uğur yücetaş tez
TRANSCRIPT
T.C.
Sağlık Bakanlığı Dr.Lütfi Kırdar
Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi
1. Üroloji Kliniği Klinik Şefi: Doç. Dr. Uğur Kuyumcuoğlu
MULT ĐPL SKLEROZLU HASTALARDA ÜR ĐNER SEMPTOM
SORGULAMALARI VE ÜROD ĐNAM ĐK BULGULARIN
HASTALIKLA ĐLGĐLĐ PARAMETRELER VE YA ŞAM
KAL ĐTESĐ ĐLE ĐLĐŞKĐSĐ
UZMANLIK TEZĐ
Dr. Uğur YÜCETAŞ
ĐSTANBUL - 2008
ÖNSÖZ
Asistanlık hayatım boyunca daima büyük bir hoşgörü ve özveri ile tüm tıbbi birikim
ve sanatını öğretmeye çalışan, asistanı olmaktan gurur duyduğum hocam ve klinik şefim sayın
Doç. Dr. Uğur KUYUMCUOĞLU’ na, eğitimime önemli katkıları olan, hiçbir zaman
desteklerini esirgemeyen klinik şef yardımcısı hocam sayın Op. Dr. Aydın ÖZGÜL’ e, klinik
başasistanlarım sayın Op. Dr. Bilal ERYILDIRIM ve Op. Dr. Gökhan FAYDACI’ ya, klinik
uzmanlarım sayın Op. Dr. Osman METĐN, Op. Dr. Erkan ERBAY, Op. Dr. Mücahit
KORUR ve Op. Dr. Çağatay TOSUN’ a, asistanlığım boyunca sorumluluğu ve pek çok
bilgiyi paylaştığım asistan arkadaşlarıma, tezimin hazırlanmasının bütün aşamalarında büyük
bir özveri ile bana yardımcı olan ve her zaman desteğini hissettiğim klinik şef yardımcısı
sayın Op. Dr. Fatih TARHAN’ a, yine bu tezin oluşumunda önemli rolleri olan hastanemiz
Nöroloji klinik şefi sayın Doç. Dr. Ülkü TÜRK BÖRÜ’ ye ve asistanlarına, bu günlere
gelmemde büyük pay sahibi olan sevgili aileme sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Dr.Uğur YÜCETAŞ
ĐÇĐNDEKĐLER
GĐRĐŞ ......................................................................................................................................... 1
GENEL BĐLGĐLER.................................................................................................................... 3
GEREÇ VE YÖNTEM ............................................................................................................ 11
BULGULAR ............................................................................................................................ 13
TARTIŞMA ............................................................................................................................. 20
SONUÇ .................................................................................................................................... 24
ÖZET........................................................................................................................................ 26
KAYNAKLAR......................................................................................................................... 27
1
GĐRĐŞ
Multipl skleroz (MS); subkorteks, beyin sapı ve spinal kord sinir liflerini tutan santral
sinir sisteminin demiyelinizan bir hastalığıdır. Santral sinir sistemindeki demiyelinize
lezyonların lokalizasyonu ve sayısı tarafından belirlenen çeşitli klinik tablolar gösterir ve
otoimmün bir atak ile miyelin yapan oligodentrosit hücrelerinin harabiyeti sonucunda miyelin
kılıfı parçalanır ve nöron kaybı ile sinir iletiminde kesintiye neden olur (1). MS’de
perivenüler sahada zengin bir T lenfosit infiltrasyonu olur ve perivenüler demiyelinizasyon ile
karakterizedir (1).
Ülkemizdeki prevelansı 101.4 /100 000 olarak bildirilmiştir (2) ve en fazla 20–45
yaşlarındaki kişileri etkilemektedir (1). Suprasakral spinal kord tutulumu % 80 oranındadır ve
bu durumda ürodinamik olarak detrüsör-sfinkter dissinerjisi görülür (1). Sakral tutulum ise
%20 oranındadır (1). Bu durumda ise yetersiz detrüsör kontraksiyonu görülür (1). Hastaların
%60–90’ da da intrakraniyal plaklar bulunur (1).
Bu hastalarda alt üriner sistemin işlev bozukluğu sık görülür ve hastaların hayat
kalitesini ciddi şekilde bozar. MS hastalarının %80’ den fazlası alt üriner işlev bozukluğu
gösterir. Hastalığı on yılı geçen hastalarda insidansı yaklaşık olarak %96’ dır (1, 3).
Yakınması olmayan kısa süreli hastalığı olanlarda bile %51 oranında alt üriner sistemin işlev
bozukluğu bildirilmiştir (4). En sık görülen semptomlar; sıkışma hissi, sık idrara çıkma ve
sıkışma tipi idrar kaçırmadır (1, 3).
Đşeme bozukluğu ve MS’in hastalıkla ilişkili parametreleri arasındaki ilişki tam olarak
aydınlatılamamıştır. Örneğin; alt üriner sistem semptomlarının prevelansı hastalığın şiddeti ile
ilgili gibi görünmektedir, fakat alt üriner sistem semptomları ile hastalığın süresi veya yaş
arasındaki ilişki tartışmalıdır (4). Bir kaç çalışmada uluslararası prostat semptom skoru (IPSS)
ile değerlendirilen alt üriner sistem yakınmalarının MS’de görülen nörolojik mesane
disfonksiyonunun güncel durumunu ortaya koyabileceği belirtilmiştir (5-8). MS’li hastalarda
aşırı aktif mesane sorgulamasının (OAB) önemi ise henüz araştırılmamıştır.
MS’ li hastalarda detrüsör hiperrefleksi ve detrüsör sfinkter dissinerjisi (DSD) en sık
görülen ürodinamik bulgulardır (1, 3, 8-16). Hastaların sadece % 10’ nunda normal
ürodinamik bulguların görüldüğü bildirilmiştir (1). Đşeme semptomlu tüm hastalarda
ürodinamik incelemenin gerekli olduğu belirtilmiştir (9). Blaivas ve Barbalias DSD’ li
2
erkeklerde çeşitli üriner yakınmalar ve üst üriner sistem hasarı görüldüğünü göstermişlerdir
(17). Yapılan çalışmalarda ürodinamik anormallikler ile hastalık süresi ve özürlülük durumu
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu bildirilmiştir (13, 18, 19). Ayrıca
Koldewijn ve arkadaşları da hipokontraktilite ve genişletilmiş özürlülük durum ölçeği (EDSS)
arasında anlamlı pozitif ilişki gözlemlemiştir (4). MS’ e sekonder gelişen nöropatik mesane
ve üretra disfonksiyonu değişken seyreder (1, 9, 10). Seçilmiş hastalarda tekrarlanan
ürodinamik incelemeler ile %15-55 oranında bulgularda değişiklik saptanmıştır (1, 9).
Bu çalışmada MS’ li hastalarda üriner semptom sorgulamaları ve ürodinamik bulgular
ile hastalıkla ilgili parametreler ve yaşam kalitesi arasındaki ilişkinin prospektif olarak
araştırılması amaçlanmıştır.
3
GENEL BĐLGĐLER
MULT ĐPL SKLEROZ
Multipl Skleroz (MS), çeşitli genetik ve çevresel faktörlerin karmaşık ili şkileri ile
tetiklenen otoimmünite nedeniyle ortaya çıktığı düşünülen, santral sinir sistemine ait
demyelinizasyon ile karakterize bir hastalıktır (20, 21). Bu hastalığa ait klinik ve patolojik
tanımlama 1968 yılında Charcot tarafından yapılmıştır. Genellikle ataklar ve iyileşmeler ile
seyreden ve santral sinir sisteminde multifokal bozukluklara yol açan bir sendromdur (20).
Epidemiyoloji
Özellikle 20 ila 45 yaş arasındaki erişkinlerde en sık izlenen nörolojik hastalıktır.
Kadınlarda erkeklerden daha sık olup, kadın/erkek oranı 2:1 olarak saptanmıştır. (22)
MS prevelansı ülkelere göre değişmektedir. Son yıllarda prevelansın artış gösterdiği
ifade edilmektedir. Beyaz ırkta daha sık karşılaşılmaktadır. Afrikalı siyahlarda
görülmemektedir.(23, 24). Ülkemizdeki prevelansı 101.4 /100 000 olarak bildirilmiştir (2).
Yapılan aile çalışmalarında hastaların akrabalarında MS riskinin arttığı saptanmıştır (1, 25,
26). Eş yumurta ikizlerinin birinde hastalık varsa, diğerinde hastalık olma olasılığı normal
populasyonun 300 katıdır (1).
Etiyopatogenez
Bugüne kadar yapılan çok yoğun araştırmalara rağmen MS’ in nedeni tam olarak
bilinmemektedir. En kuvvetli hipotez, santral sinir sistemindeki miyeline karşı otoimmün bir
hastalık olduğu görüşüdür (20, 21).
Deneysel akut dissemine ensefalomiyelit, hayvanlarda oluşturulan demiyelizan
hastalık modeli olarak takdim edilmektedir. Burada otoimmün mekanizma önemli bir rol
oynamaktadır. Multipl skleroz, daha önce geçirilmiş bir viral nörotrofik enfeksiyonun yıllar
sonra ortaya çıkması nedeni ile gelişen otoimmun reaksiyon sonucu görülebilmektedir. Viral
bir enfeksiyon veya başka bir mekanizma ile aktive olan T lenfositler kan beyin bariyerini
geçerek enflamasyonu başlatmaktadır. Ancak bu aşamada özel bir antijen tespit edilmemiştir.
Multipl sklerozda en sık “miyelin basic” proteine karşı antikor tespit edilmiştir. Gama
interferon salınımına neden olan bir enfeksiyon, CD4 T lenfositlerini aktive etmektedir.
4
Lenfositler endotel yüzeyindeki “adheziv moleküllere” bağlanarak endotel hücresini aktive
eder ve bunun sonucunda endotelde devamlılık bozularak kan beyin bariyeri işlevini
kaybeder. Böylece lökositler beyin dokusuna geçerek enflamasyonu başlatır (27).
Hastalığı tetikleyen nedenler
Kafa travmasının ve disk ameliyatlarının hastalığı tetiklediği iddia edilmektedir. Fakat
bu konuda yapılmış geniş çaplı araştırmalar yoktur. Ayrıca, gebeliğin ve viral enfeksiyonların
da hastalığı tetiklediği iddia edilmektedir. Aşıların tetikleyici rolleri konusunda kesin bir delil
yoktur (21).
