güçlüğüne sahip öğrenci Rehberlik Araştırma Merkezinde bulunan Özel
Eğitim Değerlendirme Kurulu tarafından tanılandıktan sonra bu kurul
tarafından yerleştirilme kararı verilir. BEP hazırlama sürecinin ilk
aşaması bilindiği gibi BEP geliştirme biriminin oluşturulmasıdır. Bu
birim öğrencinin yerleştirildiği ve eğitim göreceği okul ve kurumlarda
toplanır.
Özel öğrenme güçlüğü olan öğrenci hangi alanda zorluk yaşıyorsa
(okuma, yazma, matematik, duygusal, davranışsal) BEP’inde o alanda
hedeflerin yer alması gerekmektedir.
Sadece akademik alanda hedeflerin yer alması özel öğrenme güçlüğü
olan bireylerin duygusal özellikleri nedeniyle yeterli olmayacaktır.
Özellikle özgüven destekleme ve öğrenilmiş çaresizlikten kurtarma ile
ilgili hedeflerin yer alması ve bu hedeflere ulaşmak için konulacak kısa
ve uzun dönemli amaçlara ulaşmak akademik alandaki güçlüklerle ilgili
kısa ve uzun dönemli amaçlara ulaşmayı da hızlandıracaktır.
Uzun Dönemli Amaç Ritmik sayabilme.
Kısa Dönemli Amaçlar:
1. 100’e kadar ikişer ritmik sayar.
2. 100’e kadar üçer ritmik sayar.
Daha sonra kısa ve uzun dönemli amaçlara ulaşmak için öğrencinin
gereksinim duyabileceği materyaller, uygun yöntem ve teknikler
belirlenir ve plana entegre edilir. Örneğin kinestetik öğretim yapılması
gerektiğinde kum havuzu, kullanılabilecek materyaller arasında yer
alabilir. Ya da çok uyaranlı yöntemler kullanıldığında, küçük yazı
tahtaları veya ses kayıt cihazları da kullanılabilir.
Değerlendirme yöntemlerinde yapılacak uyarlamalar da BEP’te yer
almalıdır. Öğrenci yazı yazmakta zorlanıyorsa yazılı yerine sözlü
sınav yapılması gerekebilir. Okuma alanında güçlük yaşıyorsa,
sınavlarda bir okuyucu bulunması ve bunun da BEP’te yer alması
gerekmektedir.
Örneğin, özel öğrenme güçlüğü olan öğrencilere fonolojik (sessel)
farkındalık sağlamak için dil ve konuşma terapistinin desteğine ihtiyaç
duyulabilir.
Öğrenci için uygun yöntem, teknik, materyal oluşturulduğunda
öğrenci gelişimi hızlı olabilir, bu da gereksiz yere BEP’teki kısa
amaçlar üzerinde çalışılmasına ve ilerleme hızının yavaşlatılmasına
neden olabilmektedir.
4.4.1. Özel Öğrenme Güçlüğünde Müdahaleye Yanıt Yaklaşımı (Response to
Intervention)
Bu aşamalarda öğretmenler sınıf içinde genel veya özel bazı
düzenlemelere giderek ve kanıta dayalı uygulamaları kullanarak
öğrencinin gelişimini sistematik olarak takip etmektedirler. Öncelikle
genel eğitim sınıflarında, akranlarından belirgin şekilde geri olan
öğrenciler belirlenmektedir. Daha sonra sürecin ilk aşamasına
geçilmektedir. İlk aşamada sınıfın tamamına kanıta dayalı
uygulamalardan oluşan bir müdahale yapılır, bu süreçte yapılan
müdahaleler sonucunda ilerleme kaydeden öğrenciler bu aşamada
devam ederler, ancak sistematik değerlendirmeler sonucunda bu
aşamada ilerleme kaydedemeyen öğrenciler için ikinci aşama
müdahaleye geçilir. Bu aşamada daha yoğun bir müdahale söz
konusudur. Bu yoğun müdahale sürecinde de ilerleme kaydedemeyen
öğrenciler üçüncü aşamaya geçerler. Üçüncü aşamada ise öğrenciye
daha yoğun ve küçük grupla veya bireysel eğitim verilir. Yine öğrencilerin
ilerlemesi takip edilir ve bu aşamada da ilerleme kaydedilmezse özel
eğitim gönderme sürecine geçilerek, öğrencinin özel eğitime
hizmetlerinden yararlanabilmesi için değerlendirmeye gönderilir.
