türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

58
İÇİNDEKİLER GİRİŞ 2 1. Türkiye’de Kadınların Sorunlarına Genel Bakış 3 a) Kadın – Erkek Eşitliği 4 b) Kadına Şiddet ve Cinayetler 5 c) Erken Yaşta Evlilik ve Aile Baskısı 6 d) Eğitim ve İş Hayatı 10 2. Türkiye’de Kadın Dayanışma Vakıf ve Derneklerinin Siyaset Üzerinde Etkileri 16 a) Kadın Dayanışma Vakfı 17 b) Mor Çatı 17 c) KADER 17 d) KADAV 17 e) KADEM 18 3. Türkiye’de Son 10 Yılda Kadınlar İçin Düzenlenen Yasalar 20 4. Markaların Kadınlar İçin Hazırladıkları Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projeleri 28 SONUÇ 31 KAYNAKÇA 34 1

Upload: nursenaunalan

Post on 15-Feb-2017

27 views

Category:

Government & Nonprofit


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ2

1. Türkiye’de Kadınların Sorunlarına Genel Bakış 3

a) Kadın – Erkek Eşitliği 4

b) Kadına Şiddet ve Cinayetler 5

c) Erken Yaşta Evlilik ve Aile Baskısı 6

d) Eğitim ve İş Hayatı 10

2. Türkiye’de Kadın Dayanışma Vakıf ve Derneklerinin Siyaset Üzerinde Etkileri 16

a) Kadın Dayanışma Vakfı 17

b) Mor Çatı 17

c) KADER 17

d) KADAV 17

e) KADEM 18

3. Türkiye’de Son 10 Yılda Kadınlar İçin Düzenlenen Yasalar 20

4. Markaların Kadınlar İçin Hazırladıkları Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projeleri28

SONUÇ 31

KAYNAKÇA34

1

Page 2: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

TÜRKİYE’DE KADINLARIN SON 10 YILDA

YASALAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Nur Sena Ünalan 1

GİRİŞ

Türkiye’de kadınlar siyasal haklarını 1930’da yerel seçimlerde, 1934’te ise genel seçimlerde

elde etmiş, seçme ve seçilme hakkına sahip olmuşlardır. Kanunlar önünde kadın-erkek eşitliği

sağlanmıştır. Burada Türk kadınının verdiği mücadelenin yanı sıra Türk Devrimi’nin önderi olan

Mustafa Kemal Atatürk önemli rol oynamıştır.

“1935 milletvekili genel seçimlerinde 18 kadın milletvekili Meclis’e girmiş, kadınlar

parlamentoda % 4.5 oranında temsil edilmişlerdir. Bu yıllarda Avrupa, Amerika ve Asya’daki birçok

ülkede bu hakkın bulunmayışı konunun önemini daha da artırmaktadır”(Gökçimen, 2008, s:1).

Çalışmada ilk olarak günümüzde yaşanan kadın sorunları ve dernekler ile vakıflar ele

alınacaktır. Daha sonra Türkiye’de son 10 yılda kadınlar için düzenlenen yasalar ve markaların

kadınları ön planda tuttuğu sosyal sorumluluk projelerinden bahsedilerek dünya parlamentolarında

kadınların temsil edilmeleri ile Türkiye’deki durum karşılaştırılacak ve ülkemizde kadınların siyasette

yeteri kadar temsil edilmemelerinin nedenleri üzerinde durulacaktır. Bu çalışmada toplumun

1Bilgi Üniversitesi, İş Dünyası ve Siyaset Dersi Öğ[email protected]

2

Page 3: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

bilinçlenmesi ve kadınların iş alanlarında daha çok söz hakkı elde etmesine rağmen, Türkiye’de

kadınların son 10 yılı incelenerek halen yasalar üzerinde istenen etkiye sahip olamamaları işlenecektir.

1. Türkiye’de Kadınların Sorunlarına Genel Bakış

Günümüzde teknolojinin hızla ilerlemesi ne yazık ki insanlarında aynı hızda daha medeni ve

ahlaklı olmasını sağlamamaktadır. Özellikle erkek hegemonyasının gittikçe arttığı toplumumuzda

kadınların başta şiddet ve taciz olayları olmak üzere eşit şartlar altında çalışamama, eşit eğitim hakkı

ve çocuk gelinler problemi gittikçe büyümektedir.

15 – 28 Ocak 2016 tarihlerinde IPSOS Sosyal Araştırmalar Enstitüsü tarafından

gerçekleştirilen Türkiye Barometresi Araştırması kapsamında elde edilen sonuçlara göre kadın ve

erkeklerin dile getirdiği ilk 5 sorun aynı;

- Hem kadınlar hem de erkeklerin yarısı, şiddeti kadınların karşılaştığı sorunlar arasında en

tepeye koyuyor.

- İkinci sırada bu konuyla çok ilgili olan namus adına işlenen cinayetler geliyor. Toplumun

üçte biri bu soruna işaret ediyor.

- Erken yaşta yapılan evlilikler ve çeşitli konularda aile baskısı bu sorunları takip ediyor.

- Bunlara ek olarak, kadının ekonomik bağımsızlığının olmaması da temel sorun

alanlarından birisi olarak görülüyor. (Link1, 2016)

Şekil 1. Türkiye’de kadınların karşılaştığı en büyük 5 sorun (IPSOS, Türkiye Barometresi Araştırması Türkiye’de Kadın-

Erkek Eşitliği ve Toplumsal Cinsiyet Rolleri, 2016).

3

Page 4: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

a. Kadın – Erkek Eşitliği:

Türkiye’de kadın-erkek eşitliği ilkesi yasal düzenlemelerle sağlanmış olsa da toplumuzda tam

anlamıyla hayata geçirilememiştir. Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, toplumsal alanda yansıtılması,

kadının haklarının korunması, geliştirilmesi ve toplumsal yaşamın her alanında kadının

güçlendirilmesi, kadınların tüm karar alma konumlarına eşit katılımlarının sağlanması için politikalar

ve stratejiler geliştirilmeden toplumların ne sağlıklı olmaları ne de ilerlemeleri olanaklı olacaktır.

15 – 28 Ocak 2016 tarihlerinde IPSOS Sosyal Araştırmalar Enstitüsü tarafından yapılan

araştırmaya göre;

- Toplumun %65’i bugün Türkiye’de kadın ve erkeklere genel olarak eşit davranılmadığına

inanıyor. Sadece beşte biri kadın ve erkeklere eşit davranıldığını belirtiyor.

- IPSOS araştırması katılımcılarına kadın-erkek eşitliği konusunda Dünya’da, Avrupa’da ve

Ortadoğu’daki durum da soruluyor. En çarpıcı sonuçlardan birisi Ortadoğu’da ve

Türkiye’de kadın ve erkeklere eşit davranılmadığını düşünenlerin oranının birbirine çok

yakın olması (sırasıyla %64; %65) olarak belirtiliyor. Diğer bir ifadeyle toplumun büyük

kesimi kadın-erkek eşitliği meselesinde Türkiye’yi Ortadoğu ile benzer şekilde

değerlendiriyor.

- Bu sonuçlara Avrupa için bakıldığında Türkiye toplumunun eşitlik konusunda daha

olumlu bir algıya sahip olduğunu görüyoruz. Bugün Avrupa’da kadın ve erkeklere eşit

davranılıyor diyenlerin oranı %47’e yükseliyor.

Şekil 2. Kadın erkek eşitliği (IPSOS, Türkiye Barometresi Araştırması Türkiye’de Kadın-Erkek Eşitliği ve Toplumsal

Cinsiyet Rolleri, 2016).

4

Page 5: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum, WEF) tarafından hazırlanan Küresel

Cinsiyet Uçurumu 2016 raporunda 144 ülke değerlendirildi. Bu rapora göre ilk sırada İzlanda, son

sırada ise Yemen var. Yayımlanan raporda Türkiye 2015 yılında olduğu gibi 2016 yılında da 130’uncu

sırada yer alıyor. Türkiye, 2006’da hazırlanan ilk raporda da 115 ülke arasında 105’inci sırada yer

almıştı. 2006 ve 2016 verileri bize açıkça gösteriyor ki, Türkiye aradan geçen 10 yılda cinsiyet

eşitsizliğini giderme konusunda başarısız olmuştur (Link2 , 2016).

b. Kadına Şiddet ve Cinayetler:

Ne yazık ki Türkiye’de her geçen gün kadına yönelik şiddet artmaktadır.Yapılan araştırma ve

sonuçlarını incelediğimizde kadınların yaşadığı en büyük problemin şiddet olduğunu görüyoruz.

“Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verilerine göre;

- Ülke genelinde yaşamının herhangi bir döneminde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel

şiddete maruz bırakılan kadınların oranı %39,3’tür (son on iki ayda %9,9).

- Yaşamının herhangi bir döneminde cinsel şiddete maruz kalan kadınların oranı %15,3’tür

(son on iki ayda %7).

- Yaşamın herhangi bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddetin birlikte yaşanma yüzdesi

41,9’dur (son on iki ayda %13,7).

- Kentte fiziksel şiddet oranı %38 iken kırsalda %43’tür.

- Yaşadıkları fiziksel şiddet sonucunda yaralanan kadınları oranı %25’tir.

- Yaşadıkları şiddeti kimseye anlatamayan kadınların oranı %48,5’tir.

- Şiddet yaşayan kadınların sağlık sorunları yaşama, intihar etmeyi düşünme ya da deneme

olasılıkları en az iki kat artmaktadır.

- Her 10 kadından 1’i gebeliği sırasında fiziksel şiddete maruz kalmıştır.

- Cinsel şiddet birçok durumda fiziksel şiddet ile birlikte yaşanmaktadır; kadınların %42’si

fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldıklarını belirtmişlerdir.

- Sadece eğitim düzeyi düşük olan kadınlar şiddete maruz kalmamaktadır. Eğitim düzeyi

daha yüksek olan kadınlar arasında bile her 10 kadından 3’ü eşleri tarafından fiziksel veya

cinsel şiddete maruz kalmıştır.

- Evlenmiş kadınların hayatındaki en yaygın şiddet eşlerinden gördükleri şiddettir.

- Kadınların %7’si çocukluklarında (15 yaşından önce) cinsel istismar yaşadıklarını

belirtmişlerdir.” (Link3, 2015).

Ayrıca 2002 – 2015 verilerine göre Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in bir soru

önergesine verdiği yanıt (Link4, 2013) ve "Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu"nun

5

Page 6: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

birleştirilmiş verilerine göre (Link5, 2013; 2014) son 13 yılda tam 5406 kadın cinayete kurban

gitmiştir.

Şekil 3. 2002-2015 Kadın cinayetleri (Onedio Web Sitesi, 11 Maddede Türkiye'de Kadının Durumu,

2015).

Anayasada yer alan 6284 no’lu kanuna göre; “Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya

şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip

mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak

tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” (Link6, 2012) Fakat günümüzde bu kanunun tam

olarak uygulanmadığını, artan kadın cinayetlerinden görebiliyoruz. Konya’da Filiz Yurdabak ile

kayınvalidesin öldüren eski eşinin gözaltına alınırken “kadın hakları diye bir şey yok” diye

bağırabilmesi şu an ki yasalar çerçevesinde kadınların haklarının tam olarak korunamadığını

göstermektedir.

c. Erken Yaşta Evlilik ve Aile Baskısı

Uluslararası belgelere göre, on sekiz yaşının altında yapılan her evliliğe çocuk evliliği ve

evlenen kıza çocuk gelin denilmektedir. “Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler örgütleri tarafından

yapılan araştırmalarda da, kız çocuklarında görülen erken yaş evlilikler ile ülkenin gelişmişlik düzeyi

arasında doğrudan bir ilişki olduğunu göstermektedir. Türkiye’de, her üç kadından birinin çocuk

evliliği yapmış olduğunu söylemek mümkündür.” (Çakmak, 2009, s:1) Bugün, Türkiye’deki en önemli

toplumsal sorunlardan bir tanesi çocuk evlilikleridir. Doğu bölgelerinde ağırlık olmak üzere aileler,

yoksulluklarını azaltmak için; arkadaşlarıyla oyun oynaması gereken kız çocuklarını, babası hatta

dedesi yaştaki adamlarla evlendirmektedirler. Bu kız çocukları, doğum yapmakta, ev işleri yapmakta

ve hatta koca baskılarına maruz kalmaktadırlar. Bu çocuklardan bazıları, tüm bunlara dayanamayarak

intihar etmekte ya da hastalanarak ölmektedirler. “TÜİK'in verilerine göre Türkiye'de çocuk

gelin oranı en yüksek 10 şehir Kilis, Kars, Ağrı, Muş, Niğde, Bitlis, Kahramanmaraş, Aksaray,

6

Page 7: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Gaziantep ve Yozgat olurken, en düşük çocuk gelin oran ise eğitim seviyesinden en yüksek il olan

Tunceli oldu.

TÜİK’in 2015 verilerine göre 2015’te toplam 602 bin 982 resmi evlilikten 31 bin 337’sinde

16-17 yaşındaki kız çocukları gelin oldu. Bu sayı, toplam evliliklerin yüzde 5,2’sine denk geliyor.

İllerin içindeki evlilik oranlarında çocuk yaşta evliliğin en yüksek olduğu şehir yüzde 15,3 oranıyla

Kilis. Bu ili yüzde 15,2 ile Kars, yüzde 15,1 ile Ağrı, yüzde 14,4 ile Muş, yüzde 13,7 ile Niğde, yüzde

12,7 ile Bitlis, yüzde 12,5 ile Kahramanmaraş, yüzde 12,1 ile Aksaray, yüzde 11,8 ile Gaziantep ve

yüzde 11,5 ile Yozgat izliyor.

Tablo 1

Evlenen Kız Çocuk Sayısı ve İlgili Yıldaki Toplam Resmi Evlilikler İçindeki Oranı, 2002-2013 Dönem

Tunceli’de 2015’te 513 evlilikten sadece 5’inde gelinler 16-17 yaşlarındaydı. Bu şehirdeki

evliliklerde çocuk gelin oranı yüzde 1’de kaldı. Bu oranı yakalayan başka bir şehir bulunmuyor.

