tÜrsab dergİ | ocak 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde...

68
Şehir gibi bir çarşı A bazaar like a city Renkli çöller ülkesi: Ürdün The land of colourful deserts:Jordan Dadaşlar yüksekten uçacak Dadaş will be flying high

Upload: others

Post on 03-Jan-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

Şehir gibi bir çarşı A bazaa r l i ke a c i t y Renkli çöl ler ülkesi : Ürdün The l and o f co lou r fu l de se r t s : Jo rdan Dadaşlar yüksekten uçacak Dadaş w i l l be f l y i ng h igh

Page 2: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

Erken Osmanlı Dönemi çini sanatına hâkim olan renkli sır tekniği ile yapılmış, 1432 tarihli Karamanoğlu İbrahim Bey İmareti’ne ait çini mihrap. Bitkisel ve geometrik bezemeli çini levhalardan oluşan mihrabın kitabe panosunda, nesih hatla Bakara Sûresi’nin 255. (Ayet-el Kürsî) ayeti, kûfî hatla da 256. ve 257. ayetleri yazılıdır.

İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ KOLEKSİYONUNDAN

ÇİNİ MİHRAP

İstanbul Arkeoloji MüzeleriOsman Hamdi Bey Yokuşu Sultanahmet İstanbul • Tel: 212 527 27 00 - 520 77 40 • www.istanbularkeoloji.gov.tr

Ana Sponsor

İstanbul Arkeoloji Müzeleri TÜRSAB’ın desteğiyle yenileniyor

Page 3: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Page 4: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

08Şehir gibi bir çarşı A bazaar like a city

12Renkli çöller ülkesi: ÜrdünThe land of colourful deserts: Jordan

18Dadaşlar yüksekten uçacakDadaş will be flying high

TÜRSAB DERG‹, Bas›n Konseyi üyesi olup, Bas›n Meslek ‹lkeleri’ne uymaya söz vermiştir. TÜRSAB DERG‹’de yay›nlanan yaz› ve fotoğraflardan kaynak gösterilmeden al›nt› yap›lamaz. TÜRSAB MAGAZINE is a member of the Turkish Press Council and has resolved to abide by the Press Code of Ethics. None of the articles and photographs published in the TÜRSAB MAGAZINE maybe quoted without mentioning of resource.

TÜRSABTÜRK‹YE SEYAHAT ACENTALARI B‹RL‹⁄‹

taraf›ndan ayl›k olarak yay›nlan›r

Published monthly byASSOCIATION OF TURKISH TRAVEL AGENCIES

ISSN 1300-3364Yerel Süreli Yay›n/Local Periodical

TÜRSAB ad›na Sahibi Owner on behalf of TÜRSAB

Başaran ULUSOY

Sorumlu Yaz› ‹şleri Müdürü/Managing Editor

Feyyaz YALÇIN

Yay›n Yönetmeni/Editor

Ayşim ALPMAN

TÜRSAB ad›na Yay›n Koordinatörü

Publication Coordinator on behalf of TÜRSAB

Arzu ÇENG‹L

Görsel Yönetmen/Art Director

Özgür AÇIKBAŞ

Çeviri/Translation

Kemal PARLAR

Bask›/Printing: Müka Matbaa

Tel: (0.212) 549 68 24

Bask› Tarihi/Print Date: Ocak/January 2011

TÜRSAB

Tel: (0.212) 259 84 04 Faks: (0.212) 259 06 56

Dikilitaş Mah. Aş›k Kerem Sk.No: 42

34349 Beşiktaş-‹stanbul/Türkiye

www.tursab.org.tr/e-mail:[email protected] ve Görsel Haz›rl›k

Editorial and Visual Preparation

BRONZ YAYIN

Tel: (0.212) 244 85 37-38 Faks: (0.212) 244 85 34

Pürtelaş mah. Güneşli sk. No:22 D:1

34433 Cihangir-‹stanbul/Türkiye

[email protected]

Sayı: 307 / Ocak 2011 • Issue: 307 / 2011 January‹çindekiler Contents04İzmir’de turizm buluşmasıTourism meeting in İzmir

22 Dünyanın sanat rehberindeki müze The museum in art directories of the world

26 Balık keyfine ViraVira for fish pleasure

30 Bademağacı Höyüğü’nde (Antalya) yapılan tarihöncesi kazıları sona erdi - IIPrehistoric excavations at Bademağacı Höyük (Antalya) have been completed - II

39 Efsane çift İstanbul’daLegendary couple in İstanbul

42 Gökova’nın akvaryumu: AkyakaGökova’s aquarium: Akyaka

48 Çok eğlenceli lüzumsuz bilgiler!Unnecessarrily entertaining notes!

50 Dünya standartlarında sağlık hizmetiHealthcare in world standards

53İstanbul’da Lübnan tatlarıTastes of Lebanon in İstanbul

58Boğaz’da yeni bir adresA new address at the Bosphorus

Page 5: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

3TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

BAŞYAZIeditorial

BAŞARAN ULUSOY

TÜRSAB Başkan› The President of TÜRSAB

Basın yayın organlarından gelen soruları zaman zaman toplu olarak değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi de onun hemen yanı başında yer alıyordu. Zaman içinde kültür turizmiyle beraber toplantı-kongre turizmi, son zamanlarda da ekoturizm ağır basmaya başladı.

Bu konular Türk turizminin hızlı bir gelişim sürecine girdiği 1980’li yılların sonlarında alternatif turizm adı altında turizmcilerin gündemini meşgul etmeye başladı. Bu dönemde altyapı ve üstyapı yatırımları arttı; sağlanan cazip teşviklerle konaklama kapasitesi hızlı bir artış gösterdi. Kültür turizmi, inanç turizmi ve bir ölçüde doğa turizmi ile bazı özel turizm türleri daha 1960’lı yıllardan itibaren ülkemizde uygulanıyordu. Kitle turizmi talebi artarken, bu tür özel alanlardaki turizm etkinliklerine ilişkin talep de artmaya başlıyordu.

Dış turizmin hızlı bir gelişim gösterdiği dönemlerde iç turizm talebi hızla Akdeniz ve Ege’ye yöneldi. Ancak bu gelişme, arazi talebi, imar üzerindeki baskılar, çarpık yapılaşma, kaynakların taşıma kapasitelerinin zorlanması, ekolojik dengenin bozulması ve altyapı ile trafik sorunlarını beraberinde getirdi.

Birçok turizm türünde de koruma ve kullanma dengesi, kaynakların sınırlı taşıma kapasitesinin artırılması büyük önem taşır. Bu nedenle başta alternatif turizm olmak üzere tüm gelişim alanlarında “sürdürülebilir turizm” ilkelerine uymak, olmazsa olmaz koşuldur.

Biliyoruz ki ülkemiz büyük bir çeşitlilik gösteren doğal kaynakları, olağanüstü zenginlikteki tarihsel ve kültürel değerleriyle dünyada alternatif turizm alanında en büyük gelişme potansiyeline sahip ülkelerden biridir. Kıyılardaki yoğunluğu ve yapılaşmayı yaylalara, ormanlara, doğa parklarına taşıdığımız takdirde birçok turizm türünün ve özellikle ekoturizmin geleceğini tehlikeye atarız. Deniz kıyısındaki kumsallar gibi, içerideki doğal kaynaklar da sınırlıdır. Zaten pazar talebinin nicel ve nitel özellikleri bu boyutta bir aşırı kaynak kullanımına olanak vermeyecektir.

Saygılarımızla...

TURİZMİN ÇEŞİTLENDİRİLMESİ ÜZERİNE(TÜRSAB Dergisi, Mayıs 2001 tarihli başyazıdan bir bölüm.)

From time to time I evaluate questions from the press as a whole and think about the most questioned subjects. Faith tourism was one of the subjects about which many questions were asked; Culture tourism’s place was alongside that too. Over time meeting-congress tourism, and lately eco-tourism started to get focus alongside culture tourism.

These topics entered tourism professional’s agenda towards the end of 1980s under the heading of alternative tourism when Turkish tourism entered a fast developing phase. Investments in infrastructure and superstructure increased in this period; With attractive incentives provided, accommodation capacity showed a rapid increase.

Culture tourism, faith tourism and nature tourism to a degree, as well as some private tourism types were practiced in our country from 1960s onwards. While demand for mass travel was increasing, demand for these specialty type of tourism activities were also seeing an increase in demand.

At a time when international tourism showed an improvement, domestic tourism turned rapidly towards the Mediterranean and the Aegean. But this demand brought together demand for land, pressure over building regulations, unplanned construction, and pressure on transport infrastructure at the source, upsetting ecological balance and infrastructure and traffic problems with it.

Finding a balance between protection and usage in many tourism types, increase in limited transport capacity of resources is very important. For this reason, adhering to principles of “sustainable tourism”, in every area of development, especially in alternative tourism has become a must.

We already know that our country is one of the countries with the greatest potential in alternative tourism in the world with natural resources, incredibly rich historical and cultural values. If we take the dense population and build-up on coast areas to highlands, forests, nature parks then we put in danger many types of tourism and especially ecotourism. Natural resources inland are just as limited as the beaches on the coastline. Already the characters of quantitative and qualitative aspect of the market demand will not allow for such build-up.

With regards...

DIVERSIFICATION OF TOURISM(TÜRSAB Magazine, an extract from the editorial of May 2001 issue.)

Page 6: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 20114

İZMİR’DE TURİZM BULUŞMASITravel Turkey fuarı bu yıl da başarıyla tamamlandı. Turizm sektörü temsilcileri 9-12 Aralık 2010 tarihlerinde Kültürpark uluslararası fuar alanında bir aradaydı

2 Nihal Boztekin Özgür Açıkbaş

FUARfair

Page 7: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

5TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Hannover-Messe International İstanbul

ve İzmir Fuarcılık Hizmetleri (İZFAŞ) işbirliğiyle düzenlenen Travel Turkey İzmir Turizm Fuar ve Konferansı’nın dördüncüsü 9-12 Aralık 2010 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Fuarın açılış töreninin ardından Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın da katılımıyla, Çeşme Turistik Otelciler Birliği’nin (ÇEŞTOB) düzenlediği “İzmir ve Çeşme’nin Gelecekteki

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Travel Turkey Fuarının açılış töreninde bir konuşma yaptıCulture and Tourism Minister Ertuğrul Günay made a speech at the opening ceremony of Travel Turkey Fair

Organised with the cooperation of Turkish Travel Agents Association (TÜRSAB), Hannover- Messe International İstanbul and İzmir Fair Services (İZFAŞ), the fourth Travel Turkey İzmir Tourism Fair and

TOURISM MEETING IN İZMİRTravel Turkey fair this year was once again successfully concluded. Representatives of tourism sector were together in Kültürpark international fair area on 9-12 December 2010

Page 8: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 20116

Yüzü” konulu bir toplantı izlendi.Aynı akşam Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde fuara katılan yabancı konuk seyahat acenteleri ve turizm basını onuruna Hilton İzmir Oteli’nde verilen “Hoşgeldiniz Kokteyli” ise sektör temsilcilerinin keyifli dakikalar geçirmesini sağladı.

Açılış töreniFuarın açılış töreninde Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Sırrı Aydoğan, Ordu Valisi Orhan Düzgün, Osmaniye Valisi Celalettin Cerrah, İzmir Valisi Mustafa Cahit Kıraç ve KKTC Turizm, Çevre ve Kültür Bakanı Kemal Dürüst birer konuşma yaptı.

Turizm dünyayı dönüştürüyorKültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay konuşmasında Türkiye’nin önümüzdeki beş yıl içinde turizm

alanında dünyada ilk beşe girmesini hedeflediklerini belirtti ve “Turizm sayesinde yöreler, şehirler, toplumlar, ülkeler, devletler birbiriyle tanışıyor. Turizm bir toplumsal dönüşüm vesilesi. 21. yüzyılı kurtaracak, dünyayı güzelleştirecek olan proje bence turizmdir. Turizmciler insanlığın barışını inşa ediyorlar” sözleriyle turizmin önemini vurguladı.

2011 KKTC’nin yılı olacak KKTC Turizm, Çevre ve Kültür Bakanı Kemal Dürüst ise konuşmasında Türkiye’nin kendilerine sağladığı olanaklardan ve KKTC’deki Osmanlı izlerinden söz ettikten sonra, 2011 yılını Türkiye Cumhuriyeti’nde KKTC yılı ilan etme kararının alındığı haberini verdi.

Başaran Ulusoy’dan fuar alanı talebi TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, İzmir ve Ege Bölgesi’ne hak ettiği değerin verilmeye çalışıldığını, bölgedeki kültür değerlerinin canlandırıldığını vurgulayarak, bir sonraki fuarın Gaziemir’deki yeni fuar alanında yapılması konusundaki talebini dile getirdi. Kuşadası’ndaki kongre merkezinin de Ege’nin çehresini değiştireceğini belirterek, destekleri için Valilik ve Bakanlığa teşekkür eden Ulusoy, “Burada belediye başkanına büyük iş düşüyor; başkan inşallah büyük salonlar tahsis eder” dedi.

Kalkınmanın temel ayağıİTO Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, her çeşit turizmi hedeflediklerini ancak kruvaziyer

TÜRSAB Başkanı Başaran UlusoyTÜRSAB Chairmen Başaran Ulusoy

Conference took place on 9th – 12th December 2010.The opening of the fair was followed by a meeting with the theme of “İzmir and Çeşme’s face in the future” which was organized by Çeşme Touristic Hoteliers Association (ÇEŞTOB) and attended by the Culture Minister Ertuğrul Günay.“Welcome Cocktail” given in honour of visiting foreign travel agents and tourism press at Hilton İzmir Hotel in the same evening provided pleasant moments for representatives of the sector.

The opening ceremonyCulture and Tourism Minister Ertuğrul Günay, TÜRSAB Chairman Başaran Ulusoy, İzmir Chamber of Commerce Chairman Ekrem Demirtaş, İzmir Metropolitan Deputy Mayor Sırrı Aydoğan, Governor of Ordu Orhan Düzgün, Governor of Osmaniye Celalettin Cerrah, Governor of İzmir Mustafa Cahit Kıraç and TRNC Tourism, Environment and Culture Minister Kemal Dürüst each made a speech at the opening ceremony of the fair.

Tourism is transforming the worldAt his speech, Culture and Tourism Minister Ertuğrul Günay stated that Turkey was aiming to be one of the top five countries in the field of tourism during the next five years and further reinstated the importance of tourism by saying “Thanks to tourism, regions, cities, societies, countries, states are getting together. Tourism is a means of social transformation. For me, the project that will salvage the 21st century and make the world a better place is tourism. Tourism professionals are building the peace for humanity”

2011 will be the year of TRNC (Turkish Republic of Northern Cyprus) After talking about resources Turkey provided for them and traces of Ottoman in TRNC in his speech, TRNC Tourism, Environment and Culture Minister Kemal Dürüst delivered the news that 2011 was declared the year of TRNC in Turkish Republic.

Başaran Ulusoy’s exhibition space requestTÜRSAB Chairman Başaran Ulusoy emphasized that İzmir and the Aegean region were deservedly valued while the region’s cultural assets kept alive and he made the plea that the next fair should be held in the new exhibition centre in Gaziemir. Talking about how Kuşadası congress centre will change the face of the Aegean region, Ulusoy thanked the governorship and the Ministry and said “The Mayor has a great responsibility here; hopefully the mayor will allocate large halls”.

Main pillars of developmentChairman of the board of İzmir Chamber of Commerce Ekrem Demirtaş emphasized that all types of tourism was targeted by İzmir but cruise ship tourism had a special importance. He talked about his hope of adding a cruise ship hall in next year’s exhibition should the space problem resolved. İzmir Metropolitan Deputy Mayor Sırrı Aydoğan stated that tourism was the main pillar of local development targets and that planning of Yarımada and İnciraltı districts carried special importance.

Together in tourism summitFollowing the opening of Travel Turkey

Page 9: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

7TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

turizmine özel bir önem verildiğini vurgulayarak, önümüzdeki yıl yapılacak fuarda yer sorununun kalmaması halinde kruvaziyer holünün de fuara eklenmesini umut ettiğini söyledi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Yardımcısı Sırrı Aydoğan da yerelde kalkınma hedefinin en temel ayağının turizm olduğunu vurgulayarak, özellikle Yarımada ve İnciraltı bölgesinin planlanmasının büyük önem taşıdığını kaydetti.

Turizm zirvesinde bir aradaKültürpark Uluslararası Fuar Alanı’nda Travel Turkey Fuarı’nın açılışının ardından Turizm Zirvesi gerçekleştirildi. Zirveye Kültür ve

Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İzmir Valisi Cahit Kıraç, bakanlık bürokratları, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, ilçe belediye başkanları, turizmle ilgili oda, dernek ve kuruluşların temsilcileri, turizm ve otelcilik sektöründe faaliyet gösteren firmaların yetkilileri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.

Uluslararası bir buluşmaFuarın bu yılki partner illeri Ordu, Osmaniye ve Hırvatistan’ın başkenti Zagreb oldu. Bu yıl Yunan Adaları da Travel Turkey İzmir’e büyük ilgi gösterdi. Midilli, Sakız, Samos adalarından çok sayıda firmanın yer aldığı

fuara, Tunus, Suriye, Hırvatistan, Güney Afrika, Etiyopya, Almanya, Kosova, Makedonya, KKTC, Irak, İtalya, Ürdün, Mısır ve İngiltere’den de birçok firma katıldı.

“Hosted Buyer” programıTravel Turkey İzmir 2010 Turizm fuarı kapsamında Yunanistan, İspanya, Hırvatistan, Karadağ, Kosova, Rusya, İtalya, Filistin, Ürdün, Mısır, Bosna Hersek, Birleşik Arap Emirlikleri ve İran’da faaliyet gösteren seyahat acentelerinden satın alıcılar ile turizm basını “Hosted Buyer Programı” adı altında katılımcı firmalarla işbirliği yapmak üzere fuarda çeşitli etkinliklerde bir araya geldi.

TÜRSAB standı, fuarda ilgi gören stantlar arasındaydıTÜRSAB stand was among the popular stands at the fair

Travel Turkey fuarından çeşitli görüntüler

Scenes from Travel Turkey fair

Fair in Kültürpark International Fair Area was the Tourism Summit. The summit was attended by Culture and Tourism Minister Ertuğrul Günay, Governor of İzmir Cahit Kıraç, the ministry bureaucrats, İzmir Metropolitan Mayor Aziz Kocaoğlu, mayors of towns involved in tourism, representatives of chambers, associations and organizations involved in tourism, authorities of companies active in tourism and hotel sector, representatives of nongovernmental organizations.

An international meetingPartner cities of this year’s fair were Ordu, Osmaniye and the capital of Croatia, Zagreb. Greek islands also showed great interest in this year’s fair. The fair included many companies from the islands of Lesvos, Ios, Samos as well as numerous companies from Tunisia, Syria, Croatia, South Africa, Ethiopia, Germany, Kosovo, Macedonia, TRNC, Iraq, Italy, Jordan, Egypt and England.

“Hosted Buyer” programWithin the context of Travel Turkey İzmir 2010, buyers of travel agents active in Greece, Spain, Croatia, Montenegro, Kosovo, Russia, Italy, Palestine, Jordan, Egypt, Bosnia-Herzegovina, United Arab Emirates and Iran met with tourism press during many different events under the heading of “Hosted Buyer Program” in order to cooperate with participating companies.

Page 10: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 20118

TARİHhistory

ŞEHİR GİBİ BİR ÇARŞI

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra yaptırdığı Kapalıçarşı 550. yaşını kutlamaya hazırlanıyor. Bugüne kadar yolunuz hiç düşmemişse

de, defalarca gitmiş olsanız da bu benzersiz yapıyı ziyaret edip doğum gününü kutlayın. Ama gitmeden önce mutlaka bu yazıyı okuyun

2 Aylin Şen Rasim Konyar

Page 11: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

9TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Aralık ayının son günlerinden birinde, yani 2010’u uğurlarken

Kapalıçarşı’da bir konser vardı. Kentin önde gelen isimlerinin, sanatçıların ve elbette Kapalıçarşı esnafının izlediği konser, piyanist Tuluyhan Uğurlu’nun “Sonsuza Kadar İstanbul” albümünün galasıydı. Etkinlik mekânı gelişigüzel bir seçim değildi. Kapalıçarşı 550. yaşını kutlamaya hazırlanıyordu. Aslında Kapalıçarşı’nın temeli 1461 yılında atıldı. Ama kutlamaya İstanbul’un Kültür Başkenti unvanını terk etmeden önce başlanması için olsa gerek, etkinlik 2010 sonuna alındı. Elbette ilk olsa da son etkinlik olmayacak bu. 2011 boyunca Kapalıçarşı kâh gündelik telaşıyla kâh özel buluşmalarla 550. yaşını kutlayacak.

Özellikle Ortadoğu’da hemen her başkente bir benzeri yapılan bu muazzam yapı, meraklısıyla sırlarını paylaşacak.

Devasa rakamlarKapalıçarşı’yı anlatmaya herhalde rakamlarla başlamak gerekir, çünkü 45 bin metrekare üzerine kuruludur. 64 sokağı ve binlerce dükkânıyla çarşıdan çok bir şehri andırır.Zaten Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u “kendi şehri” yapma hedefinin de en önemli adımlarından biridir. Onun talimatıyla inşa ettirilmiştir. Bugünkü haline oranla mütevazı ölçüler taşıyan çarşı giderek genişlemiş ve özellikle Kanuni Sultan Süleyman döneminde gerçek bir şehre dönüşmüştür. Günümüze tümü ulaşamasa da, o şehrin içine 5

Kapalıçarşı 1461 yılından bu yana İstanbul’da alışverişin kalbiGrand Bazaar is the shopping heart of İstanbul since 1461

In one of the last few days of December as we were getting ready to say goodbye to 2010, a concert took place in the Grand Bazaar. Watched by the prominent names of the city, artists and naturally, the Grand Bazaar tradesmen, the concert by pianist Tuluyhan Uğurlu was the gala concert for “Sonsuza Kadar İstanbul” (İstanbul till eternity) album.In fact, it was the foundations of the Grand Bazaar that was laid in 1461. But the event was started at the end of year 2010, perhaps to start the celebrations before İstanbul handed

A BAZAAR LIKE A CITYThe Grand Bazaar, built by Fatih Sultan Mehmet (The Conquerer) after the conquest of İstanbul is getting ready to celebrate its 550th anniversary. If you have not had the chance so far, or had done so many many times, visit this unique place and celebrate its birthday. But before you visit, make sure you read this article

over the title of Culture Capital. This maybe the first event but it certainly won’t be the last. Throughout 2011 the Grand Bazaar will celebrate its 550th anniversary with sometimes daily hubbub and other times with special meetings.This magnificent structure, copies of which have been built in almost every capital in the Middle East, especially will share its secrets with people curious about it.

