tukenmez sayı:12

80

Upload: tukenmez-yetmissekizli

Post on 22-Mar-2016

273 views

Category:

Documents


6 download

DESCRIPTION

Tukenmez Sayı:12

TRANSCRIPT

Page 1: Tukenmez Sayı:12
Page 2: Tukenmez Sayı:12
Page 3: Tukenmez Sayı:12

1

Türkiye Gelece ini Ar yor # Her Yer Kandil! Her Yer Gezi!

Tükenmez’in bu say s nda Gezi direni inden Kandile uzanan toplumsal fay hatt nda

‘gelece ini arayan Türkiye’nin büyük foto raf n çekmeyi amaçlad k. Kandil röportajla-

r , Gezi’yi her bir yan yla anlayan ve irdeleyen röportajlard r ayn zamanda. Türk med-

yas n n bugünkü tek yanl ve manülatif tarz na da kar Orta Do u’ya kadar geni leyen

bir yelpaze çizmeyi hedefledik.

‘’Her Yer Kandil! Her Yer Gezi!’’ dedik, çünkü Türkiye’nin çözüme, bar a, demokratik

hak ve Özgürlüklere ihtiyac son derece yak c . Çözüm ve bar süreci kendini Kandil’de,

demokratik hak ve özgürlükler Gezi’de ifade ediyor. Bu iki noktadan ç kan toplumsal/

siyasal fay hatt bize gelece ini arayan Türkiye’nin ayd nl k ipuçlar n veriyor.

Say n Ba bakan, Gezi’ye Tahrir, Saraçhane’ye Adeviye meydan diye bak yor. Bir

yandan Adeviye meydan nda toplanan darbe kar tlar na destek verirken, di er yan-

dan Gezi park nda toplananlara darbeci cuntac lar n zalimli iyle sald r yor. Oysa bir hat

nas l Gezi’den Kandil’e uzan yorsa, bir ba ka hatta Gezi’den Adeviye’ye uzanmaktad r.

Yani Gezi’de olmak M s r’daki darbeye kar olmaya engel de ildir...

Kandil-Gezi ekseninde haz rlad m z dergimizin 12. say s nda, Kandil’de KCK E Ba -

kanlar Cemil Bay k ve Bese Hozat, KCK Ba kanl k Konseyi üyesi Mustafa Karasu, KCK

Yürütme Konseyi Üyeleri Duran Kalkan, Sabri Ok, Ali Haydar Kaytan ve Beritan Dersim

ile kritik evreye giren sürecin do ru anla lmas aç s ndan önemli röportajlar gerçek-

le tirdik. Hukukçu, akademisyen, gazeteci, siyasetçi insan m z n Gezi’yi çe itli boyut-

larda de erlendiren zengin yaz lar ise, dergimizin bu say s n n sayfalar nda yer al yor.

lgiyle okuyaca n za eminiz.

***

Çözüm ve Bar sürecine ili kin çal malar di er çal malar m z n görünürlü ünü göl-

gelemi durumda. Olsun. Biz bundan memnunuz. Ama ba ta 12 Eylül olmak üzere ça-

l malar m z sürüyor. 33. Y ldönümünde 78’liler ve dostlar bulunduklar her alanda 12

Eylül darbesini protesto etkinlikleri geli tiriyorlar.

78’liler Giri imi bünyesine olu turulan ve deneyimli gazeteciler ile akademisyenlerin

çal malar yönlendirece i Röportaj Atölyesi’nin haz rl klar son a amaya geldi. Yak n-

da duyurusunu yapaca m z atölyede çal malar n n Ekim’in ilk haftas nda ba lamas n

planl yoruz. Atölyeye kat lmak isteyenler çok yak nda internet sitemizde yay nlanacak

olan ba vuru formunu doldurarak bize iletebilirler. (Röportaj Atölyesi ba vuru formu-

na ula aca n z adres: www.78li.org)

***

Dergimizin bir önceki say s nda ‘21. Yüzy l ve Kürtleri konu edinmi tik. Bu say m zda

halklar m z aras ndaki ayr may onaran ve ortak mücadele alanlar nda birle tiren bir

yoldan ilerliyoruz.

Yolumuz aç k olsun!

78

’lil

erd

en

Celalettin [email protected]

Page 4: Tukenmez Sayı:12

2

çindekiler1 78’lilerden Celalettin Can

4 12 Eylül Evren’den, Ergenekon F rat’tan,

Öteye Geçmezse Yalan!

6 AKP’nin Bar ‘Güven Verici De il’

DOSYA KandilHer Yer Kandil, Her Yer Gezi10 Silahlar Susuyor Kandil Konu uyor /

Nimet Tanr kulu

Cemil Bay k, Bese Hozat, Duran Kalkan, Sabri Ok, Mustafa Karasu, Ali Haydar Kaytan, Beritan Dersim ile röportajlar

30 ‘Bir Daha Asla’ / Selma Irmak

33 Türkiye Gelece ini Ar yor. / Muzaffer Ayata

34 Orta Do u’da Kürtlerin Yükseli i. / Mete Çubukçu

36 Türkiye çin zahl - çtihatl Gelecek Tahmini / Prof. Bask n Oran

38 Çözüm Süreci ve Medya / Rag p Duran

40 Bu Bir Nefret Yaz s de ildir / Zeynep Alt ok Akatl

42 Misak- Milli S n rlar / Hasan Erkul

44 ‘Rum’ De il, ‘Rum Rum’ , ‘Karetta Karetta’ gibi. / Mihail Vasiliadis

46 Gelece imizle Bar mak... Erol Dora

48 Türkiye, Gelece i çin Geçmi iyle Bar abilecek mi? / Doç Dr. Ozan Erözden

DOSYA Gezi50 Özgürlük Ad n Gezi Olsun /

Celalettin Can

52 ‘O Gece Türkiye’de Devrim Oldu’ / Naz m Alpman

54 ‘Beyaz Gül’, Gezi ve Hukuk. / Av. Fikret lkiz

12 Eylül’ün toplumun neredeyse tümünün sindirildi i ilk y lla-r nda bütün yaln zl klar na ra men siyasi tutsaklar n yak n-

lar içerideki karde lerinin, çocuklar n n, e lerinin, sevgililerinin haklar n savunmaktan geri durmad lar. Y lmad lar, direndiler, mücadele ettiler. Didar ensoy i te bu mücadelenin bir simgesi olarak insanl k onuru ve haklar n korumak mücadelesinde hep en önde oldu. O sadece 80’li y llarda a r i kencelerden geçiri-len MLSPB davas san en küçük karde Hasan ensoy’un ab-las de ildi, o Türkiye’deki bütün siyasi tutsaklar n Didar ablas oldu.

‘Tarihe verilmi sözlerimizinGüvercini gülümsüyordun

De il mi Didar Abla?Aln ndaki k,

Tarihten al nacak yan tlar n mu tulu uDe il mi?’

Hayat Ar ivi’nden...Bir nsanl k Onuru Sava ç s : Didar ensoy

Page 5: Tukenmez Sayı:12

3

56 Sokakta Birle tik, Sokakta Kazanaca z. / Yunus Bircan

58 Geziye Sol Bak . / Fahrettin Dede

60 Karanl kta Ne Yapacaks n z? / Doc. enel Karaka

62 Gezi ve Eko- E ilimler. / Ahmet Çakmak

64 Sokaklar da, Meydanlar da Dolduruyoruz. / Meral Gündo mu

65 ore gerî Û Pêvajo / Feratê Deng zî

66 Tükenmezler Galerisi/ ‘Anti Kapitalist Müslüman’ ‘ Abdestli Kapitalizme Kar ’ Celal Ba lang ç

72 Dil: Politika’da Merkezi Unsur /Sultan Karaka

74 Politik Rapor’dan

78’L LER TÜKENMEZ78’liler Dernekleri Federasyonu Yay n Organ d r

Yay n TürüUlusal, Süreli

ISNN 1309 - 0666

Süslü Saks Sk. No: 15/5 Tarlaba - stanbulwww.78li.org / [email protected] 212 244 48 02

Sahibi ve Yaz leri MüdürüOsman Zorba

Genel Yay n YönetmeniCelalettin Can

Yay n KuruluAy en Canda , Berat Günç kan, Celal Ba lang ç, Feyyaz Yaman, Fikret lkiz, Hasan Erkul, Hülya Gülbahar, Zeki Co kun, Mehmet Güç, Naz m Alpman, Nimet Tanr kulu, Rag p Duran

Foto raf / KatkÖzcan Yaman, Seyfettin Genç, smail Altan,

eyma Elaman, Özgür Gündem

Redaksiyon / KatkÖnder B y k

Grafik Tasar mDilek K rcan, Rag p ncesa r

Da t m / Koordinasyon:Abdullah Öztüre, Baki Ceylan, hsan Karabulut, Seyfettin Genç, Öner Naz m Altunka

Bask ve CiltDuplicate Matbaa Çöz. San. ve D Tic. Ltd. ti. Maltepe Mah. Litros Yolu Sok. Fatih San. Sitesi, No: 12 / 98 Topkap – Zeytinburnu / stanbulTel: 0 212 674 3980 (pbx) Fax: 0 212 565 0061 www.duplicate.com.tr

TÜKENMEZ TemsilcilikleriAnkara: Metin Uzunöz / 0532 542 41 71Antakya: Hikmet Subaşı: 0505 375 22 47Artvin: Nurettin İhtiyar: 0533 432 52 00Avanos - Nevşehir: Mükremin Tokmak / 0541 714 63 23Aybastı - Ordu: Dursun Yıldırım / 0537 241 57 02Batman: Behçet Türkan: 0537 604 23 75Bursa: Fahrettin Dede / 0532 286 49 56Çanakkale: Hayrettin Pişkin / 0544 212 77 60Çorlu: İlyas Karaçayır / 0505 820 13 66Denizli: Nebi Ebci / 0533 353 86 87Dersim: Kemal Tulga / 0534 405 62 62Amed: Gani Alkan / 0506 852 30 24Gebze - İzmit: Ömer Çimen / 0532 306 56 85Gönen/Balıkesir: Burhanettin Yılmaz /0535 781 59 78Hatay: Mehmet Arhanalp / 0535 957 63 39İstanbul: Abdullah Öztüre / 0554 340 75 00İzmir: Temur Taşdemir / 0532 207 78 11 / Seyithan Çelik / 0507 920 74 48Kırşehir: M. Emin Avcı / 0530 974 99 40Konya: Mehmet Havuçcu / 0507 921 48 63Mardin: Necat Coşkun / 0534 795 83 46Mersin: İbrahim Bilen / 0535 489 59 19Nazilli - Aydın: Kazım Turanlı / 0542 836 15 44Osmaniye: Mehmet Kandar / 0543 764 66 72Urfa: Abdurrahman Pişkin / 0541 717 31 48Van: Abdullah Damarseçkin / 0506 852 30 24

Didar ensoy, nerede bir umut, bir demokrasi, bir insanl k mücadelesi varsa oradayd . nsan Haklar Derne i’nin onursal kurucusu oldu. Defalar-ca gözalt na al nd , ölümle tehdit edildi, ama mücadelesini hep sürdürdü. 87 A ustos’unun son günleri siyasi tutsak yak nlar için zor zamanlard . Tek tip elbise uygulamalar na kar Türkiye’nin dört bir yan ndaki ceza-evlerinde açl k grevi ba lam t . Kamuoyunu harekete geçirmek için açl k grevinin 39. gününde tutuklu ve hükümlü yak nlar n n Sultanahmet par-k nda ba latt klar oturma eyleminde Didar ensoy her zamanki gibi en ön-deydi. 3 gün boyunca siyasi tutsaklar n taleplerini b kmadan anlatt . 3. gün sonunda polisin engellemeleri ve müdahaleleri sonucu son verilen oturma eylemi sonras nda Ankara yürüyü ünün ba nda yine Didar ensoy vard . Amaçlar tutuklular n ya ad klar ko ullar ile ilgili yetkili organlara dilekçe vermekti. Sanki o gün bir veda yolculu u gibiydi. Yol boyunca u ranan cezaevlerinde “Arslanlar na” beyaz e arb yla el sallarken ‘’ho çakal n’’ di-yordu. Öyle de oldu. Günlerden 1 Eylül’dü. Dünya Bar gününün kutland -

tüm dünyada, Türkiye’nin ba kenti Ankara’da TBMM kap lar nda tutsak yak nlar , en temel demokratik en temel anayasal haklar n n kullan lmas yolunda ya am n yitirdi.

O korkunun ve ölümün kol gezdi i ortamda inad n, sevginin, mücadele-nin resmini b rakt bizlere.

Nimet Tanr kulu

Page 6: Tukenmez Sayı:12

4

12 Eylül darbecilerinin yarg lanmas kampanyas n 14 y ld r sürdürüyo-

ruz. 4 Nisan 2012 tarihinden itiba-ren de Ankara’daki Evren– ahinkaya mahkemesine kat l yoruz.

Sadece içeride görülen mahkeme-ye de il, ma durlar m zla, kat l mc kurumlar m zla, afi lerimizle, pan-kartlar m zla Ankara Adliyesi önünde kurdu umuz kürsüden do ru geli tir-di imiz bir nevi yüzle me/ hesapla -ma etkinliklerimizle kat l yoruz.

Öncesi var, hükümetin iki 12 Eylül darbecisini yarg önüne ç karma pro-jesine yol açan iç ve d kamuoyunda yaratt m z 14 y ll k birikim bir yana, her 12 Eylül mahkemesinden önce bölgelerde geli tirdi imiz eylemlilik-ler, binlerce suç duyurusu ve müdahil ba vurusu dilekçeleri var.

Y llard r yürüttü ümüz darbe kar -t toplumsal/ demokrasi mücadelemi-zin a z m za çal nan “bir parmak bal” olmamas , gerçek anlam yla 12 Eylül darbecilerinin ve suç ortaklar n n yar-g lanmas için Ankara Adliyesi önünde ve içinde mahkemeye kat l yoruz. Sa-y lar giderek azalsa da bir k s m sol ve demokratik kurulu larda kat l yor.

Bu tip davalar siyasi davalard . Bu davalara bir ba na hukuki argüman-larla yakla lamazd . Toplumsal/si-yasal düzlemde ciddi bir sahiplenme pekâlâ davay arzulanan sürece so-kabilirdi. En az ndan bu yolu denemek gerekiyordu. “Denemi ” ve bu yolu tüketmi olaca m z gibi 12 Eylülcüle-rin yarg lanmalar ihtiyac n topluma daha fazla mal edebilir ve onlar top-lum vicdan nda daha güçlü bir ekilde mahkûm etmi olurduk.

Olmad ! 30 y ld r 12 Eylül darbecile-rinin yarg lanmas n gündemine alma-

yan Sol’un önemli bir kesimi, bu kez AK Parti’ye duydu u tepkinin sonucu olarak gündemine almad . Ama 12 Ey-lül darbecilerinin yarg lanmas sorunu ortada duruyor.

Darbecileri “Yarg lamama”Evren – ahinkaya ‘da cisimle en

12 Eylül yarg lamas olmas gereken ekilde gerçekle miyor. Dava nas l

ba lam sa öyle sürüyor. Davay ge-ni letme yönünde kayda de er bir ilerleme sa lanam yor. ki darbeci mahkemeye getirilemedi. Haf zalar -n n yerinde oldu u video – kamera da çok belirgindi. Darbeci Evren’den 10 ya büyük olan Berfo ana ile k yaslan-d nda, bu iki darbe efi mahkemeye rahat getirilebilirlerdi. B rakal m mah-kemeye getirilmelerini, video- kamera yöntemiyle soru- cevap i leminin sür-dü ü mekânda müdahil bir avukat n bulunmas reddedildi. Sorulara kar tutumlar n kamera da görünmeyen birilerinin yönlendirdi i çok aç kken,

yanlar nda Mahkeme heyetinden kim-se yoktu. Orta Hakim Süleyman nce ba ta olmak üzere, Mahkeme Heyeti, “sivil” bir s k yönetim mahkemesini and r yordu. Yanl anla lmas n dar-becilere kar de il, biz davac lara ve ma durlara kar . Darbecilere kar ise çok toleransl davrand lar. Bizle-re söz vermiyor, müdahil say s n en alt düzeyde tutuyorlard . Darbecilerle ilgili ald klar ara kararlar genellikle kollay c mahiyette oluyordu.

Davan n as l çeli kisi sadece dar-be yapt klar ndan dolay yarg lan yor olmalar . Elbette darbe yapma suçu ba l ba na yarg lanmalar n gerekti-riyor. Ama u da var: darbe te ebbüs a amas nda kalmad , devleti ele geçi-rip 12 Eylül devletine dönü türdüler. Uluslararas toplum ‘darbe devleti’ es-prisine bakmadan yeni durumu kabul etti ve 12 Eylül devleti, devletleraras hukukun güvencesi alt na girdi. ‘Sivil’ hükümetlerin 30 y ld r cunta yasala-r yla ülkeyi idare etmeleri ba ka bir

Ergenekon yarg lamalar , iktidar mücadelesine dönü tü, yozla t , F rat’ n ötesine geçemedi. Darbeciler yarg lanmas n diye Silivri’ ye y lanlar ise, 12 Eylülcüler yarg lanmas n diye Ankara’ya gelmeyeceklerdi…

12 Eylül Evren’den, Ergenekon F rat’tan Öteye Geçmezse Yalan!

TÜRK YE

YARGI

TÜRK YE

YARGI

Ankara Adliyesi, 12 Eylül mahkemesi önü.

Page 7: Tukenmez Sayı:12

5

koruyuculuk sa lad darbecilere. Ku-rulu devletin özüne dokunmadan, bi-çimini de i tirmeye dönük bir darbe, elbette onlar kurucu irade yapmaz, ama “devletin özü ve devletin biçimi” gibi devlet kavram na dönük analiz-ler cuntac lar neden ilgilendirsin ki? Bu tür siyasi/felsefi mülahazaralara ak llar da ermez. Onlar n akl düz ve kestirme çal r: Nitekim bu mant k silsilesi içinde ‘ben devleti yeniden kurdum, kurucu iradeyim, sen beni yarg layamazs n’ diyorlar. Elbette bu argümanlara kar , bizim gibi dü ü-nen insanlar n söyleyece i daha çok eyi var, ama mevcut devlet ve reji-

min yasall içinde dü ünenlerin, bu tür savunular n kendi içinde bir mant -

oldu unu kabul etmeleri gerekiyor. Uluslararas devletler sisteminin 12 Eylül cunta devletini neden kabul et-ti ini ve bugüne kadar uzayan muhte-mel sonuçlar yla beraber derinlemesi-ne dü ünmek gerekiyor.

Biz dü ündük. Bundan ç kard m z sonuç, 12 Eylül darbecilerinin mevcut siyasi kuvvet ili kileri ve politik at-mosferin etkisi alt nda ancak “ nsanl k Suçu’’ undan dolay yarg lanabilecek-

leri tezini ortaya att k.12 Eylül darbesinin ko ullar ad m

ad m örülmü tü. Cunta efi Evren bunu, “ko ullar n olgunla mas n bek-ledik” biçiminde itiraf etmi ti.

Mahkeme ‘’ nsanl k Suçu’’ kavram -n kabul etti, ama Evren’in bu ifadesini suç duyurusu olarak ele al p 12 Eylül öncesi her biri bu mahiyette olan kat-liamlar aras nda hala ili ki kurmuyor.

Bu ne demektir?1 May s 1977 katliam , 16 Mart stan-

bul Üniversitesi, Balgat, Bahçelievler, Sivas, Mara , Çorum Katliamlar n n aç a ç kar lmamas , katliamc lar n yarg dan kaç r lmas demektir. Abdi pekçi, Kemal Türkler, Do an Öz, öldü-

rülen 5.000 genç; on binlerce, i ken-ce, kay p, yarg s z infaz suçu ve ölüm vakalar n n aç a ç kar lmamas , katil-lerin yarg dan kaç r lmas demektir.

Bu ekilde darbe yapanlar esasen yarg lanmazken, yapamayanlar yarg -lanacak, mahkûm olacakt .

Hükümet, Ergenekon planlama-lar na gösterdi i ilginin binde birini Ankara’daki 12 Eylül davas na gös-termeyecekti. 4+1 ay süresiyle s n rl

naylon nitelemesini ziyadesiyle hak eden Meclis Darbeleri Ara t rma Ko-misyonu 28 ubat soru turmas için 103 ki iyi dinlerken, 12 Eylül gibi deva-sa bir dava için sadece 29 ki iyi din-leyecekti. Darbenin en büyük ma du-ru 78 Ku a ve temsilcilerini ise hiç dinlenmeyecek, komisyonun dinledi i 29 ki inin ço u de i ik dönemlerde ve de i ik biçimlerde darbe i birlik-çisi burjuva politikac lar olduklar ise görmemezlikten gelinecekti.

Ç k do ru olan Ergenekon yarg la-malar , iktidar mücadelesinin bir par-ças na dönerek yozla acak, F rat’ n ötesine geçemeyecekti. Darbeciler yarg lanmas n diye Silivri’ye y lanlar ise, 12 Eylülcüler yarg lanmas n diye Ankara’ya gelmeyeceklerdi. 12 Eylül-cülerin yarg lanmas ndan korkanlar Ergenekon’un yas n tutanlard .

Sonuç olarak, iki darbeci eskisiyle yetinen 12 Eylül yarg lanmas da, F -rat’ n ötesine geçemeyen faili meç-huller, koy bask nlar gibi vah ice i lenmi suçlar ayd nlatmayan bir Ergenekon yarg lamas da yalandan öteye geçemez.

TÜKENMEZ

Page 8: Tukenmez Sayı:12

6

Puslu bir ortamda yolunu arayan bar a katk sunmak amac yla,

Ba bakan ve Hükümet Yetkilileri’yle Akil nsanlar Heyeti’nin Dolmabah-çe’de gerçekle tirdi i toplant notla-r n n en az ndan bir k sm n yay nl -yoruz. Süreç ne kadar aç k ve effaf olursa halk o denli gerçe e eri ebilir.

Say n Ba bakan ve çal ma arka-da lar n n yapt düzenleme ile co -rafi esasa ba l olarak Türkiye yedi bölgeye ayr ld . Her bölgede dokuzar ki iden olu an Akil nsanlar Heyeti Komisyonu olu turuldu. Toplam 63 ki iden olu an Akil nsan Heyeti, 4 Nisan 2013 tarihinden itibaren 2-2,5 ay boyunca 81 ilde, 60 binden fazla yurtta m zla görü tü. Her bölge, ha-z rlad ortak raporunu daha önce Kamu Güvenli i Müste arl ’na gön-dermi ti. 26 Haziran 2013 tarihinde Dolmabahçe Ba bakanl k Ofisi’nde ise heyet ba kanlar Ba bakan’a özet bilgiler sundular. Raporda ortakla a-mayanlar n kendi raporlar n haz rla-ma haklar vard . Yaz ld ekliyle ra-porda ortakla m t m, ortakla amad -

m öneri ve görü lerimi kendi ad ma haz rlad m ek raporla iletmi tim.

26 Haziran 2013 tarihli Dolmabah-çe toplant s nda raporlarla ilgili bilgi verildikten sonra Ba bakan bizlere söz hakk verdi. Bunun birçok aç kla-mas olabilir, ama heyet üyeleri pek söz alma e ilimi göstermedi. Benim d mda söz alan heyet üyelerinden Taha Erdem ‘demokratik adımların atılmasını beklendiğini’ anlatmaya ça-l t . Kadir nan r ‘Sayın Başbakan’ım her zaman böyle yumuşak olsanız’ me-

alinde bir cümle kurdu. Orhan Gen-cebay -barajlarla ilgili söylenenler-den dolay m , ba ka bir nedenle mi, bilemiyorum- ‘barajların yararından, depremlerden’ bahsetti. Do u Ergil’in, Taha Erdem’e benzer cümlesini ha-t rlayam yorum. zzettin Do an ise -Alevileri koruma güdüsüyle olmal , ‘Başbakan’ın ifade ettiği gibi Alevilerin Gezi Parkı’na toplu olarak gitmediğini, bütün Alevilerin CHP’li olmadığını, Rey-hanlı’da ölenlerin Sünni vatandaşlar olarak açıklanmasının uygun olmadığı-nı’ ifade etti....A a da yer alan tutanak tamamen

ki isel notlar mdan olu mu tur. Akta-r mlar bire bir konu malar n de ifresi de ildir. Ancak meali ve özü, ayn yla vuku bulmu tur.

Konunun daha bütünlüklü ele al n-mas için Akil nsanlar olarak “Yola Ç karken” gerçekle en ilk 4 Nisan

2013 tarihli Dolmabahçe toplant s n n notlar n da son k sma ayr bir bölüm olarak ekledim.

Ayr ca her iki Dolmabahçe toplant -s da bas nda yaz l ve görsel boyutla-r yla yeterli olmasa da geni biçimde yans d .

Olay n tarihselli i ve önemi dikkate al nd nda toplant da dile getirdi im dü ünceleri, Ba bakan ile aram zda geçen tart ma diyaloglar olabildi-

ince geni bir çerçevede izah etmem bir zorunluluk olarak belirdi. Metinde italik karakterle yaz lan bölümler top-lant da dile getirdi im dü üncelerdir.

Bar Süreci’ne li kin Genel De erlendirmeDemokratik Çözüm ve Barış Süreci’nin

ilk aşaması silahlı grupların sınır dışına çıkması, buna paralel olarak operasyon-ların durması ve ülke siyasetinin silahla-rın gölgesinden kurtulmasıydı.

AKP ‘nin Bar ‘Güven Verici’ De il...

Dolmabahçe Akil nsanlar Toplant lar - Notlar

Dolmabahçe Ba bakanl k Ofisi / 26 Haziran 2013

TÜRK YE

BARI SÜREC

TÜRK YE

BARI SÜ

Page 9: Tukenmez Sayı:12

7

Devletin ve PKK’nin bizzat kendi açık-lamaları ve kabulleriyle sürecin birinci aşaması tamamlanmış durumda... Şim-di sıra ikinci aşamada, yani demokra-tikleşmede… Elbette ki ikinci aşamaya tekabül eden demokratik önlemlerin birden uygulanması mümkün değil. Bu aşamanın en önemli hedefl erinden baş-ta geleni; demokratik, katılımcı, eşit-likçi, özgürlükçü bir anayasa yapımı… Dolayısıyla bu uzun bir mesele… Belki de genel seçimlere böyle bir anayasa yapımı şiarıyla girmek gerekecek.

En önemlisi, tarafl ar arasında barış koşullarının tesisi için vazgeçilmez olan “Güven Verici Önlemler” meselesi. Uzak tarihe gitmeye gerek yok, son on yıllık süreç bile tarafl ar arasında ciddi bir gü-ven probleminin var olduğunu ortaya koyduğuna göre bu nokta çok önemli. PKK ateşkes, “esirlerin bırakılması” ve giderek silahlı güçlerini önemli ölçü-de Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışına çekerek “Güven Verici Önlemler” çer-çevesinde üzerine düşeni yapmış oldu. Kamuoyu şimdi Ak Parti hükümetinin üzerine düşünleri yapmasını bekliyor.

Özellikle PKK güçlerinin s n r d na çekilme konusun da, Ba bakan “Yanlış biliyorsunuz. PKK güçlerinin yüzde 15’i geri çekildi. Yüzde 85’i çekilmiş değil. Sanılmasın ki biz bilmiyoruz…” diye iti-raz etti. “Bu bilgiyi kamuoyu bilmiyor, sizde ilk defa açıklıyorsunuz,” eklinde kar l k verince, Ba bakan “Kamuoyu bilecek” dedi. Ba bakan n bu aç kla-malar na cevaben“Ama algı dediği-niz gibi değil. Ayrıca çekilme bir tercih, üstelik çatışma olmuyor. PKK baharın çekilmenin zor olacağını, güzü bulaca-ğını zaten söylemişti,” demem üzerine Tunceli-Ovac k’ta i adam kaç rma ve bölgedeki kimi olaylardan bahsetti*.

Güven Verici Önlemler KCK tutuklular n n durumu: KCK

davası tutuklularını salıvermek için ana-yasa değişikliği gerekmiyor. Bunun her-hangi bir maliyeti de yok. Bir kanun de-ğişikliği ile KCK tutukluları bir gece de bırakılabilir. Sadece onlar değil, silahlı şiddete başvurmamış bütün tutuklular salıverilmeli. Ba bakan bu sorunla il-gili herhangi bir cevap vermedi…

Hasta tutuklular n durumu: 400 civarında hasta tutuklu içeride son de-

rece olumsuz koşullarda yaşıyorlar ve bazıları her an ölme tehlikesiyle karşı karşıyalar. Başta müebbetlik ağır hasta-lar olmak üzere, hasta tutukluları Cum-hurbaşkanı’nın salıverme yetkisi var. Bu yetkinin kullanılması önünde herhangi bir engel yok.

Ba bakan bu konu hakk ndaki aç k-lamalar m za cevap vermedi.

Koruculuk sisteminin kaldırılması: Koruculuk sistemi mutlak olarak kal-dırılmalı. Bunun için bir geçiş sürecine ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Korucular öncelikle silahsızlandırılır. İşgal ettik-leri toprakları boşaltmaları sağlanır. Bir kısmı kırsal alanlardaki petrol boru hattı vb. noktaların güvenliğinde, bir kısmı tarımsal üretimde istihdam edilir.

Ba bakan cevaben “Bu konuyla ilgili çalışmalar sürüyor” dedi ama aç klay -c ve ikna edici bir cevap vermedi.

Koruculuğun tasfi yesi süreci, çatış-malar nedeniyle köylerini terk etmek zorunda kalan köylülerin dönüşlerinin teşvik edilmesi ve bunun için fi ili adım-lar atılması ile koşut yürütülmeli.

Ba bakan bu konuda “Çatışmalar nedeniyle göçen köylülerin geri dö-nüşüyle ilgili teşvik sürüyor,” dedi ve harcanan paran n miktar n aç klad . Ancak benim “Korucular onların bir-çok köyünü ve toprağını işgal etmiş, üstelik korucular silahlı… Koruculuk sistemi çözülmeden bütün köye dönüş projeleri karşılıksız kalır” eklindeki görü üme kar ikna edici bir cevap vermedi.

Yeni karakollar ve baraj yap m : Yeni karakollar yapılıyor. Yetkililere so-ruyoruz, “eski ihaleler” ile açıklanıyor.

Türkiye Cumhuriyeti devleti barışını birkaç ihaleyi iptal edememeye bağ-layamaz. İhaleyi alan şirket ve kişiler başka alanlara yönlendirilerek bunların mağduriyetleri telafi edilebilir. Ayrıca Dersim’de 38 adet Karakoldan bahsedi-liyor**. “Hepsi de yöre insanı açısından kutsal ziyaret yerleri ve çevrelerinde ya-pılıyor” deniyor. Suriye, Irak, İran sınır boylarında yapılacak karakollar anlaşı-labilir, ama bölgede bu kadar karakol yapılması anlaşılamaz.

Ba bakan ile en çok diyaloga girdi-imiz konulardan biri bu sorun oldu

ve netice olarak “Bu devlettir, devlet yolgeçen hanı değildir. Dediğin yerlerde dâhil, devlet ihtiyaç duyduğu her yerde ve mekânda karakol yapacaktır” dedi.

Konu mam s ras nda baraj yap m-lar na da de inmi tim. Ba bakan bu konuyla ilgili olarak, ‘Baraj yapımının güvenlikle ilgili olmadığını, Türkiye’nin su problemi olduğunu, sınır dışı sularla ilgili haklarımızı güvence altında tutmak için baraj yapımına devam edileceğini’ söyledi***.

nsans z hava araçlar n n ke if faaliyetleri: Çatışma yaşanmadığı ve silahlar sustuğu sürece, insansız hava uçaklarının uçuş programlarına son verilmesi gerekir. Ülke sınırları dâhi-linde İnsansız Hava Uçakları’nın keşif yapması bir yerde anlaşılabilir. Ancak silahlı grupların çekildikleri ve öbek öbek yaşadıkları Kandil’de, bu uçakların keşifl erinde ısrar etmek, İnsansız Hava Uçakları’nın katliam tehdidi yaratması sürece ciddi zararlar verme potansiyeli taşımaktadır.

Dolmabahçe Ba bakan’l k ofisi.

Page 10: Tukenmez Sayı:12

8

Ba bakan bu konuda “Bu devlettir, güvenliği için İnsansız Hava Uçakla-rı’nın keşifl erini sürecektir,” cevab n verdi.

Yüzde 10 seçim baraj : Yüzde on seçim barajı parlamentonun meşruiye-tini zedelemektedir. Bu nedenle, seçim barajları kaldırılmalı ya da en alta çekil-meli. Bunun için de anayasa değişikliği gerekmiyor. Bir kanun değişikliği yeter-lidir.

Ba bakan bu konuya ili kin olarak “İktidara geldiklerinde seçim barajlarını önlerinde bulduklarını, istikrar için ba-rajın kaldırılmayacağını’ belirtti.

Abdullah Öcalan’ n ko ullar : Barış süreci için Öcalan’ın stratejik bir değer olduğu kabul görüyor. Buna rağmen ya-şam ve siyaset problemleri sürüyor. Kal-dığı mekân sağlıklı, güvenlikli, aynı za-manda dünyayı izlemeye elverişli dijital teknolojik ortama kavuşmalı. Öcalan, BDP gibi legal parti temsilcileri de dâhil, değişik sivil toplum, sendika, vakıf vb. temsilcileriyle görüşebilmeli.

Ba bakan buna kar l k, ‘BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın bu konuda kamuoyuna açıklama yaptı-ğını, Öcalan’ın kaldığı odaya ek olarak bir oda daha verildiğini, ağırlaştırılmış mahkûmiyeti olan bir insanla ilgili talep edilen görüşmelerin yapılmasını kabul etmenin mümkün olmadığını’ söyledi.

Bar dili: Barışın inşasında tarafl ar arasında eş değer saygı ve barış dili çok önemlidir.

Ba bakan bu konuda “Dağda eli si-lahlılar var, onlar ne olacak? Bir de onla-ra bakınız,’ dedi.

Gezi Olaylar Hakk nda Ba bakanla diyaloglar m zda as l

s k nt Gezi Park olaylar n gündeme getirince ya and . Ben Gezi direni-inden söz etmeye ba lad m s rada

sözümü keserek “Ben sizin Gezi’ye na-sıl baktığınızı biliyorum, ne yaptığınızı da. Ama gündeme getirmedim. Neden? Çünkü Barış süreci ile bunun ilgisi yok. Lütfen gündeme getirmeyelim,” dedi. Ben “İlgisi var”, diye srar edince, Ba -bakan ayn srarla “Yok” dedi, ama her eye ra men a a daki görü leri-

mi ifade edebildim… “Bu noktada bir tespitim ve buna bağlı

olarak bir önerim olacak. İstanbul’da bir parka ilişkin merkezi tasarrufa gösteri-len tepki, Kürt meselesinin çözümünde Yerel Yönetimlere Özerklik Şartı’nın ne kadar yakıcı bir sorun olduğunu ortaya koymuştur. Son bir ayda yaşananlar en azından toplumun bir kesiminde ‘Do-ğu’da yaşanan devlet şiddeti batının meydanlarına mı taşınıyor?’ kaygısını yarattı. Hükümetin barış süreci ve şid-detsiz bir toplum yaratılması konula-rındaki duruşuna ilişkin kuşkular arttı. Söz konusu kaygı ve kuşkular sadece batıdaki laik/seküler halk kesimlerinde görülmedi; Kürtler de benzeri kaygıları çok daha derin yaşadılar, halen de ya-şıyorlar. Ama onlar çok daha dikkatli ve temkinli davrandılar. Nitekim Sayın Başbakan, dün yaptığınız grup toplantı-sında Kürt kardeşlerinize teşekkür etti-niz. Benim kanaatime göre Gezi süreci, Güven Verici Önlemler paketinin süratle uygulanması ve ikinci aşamaya tekabül eden demokratikleşme adımlarının sa-dece Kürtleri değil, başta Aleviler olmak üzere bütün Türkiye halkını kapsaması gerektirdiği gerçeğini ortaya çıkardı. İfa-de ettiğiniz gibi sorun sadece Gezi den ibaret değil… Elbette fırsatçılar da vardı. Bir kısım dış güçler de iç ve dış siyaseti belirli bir çizgide tutmak için hadiseyi kendi açılarından kullanmış olabilirler, sermaye birikim biçimlerinden rahatsız olan kimi fi nansal çevreleri de… Ama demokratik tepkiye gösterilen “orantı-sız” reaksiyonun demokrasi dışı orga-nizasyonlara hareket sahası sağladığını da görmüş/yaşamış bir insan olarak bu noktanın hiç unutulmaması gerektiğini ifade ediyorum. Demokrasi dışı organi-zasyonların dışında kalan laik/seküler gençlik, sol ve halk kesimleri farklıydı. Hadisenin tamamen Kürt karşıtı, çözüm karşıtı bir mecraya sürüklenmesini sa-dece Kürtler değil, onlar da engelledi. Ak Parti’nin bilinebilir politikalarına tepkiler vardı ama Kürt meselesinin çö-zümü politikasına tepki çok zayıftı, hat-ta yok gibiydi.

Kısacası kentlerde, özellikle İstan-bul’da Gezi ile başlayan çatışmalarda taraf olan kesimlerin çok büyük bir bö-lümü Kürt meselesinin çözümüne en

dolaysız destek veren kesimlerdi. Polis çözümden yana kesimlerle çatışıyordu aslında. Gezi’de Türkiye, hakkında bir fi kir edinmeye zaman ve ortam bula-madığı yeni bir kuşakla da tanıştı. Eski muktedirler 68’liler ve 78’lilere yok etme kaderini biçmişti. 2013’de tarih sahnesine çıkmanın sancılarını yaşayan bu kuşakla ilgili umudum, hiç bilmediği korkuyla tanışmadan barış içinde yaşa-yabilmesi ve zamanı gelince ülkesini yö-netebilmesidir.”

Kar l kl diyalogun zorlay c l na ra men Gezi ile ilgili bu derli toplu an-lat m mdan sonra bir iki ey daha söy-leyecektim ki, Ba bakan biraz da ger-gin bir ekilde araya girdi ve konu -tu umuz tüm eylerle ilgili yeniden cevap verdi. Bitirince “Görüşlerinize saygı duyuyorum, ama katılmıyorum Sayın Başbakanım” deyince, “ Teşek-kür ederim” dedi ve konu mam z bitti.

Sonuç olarak, ben konu urken Ba -bakan s k s k araya girdi ve konu ma do al ak içinde yer yer kar l kl diyalog ve tart maya dönü tü. Gö-rü melerimi itirazs z bir atmosferde anlatma olana n bulamasam da, bü-tünlüklü anlatabildim. Ancak unu da belirtmek de yarar var; herhangi bir nezaketsizlik ya anmad .

Yola Ç karken…Dolmabahçe Ba bakanl k Ofisi4 Nisan 2013Celalettin Can- (Heyeti ve başbakan’ı

‘Selamlıyorum’ hitabından sonra…) Heyetlerin heyet ba kan n , ba kan yard mc s n , sekreterine kadar siz belirlerseniz Akil nsanlar’ n akl ne olacak? bu do ru de il… Biz belirle-nen görü ve program de il, kendi bildi imizi anlat r z. Kendi ad m za gideriz. Sadece halka gitmekle ken-dimizi s n rlamak istemeyiz; mral ’ya, Kandil’e, Aleviler gibi sorunlar olan, ikna zorlu u çekilen alanlara git-mek isteriz. Kürt meselesi yüzle me perspektifiyle de ele almal . Örne in Diyarbak r 5 No lu cezaevinde ya an-m l klar üzerinden Kürtlere yap lan-lar ülkenin bat s na anlatabiliriz. Bu konuda gayr resmi ama me ru bir Hakikat Komisyonu’nun çal malar da var.

TÜRK YE

BARI SÜREC

TÜRK YE

BARI SÜ

Page 11: Tukenmez Sayı:12

Kullan lan dil sorunlu... Üsttenci, ezen ve muktedir bir dil… Madem-ki bar olacak, bunu hedefliyoruz, da dakilerle ilgili “terör”, “terörist” kavramlar n kullanmamal y z art k. Bu dili b rakmal , bar ve karde lik dilini kullanmal y z. ahsen kendim bölgede çal ma yürütürken “terör”, “terörist” gibi kavramlar kullanma-yaca m. Bugüne kadar kullanmad m, bundan sonra da kullanmayaca m; zaten kullanamam da. Her ey bir yana, da dakiler bir yan yla 78’lilerin Kürt kanad , arkada lar m z.

Silah sadece bir sonuç… Sorun te-rör sorunu de il… Sorun Kürt sorunu ve bu sorun bundan sonra ne olacak? Kürtlerin hangi talepleri kar lanacak? Bölgelerde bize soracaklar, hangi ta-lepler kar lan yor? K sa ve orta vade-de ne gibi ad mlar at lacak? Bu sorula-r n bir cevab olmal … Te ekkürler.

Murat Belge: Sona kald m. Birçok ey söylendi. Söylenecek fazla bir ey

kalmad . Celalettin Bey’in dil mesele-siyle ilgili söylediklerine kat l yorum. (Hatırlayamadığım bir noktaya daha ka-tılarak sözlerini bitirdi.)

Ba bakan - bölümünü size ko-layl k olsun, diye dü ündük. Kalabal k olunca kar kl k oluyor. Siz oturup yeniden belirleyebilirsiniz. Ke ke bu i i sivil toplumun kendisi yapsayd da bize hiç ihtiyaç kalmasayd . mral ’ya gitmek olmaz. imdilik BDP heyeti

yararl oldu u için gidiyor. Halka her-hangi bir siyasi parti ad na gitmiyor-sunuz, kendi ad n za gidiyorsunuz. Program n z kendiniz yapacaks n z. Biz tedbir (güvenlik) alaca z ve top-lant yerlerine ula m, konaklama gibi sorunlar n zla ilgilenece iz.

“Terör” kavram yasa gere idir. Bu yasalar var oldukça kullanaca z. Silah sonuç de ildir. Meselenin bu noktaya gelmesinin, s k nt n n temeli terördür. Sorun silah n b rak lmas d r. Silah elde kal rsa, bu sürecin anlam yok. Silah b rak ld an ortam duru-lur, rahatlama olur. Bu görü le ilgili bir ey daha söylenebilir, ama söyle-meyece im.

‘Kürt sorunu’ do ru bir kavram de ildir. “Kürt vatanda lar m n so-runlar ” vard r. Bu sorunlarla ilgili epey ad m att k, atmaya da devam edece iz. Ba bakanl k düzeyinde ilk defa oluyor bu… Karde li imi verdim, “Kardeşlik hukuku” dedim, “Helalleş-me” dedim.

Ba ka Akil Heyet Üyesi arkada -lar n sorular na cevaplardan…

Ba bakan – (‘Akillerde Kad n az’ gö-rü üne kar ) Her bölgeye iki kad n verildi.

Ba bakan – (Herhalde ‘medyan n rolü ile ilgili’ bir soruya kar ) Ara durakta halk n beklentilerine baka-r z. Araziyi görüp görsel medya ile çal malar payla ma ve birle tirme olabilir.

Ba bakan – (herhalde bu yönlü ‘ça-l malar n ortak bir dile kavu turul-mas ’ ile ilgili’ sorulan bir soruya kar-

) Tamam, ortak dil…Ba bakan – (‘Akillerin yasal duru-

mundan, çekilmelerin konumuna ka-dar yasalla ma nas l olacak’ sorusu-na kar ) Yasal düzenleme mümkün de il, bu süreçte.

Ba bakan – (Akillerle ilgili ba ba-kan’ n görü ü) Akil nsanlar olay , topluma anlatmad r. Devlet-millet kayna mas n n arac l d r. Akil n-sanlar 75 milyonun özetidir.

Ba bakan – (‘Anayasa yap m ile ilgili tutumlar n n ne olaca na’ dair sorulan bir soruya kar ) B plan CHP – MHP… Olmazsa C plan , BDP ile re-

ferandum…

*Daha sonra bana ‘kaç rma’ olay n Tunce-li’de Faaliyet gösteren TKP-ML adl örgütün kamuoyu önünde sahiplendi i, söz edilen di-

er 17 olay n büyük ço unlu unun PKK ile ilgili olmad ’ bilgisi geldi.

**Sonra bana konuya ili kin bilgi geldi. Durum daha vahimmi . u an Dersim’de 52 karakol yap l yor. Bunlardan 5’i kalekol, 16’s seyyar karakol, 31’i kulesi görülen tipten… Yani yerin alt na da karakol yap l yor.

***3 baraj yap ld , 4 tana de Munzur vadisi üzerinde yap lmak isteniyor. 3 termik santral yap lacak.

9

Page 12: Tukenmez Sayı:12

10

Silahlar Susuyor Kandil Konu uyor

# heryer_kandil# heryer_gezi

Geçen y l n ortalar nda en önemli iç tart mam z 21. Yüzy lda biz-

leri nelerin bekledi iydi. Özellikle 21. Yüzy lda Kürtleri nelerin bekledi i ve bu yüzy l n Kürtlerin yüzy l olup ol-mayaca yd . Temel dü üncemiz 21. Yüzy l n Kürtlerin yüzy l olaca yö-nüne evrilince ubat ortalar nda üç arkada , Celal(Ba lang ç) ve Celalet-tin (Can) ile kendimizi Güney Kürdis-tan’da bulacakt k.

Güney/ Mahmur, Do u ve Rojava ile ilgili görü melerimizi tamamlam , do a ve benzeri ko ullar nedeniy-le Kandil’e ula am yorduk. Neyse ki Kandil’den Kad n gerillalardan haber gelince arkada lar m geri dönerler-ken bana Kandil’e gitmek dü üyordu.

Kandil’e yolculuk zorluydu. klim sertti ve ya iddetliydi. Sel nede-niyle yollar kötüydü. Kad n gerillalar bizi heyecanla kar lad lar. Saatler sürecek tart malar, sohbetler bizi bekliyordu. Sohbetlerimize ve tar-t malar m za damgas n vuran anla-

laca üzere yeni yeni kamuoyuna

yans maya ba layan, ama kimsenin detaylar n bilmedi i daha henüz ad dahi konmam olan bar süreciydi. AKP ve Ba bakan’a güvensizlik yük-sek sesle dillendirilirken, ‘’Önderli e’’ güven ise eksiksizdi. AKP’ye ili kin güvensizliklerini ileri düzeyde ifade ediyorlar, s ra Önderli e gelince ‘gü-venlerinin tam oldu unu, hiçbir çeli -kiye mahal vermeyecek kadar kendi-lerini iyi tan d n ’ ifade ediyorlard . Bu görü ve tart malar dergimizin (Tükenmez) 11. say s nda yer ald .

Say n Öcalan’ n ‘silahlar n susma-s , fikirlerin’ konu mas çerçevesin-de Newroz’da yapt ça r üzerine ‘gerillan n geri çekilmesi’ sürecini izlemek üzere Tükenmez olarak Kan-dil’deydik.

“Bar a Emanet Olun”8 May s’da da çekilmeye ba laya-

cak gerillan n ilk s n rdan geçi ini iz-lemek üzere Dohuk üzerinden Behdi-nan’ n Metina bölgesindeki vadidey-dik. Hakkari – Beytü ebap hatt ndan gelen 6’s kad n, 7’si erkek 13 ki ilik grupla röportajlar yapma imkân m z da oldu. Grup bir haftal k yorucu bir yolculuktan sonra Irak – Türkiye s n r n n s f r noktas ndaki H ro böl-gesine ula m t . Gerillay kar lar-ken Hasan Cemal’in ‘’bar a emanet olun’’ cümlesi özellikle bekleyenler

aç s ndan heyecan vericiydi. 13 y ld r da da olan Bervar’a yolculuklar n n nas l geçti ini soruyoruz: “Kar ve ya mur vard ,” diyor Bervar. “Yolu-muz üzerine kurulan karakollarda korucular vard . Köprülerin olmad karla kapl yerlerden zorluklarla geçi-yorduk. Hava sald r lar olmad , ama çok yo un sava uçaklar ve ke if uçaklar üzerimizde dola yordu. Bu da hareket etmemizi ve yol almam z zorla t r yordu.”

Kandil’e ula an gerillalar müzakere sürecinin kendileri için sürpriz oldu-

unu belirtiyorlard . 2012 y l nda ya-anan yo un çat malar n ard ndan

2013’te de iddetli bir sava a haz r-

Bütün kayg lara kar n geli en bar sürecini, Tükenmez olarak Kandil’deki muhataplar Cemil Bay k, Bese Hozat, Duran Kalkan, Sabri Ok, Mustafa Karasu, Ali Haydar Kaytan, Beritan Dersim ile yapt m z röportajlarla aktar yoruz.

Nimet Tanr [email protected]

Hasan Cemal geri çekilmeyi izliyor.

Page 13: Tukenmez Sayı:12

11

lan yorlarm . “Partimiz aç klama yapt ; kuzey gruplar m z bir hafta içinde Güneyde olacak diye. Biz de elimizden geleni yapt k,” diye aç k-l yor vaziyeti üç y ld r da da olan Bahoz. Ancak hepsinin vurgulad ortak nokta, ‘’önderli e’’ olan sonsuz güvendi. “K boyunca alt ay, sava üzerine, ilkbaharda yap lacak hamle üzerine haz rlanm t k. Önderli imiz aç klama yapt , biz de mecburen uy-mak zorunda kald k. Bize zor da geldi ama biz önderli imize inand k. Sonu-na kadar da inan yoruz. Hep de onun çizgisinde yürüyece iz”diye devam ediyordu Bahoz.

Dersimli Munzur Piro tam 16 y ld r da da. Belli ki bu 16 y la birçok tecrü-be, an , ya anm l k s d rm . ‘Silah n kendileri için en sad k dost oldu unu, ancak tabula t r lmamas gerekti ini’ belirterek, “40 y l önce Kürtlerin si-yaset yapabilme olanaklar olsayd , silaha belki hiç gerek kalmayacakt ,” diyor. Munzur Piro bar sürecinin mimar n n Öcalan ve PKK oldu unu üstünü basa basa vurguluyor. Bu noktada devletten bir beklentisi yok. Bu dü üncesini, “Bu yeni bir ba lan-g ç. Yani halk ve gerillan n art k ye-ni bir süreçle kendi özerk sistemini özgürce ya ayabilece i bir alanlar olu turma çabas d r. Bizim bir pro-jemiz var. Devletten de, hükümetten de hiçbir beklentimiz yok. Özgürlü ü kendimizi gerçekle tirece iz,” söz-leriyle görü lerini özetliyor Munzur Piro.

Bervar ise Munzur Piro’ya benzer bir bak aç s yla hükümetten çok,

Türk halk na ve kad nlara güveni-yor; “Bizim hükümetten, devletten bir beklentimiz yok. Daha çok Türk halk na inan yoruz. Bu süreci anlay p destek olaca na inan yoruz. Kad n n özünde bar var. Ve bu süreci as l yürütecek olan da kad nlard r.”

