uluslararası uygur araştırmaları dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/tek_dosya_2015-5.pdf ·...

122

Upload: others

Post on 25-Jan-2020

18 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına
Page 2: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi

Sayı | Volume | 2015/5 سان

Page 3: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

Uygur Araştırmaları Dergisi, Uygurlarla ilgili çalışmaların yayınlandığı uluslararası

standartlarda, hakemli bir dergidir. Yılda iki kez yayımlanır. Uygur Araştırmaları

Dergisi’ne gönderilen yazılar, önce yayın kurulunca dergi yazım ilkelerine uygunluk

açısından incelenir ve uygun bulunanlar, değerlendirilmek üzere o alandaki çalışmaları

ile tanınmış en az iki hakeme gönderilir. Hakemlerin isimleri gizli tutulur ve raporlar beş

yıl süre ile saklanır. Yayınlanan yazıların dil, bilim ve hukuki açıdan bütün sorumluluğu

yazarlarına, yayın hakları www.uygurarastirmalari.com ve www.uyghurstudies.com’a

aittir. Yayın Kurulu dergiye gönderilen yazıları yayınlayıp yayınlamamakta serbesttir.

Gönderilen yazılar iade edilmez.

ISSN: 2458-827X

İletişim:

Doç. Dr. Adem ÖGER

Adres:

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi,

Fen-Edebiyat Fakültesi

Türk Halk Bilimi Bölümü, Merkez/Nevşehir, Türkiye

E-Posta:

[email protected]

Page 4: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

DERGİ HAKKINDA

Uyguristik genel Türkolojinin önemli kollarından biridir. Bugün Uyguristikle ilgili

çalışmalar Türkiye, Çin, Rusya, Kazakistan, İsveç, Almanya, ABD ve Japonya başta olmak

üzere farklı coğrafyalarda sürdürülmektedir.

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi, Uyguristikle ilgili çeşitli ülkelerde ve farklı

disiplinlerde yapılan bilimsel araştırmaları yayınlamayı, bu çalışmaları uluslararası

düzeyde erişilebilir hale getirerek bu konudaki bilgi akışını sağlamayı ve bu suretle

Türkolojinin gelişimine katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Uygur ve Uygur ilindeki

diğer Türk boylarıyla ilgili her türlü çalışmanın da yer aldığı bu dergi, Türkoloji’de bir

literatür oluşturmayı amaçlamaktadır.

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi, Uygur ve Uygur ilindeki diğer Türk boyları

(Kazak, Kırgız, Özbek vb.) ile ilgili dil, edebiyat, folklor, tarih, sanat, kültür, ekonomi gibi

konularda bilimsel makaleler, derlemeler, kitap tanıtım yazıları ve aktarmalar

yayımlayan hakemli elektronik bir dergidir. Yılda iki sayı olmak üzere 6 ayda bir

yayımlanan bu dergide Türkoloji’nin genel konularıyla ilgili yazılara da yer verilebilir.

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi’ne gönderilen yazılar, önce yayın kurulunca

dergi yazım ilkelerine uygunluk açısından incelenir ve uygun bulunanlar,

değerlendirilmek üzere o alanda çalışmaları bulunan en az iki hakeme gönderilir.

Hakemlerin isimleri gizli tutulur ve raporlar beş yıl süre ile saklanır.

Yayınlanan yazıların dil, bilim ve hukuki açıdan bütün sorumluluğu yazarlarına, yayın

hakları www.uygurarastirmalari.com’a aittir. Yayın Kurulu dergiye gönderilen yazıları

yayınlayıp yayınlamamakta serbesttir. Gönderilen yazılar iade edilmez.

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi, kaliteli ve disiplinli yayıncılık anlayışı ile

akademik camiada, Uygurlarla ilgili çalışmalar esas olmak üzere Türkolojiyle ilgili her

türlü bilimsel çalışmanın yer aldığı önde gelen yayınlardan biri olma amacı taşımaktadır.

Page 5: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

İmtiyaz Sahibi | Lisence Owner

Prof. Dr. Alimcan İNAYET

Editör | Editor

Doç. Dr. Adem ÖGER

Editör Yardımcıları | Editor Assistants

Yrd. Doç. Dr. Erkan HİRİK

Yrd. Doç. Dr. Neşe HARBALİOĞLU

Yayın Kurulu | Editorial Board

Prof. Dr. Alimcan İNAYET (Ege Üniversitesi)

Prof. Dr. Hikmet KORAŞ (Niğde Üniversitesi)

Prof. Dr. Hülya KASAPOĞLU ÇENGEL (Gazi Üniversitesi)

Prof. Dr. Zeki KAYMAZ (Ege Üniversitesi)

Doç. Dr. Adem ÖGER (Nevşehir HBV Üniversitesi)

Doç. Dr. Dilorom HAMROEVA (Özbekistan Bilimler Akademisi)

Doç. Dr. Erkin EKREM (Hacettepe Üniversitesi)

Doç. Dr. Erkin EMET (Ankara Üniversitesi)

Doç. Dr. Fatma AÇIK (Gazi Üniversitesi)

Doç. Dr. Gülbehrem MOLOTOVA (Almata Şarkşunaslık Enstitüsü)

Doç. Dr. Serdar YAVUZ (Adıyaman Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Abdullah ÖZDAĞ (Nevşehir HBV Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet KARAMAN (Afyon Kocatepe Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Turan TÜRK (Nevşehir HBV Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Aysun DEMİREZ GÜNERİ (Gazi Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Erkan HİRİK (Nevşehir HBV Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Filiz Meltem ERDEM UÇAR (Nevşehir HBV Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Kürşat YILDIRIM (İstanbul Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Mağfiret Kemal YUNUSOĞLU (Beykent Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Minara ALİYEVA ÇINAR (Uludağ Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Murat ORHUN (Bilgi Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Neşe HARBALİOĞLU (Nevşehir HBV Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Nur Ahmet KURBAN (Gümüşhane Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Nuraniye HİDAYET EKREM (Ankara Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Özgür AY (Uşak Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Rahile KAŞGARLI (İstanbul Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Rıdvan ÖZTÜRK (Konya N. Erbakan Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Seçil HİRİK (Nevşehir HBV Üniversitesi)

Dr. Ablet SEMET (Georg-August University)

Dr. Gülzade TANRIDAĞLI (Mimar Sinan G.S. Üniversitesi)

Dr. İsa SARI (Hitit Üniversitesi)

Dr. Kaiser Abdurusul ÖZHUN (Debrecen University)

Page 6: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

Jun SUGAWARA (Tokyo University)

Ruslan ARZİYEV (Almata Pedagoji Enstitüsü)

Yayın Danışma Kurulu | Board of Editorial Advisor

Prof. Dr. Abdulkadir DONUK (İstanbul Üniversitesi)

Prof. Dr. Ahmet Bican ERCİLASUN (Emekli Öğretim Üyesi)

Prof. Dr. Ahmet TAŞAĞİL (Mimar Sinan G. S. Üniversitesi)

Prof. Dr. Ayşe Gül SERTKAYA (İstanbul Üniversitesi

Prof. Dr. Ayşe Melek ÖZYETKİN (Ankara Üniversitesi)

Prof. Dr. Ceval KAYA (Marmara Üniversitesi)

Prof. Dr. Dmitriy D. VASİLYEV (Rusya Bilimler Akademisi)

Prof. Dr. Dursun YILDIRIM (Emekli Öğretim Üyesi)

Prof. Dr. Erhan AYDIN (İnönü Üniversitesi)

Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN (Emekli Öğretim Üyesi)

Prof. Dr. Gülçin ÇANDARLIOĞLU (Mimar Sinan G. S. Üniversitesi)

Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN (Ege Üniversitesi)

Prof. Dr. Hacı Kutluk KADİRİ (Kagoşima Uluslararası Üniversitesi)

Prof. Dr. Hatice ŞİRİN (Ege Üniversitesi)

Prof. Dr. Hava SELÇUK (Erciyes Üniversitesi)

Prof. Dr. İbrahim DİLEK (Gazi Üniversitesi)

Prof. Dr. Kamil Veli NERİMANOĞLU (Bakü Devlet Üniversitesi)

Prof. Dr. Metin EKİCİ (Ege Üniversitesi)

Prof. Dr. Mustafa ARSLAN (Pamukkale Üniversitesi)

Prof. Dr. Mustafa ÖNER (Ege Üniversitesi)

Prof. Dr. Osman Fikri SERTKAYA (Emekli Öğretim Üyesi)

Prof. Dr. Öcal OĞUZ (Gazi Üniversitesi)

Prof. Dr. Özkul ÇOBANOĞLU (Hacettepe Üniversitesi)

Prof. Dr. Peter ZİEME (Berlin Brandenburg Academy of Sciences and Humanities)

Prof. Dr. Saadettin GÖMEÇ (Ankara Üniversitesi )

Prof. Dr. Sultan Mahmut KAŞGARLI (Emekli Öğretim Üyesi)

Prof. Dr. Süer EKER (Başkent Üniversitesi)

Prof. Dr. Timur KOCAOĞLU (Michigan State University)

Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY (Emekli Öğretim Üyesi)

Doç. Dr. Osman KARATAY (Ege Üniversitesi)

Genel Koordinatör | General Coordinator

Yrd. Doç. Dr. Nur Ahmet KURBAN

Yabancı Dil Sorumluları | Responsibles for Foreing Language

Barış ERİÇOK – Merve BULUT – Hesenjan ABDUVAHİT

Düzelti Sorumluları | Responsibles for Revision

Ebru KILIÇ – Tugba GÖNEL SÖNMEZ – Kübra YILDIZ

Page 7: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

Kaynakça Sorumluları | Responsibles for Bibliography

Erdi ERBEDEN – Tuğba BAYRAKDARLAR

Sanat Danışmanı | Art Advisor

Pınar GÜNGÜR

Baskı Sorumluları | Responsibles for Printing

Kadir HALTAŞ – M. Emin DEDE

Dış Temsilciler | Representatives of Foreing Country

Abdurop POLAT (Çin Halk Cumhuriyeti)

Ablet SEMET (Almanya)

Alfiya YUSUPOVA (Tataristan)

Almas ŞEHYULOV (Rusya)

Anidah B. ALİAS (Malezya)

Burak GÖKBULUT (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti)

Dilorom HAMROEVA (Özbekistan)

Erkin SIDIK (Amerika Birleşik Devletleri)

Gülbehrem MOLOTOVA (Kazakistan)

İrfan MORİNA (Kosova)

Jun SUGAWARA (Japonya)

Kaiser Abdurusul ÖZHUN (Macaristan)

Memettursun Zunun Oqya (İngiltere)

Ramiz ASKER (Azerbaycan)

Varis ABDUKERİM (Fransa)

Zulhayat ÖTKÜR (İsveç)

Page 8: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

EDİTÖRDEN

Değerli Okuyucular,

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi’nin 2015/5. sayısı, Uygur tarihi, folkloru, dili, edebiyatı

ve sanatı üzerine özgün makalelerle ve bazı yeni yayınların tanıtıldığı/değerlendirildiği yazılarla

ilgililerin istifadesine sunulmuştur.

Dergimiz bu sayısında kurullarda, yayın ilkeleri ve yazım kurallarında, ara yüzünde ve tasarımda

bazı değişiklikler yaparak uluslararası standartları yakalama bağlamında gelişimini sürdürmeyi

hedeflemektedir. Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi’nin bu sayısının kapak tasarımı, ünlü

Uygur ressam Ğazi Emet’in “Uygur On İki Makamı”nın icracılarını ve icrasını resmettiği bir

eserinden hareketle dergimizin sanat danışmanı Öğr. Gör. Pınar GÜNGÜR tarafından

hazırlanmıştır.

Türkoloji’nin önemli kollarından birini oluşturan Uyguristik ile ilgili çalışmalar, bugün Çin başta

olmak üzere Türkiye, Rusya, Kazakistan, İsveç, Almanya, ABD ve Japonya gibi pek çok ülkede

sürdürülmektedir. Çeşitli ülke ve bölgelerde yapılan bu çalışmaları tanıtmak, bilgi akışını

sağlamak, bu suretle genel Türkoloji’nin gelişimine katkı vermek hedefiyle tesis edilen dergimiz,

hedefe doğru sağlam adımlarla ilerlemektedir.

Dergimiz İnternet ağı üzerinden yayın hayatına başladıktan sonra dünyanın her yerine ulaşmış,

kişilerin takdirini kazanmış ve kamuoyu tarafından ilgiyle takip edilmiştir. Bugün dergimizin

yazar kadrosu genişlemeye, makalelerin seviye ve kalitesi yükselmeye, makale kabul, hakemlik

ve yayın süreci de tam anlamıyla sisteme girmiştir. Bundan sonraki ilk hedefimiz dergimizi

uluslararası indekslerde taranan dergi statüsüne kavuşturmaktır.

Makaleleriyle dergimize katkı sağlayan değerli yazarlara, hakemlere, dergimizin kurullarında

görev yapan bilim insanlarına teşekkür eder, makalelerin ilgililere yararlı olmasını dilerim.

Doç. Dr. Adem ÖGER

Page 9: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

Bu Sayının Hakemleri

Prof. Dr. Alimcan İNAYET – Ege Üniversitesi

Prof. Dr. Mustafa ARSLAN – Pamukkale Üniversitesi

Doç. Dr. Adem ÖGER – Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

Doç. Dr. Bülent BAYRAM – Kırklareli Üniversitesi

Doç. Dr. Dilorom HAMROEVA - Özbekistan Bilimler Akademisi

Doç. Dr. İdris Nebi UYSAL – Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi

Doç. Dr. Metin ARIKAN – Dokuz Eylül Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Ahmet KARAMAN- Afyon Kocatepe Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Turan TÜRK - Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Arif ÇERÇİ – Gaziantep Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Derya ÖZCAN – Uşak Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Ekrem AYAN - Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Erkan HİRİK - Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Gülsine UZUN - Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Minara Aliyeva ÇINAR – Uludağ Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Neşe HARBALİOĞLU– Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Ünal ZAL – Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

Dr. İsa SARI – Hitit Üniversitesi

Page 10: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi

Sayı | Volume | 2015/5 سان

İçindekiler

Dergi Hakkında ve Editörden……………………………………………………………………………………………..i-viii

İçindekiler……………………………………………………………………………………………………………………………..ix

Doğu Türkistan’ın Kırgız Tarihindeki Yeri | Abdurasul Isakov ...................................................................... 1-9

İz Romanındaki Halk Edebiyatı Unsurları Üzerine | Alimcan İnayet .................................................... 10-32

Ayı İslam Batur Masalının Vladimir Propp’un “Masalların Yapısal Çözümlemesi”

Yöntemiyle İncelenmesi | Fatoş Yalçınkaya ....................................................................................................... 33-40

Uygur Türklerinde Geçmişten Günümüze Hafız ve Sazendeler | Nuri Mahmut .............................. 41-45

Yeni Uygur Türkçesindeki Arapça Kelimelerde Görülen Anlam Değişmeleri

Üzerine | Raghed Mohammad .................................................................................................................................... 46-57

KitÀb-ı CÀmìèaél-ÓikÀye | Seyfullah Türkmen…………………………………………………………………….58-68

Divanü Lugat-it-Türk’te Geçen Uygurlar ile İlgili Bilgiler Üzerine | Yusufcan Yasin……………..69-97

Şivétsiyediki Tarixiy Matériyallarda Uyğurkiyim-Kéçekliri Toğrisida | Zulhayat Ötkür ......... 98-107

Kitap Tanıtımı ve Değerlendirme

Alimcan İnayet, Uygur Halk Destan/Hikâyeleri Üzerinde İncelemeler, Gece Kitaplığı,

Ankara 2014, 455 s. | Derya Ersöz ..................................................................................................................... 108-109

Cengiz Alyılmaz, İpek Yolu Kavşağının Ölümsüzlük Eserleri, Atatürk Üniversitesi

Yayınları, Ankara 2015, 643 s. | Nuriman Abdureşit ................................................................................ 110-111

Page 11: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi 2015/5

DOĞU TÜRKİSTAN’IN KIRGIZ TARİHİNDEKİ YERİ

Place of East Turkestan in the History of Kyrgyz People

Abdurasul ISAKOV*

Özet

Asya’nın merkezinde yer alan Türkistan’ın doğu kısmı eski devirlerden beri Türklerin yurt edindiği bölgelerden biridir. Kırgızlar da Hunlardan itibaren Doğu Türkistan’ı ana yurtları olarak bilmektedirler. Kırgızlar, MS V. yüzyılda Doğu Türkistan’dan Yenisey havzasına göç etmişlerdir. Kırgızların bir kısmı IX. yüzyıldan itibaren yeniden Doğu Türkistan’a gelmeye başlamıştır. Kırgızların kökünü araştıran bilim adamlarının tamamı, tarihin çeşitli dönemlerinde Kırgızların Doğu Türkistan’da yaşadıklarını kabul etmektedirler. Kırgız tarihini Doğu Türkistansız izah etmek mümkün değildir.

Anahtar Sözcükler: Doğu Türkistan, Kırgızlar, Kırgız tarihi.

Abstract

Since ancient times East Turkestan, which is located in the centre of Asia, has been one of the homelands of Turks. Kyrgyzs consider East Turkestan as their homeland since the Hun period. In the V century Kyrgyzs emigrated from the East Turkestan to the Yenisei basin. From IX century some tribes of Kyrgyzs began to move to East Turkestan. All of the scientists researching the origin of the Kyrgyz people agree on that Kyrgyzs had lived in East Turkestan in different periods. It is not possible to explain the history of the Kyrgyzs without East Turkistan.

Keywords:East Turkestan,Kyrgyzs, history of Kyrgyzs.

Giriş

Türk halkları tarihin eski devirlerinden bu yana Avrasya’nın geniş topraklarında konargöçer hayat tarzını benimseyerek yaşamlarını devam ettirmişlerdir. Onlarca büyük devlet kuran Türkler bu coğrafyadaki yerleşik hayat tarzını benimseyen milletlerle de sürekli temas hâlinde olmuşlardır. Türklerin tarih boyunca mekân tuttuğu yerlerin merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına gelen Türkistan, coğrafi olarak Doğu ve Batı Türkistan olarak ikiye ayrılabilir. Bizim bu makalede anlatmak istediğimiz Türkistan’ın doğu1 kısmı ve buranın en eski Türk halklarından olan Kırgızlar açısındanönemidir.

* Dr., Ankara Üniversitesi, Ankara-TÜRKİYE, E-posta: [email protected] 1 Doğu Türkistan tabiri Rusların Orta Asya’yı ele geçirmelerinden sonra, onlar tarafından ortaya atılmış siyasi bir tabirdir(Grjimaylo. 1982:305). Önceleri buraya Altışehir (Kaşgar, Yarkent, Aksu, Hotan, Uç Turfan, Kuça) olarak adlandırılmışkenYakup Beg’in Turfan’ı ele geçirmesiyle Yedişehir olarak da adlandırılmıştır. Bazı kimseler Kurla (Karaşehir) şehrini yedinci şehir olarak kabul ederler. Doğu Türkistan’ın güneyi için Avrupalılar “Kaşgariya” tabirini kullanmışlar. Çinliler eskiden Kaşgariya için Küçük Buhara anlamını veren “Nan-Lu” ve Uyguristan anlamına gelen “Hoybu”, Cungariya için “Beylu” tabirlerini kullanmışlardır (Valihanov 1985:363- 364). Cengiz Han, Çagatay Han dönemlerinde bölgeye Moğolca “Güney” anlamına gelen “Manglay Sübe”adı kullanılmıştır. Ch’ingliler 1878’de bölgeyi ikinci kere zapt ettikten sonra, “Yeni Sınır” manası taşıyan

Page 12: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

2 Abdurasul ISAKOV

Doğu Türkistan tarih boyunca Soğdların, Tibetlilerin, Moğolların ve Çinlilerin de yurt edinmek istedikleri bölge olmuştur. En eski Türk boylarından Kırgızların, tarihin çeşitli dönemlerinde Doğu Türkistan’ın çeşitli bölgelerinde yaşadıkları görülmektedir. Bu çalışmada milattan önceki dönemlerden başlayarak milattan sonra X. yüzyıla kadar geçen süreçte Kırgızların Doğu Türkistan coğrafyası ile bağlantıları ortaya konulmaya çalışılacaktır.

Eski Kırgızların Ana Yurdu Olarak Doğu Türkistan

Kırgızlar, Türklerin cetlerinden sayılan Hunlar devrinde yaşamış, köklü Türk halklarından biridir. Han Hanedanlığı Tarihi’nde, “Daha sonra kuzeydeki Hun-yü, Ch’ü-she, Ting-ling, Ko-k’un (Kırgız) ve Hsin-li ülkeleri (Mo-tu’ya) tâbi olmuşlardı. Bu şekilde, Hsiung-nu soyluları ve devlet büyüklerinin hepsi Mo-tu’ya itaat etmişler, onu akıllı ve değerli (bir kişi) olarak kabul etmişlerdir”şeklinde yazılıdır(Onat vd. 2004:9).

Milattan öncekidönemlere ait Kırgızlarla ilgili diğer bir bilgi Hun hükümdarı Chih-chih ile bağlantılıdır; “Chih-chih, Wu-sun ordusunun kalabalık olduğunu görmüş, elçisi de geri dönmeyince, askerlerini toparlayarak Wu-sunlara karşı saldırıya geçmiş (ve) onları yenmişti. Sonra da kuzeyde Wu-chieh’lere saldırmış ve Wu-chieh’ler teslim olmuştu. Askerlerini batıya yollayarak Chien-k’un’ları (Kırgızları) yenilgiye uğratmış, kuzeyde (de) Ting-ling’lere boyun eğdirmiş, (böylece bu) üç kavmin toprağını (kendisine) katmıştı. Birkaç defa Wu-sun’lar üzerine ordu yollayarak saldırmış ve her seferinde onları yenmişti. Chien-k’un’ların (bulunduğu yer) doğuda Ch’an-yü’nün merkezine 7000 li (- 2905 km), güneyde Chü-shih (Şehir Devleti’ne) 5000 li (-2075 km) uzaklıktaydı. Chih-chih buraya yerleşerek (kendisine) başkent yapmıştı.”(Onat vd. 2004:58)

Bilim adamları bu bilgilerden yola çıkarak Kırgızların ilk yurdunu tespit etmeye çalışmışlardır.Bu çalışmalarda iki fikir öne çıkmıştır. Barthold’un başını çektiği bir grup akademisyen, Kırgızların eski yurdunungünümüz Moğolistan’ındaki Kırgız Nor Gölü çevresi olabileceği fikrini ortaya atmışlardır. Borovkova ve diğer bazı bilim adamlarıise Kırgızların ilk yurdunun günümüz Doğu Türkistan’ındaki Boro Horo dağ silsilesi üzerinde olduğu fikrini inanılır deliller ortaya koyarak ileri sürmüşlerdir.

Barthold, Hunların ordasını Orhun ve Tula deryalarının bulunduğu bölgeye yerleştirir. O dönemde 1li, 3/1verste2 eşit geldiğinden Kırgızların; Yenisey bölgesinde değil Kırgız Nor Gölü’nün etrafında yaşıyor olmaları gerektiğini söyler (Barthold 1997:18; Karayev 2008:75).Kiselev de Barthold ile aynı fikirdedir(Kiselev 1951:315).Daha sonra Kızlasov da bu fikri desteklemiştir (Butanayev-Hudyakov 2000:58). Kırgız tarihçilerinden Karayev de Kırgızların en eski yurtlarının kuzeybatı Moğolistan’daki Kırgız Nor Gölü’nün çevresi olduğunu, Hunların baskısı sonucunda Minusin (Minusinsk) bölgesine göç ettiklerini ve Eski Yenisey Kırgızlarının ilk vatanlarına Tsigu’nun yönetimi altında yerleştiklerini belirtir(Karayev 2008:77).Gerçekten de en eski Kırgız yurdu Kırgız Nor Gölü çevresinde miydi? Yoksa bu konuda ilk olarak Barthold gibi bir tarihçinin Kırgızların,Kırgız Nor Gölü etrafında yaşıyor olmaları gerektiğiniileri sürmesi; diğer bazı bilim adamlarının daböyle düşünmesinde etkin bir rol oynamış mıydı?

Tarihte Hunların birkaç ordasının olduğu bilinmektedir. Daylin Ordası, İnşan Dağları’nın güneyinde, Day Sınır Eyaleti’nin karşısında bulunuyordu. Lunchen Ordası ise Huanhe Nehri’nin kenarındaydı (Taskin 1973: 83). Kızlasov, Lunchen’in Orhun Nehri’nin kenarında, Hedunchen şehrinin yakınlarında olduğunu savunur (Kızlasov 1984: 14).

“Şincañ” ismini vermişlerdir ve bu isim günümüzde de kullanılmaktadır (Saparaliyev 1999:41); Vahidi, bölge için Uyguristan adının kullanılmasının daha doğru olduğunu deliller ile ortaya koymaya çalışmıştır (Vahidi 1995). 2 1.07 km uzunluğunda Rus ölçü birimi (Yudahin 2000:71)

Page 13: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

3 Doğu Türkistan’ın Kırgız Tarihindeki Yeri

Hudyakov ise, “Fakat Hedunchen şehrinin Gobi’nin güneyindeki Ezdin Göl vadisinde olduğu bilinen bir hadisedir. Bundan yola çıkarak Hunların üçüncü bir Ordası’nın da bu vadide olduğunu söyleyebiliriz. Çeşi ise bilindiği gibi Turfan’daydı.Chih-chih’in katıldığı olaylar, Kırgızların MÖ I. yüzyıl sonlarında Doğu Türkistan’da yaşadıklarını ispatlamaktadır.” demektedir (Hudyakov 1996:185).

L. A. Borovkova,yukarıda belirttilen görüşe dayanarak, MÖ I. asrın ortalarına doğru Kırgızların, Dzosotın-Elisun çölünün batı taraflarında, Karaşar- Manas şehri sınırları dâhilinde ve diğer yerlerde, Boro Horo dağ silsilesi üzerinde yaşadıklarını ispatlamaya çalışmıştır (Borovkova 1989:61- 62). Borovkova, Chih-chih ile ilgili geçen tarihî bilgiyi şu şekilde aktarır:“Chih-chih askerleriyle Uysunları yerle bir etti. Sonra onların kuzeyindeki Utszeleri itaat altına aldı. Onların askerlerini kendisine katarak batıya yürüdü ve Tszangunları (Kırgızlar) bozguna uğrattı. Tszangunların 7000 li doğusunda Hun Ordası (merkezi), 500 li güneyinde ise Çeşi var. Chih-chih Tszangunların topraklarına yerleşti.” (Borovkova 1989:61)Bize göre de Hudyakov ve Borovkova’nın görüşleri daha mantıklı gözükmektedir.

Çin tarihçisi Ban Gu, Kırgız Devleti’ni “Go” (Padişahlık) terimi ile kaleme almıştır (Kırgızdardın Cana Kırgızstandın Tarıhıy Bulaktarı 2003:16; Osmonov 2013:153).Dolayısıyla bu bilgi Kırgızların MÖ 56 yılında, Hunların zayıflamasından yararlanarak ilk bağımsız devletlerini kurmuş oldukları fikrini de akıllara getirmiştir (Osmonov 2013:153).AslındaMo-tu’nun Kırgızları itaat altına aldığı hesaba katılacak olursa, bu devletin Kırgızların ilk bağımsız devleti olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Bizce ilk bağımsız Kırgız Devleti Mo-tu’nun itaat altına aldığı devlettir. Hunların zayıflamasıyla (MÖ.56) Kırgızlar bir kez daha bağımsızlıklarına kavuşmuş olmalıdır.

Kırgızlar III. yüzyılda “He-ku/Kegu” adıyla Tele olarak anılan boy birliklerinin arasında görülür. Onların yaşadıkları yerler, “Batıda İu’dan kuzeyde Yansi (Karaşar), Bayşan tarafına kadar” ve “Yansi’den batıya Ak Dağlara kadar” verilir (Suprunenko 1974:239). Tang Devleti kaynaklarında, “He-ku (Kırgızlar) eski Gyan Gun Devleti’dir. Sınırları Hami’den batıya ve Karaşar’dan kuzeye doğru Pai-shan (Ak Dağ)’ın kuzey eteklerine kadar”olarak geçer (Biçurin 2004:74). Bu bilgilerden de anlaşılacağı üzere milattan önceki devirlerden başlayarak milattan sonraki III. yüzyılda da Kırgızlar Doğu Türkistan topraklarında ikamet etmeye devam etmişlerdir.

San Go Chi’nin 30. paragrafında, “Tszyankun (Kırgız) Devleti Kang-kü’nün (Kanglı) kuzeybatı tarafında bulunuyor. Seçilmiş 30 bin askeri vardır. Hayvancılıkla uğraşırlar. Bununla birlikte samur-susamuru çoktur. İyi cins atları bulunuyor. Ding-ling toprakları Kang-kü’nün kuzeyinde” deniliyor(Kırgızdardın Cana Kırgızstandın Tarıhıy Bulaktarı 2003:17).

XX. yüzyıl başlarında yaşayan Kırgız tarihçisi Belek Soltonoyev, “Kırgızların en eski yerleşim sahaları; Yenisey nehri,3 Altay, Sayan, Tanrı Dağları, Pamir, Koton (Hotan) Dağları’nın aralarında yer alan alanlar ve nehir çevreleridir”şeklinde açıklamaktadır (Soltonoyev 1993:5).

Eski Kırgızlarla ilgili Çin kaynaklarında, “Juan-Juan hanı Gejogay Han Hulyuy, kuzeyde Hivey (Shih-weiler) ve Yegu (Kırgız) topraklarını hâkimiyeti altına aldı, doğuda Piliçen bölgesinde oturanları bozguna uğrattı” deniliyor(Biçurin 1950:188). Malumata bakılırsa,Kırgızlar V. yüzyılda Juan-Juanların saldırısına uğramıştır. Belki de bundan

3 Yenisey Nehri’nin yerel Türkçe lehçelerdeki adı Uluğ Kem, Hem Sug (Büyük nehir) idi. Yenisey isminin nehir anlamına gelen Evenkçe “ene” ve Ketçe “ses” kelimelerinin birleşmesi sonucu ortaya çıktığını belirtenler de var (Pospelov 2008:183); E. Buharalı, İslam coğrafyacılarının “Minhaz” dedikleri nehrin Yenisey Nehri olabileceğini yazar (Buharalı 1985:91).

Page 14: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

4 Abdurasul ISAKOV

dolayı Kırgızlar Minusin bölgesine göç etmişlerdir. Hudyakov’un fikrince, Doğu Türkistan’da yaşayan Kırgızlar Yenisey’e takriben V. yy.- VI. yy. ilk yarısında Juan-Juanlar ile Tele boyları arasındaki savaşlar esnasında göç etmiştir (Butanayev-Hudyakov 2000:65).

Şimdiye kadar verdiğimiz tarihî kaynaklarda Kırgızların Mete devrinden MS V. yüzyıla kadar Doğu Türkistan topraklarının çeşitli bölgelerinde yaşadıklarını ve daha sonra çeşitli sebeplerle Yenisey havzasına göç ettikleri anlaşılmaktadır.

Kırgızların Doğu Türkistan ile ilişkileri bununla da sınırlı değildir. IX. yüzyıla gelindiğinde Kırgızlar, daha Göktürk döneminden itibaren arzusunu çektikleri bozkıra hâkim olma amaçlarına çok yaklaşmışlardır. Uygur Devleti’nde yaşanan iç buhranlar da Kırgızların elini güçlendirmiştir. Uygur kağanının Kırgızlara karşı gönderdiği komutanlardan, Ediz boyu yöneticisi Küllüg Baga Kırgızlar tarafına geçerek Uygur kağanının başkenti Ordu Balık’ı 8404 yılında bastırtır. Bozkırdaki hâkimiyet Kırgızların eline geçer.

Daha sonra Uygurları takip eden Kırgızlar Doğu Türkistan’a kadar geldiler. Kırgızlar, Doğu Türkistan’daki Beş Balık ve Kuça şehirlerini 841-842 yılında, Ansi ve Beytin’i 843 yılında zapt ettiler(Kızlasov 1981:34). Kırgızların Doğu Türkistan düzlüklerine kadar indiklerini teyit eden belge, Kum Tur (Tör) öreninde bulunan “Efsanevi sahne” fragmanıdır. Hudyakov’a göre, bu sahnede, zırhlı Kırgız askeri beyaz elbiseli şehirli birisine evinde saldırmaktadır ve şehirli büyük ihtimalle Uygur olsa gerektir(Hudyakov 1979:105-109). Tarihî yazılı kaynaklar haricinde, sanat eserlerinde de Kırgızların IX. yüzyılda Doğu Türkistan’a kadar geldiklerini tasdik eden belgelerin bulunması sevindirici bir durumdur.

840 yılındaki Uygur zaferinden sonra Kırgız toprakları doğal alarak hızla genişlemiştir. Çin kaynağı Tang Shu’da genişleyen Kırgız toprakları hakkında şu bilgiye yer verilir: “Hyagas (Kırgız) güçlü bir devlet. Toprakları Türklerinki (Birinci Göktürk Kağanlığı) kadar büyüktü… Doğuda Kurıkanlara (Baykal ötesi), güneyde Tibet, güneybatıda Gelolu’ya (Karluk) kadar uzardı.”(Kırgızdardın Cana Kırgızstandın Tarıhıy Bulaktarı 2003:51)Mehmet Saray da Kırgızların sahip oldukları sınırları şu şekilde verir:“Kırgızlar daha sonra doğuda Baykal, güneydoğuda Çin ve Kansu bölgesine, güneybatıda bugünkü Doğu Türkistan’a ve Tanrı Dağları’na, kuzeybatıda İrtiş ve Tom ırmaklarının aktığı vadilere ve Altay Dağları istikametinde...” topraklarını genişletmeye başlamışlardır(Saray 2004:24).

Müslüman kaynakları da Kırgızların IX. yüzyılda Doğu Türkistan topraklarına kadar geldiğini yazmaktadır. Hudud al-Alam’da, Kırgız topraklarının batıda Doğu Türkistan’a kadar genişlediği şöyle belirtilir:“Kaşgar, Çin bölgesi dâhilinde ama orası Yağmaların, Tibet’in, Kırgızların ve Çin’in arasında bulunuyor. Kaşgar yöneticileri eskiden Karluklardan veya Yağmalardan olurdu.”(Kırgızdardın Cana Kırgızstandın Tarıhıy Bulaktarı 2003:63) Hudud al-Alam’ın 982-983 yıllarında kaleme alındığını hesaba katarsak, Tang Shu’daki bilgilerin de aynı döneme ait olduğunu düşünebiliriz. İdrisi’nin haritasına atıf yapan Buharalı ise, Kırgız yurdunun kuzeyinde Bahrul Şarkiyu’l-muzlim (Kuzey Kutbu), güneyinde Dokuz-oğuz, doğusunda Çin, batısında Kimek ve güneybatısında Karluk ülkelerinin yer aldığını belirtir(Buharalı 1985:86). Görüldüğü gibi, Kırgızlar V. yüzyılda çeşitli sebepler ile ayrıldıkları Doğu Türkistan topraklarına IX. yüzyılın 40’lı yıllarından itibaren yeniden gelmeye başlamışlardır. Avrasya bozkırında

4 G. P. Suprunenko, bazı Çin kaynaklarında bunun 838 yılında gerçekleştiği bilgisini verse de genel kanaat olayların 840 yılında gerçekleştiği yönündedir (Suprunenko1975:62); Gömeç, olayın 839 yılı sonlarında olduğunu bildirir (Gömeç 2011:60); Yuan Sülalesi tarihinde 843 yılı verilir (Kırgızdardın Cana Kırgızstandın Tarıhıy Bulaktarı 2003:270).

Page 15: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

5 Doğu Türkistan’ın Kırgız Tarihindeki Yeri

genelde göçler doğudan batıya doğru olmuştur. Kırgızların IX. yüzyıldan sonraki göçlerinin çoğu Ötüken ve Minusin bölgesinden Türkistan coğrafyasına olmuş ve zamanla Kırgızlar burada çoğalarak günümüz Kırgız halkını oluşturdular. Günümüz Kırgız halkının oluşmasında Doğu Türkistan topraklarının önemi büyüktür.

Kırgızların Menşei Meselesi ve Doğu Türkistan

Türk tarihi alanında Kırgızların menşei meselesi öteden beri bilim adamlarının nihai bir fikir birliğine varamadığı konudur. Kırgızların Güney Sibirya, Moğolistan ve Türkistan gibi geniş coğrafyada yayılarak yaşamaları da sorunun çözümünü zorlaştıran sebeplerden biridir. Bundan dolayı buradaDoğu Türkistan, Güney Sibirya, Sayan Dağları ve Moğolistan topraklarında yaşayan konargöçer bir halkın menşeini açıklamaya ve Kırgızların Doğu Türkistan ile olan bağını ortaya koymaya çalışacağız.

Kırgız halkının menşei ile ilgili bilim adamlarının görüşlerini genel olarak ikiye ayırabiliriz. Birinci görüşe göre Kırgızlar Tanrı Dağları’nın veya Türkistan’ın yerli halkıdır. İkinci görüşe göre ise Kırgızlar günümüz Kırgızistan topraklarına Sibirya’dan göç ederek gelmişlerdir. İki teori de kendi içinde çeşitli hipotezleri barındırır. Mokeev’in sınıflandırmasına göre, birinci görüş kendi içinde ikiye, ikinci görüş de altıya ayrılabilir(Mokeev 2010:10-15).

Kırgızların yerli halk olduğunu savunanların başında Etnograf Aristov gelir. Orta Asya ve Sibirya’da yaşayan Türk dilli halkların bütün boy birliklerini inceleyen Aristov, Kırgızların Wu-sunların torunları olduğunu söylemiştir(Aristov 1897; Aristov 2001). Tabii ki Kırgız tarihini inceleme alanındaki gelişmeler bunun böyle olmadığını göstermiştir.

Sinolog Biçurin de Çin tarihi kaynaklarına dayanarak Tanrı Dağları’nda yaşayan Kırgız- Burutların cetlerinin, Tang devrindeki Kuen Lun Dağları’nda yaşayan Çinlilerin Bolu adını verdikleri halk olduğunu iddia etmiştir(Biçurin 1829).Burut tabiri5 ekzoetnonimdir yani başka halklar tarafından verilmiş bir tanımlamadır ve Valihanov’un deyişiyle “Kırgızlar Çinlilerin dediği gibi “Burut” adını hiç bilmezler, bu sözü hiç duymamışlar; “Burut” adında uruğ ismine de Kırgız içinde rastlanmaz.” (Valihanov 1958:324)Alman sinolog W. Shott da “Gerçek Kırgızlar Hakkında” adlı çalışmasında benzer yanlışlığa düşmüştür(Mokeev 2010:15; Shott 1965: 129-174).

İkinci görüşe gelince; Kırgızların günümüz Kırgız Cumhuriyeti topraklarına tarihin çeşitli dönemlerinde göç ederek geldiğini savunanların birinci grubuna Fransız oryantalisti Klaproth, Rus bilim adamları Levşin, Miller ve Fişer giriyor. Aynı dönemde yaşayan ve Sibirya üzerine çalışmalar yapan bu bilim adamları, Yenisey Kırgızlarının 1703 yılında Cungar Hanlığı tarafından zorla hanlığın iç bölgelerine göç ettirilmesi olayında, Kırgızların Tanrı Dağları bölgesine göç etmiş olabileceğini düşünmüşlerdir(Levşin 1996:140; Miller 1937; Fişer1774).Bu fikir doğruyu yansıtmamasına rağmen Kırgızların menşei konusunun, bilim adamları tarafından daha hararetli şekilde tartışılmasına sebep olmuştur.

Ünlü bilim adamı Radloff, Kırgızlar hakkında toplanan bilgilerden ve Sibirya ile Türkistan’da yaptığı incelemelerden sonra, Kırgızların Minusin bölgesinden Tanrı Dağları bölgesine IX-X. yüzyıllarda veya XIII. yüzyıldaki Moğol istilası devrinde gelmiş olabileceğini bildirmiştir(Radloff 1863; Mokeev 2010:11).

Kırgız tarihi hakkında ilk kapsamlı bilimsel çalışmaya imza atan Barthold, Kırgızların birkaç dönemde Tanrı Dağları bölgesine göç ettiklerini iddia eder. IX. yüzyılda Doğu Türkistan’a kaçan Uygurları takip eden Kırgızların buralara göç eden ilk Kırgızlar

5 Burut tabiri ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk.İsakov 2014:235-237.

Page 16: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

6 Abdurasul ISAKOV

olduğunu bildiren tarihçi, ikinci göç dalgasının da Kitan ve Moğolların batıya hareketiyle olduğunu, Kırgızların toplu hâlde göçlerinin de XV. yüzyıldan sonra gerçekleştiğini söylemektedir(Barthold 1963: 513-514). Konuyla ilgili Barthold, “Tumanski Yazması, Kaşgar şehrini Kırgız, Karluk ve Dokuz Oğuz ülkelerinin hududunda gösteriyor. Tumanski Yazması’nın Kırgızlar hakkındaki bu haberi çok dikkate değer. Bundan Kırgızların güneye yani şimdi işgal edip oturdukları yerlere göçlerinin MS X. yüzyıldan sonra olmadığına hükmetmek mümkün olurdu. Fakat buna ait ne Gerdizi’de ne Kaşgarlı Mahmud’da ve ne de diğer kaynaklarda hiçbir bilgi kaydedilmemektedir.”diyor (Barthold 2006:61).

Bernştam’ın başını çektiği bazı bilim adamları Kırgızların batıya göçlerinin sürekli olduğunu düşünmüşlerdir(Bernştam2007: 57-70). İlk göçlerin Hun devrinde başladığını, IX. yüzyılda göçlerin arttığını, Moğol devrinde de göçlerin azaldığını ve Moğolistan Devleti’nin XVI. yüzyılda varlığını yitirmesinden sonra bu göçlerin durduğunu söyleyen Bernştam, konuyla ilgili şu tespiti de eklemiştir: “Kırgızlar, günümüz Kırgız halkının bir kısmının da içinde bulunduğu, daha önce Tanrı Dağları’nda yaşayan bütün insanların kültürel başarılarının mirasçıları ve devam ettiricileridir.”(Mokeev 2010:13; Bernştam 1959)

Saadettin Gömeç, Kırgızların Chih-Chih döneminde günümüz Kırgızistan topraklarına geldiğini bildirir. Ona göre, MÖ 50’li yıllarda Hunlar arasındaki bağlar zayıflamaya başladığında, ilk ayrılıklar ortaya çıkmış (MÖ 55), bu sırada kardeşine karşı gelen Çiçi Yabgu ordusunu Kırgızlarla güçlendirerek Minusin havzasındaki Tölös boylarını hâkimiyeti altına almıştır. Böylece Kırgızlar Çiçi ile birlikte ilk defa olarak bugünkü yurtlarına doğru gelmişlerdir (Gömeç 2011:19-20).

Ö. Karaev, Yu. Hudyakov ve T. Çorotegin’in nazariyelerinde, Kırgızların Yenisey’den Tanrı Dağları’na göçü IX. yüzyılın ortalarında, “Büyük Kırgız Devleti” devrinde gerçekleşmiştir(Karayev 2008:105-108; Hudyakov1996:180-185). Bu bilim adamlarının fikirlerine göre, tarihin eski dönemlerinde Yenisey’de oluşan Kırgız halkı, IX. yüzyılda Merkezi Asya’nın tamamında hâkimiyet kurmuşlardır ve Kağanlık’ın kurulmasından az sonra, nedeni bilinmeyen sebeplerle Yenisey Kırgızlarının bir kısmı Tanrı Dağlarına göç etmişler ve hâlen burada yaşımaktadırlar. Bu hipoteze göre, Yenisey ve Tanrı Dağları Kırgızları aynıdır.

Arkeolog Savinov, önemli Kırgız boylarının Sayan Altay bölgesinden Tyan Şan’a (Tanrı Dağları) göçlerinin XIII. yüzyılda başladığını düşünmektedir. Bununla birlikte ona göre Tyan Şan’a asıl Yenisey Kırgız boyları gelmemiştir. Bunlar, zaman içinde Altay ve Cungarya topraklarındaki boylarla karışarak yeni bir kültürün taşıyıcıları sıfatıyla günümüz Kırgız topraklarına gelmişlerdir(Savinov 1984:89-103).

Bu görüşlerin dışında, bilim dünyasına Valihanov tarafından ileri sürüleniki görüşü birleştirmeye çalışan bir görüş de mevcuttur. Buna göre, Kırgız boyları şartlar gereği, Sayan Altay ve Tanrı Dağları yani Doğu Türkistan toprakları arasında göç ederek yaşıyorlardı. Başka bir deyişle Tanrı Dağları’nda yaşayan Kırgız boyları yazın hayvanlarını otlatmak için Sayan Altay bölgelerine kadar gidip geliyorlardı. Mokeev’in fikrince, aslında bu görüş “Kırgızlar Tanrı Dağlarının yerli halkı idi.” hipotezini içinde barındıran bir görüştür(Mokeev 2010:15-16).

Valihanov’un görüşlerini destekleyen diğer Kazak bilim adamı A. Margulan ve Kırgız tarihçisi A. Hasanov, Manas Destanı’ndan örnekler vererek Kırgızların her sene İrtiş’in ötesine, Altaylar’a kadar göç ettikleri hipotezlerini güçlendirmeye çalışmışlardır(Margulan 1959: 195-197).

Page 17: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

7 Doğu Türkistan’ın Kırgız Tarihindeki Yeri

Kırgız tarihinde gelinen nokta, günümüz Kırgız halkının eskiden Türkistan’dan Yenisey havzasına kadarki geniş coğrafyada ikamet eden ve içinde birçok etnokomponenti barındıran, uzun ve zorlu süreç sonrasında ortaya çıkan bir halk olduğunu göstermektedir. Burada dikkatimizi çeken nokta da bütün bilim adamlarının, Kırgızların Doğu Türkistan topraklarında eski devirlerden beri yaşadığını kabul ediyor olmasıdır.

Sonuç

En eski Türk halklarından olan Kırgızlar MÖ devirlerden günümüze kadar Doğu Türkistan’ın yerli halklarından biridir. Çin kaynaklarında bunun böyle olduğu açık şekilde görülmektedir. Rusya ile Çin tarafından Batı ile Doğu Türkistan ayrıştırılmadan önce buraların bir bütün olduğunu biliyoruz. Kırgızların yerli halk olduğunu savunanlar da bu hususu dikkate alarak görüşlerini belirtmişlerdir. Hem günümüz Kırgız Cumhuriyeti toprakları, hem deKırgızlar için dağın öbür tarafı olarak görülen günümüz Uygur Otonom Bölgesi veya Doğu Türkistan toprakları konargöçer Kırgızların ikamet ettikleri bölgelerdir. Kırgızların günümüz Kırgız Cumhuriyeti topraklarına tarihin çeşitli devirlerinde göç ederek geldiğini savunan bilim adamları da Kırgızların önce Doğu Türkistan topraklarına yerleştiğini belirtmektedirler. Günümüz Kırgız halkı X-XV. yüzyıllarda Tanrı Dağları bölgesinde yerli halklarla karışarak ortaya çıktı. Günümüz Kırgız halkının oluşmasında Doğu Türkistan toprakları ve orada yaşayan halklar çok önemli rol üstlendi. Bu sebeplerden ötürü Kırgız tarihi ile Doğu Türkistan tarihi iç içedir ve Doğu Türkistan tarihi eklenmeden Kırgızların tarihi eksik kalır.

Kaynakça

ARİSTOV, N. A. (1897), Zametki Ob Etniçeskom Sostave Tyurkskih Plemen i Narodnostey i Svedeniya Ob İh Çislennosti. Jivaya Starina, IV.

ARİSTOV, N. A. (2001), Usuni i Kırgızı İli Kara Kırgızı, Bişkek: İlim Yayınları.

BARTHOLD, V. V. (1963), Soçineniya,II/1, Moskova: Vostoçnaya Literatura.

BARTHOLD, V. V. (1997),Kırgız Cana Kırgızstandın Tarıhı Boyunça Tandalma Emgekter, Bişkek: Soros Vakfı Yayınları.

BARTHOLD, V. V. (2006), Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, Ankara: TTK Yayınları.

BERNŞTAM, A. N. (2007), “K Voprosu o Proishojdenii Kirgizskogo Naroda”, Studia Türkologica, VI, 59-70.

BİÇURİN, N. Ya. (1829), Opisaniye Jungarii i Vostoçnogo Turkestana v Drevnom i Nıneşnom Sostayanii, Karl Kray Basımevi.

BİÇURİN, N. Ya. (1991), İstoriçeskoe Obozrenie Oyratov İli Kalmıkov s XV Stoletiya Do Nastoyaşego Vremeni, Elista: Kalmuk Kitap Basımevi.

BOROVKOVA, L. A. (1989), Zapad Tsentralnoy Azii Vo II v. Do Naşey Erı (İstoriko-Geografiçeskiy Obzor Po Drevnekitayskim İstoçnikam), Moskva: Nauka Yayınları.

BUHARALI, Eşref (1985), İslam Kaynaklarına Göre M.S. IX-XI. Yüzyıllardaki Orta Asya Türk Kavimleri, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara.

BUTANAEV, V. Ya.; HUDYAKOV, Yu. S. (2000), İstoriya Eniseyskih Kırgızov, Abakan: Hakas Devlet Üniversitesi Yayınları.

Page 18: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

8 Abdurasul ISAKOV

FİŞER, İ. E. (1774), Sibirskaya İstoriya s Samogo Otkrıtiya Sibiri Do Zavoyevaniya Sey Zemli Rossiyskim Orujiyem,İmparatorluk Bilimler Akademisi Yayınları.

GENÇ, Reşat (1981), Karahanlı Devlet Teşkilatı, İstanbul: Kültür Bakanlığı Yayınları.

GÖMEÇ, Saadettin (2011), Kırgız Türkleri Tarihi, Ankara: Berikan Yayınları.

GRUMM-GRJİMAYLO, G. E. (1982), “Vostoçnıy Turkestan”, Entsiklopediçeskiy Slovar Brokgauza i Efrona, 7,305-311.

HUDYAKOV, Yu. S. (1979), “Legendarnaya Stsena” İz Kum Tura”, Sibir v Drevnosti, 105-109.

HUDYAKOV, Yu. S. (1996), “Kırgızı v Vostoçnom Turkestane”, Kırgızı: Etnogenetiçeskiye i Etnokultur’nıye Protseccı v Drevnosti i Srednevekov’e v Tsentral’noy Azii. Materialı Nauçnoy Konferentsii, Posvyaşennoy 1000-Letyu Eposa “Manas” 22-24 Sentyabrya 1994 Goda, 180-185.

HUDYAKOV, Yu. S. (1996), Kırgızı v Vostoçnom Turkestane, Bişkek.

İSAKOV, Abdrasul (2014), Kırgız-Moğol İlişkileri (IX-XV. Yy.), Basılmamış Doktora Tezi, Ankara.

KARAYEV, Ömürkul (2008), Türkler ve Kağanlıkları,çev.Mustafa KALKAN, İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları.

Kırgızdardın Cana Kırgızstandın Tarıhıy Bulaktarı (2003), 2, Bişkek: Kırgız-Türk Manas Üniversitesi Yayınları.

KIZLASOV, L. R. (1969), İstoriya Tuvıv Srednıye Veka, Moskova: MGU Yayınları.

KIZLASOV, L. R. (1984), İstoriya Yujnoy Sibiri v Sredniye Veka, Moskova: Vısşaya Şkola Yayınları.

KİSELEV, S. V. (1951), Drevnaya İstoriya Yujnoy Sibirii, Moskova Akademiya Nauk Yayınları.

LEVŞİN, A. İ. (1996), Opisaniye Kirgiz-Kaysatskih İli Kirgiz-Kazaç’ih Ord i Stepey, Almata: Sanat Yayınları.

MARGULAN, A. (1959), “Vıstupleniya Na Nauçnoy Sessii Po Etnogenezu Kirgizskogo Naroda”, Trudı Kirgizskoy Arheologo-Etnografiçeskoy Ekspeditsii, III, 195-197.

MİLLER, G. F. (1941), İstoriya Sibiri,I-II, Moskova-Leningrad: Bilimler Akademisi Yayınları.

MOKEEV, Anvar (2010), Kırgızı Na Altae i Na Tyan’-Şane,Bişkek: Kırgız-Türk Manas Üniversitesi Yayınları.

ONAT, Ayşe vd. (2004), Han Hanedanlığı Tarihi Bölüm 94 A/B. Hsiung-Nu (Hun) Monografisi, Ankara: TTK Yayınları.

OSMONOV, O. C. (2013), “Eski Kırgızlar”, çev. Vefa KURBAN, Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2/3, 147-166.

POSPELOV, E. M. (2008), Geografiçeskie Nazvaniya Rossii. Toponomiçeskiy Slovar, Moskova.

RADLOFF, W. (1863), “Observations sur les kirghis”, Journal Asiatique, 6/II.

SAPARALİYEV, Döölötbek, (1999), Etnopolitiçeskaya İstoriya Oşa i Ego Okrestnostey s XVIII do XIX Vekah, Bişkek: İlim Yayınları.

SARAY, Mehmet (2004), Modern Kırgızistan’ın Doğuşu, Ankara: TİKA Yayınları.

SAVİNOV, D. G. (1984), Narodı Yujnoy Sibiri v Drevnetyurkskuyu Epohu, Leningrad: İzdatelstvo Leningradskogo Gosudarstvennogo Universiteta.

Page 19: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

9 Doğu Türkistan’ın Kırgız Tarihindeki Yeri

SHOTT, W. (1965), Uber die achten Kirgisen,Berlin.

SOLTONOEV, Belek (1993), Kızıl Kırgız Tarıhı, 2, Bişkek: Kırgızstan Yayınları.

SUPRUNENKO, G. P. (1974), “Nekotorıe İstoçniki Po Drevney İstorii Kırgızov”, İstoriya i Kultura Kitaya, 236-248.

SUPRUNENKO, G. P. (1975), “İz İstorii Vzaimootnoşeniy Tanskoy İmperii s Eniseyskimi Kırgızami”, Sibir, Tsentralnaya i Vostoçnaya Aziya v Sredniye Veka, 59-64.

TASKİN, V. S. (1973), Materialı Po İstorii Syunnu, Moskva: Nauka Yayınları.

TAŞAĞIL, Ahmet (2004), Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları, Ankara: TTK Yayınları.

VAHİDİ, Aşir (1995), “Uyguristan, Treugolnik Geopolitiçeskogo Vzrıva (Kazakistan-Kitay-Rossiya. Proşloe i Nastoyaşee Pograniçnoy Problemı)”, İttipak-Edinstvo Gazetesi, Nom. 5 /12.

VALİHANOV, Çokan (1958),İzbrannıye Proizvedeniya,haz. A. H. MARGULAN, Alma-Ata.

VALİHANOV, Çokan (1985), Soçinenie, Sobranie Soçineniy, 5, Alma-Ata: Kazak Sovyet Ansiklopedisi Yayınları.

YUDAHİN, Konstantin (2000), Orusça-Kırgızça Sözdük, Bişkek: Şam Yayınları.

Page 20: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi 2015/5

İZ ROMANINDAKİ HALK EDEBİYATI UNSURLARI ÜZERİNE

On Folk Literature Elemants in Novel İz

Alimcan İNAYET

Özet

Abdurrahim Ötkür’ün İz romanı 1980’li yıllarda Uygur toplumunda büyük yankı uyandıran başarılı romanlardan biridir. Romanın başarısının önemli nedenlerinden biri bünyesinde barındırdığı folklorik unsurlardır. Yazar romanda folklorik unsurlardan ustalıkla yararlanmıştır. Dolayısıyla halk romanda kendi düşünce tarzını, inançlarını, örf âdetlerini, geleneklerini ve psikolojisini bulabilmiştir. Bu durum romanın halk arasında çok sevilmesini, tutulmasını sağlamıştır. Bu makalede daha çok romandaki halk edebiyatı unsurları incelenecektir.

Anahtar Sözcükler: Uygur, İz, Roman, Halk Edebiyatı.

Abstract

İz, a novel by Abdurrahim Otkur, is one of the successful novels which raised repercussions in Uygur society in the 1980s. One of the important reasons lying behind the success of this novel is the folkloric elements it includes. The writer smartly used the folkloric elements, usually folk literature elements in his work. Thereby people can find the traces of their own ways of thinking, beliefs, customs, traditions and psychology in this novel. This situation made the novel İz to be so fond of and to become popular among Uyghur people. In this paper especially the folk literature elements in this novel will be analyzed.

Keywords: Uyghur, İz, Novel, Folk Literature.

Giriş

Abdurrahim Ötkür 1990’lı yıllardan itibaren Türkiye’de tanınmaya başlayan ünlü Uygur şairi ve roman yazarıdır. Bugüne kadar Türkiye’de Abdurrahim Ötkür ve eserleri ile ilgili önemli çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan Hülya Kasapoğlu Çengel’in 1994 yılında yaptığı Abdurrahim Ötkür’ün Şiirleri İnceleme-Metin-Aktarma başlıklı çalışması (bk. Kasapoğlu 1994, Kasapoğlu 2000), Özgür Ay’ın 2007 yılında yaptığı Abdurrahim Ötkür’ün ‘İz’ Romanı (İnceleme-Metin-Aktarma-Dizin) başlıklı doktora tezi (bk. Ay 2007), Derya Ersöz’ün 2014 yılında hazırladığı Abdurehim Ötkür’ün İz Romanının Şahıs Kadrosu Üzerinde Karşılaştırmalı Bir İnceleme konulu yüksek lisans tezi çalışmasını (bk. Ersöz 2014) sayabiliriz. Ayrıca Gülzade Tanrıdağlı’nın 1999 yılında hazırladığı Çağdaş Uygur Romanı (20. Yüzyıl) başlıklı tezi de Abdurahim Ötkür’ün İz romanıyla ilgili dolaylı olarak yapılan önemli çalışmadır (bk. Tanrıdağlı 1999).