Giant numbersIt is best to start talking about the Grand Bazaar with numbers,

Page 12: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201110

KapalıçarşıGiyilmemiş çamaşırlar nasıl kokar bilirsin,Sandık odalarında;Senin de dükkânın öyle kokar işte.Ablamı tanımazsın,Hürriyette gelin olacaktı, yaşasaydı;Bu teller onun telleri,Bu duvak onun duvağı işte.Ya bu çamurdaki kadınlar?Bu mavi mavi,Bu yeşil yeşil fistanlı...Geceleri de ayakta mı dururlar böyle?Ya bu pembezar gömlek?Onun da bir hikâyesi yok mu?Kapalı Çarşı deyip geçme;Kapalı Çarşı,Kapalı kutu

Orhan Veli Kanık

cami, 1 okul, 7 çeşme, 10 kuyu, 1 şadırvan, 1 hamam, 2 lokanta ve 17 han yapılmıştır. Bu yapıların çok büyük bölümü, 1651 yılındaki büyük yangından başlayarak 20 kadar yangın ve deprem nedeniyle yıkıldı, harap oldu. Ancak her şeye rağmen Çarşı görkeminden hiçbir şey kaybetmedi. 3500’ün üzerinde dükkânla 21. yüzyılı da görmeyi başardı.

Tuğcular yaşamıyor ama...Bu muazzam çarşı, aynı zamanda mimari ve idari açıdan da incelemeye değiyor; zira daha baştan bütün dükkânların genişliği aynı tutulmuştu. Bir labirenti andırsa da sokakları müthiş bir düzenle birbirine bağlanırdı. O sokakların hemen her birinde de ayrı bir mesleğin, ürünün loncası yer alırdı. Bir sokakta yorgancıları görürdünüz, yanı başındaki sokakta terlikçiler müşteri beklerdi. Aynacılar sokağından kumaşçılara geçilirdi; oradan da fesçilere! O mesleklerden bazıları bugün unutulup gitti, tarihe karıştı. Ama yüzyıllarca önce sokaklara verilen isimler bugün hâlâ kullanılıyor. Serpuççular, Takkeciler, Tuğcular,

GrandbazaarYou know how unwashed clothes smell,In chest rooms;That’s how your shop smells.You don’t know my sister,Had she lived, she was going to be a bride at liberty;These threads are her threads,This veil is her veil.But these women in mud?These colourful blue,These colourful green dresses...Do they stand like this at nights too?How about this pink shirt?Doesn’t it also have a story?Don’t just say Grand Bazaar in passing;Grand BazaarSecretive box

Orhan Veli Kanık

because founded over 45 thousand square meters area with 64 alleys and thousands of shops it is reminiscent of a city. It was an important step in Mehmet the Conqueror’s target to make İstanbul “his own city”. It was built by his instructions. Built in a modest scale compared to today, the bazaar was extended and turned into a real city during the reign of Süleyman the Magnificent. While not all of them survived to today, 5 mosques, 1 school, 7 fountains, 10 water-wells, 1 large fountain, 1 Turkish bath, 2 restaurants and 17 inns have been built.Most of these buildings have been destroyed after a number of fires and earthquakes, first of which was in 1651. But despite all this, the bazaar never lost its splendour. It survived successfully into 21st century with over 3500 shops.

Brigadiers do not live any longer but...This splendid bazaar is also worth to study from architectural and management angles; because from the beginning all shops were designed to be same size. Despite resembling a labyrinth, all streets were linked in an amazing order. There would be a separate

craftsmanship, a separate guild in each of those streets. In one street you would see quilons, while on the next street clog makers would await customers. A passage from the street of mirror makers would lead to fabric sellers; and from there onto fez makers!Some of those guilds have been forgotten and lost today, became history. But the names given to the streets hundreds of years ago are still in use today. Serpuççular, Takkeciler, Tuğcular, Yağlıkçılar and many streets take visitors on a journey into history. Just as they did for 550 years...The Grand Bazaar witnessed an

Page 13: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

11TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Yağlıkçılar ve daha pek çok sokak, ziyaretçilerini geçmişe götürüyor. Tıpkı 550 yıldır olduğu gibi...Kapalıçarşı her dönemde inanılmaz bir insan akışına sahne oldu, çünkü ekonominin kalbi orada atardı. Bu nedenle de idari yönetim titizlikle işlerdi. Her ürünün fiyatı loncalar tarafından sıkı sıkıya denetlenirdi. Hiçbir esnaf o fiyatın üzerine çıkamazdı; hatta ürününü dükkânının önünde sergileyip müşteri çalamazdı. Değerli kumaşlar... Mücevherat... Silah... Antika eşya... İstanbullular kimi zaman almak için gelirdi, kimi zaman da satmak için. Dahası, dönemin zenginleri mücevherlerini, kürklerini çarşıdaki kasalarda muhafaza ederdi. Devlet hazinesinin bir bölümü de yine o kasalarda tutulurdu. Kısacası Kapalıçarşı eski İstanbul’da hayatın merkeziydi. Yüzyıllar boyunca da öyle kaldı.

Günde 300 bin kişiGünümüzde ekonominin nabzı İstanbul’un değişik köşelerinde atsa da, Kapalıçarşı hâlâ bir cazibe merkezi. Üstelik geçmiş yüzyıllardan farklı olarak, artık o kalabalığa dünyanın her köşesinden gelmiş insanlar, turistler karışıyor.Mevsime ya da duruma göre değişse de “günde” 300 ila 500 bin kişi çarşıyı ziyaret ediyor. Geziyor, alışveriş yapıyor. Yaklaşık 20 bin kişi de çalışıyor. Sayıları çok fazla olmasa da, o çalışanlar arasında dükkânın tapusunu elinde bulunduranlara rastlanıyor. Bu, ailelerinin en az 3-4 kuşaktır Kapalıçarşı’da esnaflık yaptığı anlamına geliyor. Ve elbette bambaşka bir paye veriyor. Ama elbette, en büyük paye İstanbul’a ait. Kapalıçarşı gibi benzersiz bir yapıta sahip olduğu için... Onu 550 yıl öncesinden bugüne taşıyabildiği için... Doğum günü kutlu olsun!

amazing flow of people throughout its history as the heart of the economy was beating there. This is why the local management would work thoroughly. Price of every product sold would often be inspected by the chambers. No tradesmen would go above the prices set by the chamber; In fact, they weren’t even allowed to display their goods in front of their shops in order to attract customers. Valuable fabrics... Jewellery... Guns... Antique goods... Sometimes İstanbulites would arrive to sell and sometimes to buy. Furthermore, Wealthy people of the time would keep their precious jewellery, fur coats in safes in the bazaar. Part of the state treasure was also kept in those safes. In short, the Grand Bazaar was the centre of life in old İstanbul. And stayed that way for hundreds of years.

300 thousand visitors a dayAlthough city’s pulse beats in different corners of the city today, Grand Bazaar is still a centre of attraction. Moreover, the crowds are mixed with people from every corner of the world, unlike in the past centuries. Allowing for seasonal and

situational variances, around 300 to 500 thousand visitors visit the bazaar “daily”. They wonder around and shop. Almost 20 thousand people work there. Despite numbering only a few, you can still find people in the bazaar who own the deeds to their shops. This means that those families have been in Grand Bazaar for 3-4 generations. And naturally this gives them a different honour.But the biggest honour belongs to İstanbul. Because it possesses a unique building which is the Grand Bazaar... As it has been able to carry it from 550 years ago to today... Happy birthday!

Page 14: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201112

RENKLİ ÇöLLER ÜLKESİ:

ÜRDÜNUçsuz bucaksız taş çölleri... Kayalara oyulmuş masalsı kentler... Roma İmparatorluğu kalıntıları... Haçlı Seferleri’nden kalma kaleler... Görkemli Camiler... Tek tanrılı üç dinin kutsal toprakları üzerinde kurulu en eski ülkelerden biri...2 Ayşim Alpman

Gülkurusu renginde kayalara oyulmuş Petra antik kenti Ürdün’ün en önemli tarihi ve turistik hazinesi...Rose coloured Petra antique city carved into rocks is the most important and touristic treasure of Jordan

GEZİtravel

THE LAND OF COLOURFUL DESERTS: JORDANEndless rocky deserts... Fairytale cities carved into rocks... Ruins from the Roman Empire... Crusaders Castles... Splendid Mosques... One of the oldest countries founded over the holy ground of three monotheistic religions...

Page 15: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

13TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Üzerinde kurulduğu topraklar insanlık tarihinin en eski yerleşim

merkezlerinden biri ama Ürdün’ün bağımsız devlet olarak geçmişi sadece 65 yıla dayanıyor. 1946 yılında Londra Antlaşması ile sınırları masa başında çizilen Ürdün’de 400 yıllık Osmanlı idaresinin izlerine de rastlanıyor. Bugün hâlâ kullanılmakta olan Hicaz demiryolu bunlardan biri.

Beyaz Şehir Amman Yedi tepe üzerine kurulu başkent Amman, eski ve yeninin karışımıyla, çöl ve verimli Ürdün Vadisi arasında oluşuyla tezatları yansıtıyor. Kentin eski bölümü geçmişle iç içe yaşarken, yeni kentte modern binalar, lüks oteller, şık restoranlar, sanat galerileri ve butikler yer alıyor. Kentin en turistik yerleri, yüzyıllar öncesinden hem askeri hem de

dini miraslar barındıran Citadel Tepesi ve bugün bile bazı kültürel etkinlikler için kullanılan 6 bin kişilik amfitiyatrosu… En dikkat çekici özelliklerinden biri ise bütün binaların beyaz renkli yerel bir taşla kaplı olması. Şehir yönetiminin zorunlu kıldığı bu uygulama Amman’a “beyaz şehir” unvanını kazandırmış.

Açık Hava Müzesi Yaklaşık 125 bin kayıt altına alınmış arkeolojik bölgesi, Musa Vadisi, Ceraş ve Petra gibi antik kentlerin yanı sıra Kızıldeniz’in kuzey ucunda yer alan Akabe Körfezi ve dünyanın en alçak gölü olan Ölü Deniz’deki kıyılarıyla Ürdün, son yıllarda giderek Ortadoğu’nun en cazip turizm merkezlerinden biri haline geliyor.

Gülkurusu rengi kayıp şehir 1812 yılında İsviçreli macerasever bir gezgin, Johann Burckhardt, Bedevi giysileri içinde at sırtında Ürdün çöllerini keşfe çıkar. Ölü Deniz ile Akabe Körfezi arasındaki uçsuz bucaksız çölün kıyısında gül rengi kayalara oyulmuş antik bir kent bulan Burckhardt, Petra’yı yüzlerce yıl süren uykusundan uyandıran kâşif olarak tarihe geçti. Bundan sonra Petra sadece arkeologların ilgi alanında kalmamış, birçok filme

The territory where Jordan is established is one of the oldest settlements in the history of humanity but as an independent state, Jordan’s past only goes back for 65 years. Traces of 400 years of Ottoman administration are found in Jordan whose borders were determined with London Agreement in 1946. Hejaz railway which is still in use today is one of those traces.White City Amman Situated over seven hills, Capital Amman reflects contrasts with the mixture of old and new and by being in Jordan Valley, desert and fertile.While the old parts of the city still nested in with the past, new city has modern buildings, luxurious hotels, smart restaurants, art galleries and boutiques.Best touristic sites of the city are Citadel Hill which houses military and religious heritages from centuries ago and 6 thousand capacity amphitheatre which is still used for performances today... One of the most eye catching feature is the fact that all buildings are cladded with white stone. This practice, enforced by the local authority, has won Amman the title of “white city”.

Open Air MuseumFamous with almost 125 thousand registered archaeological sites, with antique cities such as Mosses Valley, Ceraş and Petra as well as Aqaba gulf on Red Sea and the Dead Sea below sea level, Jordan is fast becoming an attractive centre of tourism in the Middle East.

Rose coloured lost city...In 1812, Johann Burckhardt, An adventure loving Swiss traveller sets of wearing Bedouin clothing to discover the deserts of Jordan. Discovering an antique city carved into rose coloured rocks on the outskirts of an immense desert between Dead Sea and Aqaba Gulf, Burckhardt’s name is written into history as the discoverer who woke Petra from its centuries long sleep. After that, Petra not only was interesting archaeologists but also formed the background for many movies. Most popular of these are the adventures of the adventurer, soldier and archaeologist professor Indiana

Page 16: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201114

ancak aslında kentin en büyük bir anıt mezarı. Petra’da mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında 5 bin kişilik antik tiyatro, Tiyatro Nekropolü diye bilinen mezarlık, şehrin merkezi sayılan sütunlu yol ve kentin en görkemli bölümlerinden biri olan, Nebati krallarının kırmızı kayalardaki görkemli mezarları geliyor.

Gümüş renkli alçak göl Ürdün’ün bir başka turistik özelliği ise dünyanın en alçak gölüne ev sahipliği yapması. Ölü Deniz ya da Lut Gölü, deniz seviyesinden 400 metre aşağıda ve tuzlu, mineralli yapısıyla dünyada tek. İçinde hiçbir canlı yaşamadığı için bu isimle anılıyor. Su, içeriğindeki mineral ve tuzlar nedeniyle o kadar yoğun ki yüzmek neredeyse imkânsız; ama sırtüstü yatarak veya su içinde dik durarak kitap okumak mümkün. Ölü Deniz’in suyu neredeyse kış aylarında bile ılık. Rusya ve Avrupa’dan turistler fırsatı değerlendirip suyun keyfini çıkarıyor. Bu sudan çıktıktan sonra duş almazsanız bembeyaz bir tabaka teninizi kaplıyor. Su ve çamuru cilde gerçekten iyi geliyor. Ölü Deniz’in karşı yakasında kıyıları olan İsrail, gölün bu özelliklerinden oldukça yararlanıyor. Şimdi Ürdün de son yıllarda inşa edilen lüks uluslararası otelleriyle rekabete hız veriyor. Ayrıca gölün tedavi edici mineral ve tuzlarından elde edilen banyo tuzları ve

Beyaz şehir AmmanWhite city Amman

de dekor teşkil etmişti. Bunlardan en ünlüsü maceraperest, asker ve arkeolog Indiana Jones’un maceraları… Bugün Ürdün’ün en önemli tarihi hazinesi olan Petra,1985 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültürel Mirası listesine dahil edilmiş, 2007’de de Çin Seddi, Brezilya’daki Kurtarıcı İsa heykeli, Peru’daki Machu Picchu antik kenti, Meksika’daki Chichen Itza Piramidi, Roma’daki Kolezyum ve Hindistan’daki Tac Mahal ile birlikte Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan biri olarak seçilmişti. Petra’nın ilk yerleşim tarihi kesin olarak tespit edilmemişse de, MÖ 400 ile MS 106 yılları arasında Nebatilere başkentlik yaptığı biliniyor. MÖ 4. yüzyılda bütün Mezopotamya’yı tehdit eden Perslerden kaçan Nebatiler, ulaşılması çok zor olan Musa Vadisi’ne sığınıp tapınakları, sarayları ve mezarlarıyla kayalara oyulmuş bu antik kenti inşa etmiş. Putperestlikleri ile bilinen bu topluluk, tanrıları Duşara için dev tapınaklar yapmış. Petra ile ilgili Ürdün’deki yaygın kanı ise Kuran’ı Kerim’de yok edildiği bildirilen kavimlerden Semud’un yurdu olduğu yönünde.

Gri-sarı bir geçitYaklaşık 100 kilometrekare alana yayılan Petra antik kentini hakkıyla gezmek, tüm tepelerine tırmanıp tüm vadilerinde yürümek için en az dört beş gün gerekiyor. Şehri “şöyle bir gezmek” bile birkaç gün alabilir. Petra’nın merkezine yaklaşık iki kilometrelik dar bir geçitten giriliyor. Büyük bir kaya masifinin tektonik hareketler sonucu yarılmasıyla oluşan bu koridorda kayaların yüksekliği zaman zaman 300 metreyi buluyor. Griler ile sarıların birbirine karıştığı karanlık geçitin bitiminde kayalara dantel gibi oyulmuş, yüksekliği 40 metreyi bulan sütunlu bir yapı karşılıyor ziyaretçileri. “Hazine” olarak bilinen bu yapı, adını korsanların buraya define sakladığını anlatan 19. yüzyıl hikâyelerinden almış,

Petra’nın en görkemli yapıtlarından “Hazine” adı verilen anıt mezar“The Treasury”, one of Petra’s most magnificent structures

Jones... Becoming the most important historical treasure in Jordan today, Petra was included in the list of World Cultural Heritage list by UNESCO in 1985 and was voted one of the new seven wonders of the world along with the Great Wall of China, Statue of Jesus the Saviour in Brazil, Machu Piccu antique city in Peru, Chichen Itza Pyramid in Mexico, Coliseum in Rome and Taj Mahal in India.Although the date of the first settlements in Petra has not been determined, it is known that it was the capital of Nabateans between 400 B.C. and 106 A.D.Leaving Mesopotamia as a result of threats from Persians in 4th century B.C., Nabateans sought refuge in Moses Valley and with its temples, palaces and graves; they carved this city into rocks. Known to be pagan, this community built giant temples for their god Dushara.General belief in Jordan however is that Petra was the land of Semuds which is mentioned in the holy book of Koran as people who were destroyed.

kozmetik ürünleri ülke dışında alıcı buluyor. Sadece, ışıl ışıl parlayan gümüş rengi gölün üzerinden batan güneşin kızıllığını seyretmek için bile gitmeye değer Ölü Deniz’e…

Mercan kenti Akabe Kızıldeniz’in kuzey kıyısındaki Akabe, özellikle konumu itibarıyla ilginç bir yer. Ürdün’ün denize

Page 17: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

15TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

açılan tek limanı. İsrail, Mısır ve Suudi Arabistan’la çevrili, ama komşusu İsrail’in turistik şehri Elat yoldan geçen arabaların ışıkları görülecek kadar yakın. Ürdün’ün en önemli gelir kaynaklarından biri olan fosfat Akabe limanından ihraç ediliyor. Turistler açısından Akabe’nin en önemli özelliği, Kızıldeniz’deki mercan yatakları. Çok sayıda mercana ve parlak renkli balığa ev sahipliği yapan Kızıldeniz’e tüple veya şnorkelle dalmak için Akabe’ye gelen turistlerin sayısında artış bekleniyor. Bu tür sporları yapmayanlar için de altı camdan teknelerle tura çıkıp denizin içini ve mercanları izleme imkânı mevcut. Akabe’de de ülkenin diğer turistik merkezlerinde olduğu gibi lüks otel yapımına önem verilmiş. Kızıldeniz kıyısında şık oteller yan yana sıralanıyor.

Mağaradaki şehitlerimiz Amman’a 20 kilometre uzaklıktaki eski başkent Salt’ta bulunan Türk Şehitliği, Ürdün’e giden Türklerin uğramadan geçemeyeceği bir yer. Burada Birinci Dünya Savaşı’nın son günlerinde Salt bölgesinde İngilizlere karşı savaşırken şehit düşen yaklaşık 300 Türk askeri için yapılan anıt mezarlar bulunuyor. Ortadoğu’daki topraklarını arka arkaya kaybeden Osmanlı çekilirken şehitlerini de geride bırakmış. Altmış küsür yıl sonra, Salt tepelerindeki bir mağarada çarpışarak ölen askerlerin arta kalan naaşları tesadüfen bulunmuş ve Ürdün’de görev yapan Türkiye Cumhuriyeti Askeri Ateşeliği’nin girişimiyle şehitlik inşa edilmiş.

Ölü Deniz’de günbatımıSunset in Ölü Deniz

Önceleri Petra antik kentinde yaşayan Bedeviler, bugün turist rehberliği yaparak geçimlerini sağlıyorlarBedouins, who previously lived in Petra antique city, today earn their living as tourist guides

A grey-yellow passageTo visit Petra antique city spread over an area of 100 kilometres, to climb all its hills and walk all its valleys require at least four or five days. Even to visit the city “as part of a whistle stop tour” would take a few days.A narrow passageway, almost two kilometres long leads to centre of Petra. Created as a result of a rock mass, cracked after tectonic movements, the height of the rock face reach up to 300 meters in places. A 40 meter high building with columns carved into the rock face like lace meets visitors at the end of this dark passageway where colours grey and yellow are mixed together. “Treasure” which is the name of this building derives its name from 19th century stories of pirates who used to hide their loot here. But in fact, the building is the biggest temple of the city.5 thousand capacity antique theatre, burial ground also known as Theatre

Necropolis, columnar street considered to be the centre of the city, splendid graves of Nabatean kings in red rocks are among must-see places in Petra.Silver coloured low lake Another touristic feature of Jordan is that it is the host to world’s lowest elevation lake. The Dead Sea or the Salt Sea is 400 meter below sea level and is the world’s saltiest lake. It is known with this name as there are no living creatures in it. The water is so dense as a result of all the salt and minerals in it that it is almost impossible to swim; but it is possible to read a book while laying down or even standing up in water.The water of the Dead Sea is warm even in winter months. Russian and European tourists take advantage of this fact to enjoy the water. If you do not have a shower after coming out of this water your skin will be covered in a white layer. The water and the mud are really good for the skin. Israel on the opposite shores of the lake is already making use of this feature of the lake. Now Jordan is joining the competition with luxury international hotels built in the last few years. Bath salts and cosmetic products made from therapeutic minerals and salt from the lake is also marketed overseas.To watch the beautiful red sunset over the silver lake alone is reason enough to visit the Dead Sea... Aqaba, the city of coralsAqaba on the northern shores of the

Red Sea is in an interesting location. It is the only port in Jordan. It is neighboured by Israel, Egypt and Saudi Arabia but the lights of Israeli city of Eilat are as close as lights of passing cars.Phosphate, one of Jordan’s most important exports is shipped out of Aqaba port.Most important aspect of Aqaba from a touristic point of view is the reefs in the Red Sea. Number of tourists visiting the Red Sea, host to several reefs and colourful fish, for diving and snorkelling holiday is expected to rise. There are glass bottom boats for those who can’t do these sports. Building of luxury hotels has also been deemed important in Aqaba as in other resorts of the country. Smart hotels are lining up both sides of the Red Sea.