Multipl Skleroz’da hastalığın seyri
MS, santral sinir sisteminde pek çok yeri farklı zamanda ya da eşzamanlı olarak
etkileyebilen bir hastalıktır. Birbirinden ayırt edilebilecek sekiz klinik seyir tanımlayabilmek
mümkündür (20, 21).
1.Ataklar ve iyileşmeler ile seyreden multipl skleroz (RRMS): Bu klasik form
genellikle tam ya da tam olmayan iyileşme ile sonuçlanan ağır bir atak ile başlar. MS
hastalarının yaklaşık %70‘ i bu seyri göstermektedir. Daha sonraki ataklar tahmin edilemeyen
aralıklar ile ortaya çıkar. Her bir ataktan sonra hastada kalıcı hasar artışı olur. Đlerleyen
dönemde bu tipin sekonder progresif forma dönebilme eğilimi vardır.
2.Primer progresif multipl skleroz (PPMS): Hastalık herhangi bir düzelme
olmaksızın sürekli olarak ilerleyici bir seyir gösterir. Progresyon hızı değişkendir ve en ağır
formunda birkaç yıl içinde ölüm görülebilir. Tam tersine; yavaş ilerleyici formlarında iyi
huylu bir gidiş görülür.
3.Sekonder progresif multipl skleroz (SPMS): Erken dönemde ataklar ve
iyileşmeler ile seyreden klinik form ortalama 5-6 yıl sonra sıklıkla bu forma
dönüşebilmektedir. Ataklardan sonra tam düzelme olmaksızın her bir atakta hastanın hareket
kısıtlanması giderek artmaktadır.
4.Relaps gösteren progresif multipl sleroz (RPMS): Bu durumda ilerleyici seyir
gösteren hastalarda tabloya eklenen ve belirgin iyileşme ile sonuçlanmayan ataklar
izlenmektedir.
5
5.Benign multipl skleroz: Bu tabloda ilk belirtiler başladıktan 10 yıl sonra hastalarda
tam bir iş yapma gücü mevcut olup bağımsız hareket edebilmektedirler. Bu hastalar MS
nedeni ile kısıtlanmazlar. Yalnızca hafif belirtiler ile tüm hayatlarını geçirebilirler.
6.Spinal tutulum gösteren multipl skleroz: Bu formda başlangıçtan beri spinal kord
tutulumuna ait belirtiler mevcut olup daha çok ilerleyici gidiş söz konusudur. Medulla spinalis
lezyonlarının varlığı prognostik açıdan olumsuz kriter sayılmaktadır.
7.Nöromiyelitis optika (Devic sendromu): Akut transvers miyelit ve eşzamanlı veya
kısa süre sonra ortaya çıkan optik nörit ile karakterize bir tablodur. Pek çok hastada MS’ den
ayırt edilemeyecek ataklar ve iyileşmelerle seyreden bir şekli olabileceği gibi omurilik
bulguları kalıcı olabilir. Optik nöritin prognozu olumsuz olup ciddi görme kayıpları ile
sonlanabilir.
8.Marburg tip multipl skleroz: MS’ e ait bu ender ve malign form bilinç
bozuklukları, ağır görme kaybı, disartri, disfaji, solunum yetmezliğine ait ilerleme ile ortaya
çıkan; akut dissemine ensefalomiyelitten ayırımı oldukça güç olan bir formdur.
KL ĐNĐK ÖZELL ĐKLER
MS tanısı, santral sinir sisteminin farklı bölgelerinin tutulumunun klinik olarak ortaya
çıkması ile konulur. Santral sinir sistemine ait çok farklı belirti ve bulguların farklı zamanlarla
ortaya çıktığı, çok belirtili ve çok ataklı bir tablo söz konusudur (20, 21).
Duyusal belirtiler: MS hastaları tarafından en çok tanımlanan belirtiler duyusal
belirtilerdir. Sensöryal belirtiler; algılama bozuklukları, iğnelenme ve zaman zaman yanmalar
şeklinde tanımlanan rahatsızlık hissini (disestezi) içerir ve bunlar objektif bozukluklar
olmaksızın günler, haftalar veya aylarca devamlılık gösterebilir.
Motor belirtiler: MS hastalarında en sık rastlanan motor belirti ekstremitelerde
kuvvet kaybının olmasıdır. Alt ekstremitelere ait giderek artan kuvvetsizlik ve sertleşme,
progresif duruş bozukluğu, paraparezi sık izlenen yakınmalardır. Nörolojik incelemede
spastisite, artmış derin tendon refleksleri ve ekstansör plantar yanıtlar saptanır.
6
Görme ile ilgili belirtiler: Optik nevrit, sıklıkla başlangıç belirtileri arasındadır.
Genellikle tek taraflı olup ani görme kaybı ve ağrı ile birlikte başlar. Bu durum, etkilenen
gözde tam görme kaybı ile sonuçlanabilir. Görme korunduğu zaman monookuler
bulanıklaşma, santral, parasantral skotom ve renkli görme bozukluğu olur. Optik nevrit
sonrasında hastaların çoğu uzun süre herhangi bir yakınma tanımlamaz ama sonra herhangi
bir zamanda beyin ya da spinal kord belirtileri gelişebilir. (21). Optik nevrit ile ek belirtilerin
gelişimi arasında uzun zaman aralığının olması iyi prognozu işaret edebilir.
Spinal kord belirtileri: MS tanısı alan hastaların çoğunda spinal kord tutulumuna
bağlı bulgulara rastlanır. Her iki alt ekstremitede artmış tonusla birlikte spastik paraparezi,
artmış tendon refleksleri ve iki taraflı plantar eksantör cevap, mesaneye ait fonksiyon
bozuklukları sık rastlanılan bulgulardır.
Kognitif disfonksiyon: MS’ de bozulmuş kognitif işlemler nadir değildir. Bu
durumda hastalar sıklıkla hafıza sorunu gösterirler. Hastaların yaklaşık % 50’sinde görülen
demans, RRMS formunda progresif forma göre daha az görülür. Periventriküler bölgedeki
beyaz cevherin demiyelinizasyonu bu hastalarda konuşma sırasında uygunsuz gülme ve yersiz
ağlama gibi duygusal patlamalara sebep olur (20, 21).
Depresyon: Depresyon ve bipolar affektif bozukluk MS ile yakından ilişkilidir. Hatta
bazı hatalarda MS belirtilerine öncülük edebilir. Aşırı heyecan veya sosyal ilişkilerdeki daha
az inhibisyonla gözlenen karakter ya da kişilik değişiklikleri aile üyelerinde huzursuzluğa yol
açabilir.
Nöbet: MS’ li hastalarda normal popülasyona göre daha yüksek oranda (%1-5)
epilepsiye rastlanır. Nöbetler kortikal ya da subkortikal alanlardaki lezyonlardan kaynaklanır.
Tonik spazmlar: Tonik spazmlar herhangi bir motilite veya hiperventilasyon ile
başlayan, kısa süreli, unilateral, sterotipik kasılmalardır. 30-90 saniye sürer ve vücudun bir
tarafının tamamını ya da bir kısmını tutar. Eller, el parmakları, ayaklar ve ayak parmakları
psödodistonik bir postür alabilir.
Lhermitte Bulgusu: Başın öne eğilmesi sonucu omurga boyunca ekstremitelere
yayılan elektriklenme tarzında bir his ortaya çıkabilir. Bu fenomene Lhermitte bulgusu denilir
7
ve bu bulgu varlığında spinal korda ait tutulum araştırılmalıdır.
Yorgunluk: Hastaların çoğunda genel bir yorgunluk hali vardır. Başlangıcı ani ve
şiddetlidir. Hastalar çok basit işleri bile yapamazlar. Yorgunluk özellikle yüksek atmosferik
sıcaklıklarda tetiklenir. Hastaların çoğu yaz aylarında bedensel fonksiyonlarda azalmadan
yakınırlar. Hastaların üçte ikisinde sıcağa karşı duyarlılık vardır.
Ağrı: MS‘ te başka bir belirti de ağrıdır. Hastaların %80’inde ağrılı kas spazmlarına,
aralıklı veya sürekli ekstremite ağrılarına ya da omurga ağrılarına rastlanır. Primer ağrı
genellikle alt ekstremitede olan disestetik ağrıdır. Ancak trunkal ve üst ekstremite disestezisi
de olabilir. Trigeminal nevraljisi olan genç bir hastada her zaman MS’ den şüphelenilmelidir.
Üriner sistem disfonksiyonu: Mesane detrüsör kasının ve eksternal üretral sfinkterin
innervasyonu lateral kortikospinal (piramidal) ve retikülospinal yollar aracılığıyla olduğu ve
MS plakları da sıklıkla buraları etkilediği için alt üriner sistem disfonksiyonu MS’ li
hastalarda sıkça görülmektedir (1). MS hastalarının %80’ den fazlası alt üriner sistem
disfonksiyon semptomları gösterir ve hastalık süresi 10 yılı geçen hastaların %96’ dan
fazlasında ürolojik bulgular vardır (1). Alt üriner sistem semptomlarından sıkışma veya sık
idrara gitme hastaların %31-85’ inde, inkontinans %37-72 oranında, üriner retansiyon ile
seyreden obstrüktif semptomlar % 2-52 oranında görülmektedir (1). 50 yaşından büyük MS’
li hastalarda hastalığın uzun sürmesi veya benign prostat hiperplazisi, stres inkontinans gibi
diğer nedenler dolayısı ile mesane semptomları iyice belirginleşir (1). Detrüsör sfinkter
dissinerjisi olan hastalarda üst üriner sistem bozukluğu riskinin arttığı bildirilmi ştir (1).
Seksüel disfonksiyon: MS’ li kadın ve erkeklerde seksüel disfonksiyon nadir değildir.
Erkeklerde azalmış penil his nedeniyle ereksiyon sağlama ya da sürdürmede güçlük
görülebilir. Bazılarında orgazm sorunlarına rastlanır. MS’ li kadınlarda ise alt ekstremitede
spastisite, vajinal lubrikasyon olmaması ve vajinal his azalması şeklinde seksüel disfonksiyon
bulguları görülebilir (20, 21).
Barsak disfonksiyonu: Hastaların bir kısmında otonomik tutuluma bağlı olarak
konstipasyon veya diyare görülebilir. Bu durumlar sfinkter bozuklukları ile beraber olabilir.