Çocuk gelinlerin en düşük olduğu diğer 9 şehir, yüzde 1,5 oranıyla Rize, yüzde 1,6 ile Trabzon, yüzde

2 ile Artvin, yüzde 2,1 ile Bolu, yüzde 2,1 ile İstanbul, yüzde 2,2 ile Eskişehir, yüzde 2,5 ile Yalova,

yüzde 2,6 ile Karabük ve yüzde 2,7 ile Bursa olarak sıralandı. Çocuk evlilik oranında sondan 6’ncı

sırada yer alan İstanbul’da 114 bin 382 evlilikten 2 bin 438’inde gelinler 16-17 yaşındaydı. Ankara’da

38 bin 139 evlilikten bin 293’ünde çocuk gelin, İzmir’de 32 bin 469 evlilikten 937’sinde çocuklar

gelin oldu. İzmir’de çocuk gelin oranı yüzde 2,9 ile düşük iller arasında bulunuyor. İzmir, 81 il içinde

69’uncu sırada yer aldı.

7

Page 8: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

İstatistiklere göre resmi olarak evlenen kız çocuklarının toplam içindeki oranı son 13 yılda

düştü. 2002’de tüm evlilikler içinde kız çocuklarının sayısı 37 bin 263 ile yüzde 7,3 oranında yer

tutuyordu. Bu oran 2010’da yüzde 7,8’e, 2011’de yüzde 7,2’ye, 2012’de yüzde 6,7’ye, 2013’te yüzde

6,2’ye, 2014’te yüzde 5,8’e ve 2015’te yüzde 5,2’ye geriledi.

Buna karşın istatistikler resmi olmayan evliliklerle ilgili ipuçları veriyor. Nüfus idaresine

bildirilmeyen çocuk evlilikler TÜİK kayıtlarına geçmiyor. Ancak TÜİK, 15 yaşın altında doğum

yapan kadınları kayıt altına alıyor. Bu veri de 13-14 yaşlarında kayıtdışı evliliklerinin bir bölümünü

gün yüzüne çıkarıyor. Buna göre 15 yaşın altında doğum yapan anne sayısı 2001’de 2 bin 729,

2002’de 2 bin 561, 2003’te 2 bin 348, 2004’te bin 940, 2005’te bin 715, 2006’da bin 635, 2007’de bin

415, 2008’de bin 188, 2009’da 822, 2010’da 533, 2011’de 385, 2012’de 377 anne oldu. 15-17 yaş

arasında 2010’da 28 bin 901, 2011’de 25 bin 292, 2012’de 21 bin 992 kız çocuğu anne oldu.” (Link7,

2016)

“Türkiye’de, Medeni Kanun’da evlenme yaşı on yedi olarak belirtilse de, bahsedilen erken

evlilikler zaten hukuki anlamda gerçekleşmemekte, gelenekler ve dini ritüellerle sosyolojik

anlamda gerçekleşmektedir. Bununla birlikte Türk Ceza Kanunu’na bakıldığında ise madde ve

fıkralar arasında örtük bir sorun baş göstermektedir. Şöyle ki, Kanuna göre on beş yaşını

doldurmuş bir kız çocuğu, sosyolojik manada evlenmesi durumunda, “şikâyet üzerine” onunla

evlenen kişi, altı aydan iki seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Dolayısıyla bu

maddeyle örtülü olarak, evlilik yaşı on sekiz yaşının altında tutulmaktadır. Diğer taraftan

Çocuk Koruma Kanunu’nun çocuğu “on sekiz yaşının altındaki birey” olarak nitelemesiyle de

kanunlar arasındaki bu çelişkiler ortaya çıkmaktadır. Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza

Kanunu ve Çocuk Koruma Kanunu’ndaki bireylerin çocuk gelin sayılma yaşlarındaki

uyumsuzluklar, konuya ilişkin mücadelelere daha başında ket vurmakta ve sonuçsuz

kalmasına sebep olmaktadır” (Link8, 2011).

Kız çocukların erken yaşta evlendirilmesi aslında çocuk istismarıdır. İngiltere, Amerika ve

Avrupa ülkelerindeki örnekler bizlere cinsel istismar mağduru çocukların genel anlamda diğer istismar

mağdurlarıyla birlikte koruma/bakım hizmeti aldığını ancak bazı özel durumlar (ticari cinsel sömürü,

can güvenliğinin tehdit ediliyor olması, çocuk anneler vb.) özelleşmiş hizmetlere başvurulduğunu,

çocuğun yanı sıra aile ve suçun faili için de hizmetler sunulduğunu, cinsel istismar mağduru çocuğa

yönelik hizmetlerin sunumunda farklı disiplinler ve kurum/kuruluşlar arasında ortak çalışma

prensibinin benimsendiğini göstermektedir (Barlas, 2015 s: 253) İngiltere, Amerika ve Avrupa

ülkelerinde, çocukların cinsel istismarı konusunda belirlenmiş standartlar çerçevesinde devletle ortak

çalışma yürüten pek çok sivil toplum örgütü ve bu örgütleri birleştiren uluslarası ağlar mevcuttur

(Barlas, 2015 s: 259)

8

Page 9: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Batı’daki uygulamaların ortaklaşa benimsediği hususların yanı sıra, İngiltere’de cinsel istismar

mağduru çocuklara sunulan özelleşmiş bazı hizmetler dikkat çekmektedir. Mahkeme tarafından karar

verilmesi halinde, çok yüksek risk altındaki çocukların yerleştirildiği Güvenli bakım sağlanan çocuk

evleri bu hizmetlerden biridir. 13-18 yaş grubuna hizmet veren bu evlerde çocuklar güvenlik nedeniyle

kilit altında tutulmakta, kuruluştan ayrılmaları engellenmektedir (Barlas, 2015 s: 260). Bu

uygulamanın amacı, çocukların kuruluştan kaçarak madde kullanımına ve cinsel istismara açık hale

gelmelerinin önüne geçmektir. Koruyucu tüm özelliklerine rağmen çocukların bu evlerde kapalı

kalmaları eleştirilmekte, bu evlere yerleştirilmeden önce yararlanabilecekleri alternatif hizmetlerin

yokluğunun bu şekilde bir uygulamaya neden olduğu vurgulanmaktadır (Barlas, 2015 s: 261).

İngiltere, Güvenli bakım sağlanan çocuk evlerinden farklı bir esnek yapılanmayı

benimsemiştir. Kız çocukları bu kuruluştan haber vermeden dahi ayrılsalar bile ihtiyaç duydukları

halde tekrar geri dönebilmektedirler (Barlas, 2015 s: 263). İngiltere’de çocuk ve gençlere yönelik özel

olarak hizmetler vermekte ve fonlarını güçlendirmekle ilgili devlet destekli çalışmalarını

sürdürmektedir.

Amerika’da ülke çapında, cinsel istismara uğrayan çocukların ve ailelerinin başvurabileceği

çok sayıda merkez bulunmaktadır. Çocuk koruma sisteminde, cinsel istismarın yarattığı etkileri en aza

indirmek amacını taşıyan terapi merkezli müdahalenin ön planda tutulduğu görülmektedir (Barlas,

2015 s: 270). Amerika’da çocuklara yönelik çok sayıda kurumsal hizmet bulunmakla birlikte ailesiyle

kalması olanaksız çocuklar ağırlıklı olarak yatılı grup evlerinden hizmet aldığı görülmektedir.

Buradaki evlerde eğitim ve terapi hizmetleri bulunmaktadır.

Avrupa’da ise ülkeden ülkeye çocuk koruma sistemleri değişmektedir. Avrupa birliği ölçütleri

çerçevesinde ortak standartlar belirlenmiştir. İngiltere ve Amerika’dan farklı olarak, İslami kültür

çerçevesinden/etnik azınlıklardan gelen kız çocuklarının yoğun olduğu Avrupa ülkelerinde zorla

evlendirilme ve namus cinayetlerine istinaden gizli sığınma evlerinin kuruluşu 2000’lere

rastlamaktadır (Barlas, 2015 s: 272).

Berlin incelendiğinde ise kendilerine ait bir sistem kurdukları görülmektedir. Cinsel şiddete

uğrayan kız çocuklarının/genç kadınların yararlandığı hizmetin çerçevesi “Kuruluşa yerleştirilmeden

verilen hizmetler, kuruluş bakımı, sistemi destekleyen diğer kuruluşlar” olarak belirlenmiştir.

Berlin’de böylelikle cinsel şiddet mağdurlarının alabileceği hizmetlerin çeşitlilik kazanmış olduğu

görülmektedir. Berlin’de cinsel istismar suçlarını ihbar için 24 saat ulaşılabilir telefon hizmeti

bulunmaktadır. Çocuğun kendisinin gelemeyeceği durumlarda, çocuk evinden araçla alınabilmektedir.

Ücretsiz avukat temini, psikolojik destek gibi konularda mağdurlara destekler verilmektedir. Sosyal

etkinliklere katılım özendirilmekte ama kesinlikle zorunlu tutulmamaktadır (Akkuş, 2016).

9

Page 10: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Türkiye’de cinsel istismar konusunda BM ve UNICEF standartlarına göre belirlenmiş olsa da

yasalar ve yaşanan olaylara baktığımızda aynı standartı yakaladığımız söylenemez. Türkiye’de

yapılması gereken en öncelikli konu destek istemeyi kolaylaştırma olmalıdır. Polisten ya da validen

sonra eve dönmek zorunda kalan kadınların önüne geçilmelidir. Bu durumda ki kadınlara sahip

çıkılarak, gereken desteği verebilecek kurumların oluşumuna destek verilmelidir. Aslında Türkiye’de

çocuk ve kadınlar için yeniden yapılanma gerekmektedir.

d. Eğitim ve İş Hayatı

Tarih boyunca, kadının eğitimi ile ilgili sorunlar hemen hemen bütün ülkelerde ilk sıralarda

yer almıştır. 21. Yüzyıl Türkiye’sinde de bu durumun kadınlar için çok farklılaştığı söylenemez.

Kadınların eğitim alanında erkekleri geriden izlemeleri; sağlıklı bir toplum, dengeli ve tutarlı bir aile

yapısı açısından da değerlendirilmelidir. Türkiye’de, bütün çabalara rağmen, başta eğitim olmak üzere

birçok alanda kadın ile ilgili eşitsizlikler söz konusudur. Bu eşitsizlikler, her eğitim kademesinde açık

bir şekilde göze çarpmaktadır (Özaydınlık, 2015, s:96). Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, Türkiye’de pek

çok alanla birlikte eğitimde de kendini göstermektedir. 2010 Türkiye Binyıl Kalkınma Hedefleri

Raporu’na göre (Özaydınlık, 2015, s:96), Türkiye ilköğretim düzeyinde cinsiyet eşitsizliğinin ortadan

kaldırılması hedefine ulaşmasına rağmen, orta öğretimde eğitime devam etmeyen kız çocuklarının

oranının kayda değer olduğunu vurgulamaktadır. Doğu da kız çocukları erken yaşta evlendirilme

tehlikesi ile karşı karşıya olmakla birlikte aynı zamanda genel olarak Türkiye’de aile yapılarında kız

çocuklarını geri planda tutma eğilimi bulunmaktadır. Kız çocukları okula gönderilmeyerek

evlendirilmekte ya da aileye maddi katkı sağlaması için işlere sokulmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı

Örgün Eğitim İstatistikleri 2011-2012 verilerine göre, ilköğretimde kız çocuklarının net okullaşma

oranının en düşük olduğu iller Van (%86,60), Yozgat (%93,76) ve Tokat (%94,05); en yüksek olduğu

iller ise Tunceli, Mersin ve Amasya’dır. “İlköğretime geç kayıtlar, bitirmeden ayrılanlar ile başta

kızlar olmak üzere kırsal kesimdeki çocukların eğitime erişimindeki sorunlar; okullaşma oranının

istenilen düzeyde olmasını engelleyen başlıca faktörlerdir. Özellikle okul terklerinin kız çocukları

arasında erkek çocuklarına göre daha yüksek olduğu, beşinci ve altıncı sınıflarda yoğunlaştığı

görülmektedir. Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerimizdeki kız öğrencilerin eğitim görmelerini

engelleyen ciddi faktörlerin varlığına işaret edilmektedir.” (Özaydınlık, 2015, s:100).

10

Page 11: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Tablo 2

Okuma-Yazma Durumu ve Cincisyete Göre Nüfus (6+ Yaş) 2015 Türkiye

Tablo 3

Bitirilen Eğitim Düzeyi ve Cinsiyete Göre Nüfus (6+ Yaş) 2015 Türkiye

11

Page 12: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Nüfus Bilim Derneği’nin BM nüfus fonu ile ortaklaşa Ankara, Aydın ve Erzurum’daki

okullarda gerçekleştirdiği “kadına yönelik şiddet konusunda ilköğretim ikinci kademe ve lise

öğrencilerinin tutum araştırması” Türkiye’de kadınlığa ilişkin tutum ve değerlerin yeniden üretilmesi

konusunda çarpıcı sonuçları gözler önüne sermiştir. Örneğin, öğrencilerin ev işlerini erkeklerin

yapması ve kadınların iş hayatında olmasına dair yorumları:

“Aydın-10.Sınıf-kız: Baba gider çalışır, eve ekmek getirir. Kadın evindedir. Evinde olması

zaten gerekiyor. Ben şu an okuyorum ama benimde yerim aslında ev yani. Bunu biliyorum

ben. Hani okumam bana bir fayda etmeyecek. Kadının evde oturması şart.

Erzurum-12.sınıf-erkek: Herkes yapabileceği şeyleri yapmalı. Mesela bir bayan gidip su

faturasını yatırmamalı.

Erzurum-12.sınıf-erkek: Sadece bayanın bir alışverişe çıkması, bakkala, markete falan gitmesi

doğuda biraz hoş görülmüyor.

Erzurum-12.sınıf-erkek: Kadının erkeğin karışacağı işlere karışmaması gerekir. Evde mesela,

bir kredi çekilmesi gerekiyordur bankadan... ben bazen şahit olurum, kadınlara sinirlenirim

böyle. Para işi erkekten sorulur.” (Özbudun, 2016, s: 271)

Çocukların şiddete yönelik duygu ve düşünceleri:

“Erzurum-12.sınıf-erkek: mesela zaten Allah bayanı erkeğe eşit olarak yaratsaydı, karşılıklı

olarak şiddet uygulayabilirlerdi. Ama zaten Allah erkekten biraz daha kuvvetsiz, güçsüz

olarak yaratmış. Kulları koruması gerekirken şiddet uygulaması bence haksızlık.