Bu çekilmenin kendisinde bir par-ça burukluk yaratt n gizlemiyor 10 y ld r da da olan Hira; “Ayr lmak zor-du, istemiyorduk ama önderli imizin ça r s yd , biz buna uyduk. Orada hal-k m za yap lan bask lara hemen mü-dahale edip savunabiliyorduk,” söz-leriyle dile getiriyor bu duygusunu…

Sohbet etti imiz grup ayn zaman-da gazeteci Hasan Cemal’in geri çekilme sürecinde birlikte yürüdü ü gruplardan biri. Hasan Cemal gerçek bir gazetecilik olay na imza atarak geri çekilme sürecinde çetin da ko-ullar na ald rmadan gerillalarla bir-

likte gece gündüz yol alm ve tarih-sel bir olaya gazeteci gözüyle tan k-l k etmi ti. Yol boyunca gerillalarla röportajlar yapan ve bu röportajlar yazd sitede kamuoyu ile payla an Hasan Cemal’le tarihi yolculu unu payla t k. ’’Da dakilerin geri çekilme sürecine an be an tan k olman n nas l bir duygu oldu unu’’ sordu umuzda ‘bunun gazetecilik aç s ndan heyecan verici bir ey oldu unu’ belirtti Hasan Cemal. Ancak ‘yolculuk s ras nda, da-

a t rman rken çok zorland n ’ da gizlemiyordu: “Gazeteci olarak böy-le bir olaya tan k olmak çok ho tu. Heyecan vericiydi ama ayn zaman-da çok da yorucu geçti. Türkiye’den çekilen ilk silahl PKK grubuyla gece

yar s bulu mak, ondan sonra birlikte yürümek filan... Tabi onlar biraz daha h zl gidiyorlar. Ondan sonra onlarla biraz sohbet imkân bulmak gerçek-ten heyecan vericiydi. Ama da a t r-man rken çok zorland m do rusunu isterseniz…”

Hasan Cemal’e gerillalarla yapt sohbetlerde edindi i izlenimleri so-ruyoruz. Hepsinin a a yukar ayn eyli söylediklerini, Öcalan’a güven-

diklerini dile getiriyor: “Kendi deyi -leriyle önderliklerine olan inançlar n , güvenlerini söylediler ve önderlikle-rinin belirledi i ko ullar içinde bar -

n olabilece ini söylediler. Yani her seferinde de bar n içini özgürlükle, e itlikle doldurman n önemini belir-tiler,” sözleriyle özetliyor tan kl n usta gazeteci.

Evet, da dakiler ‘’kayg lar na ra -men’’ bar sürecinin geli mesi konu-sunda iyimser olmak istiyorlar, ancak bar n hükümet ve AKP’den ziyade kendi mücadelelerinin ve halklar n dayan mas n n bir eseri olaca n da vurgulamaktan geri kalm yorlard .

Geli en süreçte Bese Hozat, Duran Kalkan, Mustafa Karasu, Sabri Ok ve en son A ustos’un ikinci haftas n-da Cemil Bay k, Mustafa Karasu, Ali Haydar Kaytan, Beritan Dersim ve Gazi gerillalarla da sürecin gidi at , olas geli meler ve muhtemel tav rlar üzerine kapsaml röportajlar yapt k.

T kanma e ilimlerinin süreci cid-di olarak zorlad bu k ritik evrenin a lmas na, bar a ve çözüme katk sundu u oranda bu çal ma amac na ula m olacakt r...

Kandil geri çekilme (ikinci grup)

Page 14: Tukenmez Sayı:12

12

‘Bu Oyunu Sürdürmeyece iz.’Cemil Bay k (KCK E Ba kan )

En kritik sorudan ba layal m: Ko-misyonlar hadisesi nedir?

Önderli imiz taraf ndan Hükümet-ten sekiz komisyon kurulmas istendi. Bu komisyonlar n kurulaca n n Ey-lül’de aç klanmas , Mecliste kurulma-lar süreçlerinin 15 Ekim’e kadar ta-mamlanmas gerekiyor. Ancak o za-man durum normalle ir, süreç devam eder. E er bu olmazsa o zaman bir oyundur bu. Bu oyun sürdürülemez. Onun için biz komisyonlar meselesi-nin olumlu veya olumsuz 1 Eylül’e ka-dar netle mesi gerekti ini söyledik.

Netle mezse ne diyeceksiniz? Olumlu ya da olumsuz netle tir-

mezlerse bu çözüm amaçlar n n ol-mad anlam na gelir. Bir oyun oy-nuyorlar demektir, biz bu oyunu sür-dürmeyiz. Bunun hareketimiz, halk -m z ve kamuoyu taraf ndan bilinmesi gerekiyor.

Komisyonlar n faaliyet alanlar n ve amaçlar nelerdir?

Hukuk, Sosyal Ekonomi, Ekoloji Komisyonu, Hakikatleri Ara t rma Adaleti Gerçekle tirme, Kad n Öz-gürlü ü, Sivil Toplum, Me ru Savun-ma, Misak Milli komisyonlar . Ön-derli imizin hükümete sunmas n n nedeni Kürt sorununun demokratik-siyasal çözümünü sa lamakt r. Bu komisyonlar e er kurulur, çal r, karar tasar lar n haz rlar, meclise sunar, meclisten bunlar geçerse Kürt sorununun demokratik-siyasal çözümü ortaya ç kar. Normalle me-ye geçi ve normalle me süreci sa -l kl ya an r.

O zaman en az ndan Eylül’de bu-nun sözü verilecek, Ekimin 15’ine kadar gere inin yap lmas gereki-yor.

Tabi tabi, parlamento aç l r aç lmaz bu komisyonlar n parlamentoya tasa-r lar haz rlay p sunmas gerekiyor. Bu komisyonlar n olu mas , çal mas , ka-rarlar n parlamentodan geçmesi ayn zamanda yeni anayasan n haz rlanma-s n da getirecektir. Yeni anayasan n çözümü bu temelde olur zaten. Yeni anayasa olu turmada da sorunlar ya -yorlar, i te bu komisyonlar olu up çal -

rsa, karar tasar lar n haz rlar sunarsa parlamentodan yeni anayasay ç kar-makta oldukça kolayla r.

Herhalde tarih mutlak de il… Hü-kümet 1 Eylül’de aç klamaz da son-raki bir tarihte aç klar.

En az ndan Komisyonlar kuracak-

lar n ve bunlar n meclisin aç lamayla birlikte çal acaklar n , karar tasar la-r n sunacaklar n aç klamalar gere-kiyor. E er bu olmazsa o zaman bir oyundur bu. Bu oyun sürdürülemez. Onun için biz bunlar n netle mesi ge-rekti ini söyledik. Olacaksa da olma-yacaksa da.

Hükümetin elinde 48 maddelik bir anayasa paketi var

O Paketin demokratikle meye çok hizmet etti ini söyleyemeyiz. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Türkiye’de birçok çevre bunu söylüyor. Daha çok zaman kazanmaya yönelik, Türkiye demokratikle iyor, reformlar yap l -yor izlenimi veriliyor.

Sizin bu aç klamalar n za kar ‘ antaj m ’, ‘silahl mücadele kozu mu’ kullan l yor deniyor.

Sürecin ask ya al nmas n n birçok yolu var. Gerillan n geri çekilmesinin yava lat lmas ndan durdurulmas na, Türkiye’ye yay lan serhildanlardan, kitle hareketlerinden görü melerin durdurulmas na, di er parçalarda ve uluslararas toplumda AKP politikalar na kar siyaset geli tirilmesine kadar daha akla gelmeyen birçok yol ve yöntem geli tirilebilir.

Page 15: Tukenmez Sayı:12

13

‘Kürt Meselesini Seçimlere Kurban Ettirmeyiz.’

Bizim tehdide ve antaja ihtiya-c m z yok. Biz sadece bizimle oyun oynanmas n diyoruz. E er oyun oy-narlarsa biz bunu kabul etmeyece-

imizi söylüyoruz. Kendilerini ciddi-yete, sorumlulu a davet ediyoruz.

imdiye kadar hep oyalad lar. Ad m atmad lar, atm yorlar. Hep süreci uzatmaya çal yorlar, zaman ka-zanmaya çal yorlar, sanki çözüm yönünde ad mlar atacaklarm gibi yap yorlar. Ama hiçbir ad m atm -yorlar. leri böyle seçime kadar idare etmek istiyorlar. Her eyi se-çimlere kurban etmek istiyorlar. Bu tarzda süreç üzerinde kontrol kurup inisiyatifi ele geçirmek, kendilerine göre seçim yapmak, seçimde iktidar-lar n koruyup iktidarlar n sürdür-mek istiyorlar. Ortada asl nda Kürt sorununu çözmek diye bir amaç yok. Çözer gibi konu uluyor, söyleniyor ama pratikte tam tersi ad mlar at -l yor. Çözüm yönünde en küçük bir ad m yok. Zihniyetlerinde, uygu-lamalar nda en ufak bir de i iklik yok. Hatta eskiye göre daha olum-suz baz ad mlar var. Türkiye’nin en önemli meselesi olan Kürt meselesi-ni seçimlere kurban edemezler. Biz bunu hiç kabul etmeyiz.

Eylülde diyelim ki bekledi iniz aç klamay yapmad lar ve 15 Ekime kadar da pek ad m atmad lar. Yapt -r m n z ne olacak? Silahl mücade-leye dönü te yok.

Biz o zaman süreci ask ya al r z.

Nas l alacaks n z mesela, yönte-mi ne olacak bunun?

Bunun son derece zengin ve yarat -c yollar var. Gerillan n geri çekilme-sinin artan ölçüde yava lat lmas n-dan durdurulmas , bütün Türkiye’ye yay lan serhildanlardan, kitle hare-ketlerinden görü melerin durdurul-mas na, di er parçalarda AKP politi-

kalar na kar siyaset geli tirilmesine kadar daha akla gelmeyen birçok yol ve yöntem geli tirilebilir.

Silahl mücadeleye var r m ?Her zaman her türlü geli meyi kar-layacak örgütsel düzeyi yakalam

durumda oldu umuz bilinmelidir. Tekrar silahl mücadeleye dönmek is-temeyiz. En az ndan u an silahl mü-cadeleyi dü ünmüyoruz. Ama ad m atmazlarsa, her eyi böyle seçimlere kurban ederlerse elbette ki biz bunu bir tasfiye olarak de erlendiririz. Kendimizi tasfiyeye kar korumas n biliriz ve hiçbir ekilde kendimizi tas-fiye ettirmeyiz

Me ru müdafaa çizgisinde… Elbette. Bizim me ru müdafaa hak-

k m z vard r. Kendimizi koruma hak-k m z vard r. De erlerimizi, halk m z koruma hakk m z vard r. Bu en do al hakt r. Elbette ki biz bu hakk kullan -r z. Bunu kimse de engelleyemez.

Tekrar edeyim: Bu tür aç klama-lar n z bat da ve hükümet yetkili-lerince ‘tehdit’, ‘ antaj’ olarak alg -lan yor.

Bu gerçe i ortaya koymad r, bir de uyarmad r. Bizim antaja ihtiyac m z yok. Biz dedi ini yapan, yapt n n da arkas nda duran bir hareketiz. As l ba kalar bize antaj yapmas n… Ar-t k bu tarzda i lerin yürütülemeyece-

ini bilmeleri gerekiyor. Önderli imiz imdiye kadar be tane proje sundu,

hepsini ayakalt na ald lar. Biz birçok yöntem denedik. Sorunu demokratik siyasal yönden çözmek için. Bu zay f oldu umuzdan de il. Tam tersine fel-sefemiz, ideolojimiz gere i bunu yap-t k, yap yoruz. Ama yapacaklar m z da bu kadard r. Daha bundan ötesi yoktur. Bunun da herkes taraf ndan bilinmesi gerekiyor. Dünyada nerede görülmü tek tarafl bu kadar büyük

ad mlar n at ld . Biz esirleri b rak -yoruz, biz ate kes ilan ediyoruz, biz gerillay güneye çekiyoruz ve bunlar hiçbir kar l k beklenmeden yap l yor.

Arada üçüncü bir güç yok, belki de hiç olmad de il mi?

Araya üçüncü bir güç girmeden bun-lar yap yoruz. Dünyada hiç kimsenin yapmad d r bu. Bunu san yorum dünyada herkes takdir eder. imdi bunun kar l nda Türk Devletinin atmas gereken ad mlar var. Hiçbir ad m atm yor, tam tersine önderli in ko ullar nda en ufak bir de i iklik yok. Sa l k sorunu ciddidir, Tabipler Odas müracaat etmi gidip muayene etmek istiyor, kabul edilmiyor. KCK tutuklula-r n n rehinlik hali devam ediyor, hatta yetinmiyor büyük cezalar veriliyor. Tu-tuklu hastalar var, ölüm dö e inde, b -rak lm yor. Barajlar, karakollar, askeri yollar yap l yor, çetelerin, korucular n say s fazlala t r l yor, insans z hava araçlar n n ke ifleri her yerde aral ks z sürüyor, askeri operasyonlar var… K -sacas temelde de i en hiçbir ey yok.

Bütün bu güvensizliklere ra men Ak Parti hükümeti ile neden bar süreci, ç Anadolu’da görü tü ü-müz halkta diyordu: Ortada veril-mi bir söz, yaz l bir mutabakat yoksa ‘PKK’nin ba na ta m dü -tü?’, temel dü ünce ne?

Biz hükümeti bar a demokrasiye ikna etmek istiyoruz. Kendilerinin ve Türkiye’nin ç karlar n n bar ta ve de-mokraside oldu unu göstererek de-mokrasi sürecine çekmek istiyoruz. Her ne olursa olsun Türkiye’nin tek güvenilir ittifak n n Kürtler oldu unu göstermek, daha fazla kan dökülme-sini önlemek istiyoruz. Bunu da en güçlü oldu umuz dönemde yap yo-ruz. PKK yenilmezli ini ortaya koy-mu tur. Türkiye olas bir sava daha fazla kald ramaz.

Page 16: Tukenmez Sayı:12

14

20. yüzy lda Kürtler neler ya ad ? 21. yüzy l Kürtler için ne demek?

Dünya Sava ’ndan sonra Kürtlerin inkâr na dayanan bir Ortado u siste-mi kurulmu tu. Cumhuriyet dönemin-de Türk devleti, bat n n da deste ini alarak Kürtler üzerinde yo un bir kül-türel soyk r m ve bask politikas izle-di. 1970’lere gelindi inde Kürtler yok olman n e i ine getirilmi ti. te PKK böylesi bir süreçte tarih sahnesine ç kt ve bu köleli in kabul edilmeye-ce ini ilan etti. PKK mücadelesi, Kür-distan’ n dört parças n ve dünyadaki bütün Kürtleri etkiledi tabi. Do ulu-su, kuzeylisi, güneylisi, Rojaval s yla bütün Kürtler örgütlendi. Art k yap l-

mas gereken ulusal bir konferansla siyasal güçlerin de bir araya geldi i ortak meclisleri olu turacak bir süre-ce girmektir. Art k Ortado u’da eski dengeler y k lm durumda. Bir geçi süreci ya an yor. Kürtler bu süreçte birliklerini gerçekle tirip do ru bir politik tutum tak n rlarsa, 21. Yüzy l dengeleri içinde güçlü bir biçimde yer alacaklard r.

KDP’nin Kürt birli ine yakla mla-r n nas l de erlendiriyorsunuz?

KDP, olaylara çok dar yakla makta-d r. Mesela, Rojava’da bütün dertleri PYD’yi zay flatmak ve kendilerine bir güç alan yaratmak. S n r kap lar n

kapal tutuyorlar. Bu El Nusra ve AKP hükümetine destek oluyor. KDP son on y l içinde Türk devletine bu denli yak n olmasayd , Kuzey Kürdistan’da daha önemli geli meler ya anabilir-di. ABD’nin heronlar KDP’nin izniyle dola yor. Uçaklar Roboski’de çoluk çocuk katletti i halde KDP sesini ç -karmad . Art k demokratik bir Kürt kamuoyu var ve bu kamuoyu siyasal güçler üzerinde bir bask yarat yor.

Habur ve Oslo gibi süreçlerin için-de yer ald n z. Ancak bu süreçler akamete u rad . Yeni süreci nas l de erlendiriyorsunuz?

PKK olarak biz 1988’den ba laya-

Türkiye, Solu le Bar mak ZorundaTürkiye Cumhuriyeti sola, Kürtlere ve inananlara kar bir paradigma üzerine kuruldu. Bugün slamî kesimlerle bar t . Kürtler ve solcularla da bar acak.

Mustafa Karasu (KCK Ba kanl k Konseyi Üyesi)

öyle deniyor; do rudan hakla-r verme yerine, Rojava nedeniyle Salih Müslüm’le görü meler üze-rinden bir tak m kolayl klar görün-tüsü yarat p talepkarl n z a a çekme, amaçlan yor…

Türkiye hükümeti çok s k m t r. Bütün politikalar çökmü tür. ç ve d ta inand r c l n kaybetmi tir. Son M s r olaylar ndan da oldukça ürkmü tür. Gezi Park olaylar ndan ürkmü tür. imdi ‘bunlar nas l tela-fi edece im’ onun tela içerisinde-dir. Bunlar telafi etmenin yolunu da Suriye politikas nda bir tak m ma-nevralarla gerçekle tirmek istiyor. Salim Müslim ile görü meleri biraz da bu çerçevededir. Suriye’de içine dü tü ü batakl ktan ç kmak istiyor. Burada tekrar inisiyatif elde etmek istiyor. Onun yolu da Kürtlerle ili -kilerin geli mesi. Ba ka türlü Suriye batakl ndan kendisini ç karamaz. E er Salim Müslim ile ili ki kuruyor-sa esas amac budur. Yoksa gerçek-ten Kürtlerle ili kileri düzeltmek, Kürt sorununun çözümünü amaçla-

mak bu aç dan yapm yor bunu. E er öyle olsayd Kuzey’de sürece do ru yakla mas gerekiyordu. Önderli e do ru yakla mas gerekiyordu. O za-man Rojava’ya yakla m bir anlam ifade ederdi. Ama kuzeyde çözüm yönünde en ufak bir çaba yok, hatta tam tersi eyler var. Hala ‘terörist örgüt’ diyor, en küçük bir ad m at-m yor. Kar s nda böyle aldataca herhangi bir Kürk falan yok. Belki

eskiden olsayd olabilirdi. Ama ar-t k Kürkler aldat lacak bir halk de il. Kürtler oldukça bilinçlendi.

KDP kap lar açm yor ama…Rojava üzerinden çok kapsaml bir

plan yürütülüyor. Rojava halk n n iradesi nas l k r lacak? Rojava Kürt-lerinin statü kazanmas nas l engel-lenecek? Bu hedef için birçok slami güç El Nusra ile birlikte sald r yor.

Page 17: Tukenmez Sayı:12

15

rak 2004’e kadar defalarca ate kes ve bar giri iminde bulunduk. Önder Apo, daha 1988’de M. Ali Birand ile yapt röportajda “Bir memurlar -n göndersinler, görü elim,” demi ti. Çok mütevaz yakla mlar göstermi -ti. 1993’te Özal’ n l ml mesajlar na, Önder Apo ate kesle kar l k vermi ti. Ancak süreç devam ederken Özal öl-dürüldü. Kendi cumhurba kanlar n öl-düren bir derin devlet, çözüme zaten izin vermezdi. Önder Apo 1995’te de ate kes ilan etti, 1998’de uluslararas komplodan önce 1 Eylül Dünya Bar Günü’nde çok yumu ak mesajlar ver-di. Komplo sürecini bir bar sürecine dönü türmek için gerilla güçlerini s -n r d na çekti. 2000-2004 y llar nda sürekli bar ça r s yapt k. Hiç birine cevap vermediler. 1 Haziran 2004’te yeniden gerilla hamlesi ba lat nca, Türk devleti zorland . 2006’da Ba -bakan Erdo an; ayd nlar, Diyarbak r belediye ba kan ve KDP üzerinden “Ate kes yap l rsa, biz de baz eyler

yapabiliriz” biçimin-de haberler gönder-di. Fakat bu ate kes sonras nda da hiçbir ad m at lmad gibi 2007 May s ay nda Genel Kurmay Ba -kan Büyükan t ile Dolmabahçe Muta-bakat ’n imzalad -lar. Mutabakat n özü udur; AKP, Kürt

özgürlük hareketini tasfiye etmek için ordunun istedi i her ad m atacak, bunun kar l nda da Genelkurmay, e i türbanl birisinin Çankaya’ya ç kmas n kabul edecek, AKP’nin 22 Temmuz seçimlerinde ik-tidar olmas n n önünü kapatmayacak. Nitekim 22 Temmuz seçimlerinden sonra Abdullah Gül Cumhurba kan oldu ve ilk Milli Güvenlik Kurulu top-

lant s nda da s n r ötesi sava tez-keresi karar al nd . Bunun yan nda ABD’nin deste ini alarak geni çapl bir taarruza geçtiler. Ancak Zap’ta bozguna u rad lar. Bunun üzerine yeni bir konsept ba latt lar. Bu süre-cin içinde lker Ba bu da var. Güya

Bunlar n AKP hükümetinin deste iy-le ayakta kald klar bu sald r lar be-raber organize ettikleri de biliniyor. Güney Kürdistan Hükümeti de bu sald r lara destek veriyor. Sald r lar ya an rken Güney Kürdistan hükü-metinin Smelki kap s n kapatmas , s n rda güçlerini yo unla t rmalar aç kça bu sald r lara destektir. Türki-ye, KDP ve El Nusra ayn amaçta bir-le iyorlar.. Esat rejimi “kar mama” görüntüsü vererek bizi k rd rmay amaçl yor. ran’da ayn ekilde. Ro-java halk ise bütün olanaks zl klara ra men büyük bir direni sergiliyor. Bütün Kürtler bu direni i sahiplen-melidir. Rojava Kürtlerin onurudur. Bu onura sahip ç kmak gerekiyor.

Akil insanlar raporlar n haz rla-yarak ba bakanl a sundular. Siz bu konuda ne dü ünüyorsunuz? Akil insanlara bir öneriniz var m ?

Akil insanlar n çal malar çözüme kadar devam etmelidir. Çok kalaba-l k olmas da gerekmiyor. Devletten ya da PKK’den kaynaklanan ve bar

sürecine zarar veren tutumlar olur-sa, bunlara kar durmalar gereki-yor. Öte yandan toplumu do ru bil-gilendirilmesi gerekiyor. Akil insan-lar, çal malar s ras nda baz bölge-lerde sald r ve hakaretlere maruz kald lar. Buna ra men çal malar n yürüterek raporlar n haz rlad lar. Kendi emeklerine sahip ç kmalar gerekiyor. En az ndan ula t klar so-nuçlar nda hükümeti uyarmalar gerekiyor. Akil insanlar önder Apo ile görü melidir. Çözümün yolu sa-dece hükümetle ve ba bakanla gö-rü mekten geçmiyor. Önder Apo ile de görü meleri gerekiyor. Çözüm sürecini AKP de il, Önder Apo geli -tirdi. Sava ve kan durdurdu. Bunu Türkiye toplumu da görüyor. Hal böyle iken Akil insanlar Önder Apo ile görü üp, öneri ve varsa ele tiri-lerini sunmal d rlar. Önder Apo’nun de erlendirmelerini almal d rlar. sti-yorlarsa bizi ziyaret edebilirler, bun-dan da memnun oluruz.

Akil nsanlar Heyeti’nden Celalet-tin Can ile görü tünüz. Bu ilk ziya-ret.

Evet. Biz de bu çerçevede de er veriyor ve görü üyoruz. Bar için bizden talepler varsa bize söyleye-bilirler.

Biz destek vermeye haz r z. Ye-ter ki akil insanlar gerçekten çözüm yönünde çaba sarf etsinler. Biz bu çabalara de er veriyoruz. Kendi emeklerine sahip ç kmalar n istiyo-ruz.

4 Nisan‘da yap lan ilk Dolmabah-çe toplant s nda, say n Öcalan’la ve sizlerle görü mek istedi imizi Ba -bakan’a ifade ettim. Ancak Ba ba-kan, mral ile yararl oldu u için imdilik BDP Heyetinin görü tü ü-

nü belirterek bu iste e ‘ye il k’ yakmad . Kandil ile görü me iste i hakk nda ise yorum yapmad .

Akil insanlar bunu kabul etmeme-li. Bu süreci geli tiren, sürecin kade-rinin belirleyen Önder Apo’dur. Ön-der Apo’nun sa l k sorunlar var. Bu

Page 18: Tukenmez Sayı:12

16

belirli ad mlar atacaklar; TRT- e , üniversitelerde Kürtçe bölümler, kurslar aç lacak. Bu s rada da Oslo gö-rü meleriyle ortam yumu atacaklar ve Kürt özgürlük hareketinin taban n zay flatarak ok bir bask nla askeri, si-yasi sald r lar n artt r p Kürt özgürlük hareketini tasfiye edecekler. te Oslo tam da bu konsept gere i gerçekle ti. Bu sürecin ba lang c Eylül 2008’dir. Oslo’da görü meye gelen heyet ilk önce, “Devletin temsilcisiyiz. Her eye haz r z,” dediler. Sonradan bakt lar ki, süreç onlar n istedi i gibi ilerlemiyor, bu kez “Sizin dü üncelerinizi biz dev-lete götürürüz. Biz devlet ad na karar almay z” gibi bir yakla m gösterdi-ler. Önder Apo görü melerden sonra 2009’da yol haritas haz rlad . Daha sonra da 2011’de üç protokol haz rla-narak Önder Apo taraf ndan bize gön-derildi. Biz protokolü onaylad k ama AKP hükümeti onaylamad . Ama AKP bildi iniz gibi 2011 seçimlerinde yüzde 50 oy al p seçimlerden güçlü ç k nca, Oslo görü melerine gelmedi. 2011’de Sri Lanka yöntemiyle hareketimiz tas-fiye edilmeye çal ld . “PKK 2012’nin

bahar na ç kmaz,” denildi ama tersine gerilla büyük bir direni göstererek devlet güçlerini karakollardan ç ka-maz hale getirdi. PKK’nin 2013’te de sava devam ettirmesi halinde kendi-sinin tasfiye olaca n gören AKP, m-ral ’ya heyetler gönderdi ve yeniden görü meler ba lad . Önder Apo da devletin s k t n , ezme politikas n n sonuç almad n görünce bir hamle yaparak AKP’yi ve devleti çözüm kul-var na sokmaya çal t . Süreç böyle kar l kl geli mi tir. Gelinen noktada AKP ne yapacak peki? Art k oyalama taktiklerini hareketimiz kabul etmez.

imdi herkes demokratikle meyi tar-t yor.

Bar sürecine kad nlar da müda-hil olmak istiyor. Akil insanlar he-yetinde kad nlar yoktu. Kad nlar n yer almad bir bar tan söz etmek mümkün mü?

Biz de bütün a amalarda kad nlar n etkili olmas n istiyoruz. Bizim yöne-timlerimizde, toplant lar m zda kad n say s istisnas z her zaman fazlad r. Toplant lar m za kad n ve erkekler

e it say da kat l yor, ayr ca PAJK üye-leri do al üye olarak kat l yor. Bu aç -dan hareket olarak tabi ki akil insanlar toplulu u içinde de kad nlar n etkin olmas n , say lar n n çok olmas n is-terdik. Tabi ki, gençlik de bu sürece kat labilirdi. Ama biz hareket olarak eksikler olsa da zorlamak istemedik. Bir ad m at lm t r. Te vik ederek ve sorumluluklar n hat rlatarak onlar n gerçekten do ru bir yakla m içinde olmalar n sa lamaya çal t k.

Bugünden bakt n zda, Paris Sui-kast ’n nas l de erlendiriyorsunuz?

Bu katliam nas l oldu, nas l plan-land ? Daha aç a ç km de il. Ama ben bu katliam n bir günde, bir ayda planland n dü ünmüyorum. Tetik-çi olarak kamuoyuna sunulan adam bir buçuk y l önce derneklere s zm , BBP çevresinden olan birisi... Sara’n n (Sakine Cans z) katledilmesi, hareke-timize yönelik “ba kopar, gövdeyi bir tarafa at” yakla m n n bir parça-s d r. PKK yöneticilerini katletmenin ilk uygulamas Sara arkada t r. Bu katliam n bar süreci ile do rudan

kamuoyuna da yans d . Türkiye Ta-bipler Birli i, mral ’ya gidip Önder Apo’yu muayene etmek için Adalet Bakanl ’na müracaatta bulundu. Ama Adalet Bakanl bir cevap vermedi. Neden cevap gelmiyor? Normalde olumlu kar lamas gere-kiyor. Bakanl n Tabipler Odas ’n n iste ini derhal kar lamas Çözüm

sürecine güveni artt raca gibi ku -kuyu ortadan kald r r. Bu hükümete de güven sa lar. Ama bunun kabul edilmemesi halk m zda ku kular n derinle mesine yol aç yor. Acaba Önder Apo’ya yönelik bizden kamu-oyundan gizlenen bir eyler mi ge-li tiriyorlar, bunun ortaya ç kmas n m önlemek istiyorlar? Bu tutum

bizim ku kular m z güçlendiriyor. Gerçekten çözümden yanaysalar bu ku kular hemen gidermeleri gere-kiyor. Bunu yapmazlarsa daha çok ku kuya yol açarlar bu da sürecin daha çok t kanmas na neden olur. Bunun sorumlulu unu ise hükümet ta r. Bu nedenle akli insanlar n bu gerçe i hükümete anlatmalar , izin talep etmeleri gerekiyor.

Akil nsanlar 81 ilde hükümetin gözetiminde temsiliyeti olan 60 bi-nin üzerinde insanla görü tü. unu söyleyebilirim: nsanlar kayg lar ol-makla birlikte bar n gelmesini isti-yorlar. Bu raporlara taraflar n sahip ç kmas , raporlar n Say n Öcalan’a da verilmesi gerekiyor. lk kez hü-kümetin reddedemeyece i düzeyde me ru bir zemin ortaya ç kt .

Evet. Söylediklerinizi de erlendire-ce iz. Bu süreç çok önemli, raporlar n sonuçlar haz rlanan demokrasi pake-tine yans mal …

Geri çekilen gerillalardan bir grup.

Page 19: Tukenmez Sayı:12

17

21. Yüzy l, Kürtler ve PKK ba la-m nda ne söyleyebilirsiniz?

Sadece Türkiye’nin de il, bütün dünyan n unu iyi anlamas gereki-yor, PKK ve Kürtler olmadan Orta do u’da istikrar sa lanamaz. Art k PKK ve Kürtler Ortado u’da denge-leri belirleyen en önemli güçlerden biridir. 21. Yüzy lda Kürtler Ortado-

u’nun kaderini belirleyecek bir güç durumuna gelmi tir. Bu da PKK’nin mücadelesi ile gerçekle mi tir. Art k PKK ile Kürtleri birbirinden ay rmak mümkün de ildir. Bu ayr mlara art k son vermeleri, PKK’ye, önderli ine, Kürt halk na sayg l olmalar gereki-yor. Kürtler art k özgürlü e a k bir halkt r. Ya am Kürtler için ya özgür olacak ya da olmayacak. Kürtler bu-nun karar n vermi tir. Bunlar n iyi anla l rsa, PKK ve Kürtlere do ru yakla l rsa Orta do u’daki sava lar, bu çat malar, anlams z kavgalar or-tadan kalkar ve demokratik bir Orta do u ortaya ç kar. Bölge halklar

bar içerisinde, birlikte ve özgürce ya arlar. Aksi takdirde PKK ve Kürt-ler zorlanabilir ama asla mücadeleyi terk etmezler. Bundan en çok zarar görenler ise Kürtler ve PKK’nin d n-daki güçler olur.

Türkiye’nin gelece ini arayan bir bar ma için Türkiye halklar na na-s l bir ça r n z var?

Biz Türkiye halk yla her düzeyde birlikte bir mücadele yürütmek isti-yoruz. Türkiye’yi bir bütün demok-ratikle tirmek istiyoruz. Türkiye’deki demokrasi ve özgürlük sorunlar n , kimlik sorunlar n , kültür sorunlar n , inanç sorunlar n çözmek istiyoruz. Herkesin kendi gerçekli iyle kendisi-ni örgütleyip, kendisini özgürce ifade etmesini istiyoruz. Asl nda Türkiye’de halklar, inançlar ve kültürler aras nda sorun yok. Sorunu yaratan devletin kendisidir. Rejim bu sava yürütme-den ayakta kalam yor, kalamaz. Sava toplumu da zehirlemi . Türkiye’deki

ya anan bütün sorunlar sava rejimi-nin yaratt sorunlard r. E er Türki-ye sorunlar n çözmek istiyorsa özel sava rejimine son vermelidir. Bunun yolu da demokratikle meden geçi-yor. Bugün demokratikle menin ön-cülü ünü PKK ve Kürtler yap yor. Bu Türkiye’deki bütün demokrasi ve öz-gürlük güçleri için de büyük bir ans-t r. Bu güçlerin PKK ile dayan mas onlara büyük kazand racakt r. Türki-ye’nin demokratik güçleri Kürtlerden ve PKK’den uzak durmamal , durur-larsa çok daha zay f duruma dü er-ler. Dayan may geli tirdikleri oran-da Türkiye demokratikle ir, halklar n, siyasi, ekonomik, kültürel ve inançsal sorunlar çözülür. Demokrasi, özgür-lük, bar , adalet bu temelde geli e-bilir. PKK’nin de geli tirmek istedi i budur. Bunun mücadelesini yürütü-yoruz. Mücadeleyi Türkiye halklar ve demokratik güçleriyle birlikte yürüt-mek istiyoruz.

ba var m d r? Bu konuda tam bir ey söyleyemem. Benim bu konuda tered-dütlerim var. Bunu Fransa biliyor ama aç klam yor. Yani Fransa arkas nda m ? Avrupa arkas nda m ? Türkiye ne kadar arkas nda, netle mi de il. Bu-gün Kürdistan’da büyük bir kad n öz-gürlük hareketi varsa bunun sembolü Sara yolda t r. Bu cinayet ayd nlat l-madan Kürt sorunu çözülemez.

Yeni ku aklar hep sava n içinde ya ad için bar a daha uzak… Siz 78 ku a n n bir ferdisiniz ve u anda PKK yönetimi a rl kl olarak bu ku a a mensup insanlardan olu-uyor. E er bar sizinle gerçekle -

mezse yeni ku akla nas l olacak?Belirtti iniz gibi gençler sava için-

de büyüdü. Ac dan ba ka bir ey ya a-mad lar. Annelerine zulüm yap ld n gördüler, köylerinin yak l p y k ld n gördüler, karde lerinin katledilmesini gördüler, polisin her gün sokakta te-rör estirdi ini gördüler. Tabi, öfkeli bir gençlik var. Bu öfkeli gençlik e er bir çözüm olmazsa patlayabilir de. Türki-

ye ile Kürdistan aras ndaki o duygusal kopu h zlanabilir. imdi bile bu genç-li i zor dizginliyoruz.

Türkiye gelece iyle nas l bar r?Türkiye’nin gelece iyle bar mas

için geçmi iyle ve tarihiyle hesapla -mas , Alevileri Sünnile tirmek ya da Kürtleri Türkle tirmek gibi inkârc ve asimilasyoncu politikalarda vazgeç-mesi gerekiyor. Tabi ki Türklerde ken-di kimli i ve kültürüyle bu topraklarda var olacaklar ve Kürtlerle karde çe

ya ayacaklar. Ermeniler, Süryaniler, Ezidiler; bütün etnik ve dini topluluk-lar kendilerini özgürce ifade edecek-ler. Türkiye Cumhuriyeti hem sola, hem Kürtlere, hem de inananlara kar-

bir paradigma üzerine kuruldu. Bu-gün ise slami kesimlerle bar t . Öyle ise Kürtler ve solcularla da bar acak. Tabi öte yandan önemli bir kad n so-runu var. Kad nlar toplumun yükselen de eridir. Günümüzde kad nlar dikka-te almayan hiçbir sistem demokratik-le emez.

Page 20: Tukenmez Sayı:12

18

Bu noktada Gezi olaylar n nas l de erlendiriyorsunuz?

Gezi park olay n n ortaya ç kard sonuçlar var. Daha ileride ortaya ç -kabilecek sonuçlar da olabilir. Sonuç-lar itibariyle benim önemli gördü üm iki önemli sonuç udur; birincisi, Ön-der Apo’nun geli tirdi i paradigma Gezi’de uygulanm t r. kincisi, Tür-kiye solu dar ve hizipçi kal b n k rma imkân yakalam t r. lk kez kendi kim-li ini yaratma, kitleselle me imkân n kazanm t r. Bu aç dan önemlidir. Gezi Park olay na birçok güç kendi bak aç s yla yakla yor. AKP Gezi Park olaylar n i leyerek oradaki kazan m-lar tersine çevirmek istiyor. Kendi iç sorunlar n Gezi üzerinden çözme-ye çal yor. Ayr ca ulusalc geçinen kesimler de ba tan beri Gezi Park mücadelesindeki öncülü ün zay fl -

ndan yararlan p öncülü ü ele geçir-mek Gezi mücadelesini amaçlar ndan sapt rmak için büyük çaba yürüttüler. Hala da yakla mlar öyledir. Gezi di-reni ini do ru yönde geli tirmek is-teyenler de oldu. Bu konuda tabi ki bizim yetersizliklerimiz oldu. Zama-n nda direni in içinde yer almama,

direni in öncülü ünü güçlendireme-me, onu zay f b rakma gibi tutumlar bizim aç m zdan özele tiri yap lmas gereken tutumlard r. Biz bunun asl n-da özele tirisini verdik. Kald ki bu tip eylemlilikler Türkiye’de demokratik siyasetin önünü açan eylemlilikler-dir. Bu eylemler ne kadar geli tirilip güçlendirilirse o kadar Türkiye’de de-mokratikle meye hizmet eder. Dikkat edilirse hükümet demokratik siyase-tin geli mesini istemiyor. Nerede bir demokratik hareket varsa k rm z al görmü bo a gibi sald r yor. En küçük demokratik k p rdanmaya bile taham-mül etmek istemiyor. Susmu bir top-lum istiyor. Bundan daha tehlikeli bir ey olamaz. Onun için Türkiye’deki

bütün demokrasi güçlerinin bu teh-likenin önünü almalar gerekiyor. Bu Türkiye’yi gerçekten felakete götü-rür. Toplumun konu mas , tart mas , protesto etmesi gerekiyor, istemleri-ni dile getirmesi gerekiyor. Bu, Tür-kiye’yi demokratikle tirir, Mevcut ik-tidar mant ile Türkiye ilerleyemez. Tam tersine bu durum Türkiye’yi sus-turur, çürütür, Türkiye’ye kaybettirir.

Son kongre’de PKK E ba kanl k sistemine geçti. Bu konuyu biraz açar m s n z?

Bu de i iklikler Önder Apo’nun ön-gördü ü de i ikliklerdir. Önder Apo sadece Kürtler için de il, tüm Orta-do u halklar ve insanl k için yeni bir sistem geli tirmeye çal yor. Bu ne-denle sürekli izliyor, nerede bir hata veya ters bir durum varsa düzeltme-ye, sistemi demokratikle tirmeye ça-l yor. Genel kuruldaki de i iklikler bu temelde yap lan de i ikliklerdir. Bir de Önder Apo’nun geli tirdi i bir süreç var. Bunu h zla geli tirmek istiyoruz. Önder Apo hareketin ör-gütlülü ünün de buna denk ad mlar atmas n istiyordu. Sürecin yer yer gerisinde kalan, biraz hantal kalan bir yap vard . Önder Apo bunun gideril-mesi için sistemde baz de i iklikler öngördü. En önemli de i ikliklerden biri, e ba kanl k sistemini getirmesi oldu. Asl nda kongrenin daha önce yap lmas gerekiyordu. Sava geli -tirmek için yeni bir hamleye haz rlan-d m zdan dolay Genel Kurulu er-teledik. Daha sonra önderlik tarihsel Newroz at l m n yapt . Bundan ötürü

Kürtlerin durumunu de erlendire-rek ba layal m isterseniz…

20. Yüzy l Kürt tarihinin en olum-suz, en a r, en tahripkâr yüzy l oldu. Soyk r m yüzy l da diyebiliriz. Kürt soyk r m nda fiziki k r m n yan s ra kültürel soyk r m da var. Kürt toplu-mu, Ortado u’daki kültürel birikimin ak nda rol sahibi bir toplum. 21. yüz-y la girerken, halklar bir özgürlük ve demokrasi devrimiyle ayaklan yor. 2011’de Tunus’ta, M s r’da ba layan Arap isyan na, “Arap bahar ” dendi. Gerçekten de önemliydi bu ayaklan-

malar. Fakat esas bahar Kürtler ya-yor bugün. 1990’dan bu yana ulusal

dirili devrimi ba ar ld . Bu co ku tüm Türkiye, Ortado u ve dünyay etkili-yor. En son Paris katliam n n ard n-dan geli en tepkileri gördük. Gerçek-ten biz de bu kadar n tahmin etmi-yorduk. Mücadelemiz birçok çevreyi etkilemi demek ki. Bu bize mutluluk veriyor.

Rojava çok güncel. AKP hükümeti Rojava’y okuyamad m ?

Evet, basit gördü. Tehditlerle en-

gelleyebilece ini sand . “Çe itli çete gruplar yla önleyebilirim”, dedi. Bir de “Suriye’de rejimi h zla de i tiri-rim. Dolay s yla sistem bozulmaz. Eski merkezi milliyetçi sistem kal r. Kürt-leri de bast r r m” hesab yapt . Hiç birisi tutmad . Kuzeyde ise halk 1990-91 y l ndan beri serh ldan halinde. Gerçekten de çok yönlü bir toplumsal devrim ya an yor. Bu Kürdistan’ n tümünü etkiliyor. Sonuç Kuzey’deki geli melere göre belirlenecek. Ku-zey Kürdistan devrimi, ayn zamanda Türkiye demokratik devrimidir. Bunu

“Lozan’ n S n rlar lemez Hale Geldi”Duran Kalkan (KCK Yürütme Konseyi Üyesi)

PKK u an s n rlar önemli oranda tutmu durumda. Bu bölgeye Medya Savunma Alanlar diyoruz. PKK böylelikle Ortado u’daki hareketlili i de kontrol edecek bir konum elde etmi oluyor. Geli geçi leri kontrol ediyor.

Page 21: Tukenmez Sayı:12

19

geciktirdik. Sistemde yaratt de i-iklikler, süreç hakk ndaki tart ma-

lar, vard kararlar aç s ndan önemli bir kongre oldu. Kongrede sürece ba l de i iklikler yap ld . Kimileri bu de i ikliklere bakarak PKK içinde “ ahinler-güvercinler” gibi ayr ma-lardan söz ediyorlar. Bunlar özel sa-va merkezinin geli tirdi i propagan-dalard r. Bu maksatl propagandalar hareketimize ve halk m za hakarettir. Kitleleri aldatmak için geli tiriyorlar. Çünkü kitlelerin beklentisi var. PKK tek yanl büyük ad mlar att , ancak devlet kendisine dü en ad mlar ata-rak ikinci a aman n gereklerini yerine getirmiyor. Devlet, burada s k yor ve bu s k kl n gidermek için çe itli propagandalara ihtiyaç duyuyor. te ahin-güvercin meselesini de bun-

dan dolay geli tiriyor. Topluma u propaganday yay yor, “ te bak n, PKK ahinler ve güvercinler olarak bölünmü . imdi ahinler yönetime geldi. Hangisiyle bu süreci yürüte-ce iz? Süreç ilerlemiyorsa bir nede-ni de budur. Zorlan yorsak bundan ötürüdür. Yoksa biz sorunu çözmek istiyoruz. Ama bu durumlar sorunun

çözülmemesine yol aç yor. Dolay s y-la bu durumda suçlu olan biz de iliz, PKK’dir” alg s n yaratmaya çal yor. Bir taraftan bu propaganday geli -tirirken, di er taraftan da “Cizre’de, Lice’de ya anan olaylar görüyorsu-nuz. Süreç Habur süreci gibi provake ediliyor. PKK’de çözüm istemeyenler var. E er ad m atm yorsak bundan dolay atam yoruz. Zaten gerilla geri de çekilmiyor. Aksine yeni sava ç lar al yorlar. Öyle ise sürecin ilerleme-mesinin nedeni biz de il, PKK’dir” biçiminde bir psikolojik bir sava yü-rütüyorlar. Ben u soruyu sormak is-terim: Diyelim ki PKK’ye yeni sava -ç lar kat l yor, bunun sorumlusu biz miyiz, kendileri mi? E er gerçekten çözüm çabalar olsayd , insanlar buna inansayd insanlar neden gerillaya kat ls nlar? E er buna ihtiyaç duyu-yorlarsa demek ki çözüm yönünde bir çaba görmüyorlar, inanm yorlar. Hat-ta hükümetin yakla mlar onlarda endi eye neden oluyor. Geleceklerini güvencede görmüyorlar. Bundan kim sorumlu? PKK sorumlu de il. Devlet ad m atm yor çünkü bir çözüm pro-jesi yok. Bunu nas l kamufle edecek?

Nas l kendini hakl ç karacak? te bu tip propagandalarla bunu sa lamaya çal yor.

Bu süreçte Öcalan’ n ya am ko ul-lar n nas l de erlendiriyorsunuz? Bu konuda beklentileriniz nelerdir?

Bu süreçte Önder Apo devletin bütün kurumlar yla tek ba na tar-t malar yap yor, politikalar belirli-yor. Kendisiyle sadece BDP heyeti s n rl olarak görü ebiliyor. Önceden BDP heyeti üç ki iyken çe itli baha-nelerle bu say iki ki iye dü ürüldü. Çözüm süreci böyle yürütülemez. Çözüm amac olanlar, müzakere yapanlar e it ko ullara sahip olma-l d r. Bir tarafta alabildi ine görü -meler, tart malar di er tarafta da Önder Apo tek ba na. Ko ullar nda en küçük bir de i iklik yap lm yor, tecrit devam ediyor. E it ko ullar n olmad yerde çözüm de tehlikeye girer. Üçüncü taraf n ahitli ine bile müsaade edilmiyor. Yukar da ifa-de ettik: Önder Apo’nun sa l için ba ms z doktorlar n gidip muaye-ne etmesine de müsaade edilmiyor. Hâlbuki bu süreçte doktorlar n, akil

asl nda devlet iyi biliyor. Demokratik güçlerin, ayd nlar n da bu ili kiyi de-rinlemesine anlamas nda yarar var. Güney Kürdistan’da ise belli bir dev-letle me çabas var. Ancak daha çok d a ba l sürüyor bu çaba.

Nas l?Küresel ve bölgesel güçlere ba l

sürüyor. Mali olarak güçlü. Biraz feo-dal. imdi burjuvala t , deniliyor. AKP ile ili kileri, ekonomik ili kileri olduk-ça önemli. Ekonomik kriz döneminde Türkiye’yi Güney Kürdistan ayakta tuttu. AKP’nin KDP’ye bu kadar önem vermesi bundan ileri geliyor. Yoksa Avrupa’daki mali krizin Türkiye’ye etkisi çok tahrip edici olacakt . AKP-KDP ili kileri, bir tür PKK’yi frenleme ili kileridir. Güney Kürdistan’da KDP d nda YNK, GORAN, slami partiler gibi birçok parti var. Bir demokratik-le meyi ifade ediyor bu partile meler.

Bu bak mdan mevcut devletle me, eskiden oldu u gibi KDP ya da bir a i-ret merkezile mesi ile kalmayacak. Güney’de demokratik bir toplum var. KDP de, di er partiler de bu gerçe i dikkate ald kça var oluyorlar.

ran Kürdistan’ ndaki durumu na-s l görüyorsunuz?

Do u Kürdistan, potansiyeli daha güçlü bir alan. u anda konjönktör harekete geçmesine izin vermese de, bu potansiyelin ne kadar etkili oldu-

Page 22: Tukenmez Sayı:12

20

u, neler yaratabilece ini 1979-1982 aras nda gördük. Büyük bir devrimci ç k oldu. Ne var ki, Mahabat Kürt Cumhuriyeti’nin 2. Dünya Sava ’na kurban gitmesi gibi bu potansiyel de ran-Irak sava na kurban gitti. ran

KDP’si ile Irak KDP’si birbiriyle çat -t r ld . Bugün ise Ortado u’da asl n-da bir 3. Dünya Sava ya an yor. Bu sava n bir taraf ran’d r. ran bu sa-va ta kendini var edebilmek için Do u Kürdistan üzerinde büyük bir askeri tahakküm kurmu durumda. Toplu-mun mevcut örgütlülü ü bunu k ra-cak düzeyde de il. Fakat siyasi du-rum ve bölge dengeleri biraz de i se, Do u Kürdistan’da büyük geli meler ya anabilir. PKK’nin mevcut konumla-n bütün parçalar koordine ediyor. Lozan öncesinde Ankara- Fransa an-la mas , yine Ankara- ngiltere anla -mas yla çizilen s n rlar, PKK ile birlikte i lemez hale geldi. PKK u an s n rlar önemli oranda tutmu durumda. Bu

bölgeye Medya Savunma Alanlar di-yoruz. PKK böylelikle Ortado u’daki hareketlili i de kontrol edecek bir ko-num elde etmi oluyor. Geli geçi leri kontrol ediyor. Son günlerde nerdey-se sanki bütün dengeler PKK üzerine oturmu gibi.

Türk – srail ili kileri dahil, güncel-de Ortado u sorunu nas l okunmal ?

AKP hükümeti slam âleminin des-te ini alabilmek, iç politikada elini güçlendirmek için srail’e kar ge-rilim siyaseti izledi. D i leri Bakan Davuto lu’nun politikas budur. Bu strateji, ABD’nin Ortado u politikala-r ve bölge dengeleri aç s ndan ciddi risk yaratt . Asl nda Amerika, AKP’nin güçlenmesi ad na bu çat maya bir süre göz yumdu. Ama 2013’te Kürt meselesinde siyasi çözüm aray öne ç k nca, bu gerilim Amerikan siyase-tine zarar vermeye ba lad . ABD’nin müdahalesiyle srail özür diledi ve Türk- srail ili kileri yeniden normal-

le me sürecine girdi. 2013’e girerken Amerika’n n Ortado u politikalar nda yenilikler ya and . Suriye’de çözüm arama sürecine girdiler. Çözüm silah-l m , siyasi mi olacak; çok net de il. Öncelikle siyasi uzla ma aray için-dedirler. Rusya, ran ve Çin aç k ta-v r koyunca Suriye’nin M s r, Tunus ve Libya gibi olmayaca n gördüler. Suriye iç dengeleri de izin vermedi buna. Amerika ve srail, BAAS yöne-timi y k ld ktan sonra hvan Müslimin yönetimi gelsin istemiyor. Daha çok güçler bile imine dayal bir Suriye sistemi istiyorlar. Suriye’deki siyasi çözüm aray nda ABD’nin elinin güç-lü olabilmesi için Türkiye ve srail’in uzla mas gerekiyordu. Suriye’nin kaderini tayin eden üç etken var: bir, Kürt sorununun çözümü; iki, Arabis-tan’daki durumun netle mesi; üç, ran sorunu… Bunlar olmadan Suriye

sorunu çözülemez. Bu ise Ortado u sorunu demek.

insanlar n, bas n n, akademisyen-lerin, siyasetçilerin mral ’ya git-mesi gerekiyor. Önder Apo’nun birlikte tart aca , karar alaca yolda lar n n da yan nda olmas gerekiyor. Bunlar olmadan çözü-mü geli tiremeyiz. Türk devleti-nin görü mecilerinin sahip oldu-

u olanaklara Önder Apo’nun da sahip olmas gerekiyor. Ancak O zaman e it ko ullarda görü me-ler, tart malar, müzakereler olur ve çözüm süreci geli ir.