Our martyrs in the caveTurkish war cemetery in the city of Salt, old capital of Jordan, 20 kilometre from Amman is a must see for Turks visiting Jordan. There is a cenotaph here built for memories of 300 Turkish soldiers died in Salt region fighting against the British during the last few days of the First World War. Losing its territory in the Middle East one after the other, the Ottoman have left behind their martyrs when retreating. It was a coincidence when the dead bodies of Turkish soldiers died in the battle were discovered 60 years later and the martyrdom was built after the efforts of Military Attaché of Turkish Republic in Jordan.

Page 18: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201116

Türk turizmciler Ürdün’deki Türk Şehitliği’ni ziyaret ettiTurkish tourism professionals visited Turkish war cemetery in Jordan

Türkiye ile Ürdün arasındaki turizm işbirliğini geliştirmek amacıyla Ürdün Seyahat Acenteleri Birliği’nin (JSTA) davetiyle ve Türk Hava Yolları’nın katkısıyla gerçekleşen geziye TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Ulusoy, Başkan Danışmanları Yusuf Duru ve Mustafa Özdoğan, TÜRSAB Marmaris Bölgesel Yürütme Kurulu Başkanı İsmail Özbozdağ, TÜRSAB Kurumsal İlişkiler Direktörü Ela Atakan ve TÜRSAB Başkan Asistanı Gülçin Şen katıldı. DEİK Bölge Koordinatörü Suzan Cailliau, acente temsilcileri ve basın mensupları da gezinin katılımcıları arasındaydı. Türkiye Cumhuriyeti Amman Büyükelçisi Dr. Ali Köprülü’nün elçilik rezidansında TÜRSAB heyeti şerefine verdiği davete Ürdün Turizm Bakanı Zaid J. Goussous ve turizmden sorumlu Senatör Akel E. Biltaji katıldı.Heyet daha sonra Ürdün Turizm Bakanı Zaid Goussous’u

TÜRSAB bu kez de Ürdün’de makamında ziyaret etti. Hem Ürdün Turizm Bakanı Zaid Goussous ile yapılan görüşmelerde, hem de JSTA ile yapılan toplantılarda iki ülke arasındaki turizm potansiyelinin daha da artırılması için projeler üretildi. Karşılıklı olarak turizm fuarlarına katılım, öğrenci değişimi, kültür, müzik, sanat, moda dallarında ülke tanıtım haftaları düzenlemek, inanç turizminde ortak rotalar oluşturmak, söz konusu projelerden sadece birkaçı.

TÜRSAB heyeti Ürdün Turizm Bakanı Zaid Goussous’un konuğu olduTÜRSAB delegation was the guest of Jordan Tourism Minister Zaid Goussous

TÜRSAB is in Jordan this time The trip, realized with the support of Jordan Travel Agents Association (JSTA) and Turkish Airlines in order to improve tourism cooperation between Turkey and Jordan was joined by TÜRSAB Board Chairman Başaran Ulusoy, Advisors to Chairman Yusuf Duru and Mustafa Özdoğan, Türsab Marmaris Region Executive Committee Chairman İsmail Özbozdağ, TÜRSAB Corporate Relations Director Ela Atakan and

TÜRSAB Chairman’s assistant Gülçin Şen. Also taking part on the trip were DEİK Regional Coordinator Suzan Cailliau, agency representatives and members of the press.The reception given in honour of TÜRSAB delegation by Turkish Republic Ambassador to Amman Dr. Ali Köprülü in his residency was attended by Jordan Tourism Minister Zaid. J. Goussous and Senator responsible for tourism Akel E. Biltaji.The delegation visited Jordan Tourism Minister Zaid Goussous in his office. Projects to increase tourism potential between two countries were created in meetings with Jordan Tourism Minister Zaid Goussous and also in meetings with JSTA. Mutual participations in tourism fairs, student exchanges, organizing country promotional weeks in culture, music, art, fashion, forming joint routes in faith tourism were some of the projects discussed.

Page 19: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

17TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Page 20: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201118

SPOR spor

DADAŞLAR YÜKSEKTEN UÇACAKMaskotu çift başlı kartal olan 2011 Erzurum Universiade Kış Oyunları 27 Ocak günü başlıyor. Erzurum, yöneticisiyle ve halkıyla hazırlandığı Oyunlar için artık hazır; hatta daha şimdiden “Olimpiyat şehri olacağız” diyor2 Aylin Şen

DADAŞ* WILL BE FLYING HIGH2011 Erzurum Universiade Winter Games with a double headed eagle as the mascot opens on 27 January 2010. Erzurum is now ready for the games after preparing together with its folk and the administrators of the city; in fact, it’s already saying that “We will be an Olympic city”

*An affectionate expression for comrade or brother in Erzurum area

Page 21: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

19TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Çift başlı kartal havalanacak, Erzurum dağlarının üzerinden süzülerek yamaçlara

konacak. Kış oyunlarının startını verecek. Erzurum yıllardır 2011 hazırlığı yapıyor, maskotu “çift başlı kartal” olan Dünya Üniversitelerarası Kış Oyunları için gecesini gündüzüne katıyor. Ama artık düdük çalmak üzere. Meşale çoktan yola çıktı. Anadolu’nun çeşitli illerini kapsayan güzergâhtan Ankara’ya, oradan da Erzurum’a gelecek. Ve 27 Ocak 2011 günü Kış Oyunları başlayacak.Bu, ilki 1959 yılında İtalya’nın Torino kentinde yapılan Kış Oyunları’nın 25’incisi; yani artık denenmiş ve netleşmiş standartlardan söz edilebilir. Erzurum işte o standartlara uygun bir ev sahipliği için her düzeyde yöneticisiyle, halkıyla hazırlandı. Dileyen yabancı

sporcuları ağırlamak üzere gönüllü evler tespit edildi. Oteller ve kamu misafirhaneleri gözden geçirildi. Bu arada asıl konaklama mekânı olarak, oyunların ruhuna da uygun biçimde Erzurum Atatürk Üniversitesi’ndeki 1500 kapasiteli öğrenci yurtları yenilendi. Bununla yetinilmedi. Bir de aynı kapasitede yeni yurt binası inşa edildi. Ocak sonuna doğru takımlar, Kış Oyunları’nın müdavimi izleyici/turistler dünyanın en önemli spor kanallarının ekipleri Erzurum’a gelmeye başlayacak. Türkiye’nin de “Kartal Yuvası”

Erzurum, Kış Oyunları için tesislerini yenilediErzurum revamped the facilities for Winter Games

The double headed eagle will soar high, glide over the mountains of

Erzurum and land on hillsides. It will give

the start for the games. Erzurum has been preparing for years for 2011,

working day and night for the World Universiade Winter

Games whose mascot is a “double

headed eagle”. But the whistle is about to go.

The torch is already on its way. It will arrive in Ankara via a route

covering many Anatolian cities, then onto Erzurum. And on 27 January 2011

Winter Games will commence.This is the 25th Winter Games first of which was in Turin in Italy in 1959; In short, we can now talk about a tried and tested standards.

Erzurum was prepared with its folk and its administrators to be the worthy host of those standards. Volunteer homes were identified for foreign athletes who wanted that kind of accommodation. Hotel’s and provincial guest houses were overhauled. Meanwhile, a 1500 capacity student accommodation unit at Erzurum Atatürk University campus was renovated within the spirit of the games to be the main accommodation centre. That was not all. Another accommodation building similar in size to the existing one was built from scratch. Teams, followers of Winter Games and tourists, crews of most important sports channels of the world will start to arrive in Erzurum towards the end of January. The double headed eagle will be flying the flag on 27 January in Erzurum, also known in Turkey as the “Eagle’s Nest”. Competitor/spectator university youth arriving from

Page 22: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201120

diye bildiği Erzurum’da çift başlı kartal 27 Ocak günü bayrağını sallayacak. 6 Şubat gününe kadar da dünyanın dört köşesinden gelen yarışçı/izleyici üniversiteli gençler Erzurum’u şölen alanına çevirecek.Bu önemli organizasyonu, 2011 Universiade Genel Koordinatörü Bekir Korkmaz ile konuştuk.

TÜRSAB: Erzurum’da gerçekleştirilecek 2011 Kış Olimpiyatları’na kaç ülkeden katılım olacak? Kaç kişinin Erzurum’da konaklaması bekleniyor?Bekir Korkmaz: 25. Dünya Üniversitelerarası Kış Oyunları’na başvuran ülke sayısı 54 oldu. Bu da daha önce 50 olan maksimum ülke katılım sayısı rekorunun Erzurum Universiade tarafından kırıldığının bir göstergesi. Universiade 2011’de yaklaşık 3000 sporcu ve beraberinde resmi katılımcının konuk olarak ağırlanması planlanıyor. 2011 Erzurum Universiade Kış Oyunları 11 branşta yapılacak. 10 branş zorunlu, biri ise ev sahibi ülkenin seçimine bırakıldı.

Universade 2011, yaklaşık 3000 sporcuyu ağırlayacakAround 3000 athlete will be hosted in Universiade 2011

all corners of the world will turn Erzurum into a festival area until 6th February.We talked about this important organisation with 2011 Universiade General Coordinator Bekir Korkmaz.

TÜRSAB: How many countries are takin part in the 2011 Winter Olympics in Erzurum? How many people are expected to be accommodated in Erzurum?Bekir Korkmaz: 54 countries applied to the 25th World Universiade Winter Games. This shows that with the previous highest number of 50 countries, Erzurum Universiade has broken the record for number of countries taking part in the games. Almost 3000 athletes and officials are expected to be accommodated in Universiade 2011. 2011 Erzurum Universiade Winter

Page 23: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

21TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

TÜRSAB: Kış oyunları için ne kadar yatırım yapıldı?Bekir Korkmaz: Erzurum’a KDV hariç 480 milyon liralık yatırım yapıldı. Bunun yüzde 90’lık kısmını Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, geri kalan kısmını da Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu ile Karayolları Genel Müdürlüğü karşıladı.

TÜRSAB: Oyunların Erzurum’da yapılmasını nasıl yorumluyorsunuz?Bekir Korkmaz: Üç yıl içerisinde büyük hamleler yaptık. Türkiye son 10 yılda spor alanında çok büyük ilerlemeler kaydetti. Erzurum gerek tesisleşme, gerekse organizasyonlardaki başarısı dolayısıyla bölgesinin parlayan yıldızı oldu. Herkes gece gündüz bu işi en güzel şekilde çıkarmanın gayretinde.

Erzurum artık olimpiyat şehri olma yolunda ilerliyor. Şehrimizin sadece 2011’e değil olimpiyatlara da hazır olduğunu göstermek istiyoruz. 2011’e aday olurken elimizde hiçbir şeyimiz yoktu, ama olimpiyatlara aday olacağımız zaman elimizde her şey olacak.

Games will be competed in 11 different branches. 10 of those are compulsory; the other one is the home country’s selection.

TÜRSAB: How much has been invested for the winter games?Bekir Korkmaz: 480 million Turkish Lira excluding VAT has been

invested in Erzurum. 90 percent of this was provided by Youth and Sport General Directorate, the rest was met by Higher Education Credit and Accommodation Institute with Highways General Management.

TÜRSAB: How do you comment on the fact that the games are held in Erzurum?Bekir Korkmaz: We made big moves in three years. Turkey made great advances in sport in the last 10 years. Erzurum became the rising star of its region for organization and facilities. Everyone is making a round the clock effort to achieve the best. Erzurum is now making advances on the way to become an Olympic city. We want to show that Erzurum is ready for the Olympics and not just for 2011. We had nothing when we applied to be a candidate for 2011, but we will have everything when the time comes to be a candidate for the Olympics.

Page 24: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201122

Sadece Türkiye’de değil dünyada da sanatın en önemli isimlerinden olan Burhan Doğançay, sanata

katkılarını kişisel çalışmaları yanında kendi adıyla kurduğu müzeyle de sürdürüyor. Adını Los Angeles, Fransa, New York, İsviçre ve diğer birçok ülkede duyuran Doğançay’ın fotoğrafları JFK Uluslararası Havaalanı’nda tam iki yıl boyunca sergilendi, kimi resimleri Fransa’da duvar halısı olarak dokundu. Bugün dünyada sanat gündemini belirleyen Metropolitan Museum of Art, MoMA, Victoria&Albert Museum, The British Museum’un da aralarında bulunduğu 65 müze, sanatçının eserlerini daimi koleksiyonlarında bulunduruyor.

MÜZE museum

DÜNYANIN SANAT REHBERİNDEKİ MÜZERessam Burhan Doğançay, eserleri ve adına kurduğu müzeyle Türkiye’yi sanatla, dünyayı Türkiye’yle buluşturuyor

2004 yılında Türkiye’de ilk kişisel modern sanat müzesi olarak yaşama geçen Burhan Doğançay Müzesi, yetişkinler ve çocuklar için yaratıcı etkinlikler düzenliyor.Müzenin öyküsünü Burhan Doğançay’dan dinledik.

TÜRSAB: Sayın Burhan Doğançay, plastik sanatlarla yaşamınızın hangi döneminde ve ne tür etkilerle ilişkilenmeye başladığınızdan söz eder misiniz.Burhan Doğançay: Babam Adil Doğançay ressam olduğundan, resim hayatımın her döneminde vardı. İlk resimlerimi 4 yaşımda yaptım. Babamdan aldığım resim derslerine ilave olarak, lise yıllarımda Arif Kaptan’dan

2 Nihal Boztekin

An important name in the world of art not only in Turkey but also in the world, Burhan Doğançay is continuing to contribute to art with his personal creations and with the museum he created in his name. Doğançay’s name is known in many countries including Los Angeles, France, New York, Switzerland, his photographs were exhibited in JFK International Airport for two years, some of his pictures were weaved into wall carpets in France. Today, 65 museums across the globe, including Metropolitan Museum of Art, MoMA, Victoria & Albert Museum, The British Museum, contain permanent exhibitions of the artists works.Burhan Doğançay Museum was the

THE MUSEUM IN ART DIRECTORIES OF THE WORLDPainter Burhan Doğançay is introducing Turkey to art and the world to Turkey using his paintings and the museum established in his name

first private modern art museum in Turkey which opened in 2004 and organizes creative events for children and adults. We heard the story of the museum from Burhan Doğançay himself.

TÜRSAB: Mr. Burhan Doğançay, can you talk about what stage of your life you were involved with plastic arts and what contributed to the start of this relationship.Burhan Doğançay: Painting was always in my life as my father Adil Doğançay was also a painter. I first painted when I was 4 years old. As well as private tuitions I received from my father, I was tutored by Arif Kaptan during my high school years. Later on

Page 25: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

23TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

da ders aldım. Daha sonra ekonomi doktoram için Paris’te bulunduğum yıllarda La Grande Chaumiere’deki sanat derslerine devam ettim ve Cité Universitaire’deki grup sergilerine katıldım.

TÜRSAB: Türkiye’de sanat dünyasında yarattığınız etkinin yanında yurtdışındaki sanatçılar ve sanat kurumlarıyla ilişkilenmeniz nasıl bir seyir izledi? Burhan Doğançay: Aslında önce ABD’de, sonra Türkiye’de bahsedilebilir bir etkim oldu. ABD’deki ilk sergim 1964’te

New York’taki Ward Eggleston Galerisi’nde açıldı ve New York Kenti Takdir Belgesi ile ödüllendirildi. Bir eserimin ilk defa müze koleksiyonuna alınması 1966’da The Solomon R. Guggenheim Müzesi ile oldu. Türkiye’deki ilk önemli kişisel sergim ise 1976’da İstanbul’da gerçekleşti.

TÜRSAB: Adınıza bir müze kurma fikriniz nasıl şekillendi? Burhan Doğançay: Walls of the World projem için 114 ülkeye gittim, burada monograf müzeleri gördüm. Mesela Santiago, Şili’de Neruda, Havana’da Hemingway,

Doğançay Müzesi, Türkiye’nin ilk kişisel modern sanat müzesi olarak etkinliklerini sürdürüyorDoğançay Museum continues its activities as Turkey’s first personal modern art museum

when in Paris for my PhD in economics, I went to art classes in La Grande Chaumiere and took part in group exhibitions at Cité Universitaire.

TÜRSAB: What course did your relationship

with artists and art institutes abroad take alongside the impact you created in the art world in Turkey?Burhan Doğançay: Any notable impact happened first in the USA and then in Turkey. My first exhibition in the USA opened in Ward Eggleston Gallery in New York in 1964 and was honoured

with a New York City Appreciation Certificate. The first time one of my works was included in a museum collection was in 1966 with The Solomon R. Guggenheim Museum. My first important personal exhibition was in İstanbul in 1976.

TÜRSAB: How did the idea of establishing a museum in your name come about?Burhan Doğançay: I visited 114 countries as part of my Walls of the World project where ı saw monograph museums. For instance, there are museums in Santiago dedicated to Neruda, in Havana dedicated to Hemingway, in Barcelona dedicated to Tapies. Writing memoirs or leaving traces for young people to follow is not something you often see in Turkey and I have always observed these shortcomings; which is why the museum idea was always in my thoughts. I also

Page 26: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201124

Burhan Doğançay, resimlerinin ana teması olan “duvarlar”ı şu sözlerle anlatıyor: “Duvarlar bulunduğu şehir, mahalle hatta sokağın, sosyoekonomik yüzü ve toplumun aynasıdır ve aynı insanlarda olduğu gibi, zamanla bu yüzler değişir. Politik tercihten futbol takımına, aşktan konser-film afişine her şey bu duvarlar aracılığıyla duyuruluyor, bir nevi şehrin nabzı duvarlarda atıyor. Duvarlarda, kendilerini bireysel platformda açıkça ifade etmemiş insan elini görürsünüz. Yapışmış ve sökülmüş ilanlara, zaman ve hava koşullarının, yağmur, güneş ve gölgelerinde etkileri eklenince tablolarımın ilham kaynağını oluşturur.”

Barcelona’da Tapies’e adanmış müzeler var. Türkiye’de anı yazmak, gençlere iz bırakmak çok sık görülen bir şey değildir ve bunun eksikliğini hep gözlemledim; bu sebeple böyle bir müze fikri hep aklımdaydı. Ayrıca anavatanının dışında başarılı olmuş kişilerin, doğdukları topraklara bir katma değerlerinin olması gerektiğine çok inanıyorum. Bunu yapan Türklerin sayısı maalesef yok denecek kadar az, umarım yakın gelecekte artar. 1999’da aldığım müze binası 2004’te Türkiye’deki ilk kişisel modern sanat müzesi olarak ziyaretçilere açıldı. Sanırım farkında olmadan, diğer özel güncel sanat müzelerine öncülük etmiş oldum. Müzede sadece babamın ve benim 50 yılı kapsayan eserlerimden bir seçki teşhir ediliyor. Ayrıca eserlerim kullanılarak her biri kısıtlı sayıda yapılmış kol düğmeleri ve ipek eşarplara ilave olarak, sergilerimin kitapları bulunuyor.

TÜRSAB: Müzenizin ziyaretçi kabul etmek dışında yaklaşımları da var. Bu tür farklı etkinliklerden söz eder misiniz.Burhan Doğançay: Her sene İstanbul’da bulunan 1542 ilkokul arasında resim yarışması düzenliyoruz ve her seferinde 7000’in üzerinde eser katılıyor. Bu sene yarışmanın yedincisi olacak. Bu yarışma aracılığıyla küçük yaştaki çocuklarımızı sanatla tanıştırıyoruz. Birincileri geçmiş senelerde Paris ve Londra’ya yolladık, bu sene de güzel ödüllerimiz olacak elbette. Ayrıca geliri TİKAD yararına bırakılacak bir proje üzerinde ZEN Diamond ile işbirliği yaptık. Bu projemiz de 2011 için önemli bir çalışma olacak.

Burhan Doğançay describes the main theme of his paintings “urban walls” with these words:“Urban walls are a reflection of socio economic facade and the society of the city, the neighbourhood, even the street and changes over time as it does with people. Everything from political preferences to football teams, from love to concert-film posters are announced through these walls, it is almost as if the pulse of the city beats through walls. On the walls, you can see hands of people who haven’t been able to express themselves on an individual platform. The inspiration for bill board ads stuck or dismantled is generated when you add the effect of time and weather conditions, rain sun and shadows.”

strongly believe that those who have been successful away from home should make a contribution to the land they were born in. Unfortunately the number of Turks doing that is almost nonexistent but hopefully it will increase in the near future. The museum building I acquired in 1999 was opened as the first private modern art museum of Turkey in 2004. I think, without realising, I led the way for other private topical art museums. Only a selection of my father’s and my works of 50 years are displayed in the museum. There are also limited edition cuff links and silk scarves decorated with my works, as well as books about my exhibitions.

TÜRSAB: Your museum has a different approach aside from accepting visitors. Can you talk about these various events?Burhan Doğançay: We organise a painting competition amongst 1542 first schools in İstanbul and every year we receive more than 7000 entries. This year is the 7th year of this competition. Through this competition we introduce small children to art. In previous years we sent the winners to London and Paris, of course we will have worthy awards this year too. In addition we cooperated with ZEN Diamond over a project, proceeds of which will be donated to TİKAD. This project is going to be an important project in 2011.

