tek-esin vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/47.pdf · 364 'medİne hz. muhammed,...
TRANSCRIPT
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
MEDICI'LER - MEDİNE 361
M E D I C I : B ü y ü k Cosimo
firmasını bir banka ticaret evi ve fabrikasyon merkezi hâl ine getirmiştir. Cosimo kazançların Honte dei Do t t i ( B i l ginler dağı) adını taşıyan bir enstitüye yatırmıştır. Bu enstitü şehrin istikrazlarını üzerine alıyordu. Aynı zamanda Cosimo bir çok büyük ve güzel yapılar yaptırmış, şâir ve sanatkârların koruyucusu rolünü üzerine almıştı. Eflâtun Akademisini kurmuş ve Floransa'-yı l lümanizma 'n ın başşehri hâline getirmiştir .
Cosimo'nun oğlu Piero i l Gottosa (Floransa 1416 - Floransa 1469) ve bunun ik i oğlu Lorenzo i l Magnifico (Muhteşem Lorenzo) (Floransa 1449 Careggi 1491) ve Giuliano başa geçerler. Lorenzo'nun başkanlığı İtalya Rönesansı 'nın zirvesini teşkil eder. Lorenzo her sanat şeklini koruyup teşvik eder, kendisi de hümanizmanın gelişmesine hizmet eder ve aynı zamanda d.plomaside geniş bir faaliyet meydana getirir. Düşmanı I V . Sixtus'a karşı cephe alır ve onu yok etmeye çahşır. Lâkin ekonomik temayül M . firmasını sarsmıştır. Lorenzo, siyasi işlere pek çok zaman ayırdığından kendi firmasını lâyıkıyle yönclte-memiştir. Lorcnzo'nın oğlu ve halefi Piero (Floransa' 1472 -C.ıssino 1503) 1492 - 1494 yıllarında şehri yönettikten sonra Savonarola tarafından Floransa'dan koşulmuştur . Piero'nun kardeşi Kardinal Giovanni (Floransa 1475 - Roma 1521) İspanyol ordusunun yardımıyle Floransa'ya dönmü; tür . X . Leo (1513-1521) adı altında papa olduktan sonra da Floransa'yı idâre etmeye devam etmiş ve kardeşi Guiliano ile yeğeni I I . Lorenzo'nun durumunu güçlendirmiştir . Guiliano (Floransa 1479-Roma 1516), sonra I I . Lorenzo (Floransa 1491 - Floransa 1519) tahta çıkmı. lardır . I I . Lorenzo'nun kızı Catarina Fransa kralı I I . Henri ile evlenerek Fransa Kraliçesi olmuştur. I I . Lorenzo'dan sonra Floransa'nın idâresi Kardinal Gıul io 'nun (Floransa 1473-Roma 1534) e l i n i geçmiştir. Giul io , I . G iuüano 'nun gayrı meşru oğludur . Giu l io V I I . Clemens (1523-1534) adı altında papa olunca, Floransa'nın idaresini kardinallere bırakmıştır . İmparator V . Kar i M . ' i n Floransa'dan kovulmaları için çalışmıştır. Floransa'da cumhuriyet ilân edilmiştir (1527- 1530). İmparator Papa ile barıştıktan sonra Floransalılar 'a duka olarak I I . Lorenzo'nun gayrı meşru bir oğlu olan Alessandro ( ? - 1537) yu zorla kabul ettirmiştir. Ailenin küçük dalına bağlı Lorcn-zino (Floransa 1513 - Venedik 1518) kuzeni Alessandro'yu katletmiştir. Alessandro'dan sonra I . Cosimo (Floransa 1519-VİI-la D i Castello 1574) duka (1537-1569), sonradan da Tos-kana büyük dukası (1569-1574) olmuştur. Cosimo şehri diktatörlükle idâre etmiş lâkin sanatkârları korumuştur . Fren-cesco (Floransa 1541 - Floransa 1587) Cosimo'nun oğlu ve halefidir. Büyük duka olmuş (1574- 1537) ve kendini İspanya kralının tabii ilân etmiştir. Francesco'nun kaide-5< I . Fcrdinando (Floransa
M E D I C I : M u h t e ş e m Lorenzo
1549 - Floransa 1609) kardeşinin halefi olmuş (1537 - 1609)
ve önemli Livorno limanını kurmuştur . Ferdinando'nun ye.ğeni
Maria, Fransa Kralı I V . Henri ile evlenmiştir (1601). Bun
dan sonra M . idâresinin çöküntüsü git t ikçe daha belirir: I I .