En son olarak kamuoyuna ne söylemek isterdiniz?

Son olarak söyleyece im udur, Amed’de ve Ankara’da da birer konferans gerçekle tirildi. Belki bu konferanslar n eksik yanlar vard r. Ama bu konferanslarda al nan kararlar n hayata geçiril-mesi gerekiyor. Kürt halk yla Tür-kiye’deki halklar n, kültürlerin, inançlar n çözüm yönünde çaba-lar n artt rmalar gerekiyor. Hü-kümetten çözüm yönünde ad m atmalar n istemeleri gerekiyor. E er bu olursa, hükümet bu bas-

k lara dayanamaz. Dolay s yla da çözüm yönünde ad m atar. E er bu yap lmazsa, konferans karar-lar na sahip ç k lmazsa, demokra-tik eylemlilikler geli tirmezse sü-reç ç kmaza girer. Bu herkes için kay plara yol açar. Bunun mutla-ka önünün al nmas gerekiyor.

PKK tek yanl olarak önemli ad mlar att . Çözüm için ortam ve olanaklar yaratt . Öyle ise devlete ve hükümete u soru-lar sorulmal d r: Siz neden ad m atm yorsunuz? Neyi bekliyorsu-nuz? Türkiye’yi nereye götürmek istiyorsunuz? Neden her eyi se-çimlere endeksliyor, bar seçim-lere kurban ediyorsunuz? Buna hakk n z yok. Bu Türkiye için bir felakettir. Bar tan, çözümden, demokrasiden ve özgürlükten yana olan güçler hükümete çö-züm yönünde ça r da bulunmala-r gerekiyor. E er süreç t kan rsa bunun sorumlusunun hükümet ve devlet olaca n , Kürt halk yla her düzeyde dayan acaklar n hay-k rmalar gerekiyor.

Page 23: Tukenmez Sayı:12

21

ABD ve Avrupa’n n bar sürecin-deki pozisyonunu nas l de erlendi-riyorsunuz?

ABD’nin Ortado u politikalar nda baz k smi de i iklikler var. Bugün iti-bar yla müzakere sürecini engelleyici bir noktada durmuyorlar. Suriye’deki sorunun çözümü aç s ndan Türkiye’yi bir noktaya çekmeye çal yorlar. Fakat Avrupa, özellikle Fransa ve Al-manya bar sürecini engelleyici bir konumda bulunuyorlar. Paris Katlia-m ’n bile ayd nlatmad Fransa. Hala ara t r yorlarm . Bu katliam n ay-d nlat lmamas , çözüm istenmedi ini gösteriyor. kinci olarak Suriye’deki geli meler Kürt sorununa yeni bir yakla m gerektiriyor. Rojava’n n ala-ca statü, Kürt sorununun seyrinde belirleyici olacak. Rojava bir statüye kavu ursa, Kuzey’i eski statüde tuta-mazlar. Sistem bu haliyle yürüyemi-yor. Türkiye’nin de bütünlüklü bir de-mokratikle meye ihtiyac var. Bar

sürecinde gelinen noktada, her ey siyasi mücadeleye ba l .

Bar sürecinde kad nlar n rolü üzerine konu al m biraz…

Bu durum Türkiye siyasetinin cinsi-yetçi tutumunu yans t yor. Meclis’te ve partilerde erkek egemenli i hâkim. Bu konuda BDP’liler aç klama yapt -lar. Bizim önerilerimiz vard ama dik-kate al nmad . Cuma arkada (Cemil

Bay k) yapt aç klamada akil insan-lar n yar dan fazlas n n kad n olmas gerekti ini belirtmi ti. Heyet aç k-land ktan sonra PAJK’ n ve KJB’nin aç klamalar olmu tu. Belli ki çözüm aray nda da erkek egemenli i, cinsi-yetçi yakla m sürdürülmek isteniyor. Bu do ru de il. Bu süreç ba ar ya gi-decekse, bar ve demokratik siyaset egemen olacaksa bu kad n n özgürlü-

ü ve e itli iyle olacak.

Bar için müzakere de sürecini dili, üslubu ve tarz önemlidir. Bu süreç halklar ikna süreci ise, her iki taraf n hassasiyetleri önem-li. Bu sürece tek bir denklemden bakamay z. Müzakere sürecinin belli bir a amas nda, Ba kan Apo ile görü me talebimizde srarl y z. Devlet yetkilileriyle yapt görü -meler sonras mektuplar el yaz s ile yaz l yor. Biz önderlikle birbiri-mizi anl yoruz. Önderli imizle olan

ili kide güven tamd r. Israrla belirtti imiz gibi bizimle, kad nlarla, gençlikle akil insanlarla görü melidir. Sü-reç topluma hakikatler üzerinden do ru anlat lmal d r. Türkiye de sol ve toplumsal muhalefet aç s ndan, bar sürecine ili kin beklenen düzeyde hala güçlü, anlam-l bir ses olu mad . Tarih bir kez daha bize gösteriyor ki, geçmi i ile yüzle meyen bir sol yeni bir eyde etkili bir tav r geli tiremiyor. Hala ayn yakla mlar. Biz ken-dimize dü en ad mlar att k ve atmaya da devam edi-yoruz. Mesele halklar ad na sürecin do ru yürütülme-

sidir. Bu süreçte taraflara, gençlere ve Akil nsanlara önemli roller dü üyor. Rollerini oynamal d rlar. Halklar do ru bilgilendirilmeli. Süreç h zla ilerliyor. Kürtler bu süreçte bar için gereken neyse yap yorlar, yapmaya da devam edeceklerdir. Toplumun bizden beklentisini biliyoruz. Onlar ve biz bunu görüyoruz. Tarihsel olarak çok güçlü bir dönemdeyiz. Kürtler bar a da sava a da haz rd r. Kimse bizim ad m za kayg ve ku ku içinde olmas n. Tarihsel bir deneyim ve ya anm l k vard r. Kürt halk ve onun mücadelesinin yürütücüleri, önder-lik ne yapt n ve ne istedi ini bilmektedir. Bu süreç sadece Kürtlerin de il, Türkiye halklar n n da sürecidir. Ortado u ve Suriye de bu süreçte çok önemlidir. 30 y l a k nd r süren sava halklar üzerinde çok ciddi tah-ribatlar, inkâr, yoksulluk, hak gasplar yaratt . Aleviler-le ilgili yap lan ise sistemin kimi güçlerinin yüzy llard r bozma oyunlar d r. Bunu kimi Aleviler fark edememek-tedir. Oysa bu hareketin tarihsel prati i bilinmelidir. Önderlik, ‘ben de alevi olmak isterdim’ der. Kürt ve Türk halklar n n kurtulu u için ortak mücadele önemli-dir. 78’lilere selam, sevgi… Önemli çal malar yap l yor. Ba ar lar…

“Çok Güçlü Bir Durumday z”Sabri Ok (KCK Yürütme Konseyi Üyesi)

Page 24: Tukenmez Sayı:12

22

Medeni: u anda Kürdistan Gazi-ler Kurumu’na kay tl 500 kadar gazi mevcuttur. Bu konuda istatistikî çal -malar m z sürdürüyoruz. leriki süreç-te daha net rakamlar ortaya ç kacakt r.

Zinar: 1995’te bir may n patlama-s sonucu yaraland m. Gazi olduktan sonra bizim için yeni sorumluluk ba -lar. Öncülük misyonuna sar lma gibi. Çözüm süreci bir yere kadar gele-bildi, ama bu haliyle kabul edilemez. Devlette somut elle tutulur bir ad m yok. Sürüncemede b rakma var. Bu da halkta üphe uyand r yor. ‘Acaba yeni bir oyun mu var’ diye dü ünülü-yor. Devletin ad m atmas için, halk n ve sol/sosyalist ayd nlar n üzerlerine dü eni yapmas gerekiyor. Süreç bo-zulursa tekrar sava a do ru giderse tüm halklar için bir kay p olaca n n fark nday z.

Dilovan: Daha önce yaralanmalar m oldu, ama en a r yaralanmam 1995’te Gabar’da oldu. Çözüm sürecinin ba -

lamas bizim aç m zdan önemlidir. Bu-gün de bu süreç önderli in çabas yla ba lat ld . Önderli in ubat ay nda gönderdi i 20 sayfal k mektupta ilk a aman n nas l yürüyece i detayl ola-rak belirtilmi ti. lk ba ta ate kes ve geri çekilme ve örgütün elindeki esir-lerin b rak lmas yd . Bu örgüt taraf n-dan yerine getirildi. kinci a ama yasal ad mlar n at lmas yd . u ana kadar bu yönde bir ad m at lmad . Bu yüzden süreç kesintiye u rar ve tekrar bir ça-t ma sürecine gidilirse bir daha böyle bir olumlu hava yarat lamaz.

Mahir: 1992’de kat ld m. Süreci ön-derli imiz ba latt için inan yorum. Süreç kesintiye u rarsa herkes bun-dan zarar görür. Onun için her kesimin sürecin ba ar ya ula mas için elinden gelen çabay göstermesi gerekir.

Adem: 1996 y l nda kat ld m. 2010’da lav silah yla yaraland m. Sü-recin sa l kl ilerlemesi için hükümeti ataca ad mlar bizim için önemlidir.

Önderli in ko ullar n n iyile tirilmesi ve sa l sürecin ilerlemesi aç s ndan bizim için k rm z çizgidir. Çünkü o sü-recin bir aktörüdür. Rojava’da El-Nus-ra ve El Kaide gibi örgütlere nas l des-tek verdiklerini takip edebiliyoruz. Bu ekilde sürecin sa l kl yürümeyece i

de aç kt r. Hükümet bu f rsat de er-lendirmezse ileride bir daha böyle bir f rsat yakalayamayabilir. Bunda kay-bedecek olan halklar olur.

Arzelen: 2009’da 19 ya nda kat l-d m. Kad n olarak sistem içerisinde he-deflerine, amaçlar na ula am yorsun. Daha önce kald n ortam ailen bile olsa, sana baz olanaklar sunsa dahi ne oldu unu göremiyorsun. Biz, yok say -lan, inkâr edilen bir halk n haklar için sava yoruz. Geçen sene emzinan ku atmas nda top mermisiyle yaralan-d m. Bu sürece Kürt halk n n ödedi i a r bedellerle gelindi. 40 y la yak n bir mücadele bu sonucu do urdu. Bu süre boyunca biz anlatmaya, devlet anlamamaya çal t . imdi ise Alt ay

Kürdistan Gazileri Bar Sürecini De erlendirdi:

Süreç Bozulursa, Çat malardan En Çok Halklar Zarar Görür

Page 25: Tukenmez Sayı:12

23

geçmesine ra men bu halka umut ve-rebilecek bir yakla mda bulunulmad .

Bu hareket bir kad n hareketidir.

Dünyada kad nlar baz meclislerde yer almaktad r. Ama orada da kendi rolü-nü oynayam yor, s n rl tutuluyor, önü aç lm yor. Bu 5000 y ll k erkek ege-men zihniyet. Hâlbuki bu toplumu er-kek var etmedi. Her eyi yapan kad -n n kendisidir, eme idir, yakla m d r.

Beklentilerimiz çoktur. En büyük beklentimiz önderli imizin o zindan-dan ç k d r.

Piroz: Ben burada ehit aileleriyle dayan ma komitesinde yer al yorum. 1992’de kat ld m. Miladi bir süreçten geçiyoruz. Buraya gelene kadar bü-

yük mücadeleler verildi, büyük be-deller ödendi. 40 y ll k bir mücadele sonucu bu sürece gelindi. Bu süreç ba ar s zl a u rarsa sadece bir kesim de il herkes kaybedecek. Demokra-t m, bar severim, özgürlükçüyüm, e itlikçiyim diyen herkesin duyarl davranmas , özellikle de kad nlar n du-yarl olmas gereken bir süreçtir. Hiç-bir dönemde bu süreçteki kadar kad -n n önü aç lmam t r. Bu dönemde en fazla emek vermesi gereken, öncülük yapmas gereken kad nlard r.

Ben burada ehit aileleriyle dayan -ma komitesinde yer al yorum.

Tarihin geli im seyri içinde oraya ç kan e itlik, adalet ve özgürlü ü

esas alan dü ünceler ve inanç sistem-leri PKK hareketine yabanc de ildir. “Bin çiçekten bal almak” felsefesi bizim özümüzde var. PKK laisizmi bütün inançlar n ve mezheplerin öz-gürce ya amas n savunan bir anlay temelinde geli mi tir.

Bu bütün halklar ve cinsler de bizim sistemimiz içinde kendini özgürce ifade ediyor. Alevilik / K z lba inan-c iktidardan daha uzak bir sistem oldu undan dolay onda kad n n ezil-mesi daha azd r. Alevilerde de ataer-kil kültürün etkileri üphesiz vard r, ama Dersim Alevili inde 1938’e kadar kad n çok daha özgürdür. Kad n Der-sim’de ataerkil s n fla man n gazab -na u ramam t r. Ancak Kemalizm’in giri i ile birlikte Dersim Alevilerinde kad n daha çok ezilir hale gelmi tir. Kemalizm devletçi / sünnîci / erkek egemen bir ideolojidir çünkü…

Kemalizmin sözde kad n – erkek e itli i Dersim kad n n özgürle tir-memi tir, aksine Dersim’in eski kad n çok daha özgürdür. Varl k, eril ve di il olarak vard r do ada. Biyolojik ola-rak herkes, kad n n bütünlü ünün bir parças d r; ana olan kad nd r. Erkek

de bu anlamda kad n n bir uzant s -d r. Kad n kapsay c ve kucaklay d r. Ayr t r c olan erkektir. Toplumu bir-le tiren kad nd r.

Alevilikte öyle bir felsefe var: “ n-san eksik bir tanr , tanr mükemmel bir insand r.” Özgürlük insan n bütü-ne, yani tanr ya do ru yürümesidir. Bu noktada do ada, erkek ve kad n n etraf nda döner. Oysa günümüzde bu tersine çevrilmi tir. Bu noktada top-lumsalla may yaratan kad nla bu-lu mak, onu ya am n gerçe i haline getirmek çok önemlidir. PKK, ruh ve dü ünce ve üretti i anlamlar dünya-s n n bir sonucu olarak bir kad n ha-reketidir.

Özü itibariyle iktidar haline gel-memi slam’ n de erleri Alevilik’te ya amaktad r. Hallac- Mansur Alevi de ildi ama “tanr insandad r,” fel-sefesini savunuyordu. Sünnî Türkler-de ya ayan slam, kültürel slam’d r. AKP eliyle kültürel slam devlete kanalize edilerek devlet slam’ hali-ne getirilmek isteniyor. Böylece bu enerji devlet eliyle tüketilmek isteni-yor. Bunu görmek laz m…

slam’ ya atmak isteyen bir mümin bizim sistemimizin en sa lam kö e ta lar ndand r. Böyle bir insanla bi-

zim hiçbir çeli kimiz olmaz. Bu nokta-da kültürel slam ile devlet slam’ n n fark n ortaya koymak gerekiyor. slam’ n devlete ba lanmas na kar

ç kmak gerekiyor.

‘Bin Çiçekten Bal Almak’Ali Haydar Kaytan (KCK Yürütme Konseyi Üyesi)

Page 26: Tukenmez Sayı:12

24

Gerillaya kat lman zda sizi etkile-yen nedenler nelerdir?

PKK hareketini okulda tan d m. Kay-seri’de okuyordum. Ailem zaten sol bir gelenekten geliyor. Alevi ve K rmanc-l k kültürü güçlü bir aile. Dersim kat-liam nda K rmanc ve Alevi oldu umuz için katledildi imiz bilinci vard ailede. Sürekli zulüm gören, katledilen,bask gören bir gerçeklik içinde ya yorsun. Ya ad m z toplumda kad nlar n ya-ad klar n da görüyorsun.Bütün bu

ya ananlar bir bilinç yarat yor ve ya-ananlara kar bir mücadele aray

geli iyor. O dönemde Önderli in Kür-distan’da Kad n ve Aile kitab n okudu-

umda çok etkilendim. Kad na müthi de er vard . Farkl yay nlar okumaya çal t m. PKK felsefesi ideal bir alter-natif ya am sunuyordu. Bu durum bana müthi bir güç verdi ve PKK’ye, gerillaya Dersimde kat ld m. 20 y ld r bu mücadele içerisindeyim.

KCK’ de bu yeni dönemde E Ba -kanl k dönemine geçi gündeminiz-demiydi? Sizin E Ba kanl n z cö-züm süreciyle ili kilendiriliyor...

Önderli imiz dört y l önce günde-me getirmi , önermi ti. Kad n partisi (PAJK) kongresinde tart t k. Haz rl kl olmad m z ilettik. Önderlik bu konu-da srar etmedi. Gerekli çal malar ko-nusunda önerileri oldu. Bu y l 9.kong-rede tekrar önerdi. Tart malar yürüt-tük. Siyasi ve örgütsel olarak haz rl kl oldu umuz tart malarda ortaya ç kt . Bu do rultuda sistemimizi de istirdik. smim kad n hareketinde belirlendi.

Önderli e iletildi. Olumlu görü sun-du. Dersimli Alevi olmam n bu sürece ili kin özel bir anlam yok. PKK bir çok rengi, kültürü, kimli i içinde bar nd -ran, ya atan bir hareket.

Kad nlar bu mücadelenin neresin-de oldular?

Kad nlar hep önlerde oldular. PKK bu toplumsal dönü üm içinde onlarca devrim yapt . Devletin ve sömürge-cili in iradesizle tirdi i, hiçle tirdi i bir halk aya a kald rmak, bir halka irade ve kimlik kazand rmak,özgürlük bilinci geli tirmek çok büyük bir dev-rimdir. Bu kazan mlar kad nla ba a-r ld . u anda Kürtlerin bölgenin en demokratik halk oldu unu iddia edi-yoruz biz. Erke in önünde yürüyen kad n, e itlik ve demokrasi taleplerini hayk r yor. Bu muhte em bir eydir.

Kad n olarak ava ta kazand -n z kimli i nas l tan ml yorsunuz?

Öncelikle belirtmek istedi im silah özgür bir ya am için zorunluluktu, ama sadece bir araçt . As l amaç; ezilen, bask alt nda tutulan halklar , s n flar ve kad nlar özgürlü e kavu turmakt . Kad n bu arac kullan rken öz gücü, öz bilinci ve iradesi çok geli ti. Mücadele süreci kad nlar aç s ndan çok büyük kazan mlar yaratt . Cinsiyetci toplu-mun yaratt bask kad n ya am n bütün alanlar nda ekillendiriyordu. ktidar kültürü ve gücü erkekte so-mutla yordu bu mücadele bunu k rd , bu iktidarc durum kimi eksiklikler ya-ansada bizde a ld diyebiliriz. Kad n

somut olarak unu ya ad : sava yor, inisiyatif al yor, örgütleniyor, ald ka-rarlar uyguluyordu. Mücadele bir kim-lik kazan yordu. Bu kimlik insanl n kurtulu u için mücadele yürüten tüm kimliklerle örtü üyor.

Mücadelenizle feminist mücadele aras ndaki ili kiyi de erlendirebilir-misiniz?

Feminist hareketi mücadelemizin bir

miras olarak gördü ümü belirtmek is-terim. Ben kendimi kad n kurtulu mü-cadelesi içinde radikal feminist olarak tan ml yorum. 17. 18. yüzy lda feminist mücadele insanl a büyük de erler ka-zand rd .Ancak bu gün bütün kazan m-lar na ra men bu yüzy ldaki Feminist hareketlerin ideolojik ve politik tutum-lar n fazla elit ve dar buldu umuzu söylemek isterim. Salt kad nla s n rl kald . Kad n özgürlü ü sadece kad nla-r n ya ad bir kentte yarat lamaz ki. Dar cins bak yla soruna bakm yoruz.Sonuçta erkeklerle birlikte ya yoruz. Erke in özgürle mesi içinde ciddi mü-cadeleler yürütüyoruz. Mesela bizim ‘erke i dönü türme’ projelerimiz var. 2001-2004 y llar nda erkekler için e i-tim devreleri açt k. E itimi kad nlar veriyordu. Devlet/ iktidar/erkek zihni-yeti, kad n gerçe i, özgür erkek nas l yarat l r, gibi konular. Bir grup erkek arkada devrenin sonunda ç kar lan

‘Bu Mücadelede Kad nlar EBir süre önce 9. kongresini gerçekle tiren KCK ‘nin ilk kad n E Ba kan seçilen Bese Hozat (Hülya Oran) Kandil’de görü tük. Uzun ve soluksuz geçen söyle imizde ya am öyküsünü, Dersimi, kad nlar ve bar sürecini konu tuk.

Bese Hozat (KCK E Ba kan )

Page 27: Tukenmez Sayı:12

25

sonuçlar kitap ve rapor haline getirdi. Birçok erkek arkada bu çal malarda kendini büyük oranda dönü türdü. He-nüz tam olarak kad n dönü türemedi-

imiz bir noktada erke i dönü türmek kolay de il.

Hareketinize Irak, Türkiye, ran, Suriye’den kat l mlar var. Hepsi farkl sosyal ve kültürel ortamlar-dan geliyorlar. Ortak dili nas l kuru-yorsunuz?

Hareketimizin etkili oldu u Kürt co rafyalar nda bu anlamda ciddi bir dönü üm söz konusudur. Bizim ide-olojimiz bir insanl k ideolojisidir, her türlü fikre ve ya am anlay na aç k. Bu ideolojiyle yo ruldukça, birçok eyin fark na vard kça, derinle tikçe

tercihleri de i iyor. Bu bütün inançlar için geçerli. PKK kitlesinin nerdeyse yar s Alevidir. PKK insan merkeze alan bir harekettir.

Bu dönü ümün Kuzey’deki etkileri daha iyi görülebiliyor.Bütün parçalar-da büyük bir umuda yol aç yoruz. Su-riye’de kad nlar Suriye kad n inisiyatifi ad yla bir konferans yapt lar.Anlat lan-lar korkunçtu. Suriye’deki kad nlar n ya ad klar vah et boyutunda. Sava kad na kar korkunç bir iddete dö-nü üyor. Arap, Ermeni, Dürzî kad nlar ve Hristiyan kad nlar Radikal slami hareketlerin, AKP’nin de destekledi i çetelerin tecavüzüne u ram lar. u anda Bat Kürdistan’da PYD’nin ve TEVDEM’in denetimindeki alanlardaki Kürt kad nlar kendilerini daha koru-nakl ve güvende hissediyorlar. Erkek-ler sava a giderken kad nlar Kürtlerin bölgesindeki Kad n hareketi Yekitiya Star’a teslim ediyorlar. Bu konferans-ta Arap, Ermeni, Süryani, Dürzî, Türk-men kad nlar ndan bizi izleyenler bi-zim yürüttü ümüz kad n mücadelesini bir umut olarak görüyorlar. Lübnan’da bir dönem kald m. Lübnan’dayken tak-siye bindi imizde “Öcalan’ n cemaati” diye bizden para alm yorlard . Böyle

bir sayg ve hayranl k vard .PKK içinde de kad n-erkek müca-

delesi ya anm t r. Anlat r m s n z?Önderli imiz birçok tepkiyi göze

alarak erkek egemen sisteme kar kad nlar n yan nda mücadele etti. Bu anlamda bizim için müthi bir güçtü. Komplo sonras , biz kad nlar çok bü-yük bir bo luk ve zorlanma ya ad k. PKK’deki erkek arkada lar n özgür-le me düzeyi geli kin olsa da erkek egemen zihniyet tümüyle k r lm de-

il. Bu yüzden çeli kiler ve tart malar ya and . Örne in, birçok toplant da bize ra men karar almak istiyorlar-d . Biz ise muhalefet ediyor, blok oy kullan yorduk. Ama say sal olarak az oldu umuzdan sonuç alam yorduk. Biz de farkl yöntemler geli tirdik. Örne in oylamay terk ediyorduk. Bu durum kar s nda baz erkek arkada -lar kendi tutumlar n sorguluyorlard ama baz lar da tepki gösteriyordu.

Bir saç kesme protestonuz var. Sakine Cans z’ n da kat ld ...

Ocak 2000’de, 7. PKK Kongresi’nde oldu. Bu kongrede hareketimiz stra-tejik dönü üm karar ald . Önderli i-miz yakalanm t . Erkek arkada lar kad n hareketinin tümüyle merkezi karar organ na ba l olarak çal ma-s n istiyorlard . Biz buna kar ç kt k.Biz özerk bir örgütlenmeyiz. Bu ör-gütlenmenin korunmas n ve e gü-

düme dayal bir çal ma yürütmesini istiyorduk. Kongre’de al nan baz ka-rarlara kar olmam za ra men oyla-mada kendi e ilimimizi kabul ettire-miyorduk. Sonra saç kesme fikri ç kt . Herkeste ciddi bir heyecan yaratt bu fikir. Sakine arkada da bu protesto-ya s cak yakla t . Saç n ilk kesenler-den biri de o oldu. Hepimizin saçlar çok uzundu ve bizler uzun saçl halle-rimizi seviyorduk. Kongrenin üçüncü günüydü yüze yak n kad nd k. Saçlar -m z kestik ve ba m z kefiyelerimizle kapat p, erkek arkada lardan sonra toplant salonuna girdik. En önde Sa-kine arkada içeri girdi. Hep birlikte kefiyelerimizi indirdi imizde bu ey-lem erkek arkada larda ok etkisi ya-ratt . Sonradan ö rendik baz erkek arkada lar a lam t . Ele tirme ve farkl yorum olmad . Sakine arkada , “ lerde ben bunun tiyatrosunu yapa-ca m” diyordu.

Sakine Cans z’ n PKK’deki kad n-larda yaratt duygu ve dü ünce-leri konu sak...

O bize her zaman güç ve moral veren, cesaret a layan, motivasyon kazand ran bir arkada t . Kab na s -maz bir ki ilikti. Çok asi ve cesurdu. Müthi bir özgürlük tutkusu ve inad vard . Onun duru undan ve mücade-leci ki ili inden büyük güç al yorduk. O Bizde u duyguyu çok güçlü yarat-

Erke in Önünde Yürüyor’

Nimet Tanr kulu ve Bese Hozat

Page 28: Tukenmez Sayı:12

26

Sizin Dersim’den Avrupa’ya uzanan bir hayat yolculu unuz var. Gerillaya nas l kat ld n z?

1974 Dersim do umluyum. 22 y l-d r PKK’deyim. Annemi kaybettik-ten sonra, lise 2’de okulu b rakt m ve judoya yöneldim. Judo tak m nda oldu umdan, ailemin bir k sm Viya-na’da oldu u için 1989’da Avrupa’ya ç kt m. 1991’de partiye kat ld m. O zamana kadar PKK’!yi çok fazla ta-n m yordum.

Kemalizme göre ekillenmi tik ve Kürtlük bilincimiz yoktu. Dersim’de iyi tan nan Bak l a an n torunuyum.

Alevi inanc n bir kültür olarak ya -yorduk. Alevilikte nsana ve kad na büyük de er verilirdi. Dedemin evi-nin kap s asla kapanmazd .“ htiyac olan biri girsin içeri als n’’ derdi. Bu Alevilikten kaynaklanan bir yakla-

md . nsana verilen de er, ‘candan cana olmak’ felsefesi…

Judo’da Avusturya’da birkaç tane birincili im vard . Bir defas nda bi-rincilik kürsüsüne ç kt mda Avus-turya spor bakan beni Türkçe ola-rak anons etmek istedi ini ve söy-lenmesi gerekenleri Türkçe yaz p kendisine vermemi istemi ti. O anda

nas l oldu bilmiyorum, hiç dü ün-meden Türk de il, Kürt oldu umu söyledim. Bakan ‘’O zaman Kürtçe yaz,’’dedi. Kürtçe bilmedi imi söyle-yince çok a rd . Almanca konu up kupam ve madalyam verdi. O gün, o madalyay Kürtler ad na ald m duygusunu derinden ya ad m.

Türk devlet sisteminin okullar nda okuman n sonuçlar na göre ekille-nen, Kemalist, Atatürkçü, sonradan Türkçü olan de il de Kendini ger-çekten Türk bilen biriydim ben. Bu anlam yla Kürtlük ve mücadele bi-lincim yoktu.

t . Biz kad nlar kesinlikle onun gibi inatc ve iddial olaca z. Direni ci olacag z.

Bar için yürütülen bu süreçlerde de en heyecanl m zd . En büyük tut-kusu bu günlerin bar la sonuçlan-mas yd . Tabular , geleneksel kad n ekillenmesini, piskolojisini kendisin-

de y kan, a an feminist bir kad nd . Dersim tutkunuydu.Dersim insan n n ya ad o büyük ac lar , trajedileri,

bütün Kürt halk n n ac s olarak an-lat rd . Ya ad , büyüdü ü, ekillen-di i kültürden,o tarihten edindi i, hissetti i tüm duygular evrensel-le tirdi. Sakine mücadelesinde Der-sim katliam nda öldürülen, tecavüze u rayan, ele geçmemek için kendini Munzur’a atan, uçurumlardan at lan, kad nlar n ac lar n , ç l klar n yüre-

inde, ruhunda hisseden bir kad nd . Sakine’nin mücadelesi o kad nlar n

mücadelesiydi. Dersimdeki son poli-tik süreçler kendisini çok etkilemi ti. Dersimde ya amay , oralarda olma-y çok istiyordu. Dersimin asi ve asil k z topraklar na böyle bir dönü ü hiç dü ünemezdi diyebilirim. Onun katledilmesi bütün PKK kadrolar n derinden sarst . Sakine arkada n ahs nda asl nda özgür kad n hare-

keti hedeflendi. PKK’nin kurucu üye-lerine imha mesaj verildi. Bu süreci engelleme amaçl yd .

Bar sürecinde, bu süreçte ka-d n bak ve iradesi ne kadar ken-dine yer buluyor?

Biz bu süreçte kendimize temel öncü bir rol biçiyoruz.Biz de kad n hareketi olarak Bar için yürütülen müzakere süreçlerindeki önderli in bu güne kadar yapt tüm analizle-rini okuyup de erlendirdik ve kendi-miz aç s ndan bir planlama ç kard k. Bu anlamda biz burada aktif olarak sürecin içerisindeyiz. Bar olacaksa kad nlar n talepleri müzakerenin her a amas nda yer bulacakt r.

Kad nlar olarak bar sürecini na-

“21. Yüzy l, 20. Yüzy l n Rövan Olacak.”Sava ve örgütlenme içinde erkekle e itli i sa lamaya çal t k. Birçok konuda çok zorlansak da bunu yaratt k.

Beritan Dersim (KCK Yürütme Konseyi Üyesi)

Page 29: Tukenmez Sayı:12

27

Dersim Katliam n n sizdeki izleri neler?

Ailemden 38’de katledilen yok. Ancak katliam s ras nda Ermenileri ve ma durlar korumu lar. Kurtar-ma hikâyeleri çoktur ailemin. Yap lan Dersim belgesellerini izledi imde, baz ya l larla konu ulurken;“Lütfen bunlar çekmeyin,’’diyorlar. Hala bü-yük bir korku ya yorlar. Bu korkunç bir ey. Dersim tutkunuyum. Dersim hak etti i de eri görmüyor. Sadece dersimde ya amak yetmiyor, o tari-he, o kültüre, o do aya sahip ç kmak gerekiyor.

Kad n özgürlü ü deneyimi PKK’de

nas l ya an yor? Ordunuzda var…Partide kad n ordula mas ilk defa

bizim devrede tart ld . Biz o zaman 13 arkada bir evde kal yorduk. Mah-sum Korkmaz Akademisi kapat lm t . Önderlik, kad n ordula mas ndan bah-setti inde çok a rd k. ‘Zaten bir or-dumuz var, kad n ordusuna ne gerek

var?’ dü üncesi hâkimdi bizde. Ama önderlik bunun altyap s n olu turdu. Zele’de bir kongre planlad . Fakat ön-derlik, erkeklerin denetiminde yap l-d için bu kongreyi tan mad . Kong-renin gerçek anlamda bir kad n kong-resi olmas n istiyordu. Daha sonra YAJK kuruldu. 1995’te kongre yap ld ve YAJK karar yla kad n ordula mas ba lad . O zamana kadar kad n sava -ta yedek güç olarak görülüyor, sava-

n kad n i i olmad dü ünülüyordu. Ancak Önderlik kad na en önde yer vererek, özgürlük bilincinin geli me-sinin fitilini ate ledi. Örne in, bir ta yerinden kald ram yorsak, asla erkek-leri ça rm yor, gerekirse bir manga kad n bir araya geliyor ve o ta kendi öz gücümüzle kald r yorduk. Erkek egemenli iyle mücadelede zorlan-malar da ya and tabii. Sava ta kah-ramanca direnen ve ehit olan kad n yolda lar vard . Zinarin, Beritan, Var-to’lu Koçerin, Gurbetelli Ersöz böyle arkada lard r. ehit Sakine Cans z,

s l de erlendiriyorsunuz?Önderli imizin ortaya koyaca

her yakla m n arkas nday z. Fakat AKP’nin politikalar bizde kayg yara-t yor. Güven artt rma ve süreci des-tekleme ad na önemli ad mlar att k. Fakat devlet cephesinden bir kar l k görmedik. Bar süreci bizce iyi git-miyor. Sürecin tam olarak t kand n söylememekle birlikte gelinen nokta-y riskli ve kritik buluyoruz. Yap lan görü melerde belli bir çerçeve olu -turulmu tu. lk olarak Önderli imiz taraf ndan önerilen Akil insanlar çal -mas na de er verdik. Ancak heyetinin raporlar da bu güne kadar toplumla payla lmad . Demokrasi paketinden bahsediliyor bu pakete raporlar ve önderli imizin görü melerde belirtti-

i taleplerimiz ne kadar yans d bunu Kürt ve Türk halk bilmek durumunda. Bar süreci bu anlam yla effaf yürü-müyor. Demokrasi paketini aç klay p ‘’ben yapt m’’ oldu olmaz.Kad n sözü ne derece yans d bilemiyoruz. Ale-vilerin de temsili yok denecek kadar azd . Bu süreçte yürütülen diyalo un halklar n kaderini belirleyecektir. Bu

nedenle Türk ve Kürt halk etkili bir demokrasi mücadelesi yürütmelidir. Belirlenen zaman dilimlerinde gerek önderlik taraf ndan belirtilen,gerekse hareketimiz taraf ndan belirtilen gü-ven veriçi önlemler için ad m at lmaz-sa öncelikle süreci yava lat r z. Her eye ra men de biz sonuna kadar

süreci ilerletme çabas içinde olaca-g z. Sürecin önündeki engelleri, ne-denlerini Türkiye halklar na ve Dün-yaya anlataca z. Süreç geli mezse, tersine dönerse tarihlere tak lmadan söylüyoruz halklar n hak etmedi i korkunç bir sava a sürükleniriz. Çün-kü bölge çok çok yak c bir sava dö-nemini ya yor. Bu bizim aç m zdanda risk. 20. yüzy lda kaybettiklerimizi bir kez daha ya ayabiliriz.

Geri çekilme konusunda kimi ko-nu malar oluyor, kat l mlar n de-vam etti i söyleniyor.

Geri çekilmeye ili kin söylenenler gerçekci de il. Söylenenden çok fazla gücümüz geri çekilmi durumda. Çö-züm süreçlerinde güven artt r c ön-lemleri konu ma yerine say larla top-

lumda güven k r c alg lar yaratmak do ru de il. Müzakere süreçlerinde at lmas gereken ad mlar biz at yoruz. Bu konu malar n sürece zarar verici ve bilinçli yap ld dü üncesindeyiz.Kat l mlar sürüyor. Bununda temel nedeni cözüm sürecinde gerekenin yap lmamas d r. Bu süreçte tekrar be-lirtmek isterim devletin güven k r c yaklas mlar a r bas yor. E de er bir çözüm yakla m görülseydi, paralel bir ad m görülseydi kat l m olmaya-cakt . Önderli imizle ilgili durum bizim aç m zdan kayg vericidir. Anayasa yap m süreci,barajlar,kalekollar, ohal benzeri yüksek güvenlik önlemleri, seçim baraj ve bar dilinin olu ma-s ndaki srar m z n kar l k bulmamas gibi bir çok konu bu süreçleri zorluyor.

Kad nlar iddetin en a r n ya -yor sava larda. Bu uzun sava sü-recinden sonra kad nlar n gelece i ile ilgili ne dü ünüyorsunuz?

Mücadelemiz kad n özgürlü ü, kimlik kazanma, kad n siyasetine alan açma gibi çok önemli mücade-le imkânlar ortaya ç kard . Kad nlar

Page 30: Tukenmez Sayı:12

28

önder kadrolardan biriydi. Gerçekten bizim ilham ve güç kayna m zd . Önderlik, ’Devrimimizin ba ar s , ka-d n n ula t düzeyle ölçü-lür,’ diyordu. Bizim mutfa a girmemizi istemiyordu. Ar-t k Kürt kad n n n çözeme-yece i hiçbir sorun yoktur. Örgütsüz, evine hapsolmu , erkek egemen sistemin sö-mürdü ü, intihar eden tek bir kad n kalmamal . Bu ba-k mdan i in henüz çok ba-

nday z. Sakine Cans z hakk nda

konu sakHeval Sara’n n kayb -

n n bizim için tarifi zordur. Derin bir ac duyduk.. Bir

Dersimli olarak bildi im ilk devrimci kad nd r. Birlikte çok ey payla t m. Benim için büyük bir anst r. Çok ey ö rendim.Direni in simgesidir. Diyar-bak r direni inde en önde yer almas mücadelemizde ve özgür kad n ya-ratmada bir efsanedir. Zindan direni-i, i kence kar s ndaki tutumu bizim

için gerçekten bir efsanedir. Mütevaz ki ili iyle, insani özellikleriyle, kad n kimli iyle, adalet bilinciyle, payla m-c ’l yla gerçekten özgür bir kad nd r. Onun hedef al nmas bar ve çözüme vurulmu büyük bir darbedir.

Kad nlar olarak önümüzdeki sü-rece nas l bak yorsunuz?

Kad n hareketi olarak sürece sürekli müdahil olmak, öncülük yapmak duru-munday z. Gerilla güçleri olarak birin-ci a ama olan geri çekilme a amas n

“Mücadele ettik, özgürle tik, kazan-d k, bitti” gibi bir yan lg ya dü me-meli. Bu süreçte sadece Kürt kad n de il, Türkiyeli tüm kad nlar da gücü-nü birle tirebilmeli, ortak bir müca-dele perspektifiyle bu bar sürecini kad nlar lehine, halklar lehine, tüm kültürler lehine bir kazan ma dönü -türebilmelidir. Kad n birli ini olu -turabilmeliler. Kad nlar olarak farkl e ilimlerimiz, çizgilerimiz, pers-pektiflerimiz olabilir ama bizim or-tak paydalar m z çok daha fazlad r. Farkl l klar derinle tirmeden ortak paydalarda bulu arak birlikte müca-dele edersek, kad nlar olarak özgür gelece i in a edebiliriz.

Uzun y llar da lardas n z. Gün ge-lir de da dan inmeniz gerekirse...

nan n tasavvur etmek çok zor. Bi-reysel anlamda “ unu yapsam” diye çok dü ünmedim aç kças . Da lar bizim için özgürlük mekânlar . Bu co rafyayla gerilla o kadar bütün-le ti ki, her taraftan ya am f k r yor.Sakine Cans z ve tüm kaybetti imiz mücadele arkada lar m z n bu müca-delenin ba ar ya ula t n bununla birlikte kad n kurtulu mücadelesin-

de özledi imiz,istedi imiz noktaya gelmeyi görmeyi çok hak etti ini dü ünüyorsun. Bir büyük ac hissedi-yorsun. Borcumuz var. Tabi henüz o atmosfere girmedik.

Dersimlisiniz, Dersime ili kin son dönemlerdeki siyasi yakla mlar nas l degerlendiriyorsunuz?

Dersimde do du umu söylemi tim.Dersim kültürü saf bir kültürdür. Son süreçlerdeki politikalar gösteriyorki bölge ciddi bir ku atma alt nda. CHP’ye oy veriyor, AKP taban yaratabiliyor Dersimde. Dersim onuruna sahip ç k-mada örnek bir ya am göstermi tir.

Direnmemnin bir ad d r Dersim. Çok ag r bedeller ödendi Dersim’de. Dev-let bir bütün olarak asimilasyon poli-tikalar n Dersimde uyguluyor demek yanl olmaz. Dersim ad n n geri veril-mesi konu uluyor bu kendili inden ol-mad , çok mücadeleler verildi. Dersimi Kürtlükten koparmaya çal an bir zih-niyet hakimiyetini sürdürüyor. Dersim özüne geri dönmenin mücadelesini vermelidir. Alevi inanc n n ya ad Dersimde tarihsel soyk r m n temsilci-leriyle hesapla madan, yüzle meden ya amak Dersimlinin onurunu yok

eder. Da , ta , suyu kutsal olan bu topraklar gün gelir isyan eder.

Bar süreçleri sonras kad nlar ya amlar na ili kin neler yap labilir?

Önderli in STAR Kenti projesi vard . Kad n Özgürlük Evleri ya da Kolektif Kad n Evleri de diyordu buna. Mesela bu benim için büyük bir özlemdir. Ör-ne in, Dersim’de mükemmel yerler yap labilir, öyle de il mi? Karadeniz’de, Ege’de, Marmara’da muhte em yerler var. Buralarda kad nlar e itim göre-cek, spor yapacak, dü ünsel üretimde bulunacak, kendi ekonomik geçimini sa layacak. Neden olmas n! E er ger-çekle irse o özgür kad n evlerinde otu-rup ehitlerimizin hayat n yazmay çok isterim. Onlar n her biri bir tarih çünkü. Gelecek ku aklar onlardan güç almal .

Kad nlardaki özgürle me süreci erkeklerde nas l bir etki yarat yor? Erkek bak nedir kad n özgürle -mesine? Yeni sistem erkekler aç -s ndan nas l kar land ?

Kad n n özgürle mesinden büyük heyecan duyan, güç alan erkek ar-kada lar m z çok tabi. Ama kendi-sinde iktidar n egemenlik zihniyetini

Page 31: Tukenmez Sayı:12

29

tamamlad k. Kan dökülmüyor, cena-zeler gelmiyor. Toplum bir rahatlama ya yor. Bar konu abilmenin ola-naklar olu tu. Bunlar olumlu eyler, ama her ey demek de il. Kar l l kl güven verici ad mlar n devreye girme-si gerekiyor. Sürecin yava lamas n n sebebi AKP politikalar d r. Önderli i-mizin do rudan topluma seslenmesi gerekiyor. imdiye kadar ehit ailele-rini ileri sürüyorlard . Onlar da bar a desteklerini aç klad lar. E er hükümet ad m atmazsa süreç t kan r… Bu silahl mücadelenin hemen ba layaca an-lam na gelmez, ama o da ihtimal d de il. Demokratik kitle hareketlerini yükseltmemiz gerekiyor.

Kad n n sava ta kazand kimli i nas l tan ml yorsunuz?

Özgürle me anlay asl nda sa-

va la birlikte ba l yor. Sava n çetin ko ullar nda kad nlar için a r gele-bilecek eyleri kendimiz ba armaya çal t k. Silah bizim için araç olmakla birlikte, sava ve örgütlenme içinde erkekle e itli i sa lamaya çal t k. Birçok konuda çok zorlansak da bunu yaratt k. Örne in Zilan arkada özgür kad n kimli inin en mükemmel temsili idi. Sava ta güç olmay erke e benze-erek de il, kad n kimli ini geli tire-

rek sa lad . PKK’de önderli in büyük çabas n n yan nda birçok öncü kad n arkada kad n özgürle mesinin bu noktaya gelmesini sa lad . üphesiz kad n sorununun çözümlenmesinde her ey bitmi de il. Özgürle me so-rununun sonu yok. Bir toplum, kad n özgürle irse özgürle ebilir; biz buna inand k. Kad nlar n parti içinde etkin olmas kimi erkek zihniyetini a ama-

yan arkada larda tepkiye de yol açt . Bu mücadelede biz kendimizi a t k. Kendimizi çok abartm yoruz ama bu-gün ki E Ba kanl k sisteminde oldu-

u gibi kad n n yapamayaca bir i , ba aramayaca çal ma yoktur. Ka-d n mücadelenin her alan nda öncü olarak vard r art k.

21. Yüzy l ve Kürtlerle ilgili ne

söyleyebilirsiniz?Geli meler bu yüzy l n Kürtlerin

yüzy l olaca n gösteriyor. 20. Yüz-y lda ya ananlara bakt m zda, Kürt mücadelesinin ula t düzey, örgüt-lenme, politikle me seviyesi, dört parçan n uyan süreci ya amas , kad n mücadelesinin geldi i nokta, Kürtler aç s ndan 21. Yüzy l n 20. Yüz-y l n rövan olaca n gösteriyor.

y kamayan erkeklerde farkl davra-n a yol açabiliyordu. Özgürle e-meyen, demokratikle meyen erkek, kad n n kendisini a mas n istemez. Asl nda PKK’de erkek aç s ndan da önemli bir özgürlük düzeyi ortaya ç kt . Ama bütün olarak da erkek egemen sistemin kal nt lar n n y -k ld da söylenemez. O yüzden de kar s nda güçlü ve mücadeleci ka-d n gördü ünde kimi tepkiler vere-biliyordu. Mesela bar sürecinin ilk ba langiç döneminde masaya hep birlikte oturuyoruz, kararlar al yo-ruz ama aç klamalar genellikle er-kekler yap yordu. Kat bir hiyerar i-miz yoktu, ama KCK sistemine göre en yetkili ki i yürütme ba kan olu-yordu. Yoksa salt erkek oldu u için

öne ç km yorlard . Ama do al olarak öyle bir intiba yarat lm oluyordu. Yeni sistem erkek arkada lar m z taraf ndan tart maya neden olma-d .Ortakla ma oldu diyebilirim. Bu süreçteki yeni E Ba kanl k sistemi bu anlamda çok ciddi de i imler ge-tirecek. Kad n mücadelesini daha görünür k lacak ve güçlendirecektir.

Bitirirken sormak istiyorum; 21. Yüzy lda Kürtlerin durumunu nas l de erlendiriyorsunuz? Türkiye ge-lece iyle nas l bar acak?

21.Yüzy l bizim için özgürlük yüzy l olacak. Bu yüzy lda Kürtler mutlaka statü kazanacak. Ancak uluslar aras güçler bunun PKK çizgisinde olmas -n istemiyorlar; onlara göre bu ola-caksa i birlikçi bir çizgide olmal d r. O yüzden, Amerika, Türkiye ve srail ilkel milliyetçi-i birlikçi Kürt e ilimini güçlendirmeye çal yorlar. Suriye, Rojava meselesi bugün ortadad r. El Nusra’n n desteklenmesi, El Kaide’nin sald r lar Uluslar aras güçlerin plan-lar ndan ba ms z de ildir. Avrupa da bu politikan n içindedir. Avrupa y l-larca Kürt meselesinde ikiyüzlü dav-rand . Kürtleri hep Türkiye’den daha

fazla taviz koparmak için kulland . Bu anlamda Erbil’deki yap lacak olan Ulu-sal Kongreyi biz Kürtlerin demokratik ulusal birli i aç s ndan çok stratejik bak yoruz. Bizim ba ms z Kürdistan hedefimiz yok.Kendi kendimizi yönet-me d nda. Bunun modelleri bellidir. Bunu yaratabilirsek,Kürtler özgürlü e ad m atm olur.Konferans n yarata-ca sonuçlar bu aç danda çok önemli-dir. Bir tür Avrupa birli i örgütlenme-si modeli önerimizdir. S nrlar üzerin-den bir bak a sahip de iliz.Toplumsal dayan ma,ekonomik,sosyal ve kültü-rel birlik önemli. Avrupa’n n yapt n biz kürtler Orta Do u’da neden yap-mayal m? Kad nlar n özgürlük müca-delesinde Ortado uda olusturacag birlik için ulusal kongrenin çok büyük bir önemi var. Dört parçada ya ayan kürtleri dikkate almayan politikalar art k hayat bulmaz. 21. yüzy lda orta-do unun kaderini Kürtler belirleye-cektir. Türkiyenin gelece iyle gerçek anlamda bir bar için ciddi bir de-mokrasi mücadelesi verilmesi gerekir. Türkiye halklar n n ortak mücadelesi bu süreçte halklar n kaderini belirle-yecek. Riskli bir sürecin e i inde Tür-kiye halklar Bar ta srar etmelidir.

Page 32: Tukenmez Sayı:12

30

BDP Diyarbak r MilletvekiliDiyarbak r Cezaevi

Türkiye’nin gelece ini aray geç-mi iyle hesapla mas ndan ayr

de ildir...Bugün içinden geçti imiz zaman,

katmanla m ac lar m z n yaratt s z y , di lerimizin aras na s k t r p s rd m z öfke mendiliyle giderme-ye, ötelemeye çal t m z yaman bir zamand r. Hani neredeyse ellerimi-zin, ayaklar m z n doland , aziz bir misafiri kar lamaya haz rlanman n heyecan n duydu umuz, söze nere-den ba layaca m z bilemedi imiz, tatl tela n bizi sard bir zaman… Y llarca o kadar çok ac ile yo rula-rak, direnerek, dur durak bilmeden bugünlere yürüdük ki, imdi durup bir nefes alman n nemenem bir ey oldu unu anlamaya çal yoruz. San-ki ani bir susu la tüm sözler a z m z-da kalakalm . Evet, imdi konu ma zaman ... imdi o amans z yolculu u tersine çevirme zaman …

Diyebiliriz ki, bu topraklar n hava-s nda, suyunda, köklerinde iflah ol-maz bir özgürlük tutkusu, ortak ya a-m , çok renklili i dayatan bir demok-rasi damar var… O nedenle bu top-raklara kurulan tüm medeniyetler, imparatorluklar, devasa devletler; bu özgün toplumsal dokuyu bozmaya, iddet ayg t na sar lmaya yeltendik-

lerinde sonlar felaket olmu , tarihin

derinliklerinde yok olup gitmi lerdir.Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulu u

da özgün toplumsal dokuyu dikkate almadan gerçekle ti denilebilir. Bir koalisyonla, geni bir mutabakat ve ortakla mayla ba layan mücadele, in a tamamland ktan sonra sona erdi. Ortakla ma, çok kimlikli, çok sesli, çok renkli yap ; tekçi bir anlay a terk etti yerini. Asl nda bugün ya ad -m z sanc lar bir yanl do umun kal c hastal d r.