Müdahaleye yanıt yaklaşımı henüz ülkemizde
uygulanmamaktadır. Ancak daha önce de belirtildiği gibi, özel
öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin sayısının hızla arttığı
gözlenmektedir. Bu artış ilerleyen yıllarda bu yaklaşımı ya da buna
benzer bir yaklaşımın uygulanmasını gerektirebilir.
5. ÜNİTE
5. ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ OLAN
ÖĞRENCİLER - 2
5.1. Öğretim Yöntemleri, Program ve Öğretim Uyarlamaları
Özel öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin akademik olarak okuma,
yazma ve matematik alanlarında güçlükler yaşadıklarından daha önce
bahsedilmişti. Bunlara ek olarak özel öğrenme güçlüğüne sahip
öğrencilerin zeka düzeyinden bağımsız olarak işleyen belleklerinde
problem olduğu ve bunun öğrenmelerini olumsuz etkilediği
belirlenmiştir (Alloway, 2011).
5.1.1. İşleyen Bellek ve Öğrenme
İşleyen bellek bilgiyi alma, hatırlama ve yönetmemizi
sağlamaktadır. İşleyen bellek, okuduğunu anlama, zihinden işlem
yapma, sözel problemleri çözme gibi karmaşık becerilerde ve tahtadan
ya da bir metinden kopyalayarak yazma gibi basit okul etkinliklerinde
kritik bir süreçtir. İşleyen bellekteki üç sınırlılık öğrenmeyi
etkilemektedir.
Bu üç sınırlılık yer, zaman ve çabadır.
İşleyen belleğimizin büyüklüğü yaşımız büyüdükçe artmakta, belli bir
yaşa geldikten sonra ise tekrar azalmaktadır. Her bireyin işleyen
belleğinin büyüme hızı farklılaşmaktadır. Bu farklılık bazen belirgin
olmazken, bazen de sınıf içinde belirgin hale gelebilir.
Öğretmenlerin amacı okuma, yazma ve matematik becerilerini
kazandırmaktır.
Öğretmenlerin amacı okuma, yazma ve matematik becerilerini
kazandırmaktır. Öğretmenlerin bu çabası bazı öğrenciler için yeterli
olurken bazı öğrenciler için yeterli olmamaktadır. Okuma, yazma ve
matematikte akranlarından geri kalanların, işleyen belleklerinin zayıf
olduğu ve öğrenmelerinin bu nedenle olumsuz etkilendiği
belirtilmektedir. Dolayısıyla, işleyen belleğe odaklanmadan sadece
okuma, yazma ve matematiğe odaklanmak akademik başarının elde
edilmesi için etkili olmayacaktır. Alloway (2011) bunun patlamış bir
lastikle bisiklet yarışına katılmaya benzetmektedir. Bu nedenle, sınıf
öğretmenleri öğrenme güçlüğü olan bireylere akademik becerileri
kazandırmaya çalışırken işleyen belleklerine binen yükün fazla
olduğu bilgisini akıllarından çıkarmamalı ve öğretim yöntemlerini
bu bilgiye göre belirlemeli ve uygulamalıdırlar.