Konstipasyon MS hastalarında çok sık karşılaşılan bir durumdur. Konstipasyon nedenleri
arasında pelvik duvar spastisitesi, gastrokolik reflekste azalma, su içiminde azalma, motilite
azlığı, karın kaslarında güçsüzlük, kötü fiziksel durumlar ve kullanılan ilaçlar
(antikolinerjikler, antidepresanlar, kalsiyum, antispasitite ilaçları, narkotikler) sayılabilir (28).
8
TANI
Başvuru belirtilerinin çok farklı olması ve hastalığın seyri nedeni ile MS tanısı zor
olabilmektedir. Tanı için spesifik bir test bulunmamaktadır.
Tanı klinik bulgulara dayanmakla birlikte özellikle MRI incelemesi tanının
konulmasında çok yardımcı olmaktadır. Klinik bulgular, MRI, beyin omurilik sıvısı (BOS) ve
uyarılmış potansiyel incelemeleri nörolog için son derece önemlidir.
MS’ de gözlenen belirtilere benzer yakınmalar ile başvuran hastalarda Poser (29) ve
MRI değerlendirmesinde ise Paty (30), McDonalds (31) tanı kriterleri kullanılmaktadır.
Schumacher kriterleri: Bu kriterler klinik açıdan kesin olan MS (CDMS)
tanımlamasını yapmakta ve MS tanısı için altın standartları ortaya koymaktadır. Bu kriterler
şunlardır: 1)Beklenen yaş grubunda olan (10-50 yaş) hastalarda primer beyaz cevher
lezyonunu yansıtan klinik bulguların bulunması, 2)Nörolojik muayenede objektif bulguların
varlığı, 3)En az iki adet olmak üzere fonksiyonel olarak önemli belirtiler gösteren ve her biri
24 saatten uzun süren, en az 1 ay ara ile izlenen ve remisyonun şart olmadığı atakların varlığı
veya en az 6 aya yayılan aynı dissemine paternin yavaş ve progresif gelişiminin olması,
4)Tanı; deneyimli bir doktor, tercihan bir nörolog tarafından konulmalıdır, 5)Tanı için daha
uygun başka bir açıklama olmamalıdır.
Poser kriterleri: Başlangıçta araştırma protokolleri için düzenlenmiş olup zaman
içindeki hastalık seyrinin kanıtlarını içermektedir (29). Klinik açıdan kesin MS (CDMS) tanısı
ile laboratuar destekli kesin MS (LSDMS) tanısı için gerekli kriterleri içermektedir. Burada
iki atak ve klinik kanıtı olan iki ayrı lezyonun varlığı ya da iki atak ve klinik kanıtı olan bir
lezyon ve ayrı bir lezyona ait kanıtın (MRI, uyarılmış potansiyeller) varlığı CDMS olarak
tanımlanmaktadır. Ataklar santral sinir sisteminin farklı alanlarını tutmalı, her biri arasında en
az 1 ay olmalı ve her biri en az 24 saat devamlılık göstermelidir. Hastada ateşin varlığı ile
belirti ve bulgularda artış olabilir. Bu nedenle atak kaydı sırasında ateş olmadığı
belirlenmelidir. Ateşlenme ile artan belirtiler daha çok yalancı atak adı altında ele alınmalı
yine de takip edilmelidir.
Magnetik Rezonans Görüntüleme (MRI): Eğer mümkünse MRI yapılması önerilir.
MRI, diğer tanıların dışlanması ve lezyonların aktivitesi hakkında bilgi edinilmesini sağlar.
MS tanısının konulmasında en yararlı incelemenin MRI olduğuna inanılmaktadır (30). MRI
9
santral sinir sisteminde beyaz cevher lezyonlarının dağılımını göstermektedir ve sessiz
lezyonların saptanmasında oldukça yararlıdır, ayrıca klinik belirtilerde değişiklik olmadan da
hastalık aktivitesinin ölçülmesini sağlar. MRI hastalığın uzun dönemdeki seyri hakkında da
bilgi verebilmektedir. Ancak MS için spesifik tanı koydurucu test olmayıp yorumu sırasında
hastanın kliniği daima göz önünde bulundurulmalıdır. MRI’ da T2 ağırlıklı kesitler
asemptomatik lezyonların saptanmasında yararlıdır. T1 ağırlıklı kesitler özellikle yeni ve aktif
lezyonlar hakkında bilgi verir.
Dört ya da daha fazla beyaz cevher lezyonun varlığı, çapı >6mm olan beyaz cevher
lezyonları, lateral ventriküle komşu olan ve periventriküler, korpus kallozum veya
infratentorial yerleşimli olan en az bir lezyon varlığı, lateral ventrikül yanında lezyonun uzun
aksı lateral ventrikül ile doksan derecelik açı yapacak şekilde duran ovoid lezyonların varlığı
(32) tanı kriterleridir.
Paty kriterleri : Manyetik rezonans görüntüleme MS tanısında önemlidir. Ancak MS
için saptanmış bazı MRI kriterlerine de uyulmalıdır. Bu kriterleri bilmek ve uygulamak
gereksiz yanlış tanıları önleyebilir. University of Columbia - Canada Paty kriterleri MRI
destekli MS tanımlamasında kullanılmaktadırlar (30).
MS tanısını destekleyen bulgular; daha çok ovoid şekilli, dört adet beyaz cevher
lezyonu ya da bir tanesi periventriküler yerleşim göstermiş olan üç adet beyaz cevher lezyonu
ya da çapı 3 mm’ den büyük olan beyaz cevher lezyonları olarak tanımlanabilir.
MS için spesifik olan bulgular; çapı 6 mm’ den büyük olan lezyonların varlığı,
infratentorial ve/veya korpus kallozum boyunca yerleşim gösteren ya da lezyonun uzun
aksına ait ovoid şeklin lateral ventrikül tabanına doksan derece açı ile yerleşimli olması
şeklinde sınıflandırılabilir.
Mc Donalds Kriterleri: Hastalığın farklı zaman ve yerleşim dağılımı esas olmak üzere
MRI da; T2 kesitlerde en az dokuz adet hiperintens lezyon, korteks komşuluğunda bir lezyon,
kontrast tutan bir lezyon, infratentoriyel bir lezyon, en az üç adet periventriküler lezyon olarak
tanımlanabilir (31).
Spinal kord MRI: Hastanın spinal kord belirtileri varsa , hasta 45 yaşından büyükse,
kraniyal MRI sonrası asemptomatik spinal kord lezyonlarının varlığından şüphe edilir ise,
diğer tanıların dışlanması için spinal kord MRI yapılmalıdır.
Beyin omurilik sıvısının incelenmesi: MS şüphesi taşıyan hastalarda beyin omurilik
sıvısının (BOS) incelenmesi önerilmektedir. Özellikle IgG’ye ait oligoklonal bant varlığının
10
gösterilmesi çok önemlidir. Hemen hemen tüm CDMS hastalarında oligoklonal bant varlığı
gösterilmiştir. BOS incelemesi yapıldığında IgG oligoklonal bant, IgG indeksi, beyaz küre
sayımı incelemelerinin yapılması önerilmektedir. Laboratuar destekli MS tanısı, IgG
oligoklonal bant varlığına dayanmakta olup, oldukça önemlidir.
Uyarılmış potansiyeller: Uyarılmış potansiyeller MS için spesifik olmayıp klinik
duruma göre yorumlanmalıdır. Bu tetkik MRI yeterli bilgi vermez ise özellikle önem kazanır.
Ancak şüphe duyulan belirtilerin kesinleştirilmesinde kullanılır (fizik muayene bulgusu
olmaksızın kol ve bacaklarda uyuşma, görmede bulanıklaşma tanımlandığında). Ancak MS
için spesifik olmadıkları unutulmamalıdır. Latans uzaması demiyelinizasyonu göstermektedir.
Motor uyarılmış potansiyel (MEP), vizüel uyarılmış potansiyeller (VEP), sensoriyal uyarılmış
potansiyeller (SEP) ve beyin sapı uyarılmış potansiyeller (BAEP) kullanılmakta olup bunlar
içinde BAEP en az hassas olan testtir (20, 21).
Son yıllarda bilinç bozukluklarının tespiti ve takibi için çok yönlü nöropsikolojik
testlerin de uygulama gereği kabul edilmiştir.
11
GEREÇ VE YÖNTEM
Poser kriterine uygun olarak kesin klinik MS tanısı alan 58 hasta (25 erkek, 33 kadın)
çalışma kapsamına alındı (29). Hastalığın seyrine göre 39 hasta (% 67) “relapsing remittant”
(RR, son 2 yıl içinde en az bir atak ve önceki fonksiyonel düzeye geri dönüş ve iyileşme), 10
hasta (% 17) “primer progressif” (PP, son 2 yıl içinde MS tanısı konulan ve ilerleyen) ve 9
hasta (% 16) “sekonder progressif” (SP, önceki ataklardan sonra son 2 yıldan fazla sürede
hastanın klinik muayene sonuçlarında değişiklik olmaması) olarak kabul edildi.
Üriner sistem enfeksiyonu, diabetes mellitus, alt üriner sistem operasyon öyküsü ve
önceden ürolojik komplikasyon gelişmiş olan hastalar çalışmaya alınmadı. Tüm hastalardan
ayrıntılı tıbbi öykü alınarak fizik muayene yapıldı. Her hastanın semptomları, sakatlığı,
nörolojik bozukluğu ve genitoüriner yakınmaları ve süreleri kaydedildi. Bu hastalara MS’in
klinik seyrine dayanan detaylı görüşmeyi de içeren tam nörolojik muayene yapıldı. Tüm
hastalara tam idrar tetkiki, idrar kültürü ve üriner sistem ultrasonografisi tetkikleri yapıldı.
Miksiyon sonrasında mesane hacminin % 10’ undan fazla idrar kalması, normalin üzerinde
işeme sonrası anlamlı rezidü idrar volümü (PMR) olarak kabul edildi.