Çat mal ve çok kanl geçen son otuz y ll k süreç, yanl tasarlanan mimarinin düzeltilmesine, restoras-yonun ve yeniden yap lanman n kaç -n lmazl na i aret etti. Çekilen bunca ac ya, ya anan vah ete ra men Kürt özgürlük mücadelesinin büyüyerek devam etmesi, anti-demokratik re-jimde b ça n kemi e dayand son noktaya gelinmesinden ötürüdür.

Zorlu f rt nalar a p bar iklimine ad m atmaya ba lad m z bugünler-de, bu iklimin bozulmamas için gös-terdi imiz bu ihtimam n nedeni, ya-ad m z sanc l sürecin hat rlatt

kötü an lard r.

Bar SüreciBiliyoruz ki, bar süreçleri çat -

mal süreçlerin tümünde çok sanc l geçmi tir. Elbette çat man n yarat-t kan kayb n , günlük olarak ya a-nan hak ihlalini, zor ve bask y sona erdirmek ilk elden yap lmas gere-kenlerdir. Ama as l olarak çat maya neden olan uygulamalar ele almak, düzeltme yoluna gitmek, çat may durdurmak kadar, hatta daha fazla önem arz etmektedir. Aksi durum yaray sadece pansuman etme olur. Yürürlükteki “sava yasalar ” çat -may nüksettirebilecek en önemli,

en tehlikeli etmenler olmaya devam eder. Çat malar sona erdirme ve bar sürecini geli tirebilmenin en büyük zorlu u gerekli iradi ve ka-rarl duru u sergileyebilmek, cesa-ret ve basiret sahibi olmay ba ara-bilmektir.

Türkiye’de bar süreci, Say n Öca-lan’ n devlet ve hükümetle vard mutabakat üzerinden olu turulan yol haritas n n gösterdi i güzergâh-ta ilerliyor. Gerilla, Say n Öcalan’ n ça r s na uyarak silahl mücadeleyi durdurdu unu, silahl güçlerini s n r d na çekti ini aç klad . kinci a ama olarak ifade edilen devlet taraf ndan demokratik ad mlar n at lmas , güven art r c önlemlerin al nmas ve sonra-s nda yürürlükte olan anti-demokra-tik anti-terör yasalar n n kald r lmas a amas na geçilmesidir. Ne yaz k ki “sava yasalar ” olan TMK, CMK gibi yasalar hala yürürlüktedir. On binler-le ifade edilen siyasi tutsak, bir “dü -man hukuku” anlay yla cezaevlerin-de tutulmakta, a r hasta tutsaklar n bile -tüm giri imlere ra men- birer birer ya amlar n cezaevlerinde kay-betmelerine göz yumulmaktad r. kin-ci a amadaki ad mlar n at lmas soru-nu çözmeyecektir ancak as l mesele-ye yakla m olaca z. Yani yap sal sorunlar konu ma, tart ma sürecine girece iz.

Yüzle me, Hesapla maKavram olarak bar n in as de-

nilen süreç, hepimizin üzerine -ama ku kusuz en çok devletin üzerine- çok önemli görevler yüklemektedir. Yüzle me, hesapla ma kararl ha-yati önem arz etmektedir. Bu a a-mada Ba bakan’ n 2004’te Diyarba-k r’da sarf etti i sözleri hat rlataca-

Bir Daha Asla!Dünyadaki çat ma bölgelerindeki bar süreçleri deneyimlerinden ç kar lan sonuç; soyk r m, a r hak ihlalleri, i kence, taciz - tecavüz, katliam gibi vakalar n tekrarlanmamas için al nan en güçlü tedbirin geçmi le hesapla ma oldu udur.

Selma Irmak

Page 33: Tukenmez Sayı:12

31

z! “Kürt sorunu benim sorunumdur. Devlet geçmi te hatalar yapm t r. Büyük devlet olman n gere i, yapt hatalarla yüzle mektir.”

Belirtmek gerekir ki, hatalarla yüz-le mek yetmez. Çünkü yüzle me, sorunun çözümüne tek ba na hiz-met etmez! Bir daha tekrarlamama taahhüdünü vermez. Yüzle me, o güne kadar kabul edilmeyen sorunla-r n tan nmas ; yap lan mezalimin, zor ve bask n n, ya at lan insan haklar gasp n n kabulü anlam na gelir ki, bu toplumsal yap y sa altan de il, sade-ce teskin eden bir tutum, bir nevi ge-çi tirme ya da kabul gören kavramla “sorunu unutu a havale etme” olur. Sorunlar n bu tarz bir yöntemle çöz-meye çal an ülkeler olmu tur. Böyle yapan ülkeler geçmi leriyle bar m -lard r, ancak çat may ba ka bir za-mana, ba ka bir nesle havale etmi -lerdir.

Oysa bizim üzerinde srarla durma-m z gereken konu unutma de il hat r-lama, yüzle me de il hesapla mad r! Hesapla madan kas t, intikam alma, yaralar ka ma, kar t bir tutum alma de ildir elbette. Toplumsal yeniden

in a için “negatif geçmi ”i sorgulama; sonuç ç karma, toplumsal travmay atlatma çabas d r. Ya ananlar n “bir daha asla!” ya anmamas için esas al nmas gereken temel yakla md r.

Dünyadaki çat ma bölgelerindeki bar süreçleri deneyimlerinden ç ka-r lan sonuç ve ekseriyetle gördü ü-müz ey; ya anan soyk r m, a r hak ihlalleri, i kence, taciz-tecavüz, kat-liam gibi vakalar n tekrarlanmamas için al nan en güçlü tedbirin geçmi le hesapla ma oldu udur. Kimi ülkeler yar m yüz y l, kimileri yetmi y l son-ra kirli geçmi leriyle hesapla mak zorunda kalm lard r. Almanya ve Japonya buna örnektir; Arjantin, ili, spanya, Fransa ve daha çok yer ekle-

nebilir. Kurulan hakikat komisyonlar , adaleti sa lama ve toplumsal sa al-t m, haf za olu turma, an t-müze, bel-geleme çal malar n n tümü sa l kl bir toplum ve bar içinde bir gelecek amac na hizmet eder.

Prof. Dr. Mithat Sancar, “Bir toplu-mun iddet ve suç dolu bir geçmi le ve bu geçmi in kurbanlar ma dur-lar yla nas l bir ili ki kurdu u, her zaman o toplumun demokratikle -

me seviyesini gösteren bir test i levi görür. Adaleti tesis etmeye yönelik önemler e li inde ‘geçmi e bak ’, ayn zamanda gelece e bak t r. Çün-kü amaç, sadece geçmi in yaralar n geçici çarelerle sarmak de il, yarala-ra yol açan nedenleri ve yap lar orta-dan kald rarak yeni yaralar aç lmas -n n önüne geçmektir,” der.

Çok a r ve unutu a havale edilen, bast r lan, negatif bir geçmi e sahip olan Türkiye’de geçmi le yüzle me, daha da önemlisi hesapla ma kolay olmayacakt r. Zira “unutu katman-lar ” kal n bir kabuk olu turmu tur. Bu kabu u k rmak çok zor ve çetrefilli bir i tir. Bu kabu u k rman n önün-de y nla engel vard r. En önemlisi “yarat lan ulus” yan lsamas , yalan-lar üzerine kurulu “çarp t lm tarih anlay ”, anl devlet, kahraman mil-let, dört taraf dü manla çevrili ülke mitosu toplumsal haf zada korkunç bir tahribat yaratm t r. Bununla suç toplumsalla t r lm t r, kolektifle ti-rilmi tir diyebiliriz.

Bugün Akil nsanlar’ n özellikle Ba-t ’da gördü ü tepki, siyasal-ideolojik organizasyonlar n k k rtmalar d n-

Page 34: Tukenmez Sayı:12

da, toplumun haf zas na kaz nm bu mitlerin k r lmas n n okudur; buna gösterilen içsel, ruhsal bir tepkidir. Hayal k r kl , aldat lma psikolojisiy-le gerçe i yads ma ve kabul etmeme; ikilemin yaratt öfkeli buhran, buna-l m halidir.

Zira y llarca devlet taraf ndan “te-rör örgütü”, “bölücüler”, “vatan hain-leri”, “d mihraklar n piyonu” olarak eytanla t r lan PKK ve “Bebek kati-

li”, “Terörist ba ” olarak s fatland r -lan Say n Öcalan ile devletin müzake-re ediyor olmas , toplumun yarat lan haf zas nda yerli yerine oturmuyor, onda çatlak yarat yor.

O nedenle Akil nsanlar ç Anado-lu Komisyonu Üyesi Say n Celalettin Can’ n ‘Akil nsanlar n halka gerçe i söylemesi gerekti i, devletin hata yapt , toplumu yan ltt , vah et uy-gulad , bugün devletin ba ta Kürtler olmak üzere tüm muhaliflere yapt hatalar n telafisine gitti i’ minvalin-deki sözlerini önemli buluyorum. Esa-s nda Akil nsanlar Komisyonu’nun temel görevinin de toplumu gerçek-lerle yüzle meye haz rlamak, olu tu-rulan toplumsal haf zay sarsmak ve ne kadar ac ve kabul edilemez olursa

olsun “bir daha asla!” ayn ac lar n ya anmamas için hakikatin yan nda tutum almaya ça rmak oldu unu dü-ünüyorum.Türkiye negatif geçmi iyle yüz-

le medikçe, hikmet-i hükümet, yani so uk devlet akl yla de il, demok-ratik teamüllerle sorunun çözümü-ne e ilmedikçe ve yüreklilikle geç-mi iyle hesapla mad kça, sa l kl bir toplum yaratamaz, gelece iyle bar amaz. Sadece son otuz y ll k sava sürecinden söz etmiyorum; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulu u-na giden yolu ba lang ç alarak, hiç üphesiz ilk s raya “Ermeni Tehciri”

olarak adland r lan olaylar koyarak bir tarihin muhasebesi yap lmal d r. Milli Mücadele s ras nda ya anan-lar; örne in Mustafa Suphi ve arka-da lar n n ak beti, ttihat ve Terakki Cemiyeti yöneticilerine yönelik sui-kastlar, tek parti dönemindeki olay-lar, örne in Sabahattin Ali cinayeti ve benzer faili meçhuller, stiklal Mahkemeleri, eyh Sait ve benzeri süreçler, Kürt isyanlar , tenkil-tedip hareketleri, Dersim Tertelesi ve Se-yit R za’n n idam , 6-7 Eylül olayla-r , 1 May s 1977, K br s ç karmas ve

Türk Mukavemet Te kilat , 27 May s, 12 Mart, 12 Eylül darbe ve rejimleri; Mara , Çorum, Sivas Katliamlar , 28

ubat süreci ve 1984’ten günümüze Kürdistan’daki sava sürecinin ele al nmas gerekmektedir. Gazeteci, ayd n, i adam 17 bin faili meçhul ci-nayet, 4 bin köy yakma göçertme, hukuk cinayetleri, Hrant Dink ve Roboski katliam ; aç a ç kar lmas , yüzle ilmesi, hesapla mas gereken olaylard r.

u an biz siyasi tutsaklara mekân-l k eden Diyarbak r E Tipi Cezaevi, nam- di er 5 No lu Askeri Cezaevi bu ülkenin geçmi inde bir kara leke gibi durdukça bar n in as ndan söz edi-lemez.

Gelece e umutla, güvenle bakma-n n bir yolu, Diyarbak r vah etinin özele tirisini verme, ma durlar ndan özür dileme ve bir daha asla ya an-mamas için Diyarbak r Cezaevi’nin an t-müzeye çevrilmesi olabilir.

Çok dilli, çok dinli, çok kimlikli zen-gin bir kültür ve farkl l klar manzume-sine sahip Türkiye bu renkli manzu-meye uygun olarak yeniden yap lan r-sa, gelece ini bar üzerine kurabilir.

Bar dileklerimle…

Rüzgar n ÇocuklarYeni toplumsal hareketin, çe itli

de erler üzerinde yükselmesi, tepki veren toplumsal guruplar n, bir araya gelmesi, iddetten ar nm bir dünya, özel hayata sayg , rant ili kile-rine kurban edilmemi çevre ve hay-van haklar na özgürlük diyecek kadar duyarl bir nesil. nsanc l, yüce de er-lerle yola ç kan bir gençlik. Süratli karar alabilmeleri ve bir lidere ba l olmamalar farklar . Örgütsüzler ama örgütlü olmaya meyilliler. Sosyalist-lerden ve de i ik çevrelerden destek de alarak vah i polis iddetine cesur-ca kar koydular. Tehdit alt nda his-settikleri ‘’kimlik de erlerini’’ savu-nan, e itlik, özgürlük, bar , adalet ve daha ye il bir dünya temelinde top-

lanan, dünyadan da destek alan yeni ku ak hareketiyle kar kar yay z. 20 günü a k n bir süre, toplumsal gücün rüzgar n da arkas na alan de i ik renk ve görü ten binlerce genç, gezi alan nda sohbet edip tart t lar. Kapi-talizmin tüketime endeksli umutsuz ve mutsuz döngüsünden ç k p, ye il çevrelerine ve tüm canl lara ve dün-yaya sahip ç kmak, özgür ve demok-ratik bir ülkede ya amak istediklerini gösterdiler. Direni alanlar ndan zor ve iddetle ç kar ld lar. Ancak ‘’yenil-dik’’ duygusuna dü meden, ‘’Duran Adam’’la duraksamadan devam et-meyi önerdiler. Rüzgarlar hepimize iyi geliyor.

engül Yüksel

32

Page 35: Tukenmez Sayı:12

Türkiye, cumhuriyetin kurulu-undan günümüze kadar kurdu-

u sistemin sonuna geldi. Yeni bir sistemin, yeni bir Türkiye’nin in a edilme zaman d r. Türkiye’nin kuru-lu undan günümüze kadar en temel sorunu, sistemin demokratik temel-de kurulmamas , içinde bar nd rd toplumlar n özgürce geli mesine izin vermemesidir. Gelece iyle bar k bir toplum yaratman n yegâne yolu, geçmi iyle do ru biçimde hesapla -mas ndan geçer.

Cumhuriyeti kuranlar, Osmanl ’dan kalan topraklar ve nüfusu sorunsuz bir biçimde elde tutmak için ulus-dev-let modelini benimsediler. Devletin s -n rlar n çizdikten sonra bir ulus pro-jesi geli tirdiler. Buna göre Türklük esas al nd . Türkiye`de tek bir millet, tek bir dil ve tek bir din (Sünni mez-hebi) yarat lacakt . Aleviler, Kürtler, Asuriler, Ezidiler, Araplar ve di er bütün etnik topluluklar, inançlar yok say lacak, asimile edilecek ve bu tek millet, tek devlet potas nda eritilecek-ti. tiraz edenler, kar ç kanlar katli-amlar, idamlar, sürgünler ve benzeri yollarla hizaya getirilecekti.

Türkiye kurulu undan günümüze kadar genellikle askerlerin yapt -

anayasalarla yönetildi. 1980`den günümüze otuz y ldan fazla zaman geçmesine ra men Türkiye hala 12 Eylül’ün darbe anayasa ile yönetil-mektedir. 12 Eylül’le birlikte bütün muhalefet odaklar yerle bir edildi.

Me hur Diyarbak r zindanlar ndaki sistematik i kenceler, hapishaneden ç kan onlarca ceset için kimse yarg -lanmad , cezaland r lmad .

Bu geleneksel geli im çizgisine ek olarak Kürdistan’da 15 A ustos 1984 gerilla hamlesiyle ba layan Kürtlerle sava da rkç , militarist gelene i güç-lendirmeyi öne ç kard .

“Kürtçülük” tehlikesini bertaraf et-menin yolu, Kürtleri halk olarak yok etmek ve tarihten silmekti. Kat bir asimilasyon yan nda Koçgiri`den,

eyh Sait, A r , Zilan ve Dersim kat-liamlar yla devam eden bir jenosit sürdürüldü. Bu gelenek 12 Eylül As-keri Darbesi ile daha güncel ve daha kat bir biçimde uyguland . ANAP`tan Do ru Yol`a, CHP`den AKP`ye kadar Kürt sorununa yakla mda askeri mi-litarist çizginin hâkimiyeti sürdü.

30 y ll k bir sava n ard ndan Tür-kiye bar n ar yor. Gelinen noktada Türkiye, büyük bir tarihsel ayr ma ve karar verme a amas na gelmi tir ve geçmi iyle yüzle me ve gelece-

iyle bar ma imkânlar na sahiptir. Türkiye’nin en temel eksi i, sol ve demokratik güçlerinin da n k, ör-gütsüz ve lidersiz olmas d r. Türk slami kesimleri ise kendisiyle hesap-

la ma, yüzle me ve özele tiri kültü-ründen yoksundur. Günümüz Türki-ye’sinin en büyük handikaplar ndan birisi budur..

E er Türkiye gelece iyle bar acak, bütün halklar, inançlar ve topluluklar bar ç l bir biçimde bir arada ya aya-caklarsa, slamc çevre ve partilerin de rkç -milliyetçi etkilerden ar narak, devletçi gelene i sorgulayarak geli-im çizgilerini gözden geçirmeleri ve

köklü bir özele tiriden geçmeleri ge-rekmektedir.

Kemalizm’i savunan, askerin etkin

olmas n isteyen parti ve ak mlar n da gelecek Türkiye’sinde yeri yok-tur. Öncelikle bu ak mlar n geçmi-i do ru analiz ederek kendilerini

güncelle tirmeleri Anadolu ve Me-zopotamya halklar na ve kültürleri-ne kendilerini aç k hale getirmeleri, üstenci, elit devlet gelene ini terk etmeleri gerekir.

Liberal, sol ve sosyalist ve demok-ratik güçlerin de kendilerini ve ta-rihsel geli melerini sa l kl gözden geçirmeleri, örgütlenme, birlik ve dayan maya ve ittifaklara kendile-rini aç k tutmalar gereklidir. Güçlü bir demokrasi cephesi yarat lmadan, demokratik Türkiye`ye öncülük iddi-as n kendisinde yaratmadan ciddi bir a rl klar n n olmayaca aç kt r.

Sava an, direnen ve örgütle-nen Kürdistan halk n n da kendini Türkiye`nin gelece inden sorumlu tutarak Türkiye’nin de i im ve dönü-ümünde daha etkin rol oynamas ge-

rekti i aç kt r. Bu aç dan Kürdistan’ n siyasal güçleri Türkiye`de demokrasi, bar ve özgürlükten yana güçlerle birle mesi, de i ik ittifak ve birlikler yaratmas önemlidir. Bu temelde bir-likler yarat l r ve geçmi le do ru yüz-le ilir ise Türkiye gelece i ve bar sa l kl bir biçimde kazan r.

33

Türkiye Gelece ini Ar yorTürkiye gelece iyle bar acak, halklar, inançlar ve topluluklar bar içinde bir arada ya ayacaklarsa, slamc çevrelerinde rkç -milliyetçi etkilerden ar narak, devletçi gelene i sorgulayarak köklü bir özele tiriden geçmeleri gerekir.

Muzaffer [email protected]

Page 36: Tukenmez Sayı:12

34

20. yüzy l n ba nda Ortado u’da s n rlar çizilirken Kürtler dörde bö-

lünmü , yeni payla mda Türkiye, Irak, Suriye ve ran s n rlar içinde kalm t . Bu s n rlar içinde Kürtler uzun y llar boyunca görmezden gelinmi ti. 21. yüzy l n ba ndaysa s n rlarla birbirin-den ayr lan Kürtler, Ortado u’da yeni-den bir özne olarak ortaya ç kt . Hatta Kürtlerin hareketli i Ortado u’nun ge-lece inde oldu u kadar bölgenin yeni-den yap lanmas nda önemli...

Dünyan n belli zamanlar nda tarih ve üzerinde ya anan co rafya, yeni olu-umlar zorlar. Y llard r üzeri örtülen,

görmezden gelinen millet, grup ya da etnik yap lar öne ç kar; tarihin öznesi haline gelir. te Ortado u’da Kürtler de önümüzdeki dönemde bu kapasi-teye sahip. Ya ad m z tarih Kürtleri Ortado u’da yeniden önemli bir aktör olarak sahneye sunuyor. Tabii ki ta-rihin belirleyicili i d nda, Kürtlerin farkl co rafyalarda verdikleri müca-deleyi de unutmamak gerekir.

Arap ayaklanmalar M s r, Libya, Tunus, Suriye gibi ülkeleri do rudan etkilerken baz ülkelerdeki halkla-r dolayl olarak harekete geçirdi. Ayaklanmalardan -olumlu/olumsuz anlamda- bölgedeki ülkelerin muaf olmayaca n ortadayd ; öyle de oldu. Bu iç sava hemen her ülkenin bula t , herkesin bir hesap, payla-

m pe inde oldu u bir ülke haline geldi. Suriye’deki kanl /kirli iç sava eski al kanl klar gere i görülmeyen Kürtlerin önünü açt . Irak’ta Kürt-ler aç s ndan kurumsal ve anayasal olarak oturmu bir yap söz konusu. Irak gali’nden sonra Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ilk kez merkezi hü-kümet ile aras ndaki sorun nedeniyle merkezden giderek uzakla yor. Irakl Kürtler ba ms zl gündemlerinden ç kard klar bir ortamdan sanki ba-

ms zl a zorland klar bir noktaya geldiler. Türkiye’de çözüm süreci ola-rak adland r lan yeni bir dönem ya a-n yor. Türkiye’deki bu süreci, Irak ve Suriye’deki geli melerin tetikledi ini söylemek yanl olmaz. Yani Türkiye de iç ve d dinamikler aç s ndan tari-hin dayatmas na kar koyamad .

4 ParçaYap lan Ara t rmalar dünyada yak-

la k 25 milyon Kürt oldu unu söy-lüyor. 15 milyonu Türkiye, 5 milyon Irak’ta, 1,5-2 milyon Suriye’de, 1,5 milyon ran’da ve geri kalanlar ise diasporada, dünyan n farkl bölgele-rinde…

Türkiye’deki durum önemli… Türki-yeli Kürtler, demografik aç dan oldu-

u kadar, siyasi gelenek, demokratik tecrübe anlam nda di er bölgelerden farkl ... Bu hem avantaj hem de bir de-zavantaj. PKK’n n yola ç karken hedef olarak önüne koydu u Ba ms z Kür-distan fikri eskimi , yerini demokratik özerklik, demokratik cumhuriyet ve Demokratik Konfederalizm alm du-rumda. Hem Türkiye hem de bölge-deki Kürtleri içine alacak bir projeden söz ediliyor. Bir Türkiye ve Ortado u

projesi asl nda… Ancak, Irak’ta hali haz rda hayata geçmi bir Kürt fe-deral bölgesi var; kurumlar , yasalar ve tecrübesi ile bu projeye çok s cak bakan bir yap de il. Önümüzdeki dö-nemde Türkiye’deki çözüme ba l ola-rak Kürtler, tüm bu yap lar hem kendi içlerinde tart acak hem de uluslar aras aç dan dikkatle izlenecek.

Rojava’n n RolüRojava’da yani Suriye Kürdistan’

ya da Bat Kürdistan sava la birlikte daha özerk davranmaya ba lad . Sa-va henüz bitmi de il. Suriyeli Kürt-ler hala Suriye Ulusal Koalisyonu’na kat lm yor. Bunun gerekçesi di er gruplar n Kürtlerin anayasal ve Esad sonras ndaki taleplerine kar l k ver-memi olmalar . Hala ne Esad ne de Suriye muhalefetine güveniyorlar. Türkiye’de Öcalan’la ba lat lan süreç sonras nda ise Rojava Kürtleri belli bölgelerde Suriye muhalefeti ile hare-ket etmeye ba lad . Bu birliktelik k r l-gan olsa da Öcalan’ n Suriyeli Kürtler ama özellikle PYD üzerinde etkili ol-du u biliniyor. Türkiye’nin Öcalan’la süreç ba latmas n n alt nda yatan nedenlerden biri, önceleri hesaplaya-mad PYD faktörü. Suriye’deki Kürt partilerini bir k sm Barzani çizgisinde olsa bile bölgede PYD’nin etkisi daha güçlü. PYD özellikle iç sava a ra men örgütlenmesine devam ediyor, yerel inisiyatifleri harekete geçiriyor; kendi deyimleriyle demokratik özerkli i ha-yata geçirmeye çal yor. Bu nedenle muhtemel yeni bir dönemde Suriyeli Kürtleri eski statülerine döndürmek pek mümkün de il. Suriyeli Kürtler Araplarla birlikte ama anayasal hak-

Ortado u’da Kürtlerin Yükseli i Kürtler Ortado u’da yeni olu umlar n olu mas nda, belki yeni s n rlar n çizilmesinde öncülük yapacak. Kürtler hiç olmad kadar kendilerine güveniyor, birçok noktada anahtar n kendi ellerinde oldu unu biliyor.

Mete Çubukç[email protected]

Page 37: Tukenmez Sayı:12

35

lar tan nm bir biçimde Irak benzeri özerk ya da federal bir yönetim d -

nda herhangi bir yap lanmay kabul etmeyecekler gibi. Türkiye’deki resmi yetkililerin ‘Kürtlerin herhangi bir bi-çimde federal örgütlenmelerine izin verilmeyece i” yönündeki aç klama-lar ise sadece retorik ve pek k yme-ti yok. Suriye Kürtleri aç s ndan tek handikap yer alt zenginli i aç s ndan zengin olmay lar … Ama siyaseten güçlü bir yap ya sahipler. Birço u y l-lar önce Türkiye’den gitmi olan Ro-java Kürtlerinin s n r n bu yakas nda akrabalar bulunmakta. Yani Türkiye ve Suriye Kürtleri birbirlerine çok ya-k nlar.

Irak’ta Kürtler Ba ms zl a “Zorlan yor”Irak Kürtlerin ise anayasaya uy-

mamas , anayasan n birçok aç dan Kürtleri d lamas , ekonomik anlam-da taahhütleri yerine getirmemesi nedeniyle merkezi hükümetle aras n-daki ipler kopmu durumda. Bu du-rum Irakl Kürtleri merkezden uzak-la t rmaya ve daha ba ms z hareket etmeye yöneltiyor. Petrol ellerindeki önemli bir koz, dünyan n büyük enerji irketleri ile hali haz rda anla ma-

lar imzalam durumda. Türkiye’ye petrol pompalamak için planlanan boru hatt h zla ilerliyor. Türkiye-Irak Kürt yönetimi ili kileri en üst düzey-de, Amerika bile Türkiye’nin Kürtleri yan na çekmesinden rahats z. 10 y l önce Irak’ bölece i iddia edilen ABD, imdi Türkiye’yi Irak’ n bütünlü üne

dikkat etmesi konusunda uyar yor. Türkiye’nin bu yak nla mas n n arka-s nda 12 milyar dolarl k ticaret hacmi var. Türkiye’nin kafas ndaki formül emperyal niyet ta sa da Irakl Kürtler bu durumdan imdilik rahats z de il. Ayr ca Irak Kürt bölgesinin petrol po-tansiyeli dünyan n birçok ülkesi gibi Türkiye’nin de i tah n kabartmakta. Sonuç olarak güneyden s k t ran Kürtler, petrolü Türkiye üzerinden dünyaya açmak istiyor. Yani Irakl Kürtler de ekonomik ve kurumsal ola-rak güçlü.

Ama Türkiye’de ba layan yeni çö-züm sürecinde, Irakl Kürtlerin ba-

ms zl k fikrine giderek daha s cak bakmalar n n etkisi var tabii ki.

Ortak Bir Gelecek çin…Kürtler Ortado u’da yeni olu umla-

r n olu mas nda, belki yeni s n rlar n çizilmesinde öncülük yapacak. Kürt-ler hiç olmad kadar kendilerine güveniyor, birçok noktada anahtar n kendi ellerinde oldu unu biliyor. 20 yüzy lda farkl ülkelerin s n rlar için-de kalan Kürtler, zaman zaman bir-birlerine uzak dü seler bile 21. yüzy l-da bölgede giderek birbirlerine yak-la yorlar. Arap ayaklanmalar Arap diktatörlüklerini sars p y karken, bu ülkeler içindeki di er etnik unsurlara da alan açt . Uzun y llar Arap dikta-törlükleri alt nda ezilen, bu neden-le Araplara mesafeli duran Kürtler; Arap ayaklanmalar n n da dolayl ak-törü haline geldi. Örne in, Suriye me-selesinin içinden ç kamayan hüküme-

tin, Suriye’de ‘demokratik bir sistem kurulmas ndan sonra halk gelece ine karar versin’ gibi bir formülü Kürtler kabul etmiyor. Çünkü geçmi in ac tecrübeleri nedeniyle Arap yönetim-lere güvenmiyorlar. Bu güvensizlik Kürtleri daha ba ms z ve kararl k -l yor. Türkiye’deki yeni dönem de, Kürtlerin art k farkl bir konumda ele al nmas n gerekli k l yor.

Bölgesel aç dan dengeler göz önü-ne al n rsa Kürtler; k sa vadede Suri-ye, ran ve Irak rejimlerine mesafeli, PKK anlam nda ise dikkatli bir süreç izlenecek, diyebiliriz. imdilik üç par-çadaki Kürt meselesinin çözümü ya da çözüm için ad m at lmas , hem Kürtlerin ayr ayr kendi içlerinde hem de bölgedeki ülkeler aç s ndan yeni bir tart ma sürecine sokacak-t r. Ancak Irak ve Türkiye Kürtlerinin gelecek tahayyüllerine orant l olarak Kürtler, s n rlar içinde bulunduklar topraklarda ortak gelecek ve e it va-tanda l k ba lam nda birlikte ya am ya da eskisi gibi d lanma anlam n-da farkl bir yöne yelken açabilecek. Yani bölgedeki Kürtlerin hareketlili i birbirine ba l olmakla birlikte ayn zamanda hepsi birbirinden ba ms z geli ebilir. Ancak kesin olun u; art k Kürtleri hesaba katmadan bölgede yeni politikalar olu turmak -Türki-ye dâhil olmak üzere- bölge ülkeleri aç s ndan pek mümkün görünmüyor. Irak, Suriye, ran ve Türkiye’nin ge-lece i kendi vatanda lar ile ortak politika olu turmaktan geçiyor; ön-ceki yüzy lda oldu u gibi görmezden gelerek de il... Bölgedeki Kürtler de bunun bilincine varm durumdalar. Ancak Ortado u’nun kaygan ve kay-pak zeminindeki ittifak dengelerinin de de i ip tehlikeli noktalara sürük-lendi i biliniyor. Türkiye’nin de dâhil edilmek istendi i bir mezhep hatt na do ru çekilen bölgede ‘Yeni Ortado-

u’nun din ya da mezhep üzerinden kurulamayaca n , böyle bir durumun felaket olaca n bilmek gerekiyor. Ortado u’nun gelece inin Kürt, Türk, Arap, Müslüman, H ristiyan ya da Yahudi; hangi din ve mezhep olursa olsun; sadece etnik, dini ve mezhe-bi kimlik üzerine kurulamayaca n hat rlatal m.

Page 38: Tukenmez Sayı:12

36

5 May s 2013 Pazar. U ak sanayi çar s nda toplant day z. Tabii, d -

ar da küçük bir grup, yakla k 20 ki i, her yerde yapt klar gibi biz girerken Türk bayraklar n sopa gibi sallay p ba r t lar, ç karken de minibüse kal-d r m ta att lar. çeriye s zd rd klar bir ah s ise toplant y elinden geldi i kadar sabote etti, ama o kadar.

Di er yandan, içeride çok ilginç iki ey duyduk. Birincisi: “Niye da a ç k-

t lar de il, niye da a ç kartt k demek laz m”. Ama esas, konumuz aç s n-dan, ikincisi: “Kendi yaratt m z bir dü manla bar yapmaya çal yoruz. Çok zor bir i e giri tiniz. nsanlar n haf zalar n , bilgisayar terimi kullan r-sak, nas l risetlemeyi dü ünüyorsu-nuz? Bal k haf zas na m güveniyor-sunuz?”

Bütün Kürtler Niye Destekliyor?Esas ac y çekmi olanlar, tabii ki

Kürtler. Resmî istatistikler de öyle gösteriyor:

TBMM nsan Haklar Komisyonu ve-rilerine göre PKK’n n öldürdü ü dev-let görevlileri: 2.375’i TSK mensubu, 5.543’ü de çi leri (polis, vd.) ve di er bakanl klardan olmak üzere, 7.918 ki i.

PKK’dan ölü say s ise 22.101. Ama, buna eklemeler yapmak laz m. Çünkü:

a) Ölen sivil say s : 5.557. PKK’n n

Kürtleri de öldürdü ü bilinmekle bir-likte, bu sivillerin ço unun Kürt oldu-

unu söylemek zor de il; b) Binlerce “faili meçhul” var. Bun-

lar, Ergenekoncular n devlet silahla-r yla i ledi i siyasi cinayetlerin ürü-nü. Tabii ki tamam na yak n Kürt. Sa-y lar hakk nda Komisyon bir sonuca varamam ; dinledi i ki iler 2.000 ila 17.000 aras demi ler. Oysa, “Türki-ye Türklerindir” mottolu Hürriyet’in (09.09.2002) Adalet Bakanl Adli Sicil ve statistik Genel Müdürlü ü’ne dayanarak verdi i, “DGM Davalar n n Yüzde 62’si Faili Meçhul” haberine göre, 2001 sonunda bu say : 17.165.

c) Türkiye’de Kürt nüfusun oran yüzde 18 oldu una göre, toplam 7.918 ehidin asgari 1.425’i Kürt olmal .Sonuçta bu dört kalemin yani “ölü

ele geçirilen terörist + faili meçhul + ölen sivil (Kürt) + ölen devlet görev-lisi (Kürt)”ün toplam 46.248 ediyor. 40.000’e geri yuvarlasan z bile yine de TBMM nsan Haklar Komisyonu raporunun verdi i “Terör sonucu hayat n kaybedenlerin toplam say -s ” 35.576’den fazla Kürt kayb var. Ço u, mezar bile olmayan 40.000 ana evlad . Türklerin ükür mezarlar var, cenazeleri devlet töreniyle kal-k yor, 386.360’s evleri-köyleri yak l-d için göç yollar na dökülmediler. Mu la’daki toplant da duydu um u sözler hâlâ kula mda: “Askerli imi komando olarak yapt m. Niye Mu la Güneydo u gibi sevinmiyor? Çünkü köyü yak lan yok, bir çocu u askerde biri da da kimse yok. Türkiye’nin en güzel yeri olan Mu la, Kürtleri tabut geldikçe tan d ”.

Dolay s yla, bar sürecini en fazla

destekleyen de Kürtler: Sürecin ba-nda, bat daki (Ege) yüzde 43,5’e

kar l k do uda (Güneydo u) yüzde 81. Ki, bu yüzde 81’in May s ba nda yüzde 90’ a t söyleniyor.

Durumun sebebini dü ündü ümüz-de, tabii ki kar l kl iddet politikala-r n n bölgeyi ya anmaz hale getirme-sinin art k bitiyor olu unun yaratt sevinç ve umut çok önemli. Ama san-mam ki esas/kal c sebep bu olsun. Esas sebep san r m udur: Kürtler 30 y ll k silahl çat ma sonucu istedikle-rini ald lar: Kimliklerini kabul ettirdi-ler. Bu durum, bizzat Ba bakan Erdo-

an’ n a z nda ifadesini “Asimilasyon sona ermi tir” biçiminde buldu. PKK da, Öcalan’ n emrini g k n ç kartma-dan yerine getirdi.

Yine dü ünürüm ki, bar n kal c olabilmesi için en büyük umut kay-na budur. Kürtlerin bu bar süre-cinden bu sebeple memnun ve mutlu olmas d r. Galiba bu durum bizi, U ak sanayi çar s nda dile getirilen “riset-leme ihtiyac ”n n, Kürtler için fazla gerekli olmad n dü ünmemize im-kan veriyor.

Baz Türkler Niye Köstekliyor?Baz Türkler deyince, MHP ve hatta

P’den çok, CHP cenah n kastediyo-rum. Bunlar bar n gelmesinden hiç memnun de iller. Ac , ama böyle.

Bu durum, çok s radan bir insan ta-biat icab olabilir: lke olarak, rakibin seviniyorsa sen kaybediyorsun de-mektir. Bir de, Cumhuriyet’in ba n-dan beri hiçbir ana meselenin (özel-likle Ermeni, slam, Kürt sorunlar n n) halledilmeden hal n n alt na süpürül-dü ünü, Frans zlar n tabiriyle ceset-

Türkiye çin zahl - çtihatl Gelecek TahminiGerilla düzenli orduyu yenemedi, düzenli ordu da gerillay ortadan kald ramad . Bu sebepledir bar n kal c olaca umudu mevcut. kinci Lozan sürecindeyiz. Lozan, bir ‘yeni ememe durumu’nun belgesidir. Onun için ayakta kalm t r.

[email protected]

Prof. Bask n Oran

Page 39: Tukenmez Sayı:12

37

lerin gömülmek yerine dolaplara t -k t r ld n , imdi bunlar n dolaptan d ar u ray p Zombiler misali üzeri-mize üzerimize yürüdüklerini, insan-lar n bundan ödlerinin koptu unu da ayr ca hesap etmek laz m.

Fakat mesele bu kadar yla kalsa, üç kere öpüp ba m za koyal m. Galiba bu kar ç kman n sebebi daha derin-de: Bu Türkler, bar süreci sonucun-da kurulacak düzeni, yani Kürtlerin kimli inin tan nmas n ve art k e it say lmalar n , kendilerinin 1924 Ana-yasas ’ndan beri yerle tikleri Millet-i Hakime taht ndan inmek olarak al -yorlar.

(K sa bir not, öyle devam edelim: Osmanl , Konstantinopolis’i al nca bir de bakt ki, Gayrimüslim tebaan n oran yüzde 60’a ç k vermi . Böyle bir nüfus kompozisyonunun, eriat bazl bir hukukla yönetilmesi imkan-s z. Ertesi y l, 1454’te, mparatorlu-

un belkemi i olarak “Millet Sistemi” kuruldu. Gayrimüslimler kendi iç i -lerinde özerk ilan edildi. Hatta, ayn dinden iki Gayrimüslim aras ndaki hukuk davas na (ceza de il) o dinin Milletba ’s bak yordu. Fakat, tabii ki Millet Sistemi bundan ibaret de ildi. Egemen unsur, “Millet-i Hakime” (hü-küm veren millet) diye an lan, etnik farkl l k söz konusu olmaks z n bütün

Müslümanlar idi. “Millet-i Mahkume” (hakk nda hüküm verilen millet/ler) de, Gayrimüslimler oldu. Yani bunlar özerk, ama kesinlikle ikinci s n f ola-rak kategorize edildiler.)

(Cumhuriyet ilan edildi, 24 Anaya-sas ’ndan itibaren Millet-i Hakime’nin ad de i ti. “Müslüman” n yerine “Türk” geçti [asl nda, Gayrimüslim Türkiyelilere yap l verenleri dü ün-dü ümüzde, “Müslüman Türk” geç-ti ama, buna bu yaz da girmeyelim, kar mas n]. te bu Türk, o Millet-i Hakime taht ndan inmek istemiyor imdi. Kürtlerin kimli inin tan nmas

biçiminde e it ilan edilmelerine bu yüzden fena tepki duyuyor.)

Bu sebeple, baz Türkler hiç mem-nun de il. Bu, tabii ki, bar zorla t -racak en büyük tehlike kayna . Yani, U ak sanayi çar s nda dile getirilen “risetleme ihtiyac ” esas olarak bu Türkler için söz konusu olabilir.

Hava Tahmini Parçal Güne liBenim alan m uluslararas ili kiler.

Bu disiplinin hammaddesi ve labo-ratuvar , siyasi tarihtir. Siyasi tarih bize unu ö retiyor: Bir sava ta kesin yenen ve kesin yenilen olursa, orada bar kolay yap l r ama tutmaz. Çünkü bar pazarl kla/müzakereyle de il, dikte etmeyle yaz lm t r. Örnek ve-

reyim: Birinci Dünya Sava ’n bitiren bar antla malar n n bugün hiçbiri ayakta de ildir. Ba ta da, Osmanl ’yla yap lan Sevr. Çünkü hepsi, kazanan taraf n dikte etti i metinlerdir.

Asl nda, bunlardan tek bir tanesi ayaktad r: Lozan. Niçin, çünkü Lozan hem Osmanl ’n n kaybetti i Birinci Dünya Sava ’n , hem de TBMM Hü-kümeti’nin (Lozan’dan önceki ad m z budur; Türkiye devleti 24 Temmuz 1923’te Lozan’da kurulmu tur) ka-zand Kurtulu Sava ’n bitiren ba-r antla mas d r da ondan.

Buradan ç kan sonuç: Bugün ayak-ta kalan tek bar antla mas olan Lo-zan, bir “yeni ememe durumu”nun belgesidir. Onun için ayakta kalm t r.

u anda da bir yeni ememe durumu var Türkiye’de. Evrensel kural i ledi ve gerilla düzenli orduyu yenemedi, düzenli ordu da gerillay ortadan kal-d ramad . te bu sebepledir ki bar n kal c olaca umudu mevcut bende. kinci Lozan’ yapma sürecindeyiz.

Gev eyecek Bir Durum YokAma gev ememek için de bütün se-

bepler mevcut. Bu i iki evreli: çinde oldu umuz

kan durdurma evresi, ülkeyi 90 y ld r yiyip bitiren Kürt Meselesi’nin halli için bir önko ul. Meselenin halli ise, ikinci evrenin, kan banyosuna geri dönü ü kal c olarak engelleyecek gerçek ademimerkeziyetçi reformla-r n yap lmas evresinin, iyi düzenlen-mesine ba l . E er bu evre yetersiz kal rsa, birinci evreye de il, onun ön-cesine dönülür. Yani, tabutlara. Bir daha da diki tutmamacas na.

Oysa, söz verdi i ademimerkeziyet-çili i sumenalt eden bir AKP’yle kar kar yay z u anda. 28 A ustos 2013 tarihli medyadan haber: “AKP, aynen CHP ve MHP gibi, anayasa çal mala-r nda ‘Devletin dili Türkçedir’i kabul etti”. 4. Yarg Paketi bir hayal k r kl oldu.

E er durum bu de ilse, dü ünme-mi se, veya kendisinin s k s k söy-ledi i, “Türkiye’de Kürt sorunu yok, terör sorunu var” sözünü inanarak söylemi se, ört ki ölem. Ba ka bir ey demek akl ma gelmiyor.

Page 40: Tukenmez Sayı:12

38

Ç özüm ya da Bar Süreci ad ve-rilen dönemde, kaç n lmaz olarak

i in siyasi, ideolojik, toplumsal boyut-lar ön plana ç k yor. Geçti imiz y l n Aral k ay ndan bu yana M T- mral -Kandil-BDP-Erdo an be lisi aras nda ya anan trafik, görü melerle bunlar n yank ve yorumlar bize hep medya arac l yla ula t . Kürt meselesinde, CHP-MHP-Ulusalc blokun muhalefeti-ne, Kürt ve Parlamento d sol çevre-lerdeki çe itli itiraz ve ele tirilere ra -men (ki bunlar da hep medya üzerin-den okuyabiliyoruz), Süreç, PKK’nin 8 May s tarihi itibar yla silahl güçlerini Türkiye d na çekece ini aç klamas y-la yeni, önemli, tart mal bir boyuta evrildi.

Birinci Kandil Seferi’nin Türk med-yas taraf ndan izlenip aktar lmas , medyan n ikiyüzlülü ünün ilk tezahü-rü oldu. Radikal’den Ezgi Ba aran’ n da dan wi-fi muhabbetleri ile bilhassa Özgür Gündem’de Özgür Amed im-zal yaz da, Beyaz Türk muhabirlerin oryantalist Kandil izlenimleri dikkat çekti. Bunlar i in sadece konjonktürel, teknik, mesleki, belki de ki isel ve s -n rl uyumsuzluk sorunlar .

stanbul ya da Ankara’dan kalk p, ‘Allah’ n Kandil da nda’ Karay lan’ n bas n toplant s n izleyip aktarmak, hayat nda ilk defa k rsala ç kan bir mu-habir için zor bir faaliyet olabilir. Ben i in muhabir düzeyinde de ilim. Med-yaya neyin nas l yans t ld konusuyla ilgileniyorum.

H zl ve sindirilmemi olsa da, yani

yüzeysellik ta y p kal c olmayan, do-lay s yla da geçici-uçucu olma tehlikesi olsa da, Türkiye toplumunda son 6 ay içinde, özellikle baz kesimlerde kimi sözcük, kavram ve tan mlarda hafif de olsa bir dönü üm-de i im ya and n saptamak çok zor olmasa gerek. Bu metamorfozu yine medya üzerinden okumak kolay.

AKP’nin daha do rusu Ba bakan Erdo an’ n plans z-programs z gibi görünen giri imi sayesinde, ama bü-yük bir ihtimalle daha çok mral ’daki cezaevinde yatan Abdullah Öcalan’ n hamleleri sayesinde, belirli bir kesim-de, ‘Kürt’, ‘PKK’, ‘Bar ’, ‘Ortado u’, ‘Silahl Mücadele’, ‘Siyasi Mücadele’, ‘Terörist / Aktivist’, ‘Bölünme / Birle -me’ gibi sözcük, kavram ve ibarelerin anlam nda/alg lamas nda/ça r mla-r nda önemli denebilecek de i imler meydana geldi/geliyor. Bu de i imi de yine medyadan okumak mümkün.

‘Türk Bas n nda Kürtler’1925’den bu yana Kürtler ve Kürt

haklar için mücadele eden örgüt ve ahsiyetler hakk nda çok a r hakaret-

leri hiç çekinmeden/s k lmadan yay n-layan Türk egemen medyas , ne oldu da, çok k sa bir süre içinde, 1. Kandil Seferi s ras nda ve sonras nda PKK’yi ve Murat Karay lan’ ‘Tarihi’ aç klama yapan bir örgüt ve siyasi ahsiyet ola-rak okuruna sundu?

1925-2013 döneminde, Genel Kur-may Ba kanl ve Derin Devletin üretti i Kürt kar t resmi ideolojiyi yeniden üreten, yayg nla t ran, me -rula t ran egemen medya, ‘Bebek ka-tili’, ‘Bölücüba ’, ‘Bölücü terörist’, ‘Su-riye kuklas ’…vs… gibi hakaretlerden hemencik vazgeçip, PKKliler için art k ‘aktivist’, Öcalan için ‘Time dergisinin seçti i dünyan n en etkili 100 ki isiden biri’ s fat n kullanmas manidar de il

mi? Daha da ilginci, özellikle hükümet yanl s medyan n Apo’dan daha Apocu kesilmesi, mesela Akdo an gibi sathi ideologlar n Kandil’i Öcalan’la tehdit etmesi art k sadece komik.

K saca geçmi e bakt m zda, Faik Bulut’un ‘Türk Bas n nda Kürtler’ ba -l kl çal mas nda yüzlerce somut al nt ve örne ini görebilece imiz ekilde, Türk egemen medyas n n Kürtler, Kürt haklar için mücadele eden örgüt ve ahsiyetler (Azadi, Hoybun, PKK, eyh

Said, Memduh Selim, Dr. Nuri Dersimi, Öcalan) hakk nda a za al nmayacak vahamette a a lama ve hakaretler içeren haber, yorum ve karikatürleri bir anda unutuldu mu? Yok mu say -yoruz bunca çirkin sald r y ?

1925-2013 döneminde devlet, haber gizleme, haber çarp tma, manüpilas-yon, ajitasyon-propagandan n yüzler-ce farkl yöntemini kullanarak Türkiye kamuoyunda, ‘ aki Kürt’ bilahare de ‘Bölücü Kürt’ imaj ve alg s n yarat-maya çal t . imdi ise ‘Anlay l Kürt’, ‘AKP ile iyi geçinen Kürt’ imaj ve alg s yarat lmaya çal l yor.

Türk egemen medyas nda temel mesele, herhangi bir konunun, özel-likle netameli olarak bilinen konula-r n, i te mesela Kürt meselesi, Ermeni Meselesi, Atatürk meselesi, laiklik me-selesi, Derin Devlet meselesi vs. nas l i lendi i, nas l haber ya da kö e yaz s konusu yap ld de il. Daha do rusu bu sorunun bir önceki a amas önemli.

Türk egemen medyas , - zaten ilk bebe i, Saray’ n talimat ve paras yla, Sultan’ n memurlar taraf ndan ya-rat lm t ,- iktidarlara ba ml oldu u için, bizatihi kendisi bir yay n politikas olu turup uygulayamaz. Türk egemen medyas n n kendine has siyasi, iktisa-di, ideolojik bir gücü yoktur. Medya mülkiyeti hangi güce dayan yorsa, an-cak onun kadar güçlüdür. Yak n zama-

Çözüm Süreci ve MedyaTürk egemen medyas 88 y ld r Kürt meselesine ‘ ekavet’, ‘Asayi ’ ya da ‘Bölücü Terörizm’ gözlükleriyle bak yordu. Çok k vrak Türk medyas , art k büyük ölçüde ‘Apoci olmi tir’! Bu kadim medya ile bar olur mu? Yan t önerileri…

Rag p [email protected]

Page 41: Tukenmez Sayı:12

39

na kadar egemen medyan n merkez tabir edilen kesimi, ideolojik olarak, siyasi olarak Türk Silahl Kuvvetlerine dayan yordu, AKP iktidar n n askeri vesayeti büyük ölçüde törpülemesi sa-yesinde o merkez medya çöktü, yerini, s rt n siyasi iktidara dayayan yeni bir medya mülkiyet sistemi ald .

Dolay s yla yap sal alanda önemli bir de i iklik yok: Türk egemen medyas eskiden, amiyane tabirle askerciydi, bugün de art k Erdo anc oldu. çerik de i mi olabilir ama yöntem ayn , yap ayn . Nedir bu de i ikli in s rr ? Basit. ktidar n söylemi de i ti.

Medya MülkiyetiMedya mülkiyeti yap s n n, hukuki

ve ekonomik kurallar de i meden, bu durumun de i mesi imkans z gö-rünüyor. ktidar yanl s medya, içeri-

ini/yakla m ve politikalar n , ülkenin, toplumun siyasi, ekonomik, toplumsal geli melerine göre de il, iktidar n ira-desine göre ayarlay p de i tirdi ine göre, ancak iktidar de i ince medya-n n yeniden üretti i tezler de i ecek, demektir.