Türkiye’de Abdurrahim Ötkür ile ilgili makaleler de yayımlanmıştır. Bunlara Gülzade Tanrıdağlı’nın “Uygur Romancılığında A. Ötkür’ün Yeri” adlı makalesi (bk. Tanrıdağlı 1996:

Prof. Dr., Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Folkloru Anabilim Dalı, İzmir-TURKEY, E-posta: [email protected]

Page 21: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

11 Alimcan İNAYET

44-57), Özgür Ay’ın “Abdurrahim Ötkür ve ‘İz’ Romanı Üzerine” başlıklı makalesi (bk. Ay 2007: 54-72), Derya Ersöz’ün “Marksist Eleştiri Yöntemine Göre İz Romanının Kişi Kadrosu Üzerine Bir İnceleme” başlıklı makalesini (bk. Ersöz 2014: 25-36) örnek göstermek mümkündür. Bu çalışmalarda Abdurrahim Ötkür’ün şiirlerinin dil, şekil, tematik ve üslup özellikleri; İz romanının dili, kurgusu, olay örgüsü, şahıs kadrosu gibi konular ele alınmıştır. Bunlar önemli çalışmalardır ama Abdurahim Ötkür’ün ve eserlerinin bütün boyutlarıyla anlaşılması için yeterli olduğu söylenemez.

İz romanı yazarın ilk romanıdır. 1985 yılında yayımlandığı zaman Uygur toplumunda büyük yankı uyandırmıştır (Ötkür 1985). Bugün bu roman Uygur edebiyatının en başarılı romanlarından birisi olarak kabul edilmektedir. Elbette, romanın başarılı olmasını sağlayan muhtelif faktör ve unsurlar söz konusudur ama bize göre romanı başarılı kılan önemli nedenlerden birisi, içinde barındırdığı yoğun folklorik unsurlardır. Bu unsurlar romanda kurgulanan dünyanın daha gerçekçi olması açısından önemli işleve sahip olmuştur. Biz bu yazıda romanda sadece tespit ettiğimiz halk edebiyatı unsurları üzerinde duracağız1.

1. Efsane ve masal unsurları

1.1. Yalmavuz

Yalmavuz masal ve destanlarda genellikle yedi başlı, çirkin, saçları dağınık, insan kanı emen, dişi bir yaratıktır. Yazar romanda Kumul Kralı Şahmehsut’u Yalmavuz’a benzetmektedir. Benzeyen ile benzetilen arasındaki ilişki insan kanının emilmesidir. Ancak Yalmavuz’un insan kanı emmesi gerçek, Şah Maksut’un insan kanı emmesi ise mecazidir. Yazar bu benzetmeyle Şahmehsut’un halk üzerindeki zulmüne gönderme yapmıştır.

Birdem içide qara yer qip-qizil qan bilen boyaldı. Qan…qan… Bulaqtek buluqliğan qan. Xelq topi qan içide qelip, herkim öz beşini qoğdaşqa aldirdi. Mançu çerikliri sepil dervazisidin çiqip, xuddi yava toñguz yer tilğiğandek, xelq bağrini tilğaşqa başlidi. Yene qan, yene qan! Şamexsut igiz orda üstide turup, sipayilik bilen saqilini silap kületti. Uniñ qan deryasdi boyida tamaşa körüp, xuddi çöçeklerdiki yalmavuzlardek qaqaqlap külişi xelqniñ bir aççiğiğa miñ aççiq qoşti, xelq xuddi yaridar şir öz bedinidin qanlirini yalap-yutup, yene helme qilğandek, başqidin toplinip, ceñge kirmekçi boldi. (39-40)

“Bir an içinde kara toprak kıpkızıl kanla boyandı. Kan…kan… Pınar gibi oluk oluk akan kan. Halk kan içinde kaldı. Herkes kendi başını korumaya çalışıyordu. Mançu askerleri kale kapısından çıkıp tıpkı yaban domuzunun yeri eşelediği gibi, halkın bağrını karıştırmaya başladılar. Yine kan, yine kan! Şahmaksut yüksek sarayının üzerinde durup sakalını ağırdan sıvazlayarak gülüyordu. Onun kan deryası kıyısında temaşa ederek masallardaki Yalmavuzlar gibi kahkahayla gülmesi halkın acısına tuz biber ekti. Halk yaralı arslan gibi kendi bedenindeki kanları yalayıp yutarak yine hamle yapacakmış gibi yeniden toparlanıp savaşa girmek istedi.”

1. 2. Yekçeşme

Yekçeşme (Tekgöz, calğız köz, Tepegöz) Türk efsane ve masallarında çokça rastladığımız dev tiplerinden biridir. İnsan eti yemesi ve alnındaki tek gözüyle dikkat çeker. Romanda yazar halkın temiz, samimi dinį duygularını istismar eden, siyasi otoriteyle iş birliği içerisinde olan dervişi Yekçeşme’ye benzetmiştir. Ancak buradaki benzeyen ve benzetilen arasındaki ilişki karakter benzerliğinden daha ziyade fiziki benzerliktir.

1 Alıntının yanında parantez içinde verilen sayılar, alıntılanan bölümün eserdeki sayfa numarasını göstermektedir.

Page 22: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

12 İz Romanındaki Halk Edebiyatı Unsurları Üzerine

Ularniñ arisida qizil kula bilen quraq cende kiyip, bélini qil ağamça bilen bağlivalğan derviş süpet bir kişimu bar idi. Uniñ çigişlişip, kigizdek bolup ketken qap-qara çéçi dolisiğa çüşüp turatti; oñ közi hemişe qisilip turğaçqa, bir qaraşta, u xuddi çöeçeklerdiki yek çeşmige oxşap kétetti. (285)

“Onların arasında kırmızı külah ile yamalı ceket giymiş, belini kıl halatla bağlamış derviş kılıklı bir kişi de vardı. Onun düğümlenmiş, keçe gibi olmuş kapkara saçları omuzlarına kadar iniyordu. Sağ gözü daima kapalı olduğundan ilk bakışta o, tıpkı masallardaki Tepegöz’e benziyordu.”

1. 3. Peri

Men şazade ğocamğa şundaq bir qiz evetey, ay dise ağzi bar, kün dise, közi bar. Uni asmandin çüşken perimikin dep qalsun ğocam. (65)

“Ben Şehzade Hocam’a öyle bir kız göndereyim ki, ay dese ağzı var, güneş dese gözü var. Onu gökyüzünden inmiş peri zannetsin hocam.”

Romanda geçen bu konuşmada peri “ay dise ağzı bar, kün dise közi bar” (ay dersen ağzı, güneş dersen gözü var) şeklinde tarif edilen güzel bir kıza işaret etmektedir. Peri Türk efsane ve masallarında sık sık karşımıza çıkan olağanüstü varlıktır. Peri Uygur kültüründe güzel kız ve kadınların sembolü olarak bilinir. Ancak “perihon” (< Perihan), “peri oynatma” gibi deyimlerde “cin” anlamı bulunmaktadır. Periler görünmez, olağanüstü varlıklar olarak istedikleri zaman şekil değiştirebilmektedirler. Bazen insanlarla evlenebilir, insan gibi yaşarlar. Uygur bilim adamlarından Osman İsmail “perizat” sözcüğünü izah ederken bu sözcüğün “peri” ve “perişte” sözcüklerinden türediğini ifade etmiştir. (Perizat dégen söz “peri”, “perişte” dégen sözlerdin kelip çıkan.) (Tarım 2006: 152-154) Perizat sözcüğünün “peri” sözcüğünden geldiği doğru ise de bunun “perişte” sözcüğü ile alakası yoktur. “Perişte” Farsça “melek” anlamındaki “firişte” sözcüğünün Uygurcadaki biçimidir. “Peri” ise yine Fars kökenli olup sözlüklerde “cin taifesinin gayet güzel addolunan sınıf-ı mahsusu (Ekseriya mecazen insan güzellerinden kullanılır.)” (Nazima-Reşad 2002: 419), “doğaüstü güçleri olduğuna inanılan, hayal ürünü varlık; çok güzel, alımlı, becerikli kadın” (TDK 2011) şeklinde açıklanmaktadır. Peri bazen “cin”, “şeytan”, “albastı”, “dev” ile de karıştırılabilmektedir (Beydilli 2005: 469-470). Dolayısıyla bunlar arasındaki ilişkinin ciddi bir şekilde araştırılmaya ihtiyacı vardır.

1. 4. Seci

Romanda yazar masallara özgü bir anlatımla seciyi de ustalıkla kullanmıştır. Böylece romanda anlatımı renklendirmiş, ifadeye çeşni katmıştır. Bu durum masalların yazar üzerindeki etkisini yansıtır:

Yamulniñ qara çapanliq yayiliri bilen vañniñ şap burut yasavulliri yézilarğa at çapturup kéletti-de, biri vaqirap “otun-saman ber” deytti, biri “alvañ keldi mañ” deytti. Bermigenni savaytti, mañmiğanni bağlaytti; közde yaş, yüzlerde qan, bovaq qalatti yiğlap, ana qalatti qaxşap, tağ xelqiniñ küni téximu tes idi. (34)

“Hükümetin kara ceketli zabtiyeleri ile şahın salkım bıyıklı muhafızları köylere at koşturup gelirlerdi. Biri bağırarak “Odun ve saman ver!” derdi, biri “Vergi geldi, yürü!” derdi. Vermeyeni döverlerdi, yürümeyeni bağlarlardı. Gözde yaş, yüzlerde kan… Yavrular kalırdı ağlayıp, analar kalırdı kahrolup, dağ halkının hâli daha da beterdi.”

Puqraniñ étigi köz yéşi bilen, yürek-bağri qan zerdap bilen toşup kişiler özi tuğulup öksen yurtidin bizar, yaxşilar xar, yamanlar etivar, yeni su keltürgen xaru-zar, koza çaqqan bextiyar, vessalam! (151)

Page 23: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

13 Alimcan İNAYET

“Halkın eteği gözyaşı ile yüreği kan irin ile dolup insanlar kendi doğup büyüdüğü yurdundan bizar; iyiler hor, kötüler itibarlı, yani su getiren hakir, testiyi kıran bahtiyar, vesselam.”

Ras éytidila hacim, didi tömür xelpe vezminlik bilen, - el-yurtqa téçliq kérek. Özliriniñ toqquzliri tel. müşkülliri hel, qosaqliri toq, ğemliri yoq, özliri elvette muşundaq téç cahan boluşini téximu xalaydila. (160)

“Haklısınız hacım, dedi Tömür Helpe yumuşak bir tonla, yurda barış gerek. Sizin karnınız tok, her şeyiniz var, müşkülünüz, eksiğiniz yok, gamınız yok, siz elbette yurtta böyle barış, huzur olmasını daha çok istersiniz.”

2. Destan unsurları

2. 1. Tömür Helpe destanı

Romanda başkahraman Tömür Helpe’nin tarihî şahsiyetiyle ilgili sonradan oluşan destan parçaları yer almaktadır. Mesela:

Üç küre buğday un tarttuq, Üç ölçek buğday un öğüttük,

Hemme heliqqe aş boldi. Bütün halka aş oldu.

Tömür xelpe er çiqip, Tömür Helpe er çıkıp,

On ikki taqqa baş boldi. On iki dağa baş oldu (321).

Tömür xelpe er qopup, Tömür Helpe er çıkıp,

Oxşatmidi işini. Beceremedi işini.

Tekebburluq destidin, Kibirlilik yüzünden,

Teñ körmidi kişini. Denk görmedi kişiyi.

Tömür xelpe kettiğu Tömür Helpe gitti yahu,

Ürümçige yettiğu. Urumçi’ye yetti yahu.

Oñ yeniğa ot qoyup, Sağ yanına ot koyup,

Zerde bilen kettiğu. Öfkeyle gitti yahu.

Ürümçiniñ yolida, Urumçi’nin yolunda,

Atmiş yerde bulaq bar. Altmış yerde pınar var.

Tömürni elip çiqsa, Tömür’ü alıp çıksa,

Her künlügi soraq bar. Her gün sorgu var.

Alemge patmiğan serke, Âleme sığmayan teke,

Kündükke qandaq patqansen? Kümese nasıl sığarsın?

Patqan senu – patqan sen, Sığmasına sığarsın,

Ağzini qandaq yapqansen? Ağzını nasıl kapatırsın? (377)

Page 24: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

14 İz Romanındaki Halk Edebiyatı Unsurları Üzerine

Tömür Helpe Kumul çiftçilerinin Çin yönetimi ve yerli iş birlikçisi Şah Maksut’a karşı 1912 yılında başlattığı ayaklanmanın lideridir. Bu ayaklanma karşısında çaresiz kalan Şah Maksut ve Çin yönetimi çeşitli hilelerle Tömür Helpe’yi Urumçi’de görev almaya ikna etmiş ve onu bu şekilde tuzağa düşürdükten sonra 6 Eylül 1913 tarihinde şehit etmiştir. Tömür Helpe hakkında mâni nazım şeklinde 71 dörtlük koşak (şiir) teşekkül etmiş ve bunlar 2006 yılında Urumçi’de yayımlanan Nozugum adlı kitapta “Tarihi Dastan” adı altında yer almıştır. Bu şiirler bazı kaynaklarda ise “Tömür Heple Hekkide Koşaklar” adı altında yer almaktadır (İsmail 1998: 468-469; Sadık 1995: 275-277; Zunun-Rahman, 1982: 122-123). Romanda gördüğümüz şiirler de bu destan veya koşaklar arasında bulunmaktadır. Dolayısıyla romandaki Tömür Helpe ile ilgili şiirler yazarın kaleminden çıkmış değil, halk koşaklarından ya da destanlardan alınmıştır.

2.2. Boz at

Romanda başkahraman Tömür Helpe boz ata binmektedir. Kahramanların boz ata binmeleriyle ilgili Orkun Yazıtları’nda çok güzel örnekler bulunmaktadır.

“En ilkin Tadık Çurun boz (Atına binip hücum etti. O at orada) öldü”. (KT, ID 33)

“İkinci olarak ta İşbara Yamtar’ın boz atına binip hücum etti. O at orada öldü.” (KT, ID 33)

“Kültigin başı boz olan ata binip hücum etti.” (KT, ID 38)

Dede Korkut Hikâyeleri’nde ve diğer Türk destanlarında da boz ata binen kahramanlar vardır: Boz aygırlu Böyrek, boz atlu Hızır, Akpor atlığ Akmolot, Kara bor atlığ Büri Mergen (İnan 1991: 206-207).

Bu durum yazarın romanda başkahramanı boz ata bindirmesinin tesadüfî olmadığını, aksine destan geleneğinden yararlandığını göstermektedir.

Yalğuz atniñ nede çéñi çiqqan bar? Şuña tömür kéyinçirek ige bolğan boz étiğa yağaççiliq cabduqliri sélinğan tére xurcunini artip, birer yil içide qoraydin başqa tağ rayonlirinimu arilap çiqti. (49)

“Yalnız atın toz çıkardığı nerede görülmüş? Onun içindir ki Tömür daha sonra sahip olduğu boz atına içerisine marangozluk aletleri yerleştirilmiş deri heybesini yükleyip bir yıl içerisinde Koray’ın dışındaki dağlı bölgeleri de dolaştı.”

2.3. Kahramanın olağanüstü özelliği

Türk destanlarında kahramanlar genellike olağanüstü özelliklere sahiptir. Yazar romanda başkahraman Tömür Helpe’ye de böyle bir özellik atfetmeye çalışmıştır.

… tömürniñ sulayman qalpiği bar imiş, uni kiyivalsa, közge körünmeydiken. (105)

“Üstelik Tömür’ün Süleyman kalpağı varmış, onu giyince göze görünmüyormuş.”

Hz. Süleyman Türk edebiyatında da çok işlenmiş bir tiptir. Hz. Süleyman’la ilgili olarak ortaya çıkan “Süleyman tahtı”, “Süleyman mührü”, “Süleyman yüzüğü”, “Süleyman asası” gibi motiflere Türk halk anlatılarında sık sık rastlanır. “Süleyman kalpağı” da bu motiflerden biridir. Kalpağı giyen görünmezlik yeteneğine sahip olmakta ve böylece olağanüstü özellik kazanmaktadır.

3. Koşaklar

Romanda divan edebiyatına ait şiirlerin yanı sıra, halk şiirine ait destan parçaları, düğün koşakları, ağıtlar, meşrep koşakları ve mâniler yer almaktadır. Destan parçalarından yukarıda bahsedilmiştir.

Page 25: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

15 Alimcan İNAYET

3.1. Düğün koşakları

Yazar romanda Kumul bölgesine ait düğün âdetlerini tanıtırken düğünde söylenen koşakları da vermiştir. Düğünde gelin, annesi ve ailesi tarafından şöyle övülmektedir:

Aqqina yağliq içide, Beyaz yağlık içinde,

Bir tügün gül saqlidim. Bir demet gül sakladım.

Gülni élip béşimğa, Gülü alıp başıma,

Taci qilip çançidim Taç olarak taktım.

El xalayiq tola keldi, El âlem çok istedi,

Hiç kişige baqmidim. Hiç kimseye bakmadım.

Şunçe xeqler arisidin, Onca elin arasından,

Özlirige saqlidim. Fakat size sakladım.

Bala qilsila aydekkine, Evlat edinirseniz ay gibi,

Boyi qirçin taldekkine, Boyu salkım söğüt gibi,

Kişi körse güldekine, İnsan görse gül gibi,

Xizmet qilar erdekine Hizmet eder erkek gibi (310).

Bunun üzerine damat da ailesi tarafından şöyle övülür.

Bizmu oğul çoñ qilduq, Biz de oğul büyüttük,

Molla-alim. Molla âlim.

Cénim balam tolun ayim, Canım yavrum dolunayım.

Kéçe-kündüz tilivalduq, Gece gündüz diledik,

Emdi berdi xudayim. Şimdi verdi Allah’ım.

Bazarlardin at alduq Pazarlardan at aldık,

Sağrisi ala. Sağrısı ala.

Yuquri melidin qiz alduq, Yukarı mahalleden kız aldık,

Altundek bala. Altın gibi bala.

Biri lenxar, biri mixar, Biri lotus, biri gül,

Qamlişip qalar. Yakışıp qalır.

Qaçoriniñ yilimidek, Çamın tutkalı gibi,

Yépişip qalar. Yapışıp kalır (311).

Düğünde üçüncü şahıslar da gelinle damat hakkında aşağıdaki koşağı söylerler:

Tağdin çüşti taş béliq, Dağdan indi taş balık,

Sudin çiqti ay béliq, Sudan çıktı ay balık.

Nedin çiqti bu layiq, Nereden çıktı bu layık,

Page 26: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

16 İz Romanındaki Halk Edebiyatı Unsurları Üzerine

Bir birige xop layiq, Bir birine tam layık,

Heyran bolğay xalayiq. Hayran kalsın el halk.

Ayrıca düğünde duvak açma töreninden sonra ihtiyarlar gelinle damatı kutlamak ve onlara iyi dileklerde bulunmak üzere aşağıdaki koşakları söylemektedirler:

Etigen qopar bolğay, Erken kalkar olsun,

Tünnük açar bolğay, Bacayı açar olsun.

Toqquz oğulluq, bir qizliq bolğay. Dokuz oğullu, bir kızlı olsun,

Qotanda qoyluq bolğay, Ağılı koyunlu olsun,

Eğilda kaliliq bolğay. Ahırı danalı olsun.

Uçi uzarğay, tüvi yéyilğay, Ucu uzasın, kökü yayılsın,

Quduqqa taş çüşkendek bolğay, Kuyuya taş düşmüş gibi olsun,

Qaçora yilimidek yépişqay Çamın tutkalı gibi yapışsın,

Xudayim marek qilğay. Allah’ım mübarek kılsın.(312)

Bu koşaklar Doğu Türkistan’ın diğer bölgelerinde de aşağı yukarı aynı şekilde söylenir (Uygur Xelq Qoşaqliri 5, 2006: 169-192). Yazar halk arasında yaygın olan bu koşakları romanda aynen kullanmıştır.

3.2. Ağıtlar

Romanda Rozimet Beg komutasındaki silahlı gruba mensup kişilerin savaşta ölmesi üzerine yakılan bir ağıt örneği yer almaktadır. Saçları ağaran ihtiyar bir ninenin söyledği ağıt (Çaçliri aqirip, çişliri sarğiyip ketken. bir momay hasa tayaqqa tayinip, qoşaq qétip yiğlaytti: “Saçları ağarıp dişleri sararan bir nine değneğe yaslanarak koşak söyleyip ağlıyordu.”) şöyledir:

Can balam, cénim balam, Can yavrum, canım yavrum,

Çöllerde can bergen balam. Çöllerde can veren yavrum.

On güliñniñ birsimu, On gülünün biri bile,

Eçilmay solğan balam. Açmadan solan yavrum.

Yigirmige toşmay yéşiñ, Yirmiye dolmadan yaşın,

Nelerde qalğandu béşiñ Nerelerde kaldı başın.

Yiğlap qaldi qérindişim, Ağlayıp kaldı kardeşim,

Armanda qalduqqu balam. Ukdede kaldık yavrum.

Tal çiviqtek égilip, Söğüt çabuğu gibi eğilip,

Zepirandek sarğiyip, Safran gibi sararıp,

Yürek-bağrim ézilip, Yürek bağrım ezilip,

Hasrette qaldimğu balam. Hasrette kaldım yavrum (127).

Uygur halk şiirinde ağıt örnekleri henüz tam olarak toplanmadığı için bu ağıt örneğinin mevcut ağıtlar arasında bulunup bulunmadığını teyit etmek mümkün olmamıştır. Koşma

Page 27: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

17 Alimcan İNAYET

tarzında düzenlenmiş bu ağıtın da halk arasındaki ağıtlardan alınmış olması kuvvetle muhtemeldir.

3.3. Meşrep Koşakları

Meşrep, Uygur Türkleri arasında çok yaygın eğlence faaliyetlerinden biridir. Düğünlerde ve özel günlerde geceleri tertip edilen bu müzikli danslı eğlence faaliyetinde erkek ve kadınlar, özellikle genç delikanlı ve kızlar arasında “pota seliş” (kuşak sunma) diye bilinen bir oyun düzenlenir. Bu oyun sırasında kadın erkek arasında karşılıklı koşaklar söylenir. Bu koşaklar aşağıdaki gibidir:

Pota saldim özlege, Kuşak sundum size,

Qarap qoysila bizlege. Bir bakıverin bize.

Gülla bolsa, gül emes, Her gül, gül değildir,

Gülniñ qéti bolmisa. Gülün katı olmasa (315).

Pota salsa hisapmu, Kuşak sunmuş sayılmaz,

Qoşma béyiti bolmisa Koşma beyiti olmasa.

Kökkine kepter emesmen, Gök güvercin değilim,

Künde-künde kelgili. Her gün gelmeye.

Ayda-yilda bir kélimen, Ayda yılda bir gelirim,

Ay yüzüñni körgili. Ay yüzünü görmeye.

Ay yüzüñniñ şolisi, Ay yüzünün ışığı,

Çüşti çine piyalige. Düştü fincan kâseye.

Rehmiñiz kelmeydiken, Acımanız gelmiyormuş,

Biz ğérip biçarige. Biz gariban biçareye.

Çimen deyla, çimen deyla, Çemen, çemen diyorsunuz,

Çimenniñ bulbuli deyla, Çemenin bülbülü diyorsunuz (316).

İşiktin tolğinip çiqsam, Kapıdan kıvırıp çıksam,

Yéñi bağniñ güli deyla. Yeni bahçenin gülü diyorsunuz.

Yéñi bağniñ gülliri ögziliride tursun, Yeni bahçenin gülü damınızda dursun,

Méniñ çay tutqinim köñülliride tursun.Benim size çay sunduğum gönlünüzde dursun (317).

Bu koşakların bazıları nazım şekli yönünden 7 heceli ve abcb, aaba kafiye yapısına sahip mânilerdir. Bazıları ise aa kafiye yapısına sahip beyit, yani ikiliklerdir. Ancak Uygur halk şiirinde bunların hepsine beyit denmektedir. Uygur sahasında beyitler söylenmek üzere değil, okunmak üzere düzenlenmiş şiir diye tarif edilir.

Page 28: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

18 İz Romanındaki Halk Edebiyatı Unsurları Üzerine

3.4. Maniler

Romanda çeşitli vesilelerle söylenmiş mâniler de bulunmaktadır.

Derdi yoq demsen meni, Derdi yok mu diyorsun bana,

Derdim içimde bir tulum. İçimde derdim var bir tulum.

Şamexsut zamanida, Şahmaksut döneminde,

Qat-qat keldi bu zulum. Kat kat geldi bu zulüm.

Şamexsut zamanida, Şahmaksut döneminde,

Alvañlar éğir boldi. Vergiler ağır oldu.

Qat-qat tégip qamçilar, Üst üste değip kamçılar,

Dümbiler yéğir boldi. Sırtımız yara oldu (35).

Haraq digen aççiq nime, şiñ-şiñ qaynaydu, Rakı acı şeydir fokur fokur kaynar,

Çiñ gañ ğocam kayip qalsa, nomğa palaydu. Şah Hocam sinirlense Nom’a sürer.

Palisimu palisa, étip salmisa, Sürerse sürsün ama vurmasın,

Çöçüridek beş balamni yitim qoymisa.2 Çöçüre gibi beş yavrumu yetim bırakmasın (36).

Haraq içtim cuñzida, Rakı içtim kadehle,

Qaynap turadur xuyida. Kaynayıp duran demlikten.

İçmisem içkim kéledur, İçersem içesim gelir,

Şul cuganniñ koyida. O kadının derdinden (143).

Çingañ ğocam xet bedri, Şah Hocam mektup verdi,

Cüncañlarni bersun dep. Silahları versin diye.

Tömür xelpem xet berdi, Tömür Helpe mektup yazdı,

Palan nimemni alsun dep. Şeyimi alsın diye.

İşik aldida tallar, Kapı önünde söğütler,

Şax-şaxida marcanlar. Dallarında mercanlar.

Qoray digen yurtlarda, Koray denen yurtlarda,

Gepçiken oğal ballar.3 Söz ustasıymış çocuklar (164).

2 Bu mâni şöyle de yazılabilir: Haraq digen aççiq nime, Şiñ-şiñ qaynaydu, Çiñ gañ ğocam kayip qalsa, Nomğa palaydu. Palisimu palisa, Etip salmisa, Çöçüridek beş balamni Yitim qoymisa.

Page 29: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

19 Alimcan İNAYET

Qatar-qatar körüngenler, Sıra sıra gözükenler,

Kariz dariği. Kariz ağacı.

Bizniñ yarni körsetmigen, Bizim yâri göstermeyen,

Yolniñ yiriği. Yolun uzağı.

Qatar-qatar uçqan turna, Sıra sıra uçan turna,

Şarğa baramsen? Şehre mi gidiyorsun?

Men yarimğa xalta berey, Ben yârime paket vereyim,

Alğaş baramsen? Götürür müsün?

İgiz-igiz tağ başida, Yüksek yüksek dağ başında,

Çiraq köyedur. Çıra yanıyor.

Çiraq emes, yarniñ oti, Çıra değil, yârin ateşi,

Yürek köyedur. Yürek yanıyor (175).

Qarañğu tün, qariyağaç méniñ yoldişim, Karanlık gece, karaağaç benim yoldaşım,

Şildirlisa yopurmiği, huşyardur béşim Hışırdasa yaprakları uyanık başım

Düşmen bilen ceñ qilip, men öler bolsam, Düşman ile savaşıp ölecek olursam,

Men ğéripni yad étermu can qérindişim. Ben garibi yâd eder mi can kardeşim.

Samavarim bolsidi Semaverim olsaydı,

Çayliri qaynap tursidi. Çayları kaynayıp dursaydı.

Bir çine çayni içkünçe Bir fincan çay içene kadar,

Yarlirim oynap tursidi. Yârim oynayıp dursaydı.

Samavarniñ sazimen, Semaverin sazıyım,

Çölde uçqan ğazimen. Çölde uçan bir kazım.

Düşmen bilen ceñ qilip, Düşman ile savaşıp,

Ölginimge razimen. Ölmeye razıyım (176, 201, 268).

3 Bu mâninin “Köç-köç Nahşısı” (Göç Türküsü) arasında şöyle bir biçimi de bulunmaktadır: Xonxay yolida tallar, Honhay yolunda söğütler, Şax-şaxida marcanlar. Dallarında mercanlar. Yollarda capa tartip, Yollarda çile çekip, Eqip ketti bu canlar. Akıp gitti bu canlar.

Page 30: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

20 İz Romanındaki Halk Edebiyatı Unsurları Üzerine

Qoray digen taş iken, Koray denen taş imiş,

Tömür xelpe baş iken. Tömür Helpe baş imiş.

Ecepmu ölüp ketti, Yazık ki ölüp gitti,

Raci bala yaş iken. Raci Bala genç iken.

Qoray yoli zeretlik, Koray yolu mezarlık,

Uniñ içi heyvetlik Onun içi heybetlik.

Yaş turup ölüp ketken, Genç iken ölüp giden,

Raci bala remetlik Raci Bala rahmetlik (182).

Aq cücem pişti töküldi, Ak dut oldu döküldü,

Yimidim, tatliq iken. Yemedim, tatlı imiş.

Dunyaniñ mazuzliği Dünyanın lezzeti,

Aşiq bilen meşuq iken. Âşık ile maşuk imiş.

Eşken aşmisiz, kesken aşmisiz, Çekilen erişte misiniz, kesilen erişte misiniz,

Qazanğa çüşüp ézilgili; Kazana düşünce ezilen.

Maşmisiz, purçaqmisiz, Fasulye misiniz, börülce misiniz,

Buluñda turup çirigili. Bir köşede çürüyen (185).

Xoyma qattiq ceñ boldi, Çok şiddetli savaş oldu,

Köşötidiki deñde. Köşötö’deki geçitte.

Çiñtey kétip huşidin, Çintey kendinden geçip, (207)

Hay-hay baturlar, Hey hey yiğitler,

Huşyar boluñlar! Uyanık olunuz!

Düşmenler yétip keldi, Düşmanlar geldi,

Cesur boluñlar!. Cesur olunuz! (202, 269)

Yüen daşeymu kelgende, Marşal Yuan gelirken,

Tola soqti dañdañni. Fazla çaldı davulu.

Tağçilarmu er iken, Dağcılar da yiğit imiş,

Tartivaldi cuñcañni. Ele geçirdi silahları (274).

Page 31: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

21 Alimcan İNAYET

Mes qilğanmu tamaka, Sarhoş eden de sigara,

Xes qilğanmu tamaka. Hasta eden de sigara.

Çéçilip ketken köñülni, Dağılıp giden gönülü,

Yiğivalğan tamaka. Toplayan da sigara (322).

Xemektur, xemektur, Kelektir, kelektir,

Xemek otuz pilektur. Kelek otuz fidandır.

Her xemekniñ temsili, Her keleğin hikmeti,

Bir biridin bölektur. Birbirinden özgedir (338).

Yuquri barğum tola, Yukarıya gidesim çok,

Baray disem karim tola. Gideyim desem işim çok.

Şu ğéripliq şeride, Bu gariplik şehrinde,

Cénim qepezge muptila. Canım kafese müptela.

Höl paxta, buzuq çiğriq, Islak pamk, bozuk çıkrık,

Çigit çaqqanni éytaymu. Çiğit kırdığımı mı söyleyim.

Kişiniñ yurtiğa kélip, Elin yurduna gelip,

Gérip bolğanni éytaymu. Garip olduğumu mu söyleyim.

Men ölsem, ölügümni tağda qoyuñlar, Ben ölürsem cesedimi dağda koyunuz,

Tağ yoli yiraq kelse, bağda qoyuñlar. Dağ yolu uzak gelirse bağda koyunuz.

Yüzümni qible sayan éçip qoyuñlar, Yüzümü kıbleye doğru açıp koyunuz,

Béşimğa bir deste gül sançip qoyuñlr. Başıma bir demet gül takıp koyunuz (382).

Bu şiirlerin büyük bir kısmı 7 heceli ve aaba, abab, abcb kafiye yapısına sahip mânilerdir. Bunların bazıları tarihî şiirler içerisinde yer almaktadır. “Tömür Xelpe”, “Yüan daşey”, “Raci Bala” hakkındaki şiirler buna örnektir. Romanda ayrıca Çağatay edebiyatına ait çok sayıda şiir bulunmaktadır.

4. Atasözü, deyim ve vecizeli sözler

Romanda atasözü, deyim ve vecizelerin yoğunluğu dikkat çekmektedir. Yazar roman boyunca 130’dan fazla atasözü, deyim ve vecize kullanmıştır. Bunların daha çok diyaloglarda kullanıldığı görülür. Bazı diyaloglar tamamen atasözü ve deyimlerden oluşmaktadır:

İttin qorqqan gaday bolmaptu. “İtten korkan dilenci olmaz.”

Candin keçmigiçe cananğa yetmek yoq! “Candan geçmeden canana kavuşmak yok!”

Batur bir ölidu, qorqqan miñ ölidu. “Yiğit bir ölür, korkak bin ölür.”

Yigit sözidin, arslan izidin qaytmas. “Yiğit sözünden, arslan yolundan dönmez.”

Page 32: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

22 İz Romanındaki Halk Edebiyatı Unsurları Üzerine

Ya ölüm, ya körüm! “Ya ölüm, ya kalım!” (165)

Bazı karakterlerin diyaloğunda birden fazla atasözü ve deyim bulunmaktadır. Mesela:

Yoçunla bir zamanlar bopkettiğu! “zamane zorniñ, tamaşa korniñ”, “yitimniñ ağzi aşqa tegse, béşi taşqa téger” digendek, bu ayla qizimniñ köñli emdi bize aran tapqanda, nime digen duşqarçiliq bu! (28)

“Çok garip bir zaman oldu bu yahu! ‘Zaman zorbanın, tamaşa körün’, ‘yetimin ağzına aş değse başına taş değer’ misali, bu hanım kızımın gönlü şimdi azıcık huzur bulurken ne biçim zorluk bu!”

Bu gépiñğu toğra, - didi tömür xelpe külüp, - konilar tedbiriñ qandaq bolsa, teğdiriñ şundaq bolar, deptiken, bizmu undaq qazanğa mundaq çömüç digendek, bir amal tapmaymizmu?! (50)

“Haklısın, dedi Tömür Helpe gülerek. Eskiler tedbirin nasıl olursa kaderin öyle olur, demişler. Biz de öyle tencereye böyle kepçe, diye bir çare bulamaz mıyız?”

Sevri qilsila dorğam, - didi hoşurimam, - göherni taşqa urğili bolmas. Özle digen yurtniñ çoñi. Pitniñ aççiğida çapanni otqa taşlaptu, digendek, u qéri técimel özlege yénip qoysa yaxşi bolmay qalurmikin. (53)

“Sabredin beyim, dedi Hoşur İmam. Gevher taşa vurulmaz. Siz yurdun büyüğüsünüz. Bite kızıp ceketi ateşe vermiş, derler. O ihtiyar uşak, size karşı koyarsa iyi olmaz.”

Ağriqniñ saqayğisi kelse, tivip özi kélur digen şu. Bu tügüşni yéşişniñ amalini u qizimniñ özi tépiptu. Andaq qazanğa mundaq çömüç qilayli diginimmu şu idi. (55)

“İyi olacak hastanın ayağına doktorun kendisi gelir, derler. Bu meseleyi çözmenin yolunu kızım kendisi bulmuş. Öyle tencereye böyle kepçe yapalım, dediğim buydu.”

Noşirvan teyci bekke ugal boldi. Put yügrügi aşqa, éğiz yügrügi başqa digen şu, “evliyadin putuñni tart, padişadin tiliñni” digen maqalni añlimiğan bolğimidi? (120)

“Nuşirevan Teyci Bey’e yazık oldu. ‘Ayak koştursa aşa, ağız koştursa başa’ denen işte budur. ‘Evliyadan ayağını çek, padişahtan dilini’ diyen atasözünü duymamış mıdır acaba?”

Şundaq, - didi üveyis elem, - elçige ölüm yoq, bu axun balam yaşliq qilivatidu. Asmanğa tükürseñ yüzüñge çüşer dep, paşaliq bilen zitlaşmaq yaxşi iş emes. Çiñ gañ ğocam yurtniñ atisi. Epu qilimen digendin kéyin, epu qilidu. Oq izidin yanmas, padişa levzidin digen gep bar emesmu!” (159)

“Öyle, dedi Üveyis Elem, elçiye zeval yok, bu ahund oğlum çocukça davranıyor. Göğe tükürsen yüzüne düşer, derler. Yönetim ile zıtlaşmak iyi değildir. Şah Hocam yurdun babasıdır. Affedeceğim diyorsa affeder. Ok yolundan dönmez, padişah sözünden, derler ya!”

Tur, ödekniñ göşini yiseñ ğazniñ péyida bol deptiken4, su kelmeste toğan tutuş lazim. (219)

“Dur, ördeğin etini yersen kazın peşine düş, derler. Su gelmeden bent tutmak lazım.”

Yazar romanda bazı atasözlerini sık sık tekrarlamıştır. Tekrarlanan atasözleri şunlardır:

Aq it, kök it, hemmisi bir it (36, 211, 267). “Ak it, gök it, hepsi aynı it.”

Ayniñ on béşi qarañğu, on béşi yoruq (24, 363).“Ayın on beşi karanlık, on beşi aydınlık.”

Bay bayniñ qayaşi, gaday gadayniñ (59, 211). “Zengin zenginin dostu, yoksul yoksulun.”

4 Bu atasözü “ekliye sözler” olarak da geçmektedir. bk. Jarring 1997: 205.

Page 33: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

23 Alimcan İNAYET

Gürüçtin xever yoq, sevze dem yeptu (364). “Pirincin haberi yok, havuç dinlenmiş.”

İt semrise igisini çişleydu, qul semrise ğocisiğa yanidu (47, 88, 130). “İt semirse sahibini ısırır, köle etlenirse efendisine karşı gelir.”

Qanni qan bilen yuğili bolamdu (282, 342). “Kan kan ile yıkanmaz.”

Qolni kesmigiçe qan çiqmaydu (65, 355). “Eli kesmeyince kan çıkmaz.”

Quşni dan aldaydu, ademni gep (40, 283, 349). “Kuş yeme aldanır, insan söze.”

Özüñni er çağlisañ, özgini şir çağla (159, 248, 346). “Kendini erkek biliyorsan, başkalarını arslan bil.”

Su kelmeste toğan tut5 (184; 219). “Su gelmeden bent tut.”

Töge qançe, yéğiri şunçe (105, 361). “Deve ne kadar, beresi o kadar.”

Yéği yandin, bala qerindaştin (251, 299, 367). “Düşmanlık yandan gelir, bela kardeşten.”

Yazar atasözü ve deyimleri rastgele değil, gerektiği yerlerde, yeteri kadar, etkili ve uygun bir şekilde kullanmıştır. Eğer bu atasözü ve deyimler kullanıldığı bağlamdan çıkarılırsa orada anlatım ve anlam boşluğu meydana gelmektedir.

Romanda atasözleri aşağıdaki formüllerle kullanılmıştır:

1) …………………… dep

Özem tapqan balağa, nege baray davağa dep, yene köridiğinim bar oxşaydu. (146)

“Kendi bulduğum belaya, nereye gideyim davaya (kendim ettim kendim buldum) diye, yine başıma gelecekler var herhâlde.”

2) …………………… didi

Herkim qilsa özige, topa tiqilur közige- didi amanqul, ayqizniñ çéçini silap. (77)

“ Kin ne yaparsa özüne, toprak dolar gözüne, dedi Amankul Aykız’ın saçını okşayıp.”

Aq it, kök it, hemmisi bir it (267).

“Ak it, gök it, hepsi aynı it.”

3) …………………..... digen şu (bolsa kerek)

Xuda saqliğanni böre yimes, yey disimu çişi ötmes digen şu. Bu qizning teliyi bar iken, didi seperqul. (16)

“Allah’ın koruduğunu kurt yemez, yemek istese de dişi geçmez denen şu. Bu kızın şansı varmış, dedi Seperkul.”

Nege barsañ qazanniñ quliği töt digen şu bolsa kerek (29). “Nereye gitsen tencerenin kulpu dörttür denen bu olsa gerek.”

4) ……………………..digendek.

“Aç nimini yimeydu, el nimini dimeydu.” digendek, axir her xil gep-sözler çiqişqa başlidi. (19)

“Aç ne yemez, el ne demez.” misali, sonunda çeşitli dedikodular çıkmaya başladı.”

5) ……………………..deptiken.

“Tömürçilik yel bilen, padişaliq el bilen.” deptiken (117).

“Demircilik yel ile padişahlık el ile demişler.”

5 Bu atasözü “ekliye sözler” arasında geçmektedir. bk. Jarring 1997: 204.

Page 34: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

24 İz Romanındaki Halk Edebiyatı Unsurları Üzerine

Qolni kesmigiçe qan çiqmas deptiken (65).

“Eli kesmeyince kan çıkmaz, demişler.”

6) ……………………. digen rast oxşaydu.

Kayimisla, dorğam, - didi törde olturğan sériq saqal kişi, - emitaxundimu guna yoq. Zaman axir bolğanda, técimellerge müñgüz çiqip qaldu, digen rast gep oxşaydu (51).

“Sinirlenmeyin beyim, dedi köşede oturan sarı sakallı kişi. Emet Ahunda da günah yok. Kıyamet gününde uşaklara boynuz çıkacak, denen söz doğruymuş herhâlde.”

Bazı atasözü ve deyimler cümle yapısı değiştirilerek bağlama uyarlanmıştır:

Yalğuz atniñ nede çéñi çiqqan bar? (49) < Yalğuz atniñ çéñi çiqmas, çéñi çiqsimu déñi çiqmas.

“Yalnız atın tozu çıktığı nerede görülmüş? < Yalnız atın tozu çıkmaz, tozu çıksa da adı çıkmaz.”

Bundaqta ziqmu köymedu, kavapmu (54).

“O zaman şiş de yanmaz, kebab da.”

Qanni qan bilen yuğili bolamdu? (342) < Qanni qan bilen yuğili bolmas.

“Kan, kan ile yıkanır mı? < Kan, kan ile yıkanmaz.”

Romandaki diğer atasözü, deyim ve vecizeler ve bunların bağlamları aşağıdaki gibidir:

Bezi aq köñül kişiler: “Her nime bolsa, xudayim seperqulğa teyyar kélin bériptu. Bolmisa, bu biçariler kimniñ aldiğa qiz sorap baratti.” dise, bezi köñli qarilar: “Amanqul bir Qazaq qizini oğurlap keptu, puli yoq aşiq, teyyarğa meşuq digen şu.” diyişetti (19).

“Bazı iyi niyetli kişiler: ‘Her neyse, Allah Seperkul’a bir gelin vermiş. Yoksa bu zavallılar kimden kız isteyebilirler ki?’ derken, bazı kötü niyetliler: ‘Amankul bir Kazak kızını kaçırmış. Parası yok âşık, hazıra konan maşuk, denen işte bu.’ diyorlardı.”

Şundaq, - didi seperqul, - bu alem uzun alem, ayniñ on béşi qarañğu bolsa, on béşi yoruq. (24)

“Öyle, dedi Seperkul. Bu âlem, uzun âlem; ayın on beşi karanlık, on beşi aydınlıktır.”

Bu nime digen geptu? - didi seperqul elçige kayip, - bu qiz yaqa yurttin kelgen musapir bolğan bilen, hazir méniñ qizim. Xudayim maña bergen qiz. Dorğamze, bu qizniñ igisi yoq. Nime qilsam qilimen demdiken hiçnimidin hiçnime yoq. Nika oqutup, köçürüp ketkidek téxi! Gürüçniñ xeviri yoq, sevze dem yeptu digen şukenze!? (27)

“Bu nasıl söz, dedi Seperkul elçiye kızarak. Bu kız civar yurttan gelen misafir olsa da şu anda benim kızımdır. Allah’ın verdiği kız. Herhâlde bu kızın sahibi yok, ne istersem yaparım, diye düşünmüş durup dururken beyim. Nikâhını kıyıp götürecekmiş, daha neler! Pirincin haberi yok, havuç dinlenmiş, denir buna!”

“….el bar, biz bar. Özleni qanatliqqa qaqturmay, tumşuqluqqa çoqturmay, bille ötimiz.” didi. (32)

“…halk var, biz var. Sizi kanatlıya vurdurmadan, gagalıya gagalatmadan birlikte yaşayacağız, dedi.”

Emdi, dadisi “nimila bolsa, hünerniñ berikiti tola, hüner, hünerdin berike üner” digen xiyal bilen uni öziniñ yağaççi dosti sulayman ustiğa şagirtliqqa tutup berdi. (33)

“Şimdi babası ‘Ne de olsa, hünerin bereketi çoktur; hüner, hünerden bereket biter.’ düşüncesiyle onu marangoz arkadaşı Süleyman Usta’ya çırak verdi.”

Page 35: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

25 Alimcan İNAYET

Lekin, “boğuzlaymen dise, qoymu tépirlaydu” digendek, axir xelq bu zulumlarğa çidimay qozğilişqa başlidi. (36)

“Ama ‘Kesmeye kalkarsan, koyun da karşı koyar.’misali, sonunda halk bu zulümlere dayanamayıp ayaklanmaya başladı.”

Aq it, kök it, hemmisi bir it. Ürümçidin kelgen ambal bizniñ erzimizge qulaq salamti! - didi yaşraq birsi. (36)

“Ak it, gök it, hepsi aynı it. Urumçi’den gelen kaymakam bizim şikâyetimize kulak verir mi, dedi daha genç birisi.”

Hay xalaiq, bu haqaretni kördiñlarmu? Ölgenniñ üstige tepken digen şu emesmu? Qandaq çidap turimiz? Eytiñlarçu, emdi nime qilğuluq? (38)

“Ey millet, bu hakareti gördünüz mü? Ölmüş, bir de üzerine tekme atmış, denen bu değil mi? Nasıl dayanacağız? Söyleyin, şimdi ne yapmak gerek?”

Şamexsut “bağlaqtiki it ovğa yarimaptu” digen şu dep, esebilik bilen saqallirini yulup qattiq kayidi.. (39)

“Şahmaksut ‘Bağlı köpek ava yaramaz.’ denen budur diyerek asabilikle sakallarını yolup çok sinirlendi.”

Nésivisiz béliqçi bağdat deryasidimu béliq tutalmas, ecelsiz béliq quruqluqtimu ölmes, digendek, tömür ailisi, qorayğa kelgendin béri biraz hallinip qaldi. (48)

“Nasipsiz balıkçı Bağdat nehrinde de balık yakalayamaz, eceli gelmeyen balık karada da ölmez, derler. Tömür ailesi Koray’a geldiğinden beri biraz toparlandı.”

Oruq uyniñ poqi çoñ, dep, bu gadaylarniñ gépi bekla yoğanğ. (51)

“Arık sığırın boku büyük olur, derler. Bu sefillerin lafı çok büyük yahu!”

He mana, dorğam, - didi imam, - mubada özle digendek qilsaq yalañaç sudin qorqmaptu dep, u yava qiz özini bir nime qilivalsa, beg balimizğa xotunmu yoq, özlege técimelmu yoq bolup qalmamdu? (53)

“Evet, işte beyim, dedi İmam. Eğer sizin dediğiniz gibi yaparsak çıplak sudan korkmazmış, derler. O yabani kız kendisine kıyarsa ne bey yavrumuza kadın kalır ne size uşak kalır.”

Şah şahniñ, gaday gadayniñ qayaşi, uyniñ müñgizige ursa, tuyiği siqiraydu emesmu?. (59)

“Şah şahın, yoksul yoksulun dostudur. Sığırın boynuzuna vursan toynağı sızlar değil mi?”

Gepke gep kelgende, atañdin qalma deptiken, bizmu bir nime dermiz. (59)

“Konuşmaya gelince babandan geri kalma, demişler. Biz de bir şeyler deriz.”

Eşiñ halal bolsa, töt koçida olturup iç, gépiñ heq bolsa, xanğa qorqmay éyt deptiken, nime ğem yeysen? (59)

“Aşın helal ise dört yol ağzında oturup ye, sözün doğru ise hana korkmadan de, demişler. Ne gam yiyorsun?”

Kévezlikke oğri kirse, atquçiniñ birnimisin kes6 dep, emdi özleni nime qilsam bolurkin? (63)

“Pamuk tarlasına hırsız girse hallacın şeyini kes, derler. Şimdi size ne yapmam lazım?”

Can çiqip bolğanda yasinniñ nime kériği?- didi dorğa aççiq bilen. (64)

6 Bu atasözünün asıl şekli şöyledir: Kévezlikke kala kirse babkaniñ burnini kes, “Pamuk tarlasına dana girse hizmetçinin burnunu kes, Paxtiliqqa oğri kirse atquçiniñ pordiğini (kes). Pamuk deposuna hırsız girse hallacın taşağını (kes).”

Page 36: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

26 İz Romanındaki Halk Edebiyatı Unsurları Üzerine

“Can çıktıktan sonra Yasin okumanın ne gereği var, dedi bey öfkeyle.”

Mesçittiki munaziride, hoşur imam şermende bolğandin kéyin, tömür xelpe ve seperqul ailisidikilerniñ hemmisi “Su uxlisa uxlar, düşmen uxlimas” digen heqiqetni untup qalğandek, etisidin başlap xatircem öz işiğa kirişip ketti. (67)

“Camideki münazarada Hoşur İmam rezil olduktan sonra, Tömür Helpe ve Seperkul ailesindekilerin hepsi ‘Su uyur, düşman uyumaz.’ demenin gerçekliğini unutmuş gibi, ertesi günden itibaren rahatça kendi işlerine giriştiler.”

Axir, özini böre yeptu, közini quzğun -didi atliqlarniñ biri. (71)

“Sonunda özünü kurt yemiş, gözünü kuzgun, dedi atlıların birisi.”

Yamanniñ cinazisidin, yaxşiniñ hikayisi obdan, bu emitaxun dadisini dorimidi. (72)

“Kötünün cenazesinden iyinin hikâyesi yeğdir, derler. Bu Emet Ahund babasına çekmedi.”

Şuni dimemla, eldin ayrilğanniñ egligi töşük dep, öziniñ körgen künimu çağliq. Mana emdi namiziğa baridiğan kişiniñmu tayini bolmidi. (72)

“Öyle ya, halktan ayrılanın eleği deliktir, derler. Kendisi de iyi yaşayamadı. Şimdi cenaze namazına gelen kişi de fazla olmadı.”

Çaşqanniñ ölgisi kelse, müşükniñ quyriğini çişleptu dep, sen téxi yolumni tosup nime qilmaqçi idiñ? (75)

“Fare ölmek isterse kedinin kuyruğunu ısırır, derler. Sen yolumu kesip ne yapmak istiyorsun?”

Kimge erz qilisen? Şamexsutqimu? Göş bilen yağ bir tuqqan, piyazniñ köygini köygen digen gepni añlimiğanmusen? (78)

“Kime şikâyet edeceksin? Şahmaksut’a mı? Et ile yağ akrabadır, soğan yanmasıyla kalır, sözünü duymamış mıydın?”

Palta çüşkiçe, kötek dem aptu digendek. (79)

“Balta ininceye kadar kütük dinlenmiş, derler.”

Cinniñ qesti şaptulda. (86)

“Cinin kastı şeftalidedir.”

“Kanayğa yoq, süneyge nede” digendek, sanaqçi beglerniñ ağzini yağlaşqa kembeğellerniñ elvette küçi yetmeytti. (86)

“Kornaya yok, zurnaya nerede, dedikleri gibi sayımcı beylerin ağzını yağlamaya yoksulların elbette gücü yetmiyordu.”

Çivinmu şirnisi bar yerge qonidu digendek, sanaqçi beglermu, halliq aililerge çüşüşni xalaytti. (86)

“Sinek de şırası olan yere konar, derler. Sayımcı beyleri de hâli vakti yerinde olan ailelerde kalmayı yeğliyorlardı.”

İlan çaqsa pilmu çiqirap taşlaydu. (90)

“Yılan sokarsa fil de böğürür.”

Yaşliq digen yalqun, qériliq digen tütün dep (105)

“Gençlik alevdir, yaşlılık tütündür, derler.”

Page 37: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

27 Alimcan İNAYET

Bes! - dep kayişqa başlidi haşir teyci, - xotun xeqniñ nalisi tola, uqmasniñ banisi, dep, tola kutuldaverme, (125)

“Yeter, diye sinirlenmeye başladı Haşir Teyci. Kadının nalesi çok, bilmeyenin bahanesi, derler, fazla konuşma.”

Hakçi unçini körelmeptu. (131)

“Badanacı değirmenciyi çekememiş.”

Qoğla qoğla gep çiqur, kola kola su çiqur dep, éytiversem gep tola. (131)

“Kurcalaya kurcalaya laf çıkar, kaza kaza su çıkar, derler. söylersem laf çoktur.”

On balağa bir dava digen şu. (139)

“On belaya bir dava, demek budur.”

Töt tamniñmu gep tiñşaydiğan quliği, gep toşuydiğan ağzi bolup qélivatidu. (152)

“Dört duvarın da söz dinleyen kulağı, laf taşıyan ağzı var.”

Axunum, su ériqta, gep qélipta dep, tömür axunlarniñ gépi qélipta quyğandek çiqivatidu . (162)

“Hocam; su arıkta, söz kalıpta, derler. Tömür Hocaların sözleri kalıba dökülmüş gibi çıkıyor.”

Qişniñ soğiği yandin öter, etiyazniñ soğiği candin” digendek, tağniñ soğ şamili dümbilerni xelila qorup turatti.(174)

“Kışın soğuğu yandan geçer, ilkbaharın soğuğu candan, dedikleri gibi dağın soğuk rüzgârı sırta vuruyordu.”

“Atniñ çirayliqi toruq, qizniñ çirayliqi oruq” digendek, uniñ oruqraq kelgen zilva boyimu, herqandaq kişini özige meptun qilatti. (183)

“Atın güzeli dorudur, kızın güzeli zayıftır, derler. Onun zayıf, narin vücudu herkesin dikkatini çekiyordu.”

“Ceñ qilar ğem leşkiri her kün bölek, göş sizip postum qalar söñek bilen” deptiken, xenim. (185)

“Cenk eder gam ordusu her gün başka. Et sıyrılınca postum kalır kemikle, demişler hanım.”

“Tégi pesniñ özi pes” digen şu. (190)

“Soyu alçağın kendisi de alçaktır, demek budur.”

“Biri ceñ, toqquzi reñ” digen hikmet bar. (195)

“Biri cenk, dokuzu renk, demekte hikmet var.”

“Su kétip taş qalidu, osma kétip qaş qalidu” dep veziyet yene başqiçe bolidu. (195)

“Su gidip taş kalacak, sürme gidip kaş kalacak, derler. Vaziyet yine farklı olacaktır.”

Qoyniñdin tökülse qoncuñğa deptiken, bizdin turpanliq qerindaşlarğa ketse nime boptu? - didi eli palgan. (211)

“Koynundan dökülürse koncuna, dedikleri gibi bizden Turfanlı kardeşlere giderse ne olacak, dedi Ali Pehlivan.”

“Ay tünde kerek, eqil künde” digen muşu, ha..ha.. (220)

“Ay tünde gerek, akıl günde, demek işte budur, ha..ha…”

Page 38: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

28 İz Romanındaki Halk Edebiyatı Unsurları Üzerine

“Séğizxan say béşida, qoyniñ qéni ay beşida” dep, ay beşini saqlaymizmu? (237)

“Saksağan dere başında, koyunun kanı ay başında, derler. Ay başını beklemeyecek miyiz?”

Sevri qilsañ, ğoridin halva pişur7 digen gep bar emesmu, - dep küldi tömür xelpe. (238)

“Sabredersen koruktan helva olur, diye bir söz var diyerek güldü Tömür Helpe.”

“Séğizxan segek nime, özidinmu céni bek nime” dep bikar eytmiğan. (245)

“ Saksağan uyanıktır, canı kendisinden de pektir, diye boşuna söylenmemiş.”

“Tügimeydiğan iş yoq, qiltaqqa çüşmeydiğan quş yoq” digen gepmu bar. (246)

“ Bitmeyen iş yoktur, tuzağa düşmeyen kuş yoktur, diye de bir söz var.”

Yağaç qazanda birla aş pişidu. (47, 250)

“Tahta kazanda bir kez aş pişer.”

“Köñülde nime bolsa, éğizğa şu çiqidu” dep. (252)

“Gönülde ne varsa ağızdan o çıkar, derler.”

“Hayvanniñ alisi téşida, ademniñ alisi içide” deptiken (252)

“Hayvanın alacası dışında, insanı alacası içinde, demişler.”

“Guman imanni qaçuruptu” dep mundaq endu xiyallarni qilma. (252)

“Kuşku imanı kaçırır, derler. Böyle kötü hayallerde olma.”

Emdi mertni meydanda sinaydiğan vaq keldi. (267)

“Şimdi merdi meydanda sınayacak an geldi.”

Her kişi öz ğémida, qéri qiz er ğémida. (279)

“Her kişi kendi gamında, ihtiyar kız koca gamında.”

Ecel digen qarğu tögige oxşaş udul kelgenni dessep kétermiş. (279)

“Ecel kör deve gibi rastgelene basıp geçermiş.”

Qoyniñdin tökülse, qoncuñğa deptiken. Qoluñ yağ bolsa, étigiñge sürke digen gepmu bar. (280)

“Koynundan dökülürse koncuna, demişler. Elin yağlıysa eteğine sür, diye de söz var.”

Yigen éğiz uyiliptu. (282)

“Yiyen ağız utanmış.”

Quşni dan aldaydu, ademni söz. (283)

“Kuş yeme aldanır, insan söze.”

Quşmu dansiz uçalmaydu, quruq tağar öre turalmaydu. (288)

“Kuş da yemsiz uçamaz, boş çuval ayakta duramaz.”

Bir qoluñ otta bolsa, bir qoluñ suda olsun digen gep bar. (292)

“Bir elin ateşte ise, bir elin suda olsun, diyen söz var.”