Erzurum-12.sınıf-erkek: Hani kadın zaten haksızsa erkeğinde yani bir yere kadar sabretme

gücü var, ordan olabiliyor. Sabrı taşabiliyor bir erkeğin.

Erzurum-12.sınıf-erkek: Hak ettiği durumlar olabilir. Mesela laftan anlamıyor. Mesela

hayvana laf anlatılmaz şiddet uygulanır. Hayvanlar düşünemez, öyle insanlar var ki onlarda

düşünemez. Yani hayvandan bir farkı olmayan insanlar var. Onlara şiddet uygulamak lazım.

Erzurum-9.sınıf-erkek: İşten gelince mesela bazen erkek sinirli olabiliyor. Karşısındakinin onu

anlaması, alçakgönüllü davranması iyidir.

Erzurum-12.sınıf-erkek (çocuk hakkında): Ama daha birinci olmamış yok ben kariyer yapıcam

yok ben onu yapıcam. Adam da yani sonuçta evlat ister, çocuğunu sevmek ister. Bayan

istemiyorsa o da biraz yanlış olur.

Aydın-11.sınıf-erkek: Benim anlayabileceğim tek şiddet namus. Namus konu olursa ben

gerçekten dayanamam kendi açımdan söyleyeyim.

12

Page 13: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Ankara-11.sınıf-erkek: Çocuğu erkek ister kadın istemezse erkeğin saldırması şiddet olmaz.

Tecavüz değil ki bir kere onun helali olmuş.

Ankara-6.sınıf-erkek: Bence çok kırılgan hanımların da evlendiğinde biraz huylarını

değiştirmesi gerek. Ben olsam o kadının ağzını burnunu dağıtırdım yani. Yani her gün küsen

bir kadına kimse dayanamaz.

Ankara-6.sınıf-kız: Bence herşey şiddete girmez. Çünkü her ailede bir kavga, bir çatışma olur.

Ama çok aşırı bir şekilde, kadını acayip bir şekilde dövmek şiddete girer bence” (Özbudun,

2016, s:272)

Çocuklar, ailelerinin birer aynasıdır. Çevresinde ne görüyorsa bize de aynısını yansıtır.

Eğitimin ilk başta ailede başladığı bir dünyada çocuklara doğru ve yanlış davranışların ne olduğu

öğretilmediği sürece iyileştirmelerin yapılabilmesi mümkün değildir. Kadınların görmesi gereken

değerler ilk olarak evde öğretilebilir olmalıdır. Ev işlerinin annenin işi olduğu kadar, babanın da işi

olduğu konusu çocuğa aşılanmalı, kız çocuğunun erkek çocuğundan hiç bir eksiği olmadığı iyice

vurgulanmalıdır.

“Son yirmi yılda dünya çapında kadınların istihdama katılım oranlarının yükseldiği

belirlenmiştir. Bu yükselişte, kadınların geçimlik tarım ve hane içi üretimden ücretli

ekonomiye geçişinin etkili olduğu anlaşılmıştır. Bunun yanı sıra bu yükseliş gelişmiş ülkelerde

istihdam ve çıktının, imalattan, hizmetler sektörüne doğru, gelişmekte olan ülkelerde ise

tarımdan, imalat ve hizmetler sektörüne doğru kayması şeklinde gerçekleşmiştir. Ancak

kadınların dünya çapında iş gücü piyasalarında önemli eşitsizliklerle yüz yüze olduğu ve işin

kalitesi, koşulları ve ücreti ile ilgili olarak erkek ve kadın arasında büyük eşitsizlikler olduğu

görülmektedir. Cinsiyet temelli mesleki ayrışmanın hâlâ çok belirgin olduğu görülmesine

karşın birçok bölgede zayıflamaya başladığına dair göstergeler de bulunmaktadır. Bununla

birlikte, CEDAW Komitesi’nin 2005 Türkiye Raporu, kadınların özellikle kentlerde, son

derece düşük oranlarda iş gücüne katıldıkları, istihdam alanında doğrudan ve dolaylı şekillerde

ayrımcılığa uğradıkları gerçeğine karşın bu alanda etkili önlemler alınmadığına ilişkindir.

Devletin iktisadi planlamada toplumsal cinsiyet konusunda bir perspektifinin bulunmadığı da

vurgulanmıştır. Örneğin Milletlerarası İş Bürosu İdare Meclisi tarafından düzenlenen,

Cenevre'de 4 Haziran 1935 tarihinde Milletlerarası İş Teşkilatı Umumi Konferansı’nde

imzalanan, ILO sözleşmesine göre “kadın cinsinden hiç bir şahıs, yaşı ne olursa olsun maden

ocaklarında yeraltı işlerinde çalıştırılamaz” (Link9) maddesi yer almaktadır.

Böyle bir kararın uluslararası bir platformda alınmış olması bile cinsiyetçi bir yaklaşımın en

net göstergesidir.

13

Page 14: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Türkiye’ye baktığımızda Türk şirketlerdeki kadın yönetici oranının gittikçe düştüğünü

görüyoruz.

“2012’de yüzde 31 olan kadın yönetici oranı, 2016’da yüzde 20’ye kadar geriledi. Grant

Thornton tarafından 36 ülkeden 5.520 katılımcı ile yapılan araştırmaya göre, global

ortalamada her üç şirketten birinin üst yönetiminde hiçbir kadın yok. Türkiye’den katılan

şirketlerin yüzde 43’ünde hiçbir kadın yönetici yer almıyor. Japonya, yüzde 73’lük ‘yönetimde

kadın olmayan şirket’ oranı ile ligin en kötü skoruna sahip. Kadın şansölye tarafından

yönetilen Almanya, yüzde 60’lık ‘yönetimde kadın olmayan şirket’ oranı ile Japonya’nın

ardından ikinci en kötü karneye sahip” (Link10).

Aslında burada bu sorunun sadece ülkemizde mevcut olmadığını, gelişmiş ülkelerde de ne

yazık ki hala kadın erkek eşitliğinin olmadığını söylememiz mümkündür.

Siyaset alanına baktığımızda ise Türk kadınının seçme seçilme hakkına 74 yıl önce

kavuşmasına rağmen günümüzde mecliste sadece 81 kadın milletvekili bulunduğunu görmekteyiz.

(Link11, 2016).

Tablo 4

Türkiye Büyük Millet Meclisi Milletvekilleri Dağılımı

Tablo 5

Cinsiyete Göre Dağılım

14

Page 15: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Burada IPSOS’un 2016 yılında yapmış olduğu araştırmayı inceleyebiliriz. Bu araştırma

kapsamında görüşülen kişilere bir dizi meslek okundu ve “bu işi sizce kadın mı, erkek mi daha iyi

yapar yoksa her ikisi de eşit düzeyde yapabilir mi?” diye soruldu.

Bu araştırmanın en iyimser çıkarımlarından birisi bazı mesleklerde kadın ve erkeklerin eşit

düzeyde yapabileceği konusunda yaklaşımlar olmasıdır. Örneğin; milletvekilliği yapmak, üniversite

profesörlük, gazetede köşe yazarlığı gibi.

Diğer yandan doğrudan erkek işi olarak algılanan bazı meslek alanları da mevcut: Tesisatçılık,

taksi şoförlüğü, dünya kupası final maçını sunmak gibi.

Burada değinilmesi gereken diğer bir önemli bulgu ise; toplumun lider, ciddi/hayati

meselelerde karar alıcı rollerini erkeklere daha uygun bulmaya yönelik eğilimi. Örneğin acil durumda

uçak indirmek, ağır ceza davalarında yargıçlık veya Başbakanlık yapmak konularda erkeklerin daha

iyi yapacağını düşünenlerin oranı kadınların daha iyi yapacağını düşünenlerden daha yüksek.

Aşağıdaki tablo incelendiğinde kadınların lider, ciddi/hayati meseleler konusundaki soruda

erkekleri tercih ettiklerini görüyoruz. Tam olarak burada konunun başında bahsettiğimiz Türkiye’de

çoğu ailenin kız çocuklarını daha geride ve korumacı olarak yetiştirerek erkekleri daha çok

cesaretlendirmesinden kaynaklandığını görebiliyoruz. Bu tablo yorumlamasında ne yazık ki kadınların

ciddi bir kısmının erkek egemenliğini kabullendiğini görmekteyiz. Oysa ki kadın – erkek eşitliğine

inanarak, kadınlarında erkeklerden geri olmadığını, erkeklerin yapabildikleri her işi kadınlarında

yapabileceğine inanmak gerekmektedir. Gelişen sadece teknoloji olmamalı, aynı zamanda toplum

bireylerinin de kendilerini geliştirmeleri gerekiyor.

15

Page 16: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Şekil 4. Kadın ve erkeklere uygun görülen meslekler (Türkiye Barometresi Araştırması Türkiye’de Kadın-Erkek Eşitliği ve

Toplumsal Cinsiyet Rolleri, 2016)

Türkiye’de iş yaşamında başarılı olmuş çok sayın kadın örneği vardır. Bu kişiler her ne kadar

ön plana çıkartılmasada, kimileri bu durumdan rahatsız olsa bile kendilerini göstermeyi başarmış çok

sayıda örneklerimiz bulunmaktadır. Bunlardan bir kaç tanesi olarak aşağıdaki örnekleri inceleyebiliriz;

“Nazilli doğumlu Özlem Çerçioğlu, Selçuk Üniversitesi Makine Resim Konstrüksiyon

Bölümü’nden mezun oldu. Eğitime destek, uyuşturucuyla mücadele, nüfus planlaması gibi

toplumsal projelerde görev aldı. Atatürkçü Düşünce Derneği’nde çalıştı. 2002’de CHP aydın

milletvekili oldu, 2007’de tekrar seçildi. Milletvekili koltuğunu bırakıp, Aydın belediye

başkanlığına talip olduğunda hiç kimse kazanabileceğine ihtimal vermiyordu, çünkü CHP tam

32 senedir Aydın’da kazanamıyordu. Özlem Çerçioğlu kazandı, 2009’da Aydın’ın hem

belediye başkanı hem de ilk kadın belediye başkanı oldu. 2013’te Türkiye’nin en başarılı il

belediye başkanı seçildi. 2014’te Aydın, büyükşehir oldu. Özlem Çerçioğlu da CHP’nin oyunu

yüzde 44’e çıkararak, Aydın büyükşehir belediye başkanı oldu. Evli ve iki çocuk annesi,

“topuklu efe” lakabıyla tanınıyor.” (Özdil, 2015, s:82-83).

Türkiye’de özellikle de siyasette bir kadının kendini kanıtlayabilmesi kolay bir süreç değildir.

Bülent Arınç, TBMM genel kurulunda konuşurken HDP milletvekili Nursel Aydoğan tepki göstererek

ayağa kalkıp kendisine cevap verdiğinde “Hanımefendi sus, bir kadın olarak sus!” diyerek tepki

gösterdi. Bundan öncesinde Bülent Arınç “Kadın iffetli olacak, herkesin içerisinde kahkaha

atmayacak” demişti. İnternet yasaklarına karşı çıkan TÜSİAD’ın ikinci kadın genel başkanı Ümit

Boyner’i hedef alarak “onun gibiler iktidara gelirse, pornoyu serbest bırakabilir” yorumunda

bulunmuştu. DTP milletvekili Emine Ayna hakkında “yaratık” sıfatını kullanmıştı. Kamusal alanda

türban takılır mı sorusuna “şeyini şey ettiğimin şeyi” cevabını vermişti. Özetle kadının, siyasette

ülkemizde gördüğü değer ne yazık ki kabullenilebilecek durumda değildir (Özdil, 2015, s:124).

Aslında Türkçe kelimelere baktığımızda bile kadın erkek ayrımcılığını görebiliyoruz. Bunun

örneğini Aydın Doğan’ın en büyük kızı Arzuhan Doğan Yalçındağ, TÜSİAD’ın ilk kadın başkanı

olduğunda yaşanmıştır. Çünkü 1971 senesinde Türk Sanayiciler ve “İşadamları” Derneği’ni kurarken,

kadınlarında iş dünyasında iş veren seviyesine yükseleceklerini tahmin etmemişlerdi. İş kadınlarını

hesaba katmadan iş adamları demişlerdi. Arzuhan Doğan Yalçındağ, TÜSİAD’a başkan seçilince

uygun olması için alternatif isimler tartışılmış, ama sonuca bağlanamayınca olduğu şekilde

bırakılmıştır. Günümüzde TÜSİAD’ın genel başkanlığını üçüncü kadın başkanı Cansen Başaran

Symes yapmaktadır.

Ömrünü kız çocuklarının eğitimine harcayan koca yürekli kadınımız Profesör Türkan Saylan,

36 bin kız çocuğunun hayatına dokundu, okumalarını, meslek sahibi olmalarını sağladı. Gözlerini

yumduğunda 29 bin üniversite öğrencisine burs veriyordu. 28 kız yurdu, 56 okul yaptırdı. Çağdaş

16

Page 17: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Yaşamı Destekleme Derneği’nin başkanıydı. Ne yazık ki haksız yere Ergenekon’dan yargılandı ve

haklı olduğu ancak hayatını kaybettikten sonra 2015’te ortaya çıktı. (Özdil, 2015, s: 117 - 118)

2. Türkiye’de Kadın Dayanışma Vakıf ve Derneklerinin Siyaset Üzerinde Etkileri

Ne yazık ki her gün kadınlara yönelik şiddet ve taciz haberlerini görüyoruz. Bu olaylar

karşısında kamuoyu yaratmak, mağdur kadınların hakkını aramak için kadın dernekleri ve vakıfları

bulunmaktadır. Ülkemizde dernek ve vakıf işlerinin çok sağlam temeller üzerinde ilerlediğini

söylememiz doğru olmayacaktır.Bugün Türkiye’de 80’in üzerinde kadınlar için dernekler ve vakıflar

bulunmaktadır. Bu dernek ve vakıflardan isimlerini sıklıkla duyduklarımız hakkında kısaca bilgi

vermek gerekirse;

a. Kadın Dayanışma Vakfı: “Kadın Dayanışma Vakfı, Mayıs 1993’te kurulmuş olan bir sivil

toplum örgütüdür. Vakfın kökeni 1987 yılında bir grup aktivist kadın tarafından oluşturulmuş

olan ‘Kadın Tartışma Grubu’na dayanmaktadır. Vakfın resmen kurulmasından önce, Ekim

1991’de, Ankara’da Altındağ Belediyesi ile işbirliği çerçevesinde bir Kadın Danışma Merkezi

açılmıştır. Bu, Türkiye’de kadın kuruluşlarının bir yerel yönetimle ilk işbirliği deneyimini

oluşturmaktadır. Yılında 1993 Altındağ Belediyesi işbirliği ile açılan Türkiye’nin ilk bağımsız

Kadın Sığınağını açmışlardır.