Medya mülkiyeti meselesi, bu konu-da, tayin edici olmakla birlikte, Türki-ye’de (ve asl nda ne yaz k ki dünyan n ba ka bir çok ülkesinde de) , gazete-cilik mesle i ola anüstü bir ekilde erozyona u rad için, tek tek gaze-tecilerin teknik ve mesleki yetersizli i, çaps zl da medyan n sa l kl bir i lev görmesini engelliyor. Büyük ölçüde medya mülkiyetinden kaynaklanan bu durum, yani bilgili, iyi e itim alm , ko-nusunda uzman özellikle muhabir ve editörlere ihtiyaç duymayan mesleki ortam, iktidar n söylediklerini haber, yorum, foto raf ya da karikatür olarak formüle edip yay nlamakla s n rl bir etkinlik içinde. Muhalefetin, ele tirinin, sorgulaman n, ara t rman n, ku kucu-lu un (ki bunlar habercili in olmazsa olmazlar d r) karg land neredeyse yasakland bir ortamda, öyle çok da kaliteli, okumu -yazm , tecrübeli ga-zetecilere gerek yoktur. Verirsin eline bavulu, s kleti çekerse al r önce gaze-teye götürür, oradan da Savc l a ta r bavulu. Ard ndan gelsin ara t rmac gazetecilik ödülleri!

Naz m Hikmet’in ‘Akrep gibisin kar-

de im!’ iirine selam sark t p, Türki-ye’de medyay izleyen geni yurtta kesiminin de sütten ç km ak ka k olmad n hat rlamak gerek. Medya-n n ba ms zl , iktidarlara kar kamu ç kar n koruyup geli tirmesi için el-zem olan toplumsal irade, destek ve bask , Türkiye’de ne yaz k ki, çok çe-itli nedenlerle oldukça zay f. Türkiye

toplumunda da ele tiri, sorgulama hatta tart ma kültürünün çok geli -mi olmad n gözlemek için doktora yapmaya gerek yok.

Bar Gazetecili i, Hak Habercili i gibi kavramlar son dönemlerde olum-lu bir ekilde egemen medya organla-r nda bile boy göstermeye ba lad . An-cak ‘PKK sözde ate -kes ilan etti’ gibi ba l klara da hala rastlayabiliyoruz.

Erdo an’ n Çözüm süreci ne kadar sa lam, altyap l , planl ve program-l ise Türk medyas n n olas olumlu transformasyonu da o kadar sa lam, altyap l ve programl olabilir.

Gerçek anlamda olumlu bir medya, ancak geçmi in ola anüstü olumsuz-luklar ndan ar narak yarat labilir. Dün Kürtlere küfür eden medya bugün Kürtleri poh pohlarken ne kadar sami-mi, ne kadar inand r c , ne kadar güven verici ki?

Bu nedenle medyan n öncelikle Kürt meselesi konusunda kendisiyle kurumsal, mesleki ve ki isel olarak yüzle mesi gerek. Gazete koleksiyon-lar na ar ivlere ula mak bugün art k kolay.1984’den bugüne kim Kürt me-selesi hakk nda ne yazm ? Bunlar n dökümünü yapmak gerek. Muhabirler, editörler, kö e yazarlar , haber ve yaz i leri müdürleri tüm bu eski yaz lar üzerinde, bugünkü perspektifle oku-malar yap p tart mal , olumsuzlukla-r n neden ve kökenlerini aç klamal , k -

sacas bir özele tiri yapmalar gerekir.Kürt meselesi konusunda, topra

bol olsun bir tek Mehmet Ali Birand’ n bir özele tirisi yay nlanm t . Birand, o yaz s nda, Kürt meselesi konusunda mealen, ‘Asker ne dediyse onu yaz-d k, ara t rmadan etmeden iktidar ne istiyorsa onu haber yapt k’ demi ti.

imdi Birand’ n vasiyetine de uygun bir ekilde onun bu aç klamalar n so-mut olarak her bir kö e yaz s , her bir man et haber temelinde i lemek, de-

erlendirmek gerekir.

Geçmi yüzle mesiBu yüzle me, bu özele tiri yap lma-

dan, sanki geçmi te hiçbir ey olma-m gibi, birden bire Kürtler, PKK ve Öcalan konular nda, Erdo an’ n pers-pektifiyle, olumlu haberler, yorumlar yapmak i i kurtarmaz. Kimse, ne ga-zeteciler, ne Kürtler bal k haf zal … Üstelik bu olumsuz yay nlar yüzünden hayat n kaybeden insanlar n aileleri, yak nlar ve dostlar ya yor aram zda. Helalle me gibi dini içerikli deyimler, ciddi mesleki ya da akademik çal ma-larda geçersiz bir deyim/kavram. Ken-di içinde tutarl olmak için, geçmi in ac lar n n, olumsuzluklar n n bir kez daha ya anmamas için geçmi le içten bir ekilde hesapla mam z gerekiyor.

Sonuç olarak, mevcut kadim sava -ç medya ile yeni dönemde bar zor görünüyor. Çünkü esneklik konusunda pek ba ar l olan medya, yeni orta-ma belki çabucak ayak uydurabilecek hamleler yap yor ama bu hamleleri medyan n bilerek, isteyerek, ba m-s z ve özgür bir ekilde yapmad n herkes biliyor. Üstelik de bu yeni dö-nemde sözde bar ç egemen medya, altyap ve söylem derinli i konusunda da hiç de sa lam gözükmüyor.

Page 42: Tukenmez Sayı:12

40

Bende vard , ama ben y llar y l ,Bende olan hep sizde de arad m.

Biraz ürkek, biraz suçlu, biraz kayg lYüre inizi sezdirmeden yoklad m.Dem çekse bir güvercin kar çat da;Sizdekini arad m b rak p bendekini.Böyle böyle gördüm i te sonunda,Bir y lan n deri de i tirmesini.nsan n talihsiz oyunudur bu,

Y k m yine kendi elinden olur.Engelleyemez payla mak duygusunu;Gün gelir yorulur, kendini de unutur. “Ben buraya bebe hakk için geldimdi;”Ben kimdim unuttum, bebeler kimdi.”

20 y ll k bir ac yla, 20 y ll k bir umut-la, 20 y ll k bir hayal k r kl , 20 y l-l k yaln zl kla “bar ” izliyorum. Hala umarak, isteyerek, özleyerek...

20 y ll k bir a rl kla kavramlar üze-rinden ilerleyen talepleri, kavramlar n içinin bo al n izliyorum. Bizler de il miyiz o kavramlar n içini dolduracak olan?

Peki, o zaman “bar ” niye hoyrat,

zalim ve güçlü olan n lütfunda? O bah edecekmi bar bize! Söyledi i anda, söyledi i yerde, onun ko ulla-r yla gelecekmi bar !

Buras öyle bir ülke ki en (!) olmaz olamaz dedikleriniz olurken, bebe hakk yerde kal rken, “gündüz e ilme-yip gece kanarken” bir de bakars n z kan ksam s n z en olmayacaklar …

En a r ac n z bir dava u runa göz k rpmadan anlat rken, hoyrat n elinde ba n za gelenleri kan ksar olursunuz. “22.00 den sonra içki sat lmayacak” denir, kuramazs n z bunun bar la ba-

n … Zaten kanun koyucu sizi buna da ha-

z rlam t r. “Ne olacak stok yapar m” ya da “Zaten içki de içmiyorum” filan deyip bir sonraki gündeme akars n z. Yaygara koparmaya gerek yoktur.

Onca insan ölürken, onca dert, tasa varken; bir virgül, bir kenar süsü gibi geçer haklar n k s tlan önünüzden...

imdi “Ba ka örnek mi yok,” diye dü-ünenler olur. Tam da o yüzden bu

örnek...TBMM nsan Haklar Komisyonu

terör ma durlar ile temas kurmaya karar verdi inde, AKP milletvekili Oya

Eronat’ n bana yöneltti i “ Aziz Nesin tahrik etmeseydi de babam yanma-sayd diye dü ündünüz mü?” soru-sundan beri, i te ben bizlere dü en bu kan ksam l dü ünüp duruyorum. O kadar al kt m ki bu ideolojinin bize yakla m na; a rmad m, incinmedim bile... Her zamanki gibi yan t verip geçtim. Öyle ya soru “çal t m yer-den “(!) gelmi ti. “Öyle yaral y m ki öl-mem ben art k” diyordu bir dizesinde babam. ncinmeyecek kadar ‘normal’ geldi bana bu soru. Ya ad m an n ak ndan ç k p olanlar dostlar ma anlatt mda, onlar n yüzünün ifade-sini görüp bas nda yer alan tepkileri okudukça, gerçekte hissetmem gere-kenleri hissetmeye ba lad m ve bunu dü ünür oldum.

Bar abilir miyiz?Geçti imiz günlerde Ankara’da ger-

çekle en “Bar ve Demokrasi Kong-resi” boyunca da bunlar ve kiminle bar t m z dü ündüm.

Bar abilir miyiz? Elbet, mutlaka… Ama bar n, egemenin hoyrat dilin-den nokta at yla tan mland bir ortamda acaba bar a olan özlemimiz yan lt yor mu bizi?

Duymak istediklerimizi içi bo ro-mantik kavramlar olarak süslü cümle-ler içinde duyunca kan ksad klar m za kap l p gözden kaç rd klar m z var m ? Bu bar herkes için tan mlanabilecek mi?

Uzun zamand r hasret kalmaktan olsa gerek, zaman zaman kendimi “iyilik” ihtiyac içinde biraz fazla duy-gusal, hatta bazen l l buluyorum.

Kendi tan mlamak istedi im “iyile-rin dünyas n n”, inand m do rula-r n içini bu tav rla bo altan olmaktan korkuyorum. Elbet benim de her in-san gibi zaaflar m, yenilgilerim olu-yor. Özellikle son zamanlarda ilkesiz

Bu Nefret Yaz s De ildir...Ben kimle bar aca m? Babam n katilleri ile mi? Eylemcilerle mi? Sivas katliam n örgütleyenlerle mi? Müdahale etmeyen devlet görevlileriyle mi? Adaletin izini sürmeyenlerle mi?

[email protected]

Zeynep Alt ok Akatl

Page 43: Tukenmez Sayı:12

41

ve omurgas zl na “alenen” tan kl k ettiklerimden haz etmiyor, kimilerine kar sevimsiz duygular besliyorum. Ancak her zaman “yüzle meye” ina-n r m. Kendim için tek önemli kriter, kendime sayg m koruyabilmek. Kendi s l klar m, ay plar m dâhil yüzle e-meyece im ey yok; olmas n isterim.

Bunlar dü ündü üm bir anda “Ba-r mak zorunda m y z?” sorusu geldi yap t yakama. Ben bar abilir mi-yim? Bar mak zorunda m y m? Daha da önemlisi kiminle bar aca z?

Örne in ben kimle bar aca m? Babam n katilleri ile mi? Eylemcilerle mi? Sivas katliam n örgütleyenlerle mi? Müdahale etmeyen devlet görev-lileriyle mi? Adaletin izini sürmeyen-lerle mi? Ayd n sorumlulu u ta d ve ayd nlatan oldu u için öldürülen tüm simge insanlar n hakk için söz söylemeyen, onlar n yerini doldura-mayan ve “kof sözlere s narak” ki-isel emellerine, egolar na teslim olan

her devrin zararl s i birlikçi ayd nlar-la m ?

Ben küsüm… Bunu söylemekten çe-kinmeyece im. Söylediklerim ‘süreci baltalamak’ için de il, hatta sürdürü-lebilir k lmak için. Bar mak de il, so-

mut ad mlarla hesapla mak gerekli. Ben katliamlara s rt çevirip, insan-

l k suçlar zaman a m na u rarken “ Hay rl olsun!” diyebilen bir ba bakan ve onun düzeninden, ba ka bir diyar-da ba ka ma durlara bar ç kaca na inanmam.

Sivas davas nda, ‘bizim’ davam zda adil yarg bugünden itibaren i lese, zaman a m sorunu çözülse, tüm ele-ba lar yakalansa dahi, öte yanda Ro-boski’de olanlara “ hmal yok” raporu-nu ç karan meclisle bar amam.

Faili meçhul cinayetler, etnik k -r mlar, kad n cinayetleri, dü ünce ve ifade k s tl l klar , tutuklu gazeteci ve ö renciler, Reyhanl ve Suriye ilgili politikalar göz önündeki iktidardan gelen vaatleri ciddiye alamam.

Eylem ve söylemlerinde tutarl l k olmayanlarla yürüyen müzakereden endi e ederim.

Bar mak zorunda da de iliz. Ancak yaral oldu umuz yerde nefret, inti-kam ve öfkeden uzak bir tutarl l kla küs kal nabilir pekâlâ.

Helalle mek hayaldir. Ama dinleme-ye aç k, yap c bir tav rla yap lacaklar için birlikte yürümek ve at lacak so-mut ad mlar üzerinden takdir ve hak

teslimi mümkündür. Affedilmez olan için özür de dile-

nemez. Kar l kl olmayan zulümde, ma dur olandan büyüklük beklemek de abestir. Devlet yapmas gerekenle yükümlüdür. Bu yolda çok sesli kat -l mc lara da aç k olmal d r.

Elbette tarihi kanla dolu bir ülke ve ölüm kültüründen gelen bir gelene in oldu u yerde, bar sihirli de nekle gelmez. Bar ve demokrasi için son dönemde yürütülen tüm giri imler bu anlamda çok anlaml ve de erli.

Bar n kal c ve içsel bir tan m ola-bilmesi, bu gibi al veri i bol tart ma ortamlar ndan ve hakikatle yüzle me ö retilerinden gelecek somut kriter-lerle mümkün.

Bu nedenle Türkiye’nin gelece i ve bar için konu mak, yazmak gerekti-

inde ahkâm kesen herkese hayret ve ku kuyla bak yor ve sorularla, en çok da kendime sorularla yürüyorum.

Elimden gelen ne varsa yapmaya haz r ekilde ak l yolundan ilerleyen, somut tan mlar ve ço ulcu payda la-r olan herkesi kapsayacak bir bar n umudu ise hep var.

Haydi hep birlikte bebe hakk için “motorlar maviliklere sürelim!”

Page 44: Tukenmez Sayı:12

42

20. yüzy l n ba nda Alman Kay-zeri Wilhelm, Ba dat demiryolu

in as yla Ortado u’nun zenginlikle-rine, petrole ve Hindistan’a ula mak istiyordu. Alman Kayzeri Osmanl pa-di ahl n n hilafet gücünü kullanarak Müslümanlar ‘kutsal sava ’a kataca-

n ve cihat ça r s sayesinde ngiliz emperyalizmini daha kolay yenece ini hayal ediyordu. Büyük bir emperyalist oyundu bu! Osmanl da, Alman hima-yesinde bu oyuna kat ld . Oysa 1. Dün-ya sava , Osmanl mparatorlu u için a r bir hezimet ve hüsranla bitti.

lk BölenPadi ahl n ve hilafetin yerine yeni

devlet kurulurken, o günlerde yükse-len de er olan Mustafa Kemal ve An-kara’y , Misak Milli’yi ilk bölen duruma dü üren konu, büyük oyunun deva-m olarak Musul-Kerkük meselesi ve petrolün ngiliz emperyalizmince ele geçirilmesiydi. Asl nda yine bölünen Kürdistan’d .

ngilizler Ortado u’ya ve petrole hâ-kim oldular. Ortada Musul-Kerkük ve petrol kalmay nca öte yandan stiklal Sava zaten ‘kazan ld ndan dolay ’ Kemalistler için Kürtlerin de önemi kalmad . Rejim, milli bask n n çe itli bi-çimlerine (zor kullanma, tehcir, zorun-lu ikamet, asimilasyon, yok sayma…) ba vurarak Kürtleri (genel anlamda herkesi) Türkle tirmeyi görev olarak önüne koydu.

Petrol: Ba ka eye BenzemezDünyan n ihtiyaç duydu u enerjinin

üçte ikiye yak n k sm hala petrolden elde ediliyor. Petrolün önemli hav-zalar ndan biri, Hazar’dan Basra’ya uzanan co rafi alan. Bu alan n merke-zinde Kürdistan var. Petrol, azami kar getiren bir enerji kayna . Dünya bor-salar nda yer alan di er mallara göre özel bir stratejik de eri var. Önümüz-deki otuz y l boyunca da petrolün bu niteli i de i meyecek gibi.

2013 y l nday z. Ba lang c ndan bu yana yüz y ll k bir hikâye bu. Birle ik Krall k’ n yerini ABD ald . ahl y -kan Humeyniciler içerde günden güne bask y artt r rken, d ar da Persle -mek istiyor. Rusya yeni emperyalist konumunu benimsedi ve bu konumu-na göre davran yor. Almanya, AB’nin içinde ve AB gelece ini sorguluyor. Çin dünyadaki kapitalist krize kar n on y ld r misliyle büyüyen, yükselen ve emperyalizme dönü en bir ekonomiyi temsil ediyor. Büyük oyun yine sah-nede. ABD’nin ba n çekti i güçler, Büyük Ortado u Projesi’ni “k k rt-za-y flat-yönet-el koy” eklinde sürdürü-yor…

Çift Anlaml l kTürkiye Cumhuriyeti asl nda Osman-

l bakiyesidir. Yar feodal yap dan ka-pitalizme dönü mü bir toplumuz Peki ama yüz y l sonra bölgemizde Misak- Milli’yi güncel k lan ne?! Bunun nedeni, Büyük Ortado u Projesi kapsam nda Yeni Osmanl c l n zuhur etmesi de il sadece. Misak- Milli’ye çift anlaml l kazand ran en önemli etken, Kürt öz-gürlük hareketinin onlarca y l a an mücadelesi, talepleri, iktidar önerme-leri, dört parçay ve çevresini içeren örgütlü siyasi varl d r.

Günümüzde Kürtler, dört parçada imdiye kadar olmad oran ve çok-

lukta hareketli. Parçalar birbirini de-rinden etkiliyor. Hareketlilik, meclis kurmak oluyor, Mahmur oluyor, Ro-java oluyor, bar yaratmak oluyor, demokrasi için demir çar klar eskitme oluyor, toplumu yeniden kurmak olu-yor, Arapl k oluyor, Türklük oluyor, Acemlik oluyor, Ortado u’da demok-ratik platformu sa lamak oluyor, pet-rolüne sahip ç kmak ve daha iyi para kazanmak oluyor. Yer yer güdük, za-man zaman güçlü anti-emperyalizm oluyor. Böyle olunca stanbul’daki padi ah n meclisinden, Kemalistlerin Ankara’s na yolculuk eden Misak- Milli ve onun yeni zamandaki çift anlaml -l , AKP aç s ndan hem yok, hem var say lacak art k! Zaten AKP’nin kar devrimci pozisyonunu koruyarak, Kürt meselesinde reformcu bir yola niyet-lenmesi bundan dolay …

2023 program için AKP’nin elinde iki temel araç var. Birincisi, ‘ekonomik istikrar ampiyonlu u’. ampiyonu-muzun bilmezden geldi i ise Türki-ye’nin gayr milli has la büyüklü ü ve büyüme h z n n, Türkiye kapitalizmine hali haz rda alt emperyalist özellik kazand racak hacimde olmad . Ne zaman ula r, Allah bilir! Zaten bu yüz-den AKP; özellikle Irak Kürdistan’ yla ticareti h zla ilerletirken; stanbul’a üçüncü havaalan , üçüncü bo az köp-rüsü vb projelerle yüklenerek be -alt y la gidecek zaman diliminde her sene ekonomiyi hiç olmazsa yüzde yar m ekstra büyütüp durumunu kuvvetlen-dirmek murad nda. Ama nafile!

AKP’nin ikinci temel arac Müslü-man milliyetçili i. AKP, Türkleri ve Kürtleri, hatta orta do udaki Sünni halklar tek milliyetten türemi say p,

Misak- Millî’nin S n rlar

Hasan [email protected]

Kürtler, dört parçada olmad oran ve çoklukta hareketli. Hareketlilik, meclis kurmak oluyor, Mahmur oluyor, Rojava oluyor, bar yaratmak oluyor, demokrasi için demir çar klar eskitme oluyor, toplumu yeniden kurmak oluyor…

Page 45: Tukenmez Sayı:12

43

kitle kültürüyle yönetilen yeni bir üm-met ve buna dayal bir milliyetçilik ta-rif ediyor. Oysa uluslar aras egemen güçler, Kürtlerin ve bölge halklar n n iç ve d çeli me ve çat malar n n fark ndalar. Bu çeli me ve çat ma-lar üzerinden kendi ç karlar na göre sürece müdahale ediyorlar. AKP’nin “Arap Bahar na” gerek yeti tirdi i ve de i tirdi i tiplerle, gerekse siyase-ten do rudan müdahaleleri; zaman -m zdaki ‘yeniden düzenleyici usulleri’ anlayamad ndan, bo a dü tü. Dü-üklerden kimin sorumlu say laca n

zaman gösterecek.

Ömer Akdi, Ehli kitaba göre ya a-yacak ümmetle, hatta farkl milliyet-lerden olu an bir ümmetle, himaye edilen Müslüman olmayan halklar n ili kisini tan ml yordu. Oysa AKP’nin Müslüman milliyetçili i, asl nda Sünni ve cemaatle mi Türklerin d nda-kilere, hem ümmettensin, hem zim-misin demekten ba ka bir ey de il! Irak’da, Suriye’de, Rojava’da ba na gelen tam da bu anlay n n sonu-cu. Günümüzde geçerlili i kalmayan Ömer Akdini modern bir devletin iç ve d politikas nda düzenleyici görmek, ‘büyüyen’ bir kapitalizmde bile müm-

kün de il. Sahi, ümmet ne, zimmî olan kim!

AKP bu açmazdan, Kürt halk n n ko-lektif haklar n n yasal ve fiili güvence-lerini sa lay p kurtulmak yerine, Kürt bireyine bugüne kadar verilmemi k smi haklar vererek s yr lmak isti-yor. Ku kusuz reform için bu da bir yol! Ancak Misak- Milli’si; Kerkük’ü, Musul’u, Kandil’i, petrolü ve Ortado-

u hâkimiyetini içermeyen bir politi-kayla AKP’nin 2023 program n ger-çekle tirmesi çok zay f görünüyor. Zaten böyle bir politika için AKP’nin ne kendisi ne de yedekleri haz r.

Bu dolambaçl yollarda vakit tüket-mek yerine, kolektif haklar sa lamak için hem Türkiye hem orta do u halk-lar na önerilebilecek olan: resmi va-tanda l tam vatanda l a, tam va-tanda l çifte ve çoklu vatanda l a ilerletmek olabilir.

Peki, hangi anlamdaki Misak Milli di erine üstün gelecek! Petrol para-s n n Ortado u’ya, özelde Kürdistan’a sa layaca zenginlik çürümeye yol açmaz ve çevredeki halklar ve emek-çiler; e itlik, karde lik, kom uluk te-melinde birle irse s n rs zl ktan yana olan yemin kazan r. Çünkü insanl k kökümüz gelece e fitil sunuyor!

Bu Günler Bar Zaman78’liler Postas

Elbette ele tiri olacakt r. Gel gör ki, kendilerini sosyalist olarak niteleyen

baz kesimler, süreçle ilgili ‘Kürt özgürlük hareketinin, emperyalizmin kuca na dü -tü ünü, demokratik cumhuriyet kavram ile birlikte sistemin yede ine yap t n ’ yazmay b rakal m, konu maktan yorul-mad lar.

Hele baz gruplar var ki, onlara söyle-necek söz bile bulmak zor. Yapt klar bir-kaç slogan alt nda ç rtkanl k yapmakt r.

Siyasi partilerin bir k sm bar diyor; ama “Nas l bar ?” diye soruldu unda ‘’tek tarafl Kürtsüz bar ” diyorlar. Hâlbuki bu söylem, demokrasiye susam , bu ülkede ya a-yan Türk, Kürt, Laz, Süryani ve di er halklar n haklar na ihanetle e de erdir. imdiye kadar da görülen o ki; baz siyasi partiler, Kürt hareketini demokrasi güçlerinden,

sol kesimden tecrit etme politikas izlemi , özellikle Ka-radeniz bölgesinde bugüne kadar da ba ar l olmu lard r. Devlete kar muhalif güçleri birbirlerinden kopar p zay f-latma gayreti içinde olan bu siyasi güçler, statükoyu koru-mak ad na, genetikleri uyu masa da her türlü kirli ittifak yapabilmi lerdir.

Sol ve sosyalist karakterlerini bir kenara b rakm , ta-mamen nasyonal sosyalist bir çizgiye bürünmü , Kürtsüz çözümü önermi ve Kürt’le olan bar a iddetle kar ç -kan bu siyasi olu umlar, hala direnmektedirler.

Bu ülkenin sosyalistleri, devrimcileri, ilericileri! ba n -z kald r n art k! Etraf n za bak n! Bu ülkenin sorunlar n n çözümü için siyasi partilere ba ml kalmadan gücümüzü birle tirelim, örgütlenmemizi geli tirelim. Adil ve ya an -l r bir dünyaya, demokratik cumhuriyete, e it yurtta l a, bar a ve demokrasiye dayal bir ülke projesi geli tirip, hep beraber yerimizi alal m…

Nurettin htiyar

Artvin

Page 46: Tukenmez Sayı:12

44

“Türkiye gelece iyle nas l bar a-cak?” sorusunu yan tlamak için

bu yaz y yazarken akl mda ac bir gerçek vard : Son y llarda dini bay-ramlar m kutlayanlar aras nda, Müs-lüman Türk dostlar n say s dinda -m z Ortodokslar n say s ndan fazlay-d ve fark gittikçe art yordu. Bunda Türk dostlar m z n artmas n n da bir katk s varsa da esas neden stan-bul’daki Rum nüfusunda meydana gelen dramatik dü ü tü. Bu durum-da konuya u aç dan bakmak gereki-yor: Türkiye gelece iyle bar acak-sa, bunda Rum toplumunun yeri ne olacak? Daha do rusu bu geli mede yer alacak, kendisine dü en görevi üstlenecek, bir Rum toplumu kalm olacak m ?

Yukar daki paragraf ne kadar dra-matikse bir o kadar da gerçekçi. Gay-rimüslim az nl klara uygulanan “Erit-me Program n n” hedefini Ayhan Aktar hocan n yay nlam oldu u belgeden de biliyoruz. CHP kaynakl bu belgeye göre, stanbul’un fethinin 500. y l n n kutlanaca 1953 y l nda, bu kentte tek bir Rum kalmam ol-mal yd !

Bu kentin en kadim kültürünü ken-dilerine kimlik edinmi Rumlar , bu topraklar terke zorlamak kolay bir i de ildi. Çok daha önce ba layan ve sava y llar nda doru una ula an bask lara ra men, direniyorlard . Anadillerini kulland rmamak, Lo-

zan’a ra men e itim kurumlar n s k kontrol alt na almak, Anayasaya ra -men devlet memurlu u kap s n on-lara kapamak, meslek kurulu lar n ve özellikle baroyu onlardan “temiz-lemek” vs, v.s. gibi tedbirlere, sava y llar nda, çok daha sert ve ac mas z olanlar eklendi. 1940 y l nda al nan bir kararla 22 ya ndan 42 ya na kadar tüm az nl k erkekleri toplama kamplar na yolland lar. Kendilerine öyle davran ld ki, hepsi sonlar n n geldi ine, ailelerini art k göremeye-ce ine inand . Ancak olay Avrupa ve Amerika’da duyulunca reaksiyon iddetli oldu ve bu ki iler geri yollan-

d . Kepenkleri inmi dükkânlar yeni-den aç ld . Sars lan i lerini yeniden canland rma çabas na girerken “var-l k vergisi facias ” ile kar kar ya kal nd .

Varl k vergisi büyük bir darbeydi. Buna ra men Rumlar –ve genellikle az nl klar- büyük kay plarla da olsa atlatmas n bildi. “Bundan daha kö-tüsü olmaz” diye dü ünenler ne ya-z k ki yan ld . 1955 Eylül’ü geldi çatt ve –K br s bahanesiyle- o korkunç pogrom ya and . K br s sorununun bir bahane oldu unun ispat , olayla-r n yaln z Rumlara de il tüm az nl k-lara yönelik olmas yd .

Rumlar nas l azald ?Eritme program n n en sert ve ac -

mas z bir biçimde uygulanmas na ra men, Rum nüfusunda bir eksil-me olmuyor, Rumlar stanbul’u terk etmiyordu. Gerçi 6 Eylül olaylar bir k r lma noktas olmu Rumlara “bize art k bu ülkede yer ve istikbal yok” dedirtmi ti ama bu istikbali kendileri için de il çocuklar için dü ünüyor-lard . Üstüne üstlük K br s sorunu en

iddetli günlerini ya yordu. ada-m olanlar art k i lerine i i ayakta tutacak kadar yat r m yap yor, fazla aç lmaktan, göze batmaktan kaç n -yorlard . Bir gayrimenkul alma imkâ-n na sahip olanlar onu yurt d nda, özellikle Yunanistan’da almay ye -liyordu. Böylece “çocuklar için” de ilerde bir garanti olacakt . Gazeteler-de Rumlara yönelik nefret söylemi alt n devrini ya yordu. Kö e yaz lar zehir zemberekti. En ünlü yazarlar, bugün okundu unda yüzleri k zar-tan yaz lar yaz yor, Rumlar aleyhin-de kamuoyu olu turuyordu. Anneler çocuklar yla d ar ç kt nda onlar elinden tutmak yerine omuzundan dolay p kucakl yor, bu arada avucuy-la da a z n kapat yordu. Olur ki ço-cuk Rumca bir ey söyler ba a belâ gelebilirdi.

Rum okullar ndaki durum da içler ac s yd . Rum okulunda müdür ol-mak gerilmi ip üzerinde cambazl k yapmaktan zor ve tehlikeli duru-ma gelmi ti. Tarih Vakf için az nl k okullar yla ilgili olarak haz rlad raporda, Nurcan Kaya öyle demek-tedir:

“1937 y l nda ba lat lan, 1948-1949 y l nda son verilen ama 1962 y l nda yeniden getirilen bir uygulamaya göre, az nl k okullar nda daha önce Türk Müdür Ba yard mc s olarak, imdi ise Müdür Ba yard mc s ola-

rak an lan pozisyona atanan ki iler, MEB taraf ndan az nl k okullar na atanan ve okul yönetimi konusunda yetkiyi okullar n müdürleriyle payla-an memurlard r. Türkçeyi ve mev-

zuat bu ülkede ya ayan herhangi bir okul idarecisi kadar bilen müdür-ler taraf ndan yönetilen az nl k okul-lar nda müdür ba yard mc lar n n

‘Rum’ de il, ‘Rum-Rum’, ‘Ka

Mihail [email protected]

Gelece in Türkiye’sinde var olabilmek için en büyük engel demografik sorunumuz. Ya ortalamas n n da 60’larda olan bir toplumda üç çocuk yapmak da bir çözüm de il. Nüfusumuz ölümlerle eksilmedi ki do umlarla arts n.

Page 47: Tukenmez Sayı:12

45

görev yapmas ve ‘az nl k okullar na göz kulak olmas ’ az nl klar rencide etmekte, yönetimde çift ba l l a ne-den olmaktad r. Okullarda görev ya-pan Türkçe ve Kültür dersleri ö ret-menlerinin sicil amirleri halen müdür ba yard mc lar d r. Herhangi bir d yaz ma ancak müdür ba yard m-c lar n n imzas yla yap labilmekte, az nl k okullar na kay t ba vurular n az nl klar tan mayan müdür ba yar-d mc lar karara ba lamaktad rlar. Okul müdürleri izindeyken müdür ba yard mc lar otomatik olarak mü-dürlere vekâlet etmektedirler, ama müdür ba yard mc lar izindeyken ancak Türkçe ve Kültür dersi ö ret-menlerinden biri müdür ba yard m-c s na vekâlet edebilmektedir.”

Rumlar Nas l Azald ?Her eye ra men 1 Ocak 1965 tarihi-

ne gelindi inde, yani T.C.nin ilân ndan 41 y l sonra, stanbul’daki Rum toplu-mu nüfusu doksan binin üstündeydi. Ancak 18 ay sonra, 30 Haziran 1966da bu rakam otuz binlerin alt na dü tü. Bu “mucize” nas l gerçekle mi ti?

Atatürk ile Venizelos, ac dolu bir sava tan sonra bar dü ünebilmi ve 1930 y l nda bir bar ve i birli i anla mas imzalam lard . Ne yaz k ki, iki taraf n güçlü liderlerinin anla -mas sürekli bir bar n sa lanmas na yeterli olmuyor; nefret söylemi sus-turulamam , bar ve karde lik fikri halka mal edilememi se.

1930 anla mas , 1964 sonunda dö-nemin smet nönü hükümeti taraf n-dan tek tarafl olarak iptal edilmi ve Rum toplumunun mensubu yakla k on üç bin ki i, nakit / gayrimenkul, tüm varl klar haczedilerek, s n r d edilmi ti. Yakla k 13000 ki inin Em-niyet Müdürlü üne ça r larak gerek-li tebligat n yap lmas 18 ay sürmü -tü. Tebligata göre ülkeyi 24 saat içe-risinde terk edecekler, giderken de yanlar na en çok 25 kiloya kadar zati e ya içeren bir çanta ve 20 dolardan

ba ka bir ey alamayacaklard . Aile reisi olan bu ki ileri aile fertleri de izlemek zorunda kald .

Rum toplumundaki çözülme bu-nunla da kalmad . K br s sorunu ve Yunanistan’la gittikçe sertle en ger-ginlik, s n r d edilmelerin yaratt pani i büyüttü. Çorap sökü ü devam etti ve günümüze geldi imizde top-luluk iki bin ki ilik bir nüfusun da al-t nda kald .

imdilerde, gelece in Türkiye’sin-de var olabilmek için en büyük engel demografik sorunumuz. Say azl yan nda ya ortalamas n n da 60’lar-da seyreden bir toplumda üç çocuk yapmak da bir çözüm de il. Zaten nüfusumuz ölümlerle eksilmedi ki do umlarla ikame edilsin.

Bu arada “gidenler geri gelsin” gibi, kula a ho gelen ancak uygula-mas mümkün olmayan öneriler gel-mekte. Yar m yüzy l önce do duk-lar topraklar terk etmek zorunda b rak lanlar, hala ya yorlarsa, 80’li, 90’l ya lardad r. Aya a kalk p gele-bilseler bile topluma ne gibi faydalar

olabilir? Çocuklar na gelince, do up büyüdükleri aile kurup ya ad klar topraklar , hele ba ar l ki ilerse, ne-den terk etsinler?

Bir Çözüm YoluE er bizler için “mozai in en na-

dide rengiydiler, ke ki gitmeselerdi” diyen ekâbir, sözlerinde samimiyse, yap lacak tek ey vard r: stanbul’dan insafs zca sürülen on üç bin ki inin (ailenin) yüzü suyu hürmetine, bura-dan gitmi olup olmad na bak lmak-s z n, stanbul’a yerle ip de toplumu-muza kat larak, çal mak ve yaratmak isteyen Ortodoks ki ilere kap y aç-mak. Onlara, her hangi bir bedel talep etmeden, oturma ve çal ma izni ver-mek. Bu durumda bizlere de, cemaat olarak dü en görev, onlar ellerinden tutmak ve elimizden gelen deste i sa lamak.

Bu mucizenin gerçekle mesine devletimiz izin ve katk verirse “Rum sorunu” aç s ndan gelece iyle bar -m olur ve bu konuda uluslararas imaj n olumlu k lar.

aretta-Karetta’ gibi...

Page 48: Tukenmez Sayı:12

46

BDP Mardin Milletvekili

Yakla k 30 y ld r süregelen “dü ük yo unluklu bir sava ” da binlerce

genç fidan topra a dü tü, tarifi imkân-s z ac lar ya and . Kürt sorunu güven-likçi, askeri politikalarla çözülecek bir sorun de il, bir halk n halk olmaktan kaynaklanan temel hak ve özgürlük-leriyle ilgili siyasi bir sorun oldu unu her f rsatta dile getirdik. Uluslararas siyasi konjonktür, Ortado u’daki geli -meler ve Suriye meselesi gibi faktör-lerin etkisiyle de olsa, netice itibariyle silahlar n devreden ç kar lmas na yö-nelik verilmi bu karar, Türkiye halkla-r için son derece olumlu ve önemlidir. Bu karar, her eyden önce Türkiye aç s ndan çok önemli bir kazan md r; sorunlar m z demokratik siyaset, fikir tart malar ve diyalogla çözümleme-miz konusunda bizlere bir f rsat tan -maktad r. Bu aç dan dü ünüldü ünde de ba lat lm olan bu süreç, “Demok-ratik Çözüm ve Bar Süreci” olarak de erlendirilebilir.

Türkiye’nin ba ta Kürt sorunu ol-mak üzere, di er etnik gruplara ve farkl inançlara dair pek çok sorunu var. Demokratikle me, temel hak ve özgürlükler ile ilgili sorunlar, bu sorun-lar n ba nda gelmektedir. Bu sürece inananlar n kal c bir bar için gerek-li deste i vermesi ve bunun için çaba sarf etmesi gerekiyor.

Bu süreç ayn zamanda, Türkiye’de demokrasiyi in a etmemiz için çok

önemli bir ad m niteli i ta maktad r. çinde bulundu umuz süreç kesinlikle

tek tarafl bir süreç de ildir. Sürecin selametle ilerlemesi için her iki tara-f n da bar dilini kullanmas ve kar taraf incitici sözler sarf etmemesi el-zemdir.

Tarihle Yüzle me Türkiye’de demokratik bir cumhuri-

yet in a edebilmemiz için, Türkiye’nin öncelikle kendi tarihiyle yüzle mesi gerekmektedir. Tarihte etnik yap -s ndan veya inanc ndan dolay birçok halka katliamlar yap ld n biliyoruz. nsanlar inançlar ndan dolay , etnik

yap lar ndan dolay d land lar, katli-amlara u rad lar ve çok ac lar çektiler. Ayn ekilde 30 y ll k çat mal süreçte Türkiye’de binlerce faili meçhul cina-yet i lendi.

Unutmayal m ki, ancak gerçekler in-san ruhen ve vicdanen özgürle tirir. Tarihi geri getiremeyiz ancak Türki-ye’de ya anm ac larla yüzle mek

mümkün. Tarihle yüzle mek, Türki-ye’nin gerçek anlamda demokratik bir cumhuriyete dönü üp dönü meye-ce i noktas nda turnusol kâ d i levi görecektir. Bu ba lamda, ‘Hakikatleri Ara t rma ve Geçmi le Yüzle me Ko-misyonu’nun kurulmas gerekir. Bilim insanlar ndan, siyasetçilerden, taraf-s z uzman tarihçilerden olu acak bir komisyon, Türkiye’nin geçmi iyle yüz-le ebilmesine katk da bulunacakt r. Bu konuda elbette parlamentonun da devrede olmas çok önemlidir. Geçti i-miz günlerde, toplumsal bar yollar -n n ara t r lmas ve çözüm sürecinin de erlendirilmesi amac yla kurulan komisyon son derece önemli birçok i levi yerine getirecektir. Komisyon, Cumhuriyet tarihi boyunca ve hatta Cumhuriyet kurulmadan önceki süreç-leri de erlendirecek bir komisyondur. Bu komisyonda, Türkiye’deki Ermeni-lerin, Asuri- Süryanilerin, Alevilerin, Rumlar n, Ezidilerin, Araplar n ve Tür-kiye’de az nl k konumunda bulunan, d lanm olan di er bütün halklar n ve inanç gruplar n n tarihte ya am olduklar ac lar ortaya ç karan çal -malar yap lmal d r.

Köylere Geri Dönü1923’te kurulan cumhuriyet, üniter-

ulus devlet yap lanmas eklinde kur-gulanm t r. Tek tipçi bir zihniyetle olu turulan ulus-devlet paradigmas , insanlar n etnik yap lar n , kültürleri-ni, dillerini yasaklam t r. Tüm farkl -l klar ötekile tirmi tir ve uygulanan bu politikalar neticesinde Türkiye’de ya ayan birçok yerli halk, anavatanla-r n terk etmek zorunda kalm ve bir-ço u de i ik ülkelere yerle mi tir. Bu vatanda lar m z n geri dönmeleri zor ama elbette dönmek isteyenlere de

Gelece imizle Bar mak...

Erol Dora

Tarihle yüzle mek, asl nda Türkiye’nin demokratik bir cumhuriyete dönü üp dönü meyece i noktas nda turnusol kâ d i levi görecektir. Bu ba lamda, ‘Hakikatleri Ara t rma ve Geçmi le Yüzle me Komisyonu’nun kurulmas gerekir.

Page 49: Tukenmez Sayı:12

47

imkânlar n tan nmas gerekmektedir. Ayr ca, Türkiye’de köyleri bo alt lm , göçler nedeniyle farkl ehirlere yer-le mek zorunda kalm Kürt yurtta lar için köylerine geri dönü leri gündeme gelmeli ve bu konuda devlet te vik edici olmal d r. Devlet ve hükümet; siyasi, ekonomik ve sosyal çal malar yaparak zararlar n tazminini ve vatan-da lar n köylerine tekrar dönebilme-lerini sa lamal d r. 1984’te ba layan çat mal süreçten daha önce ve bu süreç boyunca, anavatanlar n terk et-mek zorunda kalan ve Avrupa’da ya-ayan gayrimüslim halklar, anayasal

ve yasal düzenlemeler yap larak geri dönmeye te vik edilmelidir. Bu süre zarf nda vatanda l ktan ç kart lm olanlara tekrar bu hakk n tan nmas gerekmektedir. Avrupa’da ya ayanla-r n ço u dönemeyecek durumda olsa dahi, geri dönü için gerekli imkânlar n sa lanmas devletin samimiyetini gös-termesi bak m ndan önemlidir.

Yeni Anayasa’da, en önemli konu-lar n ba nda vatanda l k tan m gel-mektedir. Biz, Türkiye’nin etnik çe-itlili ini dü ünerek ‘Türkiyeli halklar’

söylemini do ru buluyoruz. Tek bir

kimli in içine bütün farkl l klar koy-maya çal t m zda bu demokratik bir nitelendirme olmaz. “Türkiye’ye vatanda l k ba ile ba l olan her-kesin Türk” olarak nitelendirilmesi, Türklerin d ndaki halklar memnun etmemi ve onlar mü teki konumuna koymu tur. Demokratik bir cumhuri-yet in a edeceksek, pozitivist, kapita-list ve modernist bir paradigma üzeri-ne in a edilmi tekçi ulus yap lanma-s n bir kenara b rakarak, demokratik modernite paradigmas çerçevesinde yeni bir demokratik siyasal ulus yap -lanmas na gitmeliyiz. Yeni bir vatan-da l k tan m önemlidir ve bu tan mda, herhangi bir etnik yap ya vurgu yap l-mamal d r. Di er önemli konu ise ana-dilde e itimdir. Bir halk , bir toplumu hayata ba layan en önemli bile enidir anadil. Dolay s yla her anadil bizim için bir zenginliktir ve önemsenmesi gereken bir varl kt r. Bu nedenle ana-dilin önündeki tüm yasaklar n kald r l-mas ve anadilde e itim için anayasal ve yasal düzenlemelerin yap lmas ge-rekir. Bugün Avrupa’ya bakt m zda dillerin kaybolmamas için nice akade-mik çal ma yap lmakta, devletler bu

konu için ciddi bir bütçe ay rmaktad r. Art k biz de, tekçi zihniyetten kurtul-mal ve farkl dillerin ya at lmas için korumac bir politika geli tirmeliyiz. Türkiye’de ve Ortado u’da oldukça önemli oldu unu dü ündü üm evren-sel din özgürlü ünün egemen k l n-mas gerekmektedir. Türkiye Anaya-sas ’nda laiklik ilkesi yer almas na ra -men laiklik prensiplerine uygun olarak hareket edilmemi ve yaln z bir dinin üstünlü üne dayanan bir anlay ge-li tirilmi tir. Bu nedenle di er dinlere mensup vatanda lar, Aleviler, gayri-müslimler kendilerini ötekile tirilmi , d lanm hissetmi lerdir.

K sacas , Cumhuriyet’ten önce ve Cumhuriyet’ten sonra Mezopotam-ya ve Anadolu halklar na ya at lm ac larla yüzle meli ve bir daha bu tür ac lar n ya anmamas için gereken anayasal ve yasal düzenlemeler yap l-mal d r. Ki i olarak bütün halklar n e it oldu una ve bütün farkl inançlar n e it derecede sayg görmesi gerekti-

ine, bu duygu ve dü üncelerin her-kesçe içselle tirilmesini sa layacak politikalar geli tirerek gelece imizle bar abilece imize inanmaktay m.

Bar Süreci le lgili Bir Kaç SözÜnlü Romanc Çe-

hov, ‘’ Dünya büyüktür ama, gene de çald eyi sak-layacak yer bulamaz insan. sterlerse ta-vuklardan alça a da inebilirler kartallar ama tavuklar bulutla-ra yükselemezler hiç. Sen, ne saklanabilir-

sin ne de saklayabilirsin çald klar -n ve ben ya yorum hala aç lmam kanatlar mla ve aç lmam kanatlar n büyüklü ünü asla bilemezsin.’’

Birbirine ac vermi toplumlar, ki-iler ve devletlerin bar malar nas l

olur? ‘’ çime at yorum ne yapay m’’ sözünü çok duyar z. Bu durum insa-n n ruh halini bozar, hasta eder. Ken-

dini ifade edemeyen ki i ve anlay -lar n patlamas ve susturulma biçimi olarak ‘’teröre kar terör olu turur.’’ Devlet terör estirdi inde direnme hakk olarak zor’a ba vuranlar me -ruiyet kazan rlar. Burada yasal, kanu-ni zemin de il hakl l k geçerlidir.

Tarihsel kazan mlar m z önemli süreçlerde tarihin önünde yürüyen halklar ve önderlerle kazan lm t r. nsanl n kazan mlar hiçbir zaman

lütuf olmam t r. Ödenen bedellerle özgürle ilmi tir. S n f mücadelesinde de, özgürlük mücadelesinde de bu böyledir.

Özgürlük hareketinin her geli en durumu yapt hamleyle bo a ç kar p f rsata çevirmesi 30 y ll k mücadele deneyimini yaratm t r. Rojavadaki kazan m, Kürdistan’ n dört parça-

s nda özgün duru u, kendi gücüne dayanmas , geli meleri iyi okuyup strateji içerisinde taktikleri yerinde kullanmas önünü açm t r. Geriye dönü ü olmayan bir güçle önemli bir ba ar sa lamaktad r. Bu ba ar ta-rihten gelen devrimci, toplumsal mü-cadeleninde birikimidir. brahimler, Mahirler, Denizlerin ç k n n miras na sahip ç kmakla da ilgilidir.

Tarih de önemli dönemeçlerde ve-rilecek sa l kl kararlar kaderi belir-lemede ve ba ar da önemli ad md r. lerletmek, geli tirmek egemenle-

re güven duyarak de il mücadeleyi daha da ileriye ta makla, yine de ‘’ Vermezler alaca z’’ iar ile gerçek-le ecektir.

78’liler Postas

MetinUzunöz

Ankara

Page 50: Tukenmez Sayı:12

48

Demokrasiye geçi sürecinde “adalet” denen kavram, otoriter

bask c bir rejim alt nda ya da mer-kezi otoritenin ortadan kayboldu u, yayg n toplumsal karma a veya iç sa-va ortamlar nda ortaya ç kan geni ölçekli, sistematik insan haklar ihlal-lerinin yaratt bireysel ve toplumsal ölçeklerdeki ma duriyetin giderilme-si için harekete geçirilen mekanizma-lar ve bu mekanizmalar n i leyi ine hâkim olan ilkeleri içerir. Bir ba ka deyi le, “geçi süreci adaleti” meka-nizmalar n n i letilmesi, toplumun ge-ni kesimlerinin iddete ve hak ihlal-lerine maruz kald bask c bir düzen sonras nda yap land r lmaya çal lan yeni demokratik rejimin, geçmi le yüzle me faaliyetine giri mesidir. Bu ba lamda kar m za temel bir soru ç -k yor: Bir demokratik rejim, geçmi le neden ve hangi amaca yönelik olarak yüzle melidir?

Neden Geçmi Yüzle mesi?Bu sorunun yan t birkaç farkl aç -

dan verilebilir. Bir bak aç s na göre, demokratik bir rejimin geçmi le yüz-le me gereklili i bizzat demokrasinin içsel de erlerinden kaynaklan r. De-mokratik sistemin olmazsa olmazla-r ndan birisi, hesap sorma ve hesap verme mekanizmalar n n i ler durum-da olmas d r. Bu özellik nedeniyle, bir

demokratik rejim aç s ndan geçmi dönemin hukuka ayk r fillerinin so-rumlular n n cezas z kalmas , i lenmi suçlar n hesab n n sorulmamas kabul edilemez bir olgudur. Ayn bak aç s ba lam nda, geçmi le hesapla ma-n n, geçmi dönemin ma durlar n n u rad klar haks zl bir ölçüde de olsa giderebilmek aç s ndan kaç n l-maz oldu u da savunulmaktad r. Hak ihlallerine u ram olanlar n ya ad maddi ve manevi kayb n mümkün ol-du unca giderilebilmesi için geçmi te olan bitenin tüm aç kl yla ayd nlat l-mas ve sorumlular n tespit edilerek cezaland r lmas gereklidir.

Geçmi le hesapla man n demok-ratik rejimler aç s ndan bir gereklilik oldu unu savunanlardan baz lar , ko-nuyu salt demokrasinin içsel de erle-ri ve ahlaki yükümlülükleri üzerinden de il, ayn zamanda pratik aç dan da gerekçelendirirler. Buna göre, yeni kurulan bir demokratik rejimin, ken-di temellerini sa lamla t rabilmesi ve süreklili ini sa layabilmesi ad na geçmi le yüzle mesi kaç n lmazd r. Öncelikle, geçi süreci adalet meka-

nizmalar n n i letilmesi sonucunda geçmi dönemin suçlar n n aç a ç -kar lmas ve faillerin cezaland r lma-s ; yeni kurulmakta olan demokratik rejimi y k p yeniden otoriter bir rejim kurmak isteyebilecekler aç s ndan cayd r c olacakt r. Öte yandan, geç-mi te ya anan toplumsal travman n yaratm oldu u k r lman n a labil-mesi, yeniden bir arada bar içinde ya ama kültürünün olu turulabilmesi aç s ndan da geçmi le yüzle me ge-reklidir.

Geçmi le yüzle me yoluyla top-lumsal iyile menin sa lanmas , her eyden önce, geçmi e ili kin gerçe-in tart maya yer b rakmayacak bir

kesinlikle ortaya konmas sayesinde mümkün olacakt r. Travmatik geç-mi , ister bir iç sava ister bir dikta-toryal rejim eklinde ya anm olsun, toplumsal haf zada bir yar lmaya yol açar. Gerek bask c rejimler, gerek ça-t ma ortam nda di er kesime iddet uygulayan taraflar, hem kendilerini hakl ç karmak hem de i lemi olduk-lar suçlar örtmek için gerçekli i çar-p tacaklard r. Böylelikle bu propagan-

Türkiye Gelece i çin Geçmi iyle Bar abilecek mi?