Hastaların özürlülük durumu, genişletilmiş özürlülük durum ölçeği (EDSS)
kullanılarak saptandı (33). EDSS, santral sinir sisteminin sekiz fonksiyonel sisteminin
(piramidal, serebellar, beyin sapı, görme, mesane, barsak, duyu ve serebral) işlevlerinin
değerlendirilmesine dayanmaktadır. Bu sistemlerin her birine, işlevlerindeki bozukluğun
şiddetine göre puan verilir. Bu fonksiyonel sistem puanlarına günlük yaşamdaki kısıtlanmalar
eklendikten sonra 0 ile 10 arasında değişen EDSS skoru elde edilir. Hastaların günlük yaşam
aktiviteleri ise Barthel indeksi kullanılarak değerlendirildi (34). Barthel indeksi ise 10 sorudan
oluşur ve hastanın günlük aktivitelerini yardımla veya kendi kendine yapabilmesine göre
yapılan puanlamaya dayanır. Sonuçta 35 ile 100 arasında değişen skor elde edilir.
Tüm hastalarda IPSS (35), OAB-V8 (36, 37) ve ICIQ-SF (38) sorgulama formları
doldurtuldu. IPSS için eşik değer 7, OAB için 8 ve ICIQ-SF için ise 8 olarak kabul edildi.
Mesane dolum aşamasına ait semptomlara (sık idrara gitme, sıkışma ve gece idrara gitme)
yönelik IPSSdolum (IPSSd) için eşik değer 7 ve mesane boşaltım aşamasına ait semptomlara
(tam boşalamama, kesik kesik idrar yapma, ince idrar yapma ve idrar yapmaya başlamak için
ıkınma) yönelik IPSSboşaltım (IPSSb) için eşik değer ise 9 olarak kabul edildi (5). Bunların
dışında idrar ile ilgili memnuniyeti belirlemeye yönelik IPSS-QOL indeksi için eşik değer 4
olarak kabul edildi (5). Hastaların yaşam kalitesi; beden sağlığı ve akıl sağlığı olmak üzere
iki alt başlıktan oluşan multipl skleroz yaşam kalitesi (MSQOL-54) (39) sorgulaması
12
kullanılarak ölçüldü. IPSS ve OAB skorları ile MSQOL-54, EDSS skoru ve Barthel indeksi
değerleri arasındaki ilişki araştırıldı. Üç günlük işeme günlükleri doldurtuldu. Günlük işeme
sıklığı için eşik değer 8 olarak kabul edildi.
Çalışmaya alınan tüm hastalara basınç-akım çalışması ve serbest akım üroflovmetri
ölçümleri yapıldı. Ürodinamik inceleme, 6 kanallı ürodinami cihazı (MMS Solar) ile 7F (T-
DOC) lümenli ürodinami kateteri ve 7F (T-DOC) rektal kateteri kullanılarak,
elektromyografi ise yüzeyel elektrotlar kullanılarak yapıldı. Ürodinaminin uygulanımı ve
çalışmaların değerlendirilmesinde “International Continence Society” tarafından belirlenen
kriterler esas alındı (40).
Hastalara serbest akım üroflovmetri yaptırılıp rezidüel idrar saptandıktan sonra, hasta
oturur pozisyonda sabit hızda (20 ml/dk) ve vücut sıcaklığında serum fizyolojik verilerek
dolum sistometrisi yapıldı. Mesane dolumu sırasında öksürme, pozisyon değiştirme gibi
detrusor aktivitesini provoke edici testler yaptırıldı. ALPP sistometrinin dolum fazında 150
ml’ den itibaren hasta idrar kaçırana kadar her 50 ml’ de bir valsalva manevrası yaptırılarak
değerlendirildi. Basınç-akım çalışmasında, hastaya oturur pozisyonda miksiyon yaptırıldı. Bu
esnada intravezikal, intraabdominal, detrüsör ve üretral basınçlar, EMG ve üroflovmetri
değerleri eş zamanlı olarak kaydedildi. Abrams-Griffits ve Schäfer nomogramlarına göre
hasta obstrükte ve nonobstrükte olarak değerlendirildi.
Sonuçlar ortalama ± standart hata olarak verildi. Đstatistiksel hesaplamalar Prizm 2.01
(GraphPad Software) bilgisayar programı ile "unpaired t", “Mann Whitney” , “Kruskal
Wallis” testleri ve "chi square" analizi kullanılarak yapıldı. p<0.05 istatistiksel olarak önemli
kabul edildi.
13
BULGULAR
Hastaların yaş ortalaması 37.76±1.38 yıl idi. MS’li hastalarda hastalık süresi
ortalaması 7.35±0.83 yıl, EDSS skor ortalaması 2.88±0.28, Barthel indeksi ortalaması
87.33±2.97, beden sağlığı ve akıl sağlığı yaşam kalitesi skorları ise sırası ile 58.09±2.87 ve
59.13±2.93 idi.
Üriner sisteme ait yapılandırılmış sorgulamaların sonuçlarına bakıldığında IPSS
ortalaması 10.19±1.03, OAB skoru ortalaması 15.40±1.34 ve ICIQ skoru ortalaması
6.02±0.88 olarak saptandı. IPSS 33 hastada (%57), OAB skoru 36 hastada (%62) ve ICIQ
skoru 21 hastada (%36) eşik değerin üzerinde bulundu.
IPSSd ortalaması 5.02±0.52, IPSSb ortalaması 5.17±0.66 olarak saptandı. Hastaların
18’ inde (%31) IPSSd eşik değerin üzerinde, 15’ inde (%26) IPSSb eşik değerin üzerinde ve 9
hastada (%16) hem IPSSd hem de IPSSb eşik değerin üzerinde bulunmuştur.
IPSS-QOL indeksi ortalaması 2.86±0.28 olarak tespit edildi. Hastaların 21’ inde
(%36) IPSS-QOL indeksi eşik değerin üzerinde bulundu. IPSS-QOL indeksi eşik değerin
üzerinde olan 21 hastanın (%36) %90’ nında (19 hasta) IPSS, yine %90’ nında (19 hasta)
OAB skoru ve %81’ inde (17 hasta) ICIQ skoru eşik değerin üzerinde bulunmuştur. ICIQ
skoru eşik değerin üzerinde olan 21 hastanın (%36) tamamında OAB skoru ve %86’ sında
(18 hasta) IPSS eşik değerin üzerinde bulunmuştur.
MS’ li hastalarda OAB, IPSS, ICIQ skorları ve işeme sıklığı ile hastalıkla ilgili
parametreler ve yaşam kalitesi arasındaki korelasyon analizlerinin sonuçları tablo 1’ de
verilmiştir. Tablodan da anlaşılacağı gibi hastalık süresi sadece IPSSd ve işeme sıklığı ile
koreledir. OAB, IPSS, ICIQ, IPSSd skorları, IPSS-QOL indeksi ve işeme sıklığı EDSS ile
pozitif korelasyon, Barthel indeksi ile negatif bir korelasyon göstermektedir. IPSSb skoru
EDSS ile korelasyon göstermekte ancak Barthell Đndeksi ile korelasyon göstermemektedir.
MS yaşam kalitesi skorları üriner semptom sorgulamalarının tümü ile negatif olarak
korelasyon göstermekte, işeme sıklığı ile korelasyon göstermemektedir.
14
Tablo 1. MS’ li hastalarda OAB, IPSS, ICIQ skorları ve işeme sıklığı ile hastalıkla ilgili parametreler ve yaşam kalitesi arasındaki korelasyon analizlerinin sonuçları (EDSS: Genişletilmiş özürlülük durum ölçeği, MSQOL Beden: MS yaşam kalitesi beden sağlığı, MSQOL Akıl: MS yaşam kalitesi akıl sağlığı, OAB: Aşırı aktif mesane sorgulaması, IPSS: Uluslararası prostat semptom skoru , IPSSd: Mesane dolum aşamasına ait semptom skoru, IPSSb: Mesane boşaltım aşamasına ait semptom skoru, IPSS-QOL: Đdrar ile ilgili memnuniyet, ICIQ: Uluslararası inkontinans sorgulaması).
Hastalık
Süresi
EDSS Barthell
Đndeksi
MSQOL
Beden
MSQOL
Akıl
OAB p>0.05 <0.0001
r= 0.57
0.0027
r= - 0.387
<0.0001
r=-0.589
0.0007
r= -0.43
IPSS p>0.05 0.0002
r= 0.469
0.0076
r= -0.347
<0.0001
r=-0.551
0.0049
r= -0.365
IPSSd 0.046
r= 0.262
<0.0001
r=0.562
0.0002
r=-0.465
<0.0001
r=-0.562
0.0069
r=-0.351
IPSSb p>0.05 0.0283
r=0.288
p>0.05 0.0012
r=-0.416
0.026
r=-0.292
IPSS-QOL p>0.05 0.001
r=0.422
0.0185
r=-0.308
<0.0001
r=-0.615
0.0002
r=-0.475
ICIQ-SF p>0.05 <0.0001
r=0.567
0.0001
r=-0.486
<0.0001
r=-0.59
0.0005
r=-0.44
Đşeme
Sıklığı
0.0408
r=0.2694
0.0090
r=0.3402
0.0069
r=-0.3507
p>0.05 p>0.05
Đşeme günlüğü sonuçlarına bakıldığında idrara gitme sıklığı ortalaması 8.53±0.48,
gündüz idrara gitme sıklığı ortalaması 7.26±0.40, gece idrara gitme sıklığı ortalaması
1.26±0.15 olarak saptanmıştır. Hastaların 21’ inde (%36) gündüz sık idrara gitme, 16’ sında
(%38) gece sık idrara gitme ve 9’ unda (%16) gece ve gündüz sık idrara gitme saptanmıştır.
Đşeme günlüğü kayıtlarında 12 hastada (%20) idrar kaçırma görülmüştür.
Hastalarda hastalığın seyrine ve genişletilmiş özürlülük durum ölçeğine göre
sorgulama sonuçları tablo 2’ de verilmiştir. MS’ li hastalarda alt gruplarına göre istatiksel
analiz uygulandı. OAB, ICIQ skorları ve IPSS-QOL indeksi bakımından RR, PP ve SP
grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0.05). Ancak IPSSd ve IPSSb
skorları bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak fark saptanamadı (p>0.05). Hastalar
EDSS skoru 4 eşik değer alınarak gruplandığında OAB, ICIQ, IPSSd skorları ve IPSS-QOL
indeksi bakımından hasta grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0.05).
15
Ancak IPSSb skoru bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak fark saptanamadı
(p>0.05).