Kadın Dayanışma Vakfı, kadın dayanışması yoluyla, kadına yönelik her türlü şiddet, özellikle

aile içi şiddetle mücadele etmeyi amaçlayan bağımsız bir kuruluştur. Vakıf, kamuoyuna ve

medyaya yönelik çalışmaları ile kadının insan hakları konusunda baskı oluşturarak, kadına

yönelik şiddetin meşruiyetini sona erdirme yönünde toplumsal değişime katkıda

bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli eğitim programlarıyla aile içinde kadına yönelik şiddetle

mücadele konusunda, Danışma Merkezine gelen kadınlara, Vakıf gönüllülerine ve meslek

elemanlarına yönelik bilinç yükseltme çalışmaları yapmaktadır.

Vakıf, çeşitli kurum, kuruluş ve bireylerden sağlanan bağışlar ve üye katkılarıyla parasal

kaynak yaratmakta, gönüllü çalışanların destekleriyle varlığını sürdürmekte; aile içinde

kadına yönelik şiddete ilişkin kamuoyunu bilgilendirme, savunuculuk faaliyetlerini

yürütmektedir.” (Link12) .

b. Mor Çatı: “1989 yılı Ocak ayında şiddete maruz kalan kadınların hukuksal ve pratik destek

alabilecekleri bir telefon ağı oluşturuldu. Ancak bir süre sonra dayanışma ağlarının da

yetmeyeceği, bir sığınağın gerekli olduğu somut biçimde ortaya çıktı. Şiddetle yüz yüze olan

kadınlarla dayanışmayı sürdürmek, aile içindeki şiddete karşı mücadeleyi yaygınlaştırmak

amacıyla 1990'da Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı kuruldu.” (Link13).

c. KAMER: 1997 yılında kurulan KAMER, Diyarbakır ve yakın çevresinde hizmet vermek

amacıyla kurulmuştur. (Link14) “Birkaç yıl önce İsveç'i sarsan, Türkiye'den göçmüş bir

17

Page 18: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

ailenin kızının "namus cinayetine" kurban gitmesi üzerine, ne yazık ki kendi de bir cinayete

kurban giden İsveç Dışişleri bakanı AnnaLindh'in Türkiye'ye kadar gelerek KAMER

(Diyarbakır Kadın Merkezi) örgütüne 25.000 dolar bağış yapması, uluslararası kadın

dayanışması adına unutulmaz bir jestti.” (Link15, 2004).

d. KADAV: 1999 Marmara Depremi’nin ardından bölgedeki kadın ve çocuklarla dayanışmaya

koşan kadınlar tarafından kurulmuştur. Kadav faaliyetlerini şu şekilde betimliyor;

“Kurulduğumuz günlerden bu yana, kadına yönelik şiddetle ortak mücadeleye katılıyor,

şiddetten kurtulmak üzere başvuran kadınlara destek sağlıyor ve kadın emeği ve istihdamı

alanında farklı düzlemlerde faaliyetler yürütüyoruz. Son birkaç yıldan bu yana ise, bu

başlıklara ek olarak çoklu ayrımcılığa maruz kalan göçmen kadınlar ve mahpus kadın ve

LGBTİ bireylerle dayanışma örgütlemeye çalışıyoruz.” (Link16).

e. KADEM: “KADEM Kadınların sosyo-kültürel, ekonomik ve siyasal hayata aktif katılımlarını

sağlayarak, kadınların demokratik haklarının bilincinde olmalarını destekleyici, mesleki

gelişimlerine yönelik projeler ve aktiviteler gerçekleştirerek; araştırma, inceleme ve yayın

çalışmalarını teşvik etmek, yürütmek ve yaymayı amaçlamaktadır.” (Link17).

Burada aslında önemli olan vakıf ve dernek sayısının çokluğu değil, siyaset alanında ne kadar

baskı grubu oluşturabildikleridir. Günümüzde Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinde ve bir çok iş

dalını kapsayan kadın dernek ve vakıflarıbulunmaktadır. Bu bahsetmiş olduğumuz kadın dernekleri ve

vakıfları, güçlerini birleştirmelerindeetkili sonuçlar almaktadır. Bunun örneğini en son geçtiğimiz

aylarda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) görüşülen ve Türk Ceza Kanunu'nda değişiklik

yapılmasını da öngören kanun tasarısında, çocuğa yönelik cinsel istismarın cezalandırılmasında ilk kez

12 yaş öncesi ve sonrasının birbirinden ayrı değerlendirilmesi sürecinde gördük. Tasarıyla ilgili

görüşmeler devam ederken, Adalet ve Kalkınma Partisi'nden (AKP) bir grup milletvekili, yeni bir

önerge sunmuş ve bu önerge ile "cebir tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın

işlenen cinsel istismar suçunda mağdur ile failin evlenmesi durumunda" cezanın uygulanmasının

ertelenmesini teklif edilmişti. Önergenin büyük tepki toplamasının ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan

sorununun "mutabakat içinde çözülmesi gerektiği" yönündeki açıklamasının ardından hükümet, bu

düzenlemenin tasarıdan çıkarılacağını ve tasarının kalan kısmının yasalaşacağını açıkladı. Aile ve

Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan, kamuoyunda oluşan rahatsızlıkları dikkate alarak,

düzenlemeyi toplumsal mutabakatla hayata geçirmek istediklerini söyledi.Sayan, "Biz, erken yaşta

evliliklere kesinlikle karşıyız. Bu düzenlemedeki önceliğimiz, çocuklarımızın yararı ve aile

bütünlüğünün korunması olmuştur" dedi.

Kadın ve Demokrasi (KADEM) Derneği Başkanı Doç. Dr. Sare Aydın da, "vicdan ve aklın

birleştiği bir tasarı" yapılması gerektiğini ifade etti ve önergenin geri çekilmesi kadın dernekleri

tarafından yeterli bulunmadı.Tasarıyla ilgili 126 kadın örgütünün imzasıyla yayımlanan bildiride,

sadece önergenin değil, çocuk istismarında kademeli yaş düzenlemesi getiren maddenin de geri

18

Page 19: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

çekilmesi gerektiği bildirilmişti.Açıklamada, "22 Ekim 2016'da TBMM Başkanlığına getirilen torba

yasa ile TCK 103. maddede (af önergesi dışında) yapılmak istenen 12 yaş değişikliği, süren ceza

davalarında ve bundan sonra meydana gelecek olan çocuk istismarlarında, failleri hukuki koruma

altına alıyor, cinsel ilişkiye rıza yaşını 15'ten 12'ye indirme tehlikesi taşıyor" ifadesi yer

almıştı.Dernekler, söz konusu tasarıda 15 yaş altındaki çocukların cinsel davranışa rızasının

olduğunun kabul edilemeyeceğinin açıkça belirtilmesi gerektiğini ifade etmişlerdi. 126 kadın derneği

bir araya gelerek, bu kararın yasalaşmasının önüne geçmiştir.

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa’ya Göre

Şiddetin Tanımı: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı

çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da

özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen

fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranıştır.

Ev içinde şiddet gören çoğu kadın için şiddetten kurtulabilmenin tek yolu evi terk etmek.

Ancak pek çok kadın için bu farklı sebeplerden dolayı mümkün olmayabiliyor. Bazı durumlarda ise

kadınlar, şiddet gördükleri halde evlerini terk etmek istemiyor. Bu yüzden 1998 yılında çıkarılan ve

koruma emri olarak da bilinen 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Yasa, evden uzaklaştırılması

gereken kişinin şiddeti uygulayan kişi olduğunu söylüyordu. Hem bu yasanın uygulanmasından elde

edilen deneyimler, hem de kadına yönelik şiddetin artması ve daha görünür hale gelmesi zamanla daha

kapsamlı bir yasaya ihtiyaç olduğunu gösterdi. Diğer pek çok kadın platformunun yanı sıra, 300’e

yakın kadın örgütünün üye olduğu Şiddete Son Platformu’nun 2011 ve 2012 yıllarında ortaya koyduğu

yoğun çabalar ve katkılar ile 8 Mart 2012 tarihinde, 4320 sayılı yasanın geliştirilmiş hali olan yeni bir

yasa kabul edildi. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa,

şiddet gören veya görme tehlikesi altında yaşayan kadınları ve aile bireylerini korumayı amaçlıyor.

Halen önemli bazı eksikleri olan ve “Yeni Şiddet Yasası” olarak da geçen bu yasa, İstanbul

Sözleşmesi temel alınarak hazırlandı. Ama ne yazık ki bu yasada da eksiklikler var. En önemli sorun

kadın sığınma evlerinin yeterli olmayışı ve belli bir süre sonra kadınların buralardan hiç bir

güvenceleri olmadan ayrılmak zorunda bırakılmalarıdır.

“İstatistikler, 2002-2015 yılları arasında 7.427 kadının katledildiğini işaret ediyor. Günde en

az 5 kadının öldürülüyor ve bu, adeta bir cins kırımından söz etmeyi olanaklı kılıyor. Son on ayda

271'i trans olmak üzere toplamda 617 kadın erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdi.” (Link18, 2016).

“Mecliste kota zorunlu olarak iktidarda bulunan erkeklerden talep edilmektedir; hakkı veren

erkeklerdir ancak bunu sağlayan kamuoyu baskısı veya daha mikro düzeyde kadın çıkar gruplarıdır”

(Yaraman, 1999, s:156) İşte tam bu noktada kadın dernek ve vakıflarına çok fazla sorumluluk

düşmektedir. Özellikle de günümüzde kadına değer vermeyen bir hükümet ve erkek hegomanyası

altında olduğumuz düşünüldüğünde “birlikten güç doğar” sözüne daha çok inanmamız gerekmektedir.

19

Page 20: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Yukarıda ki örneklerde de gördüğümüz gibi kadın dernek ve vakıflarının bir araya gelerek kamuoyu

yaratmaları mümkündür. Özellikle de günümüzde gelişen teknoloji sayesinde, medya kuruluşları yer

vermeseler bile, sosyal medya üzerinden habercilik artmış ve bilgi paylaşımı hızlanmıştır. Bu yüzden

bunlar dikkate alınarak hükümetin kadın yasaları üzerinde etkisine karşı baskı grupları

oluşturulmalıdır. Etkili sonuçlar doğurmayan, adaletin yerini bulmadığı konularda kadınlar bir olarak

seslerini daha da yüksek şekilde duyurabilmelidir.

3. Türkiye’de Son 10 Yılda Kadınlar İçin Düzenlenen Yasalar

“Türkiye'de kadın-erkek eşitliği ilkesi; 2001 yılında Anayasa’nın 41. ve 66. maddeleri, 2004

yılında 10. ve 90. maddeleri, 2010 yılında ise yine 10. maddesinde yapılan değişikliklerle

güçlendirilmiştir.

Anayasa’nın 10. maddesine;

2004 yılında: “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini

sağlamakla yükümlüdür.” hükmü eklenmiştir.

2010 yılında 10. maddenin ikinci fıkrasının sonuna: "…., bu maksatla alınacak tedbirler,

eşitlikilkesine aykırı olarak yorumlanamaz." ibaresi eklenmiştir.

 

41. maddesine;

“Aile Türk toplumunun temelidir” ifadesinden sonra gelmek üzere “ve eşler arasında eşitliğe

dayanır.” Hükmü eklenmiştir.

 

66. maddesinden;

Türk vatandaşlığının düzenlenmesi ile ilgili eşitsizlik içeren hüküm çıkarılmıştır.

 

90. maddesine;

"Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası

anlaşmalarla ulusal kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda çıkabilecek

ihtilaflarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır." hükmü eklenmiş, bu çerçevede CEDAW ve

İstanbul Sözleşmesi de ulusal düzenlemeler karşısında üstün konuma getirilmiştir.” (Link19).

1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun kadın-erkek eşitliğinin daha

çok vurgulandığını görüyoruz;

20

Page 21: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

- "Aile reisi kocadır" hükmü değiştirilerek "evlilik birliğini eşler beraber yönetirler." hükmü

getirilmiştir.

- Eski Kanunda evlilik birliğini temsil hakkı, bazı haller dışında kocaya ait iken, Yeni

Kanunda evlilik birliğinin temsili eşlerin her ikisine verilmiştir.

- Evin seçimini kocanın yapacağı hükmü değiştirilerek, eşlerin oturacakları evi birlikte

seçecekleri hükmü getirilmiştir.

- Kadına önceki soyadını kocasının soyadından önce gelmek üzere kullanabilme hakkı

veren ve 1997 yılında yapılan değişiklik yeni yasada aynen benimsenmiştir.

- Eski Kanunda yer alan eşlerin, çocukların velayetini birlikte kullanacağı, anlaşmazlık

halinde ise babanın reyinin üstün olacağı hükmü değiştirilerek, eşlerin velayeti birlikte

kullanacakları hükmü getirilmiştir. Evlilik dışında doğan çocuğun velayeti anneye aittir.

- Yeni Kanunda eşlerden birinin meslek ve iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda

olmadığı hükmü getirilmiştir. Ayrıca maddenin devamında "eşlerin meslek seçiminde

evlilik birliğinin huzur ve yararını göz önünde tutması" gerektiği yer almıştır. (Eski

Kanunda yer alan kadının meslek seçiminde eşinden izin alacağı hükmü 1990 yılında

Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir).

- Yeni Kanun, vesayeti kabul yükümlülüğünü sadece erkek ve koca için öngören maddeyi

kadın-erkek eşitliğini zedelediği için tamamen kaldırmıştır.

- Yeni Kanun mirasın taksiminde, tereke malları arasında yer alan ve ekonomik bütünlüğü

bozulmaması gereken tarımsal taşınmazların hangi mirasçıya özgüleneceği konusunda

erkek çocuklara kızlara nazaran öncelik tanıyan eski hükme yer vermemiştir.