Közdin ayriğan xudayim, hasidin ayrimaptu dep. (296)

7 Bu atasözü “ekliye sözler” arasında geçmektedir. bk. Jarring 1997: 205.

Page 39: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

29 Alimcan İNAYET

“Gözden ayıran Allah’ım, asadan ayırmamış, derler.”

Naz qizğa yarişur, ğaz kölge deptiken (296)

“Naz kıza yakışır, kaz göle, demişler.”

Qişniñ yézi bar, kölniñ ğézi bar, toyniñ sazi bar, digen gepni añlimiğanmu? (297)

“Kışın yazı var, gölün kazı var, düğünün sazı var, diyen sözü duymamış mıydınız?”

Cimğurniñ çişi qoltuğida dep, bu toxtaxun mörimes kalidek beşini qoltuğiğa tiqivelip şunçivala işlarni qilip yürüptu emesmu? (299)

“Ketumun dişi koltuğundadır, derler. Bu Tohtahın böğürmeyen dana gibi başını koltuğuna tıkıp onca işi yapmadı mı?

Qoğunniñ içidin adiğini yaman. (299)

“Kavunun içinden bozulanı kötüdür.”

Yiğa yandin, bala qerindaştin digen gep rast gep iken. (299)

“Düşmanlık yandan gelir, bela kardeşten, denen söz doğruymuş.”

Gül bar yerde tiken bar, zer bar yerde yilan digendek. (302)

“Gülün olduğu yerde diken var, zehirin olduğu yerde yılan var, denildiği gibi.”

Aldimaqqa bala yaxşi, xuda ursun qaqvaşni. (304)

“Kandırmaya çocuk iyidir, Allah çarpsın moruğu.”

Eqli-huşi bolmisa, güldek cugan itqa yalaq dep. (304)

“Aklı olmasa gül gibi kadın köpeğe yalak olur, derer.”

“Pul bolsa cañgalda şorpa, yigit béşim aman bolsa, şeher-şeherde méniñ yarim” deptiken. (305)

“Paran varsa samanlık seyran olur, yiğit başım aman olursa her şehirde yârim olur, demişler.”

Tömürni qiziğida soquş kerek. (305)

“Demiri tavında dövmek gerek.”

Xotun kişiniñ çéçi uzun, eqli qisqa, amanqul xelpemniñ eñ yéqin kişisi tursa, uni maxtimiğanğa nime boptu. (320)

“Kadınların saçı uzun, aklı kısadır. Amankul Helpem’in en yakınıdır, onu övmese ne olur?”

Ketmen digenni biz çapsaq, yetip yeydu begzade. (320)

“Kazmayı biz vururken yatıp yiyor beyzade.”

Tala möşigi öy möşigini qoğlap çiqarmiğiydi dep geşet qilimen. (İz, s. 321)

“Dışarının kedisi ev kedisini kovmasın (Dağdan gelip bağdakini kovmasın), diye endişe ediyorum.”

Qériğanda qéri tatuq, qiliqliri andin artuq. (322)

“Yaşlılıkta yaşlılık lekesi, yaptıkları ondan ötesi.”

Qağa qağiniñ közini çoqumaydu. (329)

“Karga karganın gözünü gagalamaz.”

Page 40: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

30 İz Romanındaki Halk Edebiyatı Unsurları Üzerine

Uygurlarda “öz göşini öz yéği bilen qoruş” digen gepniñ barliğini añlidim. (331)

“Uygurlarda ‘kendi etini kendi yağıyla kavurmak’ denen sözün olduğunu duydum.”

Sepi özidin. (331)

“Sapı kendinden.”

“Serkisi bolmiğan pada yoldin asan azidu” dep bu pikirge qoşulmaytti. (344)

“Tekesi olmayan sürü yoldan kolay azar, diyerek bu fikre katılmıyordu.”

Gepke kelgende atañdin qalma. (344)

“Konuşmaya gelince babandan geri kalma.”

Canmu éğizdin çiqidu, sözmu éğizdin çiqidu. (350)

“Can da ağızdan çıkar, söz de ağızdan çıkar.”

Bir çalmida ikki paxtek soquş digen şu emesmu. (353)

“Bir taşla iki kuş (güvercin) vurmak demek bu değil mi?”

Çille arisi soğaq kün, qehri kelse qattiq kün, ilahim bu qiştin aman-esen ötüşni nesip qilğay, el aman, memnu aman deptiken. (359)

“Çile arası soğuk gün, kahırlansa çetin gün. Allah’ım bu kışı sağlıklı atlatmayı nasip et, el aman, ben de aman demişler.”

Misirniñ padişaliğidin Kenanniñ gadaliği yaxşi (360)

“Mısır’ın padişahlığından Kenan’ın fakirliği yeğdir.”

“İkki qoşqarniñ kallisi bir qazanğa patmas” digen gepni untup qalmisila. (367)

“İki koçun kellesi bir tencereye sığmaz, diyen sözü unutmayın.”

Teqdirdin kelse, qéçip qutulğili bolmas digen gep bar. (379)

“Kaderde varsa kaçıp kurtulmak mümkün değildir, diye söz var.”

“Kéyinki puşayman özüñge düşmen” digen maqali bek orunluq éytilğan söz. (386)

“Son pişmanlık kendine düşman, diyen atasözü pek yerinde söylenmiş sözdür.”

Bizde yétip qalğiçe, éytip qal digen maqal bar. (386)

“Bizde yatıp kalacağına, konuşup kal, diyen atasözü var.”

Ümitsiz şeytan deptiken. (386)

“Umutsuz şeytan, demişler.”

5. Telmihler

5.1. Kozi Körpeş ve Bayan Sulu

Kozi Körpeş ve Bayan Sulu, Kazak halkı arasında söylenen Kozi Körpeş ve Bayan Sulu Masalı’ndaki8 âşık ve maşuktur. Birbirini seven bu gençlerin kaderi tıpkı Tahir ile

8 Bu masalın destan ve halk hikâyesi şekli de bulunmaktadır. Bu destanın Uygurlar arasında söylenen “Boz Körpeş Karaköz Ayım” başlıklı varyantına göre, Lopnor Gölü civarındaki Abdal denen yurtta Boz Körpeş adlı bir delikanlı yaşamaktadır. Geçim sıkıntısı nedeniyle “Yenisu” denen yurda giden Boz Körpeş, Suyagıl adlı bir zenginin Karaköz Ayım adlı kızına âşık olur. Ancak iki gencin aşkı ve evlenmesi Suyagıl ailesi tarafından engellenir. Boz Körpeş Suyagıl’ın oğlu Bayagıl’ın hanımının iftirası üzerine Bayagıl tarafından zehirlenerek öldürülür. Karaköz Ayım Boz Körpeş’in mezarnda Allah’a yalvararak can verir. Bunun üzerine Suyagıl çarpılarak felç geçirir ve ölür, Bayagıl da delirir. bk. Uygur Xelq Dastanliri 3 1991: 167-199.

Page 41: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

31 Alimcan İNAYET

Zühre’nin kaderi gibi mutsuz son, yani ölüm olmuştur. Yazar romanda Aysulu (Aykız) ile Cumatay’ın aşkını Kozi Körpeş ve Bayan Sulu’nun aşkına benzetmektedir. Aysulu ile Cumatay’ın aşkı da trajik son ile bitmiştir.

Muhebbet ilahi uniñ qelbini özliriniñ malçisi yitim oğul cumatayğa bağlaptu. (21). Ular qazaq xelq çöçekliridiki “qozi körpeş bilen bayan sulu” oxşaş işk-muhebbet otida köyüp (22) yüridiken.

“Aşk ilahı onun kalbini kendi çobanı olan yetim oğul Cumatay’a bağlamış. Onlar Kazak halk masallarındaki “Kozi Körpeş ile Bayan Sulu” gibi aşk ateşinde yanıyorlarmış.”

5.2. Kakkuk ile Zeynep

Kakkuk ile Zeynep Uygurlar arasında söylenen Kakkuk ile Zeynep Destanı’ndaki (Gugukkuşu ile Zeynep)9 sevgililerdir. Bu alegorik destanda Kakkuk, yani Gugukkuşu ile Zeynep birbirlerini çok sevseler de çeşitli nedenlerden dolayı asla birbirlerine kavuşamamışlardır. Dolayısıyla kavuşamayan sevgililer Uygur geleneğinde Kakkuk ile Zeynep’e benzetilmektedir.

Emdi bu, ikkeylen kakkuk bilen Zeyneptek qaçanğiçe biri tağda, biri bağda yüriveridu? (297)

“Şimdi bu ikisi Kakkuk ile Zeynep gibi ne zamana kadar biri dağda, biri bağda dolaşacak?”

Sonuç

Görüldüğü gibi, romanda halk edebiyatı unsurları yoğun olarak yer almaktadır. Yazar halk edebiyatı unsurlarının yanı sıra yine örf, âdet ve gelenekler, düğün âdetleri, ölüm ve yas âdetleri, yemin âdetleri, alkış ve kargışlar, halk inanışları, dinî inançlar, geleneksel tedavi yöntemleri, bahşı ve dahan gibi folklorik unsurlardan da ustalıkla yararlanmıştır. Bu unsurlar romanda kurgulanan itibari dünyanın daha gerçekçi ve doğal bir izlenim kazanması için gerekli olan sosyal atmosferi sağlamıştır. Romanın başarılı olmasındaki önemli sebeplerden birisi budur.

Kaynakça

AY, Özgür (2007), “Abdurrahim Ötkür ve ‘İz’ Romanı”, Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları, 2/2, 54-72.

AY, Özgür (2007), Abdurahim Ötkür’ün “İz” Romanı (İncelem-Metin-Aktarma-Dizin), Basılmamış Doktora Tezi, İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dünyası Araştırmaları Anabilim Dalı Türk Dili ve Lehçeleri Bölümü.

BEYDİLLİ, Celal (2005), Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük, Ankara: Yurt Kitap-Yayınları.

ÇENGEL KASAPOĞLU, Hülya (1994), Abdurrahim Ötkür’ün Şiirleri İnceleme-Metin-Aktarma, Ankara: Gazi Üniversitesi.

ÇENGEL KASAPOĞLU, Hülya (2000), Abdurahim Ötkür Şiirleri (1-2. Cilt), Ankara: Milli Eğitim Basımevi.

9 “Kakkuk ile Zeynep” destanına göre, Kakkuk ile Zeynep birbirlerine aşık iki kuştur. Ormanda yuva kurabilmeleri için bir büyük nehri geçmeleri gerekmektedir. Nehri geçmek için karınlarını doyurup güç kazanmaya htiyaçları vardır. Bunun için yem ararlarken birbirlerini kaybederler. Zeynep rengârenk süslerle bezenmiş kurbağa prensi görünce Kakkuk’tan soğur ancak kurbağa Zeynep’in Kakkuk’a ihanet ettiğini anlayınca ondan vazgeçer. Kakkuk karnını doyurduktan sonra nehri geçer ve Zeynep’in gelmesini beklemeye başlar. Kakkuk’a ihanet ettiğine çok pişman olan Zeynep nehri geçmeye cesaret edemeyince bir başka kuşla birlikte yaşamaya başlar. Ancak Kakkuk’un aşkıyla yanıp tutuşmaya “Kakkuk, Kakkuk” diye ötmeye devam eder. bkz. Göroğli 1994: 454-466.

Page 42: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

32 İz Romanındaki Halk Edebiyatı Unsurları Üzerine

ERSÖZ, Derya (2014), “Marksist Eleştiri Yöntemine Göre İz Romanının Kişi Kadrosu Üzerine Bir İnceleme”, Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi, 2014/4, 25-36.

ERSÖZ, Derya (2014), Abdurehim Ötkür’ün İz Romanının Şahıs Kadrosu Üzerinde Karşılaştırmalı Bir İnceleme, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dünyası Araştırmaları Anabilim Dalı Türk Dünyası Edebiyatı Bölümü.

İNAN, Abdülkadir (1991), Makaleler ve İncelemeler, II, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

İSMAİL, Osman (1998), Xelq Eğiz Edebiyatı Heqqide Umumiy Bayan, Ürümçi: Şincang Xelq Neşriyati.

JARRING, Gunnar (1997), Uyğur Xelq Edebiyati Cevherliri, Beyjing: Milletler Neşriyati.

KAŞGARLI, Sultan Mahmut (1998), Çağdaş Uygur Türklerinin Edebiyatı, Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları.

Nozugum (2006), Ürümçi: Şincang Xelq Neşriyati.

ÖZTOPÇU, Kurtuluş (1992), Uygur Atasözleri ve Deyimleri, İstanbul: Doğu Türkistan Vakfı Yayınları.

RAHMAN, Abdukerim (1996), Uygur Folkloru, çev. Soner Yalçın - Erkin Emet, Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları.

SADIK, Mehemmetcan (1995), Uygur Helk Eğiz Edebiyatı Hekkide, Ürümçi: Şincang Xelq Neşriyati.

TANRIDAĞLI, Gülzade (1996), “Uygur Romancılığında A. Ötkür’ün Yeri”, Doğu Türkistan Çağdaş Uygur Edebiyatında Milli Mücadele Sempozyumu, Ankara: Türk Yurdu Yayınları.

TANRIDAĞLI, Gülzade (1998), “Uygur Edebiyatında Roman”, Türk Dünyası Dil ve Edebiyatı Dergisi, 5, Ankara: Türk Dil Kurumu.

TANRIDAĞLI, Gülzade (1999), Çağdaş Uygur Romanı: 20. Yüzyıl, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

TARIM, Osman İsmail (2006), Uyğur Séhirlik Çöçekliri Heqqide Tetqiqat (Uygur Sihirli Masalları Üzerine Araştırma), Ürümçi: Şincang Universitéti Neşriyatı.

Uygur Xelq Qoşaqliri 5 (2006), Ürümçi: Şincang Xelq Neşriyati.

ZUNUN, Mehemmet; Abdukerim RAHMAN (1982), Uygur Helk Eğiz Edebiyatining Asasliri, Ürümçi: Şincang Xelq Neşriyati.

Page 43: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi 2015/5

AYI İSLAM BATUR MASALININ VLADİMİR PROPP’UN “MASALLARIN YAPISAL

ÇÖZÜMLEMESİ” YÖNTEMİYLE İNCELENMESİ

The Analysis of The Ayi Islam Batur Tale via Vladimir Propp’s “Structural Analysis of The Folktales” Method

Fatoş YALÇINKAYA*

Özet

Masallar, diğer halk bilgisi ürünleri gibi çeşitli kuramsal yaklaşımlar ve yöntemlerle incelenmektedir. Bu yöntemlerden birisi Vladimir Propp’un Masalların Yapısal Çözümlemesi yöntemidir. Söz konusu yöntem masalı oluşturan yapı elementlerine yönelik olup masaldaki fonksiyon adı verilen temel hareketleri tespit etmek ve bu suretle masalın şemasını çıkarmak, tüm masallar için genel geçer bir yapı iskeletine ulaşmayı hedefler. Bu makalede Propp’un yapısal çözümleme yöntemi Uygurlara ait Ayı İslam Baturmasalına uygulanacak ve masalın fonksiyonları tespit edilip temel çatısı ortaya konulacaktır.

Anahtar Sözcükler: Uygur, Ayı İslam, masal, fonksiyon, Propp.

Abstract

As the other folklore products the fairy tales have also been analysed via various theoretical approaches and methods. One of these methods is Vladımır Propp’s Structural Analysıs of The Folktales method. Propp, aimed at reaching the structural elements that create the folk tale. What Propp wanted to realise during this analysis was to identify the functions and movements, create the scheme of the tale and reach a structural framework of the genre that is universally applicable. The functions and movements of the Uyghur tale Ayı İslam Batur will be identified and the tale’s scheme will be created by Propp’s structural analysis method in this work.

Keywords: Uyghur, Ayı İslam, Tale, Function, Propp.

Giriş

Bu yazıda Uygurlara ait Ayı İslam Batur adlı masal, Propp’un Masalların Yapısal Çözümlemesi yöntemiyle incelenecektir. Bunun için önce Propp’unMasalların Yapısal Çözümlemesiyönteminin ne olduğu hakkında bilgi verilecektir.

Propp, Masalların Biçimbilimi adlı çalışmasında A. N. Afanasyev’in derlediği Rus Halk Masalları’nı inceleme konusu olarak seçer. Yaptığı çözümleme ile bütün olağanüstü masalların kaynaklandığı temel yapıyı ortaya çıkaran bu yapıt ilk kez 1928 yılında Rusça olarak yayımlanır(Propp 2001: 9).

Rus Halk Bilimci Vladimir Propp’un 1928 yılında Leningrad’da yayımlanan Morfologiya Skazkiisimli eserinde masallar yapılarına göre incelenmiştir. Propp, Morfolojik Yöntem

* Doktora Öğrencisi, Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Halk Bilimi Anabilim Dalı, İzmir-TÜRKİYE, E-posta:[email protected].

Page 44: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

34 Ayı İslam Batur Masalının Vladimir Propp’un “Masalların Yapısal Çözümlemesi” Yöntemiyle İncelenmesi

adını verdiği bu yöntemle, masalın belli bir dönem içinde geçirdiği değişimlere yoğunlaşmak yerine, herhangi bir zaman dilimi içinde bir masalın unsurları üzerine yoğunlaşmayı tercih etmiştir(Ekici 2013: 122).

Propp’un, Tarihî-Cografî yönteme tepki olarak ortaya koyduğu bu yöntem, Tarihî-Cografî yöntemdeki gibi tek bir masal tipinin varyantlarını karşılaştırmak yerine, çeşitli masallardaki aynı göreve sahip yapıları ortaya çıkararak masalların yapısal mantığının nasıl kurgulandığını açıklamaya çalışır(Ekici 2013: 122).

Propp’un yönteminde iki ana kavram söz konusudur. Bunlar fonksiyon ve roldür. Propp’a göre fonksiyonlar masalın temel parçalarıdır. Her fonksiyon, masaldaki bir karakterin bir aksiyonu yani belli bir nedene bağlı olarak ortaya çıkan ve belli sonuçları olan bir harekettir(Ekici 2013: 122). Propp’ a göre masal kahramanları daima aynı fonksiyonları icra ettikleri için fonksiyonların sayısı sınırlı, masal kahramanlarının sayısı ise sınırsızdır. Aynilik ve çeşitlilik masalların iki farklı özelliğidir. Masal kahramanları, değişen nesneler, çevre, inanç ve âdetler masallarda çeşitlilik ve zenginliği; fonksiyonlar ise aynilik ve tekdüzeliği sağlar (Günay 2011: 28).

Propp, her bir fonksiyon için bir rakam kullanır ve her fonksiyonun tarifini yaptıktan sonra bu fonksiyonlara birer işaret verir çünküfonksiyona verilecek bu işaretler masal yapılarının şematik karşılaştırılmasını sağlar. Daha sonra masalın özetini çıkarıp masaldaki hareketleri tespit eder. Sonuç kısmında ise masalın şemasını çıkarır. Onun ulaşmak istediği ise işte bu şemadır çünkü o;değişmez, sabit unsur olan fonksiyonlara göre masalı tarif ve tahlil etmenin daha doğru olduğunu savunur.

Propp, 31 fonksiyon olduğunu söyler. Bunlar:

I. Aileden biri evden uzaklaşır. (Tanımı, uzaklaşma; simgesi, β.)

II. Kahraman bir yasakla karşılaşır. (Tanımı, yasak;simgesi, γ.)

III. Yasak çiğnenir. (Tanımı, yasağı çiğneme; simgesi, δ.)

IV. Saldırgan bilgi edinmeye çalışır. (Tanımı, soruşturma; simgesi, ε.)

V. Saldırgan kurbanıyla ilgili bilgi toplar. (Tanımı, bilgi toplama; simgesi, ζ.)

VI. Saldırgan, aldatmayı deneyerek kurbanını ya da onun servetini ele geçirmeye çalışır. (Tanımı, aldatma; simgesi, η.)

VII. Kurban aldanır ve böylece istemeyerek düşmanına yardım etmiş olur.(Tanımı, suça katılma; simgesi, θ.)

VIII. Saldırgan aileden birine zarar verir. (Tanımı, kötülük; simgesi, A.)

VIII a. Aileden birinin bir eksiği vardır, aileden biri bir şeyi elde etmek ister.(Tanımı, eksiklik; simgesi, a.)

IX. Kötülüğün ya da eksikliğin haberi yayılır, bir dilek ya da bir buyrukla kahramana başvurulur; kahraman gönderilir ya da kahramanın gitmesine izin verilir.(Tanımı, aracılık ve geçiş anı; simgesi, B.)

X. Aracı kahraman, eyleme geçmeyi kabul eder ya da eyleme geçmeye karar verir. (Tanımı, karşıt eylemin başlangıcı; simgesi, C.)

XI. Kahraman evinden ayrılır.(Tanımı, gidiş; simgesi, ↑.)

XII. Kahraman büyülü bir nesneyi ya da yardımcıyı edinmesini sağlayan bir sınama, sorgulama, saldırı vb. ile karşılaşır. (Tanımı, bağışçının ilk işlevi;simgesi, D.)

Page 45: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

35 Fatoş YALÇINKAYA

XIII. Kahraman ileride kendisine bağışta bulunacak kişinin (bağışçının) eylemlerine tepki gösterir.(Tanımı, kahramanın tepkisi; simgesi, E.)

XIV. Büyülü nesne kahramana verilir. (Tanımı, büyülü nesnenin alınması;simgesi, F.)

XV. Kahraman, aradığı nesnenin bulunduğu yere ulaştırılır, kendisine kılavuzluk edilir ya da yol gösterilir. (Tanımı, iki krallık arasında yolculuk ve bir kılavuz eşliğinde yolculuk; simgesi, G.)

XVI. Kahraman ve saldırgan, bir çatışmada karşı karşıya gelir.(Tanımı,çatışma; simgesi, H.)

XVII. Kahraman özel bir işaret edinir.(Tanımı, özel işaret; simgesi, J.)

XVIII. Saldırgan yenik düşer. (Tanımı, zafer; simgesi, I.)

XIX. Başlangıçtaki kötülük giderilir ya da eksiklik karşılanır.(Tanımı,giderme; simgesi, K.)

XX. Kahraman geri döner.(Tanımı, geri dönüş; simgesi, ↓.)

XXI. Kahraman izlenir. (Tanımı, izleme; simgesi, Pr.)

XXII. Kahramanın yardımına koşulur. (Tanımı, yardım; simges, Rs.)

XXIII. Kahraman kimliğini gizleyerek kendi evine döner ya da bir başka ülkeye gider. (Tanımı, kimliğini izleyerek gelme; simgesi, O.)

XXIV. Düzmece bir kahraman, asılsız savlar ileri sürer.(Tanımı, asılsız savlar;simgesi, L.)

XXV. Kahramana güç bir iş önerilir.(Tanımı, güç iş; simgesi, M.)

XXVI. Güç iş yerine getirilir.(Tanımı, güç işi yerine getirme; simgesi, N.)

XXVII. Kahraman tanınır.(Tanımı, tanı(n)ma; simgesi, Q.)

XXVIII. Düzmece kahramanın, saldırganın ya da kötünün gerçek kimliği ortaya çıkar. (Tanımı, ortaya çıkarma; simgesi, Ex.)

XXIX. Kahraman yeni bir görünüm kazanır. (Tanımı, biçim değiştirme; simgesi, T.)

XXX. Düzmece kahraman ya da saldırgan cezalandırılır.(Tanımı, cezalandırma; simgesi, U.)

XXXI. Kahraman evlenir ve tahta çıkar.(Tanımı, evlenme; simgesi, W°ₒ.) (Propp 2001: 45-87)

Propp, masaldaki en az fonksiyonlar kadar önemli olan başlangıç durumunu şu şekilde izah eder:“Masalların girişinde genellikle bir başlangıç durumu bulunur. Ailenin üyeleri sayılır ya da geleceğin kahramanı (sözgelimi, bir asker) yalnızca, adıyla ya da durumunun betimlenmesiyle belirtilir. Her ne kadar bu başlangıç durumu, bir işlev değilse de yine de önemli bir biçim bilimsel öge niteliği taşır…Bu ögeyi, başlangıç durumu olarak tanımlıyor ve ‘α’ ile belirtiyoruz.” (Propp 2001: 45)

Propp’a göre, masalda başlangıç durumu dışında olay örgüsünü belirlememekle birlikte, büyük bir önem taşıyan başka ögeler de vardır. Bunlar: İşlevler arasında bağlantıyı sağlayan yardımcı ögeler (&), üçlemeyi kolaylaştıran ögeler (…) ve güdülenmedir (motivasyon).

Propp’a göre masalda estetik açıdan son derece çarpıcı biçimlere bürünen bir bilgi edinme dizgesi gelişmiştir. Bilgi edinme dizgesi zorunlu olmamakla birlikte yine de uygulanabilmektedir. Olayın akışı içinde bir işlevi öbürüne bağlayan da bu bilgilerdir. Bir kişi başka birinden bir şey öğrenir, bu da bir önceki işlevi bir sonrakine bağlar. Sonuç olarak kişiler eyleme geçmek için bir şey öğrenmek zorundadırlar ve bu bilgi edinme ise işlevler arasında bağlantıyı sağlayacak bir unsurdur. Üçlemeyi kolaylaştıran ögeler kısmını ise Propp, şu şekilde izah eder. Ona göre nitelik verici bazı özel ayrıntılar üçlenebileceği

Page 46: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

36 Ayı İslam Batur Masalının Vladimir Propp’un “Masalların Yapısal Çözümlemesi” Yöntemiyle İncelenmesi

gibi; bazı işlevler, işlev ikilikleri, işlev kümeleri ya da bazı kesitlerin tümü üçlenebilir. Üç yıl, üç iş gibi. Üçüncü iş en zor, üçüncü çatışma ise en korkunç olanıdır. İki kez olumsuz sonuçlanan iş, üçüncüsünde olumlu bir sonuç içerir. Diğer önemli unsurdan biri olan güdülenme ise bir eksikliğin fark edilmesi sonucu ortaya çıkar. Kahramana, başlangıçtaki eksiklik ya da kötülük aracılar vasıtasıyla iletilir ya da kahraman kendisi bunu öğrenir. Kahramanın gücü, gözüpek oluşu ve benzeri birçok başka şey arayışa yola açacaktır. Bunların hepsi güdelenmeyi sağlar (Propp 2001: 104).

Propp’un masalları biçimsel olarak incelerken üzerinde durduğu bir diğer unsur ise olaylar dizisidir (hareket). Her yeni kötülük ya da zarar, her yeni eksiklik yeni bir olay dizisine yol açar. Olay dizisi, bir kötülük veya bir eksiklikle başlar. Bir dizi işlevlerden geçerek eksikliğin giderilmesi, sorunun çözülmesi veya evlenmeyle son bulur. Olay dizileri birbirine şu şekillerde bağlanabilir:

1. Bir olaylar dizisi hemen bir başka olaylar dizisinin arkasından gelir. 2. Bir önceki olaylar dizisi bitmeden yeni bir olaylar dizisi başlayabilir. 3. Araya giren ikinci derecede olgularla masal kesintiye uğrar ve karmaşık bir şema elde edilir. 4. Masal aynı anda yapılmış iki kötülükle başlayabilir. Önce biri tümüyle giderilir, diğeri sona bırakılabilir. 5. İki olay dizisinin ortak bir sonucu olabilir. 6. Masalda bazen iki arayıcı vardır ve bunlar birbirinden ayrılırlar(Propp 2001: 121-124). Bu yüzden bütün bu olaylar dizisinin şemaları birbirinden farklıdır.

Propp, masalların şemasını çıkarır. Onun hedeflediği şey ise şudur: “…Bu şema, her masal için, bir ölçü birimidir…Söz konusu şemaya çeşitli metinleri uyguladığımızda masallar arasındaki bağlantıları da tanımlayabiliriz. Böylece masallar arasındaki benzerlik sorunuyla birlikte konular ve değişkeler sorunu da yeni bir çözüme kavuşabilir.” (Propp 2001: 89) Propp, masalları bu yöntemle, yapısal olarak incelerken neyi amaçladığını da böylece açıklamış olur.

A. Ayı İslam Batur Masalı

Bu masal Uygur Türkleri arasında anlatılan masallardan birisidir. Masalın olay örgüsü şöyledir(İnayet 2007:.178-188): 1. Bir padişahın üç kızı vardır. Padişah en küçük kızını çok sevmektedir. 2. Üç kız kardeş bir dağa giderler. 3. Dağda dibinde altın ve incilerin bulunduğu bir ırmak vardır. 4. Kız kardeşler ırmağa girip yüzerler. 5. Kardeşler ırmakta yüzerlerken bir ayı gelip en küçük kardeşin kıyafetlerini çalar. 6. Ayı prensesi kaçırıp mağarasına götürür ve mağaranın ağzını bir taşla kapatır. 7. Ayı, prensesle birlikte olur. Bu birliktelikten bir erkek çocuk dünyaya gelir. 8. Çocuk insana benzemesine rağmen vücudu tüylü olduğundan annesi ona Ayı İslam Baturadını verir. 9. Ayı İslam Batur on beş yaşına girince annesinin başından geçenleri öğrenir ve annesini alarak mağaradan kaçar. 10. Ayı İslam yolda karşılaştığı Ayı’yı öldürür. 11. Ayı İslam Batur, ormanda kendi adıyla yol kesip haraç toplayan Dağ Baturu ve Upkan ile karşılaşır, onlardan gerçek kimliğini gizler. 12. Ayı İslam Batur, onları dövüşte yenerek kendisine köle yapar. 13. Ayı İslam Batur’laannesi, birlikte annesinin memleketine gelirler. 14. Padişah küçük kızını görünce çok sevinir.Bundan sonra hep birlikte mutlu mesut yaşarlar. 15. Ayı İslam Batur,bir gün Dağ Baturu ve Upkan’la ava çıkar ve yemek pişirmesi için Upkan’ı kulübede bırakır. 16. Upkan uyuyakalınca ateş söner ve Upkan ateş aramaya çıkar.

Page 47: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

37 Fatoş YALÇINKAYA

17. Upkan ateş ararken yedi başlı dev Yalmavuz ile karşılaşır. 18. Yalmavuz Upkan’a ateş verir ancak onun pişirdiği etleri yiyip bitirir. Bu durum iki gün devam eder. Üçüncü gün Ayı İslam Batur;Yalmavuz’u bekler ve gelince de devin altı başını keser. 19. Yalmavuz kalan son başıyla kaçarak bir kuyudan yer altı dünyasına iner. Ayı İslam Batur onu takip eder. 20. Ayı İslam Batur önce Dağ Baturu’nu, sonra da Upkan’ı kuyudan aşağıya indirir. Ancak Yalmavuz büyü ile kuyunun içinde ateş yaktığı için onlar inmeyi başaramazlar. 21. Ayı İslam Batur Yalmavuz’un büyüyle yaktığı ateşi tükürerek ve işeyerek söndürür. Kuyuya iner. 22. Ayı İslam Batur, Yalmavuz’un yedinci başını keserek onu öldürür ve yer altı padişahına kendini tanıtır. 23. Yer altı padişahı kendisini Yalmavuz’dan kurtaran Ayı İslam Batur’u kızıyla evlendirir. 24. Ayı İslam Batur bir süre yer altında yaşadıktan sonra yeryüzüne çıkmak ister. Evlendiği prenses onu yeryüzüne çıkarır. 25. Ayı İslam Batur için üç gün üç gece düğün yapılır. Ayı İslam Batur tahta geçer. B. Ayı İslam Batur Masalında Tespit Edilen Fonksiyonlar ise Şunlardır:

I. Aileden biri evden uzaklaşır.(Tanımı, uzaklaşma; simgesi, β.)

Üç kız kardeş bir dağa giderler (β 3) . Ayı İslam Batur, Dağ Baturu ve Upkan ile birlikte ava çıkar (β3).

II. Kahraman bir yasakla karşılaşır. (Tanımı, yasak; simgesi, γ.) Dağda, dibinde altın ve incilerin bulunduğu bir ırmak vardır (γ2). Ayı, mağaranın ağzını bir taşla kapatır (γ2).

III. Yasak çiğnenir. (Tanımı, yasağı çiğneme; simgesi, δ.)

Kız kardeşler ırmağa girip yüzerler (δ). Ayı İslam Batur, annesini alarak mağaradan kaçar (δ).

V. Saldırgan kurbanıyla ilgili bilgi toplar.(Tanımı, bilgi toplama; simgesi, ζ.) Kardeşler ırmakta yüzerlerken bir ayı gelip en küçük kardeşin kıyafetlerini çalar (ζ

2- 3). VIII.Saldırgan aileden birine zarar verir.(Tanımı, kötülük; simgesi, A.)

Ayı prensesi kaçırıp mağarasına götürür ve onunla birlikte olur. Bu birliktelikten bir erkek çocuk dünyaya gelir (A1-A15).

VIII a. Aileden birinin bir eksiği vardır, aileden biri bir şeyi elde etmek ister.(Tanımı, eksiklik; simgesi, a.)

Kardeşler ırmakta yüzerlerken bir ayı gelip en küçük kardeşin kıyafetlerini çalar (a5).

Upkan uyuyakalınca ateş söner ve Upkan ateş aramaya çıkar (a5).

IX. Kötülüğün ya da eksikliğin haberi yayılır, bir dilek ya da bir buyrukla kahramana başvurulur, kahraman gönderilir ya da kahramanın gitmesine izin verilir.(Tanımı, aracılık ve geçiş anı; simgesi, B.)

Ayı İslam Batur on beş yaşına girince annesinin başından geçenleri öğrenir ve annesini alarak mağaradan kaçar (B4).

X. Aracı kahraman, eyleme geçmeyi kabul eder ya da eyleme geçmeye karar verir. (Tanımı, karşıt eylemin başlangıcı; simgesi, C.)

Ayı İslam Batur on beş yaşına girince annesinin başından geçenleri öğrenir ve annesini alarak mağaradan kaçar (C).

Page 48: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

38 Ayı İslam Batur Masalının Vladimir Propp’un “Masalların Yapısal Çözümlemesi” Yöntemiyle İncelenmesi

Ayı İslam yolda karşılaştığı Ayı’yı öldürür (C). Üçüncü gün Ayı İslam Batur, Yalmavuz’u bekler ve gelince de devin altı başını

keser (C). XI. Kahraman evinden ayrılır.(Tanımı, gidiş; simgesi, ↑.)

Ayı İslam Batur on beş yaşına girince annesinin başından geçenleri öğrenir ve annesini alarak mağaradan kaçar (↑).

Bir gün Ayı İslam Batur Dağ Baturu ve Upkan ile birlikte ava çıkar (↑). XIII.Kahraman ileride kendisine bağışta bulunacak kişinin (bağışçının) eylemlerine tepki gösterir.(Tanımı, kahramanın tepkisi; simgesi, E.)

Ayı İslam Batur, ormanda kendi adıyla yol kesip haraç toplayan Dağ Baturu ve Upkan ile karşılaşır ve onları dövüşte yenerek kendisine köle yapar (E5).

XV.Kahraman büyülü bir nesneyi ya da yardımcıyı edinmesini sağlayan bir sınama, sorgulama, saldırı vb. ile karşılaşır.(Tanımı, bağışçının ilk işlevi; simgesi, D.)

Ayı İslam Batur önce Dağ Baturu’nu, sonra da Upkan’ı kuyudan aşağıya indirir. Ancak Yalmavuz büyü ile kuyunun içinde ateş yaktığı için onlar inmeyi başaramazlar (D9).

Ayı İslam Batur Yalmavuz’un büyüyle yaktığı ateşi tükürerek ve işeyerek söndürür. Kuyuya iner (D8).

XV. Kahraman, aradığı nesnenin bulunduğu yere ulaştırılır, kendisine kılavuzluk edilir ya da yol gösterilir.(Tanımı, iki krallık arasında yolculuk, bir kılavuz eşliğinde yolculuk; simgesi, G.)

Yalmavuz kalan son başıyla kaçarak bir kuyudan yer altı dünyasına iner. Ayı İslam Batur onu takip eder (G6).

XVIII. Saldırgan yenik düşer.(Tanımı, zafer; simgesi, I.) Ayı İslam Batur, Yalmavuz’un yedinci başını keserek öldürür (I 5). Ayı İslam yolda karşılaştığı Ayı’yı öldürür (I 5).

XIX. Başlangıçtaki kötülük giderilir ya da eksiklik karşılanır.(Tanımı, giderme; simgesi, K.) Ayı İslam Batur annesini alarak mağaradan kaçar (K10).

XX. Kahraman geri döner.(Tanımı, geri dönüş; simgesi, ↓.) Ayı İslam Batur’la annesi, annesinin memleketine gelirler (↓). Ayı İslam Batur bir süre yer altında yaşadıktan sonra yeryüzüne çıkmak ister.

Evlendiği prenses onu yeryüzüne çıkarır (↓). XXIII. Kahraman kimliğini gizleyerek kendi evine döner ya da bir başka ülkeye gider.(Tanımı, kimliğini izleyerek gelme; simgesi, O.)

Ayı İslam Batur, ormanda kendi adıyla yol kesip haraç toplayan Dağ Baturu ve Upkan ile karşılaşır ve onlardan gerçek kimliğini gizler (O).

XXIV.Düzmece bir kahraman, asılsız savlar ileri sürer.(Tanımı, asılsız savlar; simgesi, L.) Ayı İslam Batur, ormanda kendi adıyla yol kesen Dağ Baturu ve Upkan ile karşılaşır

(L). XXVI.Güç iş yerine getirilir.(Tanımı, güç işi yerine getirme; simgesi, N.)

Ayı İslam yolda karşılaştığı Ayı’yı öldürür ve annesiyle birlikte annesinin memleketine gelirler (N).

Ayı İslam Batur yer altı padişahını Yalmavuz’dan kurtarır (N). XXVII. Kahraman tanınır.(Tanımı,tanı(n)ma; simgesi, Q.)

Ayı İslam Batur, Yalmavuz’un yedinci başını keserek öldürür ve yer altı padişahına kendini tanıtır (Q).

XXVIII. Düzmece kahramanın, saldırganın ya da kötünün gerçek kimliği ortaya çıkar.(Tanımı, ortaya çıkarma; simgesi, Ex.)

Ayı İslam Batur, ormanda kendi adıyla yol kesip haraç toplayan Dağ Baturu ve Upkan ile dövüşür, onları dövüşte yenerek kendisine köle yapar (Ex).

Page 49: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

39 Fatoş YALÇINKAYA

XXIX. Düzmece kahraman ya da saldırgan cezalandırılır.(Tanımı, cezalandırma; simgesi, U.)

Ayı İslam yolda karşılaştığı Ayı’yı öldürür (U). Ayı İslam Batur, Yalmavuz’u öldürür (U). Ayı İslam Batur, onları dövüşte yenerek kendisine köle yapar (U neg.).

XXX. Kahraman evlenir ve tahta çıkar.(Tanımı, evlenme; simgesi, W°ₒ.) Yer altı padişahı kendisini Yalmavuz’dan kurtaran Ayı İslam Batur’u kızıyla

evlendirir (W°). Ayı İslam Batur yeryüzüne çıkmak ister. Evlendiği prenses, Ayı İslam Batur’u

yeryüzüne çıkarır. Onların düğün yapılır ve Ayı İslam Batur tahta geçer (W°ₒ).

Sonuç

Ele aldığımız bu masal Propp’un yapısal çözümleme yöntemiyle çözümlendiğinde yirmi iki fonksiyonun ortak olduğu tespit edildi. Bunlar: β, γ, δ, ζ, A, B, a, C, D, E, G, I, K, L, O, N, Q, Ex, U Neg, ↓,↑, W. Masal bir başlangıç durumu ile başlamaktadır. Burada kahramanın ailesi hakkında bilgi verilir (Bir padişahın üç kızı vardır, ‘ α’). Kahramanın adı söylenir (Prenses,oğluna Ayı İslam Baturadını verir.). Propp’un yapısal çözümlemesinde en az fonksiyonlar kadar önemli olan, sabit olarak hizmet etmedikleri hâlde masalın asli ve önemli dört grubu da bu masalda kullanılmıştır. Bilgi edinme (&): Ayı İslam Batur tutsak olduklarını annesinden öğrenir; Ayı İslam Batur, Yalmavuz’un onları yemeğini yediğini arkadaşlarından öğrenir. Güdülenme (motivasyon): Ayı İslam Batur tutsak olduklarını annesinden öğrenir. Mağaranın kapısındaki taşı parçalar ve ayıyı öldürür; Ayı İslam Batur Yalmavuz’un onları yemeğini yediğini arkadaşlarından öğrenir ve Yalmavuz’u öldürür. Üçlemeyi kolaylaştıran ögeler (…): Padişahın üç kızı vardır, üçüncü yani küçük kızı kaçırılır; Ayı İslam Batur Yalmavuz ile savaşan üçüncü kişidir, Ayı İslam Batur kuyuya sarkıtılan üçüncü kişidir (…).

Ayı İslam Batur masalı Propp’un olaylar dizisine göre şeması yapılınca ortaya oldukça karışık bir şema çıkar çünkü Ayı İslam Batur masalı iki ayrı bölümden oluşur. Birinci bölümde padişahın küçük kızının bir ayı tarafından kaçırılması ve bu kızın oğlu tarafından kurtarılması anlatılırken; ikinci bölümde ise masal kahramanı olan Ayı İslam Batur’un evden ayrılıp tekrar eve dönüp tahta geçmesine kadar ki süreç anlatılır. Ayı İslam Batur’un evden ayrılması ve ava çıkması sırasında masala hareket katan bir olay daha yaşanır ve bu olay ise Upkan’ın ateşi kaybetmesi ve bulmasıdır. Ayı İslam Batur’un öyküsü birazcık da olsa kesintiye uğrar. Burada şemaya yeni kesit eklenir. Ateşin bulunmasıyla Ayı İslam Batur’un,mücadelesi devam eder. En sonunda ise Ayı İslam Batur’un yeryüzüne çıkması, evlenmesi ve tahta geçmesi ise masalı ortak bir sonuca bağlar. Bu da üç kısımdan oluşan hareketin birleşmesini sağlar. Ayı İslam Batur adlı masalın olaylar dizisinin (hareketinin) şeması ise şöyledir:

I. ___________……………. ________................_________

II. _________ …………. _______

III. …….………….

Birinci şemada, padişahın küçük kızının ayı tarafından kaçırılması, bu kızın oğlu Ayı İslam Batur tarafından kurtarılması ve baba evine geri getirilmesi; ikinci şemada, Ayı İslam Batur’un evden ayrılması ve eve dönmesi;üçüncü şemada ise Upkan’ın ateşi kaybetmesi ve tekrar bulması anlatılmaktadır. Bu üç şema ortak bir sonuçta birleşir. Ayı İslam Batur en

Page 50: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

40 Ayı İslam Batur Masalının Vladimir Propp’un “Masalların Yapısal Çözümlemesi” Yöntemiyle İncelenmesi

sonunda yeryüzüne çıkar evlenir ve tahta geçer. Bu da masaldaki üç hareketi birleştiren ögedir. Sonuç olarak masalın şeması şöyledir: α, β3, γ2, ζ 2- ζ 3, A1-A15, Epik karakter, motivaasyon, B4, &,C, ↑ I 5, Ex, Q, U neg., ↓, K10, ↓, β3, ↑, a5, ↑, ↓,&, B4, motivasyon, C, (…), I 5, W°, W°ₒ.

Kaynakça ÇOBANOĞLU, Özkul (1999). Halkbilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş,

Ankara: Akçağ Yayınları. EKİCİ, Metin (2013). Halk Bilgisi (Folklor) Derleme ve İnceleme Yöntemleri, Ankara:

Geleneksel Yayıncılık. ÉYİK Batur (1999), Uygur Helk Çöçekliri, haz. Tursun Letip, Hucehmet Yunus, Tursun

Zirdan, Mehet Osman, Sincan: Sincan Helk Neşriyatı. GÜNAY TÜRKEŞ, Umay (2011), Elazığ Masalları ve Propp Metodu, Ankara: Akçağ Yayınları. İNAYET, Alimcan (2007), Türk Dünyası Efsane ve Masallarında Bir Dev Tipi: Yalmavuz /

Celmoğuz, İzmir: Külcüoğlu Kültür Merkezi. PROPP, Vladimir (1998), Folklor Teori ve Tarih,çev. Necdet Hasgül, Tolga Tanyel, İstanbul:

Aveste Basım Yayın. PROPP, Vladimir (2001), Masalın Biçimbilimi-Olağanüstü Masalların Yapısı-,çev. Mehmet

Rifat, Sema Rifat, İstanbul: Om Yayınevi. RİFAT, Mehmet (1999), “Masallara Yaklaşım Biçimleri” Gösterge Eleştirisi, İstanbul: Kaf

Yayınları. RİFAT, Mehmet (2000), “Rus Biçimbilimcileri ve Vladimir Propp”, XX. Yüzyılda Dilbilim ve

Göstergebilim Kuramları I, İstanbul: Om Yayınları.

Page 51: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi 2015/5

UYGUR TÜRKLERİNDE GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE HAFIZ VE SAZENDELER

Hafız And Sazendes in The Uyghur Turkish From Background to Today

Nuri MAHMUT*

Özet

Hafız ve sazendelerin; Uygur Türklerinin sosyokültürel yaşamında makam müziğinin gerçek yaratıcıları, temsilcileri, icracıları ve makam müziğini kuşaktan kuşağa aktaran taşıyıcıları oldukları bilinir. Bu yazıda sayıları gittikçe azalan hafız ve sazendelerin makam kültürünün oluşturulması, geliştirilmesi ve aktarılması sürecindeki rolü, etkileri ve katkıları araştırılmıştır. Ayrıca hafız ve sazendelerin dinî ve din dışı müziğin icrasındaki ustalıkları, doğaçlama yetenekleri, seyirci/dinleyici üzerinde yarattıkları psikolojik etkileri ve usta-çırak ilişkisine dayalı geleneksel eğitim yöntemleri ele alınmıştır.

Anahtar Sözcükler: Hafız, sazende, Uygur, makam, icra.

Abstract

It is known that hafız and sazendes are the real creators of the music tune, representatives, performers and they are carriers transferred from generation to generation to tune in socio-cultural life of Uighur Turkish. This article was investigated contribution and role in the process of transferred and development, establishment of tune culture of hafız and sazendes, that the numbers are more and more increasing. Further, mastery in music performing in the religious and non-religious of hafız and sazendes, improvisational skills, psychological effect on which they have on the viewers/listeners and traditional training methods based on master-apprentice relationship has been discussed.

Keywords: Hafız, sazende, Uighur, Tune, Performing.

Giriş

Uygur Türklerinde hafız ve sazende olarak tesmiye edilen kişiler ömrünü halkın ve toplumun manevi dünyasını yansıtan türkü ve makamları korumaya, bölgeden bölgeye yaymaya ve kuşaktan kuşağa aktarmaya adamış sanatkârlardır. Arapçada Kur'an okuyan anlamına gelen hafız kelimesi Uygurlarda müzikle hikmet ve türkü söyleyen kişileri ifade etmektedir. Çalgıcıları ifade etmek için de sazende sözcüğü kullanılmaktadır. Uygur müzik tarihinde çalıp söyleyen güzel sesli hafız ve sazendeler hakkında önemli kayıtlar bulunmaktadır. Eski Çin'deki Sui ve Tang Sülaleleri döneminde (MS 581-907) yaşayan ünlü Çinli şairlerden Bai Juyi1 Uygur hafız ve sazendelerinden biri olan Pei Xingfu2nun rebapla icra ettiği Ateş Simurg3 isimli gazelini dinlerken duygulanmış ve şöyle yazmıştır:

Öyle çalar ki rebabını söyler gazel heyhat dedim,

* Doç. Dr., Ege Üniversitesi DTM Konservatuarı öğretim üyesi, İzmir-TÜRKİYE, E-Posta: [email protected]. 1Bai Juyi, Tang Sülalesi döneminde yaşamış Çinli şair. 2Pei Xingfu, Tang Sülalesi döneminde yaşamıştır. Çin'in Chang'an şehrinde ün kazanmıştır. Musiki üstadı olup aslen Kaşgarlı'dır. bk. Kanunlar Kamusu, Tang Tarihinin Önemli Beyanları, 33. 3Ateş simurg: Bir kuş cinsi.

Page 52: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

42 Nuri MAHMUT

Öyle sakin, öyle rahat, budur dedim nağme-neva.

İçim eriyip su olurken, baktım yerinde keyfim

Sanki şu an bulmuş kalbim işbu zevkten şifa

Ünlü Çağatay şairi Ali Şir Nevai de hafız ve sazendeler hakkındaki lirik şiirinde:

“Ey sazende gafil olma ki sesinden hâl ile,

Ki ağlıyor hâlime bu sazının telleri (Emin 1997: 239)” demektedir.

Makam İcrasında Hafız ve Sazendelerin Maharetleri

Uygur makam sanatının oluşumu, gelişimi ve olgunlaşma süreci; aynı zamanda hafız ve sazendelerin kendini geliştirme, olgunlaştırma ve var olma sürecidir. Uygur makam sanatının Uygur toplumu üzerindeki sosyokültürel etkilerinin derinleşmesiyle birlikte sanatsal faaliyetlere olan ihtiyacın artması hafız ve sazendeliğin bir meslek hâline gelmesine sebep olmuştur. Hafız ve sazendeler icra ettikleri dinî ve din dışı müziklerle halkın neşe kaynağı olmuşlardır. Bu durum, İslam geleneğinde müzikle uğraşmanın caiz olmaması anlayışına rağmen Uygurlarda dinî ve din dışı müziğin kesin çizgilerle ayrılmadığını ve bir arada devam ettirildiğini göstermektedir .

Hafız ve sazendeler şair ve besteci kimlikleriyle tanınmış, sevilmişlerdir. Uygur hafız ve sazendelerden Kıdırhan Yerkendi (?-1572), Melike Amannisahan (1534-1567), Turdi Ahun (1881-1956), Muhammet Molla (1840-1910), Zikri Elpettah (1915-1987) gibi isimler makamlara söz yazmış ve sözlere de makam bestelemişlerdir. Bazı makamların güfteleri tek bir makama mahkûm değildir, ortama göre değiştirilebilir. Hafızlar makamların bu özelliğinden istifade ederek değişik ortamlarda halkın o andaki duygularını yansıtan sözlerle makam icra edebilmişlerdir.

Hafız ve sazendelerin önemli özelliklerinden biri doğaçlamadır. Doğaçlama; hafızın müzik bilgisini, çalma maharetini, sanat ilhamını, zevkini ortaya koyar. Hafız ve sazendelerin müzik icrasındaki maharetleri seyirci ve dinleyici üzerinde önemli psikolojik etkiler yaratabilmektedir. Seyirci ve dinleyicileri kendine çekmek, anlatıya uygun atmosfer yaratmak, seyirci ve dinleyicilerin duygu ve düşünceleri üzerinde kontrolü sağlamak hafız ve sazendelerin yetenekleri arasındadır. Müzik insanoğlunun ikinci dilidir. İnsanoğlu birinci dil ile ifadesi mümkün olmayan derin duygu ve düşüncelerini, işte bu ikinci dil ile ifade edebilir. Hafız ve sazendeler bu ikinci dili kullanma becerisi gösteren müstesna kişilerdir.

Geçmişten Günümüze Hafız ve Sazendeler

Uygur makam sanatının yakın geçmişine baktığımızda hafız ve sazendelik sanatının çok sayıda usta temsilcileri olduğunu görürüz. Turdi Ahun Aka (1881-1956) ve Muhammet Molla (1840-1910) bu sanatçılardan bazılarıdır. Turdi Ahun'un ataları da usta hafız ve sazendelerdendir. Onun sülalesinden İbrahim Kaluncu 90 yıl, Haşim Satarcı 72 yıl, Kavul Kaluncu 85 yıl, Turdi Ahun'un babası Tevekkül Ahun Makamcı ise 88 yıl yaşamıştır. Bunlar makam sanatının beşiği sayılan Doğu Türkistan'ın güneyinde4 uzun yıllar hafız ve sazendelik sanatıyla uğraşmışlar; Uygur makam sanatını muhafaza etme, yayma ve kuşaktan kuşağa aktarmada büyük çaba göstermişlerdir.

Doğu Türkistan'da Çong Nağmeci5 (Büyük Nağmeci) adını almış birçok hafız ve sazend vardır. Bunlar Uygur On İki Makamı'nın Büyük Nağme kısmını icra etmede

4 Doğu Turkistan'ın güneyi Hoten, Yarkent, Kaşgar gibi birçok şehir ve ilçeleri kapsar. 5Uygur On İki Makamı'ndaki her makamın birinci bölümünün adıdır.

Page 53: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

43 Uygur Türklerinde Geçmişten Günümüze Hafız ve Sazendeler

ustalaşmışlardır. Fakat On İki Makam'ın destan ve meşrep kısımlarının icrasında zayıftırlar. Bazıları ise On İki Makam'ın sadece destan kısmının icrasında ustadırlar.

1950 yılında Turdi Ahun Rak, Çebiyat, Muşavirek, Çarıgah, Pencegah, Uzhal, Ecem, Uşak, Bayat, Nava, Sigah, İraktan ibaret Uygur On İki Makamı'nın 260 nağmesini icra etmiş ve bu icra kayda geçirilmiştir. Sanatçı 75 yaşında olmasına rağmen sesinin güzelliği, berraklığı, ses rengi ve kendine has yorumuyla insanları hayretler içerisinde bırakmıştır. Makam Araştırmacısı Besteci Emetcan Ehmedi,6 Turdi Ahun'un makam icrası üzerine şöyle der: “O, satar7 çalarken parmaklarını keman virtüözleri gibi hızlı kullanır, makam söylerken erkek hafızlarda az görülen güzel bir sesle söylerdi. İnsanlar Turdi Ahun'a makamcı başı derlerdi.” (Ehmedi 1982: 132)

Turdi Ahun aynı zamanda besteci olup Baharım-Çimenzarım, Dostluk gibi otuzdan fazla beste bırakmıştır. Kaşgar şehrindeki sanat kurumlarında makam ustası olarak çalışırken genç makamcıların eğitimine de önem vermiştir. O hafız ve sazende kişiliği dışında şair ve besteci kişiliğiyle de Uygur halkının gönlünde taht kurmuş, halk sanatçısı olarak tarihe geçmiştir.

Uygur makam sanatının önemli hafız ve sazendelerinden birisi, Muhammet Molla'dır (1881-1956). Muhammet Molla, Turdi Ahun'un büyük dedesinin talebelerindendir. Sonra ünlü Hafız Helim Selim'den hafızlık ve sazendelik eğitimi almış ve kısa zaman zarfında hafız ve satarcı olarak ünlenmiştir. Muhammet Molla 1830 yılında Doğu Türkistan'ın kuzeyindeki Kulca şehrine göç etmiş ve orada yerleşmiştir. Kulca'da hafızlık ve sazendelik yaparak geçimini temin etmiş ve Uygur On İki Makamı'nın destan ve meşreplerini yaygınlaştırmıştır. Güzel sesi ve satarıyla makam icra ederken makam müziğini o bölgenin halk türküleriyle kaynaştırmış ve bölge halkının takdirini kazanmıştır. Bölgede halk ona Karu-şang Ahunum lakabını takmıştır.

Uygur Türkleri hafız ve sazendelerine karşı büyük saygı ve sevgi beslemişlerdir. Ancak devletin bu kişilere karşı tutumu hiç de iyi olmamıştır. Örneğin; Muhammet Molla Kulca taş kömür ocağında çalışmaya zorlanmış ve 1910 yılında yoksulluk içinde ölmüştür.

Son zamanlarda Muhammet Molla'nın öğrencilerinden Hasan Tambur, Rozı Tambur, Hüseyin Tambur, Barat Tambur, Emethan Satar, Cami Aka, Abla Tambur gibi hanende ve sazendeler Uygur makam sanatı ve halk destancılığının gelişimi için büyük katkı sağladılar. 1951 yılının yaz aylarında Muhammet Molla'nın öğrencilerinden Rozı Tambur, Abduveli Carullayev Turdi Ahun'la birlikte Ürümçi'ye davet edilmiş ve icra ettikleri makamlar kayda alınmıştır. Hafız ve sazende Rozi Tambur o dönemde Uygur On İki Makamı'nın 12 mukaddime, 22 destam, 22 mergul8, 44 meşrep olmak üzere 100'den fazla parçasını icra etmiştir.

Uygur Türklerinde Hafız ve Sazendelik Eğitimi

Uygur Türklerindeki hafız ve sazendelik eğitimi hakkında Prof. Dr. Abduşükür Muhemmet Emin, eski Türk Şaman ve bahşı geleneğindeki usta-çırak ilişkisinin günümüz hafız ve sazendelik eğitiminin ilk şekli olabileceğinden bahsetmektedir (Emin 1997: 551). Sui ve Tang Hanedanlığı dönemine ait Uygurlarla ilgili kayıtlarda Doğu Türkistan’dan Chang'an'e gelen müzik üstadı Sucup'un9 babasının da Küsen'de (Kuçar) müziğin piri olarak bilindiği,

6 Şincañ Makam Araştırma Derneği'nin başkan yardımcısıdır. 7Uygur makamlarının icrasında kullanılan yaylı tamburdur. 8Mergul, Uygur makamlarında köşe ve şube makamlarını birbirine bağlayan ara nağmelerdir. 9Sucup (Su-ci-va) MS 6. yüzyılda Küsen'de (Kuçar) yaşamış müzik ustasıdır. Uygur müziğinin bilinen en eski temsilcilerinden biridir. 568 yılında Çin'e gitmiş ve imparatorluk sarayında müzik okulu açmıştır. 12 tampere ses sistemi, Sucup'un keşfi olarak bilinir. Çin tarih kayıtlarında onunla ilgili çok sayıda kayıt bulunmaktadır.

Page 54: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

44 Nuri MAHMUT

Sucup'un 12 tampera ses sistemini ve küğ kuramlarını babasından öğrendiği kaydedilmiştir.