Tablo 2. Hastalığın seyrine ve genişletilmiş özürlülük durum ölçeğine göre sorgulama sonuçları (OAB: Aşırı aktif mesane sorgulaması, IPSS: Uluslararası prostat semptom skoru, IPSSd: Mesane dolum aşamasına ait semptom skoru, IPSSb: Mesane boşaltım aşamasına ait semptom skoru, IPSS-QOL: Đdrar ile ilgili memnuniyet, ICIQ: Uluslararası inkontinans sorgulaması, RR: “Relapsing remittant” multipl skleroz, PP: Primer progressif multipl skleroz, SP: Sekonder progressif multipl skleroz, EDSS: Genişletilmiş özürlülük durum ölçeği).
Ürodinami sonuçlarına bakıldığında mesane kapasitesi ortalaması 408.5±20.21,
mesane kompliyansı ortalaması 114.9±37.47, ilk işeme hissinin oluştuğu idrar volümü
ortalaması 99.14±7.86, normal sıkışmanın oluştuğu idrar volümü ortalaması 235.9±15.38, çok
sıkışmanın oluştuğu idrar volümü ortalaması 317±18.30, işeme sonrası rezidü idrar volümü
ortalaması 86.73±15.17, işeme sırasındaki tepe akım hızı (Qmax) ortalaması 19.15±0.80,
işeme sırasındaki ortalama akım hızı (Qort) ortalaması 8.89±1.01; üroflovmetri sonuçlarına
bakıldığında idrar hacmi ortalaması 273.4±30.25, işeme sırasındaki tepe akım hızı (Qmax)
ortalaması 18.81±1.94, işeme sırasındaki ortalam akım hızı (Qort) ortalaması 13.04±1.35 ve
işeme sonrası rezidü idrar volümü ortalaması 71.32±27.88 olarak saptanmıştır.
Hastalara yapılan ürodinami sonuçlarına göre 8 hastada (%14) sadece mesane dolum
aşamasına ait, 7 hastada (%12) sadece mesane boşaltım aşamasına ait, 38 hastada (%65) hem
mesane dolum hem de boşaltım aşamasına ait anormallik saptanmıştır. Hastaların 5’ inde
(%9) ürodinamik anormallik tespit edilmemiştir. Ürodinamik incelemede en sık saptanan
anormallik detrüsör aşırıaktivite (%67) olarak saptanmış olup, bunu sırası ile obstrükte üretra
(%48), detrüsör underaktivite (%31), azalmış kompliyans (%28), anormal duyu (%21) ve
yetersiz üretra (%5) takip etmektedir.
Hastalığın seyrine göre ürodinami sonuçları tablo 3’ de verilmiştir. Buna göre her üç
grupta da ağırlıklı olarak dolum ve boşaltım aşamasına ait ürodinamik bulgular tespit
edilmiştir. RR ve PP gruptaki hastaların %10’ unda normal ürodinamik bulgular saptanmış,
OAB IPSSd IPSSb IPSS-QOL ICIQ-SF
RR (n=39) 12.87 ±1.58 4.18±0.56 4.34±0.79 2.39±0.31 4.13±0.98
PP (n=10) 17.20±2.91 6.30±1.49 4.80±1.23 3.50±0.72 7.40±2.07
SP (n=9) 24.33±2.58 7.22±1.41 8.78±1.79 4.22±0.70 12.67±1.63
P 0.009 0.105 0.087 0.047 0.0013
EDSS ≤ (n=44) 13.36±1.52 4.09±0.52 4.66±0.73 2.52±0.30 4.46±0.89
EDSS > (n=14) 21.79±2.17 7.93±1.1 6.79±1.41 3.93±0.58 10.93±1.83
P 0.0104 0.003 0.148 0.045 0.0017
16
ancak SP gruptaki hastaların hiçbirinde normal ürodinamik bulgular saptanmamıştır.
Tablo 3. Hastalığın seyrine göre ürodinami sonuçları (RR: “Relapsing remittant”
multipl skleroz, PP: Primer progressif multipl skleroz, SP: Sekonder progressif multipl skleroz).
Dolum fazı Boşaltım fazı Dolum ve boşaltım fazı Normal
RR (n=39) 3 (%8) 7 (%18) 25 (%64) 4 (%10)
PP (n=10) 3 (%30) 0 (%0) 6 (%60) 1 (%10)
SP (n=9) 2 (%22) 0 (%0) 7 (%78) 0 (%0)
Toplam (n=58) 8 (%14) 7 (%12) 38 (%65) 5 (%9)
Genişletilmiş özürlülük durum ölçeğine göre ürodinami sonuçları tablo 4’ de
verilmiştir. Buna göre EDSS yüksek olan grupta daha yüksek oranda ürodinamik anormallik
saptanmıştır. Ürodinamide anormallik saptanmayan 5 hastanın tamamı EDSS normal olan
grupta idi.
Tablo 4. Genişletilmiş özürlülük durum ölçeğine göre ürodinami sonuçları (EDSS: Genişletilmiş özürlülük durum ölçeği).
Dolum fazı Boşaltım fazı Dolum ve boşaltım fazı Normal
EDSS Normal (n=44) 6 (%14) 7 (%16) 26 (%59) 5 (%11)
EDSS Yüksek (n=14) 2 (%14) 0 (%0) 12 (%86) 0 (%0)
Toplam (n=58) 8 (%14) 7 (%12) 38 (%65) 5 (%9)
MS’li hastalarda ürodinamik bulgular ile hastalıkla ilgili parametreler ve yaşam
kalitesi arasındaki korelasyon analizlerinin sonuçları tablo 5’ de verilmiştir. Tablodanda
anlaşılacağı üzere EDSS, Barthell indeksi ve MS yaşam kalitesi skorları mesane kapasitesi ile
korelasyon göstermektedir ancak mesane kompliyansı, işeme sonrası rezidü idrar (PMR) ve
işeme sırasındaki tepe akım hızı (Qmax) ile korelasyon göstermemektedir. Hastalık süresi bu
parametrelerin hiçbirisi ile korele değildir.
17
Tablo 5. MS’li hastalarda ürodinamik bulgular ile hastalıkla ilgili parametreler ve yaşam kalitesi arasındaki korelasyon analizlerinin sonuçları (EDSS: Genişletilmiş özürlülük durum ölçeği, MSQOL Beden: MS yaşam kalitesi beden sağlığı, MSQOL Akıl: MS yaşam kalitesi akıl sağlığı, Qmax: Đşeme sırasındaki tepe akım hızı, PMR: Đşeme sonrası rezidü idrar).
Mesane Kapasitesi Mesane Kompliyansı Qmax PMR
Hastalık Süresi p>0.05 p>0.05 p>0.05 p>0.05
EDSS p=0.003; r=-0.39 p>0.05 p>0.05 p>0.05
Barthell Đndeksi p=0.043; r=0.27 p>0.05 p>0.05 p>0.05
MSQOL Beden p<0.0001; r=0.50 p>0.05 p>0.05 p>0.05
MSQOL Akıl p=0.009; r=0.34 p>0.05 p>0.05 p>0.05
Hastaların hastalığın seyrine ve genişletilmiş özürlülük durum ölçeğine göre ürodinami
sonuçları tablo 6’ da verilmiştir. Mesane kapasitesi bakımından RR, PP ve SP grupları
arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmış (p<0.05) ancak mesane kompliyansı, işeme
sırasındaki tepe akım hızı (Qmax) ve PMR bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak
fark saptanamamıştır (p>0.05). Hastalar EDSS skoru 4 eşik değer alınarak gruplandığında
mesane kapasitesi, mesane kompliyansı, Qmax ve PMR bakımından gruplar arasında
istatistiksel olarak fark saptanamamıştır (p>0.05).
Tablo 6. Hastalığın seyrine ve genişletilmiş özürlülük durum ölçeğine göre ürodinami sonuçları (RR: “Relapsing remittant” multipl skleroz, PP: Primer progressif multipl skleroz, SP: Sekonder progressif multipl skleroz, EDSS: Genişletilmiş özürlülük durum ölçeği, Qmax: Đşeme sırasındaki tepe akım hızı, PMR: Đşeme sonrası rezidü idrar).
Mesane
Kapasitesi
Qmax PMR
RR (n=39) 438.4±25.36 19.3±1.23 93.47±18.24
PP (n=10) 390.8±48.49 19.7±2.99 112.2±56.99
SP (n=9) 298.7±23.48 18±1.77 85.75±33.94
p 0.031 0.443 0.947
EDSS ≤ (n=44) 431.9±23.52 19.56±1.08 88.21±16.08
EDSS > (n=14) 334.9±33.52 17.83±2.57 122.3±49.54
p 0.068 0.840 0.811
18
Hastaların mesane dolum aşamasına ait ürodinami sonuçları tablo 7’ de verilmiştir..
Buna göre duyu bakımından RR, PP ve SP grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark
saptanmış (p<0.05) ancak detrüsör, üretra ve mesane kompliyansı bakımından RR, PP ve SP
grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanamamıştır (p>0.05). Hastalar EDSS
skoru 4 eşik değer alınarak gruplandığında detrüsör ve duyu bakımından hasta grupları
arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır (p<0.05). Ancak üretra ve mesane
kompliyansı bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanamamıştır
(p>0.05).
Tablo 7. Hastalığın seyrine ve genişletilmiş özürlülük durum ölçeğine göre ürodinami dolum aşaması sonuçları (RR: “Relapsing remittant” multipl skleroz, PP: Primer progressif multipl skleroz, SP: Sekonder progressif multipl skleroz, EDSS: Genişletilmiş özürlülük durum ölçeği).
Hastaların mesane boşaltım aşamasına ait ürodinami sonuçları tablo 8’ de verilmiştir.
Tablodan da anlaşılacağı gibi detrüsör ve üretra bakımından RR, PP ve SP grupları arasında
istatistiksel olarak anlamlı fark saptanamamış (p>0.05), hastalar EDSS skoru 4 eşik değer
alınarak gruplandığında da detrüsör ve üretra bakımından hasta grupları arasında istatistiksel
olarak anlamlı fark saptanamamıştır (p<0.05).