- Eski Kanuna göre diğer rejimlerden biri seçilmemişse geçerli olan kanuni mal rejimi "mal

ayrılığı" iken, Yeni Kanunda "edinilmiş mallara katılma rejimi" getirilmiştir. Her eşin

kendi adına kayıtlı mallara sahip olması esasına dayanan mal ayrılığı rejimi yerine, yeni

mal rejimine göre evlilik birliğinin kurulmasından sonra her eşin karşılığını vererek elde

ettiği malvarlığı değerlerini (edinilmiş mallar) evliliğin sona ermesi ile eşler eşit olarak

paylaşır. Kişisel mallar ve miras yoluyla intikal eden mallar ise paylaşıma girmez.

- Eski Kanuna göre evin ve çocukların geçimi kocaya ait iken, Yeni Kanunda, "Eşler

birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıklarıyla birlikte katılırlar." şeklinde

düzenleme yapılmıştır.

- Yeni Kanun ile evlenme yaşı kadın ve erkek için eşitlenerek yükseltilmiş ve 17 yaşını

doldurma şartı getirilmiştir. Ancak hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir

sebeple 16 yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir.

- Daha önce evlenme için müracaat yeri erkeğin oturduğu yerin evlendirme memurluğu

iken Yeni Kanunda kadın veya erkeğin oturduğu yerdeki evlendirme memurluğu olarak

düzenlenmiştir.” (Link19)

21

Page 22: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

10 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe giren Yeni İş Kanununun getirdiği en önemli ilerleme

işveren-işçi ilişkisinde cinsiyet dahil hiçbir nedenle temel insan hakları bakımından ayrım

yapılamayacağıdır. Bu kapsamda “Cinsiyet nedeniyle eşit değerde iş için daha düşük ücret

verilemeyeceği, Cinsiyet, medeni hal ve aile yükümlülükleri, hamilelik ve doğumun iş akdinin feshi

için geçerli sebep oluşturamayacağı, İşyerinde işçinin, işveren, diğer bir işçi veya üçüncü kişiler

tarafından cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemlerin

alınmaması halinde işçinin haklı nedenle işi derhal fesih hakkına sahip olduğu ve Kadın çalışanlara

verilen ücretli ve ücretsiz doğum izini ile süt izni sürelerine ilişkin hükümler” kanunda yer almıştır

(Link19).

1 Haziran 2005 yılında düzenlenerek yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu aşağıdaki maddeleri

içermektedir;

- Kadın, kız ayrımı biçimindeki tanım madde metninden çıkarılmıştır.

- Cinsel suçlar, kişilere karşı suçlar başlığı altında cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar olarak

değerlendirilmiştir.

- Zorla ırza geçme ve zorla ırza tasaddi kavramları kaldırılarak yerine cinsel saldırı ve

çocukların cinsel istismarı kavramları kullanılmıştır.

- Yapılan düzenleme ile eş üzerinde gerçekleştirilen ve cinsel saldırı suçunun nitelikli halini

oluşturan davranışlara ceza yaptırımı getirilmiş, ancak bu durumda soruşturma ve

kovuşturma yapılması mağdur eşin şikayetine bağlı tutulmuştur.

- Cinsel saldırının tanımı yapılmış ve cinsel saldırı suçunun temel şekli tanımlanmıştır.

- Cinsel saldırının vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi

bu suçun nitelikli hali olarak tanımlanmıştır.

- 18.06.2014 tarihinde yapılan değişiklikle cinsel suçlara ilişkin cezalar arttırılmıştır.

- İşyerinde cinsel taciz kavramı getirilmiş, cinsel taciz suçunun nitelikli halleri belirlenmiş;

buna göre hiyerarşi ve hizmet ilişkisinden kaynaklanan nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle

ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanarak kişiye karşı cinsel

tacizde bulunulması suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmıştır. Bu

düzenleme ile sadece üst değil, çalışanlar arasında da cinsel taciz suçu düzenlenmiştir.

- Dava veya cezanın ertelenmesini gerektiren etkin pişmanlık halleri düzenlenmiş, bu

düzenleme ile kaçırılan veya alıkonulan ile sanık veya hükümlülerden biri evlendiği

takdirde cezalarında indirim veya erteleme yapılması ya da bu cezaların silinmesinin

mümkün olamayacağı hükme bağlanmıştır.

- Kasten öldürme suçunun, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren nitelikli

hallerinin düzenlendiği maddeye “töre saikiyle” ifadesi eklenerek töre cinayetleri

faillerinin en yüksek ceza ile cezalandırılması kabul edilmiştir.

22

Page 23: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

- Haksız tahrik maddesi düzenlenerek bu maddeye göre haksız tahrikin ancak haksız bir fiil

sonucunda meydana gelmesi durumunda uygulanmasına imkan veren bir düzenleme

yapılmış; cinsel saldırıya uğrayan kadını namus gerekçesiyle öldüren aile bireyleri ve

akrabalar ve diğer akrabaların haksız tahrik indiriminden yararlanamayacağı, her haksız

fiilin de haksız tahrik oluşturmayacağı madde gerekçesinde açıklanmıştır.

- “Kadının mağdur olduğu bir suç sonucu gebe kalması halinde, süresi yirmi haftadan fazla

olmamak ve kadının rızası olmak koşuluyla gebeliği sona erdirene ceza verilmez. Ancak

bunun için, gebeliğin uzman hekimler tarafından hastane ortamında sona erdirilmesi

gerekir.” hükmü getirilmiştir.

- Cinsel saldırı suçunun ağırlaşmış halleri düzenlenerek, cinsel saldırı suçunun işlenmesi

suretiyle mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulmasına neden olunması, daha ağır

ceza ile cezalandırılmıştır. Yürürlükteki mağyubiyet kavramı kaldırılmıştır. Ruh sağlığı

kavramı getirilmiştir. Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü halinde,

ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası getirilmiştir.

- Cinsel saldırı suçunun düzenlendiği maddede kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin

sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle suçun işlenmesi halinde daha ağır cezayı

gerektiren nitelikli unsurlar tanımlanmıştır.

- Kasten yaralama suçu düzenlenmiş ve bu suçun üstsoy veya altsoydan birine ya da eş

veya kardeşe karşı işlenmesi suçun nitelikli hali olarak kabul edilmiştir.

- “İşkence ve Eziyet” başlığı altında işkence fiilleri bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.

Suçun çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan

kişiye ya da gebe kadına karşı işlenmesi halinde sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis

cezasına hükmolunmuştur. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence suçu düzenlenmiştir ve

cezalarda artırım ve işkence sonucunda ölüm meydana gelmesi halinde ağırlaştırılmış

müebbet hapis cezasının verileceği belirtilmiştir.

- Aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünün yerine

getirilmemesi suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçtan dolayı soruşturma ve kovuşturma

yapılması şikayete tabi tutulmuştur. Maddede evli olsun veya olmasın gebe olan eşini

veya sürekli birlikte yaşadığı ve kendisinden gebe kalmış kadını çaresiz durumda terk

eden, yani ona her türlü yardımı yapmaksızın ortada bırakan kişi cezalandırılmaktadır.

- Fuhuş suçu düzenlenerek kişilerin ve özellikle çocukların fuhuşa teşviki, sürüklenmesi

fiillerinin hangi koşullarda suç oluşturduğu hususunda düzenlemeler yapılmıştır.

- Genital muayene bağımsız bir madde olarak düzenlenmiş, yetkili hakim ve savcı kararı

olmaksızın, kişiyi genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi yapan fail hakkında üç

aydan bir yıla kadar hapis cezası getirilmiştir.

- Reşit olmayan kişiyle cinsel ilişkide bulunmak bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.

23

Page 24: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

- Çocukların cinsel istismarı fiilleri suç olarak tanımlanmıştır. Cinsel istismarın üst soy,

ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı üvey baba, evlat edinen, vasi gibi kişilerce

uygulanması halinde verilecek cezalar yarı oranında artırılmıştır.

- İnsanlığa karşı diğer suçlar içerisinde işkence veya insanlık dışı işlemlere veya biyolojik

deneylere tabi kılmak, cinsel saldırıda bulunmak, zorla hamile bırakmak, zorla fuhuşa

sevk etmek fiillerini işleyenlere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi ve bu

suçlardan dolayı zaman aşımının işlemeyeceği hükme bağlanmıştır.

- Kadın ve çocuk ticareti ile mücadele için düzenlemeler yapılmıştır.

- Ayrımcılık suçu düzenlenerek insanlar arasında yürürlükteki kanun ve nizamların izin

vermediği ayrımlar yapılarak bazı kişilerin hukukun sağladığı imkanlardan yoksun hale

getirilmeleri cezalandırılmıştır.” (Link19).

TBMM’de Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun (KEFEK) kurulmasına ilişkin 5840

sayılı Kanun 24 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir

KEFEK, kadın haklarının korunması ve geliştirilmesi ile kadın erkek eşitliğinin sağlanmasına

yönelik olarak Türkiye’de ve uluslararası alandaki gelişmeleri izlemek, bu gelişmeler konusunda

TBMM’yi bilgilendirmek, kendisine esas veya tali olarak havale edilen işleri görüşmek, istenildiğinde

TBMM’ye sunulan kanun tasarı ve teklifleriyle kanun hükmünde kararnameler hakkında ihtisas

komisyonlarına görüş sunmak amacıyla kurulmuştur(Link19).

Bütün bu maddelere rağmen Türkiye’de kadının yanında olan, hayata geçmiş çok fazla

yasamızın olduğunu söylemememiz ne yazık ki mümkün değil. "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi

Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi", 29 Kasım 2011’de

Resmi gazetede yayınlandı. Ancak sözleşmenin adı Resmi Gazetede, “Kadınlara Yönelik şiddet”

yerine, “Aile İçi Şiddet” başlığıyla çevrilerek yayınlandı. İkinci olarak, 8 Mart 2012 tarihinde “Ailenin

Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 Sayılı Kanun” TBMM’de kabul edildi.

Kadın örgütlerinin tüm itirazlarına rağmen aile vurgusu daha başlıkta öne çıkarılarak, 1998’de 4320 ile

başlayan “ kadını birey değil de aile içinde bir süje olarak görme eğilimi” devlet geleneği olarak

devam ettirildi. Şiddete Son Platformu aracılığıyla yürütülen müzakereler sonucu şiddete uğrayan veya

uğrama tehlikesi bulunan kadınlar, çocuklar, aile bireyleri, tek taraflı ısrarlı takip mağdurları 6284

sayılı yasa kapsamına alındı. 6284 sayılı yeni yasada, şiddet; kişinin fiziksel, cinsel, psikolojik,

ekonomik zarar görmesi veya acı çekmesi ile sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketler,

tehdit ve baskılar, kişiyi özgürlüğünden alıkoyma olarak tanımlandı. Kadına yönelik şiddetin cinsiyet

temelli bir ayrımcılık olduğu ve kadının insan haklarını ihlal ettiği ifadesi yer aldı (Link20).”

Türkiye’de kadın aile içinde ki bir obje olarak görülmekte, ayrı bir birey olarak

24

Page 25: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

değerlendirilememektedir. Bundan kaynaklı olarakta sorunların yüzeyinde kalınmakta, kaynağına

inilememektedir.

Özellikle bizim toplumumuz gibi popüler kültür ile beslenen ve TV programlarını ağırlıklı

olarak takip eden toplumlarda bunlara göre düzenlemeler yapılmalıdır. Örneğin TV dizilerine bakacak

olursak; “İffet” dizisinde kadın kendisine tecavüz eden sevgilisini affeder, ona aşıktır. “Fatmagül’ün

suçu ne?” dizisinde 3 adam, 1 kadına tecavüz etti. Baskı ve para yoluyla kanun önünde

yargılanmalarının önüne geçildi, suçsuz biri suçu üstlendi. “Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizisinde adam,

eski karısına 5 yaşında ki çocuğunun gözünün önünde tecavüz etti. “Bir Çocuk Sevdim” dizisinde

henüz reşit bile olmamış lise oyuncusunu hamile bıraktılar. “Ay Tutulması” dizisinde yine tecavüz

sahnesi izlendi. “Canan” adlı dizide oyuncu kadının ağzı bağlanarak tecavüz sahnesi gösterildi.

“Muhteşem Yüzyıl” gibi sözde tarihin anlatıldığı bir dizi de yine tecavüz sahneleri gösterildi. “Yaprak

Dökümü” gibi Türkiye’de en yüksek izlenme skoruna sahip dizi de ilaçla bayıltıp, kıza tecavüz edildi.

“Binbir Gece” adlı dizide hasta çocuğu için para isteyen kadınla, zengin adam para karşılığında

ilişkiye girdi. Daha sonrasında kadın adama aşık oldu. Asmalı Konak, Hanımın Çiftliği gibi dizilerde

evin zengin adamı hizmetçisine tecavüz etti. Aşk-ı Memnu’da adamın eşine tecavüz ettiği sahne

gösterildi. Küçük kadınlar, Arka sıradakiler gibi dizilerde reşit bile olmamış rollerde gördüğümüz dizi

oyuncularına tecavüz edildi. “Menekşe ile Halil” dizisinde tam da kadınlar gününe gelen bölümünde

Menekşe’ye tecavüz sahnesi izlendi. Başta televizyonlarda reyting rekorları kırabilmek için cinsel

suçlar kullanılıyor. Üzerine bir de tecavüzcüyü affedip, aşık ettirip süreci normalleştiriyorlar.

Yargıtay tarafından “rızası var” denilen 13 yaşında ki N.Ç dört defa ameliyat olmak zorunda kaldı.