Cosimo (Floransa 1590 - Floransa 1621), büyük duka olarak
hüküm sürmüştür (1609- 1621). Cosimo'nun oğlu I I . Fcrdi
nando (Floransa 1610- Floransa 1670) büyük duka olmuş
tur. I I . Fcrdinando aşırı sofu olup rahip ve keşişlerin sözün
den çıkmıyordu. Ferdinando'nun oğlu I I I . Cosimo (Floran
sa 1639 - Floransa 1723) büyük duka olmuştur (1670 - 1723).
Cosimo'nun oğlu Gian Gastone (Floransa 1671 - Floransa
1737) ailenin sonuncu üyesidir. Büyük duka olmuştur (1723-
1737). Gian Gastone'nin kız kardeşi Anna Maria Luisa, La
Palatina lakabını taşımıştır. M . ailesinin sonuncu kadın üye
si olup, ölürken aile san'at eserleri koleksiyonlarını Toskana
devletine bırakmıştır . ( V . Örs )
M E D Î N E , İslâmiyetin i lk merkezi olan ve Hz. Peygamberin mescidi ile mezarının bu lunduğu şehir. Hz. Peygamber M . ' y i "benim şehr im" diye andığı için, "Medîne tü 'n -Ncb!" de denir. M. 'n in Islâmiyetten evvelki adı Yasrih idi . Yeri 20°20' enlem ve 37°3 ' boylamdadır . Kızıl Deniz'den 200 km kadar içerdedir. Bir hadiste, Hz. Muhammed M . ' y i şöyle tarif eder: "Tuzlu bir toprak. Ova içinde hurmal ıklar . İki yanda y ü k s e len, kayalık ik i yanar dağ" .
/. Uz. Peygamber devrinde A l . :
Islâmiyetten evvel M.'de i k i Arap (Avs, Hazrac) ve iki
Yahudi (Kurayza, Naz î r ) boyu yaşardı. M . meskenleri, Ye-
men'den alınan bir usulde, yâni " U t u m " denilen "dört duvar
dan ibaret, üstü açık bir hisar" şeklinde bina edil irdi . Her
"utum" un içinde, bir âile, hattâ bir boy mensûbları birlikte
yaşarlardı. M. 'deki Arap kabilelerinden bazı kimseler İslâmiyet'i
kabul edince, Müslümanlar için Mekke'den M . ye hicret imkânı
çıktı. Bu devirde M.' l i lere Ensdr (Yardımcı lar ) ve Mekke'den
göçenlere Muhacirin (göçmenler) dendi ve i k i taraftan olanlar
arasında teker teker kardeşlik kuruldu. Bundan sonra, göçmen
Müslümanlar ' ın sonuncularından olan Hz. Peygamber ile Ebı'ı
Bekir de, H ic r i takvimin i lk yılı sayılan M . 622 de, Mekke'den
M.'ye hicret ettiler. Hz. Peygamber, M . Ovas ına , g ü n e y - b a t ı
daki Küba adlı yerden gi rd i . Burada durarak, İslâmiyet'in ilk
mescidini,: yaptırdı . Bu mescid, "utum" tarzında, dört duvar
içinde bir kumluktan ibaretti.