5.1.2. Okuma
Okuma ile ilgili uyarlamalara geçmeden önce özel öğrenme güçlüğü
olan öğrencilerin okuma alanında yaşadığı erken belirtilerden
bahsetmekte yarar vardır. Okuma alanında öğrenciler,
• Sesleri harflerle eşleştirmede güçlük
• Kelimeyi şifre gibi düşünürsek, her bir kelimeyi çözmede güçlük
• Birbirine benzeyen kelimeleri veya harfleri ayırt etmede güçlük
• Çok sık kullanılan “ve/veya” gibi kelimeleri fark etmede güçlük
• Okurken kelime ekleme ya da çıkarma ya da kelimelerin bir kısmını yutma
• Akıcı okuyamama (kolay, hızlı ve anlamlı okuma)
• Okuduğunu anlamada güçlük
• Okurken okuduğu satırı kaçırma gibi sorunlar yaşayabilirler (Rief & Stern, 2010, s. 13). Bütün bu sorunlarla baş etmeye çalışırken, doğal olarak okumak öğrenciler için yapmak isteyecekleri bir ödev, görev ve etkinlik olmak yerine, kaçındıkları bir durum olmaya başlar. Okuma becerileri aşağıdaki diyagramda özetlenmektedir. Özel öğrenme güçlüğü olan öğrenciler bu becerilerde sorunlarla karşılaşmaktadır.
Şekil 5.1. Okuma becerileri Kaynak: (Bender, 2004 s. 180.ten uyarlanmıştır).
• Şifre çözme
• Ses farkındalığı
• Otomatik anlamlandırılan kelimeler
• Okuduğunu anlama
• Düz anlama
• Çıkarımsal anlama
• Kelime tanıma
• Bağlam
• Semantik
• Kelime haznesi
• Okuma akıcılığı
• Otomatikleşme
• Söz dizimi
• Mekanik okuma
Okuma problemi yaşayan bireylerin yaşlarına uygun okuma hızına
erişebilmeleri için üç şartın oluşması gerekmektedir. Öncelikle, bireyin
iyi bir ses şifresi çözme becerisi olması gerekmektedir. Bu
bilmedikleri kelimelerle karşılaştıklarında yardımcı olan bir beceridir.
Okuma güçlüğü yaşayan bireylerin otomatik olarak tanıdıkları kelimeler
azdır, dolayısıyla kelimelerle karşılaştıklarında hatırlamama ihtimalleri
fazladır. Okuma güçlüğü olan bireylerin bir kelimeyi
depolayabilmeleri için onlarca kez kelimeyle karşılaşmaları ve
alıştırma yapmaları gerekmektedir. Okuyucular hızlı bir şekilde
otomatik kelime haznelerine kelime ekleme becerisine sahip olmadan
okuma becerisinin gelişmesi çok zordur.
Yeni kelimeleri etkili bir şekilde depolama becerisi kazanıldıktan sonra
bireylerin sık sık okuma alıştırması yapmaları gerekmektedir (Kilpatrick,
2015). Bu beceriler kazanıldığında birey akranlarına yetişebilmek için bir
şans elde edebilecektir.
Okuma akıcılığı öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin zorlandıkları
diğer bir alandır. Okuma akıcılığının geliştirilmesi için araştırmaya
dayalı bazı stratejiler mevcuttur.
1-Öğrenci-yetişkin okuması:
2-Akranla okuma 3-Koroyla okuma
4-Yankılı okuma 5-Ses kaydı destekli okuma 6-Okuyucu tiyatrosu
7-Farklı yaşta arkadaşa okuma
8-Süreli tekrarlı okumalar ve grafikleme
9-Okuma ile ilgili diğer bir problem ise okumanın ana amacı olan okuduğunu
anlamadır.
İyi okuyucuların kullandığı bazı stratejiler şunlardır:
• Yeni bir metni okurken, daha önce okudukları kitaplarla, deneyimleriyle ve diğer bilgileriyle bağlantı kurmak.
• Üstbilişi, yani kendi düşüncelerini ve anlamalarının farkındalığını kullanırlar.
Okurken neyi anladıklarını, neyi anlamadıklarını denetlerler ve anlamadıklarında uygun stratejilerle anlamaya çalışırlar.
• Okurken hayal ederler (zihinlerinde bir film oluştururlar).