Çünkü “rızası var” denilen küçük kız, tecavüzler yüzünden oturmakta zorluk çekiyordu. Travmayı

atlatabilmek için yıllarca psikolojik destek gördü. Sosyal hizmetler tarafından ismi, kimliği

değiştirildi. Çok iyi bir eğitim gördü ve avukat oldu. Bugün 25 yaşında olan N.Ç hayata yeniden

başladı. Ama aynısı ne yazık ki yıllarca annesinin de bilgisi dahilinde babasının tacizlerine uğrayan

Senem B. İçin mümkün olmadı ve intihar etti. Ne yazık ki Senem B. ve N.Ç gibi durumda olan

yüzlerce, binlerce kişi var. Bu durumda devletin ağır yasalar çıkartarak, kadınların yanında durması

gerekiyor. Kaçkar TV'de yayınlanan Cumhuriyet adlı belgeselde Atatürk'ün sigara içen görüntüleri

yayınlanınca kanala RTÜK'ten ceza geldi. Kurulun CHP, MHP ve BDP'li üyeleri cezanın

kaldırılmasını istedi ancak bu istek AK Partili üyelerce kabul edilmedi. Oysa RTÜK yukarıda

bahsetmiş olduğum dizilerden sadece “Fatmagül’ün Suçu Ne” adlı diziye “3984 Sayılı Yasanın 4.

maddesinin; kadınlara, güçsüzlere, özürlülere ve çocuklara karşı şiddetin ve ayrımcılığın teşvik

edilmemesine ilişkin (u) bendi ile gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimini

zedeleyecek türden programların, bunların seyredebileceği zaman ve saatlerde yayınlanmamasına

ilişkin (z) bendinin ihlali gerekçesiyle Kanal D’ye uyarı cezası verilmesini kararlaştırdı” (Link21,

2010). Dizilerde bu sahnelerin çıkartılması ve RTÜK tarafından uyarı şeklinde değil, ağır cezalarla

yaptırımları olması gerekiyor. Ama ne yazık ki bununla ilgili güçlü bir yasaya sahip değiliz. Ağırlıklı

25

Page 26: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

olarak aile ve çocuk ahlakı üzerine düzenlenen yasalarımızda, bu tür sahnelerin önüne geçebilecek bir

düzenleme bulunmamaktadır.

Şiddetin ve cinayetin bu kadar yüksek olduğu ülkemizde ne yazık ki silah almakta son derece

kolaydır. Henüz 23 yaşında olan Galatasaray Üniversitesi son sınıf öğrencisi Begüm, bir akrabasının

kınasında maganda kurşunu sonucu hayatını kaybetti. Begüm’ü öldüren maganda yakalandı. 16 sene

hapis cezası verildi. Yargıtay cezayı az buldu, kararı bozdu. Yerel mahkeme tekrar yargıladı ve cezayı

22 seneye çıkardı. Yargıtay onadı ancak bu arada beş senelik tutukluluk süresi dolduğu için, maganda

serbest bırakılmıştı ve kayıplara karışmıştı. Üç sene saklanmayı başaran maganda sonunda yakalandı.

Türkiye’de 2 milyon ruhsatlı, 5 milyon ruhsatsız silah bulunmaktadır. Yani 10 kişiden 1’nin belinde

silah, her 4 evden 1’inde silah bulunuyor. Irak’ta savaşın başladığı ilk 2,5 yılda 1.877 Amerikalı

ölürken, Türkiye’de 2,5 yılda 2.150 kişi maganda kurbanı olmuştur (Özdil, 2015, s:14-15).

“Türkiye’de 1 milyon çocuk gelin bulunmaktadır. Gaziantep’te özel hastanede 18 yaşında

birinin kimliğini kullanarak doğum yapan kız çocuğunun aslında 12 yaşında olduğu ortaya

çıktı. Bolu’da imam nikahıyla yaşayan 11 yaşındaki kız çocuğunun sekiz aylık hamile olduğu

anlaşıldı. Adana’da 13 yaşındaki kız çocuğuna düğün yapıldı. Sakarya’da kuzeniyle

evlendirilen 15 yaşındaki kız çocuğu evden kaçıp polise sığındı. Tekirdağ’da bir noterin 14

yaşındaki kızlarını evlendirmek isteyen anne-babaya muvafakatname verdiği ortaya çıktı.

Tokat’ta evlendirilen 12 yaşındaki kız çocuğunun dört aylık hamile olduğu anlaşıldı. Ağrı’da

16 yaşında evlendirilen kız çocuğu tuvalette eli-kolu bağlanmış halde bulundu. İzmir’de 12

yaşında evlendirilen kız çocuğu sezaryenle doğum yaptı. Adana’da imam nikahıyla

evlendirilen 16 yaşındaki kız çocuğu, trenin önüne atlayarak canına kıydı. Samsun’da

otomobil çarptı diye koma halinde hastaneye getirilen 14 yaşındaki kız çocuğunun imam

nikahlı eşi tarafından dövüldüğü, sonra da kaza süsü vermek için motosikletle üzerinden

geçildiği ortaya çıktı. Ordu’da 13 yaşında başlık parasıyla evlendirilen, 16 yaşında anne olan

kız çocuğu imam nikahlı kocasının evi terk etmesi nedeniyle ortada kaldı. Resmi raporlara

göre Türkiye’de her üç evlilikten biri, çocuk gelin. Türkiye bu utançta Avrupa şampiyonu.

Kongo, Afganistan, Uganda ve Nijerya’nın arkasından dünya beşincisi. Her 10 çocuk gelinden

dördü, ikinci eş. Kadın sığınma evlerimizde barınanların üçte biri çocuk gelin. Çocuk koruma

Kanunu’na göre, 18 yaşını doldurmamış kızlar, çocuk gelin sayılıyor. Medeni Kanun’a göre

17 yaşını doldurmamış kızlar, çocuk gelin sayılıyor. Türk Ceza Kanunu’na göre 15 yaşını

doldurmamış kızlar, çocuk gelin sayılıyor. Hakim kararıyla evlilik için 16 yaşını doldurma

şartı aranıyor. Açıkça görüldüğü gibi her kanun ayrı telden çalıyor. Kanunlar arasındaki

çelişkiyi ortadan kaldırmak için çaba harcanmıyor. Sırf bu durum bile çocuk gelinlere nasıl

göz yumulduğunu kanıtlıyor.”(Özdil, 2015 , s:63-64).

26

Page 27: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Çocuk gelinlerden olan Kader Erten 12 yaşında evlendirildi, 13 yaşında anne oldu, 14 yaşında

ölü bulundu. Kader’in nikahsız eşine 10 sene, babası ve kayınpederine dörder sene hapis cezası

verildi. Ama beş sene denetime tabi tutularak hükmün açıklanması geri bırakıldı. Hepsi salıverildi.

Kader’in annesi ve kayınvalidesi bölgenin sosyal yapısında kadınların söz sahibi olmaması gerekçe

gösterilerek beraat kararı gösterildi. İmam nikahını kıyan imam cinsel istismara yardımcı olmak

suçundan aranmaya başlandı. Kader 2014’te öldü, imam bir sene arandı. Bir sene sonra Anayasa

Mahkemesi “imam nikahından önce resmi nikah kıyma şartını” kaldırdı. Resmi nikahtan önce imam

nikahı kıyanlara hapis cezası veren kanun maddesi iptal edildi. Böylece çocuk gelinlere imam nikahın

yasal engeli kaldırılmış olundu (Özdil, 2015, s: 73).

62 yaşında ki bir adam, katılmış olduğu evlendirme programında hayatını anlattı. 17 yaşındaki

kuzenini zorla kaçırmış, imam nikahıyla kapatmış, bir başkasından kıskanmış ve eşini bıçakla

öldürmüş. Kendisine verilen 14 seneden 6 sene yattıktan sonra afla çıkmış. Daha sonra iş yerinde

tartıştığı arkadaşını ağır yaralayınca 4 sene daha hapiste yatmış. Ardından evlenmiş fakat dul bir

kadınla nikahsız olarak yaşamaya başlamış. Tartışma sırasında baltayla nikahsız yaşadığı kadını

öldürerek hapse girmiş ve 6 sene daha yattıktan sonra çıkmış. Katıldığı evlendirme programında

“kader kurbanıyım” dedikten sonra Seda Sayan’ın programına katıldı. Seda Sayan’ın “bu kadar güler

yüzlü katil gördünüz mü?” sorusuyla gülüp, izleyicisine kendisini alkışlattıktan sonra kadın örgütleri

Seda Sayan hakkında suç duyurusunda bulundu. Programın Schafer sponsoru, desteğini geri çekti.

CHP milletvekili Sabahat Akkiraz, suçlu ve suçluyu övmekten suç duyurusunda bulundu. Bu suç

duyuruları karşısında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı “basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü”

yasalarına değinerek, şikayetler hakkında takipsizlik kararı verdi (Özdil, 2015, s:96).

Özgecan Aslan cinayeti bütün Türkiye’yi sarsmıştı. Özellikle AKP döneminde artan kadın

cinayetlerinden dolayı hükümet ağır eleştirilere hedef olmuştu. Katil ve yardımcıları müebbet hapis

almıştı ama atlanan en önemli konu Özgecan’ın dolmuşa bindiği dolmuş hattından daha önce kız

öğrencilerin tamamının şikayette bulunmuş ama dikkate alınmamış olmasıydı. Eğer dikkate alınmış

olsaydı Özgecan, Çağ Üniversitesi’nde son sınıfta psikoloji öğrencisi olarak aramızda olacaktı (Özdil,

2015 , s:136).

27 yaşındaki ilkokul öğretmeni Gülşah Aktürk, eski erkek arkadaşı Hakan Başar tarafından

yeniden birlikte olmaları için tehdit ediliyordu. Mahkemeye şikayet dilekçesi verdi. “Yardım istemek

için Van valiliğine gittim, vali yardımcısı en kötü ihtimalle öleceğimi, ölümün hak olduğunu, kaçış

olmadığını, hiç olmadı istifa edebileceğimi, yanımda biber gazıyla gezmem gerektiğini söyledi” dedi.

Bu durumda Gülşah, Konya’ya ailesinin yanına gitti. Van kültür müdürlüğünde çalışan eski erkek

arkadaşı izini buldu ve başından tabancayla vurarak Gülşah’ı öldürdü. Katilin bilgisayarında yapılan

incelemede cinayeti işlemeden önce kaç sene ceza alacağını araştırdığı ortaya çıktı. Hakan Başar,

2015’te müebbet hapisle yargılanıyordu ama mahkemeye kravat takarak gelip, iyi halden yargılandı.

27

Page 28: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

8-10 sene arası ceza aldı. Gülşah’ın şikayetçi olduğu, dilekçesinde adı geçen vali yardımcısı Zafer

Coşkun ise Kastamonu Taşköprü’ye kaymakam olarak atandı (Özdil, 2015, s:273). Özellikle katil ve

tecavüzcülerin kravat takarak, şeytana uydum diyerek iyi halden indirim almaları toplumda çok fazla

ses getirse de ne yazık ki önüne geçilememiştir. Ayrıca bu durumların önüne geçmeyen, Zafer Coşkun

gibi kişilerinde yargılanmaması yasal boşluktur. Buradaki yasal boşluğu doldurmak içinde yapılan bir

çalışma da bulunmamaktadır.

“Van’da tecavüze uğrayan 12 haftalık hamile 23 yaşındaki genç kadın töre korkusuyla devlete

sığındı. Ancak kürtaj için başvurduğu kadın savcı Nazik Yüksel Ceren “Kürtaj için yazı veremeyiz.

Doğum yap eğer bebeği istemezsen devlet bakar” yanıtını verdi” (Özbudun, 2016 , s:195).

Örnekleri uzatmak mümkün; ancak bu kadar örnek bile yargının yeterli olmadığını

göstermektedir. Yargıçlar delil yetersizliği, delilleri değiştirme durumunun olmayışı, temyiz süresinin

uzunluğu benzeri gerekçelerle suçluları salıvermektedir. Suçun net olarak belli olduğu durumlarda ise

tahrik, iyi hal indirimi, kadının rızası vb. Gerekçelerle yasaların ön gördüğü cezaların en düşüklerini

tercih etmekteler. Radikal yazarı Cüneyt Özdemir’in tecavüzlere yönelik yazmış olduğu yazıda bile 3

aydan iki yıla kadar hapis istemiyle dava açılırken, tecavüzcüler daha az cezalara çarptırılmaktadır.

Kadını şiddetten koruma amaçlı “evden uzaklaştırma kararı” içeren Türkiye’deki ilk yasa,

4320 sayılı “Ailenin Korunması Hakkındaki Kanun”1998’de çıkarıldı. Ardından yasadaki eksiklerden

ve uygulamadan kaynaklanan sorunlar, kadın cinayetlerindeki artış, şiddetin önlenemeyişi üzerine iki

önemli düzenlemeye gidildi.

Bülent Arınç gibi cinsiyetçi konuşmalarına tanık olduğumuz bir diğer örnek ise Ömer Tuğrul

İnançer’dir. İnançer, sokağa çıkan hamilelerin terbiyesiz olduğunu söylemiştir. Buna rağmen

kendisinin bu cinsiyetçi söylemiyle ilgili herhangi bir ceza almamıştır. Diğer bir örnek ise Sibel

Üresin’dir. Gündemde çok geniş yankı bulmasını sağlayan “Kadının dayak yemesi, aldatılması bana

göre boşanma sebebi değildir” sözleri çok konuşulmuş ama yine İnançer’de olduğu gibi herhangi bir

ceza ve yaptırıma maruz kalmamış “düşünce özgürlüğü” olduğunu belirtmiştir. Gündemimizde geniş

yer bulan “kadın erkek eşitliği fıtrata ters, kürtaj yasağı, sezaryen yaptırma, en az 3 çocuk, hamilelerin

sokağa çıkmaması, kadınların kahkaha atmaması, kızlı erkekli grupların olmaması gerektiği” gibi

konuların hepsi AKP döneminde yaşanmış ve en baştan en alta kadar kimse bu sözlerin karşılığında

bedel ödememiştir. Bu da Türkiye’de kadın gücünün her gün daha çok kan kaybetmesine sebebiyet

vermektedir.

4. Markaların Kadınlar İçin Hazırladıkları Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projeleri

“Hitay Yatırım Holding firmalarından online araştırma şirketi DORinsight tarafından

‘‘Türkiye’nin Kadına Yönelik Sosyal Sorumluluk Liderleri’’ araştırması 28 Şubat-3 Mart 2014

tarihleri arasında online olarak gerçekleştirildi. Araştırmaya; 18 yaş üstü, Türkiye temsili

28

Page 29: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

A,B,C1,C2,D ve E sosyo-ekonomik segmente mensup 306 kişi katıldı. Araştırmaya katılanların yüzde

38’i kadına yönelik sosyal sorumluluk projelerini düşündüğünde aklına gelen ilk kurum olarak Aile ve

Sosyal Politikalar Bakanlığı yanıtını veriyor.