Doç.Dr. Ozan Erözden

Geçmi le yüzle me yoluyla toplumsal iyile menin sa lanmas , her eyden önce, geçmi e ili kin gerçe in tart maya yer b rakmayacak bir kesinlikle ortaya konmas sayesinde mümkün olacakt r.

Page 51: Tukenmez Sayı:12

49

daya maruz kalan kitleyle, do rudan ihlallerin ma duru olan kitle aras nda bir alg fark olu acakt r. Bu alg fark ortadan kald r lmad sürece, toplum iki farkl geçmi i ya amaya devam edecektir. Bu da, gelecekte ortaya ç -kacak ilk krizde toplumsal birlikteli i sarsacak bir unsurdur. te bu neden-le, toplumsal haf zan n ortakla t r l-mas , toplumun farkl kesimlerinin geçmi te neler ya and na ve bu ya-ananlar n sorumlulu unu kimin ta -

d na ili kin haf zalar n n ortak kabul gören tek bir gerçeklik üzerinden ta-n mlanmas gereklidir.

Bu son noktay somut bir örnekle aç klamak üzere Kürt sorununa de i-nebilirim. Bugün, Kürt sorununun or-taya ç k nedenleri ve özellikle 12 Ey-lül sonras ya ananlar aç s ndan Tür-kiye toplumunun iki farkl alg ya sahip oldu u aç kt r. A rl kl olarak Kürt kökenli yurtta lardan olu an bir ke-sim, sorunun bugünkü a amas na gel-mesinde devlet terörünü ve kültürel haklar n n inkâr n ana etken olarak görürken, yo un olarak devlet propa-gandas na maruz kalan bir di er ke-sim ise sorunu “d k k rtma kaynakl terör” ekseninde alg lamaktad r. E er sorunun çözümü sonras nda Türkiye toplumunu olu turan halklar bir ara-da ya amaya devam edecekse, bu iki farkl alg ortadan kald r larak tek bir toplumsal haf zada birle tirilmesi

kaç n lmazd r. Bunun da yolu, Cum-huriyetin kurulu döneminde ve 80’li, 90’l , 2000’li y llarda ya ananlar tam olarak ortaya ç karacak bir geçmi le yüzle me faaliyetine giri ilmesidir.

Yüzle menin Ko ullarPekâlâ, Türkiye’de bir geçmi le

yüzle me sürecinin ba lat labilmesi-nin somut ko ullar olu mu tur, diye-bilir miyiz?

Öncelikle belirtilmelidir ki, Türki-ye’nin geçmi le yüzle mesi sadece Kürt sorunu alan nda de il, Ermeni soyk r m , Cumhuriyet dönemi az nl k politikalar ve askeri darbeler gibi bir-çok mecrada gerçekle tirilmesi gere-ken bir faaliyettir. Ancak bu alanlar n hepsine birden, ayn anda el at lmas gerçekçi bir beklenti olmayacakt r. O nedenle k smi çabalar n ve giri imle-rin de eri az msanmamal d r.

Bu yaz Gezi direni inden önce ka-leme al nsayd , varaca m sonuç u ekilde olurdu: Bar sürecinin ba -

lat lm olmas çok önemli bir ad m-d r. Hükümet kanad aç s ndan, oto-riter bir ba kanl k sistemine gidi in duraklar ndan biri olarak harekete geçirilmi olsa bile (ne yaz k ki, bu olas l tamamen eleyemiyoruz) bu dinamik Türkiye’nin geneli aç s ndan demokratikle mede önemli bir s çra-ma yaratma potansiyeli ta yor. Di-nami in iki ucunun liderlerinin bar

-Müslümanlar n (Sünni) karde li ine indirgeme yollu söylemlerine ra -men- bu süreç ister istemez devle-tin Kürt sorununa yönelik olarak, 12 Eylül darbesinden 1990’lar n sonuna dek aral ks z uygulad , bir aya sistematik hak ihlallerine dayal po-litikas yla (ki bunlara 2000’li y llarda da dönem dönem ba vurulmu tur) hesapla may da beraberinde geti-recek. Bu da, gerek devlet kadrola-r nda gerek siyasetçiler s n f nda, he-sap vermekten hiç ho lanmayan, bu u urda topluma yalana dayal pro-paganda yapmaktan çekinmeyen, buyurgan devlet zihniyetinin sorgu-lanmas na yol açacakt r. Böylelikle geçmi le yüzle me çabas n talep eden ve destekleyen kesimlerin önü-nü açacakt r.

Ne var ki, Gezi direni i s ras nda ve sonras nda, Cumhuriyetin kurulu un-dan beri sistematik devlet politikas haline gelen baz reflekslerin siyasal iktidar taraf ndan yeniden hortlat l-d n görüyoruz. Ba ta Ba bakan olmak üzere siyasi erkin temsilcileri yap lan hak ihlallerinin hesab n ver-meme ve toplumsal fay hatlar n iyi-ce gererek iktidarlar n güçlendirmek için yalana dayal sistematik bir pro-paganda yapmaya ba lad lar. Bu or-tamda demokratikle me ve geçmi le yüzle me çabalar , ister istemez sek-teye u rayacakt r.

Page 52: Tukenmez Sayı:12

50

H ep söyleriz; Türkiye’de toplumsal sürecin do al mecras nda akma-

s n n, siyasetin ve hayat n normalle -mesinin önündeki temel engel, Kürt meselesinin çözümsüz b rak lmas d r. Gezi Direni i’nin kan tlad bir ba-k ma bu oldu. Sava sürseydi, ‘bölü-cülük’ ve ‘terör’ korkusuyla kontrol alt nda tutulan genç kitlelerin soka a ç kmas mümkün olur muydu, ‘ç ksa-lar’ bile egemen muktedirler muhalif kitle hareketini “ezme” arzular n bu kadar uzun bir süre erteler miydi?

“Demokratik çözüm ve bar ” süre-ci toplumu rahatlatt . Halk, tepkisini ‘terör’ bask lanmas alt nda kalmadan ifade etmeye ba lad . Devletin, me -ru kitle hareketlerini ‘terör’ yalan yla “kirletme” etme olanaklar darald . “Camide bira içildi i”, “ba örtülü k z-lar n taciz edildi i” gibi bizim ku a n yabanc olmad yalanlar, yeni genç ku a a oldukça a rt c geliyor. Bu ku a n a k nl k içinde, “Bize bu ina-n lmaz iftiralar att klar na göre, 30 y ld r sava an Kürt halk na ne iftira-lar atm lard r,” ifadeleri, kendi ya-am pratikleriyle ö rendiklerini gös-

teriyor. Bizden farkl olan yanlar ; ön yarg lar , “ö renilmi ” dü ünceleri, ezberleri yok. Yeni do mu çocuklar gibi kötü olarak alg lad klar her eye an nda tepki veriyorlar. Yalanlarla

kar la t kça devlete kar h zl bir yabanc la ma süreci ya yorlar. Daha do rusu devlet dü ünceleri yok. -kence nedir görmemi ler, postal al-t nda ezilmemi ler, yanlar nda arka-da lar ölmemi . Devlet nedir, ne ya-par; bunun ayr m nda de iller. Korku

kavram n bilmiyorlar. Bask , terör ve korku okuna girmeden zaman içinde bu tip kavramlar sonuçlar yla birlikte ö renmeleri gerekiyor. Bu ba lamda eski ku aklar n, onlar yaln z b rak-mamas , f rt nada kaybolmamalar na dikkat ederek geminin usturuplu bir

Özgürlük Ad n Gezi Olsun...

[email protected]

Celalettin Can

# heryer_gezi# heryer_kandil

“Çözüm ve bar ” süreci toplumu rahatlatt . Halk, tepkisini ‘terör’ bask lanmas alt nda kalmadan ifade etmeye ba lad . Devletin, me ru kitle hareketlerini ‘terör’ yalan yla “kirletme” olanaklar darald .

Page 53: Tukenmez Sayı:12

51

ekilde sahile yana mas na katk sun-mas gerekiyor.

Gezinin Ö rettikleriGezi’nin ö retti i en önemli top-

lumsal deneyim, BDP’li bir genç erkek ile Atatürk posterli bayrak ta yan bir genç k z n el ele direnirken, bir MHP’linin kendi i aret sembolüyle polise kar durmas ve onlara des-tek vermesiydi. Ayn kesimlerin Say n Öcalan’ n resmi alt nda hep beraber halay çekmeleriydi. Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni, H ristiyan, solcu, Atatürkçü vd. kesimlerden insanlar n; çad rlar , a , temizli i, gaz payla -m yd . Türkiye halklar n n hep özlemi-ni duydu u, bar n, karde li in, zul-me kar birbirine tutunman n, ortak ya ama iradesinin yarat labilece inin unutulmaz bir deneyimi oldu Gezi Di-reni i…

Kendili inden geli en, sosyolojik derinli i olan toplumsal muhalefet kar s nda adeta politikas z kalan ve belki de 11 y ll k iktidar döneminde bat da/kendi zemininde ilk kez böyle-si bir kitlesel tepkiyle kar la an hü-kümet acz içine dü tü. Bu bak mdan Gezi Direni i, mesajlar n tüm dünya-ya net olarak iletmi ve amac na ula -m bir direni tir.

Bundan sonra at lacak ad mlar, Gezi Direni i’nin gelece i ve kaderi aç s n-dan hayati önem ta yor. Hükümetin referandum önerisinin kabul etme-yi imiz hukuken ve insanl n mük-tesep haklar aç s ndan do ruydu. ‘Mahkeme karar n bekleme tutumu’ hükümet için geri ad m olmakla bera-ber, ona tepkisel reaksiyonlar sorgu-

lama zaman da kazand r yordu. Bize de ciddi bir hareket sahas sa lamaya aday olan bu tutum, Taksim Dayan -mas bünyesindeki kurumsal yap la-r n ço unlu unun hemfikir oldu u, barikat n kald r lmas , sembolik ça-d rlar kurma vs. gibi ortam n yeniden düzenlenmesi tutumu; gerilimi a a çekme, taleplerimizin bütünüyle kar-

lanmas politikam z n canl tutulma-s aç s ndan, gerçekçi ve anla l r bir politikayd . Bundan sonra hükümetin ataca ad mlar gözlenerek yön ta-yin edilmesi de öyle. Ne var ki kimi “sol” gruplardan ve genç ku aktan gelen ‘ret ve her ko ulda sürdürme’ tutumunun a lmas sürece b rak l n-ca, ‘bunlar n niyeti ba ka’ manipülas-yonu e li inde hükümet güçlerinin sald r s bilinen sonucu yaratt . Bu noktada ortaya ç kan gerçek eksiklik, ne yapt n bilen, ortaya ç kan Gezi “karma as ” üzerinde söz sahibi ola-bilecek bir liderli in olmay yd .

Gezi Direni i’nin ö retti i di er bir husus da halk n; kendini yok sayan, ki isel iradesini kamu iradesi haline getirmeye çal an, otoriteryen, kibirli siyasete kar temennaya durmaya-ca , sesini yükseltece idir. 1970’ler-de ortaya ç kan, 12 Eylül darbesiyle birlikte üzerinden silindir geçer gibi topra a gömülen demokratik bilincin 30 y l sonra yeniden dirili idir. Ancak tüm bu tespitlere kar n 2000’nin 19 Aral k Cezaevi operasyonlar vah e-tini ak ldan ç karmadan bir noktadan akli selimle hareket etmemiz gereki-yor. Büyük co kular n arkas ndan k -y c iddetle gelen yenilgilere müsaa-de etmememiz gerekiyor. Türk devlet gelene inde bunun emsali çok, bun-lar hep hat rlamam z gerekiyor. Top-lumsal tepkimiz ve özgürlük aray -m z bir at ml k barut olmamal . Zirve sand m z nokta, kar l olmayan zafer sarho luklar n n da ya anabile-ce i noktad r.

Page 54: Tukenmez Sayı:12

52

T ürkiye’nin yak n gelece ini ili ken tahlil ve tahminler yapanlar n bü-

yük ço unlu u 2002’de iktidara gelen ve sonras nda yap lan bütün seçimleri kazanan Adalet ve Kalk nma Parti-si’nin (AKP) siyasi olarak sars lmaz bir konuma ula t n teslim ediyor-lard . Her türlü bask rejimlerine kar b kmaz bilmez bir mücadele azmine sahip sol-sosyalist gelene in muhalif tavr da AKP’yi fazlaca etkilemiyordu.

Bu yüzden gelece e ili kin bir “umut-suzluk” havas hakimdi, ülkenin her yan nda… Ta ki, Gezi Park içinde kü-çücük çad rlar kurup sessizce “direni-e” ba layan bir avuç çok genç insa-

n n “A aç Nöbeti” eylemine kadar… 31 May s 2013 gecesi ba lay p ekil

de i tirerek devam eden Gezi Park Direni i Türkiye’nin yak n tarihinde en büyük toplumsal patlama olarak ka-bul ediliyor.

O gece Gezi’de ya anan vah ete kar n insanlar n evlerine kapanma-y p, sokaklara ta malar Türkiye’nin tarihinde ilk kez görülüyordu. imdi-ye kadar en direngen sokak eylemleri bile polisle temas edene kadar süre-biliyordu. Polis taarruzlar yla finale ula l yordu.

31 May s gecesiyse polisten, biber gaz ndan ve TOMA’lardan kurtulanlar bir kö ede toplan p yeniden polislerin tuttuklar noktalara yöneldiler.

Da lmad lar… Ama en önemlisi uydu, Korkmuyorlard ! Cesaretleriy-

le bütün toplumu pe lerinden sürük-lediler. Bu bir dip dalgas yd . Önce-den kimseler hissedememi ti. Kökleri 1980’lere dayan yordu. 1990’lardan itibaren izliyorlard . 2013 Haziran nda patlad lar!

Yüksek Çapulcu NiteliklerBilgi Üniversitesi leti im Fakültesi

Ö retim üyeleri Esra Ercan Bilgiç ve Zehra Kafkasl taraf ndan 3008 ki-inin yan tlad ara t rma sonuçlar

Ba bakan Tayyip Erdo an’ n “Çapul-cular” diye tan mlad eylemcilerin profillerini ortaya koyuyor.

Öncelikle dikkat çeken ortak özel-

liklerin ba nda genç olmalar geliyor. Sonra özgürlükçü tan m n büyük bir ço unlukla benimsiyorlar. Yar dan fazlas ise hayatlar nda ilk kez bir ey-leme kat l yorlar.

Gezi Park eylemlerine destek ve-renlerin yüzde 40’ 19-25 ya aral n-da. Yüzde 24’ü 26-30. Toplam yüzde 63’ü 19-30 ya ndalar.

Genç ku ak eylemcilerin “yüzde 70’i hiçbir partiye yak n” olmad klar n ifade ediyorlar. Kendilerini bir siyasi partiye-harekete yak n hissedenlerin oran yüzde 15 olarak görünüyor.

Peki, o zaman sen kendini nas l ta-n ml yorsun?

Anketi yan tlayanlar n yüzde 81.2’i öyle diyor: Özgürlükçüyüm!S ralama; “yüzde 64 laikim, yüzde

54.5 apolitik de ilim, yüzde 75 Muha-fazakar de ilim, yüzde 92 AKP seç-meni de ilim” eklinde devam ediyor.

Niye sokaktalar? “Ba bakan n otori-ter tavr : yüzde 92. Polis iddeti: yüz-de 91. Hak ihlalleri: yüzde 84. A açla-r n kesilmesi: yüzde 56. Ba l oldu um siyasi hareket için: yüzde 7.7”

Bu çal man n beni en çok ilgilen-diren bölümü ise kat l mc lar n ya gruplar oldu. Eylemlere kat l p des-tekleyenlerin yüzde 1.4’ü 56 ya üzeri grup içinde yer al yor.

Yeni ku aklar Özgürlük maddesini en öne alm lar, geldiler, Erdo an-AKP ile birlikte her yeri, her eyi salla-d lar! Y llard r iktidarlar sarsacak bir toplumsal hareketlilik yaratamam olan orta ve ileri ya taki devrimciler “art k onlar n arkas ndan gönül rahat-l yla yürüyebiliriz” dediler: Ho gel-diniz Çapulcular!

‘O Gece Türkiye’de Devrim Oldu!’Gençlere güvenelim, onlar n arkas na dü elim, destek olal m… Ama kar mayal m. T pk Gezi’de ‘A aç Nöbeti’nde oldu u gibi… Gezi sadece Gezi de ildir, gelecektir!

Naz m [email protected]

Page 55: Tukenmez Sayı:12

53

Onurumuzu ade EttilerTürkiye’nin ba nda bulunanlar, s k

aral klarla genç bir nüfusa sahip oldu-umuzu tekrar ederler: Genç nüfusu-

muz en büyük avantaj m zd r!Ülkenin 1960’larda, 1970’lerde “ an-

l direni ” günlerini ya am bizim gibi eski tüfekler de yak n p dururduk: B -rak yaa, apolitik gençlikle nereye gi-decek bu ülke?

Genç ku ak vatanda lar herkesin a z n n pay n verdi.

Bilmiyorum art k devlet kat nda es-kisi kadar s k olarak “genç nüfusumuz avantaj m zd r” tekerlemesi yürürlük-te olacak m ?

Gezi Park Direni iyle Türkiye’nin Yak n Tarihi için bir kö e ta olu tu: 31 May s’tan önce-31 May s’tan sonra! Hiç kimsenin ummad bir yerde ve zamanda çok genç ku ak rü tünü is-pat eden bir toplumsal patlama yapt .

T pk yüzlerce y ld r patlamam , bu yüzden de sönmü kabul edilen ya-narda lar gibi… Baz durumlarda eski yanarda lar n bacalar t kan r. Mag-ma hareketi olsa da patlamaz.

1980’de ABD’deki St. Helens Yanar-da nda hareketlilik ba lad . Bütün haber kanallar da n etraf nda ko-nu land . Bir aydan fazla beklediler. Da n zirvesindeki baca eski patlama-lar n donmu magmas yla t k nm t . Patlama olmayacak diye ilgi azald , TV ekipleri de b rak p gittiler. 18 Ma-

y s 1980 günü 500 metre alt nda yana do ru bir baca açmay ba ard 1857’den beri patlamayan St Helens, kendine bir ç k yolu bularak patlad . Böylesi bir patlama ilk kez görülüyor-du. Patlama ile lavlar binlerce metre ötelere savruldu.

Türkiye’nin en gençleri de “bir daha olmaz” denileni ba ard lar. Ülke tari-hinde imdiye kadar benzeri görülme-mi bir patlamay ya att lar: Toplu-mun onuru iade ettiler!

Gezi Park Medyay Yere SerdiGezi Park için küçük bir grubun

ba latt direni Türkiye’de “k p rda-maz” denilen ta lar yerlerinden sö-küp att . Ülkenin yüz ak oldu.

ktidara gelen her renkten, türden, ekilden, ekilsizlikten ibaret “güç”

kar s nda büyük bir uysall kla “des-tekçi” pozisyonu alan toplumsal bel kemiksiz hallerimiz Gezi Park Direni i sayesinde ortadan kalkt !

Bask c devlet yap s n n en önemli ayg t , “devletçi medya” idi… Kendi-lerini “devletin sahibi” ilan edenler ne zaman isteseler medya gönüllü olarak haz r-ola geçip emirleri yerine getirdi: Ülkemiz büyük felaketle kar kar ya! Ola anüstü önlemler geliyor!

Bu hizmeti veren medya patronlar da kar l n devletin bankalar ndan ziyadesiyle ald lar. Hatta bankay bile medyac lara verdiler. Kar l nda

korku sald lar!imdi yeni bir dönemdeyiz. Medya-

n n toplum üzerinde hiç mi hiç etkisi ve sayg nl kalmad . Çünkü sosyal medya var. Gezi’yi günlerce görmedi yayg n medya ne oldu? Kendilerini rezil ettiler! Daha do rusu direni çi-ler habercilik alan nda medyay yere serdiler.

Art k devletin yan nda bir medya gücü yok.

ktidar ile halk kar kar ya… k-tidardakilerin ellerinde bir tek polis copu, Toma’s ve biber gaz kald ! Onu da sonuna kadar denediler ama sonuç ortada:

Kimse korkmuyor bu t rnaklar sö-külmü devlet denilen hain kurttan!

Gezi Direni i demokrasi bak m ndan AKP için dramatik bir final oldu. Bü-tün di er siyasi sosyal yap lar içinde yeni bir ölçü olu turdu: Gezi demok-rasi ç tas !

Gençler Gelece i Belirleyecekler Adalet ve Kalk nma Partisi (AKP)

ilerde en çok dozer, beton, polis gaz ve a z n her açt nda birilerini tahkir eden “testere dilli” lideriyle an lacak-t r!..

Önümüzde uzanan karamsarl k da yaratan “AKP-Ötesi” dönem için ne yap lmal ?

Hedefe yönelik eylemlerin bir araya getirdi i gönüllülük temelli yap lar n toplumda sa lad “güven” dikkate al nmal …

Gençlere daha fazla inisiyatif veril-meli…

Türkiye’nin ba na çöreklendiril-mi uluslararas proje AKP ve onun son derece ba ar l proje liderinin ne yapmak istedi ini gençler çok iyi gö-rüyorlar. Onlar n önünde uzun bir ya-am süresi var.

mam n ülkesinde kuzu gibi ya a-mak istemiyorlar.

Gençlere güvenelim, onlar n arka-s na dü elim, destek olal m… Ama kar mayal m. T pk Gezi’de “A aç Nöbeti”nde oldu u gibi…

Gezi sadece Gezi de ildir, gelecek-tir! Herkesin ortak yarg s olarak orta-ya ç kan bir gerçek var:

O gece Türkiye’de bir devrim oldu!

Page 56: Tukenmez Sayı:12

54

kinci Dünya sava y llar nda kuru-lan “Beyaz Gül”, gençli in entelek-

tüel ve ahlaksal ba kald r örnekle-rinden birisidir. Hikâyesi ac kl d r ve bedeli canla ödenmi tir.

Önceleri Hitler’ci olan ve Münih burjuvas na mensup ailelerin çocuk-lar “Beyaz Gül” adl “direni ” grubu-nu kurdular. Hiçbir tehlikeli eylemde bulunmam lard , örgütlü de illerdi. Beyaz Gül Grubu, binlerce el ilan bas-t r p ve sadece alt kez da tm lard . Alman entelektüellerine sorumluluk duygular n an msatmak için 1942 ya-z nda ölümcül sava n bitmesini ve ifade özgürlü ünün geri gelmesini istedikleri ilk el ilanlar nda öyle de-mi lerdi: “Her birey bu kader vaktinde elinden geldi ince kendini savunmal ve insanl n k rbac na, fa izme ve mutlak yetçi devleti and ran her tür-lü sisteme kar mücadele etmelidir.” Gestapo, Beyaz Gül grubunun bütün sempatizanlar n tutuklat r ve hepsi mahkûm edilir. Tutuklanan üç ö ren-ci Hans Scholl, k zkarde i Sophie ve Christoph Probbst; “vatana ihanet suçu tasarlamak”,”dü manla i birli-

i yapmak” ve “askerlerin moralini bozmak” suçlar ndan yarg lan rlar ve ölüme mahkûm edilirler. 22 ubat 1943’de cezalar infaz edilir.

Yarg lama s ras nda “Mutlaka biri-nin ba lamas gerekiyordu” diyen 22 ya ndaki Sophie Scholl’un sözlerine kar l k, davaya bakan savc mütala-as nda “Reich’ n sava s ras nda gör-

dü ü en tehlikeli propagandac vatan ihaneti” demi tir.1

Almanya’daki “iç muhalefet” içinde fa izme kar direnen gençleri kimse hat rlam yor. Ama onlar fa izme kar bu direni te vard lar ve kimsenin gör-mek istemedi ini gördüler.

Yüzy l m z ba kald r lar n ya and yüzy ld r.

Be y l önce 2008 y l nda Atina’da Aleksis Grigoropulos adl 15 ya ndaki genç, polisler taraf ndan vurulmu -tu. Bu yüzden ö renciler 400 okul ile Atina Ekonomi ve letme Fakültesi’ni (ASOEE) i gal etmi ti. Naz m Hikmet’in iirleriyle bildiriler yay nlam lard . Ar-

d ndan Fransa, talya, spanya’da des-tek gösterileri yap lm t .2 Polisler 15 ya ndaki gencin “seken kur undan” öldü ünü savunurken Yunanistan’a yay lan eylemler direni e ve ba kald -r ya dönü mü tü. Yunanistan Kilisesi Atina Ba piskoposu Yeronimos “... bu çocuklar nedensiz öfkelenmedi” de-mi ti. Atinal gençler; “Her yerdeyiz. Biz gelecekten bir resimiz” sloganlar ile Yunanistan’ sarsm lard .

Kimse ö rencileri suçlamad ve yar-g lamad . Yunanistan’da polisin üni-versitelere girmesi yasakt r. Kimse bu yasa de i tirmeyi dü ünmedi. Aksi-ne, direnme hakk n y llar önce Anaya-sal bir hak olarak kabul etti.

Meclis D Muhalefet Terör mü?“Direnme Hakk ”, hak olarak Yu-

nanistan Anayasas ’nda yer alm t r. Anayasaya ve ona uygun olan kanun-lara sayg , vatana ve demokrasiye ba l l k bütün Yunanlar için temel bir ödevdir. “Anayasa’ya sadakat, Ana-yasa’y cebren ilga etmeye te ebbüs edecek herkese kar mümkün olan her vas tayla direnme hakk na ve öde-vine sahip olan Yunanlar n vatanse-

verli ine emanet edilmi tir”. (Madde 120. Direnme Hakk )3

Parlamenter muhalefet kapsam na girmeyen toplumsal yap daki her tür-lü muhalefet giri imleri Parlamento D Muhalefet’i olu turur.4 Bar ç l protesto eylemleri, grevler, mitingler, yürüyü lerdir. Tümü, Anayasal hak-lard r. Daha anla l r tan m na göre: “Toplumsal yap da yer alan de i ik ve çe itli güçlerin; kendilerini, imdiki ve gelecekteki ya amlar n ilgilendiren ko-nulardaki kararlar n al nmas nda ve uy-gulanmas nda, içinde ya ad klar siste-min i leyi sürecinde söz sahibi olmak yolundaki (siyasete do rudan do ruya, arac s z olarak kat lmak) isteklerinin bir kan t ve aç klama kanal d r.”

Kitlelerin siyasi iktidarlara, yapt kla-r n n ve yapmad klar n n hesab n sor-mas n n bir yoludur. Daha da önemlisi, yaln zca hükümet ve politikas n de il; sistemin i leyi inin, sistemin kendi-sinin, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yönleriyle kitleler taraf ndan sorgulanmas demektir.5

Gezi Direni i / Dayan mas “Parla-mento D Muhalefet” yaratanlar n ifade özgürlü üdür. Art k “direni ”in ad , sivil itaatsizlik eylemlerinin pusu-las d r. Gezi Direni i/Dayan mas en temel hak ve özgürlüklerin ders ç ka-r lacak ö retiler bütünüdür.

Soru turmalar ve davalar gösteri-yor ki; Gezi Direni i/Dayan mas , Te-rörle Mücadele Kanununa muhalefet edildi i gerekçesiyle polisin “da l n” emrine insanlar n direndi i, toplant ve gösteri yürüyü leri kanununa ayk -r davrand ve örgütlü biçimde suç i lemek amac yla bir araya geldikleri gibi anla lmas güç ve mant ks z suç-lamalarla örülmü ceza davalar yla yarg ya “intikal ettirilen” adli vaka-lar olarak görülecektir. Hatta ba ta

‘Beyaz Gül’, Gezi ve Hukuk‘Her birey bu kader vaktinde elinden geldi ince kendini savunmal ve insanl n k rbac na, fa izme ve mutlak yetçi devleti and ran her türlü sisteme kar mücadele etmelidir.’

Av. Fikret [email protected]

Page 57: Tukenmez Sayı:12

55

birkaç a ac n kesilmesini protesto etmek amac yla ba layan “masum” eylemler olarak görülmesine ra men giderek provokasyonlarla iç ve d mihraklar n tahriki yüzünden “terör” eylemlerine, izinsiz toplant ve göste-rilere, hükümeti zay flatmaya ve id-dete dönü tü ü, kamuya ait Taksim Gezi Park n n i gal edildi i, kaos ve karga a ortam yaratt iddia ve suç-lamalar n n ileri sürüldü ü iddianame-ler ortaya ç kacakt r.

Gezi Dayan ma/Direni i için Te-rörle Mücadele Kanunu uygulanmak do ru mudur ve neden bu Kanun uy-gulanmak isteniyor?

TMK le Sorunlar ÇözemezsinizGezi Dayan ma/Direni i terör de il-

dir. Taksim Gezi Dayan ma/Direni ini e er “hükümeti devirmek”, “anayasal düzeni yok etmek” eylemi/eylemleri olarak suçlarsan z ve aç lacak ceza davalar ile insanlara gözda vermek isterseniz, her vatanda n z potan-siyel suçlu ve muhalif “ötekilerden” saymaya ba lars n z demektir.

Kendi vatanda n n en temel hak-k olan parlamento d muhalefetine katlanamad için direni ini ve daya-n mas n suçlarsan z ve ceza dava-lar açarsan z e er; böyle bir devlet, hukuk devleti olamaz. Kanunlarla

ve ceza davalar yla insanlar n kor-kutuldu u bir düzen “hukuki” de il, korkulan bir düzenden ibarettir. Gezi Direni i/Dayan mas nda oldu u gibi bir gün insanlar “korkuyu” a abilir ve kendine güveninden kaynaklanan gücüyle insan onurunun korunmas n görev sayd eylemleriyle yarg y da sarsabilir.

1991 y l nda kabul edilmi olan 3713 say l Terörle Mücadele Kanununun gerekçesine göre terörle mücadele edilirken getirilecek yeni hükümlerle, ça da demokratik toplum düzenine ula mak için iddeti vas ta k lmayan dü ünceleri ifade etme hürriyeti sa -lanacak ve iddeti benimsemeyen dü-üncelerin örgütlenebilmesi mümkün

olacakt … Olmad ve hala olam yor. 2006 y l nda de i tirilen TMK’nun 1. maddesindeki “Terör” tan m çok mu lâkt r ve her ey, her eylem “te-rör” say labilir. Dayan ma, direni , ba kald r ama her ey…

Terörle Mücadele Kanunu yürürlük-ten kald r lmal d r. Çünkü bu kanun yüzünden kanunsuz suç olmaz ve ce-zalar n ahsili i prensibi en çok ihlal edilen ilkelerdir. Bu kanunla “Gezi Da-yan ma/Direni i” suçlanamaz, ama suçlanacakt r. Bu kanun hükümleri uygulanamaz, ama bu Kanun hüküm-leri uygulanacakt r ve uygulanmaya

ba lam t r. Yak n tarihimizde ve geçmi olay-

lardaki uygulamalar, de i iklik gös-termeden Gezi Direni /Dayan maya uygulanacakt r. Yak n zamanda aç la-cak ceza davalarda ise yarg lanacak san klarla dayan ma için “bende sa-n m”/ “bende direni çiyim” diyecek protestocular n adliyeleri, duru ma salonlar n doldurmas na kimse a r-mas n.

Her direni , her dayan ma, her de-mokrasi talebi, insanlar n görü sahibi olma hakk ve ifade özgürlü ü “terör” de ildir. Türkiye’nin her kenti, her yeri çok büyük bir “terör mahkemesi-ne” dönü türülemez, dönü türmeyin.

Aksi takdirde, art k Türkiye’nin her yerinde ve her olayda “haklar n ih-lal edilmi ” sayarak veya öyle hisse-derek kar n za dikilecek olan “Gezi Dayan ma/Direni i”nin yaratt her yer “Taksim”, her yer “Direni ” ey-lemlerine “müdahale”leriniz, terörü-nüz olacakt r.

1 syankâr Yüzy l. “Beyaz Gül”. Judith Simony. Sel Yay nc l k. 2004.Sayfa 108.

2 Fikret lkiz. B ANET. 15.12.2008. “Atinal Gençler ve Ba kald r ”

3 Yunanistan Anayasas . stanbul Bilgi Üniversitesi Yay nlar 101. 1 Bas Haziran 2005.

4 Turgut, Nükhet. Siyasal Muhalefet. 1984.Birey Toplum Yay nlar . stanbul

5 N.Turgut. syf. 146. age

TÜRK YE

GERÇEK VE ADALET

Page 58: Tukenmez Sayı:12

56

“Seninle gurur duyuyorum. Direni-inizi selaml yorum. Yan n zda yer

almak istiyorum.’’ diyerek öpüyordu k z n baba.1990’da avuçlar n n içine alarak uzun uzun bakt , öpüp kokla-d o minicik bebe in büyümü oldu-

unu yeni yeni fark ediyordu … Haks zl a, hukuksuzlu a, a a -

lanmaya, iddete ve nobranl a itiraz ederek kendi öyküsünü kuruyordu babas n n öyküleriyle büyüyen k z. Kendi halinde okuluna gidip gelen bir ö renci iken, birden bire direni çi olu-vermi ti. Burnu k r ld halde, üstelik s navlar n n bir kaç n kaç rm olma-s na ra men hiç üzülmüyordu. ’‘Ça-pulcu’’ arkada lar yla örgütsüzlü ün örgütlülü e, apolitikli in politikli e nas l dönü ebilece ini dosta dü ma-na gösteriyorlar, büyüttükleri isyan ile tarihe not dü üyorlard .

Bu toplum 33 y ld r süren 12 Eylül darbe anayasas ve hukukunun ye-niden yeniden tahkim edilmesine kar -Taksim Gezi Direni i gibi yay-g n ve kitlesel olmasa da- itirazlar n hep sergilemi tir. Gezi Direni i’nin; i çilerin ve emekçilerin hak arama mücadelelerindeki srarl direni le-rinin, Kürt özgürlük mücadelesinde ya anan sürecin, ö renci gençli in akademik-demokratik mücadelesinin izlerini içinde ta yan bir eylemlilik ol-du unu ba tan not dü meliyiz.

Gezi sürecinde ya ananlar, devletin kendi bekas için halk na neler yapa-

bilece inin ipuçlar n verdi. Öte yan-dan toplumun kendi hak ve özgürlük-leri için neleri gö üsleyebilece inin referanslar n da gördük.

Gezi Direni i kendine özgü para-metreleri olan bir eylem olarak orta-ya ç kt . Bir çevre eylemi olarak ba -lamakla birlikte, AKP hükümetinin 11 y ll k politikalar n n ve bu politi-kalara kar yürütülen mücadelenin kodlar n ta d . Gezi Direni i, neo-liberal sömürgecili in kentsel dönü-üm projeleriyle kent d na at lmak

istenenlerin kar duru uydu ayn zamanda.

Gezinin Özgünlü üGezi Direni inin ‘kendine özgü’ ol-

mas ndaki en belirleyici faktör ön-ceden öngörülemeyen, beklenmedik bir hareket olmas yd . Geleneksel sol siyaset ve mücadele biçimleri üze-rinden okuyabilece imiz bir olay de-

ildir Gezi Direni i. S n fsal karakteri ve iç dinamikleri aç s ndan bu güne kadar olagelmi direni lerden farkl , post-modern bir karakter ta makta-d r. Her s n ftan, meslekten, kimlik-ten, etnisiteden ve inançtan insanlar direni içinde yer alsa da sosyolojik olarak, kentli ve orta s n f hareketidir. Direni in as l öznesi ise yüksek e itim

alm , modern ya am tarz na sahip gençliktir.

Kendili inden geli mi , politik ba-k mdan öncüsüz, heterojen bir yap ihtiva eden bar ç ve sivil bir ey-lemdir Gezi direni i. Ancak talepleri itibari ile politiktir ve süreç içinde politik bir halk hareketi karakteri ka-zanm t r.

Gezi Direni i’nin önemli parametre-lerinden birisi de sokak-eylemci ili -kisinde, soka n gücünü aç a ç kar-mas , sokaktaki dayan may yeniden örmesidir. Apartmanlardan ve i yer-lerinden eylemcilere verilen destek tam da buna i aret eder.

Direni çi profilindeki renklilik ve zenginlik, Gezi aktivistlerinin ‘insan’ kavram n yeni ve farkl bir bak aç -s yla ele almalar , her bak mdan ez-berleri bozan bir direni kültürü ve dayan ma ili kisi yaratmalar , ‘yeni direni çi tipi’ni ortaya ç karm t r. Gezi direni inin bireysel kahramanla-r yoktur, dayan mac ruhun kendisi kolektif kahraman haline gelmi tir. Bu aç dan da yeni bir örgütlenme ile kar kar yay z.

Dü eni Kald ran Dayan ma Ruhu Liberallerin bu direni i apolitik bir

alana hapsetme çabalar , devrimci

Sokakta Birle tik, Sokakta Kazanaca z!‘Seninle gurur duyuyorum. Direni inizi selaml yorum. Yan n zda yer almak istiyorum’ diyerek öpüyordu k z n .1990’da avuçlar n n içine alarak uzun uzun bakt , öpüp koklad o minicik bebe in büyümü oldu unu fark ediyordu …

[email protected]

Yunus Bircan

Page 59: Tukenmez Sayı:12

57

ve sosyalistlerin eksiklikleri ayr bir makalenin konusudur. Ancak unu belirtmeliyim ki; polisin iddetli sal-d r s ile birlikte yard ma ilk ko anlar da yine devrimciler ve sosyalistler ol-mu tur. Barikatlar n olu turulmas n-da ve alan n içindeki tüm düzenleme-lerde sosyalistler inisiyatif alm lard . Hükümetin ‘çevreci-marjinal’’ ayr m yaratma çabas , Taksim’de ‘terörist gruplar n’ sahaya ç kt manipülas-yonu; bu gerçe in iktidar taraf ndan da görülmesi ile ilintili idi. Böylece direni in toplumsal me ruiyeti ko-nusunda kitlelerde üphe yaratarak devrimci-sosyalistlerin direni te söz sahibi ve yol gösterici olmas engel-lenmek istendi. Ancak sald r lar n en yo un oldu u anlarda devrimciler ve sosyalistler, dü eni kald ran bir dayan ma ruhuna sahip olduklar n ; e it, özgür ve kolektif ya am n bir ütopyadan ibaret olmad n Gezi da-yan mas nda sergiledikleri tutumla gösterdiler.

Gezi Direni indeki bir di er önemli parametre, toplumsal vicdan n hare-kete geçmesi ile geli en me ruiyet ala-n n n bu güne dek ya anmad ölçüde yönetenler aras ndaki ayr may gün yüzüne ç karmas ve iktidar mensup-

lar taraf ndan yap lan itiraflard . Ba -bakan’ n tehditleri, a a lay c , itibar-s zla t r c ve manipülatif söylemleri; Cumhurba kan ve di er bakanlar n yapt çeli kili aç klamalar bunun aç k göstergesidir. B kmadan, usanmadan düzenlenen AKP kitlesini bir arada tut-ma ve toplumu kutupla t rma siyaseti, süreç boyunca devam etti. Bu ayr t r -c ve sosyal gerilimi körükleyici siyaset toplumsal bar ruhuna ciddi zarar ver-di. Bu siyaset tarz n n dozu yükseltile-rek sürdürülece i alg s , “Demokratik Çözüm ve Bar Süreci’’ için de büyük tehlike do urmu tur.

Elbette ki, ifade ve örgütlenme özgürlü ünün olmad yerde de-mokrasiden bahsedilemez. E er bir halk n temel evrensel haklar yla, hu-

kuk devletinin esaslar yla oynamaya ba larsan z, toplumun itiraz etme hakk n da pe inen kabul etmek zo-rundas n z. Gezi Park Direni i, tam da bu noktada son derece me rudur ve hükümetin gerici-otoriter politi-kalar na kar , demokratik bir cephe olu turmu tur.

Gezi süreci, birçok bak mdan içinde ta d ö retici pratiklerle, önemli bir direni modeli ve politik deneyim ola-rak tarihe miras kalacak. Mizah n en yarat c örneklerinin sunuldu u Gezi Direni ’inde üretilen ve orant s z zekâ-lar n eseri sloganlardan biriyle; dire-ni i en iyi anlatt n dü ündü üm ve çok ö retici buldu um bir slogan ile bitirmek istiyorum yaz m … “ Sokakta Birle tik, Sokakta Kazanaca z!”

El mi Yaman Bey mi ?Bu y l Taksim’de 1 May s kutlama-

s bir ba ka güzel olacakt ; çün-kü Bar süreci ba lam t . Toplumun geni kesimlerinde bar süreci heye-canla tart l yor, da lardan ölüm ve çat ma haberleri de gelmiyordu ay-lard r. Kürt sorununa bar ç l çözüm, anadilde e itim; emekçilerin ekono-mik, demokratik ve sendikal haklar , demokratik anayasan n çal malar gündemde ilk kez bu kadar sahicilik-le tart lmaya ba lanm t ki, birden birileri Taksim’de 1 May s yasa n an msad !

Yetkililer pe pe e bas n aç klama-lar yapt lar; “Çukur var” dediler, çu-kuru gösterdiler. “Zemin y k l r, alan dar, insanlar s maz” diyerek yasa a kendilerince gerekçeler bulma gayre-

tine dü tüler.nsan sormadan edemiyor; bu ya-

sak karar verilirken, kar la lacak tepki hesap edilemedi mi? Taksim yasa n n sürdü ü y llardaki ac tec-rübeler akla gelmedi mi? Yasaklarla ku at lan her 1 May s’ta, stanbul’da hayat n felç oldu unu da m unuttu-lar?

Hay r, hepsi biliniyor olmas na ra -men al nd bu karar. Taksim’e ç kan bütün yollar kesildi. Ola anüstü gü-venlik önlemleri ile stanbul’da ya am durdu adeta. Peki, sonuç ne oldu? 1 May s geçen y l n aksine büyük pro-testolar ve çat malara sahne oldu. Binlerce insan bulundu u her yeri Taksim haline getirerek, 1 May s’ bi-ber gaz ve tazyikli su taarruzu alt n-

da kutlad . 1 May s Taksim yasa yetmemi

ki Gezi Park ’nda a açlar n sökmeye ba lad lar. Ba ta çevreciler olmak üzere demokratik kitle örgütlerinin tepkilerini umursamadan yapt lar bunu. Bir gece sabaha kar bir avuç duyarl çevrecinin çad rlar n hoy-ratça yakt lar. Peki, bu kez sonuç ne oldu? Yüz binlerce insan sel olup Tak-sim’e akt . Ne biber gaz , ne tazyikli su ne polis iddeti. Hiçbir ey durdura-mad onlar . 1 May s’ta Taksim’e ç ka-mayan halk, Gezi direni i ile Taksim’i özgürle tirdi.

El mi yaman, bey mi ?

Mustafa Y ld z

78’liler Postas

Page 60: Tukenmez Sayı:12

58

68 ve 78 ku a gibi her tarihsel ku ak kendi tarihsel döneminin

etkileriyle ortaya ç kar. 90 ku a -n n da tarih sahnesine ç kmas kaç -n lmazd . Bu ku a belki de ilk defa Gezi’de fark ettik. 90 sonras bir ku-a n hangi tarihsel iklimde olu tu-u kendini hayatta nas l ifade edece-i henüz belli de il. Fakat u kesindir

ki egemenler bu ku a n kendinden bir önceki ku aktan etkilenmemesi için her türlü çabay harcad lar. 70’li y llar n yok say lmas , karalanma-s n n nedenlerinden biri de budur. Fakat ya am n diyalekti i onlar n istedi i gibi akm yor. Alabal klar yu-murtlama zaman , yüksek elaleleri dahi tersinden a p üremeye devam ederler. Burada bizim rolümüz bal -

n elaleyi tersine a mas na yard m-c olmakt r.

Gezi eylemlerinin esas dinami inin d kaynakl oldu u oldu unu ileri sü-rerken ba ka bir kesim ise abart l bir bak la her eyi iç dinamiklerle izah etmekte. Gezi eylemleri tek bir di-nami e indirgenecek kadar basit bir eylem de ildir; her iki dinami in de eylem sürecinde etkisi vard r. Bas-k n olan iç dinamiktir. Ülke genelin-de gezi kat l mc lar n n siyasi tonuna bakt m zda a rl kta ulusalc l da görürüz. Gezi olay nda tepki göste-rilen meseleler küçümsenemez, kü-çümsenmemeli; ama bu toplum 30 y ld r as l yüzle mesi gerekenlerle yüzle ememi tir. AKP kar tl üze-

rinden toplumsal tepki olu turmak gereklidir; ancak eksiktir. Siyasette yön tayini önemlidir. Bu Türkiye siya-setinin temel s k nt lar ndan biridir. Gezi olay liderler ça n n bitti ini ve kat l mc kitlelerin ortak mücadele-siyle yeni mücadele döneminin ba -lad n gösteriyor.

Gezi olay n n kapitalizm kar t olup olmad tart l r; tümüyle düzen içi bir hareket olmad gibi tümüyle de düzen kar t de ildir.

30 y ld r bu ülkede sanat dünyas içinde sadece bir avuç insan toplum-sal olaylara duyarl olmu tur. Sanat çevrelerinin Gezi’de gösterdi i bü-yük duyarl l n sebebi AKP’nin onla-r n ya am tarz na müdahale edece i-ni gösteren yönelimleridir.

Yeni E ilimlerGezi’yi s n fsal olarak tek bir ze-

minde izah etmek do ru de ildir. Gezi’de tek bir s n fsal katman n oldu u söylenemez. Daha önceleri hayat s n ftan insana do ru izah ederdik. Bu durum biraz de i ti; ar-t k insan+s n f diyoruz. Küresel ka-pitalizmin vah eti ekolojik sistem, nükleer silahlanma, kad n sorunu,

bölgeleraras e itlikler küresel s n-ma gibi bir çok sorunu daha önce-likli hale getirdi. Bu sorunlar hangi s n ftan olursa olsun tüm insanl il-gilendiren sorunlard r ve bu yüzden toplumsal katmanlar baz konularda ortak tepki verebilmektedirler. Art k dünyadaki mücadele ili kilerini s n f art insandan çok, insan art s n f ile izah edece iz.

Bugün toplumda laik anti-laiklik gibi gereksiz paranoyalar yarat ld … Türkiye’ye eriat n gelece i bir yan l-samad r. Hayat öyle akm yor. Türki-ye sermayesi 50 y l önceki sermaye de il Türkiye ekonomisi dünyan n 16. Ekonomisi… Türkiye sermayesi em-peryalist sermaye ile bütünle me sü-recini ya yor ve kendisi de emperyal hedefler güdüyor. Günümüz AKP’si-nin misyonu da emperyalist sermaye ile bu entegrasyonu gerçekle tir-mektir. AKP topluma muhafazakâr de er yarg lar n dayatsa da serma-yenin ve kapitalist hayat tarz n n ge-li imi bu muhafazakârl çözüyor. Bu süreç neredeyse tamamlanmak üzere… Öte yandan bu toplumun kendi içindeki ya am al kanl klar , hiçbir muhafazakârla ma dayatma-

Gezi’ye Sol BakGezi’de bar taleplerini yüksek sesle hayk ran bir dil yoktur. Gezi’ye kat lan bir kesim, bar sürecine olan tepkilerini üstü kapal bir ekilde AKP kar tl üzerinden dile getirdi. Problem Kürtlerin neden muhatap al nd d r.

[email protected]

Fahrettin Dede

Page 61: Tukenmez Sayı:12

59

s n kald rmaz. Gezi’deki tepkinin bir boyutu da budur. Bu bak mdan Gezi, sistem içi bir tepkidir.

Gezi Türkiye’deki slami gelenek-ten gelen çevreleri de s n fsal olarak bölmü tür ve bu bölünmenin dozu önümüzdeki süreçte giderek arta-cakt r. Anti-Kapitalist Müslümanlar n konumu bu gerçe in d avurumudur.

Bar

Gezi’den bir süre önce bar konu-uluyordu. Nas l bir bar , sorusunu

yan t n tart abiliriz ama bu sürecin do ru geli imi konusunda çaba sarf etmek bizler için olmazsa olmazd r. Gezi’de bar taleplerini yüksek ses-le hayk ran bir dil yoktur. Hatta u kesindir ki, Gezi’ye kat lan bir kesim, bar sürecine olan tepkilerini üstü kapal bir ekilde AKP kar tl üze-rinden dile getirmi leridir. Problem

Kürtlerin neden muhatap al nd d r. Bu rövan sistem içi çat man n ge-tirdi i bir rövan t r. Ancak Gezi’de bar sürecinden rövan almak iste-yenlerin niyetleri de tutmam t r.

Kürtler Gezi’ye mesafeli durdular. Bu duru un do ru ve yanl yanlar bulunmakta… Yukar da belirtti imiz gibi Türkiye genelinde Gezi’nin siyasi tonu, ulusalc d r. Toplumdaki tepki-ler ulusalc lar n rma na akmakta-

Ortak Bir Ya am Mümkün!Gezi Park ’nda geçti imde do a dostu,

bar ç l insanlar, rengârenk çad rlar -n kurmu , evleri yerine burada yat p kal-k yor, kesilmek istenen a açlar n kesilme-mesi için nöbet tutuyorlard . Her milliyet-ten, dil, din ve mezhep fark gözetilmeksi-zin ezeli rakip olan GS, FB, BJK taraftarlar da tek vücut olmu AKP’ye kar direniyor-lard . Polis iddetinde yaralananlar park-ta kurulan revirlerde, gönüllü doktorlar taraf ndan tedavi ediliyorlard . Her türlü yiyecek, içecek ve malzemeler için komün-ler olu turulmu , kütüphaneler kurulmu , e itim bile veriyor, sinema, tiyatro gibi sanatsal ve sosyal aktiviteler yap l yor ve serbest kürsüde konu malar yap l yordu. Çocuklar, hayvanlar, her ey dü ünülmü . Oyun alan , güvercinler için yemlik, he-men yan ba nda bostan alan kurulmu ; domates, salatal k ve ye ilbiber fidanlar dikilmi , çiçekler ekilmi ti. Parkta, insanlar için adeta ortak ya am alan olu turulmu , her ey vard , ama para geçmiyordu.

K sacas , 18 günlük direni , ‘insan m’ di-yen herkese, hayat severek, bar içinde, ama direnerek de ortak bir ya am n müm-kün oldu unu ve çok farkl kesimlerin bir arada ya ayabilece i deneyimini önünüze koydu.

smail Altan

78’liler Postas

‘Apolitik’ 90 Gençli inden merhaba!Genç hayat m z n büyük bir k s-

m n büyüklerimizin bizi ele ti-rileriyle geçirdik. “Bu kadar politik bir neslin nas l olur da böyle apolitik çocuklar olur,” sözlerini çok duy-duk, çok dinledik. Gezi’ye kadar da duymaya devam ediyorduk. Gezi’de öyle bir ey gerçekle ti ki, her kesi-me ders niteli inde bir “ ey” oldu. Solcusundan sa c s na, 68’lisinden 78’lisine, askerinden polisine her-kesi, en çok da eski usül kafalar ve yöneticileri a rtt . Ki hala o kafalar bizleri anlamamaya ve yönetmeye devam ediyor. Bu naif direni her-kese art k baz eylerin de i ti ini ve de i mesinin zaman n n geldi ini gösterdi.