• Okurken sorgulayarak, değerlendirerek kritik düşünce süreçlerini kullanırlar.
• Okunacak materyale ve amaca (sınava çalışmak, eğlence için okumak) göre okurken hangi stratejileri kullanacaklarına karar verirler.
Yazı yazmanın öncül becerileri bulunmaktadır. Yani yazı yazmaya
başlamadan önce bazı becerilerde ustalaşmak gerekmektedir.
1-Motor gelişimin tamamlanması,
2-Temel bilgilerin edinilmesi,
3-Baskın elin tespit edilmesi,
4-Vücut pozisyonu ve kalem tutuşudur (Reid, Lienemann ve Hagaman,
2013).
Harfleri doğru oluşturabilmek, akıcı ve okunaklı yazı yazmanın ön
koşuludur. Harf oluşturmanın öğretilmesinde model olma, pratik
yapma, öz-değerlendirme ve dönüt alma gibi farklı yöntemlerin bir
arada kullanılması etkili olmaktadır.
Harf oluşturmanın öğretilmesinde,
1-Model olma,
2-Pratik yapma,
3-Öz-değerlendirme ve
4-Dönüt alma gibi farklı yöntemlerin bir arada kullanılması etkili
olmaktadır.
Fernald Çok Uyaranlı Yöntem
Bu yöntem 1943’te Fernald tarafından betimlenmiştir ve üç adımdan
oluşur.
1. Öğrencinin siz harfi bir pastel boyayla bir karta yazarken izlemesini isteyin.
2. Öğrencinin harfi söylerken harfin üzerinden parmağıyla tekrar tekrar geçmesini sağlayın.
3. Öğrenci hazır hissettiğinde öğrenciden kartı çevirip harfi hafızasından uygun bir şekilde oluşturmasını isteyin.
4. Gillingham ve Stillman Çok Uyaranlı Yöntem
Bazı öğrenciler tebeşirle tahtaya yazı yazmaktan hoşlanırlar ve tebeşirin
tahta üzerindeki hareketlerinden edindikleri kinestetik dönüt harfin
hafızalarında kalıcı olmasına yardımcı olabilmektedir. Bu yöntemde de
harfin üstünden parmakla geçme, yazma ve harfin adını söyleme
adımları söz konusudur.
VAKT yöntemi kullanılabilir. Bu yöntem de aşağıdaki adımlardan
oluşmaktadır:
1. Öğrenci izlerken harfi pastelle yazın.
2. Öğrenciyle birlikte harfin adını söyleyin.
3. Öğrenci işaret parmağıyla harfin üzerinden geçerken harfin adını söylemesini isteyin.
4. Öğrenci artarda 5 denemede başarılı oluncaya kadar 3. Adımı tekrarlayın.
5. Öğrenciden model harfe bakarak yazmasını isteyin.
6. Öğrenci artarda 3 denemede başarılı oluncaya kadar 5. Adımı tekrarlayın.
7. Öğrenciden harfi hafızadan yazarak sesli olarak söylemesini isteyin.
8. Öğrenci artarda 3 denemede başarılı oluncaya kadar 7. Adımı tekrarlayın.
Üst bilişi devreye sokarak öğrencinin yazacağı konu hakkında bir
planlama yapması sağlanabilir. Planlama yapabilmesi için beyin
fırtınası ve anlam ağları kullanılabilir. DUR ve LİSTELE yöntemi daha
planlı yazı yazmaları için öğrencileri teşvik eder. DUR ve LİSTELE (yazının
amacını düşün, aklına gelen fikirleri listele, beyin fırtınası yap ve bu
fikirlerin tamamını organize et) yazmaya başlaması için öğrencilere yazılı
ifade güçlüklerinde üst bilişsel bir strateji olarak kullanılabilir. 3. ve 4.
sınıf öğrencilerinin üst bilişsel stratejileri kullanmaya başlamaları
orta öğretime geçtiklerinde çok yararlı olacaktır. Dolayısıyla sınıf
öğretmenleri tarafından her alanda üst bilişsel stratejilerin kullanılmasını
teşvik edecek etkinlikler geliştirilebilir.