TÜRSAB: What’s your appraisal of the interest in the museum since it was opened?Burhan Doğançay: During first years schools and foreign visitors

Page 27: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

25TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

TÜRSAB: Müzenin kurulduğu günden bu yana gördüğü ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Burhan Doğançay: Müzenin ilk yıllarında özellikle okullar ve yabancı turistler geliyordu. Bulunduğu yer ve binanın 150 yıllık olması yabancıları çok etkiliyor.Okulların düzenlediği ziyaretlerle gelen çocuklar ebeveynlerini getiriyorlar ki, bu müthiş bir şey. Türk ziyaretçimizin sayısında devamlı bir artış gözlemliyoruz. TÜRSAB’a kayıtlı rehberlerimizden, Doğançay Müzesi’ni kültürel turlarına dahil etmelerini çok isteriz. Böylece ziyaretçilerin Türk modern sanatından bir kesit görerek, Türkiye hakkında daha tamamlanmış bir intibalarının olacağını düşünüyorum. Sanırım gelen turistler hâlâ ülkemizi minare, fes, güneş, kum ve şiş kebaptan ibaret sanıyor; güncel yüzümüz hakkında genellikle bilgileri olmuyor. Sanatımızı da tanıtarak elbirliğiyle bu eksiği tamamlamamız gerekiyor.

İletişim: Doğançay MüzesiBalo Sok. No 42 Beyoğlu İstanbulTel: (212) 244 77 70-71www.dogancaymuseum.org

Doğançay Müzesi’nde Adil Doğançay ve Burhan Doğançay’ın eserleri sergileniyorPaintings of Adil Doğançay and Burhan Doğançay are displayed in Doğançay Museum

in particular were coming to the museum. It’s location and the fact that the building is 150 years old impresses foreign visitors. Kids bring their parents when on schools visits which is incredible. We are observing an increase in number of Turkish visitors. We very much like TÜRSAB registered guides to include Doğançay Museum in cultural tours. I think that, by doing so visitors will see a section of Turkish modern art and will have more rounded impression of Turkey. I believe that tourists arriving in our country still think of minarets, fez, sand and shish kebab; they certainly don’t have any information about our current facade. We need to work together to fill this gap by promoting our art.

Contact: Doğançay MuseumBalo Sok. No 42 Beyoğlu İstanbulTel: +90 (212) 244 77 70-71www.dogancaymuseum.org

Page 28: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201126

RESTORANrestaurant

BALIK KEYFİNE VİRA1966 yılında Şile’de kapılarını açan Vira Restaurant,

müdavimlerini artık Kuzguncuk’ta da karşılıyor

VİRA FOR FISH PLEASUREOpened in Şile in 1966, Vira Restaurant now welcomes

its regulars in Kuzguncuk

Page 29: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

27TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Kuzguncuk Vira Restaurant henüz bu yılın haziran ayında hizmet

vermeye başladı, ancak bir balık restoranı olarak tecrübesi on dört yıla dayanıyor. Denizle tanışıklığı aileden gelen ve çocukluğu balık tekneleriyle bir arada geçen Okan Sarı, eşi Özlem Sarı ile birlikte gerçek bir balık restoranını meraklılarıyla tanıştırıyor.

Kıyıda bir kalyonVira’da yemek yemeye gittiğinizde büyük bir kalyonun kapısından girdiğinizi düşünüyorsunuz, çünkü binanın vitrinini dev bir kalyon resmi süslüyor. Mekân sahiplerinin bu konudaki hayalini mimarlar Hakan Canay, Murat Özünal ve Kutluhan Mertdoğan başarıyla hayata geçirmiş. Binanın alt katındaki 200 kişilik salon “Ambar” adını taşıyor; 60 kişilik üst salon ise “Güverte” olarak adlandırılıyor. En gözde alanlardan biri, Güverte salonunun önündeki teras. Bu geniş teras eşsiz bir Boğaz manzarası eşliğinde 150 kişiyi ağırlayabiliyor. “Ambar”da, Okan Sarı’nın koleksiyonunda yıllar içinde birikmiş amforalar ziyaretçilerle buluşuyor. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne kayıtlı bu koleksiyon İstanbul Valiliği’nin izniyle aslına uygun olarak sergileniyor.

Boğaz’a bakan meşalelerVira, müzik eşliğinde yarattığı atmosfer konusunda da iddialı. Yunan, Latin ve Türk ezgilerinin buluştuğu mekânda cuma ve cumartesi geceleri canlı performanslar izlenebiliyor. Cumartesi gecesi Kübalı müzisyenlerden oluşan “Tres de Cuba” adlı gruba yine Kübalı sanatçı Damarys sıcaklığı ve kusursuz sesiyle eşlik ediyor.Aynı gece sergilenen beklenmedik bir mini gösteri ise misafirleri epey şaşırtıyor: Gösterinin oyuncuları terasta bulunan iki adet meşale. Yunan

Vira Restaurant, Kuzguncuk’a yeni bir soluk getirdiVira Restaurant brought a breath of fresh air to Kuzguncuk

Kuzguncuk Vira Restaurant only opened in June of this year, but its fish expertise goes back for fourteen years. Coming from a family who introduced him to the sea and spending his childhood with fishing boats, Okan Sarı, with his wife Özlem Sarı introduces a genuine fish restaurant to those interested in one.

A galley on the shoreWhen you visit Vira for a meal, you feel as though you are entering the door of a galley, as a big picture of a galley bears over the entrance of the venue. The landlord’s dreams on the subject were successfully brought to life by architects Hakan Canay, Murat Özünal and Kutluhan Mertdoğan.The 200 capacity dining hall at the basement of the venue is called “Ambar” (the hutch); the 60 capacity upper hall is named “Güverte” (the deck). The most eye-catching area is the terrace at the front of Güverte hall. This large terrace with unique views of the Bosphorus can host 150 people.Amphoras from Okan Sarı’s collection, gathered over the years, meet visitors in “Ambar”. This collection is registered with İstanbul Archaeology Museums and is displayed appropriately with permission from Governorship of İstanbul.

Torches overlooking the BosphorusVira is also confident about the atmosphere accompanied by music. There are live performances on Friday and Saturday nights at the venue where Greek, Latin and Turkish melodies sang together. The “Tres de Cuba” group which is made up with Cuban musicians is accompanied on Saturday nights by the warm and flawless voice of Cuban singer Damarys.An unexpected mini show also surprises the guests on the same

Page 30: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201128

mitolojisinde Yunanlı denizciler denize açılmadan önce güvenli bir yolculuk için Okyanus Tanrısı Poseidon’a adaklar adar, bolluk, bereket ve sağlık dilekleriyle büyük ateşler yakarmış. İşte Vira İstanbul’da da her cumartesi akşamı bu meşaleler aynı dileklerle tutuşturuluyor; meşalelerin aydınlığı İstanbul Boğazı’na şans getiriyor.

Ve ağız tadı…Vira’da mutfak da titizlikle donatılmış. Sabahları sunulan zengin serpme kahvaltıyı, öğlen ve akşam yine aynı çeşitliliğe sahip yemekler takip ediyor.Deniz ürünlerine dayalı mönüdeki balıklar Karadeniz’den özel teknelerle getirtiliyor ve mutlaka mevsimine göre taze taze sunuluyor. Meze ve

salatalarda kullanılan otlar Ege Bölgesi’nin farklı yörelerine, onları süsleyen enfes zeytinyağı da Cunda Adası’na ait. Deniz ürünleri kuralı çocuklar için bozulabiliyor; balıkla arası iyi olmayan çocuklar kendileri için pişirilen köftelerden yiyebiliyor. Balığın arkasından tatlı yemek bir gelenek… Sıra tatlı faslına geldiğinde Vira’nın incir tatlısını mutlaka denemek gerekiyor.

Vira Restaurant Şile Liman Mevkii Kayıkhane Sk. No: 17 Tel: (216) 711 31 61

Vira Restaurant İstanbul Paşalimanı Cad. No 62 Üsküdar(Devlet Opera Balesi Tütün Sahnesi; eski Tekel binaları yanı)Tel: (216) 495 06 12 -13

evening. The stars of the show are two torches on the terrace. In the Greek mythology, Greek seamen would offer gifts to Poseidon, the god of the sea, with wishes of abundance, plenitude and health and light big fires. Here, Vira İstanbul lights torches with same wishes every Saturday night; the light from the torches bring luck to the Bosphorus.

And the palate...The kitchen at Vira is equipped with meticulously. The rich spread of breakfast in the mornings are followed by just as rich lunches and evening meals.Seasonal fresh fish on the seafood based menu are delivered by specially hired boats from the Black Sea.

Greenery used in mezes and salads are from different regions of the Aegean and delicious olive oil decorating those come from Cunda Island. The seafood rule may be broken for children; Kids who do not enjoy fish can eat köftes. Having dessert after eating fish is a tradition... When its desert’s turn you must try Vira’s fig dessert.

Vira Restaurant Şile Liman Mevkii Kayıkhane Sok. No: 17 Tel: +90 (216) 711 31 61

Vira Restaurant İstanbul Paşalimanı Cad. No 62 Üsküdar(Devlet Opera Balesi Tütün Sahnesi; eski Tekel binaları yanı)Tel: +90 (216) 495 06 12 -13

Page 31: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

29TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Page 32: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201130

ARKEOLOJİarchaeology

BADEMAĞACI HÖYÜĞÜ’NDE (ANTALYA) YAPILAN TARİHÖNCESİ KAZILARI SONA ERDİ - II*

(Prof. Dr. Refik Duru & Prof. Dr. Gülsün Umurtak)

PREHISTORIC EXCAVATIONS AT BADEMAĞACI HÖYÜK (ANTALYA) HAVE BEEN COMPLETED - II*

Resim-1: Bademağacı Höyüğü’nün son görünümüFigure-1: The most recent view of Bademağacı Höyük

*Bu yazının ilk bölümü, dergimizin bir önceki sayısında (TÜRSAB, 306 (2010): s. 14-20) yayınlanmıştır.

*First part of this article was printed in the previous edition of this magazine (TÜRSAB, 306 (2010): p. 14-20)

Page 33: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

31TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Antalya’nın yaklaşık 50 km. kuzeyinde bulunan Bademağacı Beldesi

yakınlarındaki Bademağacı Höyüğü’nde, İstanbul Üniversitesi adına yaptığımız kazıların sonuçlarının bir bölümü olan Neolitik Çağ yerleşmelerine ait bulguları, bir önceki yazımızda özet halinde tanıtmıştık. 1993’den 2010 yılı Eylül ayına kadar sürdürülen çalışmalarda, höyükte Neolitik Çağ yerleşmelerinin sona erdiği MÖ yakl. 6100 tarihlerinden sonra, Erken Kalkolitik ve Geç Kalkolitik Çağlar’da da yerleşmelerin devam ettiği, arkeolojik belgelerden, özellikle de çanak çömlek buluntulardan anlaşılmış, ancak bu dönemlerin mimarlık izlerine, kazı yapılan alanlarda rastlanmamıştır.

Höyükte geniş ölçekli bir yerleşme süreci, MÖ yakl. 2700 yıllarında, İlk Tunç Çağı II (İTÇ II) kültür evresinde yeniden başlamaktadır. Bu tarihlerde yöreye gelen ve binlerce yıl önce burada yaşamış olan Neolitik ve Kalkolitik Bademağaçlılarla hiçbir ilgisi olmayan başka insan toplulukları, o zamanlarda yayvan bir höyük / tepecik halini almış olan bu yeri, yerleşmelerini kurmak için uygun bulmuş olmalıydılar. İTÇ II boyunca höyükte oturan bu topluluklar, deprem, yangın, savaş vb. olası nedenlerle en az üç kez yıkılan evlerini ve kasabalarını onararak veya yeniden inşa ederek, yaşamlarını MÖ yakl. 2000 yıllarına kadar devam ettirmişlerdi. İTÇ II’yi bir sonraki kültür evresi olan Orta Tunç Çağı (OTÇ) izlemektedir. Kısa süreli OTÇ yerleşmelerinin oldukça zayıf olan arkeolojik bulguları çok dar alanlarda görülebilmiştir. OTÇ’nin bitiminden, Hıristiyanlık dönemine kadar olan uzun zaman aralığında, Bademağacı Höyüğü’nde herhangi bir iskân olmamıştır. MS 500 / 600’ler civarında, höyüğün ortalarına küçük bir Kilise yapılmıştır.

Resim-2: Höyüğün güneyden alınmış hava fotoğrafıFigure-2: An aerial photograph of the Mound taken from the south

İlk Tunç Çağı ve daha geç yerleşmeler (MÖ 2700 – MS 1100)İTÇ II yerleşmesi, Neolitik dönem yapılarının yıkıntılarının hemen üzerine kurulmuştu. Bir kasaba, hatta kent denebilecek ölçülerde olan bu yeni dönem yerleşmesi, daha eski yerleşmelerle oluşmuş yüksekliğe uygun olacak şekilde, uzun oval / terlik biçimindedir (Res. 1-3). Uzun çapı 200 m., dar çapı 120 m. civarında olan 3 evreli İTÇ yerleşmeleri, yer yer 4.50 / 5 m.lik birikim oluşturmuştur. Bu yeni dönemin en eski yerleşmesi olan İTÇ II / 3 yapı katının bilinçli şekilde öngörülmüş bir sisteme, hatta deyim yerinde ise bir ön planlamaya göre düzenlenmiş olduğu söylenebilir. İTÇ II / 3’ün yaşamı süresince, başlangıçta

Resim-3: İTÇ II yerleşmelerinin genel planı (En dış halkadaki taranmış alan, yamaç döşemesidir)Figure-3: General plan of the EBA II settlements (Shaded area on the outer ring is the paving on the slope)

In our previous article we wrote about the findings from the archaeological excavations of Neolithic settlements carried out at Bademağacı Höyük, located near the town of Bademağacı, 50km North of Antalya. It is understood from the archaeological finds, especially pottery, discovered during the excavations carried out from 1993 to September 2010, that the Early and Late Chalcolithic settlements continued at the mound after the end of the Neolithic Period c. 6100 BC but no architectural remains were discovered at the excavation site.

The period of large scale settlement at the mound began during the Early Bronze Age II (EBA II) phase around 2700 BC. Communities arriving in the region around this date and unrelated to the Neolithic and Chalcolithic people

of Bademağacı who had lived here thousands of years before must have found this shallow, broad mound suitable for habitation. The communities that lived at the mound during EBA II struggled with earthquakes, fires, wars etc. and rebuilt their houses and towns to remain here until almost 2000 BC. The EBA II is followed by Middle Bronze Age (MBA). The archaeological findings of the short lived MBA settlements are observed in narrow strips. There were no settlements at Bademağacı Höyük after the end of MBA until the Christian Period, when a small church was built in the centre of the mound c. 500 / 600 AD

The Early Bronze Age and later settlements (2700 BC – 1100 AD)The EBA II settlements were formed over the ruins of the Neolithic period buildings. The settlement of this new period, which was as big as a town or even a city, was in the shape of a long oval which complied with the height formed as a result of previous settlements (Fig. 1 – 3). The long diameter is 200 m. and the short diameter is around 120 m. The 3 phase EBA settlements formed an accumulation of 4.5m. – 5m. It could be said that the oldest settlement of this new period of the EBA II / 3 building level was built according to a pre-conceived plan.

Architectural traditions established

Page 34: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201132

mimarlıkla ilgili olarak konulan kurallar özenle uygulanmıştı. Şöyle ki; yerleşmenin doğu ve batı uzun kenarlarındaki en dış halkaya (höyüğün bugünkü dış çizgisi), birbirine bitişik konumda, dikdörtgen planlı tek veya iki odalı evler, bir sıra halinde, yanyana dizilmişti (Res. 3-5). İçlerinde oturulduğu kuşkusuz olan bu evler, küçük plan farklılıklarıyla birbirine benzemektedir. Uzunlukları 10 m. ile 19 m., genişlikleri de 3.50 - 4.50 m. arasında değişen, kibrit kutusu şeklindeki bu meskenlerin kapıları, kentin orta / iç kısmına bakan dar kenarlarına açılmıştı. Ölçüleri büyük olan evlerin bazılarının kapıdan girildikten sonra gelinen esas odasının arka tarafına, ikinci bir oda eklenmiştir. Kapının açıldığı yönde, evlerin yan duvarları iki yandan ileriye 2-3 m. kadar uzamaktaydı ve böylece, evin önünde yarı açık bir mekân / sundurma elde ediliyordu. Bir kaçı dışında yapıların hepsinin, kentin dışına bakan arka dar kenarları sağır duvardı. Arkeoloji dilinde ‘Megaron’ olarak tanımlanan planda yapılmış olan bu evlerin bitişik konumlandırılmış olması nedeniyle yerleşme dışına bakan kenar, düz ve yerleşme içine giriş vermeyen, ortak bir duvar haline gelmişti; başka bir anlatımla yerleşme, ‘sur’ denebilecek bir sağır duvarla çevrilerek, koruma sağlanmıştı. Doğu ve batı uzun kenarlarda sadece birer evin

Resim-4, 5: Res. 4’te höyüğün tepe kesimi; sağ üst köşede Kilise, ortada Saray. Res. 5’te batı yamaçtaki ‘Megaron’lardan bazıları görülüyor (Dikdörtgen planlı, kapısı dar kenara açılan ve çok daha geç dönemlerdeki -Klasik Çağlar- ‘Yunan Tapınak’larının plan olarak benzeri ve öncüsü olan ‘Megaron’ planlı yapılar, İTÇ süresince Batı Anadolu, Ege Adaları ve Yunan Karası’nda çok yaygın olarak kullanılmıştır. Resmin ortalarındaki derin açmada, höyüğün daha erken yerleşmeleri araştırılmıştır)Figure-4, 5: Fig. 4 is the hill section of the mound; the Church is in the top right corner, the Palace is in the centre. Some of ‘Megarons’ on the west slope can be seen in Fig. 5 (Rectangular in plan with doors opening on the narrow side and similar in plan to and pre-runners of a much later period –Classical Age- ‘Greek Temples’, buildings of ‘Megaron’ plan were widely used in Western Anatolia, the Aegean Islands and Mainland Greece during EBA. The Deep sounding in the middle of the picture is where the earlier settlements of the mound were researched)

Resim-6: Höyüğün batı kenarında yer alan yapılarFigure-6: Buildings on the western side of the mound

Resim-7: İTÇ II kentinin güney ucuFigure-7: The Southern end of the EBA II town

Resim-8: Kuzey uçta kentin savunması için yapılmış bağımsız duvar –sur- ve daha dışta, taş döşeli yamaçFigure-8: Detached wall built at the northern end to defend the city and beyond this, the stone paved slope

Resim-9: İTÇ II / 3 kasabasını çeviren taş kaplamalı yamaç bandıFigure-9: Strip of stone paving on the slope surrounding the town of EBA II / 3

at the beginning were meticulously followed throughout the life of EBA II / 3, so much so that one or two room terraced houses were built in a row on the east and west elongated edges (the current boundary of the mound) (Fig. 3 – 5).

These houses, which would certainly have been occupied, were similar except for small differences in plan. Their lengths varied between 10m – 19m and the width between 3.50m – 4.50m. The doors of the box shaped houses were situated on the narrow section overlooking the middle / inner section of the city. In some of the larger houses a second room was added behind the main room by the front door.In the direction that the doors opened, the side walls of the houses were extended by 2-3m. thus providing a semi enclosed area in front of the house. Most of the narrow back walls of the houses facing outward from the city were without any openings.

Referred to as ‘Megaron’ in Archaeology terminology, houses built according to this plan formed a joint, straight wall looking out of the settlement as they were built next to each other, denying entry into the settlement. In other words, the settlement was surrounded by walls which could be described as a ‘fortress’ and was protected in this way.A house on each of the eastern and western longer sides had narrow walls at the back with an opening and these houses were given a kind of gate (propylon) function to provide entry from the outside.

On the northern end of the settlement the layout was planned differently. (Fig. 1, 3). The Megarons situated on the approach to this section from the eastern and western slopes cease after a certain point and a solitary, independent 1m thick stone wall forms the outer line of the settlement. As evident on the plan in Picture 3, this fortress-like wall had been intersected in two places and 3 – 4 metre wide passages / gates were placed on it. The section at the northern end overlooking the city was an empty area without any buildings. Built to a different plan from the eastern and western sides, it could be said that

Page 35: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

33TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

arka dar kenarı kapatılmamış ve bu evlere, dışarıdan içeri girişi sağlayan bir tür kapı (propylon) işlevi verilmişti.

Yerleşmenin kuzeye doğru sivrileşen uç kısmında durum farklı planlanmıştır (Res. 1, 3). Bu kesime doğu ve batı yamaçlardan yaklaşan megaronlar belli bir noktada kesilmekte, bundan sonra 1 m. kalınlıkta yapılmış bağımsız bir taş duvar (Res. 8), yerleşmenin dış çizgisini oluşturmaktadır. Res. 3’deki planda görüleceği üzere, sur niteliğindeki bu duvar iki yerde kesilerek, 3-4 m. genişlikte geçitler / kapılar bırakılmıştır. Kuzey uç’un, kent içine doğru olan kısmı, üzerinde yapı olmayan boş bir alan haline idi. Doğu ve batı kenarlardan çok farklı olan bu planlamanın özel bir amaçla yapıldığını ve sur’da bırakılmış geçitlerden, Bademağacı halkının geceleri veya olası tehlikeli durumlarda, sahibi oldukları hayvan sürülerini yerleşme içine aldıkları ve bu nedenle de orta alanın boş bırakıldığı söylenebilir. Kentin güney ucunda da planlamada değişiklikler görülmektedir (Res. 3, 7). Bu kesimde, en dış halkadaki bazı evlerin temel kalıntılarının günümüze kadar gelmemiş olduğu anlaşılmış olmakla birlikte, mevcut görünüm, megaronların burada da bulunmadığı ve bambaşka bir düzenleme ile yan yana dizilmiş iki veya daha fazla sayıda sıra halinde kutu kutu mekânların yerleştirildiği gözlemlenmektedir (Ancak, yukarıda söylediğimiz gibi, burada tahrip olan en dış halkada megaron planda bir ev dizisinin olması da mümkündür. Res. 3). Bademağacı İTÇ II kentine giriş için, bu uç’ta, günümüze kadar gelemeyen özel planlı ve belki gösterişli bir ‘Ana Kent Kapısı’ da bulunuyordu.