Detrüsör
Aşırıaktif Normoaktif
Üretra
Yetersiz Normal
Duyu
Anormal Normal
Kompliyans
Azalmış Normal
RR
(n=39)
24
(%62)
15
(%38)
1
(%3)
38
(%97)
4
(%10)
35
(%90)
10
(%26)
29
(%74)
PP
(n=10)
8
(%80)
2
(%20)
1
(%10)
9
(%90)
5
(%50)
5
(%50)
3
(%30)
7
(%70)
SP
(n=9)
8
(%89)
1
(%11)
1
(%11)
8
(%89)
3
(%33)
6
(%67)
3
(%33)
6
(%67)
p 0,20 0,44 0,013 0.80
EDSS ≤
(n=44)
27
(%61)
17
(%39)
3
(%7)
41
(%93)
5
(%11)
39
(%89)
11
(%25)
33
(%75)
EDSS >
(n=14)
13
(%93)
1
(%7)
0
(%0)
14
(%100)
7
(%50)
7
(%50)
5
(%36)
9
(%64)
p 0.04 1.00 0.005 0.49
19
Tablo 8. Hastalığın seyrine ve genişletilmiş özürlülük durum ölçeğine göre ürodinami
boşaltım aşaması sonuçları (RR: “Relapsing remittant” multipl skleroz, PP: Primer progressif multipl skleroz, SP: Sekonder progressif multipl skleroz, EDSS: Genişletilmiş özürlülük durum ölçeği).
Hastaların sadece bir tanesinde dissinerjik yüzeyel EMG aktivitesi saptanmış, diğer
hastalarda koordineli yüzeyel EMG aktivitesi tespit edilmiştir.
Hastaların yapılan üriner sistem ultrasonografik incelemesinde 6 hastada (%10) grade
1 pelvikaliksiyel ektazi tespit edilmiştir.
Detrüsör
Underaktif Normoaktif
Üretra
Obstrükte Normal
RR
(n=39)
13
(%33)
26
(%67)
20
(%51))
19
(%49
PP
(n=10)
2
(%20)
8
(%80)
4
(%40)
6
(%60)
SP
(n=9)
3
(%33)
6
(%67)
4
(%44)
5
(%56)
p 0.71 0.79
EDSS ≤
(n=44)
13
(%30)
31
(%70)
20
(%45)
24
(%55)
EDSS >
(n=14)
5
(%36)
9
(%64)
8
(%57)
6
(%43)
p 0,66 0.55
20
TARTI ŞMA
MS’ li hastalarda sık idrar yapmanın veya sıkışma hissinin %31–85, idrar kaçırmanın
%32–72, mesane boşaltım aşamasına ait semptomların veya üriner retansiyonun %2–52
oranında görüldüğü bildirilmiştir (1, 3, 15, 17, 41). MS’ li hastalarda alt üriner sistem
yakınmalarının varlığı ile özürlülük derecesi ve hastalık süresi arasındaki ilişki daha önce
araştırılmıştır. Ancak hastalıkla ilişkili parametreler ile işeme bozuklukluğu arasındaki ilişki
hala tam olarak aydınlatılamamıştır. Bazı çalışmalarda korelasyon bulunmaz iken;
diğerlerinde nörolojik bulgular ve alt üriner sistem sorunları arasında tekli (42) veya çoklu (4,
43) pozitif ilişki varlığı bildirilmi ştir. Ancak yapılan bu çalışmaların çoğunda semptom
sorgulamasının genellikle yapılandırılmış ve ölçülebilir olmaması sorun oluşturmaktadır.
Ayrıca çalışmaların bir kısmında hastalığın tipi belirtilmemiş diğerlerinde de alt gruplara göre
analiz yapılmamıştır.
OAB sorgulaması aşırı aktif mesane sendromunun tanısı için geliştirilmi ş bir araç
olmasına rağmen MS’ li hastalarda mesane dolum aşamasına ait semptomların sık görülmesi
nedeni ile semptomların ölçülebilir bir şekilde değerlendirilmesine olanak verebileceği
düşünülebilir. MS’ li hastalarda en sık detrüsör aşırı aktivitesinin görülmesi (1, 3, 8-16) OAB
sorgulamasını hasta semptomlarını sorgulamada üstün kılmaktadır. Daha önce bu konuda
yapılan çalışmalarda OAB sorgulaması kullanılmadığı için bulgularımız literatür verileri ile
karşılaştırılamamıştır.
Çalışmamızda mesane dolum ve boşaltım aşamasına ait yakınmalar benzer oranlarda
saptanmıştır. Kırk yaşından genç hastalarda depolama ve işeme, 50 yaşından büyük olanlarda
ise işeme yakınmalarının daha sık görüldüğü belirtilmektedir (1). Barbalias ve arkadaşlarının
(17) ve Koldewijn ve arkadaşlarının (4) yaptığı çalışmalarda mesane dolum aşamasına ait
yakınmaların daha sık görüldüğü ve ayrıca mesane boşaltım aşamasına ait semptomların
erkeklerde daha sık olduğu, mesane dolum aşamasına ait semptomların ise her iki cinste
benzer oranda olduğu bildirilmiştir. Diğer araştırmacılar ise mesane boşaltım aşamasına ait
semptomların dolum aşamasına ait semptomlardan daha sık görüldüğünü saptamışlardır (19,
44 ).
Çalışmamızda hastalık süresi ile sadece IPSSd arasında parelellik bulunmuştur. Benzer
şekilde Araki ve arkadaşlarına göre de hastalık süresi ile mesane dolum aşamasına ait
semptomlar korelasyon gösterirken, boşaltım aşamasına ait semptomlar korelasyon
göstermemektedirler (5, 7). Porru ve ark. hastalık süresi ile işeme yakınmaları arasında
önemli bir pozitif ilişki saptamışlardır (19). Awad ve ark. da MS süresinin işeme bozukluğu
semptomu olan hastalarda daha uzun olduğunu göstermişlerdir (43). Koldewijn ve ark.
21
hastalık süresi ve işeme yakınmaları arasında önemli ilişki bulamamışlar ve kısa süreli
yakınması olan hastalarda bile ciddi işeme sorunlarının olabildiğini bildirmişlerdir (4).
Giannantoni ve arkadaşlarının sonuçları da bu bulguları desteklemektedir (18).
Verilerimize göre hem OAB ve hemde IPSS skorları, özürlülük durumu ile ilişkilidir.
Alt üriner sistem yakınmalarının varlığı ile özürlülük durumunun ilişkili olduğu çeşitli
araştırmacılar tarafından da gösterilmiştir (3, 4, 5, 7, 8, 15, 18, 19, 42, 43, 45). Porru ve ark.
ise alt üriner sistem semptomları ile özürlülük durumu arasında önemli bir ilişki
bulamamışlardır (19). Ayrıca, sadece primer progressif tip multiple sklerozlu hastaları içeren
bir çalışmada üriner semptomlar ile EDSS arasında ilişki bulunamamıştır (41).
Hastalığın alevlenme döneminde mesane boşaltım aşamasına ait semptomlar
artmaktadır (4). EDSS skorunun üriner yakınmalarla birlikte oluşu eş zamanlı piramidal
tutulumun derecesi tarafından büyük oranda etkilenmektedir. Nitekim Awad ve ark. yüksek
piramidal skoru olan hastaları değerlendirme dışında tuttukları zaman özürlülük ile detrüsör
disfonksiyonu arasında korelasyon bulamamışlardır (43).
Yüksek IPSS ve OAB skorları, düşük yaşam kalitesi skoru ile birliktedirler. Yani
yaşam kalitesi alt üriner sistem semptomlarının varlığı ile bozulmaktadır. Bu durum daha
önceki çalışmalar ile de doğrulanmıştır (5, 6, 7, 45). Araki ve ark. yaşam kalitesi skorlarının
sadece mesane dolum aşamasına ait semptom skorları tarafından önemli bir şekilde
etkilendiğini bildirmişlerdir (7).
Çalışmamızda; IPSS-QOL indeksi, OAB ve ICIQ semptom skorlarının sekonder
progressif tip multipl sklerozlu hastalarda daha yüksek olduğu saptanmıştır. Ayrıca EDSS
skoru daha yüksek olanlarda bu bulguların düşük skorlulalara göre yüksek bulunmuş olması
EDSS skorunun da belirleyici olduğunu göstermektedir. Đşeme semptomlarının primer
progressif tip multiple sklerozda daha sık görüldüğü bildirilmiştir (41).
Çalışmamızda IPSS-QOL indeks skorlarının hastalık süresi ile korele olmadığını
ancak EDSS skoru ve semptom skorları ile korele olduğunu saptadık. Araki ve arkadaşlarına
göre IPSS-QOL indeks skorları hastalık süresi ile anlamlı korelasyon göstermez iken (5),
hastalık şiddeti veya EDSS skoru ile anlamlı olarak koreledir (5). Yine Araki ve arkadaşlarına
göre IPSS-QOL indeks skorları semptom indeks skorları ile iyi bir korelasyon gösterirler (5).
ICIQ-SF sorgulaması idrar kaçırma tanısı için geliştirilmi ş bir araç olmasına rağmen
MS’ li hastalardaki idrar kaçırma yakınmanın ölçülebilir bir şekilde değerlendirilmesine
olanak verebileceği düşünülebilir. ICIQ skoru özürlülük durumu ile ilişkilidir. Yüksek ICIQ
skorları düşük yaşam kalitesi skoru ile birliktedir. Daha önce bu konuda yapılan çalışmalarda
ICIQ sorgulaması kullanılmadığı için bulgularımız literatür verileri ile karşılaştırılamamıştır.
Çalışmamızda en sık saptadığımız ürodinamik bulgu detrüsör aşırı aktivitesi olup,
hastaların sadece %9’ unda normal ürodinamik bulguların olduğunu gördük. Nitekim MS’ li
22
hastalarda en sık görülen ürodinamik bulguların detrüsor aşırı aktivitesi (%62) ve detrüsor
sfinkter dissinerjisi olduğu bildirilmektedir (%25) (1,3, 8-16). Oysa Porru ve ark. detrüsör
hipoaktiviteyi yaygın ürodinamik anormallik olarak gözlemlemişlerdir (19). Hinson ve
arkadaşları da MS hastalarının %40’ dan fazlasında hipokontraktilite veya arefleksi
saptadıklarını bildirmişlerdir (9).
Normal ürodinamik bulguların hastaların sadece %10’nunda görüldüğü (1) ve
hastaların %52 sinde sessiz ürodinamik patoloji saptandığı rapor edilmiştir (1). Bu hastalarda
detrüsör aşırı aktivitesi ve yetersiz boşalma kombinasyonu en sık karşılaşılan sorundur (46).
Üretral disfonksiyon (detrüsör sfinkter dissinerjisi, yetersiz sfinkter gevşemesi)
hastaların %12-84’ ünde görülmektedir (1, 41). DSD bu süreçte en son görülen defekttir (1).