Kubâ 'dan ilerleyerek, M.'ye deve üstünde gelen Hz. Pey
gamber, kendini misâfir etmek isteyenler arasında bir seçim
yapmamak için, devesinin başını boş bıraktı . Devenin çöktüğü
boş tarlada, Hz. Peygamber'in önce mescidi ve sonra' da kabri
yer aldı. Mescidin Hz. Peygamber devrinden kalan yerine
"Ravza" (bahçe) denir. Çünkü İslâm Peygamberi, kabrinin de
bu mescidin yanında olacağını işaret ederek, "minberimle kab
rimin arası, bir cennet bahçesidir" demişti . Hz. Muhammed'in
M.'de yaptırdığı mescid de, yine dört duvar içinde bir kumluk
tan ibarettir. Her duvarın boyu yüz zira (orta parmağın ucun
dan dirseğe kadar olan uzunluk) id i . Hurma ağaçlarından di
rekler dizilmiş ve bir çardak yapılmıştı . İlk Müslümanlar bura
da ibâdet ederlerdi. Mescidin doğu yönünde, sakat, ihtiyar ve
fakirlerin barınması için, "suffâ" (sofa) denen bir diğer çardak
vardı.
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
MEDİNE
DMplu
» t v j . » , P £ is - • • as •
MEDİNE : M^dîSe'nin «imalden E 3 r ü n ü , ü (De la i lü ' l - Hayrat
adlı T ü r k ç e yazmadan)
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
MEDİNE 363
MEDÎNE : Peygamber'in Mescidinin ş imalden g ö r ü n ü ş ü
, ~ . . T V y y — y y y - -yvr -1
MEDÎNE : A k i k taş ından Ravza ve Peygamber'in türbes inin kubbesinin ş imalden g ö r ü n ü ş ü
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
364 'MEDİNE
Hz. Muhammed, M.'de bir nevî cumhuriyet idâresi kurdu. İslâm cemâatinin idâresi ile i l g i l i kararlar, cemâat mensubları-na danışılarak alınıyordu. İnsan hakları tesbit edildi. Aciz kimselerin, kadınların, kölelerin, çocukların, hasta ve sakatların hukuku belir t i ldi . Bu haklar, Kur'âu'da emr edildiği şekilde, tatbîka konuldu. Hz. Peygamber ve i lk Müslümanlar , en fakir şekilde; kulübelerde, yarı aç yaşar ve ellerindekilerinin fazlasını, dağıtılmak üzere, Btp-ttl- m.i/'e verirlerdi.
M . cumhuriyetinin hudutlar ı , ovanın tabiî sınırları içinde çizilerek, Mekke'ye benzer şekilde yasaklar konuldu. Bu hudutlar içinde insan öldürmek, kan dökmek, avlanmak, ağaç kesmek yasaktı.
M.'de yaşayan gayr-i müslimlerin hukuku da, vicdan hürriyeti esâsı üzerine ve Hz. Peygamber'in bir yasası ile tesbît edild i . Buna rağmen, Yahudi kabilelerinin, Mekkeliler'e ve diğer Araplar'la Müslümanlar 'a karşı birleşmeleri üzerine, henüz küçük İslâm cemâatinin varlığı on yıl tehlikede bırakıldı. Uhud ve Hendek muhârebeleri , M.'de yapılmıştı . M. 'n in etrafındaki mes-eidlcr ve mezarlıklar, İslâmiyetin bu sıralarda verdiği yaşama mücâdelesinin merhalelerini gösterirler. İslâmiyetin i lk devrinden kalan bir büyük mezarlık da, M. 'n in doğusundaki Bakîdir. Hicretin onuncu yılında, İslâm'ın zaferinden sonra, Hz. Muhammed vefât etti. Öldüğü yerde, Mescidin güney - doğu taralında bulunan ve içinde Hz. Ayşe'nin kaldığı kulübeye gömüldü. Hz.