Kentin dış çizgisindeki megaron ve diğer yapıların dışında kalan höyük yamaçlarına, bu dönemde genişliği 4 m. ile 8 m. arasında değişen, üzeri düzensiz şekilde ocak taşlarıyla döşenmiş bir kuşak

yapılmıştır (Res. 8, 9). Höyüğü çepeçevre dolaşan bu yamaç döşemesinin yapılış sebebi tam olarak anlaşılamamıştır (Bazı Orta Çağ kalelerinde / şatolarında olduğu gibi, bu uygulamanın savunmayı güçlendirmek amacıyla yapılması, kanımızca pek olası değildir. Belki bu döşeme, çukur bir alanda yer alan ve sulak mevsimlerde çevresinin göl haline gelmesi nedeniyle höyüğün kenarlarının ve yerleşmenin dış halkasında bulunan ev duvarlarının yükselen su tarafından aşındırılmasının önüne geçilmek için yapılmış olabilir).

Yukarıda kısaca tanımladığımız yerleşmenin, birbirine yapışık ev dizileriyle çevrilmiş genel planlamasının bilinçli şekilde düşünüldüğü ve ortada kalan kesimin özel olarak korunmaya çalışıldığı, bu alanda kazılar sırasında meydana çıkartılan çok odalı ve karmaşık planlı bir kompleksin varlığından anlaşılmaktadır (Res. 3-5). Toplumun yönetici sınıfı için yapıldığını düşündüğümüz bu büyük yapının –Saray’ın–, 17 odası açılmıştır. Bu alanda, yani höyüğün merkezinde ve en yüksek kesimine yapılmış olan ‘Kilise’yi kaldırıp, bu önemli yapının altında kalan temelleri araştırma söz konusu olmadığı için kazısını bitiremediğimiz çok odalı büyük yapı grubunun, kanımızca kilisenin altında kalan kısımda en az 10 odası daha vardı. Tümüyle açılması mümkün olamadığı için, planını da tam olarak anlayamadığımız bu yapı grubuna batıdan giriş verilmişti. Yapının bazı odalarının

Resim-10, 11: Yerleşme içinde bulunmuş mezarların hepsi çömlek içine yapılmış gömmelerdir. İri boy çömlek hatta küp denecek büyüklükteki kaplar içine büzülerek sokulan cesetler, sokak veya boş alanlarda açılmış 70-80 cm. derinlikte çukurlara yerleştiriliyor, ağızlarına bir kapak taşı konduktan sonra toprakla kapatılıyordu. Bazı mezarların olduğu yerleri belirtmek için, toprak üzerine yüzeye bir taş çember yapılıyorduFigure-10, 11: All graves discovered in the settlement were burials in pots. Bodies were squeezed into large pots and placed 70-80 cm deep holes, and then covered with soil after a flat piece of stone had been placed as a stopper at the opening of the jar. A stone circle on the surface indicated the location of some graves

Resim-12: İlk Tunç Çağının ikinci yarısına ait yapı katlarında bulunmuş, pişmiş topraktan çok stilize edilmiş ‘Ana Tanrıça’ tasvirleri olan idollerden örnekler (Son idol mermerden yapılmıştır - idol boyları 4-7 cm. arasındadır)Figure-12: Examples of terracotta idols depicting highly stylized versions of the ‘Mother Goddess’ discovered in building layers belonging to second half of the Early Bronze Age (The last idol is made of marble – The heights of the idols vary between 4 – 7 cm.)

this plan had a purpose and through the passages on the wall, the people of Bademağacı brought their animals into the settlement at nights or when it was dangerous and this is why this centre section was left empty.

Variation in planning can also be observed in the southern end of the city (Fig. 3, 7). In this section, despite understanding the fact that some of the remains of house foundations have not survived to present times, the actual appearance indicates that there were no megarons here and there was a completely different arrangement, a formation of box-like spaces were built over two or more rows. (However, as we mentioned above, it is possible that the outer ring that had been destroyed contained a series of houses here built according to the megaron plan. Fig.3) There was a ‘Main City Gate’ with a special plan at this point that provided access to the Bademağacı EBA II city, which did not survive to the present day.

A section, between 4m and 8m wide, the

surface of which was irregularly covered with quarry stones, was formed on the slopes of the mound outside the line of the city beyond the megaron and other buildings (Fig 8, 9). The exact purpose of this hillside paving, which surrounds the mound completely, is not understood (We do not think that it was built to strengthen the defence as seen in some Middle Age castles. Perhaps this paving was built to prevent erosion of the house walls on the outer ring of the settlement and the barrow from increasing water levels as they were built on a slightly lower ground which became waterlogged in the rainy seasons).

It is understood from the existence of multi-roomed and complicated plan of a complex building, which was discovered during excavations, that the general planning of terraced houses of the settlement described above was thought out carefully and consciously which had the purpose of protecting the central area (Fig. 3 – 5). 17 rooms of this building – the Palace, which is thought to have been built for the ruling

Page 36: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201134

içinde ele geçen çok sayıda kap kacak (Res. 13), bu odaların sarayın olasılıkla erzak depolama mekânları olduğuna işaret etmektedir. Bademağacı Höyüğü İTÇ II / 3 yerleşmesinin planlanmasında kesin olarak açıklayamadığımız bazı hususlar vardır. Meselâ saray yapılarının kuzeye doğru ne şekilde geliştiği anlaşılamamıştır. Zira bu alanda OTÇ’nin çok zayıf mimarlık kalıntıları vardır (Res. 3) ve bunların kaldırılması istenmemiştir. Kilise ile güney kenardaki yapılar arasında kalan alandaki mimarlık izlerinin nasıl yorumlanması gerektiği konusunda da kesin konuşmak mümkün değildir. Bunların yanı sıra, böylesi iyi organize olmuş bir yerleşmede varlığı kesin olan ‘Tapınak’ nerededir; hiçbir fikrimiz yoktur.

Bu dönemin mimarlık bulgularının yorumlanması sonucunda, İTÇ II’de Bademağacı kasabasının –kentinin– bir hakim kişi veya sınıfın egemenliği altındaki bir ‘Yerel Beylik’ merkezi olduğunu ve bu beyliğin yakın çevreyi de egemenliği altında tuttuğunu tahmin ediyoruz. Bu olgu, büyük olasılıkla yerleşmenin dış tehlikelerden korunmasını da gerektiriyordu. Kuşkumuz yoktur ki bu kent, kararlarına kesin şekilde uyulan bir iradenin, yani yöneticilerin belirlediği bir planlama içinde düzenlenmişti.

Tanımlamaya çalıştığımız, mimarî olarak çok iyi organize edilmiş bu kentin bir sebeple İTÇ II içinde kısmen yıkıldığını, doğu ve batı kenarlarda bulunan megaronların bir kısmının terk edildiği, bazılarına ekler yapılarak kullanılmaya devam edilmesinden anlaşılmaktadır. İTÇ II / 2 olarak tanımladığımız bu yeni dönemde güney uç’ta bazı önemli değişikliklerin olduğu görülmektedir. Benzer bir gelişme höyüğün ortalarındaki çok odalı kompleks için de geçerlidir. Bu yapıda da söz konusu geç dönemde önemli bazı ek ve değişikler yapılmıştır.Bir sonraki dönem olan Orta Tunç Çağı yerleşmeleri, Kilise’nin kuzey

Resim-13, 14: İTÇ II / 3 yerleşmesinin sarayı olarak düşünülen binanın depo olarak kullanılan bir odasında ele geçen kap kacağın kazılar sırasındaki buluntu durumuFigure-13, 14: Various pots as they were discovered during excavations of what was thought to be the storage room of the palace in the EBA II / 3 settlement

Resim-15, 16: İki ayrı kazı mevsiminde bulunmuş tüm ve onarılmış kap kacakFigure-15, 16: Complete and reconstituted pots found during two different excavation seasons

class of the society, were excavated. As it was out of the question to move the “Church” - built at the centre of this area and on the highest point of the mound - to examine the foundations of this important structure underneath, we can only assume that there are at least 10 more rooms of this multi -roomed large structure buried under the church.

This building group, the plan of which is not completely understood as it has been impossible to completely uncover it, had its entrance from the west. Pottery pieces discovered in some of the rooms (Fig 13) indicate that these rooms were possibly the food storage areas of the palace. There are certain elements in the planning of Bademağacı Settlement EBA II / 3 that cannot be fully explained. For example, it is not understood how the buildings of the palace complex developed in a northerly direction. Because there are some architectural remains from MBA (Fig. 3) that were not to be disturbed, it is not yet possible to comment with any certainty on the architectural remains found in the area between the Church and the buildings on the southern side. In addition to these we have no idea where ‘the Temple’ is, the existence of which in such an organised settlement is certain.

As a result of interpreting the architectural discoveries of this period, we think that the EBA II Bademağacı town – city was the centre of a “Local Clan” under the sovereignty of a ruler or a class and that this Clan also ruled the nearby areas. This fact possibly necessitated the protection of the settlement from outside dangers. This

city was undoubtedly built to a plan laid down by someone whose authority was beyond question.

This city we are trying to describe was architecturally well organised; it was partially destroyed for some reason during EBA II and some of the megarons on the east and west were abandoned, while some continued to be occupied after being extended. Some important changes are observed at the southern end in this period, which we describe as EBA II / 2. A similar development is also seen in the multi roomed complex in the centre of the mound. This building had some important extensions built on to it in the later period just mentioned. The settlements of the Middle Bronze Age, the period that followed, were uncovered in a narrow strip on the north side of the church and not much information was revealed. Our knowledge of this period is limited to a few pottery pieces discovered in the excavations.

The building belonging to the latest date in our mound is the Church, which was built during Early Byzantine period. (Fig. 24) Possibly the jointly shared church / chapel of surrounding Christian villages, this structure must have continued to serve its purpose

until the arrival of Turkish tribes at the turn of 12th century (no findings from Christian period have been discovered in the mound). The number of houses unearthed from EBA II / 3 period is around 60. When you add around 30 houses located in the unexcavated area and around 25 rooms in the palace complex at the centre to this number, the number of houses in this period reaches around 120. Assuming that every house had 6-7 people living in it, the population of Bademağacı settlement was around 700. Further assuming that the city continued for two generations, i.e. 40-50 years, then it could be thought that 1500 people lived here.

When you add other levels of accumulation of EBA and the MBA, the numbers who lived here in 900 years from 2700 BC to 1800 BC reach tens of thousands. No graves or graveyards belonging to that many people have been discovered – as in the Neolithic period. Around 10 graves were discovered in the streets outside

Page 37: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

35TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

bitişiğinde, dar bir alanda açılmıştır ve çok fazla bilgi edinilmemiştir. Bu dönem hakkında bildiklerimiz, kısıtlı sayıdaki çanak çömlek buluntulara dayanmaktadır.

Höyüğümüzdeki en geç tarihe ait bina, Erken Bizans döneminde yapıldığı anlaşılan Kilise’dir (Res. 24). Büyük olasılıkla çevredeki Hıristiyan köylerinin ortak Kilisesi / Şapel’i olan bu yapı, 12 yüzyıl başlarında Türk Boylarının bölgeye gelişine kadar işlevini sürdürmüş olmalıydı (Höyük üzerinde Hıristiyanlık dönemine ait hiçbir yerleşim kalıntısı ele geçmemiştir).İTÇ II / 3 yerleşmesinde açtığımız ev sayısı 60 civarındadır. Buna kazılmayan kısımlardaki olası 30 evi ve orta alandaki ‘Saray’ yapılarının yaklaşık 25 odasını da katarsak, bu dönemde yerleşmede toplam 120 civarında mekân bulunuyordu. Her evde 6-7 kişinin yaşaması durumunda, Bademağacı’nın bu yerleşmesinde en az 700 kişinin yaşadığı ve kentin 40-50 yıl, yani iki kuşak boyu hayatını sürdürmesi kabul edilirse, burada en az 1500 kişinin oturmuş olduğu düşünülebilir. İTÇ’nin diğer yapı katları ve OTÇ de buna katılırsa, MÖ 2700’lerden 1800 dolaylarına kadar olan 900 yıl içinde bu sayı onbinlere varır. Bu kadar çok insanın mezarlığı veya mezarlıkları -Neolitik dönemde olduğu gibi- bulunmamıştır. Kazılan alanlarda evlerin dışındaki sokak ve boş alanlara, bazen de odaların tabanlarının altında 10 kadar mezara rastlanmıştır. Gömme geleneği, bu dönemde Anadolu’nun pek çok başka yerleşmesinde de görüldüğü gibi, cesetlerin iri bir küp içine konup, ağızları yassı bir kapak taşı ile kapatılarak açılan çukura hafif eğik olarak konması şeklindedir (Res. 10, 11). Bazen ölülerin yanına, küp içine küçük bir gaga ağızlı testicik bırakılmaktadır.

İTÇ döneminin küçük buluntuları arasında çanak çömlek (çç), sayısal olarak ilk sırayı almaktadır (Res. 15-17). Bu dönem çömlekçiliğinin bir önceki sayımızda söz konusu

Resim-17: İTÇ II’nin değişik yapı katlarında bulunan kaplardan bir kısmı (Bu dönemde çoğunlukla kırmızı boya astarlı kaplar tercih edilmekteydi. Siyah hamurlular daha enderdir)Figure-17: Some pots discovered in different layers of EBA II (pots with red slips were mainly preferred in this period.; the black paste ones are less common)

Resim-18: İTÇ II çömlekçilerinin ürettiği değişik biçimli fantezi kaplardan ikisiFigure-18: Two of the special vessels of different shapes produced by the potters of EBA II

the houses or under the house floors in the excavation site. The burial tradition, as witnessed in other settlements of Anatolia during this period, was to put the body into a large pot, cover its top with a flat stone and place it in a slightly tilted angle in the hole that was dug (Fig 10, 11). Sometimes, a small beak spouted pitcher was left inside the pot next to the body.

Among the small finds of EBA period, pottery pieces are the most numerous (Fig. 15 – 17). The pottery of this period bares no relation or similarity to the Neolithic pottery mentioned in the previous article. While the potter’s wheel used in pottery making was not known in this period, it was used in later periods and different forms - plates, bowls, jugs, pots and jars - were produced (Fig. 17, 18). Some of the pots were decorated and were of extraordinarily high quality.

An important group among the small EBA finds is terracotta human depictions (Fig. 12). Production of three dimensional female figures known from the Neolithic period had ceased in this period; they were replaced by these simply depicted ‘idols’, which are thought to represent the “Mother Goddess”. Lines observed on some of the idols may have been a depiction of the clothing of the Goddess. Some idols were also made from stone (Fig. 12 the last idol).

Seals form yet another important group of finds (Fig. 19, 20). Indirectly documenting the existence of property rights and trade, seals often contained two intersecting lines on the round or rectangular stamp surface and the triangular area in between was filled with straight / slanted lines and simple shapes. Usually made from terracotta (clay), more rarely from stone (Fig. 20 first row second seal) and metal (Fig. 20 first row, third seal), some examples of seals contained shapes which are indecipherable to us today but probably carried a meaning for their owners (Fig. 20 second row of stamp seals). Seals from this group are very important for the history of the culture; because at the time before writing was known, these signs can be thought of as some kind of

Page 38: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201136

ettiğimiz Neolitik Çağ çömlekçiliği ile hiçbir ilişkisi veya benzerliği yoktur. Çanak çömlek yapımında bu dönem başlarında çömlekçi çarkı bilinmezken, biraz geç dönemde çark kullanılmağa başlanmış ve değişik şekillerde tabak, çanak, testi, çömlek ve küpler üretilmiştir (Res. 17, 18). Kaplardan bazıları süslemeli ve olağanüstü yüksek kalitelidir.İTÇ’nin küçük eserleri arasında önemli bir grup, pişmiş topraktan basit insan betimleridir (Res. 12). Bu dönemde, Neolitik’ten tanıdığımız gerçek anlamda üç boyutlu kadın tasvirlerinin yapımı tümüyle sona ermiş, onların yerini, yine ‘Ana Tanrıça’yı temsil ettiği tahmin edilen bu basit betimler, ‘İdol’ler almıştır. Bazı idollerin üzerinde görülen çizgilerle Tanrıça’nın giysilerinin gösterilmek istendiği düşünülebilir. İdoller ender olarak taştan da yapılmışlardı (Res. 12 son idol).

Bir diğer önemli buluntu grubunu mühürler teşkil eder (Res. 19, 20). Dolaylı şekilde mülkiyet hakkını ve ticaretin varlığını belgeleyen mühürlerin yuvarlak ya da dörtgen baskı alanlarında çoğu kez birbirini dik kesen iki çizgi bulunmakta ve arada kalan üçgen alanlar düz / eğik çizgiler veya basit şekillerle doldurulmaktadır. Çoğunlukla pişmiş topraktan, ender olarak da taş (Res. 20 birinci sıra ikinci

mühür) ve madenden yapılmış olan mühürlerin (Res. 20 birinci sıra üçüncü mühür) bazı örneklerinde, bugün bizim için anlaşılmaz olan, fakat sahipleri için anlamlı olduğunu sandığımız şekiller yapılmıştı (Res. 20’nin ikinci sıra mühürleri). Bu gruptan mühürler, kültür tarihi için çok önemlidir; zira yazının henüz bilinmediği bu devirde, bu işaretler bir tür tanıtıcı şekil veya hatta ses değeri olan anlamlı işaretler (İdeogram) olarak düşünülebilir. Ayrıca, bu tabakalarda bulunmuş üzerinde sayı işaretleri olan kil plakalar (tablet) ve üzerinde mühür baskı izleri olan kil topaklar (bulla) yazı öncesi dönemin ortak bir iletişim dilini ve olasılıkla ticaret ilişkilerini göstermesi bakımından özellikle önem taşırlar.

Pişmiş topraktan boncuk ve ağırşakların sayısı pek çoktur (Res. 23). Bu dönemde madenciliğin önemli bir iş kolu olduğu, İTÇ II ve OTÇ yerleşmelerinde bulunmuş çok ileri düzey ve kalitedeki maden eşyadan anlaşılmaktadır. Bademağacı’nda ‘Tunç’tan yapılmış çok sayıda hançer, mızrak ucu, balta ve başlı iğne ele geçmiştir (Res. 21). Altından ‘Kulak Tıkacı’ (Res. 22/2) ve gümüşten yapılmış, irice başlı süs iğneleri (Res. 22/1) değerli madenlerden üretilmiş eserlerin başlıcalarıdır. Maden eserlerden en olağanüstü olanı, gümüşten yapılmış bir ‘Tabak /

Resim-19: Bir kazı mevsiminde ele geçen mühürler toplu haldeFigure-19: Seals discovered in one excavation season shown together

Resim-20: Bademağacı İTÇ tabakalarında 120 kadar mühür bulunmuştur. Genellikle pişmiş topraktan yapılmış olan mühürlerden birkaç örnek (Üst sıranın ikinci mührü ‘taş’, üçüncüsü ‘tunç’tan üretilmiştir). Mühürlerde baskı alanı çoğunlukla geometrik çizgisel motiflerle dolduruluyordu. İkinci sıranın üç mührünün baskı alanındaki çizgiler, anlam taşıyan işaretler gibi görünüyorFigure-20: Around 120 seals were discovered in EBA layers of Bademağacı. A few examples of seals usually made from clay /terracotta (second seal on the top row is ‘stone’, third is ‘bronze’). The Stamp surfaces of the seals were usually filled with linear geometrical motives. Lines on three seals in the second row may have been meaningful symbols

pre-writing symbols or even meaningful marks (ideogram) that may have had a sound equivalent.

In addition to that, terracotta clay tablets and bullas with signs for numbers and seal impression marks found in these layers carry special importance as they indicate the existence of a common communication language and possible trade relations in the pre-writing period.

There are a large number of terracotta beads and whorls (Fig. 23). It is understood from many advanced and high quality

Page 39: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

37TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Çanak’tır. Çapı 24 cm., derinliği 4.5 cm. olan tabağın kenar kalınlığı 1 mm.den daha incedir. Bu özelliği ile sözü edilen çanak, Önasya tarihöncesi dönem madenciliği için benzersiz (ünik) bir eserdir. Bu eser aynı zamanda MÖ 2300’ler civarında bölgede ve genel olarak Anadolu’da maden işleme zanaatının gelişmişlik düzeyini de belirtmektedir.

Sayın okuyucularımız, iki kısa yazı ile Bademağacı Höyüğü’nde yaptığımız 18 yıllık kazı çalışmalarında elde ettiğimiz bilgileri ana çizgileriyle aktarmaya çalıştık. Önümüzdeki 4-5 yıl içinde kazıların ayrıntılı bilimsel raporunu yayınlamayı planlıyoruz. Burada şu hususları özellikle vurgulamak isteriz; yapılan her arkeolojik kazı, insan türünün, yani atalarımızın kültür tarihi sürecine yaptığı katkıları ve bugün varılan noktaya nasıl gelindiğini anlamaya,

açıklamaya çalışan çabalardır. Biz de mesleğimizin kuralları içinde, günümüzden binlerce yıl öncesinde, Anadolu’nun bir noktasında, Bademağacı Höyüğü’nde yaşamış insanların, toprağın metrelerce altında ve geçmişin karanlıklarında kalmış kalıntılarını açığa çıkartıp, bu kanıtlardan yararlanarak, onların yaşam maceralarını anlamaya ve öğrendiklerimizi sizlerle paylaşmaya çalıştık. Yaptığımız kazılarla bu olağanüstü önemli merkezin sakladığı bilgilerin küçük, ama gerçekten çok küçük bir bölümünü ortaya çıkarttık. Bu merkezden öğrenilecek daha çok şey olduğunu iyi biliyoruz. Höyüğümüzün kazmadığımız alanlarında ve temellerini kaldırmadığımız üst tabaka yerleşmelerinin altında, ileride başka arkeologlar ve diğer bilim insanlarının yeni yöntemlerle yapacakları kazı ve araştırmalarla bilinmeyenlerin bir kısmı daha öğrenilecektir.