Yarkent Hanedanlığı döneminde yani 15-16. yüzyıllarda hafız ve sazende Kıdırhan Yarkendi (?-1572) ile Melike Amannisahan (1534-1567) saray ve çevresinde müzik eğitim kurumları tesis etmişler, buralarda yetiştirdikleri müzisyenlerle geçmişten gelen Uygur makamlarını sistematize etmeye çalışmışlardır. Uygur Müzik Tarihçisi İsmetüllah Bin Molla Nimetüllah Möcizi, Tevarih-i Musikyun adlı risâlesinde şöyle yazar: “Bu ilmin üçüncü piri Kıdırhan Yarkendi’dir. Bu ilimde Kıdırhan gibi maharetli kişi azdır. Bu aziz, daha çok Nevai gazellerini besteleyerek seslendirirdi. Günümüzde onun kadar hoş sesli insan yoktur. Kıdırhan'ın İran, Irak, Tebriz, Harezm, Samerkant, Andican, İslambul (İstanbul), Keşmir, Belh, Şiraz gibi uzak şehirlerden gelen talebeleri vardı.”

1980 yılının Haziran ayında Ürümçi'de Makamcı Ömer Satar'la evinde yaptığımız röportajda kendisi hafız ve sazendelerin eğitimi hakkında büyük dedesinden duyduğu hikâyeyi şöyle anlatmıştır: “Uzun zamanlar önce Yarkent Hanedanlığı'nda kurulmuş hafız ve sazende meşk evlerindeki talebeler, meşk başlamadan evvel abdest alarak hazırlanırmış. Dersin birinci gününde duvara asılı çağlıları inceler, ikinci gün ise usta ağzından dinleyerek meşk ederlermiş. Böylece ustaların yanında en az yedi sene eğitim görürlermiş.” Bunlardan hafız ve sazendelik eğitiminin çeşitli yöntemlerle gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Bunlar usta-çırak ilişkisi içerisinde geleneksel eğitim, musiki edvarlarıyla ilgili kuramsal bilgi, müzik icra ortamlarında bulunmak gibi yöntemlerdir. 50'li yıllardan itibaren modern sanat anlayışına göre Doğu Türkistan'ın çeşitli bölgelerinde Sena-i nefise, kültürel aydınlanma kurumları, Uygur kültür dernekleri ve müzik fakülteleri kuruldu. Böylece usta-çırak ilişkisine dayalı geleneksel yöntemlerden çağdaş yöntemlere dayalı bilimsel eğitime geçildi. Hafız ve sazendeler geçmişteki halk meşreplerinden (dans-müzik), düğün derneklerden sahnelere yöneldiler. Hafız, sazende adlarının yerine yavaş yavaş nahşiçi (şarkıcı) ve mukamçi (makamcı) adlarını kullanmaya başladılar. Son elli yıl içinde hafız ve sazendelerin sayısı azalmış gibi görünse de Abduveli Carullayev, Osman Ahun, Mengleşhan Şahmemmet, Rozı Hoşur, Muhammet Turdi, İsmail Can, Kayım Yunus, Şirip Ahun, İbrahim Ahun, Turnisa Salahidin, Osman Emet gibi hafız ve sazendeler Uygur müzik sanatında önemli yer teşkil etmektedirler. Bunlar Garip-Senem, Tahir-Zühre, Ferhad-Şirin, Rabia-Seidin, Gunçem gibi destanların aktarımında önemli roller üstlenmişlerdir.

Sonuç

Hafız ve sazendeler dinî ve din dışı müziğin icralarında aktif rol üstlenmişlerdir. Bu kişiler, Kur'an okuma ve ilahi söylemenin dışında, makam ve meşrep icralarındaki maharetleriyle de halkın neşe kaynağı olmuşlardır. Bu durum, Uygurlarda dinî ve din dışı müziğin kesin çizgilerle ayrılmamış olduğunu, İslam geleneğinde müzikle uğraşmanın caiz olmadığı anlayışına rağmen dinî ve din dışı müziğin bir arada devam ettirildiğini göstermektedir.

Uygur makamlarında doğaçlamanın önemi büyüktür. Hafızlar makam güftelerinin kısmen değişebilme özelliğinden istifade ederek değişik ortamlarda halkın duygularını yansıtan sözleri de ustalıkla güfteleştirmişler, destanların icrasında yaptıkları doğaçlamalarla teknik ustalıklarını sergileyebilmişlerdir. Yani doğaçlama, hafızın müzik bilgisini, ustalığını, teknik üstünlüğünü ortaya koymaktadır.

Uygur hafız ve sazendeleri başlangıçta usta-çırak ilişkisine dayalı geleneksel eğitimle, sonraki çağlarda ise değişik müzik eğitim kurumlarındaki eğitimle yetişmişlerdir. Bugün ise modern sanat anlayışına dayalı bilimsel eğitim kurumlarında yetişmektedirler. Ancak bu sanatçıları ifade etmek için kullanılan hafız ve sazende adlarının yerini bugün nahşiçi (şarkıcı) ve mukamçi (makamcı) adları almıştır.

Page 55: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

45 Uygur Türklerinde Geçmişten Günümüze Hafız ve Sazendeler

Kaynakça

ÇING, Yang (1952), “Kudümhane”, Milli Müzik Araştırmaları.

EHMEDİ, Emet Can (1982), Uygur Makamları Üzerine, Urumçi: Şincañ Halk Neşriyatı.

EMİN, Abduşükür Muhemmet (1980), Şincañ 'ın Tang Dönemindeki Dans ve Müzik Sanatı, Urumçi: Şincañ Halk Neşriyatı.

EMIN, Abduşükür Muhemmet (1997), Uygur Makam Hazinesi, Urumçi: Şincañ Üniversitesi Yayınevi.

LİU, Yan-Şu (1945), Melodilerle İlgili Ayrıntılar, Shu-ju Neşriyatı.

MÖCIZI, Molla İsmetullah bin Molla Nimetullah, Tevarih-i Musikiyun, Beijing: Milletler Neşriyatı.

NENZU (1954), “Nağmehane Kayıtları", Çin Müziğine Ait Materyaller, Pekin: Merkezi Müzik Enstitüsü.

RAHMAN, Abdukerim (1981), Uyğur Xelq Dastanliri, Ürümçi: Şincañ Xelq Neşriyati.

SATAR, Ömer (1980), Şincañ Makaman Sambli'nin Makam Ustası İle Röportaj, Urumçi.

Page 56: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi 2015/5

YENİ UYGUR TÜRKÇESİNDEKİ ARAPÇA KELİMELERDE GÖRÜLEN

ANLAM DEĞİŞMELERİ ÜZERİNE

On Semantic Changes of Arabic Words Within New Uyghur Turkish

Raghed MOHAMMAD

Özet

Türklerin Araplar ve Arapça ile ilişkileriuzun bir geçmişe dayanır. Bu ilişkilerin sonucunda din ve edebiyatla ilgili çok kelime alıntılanmıştır. Yeni Uygur Türkçesi ile Özbek Türkçesi, Çağataycanın mirasçısı olarak nitelendirilmektedir. Bu yüzden yeni Uygur Türkçesininsöz varlığıçok zengindir. Bu geniş söz varlığının içinde Arapça kelimeler de önemli bir yere sahiptir. Bu kelimelerin çoğu orijinal anlamıyla kullanılagelmektedir. Ayrıca bazı kelimeler zaman içerisinde anlam değişmelerine uğramıştır. Çalışmamızdaanlam değişmelerine uğramışkelimelerbelirlenecek vealfabetik sıraya göreverilecektir. Daha sonra bu kelimelerle ilgili bir değerlendirme yapılacaktır.

Anahtar Sözcükler: Arapça, Yeni Uygurca, anlam değişmesi.

Abstract

Connections of Turks with Arabs and Arabic language base upon a long history. As a result of these connections, many words were quoted pertaining to religion and literature. Both the new Uighur Turkish and Uzbek Turkish are identified as inheritors of Jagatai. Therefore vocabulary of new Uighur Turkish is quite contentful. The Arabic words occupy an important place within that vocabulary. Most of these words are being used with their original meanings. Also some of these words exposed to semantic change. The words that exposed to semantic changes shall be determined and be put in alphabetical order. Finally, there will be a evaluation about these words.

Keywords: Arabic, New Uighur, semantic changes.

Arapça, İslamiyet’in fetih hareketleriyle birlikte İslam dinine giren milletlerin ilgisini çekmiştir. Onların ilgisi sadece Kur’an ve hadislerle sınırlı kalmamış, hayatın pek çok alanına ait kavram ve kelime de Arapçadan bu halkların dillerine girmiştir. Alıntılanan bu kelimeler dilin çeşitli alanlarına aittir. Arapça, din ve bilim dili olarak Farsça ve Türkçe gibi dillerinüzerinde çok etkili olmuştur.

Müslüman Türklerin kültüründe çok önemli bir yere sahip olan Arapça, Türk dili üzerindeki etkisini zaman ilerledikçe artırmıştır. Bu yüzden tarihî Türk lehçelerindeki Arapça etkisi Karahanlı Türkçesiyle başlar ve daha sonraki tarihî lehçelerde de artar. Özellikle Osmanlıca ve Çağataycada, Arapça unsurlar oldukça çok kullanılmıştır. Türkiye Türkçesi hariç Çağataycanın mirasçısı olan Özbek ve Yeni Uygur Türkçesinde Arapça kelimelerin sayısıdiğer lehçelere göre daha fazladır. Ayrıca kelimelerin bazıları Arapçada

Doktora Öğrencisi, Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, İzmir-TÜRKİYE, E-posta: [email protected].

Page 57: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

47 Raghed MOHAMMAD

sahip olduğu anlamdan farklı kullanılmaktadır. Bu konu,Türkiye Türkçesindeki kelime ve kelime grupları için Emrullah İşler tarafından işlenmiştir.Emrullah İşler’in çalışması bu konuda yapılan ilklerdendir(İşler 1997).Biz de bu çalışmada Yeni Uygur Türkçesindeki Arapça kelimeleri inceleyip anlam değişmelerine uğrayanları göstereceğiz.Adı geçen kelimelerin Arapçadaki asıl anlamlarını açıklayıp Yeni Uygur Türkçesindeki kazandığı anlamları açıklamaya çalışacağız.

Arapçadan Yeni Uygur Türkçesine geçen ve anlam değişmesine uğrayan kelimeleri tespit etmek için kaynak olarak aşağıdaki sözlüklerden faydalanıldı:

Arapça – Türkçe Sözlük / Serdar Mutçalı

El-Luġatu’l ʿArabiyyatu’l Muʿaṣira / Ahmed Muhtār Omar

El-Raid / Cubrān Mesʿud

Ḳamusu’l Muhiṭ / el-Feyruzabādi

Lisānu’l ʿArab / İbniManzur

Uyġur Tilining İzahliq Luġiti/ Ekber Eli (Editör)

Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü / Emir Necipoviç Necip

Çalışmamızda izlenen yöntem şu şekildedir: Önce kelimenin Yeni Uygur Türkçesindeki şekli Latin harfleriyleverildikten sonra karşısında kelimenin Arapçadaki orijinal hâli yazılıp transkripsiyonu daeklenmiştir. Böyle yapılmasının nedeni bu kelimelerin Yeni Uygur Türkçesine girdikten sonra gösterdiği bazı fonetik değişimlere de işaret etmektir(Yazıcı 1999: 32-158). Daha sonra Arapçadaki orijinal anlam açıklanmış ve Yeni Uygur Türkçesindeki yeni anlamlar ise yıldız(*)işaretiyle gösterilip örnek verilmiştir. Örneklerin nereden alındığı da belirtilmiştir.

Kelimeler:

Adalet: ʿadālet عذانح

Ar. is.Adalet, doğruluk, insaftır.ʿadeleعذل fiilinden gelir, “insaf etmek, adaletli olmak, düzeltmektir”.

Y-Uyg. Bu kelime üç anlamdadır:

1. Adalet. Arapçadaki aynı anlamda kullanır.ör.Adalet zoravanlıḳ üstidin ġelibe ḳılıdu. (Adalet zorbalık üstüne galiptir.)

*2. Hakikat. Bu anlam Arapçada yoktur.Adalet kelimesi Kazak veKırgızlarda da hem adalet hem de hakikat anlamlarında kullanılır(YUTS 3).

*3. Kadın ismi.Arapçada kişi adı olarak yoktur (İL 14).

Alem: ʿālem عانى

Ar. is.Dünya, kâinat, evrendir.

Y-Uyg. Bu sözcük Arapçadaki anlamlarda kullanıldığı gibi aşağıdaki anlamlarda da kullanılır:

*1. Durum, vaziyet, 2. Vakit, zaman. ör. Eḫmet bu yerdin kitgili ne alem boldi? (Ahmet bu yerden gideli ne kadar oldu?) (İL 45)

Page 58: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

48 Yeni Uygur Türkçesindeki Arapça Kelimelerde Görülen Anlam Değişmeleri Üzerine

Ayal: ʿiyāl عيال

Ar.is.Aile, erkeğin eşi ve çocuklardır.ʿalaعالkökünden gelir, “destekledi, yardım etti, baktı”.Y-Uyg.da bu anlamı yoktur. Sadece *karı, kadınların genel ismi, hanım ve eş manasındadır. ör.Aile ayili (ev kadını).(YUS 24)

Ayyar: ʿayyār عيار

Ar.sf.Çok gezen, aklına estiği gibi davranan, çok dolaşan, derbeder. ʿaraعارkökünden gelir. Y-Uyg.da bu anlamı yoktur. Sadece *hilekâr, kurnaz, sinsi anlamlarında kullanılır.

Beşire: beşìre تؼيزج

Ar.is.Müjdeveren kadın, müjde, güzel görünüşlü, güler yüzlü, cildin dış tabakası, ten demektir.başure ؼزت fiilinden gelir “müjde verdi, güler yüzlü oldu, mutlu etti”. Y-Uyg.da bu anlamları yoktur.

Y-Uyg. *1. Görünüş, çehre, dış görünüş, ör. Külgende onlarnın beşiresi aşundaḳ bolup ketti. (Güldüğünde onların çehresi şöyle oldu.) 2. Kötü niyet. 3. Kişinin ruhsal hâli. (İL 129)

Bes: beḥå تحج

Ar.ms.Araştırmak, bir araştırmanın sonucu, inceleme. beḥeåe تحج kökünden gelir. Bu anlamları Y-Uyg.da yoktur.

Y- Uyg. *1. Tartışma, çekişme, münazara, münakaşa.2. Rekabet, yarışma.ör.Bes talaşmaḳ (yarışmak, rekabete girmek). 3. İddiaya girme.ör. Bes kelmek (bahse girmek). (İL 128)

Bisat: bìsāṭ تظاط

Ar.is.Yere serilen halı, yolluk ve yaygı gibi eşyalar için kullanılır.basaṭa تظظfiilinden “serdi, yaydı, döşedi, bastı”.

Y-Uyg.da *1. Evdeki döşeme ve eşya.ör.Öy bisati (ev eşyası). 2. Mecaz olarak insanın varlığı ve serveti anlamındadır.ör.Ménim barléḳ bisatim (benim bütün servetim). (İL 169)

Capa: cefā’ جفاء

Ar.is.Uzaklık, ağırlık, kötü huyluluk, nefret, kin, engel, sertlik. cafā kökündendir. Bu جفاanlamları Y- Uyg.da yoktur.

Y-Uyg. *Eziyet, sıkıntı. ör.Yaḫşidin capa kelmes. (İyi insandan eziyet gelmez.) (İL 379)

Cehl: cehl جم

Ar.ms.Cahillik, bilgisizlik, okuma yazması olmayan kişi. cehel جمfiilinden gelir.Bu anlamların yanında Y-Uyg.daaşağıdaki yeni anlamları da kazanmıştır.

*Hiddet,öfke, kızgınlık. ör.Cehlim çiḳti. (Öfkelendim.) (YUS 60)

Cémet: cemāʿet جاعح

Ar.is. Topluluk, zümre. cemeʿe ع .topladı, birleştirdi, derledi” fiilinden gelir“ ج

Y-Uyg. Türkçesinde sadece *akraba, hısım ve soy için kullanılmaktadır. ör.Ana cémeti (ana akrabası). Arapçada bu kelime akraba anlamında kullanılmaz.

Ceryan: cereyān جزيا

Ar.ms. Bir yöne doğru akma, akış, akıntı, hızlı hareket, koşmak, olmak, gerçekleşmek, tavırdır. cara kökündendir. Kelimenin Y-Uyg.da sadece zaman akışı, süreç içinجزkullanılır. ör.İş ceryanida (iş süresi içinde). (YUS 61)

Page 59: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

49 Raghed MOHAMMAD

Ceset: cesed جظذ

Ar.is.Vücut, gövde, beden anlamındadır. cesedeجظذ kökünden gelir. Arapçadaki anlamı Y-Uyg.da yoktur. Sadece aşağıdaki anlamlarda kullanılır. ör. Ceset sanduḳi (tabut).

*Ölü beden, leş. Bu anlamın Arapçadaki karşılığı cuååe’dir. Ölü beden, murdar جثحdemektir.

Cedvel: cedvel جذل

Ar.is. Su kanalı, ark, liste, tablo, program, çizelgedir. Y-Uyg.da tablo ve program anlamları yanında çizgileri çizmeye ve tahtadan yapılan aratış, çizgilik, cetvel. ör. Uzun cedveller (uzun cetveller). (İL 390)

Cezire: cezire جشيزج

Ar.is.Deniz veya göl sularıyla çevrilmiş küçük kara parçası, ada. Bu anlamın yanında Y-Uyg.da *1. Çöl, sahra 2. *Kadın ismi. Arapçada bu anlamları yoktur. Çöl için ṣaḥra’ صحزاء kelimesi kullanılır. Cezire, kız ismi olarak Arapçada kullanılmaz ama orta Asya’da çok yaygındır. (İL 391 )

Cidel: cidāl جذال

Ar.ms.Karşılıklı tartışma, kavga, münakaşa ve rekabete girmektir.cādal جادلkökündendir.

Y-Uyg. 1. Kavga, münakaşa.ör.Cidel ḳilmaḳ (kavga etmek). (YUS 60) *2. Skandal.Skandal anlamı Arapçada yoktur, skandal için Arapçada faḍiḥa فضيحح kelimesi kullanılır(YUS61).

Dair: dā’ir دائز

Ar.is.Dönme, dolaşma, idare etme başına gelme, sarma. dāra دارkökündendir. Y-Uyg.da yalnız *ilgili. ör.Tariḫḳa dair (tarihe ilgili). (İL 505)

Darilpunun: dāru’l funun دارانف

Ar. Sanat evi, müzik, resim heykeltıraşlık, tiyatro ve edebiyat gibi etkinliklerin yapıldığı yer. Ama bu anlamıY-Uyg.da yoktur. Sadece *Üniversite, enstitü anlamıyla vardır. (İL 497) Arapçada üniversiteyecāmiʿa جايعح, enstitüye يعذ maʿhed denir.

Devr: devr در

Ar.ms. Dönme, dönüş, kat, nöbet, rol, sıra, müzikte iki parçadan oluşan parça. dāra kökünden gelir. Y-Uyg.dakendine özgü bir özellik, zaman parçası veya bir zamanدارaşaması anlamında kullanılır. ör.Taş devri (taş devri), yaşliḳ devri (İhtiyarlık dönemi). (İL 518)

Ebleḫ: ebleh أته

Ar.sf.Aptal, ahmak, geri zekâlı. beleheته“aklını kaybetti, aptal oldu, ahmak oldu” kökünden gelir. Bu mananın yanında da Y-Uyg.da aşağıdaki anlamı da kazanmıştır.

*1.Alçak, herif, namussuz.ör. Bu ebleḫni yiğişturup ḳaçmasam bolmaytti. (Bu herifi öldürmesem olmazdı.) (İL 67)

Ecem: ʿacem عجى

Ar. is. Çokluktur. Arap olmayan, özellikle Farslar ifade edilmek istendiğinde kullanılır. Kelime bu anlamıyla Y-Uyg.da kullanılır ve aynı zamanda Uygurların yedinci musiki makamının adı olarak kullanılır. (İL 73).

Page 60: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

50 Yeni Uygur Türkçesindeki Arapça Kelimelerde Görülen Anlam Değişmeleri Üzerine

Enene: ʿanʿane ععح

Ar. ms.Dilbiliminde hemze harfinin ayn harfine dönmesi ع<ء, “an fülânin an fülânın” şeklinde rivayet etti anlamında kullanılır. ʿanʿana .kökündendir عع

Y-Uyg. *Gelenek, adet, yaşam tarzı, anane. ör. Uyġur öz enenesi (Uygur öz geleneği).(İL 94).

Eyyam: āyyām أياو

Ar.is. Çokluktur. Teklik hâli yevm يو günler demektir. Y-Uyg.da Arapçadaki anlamın yanında bayram anlamında da kullanılır. ör. Eyyaminiz mubarek (bayramınız mübarek). (İL 100)

Eyş: ʿeyş عيغ

Ar.ms.Yaşayış, yaşam, ekmek, gıda.ʿaşa عاع kökünden gelir “yaşadı, dirildi”. Ama bu anlamları Y-Uyg.da yoktur. Aşağıdaki anlamlarda kullanılır.

Y-Uyg.*Lezzet, zevk, huzur, sefa. ör.Eyş ḳilmaḳ(zevk almak).(YUS 120)

Eşeddi: eşēd أػذ

Ar. İsmi tafdil “üstünlük”.En şiddetli, en sert, aşırı.Şedde -fiilinden gelir.Bu kelimenin YػذUyg.da iki anlamı vardır: 1. Şiddetli, sert ve aşırı. ör.Bilimsizlik yéŋiliḳnin eşeddi düşmini. (Bilgisizlik yeniliğin en büyük düşmanıdır.) (İL 85)*2. Kızgın, gazaplı, öfkeli. Ama Arapçada kızgın veya öfkeli anlamı yoktur.

Ġarayip: ġarāib غزائة

Ar.sf.Çokluktur, teklik hâli ise غزية ġarib “değişik, ilginç, hayret ve garip”. ġaraba غزب “yola çıktı, göçtü, gurbete düştü” fiilinden gelir. Y-Uyg.da Arapçadaki manaların yanında *oldukça ve gayet manası vardır. ör.ġarayip bir héykaye (acayip bir hikâye). (İZ 732)

Hadis: ḥādiå حادث

Ar.is.Olay, kaza anlamındadır.ḥadeåe حذث kökündendir “ortaya çıktı, oldu, gerçekleşti”. Y-Uyg.da *tuhaf, acayip ve garip biçiminde kullanılmaktadır.ör. Hadis obdan iş boldı. (Acayip iyi bir iş oldu.) (İL 1126). Ama Hadise kelimesi Y-Uyg.da olay anlamındadır. Arapçada hadis ve hadise aynı anlamdadır fakat aralarındaki fark hadise dişil, hadis erildir.

Halavet: ḥalāva حالج

Ar.ms. Tatlılık, güzellik, şirinlik, iyilik ve bir tatlı çeşididir.ḥalava fiilinden gelir. Bu حهanlamları Y-Uyg.da bulunmamaktadır.

Y-Uyg.*Lezzet,zevk, rahat ve mutludur.ör. Çaba çekmigüçe halavet yoḳ. (Emek olmadan ekmek olmaz.)ör.Halavet körmek (rahatı görmek, mutlu olmak). (İL 1133)

Hesse: ḥiṣṣe حصح

Ar. is.Pay, hisse, bölüm.Y-Uyg.da 1. Pay, hisse. *2. Defa, kere, sefer anlamında kullanır. ör. Altı hesse (altı defa). (İL 1143)

Hillet: ʿille عههح

Ar.is.Hastalık, sıkıntı, illet, sebep, bahane, bir konuyla meşgul olmaktır.ʿalle عمkökünden gelir.

Y-Uyg. *1. Suç, itham.ör. Hillet ḳoymaḳ (suçlamak). (YUS 156).*2. Kabahat.

Hosul: ḥuṣūl حصل

Ar.ms.Elde etmek, kazanmak, edinmek.ḥaṣala حصمfiilinden gelir.

Page 61: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

51 Raghed MOHAMMAD

Y-Uyg.da ise “ürün ve verim” anlamında bulunmaktadır. ör. Hosuli kem (verimsiz).(YUS 157) ör. Hosul bermek (ürün vermek, verimli olmak). Ama Arapçada ürünün karşılığı .maḥsuldür. Mahsul kelimesi Y-Uyg.da vardır ve ürün demektir يحصل

Huzur: ḥuḍūr حضر

Ar.ms. Yoldan gelmek, vakti gelmek, katılmak, birinin katında bulunmak, bir yerde hazır olmaktır. ḥaḍara حضزkökündendir. Son iki anlam Y-Uyg.da bulunduğu gibi şu anlamda da kullanılır:

*Huzur, rahat, rahatlık, lezzet. ör. Huzur almaḳ (ezzet almak), huzur ḳilmaḳ (rahat etmek). (İL 1153)

Xadim: ḫādim خادو

Ar.sf. Hizmetçi, işçi, evde çalışan kadın.ḫademeخذو fiilinden gelir “hizmet etti, servis yaptı”. Bu anlamların yanında Y-Uyg.da farklı şekillerde de kullanılır.

*1. Faaliyet adamı, memur.ör. İlmiy xadim (bilim adamı), idare xadimleri (idare memurları). (İL 465)

Xali: ḫālì خاني

Ar.sf. Boş, kimsesi olmayan kişi, yalnız.ḫalā خال fiilindendir. Y-Uyg.da Arapçadaki anlamların yanında aşağıdaki anlamları da kazanmıştır.

*1.Serbest *2.Özel. ör.Xali sözleşmek (özel konuşmak). (YUS 160)

Xalis: ḫāliṣ خانص

Ar.sf.Halis, duru, katışıksız, tamamlanmış iş. ḫālaṣa خانص fiilinden gelir. Kelime halis anlamıyla Y-Uyg.da kullanılmakta olup ayrıca aşağıdaki farklı anlamda kullanılır.

*Tarafsız, objektif. ör.xalis adem (tarafsız kişi). (İL 468)

Xavatir: ḫavāṭir خاطز

Ar.is.Fail ve çokluktur, teklik hâli ise ḫātır خاطز. İstek, amaç, gaye, fikir, düşünce ve hatırdır.ḫaṭara kökünden gelir. Arapçadaki anlamları Y-Uyg.da yoktur. Sadece خطزaşağıdaki anlamları vardır.

*Endişe, telaş. ör. Xavatir bolmaḳ (endişelenmek). (YUS 163)

Xet: ḫaṭ خظ

Ar.is. Çizgi, yol, hat, el yazısı, elle yazılan her şey, cephe. ḫaṭṭa خظfiilindendir. Sözcük yazı anlamıile Y-Uyg.da bulunmaktadır.Ayrıca aşağıdaki anlamı kazanmıştır.

*Mektup, resmî yazı1. ör.Xet salmaḳ (mektup göndermek), xet sanduḳi (posta kutusu). (İL 472)

Xevp: ḫavf خف

Ar.ms.Korku, panik, endişedir.ḫāfa خافfiilinden gelir.Y-Uyg.da bu anlamların yanında da aşağıdaki anlamda kullanılır.

*Tehlike.ör. Xevp salmaḳ (tehlike göstermek), xevplik (tehlikeli). Tehlike kelimesinin Arapçadaki karşılığı خطز , tehlike- ḫaṭardır. ḫavf kelimesi tehlike anlamında تهكحkullanılmaz. (YUS 16).

1 Kelimenin bu anlamıyla Orta Asya’da yaygın bir şekilde kullanılır.

Page 62: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

52 Yeni Uygur Türkçesindeki Arapça Kelimelerde Görülen Anlam Değişmeleri Üzerine

Xeyr: ḫeyr خيز

Ar.ms.İyilik, hayır, sağlık.ḫāra خار fiilindendir. Bu anlamıyla Y-Uyg.da kullanmaktadır, ayrıca başka anlamları da vardır.

*1.Sadaka.ör.Xeyr bermek (sadaka vermek). *2. Elveda, hoşça kal. ör.Xeyr, biz kettuḳ . (Hoşça kal, biz gittik). (İL 478)

İxtiyar: iḫtiyār إختيار

Ar. ms.Seçmek, tercih etmektir.İḫtārāإختار kökündendir.Y-Uyg.da Arapçadaki anlamların yanında faydalanma veya hukuki tasarrufun sahipliği anlamları kazanmıştır.ör. Bu yerler şehr ixtiyaride, bolġan öyler. (Bu yerlerin şehrin tasarrufunda olan evlerdir .) (İL 1317)

İlpet: ulfet أنفح

Ar.ms. Samimiyet, dostluk, ülfet, muhabbet, uyum, birliktir.alife أنفfiilinden gelir. Y-Uyg.da*dost ve arkadaş anlamında kullanılır. Arapçada ulfet, dost ya da arkadaş anlamına gelmez. (YUS 175)

İplas: iflas إفالص

Ar.ms. İflas, ticarette batmış kişi, borcunu ödemeyen anlamına gelir.fellese فهضfiilinden gelir. Arapçadaki anlamlar Y-Uyg.da yoktur. Ayrıca aşağıdaki anlamlarda kullanılır:

*1. Kirli, ör. İples neres (kirli şey). 2. Alçak, rezil. ör.İplas adem (alçak insan). (YUS 177)

İstidat: istiʿdād اطتعذاد

Ar.ms.Hazır olma, hazırlık yapma, istidat.isteʿedde اطتعذ fiilindendir. Arapçadaki anlamları yanındaY-Uyg.da“yetenek, marifet ve kabiliyet” anlamı kazanmıştır. ör.Yazġuçiliḳ istidati (yazıcılık yeteneği). Bu anlamın Arapçada karşılığı mahāret تزاعح veya barāʿet يارجkelimeleridir(İL 1328).

İşret: ʿişret عؼزج

Ar.is.Beraber yaşamak, kaynaşmak, karşılıklı muhabbet etmek ve iyi davranmaktır.ʿāşara fiilinden gelir. Arapçadaki anlamları Y-Uyg.da yoktur ve aşağıdaki anlamları عاػزkazanmıştır:

*Eğlence, zevk, keyif, sefa ve lezzettir.ör. İşret ḳilmaḳ (keyif almak, eğlenmek). (İL 1339)

Kesip: kesb كظة

Ar.ms. Kazanç, elde etme, kazanmak, yenme anlamındadır.kesebe .fiilinden gelirكظةArapçadaki anlamları Y-Uyg.da yoktur. *1. Hüner, saha.ör. Edebiyat kespi (edebiyat sahası). 2. İş ve meslek.ör. Ata kespi ( ata mesleği). (İL 882)

Ḳite: ḳitʿa قطعح

Ar.is.Tane, parça, bölüm, birlik demektir.ḳaṭaʿa قطع fiilinden gelir. Arapçadaki anlamları Y-Uyg.da yoktur ve sadece *kıta, yeryüzündeki beş büyük kara parçasından her biri anlamında bulunmaktadır. ör. Yavrupa ḳitesi (Avrupa kıtası). Kıtanın Arapçadaki karşılığı ḳārra قارجkelimesidir(YUS 238).

Libas: libās نثاص

Ar.is. Elbise ve kıyafettir.lebese نثضfiilinden gelir. Y-Uyg.da Arapçadaki anlamların yanında da *askeri teçhizat anlamında kullanılmaktadır (YUS 256).

Page 63: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

53 Raghed MOHAMMAD

Luġet: luġat نغح

Ar. is.Dil, duyguları anlatmaya yarayan her türlü söz ve işaret anlamındadır.Y-Uyg.da Sözlük, lügat anlamında kullanılır. ör. İzahliḳ luġet (izahlı lügat). (İL 993)

Macira: mācerā ياجز

Ar.mā يا edatı ve cerā fiilinin birleşmesiyle türetilen sözcüktür. Vuku bulan ya daجزgerçekleşen anlamındadır. Y-Uyg.daki anlamıyla Arapçada kullanılmaz. Macera, serüven, vaka ve olaydır. ör. Uniŋ uşşaḳ macirasi (onun küçük macerası). (İL 1003).

Maḳal: maḳāl يقال

Ar. ms.Makale, başyazı demektir. ḳāla قالkökünden gelir. Y-Uyg.da sadece atasözü, darbımesel anlamında kullanılır. ör. Makal kelimesinin Orta Asya Türklerinde atasözü anlamı da vardır. Ama Arapçada atasözü için meåel يثمve meåel şʿabìػعثي terimleriيثمkullanılır. (İL 1009).

Mecmue: mecmuʿa يجعح

Ar.is.Grup, topluluk, cemaat, birliktir.Cemeʿa ع -fiilinden gelir. Arapçadaki anlamı Y جUyg.da yoktur ve sadece dergi ve mecmua anlamında kullanılır.ör. Edebi mecmueler (edebî dergiler). (İL 1022) Bu kelime Osmanlıcada dergi anlamında kullanılırdı. ör. Mecmûa-i Muallim (Muallim Naci tarafından İstanbul’da haftalık olarak yayınlanmış bir dergi ismi).

Mepkure: mefkure يفكر

Ar.Bu kalıp Arapçada yoktur ama kelime fikr فكزkökünden gelir.يفكرجkalıbı Osmanlıcave Çağataycada vardır. Arapçada fikr فكزfikir, düşüncedir.Y-Uyg.da ülkü, ideal ve mefkûre demektir. ör.Meripetlik mepkuresi (marifetli kişinin mefkûresi). (YUS 267).

Mertive: mertebe يزتثح

Ar.is.Rütbe, derece ve basamak demektir.rettebe رتة fiilindendir. Y-Uyg.da Arapçadaki anlamların yanında defa ve kere anlamı da vardır. ör.Bir ikki mertive çaḳirip (Bir iki kere çağırmış). (İL 1025)

Meslek: meslek يظهك

Ar.is.Yol, tutulan yol, metot, tavır, yöntem manasındadır. seleke طهك fiilinden gelir. Y-Uyg.da metot, görüş anlamları mevcuttur. Ayrıca aşağıdaki anlamı kazanmıştır.

*Gaye, maksat, hedef. ör.Ḥeḳiḳi bir meslek (gerçek bir gaye). (İL 1031)

Musapir: musāfir يظافز

Ar.İsmi faildir.Yolcu, sefer eden, yoldan gelen kişidir.sāfara طافزkökündendir. Kelime bu anlamlarıyla Y-Uyg.da kullanılmaktadır. Bunun yanında da aşağıdaki anlamlarda çok yaygın bir şekilde kullanılır.

*Miskin, fakir, yabancı ve konuk. ör. Musapir bolmaḳ (misafir olmak, konuk olmak). (YUS 279).

Mudhiş: mudhiş يذغ

Ar.sf.Müthiş, ilginç, harika, şaşırtan, hayret uyandıran demektir.edheşe أدغfiilinden gelir. Bu manalarıyla Y-Uyg.da kullanılmaktadır. Ayrıca *korkunç anlamı da kazanmıştır.ör. Muthiş boran (korkunç fırtına). (İL 1053).

Page 64: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

54 Yeni Uygur Türkçesindeki Arapça Kelimelerde Görülen Anlam Değişmeleri Üzerine

Nicaset: necāset جاطح

Ar.ms. Pislik, kir, kurnazlık anlamlarındadır .necuse جض fiilinden gelir.Y-Uyg.da bu anlamların yanında aşağıdaki farklı anlamlarda da kullanılmaktadır.

*Leke, çamur. (YUS 287 )

Neşe: neşve ؼج

Ar.ms. Sevinç, hafif sarhoşluk, keyif, neşe, zevktir. neşi ؼيkökünden gelir. Y-Uyg.da *Haşiş, esrar anlamında kullanılır. Ayrıca bu anlam için Arapçada haşiş حؼيغveya muḫadir يخذيز kelimeleri vardır. (İL 1106)

Nezir: neẕir ذيز

Ar.ms.Uyarıcı, ikaz eden, haber verici, elçi, adak, Allah’a adanan. nezere ذرfiilindendir. Y-Uyg.da adak ve *ölü gömüldükten sonra verilen yemek anlamındadır. ör. Nezir bermek (ölü gömüldükten sonra yemek vermek).(İL 1105)

Pahişe: fāḥise فاحؼح

Ar.sf.İğrenç, zina, günah, tiksindirici eylem veya söz anlamındadır.Y-Uyg.da zina ve fahişe, hayat kadını anlamında kullanılır. ör. Pahişe ḫotunlar (fahişe kadınlar). Fahişe, Arapçada hayat kadını anlamına gelmez. (İL 196).

Paraġet: farāġat فزاغح

Ar. ms. Boşaltma, dökme, boş olma, hakkından vazgeçme, el çekmedir. feruġa .kökünden gelir. Y-Uyg.da istirahat, sükûnet, rahatlık ve kadın ismi olarak kullanılır. örفزغPemsizniŋ parasiti yoḳ, ġemsizniŋ paraġeti yoḳ ( ). (İL 182).

Pelek: felek فهك

Ar.is. Yörünge, gök cismi, yıldızdır. Y-Uyg.da Arapçadaki anlamları yanında baht, talih, şans anlamı kazanmıştır. ör. Pelek yandi. (Talih döndü.) (YUS 321)

Pete: fātiha فاتحح

Ar.is.Kuranın ilk suresi, bir işin başlangıcı demektir. feteha فتح fiilinden gelir. Kelime Y-Uyg.da Kur’an’ın ilk suresi anlamıyla kullanılır vedua anlamı da kazanmıştır.ör. Peter bermek (dua okumak). Fatiha, Arapçada dua anlamına gelmez, dua için duʿāʾدعاء kelimesi kullanılır. (İL 199 ).

Peyl: fiʿil فعم

Ar.ms.Fiil, eylem, iş, davranış manasındadır.feʿele فعمkökünden gelir.Y-Uyg.da *Huy, karakter, mizaç anlamındadır. ör.Peyli yaman at (kötü huylu at). Kiçikpeyl jigit (alçak gönüllü genç). (YUS 321)

Peyz: feyż فيط

Ar.ms. Verimlilik, fazlalık, bolluk, taşmaktır. fāza فاضfiilinden gelir. Y-Uyg.dafarklı anlamlar kazanmıştır.*Özellik, keyif, rahatlık, huzur. ör. Peyzim yoḳ (keyfim yok). (YUS 321)

Rena: renā را

Ar.ms. Güzel, sevimli, özlem, bir kişiye çok iyi bakmak, dikkatlice dinlemek, özel kadın adı demektir. Y-Uyg.da güzel, sevimli ve kadın ismi anlamlarıyla kullanılır, ayrıca aşağıdaki farklı anlamı da kazanmıştır.

*Gül adı.ör. Rena gül (rena gülü). (İL 559)

Page 65: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

55 Raghed MOHAMMAD

Reḳabet: reḳābet رقاتح

Ar.ms.Denetim, gözetleme, sansür anlamına gelir.raḳaba رقةfiilinden gelir. Y-Uyg.da yarışma, yarış, rekabet. ör. Reḳabet ḳilmaḳ (rekabet etmek). Arapçadaki anlamları Y-Uyg.da yoktur. (YUS 333)

Resim: resm رطى

Ar.ms.Çizmek, resim çizme sanatı, resim, bazı eşyadan ve işlerden alınan vergi. reseme kökünden gelir. Y-Uyg.da resim ve fotoğraf anlamı var, ayrıca örf, âdet ve gelenekرطىanlamında da kullanılır. ör. Bu bizge resim bolup ḳaldi. (Bu bize gelenek olmuştur.) (İL 557)

Sapa: ṣafā’ صفاء

Ar.ms.Duru, temiz, berrak, temiz olmak, duru ve saf olmak anlamındadır.ṣafā صفا fiilinden gelir. Y-Uyg.da Arapçadaki anlamların yanında farklı anlamlarda kullanılır: *1.Zevk, lezzet, huzur. ör. Sapa bardur. (Huzur vardır.) *2. Vasıf, nitelik, kalite. ör.Sapasi yoḳ mal (kalitesiz mal). (İL 593)

Seġir: ṣaġir صغيز

Ar.sf. Küçük, ufaklık, ufak, çocuk anlamındadır.Bu kelime Y-Uyg.da küçük çocuk anlamıyla birlikte küçük yaştaki yetim veya öksüz anlamındada kullanılmaktadır.ör. Seġirler heḳḳi (yetimlerin hakkı). Bu kelimenin seġire şekli de var ve aynı anlamdadır. (İL 620)

Sehra: ṣaḥrā’ صحزاء

Ar. is.Çöl, bozkır, step. Kelime bu anlamlarıyla Y-Uyg.da bulunup ayrıca aşağıdaki anlamı da kazanmıştır.

*Köy, tarım bölgesi.ör. sehra adimi (köylü, köy adamı). (İL 625)

Sinip: ṣinf صف

Ar. is. Çeşit, grup, kategori, kesim, nevi, tür. ṣannafa صف fiilindendir. Arapçadaki anlamlarıyla Y-Uyg.da kullanılır. Ayrıca *öğrencilerin yıllık öğrenimine göre ayrıldıkları bölümlerden her birisi, derslik. ör. Siniptin ḳalmaḳ (sınıfta kalmak, sınıfı geçmemek), azade sinip (temiz sınıf). (İL 676)

Tacavuz: tecāvuz تجاس

Ar.ms.Öne geçmek, affetmek, göz yummak, aşmaktır. tecāveze تجاس fiilindendir. Kelime Y-Uyg.da aşmak, öne geçmek manalarıyla birlikte aşağıdaki manaları da kazanmıştır:

*1. Saldırı.ör. Tacavuz ḳilmaḳ (saldırmak). *2. Başkasının hakkına el uzatma. ör.Bir-birge tacavuz ḳilmasliḳ (birbirine tecavüz etmemek). (İL 250).

Teklip: teklìf تكهيف

Ar.ms. Üzerine gerekli kılmak, zor bir iş yüklemek, vekil kılmak, mâl olmak, içten olmayan resmî davranış. kellefe كهف kökünden gelir. Y-Uyg.daArapçadaki anlamları yanında *öneri, önerme anlamında kullanılır. ör. Teklip bermek (teklif etmek, önermek). (İL 286)

Telḳin: telḳìn تهقي

Ar.ms. Öğretme, kulağına koyma, nasihat etme, ölü gömüldükten sonra mezar başında imamın söylediği dinî sözler. laḳḳane kökünden gelir. Y-Uyg.da Arapçadaki anlamlarنقvardır ve *âşıkların okuduğu manzum şiirlere de telḳin denir. ör. Telḳin oḳumaḳ (manzum şiir okumak). (İL 290).

Page 66: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

56 Yeni Uygur Türkçesindeki Arapça Kelimelerde Görülen Anlam Değişmeleri Üzerine

Teserrup: taṣarruf تصزف

Ar.ms. İstediği gibi davranma, aklına göre hareket etme. taṣarrafa ف -fiilinden gelir. YتصزUyg.da farklı anlamda kullanılır. *Faydalanma, işletme demektir. ör. Teserrup ḳilmaḳ (faydalanmak, iyi bir şekilde işletmek). (İL 280)

Temsil: temåìl تثيم

Ar. ms.Temsil etmek, bir eseri sahnede oynamak, bir kimse veya bir topluluğun adına davranmak, benzeştirmektir. meååele يثم kökünden gelir. Y-Uyg.da Arapçadaki anlamlarıyla beraber atasözü anlamında vardır. Bu anlam Arapçada yoktur. (İL 292)

Teneppus: teneffüs تفض

Ar.ms.Solumak, teneffüs etmek, nefes alıp vermektir.teneffese تفضfiilinden gelir. Y-Uyg.da sadece teneffüs, dinlenmek için verilen ara anlamlarında kullanılır. ör. Oḳuġuçiler teneppuske çiḳip ketti. (Öğrenciler teneffüse çıktı.) (İL 293)

Sonuç

Bu çalışmanın hedefi Arapçadan Yeni Uygur Türkçesine geçen ve anlam değişmelerine uğrayan kelimeleri tespit etmektir. İncelemenin sonucunagöre anlam değişmelerine uğrayan kelimeleri üç bölüme ayırabiliriz:

1.Anlam daralması:ör.Mecmue: Ar. Grup, topluluk, cemaat, birlik.Y-Uyg.dadergi, mecmuadır. ör.Ceryan: Ar. Bir yöne doğru akma, akış, akıntı, hızlı hareket, koşmak, olmak, gerçekleşmek, tavırdır. Y-Uyg.da ise sadece zaman akışı, süreç için kullanılır.

2.Anlam genişlemesi:ör.Bisat: Ar. Yere serilen halı, yolluk ve yaygı gibi eşyalar için kullanılır. Y- Uyg.da evdeki döşeme ve bütün ev eşyası. Mecaz olarak insanın varlığı ve serveti anlamındadır.

3.Başka Anlama geçmesi:ör. İplas:Ar.İflas, ticarette batmış kişi, borcunu ödemeyen anlamına gelir. Y-Uyg.da kirli, alçak, rezil anlamına geçmiştir.

Sonuç olarak bu tür çalışmalar Türk dilindeki alıntıların daha iyi anlaşılabilmesine yardımcı olacak,Arapça-Türkçe arasındaki kelime alışverişi konusunda anlam değişmesiyle ilgili boşluğun bir kısmını dolduracaktır.

Kısaltmalar

Ar. Arapça.

İL Uyġur Tilining İzahliḳ Luġiti.

is. İsim

ms Mastar

ör. Örnek

sf. Sıfat

YUS Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü

Y-Uyg. Yeni Uygur Türkçesi

Page 67: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

57 Raghed MOHAMMAD

Kaynakça

ABDURAḪMAN, Hemidull (2001), Uyġur Tiliġe Çettin Kirgen Sözlerniŋ İzahliḳ Luġeti, Çin: Sincan Halk Yay.

BADİ, El-Feyruz (2005), Ḳamusu’l Muhiṭ,ed. Muhammad Naim İRKSUSİ, Beyrut: Risale Yay.

CAFEROĞLU, Ahmet (1974), Türk Dili Tarihi II, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay.

DEVELLİOĞLU, Ferit (1998), Osmanlıca – Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara: Aydın Kitapevi Yay.

İBNİ MANZUR (2010), Lisānu’L ʿArab, Suudi Arabistan, Daru’l Nur Yay.

İŞLER, Emrullah (1997), Türkçede Anlam Kaymasına Uğrayan Arapça Kelime ve Kelime Grupları, İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yay.

KORKMAZ, Zeynep (2003), Gramer Terimleri Sözlüğü, Ankara: TDK Yay.

MESUD, Cubrān (1992), er-Raid, Beyrut: Daru’l İlm Lilmelayin Yay.

MUÇALI, Serdar, Arapça – Türkçe Sözlük, İstanbul: Dağarcık Yay.

NECİP Emir, Necipoviç (2008), Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü, çev. İlkil KURBAN, Ankara: TDK Yay.

OMAR, Ahmad Muhtar, el-Luġatu’l ʿArabiyyatu’l Muʿaṣira, Kahire: Alemu’l Kitab Yay.

ÖZTÜRK, Rıdvan (1994), Yeni Uygur Türkçesi Grameri, Ankara: TDK Yay.

Türkçe Sözlük (2005), Ankara: TDK Yay.

Uyġur Tilining İzahliḳ Luġiti,ed. Eli Ekber, Çin: Sincan Halk Yay.

WEHR Hans (1980), A Dictionary of Modern Written Arabic – English, Beyrut: Librairie du Liban.

YAZICI Habibe (1999), Yeni Uygurca Türkçesinde Arapça ve Farsça Unsurlar, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Page 68: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi 2015/5

KİTÁB-I CÁMìèAéL-ÓİKÁYE

KitÀb-ı CÀmìèaél-ÓikÀye

Seyfullah TÜRKMEN*

Özet

Bu çalışmada Klasik Sonrası Çağatay Türkçesi dönemine ait KitÀb-ı

CÀmìèaél-ÓikÀye adlı metin üzerinde durulmaktadır. Küçük bir risale

biçimindeki bu metin, Türklük bilimi çalışmalarının önemli bir merkezi olan İsveç’in Lund Üniversitesi Kütüphanesinde kayıtlıdır. Bu yazıda adı geçen metin hakkında bilgi verildikten sonra bu küçük eser ilk defa çeviri yazılı metin ve tıpkıbasım hâlinde yayımlanmış olacaktır.

Anahtar Sözcükler: Türkoloji, KitÀb-ı CÀmìèaél-ÓikÀye, Lund Üniversitesi,

Çağatay Türkçesi, el yazması eser.

Abstract

In this study, KitÀb-ı CÀmìèaél-ÓikÀye, which is a piece of art belongs to the Post Classical period of Jagatai Turkish. The text which shaped like a leaflet is indexed in the Library of Sweden Lund University which is an important center of Turkology studies. Upon giving information about the mentioned piece of art, the leaflet is published as a translated and exact copy.

Keywords: Turkology, KitÀb-ı CÀmìèaél-ÓikÀye, Lund University, Jagatai

Turkish, had written work of art.

1. Giriş

Türk dili ile yazılmış el yazması eserlerin birçok farklı ülkenin kütüphanesinde yer aldığı bilinmektedir. Bu ülkelerden birinin de İsveç olduğunu belirtmek gereklidir. İsveç’in Uppsala ve Lund Üniversitesinde Türkçe el yazması ve matbu eserlerden oluşan çok kıymetli koleksiyonlar bulunduğu anlaşılmaktadır1.

Üzerinde durduğumuz KitÀb-ı CÀmìèaél-ÓikÀye adlı metin de İsveç’in Lund Üniversitesi kü-tüphanesinde kayıtlı küçük bir risaledir. Bu eserin İsveçli Türkolog Gunnar Jarring tarafından Doğu Türkistan’dan getirilerek kütüphaneye hediye edildiği anlaşılmaktadır. Eser Lund Üniversitesi Kütüphanesinde Jarring Prov. 34 numarada Jarring’in el yazmaları

* Doç. Dr., Bozok Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi, Yozgat-TÜRKİYE, E-posta: [email protected]. 1Bu koleksiyonların içeriği ve kataloglar hakkında şu çalışmalara bakılabilir: 1. Ümit EKER, Ünal ZAL (2014), “Risâle-i Temürçilik”, Uygur Araştırmaları Dergisi, 4, 155-173. 2. Ünal ZAL (2014), “Uppsala Üniversitesinde bulunan Türkçe Eserler”, ed. Nurettin DEMİR, Birsel KARAKOÇ, Astrid MENZ, Türkoloji ve Dilbilim Éva Á. Csató Armağanı, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 479-490. 3. Ünal ZAL (2014), “İsveç’te Ali Şîr Nevâî’nin İzleri”, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 9/12, 741-749. 4. Ünal ZAL, Ümit EKER (2015), “Tezkire-i Çihilten [Teźkire-i Heft Muĥammedān Pādişāh]”, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 10/14, 1005-1046. 5. Ünal ZAL, Ümit EKER (2014), “Ebû Nasr Samânî Tezkiresi”, Uygur Araştırmaları Dergisi, 4, 11-23.

Page 69: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

59 Seyfullah TÜRKMEN

kataloğunda kayıtlıdır. Söz konusu kayıtta eserin Doğu Türkistan’da Kâşgar şehrinde 1930 yılında bulunduğu, 24 varaktan oluştuğu, 220 x 145 mm boyutunda olduğu, Hotan tipi bir yerli kâğıt kullanıldığı, eserin müstensihinin Yusuf Ahund bin İbrahim olduğu, eser üzerinde bir tarihin kayıtlı olmadığı muhtemelen 1930’lu yıllarda yazıldığı kaydedilmiştir. Bu nüshadan da İsveçli misyoner Gustaf Albert’in el yazısıyla bir nüsha oluşturulduğu ve Gunnar Jarring tarafından 1982’de kütühaneye bağışlandığı bilgisi kayıtlıdır.

KitÀb-ı CÀmìèaél-ÓikÀye adlı eser 20 varaktan oluşmakta (1b-20a) ve her sayfasında 11 satır yer almaktadır. Metin dikdörtgen bir çerçeve içinde yer almaktadır. Çerçevenin altında bir sonraki sayfayı takip edebilmek için takip kelimeleri de yer almaktadır

Klasik Sonrası Çağatay Türkçesi özellikleri taşıyan metnin iç içe hikâyelerden oluşan Binbir Gece Masalları’nı andıran bir özellik taşıdığı görülmektedir. Hikâyenin asıl kahramanları Padişah-ı Azade-baht ile oğlu Bahtiyar’dır. Olaylar bu ikisi arasında geçmektedir. Bahtiyar’ın anlattığı iki hikâye de metinde önemli bir yer tutmaktadır.

Anlatılanları şöyle özetleyebiliriz. Padişah-ı Azade-baht’ın şehri işgal edilir ve hanımı ile padişah şehirden kaçmak zorunda kalırlar. Hanımı hamile olduğundan yolda doğum ger-çekleşir. Çocuğu bir beze sarıp boynuna da değerli bir kolye takıp yolda bırakırlar ve kendileri Kirman şehrine kaçarlar. Orada izzet ve ikram görürler. Kirman şahının desteğiyle şehrini tekrar ele geçirip eski gücüne tekrar kavuşan Padişah-ı Azade-baht yolda bıraktığı çocuğunu hatırlar. Bu arada o çocuğu biri bulur ve boynundaki değerli kolyeden onun bir padişah çocuğu olduğunu anlar. Çocuğu evine götürür, adını Huda-dar koyar, onu yetiştirir. Bir gün Huda-dar bir çatışmada yakalanıp Padişah-ı Azade-baht’ın huzuruna götürülür. Huda-dar’ı görünce ona kalbi ısınan Padişah-ı Azade-baht ona Bahtiyar adını verir. Her işinde Bahtiyar’ın fikrine başvuran Padişah-ı Azade-baht, bir süre sonra ona hazineyi de teslim eder. Bu durumu çok kıskanan diğer vezirler Bahtiyar’a bir tuzak kurarlar. Bahtiyar bir gün çok sarhoş olup yanlışlıkla padişahın haremine girer ve onun tahtına oturup orada uyuyakalır. Bu durumu fırsat bilen vezirler onun eline bir kılıç tutuştururlar. Padişah-ı Azade-baht bu durumu görünce çok sinirlenir ve onun ellerini bağlatıp zindana attırır. Vezirler Bahtiyar’ın Padişah-ı Azade-baht’ı öldürmek için böyle yaptığını söyleyerek Bahtiyar’dan kurtulmak isterler. Padişah-ı Azade-baht da Bahtiyar’ı ölümle cezalandırıp diğer insanlara ders vermek istemektedir. Bu sırada Bahtiyar da kendini affettirmek ve masum olduğunu anlatmak için yalvarıp yakarır ama bunlar fayda vermez. Bunun üzerine hikâyeler anlatarak ölüm cezasından kurtulmak ve Padişah-ı Azade-baht’ı bu hikâyelerle fikrinden vazgeçirmek istemektedir. Bahtiyar’ın iki hikâye anlattığını görüyoruz. Böylece kendi hikâyesi ile birlikte üç hikâyenin birbiri içinde yer aldığı görülüyor. Bahtiyar’ın akıbetinin ne olduğu konusunda bir bilgi bulunmuyor. Âdeta bu kısım okuyucuya bırakılmaktadır.

2. Metnin Dil Özellikleri

Burada metnin ses ve şekil bilgisi ile ilgili özelliklere kısaca göz atılacak, uzun açıklamalar-dan ziyade metnin ses ve şekil özellikleri örneklerle ortaya konmaya çalışılacaktır.

Ünlü uyumları

Metinde kalınlık-incelik uyumu sağlam görünmekle birlikte yer yer uyuma aykırı kullanımlar da görülmektedir: mektebàa (3b), terbiyetiàa (6a), aùlarge (6a), melÀliàa (9a).

Düzlük yuvarlaklık uyumunun tam olarak gelişmediği görülmektedir: tüşti (6a)

Page 70: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

60 KitÀb-ı CÀmìèaél-ÓikÀye

Ünlü Değişmeleri

e > i

Metinde ilk hecede “e” sesi yerine “i” sesinin kullanıldığı görülmektedir. Çeviri yazı metin-deki yazım özellikleri dikkate alınarak oluşturulmuştur: didi (17b), nime (9a), bigler (9b).

b>p

Metinde kelime başı “b” sesleri korunmakla birlikte “p”li biçimler de bulunmaktadır:

berseler (10b), bolsun (11a).

b>f

Metinde kelime başındaki “b” seslerinin “f” sesine dönüştüğü görülmektedir: fitip (< bitip

16 b).

p>f

Metinde kelime başı ve ortasındaki “p” seslerinin “f” sesine dönüştüğü görülmektedir:

tafıp (19a), fÀre (19a), feder (4a), úofup (5b), fìşe (9a), töfeside (10a), fiyÀde (14a).

t>d

Metinde kelime başı bazı “t” sesleri korunmuştur. Sadece birkaç kelime “d”li biçimde karşımıza çıkmaktadır: dip (19a), dik (20a), didiler (17b).

Şekil Bilgisi

İsim Çekim Ekleri

Çokluk Eki

Çokluk kavramı için –lAr eki kullanılmaktadır: kişiler (7a), işlerni (18a), àavvÀãlar (18a).

İyelik Ekleri:

1.T.Ş. - Im/- Um: òaberim (10b), tonumàa (19a), ecrimni (18a).

2.T.Ş. - Iñ/- Uñ: işiñ (4a).

3.T.Ş. - I/- sI: úolıda (14a), tekesini (14b).

1.Ç.Ş. - ImIZ: úolımızdın (9a).

2.Ç.Ş. - IñIz/- UñIz: úuvvetiñiz (4a).

3.Ç.Ş. - lArI: barçaları (6b), úaysılarınıñ (7a), tamlarıàa (7a).

Hâl Ekleri

İlgi Hâli Eki

İlgi hâli ekinin hem ünlü hem de ünsüzle biten kelimelerden sonra - nıñ biçiminde geldiği görülmektedir: sizniñ (4a), atasınıñ (4a), kimniñ (6b).

Belirtme Hâli Eki

Belirtme hâli eki olarak - nI kullanılmakta, teklik üçüncü şahıs iyelik ekinden sonra -n görülmektedir: şehrni (2a), burnın (7b).