Araştırmaya göre en çok hatırlanan kadına yönelik sosyal sorumluluk projesi yüzde 56’yla ‘‘

Baba Beni Okula Gönder’’. Katılımcıların yüzde 52 oyunu alarak ikinci sıraya yerleşen projeyse

‘‘Kardelenler’’ projesi oluyor. Bu iki yanıtı verenlerin yüksek çoğunluğunun AB SES grubuna

mensup olduğu da dikkatlerden kaçmıyor. Bu iki projeyi yüzde 45’le ‘‘Haydi Kızlar Okula’’, yüzde

25’le ‘‘Aile İçi Şiddete Son’’, yüzde 19’la ‘‘Kadına Yönelik Şiddete Son’’ takip ediyor. Katılımcılara

‘‘Markaların kadına yönelik sosyal sorumluluk projelerini ne derece samimi buluyorsunuz?’’ diye

sorulduğunda ise görüşülen her 10 kişiden 4’ünün markaların kadına yönelik sosyal sorumluluk

projelerini samimi bulduğu ortaya çıkıyor. Bu oranlara yüzdelik olarak bakıldığında araştırmaya

katılanların yüzde 41’i markaların kadına yönelik sosyal sorumluluk projelerini samimi bulurken;

yüzde 32’si yapılan projeleri samimi bulmadığını, yüzde 27’si ise kararsız kaldığını söylüyor.

Katılımcılara ‘‘Bir markanın kadına yönelik bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirmesi

veya yatırım yapması sizin için ne derece önemli?’’ sorusu yöneltildiğinde, katılımcıların yüzde 88’i

önemli olduğunu, yüzde 2’si önemsiz olduğunu, geriye kalan yüzde 10’luk kısım ise kararsız kaldığını

ifade ediyor. Katılımcıların yüzde 75’i bir markanın kadına yönelik bir sosyal sorumluluk projesi

gerçekleştirmesinin veya yatırım yapmasının, o markadan yapmış olduğu satın alma davranışını

olumlu etkileyeceğini söylerken, yüzde 4’ü olumsuz etkileyeceğini, yüzde 19’u kararsız olduğunu,

yüzde 3’ü ise bilmediğini dile getiriyor. Çalışmadan çıkan bulgular incelendiğinde, tüketiciler kadına

yönelik sosyal sorumluluk projelerini önemli buluyor.” (Link22).

Baba Beni Okula Gönder Projesi: 2004 yılında Doğan Gazetecilik’in başlattığı özellikle Milliyet

gazetesi markasının öne çıkarıldığı Baba Beni Okula Gönder projesi, Türkiye’de çok ses getirmiş bir

projedir. Projenin amacı; Türkiye’de ekonomik yetersizlik ve aile baskısı gibi nedenlerle okulla

bağlantısını koparmak zorunda kalmış kızlarımızın yeniden okula kazandırılmasıdır. Özellikle

ülkemizin doğu illerinde önemli bir problem olarak ortaya çıkan kız çocuklarının okullara

gönderilmemesi durumunun aşılması için büyük farkındalıklar yaratan bu proje, ülkemizdeki KSS

projeleri içerisinde en anlamlılarından biridir. Nitekim hükümet, iş adamları ve 300 binden fazla

destekçisi tarafından verilen katkılar ile 8 yılın sonunda sorunların çözümünde önemli ölçüde yol

alınmıştır.

Kardelenler: Turkcell’in bugüne kadar gerçekleştirmiş olduğu en kapsamlı ve en çok ses getiren

sosyal sorumluluk projesidir. 2000’li yıllarda adım atılan projede amaç kız çocuklarına eğitimde fırsat

eşitliğini sağlayabilmekti. Projede 2014 yılına kadar 100.000 burs verilmiş ve 28.000 kız çocuğuna

ulaşılmış. Proje ile eğitim öğretim hayatını başarı ile bitiren 15.000 kız çocuğu mezun oldu.

Turkcell’in Kardelenler dışında da, özellikle eğitim alanında gerçekleştirdiği pek çok proje mevcut,

29

Page 30: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

fakat “Kardelenler” 13 yıl sonunda Turkcell markasından bağımsız bir hal aldı, hatta National

Geographic belgesellerine konu olan proje Türkiye’ye önemli artılar sağlayan bir KSS kampanyası

olarak girişimlerine devam ediyor(Link23).

Aile İçi Şiddete Son: Projenin en büyük amacı aile içi şiddete dikkat çekmek ve farkındalık

oluşturmaktı. Sonunda hükümet, sivil toplum örgütleri ve diğer medya organları sorunun üzerine

gitmeye karar verdiler. Kamuoyu oluşturulmasının dışında da, 9 yılda 13.500 mağdura destek verildi

ve 1.500’den fazla mağdur güvenli yerlere yerleştirildiler(Link23).

Bu bahsetmiş olduğumuz projeler dışında da markalar kadınlara yönelik örnek olacak sosyal

sorumluluk projelerine imza atıyor. Örneğin Aceka Holding, KADAV ile birlikte kadına yönelik

şiddet ve kadının şiddete uğradın da neler yapması gerektiği, kanunda bu konuda kadının haklarını

içeren bilgilendirme el kitapçıkları dağıttı (Link24). Filli Boya, kadınların mesleki gelişimlerine ve

kendi ayakları üzerinde durabilmelerine destek olmak amacıyla “Filli Kadın Ustala” projesini başlattı.

Bu projeyle kadınlara meslek kazandırılması hedefleniyor. Ford Otosan, Koç Holding’in ‘Ülkem İçin’

projesi kapsamında, Uçan Süpürge ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle, ‘Bal Arıları Mühendis

Oluyor’ başlığıyla bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi başlattı.81 ilde 81 okulda kız öğrencilere,

ailelerine ve öğretmenlere mühendislik mesleğinin tanıtılacağı projeye Ford Otosan’ın mühendis

çalışanları destek verecek. Proje boyunca, meslek seçimi hakkında farkındalık yaratılarak kadın ve

erkekler için fırsat eşitliğinin önemine vurgu yapılacak ve mühendislik mesleğini seçen kız öğrenci

oranını artırmak için eğitimler verilecek. Ford Otosan mühendisleri de rol model olarak mühendislik

mesleğini, çalışma koşullarını ve kendi tecrübelerini öğrencilere ve ailelerine aktaracak.81 ilde, 81

liseye, 8100 kız ve 8100 erkek lise öğrencisine, velileri ve öğretmenlerine ulaşılması hedeflenen

çalışmada, iki yıl boyunca farkındalık eğitimleri verilecek. Projenin devamında ise

sürdürülebilirliğinin sağlanması adına Ford Otosan ve Uçan Süpürge tarafından beş yıl boyunca ortak

bir izleme programı yürütülecek. Proje sonunda üniversitelerin mühendislik bölümlerini tercih eden

kız öğrencilere, Ford Otosan’da staj olanağı da sunulacak.

Singer ise geçen yıl itibarıyla güncellenen ve Milli Eğitim Bakanlığı ile ortaklaşa yürütülen

protokol kapsamında, Türkiye’deki tüm kız meslek liselerindeki dikiş ve dikişle ilgili bölümlere

destek oluyor, okullara makine bağışında bulunuyor, öğrencilere burs sağlıyor.

Mercedes-Benz Türk, meslek sahibi olmayı amaçlayan ilköğretim okulu mezunu, olanakları

kısıtlı ve çalışkan kız öğrencileri mesleki eğitime teşvik etmek, kişisel gelişimlerine katkıda bulunmak

ve ekonomik yaşama katılmalarını sağlamak amacıyla 2004 yılında “Her Kızımız Bir Yıldız” projesini

başlattı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile birlikte hayata geçirilen bu projeye tedarikçiler,

bayiler ve Mercedes-Benz Türk çalışanları da destek verdi. Bugüne kadar 56 ilde 3 bin 500’ü aşkın

kıza eğitim desteği verildi ve meslek sahibi olmaları sağlandı. Hali hazırda şirket, proje kapsamında

bin lise ve 200 üniversite öğrencisine burs vermeye devam ediyor.

30

Page 31: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Proje kapsamında öncelikle teknik meslek lisesi öğrencisi kızlara burs veriliyor. Bunun

yanında burslu kızlara staj olanakları sağlayarak ve mezuniyet sonrasında başarılı olanlar şirket

ihtiyaçları doğrultusunda istihdam ediliyor. İlk dönemde motor, elektrik/elektronik, torna/tesviye,

makine ressamlığı ve bilgisayar branşlarmda mesleki eğitime öncelik verilen projede artık pek çok

başka bölümde olan öğrencilere de burs veriliyor. Bugüne kadar eğitimini tamamlayan 20 “Yıldız”

kıza Mercedes-Benz Türk’te iş imkanı sağlanmış. Kısa süre önce hizmete açılan özgeçmiş bankası

projeden yararlanan kızlara Mercedes-Benz Türk ve yetkili bayilerinde işe girme ve staj yapma fırsatı

yaratılıyor.

Saç bakımı firması Gliss, Türkiye’de geniş bir satış ağına sahip bakım ürünleri mağazalar

zinciri Watsons ve ülkemizin tanınmış iş kadınlarını çatısı altında toplayan etkin sivil toplum kuruluşu

Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD), kadınların meslek kazanması adına güçlerini birleştirdi. 10

başarılı iş kadını da hayata değer katmak için onlara destek verdi. “Hayata 10 Kat Değer Kat”

projesine Aslı Şen, Demet Sabancı Çetindoğan, Didem Çapa, Feryal Gülman, Prof. Dr. Neşe Kavak,

Nilüfer Bulut, Saba Tümer, Sema Güral Sürmeli, Şükran Güzeliş ve Tülin Şahin’den oluşan 10

başarılı kadın 10 farklı çanta deseni tasarlayarak destek verdi. Proje kapsamında, Gliss ürünlerinin

içinde bulunduğu özel tasarım çantalar, sadece Watsons mağazalarında satışa sunulacak ve elde edilen

gelir TlKAD’m açacağı “Kadınlara Meslek Edindirme Kursu”na aktarılacak. Kadınlar, eğitim

programlarını tamamlamalarının ardından Watsons mağazalarında çalışma fırsatı yakalayabilecek.

P&G, kadını iş hayatına kazandırmayı teşvik eden özgüven temalı kampanyalarıyla dikkat

çekiyor. Yıllar önce Orkid markasıyla başlatılan “Çocuk da Yaparım Kariyer de” bunun ilk örneğiydi.

“Çocuk da Yaparım Kariyer de” Türkiye’de hayata her an dâhil olmak isteyen kadınlar için hala

kullanılan bir slogan haline geldi. 2014 Temmuz ayında Orkid markasıyla yine “Kız Gibi” ifadesini

“yapabileceğinin en iyisini yapmak” anlamına gelen bir tanıma dönüştüren yeni bir kampanya başlatan

şirket, Eylül ayında Clinton Global İnisiyatif Yıllık toplantısında 100 milyon kız ve kadının güven

kazanmasına yardımcı olma taahhüdünde bulundu (Link8).

Yapılan çok sayıda ve başarılı kadına yönelik sosyal sorumluluk projelerini anlatmamız mümkün. Bu

projeler her ne kadar kadınların sosyal ve iş hayatına katılımlarını arttırmaya yönelik olsa da burada

önemli olan sürdürülebilirliktir. Örnekler arasında bulunan Aceka Holding’in KADAV’la iş birliği

sonucu dağıtmış olduğu kitapçıklardan sonra başka bir çalışma daha yapmış olması, devamını

getiriyor olması gerekirdi. Sosyal sorumluluk projelerinde sürdürülebilir çalışmalar olması esastır.

SONUÇ

Kadın hakları kavramı özellikle 19.yy’da büyük önem kazandı.Dünya genelinde doğuda ki

ülkelere baktığımızda; Mısır'daki kadınların %99.3'ünün cinsel tacize maruz kaldığını, siyasal alanda

kendilerine neredeyse hiç yer bulamadıklarını görüyoruz. Irak parlementosunda hiç kadın milletvekili

31

Page 32: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

yer almamaktadır. Ayrıca Iraklı bir kadın, pasaport almak isterse erkek bir yakınının izin verdiğine

dair belge götürmesi gerekmektedir.Suudi Arabistan'da kadınların araba kullanması yasalar ile

yasaklanmıştır. Bu ülkede tecavüz ve cinsel saldırı 'zina' sayılabilir.Yemen'de kızların sadece %53'ü

ilkokula gönderilmektedir. Kadınların binde 2'si, doğum sırasında hayatını kaybetmektedir.Sudan'da

kızlar için yasal evlenme yaşı 10'dur. Ortalama olarak her 30 kadından 1'i hamilelik sırasında hayatını

kaybetmektedir. Sudan'da ise kadınların binde 7.3'ü doğum sırasında hayatını kaybetmektedir.Lübnan

yasalarına göre tecavüz eden kişi, tecavüze uğrayan kadınla evlenme hakkına sahip olmaktadır.

Yasadışı kürtaj yapan kadın 7 yıl hapse mahkum olmaktadır.Filistin'de kadınların okuma yazma oranı

%92.6'yken, sadece %17'si istihadam edilmektedir. Kadınlar için evlenme yaşı, Batı Şeria'da 15,

Gazze Şeridi'nde de 17'dir.İç savaştan aşırı zarar gören Somali'de, 2012 yılında dünyanın doğum

sırasında en yüksek kadın ölüm oranı yaşanmıştır. Bu oran %1.2'dir. Ayrıca hazırlanan bir rapora göre,

Somali'deki kamplarda 1200 kadın tecavüze uğramıştır. Cibuti ülkesinde cinsel tacizle alakalı bir yasa

yoktur. Kadınların %93'ü kadın sünnetine maruz kalmaktadır.Bahreyn'de kadınların %33'ü aile içi

şiddete maruz kalmaktadır. Bir kadının tanıklığı, yarım adamın tanıklığına eşittir. Bu da demek oluyor

ki, 2 kadın, 1 erkeğin tanıklığına eşittir.Mauritius'da kadınların sadece %9'u doğum kontrolünden

haberdardır. 1 aylık bebekken %69'u kadın sünnetine maruz kalmaktadır.Birleşik Arap Emirliklerinde

evlilik dışı çocuk yapmak tutuklanma sebebidir. Ve müslüman olmayan bir erkekle evlenmeleri de

yasalara göre yasaklanmıştır.Nisan ayında Libya'daki sosyal işler bakanlığı, Libyalı kadınların yabancı

erkeklerle evlenme taleplerini askıya almıştır. Kadınların %99'undan fazlası aile içi şiddete maruz

kalmaktadır. Fas ceza kanunu kadınların kocalarını terk etmelerini yasaklamıştır. 15-49 yaş arası

kadınların %44'ü okuma yazma bilmemektedir. Ülkedeki evliliklerin %10'unda 18 yaşından küçük

kızlar evlenmiştir. Cezayir hukukunda eşe tecavüzün cezası yoktur. 14 Ekim 2012'de, Cezayir'de

cinsel saldırıdan birisi ceza almıştır. Bu tarihe kadar cinsel saldırıdan dolayı ceza alan yoktur.12 Aralık

2012 tarihinde Tunus devletinin ilk aile içi şiddet barınağı ve acil yardım hattı hizmete açılmıştır.