Çeşitli çalışmacılara göre tarafında DSD, primer hastalığın (MS) persistansı veya progresyonu
ile karakterize sendromun bir parçası olduğu düşünülmektedir (17). DSD tanısı tipik olarak
EMG ile konulsa da tanıda uygun tekniğin ne olduğu net değildir. Klinikte üriner
retansiyondan inkontinansa kadar çeşitli yakınmalar görülebilir (1). Ürolojik komplikasyonlar
DSD varlığı ile korele bulunmuştur (9, 17). Yaptığımız çalışmada sadece bir hastada
dissinerjik yüzeyel EMG aktivitesi saptanmıştır.
Verilerimize göre mesane kapasitesi özürlülük durumu ile ilişkili bulunmuştur.
Hastalığın şiddeti veya EDSS skoru arttıkça mesane kapasitesinin azaldığı saptanmıştır.
Düşük mesane kapasitesi değerleri düşük yaşam kalitesi skoru ile birliktedir. Yani yaşam
kalitesi, azalmış mesane kapasitesi varlığı ile bozulmaktadır. Mesane kapasitesi bakımından
hasta grupları arasında da fark bulunmuştur. Sekonder progressif tip multipl sklerozda
mesane kapasitesi değerlerinin daha düşük olduğu saptanmıştır.
Bulgularımıza göre PMR hastalık süresi ve özürlülük durumu ile korelasyon
göstermemektedir. Nitekim Kragt ve ark. işeme sonrası rezidüel idrar volümünü öngörmede
hastalıkla ilgili sakatlık kriterlerinin klinik önemini bulamamışlardır (44). Kirchhof ve ark. ise
rezidüel idrar ile sakatlık arasında lineer bir ilişki söz konusu olduğunu belirtmektedirler (46).
Verilerimize göre aşırı aktivitenin özürlülük durumu ile ilişkili olduğunu
underaktivitenin ise ilişkili olmadığını tespit ettik. Hastalığın şiddeti veya EDSS skoru
arttıkça aşırı aktivite oranlarının arttığını, underaktivite oranlarının değişmediğini saptadık.
Koldewijn ve ark. ise hipokontraktilite ve EDSS arasında anlamlı pozitif ilişki
gözlemlemişlerdir (4).
Verilerimize göre duyu ile özürlülük arasında ilişki vardır. Hastalığın şiddeti veya
EDSS skoru arttıkça anormal duyu oranlarında artış saptanmıştır. Duyu bakımından hasta
grupları arasında da fark bulunmuştur. Primer progressif tip multipl sklerozda anormal duyu
oranlarının daha yüksek olduğu saptanmıştır.
Yapılan bazı çalışmalarda ürodinamik anormallikler ile hastalık süresi ve sakatlık
23
durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu bildirilmiştir (13, 15, 18, 19).
Ukkonen ve ark. ise ürodinamik bulgular ve sakatlık veya hastalık süresi arasında ilişki
saptanmadığını bildirmişlerdir (41).
Alevlenme ve remisyonlarla karakterize MS hastalığında zamanla alt üriner sistem
fonksiyonu ve tedavi yanıtı değişir (1, 9, 10). Ürodinamik inceleme tedaviyi etkin hale
getirebilmek için semptomatik hastalarda düzenli aralıklarla tekrar edilmelidir (10). Seçilmiş
hastalarda tekrarlanan ürodinamik incelemeler ile %15-55 oranında bulgularda değişiklik
saptanmıştır (1, 9). Hiperrefleksi gösteren hastaların %53’ ünün ve hiporefleksi gösteren
hastaların %50’ sinin tekrar yapılan ürodinamik incelemelerinde tanılarının değiştiği, detrüsör
eksternal sfinkter dissinerjili çoğu hastanın (beşte üçü) ise tekrar incelemede benzer tanıyı
devam ettirdiği bildirilmi ştir (10).
MSli hastalarda üst üriner sistem dilatasyonun %0.34-3.30 oranında görüldüğü
bildirilmi ştir (4, 11, 19). Giannantoni ve ark. detrüsör aşırı aktivitesi ile üst üriner sistem
anormalliği arasında anlamlı bir ilişki olduğunu, tam tersine detrüsör hipokontraktilitenin üst
üriner sistemi koruyucu etki gösterdiğini saptamışlardır (3). Çalışmamızda ise hastaların
yaklaşık %10’unda hidronefroz saptanmıştır. Hidronefrozu olan hasta sayısının yeterli
olmaması nedeni ile bu hastaların sakatlık derecesi, hastalık süreleri ve MS yaşam kalitesi
skorları irdelenememiştir.
24
SONUÇ
Sonuç olarak 58 MS hastasında yaptığımız semptom sorgulamaları ve ürodinami
sonuçlarına göre:
1-Hastalarda en sık OAB, ikinci sıklıkla IPSS ve üçüncü sıklıkla ICIQ skorları
yüksek bulunmuştur.
2-IPSS ve OAB skorları hastalarda benzer oranlarda yüksek saptanmıştır.
3-Hastalık süresi ile sadece IPSSd ve işeme sıklığının korele olduğu gözlemlenmiştir.
4-Semptom sorgulamalarının tamamı özürlülük durum ölçeği ile korele bulunmuştur.
Hastalık derecesi arttıkça alt üriner sistem yakınmalarının varlığında artış, beklenen bir sonuç
olmalıdır.
5-Semptom sorgulamalarının tamamı hastalığa ait yaşam kalitesi skorları ile ters
ili şkilidir. Artmış semptomlar düşük yaşam kalitesini desteklemektedir.
6-Gündüz ve gece idrara gitme sıklığı benzer olup, hastalık derecesi arttıkça işeme
sıklığının da arttığı ancak yaşam kalitesinin etkilenmediği tespit edilmiştir.
7-Semptom sorgulamaları hastalığın seyrine göre farklılık göstermektedir. En iyi
sonuçlar “relapsing remittant” gruba, en kötü sonuçlar sekonder progressif gruba ait
bulunmuştur.
8-Hastaların büyük çoğunluğunda ürodinamik incelemede mesane dolum aşamasına
ve/veya boşaltım aşamasına ait anormallik saptanmış ve en sık tespit edilen ürodinamik
patoloji detrüsör aşırı aktivitesi olmuştur.
9-Mesane kapasitesi ile hastalığın özürlülük durumu arasında ilişki tespit edilmiştir.
EDSS skoru arttıkça mesane kapasitesinin azaldığı ve buna bağlı olarak yaşam kalitesi
skorlarında azalma olduğu saptanmıştır.
10-Mesane kapasitesi bakımından hastalığın seyrine göre oluşturulan gruplar arasında
farkın olduğu, sekonder progressif tip multipl sklerozda mesane kapasitesi değerlerinin daha
düşük olduğu saptanmıştır.
11-Detrüsör aşırı aktivitesinin özürlülük durumu ile ilişkili olduğu, underaktivitenin
ise özürlülük durumu ile ilişkili olmadığı tespit edilmiştir.
12-Ürodinamik incelemede duyu ile özürlülük arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu
saptanmıştır. EDSS skorları arttıkça anormal duyu oranlarında artış olduğu görülmüştür.
13-Duyu bakımından hastalığın seyrine göre oluşturulan gruplar arasında farkın
olduğu, primer progressif tip multipl sklerozda anormal duyu oranlarının daha yüksek olduğu
25
saptanmıştır.
14-Hastaların büyük çoğunluğunda ürodinamik incelemede anormallik saptanmasına
rağmen çoğunda üst üriner sisteme yönelik anormallik tespit edilmemiştir.
26
ÖZET
Amaç: Bu çalışmada amacımız mutipl sklerozlu (MS) hastalarda üriner semptom
sorgulamaları ve ürodinamik bulguların hastalıkla ilgili parametreler ve yaşam kalitesi
arasındaki ilişkiyi araştırmaktır.
Gereç ve Yöntem: MS’li 58 hasta (25 erkek, 33 kadın) çalışmaya alınarak tüm
hastalardan ayrıntılı tıbbi öykü alındı ve fizik muayene yapıldı. Her hastanın semptomları,
sakatlığı, nörolojik bozukluğu ve genitoüriner yakınmaları ve süreleri kaydedildi. Bu hastalara
MS’ in klinik seyrine dayanan detaylı görüşmeyi de içeren tam nörolojik muayene yapıldı.
Genişletilmiş özürlülük durum ölçeği (EDSS) günlük yaşam aktiviteleri (Barthel) indeksleri,
MS yaşam kalitesi sorgulaması (MSQOL-54), işeme günlüğü, IPSS, OAB-V8 ve ICIQ-SF
dolduruldu. Çalışmaya alınan tüm hastaların basınç-akım çalışması ve serbest akım
üroflovmetri ölçümleri ile üriner sisteme yönelik ultrasonografik incelemeleri yapıldı.
Bulgular: MS’li hastaların yaş ortalaması 37.76±1.38 idi. Ortalama IPSS 10.19±1.03,
ortalama OAB skoru 15.40±1.34, ortalama ICIQ skoru 6.02±0.88 idi. Semptom
sorgulamalarının tamamının özürlülük durum ölçeği ile korele olduğu, hastalığa ait yaşam
kalitesi skorları ile ters ilişkili olduğu saptandı. Üriner semptom sorgulamaları bakımından en
iyi sonuçlar “relapsing remittant” (RRMS) gruba, en kötü sonuçlar sekonder progressif
(SPMS) gruba ait bulundu. Ürodinamik incelemede en sık tespit edilen anormallik detrüsör
aşırı aktivitesi oldu. Detrüsör aşırıaktivitesinin de hastalığın özürlülük durumu ile ilişkili
olduğunu tespit ettik. EDSS skoru arttıkça mesane kapasitesinin azaldığını ve buna bağlı
olarak yaşam kalitesi skorlarında azalma olduğunu saptadık. Hastaların büyük çoğunluğunda
ürodinamik incelemede anormallik saptamamıza rağmen sadece 6 hastada (%10) grade 1
pelvikaliksiyel ektazi tespit edildi.
Sonuç: Üriner semptom skorlarının ve ürodinamik bulguların özürlülük durumu ile
ili şkili olması nedeniyle semptom skorları ve ürodinamik bulgular hastalığın durumunu
yansıtabilir ve nörolojik durumun değerlendirilmesinde yardımcı olabilir.