Yönelme Hâli Eki

Yönelme hâli eki -úA/- ġA biçiminde görülmektedir: şehrige (2a).

Page 71: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

61 Seyfullah TÜRKMEN

Bulunma Hâli Eki

Bulunma hâli eki - dA şeklindedir: beyÀbÀnda (2a).

Ayrılma Hâli Eki

Ayrılma hâli eki - dIn biçimindedir: bulardın (2a), şehrdin (2a).

Eşitlik Hâli Eki

Eşitlik hâl eki - çA şeklindedir: Àòiràaça (17a), anca (18a), aúşamàaça (19a).

Fiil Çekim Ekleri

Zaman Ekleri

Metindeki zaman ekleri genellikle Çağatay Türkçesinin özelliklerini taşımaktadır. Gelecek zamanı karşılamak için kullanılan – gU + iyelik ekleri + turur- biçimi Harezm Türkçesi me-tinlerinlerinde görülen bir yapı olarak dikkat çekmektedir (Ercilasun 2004: 403). Bu yapının günümüz Özbek Türkçesi yazı dilinde de gelecek zamanı karşılayan bir özellik olarak devam ettiği görülmektedir.2 Metinde görülen zaman ekleri şu şekildedir:

Görülen Geçmiş Zaman

Görülen geçmiş zamanı karşılamak için - DI eki kullanılmaktadır. Ekin sert ünsüzle biten tabanlardan sonra ünsüz uyumuna uyduğu ve yuvarlak biçimi de görülebilmektedir: taftı

(2a), yettiler (2a) çıútılar (2a) , tüşürdiler (2a), kildük (3b), úoydum (6a).

Öğrenilen Geçmiş Zaman

Metinde öğrenilen geçmiş zaman için - p (dur / tur, durur / turur) yapısı kullanılmaktadır: keltürübdürler (1b), tüşüpdürler (4b).

Geniş Zaman

Metinde geniş zamanı karşılamak için – r, - Ar, - Ur, olumsuzu için de – mAs ekleri kullanıl-maktadır: yüz ögürmes irdiler (3b), cüdÀ bolmas irdi (4a), úılur (4a), aytur (7a).

Gelecek Zaman

Metinde gelecek zamanı karşılamak için – Gay /- KAy eki kullanılmaktadır: bolàay (3b),

baràay (7a), úılmaàaylar (9b).

Metinde bu ekin dışında Harezm Türkçesi metinlerinde rastlanılan bir gelecek zaman biçimi olan - gU + iyelik ekleri + turur- yapısına da rastlanmaktadır (Ercilasun 2004: 403): PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt bu óikÀye nihÀyeti òoş kelmegeç emr úıldılar kim zindÀnàa salıñlar tañla

öltürgümdür didi (15a), pÀdişÀh-ı KirmÀn didi ki ey pÀdişÀh şerÀb içicek tañla leşker alıp barıp

cezÀsın birgümdür (2b).

Şimdiki Zaman

Şimdiki zamanı karşılmak için -A/-y + -dUr biçimlerinin kullanıldığı görülmektedir: kiledür

(3a), kelmeydür (4a), turadur (6b), úıladur (8a), köredür-men (8b).

Metinde bir örnekte şimdiki zaman için -A+ yor(ur ) yapısına da rastlanmıştır: keleyor (4a).

2 Volkan Coşkun, Özbek Türkçesi Grameri, Türk Dil Kurumu Yayınları, 2000, Ankara, s. 144.

Page 72: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

62 KitÀb-ı CÀmìèaél-ÓikÀye

Kip Ekleri

Emir Kipi

Çağatay Türkçesinin genel bir özelliği olan emir eklerinin sadece ikinci ve üçüncü şahıslarda bulunması bu metinde de geçerlidir (bk. Eckmann 1988: 118): turàıl (5b), bolàıl

(5b), digil (7b), tutuñlar (7b), aytsunlar (9a), bersünler (9a).

Şart Kipi

Metinde şart kipi - sA eki ile kurulmuştur: barsalar (4a), tursam (4b).

Gereklilik Kipi

Metinde gereklilik kavramı - mAk kerek yapısıyla sağlanmaktadır: aytmaú kerek (8b),

salmaú kerek (8b).

3. Metnin çeviri yazısı

KitÀb-ı CÀmìèaél-ÓikÀye

[1b] BiésmiéllÀhiér-raómÀniér-raóìm. El-óamduliél-lÀhi rabbiél-èÀlemìn veél-èÀúıbeti liél-

muttaúìn veés-salÀtü veés-selÀmü èalÀ resÿlihi Muóammedin ve Àlihi ve aãóÀbihi ecmaèìn ammÀ

rÀviyÀn-ı aòbÀr ve nÀúilÀn-ı ÀåÀr ve muóaddiåÀn-ı dÀsitÀn bÿstÀn-ı gülistÀn CÀmìèaél-ÓikÀye

içinde keltürübdürler ötken zamÀnda bir pÀdişÀh bar irdi leşker òaõìne taòt tÀc birlen ÀrÀste irdi

nÀmını PÀdişÀh-ı [2a] ÁzÀde-baòt der irdiler meõkÿr pÀdişÀhnıñ on vezìri bar irdi pÀdişÀh

bulardın bir sÀèat cüdÀ bolmas irdi bu pÀdişÀhnıñ şehrige bir bölük şehrdin leşker kelip ol şehrni

aldı PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt şehrdin çıúıp òatunı óÀmile-dÀr irdi bir beyÀbÀnda tevellüd taftı bir

oàul iken zer-bÀbàa bürketip yata dÀne-i gevherini boynıàa baàlap meõkÿr beyÀbÀnàa taşlap

èazm-i KirmÀn úıldılar el-úıããa zÀr zÀr çün ebr-i nev-bahÀr yıàlap vilÀyet-i KirmÀnàa yettiler

şÀh-ı KirmÀn añlap beled leşkerleri birlen aldıàa çıútılar èizzet-i Àb-rÿy birlen ordasıàa

tüşürdiler [2b] biraz ùaèÀm tenÀvül úılàandın kin şarÀblarnı keltürüp muùribi naàme-sÀzlarnı

cemè úılıp andaà naàme úıldılar kim sÀúiyÀn-ı sìmìn-sÀú ve bÀd-pÀy-ı revÀú be-ãad-ùumùuraú

meclis ehli cÿş u òurÿş úıldılar ammÀ PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt yıàlar irdiler KirmÀn pÀdişÀhı aydı

ey pÀdişÀh-ı èÀlemiyÀn neme üçün òoşóÀl olturmaysız pÀdişÀh-ı KirmÀnàa PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt

didiler ki ey birÀder felekniñ bì-vefÀlıúıdın sipehsÀlÀrnıñ derdidin ötken vÀúıèaları bir bir beyÀn

úıldı pÀdişÀh-ı KirmÀn didi ki ey pÀdişÀh şerÀb içicek tañla leşker alıp barıp cezÀsın birgümdür

el-úıããa [3a] ol küni èìş èişret birlen ötkerdiler tañlası KirmÀn pÀdişÀhı PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt

üçün tolah leşker cemè úılıp be-taraf-ı èazm ÁzÀde-baòtnıñ şehrige yettiler sipehsÀlÀràa òaber

boldı ki ey pehlevÀn-ı èÀlem PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt leşker-i èaôìm birlen kiledür dip òaber bolàaç

meõkÿr sipehsÀlÀr úaçmaúúa èÀzim ve cÀh boldılar PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt úalèanı úolıàa alıp

leşkerlerini ketelerini èafv úılıp şÀh-ı KirmÀnnı çendÀn mihmÀn úılıp öz şehrige yandurdılar

ammÀ PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt beyÀbÀnàa taşlap itken balası üçün tolah yıàlar irdi ammÀ bilmes

irdi ki ol èizzetde [3b] on sekiz biñèÀlemniñ igesi úudret-i kÀmilesi birlen saúlaàan bolàay

ammÀ imdi kildük şÀhzÀdeniñ úıããasıàa ve anıñ vÀúıèasıge úaøÀrÀ uàrılarnıñ ùÀéifesi ol yerge

yettiler ol uàrılarnıñ ketesi bar irdiler Feraò-zÀr atlıà be-nÀgÀh anıñ közi şehzÀde tüşkeç mihr-

bÀn bolup cevÀhir gevherlerini körüp pÀdişÀh-zÀde iken dip öyige alıp bardılar terbiyet úılıp

kemÀliàa tigürdiler tört yaşúa kirgendin kin mektebàa berdiler èilm-i ÀdÀb òaù örgendiler andın

sipÀhgerçilikke şÀkird berdiler bir niçe zamÀndın kin taèallüm-i sipÀhgerçilik örgendin kin

andaà [4a] bahÀdır boldılar şecÀèat bÀbıda yüz pehlevÀndın yüz ögürmes irdiler FerÀò-zÀd

anıñdın bir dem cüdÀ bolmas irdi bir yerde sevdÀ-ger tüşseler bular irdiler ammÀ bu şehzÀdeniñ

aùını ÒüdÀ-dÀr úoydılar ammÀ bu şÀh-zÀdeniñ atasınıñ úılàan reftÀrıàa nihÀyeti açıàı keleyor

Page 73: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

63 Seyfullah TÜRKMEN

irdiler künlerde bir kün şÀh-zÀde didi ki ey ata sizniñ úılàan işiñ maña lÀyıú kelmeydür der

irdiler ve naãìóat úılur irdiler bir küni FerÀò-zÀd didi ki ey balam bu kün siz birlen seyÀóat

úılàum kiledür çünki sizniñ úuvvetiñiz birlen necÀt tafar-mız digeç ÒüdÀ-dÀr didi ki ey feder

özleri barsalar men [4b] öyde turup tursam didi FerÀò-süvÀr didi ki ey ferzend sizdin bir sÀèat

cüdÀ bolàum kilmes dip zorlap bir seyÀóatge alıp bardılar kördiler kim çendÀn sevdÀ-gerler

tüşüpdürler FerÀò-zÀd inçinÀn kÿşişler úıldılar çünki àÀlib kilgey ammÀ kÀrvÀn ehli bi-nihÀyeti

tolah irdi kÀrvÀnlaràa àÀlib kildi munı ÒüdÀ-dÀr körüp àayreti örlep kelip naèralar tartıp tolah

kÀrvÀnlarnı nìst {ü} nÀ-büd eyledi el-úıããa kÀrvÀnlar ÒüdÀ-dÀrnı tutup aldılar munı FerÀò-süvÀr

körüp bisyÀr àamgìn boldılar ammÀ kÀr- [5a] -vÀnlar ÒüdÀ-dÀrnı PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòtnıñ

şehrige alıp bardılar PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòtge bu kÀrvÀnlar bu ÒüdÀ-dÀrnıñ øulmidin èarø kıldılar

ammÀ PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòtnıñ közi ÒüdÀ-dÀràa tüşken hemÀn atalıú mihri yüregide cÀy aldılar

ammÀ şol zamÀn beyÀbÀnàa taşlap itken balası yadıàa kelip tolah bì-ÀrÀm boldılar Àşüfte óÀl

boldılar PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt didi ki ey ferzend atıñ nemedür didi meõkÿr billÀhi aùım ÒüdÀ-dÀr

dip bu naômnı oúudılar naôm:

Ey şÀh-ı kerìm bende -fürÿr

Serimdin ÒüdÀ [5b] ÀgÀhìtur

Hergiz imes-men bu işke rÀøì

Boldum saña men bendelikke rÀøì

Tileyki úaøÀ-yı ÀsmÀnì

Bu işke salıpdur bilgil anı

dip bülbül hezÀr dÀsitÀn yañlıà sözge kirdi didi ki ey pÀdişÀh-ı èÀlem bu işdin hergiz òaberim

yoú çünki miniñ aãlÀ rıøÀlıúım yoú idi didiler PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt didi ki ey ÒüdÀ-dÀr eger

sözüñ rÀst bolsa miniñ úaşımda turàıl didi òıdmetimde bolàıl digen hemÀn ÒüdÀ-dÀr deróÀl

ornıdın úofup bu naômnı ÀvÀz úıldı:

ÙÀlièim meymÿn baòtım boldı yÀr

Kildi baràan devletim başdın [6a] yanıp

Yulduzum taftı ki miònetdin òalÀã

Boldı miònetler kitip devlet naãìb

dip PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòtnıñ aldıda mütevÀøıè birlen turdılar PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt didi ki ey

ferzend saña BaòtiyÀr aù úoydum didi BaòtiyÀr fermÀn-berdÀr-men didi aùlar terbiyetiàa meşàÿl

boldılar çendÀn aùlarge yaòşı terbiyet úılur irdi ki hemmeler taósìn ve belki Àferìn oúur irdiler

ammÀ PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòtnıñ mihri BaòtiyÀràa tüşti künlerde bir kün aùlarını körmek bolup

aòta-òÀnelerge kirdi kördiler kim BaòtiyÀr òıdmet-i şÀyeste úılıpdur pÀdişÀh bildi kim bölük

işlerim úo [6b] işlerim úolıdın3 kelgü dik turadur ammÀ PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt yarlıú úıldı kim

BaòtiyÀrnı òaõìneci úıldım deróÀl BaòtiyÀràa bir boúça ser ü pÀ keydürüp pÀdişÀhÀne òaõìne

varlıú işlerini müheyyÀ úılıp òıdmeti şÀyeste ve pìrÀste úılıp kündin künge devleti ziyÀde boldı

el-úıããa andaà muúarreb boldı kim PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòtnıñ reéy ve tedbìri BaòtiyÀr birlen úılur

irdi BaòtiyÀrnıñ sözini muèteber bilür irdi anıñ üçün kim BaòtiyÀràa baòt yÀr bolupdur PÀdişÀh-ı

ÁzÀde-baòt aldıda hìç kimniñ iètibÀrı úalmadı ammÀ PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòtnıñ on vezìri bar irdi

3 [6a]’nın sonu işlerim úo biçiminde bitmekte iken [6b]’de işlerim úolıdın biçiminde tekrar yazılmıştır.

Page 74: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

64 KitÀb-ı CÀmìèaél-ÓikÀye

barçaları [7a] ser -cümletü’l-melik her úaysılarınıñ köñülleride Eflaùÿn ve Boúratàa ders aytur

irdi ammÀ ol kişiler BaòtiyÀràa kìne èadÀvet úıla başladılar hemìşe fikr-i endìşe úılur irdiler ki

BaòtiyÀrdın bir güneh ãÀdır bolsa anı pÀdişÀhnıñ naøarıdın yıraú úılsa el-úıããa bir kün BaòtiyÀr

şerÀb içip mest-i lÀ-yuèúal bolup öylerige baràay nÀgehÀn úollarıàa úılıç alıp pÀdişÀhnıñ

óaremige kirdi kördi kim bisÀù rengÀreng salıpdur öyniñ tamlarıàa ãanèat naúşlar úılıpdur ammÀ

öyniñ otrasıda taòt úoyupdur BaòtiyÀr taòtge çıúıp oòlap [7b] oòlap4 úaldılar nÀgehÀn PÀdişÀh-ı

ÁzÀde-baòt kilip kördiler kim BaòtiyÀr yatıpdur pÀdişÀh àaøab-nÀk bolup heybet birlen didi kim

ey bed-baòt turàıl didi ammÀ BaòtiyÀr mestlikdin közini açıp pÀdişÀhnıñ köksiñe muşt birlen

burnın urdı yana yatıp oòlap úaldı PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt der-àaøab bolup buyurdı kim

BaòtiyÀrnı tutuñlar dip òÀdimler deróÀl BaòtiyÀrnı tutup baàlap úoydılar pÀdişÀh der-àaøab

bolup melìkeniñ kaşıga kirip didi ki ey melìke kördüñ mü saña ne iş boldı rÀstını digil [8a] miñ

cÀnıñ bolsa biri úutulmas çünki BaòtiyÀr bu kiçede ne iş úıladur ne üçün taòt töfeside úılıç tutup

turadur melìke pÀdişÀhdın bu sözni işitip müteóayyir boldı ve aydı kim ey pÀdişÀh seniñ ömrüñ

uzun bolsun ki miniñ bu maènìdin aãlÀ bì-òaberdür-men dip bu naômnı edÀ úıldı:

Óaú bilür sen bu maènìdin bì-òaber

Yazuúumnı èafv úıl ey dÀd-gìr

Kim mini bì-çÀrede yoútur güneh

RÀst sen bu sözge dÀnÀdur al

dip didi ki ey pÀdişÀh bu kiçe tañ atsun bu maènìni taóúìú úılalı dip yıàladı [8b] dip yıàladı5

PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt àaøab-nÀk bolup taşúarı çıútılar tañ atúunça fikr-i endìşe úıldılar kim bu

sözni úandaà úılay kimge aytmaú kerek ve úandaà òÀã u èÀmmnıñ úulaàıàa salmaú kerek dip

şübhe endìşede tañ attılar kün rÿşen bolàaç PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt óaremge kirip taòt üzreside

olturdılar ol mekkÀr-ı tebe rÿzegÀr vezìrler birin birin kelip pÀdişÀh úaşıda olturdı ammÀ bir

vezìr barça vezìrlerdin uluàraú irdi ol vezìr óamd ü åenÀàa til açtı aydı kim men bu kün

òaøretlerini melÿl ve endìşe köredür-men bir neme ki óÀùırlarıda [9a] her nime ki bolsa aytsunlar

ve bendelerini óÀùırlarıàa teskìn bersünler çenÀnçe úolımızdın kelgeyinçe tedbìr úılàay-mız eger

tedbìr cÀrì úılmasaú duèÀ ve ãadaúa birlen köñül melÀliàa tesellì bersünler PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt

didiler kim ey vezìrler maña èacÀyib bir iş fìşe kelipdür tiler-men açıp aytúalı bolmas didi vezìr

bildi kim BaòtiyÀrdın bir güneh ãÀdìr bolsa èaceb imes dip didiler ki ey pÀdişÀh-ı èÀlem ol kişi

kim beyÀbÀnda uàrı úaraúçılar birlen òÿn-ı nÀ-óaú úılàan bolsa ol èÀdem pÀdişÀhnıñ bÀrgÀhıda

òıdmetide turmaú aãlÀ dürüs imes bizler anıñ [9b] aytalmas irdük ol vezìr-i beçe bì-devletlıúı

øÀhir boldı çünkim anıñ düşmenligi øÀhirdür eger ruòãat birseler òorlıú birlen oltursaú tamÀmen

èÀlem òalúı anıñdın èibret alıp şÀhlar melìkesige bì-edeblik kılmaàaylar PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt

emr úıldılar kim BaòtiyÀrnı kiltürüñler emr-i şÀh birlen BaòtiyÀrnı óÀøır úıldılar pÀdişÀhnıñ

naøarı aña tüşkeç didiler ki ey BaòtiyÀr men seni cÀnıñàa emÀn birdim özimàa muúarreb úıldım

nesebiñ aùıñ ÒüdÀ-dÀd iken BaòtiyÀr aù úoydum tamÀm bigler arasıda muèteber úıldım ve

óaremàa [10a] muóarrem úıldım niçük ki saña yaòşılıú úıldım sen maña yaòşılıú berÀberide

yamanlıú úıldıñ kiçe taòt töfeside úılıç tutuàluú turadur meni öltürey dip irdiñ mü didi BaòtiyÀr

didi ki ey pÀdişÀh-ı èÀlem vÀúıèa nemedür ki aãlÀ òaberim yoútur ki òaøretleri mundaà virürler

revÀ bolàay fermÀn-berdÀrdur men dünye ve yene şubu ki ey pÀdişÀh-ı èÀlem mest kişilerge

şundaà vÀúıèalar köp boladur iótimÀli bar ki úılıçnı úolumàa alàan yolda kişiler maña úaãd

4 İki defa yazılmıştır. 5 Her iki kelime de iki defa yazılmıştır.

Page 75: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

65 Seyfullah TÜRKMEN

úılàay çünki taòt töfeside oòlap úalàan bolsam úalàay-men munıñdın bölük hìç nemersedin

òaberim [10b] aãlÀ yoútur didi kete vezìr didi ki ey pÀdişÀh-ı èÀlem eger icÀzet berseler men

kirip melìkemdin taóúìúlap çıúsam vÀúıèa ne yirge insicÀm bolur iken pÀdişÀh icÀzet berdiler

vezìr melìke úaşıàa kirip didiler ki ey melìke bu ne işlerdür ki seniñ óaúúıñda aytadur melìke

başını töbün salıp didiler ki ey vezìr meniñ bu işlerdin aãlÀ òaberim yoúdur vezìr-i nÀ-bekÀr

didiler ki ey melìke pÀdişÀh tolah àamgìndür ve bu cihetdin pÀdişÀhàa yüz miñ kişi güvÀhlıú

[11a] birseler hem köñli ser-encÀm bula mıdur aña bir maèúÿl söz aytıp anı şÀd úılàay-mız

çünki ey melìke saña bir maãlaóat körgüzgey-men sen meniñ ferzendimdür sen pÀdişÀh söz

soralar hem cevÀb berip aytàıl ey èÀli-şÀn bu mihr ü beçeni nemege munda keltürdüñ neme işiàa

òaõìne-dÀr úıldıñ ve óaremge muóarrem úıldıñ ol óaremine ol bed-aãl hemìşe kişi yiberür irdi

kim melìke maña ÀşinÀ bolsun bolmasa pÀdişÀhnı hem helÀk úılàumdur melìkeni hem helÀk

úıla-men dip irdiler úalàan maúÿlelerni bilmeymen digil pÀdişÀh ol beçe-i nÀ-dÀnnı öltürür dişi

hemÀn [11b] melìke àaøÀb-nÀk bolup didiler ki ey mekkÀr óìle-gìr ÒüdÀdın úorúmazsın neme

üçün maña bed-nÀm úıladur-sen ol bì-günÀhnı ölümge saèy úılur-sen men bu işlerdin aãlÀ

òaberim yoútur neme üçün özümge özüm töhmet úıladur-men ol vaútìde ol mekkÀre vezìr

didiler ki melìke çünkim ol beçeni öltürmek mübÀódur niçe yıllar uàurluú úılıp òÿn-ı nÀ-óaú

úan tökkendür eger anı öltürmekdin hìç nemerse çıúmasın bir güneh bolsa bolsun melìke endìşe

úılıp didi ki ey vezìr anda özüñ bilgil çünki ol bì-günÀhdur úıyÀmet küni anıñ timür tırnaúı seniñ

yaúañdadur ammÀ ol vezìr-i nÀ-bekÀr melìkedin bu sözni [12a] işitip òoş-óÀl òurrem bolup

pÀdişÀhnıñ aldıda bu naômnı oúudı:

Düşmen üzre úolum uzun boldı

Şükr-i ãad ki uşbu künlerde

el-úıããa pÀdişÀh sordılar ey vezìr neme òaber keltürdüñ vezìr didiler melìkeniñ cevÀbını taúrìr

úıldılar pÀdişÀh der-àaøab bolup buyurdı kim melìkeni bu yirge kiltürgil der-óÀl emr-i pÀdişÀh

birlen melìkeni óÀøır úılàaç melìkedin suèÀl sordılar melìke vezìr úaysı ùarìúada örgetgenini bir

birin beyÀn úıldı pÀdişÀh der-àaøab bolup BaòtiyÀrnı zindÀnàa buyurdılar tañla öltürgümdür

nime òalÀyıúlar èibret alsunlar mundın kin hìç kimerse [12b] pÀdişÀhlar óaremige yaman endìşe

úılmasunlar kim ammÀ vezìrler pÀdişÀhdın bu envÀllarnı işitip deróÀl òoş-óÀl ve óurrem boldılar

BaòtiyÀrnı irte úatè úıladur üyleriàa yandılar ammÀ bu hikÀyet on bÀbda tamÀm bolur el-úıããa

èaúìl pÀdişÀhnıñ dÀsitÀnıda evvelúı vezìr pÀdişÀhnıñ úaşıàa kirdi óamd ü åenÀàa til açtı bu

naômnı oúudı naôm:

Devletiñ yÀr yÀveriñ bolsun

Düşmenniñ közi nÀ-bìnÀ

NÀz ile cihÀn keçür

Eylesün Teñri müstecÀb-ı duèÀ

dip aydı kim ey pÀdişÀh-ı èÀlem bu düz beçeni işini patraú úılmaú kerek bu vÀúıèa òalú içre ifşÀ

bolmaàaylar ve özge pÀdişÀhlar úulaúıàa [13a] tüşmekey eger òalÀyıúlar işitseler sizni melìkeni

nimedür iken PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt bu sözni işitip didiler BaòtiyÀrnı keltürgil deróÀl BaòtiyÀrnı

óÀøır úılàaç pÀdişÀh der-àaøab bolup emr úılıp didiler kim ey BaòtiyÀr seni andaà öltürey kim

èÀlem òalúı èibret alsunlar kim BaòtiyÀr duèÀàa ve åenÀàa til açtılar kim ey bì-günÀhdur-men

ammÀ bu vÀúıèa èaúìl pÀdişÀhnıñ úuşınıñ óÀliàa oòşaydur kim leşkeridin cüdÀ boldı teşnelik

àÀlib bolup úuşını taşúa urup sındurdı kin tolah feşìmÀn ündetler úıldılar hìç fÀyide bermedi

Page 76: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

66 KitÀb-ı CÀmìèaél-ÓikÀye

PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt buyurdılar kim anıñ óikÀyesi niçükdür BaòtiyÀr anıñ [13b] anıñ 6

óikÀyesini aytúalı başladı tevÀrìò aãóÀbı andaà keltürübdürler kim bir pÀdişÀh bar irdi èazìmü’ş-

şÀn ve refìèü’l-úadr bir kün pÀdişÀhnıñ òÀùırıàa kildi kim yolum şikÀràa çıúalı òurremÀn úıldı

kim úırú künlük şikÀràa çıúsunlar tamÀm leşker şikÀràa bardılar yigirme kün şikÀr úıldılar

yigirme birinci küni keyik şikÀràa aùlandılar ol beyÀbÀnda keyiklerni araàa aldılar pÀdişÀh emr

úıldılar kim keyik kimniñ başıdın veyÀ aldıdın çıúıp zürriyatını úurutur-men didi leşkerler

hemmesi keyiklerni úurşap aldılar be-nÀgÀh bir keyik pÀdişÀhnıñ aldın çıúıp kitkeç pÀdişÀhnıñ

úolıda keyik [14a] úuşı tutuàluú be-ùaraf-ı beyÀbÀn revÀn boldılar miúdÀr-ı Àlette ferseng yerge

bardılar teşnelikdin aàzı úurudı inçinÀn úıldılar keyikni alalmay teşnelikdin bir taà kemerige

çıúıp kördiler kim bir úaùre su tamıdur pÀdişÀh zerrìn cÀmnı ol suàa tuttılar az fırãatda toldı

òahladı kim sunı içkey deróÀl úolıdaki úuş úanatı birlen urdı su tükeldiler pÀdişÀh uçma tise

cÀmnı tuttılar uçma tise úuş úanatı birlen urup tökdiler pÀdişÀh nihÀyeti susap irdi der-àaøab

bolup úuşnı yirge urdı deróÀl úuş öldi andın kin pÀdişÀh taà üstige fiyÀde bolup çıúıp kördiler

kim bir ejder [14b] uzalıp yatıbdur bir taà tekesini demige tartúan iken anıñ müñüzleri aàzıàa

sıàmasdın ejder ölüpdür tamàan su ejderniñ zehri iken munı bilgeç pÀdişÀh andaà àamgìn

boldılar kim nihÀyeti köp nedÀmetler úıldı fÀyide birmedi Àòir leşkerige yanıp keldiler ötken

vÀúıèÀtlarnı birbirin taúrìr úıldılar ta ulgu niçe ol úuşnıng cesÿtını yir irdiler munıñàa oòşaş miñ

bì-günÀhlıúım bolsa kin nedÀmet fÀyide bermes PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt bu óikÀye nihÀyeti òoş

kelmegeç emr úıldılar kim zindÀnàa [15a] salıñlar tañla öltürgümdür didi el-úıããa vezir-i rÿm

pÀdişÀh úaşıàa kirip didiler ki óamd ü åenÀàa til açıp didiler kim ey pÀdişÀh-ı èÀlemgìr bu düz

beçeniñ işini fatraú tamÀm úılàay-men çünki èÀlem òalúı işitmegey PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt didiler

BaòtiyÀrnı keltürgil deróÀl BaòtiyÀrnı òÀøır úıldı PÀdişÀh-ı ÁzÀde-baòt didiler ki ey ÁzÀde

BaòtiyÀr seni andaà helÀk úılay ki hemme èÀlem òalúı èibret alsunlar BaòtiyÀr didiler ki ey

pÀdişÀh-ı èÀlem bir sözüm bar çünki òüdÀvendim èÀlim {ü} cebbÀr {ü} èaôìm güvÀhdur men bu

işdin aãlÀ òaberim yoúdur ammÀ biliñ işim baòtı yanàan SevdÀ-gerge oòşatı [15b] PÀdişÀh-ı

ÁzÀde-baòt didi ki ey BaòtiyÀr nemedür beyÀn úılàıl BaòtiyÀr bülbül hezÀr dÀsitÀn yañlıà

didiler ki tevÀrìò aãóÀbıda andaà keltürübdürler kim Baãra şehride bir Òoca SevdÀ-ger bar irdi

mÀlı bì-óad emvÀli bì-èaded irdi ammÀ anıñ baòtı yanıp miónet yüzlenip idi bir türlüg ticÀret

úılsa ziyÀn körür irdi eger úolıàa altun alsa kümüş bolur idi kümüş alsa kül bolur idi el-úıããa ol

yıl nihÀyeti aşlıú úıymet boldı ol yıl barluúını satıp aşlıú aldı [16a] şubu òayÀl birle kin

keleduràan yıl nihÀyeti aşlıú úıymet bolur maña köp fÀyide úılur úaøÀrÀ soñúı yıl nihÀyeti aşlıú

azman boldı hìç kimerse bir filàa aşlıú almadı ol SevdÀgerniñ aşlıúı sasıp úaldı ol SevdÀgerning

aşlıúınıñ sasıàlıúıdın maóalle òalúı didiler ki aşlıúıñnı bir ùarafge alıp kitgil bizler bol cÀyda

turàu dik bolmadım ol bì-çÀre SevdÀger alıp kelip tüşütüp anbarlarge cÀylap bu bì-çÀre òayÀl

úıldılar ki mende hìç nemerse úalmadı bu çulnı satıp bir nice raòtlar alınıp bir ùarafge [16b]

sefer úılıp revÀn boldı úaøÀrÀ bir deryÀ lebige yettiler mundın alıp baràan raòtlarnı kemege

saldılar nÀ-gehÀn bÀd-ı muòÀlif birlen keme àarú boldılar kemedeki insanlar óelÀketge yettiler

ammÀ ol SevdÀger tört kişi birlen bir taòt-fÀrede úaldı su içinde yüzüp ol künde deryÀnıñ lebige

çıútılar ol hem-rÀhları her úaysıları bir ùarafge kittiler ol SevdÀ-ger hem bir ùarafge revÀn

boldılar nÀgÀh bir kentge yettiler bir óavlıge bardılar dervÀze başıàa fitib düzge meõkÿr óavlı

dervÀzesiàa fitipdur ki bu óavla igesi müsÀfir-dÿst ve àarìb-ferver dip dervÀze başıàa [17a]

fitipdür òaùnı körüp turup irdi óavla içindin bir kişi çıúıp sordılar ki ey yigit úaydın kilür-sen ne

yerge barur-sen Òoca SevdÀger güõeştelerini evveldin tartıp aòiràaça ser-tÀ-pÀ beyÀn úıldı ol

kişi kirip Òoca Dihúanàa birin birin beyÀn úıldılar Òoca Dihúannıñ aña raómı kildi üyge alıp

6 İki defa yazılmıştır.

Page 77: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

67 Seyfullah TÜRKMEN

kirdi Àb{u} ùaèÀmdın kin didiler ki ey òoca miniñ úaşımda turàıl men saña fÀre dihúançılıú

esbÀblarnı berey andın bir nerse óÀãıl bolàay Òoca DihúÀn òoş-óÀl òurrem bolup irdi revÀ

bolàay turayın şol Òoca DihúÀn deróÀl anbar kilidini tafşurdılar [17b] Òoca SevdÀger

DihúÀnçılıúàa köp øÀbıùalik úıldı òırmen vaúti boldı Òoca SevdÀger didiler ki Òoca DihúÀn

ecrimni yaòşı birmese anıñ üçün bir munça aşlıúlarnı alıp bir üregülep kömdi el-úıããa ol kiçe

uàrılar òaberdÀr bolup ol aşlıúnı alıp kittiler Òoca SevdÀger bu óÀldin bì-òaber irdi irtesi Òoca

DihúÀn SevdÀgerniñ ecrini üyden çıúarıp berdiler belki ecridin ziyÀde şefúat meróamet úıldı

Òoca SevdÀger didiler ki ey Òoca DihúÀn bir güneh úıldım ÒüdÀnıñ yolıda èafv úılàay-men

Òoca DihúÀn aygıl didi aydı kim şeyùÀn-ı èaleyhi’l-laène mini vesvese úılıp bir niçe úaf

aşlıúlarnı [18a] kömüp irdim ecrimni kemegen edÀ úıldıñ meniñ sende óaúúım úalmadı işbu

kömgen aşlıúlarnı alıp kelsek andın kin Òoca DihúÀn bir niçe kişilerni úoşup bergeç Òoca

SevdÀger kilip körse kömgen aşlıúlarnı alıp kitipdür her çend istediler tafmadılar kelip beyÀn-ı

vÀúıèanı digeç Òoca DihúÀn bu işlerni ança òÿb körmeyigeç bu bì-çÀrege cevÀb berdiler ammÀ

ol Òoca SevdÀger òorlıú ve zÀrlıú birlen bir ùarafge cönediler bir niçe ferseng yol yürüp deryÀ

lebige yettiler çommaàa àavvÀãlar olturupdur olaràa selÀm úıldılar ve tevÀøuè [18b] birlen

turdılar àavvÀãlar sordılar kim ey òoca úaydın kelyürsiz Òoca SevdÀger ötken vÀúıèalarnı beyÀn

úıldı àavvÀãlarnıñ aña raòmı kildi ittifÀú úıldılar ki deryÀàa çömsek şÀyed ki òudÀyi birer nerse

kerek birse şol bì-çÀrege bergey-miz dip deryÀàa çömdiler her birleri birerdin mervÀrìd alıp

çıúıp Òoca SevdÀgerge berdiler ammÀ bu úıãm mervÀrìd hìç fÀdişÀhlar úolıàa tüşken imes irdi

el-úıããa Òoca SevdÀger mervÀrìdlerni alıp bir tarafge revÀn boldılar úaøÀrÀ yolda uàrılar hem-

rÀh irdi Òoca SevdÀger endìşe úılıp didiler ki üç dÀne mervÀrìdni [19a] aàzımàa salay üç

dÀneni tonumàa tikey dip òayÀlideki işlerni úıldı fÀre yol yörigeç Òoca SevdÀger sözler boldı

nÀgehÀn sözlemek birlen mervÀrìdler yirge tüşgeç uàrılar Òoca SevdÀger birlen tutuştılar el-

úıããa Òoca SevdÀgerni inçinÀn urdılar kim óesÀbsız ol uàrılar üç dÀne mervÀrìdni alıp kittiler

çıúanıdaki mervÀrìd özige úaldı nÀgehÀn aúşamàaça yol yöridiler bir şehrge yettiler bir gÿşeni

tafıp ÀrÀm aldılar irtesi cevÀhir-fürÿş ristesini istep tafıp kelip cevÀhirni körsettiler cevÀhir-

fürÿşlar SevdÀgerni muókem ba [19b] muókem baàlap7 tuttılar zìrÀ ki ol risteniñ işi şundaà

irdiler kördi kim andaà cevÀhir şÀhlar òazÀnesinde hem yoútur dip ittifÀú úıldılar kim bu

cevÀhirni úaydan aldıñ dip tutalı dip ey Òoca SevdÀger bu cevÀhirni úaydın aldıñ Òoca

SevdÀger didiler ki ey yaòşı Àdemler maña neme üçün bühtÀn úılursızlar didi cevÀhir-fürÿşlar

àavàÀ úıldılar kim meõkÿr süòanlar şubu cÀyàa kelgende bizler köçürgen kitÀbda bolmaàan

üçün el-Àn óÀøırını úıldım çünki oúuàan birÀderler èayb [20a] senÀmıàa sizler munıñ üçün bir

neçe úısm süòan-ı nÀ-lÀyıú raúam úılındı.

Temmet. TemÀm bi-èavniél-meliküél-vehhÀb.

Úanı men dik firÀúıñ içre úalàan

Úanı sin dik içmege otnı salàan

Kemìne aóúaruél-èibÀd òÀdimü’s-semìó Yÿsuf Aòund bin İbrÀhìm meróÿm raúam úılındı.

Kaynakça

COŞKUN, Volkan (2000), Özbek Türkçesi Grameri, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

7 Önceki sayfanın sonunda muókem ba biçiminde geçmektedir.

Page 78: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

68 KitÀb-ı CÀmìèaél-ÓikÀye

DEVELLİOĞLU, Ferit (1997), Osmanlıca – Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara: Aydın Kitabevi.

ECKMANN, Janos (1988), Çağatayca El Kitabı, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları.

EKER, Ümit; ZAL, Ünal (2014), Risâle-i Temürçilik, Uygur Araştırmaları Dergisi, 4, 155-173.

ERCİLASUN, Ahmet Bican (2004), Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi, Ankara: Akçağ Yayınları.

KANAR, Mehmet (2000), Farsça-Türkçe Sözlük, İstanbul: Deniz Kitabevi.

MUTÇALI, Serdar (2014), Arapça-Türkçe Sözlük, İstanbul: Dağarcık Yayınları.

NECİP, Emir Necipoviç (1995), Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

ÖZTÜRK, Mürsel (1995), Farsça Dilbilgisi, Ankara: Murat Kitabevi Yayınları.

PAÇACIOĞLU, Burhan (2006), Türkçenin Sözcük Dağarcığı, Ankara: Bizim Büro Basımevi.

SAMİ, Şemsettin (1989), Kâmûs-ı Türkî, İstanbul: Enderun Yayınları.

STEINGASS, Francis Joseph (2005), A Comprehensive Persian-English Dictionary, İstanbul: Çağrı Yayınları.

ÜNLÜ, Suat (2013), Çağatay Türkçesi Sözlüğü, Konya: Eğitim Yayınları.

ZAL, Ünal (2014), İsveç’te Ali Şîr Nevâî’nin İzleri, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 9/12, 741-749.

ZAL, Ünal (2014), Uppsala Üniversitesinde Bulunan Türkçe Eserler, ed. Nurettin DEMİR; Birsel KARAKOÇ; Astrid MENZ, Türkoloji ve Dilbilim. Éva Á. Csató Armağanı, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 479-490.

ZAL, Ünal; EKER, Ümit (2015), Risâle-i Ehl-i Derviş, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 10/2, 283-328.

ZAL, Ünal; EKER, Ümit (2014), Ebû Nasr Samânî Tezkiresi, Uygur Araştırmaları Dergisi, 4, Ankara, 11-23.

ZAL, Ünal; EKER, Ümit (2015), Tezkire-i Çihilten [Teźkire-i Heft Muĥammedān Pādişāh], Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 10/14, 1005-1046.

Page 79: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi 2015/5

DİVANÜ LUGAT-İT-TÜRK’TE GEÇEN UYGURLAR İLE İLGİLİ BİLGİLER ÜZERİNE

On Information Related to Uyghurs in Divanü Lugat-it-Türk

Yusufcan YASİN*

Özet

Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lugat-it -Türk’te Uygurlar hakkında verdiği bilgiler, diğer Türk kavimleriyle ilgili olarak sunulan bilgilere nazaran daha zengindir. Bilhassa bunlar 9-13. yüzyıllardaki Budist Uygur devleti ile Müslüman Karahanlıların tarihi ve kültürüne, bu iki devletin ilişkilerine ait çok değerli malzemeleri içermektedir. Bu çalışmada, Kaşgarlı’nın Uygurlarla ilgili olarak verdiği tüm bilgileri bir araya toplamak ve incelemek suretiyle söz konusu dönemdeki Uygurların siyasi, askeri, iktisadi ve kültürel hayatı ortaya komaya çalışılmıştır. Ayrıca bu bilgilerin ışığında Karahanlıların Uygurlar tarafından kurulan bir devlet olduğu ileri sürülmüştür.

Anahtar Sözcükler: Kaşgarlı Mahmut, Divanü Lugat-it-Türk, Uygurlar.

Abstract

The account about Uyghurs in the Compendium of the Turkic Dialects are in a visible scale compared to other thesis. İt provides us some important account history, culture and the relationship between the Buddhist Uyghur Kingdom and the Kingdom of Karahanids during the 9 th-13 th century. This is based on a respective learning on each account about the national appletion. İn this book writen by Mahmut Kashgariy, and tried to depict a clear picture of the political, military, economical and the cultural life of Uyghurs. And at the end, it advanced the idea that the Kingdom of Karahanids isestablished by Uyghurs.

Keywords: Mahmut Kashgary, Compendium of the Turkic Dialects, Uyghurs.

Karahanlılar döneminde yetişen büyük dilci Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan Divanü Lugat –it –Türk (DLT), Türk dilinin olduğu kadar, Türk kültürünün de temel eserlerinden biri sayılır. Türk diline tahsis edilen bu eserde sözcükleri açıklamak ve gramer kurallarını tanıtmak için sunulan veriler arasında siyasi, hukuk, iktisat, toplum, askerlik, fen, bilim, kültür, folklor, toponomi gibi pek çok sahalarla ilgili bilgiler vardır. Söz konusu bilgiler göz önüne alınırsa DLT’de Türklerin gündelik hayatından devlet idaresine kadar her sahayı kapsayan çeşitli bilgilerin toplandığı görülür ve Kaşgarlı Mahmut’un ansiklopedik bir eser ortaya koyduğu söylenebilir.

Kaşgarlı Muhmut’un Türk kavimlerinin hayatı ve kültürü ile ilgili olarak sunduğu bilgiler içinde Uygurlara ait olanlar ayrı bir yer tutar. Kaşgarlı’nın Uygurlar hakkında verdiği bilgiler, diğer Türk kavimleri hakkında sunulan bilgilere nazaran daha zengindir. Üstelik bunlar Türk kültür tarihine ışık tutacak bir mahiyettedir. Doğrudan Uygur adına bağlı

* Prof. Dr., Emekli Öğretim Üyesi, Ürümçi-ÇİN, E-posta: [email protected].

Page 80: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

70 Divanü Lugat-it-Türk’te Geçen Uygurlar ile İlgili Bilgiler Üzerine

olarak veya dolaylı bir şekilde geçen bu bilgiler, tarih, edebiyat, yazı, şive, iktisat, tedavül, ticaret, bilim, toponomi, din, askerlik gibi pek çok sahaları içine alır ve Türk kültürünün temel ögelerini ortaya koyar. Bu husus, elbette herkesin dikkatini çeker. Kaşgarlı’nın Uygurlar hakkında verdiği bilgiler, diğer Türk kavimlerinin yurdunda olduğu gibi Uygur memleketini de baştanbaşa gezip topladığı çeşitli malzemelere dayanmaktadır. Bundan başka, bazı şahsiyetlerin verdiği bilgilere de önem vermiş. Elbette elinde bulunan kitap, dergi ve mecmualardan öğrendikleri de olmalıdır. Kaşgarlı, eserinde Uygurlar ve Uygur kültürü hakkında neden bu kadar önemle duruyor? Kaşgarlı’nın Uygurlarla bir bağlantısı var mıdır? Karahanlıların hükümdar sülalesi Uygurlardan mı neş’et ediyor? Bu sorular Kaşgarlı’nın eserinide yer alan Uygurlarla ilgili bilgilerin bir araya toplanıp derinden araştırılması neticesinde cevaplandırılabilir. Bu hususta Çin kaynakları ve bazı İslam yazarlarının eserleri de çok önemli bilgiler ihtiva eder.

Önce şunu belirtmek lazım ki, Kaşgarlı’nın dile getirdiği Uygurlar, Budizm muhitinde yaşayan ve çok yüksek bir kültüre sahip olan bir topluluktur. Kaşgarlı Uygurlara hem milliyetçi ve hem de ümmetçi düşünce açısından bakıyor. Kaşgarlı milliyetçi düşünceden baktığı zaman Uygurlardan gurur duyuyor ve “Türk” ile “Uygur” adını eşit anlamda gösteriyor, bu iki kavramı iç içe bağlıyor. Ümmetçi düşünceden baktığı zaman ise Uygurları kınıyor ve onları “katı kâfirler’’, “vefasız” ibaresiyle ve “yabancı” anlamında gelen “Tat” sözüyle tanıtıyor, onlara darbe vurulmasını öneriyor. Bilhassa, Kaşgarlı İslam yanlısı olarak Karahanlı sınırları içinde yaşayan Uygurlar ile Budist Uygurları birbirinden ayrı tutmak istiyor ve Karahanlılar tebaası olan Uygurlara ise “Türk” adını veriyor. Kaşgarlı’nın bu tutumu da ilim sahasında Karahanlıların hükümdar sülalesi meselesinde tartışmaların yapılmasına sebep olan etkenlerden biri olagelmiştir. Bu tartışmalarda, Kaşgarlı’nın verdiği bilgiler sayesinde kesin bir sonuca varılabilir.

Kaşgarlı Mahmut, Türklerin yüksek seciyeleri üzerinde dururken ilk olarak Türklerin askeri seciyelerini ve harp bakımından ne kadar ileri bir düzeye ulaştıklarını göstermeye çalışmıştır. Yani “Yüce Tanrı ‘benim bir ordum vardır, ona ‘Türk’ adı verdim. Bir ulusa kızarsam Türkleri, o ulus üzerine musallat kılarım’ diyor. İşte bu, Türkler için bütün insanlara karşı bir üstünlüktür’’ (Atalay 1985 :351) şeklindeki bir hadisi kaydetmekle Türklerin tarihte güçlü bir askeri millet olarak ortaya çıktığını dile getirir. Bu bilgileri Çin kaynaklarında, Cahiz’de ve İbn Hassül’de geçen kayıtlar doğrular niteliktedir. Kaşgarlı, Türklerin askeri seciyesini ve bu sahada gösterdiği maharetini Uygur adının etimolojisi ve anlamından bahseden bir maddede şöyle açıklamaktadır: “Zülkarneyn Uygur illerine geldiğinde Türk Hakanı ona dört bin kişi göndermiş; tulgalarına takılan kanatlar şahın kanatları imiş. Bunlar öne ok attıkları gibi arkaya da ok atarlarmış. Zülkarneyn bunlara şaşakalmış ve İnan Huzhurend demiş ‘bunlar kendi kendilerine geçinirler, başkasının yiyeceğine muhtaç olmazlar. Çünkü bunların elinden av kurtulmaz. İstedikleri zaman avlayıp yiyebilirler’ demek istemiş. Bu vilayete Huzhur adı verilmiş, sonraları h (خ) harfı elife ) الف( çevrilmiştir. Böylece boğazdan gelen harflerin birbirine çevrilip durması olagan

şeydir; hele الف in خ ya, خ nın الف e çevrildiği çoktur” (AtalayⅠ1985 :112-113). Kaşgarlı Mahmut, menkıbe mahiyetinde anlattığı bu beyanlarında, Uygur adının “bahadır’’, “atıcılıkta ve savaşçılıkta üstün bir düzeyde olan’’, “kimseye dokunmaz insan” anlamına geldiğini vurgulamakla birlikte, bunu tarihte büyük istilacı olarak tanınan Zülkarney’in ağzından vermek yoluyla Türklerin binicilik ve atıcılık maharetine herhangi bir yabancının karşı koyamayacağına işaret etmiştir.1 Kaşgarlı Mahmut şöyle devam eder: “Kitabın sahibi Mahmut der ki, bunun içindir ki bizim atalarımız olan beylere Hamir derler; çünkü Oğuzlar Amir diyemezler, الفharfini خ ya çevirerek söylerler. Babamız Türk illerini Samanlı oğullarından alan Beydir; adına Hamir Tekin derler. Uygur kelimesinde gördüğün gibi الف

1 Yusufcan Yasin, “Kaşgarlı Mahmut’a Göre Türklerde Harp’’, 2. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Bilgi Şöleni Bildirileri: Kaşgarlı Mahmut ve Dönemi, Ankara, 2009, Türk Dil Kurumu Yayınları, s. 762.

Page 81: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

71 Yusufcan YASİN

harfi خ ya çevrilmiştir. خ harfi الف harfine çevrilince ذۥخ kelimesindeki ذ harfi de ى ye çevrilirmiştir. Bu ذ nin ى ye çevrilmesi büyük bir kuraldır. Bundan sonra خر kelimesindeki ya çevrilmesi her zaman olan bir şeydir; nasıl ki خ harfinin غ .yapılmıştır غ harfi خArapçada رتـخ ve ردـغ kelimelerinde de böyle olmuştur’’(Atalay 1985: 113-114). Kaşgarlı’nın

dile getirdiği bu halk etimolojisinde iki önemli mesele aydınlığa kavuşmuş oluyor. Biri, Uygur adının askerlik ve savaşla ilgili bir deyim olarak tanıtılmasıdır. Bu, Çin kaynaklarında kayıtlı olan Uygur adının menşeine ait bir belge ile benzerlik teşkil ediyor. Bu belgeye göre, 787’de Uygur hükümdarı Alp Kutluğ Bilge Kağan Çin’e elçi gönderip Uygur adının Çincesi olan 《回纥》 karakterinin “Şahın süratı ile dolaşan ve hücum eden”

anlamında gelen《回鹘》 karakteriyle değiştirlmesini istemiştir.2 Kaşgarlı’da ve Çin

kaynaklarında geçen bu iki etimolojide şahin ve savaş sanatı söz konusu olmaktadır. Burada, Çin kaynakları Kaşgarlı’da geçen etimolojinin menkıbe olmaktan ziyade tarihi ve kültürel gerçeklere uygun bir kayıt olduğunu kanıtlamaktadır. Bütün bu belgeler, Uygur adının menşeine ait aynı görüşün Uygurlar arasında asırlardan beri yaygın duruma gelen bir görüş olduğunu ve devlet adamları, aydınlar ve ileri gelenlerin her zaman bu görüşü benimsediğini göstermektedir. Bilhassa, Kaşgarlı’nın Uygur adının etimolojisinden bahsederken Türk illerini Sâmânî oğullarından alan beylerin adı üzerine değinmesi çok ilgi çeken bir konudur. Çünkü Kaşgarlı’nın Uygur adı sebebiyle o beylerden bahsetmesi, Karahanlı hükümdar sülalesinin menşeinin Uygurlara bağlandıklarından ileri gelmiş olabilir. Söz konusu diğer bir mesele, bu etimolojide Uygur adının ilk şeklinden son şekline doğru gelişme merhalesi fonetik kurallara uygun bir şekilde açıklanmaktadır. Buna göre, Uygur adının gelişmesi şöyle olur: h d h rend hu hur u hur uyhur uygur. Bilhassa, Kaşgarlı bu maddede 19. yüzyıldan itibaren yapılacak Türk dilinin tasnifi çalışmalarında ölçüt olarak kullanılacak ses değişikliği olayını ortaya koymaktadır. Böylece, Kaşgarlı Mahmut Türk dili tarihindeki önemli bir ses gelişmesi olan /d/ > /y/ olayını ilk kez belirleyen ve açıklayan bilgin hüviyetini kazanmaktadır3.

Kaşgarlı Mahmut eserinde 840’tan sonra İç Asya’da faaliyet gösteren Uygurların hayatı ve kültürü üzerine dururken sadece Budizm muhitinde yaşayan Uygurları bizzat Uygur adı altında dile getirir. Kansu’da hüküm süren Uygur devletinin inkırazı ile ilgili edebi parçaları vermek ve başlıca bir şehrini göstermekle yetinir. Fakat Karahanlıların Uygurlarla olan bağlantısı hakkında hiç bir şey söylemiyor ve Karahanlılar ile Buddist Uygurlar arasında kesin bir çizgi çiziyor. Bu çizginin arada din birliğinin olmadığından ileri geldiği eserde çok açık görülür. Böyle olduğu halde, Kaşgarlı, Karahanlılar sahasında Uygurların yaşamakta olduklarına ve Karahanlı hükümdar sülalesinin Uygurlardan geldiğine kapalı bir biçimde işaret ediyor.

Kaşgarlı Budizm muhitinde yaşayan Uygurlar hakkında dururken onların devleti ve sınırları, şehircilik hayatı, yazısı, edebiyatı, din ve inançları, ödeme araçları ve dış ticareti hakkında çok değerli bilgileri vermekle birlikte Karahanlıların Budist Uygurlara karşı yaptığı savaşlardan da bahseder. Bütün bu bilgileri bir araya getirirsek, Uygurların köklü ve parlak bir kültüre sahip oldukları belli olur.

Kaşgarlı Uygur devletinin adı, sehirleri ve sınırları hakkında şöyle diyor: “Uygur – beş şehirli bir vilayetin adı. Zülkarneyn Türk Hakanı ile barıştıktan sonra bu şehirleri yaptırmıştır’’(Atalay Ⅰ1985 :111), “Bu vilayette beş şehir vardır. Vilayetin halkı en katı kâfirlerdir, son derece atıcıdırlar. Zülkarneynin yaptırmış olduğu Sulmi (Sülmi), Koçu,

2 陈世明, 孟楠, 高健 编者《二十四史唐宋元明时期西域史料汇编》(欧阳修撰《新唐书》卷二百一十七上,

回鹘上), 乌鲁木齐, 2010年, 新疆大学出版社, 第205页. Ou –Yang-Xiu, Yengi Tang-name, Ürümçi, 2010, Şincang Helk Neşriyati, s. 774.

3 Şükrü Haluk Akalın, Bin Yıl Önce Bin Yıl Sonra Kaşgarlı Mahmut ve Divanu Lugat it-Türk, Ankara, 2008, Türk Dil Kurumu Yayınları s. 85-86.

Page 82: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

72 Divanü Lugat-it-Türk’te Geçen Uygurlar ile İlgili Bilgiler Üzerine

Canbalık, Beşbalık, Yanği balık adındaki şehirlerdir’’(ÜrümçiⅠ 1981: 152-153), “Balık: İslamlıktan çok evvel Türk dilince, sığınak, kal’e, şehir demektir. Uygurcada dahi böyledir. Uygurların en büyük şehirlerinden birisine Beşbalık denir. Burası, Uygurların en büyük şehridir; “beş şehir” demektir (Atalay 1985: 379), “Koçu: Uygur şehirlerinden birinin adı” (Atalay1986: 238), “Koçu: Uygur şehri. Orada bulunan bütün şehirlere bu ad verilir” (Atalay 1986 :b 219). Kaşgarlı burada çok önemli hususlardan bahsediyor. Bütün bu bilgilere göre, Uygur adı, etnik bir tabir olmaktan ziyade siyasi bir ad olarak karşımıza çıkıyor. “En katı kâfirler” (Eşedd ül –kefere) demekle Uygurların Budizm inancını benimsediğini bildiren Kaşgarlı, Uygurlardaki Manihezmden hiç bahsetmemesine rağmen, Tamim İbn Bahir ve Cahiz gibi İslam yazarlarının Uygurların Manihezmi kabul ettekten sonra savaşçılığını kaybettikleri hakkındaki ifadelerinin biraz abartılı olduğunu göstermektedir. Diğer bir deyişle Uygurların Mani mezhebini kabul etmelerinden üç yıl kadar süre geçtiği halde yine askerlik ruhunu kaybetmediklerini gösterecek bir delil Kaşgarlı Mahmut’ta zikredilmektedir.4 A. Zeki Velidi Togan’a göre, Kaşgarlı’da geçen Zülkarneyn batıdan gelen Aryanı fatihleridir.5 Kaşgarlı burada Uygur şehirlerinin tarihini Zülkarneyn’e bağlamakla Uygur devletinin topraklarında şehir hayatının köklü bir tarihe sahip ve diğer Türk kavimlerine nazaran çok gelişmiş olduğu göstermektedir. Nitekim Kaşgarlı’nın bildirdiği gibi, aynı bölgede yaşayan Uygurların milattan önceki devirlerden itibaren şehir hayatını yaşadıklarını Çin kaynaklarından da öğreniyoruz. Aynı bölgede yapılan kazılar da şehir hayatının tarihini daha eski devirlere götürmektedir. Kaşgarlı’da geçen şehirler diğer kaynaklarda da bahsedilen ünlü şehirlerdendir. 982 tarihinde yazıldığı bilinen udüd al-ālam’de Toğuzğuz yani Uygurlar ülkesinde on yedi şehirden bahsediliyor. Fakat bu on yedi şehirden ancak bir kısmının adlarının okunuşları ve yerleri tesbit edilebiliyor. Okunuşu ve yeri tesbit edilen şehirlerden biri Çinânikes olup bu, Çinlilerin Gao-chang dedikleri büyük şehirdir. Uygurlar bu şehre Koçu demekte idi. Biruni de “Çînânkes (Çînânikes): burası Tarhân’ın ikametgâhı Koçu şehridir’’6 diyor. Toğuzğuz hükümdarının yazın oturduğu Pencikeş köyü ise Beşbalık şehridir.7 Sulmi, Kaşgarlı’dan başka Biruni’de (“al-Kānūn al-Mas’udî’’), Marvazi’de (Tabā’ i’al –hayavān’’),《元史》(“Yuan Sülalesi Tarihi’’)’de, Maitrisimit’de, ayrıca, Hoten metinleri, Tun-huân yazmaları ve Soğdca vesikalarda da zikredilir. Yü-Tian-heng ve Pelliot, 《元史》’ye istinaden burasının Tanrı Dağları’nın kuzeyinde, Beşbalık’a yakın bir yerde, bilhassa doğu tarafında olduğu fikrindedir. Fakat Kaşgarlı’nın çizdiği yuvarlak haritada bu yer Beşbalık’tan çok uzak bir yerde, yani Koçu’nun güneyinde ve Küsen’in kuzeyinde gösterilmiştir. W. B. Henning, Geng-Shi-min ve ünlü dilci İbrahim Mutî gibi birçok bilginlerin fikrine göre, Sulmi, bugünkü Karaşeherdir, Maitrisimit’de geçen “Üç Sulmi” adındaki yer burasıdır.8 Chian-Bo-quan’ın ileri sürdüğü görüşe göre, Sulmi, Türkçe bir terim olup Sol sözüne +mi ekinin eklenmesiyle yapılmış ve “sol tarafta yer alan şehir” anlamında gelmektedir. Turfan’da bulunan Uygur yazısındaki Mani dini metinlerinde Sulmi veya Slomi adındaki bir yer veya Sulmilik, Solmilik adı verilen bir şehir çok defa zikredilir. Sulmi, Bariköl (Barsköl) sınırlarındadır ve Hun devrine ait Çin kaynaklarından《汉书》(“Hen-name’’)de geçen “且弥’’(Che -mi) kalesidir. “且弥’’daki “且”

4 V. V. Barthold, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, Ankara, 2006, Türk Tarih Kurumu Yayınları, s. 75. 5 A. Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş,Ⅰ, 3.baskı, İstanbul, 1981, Enderun Kitabevi, s.32. 6 Faruk Sumer, Eski Türklerde Şehircilik, Ankara, 1994, Türk Tarih Kurumu Basımevi, s. 38. Ramazan Şeşen, İslâm Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, 2.baskı, Ankara, 2001, Türk Tarih Kurumu Basımevi, s.200. 7 佚名/ 著 王治来/ 译注《世界境域志》, 2010, 上海古籍出版社, 第069页. Ablet Nordun, Haz, udüd al-ālam, 2003, Keşker Uyğur Neşriyati, s.117, 176. 8 İsrapil Yüsüp, Abdukeyyum Hoca, Dolkun Kembiri Haz, Kedimki Uygur Tilidiki Maitrisimit, Ürümçi, 1987, Şincang Helk Neşriyati, s. 138. 耿世民 著《新疆文史论文集》(“Collection of the Papers on language -Literature

and History of Xınjıang’’), 北京, 2001年, 中央民族大学出版社, 第202-203页. Halide Mut î Haz, İbrahim Mutî İlmiy Makaliliri, 2007, Bei-jing, Milletler Neşriyati, s.550.