Resim-21: Bakır’a belli bir oranda karıştırılan ‘kalay’la elde edilen ‘tunç’tan, İTÇ zanaatkârları bir hayli değişik türde gereç üretmişlerdir. Resimde tunçtan yapılmış balta / keski, hançer, mızrak ucu ve iğnelerden örnekler verilmiştirFigure-21: Craftsmen in EBA produced various tools using ‘bronze’ which consisted mainly of ‘copper’ with a certain amount of ‘tin’ mixed in. The picture shows examples of axes / chisels, daggers, spearheads and pins made from bronze

Resim-22: 900 ayar gümüşten bir ‘Süs İğnesi’ (Uzunluk 7 cm.) ile altından yapılmış bir ‘Kulak Tıkacı’ (Uz. 1.5 cm.)Figure-22: A ‘Decorative Pin’ made from 900 karat silver (Length 7 cm.) with an golden ‘Ear Plug’ (Length 1.5cm.)

Resim-23: Pişmiş topraktan yapılmış küresel veya çift koni biçimli iri boncuklar, büyük ihtimalle bir ipe dizilerek kolye olarak kullanılmışlardı (Boncuk tanelerinin üzerine, çizgi ile süsleme yapılmıştır)Figure-23: Large clay spherical or double cone shaped beads were most probably placed on a piece of string and used as a necklace (the beads are decorated with line drawings)

Resim-24: Bademağacı’nın en geç döneme ait yapısı olan ‘Kilise’ (Krş. Res. 3, 4 - Üç ‘nef’li kilisenin ölçüleri 15.5 X 13 m.dir)Figure-24: ‘The Church’ building belonging to the most recent period of Bademağacı (cf. Fig. 3, 4 – the church with three ‘naves’ measures 15.5m x 13m.)

metal artefacts found in the EBA II and MBA settlements that mining was important. Many daggers, spearheads, axes and pin heads made from bronze have been discovered in Bademağacı (Fig. 21). A golden ear plug (Fig. 22/2) and silver decorative needles with large heads (Fig. 22/1) are the main metal artefacts. The most extraordinary of the metal artefacts is a silver ‘Plate / Bowl’. 24cm in diameter and 4.5cm in depth, the thickness of the plate is less than 1mm. With these features the bowl is a unique example of prehistoric mining in the Near East. At the same time, this artefact reflects the development level of the mining in the region around 2300 BC and in Anatolia as a whole.

We have attempted in two short articles to briefly describe to you, our readers, the information gathered from the 18 years of excavations work at Bademağacı Höyük. The plan is to publish a detailed scientific report of the excavations in the next 4-5 years. We would like to emphasize the following points here; every archaeological

excavation is an effort to understand and explain the development of mankind i.e. the contributions of our ancestors throughout the history of culture and how the point we are at today was reached. In keeping with the requirements of our profession, we have tried to share with you what has been learned about people who lived thousands of years ago at a certain place in Anatolia, Bademağacı Höyük, by unearthing the remains buried under metres of soil in the darkness of the past and by learning about their lifestyles. With the recently completed excavations we have only revealed a small part of the knowledge of this extraordinarily important centre, really only a small part of what was hidden. We know there is still much to learn from this centre. Some of the things that are still unknown will be uncovered in the future by other archaeologists and researchers using new methods to investigate the unexcavated areas of our mound and the sections under the foundations of the upper settlement levels that have been left untouched.

Page 40: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201138

SERGİexhibition

EFSANE ÇİFTİSTANBUL’DASadece resimleriyle değil, aşkları ve yaşam öyküleriyle de ölümsüzleşen, Hollywood’a ilham kaynağı olan bir çift: Frida Kahlo ve Diego Rivera. Eserleri Berlin ve Viyana’dan sonra İstanbul’da, Pera Müzesi’nde

2 Aylin Şen Özgür Açıkbaş

LEGENDARY COUPLE IN İSTANBULA couple immortalized not just with their paintings but also with their love and their life story, an inspiration for Hollywood: Frida Kahlo and Diego Rivera. After Berlin and Wien, their paintings are in İstanbul Pera Museum

Page 41: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

39TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Heyecan fırtınası daha eserler gelmeden esti; çünkü 20. yüzyılın en ilginç

çiftinin “şöhreti dünyayı saran” eserleriydi söz konusu olan.Aslında Jacques ve Natasha Gelman’ın özel koleksiyonuna aittiler. Ama onlar bile eserleri Meksika’dan dışarı ”izinsiz” çıkartamıyordu, çünkü eserler Meksika’nın “ulusal kültür varlıkları envanteri”ne kayıtlıydı. O nedenle bugüne kadar nadiren Meksika dışına çıkmışlardı. İstanbul da o sayılı duraklardan biri olacaktı, hem de tam 40 eserle birden. Güvercinle filFrida Kahlo ve Diego Rivera çiftinin eserleri 20 Mart 2011 tarihine kadar Pera Müzesi’nde sergilenecek. Sakatlığı yüzünden son yıllarında yatağından dahi çıkamayan Frida, İstanbul’da konuklarını ağırlayacak. Kendi elleriyle resmettiği gözlerini izleyicilerinin

The excitement has peaked even before the paintings have arrived; because it was the paintings “whose reputation is known worldwide” by 20th century’s most interesting couple.They are actually from the private collection of Jacques and Natasha Gelman. But even they cannot take the paintings out of Mexico without “permission” because they are registered in Mexico’s “national cultural assets inventory”. This is why they rarely left Mexico thus far. İstanbul would become one of those rare stops and with 40 paintings as well.

Pigeon and elephantPaintings of Frida Kahlo and Diego Rivera couple will be displayed in Pera Museum until 20 March 2011.Not able to leave her sick bed in her last years due to her disability, Frida will be hosting her guests in İstanbul. She will be meeting the eyes of her visitors with her eyes drawn by herself. She will share her pain, joy, dreams, endless suffering of her

Page 42: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201140

Maymunlu otoportre, Frida Kahlo, 1943Self portrait with monkey, Frida Kahlo, 1943

Düşüncelerimde Diego, Frida Kahlo, 1943Diego in My Thoughts, Frida Kahlo, 1943

Ayçiçekleri, Diego Rivera, 1943Sunflowers, Diego Rivera, 1943

İçi açılmış yaşamı görünce korkan gelin, Frida Kahlo, 1943The Bride Frightened at Seeing Life Opened, Frida Kahlo, 1943

Natasha Gelman’ın portresi, Diego Rivera, 1943Portrait of Natasha Gelman, Diego Rivera, 1943

Page 43: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

41TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

gözlerine dikecek. Acısını, coşkusunu, hayallerini, kazada paramparça olan vücudunun bitmeyen ıstırabını paylaşacak. Ama her şeyden önce Diego’ya duyduğu büyük aşktan söz edecek. Kalbini paramparça eden o aşk kazasını anlatacak. Malum, Frida’nın hayatı da eserleri de öylesine sıradışıydı ki, Hollywood eliyle ölümsüzleştirilip tüm dünyaya aktarıldı. Çocukken geçirdiği hastalık... Genç kızlığında geçirdiği feci otobüs kazası... Komünist Diego Rivera ile tanışıp ona âşık olması... Fırtınalı evlilikleri... Ya da annesinin tanımıyla “bir güvercinle filin beraberliği”... Giderek yatağa bağımlı hale gelirken Diego’nun yavaş yavaş uzaklaşması... Henüz 47 yaşında –kimilerine göre intiharla– sonuçlanan bir hayat...

Üç aylık misafirlikBu kısacık ve hazin yaşam öyküsüne inat, Frida’nın tablolarında renkler patlar. Müthiş bir enerji tuvalden fışkırır adeta. Kendisini bitişik kaşlarıyla ve yüzündeki bütün defolarıyla resmettiği halde izleyeni cezbeder. Sanki Diego’nun gözleriyle görürüz onu: “Alımlı olmamasına –hatta çirkin sayılmasına– rağmen insanı çarpan bir kadın.”Diego Rivera, Meksika’yı resmetti. Frida onu ve kendisini. Şimdi el ele İstanbul’dalar. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nde yaklaşık üç ay konuğumuz olacaklar. Bize efsaneleşen öykülerini anlatacaklar.

body broken to pieces in an accident. But above all else she will be talking about her love for Diego. She will tell the story of that accident of love which broke her heart to pieces.As you know, Frida’s life and paintings were so out of ordinary that it was immortalised by Hollywood to be spread around the world.Illnesses suffered at childhood... Horrible coach crash she was involved in her teenage years... Meeting and falling in love with Communist Diego Rivera... Their stormy marriage... or “togetherness of a pigeon with an

elephant” as her mother would describe... Diesgo’s slowly distancing himself as she was being confined to bed... A life which ended -deliberately according to some-when she was just 47 years old...

Three month visitDespite this short and sorrowful life story, Frida’s paintings are an explosion of colours. Almost as if an incredible energy is bursting out of the canvas. Even though she painted her self portrait with her un-plucked eyebrow and all her facial deformations it lures the observers in. We almost see her through Diesgo’s eyes: “Despite not being an attractive -even considered to be an ugly- woman she is a stunning woman.”

Diego Rivera painted Mexico. Frida painted him and

herself. And now they are in İstanbul hand in

hand. They will be our guests at Suna and İnan

Kıraç Foundation Pera Museum for almost three

months. They will tell us their legendary stories.

Page 44: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201142

GöKOVA’NIN AKVARYUMU: AKYAKA

Akyaka, Gökova Körfezi’nin başlangıç noktası. Dağlardan gelip Akyaka’da denize dökülen azmağın kıvrımları arasına kurulu belde farklı tatil arayışlarına mükemmel bir seçenek sunuyor2 Hümeyra Özalp Konyar Rasim Konyar

GEZİtravel

GÖKOVA’S AQUARIUM: AKYAKAAkyaka is the starting point of Gökova Bay. Situated along the shores of the river which runs down from the mountains and meanders its way to the sea in Akyaka, the town offers an excellent choice for those who seek a diverse holiday

Page 45: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

43TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Page 46: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201144

B odrum-Marmaris arasında, doğu-batı ekseninde uzanan ve Kerme ya da İstanköy olarak da bilinen

Gökova Körfezi, Türkiye’nin en girintili-çıkıntılı kıyı kesimini oluşturuyor. Orak ve Sedir adaları, Çökertme, Akbük, Söğüt, İngiliz Limanı, Değirmen Bükü ve Longöz gibi koyları ile mavi yolculukların vazgeçilmez rotalarını çiziyor. Körfezin en doğu noktasında yer alan Akyaka beldesi ise daha çok karayoluyla gezenlerin gözdesi.Kuzeyden Marmaris’e inerken, Sakar Geçidi’ni geçtikten hemen sonra tüm ihtişamıyla ortaya çıkan Gökova Körfezi, yolculuğun en

çarpıcı manzaralarından birini sunuyor. Sırtını dağlara yaslamış muhteşem bir ovanın denizle buluştuğu noktada yer alan Akyaka, Türkiye’nin belki de en güzel beldelerinden biri. 2600 yıllık yaşam izleri taşıyan yörenin antik çağdaki ismi İdima (Idyma). Bir Karya kenti olduğu bilinen İdima’nın kaya mezarlarından bazıları hâlâ ayakta. Günümüze ulaşan ve İÖ 4. yüzyıla tarihlenen kolonlu kaya mezarlarının Paktyes hanedanına ait olduğu düşünülüyor.

Turizme geçiş70’li yıllardan sonra turizmin

Akyaka evlerinden biri, dere kısındaki restoranlar, Azmak’tan görüntüler ve kaya mezarlarıOne of Akyaka houses, restaurants by the stream, scenes from Azmak and rock tombs

Situated between Bodrum and Marmaris and extending from east to west, Gökova Bay, also known as Kerme or İstanköy, forms the most intricate shores of Turkish coastline. With Orak and Sedir islands, Çökertme, Akbük, Söğüt, English Port, Değirmen Bükü and Longöz bays, it offers an indispensible route for blue voyages. Akyaka town on the easternmost point of the bay is more popular with visitors arriving by road.Appearing with its entire splendour immediately after passing Sakar Pass when arriving from Marmaris in the North, Gökova Bay offers one of the most striking views of

the journey. At a point where the magnificent plains resting onto a mountain meets the sea, Akyaka is most probably the prettiest town in Turkey.Carrying traces of life that is 2000 years old, the antique name of the region’s name is Idyma. Some of the rock tombs have survived to present times in the city which was known to be a Karian city. It is thought that column rock tombs dating back to 4 B.C. which have survived to today belong to Paktyes dynasty.

Progressing to tourismWhile resorts such as Bodrum,

Page 47: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

45TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Page 48: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201146

Okalüptüslü YolEucalyptus Way

kapısını aralayan Türkiye’nin Bodrum, Kuşadası, Marmaris gibi merkezleri parlamaya başlarken, Akyaka gözlerden uzak, sakin bir balıkçı köyü olarak bekliyordu.Akyaka’nın turistik bir beldeye dönüşmesinde şüphesiz şair, gazeteci, mimar Nail Çakırhan’ın imzası var. Memleketi olan Ula’nın geleneksel mimarisini farklı bir üslupla yorumlayarak kendisi için Akyaka’da bir ev inşa eden Çakırhan, bu projesiyle Uluslararası Ağa Han mimari ödülünü kazanınca tüm gözler buraya çevrildi. Bu mimari, yörede daha sonra inşa edilen yapılara da öncülük etti. Akyaka evlerinin şöhreti yayıldıkça, Gökova’nın bu küçük köyü de kimlik değiştirmeye başladı. Çakırhan’a, mimarisine ve köyüne sahip çıkan aydınlar, betonlaşmaya karşı ciddi bir duvar oluşturdu. Bugün, birkaç çirkin beton yapıyı saymazsak, Akyaka’nın tamamı bu özgün mimari ile sarılı. Akyaka evleri özellikle saçakları, kapıları, tavanları ve dolap kapaklarındaki dantel gibi işlenmiş ahşap işçiliği ile dikkat çekiyor.

Azmak ve Okalüptüslü YolAkyaka’nın en büyük özelliği Kadın Azmağı adını taşıyan deresi. Sazlıklar, ağaçlar ve otların arasında yemyeşil bir tünel gibi dolanan su yolu, 1200 metre uzunluğunda. Küçük teknelerle gezilebilen derenin yerden kaynayan buz gibi sularında binlerce balık, yüzlerce ördek yaşıyor. Akyaka’daki oteller son derece farklı bir tatil seçeneği sunarken, dere kenarındaki restoranlar kolay kolay unutulmayacak bir molaya ev sahipliği yapıyor.Marmaris’e giden eski yolun küçük bir bölümünü oluşturan ünlü “Okalüptüslü Yol” ise yalnızca eskilerin anılarında kaldı. Yenisi yapıldığı için artık kullanılmayan bu kısacık yol, yüzlerce yıllık dev okalüptüs ağaçlarıyla sarılı. Akyakalıların mücadelesiyle koruma altına alınan yol, bilinçli gezginler ve fotoğrafçılar için hâlâ vazgeçilmez bir uğrak noktası.

Page 49: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

47TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Akyaka, Çınar PlajıAkyaka, Çınar Beach

Kuşadası, Marmaris became the stars of 70s Turkey opening its doors to tourism, Akyaka was biding its time as a quiet, secluded fishing village There is no doubt that the poet, journalist, architect Nail Çakırhan had his hand in turning Akyaka into a touristic resort. By building a house in Akyaka which used a variation of traditional Ula architecture where Çakırhan hails from, he won the International Aga Khan architectural award and all eyes turned to Akyaka.This architectural style also led the way for other buildings that followed. As the fame of Akyaka houses spread, this small village of Gökova began to change its identity. Intellectuals protecting the architecture and the village formed a barrier against serious build up. Notwithstanding a few concrete buildings today, Akyaka is completely surrounded with distinctive architecture. Akyaka houses draw the attention especially with their guttering, doors, ceilings and craftsmanship evident on woodwork on their cupboard doors.

Azmak and Eucalyptus WayThe biggest feature of Akyaka is the Kadın Azmağı brook. The waterway which meanders through as if it’s a green tunnel surrounded by trees and marshes is 1200 metres long. There are fish and ducks on chilly waters of the stream which is accessible by small boats. While hotels in Akyaka offer highly unconventional holiday options, riverside restaurants are host to unforgettable breaks. Forming a short section of the old route to Marmaris, once famous “Eucalyptus Way” lives only in memories. No longer in use, this short road is surrounded with hundreds of years old massive eucalyptus trees. Protected with efforts of Akyaka’s locals, the road is still stamping ground for conscious travellers and photographers.

Page 50: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201148

NOT DEFTERİnotebook

ÇOK EĞLENCELİ LÜZUMSUZ BİLGİLER!

Yıla keyifli girin istedik. İlginç notlarımızı muhtemelen hiçbir işinize yaramayacak, yani son derece lüzumsuz ama bir o kadar eğlenceli bilgilerden derledik. Buyurun!

2 Aylin Şen

UNNECESSARILY ENTERTAINING NOTES!We wanted you to enter the year on a cheerful note. We compiled our

interesting notes from highly unnecessary yet entertaining pieces of information which you will probably find useless. Here you are!

Page 51: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

49TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Yılbaşında kime ne hediye verdiniz, kimden ne hediye aldınız bilmiyoruz. Peki siz “hediyelerin en güzeli” diye tanımlanan değerli taşların çoğunun

birkaç elementten oluştuğunu, sadece elmasın tamamen karbondan oluştuğunu biliyor muydunuz?

Dünyadaki tüm nüfus her işini bırakıp günde 24 saat satranç oynasa ve her saniyede bir hamle yapılsa, satrançta tüm oyunları tecrübeden geçirebilmek için asırlara ihtiyaç vardır.

Satranç tarihinin en uzun oyunu 1950 yılında Mardel Plato’da yapılmış dünya satranç turnuvasında gerçekleşmiştir. Pilkin ile Çernyak arasında yapılan bu maç 22 saat devam etmiş ve 191. hamle sonrası berabere bitmiştir.

Dünyanın en kokulu camisi Tebriz şehrindedir; ama yanlış anlaşılmasın, “kokulu” derken “mis gibi” demek istiyoruz. Zaten camiye bu unvanı veren de “mis” sözcüğünün kökeni. Mescit inşa edilirken çamuruna misk kokusu ilave edilmiştir ve 600 sene geçmesine rağmen hâlâ misk kokmaktadır.

Dünyada en tehlikeli hayvan sivrisinektir; çünkü insanların ölümüne en fazla sebep olan hayvandır.

Kayda geçmiş, yani tablete kazınmış en eski alfabe Suriye’nin Akdeniz sahilindeki Lattakiya limanı yakınlarında yapılan kazı sonucu bulunmuştur. Alfabe 32 harften oluşmaktadır.

Ünlü Arap şairi, Kahire Üniversitesi profesörü Şeyh Muhammed Abdul İbrahim 150 yaşında vefat etmiştir. 105 sene bekâr yaşamış, 105 yaşında evlendikten sonra 5 çocuğu olmuştur.

1700’lerin sonlarında Rusya’da yaşamış olan Vasilyev adlı adamın toplam 87 çocuğu olmuştur, ama asıl ilginç not bu değil; çünkü bu çocuklar Vasilyev’in sadece iki eşinden dünyaya gelmiştir. İddiaya göre, o 75. yaşını kutlarken çocukların 83’ü bir arada babalarına “uzun ömürler” dilemiştir.

Doğum günü demişken... Herkes “biriciktir” elbette, ama herkes doğum gününü dünya üzerinde en az 9 milyon kişiyle paylaşır.

Çocuğunuz doğdu, adını koyacaksınız. Aklınızda bulunsun: Türkiye’de en çok kullanılan isim 3 milyona yakın kişiyle erkeklerde Mehmet, 4 milyondan fazla kişiyle de kadınlarda Fatma.

Bu bilgilerin ne işe yarayacağı hakkında bir fikrimiz yok. Ama son not, en azından evde çoluk çocuk bir süre heyecanlı bir uğraş yaratabilir. İşte o not: Hiçbir kâğıt 7 defadan fazla 2’ye katlanamaz. Deneyin bakalım, doğru muymuş!

We don’t know who you gave gifts to and who you received gifts from. But did you know that the precious stones described as “the prettiest gift them all” consist of more than one elements and that only

diamond is formed completely from carbon?

If everybody in the world stopped working for a 24 hour period to play chess and made a move every second, centuries would be needed to experiment all the moves of chess.

The longest game of chess took place in the world chess tournament in Mar del Plata in 1950. The game

between Pilkin and Çernyak went on for 22 hours and ended in a draw after 191 moves.

World’s smelliest mosque is in the city of Tabriz; but do not get us wrong, as when we say “smelly” we mean “sweet smelling”. In fact what gives the mosque this title is the root of the word “mis (musk)”. Musk was added to mortar used in the construction of the mosque and after 600 it still smells like musk.

World’s most dangerous animal is the mosquito; because they cause the most deaths in humans.

World’s oldest recorded i.e. written in stone alphabet has been discovered in

excavations near the Mediterranean port of Lattakiya in Syria. The alphabet consists

of 32 letters.

Famous Arabian poet, Sheikh Mohammed Abdoul İbrahim, a

professor in Cairo University, died at the age of 150. He was single

for 105 years and had 5 children after getting married at the age of 105.

A man named Vasilyev who lived in Russia towards

the end of 1700s had 87 children in total, but that

is not the interesting note; because these children were given birth by only two of Vasilyev’s wives. According to the claim, 83 of his children wished him “happy birthday” when he celebrated his 75th birthday.

Talking of birthdays... Of course everyone is unique but everyone share their birthdays with nine million other people in the world.