Tunus'da kadınlar aynı işte çalıştığı erkeğe göre, %33 daha az maaş almaktadır. Ve doğum izni sadece

30 gündür. Katar'da kadınların ehliyet alabilmesi için kocalarının izin verdiğine dair belge getirmek

zorundalardır. Her yıl yaklaşık 100.000 göçmen kadın evlilik dışı doğum yaptığı için hapse

girmektedir.Ürdünlü bir kadın yabancı bir erkekle evlendiği zaman, hem kocası ve hem de doğacak

çocukları Ürdün vatandaşı olamamaktadır. Ülkedeki gayrimenkullerin sadece %17'si kadınlara

aittir.Kuveyt'te cinsel şiddeti yasaklayan bir yasa bulunmamaktadır. Ve evlilik içi tecavüz suç

sayılmamaktadır. Kadınlar için evlenme yaşı 15'ken, erkekler için bu yaş 17'dir.Umman

parlementosunun sadece %1.2'si kadınlardan oluşmaktadır. Umman yasalarına göre mirastan

erkeklerin aldığının yarısı kadar alabilmektedirler. Bu ülkede erkek herhangi bir sebepten dolayı

karısını boşayabilmektedir. Ancak bir kadının boşanma hakkını elde edebilmesi için 8 sebep

içerisinden birini sağlaması halinde boşayabilmektedir. Bütün bu saydığımız ülkelerin ortak noktaları

hepsinin geri kalmış, kadına değer vermeyen ve dünyada başarılarıyla adlarını duyurabilmiş

ülkelerden olamamalarıdır. Batı ülkelerine baktığımızda ise Almanya’nın büyük şirketlerinde çalışan

32

Page 33: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

kadın sayısını arttırmamalarından dolayı yasa getirdiklerini görüyoruz. Almanya’da ki yasa ile borsaya

kayıtlı 108 işletmenin denetim kurullarında bulunan kadınların oranının yüzde 5’ten yüzde 30

seviyesine çıkarılması amaçlanıyor. Ayrıca yaklaşık üç bin 500 işletmeye de kadın kontenjanlarını

kendilerinin belirleyeceği bir düzenleme yapılacak (Link25, 2015). İtalya’ya baktığımızda ise “kadına

karşı şiddet” derslerinin yapıldığı görülmektedir (Link26, 2013). Finlandiya’da bir kişiyi evlilik

yapmaya zorlamak suçtur. Örneğin, ebeveynlerin çocuklarını evlenmeye zorunlu kılma ya da bu yolda

baskı uygulama hakları yoktur. Gerek kadının, gerekse erkeğin boşanma başvurusunda bulunma hakkı

vardır. Diğer eşin rızası olmadan da boşanabilmektedir.İş hayatında kadınlara ve erkeklere aynı

şekilde davranılmalıdır. Cinsiyete dayanarak ayrımcılık yapmak suçtur. Bu, örneğin, cinsiyete

dayanarak erkeğe kadından daha fazla ücret ödenemeyeceği ya da kadın çalışanın gebe olması

nedeniyle işten çıkartılamayacağı anlamına gelmektedir.Eşitlik Yasası, cinsiyet nedeniyle ayrımcılık

yapmayı yasaklamaktadır. Eşitlik Temsilcisi, Eşitlik Yasası’na uyulup uyulmadığını denetleyen resmi

yetkilidir. Cinsiyet nedeniyle iş hayatında ayrımcılığa uğratıldığınızdan kuşku duyuyorsanız, Eşitlik

Temsilcisi’yle ya da kendi meslek sendikanızla iletişime geçebilirsiniz. Şiddet Finlandiya’da her

zaman bir suçtur. Aile içinde ve çift ilişkisinde uygulanan şiddet, örneğin, dayak atmak ve cinsel

şiddet her zaman suçtur (Link27, 2016). İspanya'da yaklaşık 380'i kadın örgütü olmak üzere 450'ye

yakın sivil toplum örgütü ile işçi sendikaları ve sol görüşlü siyasi partilerin çağrısıyla kadına yönelik

şiddete karşı başkent Madrid'de büyük bir gösteri düzenlendi. Bu gösteri 2015 yılında düzenlenmiş

olup, yıl boyunca 45 kadının şiddet yüzünden ölmesini protesto etmek amaçlı düzenlenmiştir (Link28,

2015).

Sonuç olarak kadının toplumda doğru yerde olmasının, ülkenin gelişimi açısından son derece

önemli olduğu, bununda bilinçli ve nitelikli bir eğitim süreciyle gerçekleşebileceği söylenebilir.

Ülkemizde kız çocuklarının nitelikli bir eğitim alması için çalışmalar yapılması gerekmektedir. Doğu

ve Batının kadına yaklaşımını örneklerle görüyoruz. Türkiye’de kadın haklarını savunan vakıf ve

derneklerin hem sayısı hem de birliğinin artması, batı ülkelerinde olduğu gibi protesto hakkı

kullanılması ve hükümet üzerinde etkili bir baskı grubu oluşturulması gerekmektedir. Teknolojinin

ilerlemesi bilgi yayılımını hızlandırmıştır. Hükümeti destekleyen medya kuruluşlarının kadın hakları

karşısında ses çıkartmaması, artık kadınların sesinin duyulmayacağı anlamına gelmemektedir.

Dünyada ilk seçme ve seçilme hakkını elde eden bir milletin kadınları olarak üzerimize çok fazla

sorumluluk düşmektedir. Mevcut duruma baktığımızda bunu tam olarak sağladığımızı söylememiz

doğru olmayacaktır. Atatürk’ün 30 Ağustos 1925’de Kastamonu’da yaptığı konuşmada da söylediği

gibi “... Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün

müdür ki bir kütlenin bir parçasını ilerletelim, diğerini müsamaha edelim de kütlenin hepsi yükselme

şerefine erişebilsin? Mümkün müdür ki bir topluluğun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer

kısmı göklere yükselebilsin?” (Link29, 2010)

33

Page 34: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

KAYNAKÇA

Akkuş, P.(2016). Cinsel İstismar Mağduru Kız Çocukları İçin Nasıl Bir Sosyal Hizmet . İstanbul: Koç

Üniversitesi Yayınları

Aktürk, S. (2006). Avrupa Birliği sürecinde Türkiye’de çocuk hakları ve güvenliği (Yayınlanmamış

Yüksek Lisans Tezi). Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Hatay.

Arat, N. (1999). Kadınların insan hakları. Kadın Araştırmaları Dergisi, 5, 5-10.

Barlas, D. (2016). Kadın Odaklı. İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları

Çakmak, D. (2009). “Türkiye’de Çocuk Gelinler”. Birinci hukukun gençleri sempozyumu hukuk

devletinde kişisel güvenlik, bildiri tam metinler e-kitabı (20-1). Ankara: Ankara Üniversitesi

Hukuk Fakültesi.

Gökçimen, S. (2008). Ülkemizde kadınların siyasal hayata katılım mücadelesi.Yasama Dergisi, 10,1.

Seven, M. A. & Engin, A. O. (2007). Türkiye’de kadın eğitimi alanındaki eşitsizlikler. Atatürk

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1(9), 177-188.

Özaydınlık, K.(2015). Toplumsal Cinsiyetin Temelinde Türkiye’de Kadın ve Eğitim. Sosyal Politika

Çalışmaları Dergisi,33,100.

Özbudun, S.(2016). Kadınlar: İslam, AKP ve Ötesi, İstanbul: Ütopya Yayınevi.

34

Page 35: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Özdil, Y. (2015).Kadın. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi.

UNDP. (2012). 2010 Türkiye Binyıl Kalkınma Hedefleri Raporu.

Yaraman, A. (1999). Bir Demokrasi Tartışması Türkiye’de Kadınların Siyasal Temsili, İstanbul:

Bağlam Yayınları.

Link1, (2016). IPSOS, Türkiye Barometresi Araştırması, Türkiye’de Kadın-Erkek Eşitliği ve

Toplumsal Cinsiyet Rolleri. http://www.ipsos.com.tr/node/1107 adresinden edinilmiştir.

Link2, (2016). Dünya Ekonomik Forumu - World Economic Forum, WEF.

https://www.weforum.org/reports/the-global-gender-gap-report-2016 adresinden edinilmiştir.

Link3, (2015). Onedio Web Sitesi, 11 Maddede Türkiye'de Kadının Durumu.

https://onedio.com/haber/maddede-turkiye-de-kadinin-durumu-454685adresinden edinilmiştir.

Link4 , (2013). Akşam Gazetesi, Web Sitesi Haberi.http://www.aksam.com.tr/guncel/kadin-katliami-

4-bin-885-kadin-olduruldu/haber-175352adresinden edinilmiştir.

Link5. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2013 – 2014

verilerihttps://kadincinayetlerinidurduracagiz.net/kategori/verileradresinden edinilmiştir.

Link6, (2012). Resmi gazete. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/03/20120320-

16.htmadresinden edinilmiştir.

Link7, Yeni Çağ Gazetesi (2016).http://www.yenicaggazetesi.com.tr/turkiyenin-cocuk-gelin-

haritasinda-carpici-sonuc-151028h.htmadresinden edinilmiştir.

Link8, (2010). Türkiye’de Erken Evlilik Ve Çocuk Gelinler Sorunu.www.usak.org.tr./makale.asp?id-

1072 adresinden erişilmiştir.

Link9. Uluslar Arası Çalışma Örgütü, 45 No’lu Yeraltı İşleri (Kadınlar) Sözleşmesi, madde 2,

http://www.ilo.org/ankara/conventions-ratified-by-turkey/WCMS_377248/lang--tr/

index.htmadresinden edinilmiştir.

Link10. Ek iş yapmak Web Sitesi.http://www.ekisyapmak.org/firmalarin-kadinlara-is-yaratan-sosyal-

sorumluluk-projeleri adresinden edinilmiştir.

Link11. Türkiye Büyük Millet Meclisi Milletvekilleri Dağılımı (2016).

https://www.tbmm.gov.tradresinden edinilmiştir.

Link12. Kadın Dayanışma Vakfı web sitesi, link

https://www.kadindayanismavakfi.org.tr/tarihceadresinden edinilmiştir.

35

Page 36: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Link13. Mor Çatı web sitesi.https://www.morcati.org.tr/tr/tanisalim/oykumuzadresinden edinilmiştir.

Link14. KAMER web sitesi, link http://www.kamer.org.tr/icerik_detay.php?id=270adresinden

edinilmiştir.

Link15, (2004). Bianet web sitesi.http://bianet.org/bianet/kadin/43145-on-maddede-turkiyede-kadin-

hareketiadresinden edinilmiştir.

Link16. KADAV web sitesi, http://www.kadav.org.tr/?page_id=212adresinden edinilmiştir.

Link17. Kadem web sitesi, link http://kadem.org.tr/kadem-hakkinda/adresinden edinilmiştir.

Link18, (2016. )Turnosol haber, web sitesi haber.http://www.turnusol.biz/public/haber.aspx?

id=26797&pid=7&haber=Korkun%E7%20ger%E7ek:%20Devletin%20korudu%F0u%20kad

%FDnlar%FDn%20y%FCzde%2073%FC%20%F6ld%FCr%FCld%FC! adresinden

edinilmiştir.

Link19. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı. http://kadininstatusu.aile.gov.tr/uygulamalar/turkiyede-

kadinadresinden edinilmiştir.

Link20. Sığınaksız Bir Dünya Web Sitesi, http://www.siginaksizbirdunya.org/kadina-karsi-siddetle-

mucadele/35-yasal-duzenlemeleradresinden edinilmiştir.

Link21, (2010). Evrensel Haber, Web sitesi haberi.https://www.evrensel.net/haber/181553/rtuk-e-

gore-tecavuz-gibi-escinsel-iliski-de-sakincaliadresinden edinilmiştir.

Link22. Halkla ilişkiler Web sitesi, http://www.halklailiskiler.com/kurumsal-sosyal-sorumlulugun-

yeni-gozdesi-kadinlar.htmladresinden edinilmiştir.

Link23.Pazarlamasyon web sitesi, http://www.pazarlamasyon.com/is-dunyasi/kurumsal-sosyal-

sorumluluk/turkiyenin-markalasmis-sosyal-sorumluluk-projeleri/adresinden edinilmiştir.

Link24. Aceka Holding web sitesi, http://www.acekaholding.com.tr/holding/kadina-yonelik-siddete-

karsi-sosyal-sorumluluk-projesiadresinden edinilmiştir.

Link25, (2015). Euro News İnternet Sitesi.http://tr.euronews.com/2015/03/06/almanya-da-kadin-

haklari-icin-tarihi-adimadresinden edinilmiştir.

Link26,(2013). BBC

News.http://www.bbc.com/turkce/haberler/2013/11/131125_kadina_siddetadresinden

edinilmiştir.

36

Page 37: Türki̇ye’de kadinlarin son 10 yilda yasalar üzeri̇nde ki̇ etki̇leri̇

Link27, (2016).Infopankki.fi web

sitesi.http://www.infopankki.fi/tr/finlandiya-hakk-nda-bilgiler/finlandiya-toplumu/finlandiya-

da-e-itlik

Link28, (2015). Hürriyet Haber Web sitesi, http://www.hurriyet.com.tr/ispanyada-kadina-yonelik-

siddete-karsi-buyuk-gosteri-40011483

Link29, (2010). http://www.isteataturk.com/haber/3297/ataturk-ve-kadin-egitimi

37