Anahtar kelimeler: Multipl skleroz, özürlülük, işeme bozuklukları, sorgulama formu,
ürodinami
27
KAYNAKLAR
1. Litwiller SE, Frohman EM, Zimmern PE: Multiple sclerosis and the urologist. J
Urol. 1999, 161:743-57.
2. Türk Börü U, Alp R, Sur H, Gül L: Prevalence of multiple sclerosis door-to-door
survey in Maltepe, Istanbul, Turkey. Neuroepidemiology. 2006, 27:17-21.
3. Giannantoni A, Scivoletto G, Di Stasi SM, Grasso MG, Vespasiani G, Castellano
V.: Urological dysfunctions and upper urinary tract involvement in multiple sclerosis patients.
Neurourol Urodyn. 1998, 17:89-98.
4. Koldewijn EL, Hommes OR, Lemmens WA, Debruyne FM, van Kerrebroeck PE:
Relationship between lower urinary tract abnormalities and disease-related parameters in
multiple sclerosis. J Urol. 1995, 154:169-173.
5. Araki I, Matsui M, Ozawa K, Nishimura M, Kuno S, Saida T: Relationship
between urinary symptoms and disease-related parameters in multiple sclerosis. J Neurol.
2002, 249:1010-1015.
6. Nortvedt MW, Riise T, Frugård J, Mohn J, Bakke A, Skår AB, Nyland H, Glad SB,
Myhr KM: Prevalence of bladder, bowel and sexual problems among multiple sclerosis
patients two to five years after diagnosis. Mult Scler. 2007, 13:106-12.
7. Araki I, Matsui M, Ozawa K, Takeda M, Kuno S: Relationship of bladder
dysfunction to lesion site in multiple sclerosis. J Urol. 2003, 169:1384-7.
8. Kim YH, Goodman C, Omessi E, Rivera V, Kattan MW, Boone TB: The
correlation of urodynamic findings with cranial magnetic resonance imaging findings in
multiple sclerosis. J Urol. 1998, 159:972-6.
9. Hinson JL, Boone TB: Urodynamics and multiple sclerosis. Urol Clin North Amer.
1996, 23: 475-481.
10. Ciancio SJ, Mutchnik SE, Rivera VM, Boone TB: Urodynamic pattern changes in
multiple sclerosis. Urology 2001, 57:239-45.
11. Mayo ME, Chetner MP: Lower urinary tract dysfunction in multiple sclerosis.
Urology 1992, 39:67-70.
12. Gallien P, Robineau S, Nicolas B, Le Bot MP, Brissot R, Verin M: Vesicourethral
dysfunction and urodynamic findings in multiple sclerosis: a study of 149 cases. Arch Phys
Med Rehabil. 1998, 79:255-7.
13. Yamamoto T, Sakakibara R, Uchiyama T, Liu Z, Ito T, Awa Y, Yamanishi T,
28
Hattori T: Neurological diseases that cause detrusor hyperactivity with impaired contractile
function. Neurourol Urodyn. 2006, 25:356-60.
14. Carr LK: Lower urinary tract dysfunction due to multiple sclerosis. Can J Urol.
2006, 13:2-4.
15. Andrews KL, Husmann DA: Bladder dysfunction and management in multiple
sclerosis. Mayo Clin Proc. 1997, 72:1176-83.
16. Kalsi V, Fowler CJ.: Therapy Insight: bladder dysfunction associated with multiple
sclerosis. Nat Clin Pract Urol. 2005, 2:492-501.
17. Barbalias GA, Nikiforidis G, Liatsikos EN: Vesicourethral dysfunction associated
with multiple sclerosis: clinical and urodynamic perspectives. J Urol. 1998, 160:106-11.
18. Giannantoni A, Scivoletto G, Di Stasi SM, Grasso MG, Finazzi Agrò E, Collura G,
Vespasiani G: Lower urinary tract dysfunction and disability status in patients with multiple
sclerosis. Arch Phys Med Rehabil. 1999, 80:437-41.
19. Porru D, Campus G, Garau A, Sorgia M, Pau AC, Spinici G, Pischedda MP,
Marrosu MG, Scarpa RM, Usai E: Urinary tract dysfunction in multiple sclerosis: is there a
relation with disease-related parameters? Spinal Cord. 1997, 35:33-6.
20. Victor M, Ropper HA: Adams and Victor’s Principles of Neurology 7. Edition, Mc
Graw Hill, New York. 2001; 954-979.
21. Gilroy J: Temel Nöroloji 3.baskı, Rana Karabudak, Güneş Yayınevi, Ankara.
2002;199-219.
22. Azzimondi G, Stracciari A, Rinaldi R, D'Alessandro R, Pazzaglia P: Multiple
sklerosis with very late onset: report of six cases and review of literature. Eur Neurol. 1994,
34:332-6.
23. Kurland LT: The evolution of multiple sclerosis epidemiology. Ann Neurol. 1994,
36:S2-5.
24. Sumelahti ML, Tienari PJ, Hakama M, Wikström J: Multiple Sclerosis in Finland:
incidence trends and differences in relapsing remitting and primary progressive disease
courses. J Neurol Neurosurg Psychiatry 2003, 74:25-8.
25. Kurtzke JF: A reassessment of the distribution of multiple sclerosis. Acta Neurol
Scand. 1975, 51:137-57.
26. Kurtzke JF: A reassessment of the distribution of multiple sclerosis. Part one. Acta
Neurol Scand. 1975, 51:110-36.
27 .Warren KG, Catz I, Johnson E, Mielke B: Anti-myelin basic protein and anti-
proteolipid protein specific forms of multiple sclerosis. Ann Neurol. 1994, 35:280-9.
28. Wiesel PH, Norton C, Glickman S, Kamm MA: Pathophysiology and
management of bowel dysfunction in multiple sclerosis. Eur J Gastroenterol Hepatol. 2001,
29
13:441-8.
29. Poser CM, Paty DW, Scheinberg L, McDonald WI, Davis FA, Ebers GC, Johnson
KP, Sibley WA, Silberberg DH, Tourtellotte WW: New diagnostic criteria for multiple
sclerosis: guidelines for research protocols. Ann Neurol. 1983, 13:227-31.
30. Paty DW: Magnetic resonance in multiple sclerosis. Curr Opin Neurol Neurosurg.
1993, 6:202-8.
31. McDonald WI, Compston A, Edan G, Goodkin D, Hartung HP, Lublin FD,
McFarland HF, Paty DW, Polman CH, Reingold SC, Sandberg-Wollheim M, Sibley W,
Tompson A, van den Noort S, Weinshenker BY, Wolinsky JS: Recommended diagnostic
criteria for multiple sclerosis: guidelines from the International Panel on the diagnosis of
multiple sclerosis. Ann Neurol. 2001, 50:121-7.
32. Simon JH, Li D, Traboulsee A, Coyle PK, Arnold DL, Barkhof F, Frank JA,
Grossman R, Paty DW, Radue EW, Wolinsky JS: Standardized MR imaging protocol for
multiple sclerosis: Consortium of MS Centersconsensus guidelines. AJNR Am J Neuroradiol.
2006 27:455-61.
33. Kurtzke JF: Rating neurologic impairment in multiple sclerosis: an expanded
disability status scale (EDSS). Neurology 1983, 33:1444-52.
34. Mahoney FI, Barthel DW: Functional evaluation: The Barthel Index. Md State
Med J. 1965, 14:61-5.
35. Barry MJ, Fowler FJ Jr, O'Leary MP, Bruskewitz RC, Holtgrewe HL, Mebust
WK, Cockett AT: The American Urological Association symptom index for benign prostatic
hyperplasia. The Measurement Committee of the American Urological Association. J Urol.
1992, 148:1549-57.
36. Acquadro C, Kopp Z, Coyne KS, Corcos J, Tubaro A, Choo MS, Oh SJ:
Translating overactive bladder questionnaires in 14 languages. Urology 2006, 67:536-40.
37. Coyne K, Revicki D, Hunt T, Corey R, Stewart W, Bentkover J, Kurth H, Abrams
P: Psychometric validation of an overactive bladder symptom and health-related quality of
life questionnaire: the OAB-q. Qual Life Res. 2002, 11:563-74.
38. Çetinel B, Özkan B, Can G: ICIQ-SF Türkçe Versiyonu Validasyon (Geçerlilik)
Çalışması.Türk Üroloji Dergisi 2004, 30:332-338.
39. Idiman E, Uzunel F, Ozakbas S, Yozbatiran N, Oguz M, Callioglu B, Gokce N,
Bahar Z: Cross-cultural adaptation and validation of multiple sclerosis quality of life
questionnaire (MSQOL-54) in a Turkish multiple sclerosis sample. J Neurol Sci. 2006,
15;240:77-80.
40. Abrams P, Cardozo L, Fall M, Griffiths D, Rosier P, Ulmsten U, van Kerrebroeck
P, Victor A, Wein A: The standardisation of terminology of lower urinary tract function:
30
report from the Standardisation Sub-committee of the International Continence Society. Am J
Obstet Gynecol. 2002, 187:116-26.
41. Ukkonen M, Elovaara I, Dastidar P, Tammela TL: Urodynamic findings in
primary progressive multiple sclerosis are associated with increased volumes of plaques and
atrophy in the central nervous system. Acta Neurol Scand. 2004, 109:100-5.
42. Betts CD, D'Mellow MT, Fowler CJ: Urinary symptoms and the neurological
features of bladder dysfunction in multiple sclerosis. J Neurol Neurosurg Psychiatry. 1993,
56:245-50.
43. Awad SA, Gajewski JB, Sogbein SK, Murray TJ, Field CA: Relationship between
neurological and urological status in patients with multiple sclerosis. J Urol. 1984, 132:499-
502.
44. Kragt JJ, Hoogervorst EL, Uitdehaag BM, Polman CH: Relation between objective
and subjective measures of bladder dysfunction in multiple sclerosis. Neurology 2004,
63:1716-8.
45. Nortvedt MW, Riise T, Myhr KM, Landtblom AM, Bakke A, Nyland HI: Reduced
quality of life among multiple sclerosis patients with sexual disturbance and bladder
dysfunction. Mult Scler. 2001, 7:231-5.
46. Kirchhof K, Fowler CJ: The value of the Kurtzke Functional Systems Scales in
predicting incomplete bladder emptying. Spinal Cord. 2000, 38:409-13.