Bu direni önce bir grup gencin a aç direni iydi. Oradayd m, azd k. Daha sonra polisin sert müdahale-sine kar bir direni e dönü tü. Yine oradayd m. Bu sefer biraz daha faz-la olduk. Birileri konu tukça, özgür-lüklerimizi elimizden ald kça daha da büyüdük. Yine oradayd m. Siz 68 ve 78 ku a ! Sizin genç fidan-lar n z suland kça büyüdü. Daha çok sulad lar, daha da büyüdük. Yine oradayd m. Bu sefer sayamad lar. Art k o kadar çoktuk ki! Korkudan ve çaresizlikten bizi size; anneleri-mize, babalar m za ikâyet ettiler. Onlara inat yan m za gelerek eli-

mizden tutup bizimle saflar m za geldiniz… Daha da büyüdük...

Evet, bizler farkl bir ku akt k. Ama hiçbir zaman geçmi imizi reddetme-dik, geçmi in birikimlerine yüz çe-virmedik, onlardan ders ald k. Ama unu söyledik; art k zaman ve dire-

ni daha çe itlendi, daha farkl la t . Bunu söylemlerimizle, dilimizle, kul-land m z araçlarla herkese ve tüm dünyaya gösterdik. Bu direni e ha-z rlanmad k ama direni i haz rlad k; kimsenin lekeli elleri de meden te-miz ellerimizle biz haz rlad k. Herkes samimiyetimize inand , güvendi ve pe imizden geldi, yine büyüdük. Bir ülke olmaktan ç kt k dünya olduk; biz öncü olduk. Bugün hala büyüyo-ruz...

Bugün siz büyüklere “biraz da bize yer aç n!” dedik. Bugüne kadar korudu unuz gençlerin art k sizin arkan zda de il, yan n zda yürümek istedi ini söyledik. Bugüne kadar hep büyüklerimizin siyasetini dinle-dik. Biraz da bizimkini deneyin, de-dik. Kimse korkmas n bizden! Ezmek yok! Yok etmek de yok! Hala o eski refleksle korumay n kendinizi... Ken-dinizi bize b rak n, sakin olun… Biraz da sevgi siyaseti konu al m!

Bu daha ba lang ç mücadeleye hep beraber devam!

Gezi Direni i Aktivisti / UMUT

Page 62: Tukenmez Sayı:12

60

Eski bir konak. Bu kona n tahta pencereleri. Her biri ayr gökyü-

züne aç lan, zamana direnen pencere-ler. Her birini açt n zda ba ka yüzler, ba ka adlar kar lar sizi. Bir tek ac lar , geçmi ten gelen yaralar ortak. Oysa tahta pencereler birbirine o kadar uzak ki kimsenin ç l kimseye ula -m yor o köhne konakta. Herkesin ac s avucunda bir cam parças . Ve kimse kimsenin elindeki cam parças n bil-mez. Ve bir gün avuçlar aç ld nda yere dü en cam parçalar yd s rr if a eden hakikat sahibi. Herkes unutama-d hikâyesinin pe inden giderken, ka-fas cam k r klar yla dolu O uz Atay ve Olric onlar sarsmaya geldi y llar önce-sinden. nsaf sahiplerini, vicdan aya a kald rmaya geldiler.

Her pencere bir s z . Gezi park ndaki dört a ac n gücü

milyonlar n gücüne e de erdi. Dört a aç, insana insan oldu unu hat rlatt , dört a aç uykuya dalm vicdan aya-

a kald rd . Pencerenin ard nda “Her yer Taksim, her yer direni ” afi i göze çarpar. Darbeden beri derin bir uy-kuya çekilen ülkenin bat s direnmek-te. Neye direndi i konusunda büyük analizler yap lan, sosyolojik bir vaka olarak masaya yat r lan gezi olaylar . Bir patlama konusunda anla maya var ld gözlemlenen Gezide, neyin patlamas ya and ? Bu konuda da herkes kendi penceresinden ba ka bir de erlendirme yapt . Asl nda bu kadar

kozmopolit bir direni i, bir pencereden bakarak aç klamaya çal mak en büyük yan lg . Herkes o meydana yaras n alarak gitti. En derin ac lar sessizdir ya ac lar dile geldi orada. Bazen mizahla, bazen sloganla. K rm z bir elbisede sa-l nd özgürlük duygusu, siyah bir elbi-sede sessizli in yas tutuldu.

Anneler darbeden beri büyüttükleri korkular n dört duvar aras nda b raka-rak dü tüler çocuklar n n ard na. Yok-sa bu utanç yutard kendi gençliklerini yutan darbe gibi.

Pencereyi ard na kadar açt n z da sallanan bayraklar göz k rpar size. En çok da bu ülkenin bayra . gal alt n-da bir ülkenin önlenemez refleksi gibi. Oysa ölen siz, öldüren sizden. Gezi bir ey de il, çok eydi. Kürt’tü, Türk’tü,

Ermeni’ydi, Rum’du, Aleviydi, emekçiy-di, yoksuldu, kad nd , mülteciydi, LGBT bireyleriydi, ezilendi, ötekiydi, futbol-cuydu ve gençti. Yedi i gazla, copla, tomayla dalga geçen gençlerdi.

Tayyipsiz hava sahas n n ard na bir dü ü yerle tiren, unutulan sorgulama-n n hayata geçti i, sorgulanmaz deni-

len devletin sorguland , hükümetler taraf ndan her eyin al n p sat lamaya-ca n anlatan bir yol hikâyesiydi Gezi.

Hükümet taraf ndan derinle tirilen uçurum ve kontrolsüz iddetin sonu-cunda daha tehlikeli bir ey ç kt orta-ya, halk ve vatanda kavram n n yeni tan mlar ve siyasi jargondaki yeni an-lamlar . Kamusal alan neydi, kimlere hizmet eder konusu Gezi’nin ortaya ç kard önemli bir soruydu. kiye bö-lünmü bir halk panoramas … Her tür-lü hizmetten yoksun Beyo lu, ücretsiz ula lan Kazl çe me. Muteberler ve ötekile tirilen y nlar!

Gezi asl nda yeni toplumsal hare-ketlerin niteli i konusunda da, Alain Touraine’in ifadesiyle, bundan böyle s n fsal bir eksende de il, kimlik bazl kültürel eksende cereyan edece i ön-görüsünün tezahürü eklinde bir oku-maya da yol açt . Gezi ne bir tahrir ne de bir devrimin adresidir. Böyle büyük okumalar gezinin ard nda yatan küçük ama çok önemli hikâyeyi görmemizi engeller. Hani bir gezi ark s vard , devrim göz k rpt bize. Bu dinamizm,

Karanl kta Ne Yapacaks n z? Gezide birbirini anlamaya ba layan halk Lice’ye selam gönderdi. Kürt, Gezi’de karde halka destek verdi. “Biz ölürken, biz sürülürken, biz d k yerken, biz gazla, tomayla büyürken siz nerdeydiniz?” dese de k rg n yürekleri...

Doç. enel Karaka

Page 63: Tukenmez Sayı:12

61

bu iktidara kar ç k , asl nda her eye ve herkese kar ç k t . Ve sessiz akan slogan; iktidars n z ama muktedir de-

ilsiniz bizim için!

Gezi’den Lice’ye Gezi penceresini kapat rken ba ka

bir pencere aralan r, Ad bar ya da çözüm süreci. Kürtler; slamiyet’in ye-tim evlad . Bu ülkenin kanayan, tampon tutmaz yaras . Aylard r ölümden söz edilmeyen bir ortamda birden Lice ad -n duyar z, bir de Medeni Y ld r m ad n . A zlar bar derken karakollar n hat-ta ba ka bir deyi le yeni kale-kollar n in a edilmesi akla çok ba ka kurgular getirmekte. Bir yandan bar görü -meleri öte yandan yasal mermilerle ölen bir genç… MazlumDer Diyarbak r ubesinin haz rlam oldu u ön rapor-

daki u de erlendirme: “Olaydan sonra kamu erkinin aç klamalar yan ltma ve yönlendirme amaçl olup gerçek d beyanlar d r. “Göstericiler birbirlerini vurmu lar”, “Köylüler aras nda husu-met vard , olay bu husumetten kaynak-lanm t r” gibi gayri ciddi aç klamalar n yap lmas , bir kez daha devlet akl n n böylesi olaylarda “memurunu koruma-kollama” al kanl ndan vazgeçme-di ini göstermektedir. Bu aç klamalar bir kez daha ya ananlar n üstünün örtülece i kayg s n bizde olu turmu -tur.” Herkesin içini kemiren, yar na dair umutlar n üstünü örten derin bir endi-enin tezahürüdür. Gezi olaylar s ra-

s nda ba na ta gelmi olabilir denilen Ethem ile birbirlerini vurdular denen Medeni ayn iddetin, farkl co rafya-lardaki yiten canlar de il mi?

Bir ba ka pencere daha aç l r, kana, sava a do ru. Ve Rojava’ya kar tu-tulan tav r. Yine zor sorular n oldu u puslu bir dönem. Oysa hepimiz ya a-d klar m zdan biliriz ki bar iki tarafl yürünmesi gereken bir yoldur. Kan dökenin kan temiz kalmaz denildi i gibi, bu kadar sivilin ya am n yitirdi i bir yerde siyasal ve devlet refleksiyle hareket etmek bar konusunda endi-eleri giderek artt r r.

in bir ba ka boyutu ise ülkenin ba-t s n n Rojava konusunda yine sessizli-

e bürünmesi. T pk Roboski’deki gibi. Oysa Jose Marti “gerçek insan ba ka-s n n yüzünde patlayan tokad kendi surat nda duyabilen insand r.” Demi ti.

Ana ak m medyan n Roboski kar -s ndaki uzun süren dilsizli i, Rojava’ya kar bir kine dönü mü durumdayken ve Gezi’de ortaya ç kt n varsayd -m z toplumsal ruh yine medyan n diliy-le dü ünmeye ba lad maalesef. im-di Rojava bu ülke için bir tehdit. Ölen sivilleriyle, ölen çocuklar yla… Ve bir bayram kart her eyi özetledi, Büyük-lerin kanl ellerinden, çocuklar n ölen gözlerinden öperim.”

Gezide birbirini tan maya ve anlama-ya ba layan halk Lice’ye selam gön-derdi emanet ald Tomas yla. Kürt, Gezide karde halk n yan nda olarak destek verdi, biz ölürken, biz sürüler-ken, bir d k yerken, biz gazla, tomayla büyürken siz nerdeydiniz dese de k r-g n yürekleri.

Kürtler ve Gezi dinamikleri; özgürlük taleplerini birlikte derinle tirmekten ba ka yollar olmad n anlamak zo-rundalar. Müzakere süreci sava anla-

r n d nda önce alanlarda ba lamal . Birbirini tan maktan, anlamaktan bu kadar uzakla t r lan halklar araya gi-ren devlet mevhumu ve onun organ-lar n n dilini ve ezberini bir kenara b rakarak, Gezi olaylar s ras nda s k s k ya anan birlikte mücadele etmeye yönelmeliler. Baz yetkililerin aç kla-malar nda yer alan, Rum ve Ermeni vurgusu k sacas bu ülkenin kanl , rkç öteki alg s na ancak avuçlardaki cam k r klar n birbirine göstermekle yan t verebilirler. “Dayan ma ezilenlerin inceli idir” diyen Che kadar, insanl n yüz aklar n n, “Güne in sana gelmesini istiyorsan, gölgeden ç k” ö üdüne ku-lak verilmeli belki de.

Yoksa Kürt bölgesine teknolojik kale-kollara her gün bir yenisi ekle-nirken, Rojava’ya kar Allahuekber nidal katiller desteklenirken, Gezi direni i sonras “emniyet te kilat n n mühimmat ve teçhizat n n yenilen-mesi” amac yla 44 milyon liral k özel ödenek tahsis edilirken ve Roboski hepimizin bir yaras olarak kanamaya devam ederken ve Medeni, Ali smail, Ethem, Abdullah, Mehmet orada öyle sessiz bizlere bakarken ve orant s z gücün ma duru yüzlerce insan bir sat rla kovalan rken, ulusalc - rkç manipülasyona dü mek yerine onurla aya a kalkmak gerekir.

Sineman n çirkin kral ya asayd size, “Arkada lar, d ar da bir eyler oluyor... Fark nda m s n z? Uykuda olanlar sar-s n, uyand r n. Herkese söyleyin, Ya-k nda klar kesilebilir. Karanl kta ne yapacaks n z?” diyecekti…

Page 64: Tukenmez Sayı:12

62

Neoliberalizmin sembolik ba lan-g ç tarihi olarak 1980’i al rsak

yakla k 30 y ld r kitlesel hareketle-rin siyasal iktidara yönelik de il, eko-nomik/demokratik amaçl oldu unu söyleyebiliriz. Bu hareketlerden bi-rincisi geli mi ülkelerdeki i çi s n f protestolar d r. Zaman zaman çal an halk n büyük bir kesimini, i sizleri ve ö rencileri de kapsayan bu hareketler esas olarak 1980 öncesinde kazan l-m haklara kar yap lan neoliberal sald r lar püskürtmeye yönelikti ve ba ar l olamad . Özellikle Avrupa’da ve bilhassa Güney Avrupa’da i siz-lik önemli ölçüde artt . Güney Avru-pa’da gençler aras nda i sizlik yüksek boyutlara ula t . Reel ücret art lar verimlilik art lar n n gerisinde kal-d . Üretim tesislerinin reel ücretlerin daha dü ük oldu u ülkelere ta nmas tehdidi i çi s n f n n ücretlerdeki s n r-lamaya birçok yerde boyun e mesine neden oldu. kinci grup hareketler ge-li mekte olan ülkelerde özelle tirme-ler gibi neoliberal uygulamalara kar direnmeler eklinde ortaya ç kt .

Bu iki gruptaki hareketler son y l-larda özellikle güney Avrupa’da do-ru a ç kt . spanya’daki ve Yunanis-tan’daki grevlere ve mitinglere kat -l m çok yüksek düzeylere ula t ama elle tutulur sonuçlar al namad . Bu neoliberal dönemin alt çizilmesi ge-reken özelliklerinden biridir. Nitekim içlerinde i çiler olmakla beraber esas olarak ö renciler ve beyaz yakal lar-dan olu an gruplar protestolar n kü-

resel neoliberalizmin karar odaklar olarak görünen G-7 ve G-20, IMF ve Dünya Bankas n n y ll k genel toplan-t lar na yönelterek küresel kapitaliz-mi hedef göstermeye çal t lar. Ne var ki bu direni ler de söz konusu zir-ve toplant lar n n yap ld yerlerdeki mitingler ve sokak çat malar ndan ibaret kald ve neoliberalizm bildi i yolda yürümeye devam etti.

Bu süreçte radikal sol teorisyenler aras nda bir ayr ma oldu unu söyle-yebiliriz.

Bir grup devrimci özne olarak i çi s -n f n görmeye devam ediyor. çi s n -f n n yeniden politikle ece ini ve küre-sel kapitalizmin ancak bu yolla yenil-giye u rat labilece ini dü ünüyorlar. Bunun yerine i çi s n f n n iktidar n n kurulaca na inanmay sürdürüyorlar. Radikal sol içinde entelektüel a rl -

giderek artan bir di er gruba ( bu gruplar kendi içinde homojen de il. Buradaki ayr m i çi s n f n n devrim-ci özne oldu una inananlar ve farkl dü ünenler eklinde bir düzlemde ge-çerlidir) göre ise sosyalizm insanl n özgürlük mücadelesinin 20. Yüzy lda ald biçimin ad d r. imdi, 21. Yüz-y lda bunun nas l bir biçim alaca n

henüz bilmiyoruz. Kendi içinde birçok varyantlar olan bu grupta genel bir e ilim önümüzdeki ad m n – u a ama-daki hedefin – temel gelir mücadelesi oldu udur. Temel gelir bu dünyadaki herkesin, bu dünyan n bir vatanda olarak, çal yor olsun veya olmas n, temel bir gelire hakk oldu u dü ün-cesidir. Bu hem bir yan yla yoksullu a kar mücadelede önemli bir ad md r hem de kapitalizme kar kazan lm bir mevzidir: kapitalizmi bir gelir elde edebilmek için çal ma zorunlulu u olarak tan mlarsak temel gelir bu ba gev eten bir geli medir. sizli in özel-likle geli mi ülkelerde giderek art yor

olu u ve bugünden kestirebildi imiz kadar yla gelece in teknolojileri-nin i sizli i emecek özellikte ol-may temel gelir mücadelesi ile

örtü üyor. Çünkü temel gelir, yukar da da belirtti im gibi çal yor olsun veya olmas n herkesin hakk olacak. Ne var ki temel geliri savunan kapitalizm yan-l s teorisyenler de var. Onlar temel gelirin hem yoksullu u azaltarak hem de talebi canland rarak kapitalizmin iki önemli sorununa çare olabilece ini öne sürmekteler.

Temel gelirin yoksullu u hafifletme aç s ndan bir avantaj da var: Dün-yadaki yoksullar n büyük bir k sm n Asya ve Afrika’daki köylüler olu turu-yor. Bu insanlara da ancak temel gelir tarz nda bir yöntemle ula labilir.

Temel gelir radikal solun teoris-yenleri aras nda ra bet görüyor ama bunun kitle hareketlerinde ra bet gördü ünü söylemek biraz zor. Söz-gelimi Hindistan’ n yoksul köylülerinin onbinlercesi alt ndan kalkamayacak-lar maddi s k nt lara dü tüklerinde ne bu ülkedeki birçok kendisinin Mark-sist oldu unu söyleyen hareketlere kat ld lar ne de temel gelir talebinde bulundular, çaresizlik kar s nda inti-

Gezi ve Eko-E ilimler Neden kitle hareketleri kimi zaman milyonlarca insan n kat l m n sa lad halde neoliberal sald r y durduramad ve neden temsili demokrasi uluslararas sermayenin taleplerinin arac s haline geldi?

[email protected]

Prof. Ahmet Çakmak

Page 65: Tukenmez Sayı:12

63

har etmeyi seçtiler. Avrupa’daki kitle hareketlerinde de ana taleplerden biri olarak temel geliri görmüyoruz.

Kitle hareketlerinde giderek ön plana ç kan bir özellik bunlar n yatay olmas , bir ba ka deyi le temsiliyete, bunun kat bir hali olan hiyerar iye ve bir merkeze sahip olmaya kar ç kmas . Bu do rudan demokrasiye yönelik bir ad m olarak görülebilir ama böyle bir yan yana durman n sorun çözme aç -s ndan avantajlar n n ve dezavantajlar -n n tart lmas gerekiyor. Türkiye’deki gezi olaylar da bu aç dan ilginç bir ör-nek olu turuyor. Orada ki “ne bu iktidar ne de bu muhalefet bizi kesmez” pan-kart n n gezi ruhunu çok öz bir ekilde yans tt n söylemek yanl say lmaz. Bu pankarttaki muhalefet kapsam na Gezi direni inin içinde yer alan radikal sol gruplar n da dahil oldu unu rahat-l kla söyleyebiliriz. ‘Temsiliyet, merkez ve hiyerar i olmadan, yani bildi imiz örgütlenme olmadan nereye kadar?’ eklinde bir ele tiri i in çok kolay na

kaçmak olur. Bunun do ru okunu u kitlelerin mevcut örgütlenme modelleri üzerinden kurulu bir hayat n art k onla-r n istedikleri bir hayat olmad d r. Bu-nun nereye varaca n imdilik bilmiyo-ruz ama kitleler eski tarz örgütlenme-leri a m görünüyor. Bir ba ka deyi le neoliberal dönemde partilerin pek bir-birinden fark kalmad için, uluslarara-s sermayenin taleplerinin arac haline geldikleri için, k saca post-demokrasi denen yönetim tarz ortaya ç kt için, tabandan aksine demokrasiyi do rudan hale getirme talebi yükselmeye ba lad . Taban merkezin varl n n, hiyerar inin ve temsiliyetin uluslararas sermayenin isteklerinin yerine getirilmesinin arac haline geldi ini gördü.

Peki ama Kazl çe mede de kitleler vard , hem de Gezi direni inden sa-y ca çok daha fazla. Ve onlar n böyle bir dertleri yoktu. Ça da insani ve toplumsal de erlerin oldukça geri-sinde bir yerden konu an ba bakana destek vermeye gelmi lerdi. Hatta k k rt lmalar ve serbest b rak lmalar halinde Taksimdekileri kesmeye te ne olanlar n n say s n n hiç de az olmad -

n söyleyebiliriz. Bu Türkiye’ye özgü bir durum. Yoksul y nlar 1970’lerin ba nda Ecevit’in seçim ba ar s hariç hep milliyetçi/muhafazakar partileri destekledi. Bu Atatürk zaman ndan beri hep böyle oldu. Bunun bir aç kla-mas u: cumhuriyet rejimi i te toplu-mun yüzde 25-30’una okuma imkan , meslek, kimlik ve gelir sa lad .

Gezi Umut mu?Onlar da rejimin partilerini destek-

ledi. Hep rejime kar oldu u imaj n veren milliyetçi/muhafazakar partiler ise kalan yüzde 70’in deste ini ald . Bununla birlikte bu aç klaman n ötesi-ne geçmek gerekiyor. Bunun iki ipucu var. Birincisi dris Küçükömer, erif Mardin, Hikmet K v lc ml ve Mübeccel K ray gibi hocalar n analizlerini derin-lemesine incelemek, ikincisi de Ece-vit’in seçim ba ar s ve bunun ard n-dan gelen kaos dönemini yine seçmen duru u aç s ndan de erlendirmek.

Neden kitle hareketleri kimi zaman milyonlarca insan n kat l m n sa lad -

halde neoliberal sald r y durdura-mad ve neden temsili demokrasi ulus-lararas sermayenin taleplerinin ara-c s haline geldi? Uluslararas üretken sermayenin ve finansal sermayenin elindeki ba l ca koz kendi kurallar na uymayan ülkeleri terk etme tehdididir.

Nitekim üretken sermayenin oldukça önemli bir k sm ücretlerin daha dü-ük oldu u ve vergi yasalar n n daha

uygun oldu u geli mekte olan ülke-lere gitti. Bir di er neden ekonomik büyümenin art k büyük ölçüde ihracat yoluyla gerçekle mesidir. Bu durumda ücretler iç talebin bir unsuru olmaktan çok maliyet unsuru olarak de erlendi-rilmeye ba land . Öyle ki Türkiye gibi bir ülke Banglade ve Pakistan gibi ül-kelerin yan nda görece yüksek ücretli ülke gibi görünmeye ba lad .

Bütün bunlar radikal solun, kapita-lizmi a ma amac n çapa olarak kul-lanmaya devam eden solun enternas-yonalizme her seferinden daha fazla ihtiyac oldu unu, art k enternasyona-lizmden ba ka ç k olmad n dü ün-dürüyor. Son zamanlarda uluslararas i çi dayan mas n n örneklerine de rastlanm yor de il ama bunlar n say s oldukça s n rl . Radikal sol yine bir tür-lü hayata geçiremedi i enternasyona-lizmini ar yor.

Tekrar demokratikle meye döner-sek beyaz yakal lar n Gezi direni i bir umut olabilir mi? Beyaz yakal -lar n art k çok önemli kozlara sahip olduklar n da unutmamak laz m: Bil-gisayarlar kapat rlarsa bu bir genel grevden bile daha etkili olabilir. Ne var ki gezi direni i esas itibar yla ya am biçimlerine yönelik tehdit alg s n n so-nucuydu. Nitekim memlekette daha evvel birçok antidemokratik uygulama varken sesleri ç km yordu. Dolay s yla beyaz yakal lar n dünya ölçüsünde et-kisi hem nicelik hem de nitelik olarak art yor ve daha da artmaya devam edecek ama buradan demokratikle -menin yeni öznesi do ar m , onu u anda bilemiyoruz.

Page 66: Tukenmez Sayı:12

64

Gezi direni i sadece alanlara gi-denlerin, destek verenlerin de-

il, direni ten yüz çevirenlerin, öteki yüzde ellinin de belle inde iz b rakt . ktidar n her türlü görünümü halk

hareketinin dönü türücü gücünü hat rlamak duru-munda kald . En basitin-den, kamusal alana dair al nan kararlarda daha temkinli hareket ettikleri-ni görür olduk. Ama bun-dan daha önemlisi, direni için soka a ç kan kitlenin ken-di gücünün ve bu gücün de i tirme kabiliyetinin fark na varmas oldu. So-kaklarda ve meydanlarda örgütlenen direni in etkisi direni in mekânlar yla s n rl kalmad . K sa vadede do rudan ve büyük kazan mlar elde etmemi olsak da, toplum ve siyaset kadar, sermaye üzerinde de sars c sonuçlar do mad denemez. Sözgelimi, medya patronlar uygulad klar oto sansürün bireysel inisiyatiflerinden de il ku-rumsal bask dan ileri geldi ini ilan et-mek zorunda kald . Medya patronlar dahi kendilerini “çapulcu” ilan edip di-reni e destek verdiklerini ilan etmek durumunda kald .

Bu direni en çok kad nlar n dire-ni iydi. Kad nlar direni örgütlenme-sinin ba özneleriydi. Bu böyle iken kad nlar, direnmenin yan nda, kad n hareketinin söylemlerini öne ç kar-mak söyle dursun, kad n olarak alan-da var olma mücadelesi de verdiler. Bir ba ka deyi le çifte direni mesaisi

yapt lar. Bu mücadelenin iki cephesi vard : ilki temsil-

le ilgiliydi. Kad nlar Taksim Dayan mas ve di er plat-

formlarda e itleri gibi ihtilafs z biçimde temsil hakk na sahip olma haklar n dile getirdilerse de temsil alanlar nda erkekler daha fazla ço-

unluktayd . kinci sorun ise direni in söylemine ili kindi. Bir yandan direni-e destek verirken, di er yandan ta-

raftar ve tribün kültürünün direni e ta d cinsiyetçi dil ile mücadele et-mek zorunda kald lar. Bunlar n ard n-dan ‘kad nl k’a dair bir ba ka e itsiz-lik de tats z biçimde kendini gösterdi; polis iddeti kad nlar söz konusu ol-du unda ba ka bir hal ald ; taciz dev-let eliyle bir y ld rma yöntemi olarak bir kez daha yüzünü gösterdi.

En Az Üç Barikat, En Az Üç ark , En Az Üç A aç

Kad nlar hem bu engellere hem de kendi öz temsillerini yaratma, söy-lemlerini in a etmek ad na, kendi forumlar n örgütlemeye ba lad lar. Temmuz ay n n ba ndan bu yana ba ta Kad köy Yo urtçu Park olmak

üzere, her hafta kad n forumlar dü-zenleniyor ve çevreden kentle meye, kürtajdan bar n olanaklar na pek çok meseleyi kad n kad na tart yor-lar. Bunlar n yan s ra, iktidara duyu-lan öfkenin pekâlâ cinsiyetçi olmayan bir dille de gösterilebilece ini ortaya koymak ad na, küfür atölyeleri düzen-liyor; bir yandan da, kad na yönelik iddete ses ç karmayan, kad n bede-

nini tahakküm alt na almaya çal an devlet politikalar na kar sesini yük-seltmeye devam ediyor.

Direni , kad nlara içinde y llard r var olma mücadelesi verdikleri kamu-sal alanlar açt . Y llard r sokaklarda ‘Gündüzleri de geceleri de sokaklar da meydanlar da terk etmiyoruz’ de-dik ve direni alanlar n erkeklere terk etmedik. Kamusal alanda söz söyle-menin, sokaklar ve meydanlar i gal etmenin, dönü türmenin verdi i hazz hiç bu kadar do rudan ya amam t k. Gönlümüz sokaklarda, meydanlarda ve hapsedilmeye çal ld m z evleri-mize dönmeye hiç niyetimiz yok! ‘En az üç çocuk’ fa izmine kar en az üç barikat, en az üç ark , en az üç a açla direni e devam!

Sokaklar da Meydanlar da Dolduruyoruz!Y llard r var olma mücadelesi verdikleri kamusal alanlar açt . Y llard r sokak-larda ‘Gündüzleri de geceleri de sokaklar da meydanlar da terk etmiyoruz’ dedik ve direni alanlar n erkeklere terk etmedik.

Sosyalist Feminist Kollektif

Meral Gündo mu

Page 67: Tukenmez Sayı:12

ore ger ew e ku guherînê dixwa-ze, ne bi tenê dixwaze, ji bo wê jî

têdiko e; guherîna ku kes, civak, gel û jiyan jê sûdêwergire. Ti ta sereke jî ore ger li dijî kedxwariyê ye; ke-dxwariya bi her êweyî, çi ya emper-yalî, mêtingerî, sosyalî, çi çînî, çandî, netewî û çi zayendî… Li hember ke-dxwarîbûn bi xwe re têko înê tîne, têko îna li hember emperyalî, mêtin-gêrî, ovenî, serdestî, dagirkerî, zilmî, tehdeyî, tundî û mafxwarî… ku di roja me de kedxwariya herî no aristaniya sermayedarî ye ku weke sermayeda-riyeke hov e, weh iyane ye. Li hem-ber kedxwariya xwe qet û qet tu as-tengan nasnake; mafe mirovan, rew-a xwezaye, mafe hebûnê yên sîru tî,

yên jinan, ên zarokan, ên jîngêhê û herwiha jê re ‘hewa’ ne.

Gelê kurd bi hebûna xwe ya bi hezar salan li Rojhilata Navîn li ser xaka xwe Medya jiyana xwe domand ku Medya bû Kurdistan. Du sed salên dawîn ji me kurdan re mîna dîrokeke bîra xwînê ye. Êdî qala xwînê, ku li ser gelek pro-paganda û qesrê derewîn hatine ava-kirin, dilê me dixelîne. Bes e, em wek kurd naxwazin navê xwînê bibihîsîn; lê hilbet em jiyanek bi rûmet, li ser xaka xwe û bi qedera xwe dixwazin û jê venagerin. Lê em dibêjin “êdî bes e” bila xwîn nerijê û mafgerî û têko în bila bi siyasetê be; siyaseta demok-ratîk û rastîn î rasteqîn. Em dixwazin, û em dixwazin di serî de dewlet bila her kes dengê me bibihîse û rêzdar be. Li Rojhilata Navîn gelê ku herî zêde rêzdariyê heq dike; kurd in. Qewm û dewletên gelê cîran hindik xwîna me kurdan bêheq û bêhiqûq nerijandin! Çi ku em jî kirin navgîn û çi ku hin serdes-tên me yên fêhmkor bûne navgîn. Lê

me bedêla vê jî daye û ne jî bi hindikî. Em serbilind in ku ji a iyê vegerin lê bila her kes vegere û em amadeyê ji-yanake wekhev û demokratîk in. Êdî bila kes ne xwe û ne jî me bixapîne û bixwaze bixapîne. Kurd ne yê berê ne. Rêxistinkirî ne. Xwe bi rêxistin kirine û rêxistina wan rêxistineke hemdem î jîr û jêhatî û candar e. A kere ye ku bi têko în, rêxistin û rêberê xwe xwe se-limandiye ku yek ji endamê mirovahi-ya hemdem a rêzdar e. Êdî bes e; kurd xwedî îrade ne û dikarin bi hemdemî siyastê jî bikin û xwe birêve jî bibin. Bila kes êdî xwe û me jî nexapîne. Û bila ev jî ba bê zanîn...

Ji ber ku ev pêvajo; pi tî têko îne-ke bêhempa û elem, keder û trajedî û wêraniyê hate vê astê; divê êdî wijdan bipeyîvin. Wijdanê esîl yê mirovahiyê…

Ji ber vê ez/em vê pêvajoyê; pê-vajoya a tî û çareseriyê diparêzim/n.

ore gerî vê divê; lewra ore ger mirovparêz, jiyanparêz, candarprêz û mafparêz in. Alîgirê guherînê ne. Ku mirov bi serbestî dikare derdê xwe bîne ziman û li çareseriyê bikaribe di nav ert û mercên demokratîk de bigere û

pêk bîne; êdî tundî û er bêwate ye.Em dibêjin ji bonî siyaseta demok-

ratîk û ji bonî ku xwîn nerije divê qada demokrasiyê vekirî be û asteng li hemberî siyaseta demokratîk tune-bin. Li gorî vêna em li rew a welêt binêrin;

Ji bonî pê îlêgirtina tundiyê, ilim jî tundiya li ser jinan divê guherînên berbiçav hebin û peywira le ker û polêsan ne bêsînor be. Divê ew li gorî demokratiya pirrengî û pirdengî bi rêzdarî tevbigerin û pê iya limafgerî-nan bi her awayî vekirî be. Ji boni vê di mitîng û xwepê andan de edî divê TOMA, gaz û ava bi id tune bin ku ew-lehî bi hemwelatiyan re çê bibe. Dîsa divê qa o zagona li dijî terorê (TMY) vê gavê biguhere ku hemwelatî bi ri-hetî li mala xwe razên û bikaribin di ert û mercên demokratîk de li mafên

xwe bigerin û raya xwe bînin ziman,

derdê xwe derbikin û li çareseriyê bigerin. Yanî divê dewlet, hikumet, peywirdar, hiqûq; ewlehiyê û bawe-riyê bide hemwelatiyan.

Divê rew a gundên ewitî û koçberî bi nex erêyekê ber bi ba iyê ve biçe.

Ji bonî siyaseta demokratîk divê girtiyên siyasî, di serî de rêzdar A.Ocalan, yên nexwe û di serî de yên doza xwedêgiravî KCKê serbest bêne berdan. Lewra herî zêde çavên kur-dan li serdestan e ku wan weke hebû-na wan bipejirînin.

ikestin û trawmayên civakê, pê în ên kurdan zêde ne, ji bonî çareseriya van berpirsiyarî ya dewlet û hiku-metê ye. Ancax gavên erênî û berbi-çav vê baweriyê xurt bike... Ev û pir-sgirêkên civakê û kes bi zêdeyî têne zanîn. Ji bonî vê, wek hemwelatiyekî azad ez/em dikaribim/n jiyana xwe bidomînim/n, divê muzakere bi rêz-darî bime in û çek, tundî û er ji holê rabe û her kes, her tevger û kom ber-pirsiyariya xwe bîne cî.

A ji bonî van tevan divê mirov; çi bawermend, çi bindest, çi demok-rat, çi sosyalîst, çi zayendîparêz, çi jingehîparêz… her kes ji aliyê xwe ve divê bi berpirsiyarî pi tgirî û des-tekê bide pêvajoyê. Ez weke kurdekî mirovhez bi can û dil; li ser pîvanên rastîn, hiqûqî û mirovîn dixwazim ev pêvajo li ser ewlehî û bihevbawerî li-gel sazkirina ert û merc û derfetan ku bar bi zêdeyî yê dewlet û hiku-metê ye, dixwazim pêvajoya siyaseta demokratîk a a tî û aramî bidome û pi tgiriyê didime ku her gel, bawer-mend û her be ên civakî bi jiyaneke wekhev, azad û hevpar bijîn.

Ev ê rêya a tî, aramî û demokrasiyê li Rojhilata Navîn jî veke û ez bawerim ew ê mînaka ku kurd pê niyaz dikin û ji cîhanê re jî bibe mînak û sedsalên pê în a siyseta demoktaîk û azad e.

Êdî di her ert û mercî de, mirovê ore ger divê pêvajoya siyaseta de-

mokratîk biparêze. Hevî ji her demê xurttir e.

65

ore gerî Û Pêvajo

Feratê Deng zî

Page 68: Tukenmez Sayı:12

66

Antikapitalist Müslüman, ‘Abdestli Kapitalizme’ Kar

Celal Ba lang ç[email protected]

TÜKENMEZLER GALER S

HSAN EL AÇIK

hsan Eliaç k, AK Parti iktidar na kar amans z bir mücadele veriyor. Eliaç k’ n ‘Anti Kapitalist’ çizgisinde 12 Eylül’e günler kala dü tü ü Mamak Cezaevi’nde devrimci tutsaklarla ayn ko u u, ayn ranzay payla mas n n derin izleri var.

Mamak Cezaevi’nin kap s ndan içeri girdiler. 1980 A us-tos’unun son günleriydi.

12 Eylül’e ko ar ad m gidiyordu Türkiye.Yakla k bir hafta süren yolculuklar imdilik demir par-

makl klar n arkas nda bitmi ti.Asl nda amac cezaevine de il, Siyasal Bilgiler

Fakültesi’ne girmekti. Liseyi bitirdi i Nev ehir’den memleketi Kayseri’ye gelmi ti. Üniversite s navlar -na haz rlan yordu.

Sürekli gidip geldi i Ak nc lar Derne i bir kamp kurma karar vermi ti. Yahyal ’dan Alada lar’a ç k lacakt .

“Abdullah Gül’ün karde i vard Macit, o zamanlar dernekte beraberdik. Biz genç-lik i lerine, Macit de muhasebe i lerine bakard . Abisinin dü ünü oldu u için Macit sonra gelecekti kampa. O günlerde evleniyordu Abdullah Gül. Nev ehir, Ni -de, Kayseri gibi Orta Anadolu civar ndaki kentlerden Ak nc gençlerin kat ld bir kamp olacakt .”

18 genç Kayseri’den Yahyal ’ya gider, oradan da Alada lar’a t rman rlar tam yedi saat. Orman n içinde, bir derenin kenar nda çad rlar n kurarlar.

“Spor yapacakt k, da lara t rmana-cakt k. Amaç silahl e itim de ildi. Üç dört tane çakaralmaz tabanca vard ama gençler bir hevesle getirmi lerdi. Çevredeki köylüler bizi terörist zannedip jandarmaya ihbar etmi ler. Jandarma pe imize dü mü . Sabaha kar namaz m z k l p yatt k. Daha

yeni uyumu tuk ki kamp bast jandarma. ‘D ar ç k n’ diye ba r yorlard . Arkada lar ne oldu unu anlamak için fener-lerini yakt lar. San r m ate ediliyor sanm jandarma. Tara-d lar bizi. Bir ki i öldü. Sekiz ki i yaraland .”

Bir sedye yap p ölen arkada lar n yüklerler, saatlerce ç kt klar keçi yollar ndan yaral larla beraber Yahyal jan-darmas na indirilirler. Oradan Kayseri’ye, ard ndan da An-kara’ya kadar sorgulana sorgulana götürülürler.

Son olarak ç kar ld klar Ankara’daki S k yönetim Mah-kemesi de tutuklanmalar na karar verir ve biletlerini keser Mamak’a…

imdi cezaevinin giri inde, bir ba çavu la yan ndaki yaz -c s asker vard r kar lar nda.

En önde oldu u için ba çavu direkt ona sorar:“Sa c m s n? Solcu musun?”Ba çavu , hiç fark nda olmadan öyle bir soru

sormu tu ki… Sonunda soru eki olan bu iki sözcük asl nda siyasi, felsefi, teolojik aç dan kar s n-

dakinin belki de bütün bir hayat n geçmi -ten gelece e, bulundu u noktadan onlarca y l sonras na ta yacak bir sorgulaman n, ara t rman n, aray n çok temel kilit ta-

yd .Sorular n n pe ine dü tü ü, bir “ina-

nan” olarak sonunda ona “Hiçbir din s-lam kadar tahrif edilmemi tir” dedirtecek ya am Kayseri’nin ncesu kasabas ndan ba l yordu.

“Babam Muammer, Toprak Mahsulleri Ofisi’nde memurdu. Dedeme ‘Kerimo lu

Muhittin’ derlerdi. Medrese hocas d r. Ayn zamanda Ulucami’nin imam d r. Babama dini e itimi ilk o vermi . Babam da dindar bir ki i, ben de babamdan ö rendim Kuran- Kerim’i. Camide hocal k yaparken gitmi memur olmu babam ama memur olunca da camiye yak n ev tutup fahri imaml k yapm . Benim hayat m da hep camide geçti. Görev gere i Bo azl yan’ n

Ba köy’üne tayini ç km . Ben de asl nda orada do mu um. Sonra Kayseri’nin bir ba ka ilçesi

Page 69: Tukenmez Sayı:12

67

Tomarza’ya ç k yor tayini. Erciyes Da ’n n eteklerinde bir yer.” lkokulu, ortaokulu, babas n n görev gere i gitti i Ta-marza’da bitiriyor hsan Eliaç k. Tipik bir orta Anadolu ka-sabas . Tomarza’da geçirdi i çocuklu unun an lar aras n-da kamyonlarla gelen bu daylara eksperlik yapan babas , köylerden hasat kald r p ürünlerini traktörlere doldurup ofise gelen köylülerle yapt sohbetler, onlar n araçlar na binip gitti i tarlalar var. Bir de sadece yaz tatillerinde de-

il, okullar n aç k oldu u süreçlerde de gitti i Kur’an Kurs-lar çocukluk an lar ndan kalan...

Sonra babas n n tayini K r ehir’e ç k yor. Art k lise ça -na gelmi tir Eliaç k. Babas önce mam Hatip’e kaydettirir. Ancak sevmez okulun ortam n . Ayr ca evleri K r ehir’in bir ucunda, mam Hatip de öte ucundad r. “Liseye gidece im” der. K r ehir’deki evlerinin hemen yan ndad r okul. ste ini yerine getirir babas . Liseye kaydolur.

Türkiye, Eliaç k’ n liseye ba lad y llarda, sa la solun silahl çat ma sürecine girdi i karanl k bir tünelden geç-mektedir. Ülke genelindeki bu durum do al olarak K r ehir Lisesi’ne de yans m t r.

“Gençlik sa -sol olarak tam ikiye ayr lm t . Ö renciler gruplar halinde gider gelirlerdi okula. Önce Ülkü Ocakla-r ’nda toplanan ö renciler gelirdi liseye. Devrimci gençlik de kendi derneklerinde toplan p ülkücülerden sonra gelir-lerdi. Ben bu sa -sol ayr mas na hiç kar mad m. Ben de Milli Türk Talebe Birli i’ne ve Ak nc lar Derne i’ne gidip gelmeye ba lam t m lisenin ilk y llar ndan itibaren. Biz s -n fta birkaç arkada t k zaten buralara giden. ki grup bir-biriyle dövü ürdü. Biz arada gibiydik. Pek kat lmazd k kav-gaya. Zaten say m z azd . Diyelim sa c lar yüz ki i gelir, solcular 300 ki i gelir, biz ancak sekiz on ki iydik. Okulda solcular ço unluktayd . S n fta sohbetler, fikir tart malar olurdu. Zaten okulun basketbol tak m ndaki arkada lar n hepsi de solcuydu. Ben hem sa c larla hem de solcularla konu urdum.”

‘Biz Gavur muyuz? Biz de Müslüman z!’1979’da bitirir K r ehir Lisesi’ni. O y l da babas n n tayini

ç kar. Bu kez Kayseri merkezine yerle ir ailesiyle. Ayn ça-t ma burada da vard r. Ak nc lar Derne i’ne gidip gelmeye ba lar. te Eliaç k için sonu Ankara’da Mamak Cezaevi’nde bitecek süreç 1980’in A ustos’unda Yahyal ’dan Alaca-da ’daki Ak nc lar kamp na ç kmas yla ba lar.

Türkiye karanl k ve kanl bir askeri darbeye ko ar ad m yakla maktad r ve o, 19 ya nda, tutuklanm bir delikanl olarak cezaevinin kap s nda kendisine “Sa c m s n? Solcu musun?” diye soran ba çavu un kar s ndad r.

“Biz sa c -solcu de iliz” der, “Biz Müslüman z”.Birden köpürür ba çavu :“O lum sen benimle dalga m geçiyorsun! Biz gavur mu-

yuz, biz de Müslüman z.”Görü ünde srarl d r:“Biz kendimize ‘sa c -solcu’ demiyoruz.”Ba çavu un sinir katsay s giderek yükselmektedir:“Bak o lum, adam n tepesini att rma. Bir sa c ko u-

u var, bir solcu ko u u. Ben size imdi ayr bir ko u mu yapt raca m. Memleketin anas n a latt lar zaten. Birileri ç km vatan, millet, din, iman diyor. Öbürleri ç km , e itlik, özgürlük, devrim falan diyor. Siz bu z kk mlar n hangisini söylüyorsunuz?”

Belli ki ba çavu u ç ld rtmaya kararl d r.“Valla ba çavu um bizde ikisi de var...”Asl nda 1980’in A ustos sonunda, cezaevi kap s nda ba -

çavu a verilen bu yan t, bugün 1 May s’ta, Gezi Park ’nda, Yeryüzü iftarlar nda slami motivasyonu yüksek bir AK Parti iktidar na kar en s k muhalefeti yapan, hatta baz AK Parti kurmaylar na göre onlar kendi içlerinden vuran hsan Eliaç k’ n hayata, akla, vicdana, hatta Mülümanl n

bugün yeryüzüne yans mas na kar tak naca tutumun ilk görünür ipucudur.

Ama elbette bu i in daha da arkas vard .“Ta o zamandan bunlar n hepsi bir aradayd . Ama as l

tart malar içeride ba lad .”Ama daha tart malar n ba lamas na biraz zaman vard r.

Onun için 12 Eylül’ün olmas gerekmektedir.Ba çavu “Sa c m s n? Solcu musun?” sorusundan iste-

di i cevab alamaz ama yap lan üst aramalar nda bir takke ile misbak ç k nca çantalar ndan, karar n bildirir yan ndaki yaz c ere:

“Sen ‘sa c ’ diye yaz. çeride namaz k larken rahat ederler.”Alada lardan getirilen ve Ankara S k yönetim Komutanl - Askeri Mahkemesi’nce tutuklanan 17 ki ilik Ak nc lar gru-

bunu cezaevi yönetimi kimini A, kimini B bloklar na iki er üçer da t r. Eliaç k art k Ülkücülerin ko u undad r.

“Ko u lar doluydu. Ben 17 ki ilik bir ko u a dü tüm. Önce kafese al p bir güzel dayaktan geçirdiler. Geldi im ko u ta Ülkücüler te kilatlar n kurmu lar. Reisleri var ba lar nda. Gazeteleri bile s rayla okuyorlar. Ben orada 15 gün kadar kald m. Tam 12 Eylül sabah na kadar. Ko u lar , Ülkücüle-rin cezaevi te kilat n o sabah darmada n ettiler. Ko u lar bas ld . Askeri mangalar, komandolar alt n üstüne getirdi cezaevinin. Bir gün boyunca bizi avluya ç kart p yere ya-t rd lar. Ko u lar ar yorlar, her eyi d ar ç kart yorlard .

Page 70: Tukenmez Sayı:12

Sonra rastgele jopluyorlar ak llar na geldikçe. Hiçbir ey söyleyemiyorsun. Ak ama kadar sürdü bu i kence. Son-ra bizi yeni ko u lara da tt lar.”

Belli ki 12 Eylülcülerin Amerikal a a-babalar taraf ndan ellerine tutu turu-lan Pentagon kaynakl bro ürde yaz l-d gibi uygulamaya geçilir; “kar t r, bar t r...”

“Yeni ko u lara gittik. Ben 70 ki i-lik dördüncü ko u a dü tüm. 15 ülkü-cü var, iki ki i de biziz. Gerisi solcu. Ama yukar da yatan kim, a a daki kim kimse bilmiyor. Sürekli e itim. Aral ks z mar lar söyleniyor. Söyleye-meyenler coplan yor. Ak ama kadar askeri mar lar dinletiliyor. Tam bir as-keri terör estiriliyor. Talimatlar okunu-yor merkezi ses sisteminden. Kenan Evren’in konu malar n dinletiyorlar. D ar ç kart yorlar, e itim yapt r yor-lar, say m yapt r yorlar. Gençli e Hita-be’yi, stiklal Mar ’n n bütün k talar n ezberletiyorlar. Nereden baksan en az dört ay kimse kafas n kald rama-d . S rf e itim ve dayakla geçti 12 Ey-lül’den sonraki dört ay. Sonra yava yava gev emeye ba lad . Sadece sa-y m zaman d ar ç k yorduk ko u lar-dan. Ben as l orada tan t m solcularla. Ayn ko u ta, ayn ranzalarda kal yor-duk. Hepsi vard . T KKO, Dev-Yol, Dev-Sol, Partizan, TKP... Arnavutlukçusun-dan Denizcisine, Mahircisine kadar hepsi oradayd .”

lk f rt na atlat ld ktan, askerlerin ko u larda estirdi i terör biraz olsun durulduktan sonra fikir tart malar yava yava ba l yor. Eliaç k’ n oldu u bölüme bir ülkücüler, bir devrimciler geliyor. “Sa c lar da geliyordu, solcu-lar da geliyordu ama ayn anda gelmi-yorlard . Ayr ayr geliyordu” diyor.

Farkl siyasi e ilimdeki tutuklular birbirleriyle konu muyorlar, hatta bir-birlerini görmeden geçiyorlard ranza aralar ndan. Bu noktada ilginç bir göz-lemini aktar yor Eliaç k:

“D ar dan bakt n zaman hepsi ka-falar üç numaraya vurulmu , bir sürü genç. Ama hiç biri di eriyle görü mü-yor do ru dürüst. Ama herkes birbiri-ni biliyor. Biz namaz k lard k. Cemaat namaz nda ülkücülerle birlikte olur-duk. Solcular seyrederdi.”

Ancak ko u muhabbetlerinin en

yo un k sm solcularla oluyor Elia-ç k’ n. Devrimcilerle en çok kad n er-kek e itli i, peygamberin evlilikleri, küçük ya ta k zlar n evlendirilmesi gibi Kur’anla hayat aras ndaki çeli -kiler gündeme geliyor. slam’da özel mülkiyetin var m yok mu, mülkiyet ne kadar olabilir, bir Müslüman n serma-yesi olabilir mi, yan nda i çi çal t ra-bilir mi?..

“Yani solun üzerinde durdu u, u an bizim piyasada tart lan bir sürü ko-nuyu tart rd k solcularla. Yani özel mülkiyetten tut tek parti olur mu, de-mokrasi olmal m , neden Sovyet Sos-yalist Cumhuriyetleri Birli i’nde tek parti var, sonra devlet kapitalizmi... Kapitalizmin ters çevrilmi hali. tiraz ederdim, kar ç karlard . Piyasa olur mu, slam’da kar var m ? Mesela onlar bütün fabrikalar n, i yerlerinin, ma a-zalar n devletin elinde olmas gerekti-

ini savunurlard . Özel giri ime kar ç karlard . ‘Al veri olmal ama faiz olmamal ’ derdim, onlar da ‘al veri oldu u zaman kar n önünü alamazs n sömürü olur’ görü ünü savunurlard .”