MEDİNE : Peygamber ' in mescidinin planı
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
MEDİNE 365
M E D Î N E : Y e m e n î ' n i n D e l â i l u l - Hayrat adi. eserinin T ü r k ç e yazmas.ndaki
Medine resmi
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
366 MEDİNE
MEDİNE : M e . c i d ü ' n - Neb ev!
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
MEDÎNE 367 Peygamber, mezarların en basit şekilde ve kubbesiz olmasını tenbih ettiçi için, ö ldüğü kulübe, hurma kerestesinden ve kerpiçten, yeri kumluk olan, bir küçük yapıdan ibaretti.
2. Arap Halifeleri ve Memlıîller devrinde Al.:
M . , Hilâfet Merkezi oldu ve i lk dürt halîfe, orada halk tarafından seçildi. İlk ik i halîfe, Ebû Bekir ve Ömer öldükleri zaman, Hz. Peygamber'in yanına gömüldüler . Hz. Fâtı-ma 'n ın da Hz. Ayşe'nin kulübesi yanındaki kendi kulübesine gömüldüğü sanılmaktadır . Halîfe A l i ' n i n yenilmesi üzerine Emevîler, halîfelerin halk tarafından seçilmesi usûlünü kaldırarak, kendi aileleri içinde, hilâfeti babadan oğula geçirmek istediler. Başka yönlerden de, İslâmiyet'in esaslarını tehlikede gören i lk Müslümanlar ve onların çocukları, M . yi Emevîlere teslim etmek istemediler. Çetin bir savaştan sonra, H . 63'de, Emevîler M . ' y i aldılar. Hz. Fâtıma'nın kulübesi, A l i tarafdarlarmın merkezi olmuştu. Emevîler, bu merkezi kapatmak istediler. Halîfe Ömer ve Osman zamanlarında batıya ve güneye doğru genişlettirilen M . Mesc i d i n i , bu sefer doğuya doğru genişletmek bahânesi ile, Hz. Fâtıma nın kulübesi, Hz. Peygamber'in gömüldüğü kulübe ile birlikte, Mescidin güney -doğu köşesine alınarak bir duvarla kapatı ldı . Hz. Muham-med'in türbesinin etrafına örülen ikinci duvar, Mescid'in damından daha yukarıya yükseliyordu ve üstü de kapalı i d i . Mcscıd ise, Bizans işçileri tarafından, Bizans kiliseleri üslûbunda, yaldızlı mozayik ile
süslendi. Çardakların yerine, çatı ve yaldızlı tavanlar yapıldı.
İlk defa olarak, Mescid'in dört köşesine ve duvarın üstüne bir
minâre yapıldı. Minâreler , ya "savmaa" denen, dört direk üs
tüne bir kubbeden ibâret, veya burç şeklinde id i .
Haçlı Seferleri ile Moğol İstilâsı yüzyıllarında M . , korkulu anlar geçirdi. Büveyhiler ve Türk Atabeylerinden N û r ü d d i n Zengî ( H . 511-569/M. 1117-1173), M.'ye surlar yaptırtmıştı . İki Haçlı Firenk, tebdîl-i kıyâfet ederek, H . 557 /M. 1161'de M.'ye gelmiş ve, gizlice yer alt ından yol açarak, Hz. Peygamber'in vücûdunu kaçırmayı tasarlamışlardı. Bunları yakaladıktan jonra, N û r ü d d i n Zengî, Hz. Peygamber'in kabri etrafına hendek
MEDİNE : Hazret-i Muh ammedin, iç içe dört duvar mezar ın ın dış duvarı
T ü r k eseri tunç ş e b e k e . Toparlak tunç levha Peygamber'in baş ının hizasını
Ş e b e k e n i n bu kısmı bilhassa ziyaret olunur
etrafındaki
gösterir.