Your child is born and you will name him/her. Remember: Most used Turkish name for boys is Mehmet with almost 3 million and for girls is Fatma with 4 million.

We have no idea how useful these notes are. But the last note may cause a ripple of excitement among the folk at home. Here is that note: No paper can be folded in 2 more than 7 times. Try and see if that’s correct!

Page 52: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201150

RÖPORTAJreportage

DÜNYA STANDARTLARINDA SAĞLIK HİZMETİ

Anadolu Sağlık Merkezi, nitelikli tıbbi kadrosu, ileri teknolojik donanımı ve akıllı bina teknolojisiyle referans merkezi olma yolunda

HEALTHCARE IN WORLD STANDARDSAnadolu Medical Centre is on the way to become a reference centre with

qualified medical team, advanced technological equipment and smart hospital technology

Page 53: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

51TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Anadolu Sağlık Merkezi, Joint Commission International (JCI), Avrupa Tıbbi Onkoloji

Derneği (ESMO), ISO (18001,14001 ve 9001) akreditasyonlarıyla uluslararası standartlarda hizmet veren bir sağlık kuruluşu. Hasta hakları ve güvenliğini temel önceliği olarak belirleyen Merkez, dünyanın farklı bölgelerinden gelen hastalara onkolojik bilimler, nörolojik bilimler, kalp sağlığı, cerrahi bilimler, ortopedi ve kadın sağlığı alanlarında tedavi olanağı sunuyor. Uluslararası hastalara özel hizmetHasta, Anadolu Sağlık Merkezi’nde tedavi olmaya karar vermesi durumunda, kendisini nasıl bir tedavi planının beklediği, bu işlemlerin ne kadar süreceği konusunda ve ihtiyaç duyduğu diğer tüm konularda bilgilendiriliyor; hasta ve hasta yakınlarının ziyaretleri, ulaşım ve konaklamaları özel ekipler tarafından planlanıyor. İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça, Bulgarca, Romence, Ukraynaca, Kırgızca, Kazakça, İspanyolca, Arapça, Japonca ve Felemenkçe olmak üzere toplam 13 yabancı dilin konuşulduğu Uluslararası Hasta Hizmetleri Departmanı’ndan yetkililer hastalara tüm süreç boyunca eşlik ediyor.

Onkoloji Anadolu Sağlık Merkezi Onkoloji Merkezi kanser hastalarının tüm gereksinimlerini karşılamak üzere bir referans merkezi olarak kuruldu. “Hastane içinde hastane”

Bir hasta hikâyesiAmerika’nın Nevada eyaletinden John Freeman ufak bir kalp krizi geçirmişti; bulunduğu yerdeki doktorlar tarafından yapılan incelemede kalp kapakcığında bir problem olduğu saptandı; ancak ameliyat pahalı olacaktı ve sağlık sigortası olmadığı için elinde bulunan her şeyi satması gerekliydi. Sonuçta yurtdışındaki alternatiflere bakmaya başladı.O esnada, bir sağlık turizmi dergisinde Anadolu Sağlık merkezi ile ilgili bir yazıyı okudu ve İstanbul’a gelmeye karar verdi. Anadolu Sağlık Merkezi’ne vardığında anjiyo yapıldı; kalp kapakcığı problemine ilaveten bir damarda tıkanıklık olduğu da belirlendi. Prof. Dr. Sertaç Çiçek ve ekibi dört saat süren başarılı bir ameliyatla onu sağlığına kavuşturdu. İşte Freeman’ın ağzından bu süreç: “Deneyimlerime dayanarak bu hastanenin hizmet kalitesi ve teknik altyapısı açısından Amerika’daki hastanelerden hiçbir farkı olmadığını söyleyebilirim. Ekip çalışması ve Türk doktorların entegre yaklaşımınından çok etkilendim. Tıbbi personelin kendi aralarındaki devamlı ve etkili iletişimi ve başarılı geçmişleri bana gerçekten rahatlık verdi. İki ülke arasındaki uzak mesafeden dolayı buraya tek başıma geldim, ama ekibin içten ve yakın ilgisi sayesinde kendimi hiç yalnız hissetmedim.”

Anadolu Medical Centre is a health centre offering international standard service with accreditations from Joint Commission International (JCI), European Society for Medical Oncology (ESMO), ISO (18001, 14001 and 9001). Identifying patient rights and safety as the principle priority, the Centre is offering treatments for patients arriving from different parts of the world in areas of oncology science, neurologic science, cardiovascular care, surgical sciences, orthopaedic and women’s health.

Special service for international patientsOnce a patient chooses Anadolu Medical Centre for treatment, he is informed about what kind of treatment plan is awaiting him, how long the treatment will last and everything else he may need to enquire about; Visiting, transportation and accommodation needs of the patient and their relatives are planned by special teams. Team members from International Patient Services Department where 13 foreign languages such as English, German, French, Russian, Bulgarian, Romanian, Ukrainian, Kyrgyz, Kazakh, Spanish, Arabic, Japanese and Dutch are spoken accompany the patients throughout their stay.

OncologyOncology Department at Anadolu Medical Centre was founded as a reference centre to meet every need of cancer patients. Designed

A patient’s storyJohn Freeman, a native of the State of Nevada in the U.S., experienced a minor heart attack. After an evaluation by the local physician, it was determined that he had a cardiac valve problem; but the operation would be expensive and it was going to cost everything that he had as he didn’t have health insurance. As a result he started to look for alternatives abroad. In the meantime John read an article about Anadolu Medical Center in a medical tourism magazine and decided to come to İstanbul. Once at Anadolu Medical Center, John underwent an angiography, which revealed a blockage in one of his vessels in addition to the cardiac valve problem. A successful operation by Prof. Dr. Sertaç Çiçek and his team resulted in him regaining his health.Here is the process in John’s own words: “Based on my experience, I can confidently say that there is no difference between this hospital and those in America in terms of service quality and technical infrastructure. I found the teamwork and integrated approach among Turkish physicians to be very impressive. Consistent and effective communication among the medical staff and their successful backgrounds really comforted me. The long distance between two countries meant that I travelled alone for this operation. However the staff’s sincere and close attention ensured that I never felt alone”.

Page 54: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201152

konseptiyle tasarlanan Merkez’de hastalara diğer bölümlerden ayrılmış, özel bir ortamda tedavi görme olanağı sağlanıyor; en uygun tedavi planının belirlenmesi ve uygulanması için cerrahi bilimler, medikal onkoloji, radyasyon onkolojisi, dahili bilimler, patoloji, radyoloji nükleer tıp ve biyokimya bölümleri tarafından değerlendiriliyor.Kanser tedaviside uygulanan radyo-cerrahinin en gelişmiş biçimi olan ve dünyanın sayılı merkezlerinde bulunan CyberKnife teknolojisi Anadolu Sağlık Merkezi’nde altı yıldır kullanılıyor.

Hematolojik OnkolojiAnadolu Sağlık Merkezi bir Kemik İliği Nakli Merkezi’ni de hayata geçirdi. Aynı anda 22 hastaya kemik iliği nakli gerçekleştirilebilinen altyapıya sahip merkezde tedavi gören hastaların enfeksiyonlardan korunabilmesi amacıyla hasta odalarının tümünde, havada bulunan partikülleri temizleyen ve “hepafiltre” olarak adlandırılan sistem kullanılıyor. Ayrıca hasta odalarının girişinde, hekim, hemşire ve hasta yakınlarının dışarıdan taşıyabilecekleri mikroorganizmalardan arınmaları için tasarlanmış özel bölümler bulunuyor. Hastalardan alınan kök hücreleri, dünyaca kabul gören bir laboratuvar standardı olan GMP (Good Manufactoring Practise-İyi Üretim Kuralları) koşullarında işlem görüyor.

KardiyolojiKalp damar cerrahisi bölümünde anne karnındaki ceninden ileri yaşlardaki hastalara kadar kalp rahatsızlığı olanlara konusunda uzmanlaşmış bir ekiple uluslararası standartlarda sağlık hizmeti sunuluyor.

NörolojiNörolojik Bilimler Bölümü gelişmiş elektromiyografi, nöropatik ağrı tedavisi, epilepsi cerrahisi, birincil ve ikincil derece felç önleme gibi pek çok alanda disiplinlerarası bir yaklaşım gösteriyor. Nöroşirurji Bölümü tanı ve tedavide navigasyon

yardımlı biyopsi ve CyberKnife Radyo cerrahi teknolojisinin yanı sıra video EEG görüntüleme, dijital anjiyografi, gelişmiş MRI ve CT kullanıyor.

Ortopedi ve TravmatolojiAnadolu Sağlık Merkezi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü kas-iskelet sisteminin hastalıklarının tanısı, tedavisi ve rehabilitasyonu konularında hizmet veriyor. Bölümde her türlü ortopedik rahatsızlığın yanı sıra kas-iskelet sistemi tümörleri, omurga hastalıkları, el ve üst ekstremite cerrahisi, ayak sağlığı gibi özel dallarda da konusunda uzmanlaşmış bir kadroyla hizmet veriliyor.

with a “Hospital within a hospital” concept, The centre provides a separate unit segregated from other departments for patients to receive treatment in a special environment; Surgical sciences, medical oncology, radiation oncology, internal medicine sciences, pathology, radiology nuclear medicine and biochemistry departments work in unison to identify and apply the most suitable treatment plan.CyberKnife technology, the most advanced radio-surgery technology used in treatment of cancer and only available in select medical centres of the world has been in use in Anadolu Medical Centre for six years.

Hemathologic OncologyAnadolu Medical Centre also implemented a Bone Marrow Transplantation Centre. The centre has the structure capable of carrying out 22 simultaneous transplantations and is equipped with “hepafilter” system in every room which purifies the particles found in the air to prevent patients from infections. In addition to that, there are purification rooms at the entrances to each patient’s room for doctors, nurses and patient’s relatives to be cleansed of any microorganisms they may carry. Stem cells received from patients are treated according to GMP (Good Manufacturing Practise) standards which is a laboratory standard accepted worldwide.

CardiologyHeart and Vascular Center provides comprehensive cardiac care of highest international standards with an expert team to all patients with heart disease from foetus to the eldest. NeurologyNeurological Science Department has a multidisciplinary approach in areas such as advanced electromyography, treatment of neuropathic pain, epileptic surgery, prevention of first and second degree paralysis. Neurosurgery Unit confidently employs navigation assisted biopsies and CyberKnife Radiosurgery technology in diagnosis and treatment as well as other technologies such as video EEG monitorization, digital angiography, advanced MRI and CT.

Orthopaedics and TraumotologyAnadolu Medical Centre Orthopaedics and Traumotology Center offers diagnostics, treatment and rehabilitation of muscular-skeletal illnesses. The centre offers treatment for all types of orthopaedics conditions along with muscular-skeletal system tumours, spinal illnesses, limb and top extreme surgery, foot health with a specialized team expert in their individual fields...

Page 55: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

53TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

İSTANBUL’DA LÜBNAN TATLARI

Hilton İstanbul, yeni mekânı Al Bushra’da misafirlerini Lübnan mutfağıyla tanıştırıyor

Hilton İstanbul’un 9. katında açılan Al Bushra Restaurant, eşsiz

yemeklerini Boğaz manzarası eşliğinde Lübnan mutfağına özgü geleneklerle sunuyor. Deneyimli Lübnanlı şeflerin yönetiminde pişirilen yemekler haftanın her günü öğle ve akşam yemeklerinde masaları donatıyor. Saat 12:00-14:30 arasında öğle yemekleri, 18:30-23:30 arasında akşam yemekleriyle Lübnan lezzetlerine doyacağınız mekânda, Al Bushra Bar da gece 02:00’ye dek zengin içki mönüsüyle misafirlerine hizmet veriyor.

Mutfakta neler varLübnan usulü yaprak dolması “Warakenab”, bulgurlu çiğ

RESTORANrestaurant

et “Kebbeh Nahey”, Lübnan mutfağının vazgeçilmezi “Falafel”, kıymalı fıstıklı börek “Samboussik” gibi mezelerin yanı sıra, kömürde pişirilen “Castaleta”, “Jawaneh Dajaj” gibi tavuk ve et çeşitleri Al Bushra’nın mutfağından sofralara taşınıyor. Masalarda bulunan döner bakır sinilerin üzerinde servis edilen yemekler, Al Bushra mönüsü veya Şef’in özel mönüsü eşliğinde sunuluyor. Zengin bir şarap mönüsüne sahip olan restoranın patlıcan ve ceviz tatlıları da vazgeçilmezler arasında yerini alıyor.

İletişimAl Bushra RestaurantHilton İstanbul Cumhuriyet Cad. Harbiye İstanbulTel: (212) 343 80 81

Opened on the 9th floor of Hilton İstanbul, Al Bushra Restaurant offers unique dishes in traditions particular to Lebanon cuisine accompanied with a view of the Bosphorus. Dishes prepared by experienced Lebanese chefs are on offer at lunch times and evenings throughout the week. You can taste flavours of Lebanon between 12:00 – 14:30 for lunch, 18:30 – 23:30 for dinner at the venue where Al Bushra Bar continues to serve its guests with a rich drinks menu till 02:00.

What’s in the kitchenLebanese style stuffed wine leaves “Warakenab”, raw meat with bulgur wheat “Kebbeh Nahey”, mainstay

TASTES OF LEBANON IN İSTANBULHilton İstanbul is introducing Lebanon cuisine to its guests in its new venue Al Bushra

of Lebanese kitchen “Falafel”, fillo pastry with minced meat and pistachios “Samboussik”, “Castaleta” cooked in coal fire, along with chicken and meat variations of “Jawaneh Dajaj” are brought from the kitchens of Al Bushra on to tables. Served on rotating copper trays, meals are presented in Al Bushra menu or Chef’s special menu. The restaurant contains a rich wine list and its aubergine and walnut desserts are among indispensables.

ContactAl Bushra RestaurantHilton İstanbul Cumhuriyet Cad. Harbiye İstanbulTel: +90 (212) 343 80 81

Page 56: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

ONSUZ OLMAZ!Her nesnenin, her yiyeceğin mutlaka önemi vardır, ama ekmeğin

yeri bambaşkadır. Tarihçesini okuyup dinlerdeki yerini görünce hak vereceksiniz. Gerçekten de ekmeksiz olmaz!

2 Aylin Şen

ŞEYLERİN TARİHİ history of things

WOULDN’T BE WITHOUT IT!Every object, every food has an importance, but bread has a special place.

You will concur when you read its history and see its place in religions. We really just can’t do without bread!

Page 57: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

55TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Biz Türkler çalışmayı, kazanmayı hep “ekmek”le değerlendiririz. “Ekmek

kapısı” deriz... “Ekmek teknesi” deriz... “Ekmeği taştan çıkartıyor” deriz… Doğrusu gündelik hayatımızda da ekmeksiz yapamayız. İstanbul Halk Ekmek’in yaptığı araştırmaya göre, günde kişi başına tüketilen ekmek miktarı 150 ila 700 gram arasında değişiyor. Ortalama ise 350 gram, yani yaklaşık iki ekmek tüketiyoruz. Ne de olsa makarnanın, pilavın bile yanında ekmek yiyoruz. Ekmek yemeyen, örneğin Çin, Japonya, Moğolistan gibi Uzakdoğu ülkelerini katiyen anlamıyoruz! Oysa ekmeğin kökeni o topraklara uzanıyor.

Taş gibi topaklar!Ekmeğin gerçekten de Uzakdoğu’da ortaya çıktığı sanılıyor; elbette bugünkü ekmeklerden çok ama çok farklı bir biçimde.Genel kabule göre, ilk insanlar suyla ıslatılmış ve kendi haline bırakılmış buğday kırmasında gözeneklerin meydana geldiğini görmüş ve gözenekli kütleyi sıcak taşlar üzerinde pişirdikleri zaman lezzetinin iyi olduğunu anlamışlar. Tarih günümüze yaklaştıkça medeniyetler de yöntemlerini geliştirmiş. MÖ 4000 yıllarında

Us Turks always equate earning our living with “bread”. We say “bread door”... we say “bread boat”... we say “getting the bread out of stone”... In fact we can’t do without bread in our daily lives. According to a research by İstanbul Halk Ekmek (A bakery firm) amount of daily bread consumed per person varies between 150 and 700 grams. We consume 350 grams on average, which equates to 2 loaves of bread. After all, we even have bread with pasta and rice. We never understand Far Eastern countries such as China, Japan, and Mongolia who never eat bread! But in fact the roots of bread stretch their way.

Lumps like stone!It is really thought that bread first appeared in the Far East; but of course in a completely different format than the one we know today.It is generally accepted that prehistoric man observed that wheat mixture soaked and left

on its own developed pores and when

they cooked this porous

Page 58: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201156

Fırıncının “Pir”i Âdem!Hemen hemen her dinde ekmeğin özel bir yeri vardır. İslam inancına göre Cebrail, Hazret-i Âdem’e unu öğüterek ekmek yapmayı öğretmiştir: Bu nedenle de fırıncılar Âdem’i “Pir” olarak kabul eder. İncil’de de hem ekmek tariflerine rastlanır, hem de sıklıkla “balık ekmek” ifadesine. Nitekim, Katolik ve Ortodoks Hıristiyanlar, ayinlerde “İsa’nın bedeni” olarak kabul ettikleri bir çeşit peksimet yerler. Yahudiler de ekmeği adeta kutsallaştırır. Şabat’ta “Challah” denen özel bir ekmek pişirilir. Bu özel ekmeğin biçimi de yenme ritüelleri de Tevrat’ta karşılığını bulan dini anlamlar içerir. Mayasız bayramında da bir hafta mayalanmamış ekmek yenir.

Babilliler özel fırınlarda ekmek pişirmeye başlamış. Ama o ilk ekmek mayasız, dolayısıyla piştiğinde neredeyse taş gibi katılaşan bir yiyecekmiş. Ekmeğin kaderini değiştirip “başımızın tacı” olmasını sağlayanlar ise yine hayatın pek çok alanında olduğu gibi Mısırlılarmış. Muhtemelen bir raslantıyla, hamura bira dökülmesinin ekmeği yumuşattığı fark edilmiş. O zamandan sonra da mayalı ekmek en değerli şey haline gelmiş, hatta Eski Mısır’da bir ara “para” yerine bile geçmiş.

Mısırlılar bu değeri ölümsüzleştirmeyi

de bilmiş. Bugün

British Museum’da ilk

örneği sergilenen “ekmek somunu”

resimlerini mezarlarına kazımışlar.

“Ekmek mahkemeleri”Savaş kötüdür, ancak bazı sonuçları gelecek kuşaklar için yararlıdır. İşte Roma ordularının seferlerinin

sonucu: Mayalı ekmek Mısır’dan Roma’ya ve ardından Batı Avrupa’ya yayıldı. Sonrasında da soyluların sofrasından hiç

eksik olmadı. Bu arada her ülke kendi ağız tadına ya da alışkanlıklarına uygun eklemeler yaptı. Örneğin Normanlar çavdar kullanıyordu. İsveçliler de una Ren geyiği kanı katıyordu. En ilginç yöntemlerden biri, hem tabak gibi kullanılabilen hem de yemekle birlikte yenebilen yayvan ekmeklerdi. Zamanla birçok toplulukta fırıncı loncaları kurulmaya başladı. Loncanın kurallarını çiğneyen fırıncı kırbaçlanır, sokaklarda süründürülür ya da ömür boyu meslekten men edilirdi. Gramajının altında ekmek sattığı ortaya çıkan bir fırıncı için bu cezalardan kaçış yoktu.İlk olarak İngilizler tarafından kurulan “ekmek mahkemeleri”

Baker’s “Master” of Adam!Almost every religion has a special place for bread.

According to Islamic beliefs, Gabriel taught Adam to make bread by milling of flour: This is why Bakers see Adam as the “Master”.

Description of bread as well as the phrase “fish bread” is often sighted in the bible.

Thus Catholic and Orthodox Christians are given consecrated bread which they believe to be

the “body of Christ”.Jews too, almost sanctify bread. They make a special

bread called “Challah” in Shabbat. Rituals relating to the shape and the method of consuming this bread have religious

meanings in the Hebrew bible Tanakh. Unleavened bread is eaten during the Passover week.

mass in hot stones they discovered that it had a delicious taste.Civilizations have improved their methods as we get closer to present day. Babylonians started to bake bread in special ovens around 4000 B.C. But that first bread was baked without yeast so when it was baked it was solid as a rock.As with many other things in our lives, changing bread’s fate and making it “the crown of our heads” were Egyptians.It was discovered, possibly by accident, that mixing beer into dough made it softer. From then on, leavened bread became a valuable commodity, so much so that in Egypt it was even used as “money”.

Egyptians knew how to immortalize this value. They carved pictures of “bread loaves” in their graves, first example of which is displayed in British Museum today.

“Bread courts”The war is bad but some of its results were good for later generations. Here is the result of the Roman army’s crusades: Leavened bread spread from Egypt to Rome and then to whole of Europe. After that it never left the dinner tables of aristocracy.Meanwhile, each country produced bread that suited their own taste and habits. For instance, Normans used rye. Swedish bakers would mix flour with reindeer blood. One of the most interesting methods was flat bread which could be used as a plate and yet it was edible.Bakers’ guilds started to form in some communities over time. Any baker stepping outside guild’s rules would be whipped or given a life ban from the profession.Any baker found to be selling underweight bread would not be able to avoid this punishment. “Bread courts”, first installed by the British, determined the weight and the price of bread for centuries. There were

Page 59: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

57TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

yüzyıllar boyunca ekmeğin gramaj ve fiyatını tespit etti. Ortaçağda bazı yerleşim birimlerinde fakir insanlar için un ya da hamurlarını getirip ekmek pişirebilecekleri umumi fırın ocakları vardı. Bu âdet aynı zamanda fırıncılığın da başlangıcıydı.