Page 83: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

73 Yusufcan YASİN

karakteri “祖’’(zu) şeklinde de telaffuz edilir. “Zu” ile “Su’’nun tellafüzünde pek çok fark

yoktur. “且弥” ise Sulmi veya Solmi’nin kısaltmalı tercümesidir.9 Çanbalık ise Sanci’dir. Burası, 13. asrın başlarında Orta Asya’dan geçen İbni Haldun’un seyahatnamesinde “Janbalex” şeklinde geçer, Çin kaynaklarında ise “彰八里” “昌八剌’’, “昌八里’’, “昌八刺成”

şeklinde kaydedilir. 《元史》(“Yüan Sülalesi Tarihi’’)’ de ses çevri ile “仰吉八里” şeklinde yazılan Yanğibalık ise kimilerine göre, Manas’ta,10 kimilerine göre, Kutubi’da11, kimilerine göre, Manas ile Kutubi (Hutukbay, Hutupay) arasındadır.12 Burası, Haldon’da geçen “Angebalex” ile bir zannedilir. Kaşgarlı’da adı geçen beş şehirden Yanğibalık müstesna diğerleri esere eklenen yuvarlak haritada da kuzeyden güneye doğru yer almış bir şekilde gösterilmiştir. Burada bir önemli konu daha var ki, Beşbalık’ın Uygurların en büyük şehri olduğunu bildiren Kaşgarlı yine “Koçu” maddesinde Budist Uygurların devletine Uygur Devleti veya Koçu Devleti adının verildiğini açık bildirmektedir. Turfan’da ele geçen el yazmalarında “Koçu balık” ve “Koçu ili” adları geçtiği gibi13, Çin kaynaklarında bu devlet için “回鹘” (Uygur), “高昌” (Koçu), “和州回鹘” (Koçu Uygurları’’), “高昌国’’(Koçu devleti)

karakteri tercih edilmiştir.14 Bütün bu belgeler Kaşgarlı’nın sözlerini doğrulamaktadır. Butün bu verilerden anlaşılıyor ki, Kaşgarlı bahsi geçen maddelerde Uygur adını etnik bir terim olmaktan ziyade siyasi bir anlamda tanımlamakla Budist Uygurların sadece Uygurların bir bölüğü olduğunu belirtmiş oluyor.

Kaşgarlı aynı Uygur devletinin sınırları hakkında da çeşitli bilgiler veriyor. Bilhassa, Uygur devleti ile Karahanlıların sınırlarını göstermeye ayrıca yer veriyor. Örneğin, “Küsen: Kuça denilen şehrin bir adı. Burası Uygur sınırıdır” (Ürümçi 1981: 526). Bundan anlaşılıyor ki, Küsen, Uygur devletinin batı sınırlarını teşkil ediyor. Kaşgarlı, savaşları konu alan parçalarda Uygur devletinin kuzeybatı yönündeki sınırlarının İli Nehri havalisine kadar uzanmış olduğunu belirtiyor:

Kimi içre oldurup

Ila suwın keçtimiz

Uygur taba başlanıp

Mınğlak elin açtımız

“Gemi içerisinde oturup Ila suyunu -bu, büyük bir ırmaktır- geçtik. Uygurlara doğru yöneldik. Mınlak elini açtık’’ (Atalay 1986 III: 235). Kaşgarlı eserin bir başka yerinde “Minğlak bir yerin adıdır’’ demektedir. Burası, İli Nehri kuzeyinde yer alan bir yer olabilir. Kimi araştırmacılar burasını Uygur yurdunun bitimi olarak göstermektedir.15 Kaşgarlı, Barsgan maddesinde şöyle bir söylentiyi dile getirir: “Barsgan: Afrasiyab’ın oğlunun adıdır. Barsgan şehrini bu yapmıştır. Bu şehir Mahmut’un babasının şehridir. Bazıları şöyle söylerler: Uygur hakanının Barsgan adında bir at bakıcısı varmış. Havası güzel olduğu için atları burada yetiştirirmiş. Sonra Barsgan adı buraya ad olarak verilmiş (Atalay, 1986 III: 417-418). Barsgan’ın Uygur hakanının yaylası olduğunu belirten bu rivayeti hangi Uygur

9 钱伯泉著《车师语言与车师种族初探》、《新疆大学学报》(哲学社会科学版), 1997年, 第25卷 第三期,

第57页. 10 Ablet Nordun, “Türkiy Tillar Divani’diki Tarihka Dair Melumatlarning Tetkikat Kimmiti’’, Mehmud Keşkeri ve Türkiy Tillar Divani, Bei-jing, 2008, Milletler Neşriyatı, s. 255-256. 11 Hebibulla Hoca Lemcini, “Türkiya Tillar Divani’da Bayan Kilinğan Kedimki Şeher – Kentler Toğrisida’’, Zhong- guo Uygur Tarihi ve Medeniyiti Tetkikati, Ⅲ, Ürümçi, 2000, Şincang Helk Neşriyati, s. 300. 12 Faruk Sumer, age., s.39 13 德 冯佳班 著《高昌回鹘王国的生活》, 1989年, 吐鲁番市地方志编辑室出版, 第160页. 14 元 脱脱 撰 《辽史》, 北京, 1974年, 中华书局标点本, 卷三十六 兵卫志下, 第429~433页, 卷四十六百官志二,

第758页. 15 Saadetttin Gömeç, “Divanü Lugat-it –Türk’te Geçen Yer Adları’’, 2. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Bilgi Şöleni Bildirileri: Kaşgarlı Mahmut ve Dönemi, Ankara, 2009, Türk Dil Kurumu Yayınları, s.289.

Page 84: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

74 Divanü Lugat-it-Türk’te Geçen Uygurlar ile İlgili Bilgiler Üzerine

devletinin hükümdarını işaret ediyor? Bu rivayet Barsgan’ın Türgişler devrinde kurulmuş olduğunu ifade edebileceği gibi, aynı zamanda Uygur hâkimiyetinin bir ara buraya kadar uzanmış olduğunu da gösterebilir. Gerçekten, Uygur Köl Bilge Kağan, kitabesinde hâkimiyetinin buraya kadar yayıldığını söylüyor. DLT’te “Bilge” maddesinde Kaşgarlı, “Uygur Hakanına Köl Bilge Han” adı verilir, ‘aklı göl gibi’ demektir. Burada çokluğu göstermek için su biriken yere benzetilmiştir. Yine akıllı kişiye ‘büge bilge’ denir’’(Atalay 1985: 426) demektedir. Kaşgarlı’nın verdiği bu bilgilerle ilgili olan Uygurların iki devrinde iki hükümdarı vardır. Biri, Orhun’daki Uygur devletinin, diğer biri İç Asya’da kurulan Uygur devletinin hükümdarıdır. Çin kaynaklarına göre, Orhun’da kurulan ve Ötüken’i başkent yapan Uygur devletinin ilk kağanı Kulliğ Boyla, kendine “Kutluğ Bilge Kül/Köl Kağan” unvanını veriyor. Bu unvan, Şine-Usu ve Kara Balsagun kitabesi’nde “Kül/Köl Bilge Kağan” şeklinde geçer.16 Aru-Han yazıtında aynı unvandan başka Kulliğ’e “Köl Tarkan’’, “Köl Beg Bilge Kağan” unvanlarının da verildiği kaydedilir.17 Kağanın tahta oturduğu dönemde Uygur devletinin sınırları doğuda Şırviların (室韦) yerleştiği bölgeden batıda

Altay Dağları (金山)’na kadar uzanmıştır. Güneyde, Uygurlar çölün tamamını ele geçirip, eski Hunların topraklarını hâkimiyet altına almışlardı.18 Uygurların ikinci kağanı Moyun-çor, Şimalde Kırgızlarla, garpta Karluklar ve onlara yardım eden Türgişler ve Basmıllarla, ayrıca Sekiz Oğuz, Dokuz Tatar ve Çiklerle savaşmış, bunların hepsini kendine bağlamış, hâkimiyetini Yenisey kaynakları, Çu-Talas havalisi, İç-Asya ve Kerulen’e kadar yaymış. Talas muharebesi (751), Tarım Havzası’nın Uygurların eline geçmesini sağlamış.19 Bütün bu bilgilerden anlaşılıyor ki, Köl/Kül Bilge Kağan devrinde Uygur devletini sınırları batıda Altay Dağları’ndan geçmemiş olmasına rağmen, onun haleflerinin tahta geçtiği devirlerde ise Uygurların sınırları batıda Kaşgarlı’nın bahsettiği Barsgan civarlarına ulaşmış ve burası muhtemel Uygurların başlıca yaylalarından olmuş. Bu hususta 821’de Uygurların başkentini ziyaret eden Temim İbn Bahr’de çok önemli bilgelere rastlıyoruz. Ona göre, Yukarı Nuşacan (Nuşcan) çevresinde dört büyük ve dört de küçük kent vardır. Yanında bir göl bulunan bir kentte tam silahlı 20.000 asker vardır.20Yukarı Nuşacan’ın Kaşgarlı’da geçen Barsgan ile aynı yer olduğu kesinlikle bilinmektedir.21 Bu noktada Kaşgarlı’nın aktardığı rivayet önemlidir ve Orhun’daki Uygur devletinin batı sınırlarının tespit edilmesinde de önemli ve güvenilir bir kaynak sayılabilir.

Yukarıda bahsedildiği gibi, Turfan kazılarında ele geçen bir kazık kitabede hükümdar Kül /Köl Bilge Tengri’nin tahta çıkmasına göre hesaplanan bir tarih zaptı formülü vardır: “Kutluğ ki ot kutluğ koyn yıl, ikinti ay, üç yangığa, kün ay tngride kut bulmış, uluğ kün ornanmış, alpın erdemin il tutmış, alp arslan kutluğ kül bilge kan(ımuz).... kan olurmış , öngtün saçiu, kidin nuç barshankategi ilinü erksinü yrlıkayur oğurda... (“Kutlu keng (şipkanlı), ateş kutlu (unsurlu) koyun yıl, ikinci ay, üç yeniye, gün ve ay tanrıdan kut (saadet) bulmuş, ulu kut (baht üstüne) yerleşmiş kuvvet ve faziletle il tutmuş alp arslan kutlu kül bilge tanrı hanımız… tahta oturduğu, önde (şarkta) saçiu(= çice Scha-tschou) ve arkada (garpta) Nuç Barsgan’a kadar idare ettiği ve hüküm sürdüğü çağda’’).22 Burada adı geçen Kül (Köl) Bilge Tengri kimdir? Bunu, Kaşgarlı’nın dile getirdiği Köl Bilge Xan ile aynı

16 法 J.R. 哈密顿 著《五代回鹘史料》, 我乌鲁木齐, 1982, 新疆人们出版社, 第145 页. 17 Saadettin Gömeç, Uygur Türkleri Tarihi ve Kültürü, 2.baskı, Ankara, 2000, Akçağ Yayınları, s. 25 18 陈世明, 孟楠, 高健 编者《二十四史唐宋元明时期西域史料汇编》(欧阳修撰《新唐书》卷二百一十七上,

回鹘上), 第198页. Ou –Yang-Xiu, age., s. 751. 19 İbrahim Kafesoğlu, “Türkler’’, İslam Ansiklopedisi, 12/2.cilt, İstanbul, 1988, Milli Eğitim Basımevi s. 180. İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, 23. baskı, İstanbul, 2003, Ötüken Neşriyat, s.132. 20 Ramazan Şeşen, age., s. 195. Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, VII, s.341, Ankara, 2000. T.C.Kültür Bakanlığı Yayınları. 21 W. Minorskiy, “Temin İbn Bahr’ning Uyğur İlige Sayahiti’’, Hua-Tao, 8~10. Esirlerdiki Ğerbiy Yurt Tarihi Hekkide Tetkikat, 2003, Kaşker Uyğur Neşriyati, s.568. 22 Reşid Rahmeti Arat, “Türklerde Tarih Zaptı’’, Makaleler, cilt Ⅰ, Ankara-1987, Türk Kültürünü Araştırma Enistitüsü Yayınları, s. 164. Yayına Hazırlayan: Osman Fikri Sertkaya.

Page 85: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

75 Yusufcan YASİN

kişi olduğunu düşünebilir miyiz? Kazık kitabelerde adı geçen Kül/Köl Bilge Tengri’in tahta geçtiği yıllarda doğuda Şa-chou’dan batıda Nuç Barsgan’a kadar olan sahaları idare ettikleri hakkındaki bilgiler, Kaşgarlı’nın Barsgan ve Köl Bilge Xan ile ilgili olarak kaydettiklerine tam uygunluk göstermektedir. Fakat aynı kazık kitabe üzerine çalışma yapan L. Bazin, F. W. K.Müller, J. R.Hamilton, Abe Takeo gibi bilginlerin Kül/Köl Bilge Tengri’nin tahta geçtiği yıllara ait verdiği bilgiler birbirini tutmuyor. Müller’e göre bu, 767 tarihinde yazılmış bir yazıttır. Bazın kitabenin 899 tarihli olup Köl Bilge Han’ın tahta çıkış tarihlerini gösterdiğini ve adı geçen hanın 947 yılına kadar hüküm sürdüğünü yazıyor. Hamilton ve Abe Takeo ise 947’de yazıldığını ileri sürüyor. Aynı yerde bulanan ve içerik bakımından bir bölüğü burada söz konusu olan kazıktaki metinlerle benzerlik teşkil diğer bir kazıktaki bilgiler göz önüne alınırsa Kaşgarlı’nın Uygur hükümdarı şeklinde zikrettiği Köl Bilge Han, pek kuvvetli ihtimal ile bu hükümdardır.23 Bunlardan anlaşılıyor ki, 10. yüzyıllarda Koçu Uygur devletinin sınırları kuzey batıda İsik Köl kıyılarındaki Barsgan’a kadar uzanır. Burası hükümdar sülalesi için özel at yetiştirecek bir yer olmuştur. Böylece, Yedisu havalisi Uygur devletinin sınırları içinde yer alan önemli bir bölge olmuştur.24 Bahsedilen kazıkta geçen Nuç adlı yeri Müller ve onu takip eden Abe Takeo, Göktürkler devrinden itibaren Çin kaynaklarında geçmeye başlayan ve Suyab Nehri’nin güneyinde, Şaş (Taşkent)’ın kuzeyinde yer aldığı bildirilen Nuçkent ile birleştirilmektedir.25 Şayet bu görüş doğru ise Uygur devletinin sınırları daha batıya uzanır. Ama amacımız Uygur devletinin kuzeybatıdaki sınırlarını kesinlikle tespit etmek değildir, sadece Kaşgarlı’nın verdiği bilgilerin bu husustaki önemini belirtmektir. Gerçekten, Kaşgarlı’nın “Barsgan’’, “Bilge” ve “Mınglak” hakkında verdiği bilgiler sayesinde, Uygur devletinin sınırlarının kuzeybatıda önceleri Yedisu havalisine kadar genişlediğini, sonraları Kaşgarlı’nın yaşadığı 11. yüzyılda ise bu bölgeleri kaybedip, hudutlarının aynı yönde Ila(ili) Nehri’nin orta ve yukarı mecralarında bittiğini söyleyebiliriz. Burada bahsetmek gereken bir husus daha var ki, ünlü Türk bilgini Emel Esin “Türk Sanatında At” adlı bir yazısında “Kaşgarî zamanında Uygur kağanının atları, Isık Köl platosunda Barsgan’da otlatılıyordu’’26 demektedir. Bilindiği gibi, Kaşgarlı’nın yaşadığı dönemde Barsgan Karahanlıların sınırları içinde kalan bir şehirdi ve burasının Kaşgarlı’nın babasının da memleketi olduğu bildirilmiştir (Atalay 1986: 418). Muhtemel, Emel Esin hem yukarıda bahsedilen rivayeti hem de burasının Karahanılılar zamanında da başlıca bir hayvancılık bölgesi olduğunu göz önüne alarak aynı sonuca varmış olabilir. Burada, ilgi çeken bir husus, Emel Esin Kaşgarlı’nın kaydettiklerini Karahanlılara izafe ederek orasının Uygur topraklarından olduğunu göstermekle Karahanlıların hükümdar sülalesinin de Uygurlardan geldiklerine işaret etmiştir. Al- Ķarşi’de Karahanlıların ilk hükümdarının adı Bilge Kül Kadır Han şeklinde zikredilmiştir.27 Orhun’daki Uygur devleti ile Karahanlıların ilk hükümdarlarının unvanlarındaki bu benzerlik ve Koçu Uygur devletinde Kül Bilge Tengri’nin tahta geçtiği yılların takvim olarak kullanılması bu üç devletin kurucuları arasında sıkı bir bağlantının var olduğunu ve onların hâkimiyet anlayışı ve devlet geleneğinin aynı yoldan geldiklerini gösterir.

Kaşgarlı, “Öge” ve “Türkmen” adlarının etimolojisi üzerine değinirken iki rivayeti aktararak Uygur devletinin sınırlarının kuzeyde nereye kadar uzanmış olduğuna da işaret ediyor. “Öge” maddesinde söyle denilmektedir: “Türk hakanının gönderdiği bir bölük asker Zülkarneyn’in ileri kolları üzerine baskın yapmışlar. Düşmanları yenmişler. Türklerden biri Zülkarneyn’in askerlerinden birine bir kılıç vurmuş, herifi göbegine dek

23 R. R. Arat, age., s.164. 法J.R. 哈密顿 著《五代回鹘史料》, 第152-153页. 日 安部健夫 著《西回鹘史的研究》,

乌鲁木齐, 1985年, 新疆人民出版社, 第267页. Faruk Sumer, age., s. 51, 102.haşiye. 24 Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, 15.baskı, İstanbul, 2006, Ötüken Neşriyat, s.86. 25 华涛 著《西域历史研究》(八至十世界), 2003年, 上海古籍出版社, 第, 129页. 26 Emel Esin, Orta Asya’dan Osmanlılara Türk Sanatında İkonografik Motifler, Ankara, 2003, Kabalcı Yayınları, s. 259. 27 Ömeljan Pritsak, “Karahanlılar’’, İslam Ansiklopedisi, 6.cilt, İstanbul, 1968, Milli Eğitim Basımevi, s. 253.

Page 86: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

76 Divanü Lugat-it-Türk’te Geçen Uygurlar ile İlgili Bilgiler Üzerine

parçalamış. Öldürülen adamın belinde, içerisinde altın bulunan bir kemer varmış; kemer de kesilmiş, altınlar kana bulaşarak dökülmüş. Ertesi sabah Türk askerleri kana bulaşmış olan altınları görerek birbirlerine ‘bu ne’ demişler, ‘altın kan’ cevabı verilmiş. Orada bulunan büyük bir dağa hemen bu adı vermişler. Uygur ülkesine yakın olan bu dağın çevresinde Türk göçebeleri bulunur. Zülkarneyn bu gece baskınından sonra Türk hakanıyla barışmış” (Atalay 1983: 90-91). Buna benzer diğer bir rivayet “Türkmen” maddesinde geçer. Buna göre, “Hakan şu Çin’e doğru geçip gitmiştir. Zülkarneyn arkasına düşmüş idi. Uygurların hakanı, Zülkarneyn’e bir bölük asker gönderir. Bu çarpışma ‘Altun kan’ denilen bir dağda olmuştur. Bugün ‘Altun Kan’ denir. Bunun üzerine Zülkarneyn Hakanla barıştı ve Uygur şehirlerini yaptı; bir müddet oralarda oturdu. Zülkarneyn çekilip gittikten sonra Hakan Şu geldi, Balasagun’a kadar ilerledi. Kendi adını vererek ‘Şu” adındaki şehri yaptırdı” (Atalay 1986: 416). Bu iki efsanede geçen dağın Altay dağları olduğu zannedilir. Çünkü Altay dağları altın madenleriyle ve Altın Dağ adıyla tarihin çok eski devirlerinden beri doğu ve batı arasında maruf olmuştur. Kaşgarlı’da geçen Uygur ülkesi Koçu Uygur Devleti’ni gösterir, Altay dağları bu devletin kuzey ve kuzey doğu sınırlarını teşkil etmektedir.28 “Bu dağın çevresinde Türk göçebeleri bulunurlar” denilmesi de Altay’ın Türklerin ana yurdu olduğunu ve Türklerin aynı dağları merkezî bir bölge durumuna getirip hüküm sürdüğünü işaret eder. Burada Kaşgarlı Altay’ın asıl adı, bulunduğu yeri, maden bakımından zenginlikleri ve tarihte tuttuğu yerini söylenti şeklinde ifade etmiştir. İlk Türk merkezlerinden Andronov Kültürü çağında ise – bütün Orta ve Şimalı Asya’da altın ilk defa ortaya çıkmakta idi. Bu dönemde çok kudretli ve zengin içtimai hayatın müşahade edildiği Altaylar gerçek bir altın sanayii merkezi idi. Buradaki madenciliğin tesirleri cenupta Tanrı Dağlarına kadar hissediliyordu.29 Çin kaynaklarında Altay’ın altın madenlerinden söz açıldığı gibi, antik çağ Yunan eserlerinde de bu hususta bazı kayıtlar zikredilmiştir. Herodot’un yazdığı “Tarih” adlı kitaba göre, eski Yunanlılar Altay’da yaşayan kavmin adını bilmediği için, sembolize ederek, Altay’ın altın kazıcılarına kendilerine iyice bilinen efsanelerdeki altın koruyan ve yılan tenlik, kuş başlık hayvan Girfen’in adını vermiştir.30 Anlaşılıyor ki, Altay’ın altın işçiliğini milattan çok önceleri pek uzaklarda bulunan Yunanlılar da öğrenmiştir. Nitekim, bahsedildiği gibi, Altay adı altına bağlanmaktadır. Altay Dağları’na Orkun Yazıtları’nda “Altın Yiş” adı verilmektedir, bu “Altın Dağ” anlamına gelir. Çin kaynaklarında da aynı ad anlam ve ses tercümesi ile “Chin-Wei-shan”(金微山), “Chin-Shan”(金山), “An-tai- Shan”(安台山), “A-Li-

Tai-Shan”(阿勒台山) şeklinde kaydedilmiştir. Kara çam ile örtülü kayalık dağlara Altaylılarca “tayga’’, kara ormana da “yış” adı verilmiş. Türklük bilgisi alimlerinden W. Radloff’un görüşüne göre, Altay, al ve tayga adından gelmiş. Ünlü Türk bilgini Faruk Sumer de bunu isabetli görmüş.31 Doğu ve batı elleri arasında İpek Yolu kervancılığı başlamadan önce aynı ülkeler arasında Altay bölgesini kavşak noktası yapmış olan bir kervan yolu vardı. Çin’in kuzey bölgelerinden başlayıp kuzey’e doğru gidip Altay dağlarından geçmiş ve güney Siberya yaylaklarını takip ederek Kara Deniz dolaylarına kadar ulaşan bu yolda, Altay başlıca dağıtım merkezi olmuştur. Aynı yolda doğu ve batı ellerine taşınan mallar, çoğunlukla Altay’da imal edilen ve altın, bakır, bronz ve demirden yapılmış mamuller olduğundan, aynı kervan yoluna “Altın Yolu” veya “Bronz Yolu” adı verilmiştir.32 Demek ki, Kaşgarlı bu iki efsaneyi vermekle Altay Dağlarının yer altı kaynakları, siyasi ve askeri ve kültürel bakımdan Türk tarihinde oynadığı rolünü göstermeğe çalışmış oluyor.

Kaşgarlı, “Ötüken - Tataristan çöllerinde bir yerin adı, Uygur iline yakındır’’ (Atalay 1985: 138) diyor. Bu maddede Kaşgarlı, bir taraftan günümüzde Moğolistan adıyla anılmakta

28 谭其骧 主编《中国历史地图集》, 第五册(隋 唐 五代十国时期), 上海, 1982年, 地图出版社, 第94 页. 29 İbrahim Kafesoğlu, age., 2003, s.320, 321. 30 张志尧 主编《草原丝绸之路与中亚文明》, 乌鲁木齐, 1994年, 新疆美术摄影出版社, 第2页. 31 Faruk Sumer, “Altay Dağları’’, Türk Dünyası Tarih Dergisi, 1987, sayı 1, s. 31-32. 32 Yusufcan Yasin, “Karahanlılara Kadar Türklerde Madencilik’’, Orhun, 2007, sayı 118.

Page 87: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

77 Yusufcan YASİN

olan eski Türk yurduna 11. yüzyıl Türklerinin Tatar çölleri adını verdiklerini bildirir, diğer taraftan “Uygur iline yakındır” demekle burasının Uygur devletinin kuzey ve kuzey doğu sınırlarını teşkil eden Altay Dağları’nın doğu eteklerine yakın bir yerde bulunduğunu işaret ediyor. Kaşgarlı, Moğolistan topraklarında sadece bir Ötüken’i dile getirmekle yetinmiş. Bu, Hunlar, Göktürkler, Sir–Tarduş ve Uygurlar için siyasi merkez rolünü oynayan ve aynı kavimlerin iktisadi ve askerlik tarihinde de çok önemli bir yer tutan Ötüken’in kutlu bir yer olduğu düşüncesinin Kaşgarlı’nın yaşadığı dönemde de hala unutulmamış olduğundan ileri gelmiş olmalıdır. Bu sebeple şunu belirtmek istiyoruz ki, Kaşgarlı’da geçen Ötüken’in bulunduğu yeri “doğuda Togla Nehri’nin öbür tarafından başlayarak batıda Altaylara kadar uzanan bir coğrafyadır’’33 demek veya Ötüken’i Rusya sınırlarındaki Kama Nehri’nin yukarı mecrasında yer alan ve günümüzde Kirof özerk bölgesine bağlı olan Vyatka şehri ile birleştirmek34 çok yanlış bir görüştür. Orhun yazıtlarında kutlu bir bölge olarak geçen Ötüken, Çin Kaynaklarına göre, Orhun ve Selenga nehirlerinin çıktığı bir dağdır. Moğolistan’ın ortasında Hangay Dağları’nın doğu kesimini teşkil eden, suyu ve otu bol olan ve Çin kaynaklarında於都斤山, 都斤山, 于都斤山,

郁督军山, 乌德建山, 尉都健山, 尉都楗山, 乌德鞬山, 乌德犍山, 乌都犍山, 乌罗德健山,

乞都军山, 野乌笃斡山gibi çok değişik şekillerde kaydedilen bu dağ, Altay dağları gibi

kuzeydoğudan kuzeybatıya doğru uzanmış oluyor.35

Kuça’nın Uygurlar ile Karahanlıların hududu olduğunu gösteren Kaşgarlı, bir başka yerde “Bügür: Kuça şehri ile Uygur ülkesi arasında bulunan dağ başında bir kaledir; burası sınırdır” diyor.36 Burada Kuça’nın doğusunda bulunan Bügür’ü Uygur ülkesi ile Kuça şehrinin sınırı olarak göstermesi daha ilgi çekici bir konudur. Kaşgarlı bu maddede, Uygur devleti ile Kuça’nın siyasi hayatındaki yeni bir safhadan bahsetmiştir. Bilindiği gibi, Kuça bir şehirdir ve bir şehir devleti olarak Hun imparatorluğu devrinden itibaren Tarım Havzası’nda çok önemli rol oynamıştır ve civarlarındaki diğer küçük şehir devletlerini kendine ilhak ederek oldukça büyük bir devlet durumuna gelmiştir. Sınırları da doğuda Bügür’den batıda Aksu (Kaşgarlı’da Barman)’ya kadar uzanmıştır. Burası yer altı kaynakları ve el sanatları ile maruf olan bir devlet olarak Tanrı Dağları eteklerinde ve Tarım Havzası’nda yer alan 36 devleti temir ile temin ediyordu.37 856’den sonra da Beşbalık ve Koçu’yu başkent eden Uygur devletine tabilik statüsü arzederek kendi varlığını korumuştur. Bu hususta Çin kaynaklarında şöyle yazılmıştır: “Küsen’de Uygurların başka bir soyu oturur. Hükümdar kendisine ‘Arslan Han’ der. İnciden taç ve sarı elbise giyer. 9 nazırla devleti idare eder. Paraları yoktur, para yerine işlemeli kumaşlar kullanırlar. Pirinç, buğday, kavun ve meyveleri vardır. Bu yerden batıda Da-shi devletine (大食国)’e 60 günlük, doğuda Sha-Chou (夏州)’ya 90 günlük yol vardır. Bu devlete ‘Xi-

Chou Uygurları’(西州回鹘) veya ‘Xi-chou Küsen ’(西州龟兹) adı verilir. Ayrıca, ‘Küsen

Uygurları’ (龟兹回鹘) da denilir.’’38 Anlaşılıyor ki, Kaşgarlı burada Koçu Uygur devletine

bağlanan bu şehir devletinin sınırlarını göstermiş oluyor ve dolayısıyla Koçu Uygur devletinin siyasi yapısıyla da ilgili bir bilgi vermek istiyor.

Kaşgarlı “Kinğüt” üzerinde dururken bunun, “Uygur sınırında bir şehir adı” (Atalay 1986: 362) olduğunu bildirmiştir. Bu şehrin günümüzdeki yeri tespit edilmiyor. Ancak, A. Zeki Velidi Togan bunu, Çin Kaynakları (Şin Yüan-shi’) ve Hoten metinlerinde Karatatarların

33 Saadettin Gömeç, agm., s. 2009, s. 289. 34 苏 阿林诺夫《〈 突厥语词典〉 插图中的民族地名学记载》, 《民族译丛》, 1992年, 第四期, 第41-42 页. 35 钱伯泉《於都斤山》,《新疆历史研究》, 1985年, 第二期, 第21页. 36 Bu kalenin adını Atalay “Bükür” şeklinde vermiş. Bk. I, s. 361. 37 马长寿 著《突厥人和突厥汗国》, 桂林, 2006 年, 广西师范大学出版社, 第95页. 38 陈世明, 孟楠, 高健 编者《二十四史唐宋元明时期西域史料汇编》(脱脱 撰《宋史》卷四百九十, 天竺于阗高昌回鹘大食层檀鬼兹沙洲拂菻传), 第459页. W. Eberhard, “Çin Kaynaklarına Göre Orta ve Garbî Asya Halklarının Medeniyeti’’, Türkiyat Mecmuası, 1942, sayı 7, s. 133.

Page 88: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

78 Divanü Lugat-it-Türk’te Geçen Uygurlar ile İlgili Bilgiler Üzerine

dokuz kabilesinden biri olarak geçen Kinğüt kabilesi ile ilgili görüyor ve “Kinğüt kabilesi ise Mahmut Kaşgarî’de ‘Uygur sınırında bir şehir’ sıfatıyla zikredilen kabile ismidir”39 diyor. Togan şöyle devam ediyor: “Bunlar 10. asırda Şatolarla birlikte Kansu şehrini işgal etmişler; sonra asıl vatanları olan Saçu yani Tung-huân tarafına dönmüşlerdi. Bu tokuz Tatar kabilesinin asıl vatanı Lobnor ve Saçu’nun güneyindeki Altındağ ve Lobnur ile Kumul arasındaki dağlar olduğu anlaşılıyor ki, memleketlerinde yetişip dışarıya ihraç olunan meşhur ‘Misk-i Tatarı’nın sahipleridir.’’40 Bu belgelere istinaden Kinğüt kabilesinin Altındağ ile Lobnur ve Kumul arasındaki dağlık bölgede yerleşmiş bir kabile olduğu ve Kaşgarlı’nın yaşadığı döneme gelince onların yerleştiği şehrin Uygur devletinin doğudaki sınırını teşkil ettiğine hükmetmek gerekir. Fakat eserin bir başka yerinde “Yulduz Köl’’ün bulunduğu yerden söz açılırken, burasını “Kuça, Kinğüt ve Uygurlar sınırında bulunan bir göl’ ’(Ürümçi 1984: 186 ) şeklinde tanımlar.41 Bu ifadeden, Kinğüt’ün Kuça’nın doğusunda ve Koçu’nun batısında yer alan bir şehir olduğu anlaşılır. Kuça’nın kuzeydoğusunda ve Karaşeher’in kuzeybatısında, Tanrı Dağlarının kalbinde yer alan ve günümüzde Moğolca “Bayin Bulak” adı verilen bir yayla, eskiden Türkçe “Yultuz Yaylası” adıyla maruf olmuştur. Hala, Uygurlar buraya Yultuz Yaylası derler. Aynı yaylanın bulunduğu dağlar arasından kaynaklanan bir nehir de “Yultuz Nehri’’(diğer bir adı “Kaydu’’) adıyla anılıyor. Aynı yaylanın merkezi bölgesinde yüz ölçümü 300 kilometrekareden fazla bir sahayı kapsayan ve “Akku Kölü” adı verilen bir göl vardır. Çevresinin güzelliğiyle insanı cezbeden bu gölde ve civarlarında 128 çeşit kuş ve 20 çeşitten fazla hayvan yaşıyor. Göl, gökteki yıldızlara benzeyen pek çok küçücük göllerin birleşmesiyle şekillenmiştir. Kaşgarlı’nın zikrettiği göl, mutlaka budur. Söz konusu yaylanın kuzeyi İli Nehri’nin yukarı mecrasının akıp geçtiği bölgeye bitişik bir durumdadır. Kaşgarlı’nın ifadelerinden Uygur devletinin kuzey batı sınırlarının aynı göle yakın bir yerden veya yaylanın kuzey kesimlerinden geçtiği anlaşılıyor. Bundan hareketle birçok bilgin Kinğüt’ü Karaşeher sınırları içinde bulunan bir şehir olarak tanıtmaktadır. Nitekim Çin kaynaklarından《北史》(“Şimali Sülaliler

Tarihi’’),《魏书》(“Wei-name’’),《周书》(“Zhou-name’’),《隋书》(“Süi-name’’)’da

Karaşeher’in (Türkçe Sulmi, Sanskritçe Agni) Koçu, Küsen, Kaşgar, Yarkend, Udun (Hoten) ile eşit durumda olan ve idaresi altında dokuz şehir bulunan oldukça büyük bir şehir devleti olduğu kaydedilir.42 Kazılarda Karaşeher’in sınırları içinde kalan birçok şehrin kalıntıları da bulundu. Bunun arasında birisinin Kinğüt olduğu muhtemeldir. Bütün bu veriler gösteriyor ki, çoktan beri Karaşeher sınırları içinde varlığını sürdüren bu şehir, Koçu Uygur devleti devrine gelince bir sınır bölgesini teşkil etmiş oluyor. Bu tarihten çok önceleri, yani 3-5.yüzyıllarda da Karaşeher devletinin sınırlarının kuzey batıda aynı bölgeden geçerek Usunlar memleketine, yani İli Nehri’nin yukarı mecrasına kadar uzanmış olduğunu Çin kaynaklarından öğreniyoruz.43

Kaşgarlı “Tarım” sözünü çeşitli anlamda tanımlıyor. Bunlardan biri “Tarım: Uygur sınırında Kuça adındaki yerin yanında bir yer. Usmı Tarım dahi denir. Buraya akan bir derenin adına da ‘Tarım’ derler” (Ürümçi 1981: 514) denilmektedir.44 Diğer bir açıklamasında “Usmı Tarım: İslam diyarından Uygur iline dek akan büyük bir dere”

39 A.Zeki Velidi Togan, age., s.434. 40 A.Zeki Velidi Togan, age., s.434 41 Bu maddede geçen “Yulduz” ve “Kuça” adlarını, Atalay “Yolduz” ve “Küçe” şeklinde yazmıştır. Bk, III, s. 135. Eserin Uygurca nüshasında aynı maddede geçen Kinğüt ise “Künğüt” şeklinde verilmiş. Bk. III, s.186. Biz burada eserin iki dildeki yayınını mukayese ederek Yulduz, Kuça ve Kinğüt şeklini tercih ettik. 42 Li-Yan-Xu, Şimaliy Sulaliler Tarihi, Ürümçi, 2002, Şincang Helk Neşriyati, s.424. Ğerbiy Yurt Tarihiy Matıriyalliri, Ürümçi, 2004, Şincang Helk Neşriyati, s.423, 688, 864. 陈世明, 孟楠, 高健

编者《二十四史魏晋南北时期西域史料汇编》(魏收撰《魏书》卷一百零二 西域列传,

令狐德棻撰《周书》卷五十 异域列传下, 魏征撰《隋书》卷八十三 西域传, 李延寿撰《北史》卷九十七

西域传), 乌鲁木齐, 2007年, 新疆大学出版社, 第306, 400, 469, 622页. 43 房玄龄撰《晋书》卷九十七 四夷传, 北京, 1973年, 中华书局标点本, 第2542. 44 Atalay Kuça adını burada “Köçe” şeklinde göstermiş. bkz., s. 396.

Page 89: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

79 Yusufcan YASİN

(Atalay 1985:130) şeklinde geçer. Bundan başka, göllere, kumluklara dökülen çay kollarına da tarım adının verilmiş olduğunu bildiriyor’’(AtalayⅠ1985: 396). Bu maddelerde Kaşgarlı, Tarım Nehri ve havalisini çok iyi bir şekilde tarif etmiş. Nitekim Tarım Nehri’nin geçtiği bölgede, yani günümüzde Kuça, Şayar, Bügür ve Lobnur ilçelerinin sınırları içinde kalan Tarım adlı bir bölge vardır. Tarım Nehri aynı bölgeden geçiyor. Kuça, Şayar ve Bügür ilçelerine bağlı olan Tarım bölgesi Tarım Nehri’nin kuzeyinde, Lobnur ilçesine bağlı olan Tarım bölgesi ise aynı nehrin güneyinde kalıyor. Tarım Nehri Bügür sınırlarından geçip Lobnur’a yaklaştıkça Tarım bölgesinin ortasından geçiyor ve bu bölgeyi ikiye bölüyor. Tanrı Dağları, Pamir Yaylası ve Kurum Dağlarından kaynaklanan ve 2.137 kilometrelik uzunluğuyla en büyük kıta içi nehri sayılan Tarım nehri, Tarım Havzası’nın kuzey kesiminden dolanıp geçtikten sonra Tıtıma Kölü ve Lobnur’da son bulur. Burada durulması icap eden bir diğer husus daha vardır. Kaşgarlı Tarım adıyla ilgili olarak yine şöyle yazıyor: “Tarım: Tekinlere ve Afrasiyab soyundan olan hatunlara ve bunların büyük, küçük çocuklarına karşı söylenen bir kelimedir; ne kadar büyük olursa olsun Hakanlı hanlarının oğullarından başkasına böyle söylenmez’’(Atalay 1985: 396). Karahanlıları Afrasiyab soyundan gelenlerin kurduğu bir devlet olarak nitelendiren Kaşgarlı, burada Tarım adını da sadece bu devletin hiyerarşisine, bilhassa Karahanlıların hükümdar sülalesine özgü bir terim olarak gösteriyor. Ama bizim çok ilgimizi çeken nokta, Tarım adının doğudaki Uygurlarda da kullanıldığıdır.《册府元鬼》(“Kitaplar Cevheri’’)’de,

924 tarihinde Kansu Uygurlarından Çin sarayına giden bir elçinin adı “天铁林” şeklinde

geçiyor. Hamilton’a göre, bu adın Türkçesi Tian Tarım’dır ve Tarım ise Türkçe bir unvandır. Hamilton yine Tarım adının Tengrim kelimesinden türeyen bir terim olduğunu bildirmektedir.45 Turfan metinlerinde Tengrim kelimesi hükümdar kızları ve zevceleri için kullanılmış bir unvan gibi görünmektedir.46 Anlaşılıyor ki, Tarım ile Tengrim kelimeleri her iki devlette aynı anlamda kullanılıyor, üstelik Tarım’ın menşe’i Tengrim kelimesine bağlanıyor. Birbiriyle ilişkili olan bu iki terimin Koçu’da ve Karahanlılarda aynı hâkimiyet anlayışını ifade ettiğine veya Kaşgarlı’nın “Hakanlı hanlarının oğullarından başkasına böyle söylenmez” şeklindeki tarifine bakılırsa her iki devletin bir kavim, yani Uygurlar tarafından kurulduğu ve din ayrılığı yüzünden Tengrim kelimesinin Karahanlılarda Tarım şeklinde kullanıldığı belli olur.

Kaşgarlı DLT’de bazı kabilelerin Uygur iline yakın bir bölgede yaşadıklarını da bildiriyor. Örneğin, “Aramut: Uygur illerine yakın oturan bir Türk bölüğü’’(Atalay 1985: 139) dedikten sonra “Armut: bir yer adı” diyor. Bu topluluğun oturduğu yerin adıyle anıldığını ve aynı kelimenin de Türkçe değil gibi görünmüş olduğunu ileri süren Faruk Sümer’e göre, 11. yüzyılda Aramut adlı yerde yaşayan ve aynı adı taşıyan topluğunun Batı Türklerine mensup bulunduğu tahmin edilebilir.47 Bununla ilgili olarak Saadettin Gömeç şöyle diyor: “Bugüne kadar Divan üzerine yapılan çalışmalarda Aramutların kimliği veya mevki henüz aydınlatılamamış olmakla beraber 7. asrın ikinci yarısında Köktürklerin (Göktürkler) inkıraza uğramaları sonucunda Çinliler, Gobi’nin güney ve batı kısımlarında yeni idari düzenlemelere gitmişlerdir. Bu teşkilatlanma sırasında Türkistan’ın doğusu, bugünkü Moğolistan’ın da batısına denk gelen bölgelerde Ch’an-yü ve Han-hai askeri valiliği adıyla bir taksimat olur. Buna göre Han-hai valiliklerinden birisi Hsin-li, yani ‘Taze Aramut’ tutukluğudur ki Kaşgarlı’nın kabaca tarifine uygundur.’’48 Kaşgarlı birçok yerde Oğraklardan söz açar, buna göre, sınırda oturan bu Türk oymağına Kara İğaç dahi denir.49 Burada adı geçen sınırı Faruk Sümer Uygur sınırı olarak açıklar ve onların On Okların

45 法 J.R. 哈密顿 著《五代回鹘史料》, 第172页. 46 V. F. Büchner, “Tanrı’’, İslam Ansiklopedisi, 11.cilt, Istanbul, 1979, Milli Eğitim Basımevi, s. 705. 47 Faruk Sumer, age., s. 53. 48 Saadettin Gömeç, agm., 2009, s. 266. 49 Atalay bu boyun adını bir yerde “Uğrak’’(s. 28, 313), bir başka yerde “Oğrak’’(s. 119, 468) şeklinde göstermiş.

Page 90: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

80 Divanü Lugat-it-Türk’te Geçen Uygurlar ile İlgili Bilgiler Üzerine

kalıntıları olduklarını ileri sürer.50 Kaşgarlı bir parçada Oğrakların yigitlikle ve cömertlikle tanınmış bir Türk boyu olduğunu bildiriyor (Atalay 1985: 468). Bir başka parçada onların müslüman ordusunun yanını tutarak onlar ile birlikte savaş yaptıklarından bahseder (Atalay 1986: 183). Kaşgarlı’da Oğraklar Yağmalardan sonra gelir. Bunlara göre, Oğrakların Kaşgarlı’nın yaşadığı çağlarda İli kıyılarına gelmiş oldukları zannedilir.

Kaşgarlı Uygurların inancından bahsederken Uygur devletinde yerleşen çeşitli dinler, din terminolojisi ve Karahanılar ile Uygur devleti arasında cereyan eden savaşlar ve bundan doğan sözlü edebiyatlar hakkında çok önemli bilgileri vermektedir. Bu bilgiler hem bizzat Uygur adına bağlantılı bir şekilde, hem de Müslüman olmayan Türklerle alakadar bir biçimde geçer. “Katı kâfirler” ve “Uygur gavurları” ve “Müslüman olmayan Uygurlar” gibi çeşitli kavramlar ile Uygur devletinde Budizmin köklü olarak yerleştiğini bildiren Kaşgarlı, aynı dinin terminolojisi hakkında şu bilgileri veriyor: “Burxan: put. Heykele dahi ‘bedhez burxan’ denir’’(Atalay 1985: 436), “Toyın: toyun. İslam olmayanların din ulusu. Bu bizdeki imam ve müftü gibidir. Toyın her zaman put yanında bulunur. Kitaplar ve gavurluk hükümlerini okur. Ondan Yüce Tanrıya sığınırız’’(Atalay 1986: 169), “Subuzğan: Maşatlık, müslüman olmıyanların mezarlığı’’(Atalay, 1985Ⅰ: 516), “Yağış: İslamdan evvel Türklerin adak için, yahut tanrılarına yakınlık elde etmek için putlara kestikleri kurban’’(Ürümçi 1984: 11-12).51 Bir parçada put evine “Furxan evi’’ (Atalay 1985: 343-344) denildiğini bildiren Kaşgarlı, hem Buddizmin hem de diğer dinlerin terminoljisi ile alakadar olan sözlüklerden de bahseder: “Tenğriken: Tanrıya tapınan bilgin, ruhani, zahit. Gavurların (Müslüman bulunmıyan Türklerin) dilince’’(Ürümçi 1984: 530).52 “Tenğri: Tanrı, aziz ve ulu Tanrı. Şu savda dahi gelmiştir: ‘toyın tapuğsak, Tenğri sefinçsiz = toyın tapmak ister, Tanrı memnun değil’, müslüman bulunmayan Türklerin din ulusu Tanrıya tapınır; fakat yüce Tanrı onun yaptığı işten memnun değildir… yere batası kafirlere göge ‘Tenğri’ derler. Yine bu adamlar büyük bir dağ, büyük bir ağaç gibi gözlerine ulu görünen her şeye ‘Tenğri’ derler. Bu yüzden bu gibi şeylere yükünürler (secde ederler). Yine bunlar bilgin kişiye ‘Tenğriken’ derler. Bunların sapıklıklarından Tanrıya sığınırız” (Ürümçi 1984: 514-515 ). “Nom: nom, din şeriat. Buradan alınarak tenğri nomi denir ki, ‘Allahın dini ve şeriatı’ demektir. Bütün dinlere de ‘nom’ denir. Bu, Çince bir kelimedir” (Ürümçi 1984: 186). “Yükündü: yükündü, secde etmek, tapındı. ‘Kul Tenğrige yükündü.=kul Tanrıya secde eyledi’. Toyın burhanka yükündü = toyun – Buda dininin ulusu – puta secde etti’ ’’(Atalay 1986: 84). Yukarıda “Tenğri” maddesinde bir örneğini gördüğümüz gibi, Kaşgarlı bu çeşit terminolojiden bahsederken, bununla ilgili olarak söylenen savları da dile getirmekten çekinmemiş. Ayrıca bu maddede Kaşgarlı, bir taraftan Türklerin tabiat kuvvetlerine tapınma inancının Uygurlarda hâlâ muhafaza edildiğini, diğer bir taraftan Uygurların “bütün Türklerin ana kültü” durumuna gelen Gök-Tanrı dinini koruduklarını işaret eder. Uygurların hem Gök-Tanrıya tapındıkları hem de Budizmi benimsedikleri Çin kaynaklarında kaydedildiği gibi, 13. yüzyılda Turfan’da Uygur tapınaklarını ziyaret eden Rubruk’un seyahatnamesinde de geçer.53 Uygurların tabiat kuvvetlerine tapınmasına, yani yüksek dağlara ve büyük ağaçlara inandıklarına ait bilgiler Çin kaynaklarında, Gerdizi’de ve Cuveyni’de de kaydedilen bir husustur.54 Burada farklılık gösteren bir nokta var ki,

50 Faruk Sumer, age., s. 53. 51 Atalay aynı sözü “Yagış” şeklinde göstermiş. bkz., s.10. 52 Atalay bu adı “Tenğrigen” şeklinde veriyor ve dipnotta şöyle yazıyor: “ Bu kelimenin ‘tenğrigen’ imlâsında olması lâzım ise de bu ayrıma ve bu ayrımın ölçüsüne uymak için kelimenin ‘tenğirken’ olması lâzım geliyor sa dikkat.” 53 Yusufcan Yasin, “Uyğur Medeniyet Tarihida Şamanizm Mesilisi’’, Turpanxunaslik Tetkikati, 2007, Ⅰ, s.129-130. 54 宋濂 撰 《元史》卷一百二十二列传九, 北京, 1976年, 中华书局标点本, 第2999页. [伊朗] 志费尼

著《世界征服者史》(上), 南京, 2005 年, 江苏教育出版社, 第48 页.Ramazan Şeşen, age., s. 91.

Page 91: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

81 Yusufcan YASİN

Kaşgarlı bu hususlardan bahsederken sadece müslümanlık yanlısı olarak Uygurların bu çeşit inançlarına kınama gözüyle bakmış oluyor.

Bilindiği gibi, Buddizmin derin olarak yerleşmesine rağmen Uygur devletinde Maniheizm, Hristiyanlık gibi dinleri benimseyen kitleler de vardı. Çeşitli dinler yan yana yaşıyorlardı. Bu, Uygurların uyguladığı dini tolerans siyasetinden ileri gelmiş bir kültürel durumdur. Bu, birçok İslam yazarlarına (Gerdizi’de, el-Makdisi’de) malum olduğu gibi, Kaşgarlı Mahmut’un da yakından vakıf olduğu bir konudur diye düşünüyoruz. Fakat Uygurlar içinde Mani ve Hristiyan mezheblerinin devam ettiğine ait Kaşgarlı Mahmut’da hiç bir kayıt yoktur. Yalnız bir yerde “Paçak: Hristiyanların orucu’’(Atalay 1985: 411) şeklinde bir ifade geçer.55 Bu kelimenin zikrinden Hristiyanların da var olduğunu çıkarabiliriz. Aynı kelimeye Mani metinlerinde de tesadüf olunuyor ve Mani orucu anlamında kullanıyor ki bu da dikkat çekicidir.56 Eserinin baş kısmında kendisi de söylediği gibi, Müslüman bulunmayan Türk illerinden fazla bahsedilmesini uygun görmeyen Kaşgarlı, bir mümin olarak İslamiyet dışında kalan dini muhitteki şeylerin tanıtılmasında genel mahiyette bazı kavramları kullanmakla yetinmiş oluyor. Yukarıda bahsedilen “Toyın” ve “Nom” maddelerinde de bu tutum açık gösterilmiştir. Kısaca, Kaşgarlı’nın “Katı kâfir” ve “Uygur gâvuru’’, “Müslüman olmayan Uygurlar’’, “Müslüman bulunmayan Türkler’’, “Tat” gibi deyimlerle yalnız Uygur toplumundaki Budistleri değil, aynı zamanda Mani ve Hristiyan dini mensuplarını da ifade etmiş olduğunu düşünebiliriz.

Kaşgarlı’da, Karahanlılar ile Uygurların ilişkilerine ait daha önemli bilgilere rastlıyoruz. Söz konusu ilişkiler arasında Karahanlıların İslamiyeti yaymak amacıyla Uygurlara karşı yaptığı savaşlar başta geliyor. Bu savaşların hatırası, eserde sözlü edebiyatın güzel örnekleri olarak veriliyor. Kaşgarlı’da yer alan edebi parçaların ayrıntılı bir tasnifini yapan Talat Tekin’e göre, gaza amacıyla Karahanlıların Uygurlar üzerine yaptığı savaşları tasvir eden parçalar şunlardır: Kimi içre oldurup

Ila suwın keçtimiz

Uygur taba başlanıp

Mınğlak elin açtımız

“gemi içerisinde oturup Ila suyunu – bu, büyük bir ırmaktır-geçtik. Uygurlardan yana yöneldik. Mınğlak elini açtık’’. (Atalay 1986: 235)

Beçkem urup atlaka

Uygurdakı tatlaka

Oğrı yawuz ıtlaka

Kuşlar kibi uçtımız

“Atlara belge vurarak Uygurdaki tatlara, hırsız, kötü itlere kuşlar gibi uçtuk” (Atalay 1985: 483) Kudruk katığ tügdümiz

Tenğrig üküş ögdümüz

Kemşip atıg tegdimiz

Aldap yana kaçtımız

“Kuyruğu sıkı döğdük, Tanrıyı çok öğdük, gemi çekerek atı özengeledik, aldatarak yine kaçtık” (Atalay 1985: 472)

55 DLT’nin Ürümçi nüshasında bu ad “Baçak” şeklinde tespit edilir. Bk. s.536. 56 V. V. Bartold, age., s. 74.

Page 92: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

82 Divanü Lugat-it-Türk’te Geçen Uygurlar ile İlgili Bilgiler Üzerine

Tünle bile bastımız.

Tegme yanğuk pustımız

Kesmelerin kestimiz

Minğlak erin bıçtımız

“geceleyin bastık, her yandan pusu kurduk, perçemlerini kestik, mınğlak adamlarını bıçtık” (Atalay Ⅰ1985: 434)

Kelnğizleyü aktımız

Kendler üze çıktımız

Furxan ewin yıktımız

Burxan üze sıçtımız

“seller gibi aktık, şehirler üzerine çıktık, put evini yıktık, putlat üzerine yestehledik’’(Atalay 1985: 343-344).

Hece ölçüsünün 2+2+3 veya 4+3 duraklı 7’li kalıbı ile yazılan57 bu dörtlüklerde Karahanlıların Buddist Uygurların ülkesine yaptıkları bir akın hikâye edilmiş ve savaşın İli Nehri havalisindeki Mınğlak adlı bir yerde çok şiddetli bir biçimde cereyan ettiği bildirilmiştir. Müslüman Türklerin İli Nehri’nin ötesindeki şehirlere hücum ve taaruzları ilk Doğu Karahanlı hükümdarı Sülayman Bin Yusuf (1031~1056/1057) devrinde olmuştur. Böylece bu manzumenin de 11.yüzyılın ilk yarısında düzenlenmiş olduğu yargısına varılabilir.58 Karahanlıların dini bir uğrunda yaptığı böyle savaşların doğuda Küsen, Sulmi, Koçu ve Beşbalık gibi Budizm kültürünün büyük merkezlerinde de çok defa cereyan etmiş oldukları bilinmektedir.59 Karahanlıların o kadar çetin savaşlar yapmasına rağmen aynı dönemde İslamiyet kuzeyde İli’nin öbür tarafına, doğuda ise Küsen’in ötesine geçememiş. Küsen iki devletin sınırı olarak kalmış. Bu husus sebebiyle şunu belirtmek gerekir ki, İli Nehri Kaşgarlı’nın çok önemle durduğu bir konudur, hatta Türklerin On İki Hayvan adıyla anılan takviminin çıkışını da İli Nehri’ne bağlıyor ve bu nehri “Türklerin Ceyhunu” olarak nitelendiriyor. İli adının geçtiği en eski müslüman kaynağı udüd al-ālam’dir; bu eserde ve DLT’de dâhil daha sonraki eserlerin çoğunda, adı İlâ olarak kayıtlıdır. İslamiyetin bu sahaya nasıl ve ne zaman yayıldığı bilinmiyor. Kaşgarlı bir yerde “Kemi talas = Uygurlar sınırında bir geçidin adı’’(Ürümçi 1984: 323)60 diyor, diğer bir yerde ise “Talas: Taraz diye tanınmış olan bir şehir. Talas, ikidir; birine ‘Uluğ Talas’ denir; ikincisi İslam sınırında bulunur. Kemi Talas =Küçük Talas’ denir’’(Ürümçi 1984: 474-475) şeklinde verilen bir açıklama vardır. İslam hududunda diye tarif edilen ve haritada İli kuzeyinde gösterilen “Kemi/Kumi-Talas” şehrinin diğer bir yerde Uygur hududunda olarak gösterilmesi, Kaşgarlı çağında Karahanlıların kuzeydeki sınırlarının İli Nehri’nin kuzey kıyılarına kadar uzandığını gösteriyor. Aynı dönemde Karahanlı ordusunun İli Nehri’den geçerek Uygurlara karşı ne kadar şiddetli gaza savaşları yapmasına rağmen, İslamiyetin İli’nin öbür tarafına yayılamadığı XIII. asırda İli vadisinin İslam dünyasının hududu olan memleket olarak telakki edildiğinden anlaşılmaktadır. İslamiyet daha şarkta bulunan memleketlere ancak Moğollar devrinde girmiştir.61

Kaşgarlı’da derc olunan bu manzumeler, yalnız Karahanlıların yaptığı dini savaşların bir hatırası olmakla kalmaz, aynı zamanda Karahanlıların tatbik ettiği savaş taktikleri

57 Talat Tekin, XI. Yüzyıl Türk Şiiri, Ankara, 1989, Türk Dil Kurumu Yayınları, s. 26. 58 Talat Tekin, age., s.24. 59 Mollahaci, Buğrahanlar Tezkirisi (“Tezkiretul- Buğrahan’’), 1988, Keşker Uygur Neşriyati, s.70. 60 Atalay bu adı “‘Kumi talas = Uygurlar sınırında bir yerin adı” şeklinde açıklanıyor. bk, Ⅲ, s. 235. 61 V. V. Barthold, “İli’’, İslam Ansiklopedisi, 5.cilt, s. 971, İstanbul, 1968, Milli Eğitim Basımevi.