açtırtıp erimiş kurşun döktürerek, yer alt ından da girmeyi imkânsız kıldı. H . 578 /M. 1182'de Haçl ı Firenkler Kızıl Deniz kıyılarına çıkarak M.'ye ilerlerken, Salâhaddîn Eyyûbî 'nin kardeşi tarafından durduruldu. H . 654 /M. 1256'da, M.'de yer sarsıntısı oldu ve yanardağlardan lav dereleri ovaya aktı. Aynı yıl, nıinârelerdeki kandiller tutuşarak, Hz. Peygamber'in mescidi ve içindeki İslâmiyetin i l k devrinden kalma Hz. Peygamber'in minberi gibi hâtıralar yanıp kül oldu. Moğol İstilâsı 'nı H . 658/M. 1259'da durdurabilen T ü r k Memlûkler i , artık İslâm âleminin başlıca hükümdarlar ı olmuştu. Hz. Peygamber'in mescidini ve kabrini yangından sonra tâmir etmek vazifesini, Bay-
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
368 MEDÎNE
bars, Kalavun ve diğer Türk Memlûkler i ve onlardan sonra gelen Çerkeş Memlûkler i üzerlerine aldılar. H . 756/M. 1355 de i l k defa olarak, T ü r k Memlûku Kalavun, Hz. Peygamber'in türbesine, Peygamber'in tevâzuuna hürmet eden Müslümanlar ın hoş görmediği kubbeyi yaptırdı . Bu kubbeyi taşımak için, Hz. Peygamber'in türbesi etrafına sekiz köşeli bir duvar daha örülerek, iç içe üç duvar oldu. İlk önce tahtadan olan kubbe, Çerkeş Memlûkü Kayıtbay devrinde taştan yapıldı. Parlak kurşun ile kaplı kubbeye "Gök Kubbe" anlamına "Al • kubbeli l • zar-ia" denmekte i d i .
3. Türk devrinde Ai. : Türk devrinde M . ' y i mâmur tutmak için çok gayret sarf
edildi. Kanunî 'den başlayarak, ekseri Osmanlı padişahları M.'de imâr işleri yaptırdılar. Eyyüb Sabri Paşa, AMr'ât-i Medine adlı H . 1304ZM. 1886 tarihli eserinde, Kanûnî ile Abdülmecîd arasında Hz. Peygamber'in mescidinin on altı defa mühim tamirler gördüğünü söyler. Böylece, ekseriyetle İstanbul 'dan yollanan mimarlar ve diğer san'atkârlar, zamanla, Hz. Peygamber'in mescidine Türk yapılarının husûsiyetlerini vermiş oldular. Mescidin beş minâresi , defalarca, Türk üslûbunda yenilendi. Duvarlara ve türbenin yerlerine, Memlûk tarzındaki döşeme yerine, çiçekli Tü rk çinileri kaplandı . Ravza ve revaklar üstündeki çatılar zamanla kaldırı l ıp, Tü rk üslûbunda küçük kubbeler sıralandı. Kanûnî Süleyman, minberi ve mihrâbları yeniledi. Türk hattatlarının eserleri Hz. Peygamber'in mescidini süsledi.
Osmanlı padişahları Havza'ya kıymetli hediyeler de yollarlardı. Bunlardan bir i Kur'ân'm ( X X I V / 3 5 ) bir remzinden mülhem olarak, "Kevkeb-i D ü r r i " adı verilen elmas id i .
I I . Mahmud devrinde ( H . 122.3 - 1255/M. 1808- 1839), Hz. Peygamber'in mescidinin ve türbesinin baştan aşağı yenilenmesi mecbûriyeti belirdi. Bunun kısmen şebeklerinden bir i , Vahâbî-lerin M . ' y i istilâ edişi olmuştu. Vahâbi ler , d in i binâları ve bilhassa türbeleri , İslâmiyet İn esasları ile bağda. t ı rmıyor ve bunları yıkıyorlardı. H . 1233/M. 1817'dc, Hz. Peygamber'in türbesinin kubbesi yeniden yapılarak, daha yüksek bir şekil aldı ve 11. I 2 5 3 / M . 1837'de yeşile boyandı. Bu şebekten, Kubbeye ' Yeşil Kubbe" demek olan "Kubbetül Hazrâ" adı verildi.