“Etmek pişürür ev”Aynı yüzyıllar Türklerin de ekmek çeşitlerini geliştirdiği bir dönem olmuştu. Gerçi o zamanlar, Kaşgarlı Mahmut’un da kayda geçirdiği üzere, ekmeğe “etmek” deniyordu. Dede Korkut kitabında da aynı sözcüğe rastlanıyordu. Örneğin “Ağanuzun etmegi helal olsun” diyordu Dede Korkut. Örneğin Harzemşahlarda fırından söz edilirken “Etmek pişürür ev” deniyordu. Ve o evlerde artık, iyi

elenmiş buğdaydan yapılma “ak etmek” pişiyordu. Ak ekmek… Arpadan yapılma “kara ekmek”… Pide… Kömeç… Tandır ekmeği… Her adıyla, her tadıyla Türk sofralarının vazgeçilmezi oldu. Yere düşen ekmek “nimet” diye öpülüp başa kondu. Hatta çöpe atılmasın diye yeni yemek çeşitleri icat edildi. Yaklaşık 12 bin yıllık öyküsüyle hayatımıza öylesine damga vurdu ki, “ekmek kavgası” deyişiyle “hayatımızın tarifi” oldu!

public bakeries in some settlement areas in

the medieval times where poor

people would take their flour or dough to bake bread.

This tradition was almost the start of bakeries.

“Etmek cooking home”

Around the same time was

also the period when Turks developed varieties of bread. However in those days, as recorded by Kaşgarlı Mahmut, Turkish word for bread “ekmek” was “etmek”. Dede Korkut also

used the same word in his book. For instance, he was saying “Let your master’s etmek be halal”.For example, when referring to ovens in Haremşah clan, they would say “Etmek cooking home”. White bread... “Brown bread” from barley... Pita bread...Kömeç... Tandoori bread... With each name, each taste it became the mainstay of Turkish dinner tables. As it was considered to be a “blessing” any bread dropped to the floor would be picked up and kissed. Furthermore, new varieties of recipes were invented so that bread would not be wasted.It has become such a part of our lives with its 12 thousand year old story that it became the “description of our lives” with the phrase “winning the bread”

Page 60: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201158

RESTORANrestaurant

BOĞAZ’DA YENİ BİR ADRES Boğaz’ın en güzel semtlerinden Arnavutköy’de tarihi bir yapı, Sur Balık’la canlandı

A NEW ADDRESS AT THE BOSPHORUS A historical building in Arnavutköy, one of the prettiest neighbourhood of the Bosphorus is revived with Sur Balık

Page 61: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

59TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

Sarayburnu’ndaki restoranıyla İstanbullulara balık keyfi yaşatan Sur Balık, Arnavutköy’deki yeni

mekânını hizmete açtı. 8 Aralık 2010 günü düzenlenen açılış kokteylinde iş ve sanat dünyasının ünlü isimleri bir araya geldi. Sur Balık’a ev sahipliği yapan bina, Boğaz’ın tescilli yalılarından ve tam 150 yıllık bir yapı. Yaklaşık dört yıl önce harap bir halde devraldıkları bu tarihi hazineyi canlandıran Sur Balık yetkilileri, böylelikle İstanbul’a bir armağan vermiş oldu. 2. derece tarihi eser kabul edilen binanın bir özelliği de, Boğaz’ın ilk balık restoranı olan Antik Restoran’a da ev sahipliği yapmış olması.

“Balık Adana” yediniz mi?Denize sıfır restoranıyla göz alabildiğine uzanan bir Boğaz manzarasına sahip olan Arnavutköy Sur Balık, beş katlı bir yapıda konumlanmış durumda. Her biri ellişer kişilik olan dört kat şu an hizmete açık durumda; 2011’de açılacak teras ise yüz kişilik bir mekân alternatifi olarak onların yanında yerini alacak. Sur Balık, “tuzda balık” ve “balık Adana” gibi özgün tatlarla zenginleşen mönüsüyle her katında ayrı bir lezzet yolculuğu yaşatıyor ve lezzet düşkünlerini bu serüvene bekliyor.

İletişim Bebek Arnavutköy Caddesi No: 52 Arnavutköy İstanbul Tel: (212) 257 27 40(212) 257 27 43 (Pbx) Faks: (212) 257 27 45

Delighting İstanbulites with its restaurant in Sarayburnu, Sur Balık opened its new premises in Arnavutköy. Famous names of business and art worlds gathered at the opening cocktail on 8th December 2010.The building which is host to Sur Balık is one of the listed buildings of the Bosphorus and is exactly 150 years old. By taking on a historical treasure in a dilapidated state four years ago and restoring it, Sur Balık owners gave İstanbul a present. Another feature of the building considered to be 2nd degree historical building is that it was once the home of Antik Restaurant, the first fish restaurant of the Bosphorus.

Have you ever tried “Fish Adana kebab”?With an unobstructed view from the restaurant on the banks of the Bosphorus Arnavutköy Sur Balık is situated over a 5 storey building. Four levels, each capable of hosting 50 guests, are open now; Opening in 2011, the 100 people capacity terrace will be an alternative alongside the other four floors.Sur Balık offers a journey of taste on each floor with a menu rich in unique tastes such as “salt fish” and “fish Adana kebab” and awaits lovers of taste on this adventure.

ContactBebek Arnavutköy Caddesi No: 52 Arnavutköy İstanbul Tel: +90 (212) 257 27 40 +90 (212) 257 27 43 (Pbx)Fax: +90 (212) 257 27 45

Page 62: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201160

Mevlana, 17 Aralık 2010 günü Mevleviliğin günümüzdeki

temsilcilerinden Hasan Çıkar Dede’nin önderliğinde Silivrikapı Mevlana Kültür Merkezi’nde anıldı. Rast Mevlevi Ayin-i Şerifi eşliğindeki tasavvuf müziği konseri ve kadın-erkek semazenlerin birlikte yer aldığı sema törenine ilgi büyük oldu. Yaklaşık dört yüz misafirin katıldığı gecede sema töreni sonunda “musafahat” adı verilen geleneksel selamlaşma gerçekleştirildi.

Mevlana’nın “şeb-i arus”uMevlâna Celaleddin Rumi 17 Aralık 1273 yılında yaşama gözlerini yumdu ya da kendi deyimiyle “şeb-i arus”u, yani “düğün gecesi”ni yaşadı. “Ben tamamıyla beni varlık âlemine getiren bir padişaha doğru yöneldim, gidiyorum” sözleriyle ifade ettiği ölüm, onun gözünde Tanrı’ya kavuşmaktı ve bir çeşit yeniden doğumdu. Mevlana’nın bu bakışına uygun olarak, 17 Aralık günü “şeb-i arus”, o gün yapılan törenler de “şeb-i arus şenlikleri” adıyla anıldı. Büyük düşünür, tıpkı “Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız. Bizim mezarımız ariflerin gönlündedir” sözlerindeki gibi, onu anlayanların gönlünde yaşamaya devam ediyor.

ŞEB-İ ARUS TöRENİNDE MEVLANAMevlana Celaleddin Rumi, ölümünün 738. yılında törenlerle anıldı. Bu törenlerden

biri de Silivrikapı Mevlana Kültür Merkezi’ndeydi

2 Nihal Boztekin

GÜNCELactuel

The remembrance service for Mevlana at Silivrikapı Mevlana Culture Centre on 17th December 2010 was led by Hasan Çıkar Dede, a current representative of Mevlevi. Tasavvuf music concert given by Rast Mevlevi Ayin-i Şerif and a sema ceremony given by male and female whirling dervishes were popular.Attended by almost 400 guests, traditional greeting “musafahat” took place at the end of the sema ceremony.

Mevlana’s “şeb-i arus” (wedding night)Mevlana Celaleddin Rumi closed his eyes to this world on 17th December 1273 or in his words he experienced “şeb-i arus”, i.e. “the wedding night”. The death, described in his words of “I am completely directing myself, going to the sultan who brought me to the material world”, was in his eyes to meet with God and a kind of reincarnation.As with this understanding of Mevlana, December 17th was named “şeb-i arus”, and celebrations on that day were named “şeb-i arus festival”. The great philosopher continues to live in the hearts of those who understand him as described with his words of “Do not seek your grave on earth after your death. Your grave is in the heart of the wise one”.

MEVLANA DURING ŞEB-İ ARUS CEREMONIESMevlana Celalleddin Rumi was remembered with ceremonies on the 736th

anniversary of his death. One of these ceremonies was held at Silivrikapı Mevlana Culture Centre

Page 63: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

61TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti programı çerçevesinde 22 Aralık 2010 günü Radisson SAS Otel’de

bir basın toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda İstanbul 2010 AKB Ajansı Başkanı Şekip Avdagiç, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy ve TUROB Başkanı Timur Bayındır birer konuşma yaptı.

Tüm dünyaya ilham kaynağı İstanbul 2010 AKB Ajansı Başkan Şekip Avdagiç konuşmasında, Ajans tarafından hayata geçirilen projelerin planlanması aşamasında turizme katkının da esas alındığını, “Dünyanın en ilham verici kenti İstanbul” sloganı eşliğinde, İstanbul ile ilgili en yüksek bütçeli tanıtma kampanyasının sürdürüldüğünü ve kültür turizmine yönelik yatırımlar gerçekleştirildiğini dile getirdi.

Hedeflere ulaşıldıBaşaran Ulusoy ise İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti programı sayesinde kültür turizminin geliştirildiğinin ve kentin kültürel mirasının toplumun kullanımına açıldığının altını çizdi. Ulusoy, sözlerine şöyle devam etti: “İstanbul’un hızla gelişmekte olan kültür ve sanat yaşamının daha da

GÜNCELactuel

İLHAM KENTİ İSTANBULAvrupa Kültür Başkenti İstanbul, başarılı bir yılı geride bıraktı

hareketlenmesinde İstanbul 2010 AKB programı kapsamında hayata geçirilen proje ve etkinlikler büyük rol oynamıştır. Yurtiçinden ve yurtdışından ziyaretlerde artış olmuş ve birçok tur operatörü İstanbul katalogları çıkarmıştır.”

Ürün alma zamanıYıl boyu yapılan çalışmaların başarısına vurgu yapan Timur Bayındır da “İstanbul’un tarihi ve kültürel mirasının yaşaması ve dünyaya tanıtılması noktasında, İstanbul 2010 AKB Ajansı tohumlar attı; gelecek yıllarda yeşeren mahsulleriyle bereketini hep birlikte toplayacağız” şeklinde konuştu.

2 Nihal Boztekin Semih Büyükkurt

A press conference took place at Radisson SAS Hotel on 22nd December 2010 as part of İstanbul 2010 European Culture Capital program. Chairman of İstanbul 2010 AKB Agency Şekip Avdagiç, TÜRSAB Chairman Başaran Ulusoy and TUROB Chairman Timur Bayındır each made a speech at the press conference.

Inspiration for whole worldIn his speech, Chairman of İstanbul 2010 AKB Agency Şekip Avdagiç talked about making contribution to tourism as the basis for projects planned to be implemented by the agency,

INSPIRING CITY OF İSTANBUL European Capital of Culture İstanbul has left behind a successful year

achieving promotion campaign of the highest budget along with the slogan “World’s most inspirational city İstanbul” and committed to investments geared for culture tourism.

Targets achievedBaşaran Ulusoy underlined that as a result of İstanbul 2010 European Culture program, culture tourism has improved and cultural heritage was opened to be used by public in general. Mr. Ulusoy went on to say “Projects and activities implemented within the scope of İstanbul 2010 AKB program have contributed greatly to liven up İstanbul’s fast improving culture and art scene. Number of overseas and domestic visits has increased and many tour operators published İstanbul catalogues.”

Time to buy productsEmphasizing the success of the year-long effort, Timur Bayındır said “At the point of keeping alive İstanbul’s historical and cultural heritage and introducing it to the world, İstanbul 2010 AKB Agency has sown the seeds; we will reap the benefits in abundance in future years”

Page 64: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

TÜRSAB DERGİ | OCAK 201162

Sektör temsilcileri, Lütfi Kırdar’da yapılan keyifli toplantıda Başaran Ulusoy’un

gerçekleştirdiği konuşmadan yola çıkarak, geçtiğimiz dönemi değerlendirme fırsatı buldu. TÜRSAB’ın faaliyete başladığı dönemden bu yana Türkiye’de turizm sektörünün kaydettiği gelişmelerden söz eden Ulusoy, bu gelişmeleri şu sözlerle vurguladı: “Havacılıkta 5200 koltuğu, denizcilikte 50 bin yatı olan; yat limanı, otobanı, treni bulunmayan Türkiye, bugün turist sayısı bakımından dünya sıralamasında 17., döviz girdisi bakımından 9. sıraya yükseldi. Bu başarı Türkiye’nin başarısıdır, ama bunda en fazla payın seyahat acentelerine ait olduğunu düşünüyorum.”

Acentelerin rolü büyükBaşaran Ulusoy, acentelerin bu başarıdaki payını ise şöyle anlattı: “Acentelerimiz elinde çantasıyla sefere çıkar vaziyette bu ülkeyi tanıtıyor, pazarlıyor. Avrupa ve dünya bizimle rekabet etmeye başladı; artık bu gücü kendimizde görüyoruz. TÜRSAB gücünü bilmeli,

GÜNCELactuel

ACENTELER BİR ARADATÜRSAB’a bağlı acenteler 14 Aralık 2010 günü Lütfi Kırdar Kongre Merkezi Rumeli Salonu’nda düzenlenen yemekte bir araya geldi

zamanı gelince kullanmalı. Sizler sayesinde edinmiş olduğumuz misyonla, sizlerden aldığımız güçle kültür varlıklarının korunmasında, Bakanlık ile yapmış olduğumuz çalışmalarda, müze girişlerinde, liman girişlerinde varız. Gördüklerinizi, bildiklerinizi eleştirilerinizle birlikte bize aktarın. Kurumsallaşan, nitelikli, güzel, rahat imkânlar sunan bir TÜRSAB’ı beraber oluşturalım.”

2 Nihal Boztekin Semih Büyükkurt

During the jovial event, representatives of the sector had a chance to evaluate the recent period guided by a speech from Başaran Ulusoy. Talking about the remarkable development of tourism sector in Turkey since TÜRSAB has been formed, Mr. Ulusoy remarked that: “Turkey, which had 5200 aeroplane seats, 50 thousand yachts; without a marina, motorway, railway, today ranks 17th in the world in terms of

TRAVEL AGENTS TOGETHERTravel agents affiliated to TÜRSAB were brought together on 14th December 2010 at a dinner held in Rumeli Hall at Lütfi Kırdar Congress Centre

number of tourists, 9th in terms of foreign currency income. This success belongs to Turkey, but I think that the biggest share of this success belongs to travel agents.”

Agencies have an important roleBaşaran Ulusoy expressed agencies’ role in this success as: “Our agencies are promoting, marketing this country, ready to go into a battle with the briefcases ready at hand. Europe and the World have begun to compete with us; we now see this strength in ourselves. TÜRSAB must know its strength and use it when necessary. With the mission we obtained with your support, with the strength we take from you, we are there to protect cultural values; we are there when we work together with the Ministry, museum entrances, port entrances. Tell us about what you see, what you know as well as your criticism. Let us all create a corporate like, well-qualified, great TÜRSAB presenting comfortable opportunities.”

Page 65: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

63TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011

TÜRSAB-THY BuluşmasıTÜRSAB ile THY işbirliği çerçevesinde, 28 Aralık 2010 tarihinde Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda IATA seyahat acentesi mensuplarının katıldığı yemekli bir toplantı düzenlendi. TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy ve THY Genel Müdür Yardımcısı Faruk Çizmecioğlu’nun birer konuşma yaptığı toplantıda, 2010 yılının durum değerlendirmesi yapılarak 2011 yılında yürütülecek çalışmalar hakkında görüş alışverişinde bulunuldu.Başaran Ulusoy konuşmasında havayolu taşımacılığının ve özelde THY’nin turizm faaliyetleri içindeki önemli konumuna ve kaydettiği gelişmelere değinirken, seyahat acenteleri ile THY arasındaki dayanışmaya vurgu yapan Faruk Çizmecioğlu da önümüzdeki döneme dair stratejik planlarından söz etti.

KISA HABERLERnews

TÜRSAB-THY MeetingA meeting over dinner, organized within the cooperative framework between TÜRSAB and THY and attended by members of IATA affiliated travel agents took place at Lütfi Kırdar Congress Centre on 28th December 2010. At the meeting TÜRSAB Chairman Başaran Ulusoy and THY Deputy General Manager Faruk Çizmecioğlu each made a speech and a review of 2010 as well as exchange of ideas for the year 2011 was discussed.At his speech, Başaran Ulusoy touched on the important role air transport and THY in particular are playing in tourism activities and improvements made on the field, while Faruk Çizmecioğlu stressed on the cooperation between travel agents and THY and talked about future strategic plans.

UFTAA yeni yönetim kurulu Türkiye’de

Kuşadası’nda 29-30 Ocak ile 1 Şubat tarihleri arasında yapılacak UFTAA (Universal Federation of Travel Agents Assosiations) toplantısını, yeni seçilen İtalyan Başkan Mario Bevacqua yönetecek. Kurulun diğer üyeleri Patrick Mwale (Zambia), Richard Lotenho (Benin), Anwar al Asthal (Yemen), Harun Khalid (Malezya), Rai Rajinder (Hindistan), Mohammed Raoui (Fas), Mrs. Sandalska (Bulgaristan), Burma Ukhnai (Mongolia), Joseph Xavier (Malezya) ve Bruce Bishing (Kanada). TÜRSAB temsilcisi Nihat Böytüzün de UFTAA genel kurulu tarafından Ömür Boyu Yönetim Kurulu Onur Üyesi Elçiliği göreviyle Türkiye’deki toplantılara katılacak.

Kongre Sarayı tanıtılacakKuşadası BYK tarafından UFTAA yönetiminin Ege Bölgesi’ne tanıtılması ve gelen konuklara da on bin kişilik Kongre Sarayı’nın tanıtılması planlanıyor. Pine Bay Otel’de kalacak olan misafirler Efes, Selçuk gibi tarihi alanları ziyaret edecek. Aydın Valiliği ve Kuşadası Ticaret Odası Başkanlığı ağırlama konusunda yardımcı olurken, Kuşadası BYK Başkanı Bülent İlkbahar da yat limanı girişinde açtıkları Rigolo Marina Restaurant-Bar’da misafirlere bir brifing verecek.

New UFTAA board of directors are in TurkeyThe UFTAA (Universal Federation of Travel Agents Associations) meeting will be held in Kuşadası between 29th January – 1st February and will be chaired by the newly elected Italian President Mario Bevacqua. Other members of the board are Patrick Mwale (Zambia), Richard Lotenho (Benin), Anwar al Asthal (Yemen), Harun Khalid (Malaysia), Rai Rajinder (India), Mohammed Raoui (Morocco), Mrs. Sandalska (Bulgaria), Burma Ukhnai (Mongolia), Joseph Xavier (Malaysia) and Bruce Bishing (Canada). TÜRSAB representative Nihat Böytüzün will attend the meetings in Turkey as the Lifetime Honorary Board Member Ambassador which was an accolade given by the UFTAA general assembly.

Congress Palace is introducedKuşadası BYK (Regional Executive Committee) will introduce UFTAA management to ten thousand capacity Congress Palace in the Aegean region. Staying at the Pine Bay Hotel, guests will visit historical areas such as Ephesus and Selçuk. While the issue of accommodation for the guests was helped by Governorship of Aydın and Kuşadası Chamber of Commerce, SİBA Tours General Manager Bülent İlkbahar will be giving a briefing to guests at their Rigolo Marina Restaurant recently opened at the marina entrance.

Page 66: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

Kobe Bryant marka tanıtım elçisi

Uluslararası marka bilinirliği çalışmalarına hız kesmeden devam eden Türk Hava Yolları, basketbol dünyasının en değerli oyuncusu Kobe Bryant ile marka tanıtım elçiliği için anlaştı. Amerika’nın Los Angeles şehrinde atılan imzaların ardından Kobe Bryant iki yıl boyunca THY’nin başta ABD olmak üzere dünyadaki marka tanıtım elçisi oldu. Amerika kıtasında uzun yıllardır New York ve Chicago’ya gerçekleştirilen uçuşların yanı sıra geçtiğimiz yıllarda Toronto ve Sao Paulo’ya uçmaya başlayan, geçen ay da Washington hattını hayata geçiren ve yakında Los Angeles hattını açmaya hazırlanan THY, Kobe Bryant ile ağırlıklı olarak Amerika ile Kobe’nin en çok hayranının bulunduğu Uzakdoğu, Ortadoğu bölgesinde ve tüm dünyada global reklamlarıyla kitlelerle buluşacak. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Bryant, “Türk Hava Yolları’nın küresel marka tanıtım elçisi olarak seçildiğim için gururluyum. Türk Hava Yolları 77 yıldır yolcularına mükemmel bir hizmet sunuyor ve artık Los Angeles’lılar da bu hizmeti ilk elden deneyimleyeceği için de mutluyum” dedi.

Continuing international brand awareness activities unabated, Turkish Airlines reached an agreement with the world’s most valuable basketball player Kobe Bryant to be its brand ambassador. Following the signing of the agreement in Los Angeles, Kobe Bryant has become the brand ambassador of Turkish Airlines’ in the USA and the world for two years. Operating long established flights to New York and Chicago which was followed by Toronto and Sao Paulo in recent years, joined recently by flights to Washington and soon to become operational Los Angeles route, Turkish Airlines with Kobe Bryant will reach mainly to American and Far East, Middle East audiences where most of his fans are based, followed by global masses. Making a

statement on the subject, Bryant said “I am proud to be chosen as a global brand ambassador for Turkish Airlines. They have been providing travellers with excellent service for 77 years and I am glad that people of Los Angeles will experience this service first hand”.

Kobe Bryant is the brand ambassador

Page 67: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi
Page 68: TÜRSAB DERGİ | OCAK 2011 · değerlendirir ve en çok bilgi istenen konular üzerinde düşünürüm. İnanç turizmi, hakkında en çok sorulan konulardan biriydi; kültür turizmi

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

23x27.5c_p.pdf 1 29.12.2010 12:34