Suçu T.C.’yi Y kmaya Te ebbüsDevrimci gençlerle tart t klar ko-

nular birbiri arkas na s ralarken “Ül-kücülerle ne konu urdunuz?” sorusu-nu ayn ak c l kta yan tlayam yor Eli-aç k. “Derin mevzular konu mazd k” diyor, “Onlar derin mevzulara kafay takmazd . Onlar, i te ‘Biz komünistlere kar mücadele ettik, siz yatt n z. Siz niye solculara kar mücadele etmi-yorsunuz. Asl nda siz ye il komünist-siniz. Karpuz gibisiniz asl nda. D n z ye il ama içiniz k z l. Beraber bak sol-

cularla nas l konu uyorsun. Biz iki da-kika konu am yoruz, sen solcularla sa-bahlara kadar konu uyorsun. Demek ki bir ortakl n z var, anla yorsunuz. Sen d ar da namaz falan k l yorsun ama asl nda Komünistsin’ derlerdi.”

Cezaevine girmeden önce Devrim-cilere bak yla cezaevinde ayn ko u-u, hatta ayn i kenceyi payla t ktan

sonraki bak aras ndaki fark da net biçimde çiziyor Eliaç k.

“Ben ilk defa bir solcuyla veya bir Ül-kücüyle bu kadar yak n bir mesafede bir y l ya ad m. Ayn daya yiyorsun, ayn artlara maruz kal yorsun. Bir noktadan sonra solculuk, ülkücülük unutuluyor yani. Mahkumsun. ‘Lan’ oluyorsun. Bize askerler ‘Lan’ derler-di, ad m z söylemezlerdi. ‘Gel lan, git lan...’ Dolay s yla önce artlar n ortak-l ndan bir muhabbetimiz olu tu. Sol-dakileri daha çok sevdim ama. Onlar n d ar da bize anlat ld gibi olmad n ilk defa gördüm. Nas l kaliteli insan-lard . Benden bilgililerdi. Dini konular olunca beni dinlerlerdi. Ekonomi, poli-tika, iktisat olunca ben onlar dinliyor-dum. Epeyce okumu lard . Epey geli -tirmi lerdi kendilerini.”

Ortalama geleneksel, dindar, muha-fazakar bir aileden geliyor. lk gençlik y llar nda Ak nc lar Derne i’nde yeti i-yor. Elbette oralarda emekti, serma-yeydi, diye konu ulmuyor. Bu sorun-sallarla ilk kez cezaevindeki solcular sayesinde tan yor Eliaç k.

Mapuslu unun birinci y l nda ilk kez duru maya ç k yor. Suçu T.C.’yi y k p eriat devleti kurmak... Sonunda bera-

atle bitecek davas n n ilk duru mas n-da tahliye oluyor. Cezaevinden ç k p

68

TÜKENMEZLER GALER S

HSAN EL AÇIK

Page 71: Tukenmez Sayı:12

69

memleket yollar na dü üyor ama art k o cezaevine giren ve gözü Ak nc l ktan ba ka bir ey görmeyen genç de ildir.

“D ar ç kt mda 1981’in yaz yd . Ai-lemin yan na döndüm Kayseri’ye. Ama darbeden sonra her ey çok de i mi -ti. Ama geri dönünce cezaevinde tar-t t m z konular n hiç tart lmad bir ortama gelmi tim tekrar. Bunlarla ne ko aca m? Yabanc kald m, ayr ks durdum hep. Mamak’taki ortam bula-m yordum.”

12 Eylül’ün korkusu insanlar n ilik-lerine, kemiklerine kadar i lemi . Es-kiden tan d birisinin yan na gitse, s f r numara saçlar yla en fazla yak n-l k gösterini “Bir çay iç, git” diyor. n-sanlar korkudan yüzüne bakm yorlar. “Yahu gelin bir otural m konu al m” dese, “Ne konu mas , deli misin sen” kar l n al yor.

Naz m’ n deyi i gelir akl na, 12 Ey-lül’ün Kayseri’sinde cezaevinden yeni ç km Eliaç k için “hava kur un gibi a r”d r. Çaresiz kendini kitap okuma-ya verir. Eve kapan r tam iki y l. Zaten darbe dönemleri onun için hep iyi ki-tap okuma zamanlar olmu ya am n-da. Bir 12 Eylül’den bir de 28 ubat’tan sonra “kitap okuma y llar gelmi ”.

Radikal slamc Yolu SeçtiOrtal kta kimse yok, sosyal faali-

yetler s f r, örgütler yerle bir... Bu artlarda askere gitmeye karar verir.

1983’te Sar kam ’ta tank çavu u olur. Koca birlikte kütüphaneye giden tek askerdir. Terhisine yak n sicili de ar-kas ndan gelir. Rütbelerinin sökülüp er olarak terhis edilmesi gerekiyordur. Komutan çok sevdi i için sümenalt yapar ama dü üncelerini de söyleme-den edemez:

“Asker oldum olal hayat mda kü-tüphaneye gidip kitap okuyan tek bir asker gördüm, sen de terörist ç kt n.”

Askerlik dönü ü lahiyat Fakülte-si’ne girer. Ama amac okulu bitirip devlet imam falan olmak de ildir. Me-rak sald Arapças n ilerletmektir.

lahiyat’ n üçüncü s n f na geldi inde art k ö reneceklerini ö renmi , evlili-

ini yapm , nas lsa kesinlikle devlet memuru olmayacak birisidir.

Art k kitap ve yay nc l k dünyas na

girmi tir. Bir yandan ilk k z , arkas n-dan ikinci, üçüncü, dördüncü, be in-ci çocuklar olurken, kitaplar da pe pe e s ralan r. Bugüne kadar say lar 20’yi bulacak kitaplar ndan ilki “ tikat Üzerine” 1992’de yay nlan r. Politik olarak da eski “yolda lar ”na göre daha radikal tutum alan bir yolu tercih eder.

“Refah Partisi kurulurken biz d n-da kald k. Arkada lardan baz lar par-tiye do ru yöneldiler. Eski Ak nc lar ikiye ayr lm t . Birincisi partiden yana olanlard . kincisi ise, partiyle mücade-le edilmez, partiyle de i tirilmez, parti hiçbir i e yaramaz, diyenler. Daha ille-gal yollardan gidilmesi gerekti ini sa-vunuyorduk. Yani ‘Halk devrimi laz m’ diyen 70’lerdeki solun yapt tart -malar gibiydi; demokratik yoldan m , devrimci yoldan m ; köylerden ehirle-re mi, ehirden köylere mi? Biz radikal islamc bir yolu tercih ettik. Sistemin içine girdikleri için ele tirdik. Entere-sand r, Refah Partisi, Fazilet Partisi, yani Milli Nizam çizgisi 2002 y l na kadar, AK Parti iktidara gelene kadar hep muhalefetini ele tirdik. 2002’de iktidar oldular, bu kez iktidar n ele -tirmeye ba lad k. Çizgimiz hep ayn yd yani.”

Partile meyi reddeden “ slamc lar”, ad konmam cemaatler olarak kita-pevlerinde, derneklerde, vak flarda, dergi ve radyo çevresinde örgütleni-yordu 90’l y llarda. Eliaç k da yay n ve yazarl k dünyas na girebilmek için stanbul’a ta n r. Kitaplar da pe

pe e yay nlanmaya ba lar. Bu arada Kayseri’de bir radyo kurulmu tur ve arkada lar orada örgütlenmektedir. Tekrar geri döner Kayseri’ye. Radyo-da tefsir program yap yordur. Hatta o y llarda “sahura kalan” müdavimler

aras nda Abdullah Gül de vard r Kay-seri Milletvekili olarak.

Radyonun yan s ra bir yerel ga-zetede de yazmaya ba lar. K sa bir süre kal p tekrar yay nc l k ve yazar-l k yapmak için bu i in merkezi olan stanbul’a dönmek istemektedir ama

ko ullar hiç beklemedi i biçimde ge-li ir. Art k Türkiye 28 ubat sürecine girmi tir ve Eliaç k kendini bu sürecin ortas nda bulur.

“Radyo ve gazeteye bir anda ba ör-tülüler dolmaya ba lad . Okula al n-m yorlar, devams zl klar dolunca da binbir umutla girdikleri üniversiteden at l yorlar. Onlar programa ç kart yo-rum, gazetede yaz yorum. Bu arada da hakk mda sürekli davalar aç l yor. 1997’den sonra hakk mda tam 32 dava aç ld . Ben bir anda Kayseri’de kendimi imam hatiplerin, ba örtülülerin ve ku-ran kurslar n n sesini duyurdu u, et-raf mda onlar n ba r t bir eylemler zincirinin oda nda buldum. eylem-leri organize etmeye kadar varm t .”

Eliaç k bir eylemin anonsunu radyo-dan yap yor, gazetedeki kö esinden duyuruyor, an nda oraya binlerce ki i toplan yor o y llarda. Böyle bir durum süreklilik kazan nca durum savc la-r n da dikkatini çekiyor. fadeye ça-

ran savc “Sen burada radyoculuk, gazetecilik yapm yorsun. Eylemlerin içindesin ve bunlar örgütlüyorsun. Eylemlerin k k rt c l n yap yorsun” diyor.

Anlatt 28 ubat sürecinin bu nok-tas nda durup “T pk Gezi’deki gibi” diyor Eliaç k.

“Bana savc ‘irticai ba provakatör’ diyordu. Bütün Kayseri’nin hesab n ben verdim aç lan onlarca davada. ki defa cezaevine girdim 28 ubat sü-recinde. lkinde 25 gün yatt m. Bize

Page 72: Tukenmez Sayı:12

70

TÜKENMEZLER GALER S

HSAN EL AÇIK

bir operasyon düzenlediler. Tam 42 ile yayd lar. ‘Müslüman Gençlik Hare-keti’ dediler. De i im Dergisi çevresi, diye de geçiyordu. Örgüt davas aç-t lar. Yakla k 500 ki iyi içeri ald lar. 220 ki iye dava açt lar. Malatya’dan, stanbul’dan, Kayseri’den arkada lar

ço unluktayd . Evler bas ld , insanlar topland . Sadettin Tantan’ n çi leri Bakanl zaman nda modayd ope-rasyonlara isim koymak. Bizimkine de ‘ afak Operasyonu’ dediler.”

kinci kez tutukland nda Kayse-ri’nin bu kez sivil cezaevine gönderi-lir. Girdi i ko u ta hüküm giymi bir PKK’li vard r. O s rada yerel bir tele-vizyon kanal ndan haberleri izliyor. Haberde silahlar gösteriliyor, örgütte silah yok ama haberlerde araya parça koymu lar. Kayseri Gündem gazetesi yazar , falanca radyonun yorumcusu yakaland diye ak p gidiyor haber. Bir kanalda, ‘ slami Hareket’ deniliyor ya-kaland klar örgüte, ba ka bir haberde ‘ afak Hareketi’, bir di er haberde ‘Malatyal lar Hareketi’... Yedi sekiz ka-nalda da örgütün ismi farkl veriliyor. Haberler bitince PKK’li dönüp “Sizin örgütün ismi neydi? Kaç tane isim sayd lar valla ben anlayamad m ne ol-du unu” diyor. Asl nda örgütlerine ad vermek gibi bir gelenekleri yok. Genel-likle çevresinde topland klar yay n n ad yla an l yorlar.

“Bizim örgütün ad yok” deyince, PKK’li mahkum durumu hiç be enmi-yor:

“Olur mu, niye adamlar n size örgüt ad vermesine izin veriyorsunuz. Bak bizimki Partiye Kalkeren Kürdistan.

Ad n koy ki ba kas na koydurma. Böy-le illegallik olmaz. llegalli in içine etti-niz yani...”

“Rah an Aff ”yla tahliye olur. Ancak radyo yorumlar n da gazete yazarl -

n da b rak r. Çünkü aç lan davalar, kesilen para cezalar yla iki yay n da ç kmaza girmi tir. Bir süre daha de-vam etse ikisini de kapatacakt r 28

ubatç lar. B rak r radyoculu u ve kö e yazarl n . Yeniden evine kapa-n r okumak ve kitap yazmak için.

1998’den 2002’ye kadar sürer bu çal maya, üretmeye dönük ama içe kapan k hayat. Bu süreçte iki kitap daha bitirmi tir.

“Dört y l okudum ve kitap yazd m. Ba ka bir ey yapmad m. stanbul’a gelip yay nc l ve yazarl sürdürme-liydim. Cezalar bir yandan ertelenmi , bir yandan davalar yava yava biti-yor. Ta nd m stanbul’a. Bir yandan kitaplar yaz yorum, bir yandan da yaz-d m kitaplar yay nl yorum.”

1990’l y llar n sonuna do ru parti kurulmas na kar olan fikirlerinde de bir yumu ama olur. Bu yöntemin de kullan labilece ini dü ünmeye ba la-m t r. te bu süreçte 2002 seçimle-rinde yeni bir rüzgar estirir AK Parti. Eliaç k da hem ilk, hem de son kez AK Parti’ye oy verir.

Bir y l bekledikten sonra iktidara tan d sürenin doldu unu dü ünerek aç ktan aç a ele tirmeye ba lar AK Parti iktidar n :

“Kemalistlerin Yerine Geçtiler”“Bir dü ünce adam elinde güç ola-

n ele tirmelidir. Elinde güç olmayan ele tirmeyi namertlik olarak bulu-rum. Ama imdi iktidara hemen gelir gelmez vurulmazd . Onun için bir y l bekledim. Bir y l sonra az çok kestir-dim i in nereye gidece ini. uradan belliydi ki, bunlar n sistemi temelden de i tirmeye niyetleri yok. Devletin temel davran lar n de i tirmiyorlar. Davran lar n devlet yap yorlar. Ke-malistlerin yerine geçmeye niyetleri var. Kemalistlerin yerine geçecekler ve onlar n yapt klar n yapacaklard . Bir gün bunlar 28 ubat’ta yap lan-lar n ayn s n bize yapacaklard . Yap-t lar da. Gezi’de ortaya ç kt bu. 28

ubat’ta yap lanlar n ayn s na maruz

kal yorum bu günlerde. K yamet gibi sald r yorlar. 28 ubat sürecinde tez-gahlanan Kalkanc kasetleri gibi. Kaset bulamad klar için montaj foto raflar yap yorlar. M s r’da katliam olmu . Adam onun yan na benim resmimi koymu ve Mursi devrilmeden önce att m twiti de alt na yap t rm , ‘Bak hsan Eliaç k katliamlar destekliyor’

diye. Erdo an iktidar ehvetle isteyen birisi. Bundan zevk al yor. badet gibi, ibadet a k gibi iktidar talebinde bulu-nuyor. Dolay s yla bu eninde sonunda bir gün ortaya ç kacakt ve dü ündük-lerim, öngördüklerim tamamen u anda kar m zda. Tiran olma ihtimali bile var.”

Eliaç k’a göre u andaki iktidar sla-mi cepheden gelen ele tiriye aç ktan kar ç kam yor. Daha çok nefret ob-jeleriyle örtü türme yoluna gidiyorlar. Muhafazakarlar n öteden beri nefret etti i Ergenekonculuk ve darbecilik. Bir de 28 ubat’taki “hocalar” Ya ar Nuri ve Zekeriya Beyaz... te iktidar muhafazakar kesimin nefret objeleri yan na hsan Eliaç k’ da koyarak göz-den dü ürmeye çal yor.

“Gül’ün Cumhurba kan seçilmesin-den sonra, televizyona ç kmaya ba -lad m, internet sitelerinde yaz lar m ç kt . Ele tirinin dozunu artt rmaya ba lad m. Türkiye’de bir kapitalizm oldu unu, bunlar n iktidara geldikten sonra kendilerini kapitalist sistemin nimetlerine kapt rd n söylüyorum. Vesayet rejimi, diyor, askeri tasfiye ediyor. Ama kendi adamlar n yer-le tiriyor. Kapitalizm ayn kapitalizm ama, bir isim koymak gerekir, dedik ve bunlar n kapitalizme abdest ald rd n söyledim.”

Eliaç k, slami motivasyonu yüksek bu iktidara slami aç dan ele tirilerini yo unla t rd kça çevresindeki ilgi oda-

giderek büyür. Özellikle gençler ç -kar ortaya kendisi gibi dü ünen.

“Telefonlar, insanlar gelmeye ba -lad . Ya mur gibi insan geliyor. Plat-formlar kurulmaya ba land ; Ani Ka-pitalist Müslümanlar, Devrimci Müs-lümanlar gibi. Onlar da kendili inden ortaya çkt . Sonra 2011 Ramazan’ nda lüks iftarlar protesto edildi. 2012’de 1 May s’a kat lmaya karar verdik. Önce Fatih Camisi’nde g yabi cenaze nama-

Page 73: Tukenmez Sayı:12

71

Eliaç k: Gezi’de Bir Rüya Ya and

78’liler Giri imi taraf ndan geçti i-miz günlerde düzenlenen panele

konuk olan Anti Kapitalist Müslüman-lar sözcüsü hsan Eliaç k, “ slamiyet’te e itlik ve özgürlük”, “Gezi direni i” ve “Son politik geli meler” hakk nda de-

erlendirmelerde bulundu. 78’liler Giri imi stanbul Meclisi ta-

raf ndan ayda bir düzenlenen “Kah-valt l Söyle iler” ilk konu u Anti Ka-pitalist Müslümanlar’ n sözcüsü hsan Eliaç k oldu. Eliaç k toplant da “ sla-miyet ve e itlik”, “Gezi direni i”ve gündemin öne ç kan konular hakk n-

da bir sunum yapt . Eliaç k, ç k nda e itlikçi ve özgürlükçü olan bütün dinlerin saraylar n, imparatorlar n eli-ne geçince yozla t na, slamiyet’in özünde e itlikçi ve özgürlükçü bir cev-her buldu una dikkat çeken Eliaç k “Kuran’ n özü e itlik, adalet, özgürlük ve vicdand r. Bu kadar basit… Bundan ötesi ritüellerdir. Tarihler boyu pey-gamberlerin dini format içinde söyle-diklerini, Marksizm seküler bir dille din olmaks z n söylemi tir” diye konu tu.

Sunumun ard ndan soru cevap bö-lümüne geçilen panelde “Gezi Dire-

ni ine ili kin bir soruya Eliaç k öyle yan t verdi: “Gezi’de bir rüya ya an-d . Ortakl k, karde lik, dayan ma ve payla m… Bu rüyan n devam etmesi gerekiyor. LGBT bireylerle dindarlar yan yana durdu, ulusalc larla Kürtler de öyle…

Biz namaz k larken ateistler bizim etraf m zda çember olu turdular. Bu gerçekten bir rüyad r. Rüyalar biri görür, ba kalar inan r ve gerçekle -tirmeye çal r. Dinci adam, adam g rt-laklarken ayet okuyor, ateist kad n Gezi’de bir kedi gazdan bo ulurken a l yor. Bu iki tabloyu kar la t rd kça benim beynimde depremler oluyor. Yeryüzü sofralar nda hep bunlar an-latmaya çal t k.”

Kürt, Türk, Çerkes, Alevi, Sünni, Ka-d n erkek herkesin bu topraklarda e it ve özgür ya amas gerekti ini vur-gulayan Eliaç k, Rojava ve M s r’daki katliamlara dikkat çekerek her türlü katliam lanetledi ini belirtti.

z k ld k. Binden fazla insan kat ld .”Eliaç k’ n o 1 May s’ta cami avlusun-

da namazdan önce yapt konu ma, asl nda herkese yeni bir hareketin ba lad n duyuruyordu. öyle demi -ti Eliaç k:

“Burada reddi miras yap yoruz. Bundan y llarca önce Fatih ve Sul-tanahmet camilerinden toplan p dö-nemin muhafazakar-mukaddesatç Müslüman gençli i Deniz Gezmi leri ta lamaya gitmi lerdi. Onlar 6. Filo’yu protesto ediyordu. Bunlar da 6. Filo’yu protesto edenleri protesto ediyordu. Bundan 40 y l sonra biz çocuklar ve torunlar olarak yine burada topla-n yoruz, bu sefer Deniz Gezmi lerin an ld , foto raflar n n as ld yere gidiyoruz, 1 May s’a gidiyoruz. Önce 1 May s’ta ölenler için g yabi cenaze na-maz k l yoruz. Bizim bu hareketimiz ayn zamanda bir reddi mirast r. Bize devredilen,70’li y llardan kalan bu mi-ras reddediyoruz. Ke ke o zaman De-niz Gezmi lerin yan nda yer alsalard ... Ama biz 40 y l gecikmeyle bunu yap -yoruz...”

Toplumun belli bir kesimi taraf n-dan 1 May s’a kat l m yla dikkati çeken Eliaç k ve onun gibi dü ünen gençle-rin bilinilirli i Gezi olaylar nda adeta patlama yapt . Anti Kapitalist Müslü-manlar n varl , Gezi’de, Ataist genç-lerin çevrelerinde olu turdu u koru-ma duvar n n önünde namaz k lmalar AK Parti iktidar n n elinden önemli bir silah da ald . Gezi eylemini karala-mak için her türlü yalana, kara propa-gandan n en ilkel araçlar n sar labilen iktidar sahipleri, Eliaç k ve arkada la-r n n varl nedeniyle bir tek iftiray atamad ; “Dinsizler, Allahs zlar, slam dü manlar ...”

Gezi sonras nda Türkiye’nin dört bir yan nda kurulan Yeryüzü Sofralar adl iftarlara Ramazan boyunca bir kent-ten di erine yeti meye çal an Eliaç k, özellikle Sosyalist solun emek, vicdan ve özgürlükler ba lam nda bir araya gelebilece inin ve bu birlikteli in kal c olabilece inin en aç k göstergesi oldu.

Bu zamana dek Türkiye’de olu an slami davran kal plar n n zincirlerini

k ran Eliaç k’ NATO protestolar ndan

Hrant Dink’i anma toplant lar na kadar e itlikten, özgürlükten, emekten yana bu ülkeyi ilgilendiren her eylemin için-de görmek mümkün.

slamc lar için de, bu zamana dek çizdikleri ana davran biçimi nedeniy-le slamc lara kar so uk, hatta tepkili yakla an sosyalistler için de Eliaç k ve onun çizgisini izleyenler yeni bir vic-dan hareketinin simgesi oldu.

Çünkü slamc motivasyonu yüksek görünen AK Parti iktidar n n bütün yald z n kaz yorlar ve slam ad na gel-dikleri iktidar n büyülü atafat na olan dü künlüklerini dost dü man herkese te hir ediyorlar.

“Yiyece i ekme i olmad halde k n ndan s yr lm bir k l ç gibi isyan etmeyen insan n akl na a ar m” di-yen, Peygamber’in “karde i” Ebu Zer f trat ndan; slam dininin devrimcili-

ini, Marksizme dönük bir anlay la yorumlayan Ali eriatî’nin yolundan gelen hsan Eliaç k ve onun gibiler sa-yesinde ö reniyor herkes; bu “kendi-ne Müslüman”lar n kapitalizme abdest ald rd n .

Page 74: Tukenmez Sayı:12

72

KÜLTÜR SÜNÜT

D L

Dil nedir, diye sorgulamaya gir-mi tim ilk yaz mda. Ard ndan da

sonunun pek de nereye varaca n kestiremeden anadil, dil ve toplum-sal kavray üstünden devam etmi -tim. Oysa gerçek anlamda dilin ne oldu unu ve böylesi bir ara t rman n sonunu, içeri i itibariyle kestirmek zor görünmektedir. Zira dilin ne ol-du u konusunda hala bir kavram karga as bulunmaktad r. Kimileri-ne göre ‘dil ya ayan bir organizma’, a rl kla kabul gören görü e göreyse “dil kültürel bir olgudur”.

Dil insan var oldu u sürece, tarihin sonraki ku aklara aktar lmas nda en etkili ve tarihi canl tutan bir araç olarak süregelmi tir.

Dil 19. yüzy l n ortalar ndan iti-baren siyasi, toplumsal ve kültürel teoride gittikçe merkezi bir konu olmu tur. 20. yüzy lda ise insan bi-

limlerine ve sosyal bilimlere egemen olan trendlerin ço u ‘dilbilimsel dö-nü ler’ olarak adland r lm ya da bir biçimde dile, söyleme ve dü ünme-ye odaklanm t r. Ayr ca dilin dünya üzerine dü ünme ve dünyay anlam-land rma biçimimiz ile derinden bir ba oldu u görü ü, dilbilimciler ara-s nda ço unlukla kabul görmektedir.

Dil, politika için merkezi bir unsur olmas n n yan s ra; kültürle de iç içe-dir. Bu noktada, Dünya sözcüklerle politikle erek ve terimleri anlamlan-d r larak günlük ya amda kar m za ç kmaktad r dersek, san r m abart l olmaz.

20. Yüzy l n önemli filozoflar ndan say lan Avusturyal felsefeci Witt-genstein’ n u vecizesi bu anlamda yerinde görünmektedir: ‘Bir sözcü-

ün anlam o sözcü ün dildeki kulla-n m d r.’

Politikada Dilin ManipülasyonuDilin politikadaki kullan m , sorunlu

ve karma k alanlardan biridir. Bu-nun önemli sebeplerinden biri, dilin her alanda kolayca uygulamaya el-veri li olmas ve zenginli i itibariyle de manipülasyona yatk nl d r. Top-

lumda kullan lan dil, kendi içinde bir ideolojinin ürünüdür ve bu dil, top-lumdaki bütün kurumlarda hiyerar-ik bir ekilde içselle mi tir. Bir an-

lamda, kurumlar n dokusuna, devlet elinde bulunan her türlü ayg t ara-c l yla i lenmi ve kan ksan r hale getirilmi tir.

Bütün toplumsal hareketler, bu dil üzerinden beslenmektedir. Çün-kü toplumsal hareketler dilden güç alarak ivmelerini art rmaktad r. Her dönem kendi ideolojisini olu turdu-

u gibi, her ideoloji de kendi literatü-rüne ve görü lerine uygun bir jargon ve söylem biçimi yaratmaktad r. Po-litikada dil, yönetenlerle yönetilen-ler aras nda yürütülen diyalogda en önemli unsurdur. En geni anlam yla dil semboller, her türlü bildiri im i a-retleri, hareket, yaz , görüntü ve ko-nu ma dilleri halinde geçerlidir. Yö-neticiler için kitlelere giri olana d r. Dilin politikada etkili kullan m de i-ik yöntemlerle mümkün olabilmek-

tedir. Ortak hedefler, ço u zaman farkl ideoloji ve görü teki insanlar n dili ayn yöntemlerle kullanmalar na f rsat vermektedir. Günümüzde kul-lan lan politik dil, seçilen tümceler ve teknolojiyle her gün türetilen yeni sözcükler, dilin manipülasyonunu da gittikçe kolayla t rmaktad r.

Tespitlerimize görsel dünyan n ve medyan n çarp c zenginli ini de katarsak; dilin dayan lmaz hafifli ini daha iyi gözlemleyebiliriz. Dünyada var olan ve varl klar n sürdürmek is-teyen sistemler, politik anlamlar na sözcüklerle ula maktad rlar.

Hâkim ideolojiler, kendi kültürünü yaymak için kullanacaklar dili yarat-makta ve onun yayg nla mas nda en çok bas n-yay n organlar n kullan-maktad rlar. Egemen sistem, hâkim

Dil: Politikada Merkezî UnsurBütün toplumsal hareketler, dil üzerinden beslenmektedir. Her dönem kendi ideolojisini olu turdu u gibi, her ideoloji de kendi literatürüne ve görü lerine uygun bir jargon ve söylem biçimi yaratmaktad r.

Sultan [email protected]

Page 75: Tukenmez Sayı:12

73

bir formül üretmek için cinsiyet, s -n f, rk gibi parametrelerle toplumu bölüp, toplum üzerinde tahakküm kurarken dil ile bunu destekler. tal-yan dilbilimci Franco Lo Piparo’ya göre toplum olarak kulland m z dil, konu urken seçti imiz sözcükler üzerinde bütünüyle özgürce seçim yapabilece imiz yan lg dan öte bir ey de ildir. Nas l konu aca m za

ili kin kararlar, aç k bir biçimde ge-nellikle hükümet taraf ndan finanse edilen ve var olan gramer kitaplar , sözlükler ve hükümet destekli e itim sistemi taraf ndan ekillendirilmek-tedir. Ba ka bir deyi le, dilin kullan -m birçok kurumsal kayna n etkisi ve yönlendirmesi alt ndad r.

Özel olarak dil, politikada hitabet ve yaz sanat olarak da çok önem-lidir. Meydanda, salonda, radyoda, ekranda konu ulan ve konu mac n n kitleyi etkileyen dili, sonuç almakta büyük rol oynar; ba ar sa lar. Poli-tikac lar dilin bütün incelik ve teknik-lerini kullanarak kendi güçlerini top-lum üzerinde hissettirip dili en büyük silah olarak kullanmaktad rlar. Dilin bu ince kullan m sanat retorik ola-rak tan mlanmaktad r.

Yunan’dan Günümüze RetorikPolitik dile yak n ve onunla birebir

ili kisi oldu undan, yukar da söz et-ti im retorikten ve retori in tarihçe-sinden bahsetmek istiyorum. Anlat -lanlar nda dünyada var olan ve varl klar n sürdürmek isteyen sis-temler, politik anlamlar na sözcükler-le ula maktad rlar.

Retorik basit tan m yla ‘topluluk önünde etkili konu ma sanat ve be-cerisidir.’ Konuya ili kin yaz lar, eski M s r ve Yunan ehir devletlerine dayanmaktad r. Özellikle antik ça Yunan filozofu Aristo’nun (M.Ö. 384-M.Ö. 322) bundan 2300-2400 y l önce yazd Konu ma Sanat (Rhe-toric) adl kitab bugün hala birçok çal maya temel te kil etmektedir. Aristo insan ‘siyasal bir varl k’ olarak tan mlarken bu siyasi varl klar n ayn zamanda ‘iyi ya amalar gereken bir toplumsal bütünlük’ oldu una dikkat çekmektedir. Dolay s yla, toplumla iyi ileti im kurabilmenin en sa l kl yolu-nun onlarla konu mak, onlara hitap etmek oldu u dönemlerde, toplum kar s nda etkili konu ma becerisi çok önem ta maktad r. O dönemlerde hi-tabet, al nan e itimin bir parças d r.

Geçmi teki söylem ve hitabet ekille-ri incelendi inde dini, siyasi ya da ku-rumsal liderlerin hitabet yetenekleri-nin çok güçlü oldu u görülmektedir.

Retorik günlük dilde, siyasette, hu-kukta, hatta sa l k kuramlar nda ve onlar n söylemlerinde hep etkili bir ekilde kullan lm t r. Retorikte gerekli

olan ana malzeme, esas olarak üç te-mel ö eye dayanmaktad r: Bir konu -mac yani orator, dinleyici toplulu u ve üzerinde farkl l klar n tart ld konu. Retorik edebiyatta, siyasette, mahkemelerde, do al dilde, bilim d ak l yürütmede, fikirde, güzel konu -mada, örtük unsur içinde, örtük olan n arkas ndaki niyette ortaya ç kar. Es-nek yap s itibariyle retorik kendini k -s tlamam , yay lm t r. Retorik, mah-kemede adaleti gerçekle tirmek, poli-tikada yarar sa lamak ve esas olarak ikna amac yla, en etkili ve cezbedici bir biçimde kullanma sanat olmu tur.

Kaynakça: Language and Hegemony (Peter Ives, 2004) - Retorik (Aristotoles: 2012, YKY)XX. Yüzy lda Dilbilim ve Göstergebilim - Kuramlar (Mehmet R fat: 2005, YKY)De i en Dünya De i en Dil (Macit Gökberk: 2007, YKY)

Salih Kandal Ölümsüzdür

PKK tarihinde “Hilvan olaylar ” olarak bilinen ve 1977 ile 1979

y llar aras nda ya anan çat malarda ya am n yitirenler, Salih Kandal’ n 34. ölüm y ldönümü dolay s yla Hilvan

ehir Mezarl ’nda düzenlenen tören ve BDP lçe binas nda verilen mevlitle an ld . 34 y l önce Hilvan’a ba l K r-ba köyünde AP Milletvekili Mehmet Celal Bucak’a kar yap lan sald r da ya am n yitiren Salih Kandal’ n me-zar ba nda MEYA-DER öncülü ünde biraraya gelen yüzlerce yurtta Salih Kandal’ n posteri ve “ ehidên meru-meta me ne” pankart n açt . S k s k “ ehit namirin” slogan atan yurtta -lar, bir dakikal k sayg duru unda bu-lundu.

Ard ndan dönemin canl tan da olan BDP PM üyesi Sait Üçlü, yapt k sa konu mada, “buras sözün bit-ti i yerdir” dedi. Üçlü devamla , “ lk ehidimiz ‘Söz onurdur, onuru çi net-

meyece iz’ diyor. Söz a zdan ç kar.

A zdan giren de il, ç kan insan kir-letir. ehitlerimiz onurlar ile bu ülke ve halk n özgürlü ü için mücadele et-tiler. 36 y l önce ilk ehidimiz burada topra a dü ünce bir avuç insand k. 35 y lda kimsenin hayal etmedi i nok-taya geldik. Bu topraklar n bir yan Nemrut’tur, karanl kt r, zulümdür; bir yan da emektir, brahim’dir, halkt r, özgürlük ve hakikat aray d r. Haki-kat a k, a k özgür ya amd r. Onlar hakikati, demokrasiyi, özgürlü ü bü-yük bir a k ile arad lar. O a kla müca-dele ettiler, o a kla topra a dü tüler” ... diye konu tu.

Akabinde Hilvan’da ya am n yiti-renler için BDP binas dam ndaki fo-to raf sergisi izlendikten sonra etkin-lik sona erdi.

Page 76: Tukenmez Sayı:12

74

78’lilerin Tarihi ve Mücadelesi’nden...19. Dönem Türkiye 78’liler Meclisi

Diyarbak r/1-2 Haziran 2013…

78’lilerin yürüyü ü 1999 y l n n Kas m ay nda ba lad . Son dere-

ce gösteri siz, sessiz, sade ama bir o kadar da sahici ve kendinden emin bir yürüyü tü bu.

Ba ka nas l olabilirdi ki? 78’lilerin yoklu u ön bir kabuldü. 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden

20 y l geçmi ti. Arada 20 y l gibi bü-yük bir zaman dilimi bo lu u vard . 78’liler olarak birbirimizi 1980 ön-cesinden, sorgu ve i kence merkez-lerinden, zindanlardan hayal meyal biliyorduk, ama fiziki özelliklerimizin zamana direnme gibi bir yetisi olma-d ndan birbirimizi tan makta zorluk çekiyorduk.

En önemlisi 12 Eylül’le ba layan ye-nilgi ve geri çekilme süreci, ‘sosyalist’ sistemin çökmesi, solun her toparlan-ma çabas n n akametle sonuçlanma-s , umutsuzluk ve karamsarl k duy-gusunu artan ölçüde derinle tirmi ti. Solun tüm e ilimleriyle, bildi imiz tan d m z ili kilerle konu uyorduk. Yakla m olumsuzdu. Görünen ey ‘bizim ku ak’ diye bir eyin olmad ’ idi. Öyle ki konu tu umuz ço u arka-da geçmi inden utan yordu. ‘Yitik ku ak’ politikas tutmu gibiydi.

Gerçekler ac d r ve maalesef ger-çek buydu.

14 y l önce 1999’un Kas m ay nda yani 2000’li y la girerken 78’liler diye bir ku ak ve 78’liler diye kavram da yoktu. Alg buydu…

Peki, bu gerçek miydi? Hay r, de-ildi! Dolay s yla ilk iki y l m z ‘78’liler

ku a var’, ‘bu ku ak yüz binleriyle

1970’li y llarda tarihi bir rol oynad , yine oynayacak’ , ‘bu ku ak topar-lanacak, kendini yeniden kuracak, 12 Eylül darbecilerini yarg layacak, demokrasinin önünü açacak’ dü ün-cesini memleketin dört bir yan nda sürekli ve sistemli bir ekilde anlat-makla geçti. Kurdu umuz cümlelere en ba ta eski okul arkada lar m z,

i li Siyasal Bilgiler Fakültesi ö ren-cileri ve çevre ili kileri destek verdi. Buradan stanbul’a, Türkiye’ye do ru 78’lilik dü üncesi geli ti.

Ortaya att m z 78’liler dü ünce-sinin hayat içinde kar l vard . 12 Eylül darbesinin silindir gibi üzerin-den geçti i, ezilen, sanki hiç ya ama-m gibi yok say lan, her biri bir ta-rafa savrulan 78’liler, kendine özgün bir yolla sab rla örülen ba ms z bir alanda toparland , bir ku ak olarak kendini kurdu ve tarih sahnesindeki yerini ald .

Bugün herkes 78’lileri biliyor. 78’li-leri anlatan an lar, romanlar, öyküler, iirler yay mlan yor. Sempozyumlar,

paneller, forumlar, TV programlar , radyo ve gazete söyle ileri, tart ma-

lar yap l yor. 78’lilerin ya anm l kla-r n öykülerini konu alan filmler izlen-me rekorlar k r yor.

12 Eylül cuntas n n ve egemen oli-gar ik ayg t n ‘Yitik ku ak” politikas yenildi. 78’lileri tasfiyeye yat rma po-litikas yenildi.

Bugün 78’lilk dü üncesi var. 78’liler ve 78’liler hareketi var.

Kan t m ? Kan t biziz. 14 y l önce Türkiye’de, 12 Eylül, ge-

nellikle 12 eylül darbesinin y l dönüm-lerinde hat rlan rd . Toplum ve halk, 12 Eylül’ü geçmi te kalm bir hadise olarak kan ksar olmu tu.

Bugün Türkiye’de 12 Eylül bütün yönleriyle tart l yor. Daha da ötesi, iki darbeciyle s n rl olsa da 12 Ey-lül yarg konusu oluyor. Diyarbak r 5 No.lu Cezaevi ile ilgili soru turma aç ld . Yarg konusu oldu.

78’liler Tasfiye Edilmeden...78’liler, Kürt ve Türk halklar n n

karde çe ve özgürce birlikte ya ad bir Türkiye idealine canlar n verecek kadar ba lanm bir gençlik ku a y-d lar. 70’lerin Kürt, Türk ve farkl mil-

Politik Rapor’dan78’lileri tüketemediler. Neden mi? nsan tükenmez de ondan! nsan varsa zulme kar direni tükenmez! Umut tükenmez! Vicdan tükenmez! Hak, hukuk, adalet tükenmez de ondan!

TÜRK YE

MECL S

TÜRK YE

MECL S

19. dönem Türkiye 78’liler Meclisi

Page 77: Tukenmez Sayı:12

75

liyetlerden ilerici, yurtsever, devrimci gençleriydiler, yüz binlerleydiler.

78’lilerin sesi k s lmadan Türkiye, ABD, srail, M s r, Suudi Arabistan ve Katar’ n stratejik suç orta durumu-na dü ürülemezdi.

78’liler tasfiye edilmeden emekçi halk n al n teri emperyalistlere, te-kelci sermayedarlara, büyük toprak sahiplerine, tefecilere pe ke çekile-mezdi. Türkiye IMF’ye teslim edile-mezdi. 78’liler k r lmadan kontrgerilla çeteleri çe itli biçimler alt nda, zehirli bir sarma k gibi bütün ülkeyi sara-mazd .

78’liler yenilmeden, Kürt halk n n özgürlük mücadelesi yaln z ba na b -rak lamazd .

78’liler, i te bu yüzden hiçbir ku a-n maruz kalmad büyük haks zl k-

larla yüz yüze kald lar. “Kahrolsun Fa izm” dedikleri, fa-

izme ve gericili e kar demokrasiyi, savunduklar için k r ld lar.

“Üretenler yönetsin” dedikleri, ser-mayeye kar eme in hakk n ve sos-yalizmi savunduklar için sürüldüler.

stanbul, Ankara, zmir sokaklar n-da “Kurdara Azadi” dedikleri ve öz-gür Kürt hareketinin potansiyel müt-tefiki say ld klar için tasfiye edildiler.

Diyarbak r’da, Mardin’de, Urfa’da “Kahrolsun sömürgecilik” dedikle-ri, Kürt halk n n kendi kaderini tayin hakk için yola ç kt klar için öldürül-düler, Diyarbak r zindan vah etini ya-ad lar. 12 Eylül’cüler, topluma, Kürt ve

Türk halk na ve ezilen milliyetlere diz çöktürmek için 78’lileri i kenceden geçirdiler, ast lar, yüz binlercesini cezaevine doldurdular, d ar ç kt kla-r nda yurtta l k haklar ndan mahrum b rakt lar.

Olmad . 78’lileri tüketemediler. Neden mi? nsan tükenmez de ondan! nsan

varsa zulme kar direni tükenmez! Umut tükenmez! Vicdan tükenmez! Hak, hukuk, adalet tükenmez de on-dan! Direni ya at r ve ya amakt r da ondan…

78’lilerin KampanyalarÖncelikle u veya bu ölçüde bir ara-

ya gelen 78’liler, yirmi y l boyunca yap lan tek yanl ideolojik, politik, kül-türel sald r lara, hileli yönlendirmele-re cevap verdiler. Duru lar n ortaya koydular. Hakikat, vicdan, hak hukuk, adalet kavramlar üzerinden kendi programlar n ve felsefelerini ortaya koydular. Gasp edilen kamusal ve si-yasi haklar n , medeni haklar n k sa-cas “Yurtta l k Haklar n stiyoruz!” ad alt nda yürüttükleri kampanya ile kazanma mücadelesini verdiler ve bunu kazand lar.

‘Yasaklar kalkm t … S ra darbeci-lerde idi. 12 Eylül darbecilerinin yar-g lanmas için, “Anayasa’n n geçici 15. Maddesi’nin kald r lmas , Gerçekleri Ara t rma ve Adalet Komisyonlar ’n n Kurulmas ” mücadelesini verdiler. Türkiye’de darbeyi haz rlayan kö e ta lar na dair dosyalar açt lar: 1 May s 1977 ve Mara katliamlar dosyalar y-d bunlar…

12 Eylül darbesi, Darbe giri imi dü-zeyinde kalmam t . Darbeciler, Ana-yasa’n n Geçici 15. Maddesi’nin ve devletle en darbenin uluslararas hu-kukun güvencesi alt nda ‘cezas zl k’ halini sa lama alma rahatl içindey-di. Kendilerince ‘zaman a m ’ kavra-m da lehlerine i liyordu. 78’liler ‘ n-sanl k suçlar nda zaman a m olmaz’ müktesebat ba lam nda, Erdal Eren ve 6 Haziran katliam , Veysel Güney dosyalar n açt lar. K z ldere, brahim Kaypakkaya dosyalar n açt lar. Di-yarbak r 5 No.lu Askeri Cezaevi dos-yas n açt lar.

Bu alanda ‘Devlet hakikat komis-

yonunu kurmazsa ya da ön ayak ol-mazsa, olmaz’ ezberini bozdular. Kürt ve Türk halklar n n ilerici, yurtsever, devrimci evlatlar n n özgücüyle, eme-

iyle, dayan mas yla yasalar önünde ‘gayri resmi’ ama toplum vicdan nda son derece me ru olan Hakikat Ko-misyonu kurdular. Bu ayn zamanda Türkiye’de kurulan ilk ve tek me ru Hakikat Komisyonu oldu.

78’liler kuruldu u tarihten itiba-ren her y l gerçekle tirdikleri Türkiye Meclislerinde ana tema ve iarla çe-itli kampanyalar sürdürdüler. Kas m 1999 – ubat 2002 y llar nda,

‘78 ku a ve 12 Eylül darbecilerinin yarg lanmas ’ fikrinin ortaya ç kt .

2 Mart 2002 - 4 Mart 2004 y llar , 78’lilerin ve 30 Ocak 1987 öncesinin gasp edilen kamusal, siyasi ve mede-ni haklar n kazanma y llar yd . Kam-panyam z n ad “ Yurtta l k Haklar n stiyoruz” idi.

Haziran 2004 yaz süresince 78’li-lerin saflar nda tart lan temel konu ‘darbecilerin yarg lanma ko ullar n n nas l yarat laca yd . Marmaris’te yasaklanan ‘Netekim Festival’ bunun ipuçlar n , yay n hayat süren ‘78’liler Tükenmez’ dergisi ise araçlar n su-nuyordu.

78’liler Tükenmez dergisinin, Mart 2004 y l nda ç kan ilk say s n n üst ba l , ‘Yasaklar Kald r ld ! S ra Dar-becilerde!’, Nisan say s n n üst ba l -

‘Darbecileri Nas l Yarg layaca z Baba?’, May s say s n n üst ba l , ‘Darbecileri Yarg layal m! Asmaya-l m! Besleyelim’, Temmuz - A ustos say s n n üst ba l , ‘Darbecilerin Pe ini B rakmayaca z’, Eylül - Ekim say s n n üst ba l ‘ 15. Madde Kald -r ls n!’ idi. Ocak 2005 y l nda yap lan bas n toplant s ile yeni y la, ‘12 Eylül Darbecileri Yarg lans n! Gerçekleri Ara t rma ve Adalet Komisyonu Ku-rulsun!’ kampanyas ile girecektik.

M. Hayri Durmu , Kemal Pir, Akif Y lmaz, Ali Çiçek

YA IYORLAR!

Page 78: Tukenmez Sayı:12

Bu kampanyan n biçimleri bir yan y-la derginin Ekim – Kas m 2005 sa-y s n n üst ba l n-da, “Darbecisiniz! ‘Pa a Pa a’ Yarg -lanacaks n z!” biçi-minde yer al rken, pratik ifadesi, dosyalar n aç lmas ola-cak ve dosyalar içinde 12 Eylül 2007 tarihinde, Diyarbak r 5 No.lu Askeri Cezaevi öne ç kacak, bu çabalar be y ld r srarla ve sab rla sürdürülen Ha-kikat Komisyonu’na dönü ecekti.

Hakikat Komisyonu dahil, 78’liler ba ndan itibaren Kürt meselesine ve taleplerine kar olabildi ince duyarl davrand lar. Bu tav r meyvelerini verdi: Kürt ve Türk karde li i 78’liler zemi-ninde de ortak bir ya am alan buldu.

Nisan 2011 Nisan ay nda Mersin’de düzenlenen XVII. Dönem: Türkiye 78’liler Meclisi Toplant s , Kürt – Tür-kiyeli 78’lilerin ortakla mas aç s n-dan tarihi bir geli meydi. Bu ortakla -man n geçen y l May s 2012’de XVIII. Dönem: Türkiye Meclisi toplant s olarak Diyarbak r’a ta nmas ve bu y lda ”demokratik çözüm ve bar ” sürecinde bu toplant n n Kürt halk yla bir bulu ma olarak gerçekle tirilmesi son derece önemli.

14 y l önce, “78’liler tarihi bir süreç-te Türkiye Meclisi toplant lar n Diyar-bak r’da yapacaklar, bu toplant da Türkiye ve Kürdistan co rafyas n n sorunlar n Kürt, Türk, Arap, Ermeni, Çerkez, Gürcü ve di er milliyetlerden karde ler olarak ortak örgütlülük-te kar l kl konu acaklar” denseydi, eminim buna kimse inanmazd .

14 y l süren uzun ve zahmetli ça-l malar sonucu, Türkiyeli ve Kürdis-

tanl 78’liler gönül rahatl içinde ve beraber konu uyor, tart yor ve mü-cadele ediyorlar.

78’lilerin Örgütlenmesi78’liler burjuva yasall zemininde

hareket etmiyorlar. 78’liler ‘ ç Hu-kuk’lar na dayanarak devrimci me -ruluk ve yasall k yolunda yürüyorlar. Do rudan demokrasi perspektifiyle, ya anm deneyimleri kendi özgül Meclis deneyimlerinde de erlendi-riyorlar. Kentte, kasabada, köyde Meclis’i esas al yorlar. Darbe kar t , demokrasi yanl s tüm e ilimlerin, ahsiyetlerin, derneklerin, vak flar n,

sendikalar n içinde yer ald , her gö-rü ün özgürce ifade edildi i, her or-gan n n seçimle geldi i Meclis’e daya-narak kendilerini geli tiriyorlar.

78’liler iç hukuklar n ve bildirgele-rini yeniden yeniden gözden geçiri-yor, yeniliyorlar ve Meclis örgütlen-mesini yayg nla t r p derinle tirme çabas içindeler.

Kapitalizmin dayan may tamamen yok etti i bilinciyle, dayan man n yeni biçimleri üzerinde dü ünüyor, tart yor, ad m atmaya çal yorlar.

Yay n faaliyetini geli tirmeye, bu yönlü aksamalar a maya çal yor-lar. Dergimiz Tükenmez son üç say s , özellikle son Türkiye’nin Kürdistan gerçe iyle yüzle mesi perspektifiyle ç kard m z “ 21. Yüzy lda Kürtler”

say s yo un ilgi gördü.

‘Darbecilerin yar-g lanmas ’n n her zaman darbecilerin yarg lanmas anla-m na gelmedi ini, demokrasinin önü-nün aç lmas anla-

m na ise hiç gelmedi ini bilen 78’liler, 12 Eylül darbecilerinin yarg lanmas n demokratikle me ile birlikte ele al n-mas n istediler, bu konuda yo un bir çaba içinde oldular. Olmuyorsa ayet, olmayacaksa ayet, 78’liler alterna-tifsiz de ildir! 78’liler Ankara’daki 12 Eylül davas n n “ ike” oldu unu aç k-lama yüreklili ine, “Haydi Türkiye devrimcileri ve halk ! Haydi Diyarba-k r’a! 12 Eylül darbecilerinin yarg lan-mas n n yolu Diyarbak r zindan suçlu-lar n n yarg lanmas nda geçecektir!” ça r s n yapacak siyasal cesarete ve bunu ete kemi e büründürecek top-lumsal deste e sahiptirler.

… Bilelim ki yarg lan rlarsa ve yarg la-

n rsa ayet; 12 Eylül darbecileri ve 12 Eylül sistemi Diyarbak r’da, Diyarba-k r 5 No.lu Zindan gerçekli iyle yar-g lanacakt r. Yoksa davam z mah ere kalma tehlikesi ile kar kar yad r.

12 Eylül darbecilerinin esasen Diyarbak r 5 No’lu Askeri Cezae-vi’ndeki suçlar ndan yarg lanaca inanc yla ba ndan itibaren bu yönlü ad mlar güçlendirmeye çal yoruz. Türkiye Toplumu ve halk n n, Kürt meselesiyle ve Diyarbak r vah et ko-ullar ile mahkemelerde yüzle me-

sini istiyoruz.

Tükenmez

76 76

Necdet AdalHayri DurmuMine Bademci

Nurettin YedigölZeki Yumurtac

Süleyman Cihan

YA IYORLAR!TÜRK YE

MECL S

Page 79: Tukenmez Sayı:12
Page 80: Tukenmez Sayı:12