Matematik
Özel öğrenme güçlüğü olan bireylerin matematik alanında
yaşadıkları güçlükler diskalkuli olarak adlandırılmaktadır. Özel
öğrenme güçlüğü olan bireyde sadece matematik güçlüğü görülebildiği
gibi okuma güçlüğü ile birlikte de görülebilir. Matematik alanında güçlük
yaşayan bireyler temel kurallar, işlem prosedürleri ve problem çözme
alanlarında zorlanabilmektedirler. Her ne kadar her öğrenme güçlüğü
olan her birey farklı özellikler gösterse de matematik alanında
sergilenen bazı ortak güçlükler bulunmaktadır.
• Matematik prosedürlerinin altında yatan temel kavramları anlamakta güçlük
• Sayı sayma ve problem çözmek için sayı saymayı kullanmada güçlük
• Basit veya uygun olmayan yöntemler kullanma
• İşlemlerde adımları koordine etme ve izlemede sorunlar
• Sözel problemleri çözmede güçlükler
• İşleyen bellekle ilgili sorunlar
Sayı algısı, bireyin sayılarla akıcı ve esnek olabilmesi, sayıların ne
anlama geldiğiyle ilgili algısı, zihinden matematik işlemleri yapabilmesi,
dünyaya bakıp karşılaştırma yapabilmesini içeren bir kavramdır. Sayı
algısının 5 bileşeni bulunmaktadır:
a. İyi anlaşılmış sayı anlamı (örn. 4 belli bir sayıyla eşleşmektedir)
b. Sayılar arasındaki farklı ilişkilerin farkındalığı (örn. 6 objeyi 3 tane 2
grup da yapabiliriz, 4 lü ve 2 li de gruplayabiliriz).
c. Sayıların büyüklükleriyle ilgili ilişkinin farkında olmak (örn. 4, 2 den
büyüktür gibi).
d. İşlemlerin sayılar üzerinde nasıl etki ettiğini bilmek (örn. Çıkarma
sayıyı küçültür)
e. Sayıların gerçek dünyada birşeyleri ölçtüğü bilgisine sahip olmak
(Reid, Lienemann ve Hagaman, 2013, s.225).
Sözlü Problemlerle İlgili Stratejiler
Sözel problemlerin çözümünde iki aşama vardır. Bunlardan ilki
problemin sunumu yani problemdeki sözel bilgilerin anlamlı
sembollere, gerçek nesnelere, veya zihinde görselleştirmeye
dönüştürülmesi ve problemdeki sayısal ilişkilerin daha iyi
anlaşılmasıdır.
İkincisi ise doğru matematiksel işlemlerin seçilip uygulanarak
problemin çözülmesidir. Problem çözme hem çözüm planının
yapılmasını hem de uygun işlemlerin seçilmesini içerir.
Öğrenme güçlüğü olan bireyler problem çözme sürecinde
diyagramlardan, şekillerden, resimlerden yararlanabilir. Bu
görsellerin kullanılması bireyin işleyen belleğinin yükünü azaltacak,
öğrencinin ve öğretmenin süreci takip etmesini kolaylaştıracaktır. Ayrıca
esnek yapıya sahip olduklarından farklı tipte problemlerin çözümünde ve
farklı bir stratejiyi de desteklemek için kullanılabilirler.