Page 93: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

83 Yusufcan YASİN

hakkında da çok önemli bilgileri veriyor. Bilindiği gibi, hızlı hareket etme yeteneği Türk ordusunun en büyük özelliğidir. Dolayısıyla, Çin kaynaklarında yıpratma savaşlarına geçen Türk ordusunun hareketi, yıldırımın düşmesine, kuşların uçmasına ve sellerin akmasına benzetilmiştir. Bu çeşit benzetmeler Orhun Kitabeleri’nde görüldüğü gibi, Kaşgarlı’da da dile getirilir. Bunun yanısıra, geceleyin aniden saldırmak, pusu kurmak, sahte ric’at yaparak düşman ordusunu muhasaraya almak, bağırmak, haykırmak veya gürültü yapmak yoluyla düşman ordusunu ruhi bakımdan bozmak, en eski devirlerden beri Türklerin başlıca savaş taktikleriydi. Günümüzün tarihçileri tarafından “Turan taktiği’’, “Kurt oyunu” adı verilen aynı taktiğin Karahanlılar çağının Türkleri tarafından tam olarak devam ettirildiği Kaşgarlı’da derc olunan aynı manzumelerden ve diğer savaş şiirlerinden bilinmektedir.62

Kaşgarlı’nın, Buddizm muhitindeki Uygurların iktisadi hayatına dair verdiği bilgiler de çok dikkat çeker. Kaşgarlı, aynı Uygurların ödeme araçlarından bahsederken “Kamdu” adı verilen bir çeşit kumaş parayı çok iyi bir şekilde açıklıyor. Ona göre, “Kamdu: Dört arşın boyunda, bir karış eninde bir bez parçasıdır ki üzerine Uygur hanının mührü basılıp alışverişte para yerine kullanılır. Bu bez eskirse her yedi senede bir yamanır, sonra yıkanır, yeniden üzerine mühür vurulur’’(Atalay I 1985: 418). Bu paraya ait benzer kayıtlar Çin kaynaklarının Küsen hakkında verdiği bilgiler arasında da geçer, yani bu, “paraları yoktur, para yerine işlemeli kumaşlar kullanırlar” şeklinde ifade edilir. Uygur devletine bağımlı olan ve onun batı sınırlarını teşkil eden Küsen’de alışverişte kullanılan bu işlemeli kumaşın Kamdu ile bir şey olduğunu zannediyoruz, bu hususta hiç bir kuşkumuz yoktur. Diğer kaynaklarda benzer kayıtların geçmemesine rağmen Kamdu’nun Uygurlarda köklü bir tarihe sahip olduğunu düşünebiliriz. Göktürklerin fetret devrinden itibaren güçlü bir siyasi teşekkül olarak ortaya çıkan Hazarların alışveriş hayatı bu husustaki düşüncemizi destekliyor. Hakan sülalesinin Uygur kökenli olduğu bildirilen ve Kaşgarlı’da Suvarin adıyla geçen Hazar ahalisinin ticarette 4 zirâ uzunlukta ve bir buçuk karış genişlikte “ekin” tesmiye edilen kumaş paralar (yâni kâğıt para benzeri) kullandığını yine Kaşgarlı’dan öğreniyoruz. Bu kumaş paralar, Uygurların Kamdu adı verilen kumaş paralarına çok benziyordu.63 Kaşgarlı’nın dile getirdiği bir çeşit ödeme aracı olan Kamdu, Turfan’da bulunan sivil belgelerinde “böz’’ (pamuk kumaş) ve “kuanpu” adlarıyla geçiyor. Üzerine damga basılan bu böz ve Kuanpu’nun nerelerde geçerli olduğu açık bildirilmiştir. Bundan başka Uygurların gene iki çeşit ödeme aracı da vardır. Bunun biri, madeni para (altın, gümüş, bakır) ve diğer birisi ise Moğol döneminde tedavülde olan kâğıt para (Çav)dır.64 Pamuk kumaş parçalarının para yerine kullanılması Doğu Türkistan’da da son zamanlara kadar yürürlükte idi.65 Kaşgarlı’nın “Kevçi: Uygur illerine kadar Kaşgaristan’da kullanılan hububat ölçüsüdür, on rıtl alır (bir rıtl on iki okkadır)’’ (Atalay 1985: 417-418) şeklindeki tarifinden aynı ölçünün sadece Karahanlılar ile Budizm muhitindeki Uygurlarda kullanılan bir birim olduğunu anlıyoruz.

İki çeşit dini muhit içinde varlığını sürdüren Karahanlılar ile Uygur (Koçu) devleti arasında 10.ve 11.yüzyıllarda siyasi ve askeri bakımdan bir ara düşmanlık durumun görülmesine rağmen iki devlet arasında iktisadi ve kültürel ilişkilerin sürekli olarak devam ettiğini yine Kaşgarlı’dan öğreniyoruz. Kaşgarlı’nın naklettiği bir beyitte şöyle denilmektedir:

62 Yusufcan Yasin, agm., 2009, s. 768. 63 A. Zeki Velidi Togan, “Hazarlar’’, İslam Ansiklopedisi, 4.cilt, İstanbul, 1948, Milli Eğitim Basımevi, s. 397, 404. A.Zeki Velidi Togan, age., 1981, s.446, hâşıye, 78. Anil Çeçen, Türk Devletleri, 4. baskı/ Ankara, 2007, Fark Yayınları, s. 145, 153. 64 德 冯佳班 著《高昌回鹘王国的生活》, 第40页. A.Melek Özyetgin, “Eski Türklerde Ödeme Araçları: Kâğıt Para Çav’ın Kullanılımı Üzerine’’, Orta Zaman Türk dili ve Kültürü Üzerine İncelemeler, İstanbul, 2005, Ötüken Neşriyat, s. 152, 154, 159. 65 V. V. Barthold, age., 2007, s. 97.

Page 94: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

84 Divanü Lugat-it-Türk’te Geçen Uygurlar ile İlgili Bilgiler Üzerine

Ordhulanıp yüksek tagığ oglak çatar

Uygur tatın yufka alıp yumgın satar

“Yüksek dağı yurt tutarak oğlak katar,

Uygur tatlarından ucuz alır, toptan pahalı satar.” (Atalay 1986: 294).

Yüksek dağı yurt tutan ve Uygurlardan ucuz alarak pahalı satan bir çobanı hikâye eden bu beyit, Karahanlılar ile Budizm muhitinde yaşayan Uygurlar arasında yoğun bir ticari ilişkinin sürmüş olduğunu gösteren bir belgedir. Kaşgarlı’nın Uygur yazısı hakkında verdiği bilgiler iki devlet arasındaki ilişkileri göstermesi bakımından çok önemlidir. Pek çok eserlerde kayıtlı olduğu gibi, tarihin çeşitli dönemlerinde de “Uygur Yazısı” adıyla maruf olan yazıya “Türk yazısı” adını veren Kaşgarlı şöyle yazıyor: “Bunlar – kitabın baş tarafında bildirdiğim üzere - 24 harften ibaret olan Türk yazısını kullanırlar. Kitaplarını, mektuplarını onunla yazar. Bundan başka Uygurların ve Çinlilerin ayrı bir yazıları daha vardır. Defterlerini, senetlerini bununla yazarlar. Bu yazıyı müslüman olmayan Uygurlarla Çinlilerden başkası okuyamaz. Söylediklerim şehir halkıdır’’(Atalay 1985: 38). Kaşgarlı, “Kaşgar’dan Yukarı Çin’e dek, çepeçevre bütün Türk ülkelerinde hakanların ve sultanların yarlığları, mektupları – eskiden beri – bu yazı ile yazılagelmiştir.’’(Atalay 1985: 10) şeklinde tanıtıyor. Ama Kaşgar’ın batısındaki Türk kavimlerinin saraylarında da bu yazı çok itibar kazanmış oluyor. Kaşgarlı’nın da bildirdiği gibi, Karahanlıların Ön Asya’daki Selçuklu sultanlarıyla mükâtebeleri de Uygur harfleri ile Türkçe icra olunuyordu. Yani Karahanlıların resmi dil ve yazıları Uygur yazılı Türkçe idi.66 1027 senesinde Uygur ve Kitay hanından Gazneli Sultan Mahmud’a gelen elçi Türk usulü ve takvimine göre Uygurca yazılı bir mektup getirmişti ki bunun Arapça tercümesi bize kadar gelmiştir. Hârzemşahlar da şark Türkleri ile Uygurca (Hatt-ı Uygurî) yazılarla muhaberatta bulunurlardı.67 Kaşgarlı Mahmut’ta bir cetveli de verilen aynı alfabenin Türk yazısı olarak vasıflandırılması, bunun tüm Türkler arasında yaygın bir duruma gelen bir yazı olduğundan ileri gelmiş olabilir. Bilhassa Kaşgarlı’nın Uygurların bu yazıyı kullandıkları hakkında özel olarak durması söz konusu yazının ilk olarak hangi Türk kavmi tarafından ortaya çıkarıldığını öğrenmek bakımından çok önemlidir. O halde, Soğd yazısından kaynaklanan ve ilk olarak Turfan’da yaşayan Uygurlar arasında 5. yüzyılda ortaya çıkan68, sonra Orhun’daki Uygurların kültür hayatında Türk Yazısı (Orkun Yazısı)’ndan sonra gelen bu yazı, Kaşgar ve civarlarına yâni Karahanlılar sahasına nasıl yayılmış? Karahanlılar bunu, doğudaki komşusu Budist Uygurlardan mı alıyorlar? Elbette böyle düşünülemez. Kaşgarlı Uygur yazısının Kaşgar’dan Yukarı Çin’e kadar tüm Türk memleketlerinde eskiden geçerli olduğunu bildirmekle birlikte Karahanlıların da kuruluşundan bu yana senetlerini ve resmi mektuplarını aynı yazı ile yazdıklarını işaret ediyor. Burada Kaşgarlı, Uygur yazısının devletlerce kullanım sahası için sadece Kaşgar’dan doğuya doğru bir hat çiziyor. Böylece, bu alfabenin başta Uygur devletleri olmak üzere Kaşgar’ın doğusundaki Türk çerçevesinde kullanımını bildirmek istiyor. Kaşgarlı, yukarıda bahsedilen kayıtlarında Uygurların diğer bir yazısı üzerine dururken, “Uygurların ve Çinlilerin ayrı bir yazıları daha vardır. Defterlerini, senetlerini bununla yazarlar. Bu yazıyı müslüman olmayan Uygurlarla Çinlilerden başkası okuyamaz” demektedir. Kaşgarlı’nın dile getirdiği yazının günümüzde Koçu Alfabesi adıyla anılmakta olan yazı olduğu düşünülebilir. Bu hususta Çin kaynaklarında da çok önemli kayıtlar vardır. Orta Asya, M.Ö. 2. asırda Hen İmparatorluğunun başarılı olarak Batı’ya doğru açılması ile Çin’de hüküm süren devletlerin politikasında hassas bir problem yerine geçmiştir. Devlet sınırını Orta Asya’ya genişletmek ve burada Çin kültürünün nüfuzunu kurmak, saray adamlarının kafasını yoran bir konu olmuştur. Her defa Orta Asya’dan

66 A. Zeki Velidi Togan, age., 1981, s. 81. 67 Osman Turan, age., s. 65. 68 Kurban Veli, Bizning Tarihiy Yıziklirimiz, Ürümçi, 1986, Şincang Yaş-Ösmürler Neşriyati, s. 8.

Page 95: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

85 Yusufcan YASİN

sürülen Çinliler için Turfan, Kumul ve Barıköl en son direnecek saha olarak saptanmıştır. Bu bölgeleri elinde tutmak veya kaybetmek, Çinlilerin Orta Asya’daki mukadderatını tayin ediyordu. Bütün bu siyasi ve askeri ihtiyaçlardan dolayı, Turfan’da yaşayan Uygurlar çok eski devrlerde Çin kültürü ile temasa geçmiştir. Bunun sonucunda onlar Çinceyi benimsemiş ve bundan istifade ederek “Çince yazılan ve Türkçe okunan” bir alfabeyi vücuda getirmiştir. “Koçu alfabesi” adı verilen bu yazı hakkında Çin yıllıklarında sarih malumatlar vardır ve “yazısı Hua-shia alfabesi benziyor”69 denilmektedir. Kaşgarlı’nın dile getirdiği aynı kayıttan da şekil bakımından Çinceye benzeyen, ama anlamını hem Türkler hem de Çinliler anlayabilen Koçu alfabesinin kastedildiği anlaşılır. Ne zaman kullana başlandığı belli olmamasına rağmen Uygurların Çinlilerle yaptığı siyası ilişkilerinde tatbik edildiğini düşünebildiğimiz bu yazı ile yazılan belgeler Turfanda ele geçen metinler arasında da görülmektedir. Örneğin, 1928-1930 senelerinde Turfan’da bulunan Maniheizme ait bir belgenin üzerine vurulan damgada “大福大廻鹘国” karakterleri vardır.

Ünlü yazı bilimcisi Kurban Veli’ye göre, bu Çince yazılıp Uygurca okunan Koçu alfabesiyle yazılmıştır. Metinde geçen “大” işareti eski Uygurca “İduk’’(büyük, ulu, kutlu), “福” işareti

ise “Kut’’(saadetli), “大” işareti “ulu’’(büyük), “廻鹘” işaretleri ise “Uygur’’, “国” ise

“İl’’(devlet) sözünü ifade ediyor ve tam olarak “İdikut Uluğ Uygur İli” anlamında geliyor. Bunun 788 senelerinde yazıldığı ve Orhun’daki Uygur devletinin adını ifade ettiği bildirilmektedir. Yine Turfan’da bulunan diğer bir belgede geçen “高昌吉利” karakterini Kurban Veli “Koçu İli” anlammında çözmüştür.

Kaşgarlı aynı yazı vesilesiyle, “Müslüman olmayan Uygurlar” tabirini kullanıyor. Bu ifadeden biz Karahanlılar sahasında yaşayan ve Müslüman olan Uygur kitlesinin var olduğunu çıkarabiliriz ve Uygur yazısının Karahanlılar sahasına aynı Uygur kitlesi tarafından yayılmış olduğu sonucuna varabiliriz. Nitekim tarihi gerçekler de böyledir. Bunu Çin ve İslam kaynakları da teyid ediyor. Şunu söylemek lazım ki, burada asıl amacımız, Karahanlıların sahasında Uygurların yerleşmiş ve hanedan soyunun da Uygurlardan çıkmış olduğunu kanıtlamak değildir, sadece, Kaşgarlı’nın bu hususla ilgili bazı bilgileri açık ve gizli bir şekilde vermiş olduğunu belirtmek ve onu diğer bazı kaynakların yardımıyla doğrulamaktır. Dolayısıyla bu hususla ilgili olarak Çin ve İslam kaynaklarında geçen kayıtlardan bir iki örnek göstermek çok yerindedir ve bu Kaşgarlı’nın bilimsel değerinin daha iyi bilinmesi için faydalıdır.《金史》(“Çin Devleti Tarihi’’)’de şöyle yazılıdır: “Da-ding saltanat devrinde (1161-1189) Uygurlardan başta İslam olmak üzere üç kişi Güneybatı Mahkemeye gelerek ticaret yaptılar. Onlar şöyle diyor: ‘Bizim memleket Uygurların Zokufan kabilesinindir. Yaşadığımız yer, Kuz Ordu adı verilen bir şehirdir. Burada eskiden silah kullanılmaz ve ahaliler çiftçilik ile geçinirler, elde edilen ürünlerin onda birini devlete teslim ederler. Az önce Kitanların yaptığı hücumlara dayanamadık. Bu nedenle, onlara boyun eğmeye mecbur olduk.’’70 Söz konusu kayıtlarda Uygurların Zokufan kabilesi yerleşen ve Karahanlıların başkentlerinden biri olan Kuz Ordu’nun Kıtanların eline geçmiş olduğu göz önünde tutulmuş. Herkesçe bilinen bu olay 11. yüzyılın 30’lu yıllarında vuku bulmuştur. Bu tarihten sonra Kuz Ordu Kitanların Başkenti olmuştur. 956 tarihinde ölen Mes’ûdî’nin yazdığı Muruc el–zeheb’de Tokuz Oğuzlar (Toğuzğuzlar) çok geniş sahalara yayılan güçlü bir kavim olarak tanıtılır. Mes’ûdî şöyle yazıyor: “Tokuz Oğuz ülkesi Horasan ile Çin arasındadır. Bu güne, 332 (/943) yılına kadar Türkler arasından, onlardan daha kuvvetli, kudretli, memleketi iyi idare edenler çıkmamıştır. Onların hükümdarına Uygur Hanı (Uyghurkhan) unvanı verilir, dinleri ise Mani dinidir.

69 陈世明, 孟楠, 高健 编者《二十四史魏晋南北时期西域史料汇编》(令狐德棻撰《周书》卷五十 异域列传下,

李延寿撰《北史》卷九十七 西域传), 第399, 621页. Li-Yen-xu, age., s. 422. Ğerbiy Yurt Tarihiy Matıriyallari, Ürümçi, 2004, Şincang Helk Neşriyati, s. 686. 70 脱脱 撰《金史》卷一百二十一 列传 第五十九, 北京, 1975 年, 中华书局标点本, 第2637页.

Page 96: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

86 Divanü Lugat-it-Türk’te Geçen Uygurlar ile İlgili Bilgiler Üzerine

Türkler arasında bunlardan başka Mani dinine inananlar yoktur.’’71 şeklindeki bir ifade geçer. Burada Mes’ûdî, Karahanlılara ait olan toprakları, Hükümdarına “Uygur Hanı’’adı verilen Toğuzğuz devletinin bir bölgesi olarak göstermekle, Koçu devletinin ve Karahanlıların her ikisinin Uygurlar tarafından kurulan devletlerden ibaret olduğunu belirtmiş oluyor. Eserini yazdığı 943 senesinde Karahanlılarda İslamiyet daha tam olarak yayılmıyordu ve 763’den sonra bir saray dini olan Mani dini de hala nüfuzunu muhafaza ediyordu. Bu nedenle, Mes’udi, bu kadar geniş sahalarda yayılan Uygurları inanç bakımından sadece Mani dini mensuları olarak tanıtmakla yetinmiş olabilir. Elbette, bu husus “Karahanlıların Hükümdar Sülalesi Uygurlardan Çıkıyor” adlı diğer bir çalışmamızda Kaşgarlı da dâhil çeşitli belgelere istinaden detaylı bir biçimde belirtilecektir. Kaşgarlı Karahanlıların Uygurlar tarafından kurulan bir devlet olduğunu Tüpüt maddesinde de bildirmektedir: “Tüpüt: Türk illerinde bulunan kalabalıklı bir kavimdir…Çin ülkesi Tibetin doğu tarafındadır. Batı tarafında Kişmir, kuzeyinde Uygur illeri, güneyinde Hind denizi bulunur’’(Atalay 1985: 355). Kaşgarlı’nın yaşadığı dönemde Karahanlıların sınırları doğuda Küsen’e kadar ve güney doğuda ise Hoten’den geçerek Çerçen civarlarına kadar uzanmışlardı. Burası Kaşgarlı’da Çurçan adıyle geçmektedir ve Çin yolu üzerinde Müslüman sınırlarından biri” şeklinde tanımlanmaktadır (Ürümçi 1981:567). Böylece, aynı dönemde Tibetlerin kuzeydeki komşuları hem Karahanlılar hem de Koçu Uygur devleti olmalıdır. Ama Kaşgarlı burada “Kuzeyinde Uygur illeri’’nin bulunduğunu kaydetmekle Karahanlıların da Uygur devletlerinden birisi olduğunu belirtmiştir.

Yukarıda bahsedildiği gibi, Müslüman olduktan sonra Karahanlılar ile Uygurlar arasında din ayrılığı yüzünden derin bir düşmanlık baş göstermişti. Bu düşmanlığı ifade eden birçok deyişler Kaşgarlı’nın eseri vasıtasıyla bize kadar gelmiştir. Karahanlı Türkleri de Uygurlar için “Tat” sözünü kullanıyordu, Uygurlar da Karahanlı Türklerine ve bütün Müslümanlara “Çomak” veya “Çomak Eri” adını vermekte idi. Kaşgarlı’da Tat kelimesi dokuz yerde geçer. Ayrıca, bu terimden türemiş dokuz türev daha vardır. Kaşgarlı Mahmut “Tat” sözünü şöyle açıklıyor: “Tat: bütün Türklerin dilince Farsça konuşan kimse. Şu savda dahi gelmiştir: ‘Tatığ közre tikeniğ tüpre= tatın gözüne vur, dikeni kökle, kökünden çıkar’ (Toxsı ve Yağma dillerinde). Uygur gâvurlarının adı. Bunu kendi ülkelerinde işittim. ‘Tat Tawgaç’ derler ki ‘Çinli ve Uygur’ demektir. Bu sav, Farslar hakkında olduğu gibi Çinliler ve Uygurlar hakkında da söylenir. Bu savın yorumlanması böyledir; onlar vefasızdır. Dikenin hakkı kökünden kazılmak olduğu gibi, Uygurların hakkı da gözüne vurulmaktır. Başka bir savda ‘Tatsız Türk bolmas, başsız börk bolmas” denir ki, ‘Tatsız Türk, başsız börk olmaz’ demektir’’(Atalay 1986: 280-281). Orhun Yazıtları’nda “yabancı” anlamında gelen Tat kelimesini Kaşgarlı’nın çağında hem Farsları, hem de Uygurları kastedetmek için kullanıldığına bakılırsa, bu kavramın Karahanlılar döneminde önceleri Türklerden olmayanları, daha sonraları İslamlaşma süreci ile birlikte Müslüman olmayan Türkleri de kapsayan bir kavram olarak gâvur anlamına geldiği anlaşılır. “Çapdı” maddesinde verilen “Çomak tat boynın çapdı = Müslüman gâvurun boynunu vurdu. Uygurca’’ (Atalay 1986: 3) şeklindeki bir deyişte, Tat kelimesine gâvur anlamının yüklendiği açık gösterilmişti. Kaşgarlı’nın Tat kelimesine ilgili olarak verdiği bilgilere göre, Türklerden olmayan ve Türklerden olsa da Müslüman olmayan her hangi bir etnik gurup vefasızdır. Burada Kaşgarlı hem milliyetçi hem de ümmetçi bir bakışa sahiptir. Fakat bir nokta var ki, Kaşgarlı’nın yaşadığı çağlarda Müslüman olmayan Türkler sadece Uygurlar değildir, Yabakular da dâhil birçok kabileler daha İslamiyeti kabul etmemiştir. Böyle olduğu halde, neden Kaşgarlı’da bir de gâvur anlamında kullanılan bu Tat sözü yalnız Uygurlara atıf ediliyor. Neden müslüman olmayan diğer Türk kabilelerini kapsamıyor? Bu husus çok önceleri ünlü şarkıyatçı V. V. Barthold’un da dikkatini çekmişti. Bu, Tat kelimesinde

71 [古代阿拉伯] 马苏第 著《黄金草原》, 西宁, 1998年, 青海人民出版社, 第174 页.

Page 97: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

87 Yusufcan YASİN

kastedilen bir başka kavramın da bulunduğunu gösterir. Dede Korkut’ta Tat kelimesinin şehirleşen ve yerleşik düzene geçen Türkler için kullanıldığı görülür. Başka birçok sözlüklerde de aynı anlamda (şehirli, çiftçi, ekinci, köylü) geçer.72 Barthold’a göre, Tat kelimesi, oturak ve medeni hayat yaşayanlar anlamında bugüne kadar gelmiştir ve 11. yüzyılda da aynı anlamda kullanılmış olacaktır.73 Elbette, Kaşgarlı kelimenin aynı anlamından habersiz olmayacaktır. Kaşgarlı’ya göre, Uygurlar, Türkler içinde ilk olarak yerleşik hayata geçen ve şehir kültürü çok gelişen medeni bir kavimdir. Yukarıda bahsedildiği gibi, Kaşgarlı Mahmut Türk boyları içinde yalnız Uygurlara Tat der. Bunun baçlıca sebebi, muhtemel Türk tarihinde Uygurların erken yerleşik hayata geçmeleri ve ziraatla ve ticaretle uğraşmalarıdır. Ama çok dikkatimizi çeken husus, yerleşik hayata geçen anlamında gelen bir sözün Kaşgarlı’da, Uygurlar kast edilirken neden gâvur anlamında kullanıldığıdır. Bize göre, Kaşgarlı, gâvur anlamına gelen bu sözü sadece Uygurlara atfetmekle Uygurların Müslüman olan bir kesiminin de bulunduğuna işaret etmiş ve bu terimi ona mukabil olarak kullanmış olabilir. Yine Kaşgarlı’da derc olunan bir parçadan da böyle bir sonuca varabiliriz. Bu parçadaki yazı:

Beçkem urup atlaka

Uygurdakı tatlaka

Oğrı yawuz ıtlaka

Kuşlar kibi uçtımız

“Atlara belge vurarak Uygurdaki tatlara, hırsız, kötü itlere kuşlar gibi uçtuk” (Atalay 1985: 483). Bu parçada geçen “Uygurdaki Tatlaka’’ (Uygurdaki Tatlara) sözünü nasıl yorumlamak lazımdır. Atalay bunu “Atlara alamet vurarak Uygur köpeklerinin üzerine yöneldik. Bununla Uygur ulusunu murad ediyor; kuşlar gibi uçarak tepelerine indik, demek istiyor’’(Atalay 1985: 484) şeklinde veriyor. Kaşgarlı, Uygur sözünü hem vilayet hem de bir Türk kavminin adı olarak tanıtmakla birlikte Tat sözüyle Uygurların kastedildiğini açık olarak gösteriyor. Bu durumda Kaşgarlı’nın verdiği parçadaki aynı ifadeyi “Uygur devletindeki Tatlara” şeklinde tercüme edersek yanılmış olacağız. Çünkü böyle tercüme edilirse o zaman Uygur devletinde Tat adı verilen ve Uygurlardan ayrı olan bir topluluğun bulunduğu anlaşılır ve Kaşgarlı’nın göz önünde tuttuğu kavrama aykırı düşen bir mana ortaya çıkar. Böylece, bu ifadeden “Uygurların Budist topluluğu” denilebilecek bir kavramın ileri sürüldüğünü düşünerek onu “Uygurların Tatlarına’’ (Uygurların Tat kitlesine) şeklinde tercüme edersek o zaman çok tutarlı olur ve Tat sözüyle neden müslüman olmayan diğer Türkler kastedilmeden sadece Uygurların göz önünde tutulduğu anlaşılır. Yukarıda bahsettiğimiz gibi, Kaşgarlı Mahmut Uygur yazısıyla ilgili olan verilerinde “Müslüman olmayan Uygurlar” ifadesini kullanmakla buna mukabil olarak Müslüman olan Uygurların var olduğunu ileri sürmüştü. Burada, bu konuyu hatırlatmak Tat sözünün mahiyetini kavramak bakımından çok faydalıdır.

Kaşgarlı Budist Uygurlara Tat adının verildiğini bildirdiği gibi, İslamiyet dışında kalanların da Müslümanlara Çomak adını taktıklarını belirtmektedir: “Çomak= Uygurlarca, bütün müslüman olmayan halkça müslümanlara verilen ad. “Çomak eri” denir ki ‘Müslüman bir adam’ demektir” (Atalay 1985: 381). Uygurların ve Müslüman olmayan diğer halkların neden Müslümanlara “çomak” adını verdiği hakkında tatmin edici bir bilgi bulunmamaktadır. Şimdilik bu hususta sadece iki varsayım vardır. Bunlar, A. Zeki Velidi Togan, Faruk Sümer ve V. V. Barthold gibi otoriter bilginlere aittir. Togan’a göre, “Bu da

72 Fuzuli Bayat, “Divanü Lugat-it -Türk’te Tat Kavramının Tarihi Süreç İçinde Etno-Kültürel Değişimleri’’, Uluslararası Kaşgarlı Mahmut Sempozyumu Bildiri Metinleri, 17-19 ekim 2008, Rize, Rize Üniversitesi Yayınları, s. 729-730. 73 V. V. Barthold, age., s. 2007, 75.

Page 98: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

88 Divanü Lugat-it-Türk’te Geçen Uygurlar ile İlgili Bilgiler Üzerine

Cumuk (Çumuk), Cümük (Çümük) ile bir olsa gerektir ki, tüccar olan Cümükler en evvel İslamiyeti kabul ettiklerinden bu isim Müslüman Türklere tamim edilmiş olabilir.’’74 Çomağın asıl bir değneğin adı olduğunu ileri süren Sumer şöyle yazıyor: “Tabi Uygur ülkesine gelen müslümanlar çomağı hayvan sürmek, yürümeyi kolaylaştırmak, köpek gibi hayvanların saldırısına karşı koymak için kullanıyordu.’’75 Buna göre, Uygurlar arasına tüccarlık yapmaya gelen Müslüman tacirlerin kullandığı bir çeşit değneğin adı, sonra Müslümanlara lakap olarak takılmış ve Müslüman anlamında gelmiş olabilir. Günümüzde de Uygurlar değneğe “çomak” derler. Bu terimin Karahanlılar sahasına geçip edebi eserlerde de yer aldığını Balasagunlu Yusuf’tan öğreniyoruz. Kutadgu Bilig’te (4701.beyitte) bu terim “Müslüman” anlamında geliyor.76 Barthold ise bunun “tüccar” anlamında gelen bir terim olduğunu ileri sürmektedir. O şöyle yazıyor: “Bilindiği gibi, Güney Rusya’da mal ve eşyalarını arabaya koyarak köylerde ticaret yapan ufak tüccarlara Çumak deniliyordu. Bu kelimenin aslı bugüne kadar belli olmayıp yalnız ahengine bakarak Türkçe olduğuna hükmediyorlardı. Büyük bir ihtimalle Müslümanlar diğer ülkelerde olduğu gibi Uygurların ülkesinde de ticaret işlerinin başlıca temsilcileri olmuşlardı.’’77

Kaşgarlı Uygur dili üzerine dururken şöyle diyor: “Uygurların öz Türkçe bir dilleri olduğu gibi, kendi aralarında konuştukları zaman ayrı bir ağız dahi kullanırlar” (Atalay 1985: 29), “dillerin en yeğnisi Oğuzların, en doğrusu da Toxsı ile Yağmaların dilidir. Uygur şehirlerine varıncaya dek Ertiş-İrtiş, “Ila-İli, Yamar, Etil-İtil, İdil ırmakları boyunda oturan halkın dili doğru Türkçedir. Bunların en açık ve en tatlısı Xakaniye – Hakanlılar ülkesi halkının dilidir’’(Atalay 1985: 30). Sonucu kaydında Kaşgarlı, Uygur şehirlerindeki dil ile Hakaniye (Karahanlı) ülkesi halkının dilinin doğru (standart) Türkçe olduğunu belirtmiştir. Bilindiği gibi DLT’de “Türkçe” tabiri iki anlamda gelmektedir. Biri, geniş anlamda kullanılan Türkçedir. Bu tüm Türklerin konuştukları dillerdir, diğeri ise, dar anlamda kullanılan Türkçedir, bu Karahanlılar sahasının esas dilidir. Kaşgarlı’ya göre, Uygurca Türkçenin bir kolu veya bir şivesidir. Ama Kaşgarlı dil maddesinde ilgi çekecek bir hususu belirtmek istemiş ve şöyle yazıyor: “Tıl: lugat. Uygur tılı = Uygur dili, Xıtay tılı = Çin dili ’’(Atalay 1986: 133). Kaşgarlı Türk şivelerinin ayrılıkları üzerine dururken yukarıda bahsettiğimiz gibi, Karahanlılar sahasının esas diline “Hakaniye Türkçesi” veya “Türkçe” adını verir ve bunun karşılığı olarak Oğuz, Kıpçak dilini göstermektedir. Kaşgarlı, Oğuz, Kıpçak ve Suvar dili başta olmak üzere Argu, Çigil, Yağma, Toxsı, Yabaku, Tatar, Kay, Çomul, Hotanlılar, Kenceklerin dillerindeki şive ayrılıklarını yine Hakaniye Türkçesine göre nitelendirmektedir. Ama bu nitelendirmede Uygurcadan bahsedilmez. Kaşgarlı’nın bu kayıtlarından şöyle iki soru doğmaktadır. Biri, Kaşgarlı “dil” maddesinde örnek için neden Türk dili tabirini kullanmadan onun yerine Türkçenin bir kolu olan Uygurcayı Çin dili ile eşit anlamda kullanıyor? İkincisi, Kaşgarlı Türk şivelerinin ayrılıklarını gösterirken neden Uygurcaya ait özellikleri vermiyor? Bu durum Uygurların Budist olduklarından mı ileri geliyor? Kaşgarlı kitabın baş kısmında Türk kavimlerinin yerleştiği bölgeleri batıdan doğuya doğru uzanan bir şekilde gösterirken Uygurlardan bahseder. Bu hususta Kaşgarlı şöyle yazıyor: “Bizans – Rum ülkesine en yakın olan boy Beçenekdir; sonra Kifçak, Oğuz=Uğuz, Yemek, Başgrıt, Basmıl, Kay, Yabaku, Tatar, Kırkız = Kırgız gelir. Bu boyların hepsi Rum ülkesi yanından doğuya doğru şöylece uzanır, gider. Çigil = Çiyil, Toxsi, Yağma, Uğrak, Çaruk=Çarık, Çomul, Uygur, Tanğut, Xitay=Kitay. Kitay ülkesi Çindir. Bundan sonra Tawgaç gelir; orası Maçindir. Bu boylar güney ile kuzey arasında bulunurlar. Bunların her birini şu değerde birer birer gösterdim” (Atalay 1985: 28). Eserinde “Men: ben. Türklerce” (Atalay 1985: 340) diye gösteren ve yerleştiği bölgelerine göre tüm Türkleri iki kola

74 A. Zeki Velidi Togan, age., 1981, s. 428, 183. haşiye. 75 Faruk Sumer, age., s. 36, 77.haşiye. 76 Reşid Rahmeti Arat, Kutadğu Bilig, Ankara, 1979, Türk Dil Kurumu Yayınları, s. 471. Yusuf Has Hacib, Kutadğu Bilig, Ankara, 2003, Türk Tarih Kurumu Yayınları, s. 340. 77 V. V. Barthold, age., s. 75.

Page 99: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

89 Yusufcan YASİN

ayrıyan Kaşgarlı, maalesef burada Hakaniye sınırlarında yaşamakta olan Türk adlı bir kavimden söz etmiyor. Artık, Kaşgarlı’nın bir başka kaydına göz atalım. Bu kayıt şöyledir:

“Ben onların en uz dillisi, en açık anlatanı, akılca en incesi, soyca en köklüsü, en iyi kargı kullananı olduğum halde onların şarlarını, çöllerini baştanbaşa dolaştım. Türk, Türkmen, Oğuz, Çigil, Yağma, Kırgız boylarının dillerini, kafiyelerini belleyerek faydalandım; öyle ki, bende onlardan her boyun dili, en iyi yolda yerleşmiştir. Ben onları en iyi surette sıralamış, en iyi bir düzenle düzenlemişimdir” (Atalay 1985: 4). Eserde Uygurların diline ait olarak verilen “Balık” (Şehir), “Yartmak” (para), Yalafar (hakanın gönderdiği elçiye verilen adtır), Kırgağ (beyin ve hanın eli altında olanlara kızması, kakıması), çapdı (yüzdü, vurdu) ve “kesdi” gibi bir takım sözlükler ve sonucusunu açıklamak için gösterdiği sözlü edebiyata ait bir sav Kaşgarlı’nın Uygur ilini de baştan başa dolaşmış olduğunu gösteren belirtilerdendir. Bahsedilen sav şudur: “Uygur yıgaç uzun kes, temür kısga kes= ey Uygur; ağacı uzun, demiri kısa kes” (ağaç kestiğin zaman uzun kes, demir kestiğin zaman kısa kes; çünkü demir uzartabilir), Kaşgarlı bu savı açıklayarak “Uygurların bir dellalı vardır, her gün çağırır ve hükmü onlara bildirir” demektedir (Atalay 1986: 11-12). Bundan anlaşıyor ki, Kaşgarlı bu savı kendi kulağıyla dinledikten sonra yazıya geçirmiş, Rum ülkesine en yakın bölgeden doğuda Maçin’e kadar olan bölgelerde yerleşen Türk kavimlerini sıralarken Türk adlı kavimden bahsetmeyen Kaşgarlı, Türk dili için malzeme toplamak için gezdiği illeri sıralarken Uygurlardan bahsetmiyor, onun yerini Türk adlı bir kavim alıyor. “Tengri” maddesinde Uygurlar için “Müslüman bulunmayan Türkler” tabirinin kullanması da Türk sözünün dar anlamda Uygurları ifade ettiğini göstermektedir. Bütün bu verilerden şu sonuca varabiliriz ki, asıl Karahanlılar sınırları içinde yaşayan ve özel olarak Türk adı verilen bir kavim bulunmuyor. Bu ise, sadece Kaşgarlı’nın din ayrılığı yüzünden Karahanlıların tebası olan Uygurlara verdiği bir ad olmalıdır, yani Kaşgarlı Müslüman Uygurları “Uygur” adıyla tanıtmaktan çekiniyor ve onlara “Türk” adını veriyor. Uygurların bu kesimi için Kaşgarlı’nın Türk adını tercih etmesi, Karabalsagun Kitabesi’nin Soğdca yazılan yüzünde Uygur kağanının kendisini “Ulu Türklerin Dünya Hükümdarı’’78 ifadesi ile tanıttığı gibi, Uygurların kendilerine hem Uygur hem de Türk adını verdiklerinden ileri geliyor. Diğer bir ifadeyle Karahanlılar sahasındaki Müslüman Uygurların kendilerine Türk adını vermesi onların İdikut Uygurlarınkinden farklı bir ad kullanmış olduğunu göstermez. Çünkü aynı devirde ‘Türk’ adının geniş anlamda Türkçe konuşan tüm kavimleri gösterdiğini, dar anlamda ise Uygurlar kastedilerek, Uygur adı ile eşit anlamda kullanılmış olduğunu kanıtlayan birçok deliller vardır. Örneğin, Kaşgarlı Mahmut, DLT’nin ‘Uygur’ maddesinde Uygur adının menşeine ait bir rivayeti aktarırken ‘Zülkarneyn Uygur illerine geldiğinde Türk Hakanı ona dört bin kişi göndermiş’ diyerek, ‘Uygur hakanı’ yerine ‘Türk hakanı’ ibaresini kullanıyor. İdikut Uygur devletinde Altun Yaruk ve Hsüan- Tsang Biyografisi adlı iki büyük eseri Uygurcaya tercüme eden Beşbalıklı Uygur bilgini Şıngku Seli Tutung kendi diline öncüsünde ‘Türk -Uygur Dili’, sonucusunda ise ‘Türk Dili’ adını vermektedir.’’79 Demek ki, DLT’de dar anlamda geçen Türk ve Türkçe, Hakaniye Türkçesi terimleri Karahanlılar sahasında yaşayan Müslüman Uygurları ve dillerini gösteriyor. Hem Karahanlı Uygurlarını hem de Budist Uygurlarının sahasını bizzat araştıran Kaşgarlı aynı sıralamada memleketten ziyade kavmi bir mahiyetni göz önünde bulundurduğu için, onları “Türk” ve Uygur’’dan ibaret iki ad altında göstermeyi lüzumsuz görüyor, sadece Türk adını dile getirmekle iki sahada yaşayan Uygurları ifade etmiş oluyor. Bunu Kaşgarlı’nın başka açıklamalarından da öğreniyoruz. Ona göre Türkçeye en yakın bulunanlar Çigil, Toxsı, Yağma, Arğu ve Uygurların şiveleridir. Sonuncu şive haddi zatında

78 Lin-Gan, Gao-Zi-hu, Kedimki Uygurlar Tarihi, Ürümçi, 2000, Şincang Helk Neşriyati, s. 655 79 Hemit Tömür, Mirsultan osmanof, Amine Ğappar, “Kutadğu Bilik’te İpadilengen Edebiy Til Toğrisida’’, Şincang İctimaiy Penler Tetkikati, 1995, s. 45. Hemit Tömür İlmiy Makaliliri, Bei jing, 2006, Milletler Neşriyati, s. 262-263,

Page 100: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

90 Divanü Lugat-it-Türk’te Geçen Uygurlar ile İlgili Bilgiler Üzerine

Kaşgarlı’ya göre öztürkçe olmuştur.80 Orhun yazıtlarında birleşik bir ses olarak “ny” karşılığını ifade eden ses, daha sonraları Uygurcada iki kola ayrılarak “n” ve “y” şivelerini vücuda getirmiştir. Budist Uygurlar “y” telâffuzunu benimsediği halde Maniheist Uygurlar aksine “n” yi tercih etmişlerdi. Bununla beraber Maniheistler “y” de kullanmamış değildir. Kaşgarlı devrinin edebi yadigârlarından Kutadgu Bilig’de de “y” telâffuzuna bağlı kalınmıştır. Bu suretle çağın hâkim Türkçesi “y”li şivenin esasını teşkil etmiştir.81 Gerçekten de medeniyet çevreleri (din) farlılıklarından doğan kelime hazinesindeki bazı farklılıklar dışında Uygurca ile Karahanlıca (Hakaniye Türkçesi) gramer bakımından aynıdır; tek ve ortak bir yazı dilidir.82 Bu durumu A. Caferoğlu şöyle anlatmaktadır: “Dil ve kültür bakımından Kaşgarlı’nın, eserinde Karlukları ihmal edip, onlara nispetle Uygurlara ehemmiyetlice bir yer verişi, Karahanlı devletinin resmi şivesi olan Hakaniy = Kaşgar Türkçesinin, Uygur şivesine yakın olduğunu göstermektedir. Zaten Kaşgarlı’nın Uygur şivesi hakkındaki tarifi ile Hakaniye Türkçesi hakkındaki tarifi arasında göze çarpacak derecede büyük bir yakınlık vardır. Mesela, divan’da Uygur şivesi öztürkçe olarak tarif edildiği gibi, Hakaniye Türkçesi de hem öztürkçe hem de Türkçenin zarifi olarak izah edilmiştir. Bu takdirde her iki Türk şivesi, Hakaniye Türkçesi adı altında birleştirilmiş olmaktadır. Coğrafi saha itibariyle bu şive, bilhassa, Balasağun’la Kaşgar gibi Türk kültür merkezlerinin resmi dili olmuştur. Elimizde bu şiveyi gramer bakımından karakterize edecek Kutadgu Bilig, Atabetül-Hakayık gibi mühim eserler vardır ki, bunların şivesi ufak tefek mahallî hususiyetler istisna edilirse, tamamıyla İslam olmayan Uygurların şivesiyle aynı olup asıl Çağatay şivesinin teessüsüne kadar, Orta Asya Türk edebiyatının müşterek edebi Türkçesi olmuştur.83 Buna ilave olarak şunu belirtmek istiyoruz ki, Hakaniye Türkçesinin fonem sistemi diğer Türk şivelerine nispetle Çağdaş Uygurcaya en yakındır, leksiloji meselesine gelince, söz konusu dil ile Çağdaş Uygurcanın temel söz varlığı da tamamiyle aynıdır. Gramer bakımından da aynı dil Çağdaş Uygurcaya en yakındır, Bilhassa yapım ve çekim ekleri, fiil dereceleri ve cümle yapısı bakımından iki dil arasında fazla bir farklılık yoktur.84 Bütün bu verilere göre, Hakaniye dilinin Uygurcanın İslam muhitindeki bir varyantı olduğunu ve bunların bir dil olarak DLT’nin temelini teşkil ettiğini çıkarabiliriz ve düşüncemizi Agah Sırrı Levend’in aşağıdaki bir ifadesi ile özetleyebiliriz: “Orta Asya edebi lehçesinin esası Uygurcadır. Uygurca İslamlığın kabulünden sonra, Karahanlılar devrinde yazı dili olarak hakaniye Türkçesi adını almış ve Kaşgar merkez olmak üzere Doğu Türkistan’ın belli başlı şehirlerinde ilk ürünlerini vermeye başlamışlardı’’85

Kaşgarlı Kansu’da hüküm süren ve bakiyeleri günümüzde Sarı Uygur adıyla anılan Uygurlar hakkında da çok önemli bilgiler veriyor. Bilhassa, bu Uygurlara ait bilgileri Hatun sını şehri ile ilgili olarak belirtiyor. Kaşgarlı “Sın” sözünü “mezar” diye açıkladıktan sonra “Katun sını: Çin ile Tanğut ülkesi arasında bir şehrin adı’’(Atalay 1986: 138) diyor. Kaşgarlı’nın açıklamasına göre, şehrin adını “hatun mezarı” şeklinde anlamak gerekir. Ama A. Zeki Velidi Togan ise bunu Katun şehri anlamında açıklamak istiyor. Togan, buna ait görüşlerini “Sakasen ismi de ‘Saka’ sözünün, ‘şehir ve türbe’ manasını ifade eden Türkçe ‘sın’ kelimesiyle birleştirilmesinden ibaret olsa gerek; bu isim her halde aşağı Edil’deki Saksın şehrinin ismi ile birdir. Uzakdoğuda Khatun-Sin, Moğolistan’daki Balğasın da bu cümledendir’’86 şeklinde ifade etmekle “Katun sını” adının “Hatun şehri’’(veya Katun Balık) anlamında geldiğini belirtiyor. El-Biruni’de Hatun sını Yukarı (doğu) Türk ülkesindeki 80 A.Caferoğlu, Türk Dili Tarihi, İstanbul, 1984, Enderun Kitabevi, s. 40 81 A.Caferoğlu, age., s. 36. 82 Ahmet B. Ercilasun, Türk dili Tarihi(Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla), 4 .baskı, Ankara, 2007, Akçağ Yayınları, s. 242-243. 83 A.Caferoğlu, age. 84 Halide Mutî haz, age., s. 179-180. 85 Agah Sırrı Levend, Ali Şir Nevai (Hayatı, Sanatı ve Kişiliği), Ankara, 1995, Türk Tarih Kurumu Basımevi, s. 18. 86 A.Zeki Velidi Togan, age., 1981, s. 166

Page 101: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

91 Yusufcan YASİN

şehirlerden biri olarak geçer.87 Söz konusu şehrin Orhun Uygur devleti devrinde, eskiden Karasu nehri veya Etszin Göl adıyla maruf olan ve günümüzde Eçina adı verilen nehrin kıyılarında kurulan Katun Balık şehri ile bir olduğu hakkında pek çok bilgin hemfikirdir.88 Bilindiği gibi, Orhun’daki Uygur devleti devrinde üç Katun Balık şehri (可敦城) vardı. Biri, Toğla Nehri’nin batı kıyılarında, diğer biri, Bayırkuların yaşadığı sahalara yakın yerden geçen Kerulin Nehri’nin kuzey kıyılarında, üçüncüsü ise yukarıda bahsedilen Katun Balıktır.89 Bunların arasında, Uygurların tarihinde önemli bir yer tutan ve en maruf olanı Karasu kıyılarındaki Katun Balık’tır.

755-763 seneleri arasında Uygurların Çin’in iç karışılıklarının yatıştırılması için verdiği askeri yardımlar sonucunda, Uygurlar ile Çin arasında diplomatik ve ticari ilişkiler kurulur. Hun ve Göktürk hükümdarları gibi Uygur kağanları da Çin prensesleri ile evleniyor. Bunlardan biri Tun Bağa Tarhan’dır. 779 ’de Bögü Kağanı öldürüp tahta geçen Tun Bağa Tarhan, ertesi sene Çin prensesi Şian-an ile evleniyor ve katun için Karasu Nehri (Etszin Göl veya Eçina)’nin aşağı mecrasında Katun Balık şehrini kuruyor. Söz konusu şehir de Ordu Balık ve Bay Balık gibi Uygurların iktisat ve kültür merkezlerinden biri olmuştur. Bazen Uygur hükümdarı kış aylarını burada geçiriyordu bazen Çin saraylarına ziyarete gelirken burada istirahat ederek geçiyorlardı. Ayrıca Uygur devleti Orta Asya’ya yönelik sefer düzenlerken veya batı memleketleri ile diğer temeslara geçerken Katun Balık, önemli bir askeri nokta ve dış ülkelerle olan çeşitli ilişkileri yürürlüğe konucak bir geçit rolunü oynuyordu.90 Aynı şehrin ne zaman ve neden tahrip olduğu bilinmemektedir. Ordu Balık gibi bu şehrin de 840 tarihinde Kırgızların yaptığı taarruzda tahrip olduğu düşünülebilir. Katun Balık’ın bulunduğu Karasu veya Etszin Göl Nehri’nin aşağı mecrası 870’te kurulan Kansu Uygur devletinin kuzeydeki sınırlarını teşkil ediyorlardı.91 Aynı sıralarda Uygurların dört kabilesi burada yerleşiyor ve Çin ile ilişkiye geçiyor. Bu Uygurlardan Çin sarayına gidenlerin verdiği bilgilere göre, onların yaşadığı ülkenin sınırları doğuda Sarı Nehir’den batıda Karlı dağlara kadar uzanmış ve yüzlerce eyalete ayrılmış, askerler iyi binici ve nişancıdır ve en çok buğday ekilmiş.92 Bu verilerde Kansu Uygur devletinin kastedildiği anlaşılmaktadır. 981’de Koçu’ya giden Çin elçisi Wan-Yen-Ti, Karasu nehrini geçtikten sonra Katun Balık şehrinin hala duran duvar temellerini görmüş ve eserinde burada Tang imparatorluğu döneminde Uygur prenseslerinin durduğunu yazmış.93

Katun Balık adının ne zaman Katun sını olarak değiştiği bilinmemektedir. El-Biruni’de Hatun sını’nın Yukarı (doğu) Türk ülkesindeki şehirlerden biri olarak geçtiği göz önüne alınırsa, bu adın 11. asırdan önce aynı şekli ile maruf olduğu belli olur. Kaşgarlı’nın Tangutların yaptıkları saldırı sonucunda yıkılan Kansu Uygur devletine ait askeri olayları ve hükümdarın adını genelleştirmek suretiyle Katun sını adına bağlayarak tanıttıklarından aynı şehrin Kansu Uygur devletinin hayatında ne kadar önemli yer tutuğunu düşünebiliriz.

87 Faruk Sumer, age., s. 78. 88 B. Ögel, “Tatarlar’’, İslam Ansiklopedisi, 11.cilt, 1979, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, s. 54. A.Zeki Velidi Togan, age., 265 haşiye. s. 454. Emel Esin, Türklerde Maddi Kültürün Oluşumu, İstanbul, 2006, Kabalcı Yayınları, s. 66. Özkan İzgi, Çin Elçisi Wang Yen-Te’nin Uygur Seyahatnamsei, Ankara, 1989, Türk Tarih Kurumu Basımevi, s. 50. A.G.Malyavkin, Ⅸ-Ⅻ.esirlerdidiki Uygur Devletleri, Ürümçi, 1994, Şincang Helk Neşriyati, s. 175. 89 谭其骧 主编《中国历史地图集》, 第五册(隋 唐 五代十国时期), 第75页. 扬圣敏 著 《回纥史》, 长春,

1991年, 吉林教育出版社, 第161页. Yang –Sheng-min, Kedimki Uygurlar, Ürümçi, 1998, Şincang Helk Neşriyati, s. 244. 90 Enver Baytur, Şincang’diki Milletlerning Tarihi, Bei - jing, 1991, Milletler Neşriyati, s. 525-526. 91 Enver baytur, age., s. 575. 92 陈世明, 孟楠, 高健 编者《二十四史唐宋元明时期西域史料汇编》(脱脱 撰《宋史》卷四百九十,

天竺于阗高昌回鹘大食层檀鬼兹沙洲拂菻传), 第453页. Gülçin Çandarlıoğlu, Sarı Uygurlar ve Kansu Bölgesi Kabileleri, İstanbul, 2004, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, s. 29-30. A.G.Malyavkin, age., s.153. 93 陈世明, 孟楠, 高健 编者《二十四史唐宋元明时期西域史料汇编》(脱脱 撰《宋史》卷四百九十,

天竺于阗高昌回鹘大食层檀鬼兹沙洲拂菻传), 第450页. A.G.Malyavkin, age., s.152.

Page 102: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

92 Divanü Lugat-it-Türk’te Geçen Uygurlar ile İlgili Bilgiler Üzerine

11. yüzyılın başlarında Tangutlar ile Uygurlar arasında çetin ve şiddetli savaşlar cereyan ediyor. Bu savaşlarda bazen Uygurlar başarı kazanmış olmasına rağmen nihayet Tangutlar 1028’de Uygur devletini yıkıyor, 1036’da Uygurların en son dayanak noktası da Tangutların eline geçiyor. Bu tarihten sonra, Katun sını’nın bulunduğu Etszin Göl’ün aşağı mecrası Tangutlar ile Kitanların, Kaşgarlı’nın tarifince Tangutlarla Çin’in hududu durumuna gelmiştir.94 Katun sını’nın Tangutlar ile Kitanlar arasında bir sınır bölgesi teşkil ettiği Çin kaynaklarında da geçiyor. Çin kaynaklarına göre Katun Balık bir ara Kitanların elinde bulunmuş. Kitanlar sınır müdafaasını tahkim etmek için çoktan beri harap bir durumda olan Katun Balık (Katun sını)’ı yeniden onarmıştır.95 Kansu Uygur devletine son veren ve çok şiddetli ve kanlı bir biçimde geçen aynı savaşların hatırası destan olarak Uygurlar arasında yayılmış, nihayet bu destanlar edebi parçalar halinde Kaşgarlı tarafından kayıtlara geçirilmiş. Muhtemel Kaşgarlı’nın bizzat kendisi tarafından derlenmiş olduğunu düşündüğümüz bu edebi parçaların veya malzemelerin DLT’deki sayısı kesinlikle tespit edilemiyor. DLT’de Fuad Köprülü’ye göre 19 dörtlük bulunmaktadır. Brockelmamn ise benzer uyaklı fakat değişik ölçülü bir dörtlüğü de katarak bu manzumeye ait parçaların sayısını 20’ye çıkarmıştır. Talat Tekin eserde bu manzumeye ait 11 dörtlük tespit etmiştir.96 Brockelmamn’ın Fuad Köprülü’nün tespitlerine kattığı bir dörtlüğün hangi parça olduğunu (Atalay Ⅰ1985: 210) Talat Tekin’in sayesinde öğrenebildiğimiz halde asıl Fuad Köprülü’nün tespit ettiği 19 dörtlüğün hangi parçalardan teşkil edildiğini bilmiyoruz. Çünkü çeşitli sebeplerden ötürü, Köprülü’nün bununla ilgili yazısını görebilme şansına kavuşamadık. Bu yüzden burada biz sadece Talat Tekin tarafından tespit edilerek mefâîlün mefâîlün (. - - -/.- - -) ölçüsünde yazıldığı bildirilen dörtlükleri vermekle yetineceğiz. Bu dörtlükler şunlardır:

Begim özin oğurladı

Yarag bilip oğurladı

Uluğ Tengri agırladı

Anın kut kıw türi togdı

“Beyim kendini gizledi, bunu silah bilerek vaktini gözledi. Tanrı kerem kıldı, onun içi kutu, devleti yükseldi’’(Atalay 1985: 300-301).

Yagı begdin udhukladı

Körüp süni adhıkladı

Ölüm anı konukladı

Agız içre agu sağdı

“Düşman, beyden uyukladı; askeri görüp şaşırdı; ölüm onu konukladı, ağzı içine ağı sağdı’’(Atalay 1986: 339).

Katun sini çoğıladı

Tenğüt begin yagıladı

Kanı akıp jagıladı

Boyun suwın kızıl sagdı.

“Katun sini bağırdı, çağırdı. Tenğüt (Tanğut) beyi ile düşmanlaştı. Kanı akıp çoğladı. Boynunun suyunu kızıl sağdı’’(Atalay 1986: 325).

94 A.G. Malyavkin, age., s. 171. 95 元 脱脱 撰 《辽史》, 第450页 96 Talat Tekin, age., s. 16.

Page 103: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

93 Yusufcan YASİN

Anı yetip süngüledi

Başın yandru yanğıladı

Eren bayup müğiledi

Anınğ alpın kara bogdu

“Ona yetişip süngüledi, yine yarasını yeniledi. Adamlar zenginleşip nimet buldular, onun yiğitlerini kırarak boğdu’’(Atalay 1986: 406).

Eren alpı okıştılar

Kınğır közin bakıştılar

Kamuğ tolmın tokıştılar

Kılıç kınka küçün sıgdı

“Yiğitler çağrıştılar, kızgın gözle bakıştılar, bütün silâhlarla çarpıştılar, kılıç kına güç sığdı” (Atalay 1985: 359).

Telim başlar yuwıldımat

Yağı andın yawuldımat

Küçi anınğ keweldimet

Kılıç kınka küçün sıgdı

“Birçok başlar yuvarlandı, düşman ondan yavaşladı, kuvveti gevşedi, kılıç kına güçle sığdı’’(Atalay 1985: 397).

Tanğut süsin üşikledi

Kişi ışın elikledi

Erin atın belikledi

Bulun bolıp başı tıgdı

“Tangut askerini üşümüş iken vurdu, o kişilerin işiyle alay etti, askerlerini, atlarını armağan kıldı, tutsak olup baş eğdi’’(Atalay 1985: 307).

Tenğüt Xanı yubıladı

Ölüm birle tüpüledi

Kadhaşları tabaladı

Ölüm körüp yüzi agdı

“Tenğüt hanı hile yaptı, ölüm ile tepeledi hısımları ayıpladı, ölüm görüp yüzü bozuldu” (Atalay 1986: 327).

Özin ögnüp urıladı

Yırak yerig karıladı

Atığ kemşip urıladı

Ufut bolup tüpü agdı

“Kendini övmekte ileri gitti, uzak yerleri boyladı, arşınladı, atını saldırarak bağırdı; utanarak tepeyi aştı’’(Atalay 1985: 309).

Eren ıdhıp söke turdı

Page 104: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

94 Divanü Lugat-it-Türk’te Geçen Uygurlar ile İlgili Bilgiler Üzerine

Başı boynın söke turdı

Ufut bolup büke turdı

Udhu kama tiban tigdi

“Adamlar gönderip diz üstü oturdu, başına, boynuna sögmekte devam ederdi. Utanarak büküldü, beni kovalama diye baş eğdi” (Atalay 1986: 230-231).

Ewin barkın satıgsadı

Yoluğ berip yarıgsadı

Tirig erse turugsadı

Anğar sakınç küni togdı

“Evini, barkını satmak istedi. Fidye verip yarlıganmak istedi. Yaşadıkça durmak istedi. Onun sakınacak günü doğdu’’(Atalay 1986: 333).97

Kaşgarlı’da hem bir şehir adı hem de devlet ve hükümdar adına izafe edilmek suretiyle genel bir ad olarak da geçen Katun sını’nın, 11.yüzyıldan sonra da varlığını sürdürmüş olduğu bilinmektedir. 1256’da Karakurum’a giden Selçuklardan Rükneddin KılıçarslanⅥ, 28 Kasım tarihi ile İzzeddin Keykavus’a yazdığı bir mektubunda Hoten yoluyla Kmrsî, Ktnsıni ve Srgıt’a gitmiştir. Buradaki Ktnsıni Güney Moğolistan’daki Katun-sını demektir.98 Anlaşılıyor ki, Orhun’daki Uygur devleti yıkıldıktan sonra bir ara tahrip olan Katun Balık veya Katun sını, Kitanlar döneminde yeniden bir defa onarılmasıyla varlığını sürdürmüştür ve Moğol imparatorluğu döneminde Güney Moğolistan’daki önemli şehirlerden biri olmuştur.

Sonuç olarak Kaşgarlı Mahmut, eserinde Uygurlar hakkında çok önemli bilgiler vermektedir. Kaşgarlı Mahmut, Uygurların siyasi, askeri, tarihi; dili, edebiyatı, iktisatı, şehirciliği, kahramanlık ruhu ve geleneklerini oldukça ayrıntılı anlatmıştır. Uygurlara yönelik olumsuz tavrı ise onların İslamiyete mukabil Budizmi benimsemiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden Karahanlı sahasında yaşayan Uygurları Türk adı ile tanıtmayı tercih ediyor. Böyle olduğu halde iki sahada yaşayan ve ayrı ayrı olarak “Türk” ve “Uygur” adı ile tanıtılan iki topluluğun asıl bir kavim ve Karahanlıların da Uygurlar tarafından kurulan bir devlet olduğunu bazı maddelerde işaret ediyor.

Kaynakça

AKALIN, Şükrü Haluk (2008), Bin Yıl Önce Bin Yıl Sonra Kaşgarlı Mahmut ve Divanu Lugat it-Türk, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

ARAT, Reşid Rahmeti (1079), Kutadğu Bilig, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

ARAT, Reşid Rahmeti (1987), “Türklerde Tarih Zaptı’’, Makaleler, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enistitüsü Yayınları.

ATALAY, Besim (1985), Divanü Lugat-it –Türk Tercümesi, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

ATALAY, Besim (1986), Divanü Lugat-it –Türk Tercümesi, Ⅱ, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

97 Talat Tekin, age., s. 20, 22. 98 A.Zeki Velidi Togan, age., 1981, s. 249-250.

Page 105: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

95 Yusufcan YASİN

ATALAY, Besim (1986), Divanü Lugat-it –Türk Tercümesi, Ⅲ, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

BARTHOLD, V. V (1968), “İli’’, İslam Ansiklopedisi, 5, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.

BARTHOLD, V. V. (2006), Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

BAYAT, Fuzuli (2008), “Divanü Lugat-it -Türk’te Tat Kavramının Tarihi Süreç İçinde Etno-Kültürel Değişimleri’’, Uluslararası Kaşgarlı Mahmut Sempozyumu Bildiri Metinleri, 17-19 Ekim 2008, Rize: Rize Üniversitesi Yayınları.

BAYTUR, Enver (1991), Şincang’diki Milletlerning Tarihi, Bei–jing: Milletler Neşriyati.

BÜCHNER, V. F. (1979), “Tanrı’’, İslam Ansiklopedisi, 11, Istanbul: Milli Eğitim Basımevi.

CAFEROĞLU, A. (1984), Türk Dili Tarihi, Ⅱ, İstanbul: Enderun Kitabevi.

ÇANDARLIOĞLU, Gülçin (2004), Sarı Uygurlar ve Kansu Bölgesi Kabileleri, İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı.

ÇEÇEN, Anil (2007), Türk Devletleri, Ankara: Fark Yayınları.

Divanü Lugat –it –Türk (1984), Ürümçi: Şincang Helk Neşriyati.

Divanü Lugat –it –Türk, Ⅰ (1981), Ürümçi: Şincang Helk Neşriyati.

Divanü Lugat –it –Türk, Ⅱ (1984), Ürümçi: Şincang Helk Neşriyati.

EBERHARD, W. (1942), “Çin Kaynaklarına Göre Orta ve Garbî Asya Halklarının Medeniyeti’’, Türkiyat Mecmuası, 7.

ERCİLASUN, Ahmet B. (2007), Türk Dili Tarihi (Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla), Ankara: Akçağ Yayınları.

ESİN, Emel (2003), Orta Asya’dan Osmanlılara Türk Sanatında İkonografik Motifler, Ankara: Kabalcı Yayınları.

ESİN, Emel (2006), Türklerde Maddi Kültürün Oluşumu, İstanbul: Kabalcı Yayınları.

Ğerbiy Yurt Tarihiy Matıriyalliri (2004), Ürümçi: Şincang Helk Neşriyati.

GÖMEÇ, Saadettin (2000), Uygur Türkleri Tarihi ve Kültürü, Ankara: Akçağ Yayınları.

GÖMEÇ, Saadetttin (2009), “Divanü Lugat-it –Türk’te Geçen Yer Adları’’, 2. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Bilgi Şöleni Bildirileri: Kaşgarlı Mahmut ve Dönemi, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Hemit Tömür İlmiy Makaliliri (2006), Beijing: Milletler Neşriyati.

İZGİ, Özkan (1989), Çin Elçisi Wang Yen-Te’nin Uygur Seyahatnamsei, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

KAFESOĞLU, İbrahim (1988), “Türkler’’, İslam Ansiklopedisi, 12/2, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.

KAFESOĞLU, İbrahim (2003), Türk Milli Kültürü, İstanbul: Ötüken Neşriyat.

Kutadğu Bilig (2003), Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

LEMCİNİ, Hebibulla Hoca (2000), “Türkiya Tillar Divani’da Bayan Kilinğan Kedimki Şeher – Kentler Toğrisida’’, Zhong- guo Uygur Tarihi ve Medeniyiti Tetkikati, Ⅲ, Ürümçi: Helk Neşriyati.

Page 106: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

96 Divanü Lugat-it-Türk’te Geçen Uygurlar ile İlgili Bilgiler Üzerine

LEVEND, Agah Sırrı (1995), Ali Şir Nevai (Hayatı, Sanatı ve Kişiliği), Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

Lin-Gan, Gao-Zi-hu (2000), Kedimki Uygurlar Tarihi, Ürümçi: Şincang Helk Neşriyati.

Li-Yan-Xu (2002), Şimaliy Sulaliler Tarihi, Ürümçi: Şincang Helk Neşriyati.

MALYAWKİN, A.G. (1994), Ⅸ-Ⅻ. Esirlerdidiki Uygur Devletleri, Ürümçi: Şincang Helk Neşriyati.

MİNORSKİY, W. (2003), “Temin İbn Bahr’ning Uyğur İlige Sayahiti’’, Hua-Tao, 8.~10. Esirlerdiki Ğerbiy Yurt Tarihi Hekkide Tetkikat, Kaşker: Uyğur Neşriyati.

MOLLAHACİ (1988), Buğrahanlar Tezkirisi (“Tezkiretul- Buğrahan’’), Keşker: Uygur Neşriyati.

MUTÎ, Halide (2007), İbrahim Mutî İlmiy Makaliliri, Bei-jing: Milletler Neşriyati.

NORDUN, Ablet (2003), udüd al-ālam, Keşker: Uyğur Neşriyati.

NORDUN, Ablet (2008), “Türkiy Tillar Divani’diki Tarihka Dair Melumatlarning Tetkikat Kimmiti’’, Mehmud Keşkeri ve Türkiy Tillar Divani, Bei-jing: Milletler Neşriyatı.

ÖGEL, B. (1979), “Tatarlar’’, İslam Ansiklopedisi, 11, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.

ÖGEL, B. (2000), Türk Kültür Tarihine Giriş, Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları.

Ou –Yang-Xiu (2010), Yengi Tang-name, Ürümçi: Şincang Helk Neşriyati.

ÖZYETGİN, A. Melek (2005), “Eski Türklerde Ödeme Araçları: Kâğıt Para Çav’ın Kullanılımı Üzerine’’, Orta Zaman Türk dili ve Kültürü Üzerine İncelemeler, İstanbul: Ötüken Neşriyat.

PRİTSAK, Ömeljan, “Karahanlılar’’, İslam Ansiklopedisi, 6, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.

ŞEŞEN, Ramazan (2001), İslâm Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

SÜMER, Faruk (1987), “Altay Dağları’’, Türk Dünyası Tarih Dergisi, 1.

SÜMER, Faruk (1994), Eski Türklerde Şehircilik, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

TEKİN, Talat (1989), Yüzyıl Türk Şiiri, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

TOGAN, A. Zeki Velidi (1948), “Hazarlar’’, İslam Ansiklopedisi, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.

TOGAN, A. Zeki Velidi (1981), Umumi Türk Tarihine Giriş, , İstanbul: Enderun Kitabevi.

TÖMÜR, Hemit; OSMANOF, Mirsultan; ĞAPPAR, Amine (1995), “Kutadğu Bilik’te İpadilengen Edebiy Til Toğrisida”, Şincang İctimaiy Penler Tetkikati.

TURAN, Osman (2006), Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, İstanbul: Ötüken Neşriyat.

VELİ, Kurban (1986), Bizning Tarihiy Yıziklirimiz, Ürümçi: Şincang Yaş-Ösmürler Neşriyati.

Yang –Sheng-min (1998), Kedimki Uygurlar, Ürümçi: Şincang Helk Neşriyati.

YASİN, Yusufcan (2007), “Karahanlılara Kadar Türklerde Madencilik’’, Orhun, 118.

YASİN, Yusufcan (2007), “Uyğur Medeniyet Tarihida Şamanizm Mesilisi’’, Turpanxunaslik Tetkikati.

Page 107: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

97 Yusufcan YASİN

YASİN, Yusufcan (2009), “Kaşgarlı Mahmut’a Göre Türklerde Harp’’, 2. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Bilgi Şöleni Bildirileri: Kaşgarlı Mahmut ve Dönemi, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

YÜSÜP, İsrapil; HOCA, Abdukeyyum; KEMBİRİ, Dolkun (1987), Kedimki Uygur Tilidiki Maitrisimit, Ürümçi: Şincang Helk Neşriyati.

〕苏〔 阿林诺夫《〈 突厥语词典〉 插图中的民族地名学记载》,《民族译丛》, 1992年

第四期.

〕日〔 安部健夫 著《西回鹘史的研究》, 乌鲁木齐, 1985年, 新疆人民出版社.

陈世明, 孟楠, 高健 编者《二十四史魏晋南北时期西域史料汇编》, 乌鲁木齐, 2007年,

新疆大学出版社.

陈世明, 孟楠, 高健 编者《二十四史唐宋元明时期西域史料汇编》, 乌鲁木齐, 2010 年,

新疆大学出版社.

房玄龄撰《晋书》, 北京, 1973年, 中华书局标点本.

〕德〔 冯佳班 著《高昌回鹘王国的生活》, 1989年, 吐鲁番市地方志编辑室出版.

耿世民 著《新疆文史论文集》(“Collection of the Papers on language -Literature and

History of Xınjıang’’), 北京, 2001年, 中央民族大学出版社.

〕法〔 J.R. 哈密顿 著《五代回鹘史料》, 我乌鲁木齐, 1982, 新疆人们出版社.

华涛 著《西域历史研究》(八至十世界), 2003年, 上海古籍出版社.

马长寿 著《突厥人和突厥汗国》, 桂林, 2006 年, 广西师范大学出版社.

[古代阿拉伯] 马苏第 著《黄金草原》, 西宁, 1998年, 青海人民出版社.

钱伯泉著《车师语言与车师种族初探》,《新疆大学学报》(哲学社会科学版), 1997年,

第25卷 第三期.

钱伯泉《於都斤山》,《新疆历史研究》, 1985年, 第二期.

宋濂 撰《元史》, 北京, 1976年, 中华书局标点本.

谭其骧 主编《中国历史地图集》, 第五册(隋 唐 五代十国时期), 上海, 1982年,

地图出版社.

脱脱 撰 《辽史》, 北京, 1974年, 中华书局标点本.

脱脱 撰《金史》, 北京, 1975 年,中华书局标点本.

佚名/ 著 王治来/ 译注《世界境域志》, 2010年, 上海古籍出版社.

扬圣敏 著 《回纥史》, 长春, 1991年, 吉林教育出版社.

张志尧 主编《草原丝绸之路与中亚文明》, 乌鲁木齐, 1994年, 新疆美术摄影出版社.

[伊朗] 志费尼 著《世界征服者史》(上), 南京, 2005 年, 江苏教育出版社.

Page 108: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi 2015/5

ŞİVÉTSİYEDİKİ TARİXİY MATÉRİYALLARDA UYĞURKİYİM-KÉÇEKLİRİ TOĞRİSİDA

About Uyghur Clothes in Historical Materials of Sweden

Zulhayat ÖTKÜR

Özet

İsveçli kâşifler 20. yüzyılınbaşlarında Şincañ’a kısa yolculuklar yapmaya başladılar. 1892-1938 yılları arasında diplomat ve filolog Dr. Gunnar Jarring (1907-2002) araştırma yapmak içn Kaşgar’a gitti. Burada yerel halktan ve İsveçli misyonerlerden birçok malzemetoplayan Dr. Gunnar Jarring İsveç, Lund Üniversitesi kütüphanesine tüm elyazmalarını bağışladı. Lund Üniversitesindeki bu koleksiyon dünyadaki en büyük üçüncü koleksiyon kabul edilebilir. Koleksiyon sadece Şincañ’a ait klasik ve halk edebiyatı kültürünü ve mistisizmini yansıtmakla kalmaz, İslam dinine ait elyazmaları, hukuki ve tarihi belgeleri, tıp el kitapları ve İsveç Misyoner Sözleşme Kilisesi’nden belgeleride içermektedir. Bu yazıda diğer İsveçli arkeologlar tarafından korunan dokumalar, İsveçli misyonerlerin günlüğü, Gunnar Jarring el yazması koleksiyonları gibi bazı tarihi kaynaklara göre kullanımda olmayan giysiler, araçlar ve dokuma imalatı ile ilgili geleneksel Uygur giyim kültürü tanıtılacaktır.

Anahtar Sözcükler: Uygur, giysiler, İsveçli misyonerler.

Abstract

Swedish explorers began their trip to Eastern Turkestan in the early twenties century. Between the year 1892-1938 the Swedish diplomat and philologist Dr. Gunnar Jarring (1907-2002) went to Kaşgar, Eastern Turkestan for a study. During his stay, he collected extremely rich materials from local peoples and Swedish missioners. Then he donated all the handscrifts to the library of Lund University, Sweden. The collection could be count as the third largest collection in the world.The collection not only mirrors Eastern Turkestan society and culture with its classic and folk literature, Islamic religious manuscripts, judicial and historic documents, manuals of medicine, trades and mysticism etc., but also contains documents from the Mission Covenant Church of Sweden in Eastern Turkestan.In this paper, I will discribe the traditional Uyghur garment culture concerning the manufacture of the textiles, tools, and finished garments according to some historical sources such as collections of handscrifts by Gunnar Jarring, the diary of the Swedish missionaries and preserved textiles by some other Swedish archaeologists.

Keywords: Uyghur, garments, Swedish missions.

1890 yilliridin başlap Uyğur ziminiğa Şivét-ekispiditsiyiçiliriniñ qedimi tekken bolup, Sven Hedin(1865-1952)tunci qétim Himalaya téğidin ötüp Ottura Asiyağa ékispiditsiye sepiride bolğan tunci Şivétisiyilik ékispiditsiyiçi.U tunci qétim 1893-1897 yilliri Tarim oymanliqi, Pamir igizliki,Tekliman çöllikide qédirip tekşürüşte bolğan bolup, étnografik matériyallarni ğerp ellirige élip kelgen.U élip kelgen Uyğur ziminiğa ait kündilik xatire,

Stochkholm Yetişkin Eğitimi Merkezi, Stockholm-İSVEÇ, E-posta: [email protected].

Page 109: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

99 Zulhayat ÖTKÜR

xerite, foto resim, hayvanat ve ösümlük evrişkisi qatarliqlar hazir Şivétsiye Étnografiye Moziyi veŞivétsiyeDöletlik Tebiet Tarix Moziyida saqlanmaqta.

1892yilidin 1938yilğiçe Şivét missiyonirlar cemiyitiniñ teşkillişi bilen Şivét missiyonirliri Qeşqer, Yerkent ve Yéñisarqatarliq caylarda missiyonirliq paaliyetliride bolğan.Eyni vaqitta eqidisi küçlük bolğan bu Musulmanlarni Xiristiyan`ğa aylanduruş ançe asanğa toxtaydiğan iş emesidi.Şuniñ bilen missiyonérlar davalaş, dariltam-mektep éçiş,qol hünerven terbiyileş qatarliq téxnikiliq yardem işliri bilen şuğullinidu ve 1912yili Qeşqer’de basma zavuti qurup çiqidu.Şivétsiyilik meşhur diplomat, tilşunas alim Gunnar Jarring(1907-2002)til öginiş meqsidide Qeşqer’ge kélidu.UQeşqerde missiyonirlar bazisida turidu ve şu ceryanda yerlik xelqtin alğanve missiyonérlarniñ iane qilğan nurğun kündilik xatire, xet-çek, tartqan resim, şundaqla Qeşqer’diki missiyonir basma zavutida bésilğan türlük edebiy eserler, kaléndar, ziyaret léntisi, négatip, derslik kitap,gézit, jurnal qatarliq matiriyallarni Şivétsiyige élip kélip, bir qismini Lund Univérsitéti Kütüpxanisiğa iane qilidu. Bu saqlanmilardunya boyiçe hazirğiçe saqlanğan üçinçi çoñUyğurlarğa ait qol yazma toplimi bolup,1100 témidiki 560 parçe qol yazmidin terkip tapidu.Bu xil bayliqlar bizniñ 150 yilliq tarixiy, medeniy miraslirimizni tetqiq qiliş, izdinişte nahayiti qimmetlik matériyal bolup saqlanmaqta.Qol yazmilar peqet filologiyilik,tarixiy tetqiqat qimmitige ige bolupla qalmay yene öz devridiki Şerqiy Turkistancemiyitiniñ diniy veziyiti, tibbiy davalaş, qanun tüzüm, qol hünervençilik,mistisizim qatarliq veziyitini çüşiniş, tetqiq qiliştimu zor qimmetke ige.

Men özümniñŞivitsiye Xanliq Kütüpxanisi, Şivitsiye Döletlik Arşipi,Missiyonirlar Çérkavi Arşibxanisi, Étnografiye Moziyi qatarliq orunlarğa bérip yuqiriqi qol yazma, resimlerni körüşke, ün alğu léntilirini añlaş pursitige ige boldum. Qol yazmilarniñ beziliri Xoten qeğizige, beziliri Ros ve Şivit qeğezlirige yézip qaldurulğan iken.Ularniñ %75’i Uyğur tilida yaki Çağatay Uyğur tilida yézilğan.Şivétsiyede saqlanğan bir qisim matiriyallarğa asasen Uyğur yéqinqi zaman kiyim- kéçekliri toğrisida az-tola izdendim.

Uyğurlarniñ yürüş turuşi, kiyinişke étibarbérişive qol hünervençilik, déhqançiliq, işlepçiqiriş usulliridiki özgiçilikler missiyonirlar ve arxéloglarniñ diqqitini tartqan ve bu heqte xatire qaldurğan.Matériyallarğa asaslanğanda Uyğurlarniñ ecdadliri miladi 2-esirdin başlapla yüñ, yipek ve ösümlük talaliridin kiyim kiyişni başliğan(Lemcini 1993: 104).Bu şu zamanlardila Uyğurlarniñ toqumiçiliq, boyaqçiliq, çarviçiliq ve qol hünervençilikiniñ tereqqiy qilğanliqini, tarixta özgiçe xas uslub yaratqanliqidin dérek béridu.Uyğur kiyim kéçekliriniñcinsiy perq,yaş-qoram, pesil ve sorunğa qarap ayrilişi nahayiti éniq bolup, reñ, matériyal ve pason cehettin roşen perqqe ige.

1. Ayallar İgenliri

Eyni vaqittiki missiyonérlardin biri bolğan Sigrid Högbérgniñ qaldurğan kündilik xatirisige asaslanğanda, Uyğur ayalliri kiyim-kéçek ve zibu zinnetke hérismen bolup, ularni hetta ictimaiy ornini belgileşniñ ölçimi dep qariğan.Peqet kiyim-kéçek, yasiniştinla ayallarniñ qaysisiniñ xocayin ve qaysisiniñ mulazim ikenlikige höküm qilğili bolidiğan bolup,meyli xocayin ayal yaki mulazimlar bolsun hemmisiniñ ağzidin oxşaşla qopal tillarni añliğili ve bolmiğur iş heriketlerni uçritiş tes emes.Şuña Uyğur cemiyitide xocayin bilen malaylar otturisida ğerp elliridikige oxşimaydiğan bir xil yéqin, qoyuq munasivet bolup, malaylar şu ailiniñ barliq pinhan sirlirini saqliyalaydu ve ailide yüz bergen barliq qutluq işlardin şundaqla ceñge-cidellerdin xever tépip turidu(Kundilik Xatire Qolyazmiliri). “KiyimlerniñBayani” digen qol yazmiğa asasen bay ayallarniñ yürüş-turuşi mundaq tesvirlinidu (Jarring 1992):Uyğur ayalliri altun halqa, altun tacve etles köynekni eñ yaqturidu.Ular yene tavar, duxava veçekmenlerdinmu oşuqiğa kélidiğan köynek tiktürüp kiyişni ve türlük matériyallardin tikilgen şalvar kiyişni yaxşi köridu.Andin ular yene kiyimniñ töpige aq reñlik yéñi uzun perice kiyidu,lékin uniñ yéñini sapmaydu.Béşiğa bolsa

Page 110: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

100 Şivétsiyediki Tarixiy Matériyallarda Uyğurkiyim-Kéçekliri Toğrisida

liçek salidu.Lékin Xoten ve Yerkentte bolsa perice orimaydu, ular töt çasa kélidiğanHindistan dakisidin taki tapiniğa kelgüdek liçek artişidiğan bolup, bu xil liçek behri dep atilidu.Gerdiş dep atilidiğan yene bir xil liçek bolup, pütünley keşte bilen tikilgen.Uyğur ayalliri yaz peslide tolisi nepis meşüt libaslardin kiyim kiyse, qiş peslide yénik körpilerdin tikilgen cuvilarni tikküzüp, izme tügmilirige üç misqalliq teñgini tügme qilip kiyidu.

Burunqi zamanda Uyğur ayalliri peqet qizil reñnila vekil xaraktérige ige dep oylaytti.Lékin hazir ular reñgareñ reñlerde kiyinidiğan bolup reñ çeklimisi yoq.Uyğur ayal kiyim kéçekliride yaqa közge taşlinip turidiğan bolup, adette çoñraq yaqini yaqturişidu.Ayallar keñrek şalvar kiyidiğan bolup, paxtiliq şimni tar qilip kiyiduve qur (belvağ)bilen bélidin bağlivalidu.Ular yene tiziğa yaki oşuqiğa kélidiğan türlük reñdiki rextlerdin özara ulap tikilgen quraq iştanlarnimu kiyişidu.Uyğur ayalliri yene burunqi zamanlarda baftu dep atilidiğan bir xil çapan kiyidiğan bolup, tamamen yiñnide ilmidozluq bilen meşüt yipta gül tikip teyyarlinatti.Ular hetta ötüklirige ve sapma keşlirigimu kalatun yipta gül çékip kiyişetti.Ular yene kiyimliriniñ yaqa ve peşlirige kök paxta rexttin esterlik qilip kiyim kiyişidu, bu kiyimni téximu qélipqa kirgüzüp, sipta ve culaliq körsitidu.

Uyğur ayallar kiyim-kéçekliri içide yaş qizlar bilen toy qilğan cuvanlarniñ kiyiniş adetlirimu roşen perqlinidu.Cuvan boluş üçün alahide méhman çaqirip, qoy öltürüp, yéñi igenlerni teyyarlap, cuvan toyi bérilidu ve cuvançe köñlek yeni iraqiy kiyip uniñ üstidin üççi uzunluqtiki pota bilen bağlivalidu.Cuvançe kiyimler adette yandin tügmilinidiğan bolup, neşpüt şekillik yoğan tügmiler békitilgen. Tügmiler altunğa beş dane qizil yaqut olturğuzup, çörisige yéşil yaquttin zinnet bérilgen şekilde yasalğan.Yuquriqi bayanlardin körivélişqa boliduki Uyğur ayalliri ezeldin kiyimlikniñ matériyaliğa ve turmuşqa qolayliq, sorunğa mas kélişke ehmiyet bérip kelgen.

Yene bir missyonir Maria Lovisa’niñ1912-yili 14-aprilda ailisige yazğan bir parçe xétide öz vaqtidiki Qeşqer’diki missionérlar doxturxanisiğa kélip davalanğan Uyğur ayalliriniñ paxta, qélin yipek ve duxavilardin uzun köynek kiyidiğanliqi, ularniñ mervayit, zire, yaqutlardin zibu-zinnet taqaydiğanliqini bayan qilidu.

Undin başqa ayallar kiyimliridin yene nimçe, xentaze(Xenzutilidin kirgen),ciletke qatarliq kiyimlermu bar.

2. Erler İgenliri

Uyğur erliri tolisi xesidin tikilgen köynek ve tamballarni kiyişni yaqturidu.Asasliqi külreñ,qara ve aq reñlik kiyimlerni kiyişidu.Yaz künliri köynekniñ sirtiğa yektek yaki kenzur dep atilidiğan ton kiyişidu ve belvağ bilen tonini bağlivalidu.Bu xil belvağlar qizil, yéşil, sériq, qara ve aq reñlerde bolidu.Yaşlar qizil ve béğirreñge oxşaş oçuq reñlerde, yaşanğanlar tutuqraq reñlerde pota bağlaydu.Eñ üstige paxtisiz yolluq yipek beqesem çapan kiyidu.Erlerniñ kiyimliride peqetla birla izma ve birla tügme bolidu.Balilar ve yaşlar bolsa, kenzur tonni köprek kiyidu,şuniñğa munasip saqal buruti bar kişiler yektek kiyidu.Peqet yektek ve kenzurniñla yançuqi bolidu, qalğan kiyimlerge yançuq sélinmaydu.

Uyğurlarniñ belvağ bağlaş örp-aditi arxélogiyilik tarixiy matériyallardimu xatirilengen bolup, dañliq toqulma mutexesisi Vivi Sylvan(1870-1961) Sven Hedin ve Bergmanlar Kiroran xarabiliqidin tépilğan Şivétsiyege élip kelgen toqulma buyumlarğa asasen yézip çiqqan ”Kiroran YuñToqulmiliri” namliq kitabida, yuñ yip, şoyna, boquç digen sözlerni köp qétim tilğa alğan.

Vivi SylvanKiroran’din tépilğan momyalarniñ kiyim kéçekliri üstide toxtilip, eyni vaqitta er ve ayallar téridin tikilgen, tiziğa kélidiğan aldi oçuq kiyimlerni kiyip, yuñ yiptin éşilgen belvağlar bilen bağlivalidiğanliqini, ayallarniñ toniniñ erlerge qariğanda keñrek

Page 111: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

101 Zulhayat ÖTKÜR

bolidiğanliqini bayan qilidu (Barber 1999).Yavropada bolsa, bu xil aldi oçuq tonni peqet baliliq ayallarla kiyidiğan bolup, sevebi bu ularniñ bala émitişige qolayliq yaritiş üçün idi.

Şivétsiyelik arxéolog Folke Bergman(1902-1946) qum derya déltisidin tépilğan qevrilerdiki kiyim-kéçeklerni mundaq tesvirleydu:Aldida ikki péşi bar, aldi oçuq kiyim,boyalmiğan aq yuñ yiptin toqulğan bolup,yipniñkeñliki2 mm,belvağ qizil reñlik yiptin boş qilip toqulğan bolup, yipniñ keñliki 4 mm kélidu.Kiyimlerniñ toquluş senitimu uni heyran qaldurğan.Uyene kiyimlerniñ nahayiti siliq toqulişiğa ve süpitiniñ yuqiriliqiğa qarap, töge yaki başqa hayvanlarniñ yuñidin emes, qoy yuñidin toqulğinini ispatlap çiqqan, şundaqla şu xil qoylarniñnesliniñ kavkaz-paris neslidiki qoylar ikenlikini qiyas qilip, şu tupraqta yaşiğan kişilerniñ déhqançiliq bilen şuğullinidiğanliqini ve töge, at,işek qatarliq hayvanlarni baqidiğanliqini,derya boyida béliqçiliq qilidiğanliqini ve köp qisim kişilerniñ qomuşluqta yaki tüzleñlikte ovçiliq qilidiğanliqinimu otturiğa qoyğan.Diqqet qilişqa tégişlik yene bir pakit şuki, yuñçiliq ularniñ asasliq soda obékti bolup, içkiri ölkilerde eyni devrde téxi undaq téxnika yoq bolğaçqa, asasliqi başqa ölkidikilerni yuñ toqumiçliq buyumliri bilen teminlep kelgen(Bergman 1939).

3. Baş Kiyimler

Uyğurlarniñ baş kiyimliridin tumaq,kula, doppa,posma, telpek qatarliqlar bar bolup,Uyğurlarniñ yaşaş muhiti ve milliy terkipliriniñ özgirip turuşiğa egişip qalpaq, selle,qulaqçaqatarliqlarmu uçraydu.

Mötiver kişiler Hindistan dakisidin béşiğa selle yögeydu, yaşlar bolsa söser, tülke, körpe ve bulğun tériliridin tumaq kiyişidu.

Erlerniñ tumaqliri kök reñlik yipek yaki paxta rextte tikilidu ve şekli gümbez şekilde bolidu.

Ayallar kemçet tumaq kiyişni yaqturidu,ularniñ tumaqliri gümbez şekilde bolup, nisbeten éğir bolidu.Uyğur ayalliriniñ doppilirimu şundaq gümbez şekilde bolup,adette tavar ve kimxap dep atilidiğan bir xil paxta arilaş yipek rextte tikilidu.Kéyinçe ular Semerqent doppilirinimu yaqturup kiyişni başliğan bolup, doppilirini altun ilğuç bilen çaçqa qisişivalatti.

Uyğur ayalliriniñ zibu-zinnetke amraqliqi ve ehmiyet béridiğanliqimu missiyonirlarniñ xatiriside xatirlengen bolup, ”EgerUyğur ayalliri birersi yéñi bir xil zibu-zinnet taqisa qalğanlirimu derhal şundaq zibu zinnetni izlep tapmiğuçe köñli aram tapmaydu, bu xil hérismenlik şu dericide küçlük ikenki bezide ailide ziddiyet peyda qilip, acrişişqa élip baridu” dep tesvirligen(På Obanade Stigar 1917: 221).

Uyğur ayalliri qulaqliriğa altun halqa, başliriğa’altun tac,bileklirige altun ve kümüş bileyzükhemde barmaqliriğa qizil ve yéşil yaquttin, zumret taşlardin üzük taqaşni yaxşi köridu.

Lopnur tevesidin tépilğan qevre toğriliq matiriyallardimu er cesetniñ bilikide yuñ yipqa ötküzülgen taş monçaq bileyzük, ayal cesetniñ bilikide bolsa, reñlik yipqa ötküzülgen uşşaq peyler ve taşlardin yasalğan bileyzük tépilğan(Bergman 1939).

Buniñdin eyni zamanlardila Uyğur xelqiniñ éstétik qarişiğa ige bolup, öz güzelliklirini namayen qilişni ve celpkar boluşni közligenlikini körivalalaymiz.

Uyğur ayalliri içide yene çaç örüş örp aditi bolup, kiçik qizlar üçtal yaki beş tal örüme örüydu. Bezide ular özliriniñçaçlirini ve qotazniñ quyruqidin örüme yasap çaçliriğa çaçliq qilip sélivalidu.Ular beş tal örüme çaçni özara çétiş üçün qehriva ve kümüşlerdin çétiq yasap çaçliriğa taqivalidu.Bu beş tal çaçniñ tomluqi çoqum bilektek boluşi kérek idi, şu çağdila ularniñ güzelliki namayen bolidu dep qarilatti. Neticide ular nahayiti éğir bolup

Page 112: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

102 Şivétsiyediki Tarixiy Matériyallarda Uyğurkiyim-Kéçekliri Toğrisida

ketken çaçlirini kötürüşelmey sel keynige dacipmu méñişatti(På Obanade Stigar 1917:220).

Vivi Sylvanyene şu qum derya vadisidin tépilğan 36-nomurluq qevridiki ayal cesetniñ baş kiyimliri toğriliq munularni bayan qilidu: ”Bu ceset béşiğa iç başliq ve taş başliqtin ibaret ikki başkiyim kiygen,iç başliq sağuçqa mayil yuñdin toqulğan bolup, yumilaq şekilde başqa çaplişip turidiğan hem qulaqni yépip turidiğan bolup, igizliki texminen 27cm kélidu.Taş başliqmu nahayiti isil kigiz doppa bolup, toquluşi dégendek siliq bolmisimu lékin çiñve mezmut idi.Ustide qizil reñlik çuçisi, bulğun térisi ve uzun peyler qatarliq zinnetliri baridi.

Véngiriyilik arxélog Aurel Stein(1862-1943)ve Sven Hedinlarniñ tetqiqatiğa qariğandimu Xoten ve Çaqiliq rayonlirida muşu xil kigiz toquş téxnikisi mevcüt iken.

Méniñçe Uyğur doppiliriniñ gümbez şeklini élişi kéyinki vaqitta Qaraxanilar devrige kelgende İslamniñ qobul qilinişiğaegişip mimarçiliq, ressamliq, neqqaşliq senetlirige gümbez eqidisi siñip kirişi bilen teñ, kişilerniñ turmuşiğa ve éstétik qarişiğa bivaste tesir körsütüp tedrici gümbez şeklini alğan boluşi mumkin.Men bu qiyasimni tövendiki yene bir tarixiy pakit arqiliq küçeytmekçimen.

Yuqirida bayan qilinğan tarixiy pakitlardin yene 500yil qedimiy bolğan yeni miladidiniñ 1-esirliride mevcüt bolğan Turpan su béşidin tépilğan qevrige qariğanda, ayal ceset nahayiti keñ bolğan qizil, sériq, qoñur reñlik, toğrisiğa yolluq yuñ kiyim kiygen bolup, béşiğa qara reñlik, uçluq xuddi qizil muçqa oxşaş şekillik başliq kiygen.Bu xuddi Xiristiyanlarniñ ervahlar bayrimi rivayitidikisüpürgige minip kélidiğan séhirlik cadugerniñ béşidiki doppisiğa oxşaytti.English tilidiki séhir digen menidiki ”magic''digen söz parisçidiki pop digen menini bildüridiğan ''magus''digen sözdin kélip çiqqan.Séhirgerlerdigende biz adette astronomiye, astrologiye yeni yultuzlar tetqiqati, tibbiy bilimlerge ige, rohiy dunya bilen alaqe qilalaydiğan, ve yamğur,şamal qatarliq tebi’et hadisilirini kontrol qilalaydiğan, béşiğa igiz doppa kiyivalidiğan kişilerni köz aldimizğa keltürimiz(Sylwan 1941).

Undaqta Turpandin tépilğan cesetler bilen parislarniñ özara bir bağlinişliqi barmu qandaq?digen sual tuğulidu.Ottura Asiya ve hazirqi Şincañ qedimdin tartip her xil milletler olturaqlaşqan zémin idi.Türkiy til séstimisidiki milletlerdin sirt yene başqa milletlermu bu zéminda uzaq muddet yaşap, Uyğurlarniñ iqtisadiy, medeniy hayatida muhim rol oyniğan.

Tarim oymanliqi boyliridin tépilğan meñgü taş yadikarliqliridin qedimki İran millitiniñ bir tarmiqi bolğan Soğdilaryéziqida yézilğan Budda, Maniy, Néstoriyan yadikarliqliri tépilğan. Bulardin qariğanda eyni vaqitta bostanliqniñcenubi teripide pütünley Soğdi millitiniñ tesiri küçlük bolğan bolsa, Aqsu, Kuça, Turpan qatarliq bostanliqniñşimalidiki rayonlarda Miladidin burun 2-esirde tüzleñlikke yétip kelgen Toxarlarniñ tesiri küçlük idi.Asta- asta bu xil milletler Türklişip, Uyğurlişip ketken, şuniñ bilen ularniñ medeniyitimu Uyğur medeniyitiniñ bir terkibiy qismiy bolup qalğan.

Şundaq, tarixiy şarait ve cuğrapiyilik muhittin başqa, milliy terkipniñ murekkeplikimu Uyğur medeniyitiniñ köp menbelik boluşini belgiligen.

Tilşunas proféssorVictor H.Mairniñtetqiqatiğa asaslan´ğanda Gensu bilen Ottura Asiyaniñçégrisidiki Dunhuañ digen sözmu Paris tilidin kélip çiqqanken.Xenzu tilidiki ''dun ''xéti ''ot''terkibini öz içige alidiken. Bu Parislarniñ otni xever yetküzüş üçün qollinişidek aditidin kélip çiqqanliqini delilligen.

Yuqiriqi pakitlarğa asasen Turpandin tépilğan cesetniñ béşidiki konus şekillik doppiniñ Soğdi dininiñ tesiridin kélip çiqqanliqiğa höküm qilişqa bolidu.

Page 113: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

103 Zulhayat ÖTKÜR

4.Ayak Kiyimler

Uyğur ayaq kiyimliri içide ötük, kalaç, mese,sapma keş qatarliqlar bolup, ular qoy, öçke, yaki kala tériliride tikilidu.Erlerniñ ayaq kiyimliri erençe dep atilidu, ayallarniñ ayaq kiyimliri zipane dep atilidu, bu belki ayallarniñ nazakitini ipadileydiğan tesviriy söz''ziba''digendin kélip çiqqan boluşi mümkin.Balilarniñ ayaq kiyimliri bolsa baçkine dep atilidu.

“Mozdozluq Risalisi”de bayan qilinişiçe, mozdozlar özliri işlitidiğan xurumlarni tövendikidek atap kelgen: Kirim(öçketérisi),buze(aşlanğan öçke térisi),kön(xurumniñomumiy atilişi),sayra(qasraq tére),bişo(bir xil ayaqniñ içige élinidiğan xurum),çiğirin(inek térisi),ufuki(bir xil alahide xurum),bulyari(qizil qoñur reñlik xurum).Bu risalide yene ayaqniñ pütüp çiqişceryani mundaq bayan qilinğan:

“Mozduz mese tikken vaqitta rextni endizniñ töpiside qoyup tikidu,yiñnini saqdoz dep atilidiğan bigizçiniñ yardimide sançip turup, yipni tartidu.Andin gülçiñdep atilidiğan reñlik xurumni tikidu, andin bişo dep atilidiğan rext bilen içi teripige ester qilip, belçide esterniñ igiz pes yerlirini tüzleydu.Andin qélipke tartip,çem késip mixlap, çemdoz dep atilidiğan dereş(bigiz)bilen tilip paşnisiğa yetkende, paşnidoz dep atilidiğan yene bir xil bigiz bilen tikidu.Rextni tikidiğan vaqitta dezgir dep atilidiğan tasma bilen tartip qoyidu,andin ayaqniñ qonçiğa sañ (bir xil yağaç)çéçip, muadérdon deydiğan yağaç esvap bilen siliqlap,uni yene palpuştek bilen pedazlap teyyar qilidu.

Ayaq kiyimler toğrisida tarixiy matiriyallardimu ecdatlirimizniñ eqil parasetlik ikenliki namayen qilinğan bolup, yene şu qum derya vadisidin tépilğan qevriler toğrisidiki tetqiqatlarğa muracet qilidiğan bolsaq, qevridiki er ve ayallarniñ ayaqliri kala térisidin çem qoyulup, métal yiñne işlitip ustiliq bilen tikilgenliki bayan qilinidu.Erençe ayaq kiyiminiñ oñ ve sol payliri oxşaş qilip tikilgen bolup, ayalçe ayaqniñoñ ve sol payliri perqliq idi.Ayaqlarniñ içige qoy térisidin ester sélinğanidi(Hermanvd. 1942).

5.Rextlerniñ İşlepçikirilişi Hekkide

Ecdadlirimiz türlük nepis, culaliq, sipta rextlerni işlepçiqarğan bolup,bapkarliq,sergezçilik ve boyaqçiliq téxnikisi yüksek ravaclanğan.Ayrim ayrim halda ''bapkarçi,sergezçi ve boyaqçiniñ bayaniğa qaraydiğan bolsaq, bir qisim hazir özimiz yoqitip qoyğan şundaqla başqa milletlerniñulge élişiğa ilham bolup kelgen bir qisim téxnikilarni bayqaymiz.

Rext toquş maşinisi tegva dep atilidu.Qomuştili yiplarni qatar tizip, her qomuşniñ yipiniñ uçini bir taldin élip kanare dégen uşşaq qozuqlarni qatar sancip yiplarniñ uçini taclap(oñlap),qozuqlarğa ilip bolğanda yoğan bir kallek yip qilip uni patlap tartidu ve un bilen patlaydu.Müñgüzdin yasalğan bu nerse moka dep atilidu.Yipni qoyidiğan bir neyçe bar, bu deftin dep atilidu.Yene bir yip rextni basidiğan neyçe pika dep atilidu.Teyyar bolğan xamni yögeydiğan yağaç türge dep atilidu.Yipni kérip béridiğan yene bir xil esvab tiy dep atilidu, deftini kötürüp turidiğan cayi göle dep atilidu.Yipniñ qétini acritip béridiğan üç parçe yağaç oynağuç dep atilidu.

Andin rextler sergezçige apirip bérilidu.Ularniñ işlitidiğan esvabi küp ve camdur.Xamni yene rextni zemçige çilap alğandin kéyin kaltekte xamni yögep çiqip xamniñ süyini çiqiriş üçün lazim qilidu.Ular tamğa bésip aq bilen qizil reñni, kök bilen aq yaki yéşil bilen aq reñlerni hasil qilidu.Ularbu xil téxnika bilen şahtavar, çekmenlerni bésip çiqiridu.Ular sergezçilikke zemçe,buzğun(piste yağiçi), urédan(robiye boyiqi), beqem(Braziliye yağiçi),sap kislata ve sürme qatarliq ximiyivi, minéral ve tebi’iy eşyalarni qollanğan.

Axirida boyaqçilar işlitidiğan esvaplar sergezçiler işlitidiğan esvaplarğa asasen oxşaydiğan bolup küp, cam, lékçap ve şikeçap qatarliqlar bar.Lékin boyaqçilar bir xil alahide tum

Page 114: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

104 Şivétsiyediki Tarixiy Matériyallarda Uyğurkiyim-Kéçekliri Toğrisida

sösün reñni işlitidu, sergezçiler bolsa yéşil, qizil, zembeqiy(gül samsaq reñgi), kök, sériq, qara, şaptul reñ, qoñur reñ qatarliq köp xil reñlerni işlitidu.

Vivi SylvanKiroran xarabiliridiki toqulma buyumlar toğrisida yazğan kitabida yene Kiroran toqumuçiliq usuliniñ nahayiti özgiçe bolup,bu xil téxnika eyni vaqitta Cuñgo içki ölkiliridimu téxi Tañ devridin burun bu xil téxnikiniñ qollinilmiğanliqi, birdin bir mumkinçilik ottura déñizniñşerqidiki döletlerde şu zamanda qollanğan téxnikilar bilen ortaqliq barliqini, şuña bu xil téxnikiniñ melum xil vasitiler bilen Ottura Asiyaniñ merkizige yétip kelgenlikini qiyas qilğan.Boyaqçiliq téxnikisidimu tuz, kislata veösümlükler, tupraqtin élinğan bezi maddilarni qollanğanliqini ispatliğan(Svenska Mission Förbundets Årsbok).

Démek alahide tarixiy şarait, cuğrapiyilik muhit ve milliy terkib qatarliq şertler Uyğur medeniyitiniñ köp menbelik boluşini belgiligen.Bu xil köp menbelik xaraktér diniy étiqad, exlaqiy çüşençe, til- yéziq, edebiyat senet, örp adet, turmuş usuli qatarliq cehetlerde roşen ipadilengen.Cümlidin kiyim-kéçek medeniyitimizmu içki taşqi cehette keñ qobul qiliş, üzlüksiz yéñiliq yaritiştin ibaret xususiyetke ige bolup kelmekte.

Axirida, men Şivétsiyede saqlanğan Uyğurlarğa ait tarixiy, medeniy miraslarniñUyğur medeniyitini, tarixinitetqiq qilğuçi, izdengüçi ve qiziqquçilarğa bu xil matériyallarni ularğa yetküzüş pursitige ige bolğinimdin özümni çeksiz bextlik hés qilidiğanliqimni bildürimen.

Resim 1: Missionir Sigrid Högbergniñ kündülük xatirisidin parçe (Şıvétsiye Missionirlar Çérkavi Arxipxanisida)

Page 115: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

105 Zulhayat ÖTKÜR

Resim 2: Ayakniñ kesme yüzi körünüşi (Woolen Textiles of the Loulan People namliq kitaptin élindi)

Resim 3: 3800 yil burun yaşiğan Kiroran melikisi (Zhongguo, Xuar Muzéyi)

Page 116: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

106 Şivétsiyediki Tarixiy Matériyallarda Uyğurkiyim-Kéçekliri Toğrisida

Resim 4: Baylar tebiqisidiki bir jüp er-xotun (Missionir Gustaf Ahlbert teripidin tartilğan, “Egri Toqay Yollardiki İzlar-Şerqi Türkestandiki 25 Yil”)

Resim 5: Yüzi oçuk Uyğur ayalliri (Missionir John Törnqvist teripidin tartilğan, “Egri Toqay Yollardiki İzlar-Şerqi Türkestandiki 25 Yil”)

Page 117: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

107 Zulhayat ÖTKÜR

Paydilanmilar

Barber (1999), The Mummies of Urumçi.

Bergman (1939), Archeological Researches in Sinkiang.

Carring (1992), Garments From Top To Toe.

Herman vd. (1942),Der Archäelogischen Untersuchungen in Ost Turkistan.

Högberg, Kundilik Xatire Qolyazmiliri, Missionirlar Çérkav Arxibxanisi.

Lemcini (1993), “Turpan Rayoniniñ Qedimki Dihqançiliq Medeniyiti Toğrisida Qésqiçe Bayanlar”, Şincañ İctimaiy Penler Tetqiqati, 3, 104.

På Obanade Stigar (1917).

Svenska Mission Förbundets Årsbok.

Vivi (1941), Voolen Textile of the Loulan People.

Page 118: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi 2015/5

Alimcan İnayet, Uygur Halk Destan/Hikâyeleri Üzerinde İncelemeler, Gece Kitaplığı, Ankara 2014, 455 s.

Derya ERSÖZ

Uygur halk edebiyatında “dastan” biçiminde kullanılan destan terimi hem batı dillerinde “epope” terimiyle karşılanan edebi türü hem de Anadolu sahasında “halk hikâyesi” terimiyle karşılanan edebi türü karşılamaktadır. Bu durum destan türünün tanımlanmasında bazı sorunlara yol açmaktadır.

Uygur halk destan/ hikâyelerinde altı tanesinin ele alınıp incelendiği ve bunların ortak yapısal özelliklerinin tespit edilmeye çalışıldığı bu eser, Alimcan İnayet’in 1995 yılında tamamladığı doktora tezinin yeniden gözden geçirilmiş şeklidir. Eserde Giriş, Uygur Halk Destan/Hikâyeleri İle İlgili Problemler, Uygur Halk Destan/Hikâyelerinin Epizot Yapısı, Uygur Halk Destan/Hikâyelerinin Motif Yapısı, Uygur Halk Destan/Hikâyelerindeki Şiirler, Uygur Halk Destan/Hikâyelerindeki Diğer Hususlar adlı beş bölüm, Netice ve Metinler kısımları bulunmaktadır.

Eserin Giriş kısmı üç bölümden oluşmaktadır. Uygur Sahasında Halk Edebiyatı İle İlgili Bazı Terimler ve Tanımları adlı Birinci Bölüm’de destan, masal, efsane ve rivayet terimlerine ve tanımlarına yer verilmiştir. Uygur Sahasında Destan/Hikâyecilik Geleneği adlı İkinci Bölüm’de Uygur sahası destancılık geleneği hakkında genel bir bilgi verilmiştir. Uygur Halk Destan/Hikâyeleri Üzerindeki Çalışmalar adlı Üçüncü bölümde ise metin derleme-yayımlama çalışmaları ve bilimsel çalışmalar ele alınmıştır.

Eserin Uygur Halk Destan/Hikâyeleri İle İlgili Problemler başlıklıBirinci Bölüm’ünde Uygur destanlarının tasnif, kaynak ve teşekkül meselelerine değinilmiştir.

Uygur Halk Destan/Hikâyelerinin Epizot Yapısı başlıklı İkinci Bölüm’de Uygur halk destan/hikâyelerinde yer alan ve sırasıyla Kahramanın Ailesi ve Sosyal Durumunun Tanıtımı, Kahramanın Doğumu ve Tanıtımı, Kahramanın Âşık Olması, Sevgililerin Evlenmelerinin Engellenmesi, Sevgilinin Aranması, Kahramanın Macerası, Sevgilinin Bir Başkasıyla Evlendirilmek İstenmesi, Kahramanın Memleketine Dönmesi adlı epizotlar, sonuçlarına göre hikâye tasnifi ve hikâyeden sonraki rivayetler yer almaktadır.

Uygur Halk Destan/Hikâyelerinin Motif Yapısı başlıklıÜçüncü Bölüm’de motif kavramı, motiflerin epizotlara göre dağılımı ve fonksiyonu, formelistik sayılar ve Uygur halk destan/hikâyelerindeki motiflerin sistematiği ele alınmıştır.

Uygur Halk Destan/Hikâyelerindeki Şiirler başlıklıDördüncü Bölüm’de, Uygur halk şiiri hakkında genel bir bilgi verildikten sonra Uygur halk destan/hikâyelerindeki şiirlerin şekil ve türlerine, rediflerine ve bu şiirlerin fonksiyonlarına yer verilmiştir.

Uygur Halk Destan/Hikâyelerindeki Diğer Hususlar adlı Beşinci Bölüm’de Uygur destanlarında yer alan dini unsurlar, masal unsurları, şahıs kadrosu ve şekil özellikleri ele alınmıştır.

Doktora Öğrencisi, Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Halk Bilimi Anabilim Dalı, İzmir-TÜRKİYE, E-posta: [email protected].

Page 119: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

109

Yazar, eserin Netice kısmında bütün bu verilen bilgileri özetledikten sonra eserin Metinler kısmında Tahir ile Zühre, Garip ile Senem, Senuber, Kemerşah ile Şemsi Canan ve Şehzade Nizamettin ve Melike Rena destanlarının metinlerine yer verilmiştir.

Uygur halk edebiyatı alanındaki bu değerli eseri kaleme alan Prof. Dr. Alimcan İnayet’e ve yirmi yıl sonra tekrar araştırmacıların dikkatine sunan Gece Kitaplığı’na teşekkür ediyoruz.

Page 120: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi 2015/5

Cengiz Alyılmaz, İpek Yolu Kavşağının Ölümsüzlük Eserleri, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Ankara 2015, 643 s.

Nuriman ABDUREŞİT

Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cengiz ALYILMAZ, Pekin Üniversitesinden Prof. Dr. Luo XIN ve Turfan Araştırmaları Merkezinden Prof. Dr. Prof. Dr. Li XIAO'ın Çin’deki Türk anıt ve yazıtlarının envanterini ortaya çıkarmak amacıyla dil, tarih ve kültür alanlarını içine alan kapsamlı bir proje üzerinden hazırladıkları İpek Yolu Kavşağının Ölümsüzlük Eserleri adlı bu kitapta bugün Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içerisindeki eski Türk boy ve toplulukları tarafından vücuda getirilen eserlere (anıtlara, yazıtlara, kültür ve uygarlık eserlerine) yer verilmektedir. Eser, bu alanda hazırlanmış çalışmalar içinde ayrı bir öneme sahiptir.

Eser “Turfan ve Çevresindeki (Kök)Türk Harfli Yazıtlar Projesi”, “(Kök)Türk Kağanlığı ve Ötüken Uygur Kağanlığı Dönemlerinde Türk- Çin İlişkileri Üzerine”, “İpek Yolu Kavşağının Ölümsüzlük Eserleri”, “(Kök)Türk Harfli Yazıtlar” olmak üzere 4 bölümden oluşmuşmaktadır. Açıklamayı gerektiren hususlar mümkün olduğunca genel ve ayrıntılı görüntülerle ve tasarımlarla desteklenmiştir.

KitabınGiriş kısmında Takdim, Önsöz ve Kısaltmalar verilmiştir. Hemen arkasından “Turfan ve Çevresindeki (Kök)Türk Harfli Yazıtlar Projesi” başlığı altındaki Birinci Bölümde proje hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir.

“(Kök)Türk Kağanlığı ve Ötüken Uygur Kağanlığı Dönemlerinde Türk- Çin İlişkileri Üzerine”başlığı altındakiİkinci Bölüm’de hem Çin kaynaklarında hem Türk kaynaklarında hem de diğer paralel tarihi kaynaklarda yer alan bilgilere dayanılarak, Ötüken Uygur kağanlığı dönemindeki Uygur kağanlarının tahta geçiş tarihleri, soy kütükleri, unvanları, tahtta kalış süreleri ve Türk boy ve topluluklarının Çinlilerle sürekli alışveriş içinde oldukları hakkında önemli bilgiler bulunmaktadır.

“İpek Yolu Kavşağının Ölümsüzlük Eserleri” başlığını taşıyanÜçüncü Bölümde ise, çoğunlukla İpek yolugüzergahındakitarihi mekanlarda ve kült alanlarında bulunan; kaya üstü tasvirler, dikili, damgalı ve tesvirli taşlar, kurganlar, mezarlar, mezarlıklar ve türbeler, heykeller ve heykelcikler, ibadet yerleri ve dini ziyaret alanları, şehir kalıntıları ve mimarlık eserleri, kullanım ve süs eşyaları ve yazılı eserler ve bu eserlerin bugünkü durumları tespit edilip görüntülenmiştir.

Türk boy ve toplulukları tarafından vücuda getirilen en önemlieserlerin başında kuşkusuz ki Türk tarihine ve Türklerin başka millet ve devletlerle olan ilişkilerine tanıklık eden (Kök) Türk harfli yazıtlar gelmektedir. “(Kök)Türk Harfli Yazıtlar” başlığıyla yer alanDördüncü Bölümde Çin Halk Cumhuriyeti’nin farklı bölgelerinde bulunan (başta Uygur Özerk Bölgesi, İç Moğolistan Özerk Bölgesi olmak üzere) (Kök)Türk harfli yazıtlardan Yemiş Tutuk Yazıtları, Yorçı Yazıtı, Karı Çor Tigin Yazıtı, Turfan’da bulunan Çince tapınak üzerindeki (Kök) Türk harfli yazıtlar, Yargol Yazıtları, (Kök)Türk harfli diğer yazıtlarayer verilmiştir. Kitabın sonunda verilmiş kaynaklar da yazıtlar üzerine çalışanlar için büyük öneme sahiptir.

Doktora Öğrencisi, Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Halkbilimi Anabilim Dalı, İzmir-TÜRKİYE, E-posta: [email protected]

Page 121: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına

111

Sonuç olarak Türk tarihine, diline, kültürüne ve uygarlığına ait birçok bilinmezin aydınlatmasına katkı sağlayan bu çalışmayı hazırlayan Prof. Dr. Cengiz ALYILMAZ hocamıza, bu değerli çalışmanın okuyucuyla buluşmasını sağlayan Atatürk Üniversitesine teşekkür ederiz.

Page 122: Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisiuyghurstudies.com/arsiv/2015-5/TEK_DOSYA_2015-5.pdf · merkezine yabancılar tarafından Türkistan denilmiştir. Türklerin ülkesi anlamına