Abdülmecîd devrinde, birkaç küçük kubbe çökünce, binanın sağlamlığından şüphe edilip, Hz. Peygamber'in mescidi ve türbesi, yeniden inşâ edildi. Akik adlı M . yanındaki vâdiden getirilen gül penbesi taş ile, Ravza ve bütün revaklar, yeniden, Küçük Hal im gibi Türk mimarları , taşçıları ve san'atkârları tarafından binâ edildi. Ravza-i Mutahhara 'n ın revaklarını teşkil eden tahta kubbelerin ve bunlar ın üstündeki çatının yerine, 425 küçük taş kubbe oturtuldu. Eser, I I . 1277/M. 1860'-da bi t t i . Hz. Peygamber'in mescidine tahsis edilen paraların helâl kaynaktan gelmesine bilhassa dikkat edilmişti. Hattat Şükrullah Efendinin, Hz. Peygamber'in mescidini yazılarla süslemek maksadı ile yollanması masrafını İstanbul halkı ü t-rine almışdı. Çiçekli çiniler ile kaplanan Ravza, gerçek bir balı-
M E D l N E : T o p k a p ı Müzes indeki resim. H . 1 2 3 3 / M . 1817 Ue H . 1 2 7 7 / M . 1860
aras ında yapı lmış gözükmekted ir .
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
MEDİNE - MEDLER 369
çeye benzemişti. Hz. Peygamber'in türbesinin tunç şebekesi de yenilendi.
M. 'n in diğer âbideleri de aynı ihtimâmı gördü. İslâmın i lk ibâdet yeri olan Kubâ mescidine, Süleyman Bey adlı bir Türk mimârı , H . 1111/M. 1699'da bir kubbg yapmıştı. H . 1245/M. 1829'da, Kubâ Mescidi, kubbesiz olarak, fakat Türk üslûbunda bir minâre ile, tekrar binâ edildi. Ekseriyeti i lk Müslümanlar ' ın evlerinin yerlerinde veya tarihî mevkilerde bulunan mescidler, Uhud muhârebe meydanında ve Baki Alczurf/ğ/'ndaki türbeler, Türk devrinde hep yenilendi. Yeni âbideler de yapıldı. Eyyûb Sabri'ye göre, H . 1304/M. 1886 da yirmi bin nüfusu olan M.'de, on mescid, on yedi medrese, bir orta mekteb, on bir i lk mekteb, on i k i kütüphane, sekiz tekke, yüz sekiz rıbât (âlimlere mesken ve yoksullara yur t ) , i k i hamam vardı. Kanûni , M. 'n in suyunu Kubâ 'dan getir tmişti .
N û r ü d d î n Zengî 'n in yaptırdığı, köşeli burçlu surlar yerine, H . 1078/M. 1667 yılında, İbrahim Ağa, Türk usûlünde üstüvâni surlar binâ etti. Şehri genişletmek isteği ile, Fah-reddin Paşa, I . Dünya Savaşı espasında, maalesef bu surları yıkmağa mecbur kalmıştı. Simdi bu Türk âbidesinin ancak bir kısmı ayaktadır. - —
1908 de, Hicaz demiryolu M.'ye varmış ve bu olay, istasyonun yanında, bir caminin bina edilmesi ile kutlanmıştı . 1916'da Hicaz'da isyan çıkınca, Türkler Mekke'yi ve Tâif ' i kaybetti. Fakat, mütârekeden sonra bile, Fahreddin Paşa, İstanbul 'dan gelen emirleri dinlemeden, M . ' y i müdâfaaya devam etti. Bu kahramanlığın ümitsiz bir mücadele olduğuna inanan Fahreddin Paşa'nın arkadaşları, onu ve M . yi , Şerif Abdullah'a teslim ettiler.