5.2. Öğrencinin Duygusal, Sosyal ve Davranışsal
Problemlerinin Yönetimi
Özel öğrenme güçlüğü olan bireylerin duygusal ve davranışsal
alandaki problemleri, öğrenme güçlüğü gibi görünmez olabilir. Özel
öğrenme güçlüğüne sahip bazı öğrenciler çevresine uyum sağlamada
sorun yaşamamaktadır. Bu bireyler davranış problemleri de
göstermedikleri için akranları ve öğretmenleri tarafından sevilmekte ve
yaşadıkları güçlükle baş edebildikleri için de duygusal olarak da sağlıklı
olabilmektedirler (Hallahan vd., 2005). Ancak, özel öğrenme güçlüğüne
sahip birçok birey yaşadıkları güçlüklerle bağlantılı olarak hem duygusal
hem de davranışsal problemler sergileyebilirler. Bazıları depresyon, kaygı
gibi içe yönelim bozukluklarına daha yatkın bir yapıya sahipken, bazıları
da saldırgan davranışlar sergilemeye yatkın olduklarından çevrelerine
uyum sağlamada ciddi problemlerle karşılaşabilirler.
Özel öğrenme güçlüğü olan bireylerin yaşadıkları zorlukları
duygusal, sosyal ve davranışsal olarak üç alanda değerlendirebiliriz.
Duygusal sorunların en başında benlik algılarının ve özgüvenlerinin
düşük olması gelmektedir. Bunlara bağlı olarak hüzünlü ve depresif bir
ruh hali sergileyebilirler. Hem kendileri hem de hayatla ilgili olumsuz
görüşleri doğal olarak zaten zor olan öğrenmeyi daha da
zorlaştırmaktadır.
Şimdi öğretmen olduğunuzu unutun ve ilkokulda bir öğrenci olarak
sürekli zorlandığınızı hayal edin. Okumak, yazmak, matematik
işlemleri size sürekli yabancı bir dil gibi görünmekte ve
akranlarınızın çok kısa sürede anlayıp işe koyulduğu birçok ödevi siz
anlayana kadar bir de bakmışsınız onlar bitirmiş. Hem akademik
olarak onlardan geri kalıyorsunuz hem de neden geri kaldığınızı
anlamıyorsunuz. Okumayı en son siz öğrenmişsiniz ama 1. Sınıfta değil
2. Sınıfın ilk döneminin sonunda. O zamana kadar akranlarınız
okumuşlar kurdelelerini takmışlar, okuma bayramlarını yapmışlar ve
herkes tarafından tebrik edilmişler. Sizse tembel, aptal gibi ifadelerle
karşı karşıya kalıyorsunuz. Bir yandan onlara yetişebilmek için çok
çalışıyorsunuz ama onlar gibi, onlar kadar başarılı olamıyorsunuz.
Çocuklar yetişkinlere göre filtresiz konuşur, filtresiz davranır.
Dolayısıyla tüm bu ve buna benzer deneyimlerden özel öğrenme
güçlüğü olan çocukların duygusal olarak olumsuz etkilenmesi
kaçınılmazdır. Sınıf öğretmenlerinin öğrencilerini iyi tanıması ve neyi
neden yaptıklarını anlaması gereken müdahalenin seçiminde yol
gösterici olacaktır.
Duygusal problemlerle baş etmeye çalışan öğrenci için akademik başarı
ikinci plandadır. Özel öğrenme güçlüğü olan öğrenci içe yönelim
bozuklukları belirtilerini gösterebilir.
Duygusal problemlerle baş etmeye çalışan öğrenci için akademik başarı
ikinci plandadır.
Özel öğrenme güçlüğü olan öğrenci içe yönelim bozuklukları
belirtilerini gösterebilir.
Sınıf içinde sergilenebilecek bu belirtilerin bazıları,
1-Bilinçli bir şekilde öğrenmeyi reddetmesi,
2-Bağımlılık davranışı sergilemesi,
3-Zorlandığı görevlerde çok çabuk pes etmesi,
4-Başarısız olma korkusu yaşaması,
5-Kendine güvenmemesi,
6-Sınıf arkadaşlarından uzak durması,
7-Sürekli üzgün görünmesi ve gitgide kendi kabuğuna çekilmesi olabilir.
Duygusal problemlerin dışa yönelim belirtileri olarak ise
1-Düşmanca davranışlar,
2-Sorun çıkarma,
3-Öfke patlamaları,
4-Diğer öğrencilerle sık sık kavga etme ve
öğretmenlere ya da diğer yetişkinlere karşı çıkma davranışları
görülebilir.
Sınıf öğretmenleri unutmamalıdır ki, duygusal problemler baş
edilebilir hale gelmeden davranışsal ve akademik problemler
üzerinde durmak ve bu konuda öğrenciyi zorlamak sadece akıntıya
karşı kürek çekmeye benzeyecektir. Öğrencinin kendine
güvenmesini sağlamadan, benlik algısını yükseltmeden, yapılan
davranış değiştirme müdahaleleri ya da okuma-yazma çalışmaları
boşa gidecektir. Bu nedenle öğrencinin başarılı olma duygusunu
yaşayabilmesini sağlamak ve özgüvenini yükseltmek için öğrenciyle
yapılan öğretimlerin tekrar düzenlenmesi gerekmektedir.
Bu düzenlemelerin başında öğretmenlerin öğrenciyle olumlu bir
ilişki kurması çok önemlidir. Öğrencinin güvenini kazanmak, öğrenciye
samimi bir ilgi göstermek ve değerli olduğunu hissettirmek bu olumlu
ilişkinin ilk basamağıdır. Öğrencinin başarılı olabileceği görevlerin
verilmesi ve öğrenci başarılı olduğunda olumlu şekilde
pekiştirilmesi (öğrencinin sevdiği etkinlikleri, nesneleri, yiyecekleri
veya sözel pekiştireçleri kullanarak) motivasyonunu artıracak,
başarısızlık korkusunu azaltacak, öğrenilmiş çaresizlik
duygusundan yavaş yavaş kurtulmasını sağlayacak, kaygısını
azaltacak ve kendilerine inanmaya başlamalarını sağlayacaktır.
Sosyal problemler de akademik başarıyı engelleyebilir. Çünkü sosyal
beceriler hayatımızın her alanında gereklidir, dolayısıyla bu becerilerde
problem yaşamak hayatımızın her alanını etkileyecektir. Özel öğrenme
güçlüğü olan bireylerin üçte birinin sosyal problemleri olduğu tahmin
edilmektedir (Lerner ve Johns, 2012). Sosyal alandaki zorluklar kendini
diğer bireylerle etkileşimde göstermektedir. Bu öğrenciler sosyal
ortamlarda nasıl davranacaklarını bilememektedirler. Sosyal
problemler, sosyal ipuçlarını anlamada zorlanma, dürtüsellik, sosyal
problemleri çözmede yetersizlik, baskı karşısında saldırganlık,
sosyal olarak kabul görme isteği nedeniyle yasal olmayan gruplara
katılmak ve yasal olmayan etkinliklerde bulunmak, kolay
kandırılmak şeklinde kendini gösterebilmektedir.
Özel öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin sosyal olarak zorlandıkları diğer
bir durum sözel olmayan ipuçlarını algılamaktır. Örneğin duyguları ifade
eden yüz mimiklerini okuyabilmeleri için bununla ilgili alıştırmalar
yapılabilir. Farklı duyguları gösteren insan yüzlerinden oluşan
fotoğraflar gösterilerek, yüzdeki ifadenin hangi duygu olduğu
konusunda öğrenciyle sohbetler edilebilir. Yine sosyal etkileşimde
kullanılan jestlerle (örn. Omuz silkme, elle “ok” işareti yapma, gibi)
ilgili de aynı etkinlik uyarlanabilir.
Özel öğrenme güçlüğü olan öğrenciler yaşadıkları güçlüklerle
sağlıklı yöntemlerle baş edemediklerinde saldırgan ve antisosyal
davranışlar sergileyebilir.
*Davranışsal müdahale planının ilk aşaması problem davranışların
işlevlerini belirlemektir. Bu sürece işlevsel davranışsal
değerlendirme adı verilmektedir.
İşlevsel davranışsal değerlendirme otizm spektrum bozukluğunda ve
diğer gelişimsel yetersizliklerde sıklıkla kullanılan Uygulamalı Davranış
Analizine (Lerner ve Johns, 2012) dayanır.
*İşlevsel davranışsal değerlendirmede öncüller, davranış ve sonuç
değerlendirilmesi söz konusudur. Davranışın ortaya çıkmasının nedeni
ve davranış öncesinde meydana gelen olay veya durumlar öncül olarak
adlandırılır (Erbaş, 2017). Öncüllere örnek olarak öğretmenin öğrenciden
bir metni okumasını istemesi, okulda teneffüse çıkma vaktinin gelmesi
veya öğrencinin arkadaşının öğrenciyi dinlememesi gibi gün içinde
aslında çok da dikkat etmediğimiz ve önemsemediğimiz durumlar
verilebilir. Öncüllerin ne olduğunu bilmek problem davranışın
azaltılması veya ortadan kaldırılması için çok önemlidir.
5.3. Teknoloji Kullanımı
Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji Eğitim Laboratuvarı
(GETEM) görme engellilerin yanı sıra diğer yetersizlik gruplarını da
hizmet kapsamı içine almıştır. Böylece gönüllü okuyucular tarafından
okunmuş birçok kitaba özel öğrenme güçlüğü olan bireylerin de
ulaşabilmesinin yolu açılmıştır.
5.4. Ailelerle İşbirliği ve Aile Eğitimi
Özel öğrenme güçlüğü hafif bir yetersizlik olduğundan ailelerin bu
durumun farkına varması güçleşmektedir. Aynı zamanda bireyler normal
veya normal üstü zekaya sahip olduklarından ailelerin çocuklarında bir
yetersizlik olduğunu kabullenmesi de zorlaşabilmektedir. Aileler okul
dönemine gelene kadar çocuklarında bazı farklılıklar olduğunu
gözlemlemelerine rağmen yine de öğrenme güçlüğüne sahip
olabileceklerini düşünmezler. Öğrenci okula başladığında akademik
alanlarda akranlarından daha yavaş gelişme gösterdiğinde ya da belirgin
düzeyde geri kaldığında, sınıf öğretmenleri bu konuda rehber
öğretmenden öğrencinin durumu hakkında danışmanlık alabilir.
Öğrenme güçlüğünün genetik olma olasılığı nedeniyle ya da ailenin
sosyo-ekonomik düzeyinin düşük olması nedeniyle aile ile iletişim
sırasında aileyi suçlayıcı, küçümseyici tavırlardan uzak durulmalıdır.
Sınıf öğretmenlerinin ailelerle iletişimde unutmamaları gereken en
önemli şey çocuğu en iyi tanıyan bireylerle iletişim içinde olduklarıdır.
5.5. Öğretmenlere Pratik Öneriler
Özel öğrenme güçlüğü olan öğrenciler hafif yetersizliğe sahiptirler ve
normal veya normal üstü zeka düzeyine sahiptirler. Bu durum bu
öğrencilerin yapamadıklarının çok farkında olmalarına neden olmakta,
başarılı olabilmek için çok çalışmalarına ancak yine de başarılı
olamamalarına neden olmaktadır. Özel öğrenme güçlüğü olan öğrencinin akranlarla olan ilişkileri de takip edilmelidir. Dışlanma, çetelere katılma, zorbalığa maruz kalma bu öğrencilerin sıklıkla karşılaştıkları durumlardır. Bu durumlar da öğrencinin
psikolojisini olumsuz etkileyecektir.
Özel öğrenme güçlüğü olan öğrenciler akranlarından iki sınıf geriden gelebilmektedirler. Sınıf öğretmenleri bu öğrencilerle çalışırken iki sınıf önce verdikleri eğitim ve öğretim yöntemlerini düşünerek uyarlamalara gidebilirler.
Bu güçlük normal ve normal üstü bireylerde görülmekte ve dinleme,
düşünme, okuma, yazma ve matematik alanlarındaki problemlerle
kendini göstermektedir.