Su'ûdî Devleti idaresinde, Hz. Peygamber'in mescidi tekrar büyütülmek istendi. Güney cihetinde bulunan Ravza ile Hz. Peygamber'in türbesi ve Bâbüs - Selâm önündeki güney - batı köşesinin minâresi, Tü rk devrindeki hâlinde bırakıldı. Ravza'ya açılan kapılar da aynen kaldı. Fakat kumluğun etrafındaki re-vaklar ile mescidin kuzey cephesi ve kuzey - batı, kuzey - doğu, doğu - güney köşelerindeki minâreler, Mısır ' l ı mimârlar tarafından, Memlûk üslûbunu hatırlatan tarzda yenilendi. Kuzey -batı cephesi ortasında Bâbür - Rahmet hizâsındaki minâre ise yıkıldı. Şimdi, Hz. Peygamber'in mescidine kuzey cephesinden giren ziyâretçi, kurşuni mermerden yeni revakların ötesinde, gül penbesi taştan, Türk eseri Ravza'yı görmektedir . (E. Esin)
MEDİNE M Ü D A F A A S I , I . Dünya Savaşının ikin
ci derecede cephelerinden bir i olmakla beraber, Türk aske
rinin, komutanlarının vatan sevgisi, Îmân gücü, fedakârlık ve
cesaretinin eseri olan bir kale savunması. Bağımsız bir Arap
devleti veya Arap imparatorluğu ve hilâfeti kurmak ihtirasiyle
metbuu Osmanlı padişahına baş kaldıran ve İngiltere tarafın
dan her bakımdan desteklenen Hicaz şerifi Hüseyin' in ayaklan
dırdığı Bedevîler ' in Medine'ye saldırması üzerine, Hicaz seferi
kuvvetlerinin X I I . kolordu komutanı Fahreddin Paşa emrinde
Medine'ye kapanarak bu mukaddes şehri teslim etmemesinden
doğan çarpışmalar, Tü rk tarihinde M . M . olarak isim yapmıştır.
Şerif Hüseyin ' in i k i oğlu Emir A l i ve Emir Faysal (Sonra Irak
kralı I . Faysal) Medine'de babalarının verdiği talimata göre
bir ayaklanmayı hazırlarlarken, durumu takib eden Medine mu
hafızı Basri Paşa, gelişmeleri I V . ordu komutanı Cemal Pa-
şa'ya bildirmişti. Cemal Paşa bunun üzerine 10 mayıs 1916'da
X I I . kolordu komutanı Fahreddin Paşa'yı Medine'ye gönder
miş ve gerektiğinde işe el koyarak komutayı almasını istemişti.
1 Haziran 1916'da Emir A l i ' n i n Medine'de toplanan bedevi birliklerle şehri terkederek Hieaz demiryoluna tecâvüz etmesiyle birlikte Arap ayaklanması başlamış, Fahreddin Paşa da emir ve komutayı Basri Paşa 'dan devr alarak işe el koymuştu. Âsîler i lk taarruzu 23-24 haziran gecesi yaptılar. O güne kadar Fahreddin Paşa nın aldığı tedbirler semeresini verdi ve bu taarruz Hicaz şerifinin tahmininin aksine püskür tüldü. Bu arada IV. onlu komutanı da 130. piyade alayı, bir makineli tüfek bölüğü, bir dağ bataryası ve ik i telsiz - telgraf postasından ibaret bir takviye birliğini Medine'ye sevketmiş bulunuyordu. Haziran sonunda başlayan çarpışmalar Fahreddin Paşa'nın devamlı çı-kışlariylc âsî Arablar ' ın Medine'den 40-50 km uzağa çekilmelerini sağlamıştı. Ancak, Fahreddin Paşa ordu komutanı Cemal Paşa'dan aldığı emirde, Medine'ye bundan sonra ne asker, ne malzeme, ne de yiyecek gönderileceğini, kendi gücüyle dayanması gerektiğini öğrenmişti . İşte Fahreddin Paşa'yı son yüzyıl askeri tarihimizde unutulmazlar arasına katan gelişme bundan sonra başladı. Fahreddin Paşa yapıcı ve yaratıcı zekâsıyle Medine garnizonunda bir savunma ekonomisi meydana getirecek, rütbesiz askerinden kendisine kadar bütün kuvvetlerini savaşçı bir kardeşlik ve dindaşlık ruhu içinde berkitecektir. Fahreddin Paşa büyük bir dinî tutku ile Medine'yi sonuna kadar savunmaya karar verirken, Osmanlı Genelkurmayı Filistin cephesinde gelişen durumu göz önünde tutarak Medine'yi ve bütün Hicaz'ı boşaltmayı planlamaya başlamıştı. Ancak bu göreve getirilmek istenen Mustafa Kemal Paşa (Ata türk) söz konusu teklifi reddetti. Fahreddin Paşa ise Medine'deki Emânât-ı Mukaddese ile Medine halkının kaleden çıkarılıp Anadolu'ya gönderi lmesine, Hicaz'daki bir l iklerin çekilmesine razı oldu ise de, Rav-za-i Nebi 'yi Urbân'a (Çöl Arabları , Arab Bedevileri) teslim etmeyeceğini açıkça bildirmişti . Bu durumda Fahreddin Paşa, emrinde kalan birliklerle Medine suru içinde çekildi. Böylece 17 mart 1917'den itibaren M . M . bir kale savunması hâlini aldı. Mondros mütarekesinin imza edilmesinden sonra da, bir süre teslim olmakta direndi. En sonunda yanındaki silâh arkadaşlarının ısrarı üzerine, 7 ocak 1919 günü imzalanan anlaşma gereğince Medine'yi Hâşimi Arap hükümeti adına Emir Ali 'ye teslim etti. M . M.'ası 2 yıl, 7 ay, 6 gün sürmüştür . ( İ .P . )
M E D I O L A N U M , Mi lano ş e h r i n i n eski ad ı : Bk. MİL A N O .
M E D L E R (Etn.) , Herodotos ve Strabon'a göre Hind •
Avrupa grubuna bağlı bir millet. İlk zamanlarda göçebe idiler.
Adları i lk olarak Âsûri ler kralı I I I . Salmanasar ( M . Ö. I X yüz
y ı l c ın bir metninde geçer. İran'da yerleşerek, M . Ö. X I I . yüz
yılda Ekbatana şehrini (Şimdiki Hamadan) başşehir olarak seç
mişlerdir. M . , Milattan önceki bin yılda İran'da yaşayan millet
lerden biridir . Bu grupa giren öteki milletler: İskitler, Frigler
ve Kimerler id i . M . ' i n di l ler i Hind-Avrupa d i l ailesine bağlı i d i .
Görünüşte yazı kullanmamışlardır . M . , Babilliler'le birleşerek
Asûri devletini yıkmışlardır. Med Kralı Kyaxares M . Ö. 614'te
Asûr 'u, 612'de Ninive 'yi eline geçirmiştir. V I . yüzyılda İran
Kralı Kambyzes Med Kral ının kızı Mandane ile evlenmiştir.
Bunların oğlu Kysus ( K ur uş ) ' t u r . Kuruş kral olduktan sonra,
kendisine bir yük teşkil eden Med devletini ve bunun zorba kralı
Astyages'i yok etmeğe karar vermiştir. Büyük Kuruş Ekbatana'yı
zapt etmiş, Astyages'i hapsetmiş ve kızı ile evlenmiştir. Bundan
sonra M . ile İranlılar birbirine karışmış ve bir millet teşkil et
mişlerdir.
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı