ted 9. sinif ders notu - edebiyatdersi.net | türk dili … · web viewedebî eserler...

95
GÜZEL SANATLAR VE EDEBİYAT Güzel sanatları diğer eserlerden ayıran en önemli özellik insanda coşku ve estetik haz uyandırmasıdır.Güzel sanatlar için yapılan en iyi sınıflama bu sanatların kullandıkları malzemelere göre yapılan sınıflandırmadır.Bu malzemeler fonetik ve plastik olarak ikiye ayrılır.Sesle yapılan sanatlara fonetik sanatlar, görüntüyle yapılan sanatlara ise plastik sanatlar denir.Güzel sanatların genelinde plastik malzeme kullanılırken edebiyat ve müzik ise sese dayalı bir sanattır. Edebiyatın malzemesi kelimelerdir ve edebiyat dille gerçekleştirilen bir güzel sanatlar etkinliğidir.Edebiyatın asıl amacı güzel sanatların en önemli öğesi olan estetik zevk duygusunu dil aracılığıyla gerçekleştirmektir.Edebiyatta fayda sağlamak amaç olarak her zaman ikinci plandadır Atatürkçülük Anekdot:Atatürk İstanbul şehir tiyatrosu sanatçılarının oyunlarından birini seyretmesinin ardından sanatçıları Çankaya’ya davet eder.Sanatçıların hepsini över.Ayrılma vakti gelince Reşit Galip sanatçılara Atatürk’ün elini öperek ayrılmalarını söyler.Atatürk ise buna şu şekilde karşılık verir: ‘’Hayır,sanatkar el öpmez sanatkarın eli öpülür.’’ Atatürk bir konuşmasında şöyle demiştir: Milletimizin güzel sanatlar sevgisini her türlü araç ve önlemle besleyerek artırmak milli amacımızdır. www.edebiyatdersi.net DİLİN İNSAN VE TOPLUM HAYATINDAKİ YERİ EDEBİYAT, İNSAN VE TOPLUM 1-Edebiyat; Tanımı, Konusu, İçeriği;Yöntemi Duygu ve düşüncelerin söz ya da yazıyla etkili ve güzel bir biçimde anlatılması sanatına edebiyat denir. Edebiyat, sözcüğü Arapça ‘’edep’’ sözcüğünden türemiştir. Edebiyat sözcüğü ilk kez Tanzimat döneminde Şinasi tarafından kullanılmıştır. Şinasi’den önce nazım ve nesir türlerindeki eserlere ‘’şiir ve inşa’’ denilmekteydi. Bir dil ürünü olan yazılı ve sözlü eserlerin tümü. Bu bakımdan bir gazete haberinden sanat değeri taşıyan hikaye, roman, deneme, fıkra türüne kadar her türlü yazı edebiyat eseri sayılır. Edebiyatın Konusu Yazar ve şairlerin ortaya koydukları eserlerde ele alıp işledikleri her şey, edebiyatın konusunu oluşturur. Edebiyatın İçeriği Dil ürünlerinde kullanılan üslup,tür (hikaye,roman,deneme,fıkra,makale vb.) edebiyatın içeriğini oluşturur. Edebiyatın Yöntemi 1

Upload: ngoliem

Post on 05-May-2018

237 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

GÜZEL SANATLAR VE EDEBİYAT Güzel sanatları diğer eserlerden ayıran en önemli özellik insanda coşku ve estetik haz uyandırmasıdır.Güzel sanatlar için yapılan en iyi sınıflama bu sanatların kullandıkları malzemelere göre yapılan sınıflandırmadır.Bu malzemeler fonetik ve plastik olarak ikiye ayrılır.Sesle yapılan sanatlara fonetik sanatlar, görüntüyle yapılan sanatlara ise plastik sanatlar denir.Güzel sanatların genelinde plastik malzeme kullanılırken edebiyat ve müzik ise sese dayalı bir sanattır. Edebiyatın malzemesi kelimelerdir ve edebiyat dille gerçekleştirilen bir güzel sanatlar etkinliğidir.Edebiyatın asıl amacı güzel sanatların en önemli öğesi olan estetik zevk duygusunu dil aracılığıyla gerçekleştirmektir.Edebiyatta fayda sağlamak amaç olarak her zaman ikinci plandadırAtatürkçülükAnekdot:Atatürk İstanbul şehir tiyatrosu sanatçılarının oyunlarından birini seyretmesinin ardından sanatçılarıÇankaya’ya davet eder.Sanatçıların hepsini över.Ayrılma vakti gelince Reşit Galip sanatçılara Atatürk’ün elini öperek ayrılmalarını söyler.Atatürk ise buna şu şekilde karşılık verir:‘’Hayır,sanatkar el öpmez sanatkarın eli öpülür.’’Atatürk bir konuşmasında şöyle demiştir:Milletimizin güzel sanatlar sevgisini her türlü araç ve önlemle besleyerek artırmak milli amacımızdır.www.edebiyatdersi.net

DİLİN İNSAN VE TOPLUM HAYATINDAKİ YERİ

EDEBİYAT, İNSAN VE TOPLUM1-Edebiyat; Tanımı, Konusu, İçeriği;Yöntemi Duygu ve düşüncelerin söz ya da yazıyla etkili ve güzel bir biçimde anlatılması sanatına edebiyat denir. Edebiyat, sözcüğü Arapça ‘’edep’’ sözcüğünden türemiştir. Edebiyat sözcüğü ilk kez Tanzimat döneminde Şinasi tarafından kullanılmıştır. Şinasi’den önce nazım ve nesir türlerindeki eserlere ‘’şiir ve inşa’’ denilmekteydi. Bir dil ürünü olan yazılı ve sözlü eserlerin tümü. Bu bakımdan bir gazete haberinden sanat değeri taşıyan hikaye, roman, deneme, fıkra türüne kadar her türlü yazı edebiyat eseri sayılır.

Edebiyatın KonusuYazar ve şairlerin ortaya koydukları eserlerde ele alıp işledikleri her şey, edebiyatın konusunu oluşturur.

Edebiyatın İçeriğiDil ürünlerinde kullanılan üslup,tür (hikaye,roman,deneme,fıkra,makale vb.) edebiyatın içeriğini oluşturur.

Edebiyatın YöntemiDil ürünlerinin tüm özelliklerinin tarihi akış içinde bilimsel olarak incelenmesi de edebiyatın yöntemini oluşturur.

Edebî Eser; Tanımı ve Özellikleriİnsanın duygu ve düşüncelerini; özlem ve dileklerini estetik ölçüler içinde anlatan ve okuyucuda güzellik duygusu yaratan dil ürünlerine edebî eser denir. Özellikleri

Edebî eser okuyanı etkilemelidir. Anlatımı güzel düşüncesi sağlam ve özlü olmalıdır. Konusu;ait olduğu toplumun ve yazıldığı dönemin özelliklerini yansıtmalıdır. Eser zamanın süzgecinden geçtikten sonra toplumca anlaşılıp beğenilmelidir. Duygu ve düşünceler belli bir edebî türe uygun olarak anlatılmalıdır. Eser estetik ölçüler içinde ,belli bir sanat anlayışıyla yazılmalıdır

Edebiyat Tarihi ve Önemi Bir ulusun çağlar boyu yarattığı sözlü ve yazılı dil ürünlerini ve onların yazarlarını bilimsel bir yöntemle tarihi akış içinde inceleyen bilim dalına edebiyat tarihi denir.Edebiyat tarihi bir ulusun geçmişteki düşünce yapısını, dünya anlayışını, kültür ve uygarlık birikimini yeni kuşaklara aktarır.Böylece kuşaklar arasında köprü kurarak yeni kuşakların daha iyiyi, doğruyu, güzeli bulmalarına yardımcı olur.Bizde Tanzimat dönemine kadar edebiyat tarihi tezkirelerden ibaretti.Tezkire: Şairlerin hayat hikayelerini anlatan biyografi türünden eserlere denir.

1

Page 2: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Başlıca edebiyat tarihi yazarlarımız şunlardır: Ziya Paşa,M. Fuat Köprülü,Agah Sırrı Levend,Ahmet Hamdi Tanpınar,Nihat Sami Banarlı

Dil-Kültür-Edebiyat İlişkisi

Dil, insanların duygu düşünce ve düşlerini; özlem ve isteklerini anlatma aracıdır . Kültür ise;dil,din,ülkü gibi ortak duygu ve düşüncelerin bizde yarattığı değişim ve bileşimdir.Bu nedenle dil bir ulusun temel taşıdır.Dil kültür değerlerimizi geleceğe taşır ve edebiyatın da temel öğesidir.

Dil, edebiyatın temel öğesi; edebiyat, kültür birikiminin kendisidir. Görüldüğü gibi dil,kültür ve edebiyat birbirinin tamamlayıcısıdır.

Edebiyatın Diğer Bilim Dallarıyla İlişkisi

Edebiyatın temel öğesi olan dil diğer bilim dallarının da anlatım aracıdır. Bundan dolayı felsefe, psikoloji, sosyoloji, hatta tarih, coğrafya, ekonomi vb. diğer bilim dallarıyla yakından ilişkisi vardır.Araştırmacılar da edebiyat araştırmalarında yazarın biyografisini yazarken tarih biliminden,yaşadığı ortamı yazarken sosyoloji biliminden,yazarın içinde bulunduğu ruhsal durumu anlatırken ise psikolojiden faydalanırlar. Yazarı etkileyen toplumsal,siyasal ve felsefî görüşleri de diğer sosyal bilimlerin yardımıyla ortaya koyarlar.

MetinCümle, bir duyguyu, bir düşünceyi bir isteği ya da bir olayı tam olarak anlatan ve bir yargı bildiren

söz grubudur. Cümlede kesin bir yargı bulunur; kaç sözcükten oluşursa oluşsun yargı bildirmeyen söz grubuna cümle denmez. Yargı bildiren tek bir söz de olsa cümle sayılır. Bu nedenle bir metnin en küçük anlamlı öğesi cümledir.

Metinde cümlelerin arka arkaya anlamsal bir bağlantı kurularak sıralanmasından paragraflar oluşur. Paragrafta bir ana fikir etrafında sıralanmış cümleler bulunur.

Metinde paragraflar düşünce birimidir. Bir paragraftan diğerine geçerken dil, düşünce ve anlam birliği sağlanır. Metindeki paragrafın içinde giriş, gelişme ve sonuç bölümleri bulunur.

Metinde paragraflar anlatılan konunun boyutuna göre uzunluk ya da kısalık gösterir. Birkaç cümleden oluşan paragraflar olduğu gibi tek cümleden oluşan paragraflar da vardır.

Paragrafların bir araya gelmesinden de bir metin (makale, fıkra, söyleşi, deneme, hikâye, roman vb.) oluşur. Her metnin bir ana düşüncesi vardır. Metinde ana düşünceyi destekleyen yardımcı düşünceler paragraflarda dile getirilir. Ana düşünce metinde bir cümle olarak belirtilebileceği gibi yazının bütününden de çıkartılabilir. Metin giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşur.

Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı gibi metinler bir duygu, düşünce, istek ya da olayı anlatmada araç olarak kullanılır.

Edebiyat alanına giren eserler kesin olmamakla birlikte belirli niteliklerine göre “sanat eserleri” ve düşünce eserleri” olmak üzere ikiye ayrılır.

Sanatçıların duygu, düşünce ve hayallerini güzel ve etkili biçimde anlatması sonucu oluşan eserlere sanat eserleri denir. Şiir, hikâye roman, tiyatro, söylev bu tür eserlerdir. Okuyucuyu aydınlatmak, düşündürmek onlara bazı bilgiler vermek amacıyla yazılan eserlere de düşünce eserleri denir. Makale, fıkra deneme, eleştiri, söyleşi, anı, günlük türündeki eserler düşünce eserleridir.

Sanatçının veya yazarın ortaya koyduğu eser zaman zaman düşünce eseri; düşünce eseri de sanat eseri niteliği gösterebilir. Örneğin şiir, hikâye, roman ele alınan konunun özelliğine göre düşünce eseri sayılabilir.

Edebî MetinSanatçı toplum içerisinde yaşayan bir birey olarak birtakım duygular ve heyecanlar duyar ve bunları

ifade etmek ister. Önüne geçilmez bir “yaratma, ortaya koyma” arzusu içerisindedir. Sanatçı duygu ve heyecanlarını eserinde dile getirir ve ruhunun derinliklerindekileri bizimle paylaşır. Böylece ortaya konan eserde sanatçının kişilik özellikleri görülür. Sanatçı eserini ortaya koyarken duygu düşünce ve hayalleriyle birlikte az çok kendi hikâyesini de anlatır.

Sanatçılar başka insanlar gibi etrafındakilerle dertleşmek yerine duygu düşünce ve hayallerini kafasında canlandırır, kurgular sonra da eserini yazar.

2

Page 3: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Sanatçılar eserlerinde, söyleyeceklerini ya kendisi doğrudan söyler ya da kahramanlarına söyletir. Bazen bu iki tarzı bir arada kullanır.

İnsanda estetik duygular uyandıran, insanların duygu düşünce ve hayal dünyasını zenginleştiren dil ürünü eserlere edebî eser denir. Bu anlamda hikâyeler, romanlar, şiirler, tiyatro eserleri, masallar vb. türlerinde yazılanlar birer edebi eserdir. Biz bu eserleri okuduğumuzda içimizde bir coşku, bir heyecan duyarız.

Malazgirt Savaşını konu alan bir bilimsel yazı ile edebi bir metni karşılaştırdığımızda edebi metinde konunun daha etkileyici bir dille ifade edildiğini, konunun estetik duygular uyandıracak şekilde, hayallerle zenginleştirilerek anlatıldığını görebiliriz. Edebi metinde verilmek istenen mesaj, metinde yer alan kelimelerle, cümlelerle bütünleşmiştir. Bir edebi metinde kelimelerin yerlerini değiştirmek, bir kelime yerine başka bir kelime koymak mümkün değildir. Mesajın edebi metnin bütününe yayılmış olması nedeniyle metinde yer alan kelime ve cümleler bağımsız olarak ele alınamaz.NallarımızŞimşek olurDeğince çakmak taşları.

“Malazgirt Ululaması” adlı şiirden alınan yukarıdaki metinde verilmek istenen mesaj metinde yer alan bütün kelime ve cümlelerle bütünleşmiştir. Bu yüzden bu metinde yer alan unsurları bağımsız olarak ele alamayız. Yine yukarıdaki metinde kelime ve cümlelerle ilgili yer değiştirme, çıkarma ya da ekleme işlemi yapıldığında metin anlam kaybına uğrar.

Yukarıdaki metin “Sultan Alp Arslan, Bizans ordusunun Anadolu’da ilerlediğini duyunca süratle hareket etti.” cümlesiyle karşılaştırıldığında kullanılan dil bakımından önemli farklılıkların olduğu görülür. Şiirde kelimelerin daha çok mecaz ve yan anlamlarında kullanıldığını görüyoruz. Bu da bize edebi metnin bir özelliğini gösterir.Edebî eserlerin özellikleri şöyle söylenebilir: İnsanların duygu, düşünce ve hayal dünyasını geliştirir, zenginleştirir. Edebi eserlerin amacı bilgi vermek değildir. Edebi eserlerde sanatsal bir dil kullanılır. Mecazlar ve yan anlamlar vardır. Edebi metinlerde kelime ve cümleleri değiştirmek mümkün değildir. Edebi metinler kurmaca(tasarlanmış) metinlerdir. İnsanlar arasında dostluğun kurulmasını sağlar. Çevremizdeki güzellikleri bize gösterir. Kişinin hissettiği ancak tanımlayamadığı duyguları tanımlar. Bir edebî eseri okuyan kişi psikolojik yönden rahatlar, o eserin kahramanıyla empati kurar,

onunla bütünleşir. Edebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Edebiyatı şair ve yazarlarından Namık Kemal’in eserlerinde o devrin sanat anlayışını, aile, gelenek, görenek ve evlenme gibi konularını görebiliriz.

Çağlar boyunca insanlar edebî metinlerle her mekânda ve zamanda anlatma, gösterime ve coşku ile dile getirme biçiminde kendilerini ifade etmişlerdir. Destan, hikâye, roman türleriyle anlatma; komedya, tragedya, dram, opera vb. türleriyle gösterme; şiirle coşku ve heyecanlarını dile getirmişlerdir.

ANLATIM YOLLARI(İFADE ŞEKİLLERİ)Duygu, düşünce ve hayallerin sözle ya da yazıyla güzel ve etkili bir şekilde anlatılmasına edebiyat

denildiğini biliyorsunuz.Demek ki edebiyat ürünleri sözlü ve yazılı olmak üzere iki türlü dile getirilmektedir. Bunlardan sözle

yapılan anlatıma sözlü anlatım; yazıyla yapılarına da yazılı anlatım denir.Sözlü AnlatımDuygu düşünce ve hayallerin sözle dile getirilmesine sözlü anlatım denir. Sözlü anlatımda isteğin

doğru, düzgün, yalın ve etkili bir biçimde söylenmesi önemlidir. Ses tonu, söyleyiş vurgu, jest ve mimikler sözün etki gücünü artırır. Gereksiz heyecan ve telaş ve yerinde yapılmayan jest ve mimikler de sözün etki gücünü düşürür. Liderler, siyasetçiler, komutanlar sözlü anlatımın gücünden yararlanırlar. Mustafa Kemal

3

Page 4: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Atatürk’ün Çanakkale Savaşı’nda; Kurtuluş Savaşı’nda ve Cumhuriyet Devri’nde yaptığı konuşmalar sözlü anlatımın başarılı örnekleridir.

Günümüzde kitle iletişim araçlarının: özellikle radyo ve televizyon kanallarının artması, toplu yaşamanın getirdiği zorunluluklar, demokratik bir ortamda karşılıklı hoşgörü ve güvenin oluşmasında sözlü anlatım önemli bir rol oynamaktadır. Sözlü anlatım; nutuk, konferans, panel, açıkoturum, bilgi şöleni gibi türlere ayrılır. Bu konularla ilgili dil ve anlatım derslerinde daha ayrıntılı bilgiler verilmektedir.

Yazılı AnlatımDuygu ve düşünce hayallerin güzel ve etkili biçimde yazıyla dile getirilmesine de yazılı anlatım

denir. Günlük hayatta, bir mektup yazmak, not çıkarmak, bir yazı hazırlamak zorunda kalabiliriz. Duygu düşünce ve özlemlerimizi, sevinçlerimizi dizeler halinde ölçülü, uyaklı söyleyebiliriz. Ayrıca cümle ve paragraflar halinde bir fıkra, makale, deneme yazabilir; hatta öykü, roman, tiyatro eseri yazmak isteyebiliriz. O zaman yazılı anlatıma başvururuz.

Yazılı anlatımda yazım (imlâ) kurallarına ve noktalama işaretlerine dikkat edilir. Yerinde kullanılmayan noktalama işaretleri, yazım hataları sözün anlamını değiştirir.

Nesir hâlinde yazılan düşünce yazılarında giriş, gelişme ve sonuç bölümleri bulunur. Yazının konu ile ilgili ilk bölümüne giriş; düşüncelerin açıklanıp örneklendiği, karşılaştırmaların yapıldığı bölüme gelişme; düşüncelerin bir sonuca, bir yargıya varıldığı bölüme de sonuç bölümü denir. Hikâye, roman, tiyatro gibi türlerde bu bölümlere serim, düğüm ve çözüm adı verilir.

Her yazının bir ana düşüncesi ya da ana duygusu (tema) vardır. Bir yazıda yazarın okuyucuya vermek istediği temel düşünceye ana düşünce denir. Ana düşünceyi destekleyen ve diğer paragraflarda yer alan düşüncelere de yardımcı düşünce denir. Yazı düşünceler arasında bir bağ kurularak geliştirilir.

Türk edebiyatında nesir (düz yazı) biçiminde yazılan eserlere mensur, nesir yazıcılarına nâsir, küçük nesir parçalarına da mensure denir.

Klasik edebiyatta nesre inşa, nesir yazıcılarına da münşi adı verilir

Yazılı anlatım nazım ve nesir olmak üzere ikiye ayrılır:a. NazımDuygu, düşünce ve hayallerin ölçülü, uyaklı dizeler hâlinde anlatılmasına nazım denir.b. NesirDuygu düşünce ve hayallerin cümle ve paragraflar hâlinde dil bilgisi kurallarına uygun olarak

anlatılmasına nesir denir. Nesir sözü Arapça dağıtmak, saçmak, yaymak anlamlarına gelir. Burada kastedilen duygu ve düşüncenin açılması, yayılması, yani açık seçik anlaşılır hâle gelmesidir. Nesirde düşünceler ifade edilirken noktalama işaretlerine, yazım (imlâ) kurallarına uyulur. Yerinde kullanılmayan işaretler cümlenin anlamını bozar.

Edebi metinler coşku ve heyecanı dile getiren metinler ve olay çerçevesinde oluşan metinler olmak üzere ikiye ayrılır.

Coşku ve heyecanı dile getiren metinler manzum (şiir) metinlerdir.Olay çevresinde oluşan metinler ise; anlatmaya bağlı metinler ve göstermeye bağlı metinler olmak

üzere ikiye ayrılır. Masal, destan, hikâye, roman, halk hikâyeleri anlatmaya; komedi, trajedi, dram Karagöz, meddah, orta oyunu gibi türler de göstermeye bağlı sanat eserlerini oluşturur.

Güzel bir cümlede şu nitelikler bulunur:Açıklık: Söylenmek istenen düşüncenin herkes tarafından aynı şekilde kolayca anlaşılmasıdır.Duruluk: Düşünce ve duygunun gerektiği kadar sözcükle anlatılmasıdır. Duru bir cümlede gereksiz

sözcüklere ve öğelere yer verilmez.Yalınlık (sadelik) : Süse ve gösterişe kaçmadan, az sözle duygu ve düşüncelerin dile getirilmesidir.Akıcılık: Yazıda dile takılacak pürüzlerin olmamasına akıcılık denir.

Edebiyat ve GerçeklikYazarlar günlük hayatta karşılaştığımız ya da karşılaşabileceğimiz nitelikteki olayları oldukları gibi

değil kendi iç dünyalarında kurguladıktan sonra dışa yansıtırlar. Yaratılan kahramanlar çevremizdeki kişilere benzer. Yazarlar çok iyi tanıdıkları bir kaç kişinin özelliklerini bir kişi üzerinde toplayabilir. Olayları ve kişileri iyice kurguladıktan sonra eserini yazar.

4

Page 5: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Edebi metinler, yazıldığı dönemin özelliklerinden ve o dönemdeki her türlü gerçeklikten belirli ölçüler içerisinde yararlanırlar.

Edebi eserlerde gerçeklik, kaynağını diğer bilim ve bilgi alanlarının ortaya koyduğu sonuçlardan alabilir.

Kitabınızdaki “Cazgır” adlı şiirde tarihi bir gerçekliğin edebi bir dille anlatıldığını görüyoruz.Yine günlük yaşamımızda karşılaşabileceğimiz her türlü konu edebi esere kaynaklık edebilir.

Edebî metnin konusu, doğa ile ilişki hâlinde olan, duyan, düşünen, tasarlayan ve yaşayan insandır.

ÇOŞKU VE HEYECAN DİLE GETİREN METİNLER (ŞİİR)

ŞİİR TÜRLERİ

Her şiirin belli bir konusu, üslubu vardır. Kimi aşk, ayrılık konusunu işler, kimi okura bir bilgiyi özlü bir şekilde verir. Kimi birini eleştirir vs. İşte şiirlerin bunlara göre sınıflandırılması şiir türlerini ortaya koyar. Bunlar Yunanca’daki adlarıyla adlandırılır: Lirik, Epik, Didaktik, Pastoral, Satirik, Dramatik. Tanzimat’tan sonra oluşan bu adlandırmadan önce Türk şiiri, nazım şekillerine göre sınıflandırılırdı: Gazel, Kaside, Şarkı, Koşma, Destan, Varsağı vs.

Şimdi şiir türlerini açıklayalım.

  LİRİK ŞİİR

Aşk, ayrılık, hasret, özlem konularını işleyen duygusal şiirlerdir. Okurun duygularına, kalbine seslenir. Eskiden Yunanlılarda “lir” denen sazlarla söylendiğinden bu adı almıştır. Tanzimat döneminde de bir saz adı olan “rebab” dan dolayı bu tür şiirlere rebabi denmiştir. Divan edebiyatında gazel, şarkı; Halk edebiyatında güzelleme türündeki koşma, semai lirik şiire girer.

EPİK ŞİİR

Destansı özellikler gösteren şiirlerdir. Kahramanlık, savaş, yiğitlik, konuları işlenir. Okuyanda coşku, yiğitlik duygusu, savaşma arzusu uyandırır. Daha çok, uzun olarak söylenir. Divan edebiyatında kasideler, Halk edebiyatında koçaklama, destan, varsağı türleri de epik özellik gösterir. Tarihimizde birçok şanlı zaferler yaşadığımızdan, epik şiir yönüyle bir hayli zengin bir edebiyatımız vardır.

  DİDAKTİK ŞİİR

Bir düşünceyi, bir bilgiyi aktarmak amacıyla yazılan şiirlerdir. Bunlar okurun aklına seslenir. Duygu yönü az olduğundan kuru bir anlatımı vardır. Kafiye ve ölçülerinden dolayı akılda kolay kaldığından, bilgiler bu yolla verilir. Manzum hikayeler, fabller hep didaktik özellik gösterir.

 

PASTORAL ŞİİR

5

Page 6: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Doğa güzelliklerini , çobanların doğadaki yaşayışlarını anlatan şiirlerdir. Doğaya karşı bir sevgi bir imrenme söz konusudur bunlarda. Eğer şair doğa karşısındaki duygulanmasını anlatıyorsa “idil”, bir çobanla karşılıklı konuşuyormuş gibi anlatırsa eglog adını alır.

  SATİRİK ŞİİR

Eleştirici bir anlatımı olan şiirlerdir. Bir kişi, olay, durum iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirilir. Bunlarda didaktik özellikler de görüldüğünden, didaktik şiir içinde de incelenebilir. Ancak açık bir eleştiri olduğundan ayrı bir sınıfa alınması daha doğrudur. Bu tür şiirlere Divan edebiyatında hiciv, Halk edebiyatında taşlama yeni edebiyatımızda ise yergi adı verilir.

  DRAMATİK ŞİİR

Tiyatroda kullanılan bir şiir türüdür.Eski Yunan edebiyatında oyuncuların sahnede söyleyecekleri sözler şiir haline getirilir ve onlara ezberletilirdi. Bu durum dram tiyatro türünün (19.yy) çıkışına kadar sürer. Bundan sonra tiyatro metinleri düzyazıyla yazılmaya başlanır.

Dramatik şiir harekete çevrilebilen şiir türüdür. Başlangıçta trajedi ve komedi olmak üzere iki tür olan bu şiir türü dramın eklenmesiyle üç türe çıkmıştır.

Bizde dramatik şiir türüne örnek verilmemiştir. Çünkü bizim Batı’ya açıldığımız dönemde (Tanzimat) Batı’da da bu tür şiirler yazılmıyordu; nesir kullanılıyordu tiyatroda. Bizim tiyatrocularımız da tiyatro eserlerini bundan dolayı nesirle yazmışlardır. Ancak nadirde olsa nazımla tiyatro yazan da olmuştur. Abdülhak Hamit Tarhan gibi...

  Metin ve Zihniyet

Zihniyet, bir dönemdeki sosyal,siyasî,idarî,adlî,dinî,ticarî hayatın birlikte oluşturduğu ortamdır.Yani devrin kabul edilmiş sanat zevki ve hakim anlayışıdır. Bir eser hangi dönemde verilmişse, o dönemden izler taşır.Şairlerin şiirlerinde de yaşadıkları dönemden izler taşır.Şairlerin şiirlerinde de yaşadıkları dönemin sosyal ve siyasal olaylarını,

Dini

Siyasi

Sosyal

Ekonomik

Sivil

Askeri

hayatın duygu,anlayış ve zevk bütünüdürZihniyet bir dönemdeki

6

Page 7: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

kültürünü,ilişkilerini,inançlarını,sanat zevkini görebiliriz.Dolayısıyla bir şiiri incelerken, o şiirin yazıldığı dönemin ve şairin özelliklerini göz önüne almalıyız.

c. Şiir Dili

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI1- Paragraf boyutunda bir düz yazı ile bir şiir parçasını dil bakımından karşılaştırınız. Ortak

maddelerden bir poster oluşturup sınıf duvarına asınız.2- Şarkı söylemekle sohbet etmek; dans etmekle doğal olarak yürümek; fotoğraf çekmekle

resim yapmak arasındaki farkları araştırarak sınıfta sununuz.

İNCELEMEÇAKIL

Seni düşünürkenBir çakıl taşı ısınır içimde. Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar. Bir gelincik açılır ansızın,Bir gelincik sinsi sinsi kanar.

Seni düşünürkenBir erik ağacı tepeden tırnağa donanır. Deliler gibi dönmeye başlar, Döndükçe yumak yumak çözülür. Çözüldükçe ufalır küçülür. Çekirdeği henüz süt bağlamış,Masmavi bir erik kesilir ağzımda.Dokundukça yanar dudakların.

Seni düşünürken Bir çakıl taşı ısınır içimde. www.edebiyatdersi.net

Bedri Rahmi Eyüboğlu

1. Bedri Rahmi’nin şiirinde kullanılan bütün sözcükler, herkesin günlük hayatta kullana geldiği türden midir? Buradaki kullanımları ile günlük kullanımları arasında bir fark var mıdır? Tartışınız.

2. “Çakıl taşının insanın içinde ısınması”, “kuşun yüreğin ucuna konması”, “bir gelinciğin sinsi sinsi kanması”, “erik ağacının tepeden tırnağa donanıp deliler gibi dönmeye başlaması”, “masmavi bir erik” gibi tanımlamalara günlük konuşmalarımızda başvurur muyuz? Bu tanımlamalar, şiir içerisinde sevgilinin etkileme gücü ve aşkın boyutlarını anlatmakla nasıl bir görev üstlenmişlerdir?

3. Bu şiirden hareketle günlük konuşmalarımızdaki sözcüklerin, şiirlerde farklı anlamlar yüklendiğini söyleyebilir miyiz? Niçin?

4. Sevginin yaptığı etkiyi anlatabilmek için insan yüreğinde bir çakıl taşının ısınması imgesi nasıl kullanılmıştır?. Bunun, içten içe insanı etkileyen bir duygu hâli olduğunu söyleyebilir miyiz? Düşüncelerinizi ve duygularınızı anlatınız.

7

Page 8: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

5. Bir kuşun gelip yüreğin ucuna konması ve gelinciğin açılması ile şairin duygu hâli ve doğada baharın gelişi arasında nasıl bir ilişki kurulmaktadır? Söylenilmek istenen ile doğadaki görüntü arasında çağrışım ve benzetme yoluna gidilmiş midir? Nasıl?

6. “Çekirdeği henüz süt bağlamış masmavi bir erik” tanımlaması, doğadaki en güzel gelişmeler ile aşk arasında kurulan bağlantıdır. Burada çağrışımların rolü var mıdır? İlkbahar’ın gelişi ile insan duygularındaki yoğunluk açısından değerlendiriniz.

7. Siz olsanız, “çekirdeği henüz süt bağlamış” ve masmavi” söz gruplarının yerine hangi sözü veya söz gruplarını kullanırdınız.

8. Burada imgeler, söz sanatları ve çağrışımlarla günlük konuşmadan ayrıldığını, şairin kendine özgü yeni bir dil oluşturduğunu söyleyebilir miyiz? Şiirin size çağrıştırdıkları çevresinde düşüncelerinizi söyleyiniz.

ANLAMA -YORUMLAMA

KOŞMA

Ala gözlerini sevdiğim dilberSana bir tenhâda sözüm var benimKumaş yüküm dost köyüne çözüldüBir zülfü siyaha nazım var benim.

Ak ellere al kınalar yakınırAla göze siyah sürme çekinirDostu olan dost yoluna bakınırDosta giden yolda izim var benim.

Yiğit olan gizli sırrı bildirmezGüzel olan gül benzini soldurmazHer olur olmaza meyil aldırmazBir şahan avlar da bazım var benim.

Karac’oğlan der ki konanlar göçmezBu ayrılık bizlen arasın açmazBir kötü gönlüm var güzelden geçmezNe güzele doymaz gözüm var benim

Karacaoğlan

1. “Ala göz”, “zülfü siyah”, “ak eller”, “al kınalar”, “güzele doymaz göz” gibi tanımlamaların günlük hayatta kullanımları ile şiirdeki kullanımlarını karşılaştırınız.

2. Şiirde kullanılan benzetmeler hangileridir. Bu benzetmelerin Karacaoğlan’ın duygularını anlatmada yüklendiği anlamlar var mıdır?

3. Şiirdeki duyguları kullandığınız sözcüklerle anlatınız. Karacaoğlan’ın anlatımıyla sizin anlatımınız arasındaki farkı tartışınız.

4. Karacaoğlan’ın şiiri, nasıl bir yaşama tarzını gözlerinizin önüne getirmektedir? Bu yaşama tarzını kullanılan sözcükler mi, şiirin bütününe yayılmış çağrışımlar mı hatırlatmaktadır? Tartışınız.

UÇUN KUŞLAR

8

Page 9: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Uçun kuşlar uçun, doğduğum yere; Şimdi dağlarında mor sümbül vardır.Ormanlar koynunda bir serin dere, Dikenler içinde sarı gül vardır.

O çay ağır akar, yorgun mu bilmem?Mehtâbı hasta mı, solgun mu bilmem?Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem?Yüce dağ başında siyah tül vardır.

Orda geçti benim güzel günlerim.O demleri anıp bugün inlerim:Destan-ı ömrümü okur dinlerimİçimde oralı bir bülbül vardır.

Uçun kuşlar uçun, burda vefa yok. Öyle akar sular, öyle hava yok. Feryadıma karşı aks-i seda yok.Bu yangın yerinde soğuk kül vardır.

Hey Rıza, kederin başından aşkın, Bitip tükenmiyor elem-i aşkın!Sende –derya gibi- daima taşkınDaima çalkanır bir gönül vardır.

Rıza Tevfik Bölükbaşı

1. İlk dörtlükte yer alan dağlar, ormanlar, dikenler nasıl tanımlanmışlardır? 2. “Çay ağır akar”, “mehtâbı hasta”, “yüce dağ başında siyah tül”, destan-ı ömrüm”, “oralı bir bülbül”,

“çalkanır bir gönül” söz grupları sizde hangi duyguları uyandırmaktadır? 3. “Bu yangın yerinde soğuk kül vardır” şiirde hangi amaçla yer almaktadır?4. Şiirde hangi benzetmeler kullanılmıştır? Bu benzetmelerin şiirin anlamına neler kazandırdığını

tartışınız. 5. “Elem-i aşk” ile “daima taşkın, daima çalkanır gönül” arasında nasıl bir ilişki vardır? Şiirin bütünü

üzerinde düşünerek cevaplayınız.

SÖYLE SEVDA İÇİNDE TÜRKÜMÜZÜ

Söyle sevda içinde türkümüzüAç bembeyaz bir yelkenNeden herkes güzel olmazYaşamak bu kadar güzelken?

İnsan dallarla, bulutlarla bir, Aynı mavilikten geçmiştir. İnsan nasıl ölebilirYaşamak bu kadar güzelken?

9

Page 10: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

1. “Bembeyaz bir yelken” söz grubunun günlük konuşma dilimizde ve şiir içerisinde yüklendiği anlamlar nelerdir? Karşılaştırınız.

2. Birinci dörtlükteki “neden herkes güzel olmaz” ile ikinci dörtlükteki “insan nasıl ölebilir” mısraları cevabı beklenen sorular mıdır? Yoksa bir duygu hâlini vurgulamak için mi sorulmuşlardır. Bir sonraki mısralar ile birlikte değerlendirerek cevaplayınız.

3. Dal, bulut ve mavilik şiirde neye benzetilmişlerdir? Şair bu benzetme ile hangi duygusunu anlatmak istemiştir?

4. Yukarıdaki şiiri, ele aldığı benzetmeler bakımından Karacaoğlan’ın koşması ile karşılaştırınız. Farklılığın nedenlerini tartışınız.

AÇIKLAMALARŞiir, günlük konuşmalarımızda kullandığımız doğal dilden kaynağını alır. Bu doğal dilin bireysel

tarzda kullanımından ortaya çıkar. Şiirde insana özgü coşku ve heyecan dile getirilir. Burada günlük hayatta konuştuğumuz doğal dilin göstergelerine yeni anlam ve değerler yüklenerek şiir dili oluşturulur.

Bir duygunun veya bir heyecanın anlatımında, şair, herkesin konuştuğu dille kendi dünyasını dile getirmeye çalışır. Bunu da imgeler yardımıyla gerçekleştirir. Dil göstergeleri sayılı ve sınırlıdır. Ancak insan hayalinin ve düşüncesinin sınırı yoktur. İşte imgelerin ortaya çıkışı sınırlı olanla sınırsız olanı anlatabilme arzusudur. Böylece, kullanılan dilden hareketle yeni bir dil oluşturma yoluna gidilir. Dil göstergelerinden bu tarzda yararlanarak oluşturulan söz kalıplarına imge diyoruz.

Şiir dili imgeye dayanır. İmgelerin oluşturulmasında da mecazlara dayanılır. Mecaz, bir sözün kendi anlamı dışında kullanılmasıdır.

Şiirde her zaman imgeye başvurulmaz. Bilinen, tanınan, her gün görülen insanları ve durumları anlatmada imge kullanma yoluna gidilmez. Ancak yeni karşılaşılan bir durumu veya görünüşü anlatmada imgeye başvurulur.

Şiir çeşitli söz sanatlarıyla oluşturulur. Mecazın dışında benzetme (teşbih), kinâye gibi söz sanatlarına rastlanır. Söz sanatlarıyla, dil birlikleri sayısız denilebilecek anlamlara ulaşır.Şiir dilinin oluşmasında önemli öğelerden biri de çağrışımlardır.

Çağrışım, şiirde sözcüklerin kendi anlamları dışında kullanılarak kazandıkları anlam değerleridir. Şiiri okuyucusunu farklı dünyalara ve duygulara taşır. Böylece de, anlamı zenginleştirir.

Çağrışımlarda söyleyişin ve sesin de rolü vardır. Şiirde ses, çağrışım ve söyleyişle sözcükler, kendi anlamları dışında yeni değerler kazanır.

ŞİİR İNCELEME YÖNTEMİ

1- Zihniyet

Şiirin yazıldığı döneme ait sosyal, siyasi, ve kültürel özellikleri şiirin zihniyetini oluşturur.

2- Şiirde Ahenk

Şiirin ölçüsü, uyağı, redifi, asonans, aliterasyon, gibi ses tekrarları ahengi oluşturan unsurlardır.

3- Şiir Dili

10

Page 11: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Şairlerin süslü ya da süzsüz(sade), duru ya da karmaşık anlatımları şiir dilini oluşturur.Edebi sanatlar şiirin estetiğini artırır.

4- Şiirde Yapı

Nazım şekilleri ve nazım türleri şiirin yapısını oluşturur.

5- Nazım

Duygu ve düşüncelerin ölçülü ve uyaklı bir biçimde ifade edilmesidir.

a) Nazım türü : Şiirlerde işlenilen konu ve temaya göre şiirlerin aldığı adlardır.

b) Nazım şekli : Şiirlerin ölçü, nazım birimi, aheng özelliklerine göre aldığı adlardır.

6- Şiirde Tema

Şiirde birimleri birbirine bağlayan anlam bütünlüğü sağlayan temel öğe temadır.

7- Şiirde Gerçeklik ve Anlam

Şairler edebiyatın konusu olan(insan doğa ve yaşam)alırlar ve bunların ifade ediliş biçimi şiirde kullandıkları zaman, gerçeklik birbirinden farklıdır.Şair herkesin gördüğü bir gerçeği değişik şekil ve boyutlarda anlatılır.(benzetmeler , mecazlar, söz sanatlarından faydalanılarak) www.edebiyatdersi.net

8- Şiir ve Gelenek

Şairlerin yaşadıkları dönemdeki geleneği şiirlerine yansıtmalarıdır. Ritim, aheng unsurları, ölçü, konu, tema, zihniyet aynı olsa da farklı dönemlerde yaşayan şairlerin şiirlerinde kullanılan imgeler, semboller, birbirlerinden farklı olur.

9- Yorum

Şairin ne anlatmak istediğini anlamaya yorum denir. Bir şiiri doğru yorumlayabilmemiz için şairin hayatını edebi kişiliğini (zihniyetini, geleneğini...) iyi bilmemiz ve şiir üzerinde doğru düşünebilmemiz gerekir

ŞİİR İNCELEME PLANI

Özellikle ilköğretim 2.kademe düzeyindeki öğrenciler aşağıdaki plana göre şiir incelemesi

11

Page 12: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

yapabilirler.

A. ŞİİRİN BİÇİM YÖNÜNDEN İNCELENMESİ

1. Nazım biriminin (dörtlük,beyit) belirtilmesi2. Kaç dörtlükten veya kaç beyitten oluştuğunun belirtilmesi3. Şiirin ölçüsünün ve duraklarının belirtilmesi4. Kafiye (kafiye çeşitleri belirtilecek) ve rediflerin gösterilmesi5. Kafiye şemasının gösterilmesi

B. ŞİİRİN İÇERİK YÖNÜNDEN İNCELENMESİ

1. Anlamı bilinmeyen kelimeler ve deyimlerin açıklanması2. Şiirin bölümler halinde açıklanması (kıta,dörtlük,beyit)3. Şiirin ana duygusunun (tema) belirtilmesi4. Şiirin dil ve anlatım özelliklerinin açıklanması5. Şiirin türü hakkında bilgiler verilmesi

C. ŞAİRİN HAYATI, SANATI VE ESERLERİ HAKKINDA BİLGİLER

ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ METİN İNCELEME YÖNTEMİ ÖRNEĞİGÜVERCİN AVI“Yoo, güvercinlerime dokunmayınız.” dedi.İhtiyar çiftlik sahibinin hayatta en çok sevdiği şeylerden birisi ve belki birincisi de güvercinleri idi. Genç yaşından beri

ne tarlası, ne ağılı, ne ahırı, ne kümesler onu çiftlik binasının iç avlusundaki güvercinleri kadar işgal etmemiştir. Bunun için değil midir ki, onu, kasabada olsun köyde olsun, aile adının bütün şöhretine rağmen “Kuşbaz Hüseyin Bey” demeden kimse tanımaz.

Hüseyin Bey’in “Kuşbaz’lığı herşeyi bastırdı. Ömrünün öyle devreleri oldu ki, karısını, kızlarını ve en mühim işlerini bu merakı ve bu eğlencesi yoluna, âdeta, feda etti, unuttu, kendinden geçti; bir meczup hâline girdi.

Şimdi, o havalinin (ne diyorum?) belki dünyanın en güzel, en nadir ve en cins güvercinlerine o sahiptir. Otuz seneden beri bu nazenin mahlûklardan, bin ihtimam ve bin itina ile kimbilir kaç nesil yetiştirdikten ve bu fende, kimbilir, ne kadar alın teri döktükten sonra nihayet bugün en temiz bir istifaya mazhar olmuş bu zavallı asil kuşlar ortasında hayatının en mesut dakikalarını yaşıyordu. Her birini ayrı ayrı isimleriyle çağırıyordu. Yabancı bir göz için hepsi bir renkte, bir boyda ve bir şekilde görünen bu mahlûkları birbirinden ayıran birçok gizli alâmetler yalnız ona zahir idi. Bazılarının boyunlarındaki ince mercan gerdanlıkları, bazılarının topuklarmdaki altın mahmuzları, kiminin kanatları altındaki yeşil benekleri veya gözlerinin içindeki kızıl yıldızları o görür, o bilirdi.

Avlunun içinde hepsinin derecelerine göre ayrı ayrı daireleri vardı: Kuşbaz Hüseyin Bey, her akşam üstü, insan ruhlu bu güzel kuşların her birinin kendi sevgilisiyle kendi odasına çekildiğini görmeden içi rahat edip yemeğini yiyemezdi. (…) Acaba Akkadınla Süleyman Ustanın arası neden açıldı? Mutlaka küçük Serfiraz Mesud’a gönül bağladı. (…) Ne yapsak acaba, ne yapsak…” derdi ve bu endişelerle bütün gece gözüne uyku girmezdi. Yatağının içinde sağdan sola, soldan sağa dönüp dururdu. Eşi:

-Yahu, ne olur biraz da benimle meşgul olsan; derdi.Fakat, Kuşbaz Hüseyin Bey, bütün gönül ve cinsiyet işlerini yalınız güvercinlere mahsus bir şey zannederdi.Hele, hep birden uçtukları zaman neşesine payan olmazdı. Avlunun ortasında, elinde bir uzun kargı ile saatlerce başı

havada, ağzı açık hayran hayran dolaşırdı.1919 senesinin, Nisan aylarında bir öğle sonu bütün civar köylerde olduğu gibi, onun çiftliğine de bir bölük düşman

askeri girdiği gün o, işte bu vaziyette avlunun ortasında idi. Birden, etrafında adamların koşuşmağa ve içeriden karısıyla kızlarının telâşlı telâşlı konuşmağa başladığını hissetti; döndü baktı ki iki kanadı açık büyük avlu kapısından içeriye, bir hana inen yorgun ve sakin bir yolcu kafilesi tavrıyla, bazısı atlı, bazısı yayan bir sürü düşman askeri giriyor! Kuşbaz Hüseyin Bey’in ömründe ilk defa olacaktır ki kuşları havada iken başı yere indi; benzi sapsarı, gelenlere doğru yürüdü; henüz bir çiftlik beyi âmirliğiyle:

-Ne var? Ne istiyorsunuz? Diye sordu. Bunun üzerine gelenlerden biri gülerek laubali bir tavırla ona yaklaştı:-Merhaba beyim; yabancı değiliz; dedi. Hüseyin Bey, bu sözleri söyleyerek kendisine elini uzatan genç düşman

çavuşunu tanır gibi oldu: fakat, pek iyi hatırlayamadı. Çavuş sırnaşık bir gülüşle sordu:-Tanıyamadınız mı? İspiro’yu tanıyamadınız mı? İspiro, İspiro? Hüseyin Bey birden:-Ha, evet, dedi.Bu adam, beş sene evvel Hüseyin Bey’in yanında altı ay kadar hizmetkârlık etmişti; eli uzunca ve açıkgöz bir

delikanlı idi. Gittikçe lâubalileşen bir tavırla elini ihtiyar adamın omuzuna koydu ve kulağına eğildi. Yavaşça:12

Page 13: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

-Birkaç akşam burada kalacağız: dedi. Zabitler köy evlerinde rahat edemezler. Biraz ikram lâzım… Hüseyin Bey şaşkın bir hâlde:

-Peki buyursunlar dedi.İşte, bunun üzerinedir ki, düşmanlar ihtiyarın yanına geldiler, gülüşerek, konuşarak etrafını aldılar ve havada uçuşan

güvercinlere nişan almak istediler. Hüseyin Bey, elindeki kargıyı asabiyetle sallayarak, yarı öfkeli yarı tehditli bir sesle:-Yo, dedi; güvercinlerime dokunmayınız!Fakat, o bu sözünü bitirmemişti, ki, yanı başında bir silâh patladı. Hüseyin Bey, eteği tutuşmuş bir adam telâşiyle ilk

kurşunu atanın kolundan çekti:-Ne yapıyorsun? Sakın ha! Diye bağırdı. Lâkin, o bununla meşgul olduğu bir sırada bir diğeri si lâhını havaya kaldırdı;

kulağı dibinde bir ikinci kurşun daha vızladı; havadaki kuşlardan bir tanesi döne döne, yavaş vavaş aşağı düşmeğe başladı ve uçan kafilede büyük bir perişanlık alâmeti belirdi. Hüseyin Bey’in elinden kargısı düştü, bütün vücudu titriyordu, yüzünün rengiyle sakalının rengi birbirinden fark olunamıyordu. İspiro, yanına yaklaştı:

-Ne olur canım, bırak! Dedi.-Bırak mı? Sen aklını mı bozdun? Söyle şunlara, vallahi sonra fena olur.-Fena mı olur? Nasıl. Hey, kendine gel çorbacı, o günler geçti.Dünkü uşağın ağzından yüzüne bir tükrük gibi fışkıran bu sözdeki nihayetsiz hakareti işitmedi, hissetmedi bile…

Şimdi, bütün hassası, birbiri ardı sıra havaya kalkan silâhlar, vızıldayan kurşunlar, döne döne, yavaş yavaş iri kar parçaları hâlinde yere düşen güvercinlerle meşguldü. Çaresiz yalvarmağa başladı.

-Rica ederim yeter artık, rica ederim, diyordu. Size ne isterseniz vereyim. Bunlar ne yenir, ne içi lir, yahu günahtır, günahtır.

-Günah mı? O sizin dinde, cevabını veriyorlardı ve İspiro arsız arsız gülüyordu. Nişan alan zabitlerden birisi arkasını döndü; kendi lisanında bir şeyler bağırdı, hemen hayvanlarla meşgul neferlerden bir kaçı düşen kuşları toplamağa koştular. Bunlardan bazısı avluya, bazıları çiftlik binasının damları üstüne, bazıları dışardaki göle, bazıları bostana, bazıları epeyce uzaklarda, tarlalara düşüyorlardı. Bu beyaz güvercin yağmuru altında yaramaz bir çocuk neşesine tutulan düşman askerleri bir taraftan el çırpıyor, bir taraftan haykırıyorlar, bir taraftan da durdukları noktada tepiniyorlardı.

Zavallı Hüseyin Bey, kendinden geçti, bulunduğu yere çöküverdi. Artık hiçbir şey söylemiyor kenarlarından iri yaş damlaları sızan gözleriyle bu vahşi avı seyrediyordu. İspiro yaklaştı dedi ki:

- Neye bu kadar telâşlanıyorsun? Bırak, biraz eğlensinler, bırak biraz eğlensinler. Kaç gündür savaşıyoruz. Akşam bu kuşlardan âlâ mezelik olur mu? Hep beraberiz.

Hüseyin Bey, bir şey söyleyecek oldu, söyleyemedi; yutkundu kaldı. Şimdi gözyaşları dinmiş ve bakışına korkunç bir manasızlık gelmişti.

Beyaz kuşları üst üste, demet demet avlunun ortasına yığıyorlardı. İhtiyar adam, başını kaldırmış, havada bir noktaya dimdik bakıyordu. Neden sonra gözlerim yere indirdi ve avlunun ortasındaki beyaz yığına yaklaştı, eğildi. Önünde altmış yetmiş kadar güvercin vardı, hepsini birer kere kanatlarından, başlarından tutup ovucunun içine aldı, kiminin gagasından öpüyor, kiminin tüylerini uzun uzun, âdeta âşıkane bir tavırla okşuyordu. Zabitlerle konuşan İspiro, yüzünü ihtiyara doğru çevirdi. Ve o sırnaşık gülüşüyle uzaktan bağırdı:

- Gönder onları içeriye de kızartıversinler; dedi.Kuşbaz Hüseyin Bey, yerinden kımıldanmadı, işitmedi ve kana bulanmış ölü kuşları okşamakta, yüzüne gözüne

sürmekte devam etti.Düşman zabitlerinden birisi îspiro’ya elini başına doğru kaldırıp ihtiyarı göstererek “Acaba deli midir?” mânâsına

gelen bir işaret yaptı. İspiro avlunun öbür ucundan bir daha bağırdı:- Hey yeter artık, yeter; sana söylüyorum, sağır mısın be. İçeriye gönder güvercinleri, dedi.Kuşbaz Hüseyin Bey, gene yerinden kımıldamadı, gene başını çevirmedi; o zaman zabitlerle beraber eski çiftlik uşağı

güvercin kümesinin başucunda çömelen adama yaklaştılar; biri omuzundan sarstı, diğeri sakalından çekti. Birkaçı karşısına çömeldi. Fakat çömelmeleriyle kalkmaları bir oldu. Hepsi birden haşyetle geri geri çekildiler ve birbirlerine demincek zabitin İspiro’ya yaptığı işareti tekrar ettiler. Filvaki, ihtiyarın simasına acayip bir mehabet çökmüştü. Gözlerinde madenî bir parıltı vardı ve bakışı bir süngünün ucu gibi sabit, dik, sert ve mütearızdı. Lekesiz ak sakalı ise yüzüne sürdüğü kuşların al kanına boyanmıştı; sanki çenesine Türk bayrağından bir parça sarmış gibiydi.”

Yakup Kadri Karaosmanoğlu (Millî Savaş Hikâyeleri)METNİN İNCELENMESİ:1. ZİHNİYET: Tanzimattan itibaren gerçekleşen yenileşme hareketleriyle, edebiyatımızda da Anadolu'yu ve Anadolu

insanını edebî eserde ele almak ihtiyacı duyulmuştur. Metnin zihniyeti, dönemin sosyal hayatıyla yakından ilişkilidir. Kuşbaz Hüseyin Bey, Türk toplumunda örneklerini görebileceğimiz bir kişidir. İspiro ve diğer düşman askerlerinin Kuşbaz Hüseyin Bey’in evine gelmeleri, kuşlara nişan alıp öldürmeleri, kuşları meze yapmak isteyişleri Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşanabilecek olaylardır. Okuyucuda gerçeklik duygusu uyandırmaktadır. Kuşbaz Hüseyin Bey’in kuşların kanından yüzünde Türk bayrağının belirmesi de dönemin duyarlılığı olarak düşünülmelidir.

2. YAPI: a) Olay: Güvercin Avı hikâyesinde olay örgüsü, üç olaydan oluşmaktadır. Birinci olay Kuşbaz Hüseyin Bey’in

kuşlarıyla olan mutlu hayatını ifade eden kuşlar - Hüseyin Bey ilişkisidir. Kuşlar onun ailesiyle ilgilenememesine sebep olmuştur. Fakat bunlara rağmen Hüseyin Bey mutludur, ikinci olay, İspiro ve diğer düşman askerlerinin Hüseyin Efendi’nin evine gelmeleri ve yerleşmeleriyle ilgili kısım çevresindedir. Son olay ise İspiro ve diğer düşman askerlerinin Hüseyin Bey’in kuşlarını öldürmeleri, o kuşları pişirtip yemek istemeleri ve Hüseyin Bey’in çıldırma anıdır. Bu bakımdan kuşlar yaşama sevincini ve mutluluğu, Ispiro ve diğer düşman askerleri de zulüm ve acıyı temsil etmektedirler.

b) Kişiler: Hikayenin baş kahramanı Kuşbaz Hüseyin’dir. Çiftlik sahibi olacak kadar zengin olan kahraman, çiftlik işlerinin yanında eşiyle bile ilgilenmeyecek şekilde kuşlara düşkün biridir. Kuşbaz Hüseyin, hobilerine aşırı düşkün, tip özellikleri gösteren evrensel bir kişidir. Başka bir edebî eserde Kuşbaz Hüseyin benzeri bir tip karşımıza çıkabilir.

Güvercin Avı adlı hikâyede Kuşbaz Hüseyin Beyden başka, karısı, kızları, lspiro ve düşman askerleri vardır. Kuşlar da Hüseyin Bey’in mutluluğunu ve mutsuzluğunu hazırlayan unsurlar durumundadırlar. Bir bakıma kişileştirilmişlerdir. İspiro, işgal yılları öncesinde Kuşbaz Hüseyin Bey’in evinde uşaklık yapmıştır. Yazar, lspiro ile o yıllarda kendi içimizdeki, evimize kadar giren yabancılardan yediğimiz darbeleri anlatmak istemektedir.

c) Mekan (yer): Hikâyede mekân Kuşbaz Hüseyin Bey’in çiftliğidir. Mekân 1919 Nisan'ından önce kuşlarla yaşanan mutluluğun, sonra ise zulmün sahnesi durumundadır. İspiro'nun daha önce bu çiftlikte yaşaması ikinci olay halkasının da burada gerçekleşmesine zemin hazırlamıştır.

13

Page 14: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

d) Zaman: Hikâyede zaman Kuşbaz Hüseyin Bey’in hayatıyla ilişkilidir. Düşman işgalinin başladığı 1919 senesinin Nisan başları hikâyedeki en belirgin zamandır. Kuşbaz Hüseyin Bey’in bundan önceki hayatından parçaların anlatılması ile de karşılaşmaktayız. Çocukluk yılları anlatamadığına ve altmış yaşlarındaki bir ihtiyarın hayatı hareket noktası alındığına göre yirmi veya yirmi beş yıllık bir geriye gidiş söz konusudur. Bütün bunlar, XX. yüzyıl başlarını ifade eden söz gruplarıdır.

3. TEMA: Hikâyede zalim - zulme uğrayan karşılaşması esastır. Temada zalim suç işlerken suçlu aramaz. Herkes suçludur. Zalim doğal hayatını sürdürürken suç işler. İspiro ve arkadaşları böyledir.

Masum - zalim teması Kurtuluş Savaşı öncesi Anadolu'sundan alınan malzemeyle yorumlanmış ve somut hâlde ifade edilmiştir. Bu tema başka metinlerde de ele alınmıştır.

4. DİL VE ANLATIM: Hikâyede olaylar bize her şeyi bilen anlatıcı tarafından aktarılmaktadır, ilahî bakış açısı. Anlatıcı kişilerin özelliklerini,

zihinlerinden geçenleri, geçmişlerini, kısaca yaşanan her olayı bilebilir. Güvercin Avı'nda anlatıcı, Kuşbaz Hüseyin Bey’in geçmiş hayatını, zevklerini, karısıyla ilişkilerinin boyutunu bilen durumundadır.

Metinde geçen: “meczup, nazenin, mahlûklar, ihtimam, itina, fen, istifaya mazhar olmuş, zahir, neşesine payan olmazdı, han, zabit, asabiyet, nefer, mütearız…” gibi kelimeler günümüzde pek kullanılmayan kelimelerdir. Yalnız bu kelimeler bizim metni anlamamızı olumsuz etkileyecek kadar fazla değildir. Bu nedenle metnin dili için sade ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır diyebiliriz.

Nazenin mahlûklar, bin ihtimam ve bin itina ile en temiz bir istifa gibi söz grupları dilin şiirsel işlevini hatırla tan mahiyettedir. Bu söz gruplarını ilk cümleden çıkardığımızda veya söz gruplarının yerine yenilerini (ya ratıklar, özenle, ayrılma) koyduğumuzda metnin sunduğu gizemli havayı dağıtmış oluruz. Dilin bireysel tarzda kullanımı ortadan kalkar.

“Birden, etrafında adamların koşuşmağa ve içeriden karısıyla kızlarının telâşlı telâşlı konuşmağa başladığını hissetti; döndü baktı ki iki kanadı açık büyük avlu kapısından içeriye, bir hana inen yorgun ve sakin bir yolcu kafilesi tavrıyla, bazısı atlı, bazısı yayan bir sürü düşman askeri giriyor!”

“Otuz seneden beri bu nazenin mahlûklardan, bin ihtimam ve bin itina ile kimbilir kaç nesil yetiştirdikten ve bu fende, kimbilir, ne kadar alın teri döktükten sonra nihayet bugün en temiz bir istifaya mazhar olmuş bu zavallı asil kuşlar ortasında hayatının en mesut dakikalarını yaşıyordu.” gibi cümleler, kuruluşu uzun olan cümlelerdir.

5. METİN VE GELENEK:Dış dünyayı ve Anadolu'yu anlatmada, yazarlarımıza, batı edebiyatı metinleri rehberlik etmiştir. Bu hikâye de

Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’da yaşananlar anlatılmıştır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Maupassant tarzında hikâye (olay hikayesi) yazar. Yazarlığa Refik Halit Karay'la birlikte

başlayan yazarın hikâyeciliğini de iki dönem hâlinde ele almak gerekir. Birinci döneminde Servet-i Fünûnu değişik şartlar altında devam ettiren, yaşanılan hayatı bütün gerçekliğiyle gözlemleyemeyen Yakup Kadri, bu hikâyelerinde topluma ferde ait fantezilerle bakmaktadır.

İkinci dönem hikâyeciliğinde kendi "ben"i dışına çıkarak Türk toplumunun yaşadığı siyasî ve sosyal olayları dikkatlere sunmak gayesindedir. Yakup Kadri Servet-i Fünûn edebiyatının etkisi ile başladığı hikayeciliğini Milli Edebiyat Akımı döneminde geliştirerek sürdürmüştür.

SONUÇ:Hikâye ilk etapta Kuşbaz Hüseyin Bey’in yaşadıklarını, kuşlarla olan mutluluğunun düşman kuvvetlerinin kuşlarını

öldürmesiyle mutsuzluğa dönüşmesini anlatır. Fakat Güvercin Avı adlı hikâye arka planda, Türk insanının işgal yıllarında çektiği acıları, kendi içinden hançerlenişini, en umursamaz insanın bile canlanışını sezdirmektedir.

www.edebiyatdersi.netTÜRK EDEBİYATININ DEVİRLERİ

İslamiyet Öncesi İslamî Devir Batı Etkisinde GelişenTürk Edebiyatı Türk Edebiyatı Türk Edebiyatı

14

Sözlü Ed Yazılı Ed Klasik Türk Ed. Halk Ed.

Anonim Dinî Tasavvuf Aşık TarzıHalk Ed. Halk .Ed Halk Ed.

Tanzimat Servet-i Fünûn Fecr-i Âti Milli Edebiyat Milli Mücadele Dönemi Ed. Cumhuriyet Dönemi

Page 15: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

ŞİİRDE AHENK (SES VE RİTM)Ahenk:Ahenk kelimesi uyum anlamına gelmektedir. Edebiyatta ise kelimelerin birbiriyle ses ve anlam bakımından etkileyici bir bütün olması anlamındadır. Şiirde ahenk;ustaca kullanılan ses akışı,söyleyiş,ritm,ölçü ve her türlü ses benzerliğiyle sağlanır. Şiirde ahengi sağlamak için ölçü,uyak,vurgu,tonlama gibi değişik unsurlar kullanılır.Vurgu: Bir kelimede hecelerden birinin diğerlerine göre daha baskılı,daha kuvvetli söylenmesidir. Vurgu hem kelimenin anlamını güçlendiren hem de şiiri ahenkli kılan bir unsurdur. Vurgulama ve tonlama şiirin ahengini ve etki gücünü bir kat daha artırır.Ör: Gök sarı toprak sarı, çıplak ağaçlar sarıArkada zincirlenen Toros Dağları Tonlama: Anlatılmak istenen duygu veya düşüncenin daha etkili ifade edilebilmesi için ses tonunu değiştirerek okumaya tonlama denir.Böylece acıma,üzüntü,özlem,hayranlık,sevgi gibi duygular belirginlik kazanır.Ör:Bir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan,Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.

Ölçü:Ahengi sağlamak şiire belli bir düzen vermek için şiirlerde çeşitli ölçüler kullanılır. Türk edebiyatında hece ve aruz ölçüsü olmak üzere iki çeşit ölçü kullanılmıştır.Hece ölçüsü: Şiirdeki tüm dizelerin hecelerinin sayısının eşit olması esasına dayanır.Yaş o-tuz beş yo-lun ya-rı-sı e-derDan-te gi-bi or-ta-sın-da-yız öm-rünYal-var-mak ya-kar-mak na-fi-le bu-günDe-li-kan-lı ça-ğı-mız-da-ki cev-her

Aruz Ölçüsü: Dizelerdeki hecelerin açıklık kapalılık esasına bağlı olan bir ölçü sistemidir. Sonu ünlü ile biten heceler ‘’açık’’, sonu ünsüzle biten heceler de ‘’kapalı’’ hece olarak adlandırılır. Ayrıca uzun ünlülü heceler ile dize sonundaki heceler daima kapalı kabul edilir.

Uyak (Kafiye) ve Redif

Uyak: genellikle dize sonlarında bulunan ve görevleri farklı olan ses veya ek benzerlikleridir.Redif: Mısra sonlarında bulunan aynı görevdeki ses, ek ve kelime tekrarlarıdır.

Her yalana kanmışım kafiye:’’an’’Her söze inanmışım redif: ‘’mışım’’Ben artık sevgiden de Bıkmışım, usanmışımUyak Çeşitleria)Yarım Uyak:Sadece bir ünsüzün benzeşmesiyle oluşan kafiyeye yarım uyak denir.

Ecel büke belimiziSöyletmeye dilimiziHasta iken halimiziSoranlara selam olsun

Ördek çalkalanıt göllerdeİsimim söylenir dillerdeKalmışım gurbet illerdeDağlar başı duman şimdi

b)Tam Uyak:Biri ünlü biri ünsüz olmak üzere iki sesin benzerliğiyle oluşan uyağa tam uyak denir.

15

Page 16: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Ben gideyim yol gitsin,ben gideyim yol gitsin;İki yanımdan aksın bir sel gibi fenerlerTak,tak ayak sesimi aç köpekler işitsinYolumda bir tak olsun zulmetten taş kemerler

Bir gece yarısı ay suya düşerÇöllerde bir ceylan pusuya düşerÇimenler üstünde üç beş damla kanGözünü nefretle kapatır ceylanÇırpınır ağzında bir demet keklikKör avcı her şeye çekilmez tetik

c)Zengin Uyak: En az üç sesin benzerliğiyle oluşan uyağa zengin uyak denir.

Bir alem ki, gökler boru içindeAkıl almazların zoru içindeÜst üste sorular soru içinde

Bir idamlık Ali vardı,asıldıKaydını düştüler,mühür basıldıGeçti gitti, birkaç günlük fasıldı.

Cinaslı Uyak:Aynı seslerden oluşan ;fakat farklı anlamları karşılayan kelimelerle yapılan uyağa cinaslı uyak denir. Cinas bir kelimenin tekrarı değildir. Aynı kelimenin aynı anlamla tekrar etmesine redif denir.

Ör: ‘’Kalem böyle çalınmıştır yazıma Yazım kışa uymaz kışım yazıma’’

Bu beyitteki ‘’yazıma’’ sözcüklerinin yazımı aynıdır; ancak birinci dizede kaderime anlamında ikinci dizede ise yaz mevsimi anlamında kullanıldığından cinaslı uyaktır.

NOT:Yazımları ve anlamları aynı olan iki sözcük redif;yazımları aynı ancak anlamları farklı olan iki sözcük cinaslı kafiye oluşturur.

Uyak Düzeni(Şeması) ve Çeşitleri

Şiirler uyaklanış bakımından üçe ayrılır.

Düz uyak:Uyaklı kelimeler aaxa veya aaab şeklinde sıralanmışsa buna düz uyak denir.Hiç anılmaz olmuş atalar adı Redif:’’-ı’’Beşikte bırakmış ana evladı Kafiye:’’-ad’’ tam kafiyeKırılmış yetimin kolu kanadı Uyak düzeni: aaabZulüm pençesinden aman kalmamışÇapraz uyak:Uyaklı kelimeler abab şeklinde sıralanmışsa buna çapraz uyak denir.Sokaktayım kimsesiz bir sokak ortasında Redif.’’-yorum/-sında’’Yürüyorum arkama bakmadan yürüyorum Kafiye:’’-rü(tam k.)/-ta(tam k.)’’Yolumun karanlığa saplanan noktasında Uyak düzeni:ababSanki beni bekleyen bir hayal görüyorum Necip Fazıl Kısakürek Sarma uyak: Uyaklı kelimeler abba şeklinde sıralanmışsa buna çapraz uyak denir.En son Bektaş Ağa çöktü diz üstü Redif:’’-ı’’Titrek elleriyle gererken yayı Kafiye:’’-ay’’Her yandan bir merak sardı alayı Uyak düzeni: abbaOk uçtu,hedefin kalbine düştü ALIŞTIRMALARGâh eserim yeller gibi Redif:’’-ler gibi’’

16

Page 17: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Gâh tozarım yollar gibi Kafiye:’’-l’’ yarım kafiyeGâh akarım seller gibiGel gör beni aşk neyledi. Yunus Emre

Hasretinle geçiyorken bu gençlik çağım, Redif:’’-ım’’Ey sevdiğim,ben ümitsiz değilim gene Kafiye:’’-ne’’ (tam kafiye)Ak düşünce saçların kumral rengine Kollarında son aşığın ben olacağım. ÇOBAN ÇEŞMESİ

Derinden derine ırmaklar ağlar,Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,Ey suyun sesinden anlayan bağlar,Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.

"Gönlünü şirinin aşkı sarıncaYol almış hayatın ufuklarınca,O hızla dağları Ferhat yarıncaBaşlamış akmağa çoban çeşmesi..."

O zaman başından aşkındı derdi,Mermeri oyardı, taşı delerdi.Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.Değdi kaç dudaya çoban çeşmesi.

Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu,Kerem’in sazına cevap veren bu,Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.

Leylâ gelin oldu, Mecnun mezarda,Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,Ateşten kızaran bir gül ararda,Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,

Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,Tarihe karıştı eski sevdalar.Beyhude seslenir, beyhude çağlar,Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...

Faruk Nafız Çamlıbel

1.,3.,4., dörtlüklerin kafiye ve redifleri bulunup uyak düzenleri yazılacak,nazım birimi belirtilecek.Ödev: İstiklâl Marşı’mızı aheng ve ritm özellikleri bakımından inceleyiniz.Aliterasyon: Bir şiirin dizelerinde sürekli aynı ünsüzün tekrarlanmasından oluşan ahenge aliterasyon denir.

İSTANBUL’U DİNLİYORUM

İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalıÖnce hafiften bir rüzgar esiyorYavaş yavaş sallanıyor Yapraklar, ağaçlarda;Uzaklarda, çok uzaklarda,Sucuların hiç dinmeyen çıngırakları,İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı

İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalıKuşlar geçiyor, derkenYükseklerden sürü sürü, çığlık çığlıkAğlar çekiliyor dalyanlarda,Bir kadının suya değiyor ayakları,İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı

İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalıSerin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlularÇekiç sesleri geliyor doklardanGüzelim bahar rüzgarında ter kokuları İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı

İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı;Başımda eski alemlerin sarhoşluğuLoş kayıkhaneleriyle bir yalı;Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı…..

Orhan Veli Kanık ‘’İstanbul’u Dinliyorum’’ adlı şiirde ‘’-r’’ ve ‘’-l’’ sesleri kullanılarak aliterasyon yapılmıştır.

17

Page 18: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

ÖDEV: Orhan Veli’nin ‘’Anlatamıyorum’’ adlı şiirinde aliterasyon sağlayan sessizler belirlenecek. ‘’m’’ sesi ile aliterasyon yapılmıştır.

Asonans: Bir şiirin dizelerinde sürekli aynı ünlünün tekrarlanmasıyla oluşan ahenge asonans denir.

GURBET

Gurbet o kadar acı Ki ne varsa içimde, Hepsi bana yabancı,Hepsi başka biçimde!

Eriyorum git gide,Evlada her ümide , Gurbet benliğimi deBitirmiş bir içimde.

Ne arzum, ne emelim,Yaralanmış bir elim,Ben gurbette değilim,Gurbet benim içimde! Kemalettin Kamu

Gurbet şiirinde ‘’a’’ ve ‘’e’’ sesleriyle asonans yapılmıştır.

ŞİİR DİLİ Şiir insanın değişen duygu,çoşku,özlem ve hayallerini kendine özgü bir dille ifade eder. Dili daha canlı,daha güzel ve daha tesirli hale getirerek ona bir üst kimlik kazandırır. Şair günlük dildeki sözcükleri özenle seçer. Onlara yepyeni anlamlar kazandırır. Kullanılan dile yeni değerler ve anlamlar kazandırır. Benzetmelere değişmecelere (mecaz) yer verir. Somut varlıkları soyutlaştır, soyutları da somutlaştırır. Böylece duygu ve düşüncelerine bir anlam derinliği kazandırır. Söz Sanatları TeşbihAnlama güç katmak için, aralarında gerçek ya da mecaz, çeşitli yönlerden ilgi, benzerlik bulunan en az iki varlıktan zayıf olanı nitelik bakımından güçlü olana benzetme sanatıdır.

Teşbih sanatında en az iki, en fazla dört öğe bulunur. Öğeleri şunlardır :  1- Benzeyen (müşebbeh, teşbih edilen, benzetilen) : Birbirine benzetilen şeylerden nitelik bakımından güçsüz olanıdır.  2- Kendisine Benzetilen : Birbirlerine benzetilen şeylerden nitelik bakımından daha üstün ve güçlü olanıdır.

3- Benzetme Yönü : benzeyen ve kendisine benzetilen arasındaki ortak noktadır. Zaten benzetme bu ortak noktayı belirtmek için yapılır. (Ancak bu ortak nokta her zaman vurgulanarak zikredilmeyebilir.) 4- Benzetme Edatı : Benzeyen ve kendisine benzetilen arasında benzetme ilgisi kuran kelime veya ektir.

Teşbihte genellikle şu kelime ya da ekler benzetme edatı olarak kullanılır :

Ör: Ali aslan gibi cesurdur. 1- Benzeyen-benzetilen: Ali 2- Kendisine benzetilen: aslan 3- Benzetme yönü: cesaret

4- Benzetme edatı: gibi

Ör: Cennet gibi güzel vatan

18

Page 19: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Ör: "Yol yılan gibi kıvrılıyor"Bu sesler dokunuyor en ağrıyan yerime,Bir eski çıban gibi işliyor içerime. (Ayak Sesleri/ Necip Fazıl Kısakürek)

Benzeyen: SeslerKendisine benzetilen unsur:Eski çıbanBenzetme yönü: Batmak,işlemekBenzetme edatı: Gibi

Teşbih-i beliğ:Sadece benzeyen ve benzetilen ile yapılan ve benzetme edatı ile benzetme yönü bulunmayan teşbihe teşbih-i beliğ denir.

Ör:Günlerim koklamadan attığım bir güldür.

Ör:Yarin dudağından getirilmiş Bir katre alevdir bu karanfil Ahmet Haşim Ör: Kömür gözlüm, gül dudaklım Sen de bir gün perişan ol

Hicranî

Ör: Aslan askerler koşuyor.

İstiare(İğretileme)

Sadece benzeyen ya da benzetilenle yapılan teşbihe istiare denir. Açık istiare ve kapalı istiare olmak üzere ikiye ayrılır.Açık istiare: Benzetme öğelerinden sadece kendisine benzetilenin bulunduğu benzeyenin bulunmadığı istiaredir.

Ör: Yüce dağ başında siyah tül vardır.

Benzeyen: bulut(söylenmemiş)Benzetilen:siyah tül (söylenmiş)

Ör: Havada bir dost eli okşuyor derimizi

Benzeyen: Rüzgar(söylenmemiş)Benzetilen: dost eli(söylanmiş)

Kapalı istiare: Benzetme öğelerinden sadece benzeyenle yapılan istiaredir. Kapalı istiarede kendisine benzetilen yer almaz.

Ör: Bir arslan miyav dedi Minik fare kükrediFareden korktu kediKedi pır uçuverdi

Dörtlükte ‘’aslan’’ , ‘’miyav’’ sözcüğüyle kediye;fare, kükredi sözcüğüyle aslana; ‘’kedi’’ ‘’uçuverdi’’ sözcüğüyle kuşa benzetilmiştir. Ancak dörtlükte benzetilene yer verilmemiştir.

Ör: Yüce dağların başında Salkım salkım olan bulut.Benzeyen:Bulut(var)Kendisine benzetilen:üzüzm(yok)

19

Page 20: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Teşhis(Kişileştirme)İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıklara insana özgü bir özellik verme sanatına teşhis denir.

Ör: Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl Kahraman ırkıma bir gül ne bu şiddet bu celâl

Ör: Ağlama karanfil beni de ağlatma Sil göz yaşlarınıÖr: Gel bahar erit bu yolun karını Geçen seneleri anmayalım hiç Dinle bülbüllerin şarkılarını Güllerin kıpkızıl şarabını iç

20

Page 21: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

İntak(Konuşturma) İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkların konuşturulması sanatıdır. Konuşturma kişileştirmeden sonra gelir.Varlıklar önce kişileştirilir sonra gerekirse konuşturulur. Her intakta bir kişileştir me vardır ama her kişileştirmede bir intak yoktur.Fabllar bu sanata örnektir.

Ör:Mor menekşe:’’Bana dokunma;’’diye bağırdı. Ör:Minik kuş:’’Anne beni rüyalar ülkesine götür.’’diye yalvarıyordu. www.edebiyatdersi.net

Tezat(Karşıtlık)

Ör:Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz

Ör.Ağzına yok dediler dediklerince var imişÖr: Ne efsunkâr imişsin âh ey didâr-ı hürriyet Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten

21

Page 22: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Mübalağa(Abartma)Bir sözün etkisini arttırmak amacıyla bir şeyi olduğundan çok göstermek ya da olmayacak biçimde anlatma sanatıdır.

Ör: Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ

Ör: Alem sele gitti gözüm yaşından. Bir ah çeksem dağı taşı eritir,

Ör: Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem,sığmazsın.

Ör: O kadar zayıftı ki Bir dalın arkasına geçse göremezdi kimse onu

22

Page 23: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Telmih(Hatırlatnma)Söz arasında herkesin bildiği bir olaya ya da kişiye işaret etme sanatı.

Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu, Kerem’in sazına cevap veren bu.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor teshidi, Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi. M. Akif ErsoyEkmek Leyla oldu bire dostlarım, Mecnun olup ardı sıra giderim. Şu Boğaz harbı nedir?Var mı ki dünyada eşi? En keşif orduların yükleniyor dördü beşi. M. Akif ErsoyGökyüzünde İsa ile, Tur dağında Musa ile , Elindeki asa ile, Çağırayım Mevlam seni. Yunus Emre

23

Page 24: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Tecahül-i Arif(Bilip de Bilmemezlikten Gelme)Bilinen bir gerçeği bilmez görünerek anlatma sanatıdır.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz? Cahit Sıtkı Tarancı Sular mı yandı,neden tunca benziyor mermer? Ahmet Haşim

24

Page 25: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Hüsn-i talil(Güzel Bir Nedene Bağlama)

Sebebi bilinen bir olayın meydana gelişini,gerçek sebebinin dışında başka,güzel bir nedene bağlamadır.

Senin o gül yüzünü görmek için Sana güneş bakmak için doğuyor.

Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden Birçok seneler geçti dönen yok seferinden Yahya Kemal Beyatlı

25

Page 26: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

TenasüpAnlam yönünden birbiriyle ilgili sözcükleri bir arada kullanmaktır.

Ör:Yine bahar, bülbül sesinden Seda verip seslendin mi yaylalar Çevre yanın lale sümbül bürümüş Gelin olup süsülendin mi yaylalar

●Bu dizelerde ‘’bahar,yayla,lale, sümbül,bülbül sesi,seda’’ birbiriyle ilgili sözcükler olarak Ör: Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip Kılma derman kim helakim zehr-i dermendadır.

●Bu dizelerde ‘’dert,derman,ilaç,tabip’’ birbiriyle ilgili sözcükler olarak kullanılmıştır.

26

Page 27: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Kullanılmıştır.

Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması)

Bir sözün benzetme amacı güdülmeden gerçek anlamı dışında kullanılması sanatıdır.Gerçek anlama gelmesi imkansızdır.

Ör:Ankara bu olaya tepki gösterdi. Burada tepki gösteren şehir değil.Anakara da bulunan hükümettir.Mecaz-ı mürsel yapılmış.Şehir söylenmiş hükümet kastedilmiştir.

Ör:Cemil Meriç’i her okuyuşumda yeni bir şeyler buluyorum. (Kitabını okuyorum kendisini değil)

Ör: Kırmızı beyaz bu sene başarı gösteremedi.Ör:Evin suyu patlamış.

ŞİİRDE YAPI

Şiirin yapısı anlam ve ses kaynaşmasından oluşur. Anlam ve ses kaynaşmasından oluşan nazım birimlerine beyit,kıt’a,bent,mısra gibi isimler verilir. Dize ,beyit,dörtlük gibi birimlerle ölçü, kafiye düzeni,tema ve imgeler belli bir bütün oluşturarak şiirde yapıyı meydana getirir.Nazım birimi: Bir manzumede anlam bütünlüğü taşıyan en küçük parçaya nazım birimi denir. Nazım birimi en az iki dizeden oluşmak üzere üç, dört, beş veya daha fazla dizeden oluşabilir.

Mısra (Dize): Bir şiirin her bir satırına dize denir.Beyit: İki dizeden oluşan nazım birimine beyit denir.Ör: Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi

Kanuni Sultan Süleyman Kıt’a(Dörtlük): Dört dizeden oluşan nazım birimine kıt’a veya dörtlük denir.

Ör: Tarihim,şerefim,şiirim,her şeyim Yer yüzünde yer beğen Nereye dikilmek istersen, Seni oraya dikeyim!

Arif Nihat Asya Bent: İkilik ve dörtlük dışında kalan 3,5,7 veya daha fazla eşit satıdaki dizelerden oluşan nazım birimine bent denir.Bugün Cuma Büyük annemi hatırlıyorum Dolayısıyla çocukluğumuUzun olsaydı o günler!Yere düşen ekmek parçasınıÖpüp başıma götürdüğüm günler!

Konu: Üzerinde söz söylenen herhangi bir olay, düşünce veya duruma konu denir. Bir şiir birden fazla konuya değinebilir.Tema: Şiirin bütününe hakim olan duygu veya hayale tema denir.

27

Page 28: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Şiirin yapısını oluşturan tüm bu öğeler gerek Divan edebiyatımızda gerekse Halk edebiyatında gelenek çerçevesi içerisinde çeşitli nazım şekilleri ve türleri oluşturmak amacıyla belli ölçülerde kullanılmıştır. Oluşan bu nazım şekilleri ve türleri Halk edebiyatı ve Divan edebiyatı nazım şekilleri ve türleri başlıkları altında ele alınırlar.

TÜRK HALK EDEBİYATIİslamiyet öncesinden günümüze kadar kesintisiz gelen bir edebiyattır.Halk içinde yetişmiş ozanları icra ettiği bir edebiyattır.Temelinde sözlü bir gelenek vardır.Dili sadedir.Dörtlük ve yarım kafiye esaslıdır.Hece ölçüsü kullanılmıştır.Halkın dertlerini, sevinçlerini, her türlü duygularını işlemektedir.Bu edebiyatı genellikle “aşık”adı verilen sazlarıyla yazdıklarını besteleyip köy köy dolaşan ozanlar icra etmiştir.Koşma, destan, semai, varsağı, mani, ağıt, türkü, bilmece, atasözü, devriye, şathiye, ilahi, deme gibi çeşitli nazım şekilleri vardır.Kendi arasında : “Âşık Tarzı, Anonim,Dini-Tasavvufi olmak üzere 3’e ayrılır.

A) ÂŞIK TARZI HALK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLERİİslamiyet'ten önce başlamıştır.Eskiden “kam,baksı” adı verilen ozonlara bu dönemde “AŞIK”adı verilmiştir.Âşıklar şiirlerini bağlama adı verilen sazlarla köy köy dolaşıp söylemiştir.Hece ölçüsü kullanılmıştır.Dili sadedir.Nazım birimi dörtlüktür, yarım kafiye kullanılmıştır.Son dörtlükte şairin mahlası(adı) kullanılır.Koşma, mani, türkü, semai, varsağı destan gibi biçimleri mevcuttur.Aşk, ölüm, gurbet, ayrılık konuları sıklıkla ilenmiştir.Coşkulu, lirik bir söylenişi vardır.Koşma, mani, türkü, semai, varsağı destan gibi biçimleri mevcuttur.17. yüzyıldan sonra divan edebiyatından etkilenmeye başlamıştır.

Koşma Aşk, ayrılık, gurbet,sevgi,doğa,yiğitlik gibi geniş çerçeveli konuların işlendiği bir nazım şaklidir. 11’li hece ölçüsüyle yazılır. En az 3 en fazla 12 dörtlükten oluşur. Dili sadedir. Kafiye düzeni “abab,cccb,dddb…”şeklindedir. Son dörtlükte şairin mahlası bulunur. Koşmanın konularına göre “güzelleme, koçaklama, ağıt, taşlama”adlı türleri vardır.Güzelleme:İnsan ve doğa sevgisinin lirik bir edayla işlendiği koşmalara denir.Koçaklama: Savaş, yiğitlik, kahramanlık gibi konuları işleyen koşmalara denir.Ağıt: Ölen kişinin arkasından duyulan acının ve onun iyiliklerinin işlendiği koşmadır.Taşlama: Toplumun veya bireylerin aksayan yönlerini eleştiren koşmalara denir.

Varsağı

Toros Dağları ve Adana civarında yaşayan “VARSAK” boylarının söyledikleri türkülere denir. Kafiye düzeni koşma gibidir. 4+4 şeklinde 8’li ölçüyle söylenir.

28

Page 29: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

“BRE, BEHEY, HEY “ nidaları sıklıkla kullanılmıştır.Babacan ve erkekçe bir tavırla söylenir. En az 3 en fazla 5 dörtlüktür. Konu olarak hayattan ve talihten şikayet gibi konular işlenir.

Semai

Koşma ile aynı konular işlenir. Kafiye düzeni koşma ile aynıdır. 4 + 4 =8 ‘li ölçüyle yazılır. 3–5 dörtlükten oluşur. Koşmadan ezgisi,dörtlük sayısı ve ölçüsü bakımından ayrılır

Destan 6+5 ‘li hece ölçüsüyle söylenir. Halk edebiyatının en uzun nazım biçimidir. Kendine özgü bir söylenişi vardır. Kafiye düzeni koşma ile aynıdır. Ayaklanma, kıtlık, savaş, hastalık gibi toplumsal konular işlendiği gibi bireysel konuların işlendiği destanlar da vardır. Dörtlük sayısında sınırlama yoktur.

Not:Destanlar doğal ve yapma destan olmak üzere ikiye ayrılır.

Doğal Destan:Toplumu derinden etkileyen savaş,göç,afet vb. olayları halkın dilden dile aktarması ve şairler tarafından saz eşliğinde seslendirilmesi ile oluşan ve yazarı belli olmayan destanlardır.Halkın ortak malıdır.

Yapma Destan:Tarihi bir olayın üzerinden yıllar geçtikten sonra bir yazar tarafından destan özelliklerine uygun olarak yeniden kaleme alınmasıyla oluşan ve yazarı belli olan destanlardır.

ANONİM HALK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİTürkü

Kendine özgü bir ezgi ile söylenen nazım biçimidir. Genellikle anonimdir,yazarı bilinenleri de zamanla halka mal olmuştur. Aşk, tabiat,ayrılık,hasret,gurbet,sevgi,güzellik gibi konular işlenir Türküler 8’li(4+4) veya 11’li(4+4+3) hece ölçüsüyle söylenir. Türkülerin konusu ve şekilleri devirden devire değişir. Türküler iki bölümden oluşur.1-Bent:Türkünün asıl sözlerinin bulunduğu bölümdür.2-Kavuştak:Her bendin sonunda tekrarlanan bölümdür. Nakarat ya da bağlama adı da verilir.Not:Destanlar hem aşık tarzı hem de anonim halk edebiyatı ürünlerine dahildir.

Mani Hecenin 7’li kalıbıyla söylenirler. Bir dörtlükten oluşur. Uyak düzeni aaxa şeklindedir. İlk iki dize doldurmadır. Asıl konu son iki dizededir. Konu sınırlaması yoktur.

Nİnni

29

Page 30: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Annelerin çocukları uyutmak için belli bir ezgiyle söylediği sözlü edebiyat ürünleridir. 7’li,8’li ve 9’lu hece ölçüsüyle söylenir. DİNÎ TASAVVUFÎ HALK ŞİİRİa)Hece ölçüsü ağırlıklıdır,az da olsa aruz ölçüsü kullanılmıştır.b)Yarım uyak ve redif sık kullanılmıştır.c)Tasavvuf terimlerinin dışında dil,halkın anlayabileceği nitelikte ve sadedir.d)Saz eşliğinde söylenenlerde vardır.e)Süslemesizdir.f)İlahi,nefes ,deme ,şathiye,nutuk ve devriye başlıca nazım türleridir.g)Allah sevgisi,nefsin öldürülmesi,insan sevgisi,ölüm,Allah’a varış yolları,tasavvuf ilkeleri temel konularıdır.h)Coşkuludur,genellikle didaktik şiirlerden oluşur.I)Nazım birimi dörtlüktür ancak beyitle oluşturulmuş türlerde vardır.

Dinî Tasavvufî Halk Edebiyatı Nazım Türleri

İlahi: Tekke edebiyatının ana nazım türüdür.8’li hece ölçüsüyle söylenirler 7 ve 11’li de olabilir.Fanili,k Allah sevgisi,nefsin öldürülmesi temel konusudur.Bu türün en büyük ustası Yunus Emre’dir.

Nefes: 8’li hece ölçüsüyle söylenirler.İlahilerin konularının Bektaşilerce söylenmesi sonucu ortaya çıkmış türdür.Hz. Muhammed ve Hz. Ali ile ilgili şiirler vardır.

Deme: 8’li hece ölçüsüyle söylenir müritlere öğreticiliği esas alır.Nutuk: 8’li hece ölçüsüyle söylenir müritlere öğreticiliği esas alır.Devriye: Alah’tan gelen insanın yine Allah’a döneceğini anlatan şiirlerdir.Şathiye: Korkuya dayalı din anlayışına eleştiri niteliğinde olan şiirlerdir. Allah ile konuşuluyor gibi söylenir. Bu türde eser veren başlıca ozanlar; Yunus Emre,Hacı Bayramı Veli,Süleymen Çelebi,Nesimi,Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal,Mevlana’dır.

DİVAN EDEBİYATI ( KLASİK EDEBİYAT) İslamiyet’in kabulünden sonra Türkler yaşamın her alanında Araplardan, Farslardan etkilenmişlerdir. Bu etkileşimin en belirgin olduğu alanların başında edebiyat göze çarpmaktadır.13. yy dan dan itibaren şair ve yazarlar Fars- Arap etkisine girmeye başlamıştır.Şairler şiirlerini “DİVAN” adını verdikleri bir kitapta topladıkları için bu edebiyatına “Divan Edebiyatı” denilmiştir.Ayrıca “klasik-eski –zümre edebiyatı” da denilir Bu edebiyatın özünde dinde tasavvuf vardır. Dil çoğunlukla halkın anlayacağı tarzda değildir. Arap ve Fars edebiyatı örnek alınmıştır. Saraydan destek gördüğü için “saray edebiyatı” da denilmiştir Ölçü olarak “aruz ölçüsü” kullanılmış. Çoğunlukla aşk, şarap, kadın övgü, din, ahlak, tasavvuf konuları işlenmiştir Kafiye hem göz hem de kulak için anlayışı hakimdir. Zengin ve tam kafiye sıklıkla kullanılmıştır. Divan edebiyatı nazım şekilleri

Dörtlük halindekiler Bent Halinde Beyit halindekilerRubai Terci-i bent Kıt’aŞarkı Terkib-i bent Müstezat

30

Page 31: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Tuyuğ ŞehrengizMurabba Gazel,kaside Mesnevi

DİVAN EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ

Nazım Birimi Beyit Olanlar

GazelGüzellik, aşk, kadın, şarap gibi konuları işleyen nazım türüdür.Araplarda Farslara onlardan da Türklere geçmiştir.Gazelin ilk beytine “matla”son beytine “makta” denir.Makta beytinde şairin mahlası(takma adı) kullanılır. En güzel beytine “beyt’ül gazel ya da şah beyit” denir.Gazelin bütün beyitlerinde aynı konu işleniyorsa buna yek-ahenk gazel denir.Bütün beyitler aynı söyleyiş güzelliğine sahip ise buna yek-âvâz gazel denir.Kafiye şeması: “aa,ba, ca da...” şeklindedir.En az beş en fazla on beş beyitten oluşur.Konu birliği yoktur. Her beyit başka bir konudan bahsedebilir.Dize sonlarındaki uyaklardan başka dize ortalarında da uyak bulunan gazellere musammat gazel denir.Türk edebiyatında Fuzûli,Bâki, Nedim en tanınmış gazel şairleridir.

KasideDin ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan şiirlere denir.En az 33 en fazla 99 beyitten oluşur.Kafiye düzeni gazelle aynıdır.İlk beytine matla, son beytine makta, şairin adının bulunduğu beyte taç beyit adı verilir.Kaside: nesip-girizgâh-methiye-tegazzül-fahriye-dua bölümlerinden oluşur.Nesib: Kasidenin giriş bölümüdür.Girizgah: Konuya giriş niteliğinde olan bölümdür.Methiye: Övülecek olan kişinin yüceliklerinin sıralandığı bölümdür.Fahriye: Şairin kendini övdüğü kısımdır.Tegazzül: Şair bu bölümde bir gazele yer verir.Dua: Övülen kişinin başarısı için Allah’a dua edilir.

Konularına Göre KasidelerTevhid:Allah’ın birliğini anlatan kasidelere denir.Münacat:Allah’a dua etmek ve yalvarmak için yazılanlara denir.Methiye:Herhangi bir şahsı övmek için yazılanlar denir. Naat:Peygamberleri övmek için yazılanlara denir.Hicviye:Birini eleştirmek için yazılanlara denir.Mersiye:Ölen birinin arkasından yazılanlara denir. Edebiyatımızda kaside türünün en güzel örneklerini Nef’i vermiştir. Onun Siham-ı Kaza adlı kasidesi bu türün en meşhur örneğidir.

Mesnevi

Beyit sayısı sınırsızdır.Konu sınırlaması yoktur. Genellikle savaş, aşk,tarihi olaylar,dinî olaylar gibi konular işlenir.Mesneviler o dönemde roman ve hikaye türünün yerini tutuyordu. Her beyit kendi arasında kafiyelidir.Uyak düzeni aa, bb,cc,dd,ee,… şeklinde devam eder.

31

Page 32: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Bir şehrin güzelliğini anlata mesnevilere şehrengiz denir.Türk edebiyatındaki ünlü mesneviler şunlardır:Fuzuli- Leyla ile Mecnun Şeyh Galip- Hüsm ü AşkŞeyhi-HarnameAhmedi-İskendernameNabi- HayrabatSüleyman Çelebi-MevlidMevlana- Mesnevi

32

Page 33: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Nazım Birimi Dörtlük Olanlar

RubaiKafiyelenişi aaxa şeklindedir.Aruzun belli kalıplarıyla yazılır.Hayatın anlamı ve hayat felsefesi,dünyanın nimetlerinden yararlanma ve ölüm gibi konular işlenmiştir.İran edebiyatına ait olan bu türün en büyük şairi Ömer Hayyam’dır. Türkçe rubailerin en güzel örneklerini Yahya Kemal vermiştir.

Tuyuğ

Divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı bir nazım şeklidir.Felsefi konular işlenmektedir.Kadı Burhanettin’in tuyuğları meşhurdur.Uyak düzeni rubai gibidir. Fâilâtün fâilâtün fâilün kalıbıyla yazılır.

Şarkı

Besteyle okunmak için yazılan ve dörtlüklerden oluşan nazım biçimidir.Dörtlük sayısı 3ile 5 arasında değişir.Birinci dörtlükte 2. ve 4. dizeler diğer dörtlüklerde 4. dizeler aynen tekrarlanır. Buna nakarat denir.Türklerin divan edebiyatına kazandırdığı bir türdür.Aşk ,sevgi,günlük hayat gibi konular işlanir.Halk deyişlerine ve söyleyişlerine yer verilir.Şarkı türünün ilk kullanıcısı ve en önemli temsilcisi Nedim’dir. Yahya kemal de bu türü ustalıkla kullanmıştır.

Diğer TürlerTerkib-i Bent

Bentlerle kurulmuş olan bir nazım şaklidir.Her bent 7 il 10 beyitten oluşut.Bent sayısı 5 ile 15 arasındadır. Bentleri birbirine bağlayan beyitlere vasıta beyti denir.Şairin toplumsal ve felsefi konulardaki düşünceleri konu olarak işlenir.Terkib-i Bent türünün en önemli ismi Bağdatlı Ruhi’dir.Türk edebiyatında bu türün en önemli ismi Ziya Paşa’dır.

Terci-i Bent

Terkib-i bente benzer. Yalnız burada bentler arasındaki vasıta beyti aynen tekrarlanır.Konu da daha çok Allah’ın kudreti,kainatın sırları ve kainatın zıtlıkları gibi konulara yer verilir.Bu türün de Türk edebiyatındaki en önemli temsilcisi Ziya Paşa’dır.

ŞİİR VE GELENEK

Şiir ve gelenek arasında ilişki kurma

KAZANIMLAR Şiir geleneğinin, daha önce yaşamış şairlerin eserleriyle oluştuğunu fark eder. Sosyal ve kültürel ortamın şiire kazandırdığı farklı söyleyiş ve özellikleri kavrar. Her dilin kendine ait bir şiir geleneği olduğunu kavrar.

33

Page 34: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Şiirin ait olduğu geleneğin özelliklerini belirler. Dersten önce öğrencilerden Türk şiirindeki belli başlı şiir gelenekleri hakkında araştırma yapmaları istenir.

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI Gelenek ne demektir? Resim, müzik, mimarî, şiir gibi alanlarda gelenekten söz edilebilir mi? Düşüncelerinizi örneklerle

açıklayınız. Şiir yazıyor musunuz,; beğendiğiniz, şiirlerinden etkilendiğiniz şairler var mı? Yazdığınız şiirlerde

usta şairlerin şiirlerinin etkisi sizce ne kadardır? Başlangıçtan günümüze kadar belli bir şiir geleneğinden söz edilebilir mi? Klasik Türk şiiri, Türk halk şiiri, Dinî Tasavvufî Türk şiiri gibi adlandırmaların şiir geleneği ile

ilgisi olabilir mi? Niçin? Cumhuriyet öncesi Türk şiirinde şiirlerin özel bir adının olmaması belirli tarzlarda yazılan şiirlerin

kaside, gazel, mesnevi, koşma, semai, .... gibi genel adlarla adlandırılmalarının nedeni neler olabilir?

İNCELEMEÖğrenciler, gruplara ayrılır. Gruplardan aşağıdaki farklı yüzyıllarda yazılmış beyit, dörtlük ve şiirleri; şiir

dili, tema, zihniyet, yapı, ahenk unsurları, şiirde gerçeklik ve anlam bakımından incelemeleri istenir.

“Yârin cefâsı cümle vefâdır cefâ değil Yâri cefâ kılar diyen ehl-i vefâ değil

Maşuku her ne kılsa revâdır muhibbine İllâ firâkı odına yakmak revâ değil”

Seyyid Nesimî (14.yy)

“Mende Mecnûn’dan füzûn âşıklık isti’dâdı var Âşık-ı sâdık menem Mecnûn’un ancak adı var” Fuzûlî (16.yy)

“ Meni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı Felekler yandı âhımdan murâdum şem’i yanmaz mı

Kamu bîmârına cânan devâ-yı derd eder ihsânNiçün kılmaz mana dermân meni bîmar sanmaz mı” Fuzûlî (16.yy)

“Şol dilrübâ ki âşıka yüz bin cefâsı var Hakkaa ki her cefâsına bin bir vefâsı var

Yüz bin belâsı var ola aşkın belâ budur Her bir belâsının nice bin mübtelâsı var” Necatî (15.yy)

Âşıka ta'n etmek olmaz mübtelâdır n'eylesin Âdeme mihr ü mahabbet bir belâdır n'eylesin

Gönlü dilberden kesilmezse acep mi âşıkın Gamzesiyle tâ ezelden âşinâdır n'eylesin Nef’i (17.yy)

“Gonca gülsün gül açılsın cûy feryâd eylesin Sen sus ey bülbül biraz gülşende yârim söylesin” Nâbî (17.yy)

“Bana kul olsun deyû hâcet ne fermân etmeğeBen senin çoktan efendim bende-i fermanınım” Nedim (18.yy)

34

Page 35: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

TREN SESİGaribimNe bir güzel varAvutacak gönlümüBu şehirde,Ne de tanıdık bir çehre;Bir tren sesiDuymaya göreyimİki gözüm iki çeşme.   Orhan Veli

DEĞİŞİK                      Başka türlü bir şey benim istediğim,Ne ağaca benzer ne de buluta benzer;Burası gibi değil gideceğim memleket,Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava;Nerde gördüklerim, nerde o beklediğim kızRengi başka, tadı başka. Can Yücel

Yukarıdaki şiirlerden hangilerinin, hangi şiir geleneği içerisinde oluştuğu gruplara sorulur. Şiirlerin yazıldıkları yüzyıllara dikkat çekilir. Halk şiiri ve Klasik şiir geleneğinin yüzyıllar boyunca devam ettiği, şairlerin kendilerinden önce yaşayan şairlerden etkilendikleri, kendi şiir anlayışını oluştururken gelenekten yararlandıkları öğrencilere sezdirilir.

[!] Şiir geleneğinin daha önce yaşamış şairlerin eserleriyle oluştuğu ve geleneği oluşturan şairler arasında ilişkiler olduğu vurgulanır. Her dilin kendi şiir geleneğini tarihî akış içinde oluşturduğu belirtilir. (!] Divan şiiri, halk şiiri, modern şiir, serbest şiir, saf şiir vb.)

Tanzimat’tan sonra kurulan edebî toplulukların bazılarının Halk şiirinden, bazılarının Klasik şiirden, bazılarınınsa Batı şiirinden etkilendikleri ifade edilir.

SESGünlerce ne gördüm ne de kimseye sordum, 'Yarab! hele kalp ağrılarım durdu!' diyordum.

His var mı bu âlemde nekahat gibi tatlı

Dalgın duyuyor rüzgarın ahengini dal dal. Baktım süzülüp geçti açıktan iki sandal.

Bir lahzada bir pancur açılmış gibi yazdan

“Sen bir ceylan olsan ben de bir avcı Avlasam çöllerde saz ile seni Bulunmaz dermanı yoktur ilacı Vursam yaralasam söz ile seni ” Âşık Veysel (20.yy)

Al gül olsam al gerdana takılsam Kemer olsam ince bele sarılsam Köle olsam pazarlarda satılsam Yarim deyi al sinene sar beni Pir Sultan Abdal (16.yy)

“Ateş yanmayınca duman mı tüterAk gerdan üstünde çimen mi biterVakti gelmeyince bülbül mü öterÖter gider bir gözleri sürmeli

Karacaoğlan kapınıza kul gibiGönül küsüverse ince kıl gibiSeherde açılmış gonca gül gibiKokar gider bir gözleri sürmeli” Karacaoğlan(17.yy)

“Ela gözlerine kurban olduğum Yüzüne bakmağa doyamadım ben İbret için gelmiş derler cihana Noktadır benlerin sayamadım ben

Aşkın ateşidir sinemi yakan Lütfuna irer mi cevrini çeken Kolların boynuma dolanmış iken Seni öpmelere kıyamadım ben” Âşık Ömer (17.yy)

Benden selam olsun Bolu Bey'ine Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır Ok gıcırtısından kalkan sesinden Dağlar seda verip seslenmelidir. 

Köroğlu (16.yy)Seherde uğradım ben bir güzele Dedim sarhoş musun söyledi yoh yoh Ağ elleri boğum boğum kınalı Dedim bayram mıdır söyledi yoh yoh Ercişli Emrah(17.yy)

35

Page 36: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Gönlüm bu sevincin heyecanıyla kanatlı

Bir taze bahar âlemi seyretti felekte, Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te,

Akşam!.. Lekesiz,,saf, iyi bir yüz gibi akşam!.. Ta karşı bayırlarda tutuşmuş iki üç cam;

Sakin koyu,şen cepheli kasrıyle Küçüksu, Ardında vatan semtinin ormanları kuytu;

Bir neşeli hengamede çepçevre yamaçlar Hep aynı tehassüsle meyillenmiş ağaçlar

Bir bestenin engin sesi yükseldi boğazdan

Coşmuş yine bir aşkın uzak hatırasıyla, Aksetti uyanmış tepelerden sırasıyla,

Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi: Görmüş ve geçirmiş denizin kalbine sindi. Ani bir üzüntüyle bu rüyadan uyandım. Tekrar o alev gömleği giymiş gibi yandım, Her yerden o,hem aynı bakış ,aynı emelde, Bir kanlı gül ağzında ve mey kasesi elde;

Her yerden o, hem aynı güzellikte göründü, Sandım bu biten gün beni ram ettiği gündü. Yahya Kemal Beyatlı

ÇAKILSeni düşünürkenBir çakıl taşı ısınır içimdeBir kuş gelir yüreğimin ucuna konarBir gelincik açılır ansızınBir gelincik sinsi sinsi kanar

Seni düşünürkenBir erik ağacı tepeden tırnağa donanırDeliler gibi dönmeğe başlarDöndükçe yumak yumak çözülürÇözüldükçe ufalır küçülürÇekirdeği henüz süt bağlamışMasmavi bir erik kesilir ağzımdaDokundukça yanar dudaklarım

Seni düşünürkenBir çakıl taşı ısınır içimde.

Bedri Rahmi Eyüboğlu

FATİH’İN RESMİ (SONE)Ayasofya kubbesinde ak bir bulut,

Baktım, gitti gider. Balrengi tesbihim

Kehribar günler, düştü yaprak ve umut,

Güz yağmuru indi camda düğüm düğüm.

Benimdi savrulan kaftanlar, benimdi

Atların boynu, yerinde yeller eser!

Surların taşlarına sürdüm elimi,

Benimdi İstanbul, burçlar bana benzer.

Altın sahanlarda aş yedim, su içtim

Altın kupadan, zorlu Tuna'dan geçtim,

Ben Sultan Mehmet, Avni, tuğlarla yüce.

Bir resimde kaldım cüce, ben değilim,

Sarığım, soğuk kürküm, kokusuz gülüm,

Ararım, aranırım yerde delice.

Oktay Rıfat Horozcu

YAPRAK (TERZA RİMA) GÖZLERİN

36

Page 37: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Anıyordum baharı; çırpınarakDüştü bir gölge şey avuçlarıma;Baktım:ölmüş, zavallı bir yaprak...

Ey hazan artık intikam alma;Şimdi zulmetleriyle haykıracakSana hüsran bakışlı mavi sema!

Bu hazan belli çok fidan kıracak,Örtecek dallarıyla yollarımı...Sen fakat söyle ey güzel yaprak

Söyle çehren kadar ölüm sarı mı? Ali Canip Yöntem

Ruhumda gizli bir emel mi arar Gözlerime bakıp dalan gözlerin Aklıma gelmedik bilmece sorar Beni hülyalara salan gözlerin

Sihirdir şüphesiz bütün bu şeyler Bakışın zihnimi perişan eyler Bana aşk elinden efsane söyler Aşka inanmayan yalan gözlerin Rıza Tevfik Bölükbaşı

ANLAMA YORUMLAMA Öğrencilerden, aşağıda verilen şiirlerin ait oldukları gelenekle ilişkilerini araştırmaları, daha sonra birkaç öğrenciden araştırma sonuçlarını sınıfa sözlü olarak sunması istenir.

GAZEL Ezelden şâh-ı ışkun bende-i fermanıyuz cânâMahabbet mülkinün sultân-ı âlîşânıyuz cânâ

Sehâb-ı lütfün âbın teşne-dillerden dirîg itmeBu deştün bağrı yanmış lâle-i nu'mânıyuz cânâ

Zamâne bizde cevher sezdügiçün dil-hırâş eylerAnunçun bağrumuz hûndur maârif kânıyuz cânâ

Mükedder kılmasın gerd-i küdûret çeşme-i cânıBilürsin âb-ı rûy-i mülket-i Osmânîyüz cânâ

Cihanı câm-ı nazmum şi'r-i Bâkî gibi devr eylerBu bezmün şimdi biz de Câmi-i devrânıyuz cânâ

Bâkî

1.Ey sevgili! Aşk pâdişâhının ezelden beri fermanlı kölesiyiz. Sevgi ülkesinin yüce şanlı sultanıyız.2.Bağış bulutunun suyunu, susamış gönüllerden esirgeme. Bu çölün bağrı yanmış gelinciğiyiz, ey sevgili!3.Zamane, bizde cevher sezdiği için gönlümüzü tırmalar. Ey sevgili, onun için bağrımız kandır; biz maarif madeni ocağıyız.4.Ey sevgili! Gam tozu can çeşmesini bulandırmasın. Bilirsin, Osmanlı ülkesinin yüzsuyuyuz (şerefiyiz).5.Nazmımın kadehi, cihanı Bâkî'nin şiiri gibi devreyler. Bu mecliste şimdi biz de zamanın Câmî'siyiz, ey sevgili!

BİR SEHER VAKTİNDEBir seher vaktinde indim bağlara Öter şeyda bülbül, dil yarelenir Bakmaz mısın sinemde dağlara Derdim dökmeye dil yarelenir

Boş geçirmeyelim gel bu çağlarıDolaşalım sahraları, dağlarıBir gün gazel döker ömrün bağlarıEser sam yelleri dal yarelenir

Daimi’yim yanar aşkın çırağıDostun muhabbeti cennet otağıAncak şu dünyada derdim ortağıSazım figan eder tel yarelenir

Âşık Daimî (20.yy)

HİKÂYE

Senin dudakların pembe Ellerin beyaz, Al tut ellerimi bebek Tut biraz!

Benim doğduğum köylerde Ceviz ağaçları yoktu, Ben bu yüzden serinliğe hasretim Okşa biraz!

Benim doğduğum köylerde İnsanlar gülmesini bilmezdi, Ben bu yüzden böyle nâçar kalmışım, Gül biraz!

Benim doğduğum köylerde Kuzey rüzgarları eserdi, Hep bu yüzden dudaklarım çatlaktır Öp biraz!

37

Page 38: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Benim doğduğum köylerde Buğday tarlaları yoktu, Dağıt saçlarını bebek Savur biraz!

Benim doğduğum köyleri Akşamları eşkıyalar basardı. Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem Konuş biraz!

Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin. Benim doğduğum köyler de güzeldi. Sen de anlat doğduğun yerleri Anlat biraz.

Cahit Külebi

Açıklamalar tamamlandıktan sonra, bu aşamaya kadar incelenen tüm şiirlerden hareketle Klasik Türk şiirinin, Türk Halk şiirinin özellikleri öğrencilerce belirlenir, serbest şiir geleneğinin Halk şiiri ve Divan şiiri geleneğinden ayrılan özellikleri açıklanır.

Sosyal ve kültürel ortamın şiire kazandırdığı farklı söyleyiş ve özellikleri üzerinde durulur. Tanzimat sonrası edebiyat toplulukları ve şiir anlayışlarından kısaca bahsedilebilir.

DEĞERLENDİRMEİslamiyet’in kabul edilmesinden sonra Türk şiir geleneğinde görülen değişiklikler nelerdir? Aşağıdaki şiir parçaları farklı yüzyıllara ait ürünlerdir. Bu parçalar arasında ne gibi benzerlikler vardır?

İslamiyet Öncesi Türk Şiiri Örneği:

Kaz buz kamug erüştiTaglar suvı akıştıKökşin bulut örüştiKayguk bolup egrişür

Kar buz tümü eridi Dağların suları akıştı Mavi bulut yükseldi Kayık gibi sallanır

İslamî Dönem Türk Halk Şiiri Örneği:

Elâ gözlerini sevdiğim dilberSalınıp geldiğin yolar öğünsünNe güzel yaratmış seni Yaradanİnce belin saran kollar öğünsün Gevherî

Cumhuriyet Dönemi (Beş Hececiler Topluluğu) Şiir Örneği:

"Göynünü Şirin'in aşkı sarınca Yol almış hayatın ufuklarınca, O hızla dağları Ferhat yarınca Başlamış akmağa çoban çeşmesi..." Faruk Nafiz Çamlıbel

www.edebiyatdersi.netYukarıdaki şiir parçalarından hareketle Türk şiirinde “millî şiir geleneği”nden bahsedilebilir mi? Nasıl?

Öğrencilerden Klasik Türk şiiri, Türk Halk şiiri, Dinî Tasavvufî Türk şiiri geleneğiyle yazılmış birer şiir bulmaları istenir. Bu şiirlerden bazıları sınıfta okunur.

ŞİİRDE TEMA

Ziller Çalacak

Ziller çalacak… Sizler derslerinize gireceksiniz bir bir.Zil çalacak, ziller çalacak benim için

38

Page 39: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Duyacağım evlerden, kırlardan, denizlerden;Tâ içimden birisi gidecek uça, ese…Ama ben, ben artık gidemeyeceğim

Zil çalacak… Siz geminize treninize gireceksiniz bir bir.Zil çalacak, ziller çalacak benim içinDuyacağım iskelelerden istasyonlardan bütün,Tâ içimden birisi koşacak ardınızdan…Ama ben,ben artık gelemeyeceğim

Sonra bir gün bir çalacak yine,Hiç kimseler, kimsecikler duymayacak…Ne sınıflar,ne iskeleler,ne istasyonlar, ne siz…Tâ içimden birisi kalacak oralarda…Ben gideceğim.

Zeki Ömer Defne

Konu:Şiir üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde öğretmenin öğrencilerinden ayrılışı, ikinci bölümde öğretmenin öğrencileri tarafından unutulma korkusu son bölümde ise yaşlılık ve ölüm korkusu konu olarak ele alınmıştır.

Tema: Öğretmenlik mesleğinden ayrılmanın verdiği acı ve özlem veya meslek sevgisi tema olabilir.

ANLATMAYA BAĞLI EDEBÎ METİNLERİ İNCELEME YÖNTEMİ

a. Metin ve Zihniyetb. Yapı (Olay Örgüsü, Kişiler, Mekân, Zaman)c. Temaç. Dil ve Anlatımd. Metin ve Geleneke. Anlama ve Yorumlamaf. Metin ve Yazar

A. METİN VE ZİHNİYETNOT:Anlatmaya bağlı edebi metinler incelenirken metnin yazıldığı dönemdeki hakim zihniyet.metnin yazıldığı dönemin sosyal, ekonomik, siyasî yapısı, dinî inanışları, eğitim sistemleri, sanat anlayışı ve zevki kısacası bütün kültürel değerleri,Sanatçının dönemin kültür ve sanat hayatıyla ilişkisi tespit edilir.

Page 40: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Edebi eserlerdeki zihniyet dönemlere göre değişmektedir. İslam öncesi metinlerde hakim zihniyet olağanüstü fizikî güçlerle donatılmıştır. Destanlar kavimlerin ilk dönemlerine özgü zevk ve anlayışı dile getirir. Bu durum İslamiyet’ten sonraki eserlerde yerini dini inanışlara ve kahramanlıklara bırakır. Yani İslami hayat tarzı ve din için mücadele dönemi başlar. Türk edebiyatı, Tanzimat sonrası yeni bir medeniyet dairesinin içine girer. Doğuya has yaşama tarzından ve edebiyat anlayışından birdenbire Batılı yaşama tarzına ve edebiyat anlayışına geçilir. Böylece Batı dünyasında gelişen edebi akımların etkisi altına girilir. Tanzimat döneminde etkin bir şekilde kendini hissettiren romantizm, Servet-i Fünun döneminde yerini realizm ve natüralizm akımlarına bırakmıştır. Bu arada edebiyatımızda başlayan Doğu-Batı çatışması, hem yaşama tarzında hem de edebi eserin bünyesinde kendini kuvvetle hissettirir. Bu çatışma 1940’lı yıllara kadar en çok işlenen temalardandır. 20.yüzyılın başından itibaren Türk dünyasında görülmeye başlayan milliyetçilik hareketleri, sosyal, bilimsel ve kültürel hayatta yankı bulmuş; edebiyat eserlerinde duru ve sade bir Türkçenin kullanılmasına özen gösterilmiştir. Bu doğrultuda edebiyatımız İstanbul’un sınırları dışına çıkmış, Anadolu’yu konu alan eserler kaleme alınmaya başlamıştır.

B. YAPI (OLAY ÖRGÜSÜ, KİŞİLER, MEKÂN, ZAMAN)

*Metnin yapısını oluşturan unsurlar1-OLAY: Öykü kişilerinin başından geçenlere olay denir. Öyküde tek bir olay elealınır. Bazen bu temel olaya bağlı küçük çaplı yan olaylar da olabilir. Ele alınanolayların gelişiminde mantıksal bir sıra izlenir.Olay öykülerinde, olay ön planda olmasına karşın, durum öykülerinde olay ya ikinci plandadır ya da yok denecek kadar azdır.

NOT:Anlatmaya bağlı edebi metinler incelenirken olay örgüsü çıkarılır ve olay örgüsünün gündelik hayattaki geçeklikle ilişkisi tespit edilir.

Olay örgüsü Metinlerde olay,ya metindeki kişiler arasında cereyan eden ilişkiler ya da kahramanın iç çatışmaları sonucu ortaya çıkar.Metindeki olay sadece somut gerçeklik değildir.hayal,tasarı,izlenim ve benzeri hususlarda olay örgüsü çerçevesinde değerlendirilir.Olay örgüsü çıkarılırken bu hususlar dikkate alınmalıdır.Olay örgüsünün gündelik hayattaki geçeklikle ilişkisiAnlatmaya bağlı edebi metinlerde olay örgüsünün her zaman aynen yaşanması mümkün değildir.Olay okuyucuda ya da dinleyicide estetik kaygı uyandırmak amacıyla düzenlenir.Oysa günlük hayatta yaşanan olayların anlatılmasında estetik değil gerçeklik dile getirilmektedir.2-KİŞİLER: Öyküde anlatılan olayları veya durumları yaşayan kişilerdir. Öyküdekişi sayısı azdır. Sadece bir veya birkaç kişi vardır ve onun başından geçenler anlatılır.Öyküde olayları yapanlara ya da olaydan etkilenenlere öykünün kahramanları denir.Kahramanın kendine özgü ayırt edici özellik taşımasına karakter denir.Benzerlerininniteliklerini abartılı bir biçimde üzerinde toplayan kişilere tip denir. Bu bakımdan her bireybir karakterdir fakat tip değildir. Tipler belirli bir zümreyi belirgin özellikleriyle temsil eden kişilerdir.Yani kıskançlık, cimrilik, korkaklık, vb. özellikleri taşıyan kişiler birer tiptir.

Bazı metinlerde insan olan kahramanın yerini bir hayvan veya cansız bir varlık da alabilir.

Page 41: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Olaylardaki rolüne göre kişiler iki gruba ayrılır:Birinci dereceden kişiler:Olayların akışında birinci derecede rol oynayan kişilerdir.İkinci dereceden kişiler:Olayların akışında çok az veya dolaylı olarak etkisi olan kişilerdir.NOT: Anlatmaya bağlı edebi metinler incelenirken kişiler birinci ve ikinci kişiler belirlenir. Bu kişilerin fiziki ve ruhi portreleri ortaya konur, karakter ve tip olanlar tespit edilir. Bu kişilerin olay içerisindeki görevleri tespit edilir.

3-MEKAN: Anlatmaya bağlı edebi metinlerde ele alınan olay belli bir yerde (mekânda) geçer. Bu yer, okul, hastane, bahçe, sokak olabileceği gibi insanın iç dünyası da olabilir. Anlatmaya bağlı edebi metinlerde olayın daha iyi anlaşılabilmesi için yer ya da çevre, betimlemelerle tanıtılır. Ancak betimleme yaparken gereksiz ayrıntılara girmemek gerekir.

NOT: Anlatmaya bağlı edebi metinler incelenirken olayın geçtiği mekânlar özellikleriyle birlikte tanıtılır.

4-ZAMAN: Öyküde ele alınan olayın başladığı ve bittiği bir zaman dilimimutlaka vardır. Olayların başlaması ile bitmesi arasındaki sürece zaman denir. Olaylarbu zaman dilimi içerisinde gerçekleşir. Bazı öykülerde olay veya durum son durumdanbaşa doğru gelişebilir.

Anlatmaya bağlı edebi metinlerde iki türlü zaman vardır.Birincisi olayların yaşandığı,kişilerin içinde bulunduğu şimdiki zamandır.Buna gerçek zaman denir.İkincisi romandaki kişilerin geçmişini hatırlaması üzerine geçmişten içinde bulunan ana kadar geçen zamandır.Buna kozmik zaman adı verilir.

NOT: Anlatmaya bağlı edebi metinler incelenirken olayları başladığı ve bittiği zaman belirtilir. Metindeki zaman ifadeleri tespit edilir. Bu zamanların gerçek zaman mı yoksa kozmik zaman mı olduğu belirtilir.C. TEMA

Bir metinde yazarı yazmaya iten sebep metnin temasıdır.

NOT: Anlatmaya bağlı edebi metinler incelenirken metne şu soru yöneltilir: “Yazarı bu yazıyı yazmaya iten sebep nedir?” Bu sorunun cevabı metnin temasını verecektir.

Metnin teması bulunduktan sonra temayı besleyen düşünceler, temanın sosyal hayatla, düşünce tarihiyle ve eserin yazıldığı dönemle ilişkisi tespit edilir. Son olarak temanın yorumlanması ve gürelleştirilmesi gerçekleştirilir.Yani bugünkü yaşamdaki konumu belirlenirÇ. DİL VE ANLATIM

NOT: Anlatmaya bağlı edebi metinler dil ve anlatım yönünden incelenirken Anlatıcının bakış açısı ve özellikleri,Anlatmaya bağlı edebi metinlerde dilin hangi işlevlerinin ön plana çıkarıldığı,Metnin dilinin doğal dilden farklılığı,Metindeki ses, kelime bilgisi ve cümle özellikleri dikkate alınır.

D. METİN VE GELENEKNOT: Anlatmaya bağlı edebî metni geleneği içerisinde değerlendirme1. Metinle yazıldığı dönem arasında ilişki kurulur.2. Okuduğu metnin önceki metinlerle ilişkisi araştırılır.3. Tema, yapı, dil ve anlatım bakımlarından önceki metinlerle ilişki kurulur.

Page 42: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

4. Metnin, kendisinden önceki metinlerden etkilenip etkilenmediği belirlenir.5. Sanatçının gelenekle ilişkisi belirlenir.

Kültür alanındaki etkinliklerin tümü geçmişten geleceğe uzanır. Sanatçılar geçmişten aldıklarını,kendi dönemlerinin zevk ve anlayışıyla,bilgi birikimiyle,duyarlılığıyla yoğurarak geleceğe taşır.Bütün sanat eserleri kendi aralarında bir düzen oluşturur.Bir bakıma bütünün parçaları durumundadır.Bu bakımdan geçmişi bilmeden yeni bir sanat eseri oluşturmak mümkün değildir.Sanatkar,geçmişte örüle örüle kendisine kadar gelmiş olan gelenekten yararlanır;döneminin zevkini,düşüncesini,duyarlılığını edebi eserin bünyesine yerleştirir.Eğer sanat gücü yüksek ise bu geleneği zenginleştirir.

Edebi metinlerin büyük çoğunluğu kendi döneminin gerçekliğini ve düşünce hayatını yansıtır.

Her metin, kendi tarzında daha önce yazılmış metinlerden yararlanır.Tanzimat dönemi romanları,daha önce Türk edebiyatında roman ihtiyacını karşılayan mesneviden ve halk hikayelerinden etkilenmiştir.Tanzimat romancıları başlangıçta Batı romanından etkilenseler bile daha sonra bu etkileşimin dışına çıkarak kendi roman tarzlarını oluşturmuşlar ve kendilerinden sonrakilere örnek olmuşlardır.

F . ANLAMA VE YORUMLAMANOT:Anlatmaya bağlı edebî metni anlama ve yorumlama1-Metnin anlamının nasıl oluştuğu açıklanır.2-Metnin anlamının özellikleri belirlenir.3-Metin yorumlanarak güncelleştirilir.4-İncelenen hikâye, roman ve tiyatro metninin yapısı, anlatımı, teması birbiriyle ilişkilendirerek yorumlanır.5-İncelenen metinde açıkça dile getirilmiş olanlarla, açıkça ifade edilmemiş olanlar anlam çevresinde ilişkilendirilir.6-Seçilen paragraflarda –varsa- çok anlamlı söz ve söz gruplarının metinde kazandığı değerler belirlenir.7-Yaşanan gerçeklikle metindeki gerçekliğin ilişkisi belirlenir.8-Metnin her okunduğunda yeni anlam değerleri kazanıp kazanmadığı belirlenir.

9-Metnin okuyucuda uyandırdığı duygular belirlenir, bu duyguların özellikleri açıklanır. Edebi metinlerde dil,bilgi aktarmak veya öğretmek amacıyla kullanılmaz.Kelimeler,günlük hayatta,herkesin bildiği,alışılmış anlamlarıyla değil,yazarın okuyucuya sunmak istediklerine göre yeni anlamlar yüklenir.Bu bakımdan anlatmaya bağlı edebi metinlerle bilimsel metinler birbirinden ayrılır.Bilimsel metinlerde anlam herkes için aynıdır.Hiçbir yerde ve durumda değişmez.Ancak edebi metinlerde,okuyucunun o anda içinde bulunduğu ruh hali,dünya görüşü,bilgi ve kültür seviyesi edebi metinin anlamını değiştirir.Çünkü edebi metinlerdeki sözler veya söz grupları yalnızca sözlük anlamlarıyla metinde yer almazlar;bulundukları bağlama göre anlam değeri kazanırlar.

Edebi metinler yan anlam bakından zengindir.Kelimeler ve kelime grupları,metin içerisinde farklı anlamlar kazanır.

F. METİN VE YAZAR NOT:Yazarın edebî yönüyle ilgili çıkarımlarda bulunma 1.Yazar ile metin arasındaki ilişki açıklanır.

2.Yazarın hayat hikâyesi başta olmak üzere bilinen özellikleriyle metin arasında ilişki

Page 43: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

kurulur.

Olay çevresinde oluşan edebi metinlerde, bazen yazar ile metin arasında benzerlikler bulunur. Roman, hikaye ve tiyatro eserlerinde karşımıza çıkabilecek bu özellik bir belge niteliği taşımaz. Olay çevresindeki edebi metinlerin tümü kurguya dayalıdır. Dolayısıyla gerçek hayat örnek alınarak yazılmış olsa bile bu yeniden kurgulanmıştır. Eğer yazar anlattıklarının birebir gerçek olduğu iddiasında ise zaten anlattıkları bizim konu aldığımız edebi metinlerin dışında tarih veya hatıra olarak değerlendirilir. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun, Halide Edip Adıvar’ın roman ve hikayelerinde Kurtuluş Savaşı dönemi öncesi ve sonrasıyla, Türk toplumundaki sosyal değişmelerle birlikte dile getirilir. Bu anlatılanlar dönemin gerçekliğinin yorumlanarak dönüştürülmesidir. Bunlardan dönemin sosyal ve siyasal hayatı öğrenilemez. Ancak yazarlar sanat dünyalarını bireysel deneyimleri ve dönemlerinin gerçeklerinden hareketle oluştururlar. Bu da o dönemde kullanılan eşya ve görünüşlerden yararlanmalarını gerekli kılar. Yazarların yaşadıklarından etkilenmeleri, olay çevresinde oluşturulmuş metinlerde bunları anlatmaları doğrudan doğruya değildir yaşadıklarını yenden kurgulaması ve yaşadıklarından yaptıkları seçki söz konusudur. Olay çevresinde oluşan edebi metinlerde belge niteliğinde yaşanmışlık yoktur. Ancak yaşananlardan etkilenme söz konusudur.

www.edebiyatdersi.net

ANLATMAYA BAĞLI EDEBÎ METİNLER

1.MASALOlağanüstü öğe, kahraman ve olaylara yer veren öykülerdir. Masal terimi öncelikle,

Sindirella, Çizmeli Kedi gibi sözlü geleneğin ürünleri olan halk öykülerini kapsar. Ama sözlü gelenekle ilişkisi olmayan edebi yönü ağır basan bazı eserler de bu türün içinde yer alır. Halk masalları 4 temel grupta toplanır. Hayvan masalları, olağanüstü ve gerçekçi masallar, güldürücü öyküler, zincirlemeli masallar. Hayvan masalları genellikle kısa masallardır. Lafontaine masalları bu türün en güzel örnekleridir. Şeyhi’nin Har-name adlı eseri de Divan edebiyatındaki hayvan masalları türüne görmek gösterilebilir. Olağanüstü masallarda, olağan varlıkların yanı sıra cin, peri, dev, ejderha gibi olağanüstü varlıklara da yer verilir. Gerçekçi masalların başlıca kahramanları ise padişahlar, vezirler, prenses ve prensesler, zenginler, hırsızlar ya da haydutlar gibi gerçek hayattaki kişilerdir.

Güldürücü masallar okuyan ve dinleyeni eğlendirmeyi amaçlayan masallardır. Zincirleme masallarda sıkı bir mantık bağıyla birbirine bağlanan, küçük ve önemsiz

bir dizi olay art arda sıralanır.

2. DESTAN

Ulusların ulus oluşları sırasında gösterdikleri kahramanlık, savaş, göç, doğal afetler gibi önemli olaylar etkisiyle söylenmiş uzun manzum hikâyelere destan denir. Destanların

Page 44: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

ulusların yaşamında önemli bir yeri vardır. Toplumların ortak duygu, düşünce ve inançları destanlarda dile getirilir.Destanlar tarihî bir olayı işler, ancak olayların işlenişinde ve kahramanlıkların anlatımında olağanüstülüklere yer verilir. Gerçek olan bir konu zaman içerisinde kuşaktan kuşağa geçerken masal, öykü gibi başka türlerle süslenir. Çoğu zaman gerçek tanınmaz hâle gelir.

Destanların oluşmasında pek çok sanatçının rolü vardır. Halk ozanları, toplumun ortak duygu, düşünce ve inançlarını yansıtan sade dille, ulusal ölçüyle söylenmiş parçaları önemli günlerde kopuz adı verilen saz eşliğinde söylerler. Bu bakımdan destanların ulusal bir karakteri vardır.Destanlar iki türe ayrılır.

a. Doğal destanlar: Toplumları etkileyen olaylar sonucu kendiliğinden oluşandestanlardır. Yunan edebiyatında Homeros’un İlyada ve Odissea; İran edebiyatındaŞehname; Fin edebiyatında Lönnrot’un Kalevâla adlı destanları ile Türk edebiyatındaErgenekon doğal destanların en önemlileridir.

b. Yapma destanlar: Toplumu yakından ilgilendiren olayların sonradan birsanatçı tarafından işlenmesiyle oluşan destanlardır. İtalyan edebiyatında Ariosto’nun(Aryosto) Çılgın Orlando, Tasso’nun Kurtarılmış Kudüs; İngiliz edebiyatındaMilton’un Kaybolmuş Cennet adlı destanları yapma destanlardandır.

Türk DestanlarıEski ulusların edebiyatlarında olduğu gibi Türk edebiyatında da destan türü çok

gelişmiştir. Ancak Türk destanları bir ozan tarafından topluca yazılmadığı gibi bir folklorcu tarafından da yazıya geçirilip yayınlanmamıştır. Bunların ancak konuları hakkında bilgimiz vardır. İran, Arap kaynaklarında Türklere ait destan parçalarının özetleri bulunmaktadır.Türk Destanları Türk tarihinin gelişimine uygun olarak dört bölümde incelenir:1. Saka Destanıa. Alp Er Tunga Destanıb. Şu Destanı2. Hun (Kun) Destanı

Oğuz Kağan Destanı3. Gök Türk Destanlarıa. Bozkurt Destanıb. Ergenekon Destanı4. Uygur Destanıa. Türeyiş Destanıb. Göç Destanı

Ayrıca Türkler arasında İslamiyet kabul edildikten sonra da Manas Destanı, Cengiz Destanı, Battalgazi Destanı gibi destanlar oluşmuştur.

Çağdaş edebiyatımızda özellikle Kurtuluş Savaşı'nı ele alan destanlar da yazılmıştır. Nazım Hikmet’in Kuvâ-yı Milliye Destanı (1948), Ceyhun Âtuf Kansu’nun Sakarya Meydan Savaşı (1970), Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Üç Şehitler Destanı bu tür eserlerdir.Yapma destan türüne giren bu eserler biçim bakımından klasik destanlardan ayrılır. İçerik bakımından ise söylencelere (efsanelere) değil gerçek olaylara dayanır.

Page 45: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

3. HALK HİKÂYESİGeleneksel bir içeriği olan, kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarılan öykülerdir.

Söylencelerle halk öyküleri arasında kesin bir ayırım yoktur. Kimi öyküler söylence olarak gelişmiş, aktarılmıştır. Çeşitli öykü türlerinde belli motifler, örneğin hayvanlar, sınamalar, belli kalıp olaylar yer alır. Halk öykülerinin başlıca türleri masallar, efsaneler, dini kişilerle ilgili anlatılanlar, hayvan öyküleri, kahramanlık öyküleri ve fıkralardır.www.edebiyatdersi.net

4. MESNEVİTürk edebiyatında anlatı türünde batı tarzı yazılmış hikâye ve roman yoktur. Ancak bu

türleri karşılayan divan edebiyatında Leyla vü Mecnun, Hüsrev-i Şirin, Yusuf u Züleyha ile Âşık Garip, Arzu ile Kanber, Battal Gazi vb. tarzında dinî tasavvufi nitelikli hikâyeler vardır.

Mesneviler de halkın anlatı ihtiyacını karşılamak üzere yazılmış eserlerdi. Şimdi bu türü daha ayrıntılı inceleyelim:Mesnevi, divan edebiyatı nazım biçimlerindendir. Beyitlerle yazılır ve her beyit kendi arasında uyaklıdır. Yani beyitler arasında gazelde olduğu gibi uyak birliği yoktur. Bu nedenle uzun konuları işleme olanağı vardır. Genellikle okuyucuyu sıkmaması için aruz ölçüsünün kısa kalıpları kullanılır.Mesnevi, divan edebiyatında bulunmayan öykü ve roman türünü karşılamaktadır. Beyit sayısı sınırlı değildir.

Mesnevi, İran’da kurulmuş ve oradan bize geçmiştir. Kurucusu da aslen Türk olan Genceli Nizamî’dir. Nizamî arka arkaya beş tane mesnevi yazmıştır. Divan edebiyatında beş tane mesneviye “hamse” denir. Bütün divan şairleri hamse (beş tane mesnevi) yazmak için uğraşmışlardır. Türk edebiyatında da Süleyman Çelebi, Şeyhî, Fuzûlî, Nâbî ve Şeyh Galip gibi sanatçılar mesnevi yazmışlardır.Mesneviler işlediği konular bakımından şu türlere ayrılır:a. Cenk destanları mesnevisi: Savaş ve kahramanlık olaylarını şairin duygu vedüşüncesine göre işleyen mesnevilerdir. İran edebiyatında Firdevsi’nin “Şehname” adlıeseri bu tür mesnevidir.b. Aşk hikâyeleri mesnevisi: İslâm dünyasının ortak ürünü olan aşk öykülerinikonu alan mesnevilerdir. Şeyyad Hamza’nın “Yusuf u Züleyha”, Fuzulî’nin “Leyla vüMecnun” ve Şeyh Galip’in “Hüsn ü Aşk” adlı mesnevileri bu tür eserlerdendir.c. Dinî ve tasavvufi mesnevi: Din ve tasavvuf konularını işleyen mesnevilerdir.Mevlana’nın “Mesnevi” adlı eseri ile Süleyman Çelebi’nin “Vesiletü’n Necat (Mevlit)”adlı mesnevileri bu türe girmektedir.ç. Ahlaki ve didaktik mesnevi: Bilgi ve öğüt vermek amacıyla yazılan mesnevilerdir. Şeyhi’nin “Harname” ile Nabi’nin “Hayriyye-i Nabi” adlı eserleri bu türe girer.d. Şehrengiz mesnevi: Padişah ya da devlet büyüklerinden birinin bir şehriziyaretini veya şairin kendi şehrinin güzelliklerini anlatan mesnevilerdir. Lami’nin“Şehrengiz-i Bursa” adlı mesnevisi bu tür bir eserdir.

5. MANZUM HİKÂYE Nazım şeklinde yazılmış hikâyelere manzum hikâye denir. Diğer hikâyede olduğu gibi

manzum hikâyede de serim düğüm ve çözüm bölümleri bulunur. Meydana gelen bir olay ve olayı yapan kişi ve olayın geçtiği yer ve zaman vardır.

Türk edebiyatında Tevfik Fikret, Mehmet Âkif Ersoy bu türde önemli eserler vermişlerdir. Orhan Veli Kanık ve bazı başka şairler de çeşitli fabl hikâyeleri ile Nasrettin Hoca fıkralarını manzum hikâye tarzında yazmışlardır.

Page 46: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

1. HİKÂYESİVRİADA GECELERİ

Güneş batıyor, martılar haykırıyor, karabataklar sudan çıkmış, ıslak kanatlarını kaldırabilmek için deli gibi çırpınıyorlar, ayı balığı büyük bir nefesle çıkıyor. Büyük bir nefesle tekrar dalıyor. Martılar geliyor, karabataklar gidiyor. Akşam büyük bir vaveyla içinde vahşi, kırmızı dalgalar esmer kayaları dövüyor.Mağaranın içinde Kalafat, kıpkırmızı lekelerle sular içinde karides avlıyordu.- Sotiri, diye haykırdı birdenbire. Sen livarı hazırla da şu karidesleri koyalım.Arkada bir tane daha var. Ama, iyi bak, üstünün bezi delik olmasın.Sotiri, kayığın içine batmış güneşin bir parçası gibi kımıldadı. Siyah kafası ve kırmızı elleriyle, mavi gözleriyle, kaya, deniz, güneş, balık, renk ve kokusuyla ayaklarının dibinde kıç altına doğru uzandı.Kalafat kepçeyi baş üstüne koydu ve kendisi de mağaranın deliğinden fırladı:- Ulan Sotiri, bulamadın mı öteki livarı? Ver şimdilik oradan çapçağı, dedi.Çapçağı ben uzattım.Sotiri kıç altından boğuk boğuk:- Bulamıyorum livarı usta, diyordu.

Mağarayı ayı balığına bırakıp Sivri’nin Yassı'ya bakan kıyısına çıktık. Sandalı çakıla çektik.Sotiri ile Kalafat çalı çırpı aramaya gittiler. Ben kıyıda beyaz çakıllara oturdum. Üç adım ötemde akşamın şimdi güvermiş renklerine doğru kırmızı bacaklarını sallayan bir martıya daldım.Martı aka üstü yatmıştı. Kırmızı ördek ayakları ara sıra havayı dövüyordu. Ne oluyor, diye martıya doğru gittim. Hayvanın gözleri açıktı. Güzel kafası da ara sıra sallanıyordu.Sotiri, sırtında kıyıya düşmüş boş bir portakal sandığıyla tepemde gözüküverdi.Ne oluyor bu martıya Sotiri, dedim.Ölüyor be dedi, ne olacak?Sahi ölüyor mu?Yok yalandan. Ölüyor işte...

Sotiri, portakal sandığını, geceyi geçireceğimiz iki kaya arasına fırlattı. Tekrar Kalafat’a yetişmek üzere kayalara tırmandı. Bir martı, bir nisan akşamında sırtüstü uzanmış, hâlâ ölmeye çalışıyordu. İçimi bir keder yaladı. Yanından ayrılmıyordum. Martının kafasını ellerime almıştım. Bir avuç deniz suyu getirip ağzına damlattım. Şiddetle kafasını salladı. Bir titredi ve öldü.Yassıada’nın ışıkları yandı. Uzakta bir taka geçti. Keyfim kaçmış, üzgün, ağlamaklı gibiyim. Canım bir taraftan acı bir türkü söylemek çekiyordu.

Onlar ateşi yakıp topladıkları midyeleri bir teneke üstünde şişirirlerken ben hâlâ martının yanı basındaydım. Kalafat:Ne oluyorsun be, dedi. Şair misin, nesin?Martı öldü de, dedim.Martı da ölür, dedi. İnsan ölmüyor mu?Dünyanın yaratışındaydık şimdi, insanın ilk zamanlarını yaşıyorduk. Onlar avlıyorlardı, ateş yakıyorlardı. Ben martıya ait bir mersiye yazmış, ateşin kaşısında okumak üzereydim.Bütün kabile halkı bana kızmıştı:- Bu herif çalışmayacak mı? Oturup kayalara, düşünecek mi? Martı ölmüş, onuseyredip bize masal mı anlatacak?

Gündüz güneşin içinde böyle söyleyenler, gece olup da kütükler, çalı çırpı yanınca, öbür tarafta rüzgâr denizi homur homur söyletirken martılar hâlâ deli gibi bağrışırken ben bir türkü, martının ölümünün türküsünü tutturacaktım. Çalışanları bir üzüntü, bir garipseme,

Page 47: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

birbirine sokulma hissi saracıktı. Sonra bu hâl belki de işe yaramaz adamın bir vazifesi olarak tanınacaktı. Bir iki gün ağ tamir edecek, balık tutacak, beceremeyecek, fakat akşamları da onlara üzülüp sevinme arzuları veren türküler söylemeyecektim.- Ne susarsın be herif, diyeceklerdi. Hani bülbül gibi öterdin geceleri?Ertesi sabah beni balığa çıkarken uyandırmayacaklardı. Bırakacaklardı kendi hâlime.Kalafat:Ee, dedi, anlat bakalım şu martının ölümünü...

Martı, dedim, üç adım ötemdeydi. Güneş yeni batmıştı. Doğrudan bir mavi karanlık ağır ağır kayalara, çakıllara, çakıllardan vücuduma sinmeye başlamıştı.Kalafat’la Sotiri, birbirlerine bakakaldılar:- E, sonra, dediler.Utandım, sustum.Ateşin kenarına koyduğum midyeyi aldım. Biraz limon sıktım. Bir lokma ekmekle attım ağzıma.Sotiri yanı başıma uzanmıştı. Gözleri uyku içinde yüzüme dikilmişti. Yine;- E, sonra, dedi.Kalafat’a baktım. Gözlerini kapamıştı.- Dinliyor musun, Kalafat, dedim.Cevap vermedi. Sotiri ondan tarafa döndü.Dikkatle baktı:Uyudu, dedi, bana anlat.

Ölen martıyı tanıyordum, dedim. Hani iki hafta önce ölen Tahir’in martısıydı. Başka türlü martıydı o. Ötekiler gibi bağırmazdı. Bir kayanın tepesine çıkar, oradan Tahir’in sandalını gözlerdi. Uçardı doğru Tahir’in sandalına. Surattan da anlardı kerata. Tahir somurtkan adamdı. Pek keyifsizse yanına sokulmazdı. Uzaktan gözlerdi. Pek keyifli ise gelir, sandalın arkasına otururdu. Yemlerin kafasını, kılçıklarını, bekçi balıklarını, ince izmaritleri Tahir fırlatır ona atardı. Ara sıra konuşurlardı da. Ne Tahir onsuz, ne o Tahir’siz yaşayabilirdi. Üç gün sırta sırta rüzgâr esse, Tahir de balığa çıkmasa, martı tenezzül edip de çöp mavnalarına doğru kanat çırpmazdı. Tembel miydi, şair miydi bilmem ki...

Hikâyem güzel olmuyordu, farkındaydım. Ama, yavaş yavaş açılacaktım; ateş kor kesilmişti. Ay çıkmıştı. Baktım, Sotiri’ye; Kafası düşmüş, o da uyumuştu. Ben bütün gece uyumadım. Martılar simsiyah ayın altında dalaşıp durdular. Sabaha karşı iskele sancak ışıkları ile durgun suları bize doğru atan bir vapur geçti. Aman ne güzeldi bu vapur sabaha karşı, Kalafat’ı uyandırdım. Vapuru gösterdim:Ne güzel, bak, Kalafat, dedim.Sen sahiden kaçıkmışsın, dedi.Kafasını bir iki defa salladı. Bir daha vapura baktı. Bir daha salladı. Yırtık paltosuna girip kayboldu.

Sait Faik Abasıyanık

İnceleme:Okuduğunuz öyküde balıkçıların yaşamından bir bölüm anlatılmaktadır. Öykü de

yazar, Kalafat ve Sorti ile birlikte İstanbul’da Sivriada’da akşam vakti balığa çıkar. Gecenin bir vaktine kadar balık, midye, karides vb. yakalarlar. Kalafat ile Sorti yakaladıkları midye ve karidesleri kızartmak için çalı çırpı topladıkları sırada yazar, kıyıda yaralı bir martı görür. Hemen koşar, martının ağzına birkaç damla su verir, ancak martı ölür. Yazar burada Kalafat’in yakaladığı balıklardan çok bildiği Tahir adlı balıkçının martısının ölümüne üzülmektedir. Sürekli martıyı düşünür. Onunla ilgili Sorti’ye hikâyeler anlatır. Bir süre sonra Sorti uykuya dalar. Yazar Sabaha kadar uyumaz. Yazar martıyı sadece bir kuş olarak değil,

Page 48: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

insanla dost olan, onu anlayan insancıl bir varlık olarak da görür. Martı da öykünün kahramanlarından biri durumundadır.

Öykünün kahramanları yazar, Kalafat ve Sorti’dir. Bu kahramanlar her zaman çevremizde gördüğümüz sıradan insanlardır; hiçbirinin olağanüstü bir niteliği yoktur.Olay Sivriada’da bir nisan akşamı geçmektedir.www.edebiyatdersi.net7. ROMANYAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU---YABAN

Yakup Kadri’nin Yaban romanı yüzyıllardır kaderiyle baş başa bırakılan köylü ile aydın arasındaki uçurum dile getirilmektedir. Köylü için İstanbul’dan gelen her aydın bir “Yaban”dır.Okuduğunuz metinde İstanbullu bir aydın olan Ahmet Celâl’in karşılaştığı köy gerçeği karşısındaki şaşkınlığı dile getirilmektedir.

Yaban romanı Ahmet Celâl’in anıları biçiminde verilmektedir. Yazar eserini şöyle tanıtmaktadır.“... Sakarya Savaşı'ndan sonra, Garp Cephesi Komutanlığının gönderdiği Tetkiki Mezalim Heyeti, o viranelerde taşlar altında kömürleşmiş insan kemiklerini araştırırken bu kitabı teşkil eden yazıları, arasından yırtılmış bir defter hâlinde buldu, Köylülerden bunun sahibinin ne olduğunu sordu. Kimse onun nereye gittiğini, bilmiyordu. Bununla beraber, onun iki üç yıl hep bu köyde oturduğunu ve son felâket gününe kadar burada kaldığını söyleyen de kendileri idi.Tetkiki Mezalim Heyetinden biri bu kayıtsızlığa şaştı:- Nasıl olur, dedi, nasıl olur. İnsan yıllarca beraber yaşadığı bir kimsenin nereyegittiğini, ne olduğunu bilmez mi?Köylüler, küskün bir tavırla omuzlarını kaldırıp uzaklaşıyorlardı.Yalnız içlerinden biri, yaşı belirsiz küçük ve sıska bir adam, döndü.- Dee, sizin gibi yabanın biriydi, dedi.

Romanın çeşitli tanımları yapılmıştır. Bunların ortak özellikleri şunlardır: Romanlarda, insanların başlarından geçen olaylar ayrıntılı bir şekilde işlenir. Böylece insanların duygu, düşünce ve hayal dünyaları geliştirilir. Yaşam deneyimleri artırılır.

Romanda ele alınan olay etrafında pek çok küçük olay anlatılır. Ele alınan olayın gerçek ya da gerçeğe uygun olması, kişilerin gerçek yaşamda gördüğümüz kişilere benzemesi, olayın geçtiği yer ve zamanın belli olması çevre ve kişilerin ruhsal çözümlemelerine yer verilmesi gerekir.Romanlar yazıldığı devrin sosyal ve siyasal olaylarını yansıtır. Belli bir döneme ışık tutar.1. Romanın Tanımı

Olmuş ya da olma olasılığı bulunan olayların bir büyük olayla örülerek ayrıntılı bir şekilde yer ve zaman gösterilerek anlatıldığı uzun yazılara roman denir.

2. Romanda PlanRomanda ele alınan olayların mantıksal bir gelişimi yapılır. Temel olay çevresinde

pek çok küçük olaylar işlendiğinden, kişiler ile olaylar arasındaki ilişkinin kurulabilmesi iyi bir planlama ile olasıdır.Romanda da öyküde olduğu gibi serim, düğüm ve çözüm bölümleri bulunur.Serim bölümü: Romana konu olan olaylar ile yer, çevre ve kişilerin tanıtıldığı bölümdür. Bu bölümde olayın geçtiği zaman ile olay kişileri ve çevre betimlemesi yapılır.Düğüm bölümü: Romanda olayların karmaşık bir hâl aldığı, okuyucunun merakının ve heyecanının yoğunlaştığı bölümdür. Romanda birden fazla düğüm bölümü bulunabilir ve en uzun bölüm bu kısımdır.

Page 49: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Çözüm bölümü: Düğüm bölümündeki olayların çözümlendiği, merak ve heyecanın giderildiği bölümdür. Bazı romanlarda sonuç, okuyucunun hayal gücüne bırakılabilir.3. Roman ÇeşitleriRomanlar bağlı oldukları akıma, işledikleri konulara ve iç yapılarına vb. göre sınıflandırılır. Akımlarına göre; romantik roman, realist roman, natüralist roman gibi. İşledikleri konulara göre; sosyal roman, tarihî roman, polisiye roman gibi. Romanlar iç yapılarına göre ise aksiyon romanı, psikolojik roman gibi çeşitli türlere ayrılır.

4. Romanın Öğeleria. Kişiler: Romanda anlatılan olayları gerçekleştiren kişilerdir. Kişilerinolağanüstü nitelikleri yoktur; gerçek yaşamda gördüğümüz kişilere ya tip ya dakarakter olarak benzemelidir. Bunlardan belirli bir sosyal sınıfı ya da eğilimin özellikleriniüstünde taşıyan kişiye tip denir. Cimri tip, içe dönük tip, sevecen tip vb. Karakter isekendine özgü tutum ve davranışları olan kişidir. Romanda betimlemelerle kişilerin iç vedış yönleri tanıtılır, çevre ile bağlantıları ortaya konur.b. Olay: Roman kişilerinin yaptığı eylemlere olay denir. Romanda ana olayçerçevesinde pek çok küçük çapta olaylar gelişir. Bu olayların her biri roman kişilerininbir yönünü tanıtır. Romanda gereksiz olaylara yer verilmemelidir. Gereksiz olay veayrıntılar eserin değerini düşürür.c. Zaman: Romanda işlenen olaylar belli bir zaman diliminde geçer. Olaylarınbaşlaması ile bitmesi arasında bir süreç vardır. Bu sürece zaman denir.ç. Dil ve anlatım: Roman yazarının, kendine özgü dili kullanma becerisi vardır. Kimi uzun cümleler kurar, kimi de kısa cümleleri benimseyebilir. Kimi de devrik tümcenin ya da atasözü ve deyimlerin anlatım gücünden yararlanır. Bu anlatım biçimine üslup denir.

Olaylar ya roman baş kişisinin ya da üçüncü kişinin ağzından anlatılır. İlk durumda yazar olayları yaşarken ikinci durumda yazar olaylar karşısında gözlemcidir, tanıktır.Yazarlar roman yazarken anılarından, kişisel gözlemlerinden ve alınan küçük notlardan yararlanır.

A)ANLATMAYA DAYALI EDEBİ METİNLERROMAN  Yaşanmış ya da yaşanabilecek olayların yer, zaman ve kişiye bağlanarak anlatıldığı uzun soluklu eserlere roman denir.*Romanda olaylar geniş ve ayrıntılı olarak anlatılır.*Romandaki bütün olaylar belli bir olay etrafında gelişir.Ana olay etrafında olaycıklar vardır.*Şahıs kadrosu geniştir.kahramanlar tüm yönleriyle tanıtılır.*Zaman olarak geri dönüşler olur.Romanlar çeşitli türlere ayrılır;- Tarihi Roman: Konusunu tarihten alır.- Töre Romanı: Toplumun yaşayış tarzı, gelenek,görenek ve törelerin ele alındığı romanlardır adetlerini işleyen romandır.- Psikolojik Roman: Ruh çözümlemelerinin yapıldığı romanlardır.- Egzotik Roman: Uzak ve yabancı ülkelerin doğa ve insanlarını anlatan romandır.- Tezli Roman: Bir görüş veya düşünceyi savunan romandır.- Polisiye Roman: Konularını polisi ilgilendiren olaylardan alan romanlardır.HiKAYE      Olmuş ya da olması mümkün olan olayları anlatan romana göre daha kısa olay yazılarıdır. *Romanda birden fazla olay varken hikayelerde çoğunlukla tek bir olay vardır.*Şahıs kadrosu romana göre dardır. *Hikayede ayrıntılara girmekten sakınılır,kişiler çoğu zaman hayatlarının belli bir anı içinde anlatılır. *İki tür hikaye görülür;

Page 50: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

a)Olay Hikayesi(Klasik Hikaye): Maupassant tarzı da denir. Olay esastır.Bizdeki temsilcisi, Ömer Seyfettindir. b)Durum-Kesit Hikayesi: Çehov tarzı da denir. Olaydan çok insanın belli bir zaman dilimindeki durumu anlatılır.Bizdeki temsilcisi, Sait Faik Abasıyanık'tır.          MASAL           Genellikle halkın yarattığı , ağızdan ağıza , kuşaktan kuşağa sürüp gelen ,çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan halk hikayelerine masal denir.

GENEL ÖZELLİKLERİ:                     

*Masallar , meydana geldikleri zaman bir kişinin malıyken , yaygınlaştıkça, yöreden yöreye, ülkeden ülkeye geçtikçe halkın malı olur.Masal , anonim bir türdür.

*Olaylar hayal ürünüdür.

*Kahramanlar insanüstü nitelikler gösterir.

*Masallarda genellikle iyilik-kötülük, doğruluk- haksızlık- adalet- zulüm , alçakgönüllülük – kibir…. gibi zıt durumların temsilcisi olan kişilerin mücadelelerinden veya insanların ulaşılması güç hayallerinden söz edilir.

*İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür.

*İyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır.

*Masallarda yer ve zaman kavramları belirsizdir.

*Anlatımda genellikle geniş zaman veya öğrenilen geçmiş zaman kipi ( -mişli geçmiş ) kullanılır.

*Anlatım kısa ve yoğundur.

*Masal kişileri her tabakadan seçilebilir.masallarda cinler , periler, devler: de rol alır.

*Masalların bir kısmı hayvanlarla ilgilidir.

*Masalların çoğu “ bir varmış, bir yokmuş …” ya da “ evvel zaman içinde , kalbur saman içinde …” gibi ifadelerle başlar.bunlara tekerleme ya da döşeme denir.tekerlemeden sonra olay ve dilek bölümleri gelir.Türk masallarında dilek bölümü ya “ onlar ermiş muradına …. “ ya da “ gökten üç elma düştü …” biçiminde başlar.

*Masallarda milli ve dini motiflere hemen hiç yer verilmez.

*Evrensel konuların işlendiği masallarda eğiticilik esastır.                                                              

*Masallarda genellikle bir eğitim amacı saklıdır.Masallar bu yönüyle didaktik ( öğretici) bir nitelik taşır.

*Günümüzde bellli bir kişinin ortaya koyduğu yapma masallarda yazılmaktadır.

HALK HİKAYELERİ TANIMI: Hikaye türünün en eski örnekleri olan ve destandan modern hikayeye geçişi sağlayan anonim eserlerdir. Başka bir tanım yapacak olursak; Türk edebiyatı ürünleri içinde 16.yüzyıldan itibaren görülmeye başlanan, genellikle aşıklar tarafından nazım-nesir karışık bir ifade tarzı ile dinleyicilere anlatılarak nesilden nesile intikal eden, yer yer masal ve destan özellikleri gösteren hikayelerdir.

GENEL ÖZELLİKLERİ: Türk edebiyatında bu özelliğe sahip ilk örnek Dede Korkut Hikayeleridir. Genellikle aşk konusunun işlendiği halk hikayelerinde zaman zaman kahramanlık konularıyla dini konuların işlendiği de görülmüştür.

Page 51: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

* Nazım- nesir karışık olarak anlatılan bu hikayelerin gelişip yayılmasında saz şairlerinin önemli bir fonksiyonu vardır.

*Halk hikayeleri , destanlardan; mutlaka tarihi bir olaya dayanmaması, nazım-nesir karışık oluşu ve zamanla nesir kısmının ağırlık kazanması, şahısların ve olayların anlatımında takınılan gerçekçi tavır, kahramanlıktan çok aşk maceralarına yer verilmesi, destanlarda yer alan olaylar kesin bir sonla bitmediği halde halk hikayelerinde kesin bir sonun bulunmaması, halk hikayelerinde söz konusu edilen olayların ve kişilerin oldukça azalması, toplum karşısında anlatılmaları, hikayedeki manzum kısımların genellikle saz eşliğinde dile getirilmesi, değişik bir anlatılma üslup ve geleneğinin olması, belli yerlerinde tekerleme adı verilen belli söz kalıplarının bulunması gibi hususlarda ayrılmaktadır.

*Hikayenin kahramanı aşık olur, sevgilisine kavuşma yolunda çeşitli maceralara girer, sonunda kavuşur veya kavuşamaz ama hikaye de orada biter.

* Destanlarda böyle kesin bir son mevcut değildir.

*Halk hikayelerinde anlatılan ilişkiler, toplum içi olup, fertler ve tabakalar arasında cereyan eder. Hikayelerde olağanüstü özellikler epeyce azalmıştır.

* Halk hikayeleri, masallara göre oldukça uzundur. Özellikle koşma şeklinde söylenen şiirler duyguyu yoğunlaştırmaya yarar.

*Halk hikayeleri daha çok aşıklar tarafından kahvelerde, düğün ve benzeri toplantılarda erkeklere hitap eder. www.edebiyatdersi.net

*Halk hikayelerinin destan döneminin kapanmasından sonra ortaya çıktığı kanaati yaygındır. Nitekim Türk edebiyatında halk hikayelerinin en eski örneği sayılan Dede Korkut Hikayeleri de destandan halk hikayeciliğine geçiş dönemi ürünü olarak kabul edilmektedir.

*10. yy’ dan itibaren halk hikayelerinin belki de destandan boşalan yeri doldurmak üzere ortaya çıktığı söylenebilir.

* Aşk ve kahramanlık konularının çokça işlendiği halk hikayelerinin gerçek hayat olaylarından ayrılan, kendilerine göre bir mantık örgüsü vardır. Bu mantık idealist ölçüler göre şekillenmiş bir hayat anlayışını savunur. Bunun sonucu hikaye kahramanı idealist bir kişiliğe sahiptir. Son olarak şunu unutmamak gerekir ki; kendi içinde tutarlı bir mantığa dayanmak şartıyla halk hikayelerinde olmayacak şey yoktur.

Halk hikayeleri konularına göre dört çeşittir: a. Aşk Hikayeleri: Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Yusuf ile Züleyha, Ercişli

Emrah ve Selvi, Tahir ile Zühre, Âşık Garip Hikayesi, Aşık Kerem Hikayesi, Elif ile Mahmut...b. Dini-Tarihi Halk Hikayeleri: Hayber Kalesi, Kan Kalesi, Battal Gazi, Danişmend Gazi, Hz.

Ali ile ilgili diğer hikayeler...

c. Kahramanlık Hikayeleri: Köroğlu Hikayesid. Destanî Halk Hikâyeleri: Dede Korkut Hikayeleri

NOT: Halk hikayeleri, destan ile roman arasındaki aşamanın ürünüdür. NOT: Destan geleneğinden Halk hikâyeciliğine geçişin ilk ürünü Dede Korkut

Hikayeleri’dir. Bu nedenle Dede Korkut Hikayeleri özel bir önem taşır.

DESTAN

   Bir milletin başından geçmiş ve toplumda derin etki bırakan savaş,göç,afet,kıtlık gibi olayların etkisiyle söylenmiş,kimi zaman da bir kişinin kahramanlıklarını anlatan uzun manzum hikayelerdir.

Destanlar; milletlerin tarihinde derin iz bırakmış önemli olayları harikuladeliklerle süsleyerek anlatan uzun, manzum, milli eserlerdir. Destan anlatıcısı ozan (akın veya baksı) onu bir kopuz eşliğinde söyler. Bir takım mimik, jest ve taklitlerle anlatımını kuvvetlendirmeye çalışır. Halk hikayelerinde de bu anlatım geleneği devam etmekle birlikte, bazı önemli farklar onu destandan ayırır.

Page 52: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Halk hikayeleri ile destanlar arasındaki farklar

*Halk hikayeleri , destanlardan;

* mutlaka tarihi bir olaya dayanmaması,

*nazım-nesir karışık oluşu ve zamanla nesir kısmının ağırlık kazanması,

*şahısların ve olayların anlatımında takınılan gerçekçi tavır,

*kahramanlıktan çok aşk maceralarına yer verilmesi,

*destanlarda yer alan olaylar kesin bir sonla bitmediği halde halk hikayelerinde kesin bir sonun bulunmaması,

*halk hikayelerinde söz konusu edilen olayların ve kişilerin oldukça azalması, toplum karşısında anlatılmaları,

*hikayedeki manzum kısımların genellikle saz eşliğinde dile getirilmesi, değişik bir anlatılma üslup ve geleneğinin olması,

*belli yerlerinde tekerleme adı verilen belli söz kalıplarının bulunması gibi hususlarda ayrılmaktadır.

Masallarla destanlar arasındaki benzerlik ve farklılıklar

Masal nesirle söylenmiş, tamamıyla hayal mahsulü olan ve anlattıklarına inandırma iddiası bulunmayan, kısa bir anlatı türüdür. Masalın en karakteristik özelliği, seri bir tahkiye tekniğine sahip olmasıdır. Ayrıca, masallarda olayın geçmişe ait olduğunun belirtilmesine bilhassa dikkat edilir.

Masal ile destan arasında şu benzerlikler vardır:

1.      Destanlarda, masal kahramanı olarak bilinen perilerin yaşayışına benzer bir hayat süren destan kahramanları vardır. Oğuz Destanı’nda Oğuz’un evlendiği kızlar gibi.

Masal ile destan arasındaki farklar ise;

1.      Masal konuları çeşitli olmasına rağmen destan konularında kahramanlığa fazla yer verilir. Umumiyetle milletlerin mazisindeki önemli olaylar ve büyük kahramanlar etrafında destanlar teşekkül eder.

2.      Masal kahramanlarının hayali olmasına karşılık destan kahramanlarını biz tarih sayfalarında bulabiliriz. Oğuz Kağan gibi.

3.      Destanlar daha hacimli olur. Pek çok olayın anlatıldığı destanların hacimleri de uygun olarak geniş bir yer kaplar.

4.      Destanlar manzum olurlar, masallardaki durum ise tamamıyla tersidir. Masallarda manzum kısımlar yok denecek kadar azdır.

5.      Masalların benzerlerine başka milletlerde de rastlanıldığı halde destanlarda durum farklıdır. Destanlar millidir. Bir millete aittir.

MANZUM HİKAYE    Manzum Hikaye; bir mekan, bir zaman ve kişiler etrafında gelişen olay örgüsünü şiir halinde anlatan nazım biçimidir. Türk edebiyatında Tanzimat sonrasında gelişen bu türün en güzel örneklerini Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy vermiştir. Manzum hikâyelerin öykülerden tek farkı manzum(şiir) biçimde yazılmış olmasıdır. Bu tür hikayelerde didaktik şiir özelliği görülür.

Tarihi 

Page 53: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

Bu tür için ilk adımları Recaizade Mahmud Ekrem ile Muallim Naci atmıştır. Bu tür Servet-i Fünun döneminde etkili hale gelmeye başlamıştır. Mehmet Akif Ersoy’un ise Küfe, Seyfi Baba, Mahalle Kahvesi, Hasta gibi önemli manzum hikayeleri bulun

Temsilcileri  En önemli temsilcileri Mehmet Akif Ersoy ve Tevfik Fikret'tir. Bunun yanında Beş hececiler de bu türe katkıda bulunmuştur.GENEL ÖZELLİKLERİ:

Manzum hikayeler edebi metinlerdir. Konu ve özellik bakımından hikaye ile aynı özellikleri gösterir.Eski edebiyatımızda uzun hikayeler mesnevi türü ile yazılırdı.Tanzimattan sonra ortaya çıkan manzume türü kafiyeli ve redifli, şiir biçiminde hikaye yazmak amacını güder. Manzum hikayelerde şairler ya bir olayı anlatırlar ya da bir öğüt verme çabası güderler.Manzum hikayeler genellikle bir çevre tasviriyle başlar, o çevrenin kişileri anlatılır.Sonra olay anlatılır.Amaç okuyucuya bu bölümde ders vermektir.Bir hikaye gibi sonlandırılır.Manzum hikayeler düşündürücü ve eğiticidir.Manzum hikayeler bölümlerden oluşur ilk bölümde anlatılmak istenen olay dan bahsedilir kişiler den bahsedilir.ikinci bölümde ise olaylar anlatılır örneklerle tasdik edilir.üçüncü bölümde ise olay son bulur ve okuyucuya ders vermeyi güden cümleler yer alır.B)GÖSTERMEYE BAĞLI EDEBİ METİNLERTİYATRO     Hayattaki olayları konu edinen, sahnede oynanmak amacıyla yazılan edebi eserdir.Tiyatro göstermeye bağlı bir güzel sanat dalı olarak “dramatik sanatlar” dan biridir.*Roman ve hikaye soyut olduğu halde, tiyatro somuttur.*Tiyatro metinlerindeki temel ifade biçimi “ gösterme” ve “anlatma” dır*Tiyatro eserleri, konularına göre dram, trajedi ve komedi gibi türlere ayrılır.MODERN TÜRLERA-TRAJEDİ:    Seyirciye, hayatın acıklı yönlerini göstermek, ahlak, erdemi anlatmak için yazılmış manzum eserlerdir.*Konusunu seçkin kimselerin hayatından ya da mitolojiden alır.*Kahramanları tanrılar, tanrıçalar ve soylu kimselerdir.*Kusursuz bir üslubu vardır. Kaba sözlere yer verilmez.*Eser baştan sona kadar ağırbaşlı, ciddi bir hava içinde geçer.*Çirkin olaylar, seyircinin gözü önünde gerçekleştirilmez, sahne arkasında gerçekleştirilir. Bu olaylar haberciler tarafından sahnede aktarılır.*Üç birlik kuralına uyulur.( Yer, zaman, olay )*Oyunda koroya yer verilir.*Ünlü trajedi yazarları; Eski Yunan; Aiskhylos, Eurupides, Sophokles. Fransız; Corneille, Racine.B-KOMEDİ:     İnsanların ve olayların gülünç yönlerini ortaya koymak, izleyenleri güldürmek ve düşündürmek amacıyla yazılmış tiyatro eseridir.*Konusunu, yaşanılan hayattan ve günlük olaylardan alır.*Kişiler halktan ve yüksek zümreden her çeşit insan olabilir.*Her türlü söze şakaya yer verilir.*Kişilerin her türlü davranışları sahnede gösterilir.*Birbirini izleyen diyalog ve koro bölümlerinden oluşur.*Manzum olarak yazılır.*Üç birlik kuralına uyulur.Türün yazarları, Yunan-Aristophanes, Fransız- Moliere.C-DRAM:    Hayatı olduğu gibi acıklı ve gülünç yönleriyle sahnede göstermek için yazılan tiyatro eseridir.*Hayatı olduğu gibi yansıtır. Trajedi ve Komedi kaynaşmıştır.*Konusunu günlük yaşamdan ve tarihten alır.*Üçbirlik kuralına uyma zorunluluğu yoktur.*Olaylar, çirkin dahi olsa sahnede gösterildiği gibi kişiler hangi sınıf ve halktan olursa olsun dramda

Page 54: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

yer alır.

B)GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU TÜRLERİ GÖSTERMEYE EDEBİ METİNLER

KARAGÖZSeyirlik halk oyunlarından olan Karagöz, bir gölge oyunudur. Oyunda Karagöz cahil halk tipini;

Hacivat ise aydın tipini temsil eder. Geleneksel Türk Tiyatrosu ürünlerindendir. Manda ve deve derisinden yapılan resimlerin, bir ışık yardımıyla sahnedeki perdeye yansıtılmasıyla oluşur. Bir gölge oyunudur. Bu nedenle bazı kaynaklarda “Hayal-i Zıl” şeklinde de adlandırılır. Kahramanları Karagöz, Hacivat, eşraftan kimseler, Beberuhi, Tuzsuz Deli Bekir, satıcılardır. Karagöz; okumamış, hazır cevap, söylenenleri ters anlayan ve buna göre cevaplar veren kaba bir adamdır. Hacivat ise aydın ve yarı aydın kişileri temsil eder. Karagöz oyununda bütün konuşmalar perdenin arkasındaki tek kişi tarafından yapılır. Bu nedenle Karagöz oynatmak zor bir iştir. Karagöz oyununun oynatıldığı perdeye “hayal perdesi” denir. Oynatan kişiye de hayali ya da hayalbaz olarak adlandırılan tek kişi tarafından oynatılır.

Karagöz oyunu dört bölümden oluşur: 1) Öndeyiş ve giriş: Sahneye göstermelik denen bir resim konulur. 2) Muhavere: Karagöz ve Hacivat’ın karşılıklı konuşmaları3) Fasıl (Asıl oyun)4) Bitiş: Oyunun sonunda hatalar için özür dilenen ve bir sonraki oyunun yerinin belirtildiği

bölümdür.

Karagöz oyunundaki tipler ana hatlarıyla şöyle tasnif edilir:a)Asıl Tipler:Karagöz, Hacivatb)Şive taklitleri yapan tipler:Kastamonulu,Kayserili,Bolulu,Eğinli,Arap,

Acem,Arnavut,Laz;Kürt,Rumelili, Muhacir,Ermeni,Yahudi,Rum ,Frenkc)Hasta Tipler:Beberuhi,Tiryaki, Kekeme,Altıkulaç, Sarhoş ,Esrarkeş, Deli,orta oyununda da

yer alan Aptal Denyod)Diğer Tipler:Çelebi,Köçek,Zenne

ORTAOYUNUSeyircilerle çevrilmiş bir alanda, yazılı bir metne bağlı kalmadan ve doğaçlama (tuluat) yoluyla

oynanan bir oyundur. Pişekar ve Kavuklu oyunun temel kişileridir.Halkın ortak malıdır. Oyunların güldürme unsurları karşılıklı konuşmalardaki söz oyunları, hazır

cevaplılık, yanlış anlamalar ve yöresel konuşmaların taklitleridir. Oyunda Karagöz ile Kavuklu’nun; Pişekâr ile Hacivat’ın bütün özellikleri aynıdır. Karagöz ile Ortaoyunun farkı ise, Karagöz’ün perdede, Orta Oyun’un meydanda oynanmasıdır. Yani Orta Oyunu canlı kişilerle oynanırken Karagöz’de tasvirlerin gölgesi oynatılır.

MEDDAH Geleneksel tiyatro içinde yer alan Meddah hikâyelerinde rol alan bütün kişileri, hikâyeyi

anlatan ve meddah adıyla anılan tek kişi canlandırırdı. Önceleri tarihî ve dinî konuları nakleden meddahlar, sonraları günlük hayattan alınan kesitleri komik bir üslûpla nakletme yoluna yönelmişlerdir.Hikâye anlatmak olan meddahlık taklit yapma sanatıdır. Perdesi, sahnesi, dekoru, kostümü bir sanatkârda toplanmış bir temaşadır.

Meddah bir sandalyeye oturarak dinleyicilerine hikâyeler anlatır. Meddahın anlatışını, günlük yaşamdaki olaylar, masallar, destanlar, hikâyeler ve efsaneler oluşturur.

Meddahın aksesuarını bir mendil ile bir sopa (baston) oluşturur. Genellikle güldürücü, ahlâkî ve edebi sonuç çıkarılacak hikâyelerine klişeleşmiş "râvıyân-ı ahbar ve nâkılân-ı âsar ve muhaddisân-ı ruzigâr şöyle rivayet ederler ki" şeklinde söz başı ile başlar, daha sonra kahramanları sayıp hikâyesini anlatır. Meddah hikâyenin kahramanlarını kendi yöresinin dili ve şiveleri ile konuşturan insandır.

Meddah çok oyunculu bir tiyatro eserinin tek sanatçısı, oyuncusu konumundadır. Okumanın gelişmediği, dinlemenin rağbet gördüğü zamanlarda Osmanlı sarayında şehirlerde, kasabalarda, ramazan gecelerinde, sünnet düğünlerinde, kahvehanelerde bu sanatı sürdürürdü. Bu sanatın günümüzdeki uzantısı stand-up yapan showmenlerdir.

NOT:Geleneksel tiyatro türlerini modern tiyatro türlerinden ayıran özellikler:*Yazılı bir metnin bulunmayışı*Karakterlerden çok belirli tiplerin bulunması

Page 55: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

*Bir sahne ve dekor anlayışının olmayışı*Doğaçlama olarak oynanması,yani yazılı bir metne bağlı kalmadan oynanması*Usta çırak ilişkisiyle sonraki nesillere aktarılması

Edebiyatımızda “İlk”ler…» İlk yerli tiyatro eseri: Şinasi / Şair Evlenmesi /1859» İlk yerli roman: Şemsettin Sami / Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat» Batılı tekniği uygun ilk roman: Halit Ziya Uşaklıgil/Aşk-ı memnu» İlk çeviri roman: Yusuf Kamil Paşa/ Fenelon’dan Telemak /1859» İlk köy romanı: Nabizade Nazım / Karabibik» İlk psikolojik roman: Mehmet Rauf / Eylül» İlk realist roman: Recaizade Mahmut Ekrem / Araba Sevdası» İlk resmi Türkçe gazete: Takvim –i Vakayi» İlk yarı gazete: Ceride-i Havadis» İlk tarihi roman: Namık Kemal / Cezmi , A. Mithat / Yeniçeri» İlk özel gazete: Tercüman-ı Ahval / Şinasi ile Agah Efendi» İlk pastoral şir: A.Hamit Tarhan /Sahra» İlk şiir çevirisini yapan: Şinasi» İlk makaleyi yazan: Şinasi» Noktalama işaretlerini ilk kez kullanan ilk Türk gazeteci: Şinasi» Aruzla ilk manzum tiyatro eseri yazan: A.Hamit /Eşber veya Sardanapal» Heceyle yazılan ilk manzum tiyatro eseri: A.Hamit/Nesteren» İlk bibliyografya: Keşfü’z Zünun /Katip Çelebi» İlk hatıra kitabı: Babürşah /Babürname» İlk hamse yazarı: Ali Şir Nevai» İlk tezkire: Ali Şir Nevai /Mecalisün Nefais» İlk antolojisi: Ziya paşa /Harabat» İlk atasözleri kitabı: Şinasi /Durub-i Emsal-ı Osmaniye» İlk mizah dergisi: Diyojen /Teodor Kasap

» İlk hikaye kitabı: A: Mithat /Letaif-i Rivayet» İlk fıkra yazarı: Ahmet Rasim» İlk Türkçe yazılan ilk kitap: Kutadgu Bilig» İlk siyasetname: Kutadgu Bilig» İlk mensur şiir örneklerini veren: Halit Ziya» Şiirde ilk defa Türk kelimesini kullanan: Mehmet Emin Yurdakul» Dünya edebiyatındaki ilk modern roman: Cervantes/Don Kişot» İlk makale: Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi» İlk edebi bildiriyi yayımlayan topluluk: Fecr-i Ati» Mesnevi tarzında yazılmış ilk eser: Kutadgu Bilig» İlk seyahatname: Mir’atül Memalik / Seydi Ali Reis» İlk Edebiyat tarihçimiz: Abdulhalim Memduh Efendi» Batı anlayışındaki ilk edebiyat tarihçimiz: Fuat Köprülü» Sahnelenen ilk tiyatro: Namık Kemal / Vatan yahut Silistre» Kafiyeyi şiire serperek klasik nazım şekillerinden farklı ilk örnekleri veren: Tevfik Fikret» Türkçenin ilk dil bilgisi kitabı: Süleyman paşa / Sarf – ı Türki» İlk naturalist eserimizin yazarı: Nabızade Nazım / Zehra» Divan Edebiyatında mahallileşme akımının temsilcisi: Nedim» Şarkıyı icat eden: Nedim» İlk tarih ve coğrafya ansiklopedisi: Kamus’ul Alam» İlk sözlüğümüz: Divan-ı Lügat-it Türk» İlk Türkçe sözlük: Şemsettin Sami: Kamus-ı Türki» İlk özdeyiş örneklerini veren: Ali Bey / Lehçet’ül Hakayık» İlk didaktik şiir örneğimiz ve aruzla yazılan ilk eserimiz: Kutadgu Bilig» Türk adının geçtiği ilk Türkçe metin: Orhun Abideleri

Page 56: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

» Edebiyatımızda objektif eleştirinin nasıl olacağını ilk açıklayan: R. Mahmut Ekrem» Edebiyatımızdaki milli dönemin açılmasına öncülük eden: Mehmet Emin Yurdakul» Konuşma diliyle yazılmış ilk hikayenin yazarı: Ömer Seyfettin» Edebiyatımızda ilk kafiyesiz şiirini yazan: A. Hamit / Validem» İlk köy şiiri: Muallim Naci / Köylü Kızların Şarkısı» İlk alfabemiz: Göktürk Alfabesi» Tekke şiirinin babası: Ahmet Yesevi» İlk Türk destanı: Alp Er Tunga Destanı» Bizde batılı anlamda ilk eleştiriyi yazan: Namık Kemal» Bizde epik tiyatro türünün kurucusu: Haldun Taner» İlk kadın romancımız: Fatma Aliye Hanım» Süslü nesrin ilk temsilcisi: Sinan Paşa» Dünyanın bilinen ilk destanı: Sümerlerin Gılgamış Destanı» Dünyanın halen yaşayan ,en büyük ve ilk Müslüman Türk Destanı: Kırgızların Manas Destanı» Edebiyat kelimesini bizde ilk kullanan: Şinasi» Kurtuluş savaşımızı doğrudan işleyen roman: Ateşten Gömlek» İlk uyarlama tiyatro eserinin yazarı: A.Vefik paşa» İlk divan şairi: Hoca Dehhani» Hikayede gerçek anlamda ilk kez Anadolu’yu işleyen: Refik Halit Karay» En başarılı psikolojik roman yazarımız: P.Safa / 9.Hariciye koğuşu» İlk çocuk şiirlerini yazan: Tevfik Fikret / Şermin» Dilde sadeleşmeyi savunan ilk yayın organı: Genç Kalemler

AŞAĞIDAKİ VERİLEN İFADELERİN DOĞRU YA DA YANLIŞ OLDUĞUNU PARANTEZ İÇERİSİNDE (D) VEYA (Y) YAZARAK BELİRTİNİZ.

1-(D) Güzel sanatlar işitsel(fonetik), görsel(plastik) ve dramatik(ritmik) olmak üzere üç kısımda sınıflandırılır.

2-(D) Güzel sanatların temelinde güzellik, etkileyicilik, öğreticilik, evrensellik ve yaratıcılık vardır.

3-(Y) Sanat eseri sadece insanın doğayı anlatma biçimlerinden doğmuştur.

4-(D) Sanat eseri öğretmez, açıklamaz, sezdirir, çağrıştırır, hissettirir, duygulandırır ve düşündürür.

5-(D) İnsanın bir eylemle kendini veya bir olayı bir olguyu anlattığı sanat dalı dramatik sanattır.

6-(Y) Sanat esri özgün değildir. Kendinden önceki eserlerin devamı niteliğindedir.

7-(D) Sanat eseri, eseri oluşturan sanatçının düşünce dünyasından izler taşır.

8-(D) Güzel sanatların temelinde insan vardır.

9-(D) Sanat, insanların, kendileri ve doğa karşısında duygu ve düşüncelerini çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritim gibi unsurlarla güzel ve etkili bir biçimde ve kişisel bir üslupla ifade edilmesidir.

10-(D) Sanat yapıtının özgünlüğünü belirleme, geçmiş ve bugünü bütünleştirerek değerlendirmeyi gerektirir.

11-(D) Yaşanılan ortam, sanat eğitiminde önemli bir etkendir.

12-(Y) Sanat zevkinin oluşmasında yaşanılan çevrenin pek önemi yoktur. Kişi kendi üslubunu zamanla kendisi oluşturur.

Page 57: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

www.edebiyatdersi.net

13-(D) Her sanat ürünü belirli bir birikimin sonucudur.

14-(Y) İnsanoğlu, geçirdiği değişimlere uygun olarak sanatı değiştirmemiş, geliştirmemiştir.

15-(D) Sanat alanında belirli bir düzeye gelmek, geçmişteki birikimleri değerlendirmeyi gerektirir.

16- (D)Her gerçek sanat eserinde sanatsal yönle düşünsel yön birbiriyle kaynaştırılmalıdır.

17-(Y) Çağların değişmesiyle sanattaki değişmeler arasında bir etkileşim yoktur.

18-(D) Her sanat eseri mutlaka birilerine seslenmek için vardır.

19- (D) Sanat herkese seslenen ortak bir dildir.

20-(D) Sanat eserlerinin yaratılması, anlaşılması akıl ve duyu yoluyla gerçekleşir.

AŞAĞIDAKİ VERİLEN CÜMLELERDEKİ BOŞ BIRAKILAN YERLERİ UYGUN CÜMLELERLE TAMAMLAYINIZ.

1-Güzel sanatlar, …………………, ……………., ve …………….olmak üzere üç gruba ayrılır.(işitsel,görsel ,dramatik)

2-Mimari, heykel, resim ve hat gibi sanatlar………………..sanatlar grubuna girer. (görsel)

3-……………sanatı, sözler ve bedensel hareketlerle bir olayı canlandırma sanatıdır. (tiyatro)

4- Sinema belirli bir bakış içindeki bilgi ve değerlendirmelerin seçimi ve düzene konmasına dayanır. Bu, biçimlendirme yoluyla aktarılan anlık hareketli görüntülerin üretimiyle ilgilidir. Bu yüzen sinema………………..sanatlar grubuna girer. (dramatik)

5- Bir sanat eserinin temelinde………………. vardır. (insan)

6-İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren işlere………….denir. (zanaat)

7- Tümü ya da bir bölümü şarkı olarak söylenen müziğe uyarlanmış sahne yapıtı olan operada müzik, edebiyat ve dans iç içedir. Bu nedenle bu tür sanatlara…………………………da denir. (karma sanatlar)

8- ………………..malzemesi boya ve çeşitli yüzeyler olan bir sanattır. Soyut ya da somut şekillerin çizilmesi temeline dayanır. (resim)

9-……………baştan sona bestelenmiş, sololu, korolu, orkestralı sahne oyunudur. Oyun sürelerinin çoğunu sözlü bölümler oluşturur. Sözler, konunun akışına göre çeşitli müzik türleri içinde bestelenir. (opera)

Page 58: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

10-………………sanatı, mekan içinde, üç boyutlu estetik biçimler oluşturmayı amaçlayan görsel bir sanat dalıdır. (heykel)

11-Tarihî ve kültürel olandan hareketle dil ile gerçekleştirilen güzel sanat etkinliğine………………………denir. (edebiyat)

12- Sanatı güzel kılan sanatın ……………..yönüdür. İnsanoğlu, yaratılışı gereği güzele ve güzelliğe eğilimlidir. Bu özelliği de insanoğlunun bu yönünü geliştirmiştir. (estetik)

13-Maddi kaygı gütmeden, insanda estetik haz ve heyecan uyandıran ürünlerin toplamına ………………..denir.(sanat)

14-Bir Yunan heykeli, bir Osmanlı seramiği, bir Uzak Doğu resmi farklı anlayışların ürünleridir. Ama bu yapıtların her birinde ayrı bir güzellik, ayrı bir çekicilik buluruz. Bu tüm insanlığa hitap eden bir güzelliktir. Sanatın bu özelliği onun……………………..olduğunu gösterir.(evrensel)

AŞAĞIDA VERİLEN KAVRAMLARI VE TERİMLERİ KISACA AÇIKLAYINIZ.

SANAT:

GÜZEL SANATLAR İÇİNDE EDEBİYATIN YERİ KAVRAMLAR VE TERİMLER

Page 59: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

EDEBİYAT:

ZANAAT:

DRAMATİK SANAT:

FONATİK SANAT:

SANATÇI

GÖRSEL SANAT

KARMA SANAT

AŞAĞIDAKİ SANAT DALLARINI KARŞIDINDAKİ SANAT ÇEŞİTDİYLE EŞLEŞTİRİNİZ.

GÜZEL SANATLAR İÇİNDE EDEBİYATIN YERİ EŞLEŞTİRMELER

İŞİTSEL(FONETİK) SANATLAR

GÖRSEL(PLASTİK) SANATLAR

MÜZİK:

EDEBİYAT

MİMAR

HEYKEL

RESİM

HAT

TİYATRO

DANS

SİNEMA

BALE

OPERA

DRAMATİK(RİTMİK) SANAT

Page 60: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

AŞAĞIDAKİ SORURI CEVAPLANDIRINIZ.

1-Sanatın beş özelliğini yazınız.a)b)c)d)ç)

2-Öğretici olan ve fayda sağlayan eser ile sanat esri arasındaki farkı açıklayınız.

3-Güzel sanatları şema ile sınıflandırınız.

GÜZEL SANATLAR İÇİNDE EDEBİYATIN YERİ KLASİK YAZILI SORULARI

Page 61: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

4-Sanat esri ile sanatçı arasında nasıl bir ilişki vardır.

www.edebiyatdersi.net

5-Sanat ile estetik arasındaki ilişkiyi açıklayınız.

6-Güzel sanatların insan yaşamındaki yeri ve önemini açıklayınız.

7-Edebiyat ile güzel sanatlar arasındaki ilişkiyi açıklayınız.

1- Edebiyat her şeyden önce tarihî ve kültürel olandan hareketle dille gerçekleştirilen güzel sanat etkinliğidir. Bu etkinlik ile insan olan her yerde ve zamanda karşılaşıldığını, insanı konu alan çalışma alanlarının yetkinlikleri dile getirilmektedir. Öyleyse güzel sanatların kaynağı ve özelliklerinden söz edebilmek için somut olarak insanı tanımak gerekir.Yukarıda güzel sanatların hangi yönü üzerinde durulmaktadır.

A) Evrensel bir özelliğe sahip olmasıB) Kaynağının insan olması ve

insanı konu almasıC) Zamanla gelişme göstermesiD) Tarihi ve kültürel konuları işlemesiE) Edebiyatla içli dışlı olması

2-Aşağıdakilerden hangisi güzel sanatların özelliklerinden değildir?A) Her an genişlemekte, değişmekte ve zenginleşmektedir.B) İnsanda bulunan güç ve yeteneğin sonucu ortaya çıkar.C) Özgün bir çalışmanın ürünüdür.D) Yeni bir yapı kurma ve şekil verme girişimidir.

E) Güzel sanatların dış dünya ile ilişkisi yoktur.

3- Sanat eseri insana ne ahlâksızlık öğretir ne de ahlâklı olmayı öğütler. Ahlâk karşısında kayıtsızdır. Kişilere gündelik hayatta kullanılacak bilgi verdiği de söylenemez. Çünkü gerçekliği yorumlar, dönüştürür ve yeniden yapılandırır. Buna sanata özgü gerçeklik denir. Ama sanat eseri sezgisel bilgi vererek insanın katı gerçekliğinin ötesini düşünmesini sağlar.

Yukarıda sanatın ve sanat eserinin hangi özelliğine değinilmemiştir.

A) Sanat, insana öğüt vermez.B) Sanat, gerçeği yeniden

yorumlayarak bize sunar.C) Sanat eseri, insanın hayal

dünyasından dış dünyaya yansımasıdır.

D) Sanat, insanın sezgisel yeteneğini geliştirerek farklı düşünmesini sağlar.

E) Sanat eserinin dile getirdiği gerçeklik kişiye özgü değildir.

GÜZEL SANATLAR İÇİNDE EDEBİYATIN YERİ KONU TESTİ 1

Page 62: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

4- Aşağıdakilerden hangisi sanatın özelliklerinden değildir.A)Kavramların, gözlemlerin değil, sezginin öne çıktığı eserler ortaya koyar.B) Öğretmez, açıklamaz, göstermez.C) Sezdirir, çağrıştırır, hissettirir, duyurur, hatırlatır.D)Doğanın gözlemlenmesi sonucu ortaya çıkar.E) Sanat kendi geleneği içinde varlığını sürdürür.

5) Sesle yapılan sanatlara fonetik sanat denir. Bu tanıma göre aşağıdaki sanat dallarından hangisi bu gruba girmez?A) MüzikB) EdebiyatC) TiyatroD) ResimE) Opera

6) Anlatmayla veya nakletmeyle gerçekleştirilen sanat metinlerine anlatmaya bağlı edebî metinler denir. Bu tanıma göre aşağıdaki türlerden hangisi bu gruba girmez?A) DestanB) MasalC) Halk HikâyesiD RomanE) Müzik

7- Atatürk: “ Söz ve anlamı, yani insan dimağında yer eden, her türlü bilgileri ve insan karakterinin en büyük duygularını, bunları dinleyenleri veya okuyanları, çok ilgili kılacak şekilde söylemek ye yazmak sanatıdır edebiyat. Bunun içindir ki, edebiyat ister nesir halinde olsun, ister nazım biçiminde osun, tıpkı resim gibi heykeltıraş gibi özellikle musikî gibi güzel sanatlardan sayıla gelmektedir.” diyor. Atatürk’ün yukarıdaki ifadeleri edebiyatın hangi özelliğini belirtiyor.

A) Edebiyatın güzel sanatlar içerisindeki yeriniB) Edebiyatın insanı ve doğayı konu almasınıC) İnsanın duygularının bir göstergesi olduğunuD) Nesir ve nazım şeklinde yazılmasınıE) Anlatmaya dayalı bir tür olduğunu

8- Varoluşun sırrına eren insan, yarına inanır ve geleceğe hazırlanır. Yarına

inanan, geleceği bugünden hazırlayan insan, ortaya koyduğu kalıcı eserlerle yaşadığı yere damgasını vurur. Günü gününe yaşama ilkesini benimseyen, yarına inanmadığından gelecek için bir hazırlık yapmayan insan ise yaşadığı yerde bir iz bırakmadan göçüp gider.Yukarıdaki paragraf sanatın hangi yönünü açıklamaktadır?

A) Sanat her zaman bir değişim içerisindedir.

B) Sanat insanı ölümsüzleştir.C) Sanatın malzemesi insan ve

dildir.D) Sanat insanı geleceğe hazırlar.E) Sanat insana varoluşunu

hatırlatır.

9-Aşağıdakilerden hangisi edebiyatın özelliklerinden değildir.A) İnsanın duygu, düşünce ve hayallerini konu edinir.B) Sözlü ve yazılı olarak ikiye ayrılır.C) Güzel sanatlar arsında sayılır.D) Kendine özgü kuralları vardır.E) İnsan düşüncesinin ürünü olan her yazılı ve sözlü ifade edebiyatın inceleme alanına girer.

10- I) Edebiyat dille gerçekleştirilen güzel sanat etkinliğidir.II) Edebiyatın konusu insandır.III) Sanat değeri taşıyan insanda üstün bir güzellik duygusuyla heyecan uyandıran dil ürününe edebî eser denir.IV) Edebî eserin estetik bir değer taşıması gerekmez.V) Edebî eseri yaşatan başlıca öge dilidir.Yukarıdaki numaralı cümlelerden hangisinde bilgi yanlışı vardır?A) I B) II C) III D) IV E) V

11- Çağımız sanatı hemen her alanda büyük bir anlatım zenginliğine sahiptir. Farklı çevrelerden, hatta kültürlerden etkilenme olayı çağımızda tüm açıklığıyla ortaya çıkar. Etkilenme, sanatın “evrenselliğini” destekleyen bir durumdur.Yukarıdaki paragrafta sanatın hangi özelliği üzerinde durulmuştur?

A) Kaynağının insan oluşuB) Etkilenme alanının fazlalığıC) Sürekli kendini yenilemesiD) Sanatın evrenselliğiE) Sanatın insana ve doğaya bakışı

12- İnsan, güzel duygu ve düşüncelere gereksinim duyar. Her insanda güzele ve güzelliğe karşı bir yöneliş vardır. Sanat

Page 63: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

ise insandaki güzel duygu ve düşünceleri ortaya çıkartır, insanı günlük hayatın sıkıcı ve anlamsız yönlerinden uzaklaştırır, insanın edebî yönünü ortaya koyar. Yukarıdaki paragraf sanatın hangi yönünü ortaya koymaktadır.

A) Sanat ile edebiyat arasındaki ilişki

B) Sanat ve müzik arasındaki ilişkiC) Sanat ile resim arasındaki ilişkiD) Sanat ile doğa arasındaki ilişkiE) Sanat ile insan arasındaki ilişki

13- Aşağıdaki sanat dallarından hangisi görsel sanatlardan değildir?A) MimariB) HeykelC) FotoğrafD) ResimE) Müzik

14- Aşağıdakilerden hangisi güzel sanatlardan biri değildir.A) Resim B) EdebiyatC) MüzikD) HeykelE) Halıcılık

15- I) Edebiyat kelimelerle yapılan güzel sanattır.II) Müzik sesleri melodi haline getirme sanatıdır.III) Tiyatro, bale ve opera ses ve görsel sanatların karışımıdır.IV) Fotoğraf ve sinema da güzel sanatlardan sayılır.V) Edebiyat sadece görsel bir sanattır.

Yukarıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?A) I B) II C) III D)IV E) V

16- Duyguların taşa, tahtaya kazılması ile …………, maddelerin şekillenmesi ile ………….ortaya çıkmış; duyguların seslerle belirtilmesi ………..e temel olmuş, çeşitli oyunlarla …………., yazının bulunmasıyla da ………….. başlamıştır. Yukarıdaki boşluklara sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Resim-heykel-müzik- tiyatro- edebiyat

B) Heykel- bale-tiyatro-müzik-edebiyat

C) Edebiyat- opera-müzik-tiyatro- resim

D) Resim-heykel-tiyatro-müzik-edebiyat

E) Edebiyat-heykel-bale-tiyatro-müzik

17- Ses ve görüntüyü kullanarak yapılan güzel sanatlara karma sanatlar adı verilir. Buna göre aşağıdakilerden hangisi karma sanattır.A) ResimB) TiyatroC) HeykelD) MüzikE) Edebiyat

18- Yalnız görüntüyle yapılan sanatlara plastik sanat denir. Buna göre aşağıdakilerden hangisi plastik sanat değildir?A)DokumacılıkB) MarangozlukC) AşçılıkD) HeykelE) Duvarcılık

19- Bir yapı ve ifade biçimi kazanmış sanat eseri kendisine özgü bir iletişim aracıdır. Kullanılan malzeme ile ifade edilmek istenen husus birleşerek bir bütün oluşturur. Artık bu bütün yeni bir varlıktır. Benzeri olsa da eşi yoktur.Bu paragrafta sanat eserinin hangi özelliği vurgulanmaktadır?

A) ÖznelliğiB) ÖzgünlüğüC) NesnelliğiD) EvrenselliğiE) Etkileyiciliği

20- Sanatçı kendine özgü bakış açısı ve duyarlılığıyla varolanı seçer, ayıklar, yorumlar sonra da yine dönemine ve kendisine özgü bir teknikle bu malzemeden yeni bir yapı ortaya çıkarır. Ancak bu kurgu inandırıcı, çağrıştırıcı, düşündürücü olmalıdır. Bunun için sanat eserinin önemli bir özelliği de kurgulu olmasıdır.Yukarıdaki parçada sanat eserinin hangi özelliğine değinilmemiştir?

A) Sanat eserinde kurgu önemli yer tutar.

B) Ortaya konulan sanat eseri döneminden izler taşır.

C) Sanat eserinde sanatçının kendi özelliklerini bulmamız mümkündür.

D) Sanat eseri varolanı farklı gözle bizlere gösterir.

E) Sanat eseri, insan doğasının bir sonucudur.

Page 64: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

21- Aşağıdakilerden hangisi edebiyatın bir özelliği olamaz?A) Edebiyat güzel sanatların bir şubesidir.B) Edebiyat sözlü ve yazılı edebiyat olarak ikiye ayrılabilir.C) Edebiyatın en önemli malzemesi dildir.D) Edebiyatta estetiğe önem verir.E) Edebiyat plastik sanatlar içerisinde sayılır.

22- Edebiyatta iki ifade tarzı vardır: Sözlü ifade ve yazıldı ifade. Aşağıdakilerden hangisi yazılı ifadenin özelliklerinden değildir?A) Yazılı anlatımda dil bilgisi ve yazım kuralları kesinlikle uygulanır.B) Yazılı anlatımda argo ifadelere yer verilmez.C) Yazılı anlatımda kısa ve anlaşılır ifadeler daha kolay anlaşılır.D) Yazılı anlatımda günlük dilde kullandığımız her kelimeyi kullanabiliriz.E) Yazılı anlatımda çok değişik söz ustalıklarına başvurulabilir.

23-Edebî eserler, ulusun yaratıcı gücü ile birlikte, dilin gelişmişliğini de gösterir. Çünkü bu eserler, anlatım gücü bakımından, dilin en yatkın ve seçkin ürünleridir. Yukarıdaki paragrafta edebî eserlerin hangi özelliği vurgulanmıştır?

A) EtkileyicilikB) ÖzgünlükC) Görecelik

D) İşlevsellikE) Ulusallık

24- İnsan cemiyetlerinin seçkin bir ifadesi ve güzel sanatların bir kolu olan edebiyat, “malzemesi dile dayanan, duygu, düşünce ve hayal dünyamızda hususî tesirler uyandıran, sosyal bir çevrede hayat bulmuş ya da bulmakta olan sözlü ve yazılı eserler”e verilen addır.Yukarıda tanımı verilen edebiyatın özellikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Sözlü ve yazılı eserleri içerir.B) İnsanın hayal dünyasına bakar.C) Malzemesi dildir.D) Güzel sanatların bir koludur.E) Hayal ve imgelerle yüklü bir

anlatımı vardır.

25- Aşağıdakilerden hangisi edebî eserin özelliklerinden değildir?A) Edebiyat sanatı bakımından değer taşır ve okuyucu da estetik duygular uyandırır.B) Ruha ve zekâya seslenen sanat eseridir.C) Öğretim amacıyla yazılmaz, bu yönüyle diğer yazılı ve sözlü eserlerden ayrılır.D) Sadece hayal dünyamıza hitap ederler.E) Ait olduğu toplumun ve dönemin sosyal ve kültürel yapısını yansıtır.

1-(I) Aydın kesimi, tiyatro sanatına, bu sanatın değerine, sorumluluklarına karşı duyarlıdır. (II) Tiyatro seyircisinin çoğunluğu ise tiyatro sevgisini yalnızca bir alışkanlık olarak sürdürmektedir. (III) Bu sanatı oluşturan dil, sahne, ışık ve müzik gibi öğeler konusunda fazla bilgisi yoktur. (IV) Onun için, seyirciye her zaman daha iyisini, daha doğrusunu, daha güzelini götürmek, tiyatro sevgisini ince bir beğeniyle donatmak, düşünceyle yoğurmak gerekir (V) Bu da ancak tiyatro sanatçılarının, bu sanatçıları yetiştirenlerin, inançlı ve sürekli çabalarıyla gerçekleşir.Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde belirtilenler, tiyatro sanatıyla uğraşanlar için bir “görev” olarak nitelendirilebilir?

A) I.B) II.C) III.D) IV.E) V.

CEVAP: D (1997 ÖSS)

2- Bir yazının tadı, sözcükleri giydirmekte, koşturmakta, sıçratmakta ve onlara diz çöktürmekte gizlidir. Her sanatçı sözcüklere diz çöktürebilir mi? Üstesinden kolayca gelinecek bir iş değildir bu. Öncelikle, o dilin bütün girdisini çıktısını çok iyi bilmeyi gerektirir. Dilin olanak ve yeteneklerini tanımayan bir sanatçının önünde diz çökmez sözcükler. Bu parçada, .sanatçının sözcüklere diz çöktürmesi. sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sözdizimi bakımından özensiz cümleler arasında sıkışıp kalmamak B) Sözcük seçimiyle, her yapıtına farklı bir boyut kazandırmak C) Sözcükler üzerinde fazla durmadan üretken olmaya çalışmak D) Okurun dil duyarlığını geliştiren yapıtlar ortaya koymak

GÜZEL SANATLAR İÇİNDE EDEBİYATIN YERİ ÖSS-ÖYS SORULARI

Page 65: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

E) Sözcüklerin gündelik kullanımlarıyla yetinmeyip onlara yeni ve özgün anlamlar yüklemek (2003-ÖSS)

3-Sanat yapıtlarının büyüklüğü, alıcısını, izleyicisini, okuyucusunu değiştirmesindedir. Bir şiiri, bir romanı okumuş olan, bir resme bakmış olan insan, o şiiri, o romanı okumadan, o resme bakmadan önceki hâlinden farklı bir duruma gelmişse sanat yapıtı olmaya hak kazanmış, kendilerinden beklenen görevi yerine getirmiş sayılırlar.Parçaya göre, bir yapıta sanat değeri katan en kapsamlı etken nedir?

A) GüzellikB) EtkileyicilikC) GerçeklikD) ÖğreticilikE) Çekicilik

(1981-ÖYS b)

4-Yaşanmış olaylardan yararlanmadan yazdığını savunan bir tek yazar var mıdır?

Ne var ki hiçbir gerçek yazar, günlük yaşamına girmiş kişileri ya da olayları olduğu gibi aktarmaz. Yazar seçtiği kişileri, yalnızca kişileri değil yaşamı da değiştirir; kendine göre kurar, oluşturur. Bunu gerçekleştirirken kullandığı malzeme yine gerçek kişiler, gerçek yaşamdır elbet.

Bu parçada yazarla ilgili olarak vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yapıtlarının konu alanı kendi yaşamlarıyla sınırlıdır.

B) Gösterecekleri başarı, yaşamı bütün yönleriyle yansıtmalarına bağlıdır.

C) Anlattıklarının değeri, bunların kanıtlanabilir olmasıyla ölçülür.

D) Kahramanların davranışları, konunun gelişimine göre yönlendirilirler.

E) Gördüklerini ve algıladıklarını farklı biçimlere dönüştürerek yeniden yaratırlar.

(1991-ÖYS e)

Page 66: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

TASARRUF MİLLİ GELİRİM

İZE KATKIDIR.

SORULAR Y-1) “Savrulur aklım başımdan, sen esersin her fasıl Aşığım, bilsen nasıl sevdim, nasıl sevdim, nasıl Perdedir söz, ruhumun esrarı sensin, sen asıl Aşığım, bilsem nasıl sevdim, nasıl sevdim, nasıl…”S-1Yukarıdaki dörtlüğü uyak düzeni, kafiye ve ölçü bakımından inceleyiniz. (üzerinde inceleyiniz.)S-2Yukarıdaki dörtlükte anlatılmak istenen nedir? Bir cümle ile açıklayınız. Y-2)“Hunlardan, Göktürklerden alıp getirdim Y-3)İpek ipliğimi altın tığımı Mintanıma minyatürler işledim durdum Selçuklu çinisine gönül mührümü vurdum. Osmanlı ebrusuyla süsledim yastığımı Mustafa Kemâllerle yeni baştan doğruldumKim demiş 75 yaşıma bastığımı.”S-3- Yukarıdaki dizelerde kültür ve uygarlığımıza dair hangi izler bulunmaktadır? Maddeler halinde yazınızS-4- Aşağıdaki dizelerdeki söz sanatlarını bularak ayrıntılı bir şekilde açıklayınız.“Yunus gibi deniz içinde balık olsam Y-4) Yusuf gibi kuyu içinde vatan tutsam Yakup gibi Yusuf için çok ağlasam Bu iş ile ya Rab seni bulur muyum?”S-5-Aşağıdaki beytin hecelerini aruz ölçüsüne göre gösteriniz.( dizelerin altında yanıtla) “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi Y-5) Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” “Eylül! unuttum sizi S-6 Şiirdeki imgeleri bulunuz dağ kızarır yol sararırdı Y-6) ve ben dönüşlere bakardım . o aman vermez belleğin paramparça güldüğüydünüz aynalarla ve gül dolardı içim...Eylül!”S-7- Aşağıdaki şiirleri zihniyet bakımından karşılaştırınız. (Yazıldıkları dönemlerin sosyal yaşamları ve inanışları hakkında neler söylenebilir, karşılaştırınız.)

ŞARKI Y-7)Kah girip havuzun kenarında dolaşalımKah gelip lale sümbül seyrederek hayran olalımKah şarkı söyleyip kah gazel okuyalımSelvi boylum yürü Sadabad’a gidelim NEDİM

İLAHİ Y-7)“Yalancı dünyaya konup göçenler Ne söylerler ne bir haber verirlerÜzerinde türlü otlar bitenlerNe söylerler ne bir haber verirler.” YUNUS EMRE

S-8- Aşağıdaki dörtlüğün temasını bulunuz. Y-8)“Sen raksına dalarken için titrer derindenÇiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğinBizim de kalbimizi kımıldatır yerindenToprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin”

S-9-Aşağıdaki cümlelerdeki boşluklara uygun sözcükleri yazınız.*Hece ölçüsüyle yazılan ve belirli bir ezgiyle söylenen halk şiirine………… denir* Beyit sayısı 5 ila 15 arasında değişen uyak düzeni: aa, ba,ca,da.... şeklinde olan divan şiirine…………. denir

S-10- Aşağıdaki şiirde ahengi sağlayan unsurları bulunuz. “Aşkın aldı benden beni Y-10)Bana seni gerek seniBen yanarım dünü geriBana seni gerek seni” Başarılarınız sizin olduğu kadar bizim de başarımız sayılacaktır.

NOT DAĞILIMI: 1,5 ve 8. soruların doğru cevabı 5’er puan, 3,6,9ve 10. soruların doğru cevabı 10’ar puan , 2,4ve 7. soruların doğru cevabı 15’er puandır.

SORU-1) Aşağıdakilerden hangisi öğretici metin türlerinden birisidir?

Page 67: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

A) Roman B) Masal C) Manzum öyküD) Fıkra E) Mesnevi,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-2) ………. Burası bir köyden çok şehirleşmeye başlamış bir kasabaya benziyordu. Etrafta bir tek eski veya topraktan ev görünmüyordu. Otlamaya çıkarılacak hayvanlar için özel bir yol yapılmış ve diğer yolların hemen hepsi asfaltla döşenmişti. Ama bir evin içine girecek olsanız bir yemek sofrası dahi göremezsiniz. Yemekler yerde yenir burada. İnsanlar ütü nedir bilmez. 

Yukarıda verilen parça hangi edebi türe örnektir?

 A) Deneme    B) Makale     C) Gezi       D) Anı      E) Röportaj

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-3) Aşağıdakilerden hangisi anlatmaya dayalı edebi metinlerin yapısını oluşturan unsurlardan biri değildir?

A) Zihniyet B) Olay C) Kişiler D) Zaman E) Mekan,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-4) "Kitapsever insanla, kitap delisini birbirine karıştırmamalıyız. Kitap delilerine bir örnek olan Paris belediye başkanlarından Boulard, her gün Seine rıhtımlarını dolaşır, ayrım yapmadan yüzlerce kitap alırdı. Kitaplığında yer açmak için, sahibi olduğu altı bin dükkândan bütün kiracılarını çıkarttı, her yeri kitapla doldurdu. Aradığı hiçbir kitabı bulması mümkün değildi. Bu düpedüz okuma tutkusu değil, kitaba sahip olma hırsıydı; kitap deliliğiydi. Kitapları arasında ve onlara sahip olmanın mutluluğu içinde öldü." Parçaya göre kitapsever bir okuyucu aşağıdakilerden hangisini yapmalıdır?

A) Her kitabı seçerek almalıdır B) Az ama kapsamlı eserler seçmelidir C) Okuma arzusuyla kitap almalıdır D) Kendi kitaplığından başkalarının da yararlanmasını ağlamalıdır E) Kitaplığında aradığı kitabı bulabilecek bir sistem geliştirmelidir,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-5) Orta oyunu ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Taklit, mimik, doğaçlama gibi yetenekler ortaya konur.B) Asıl kişiler Pişekar ve Kavuklu ’dur.C) Geleneksel Türk tiyatrosunun bir türüdür.D) Günümüz tiyatrosuna en yakın türdür.E) Önceden hazırlanmış metinlerden hareketle canlandırılır..

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-6) “ Bir bayram günü çocuğu dadısıyla beraber büyük babasına gönderdiler. Dönüşte büyük efendi dedi ki:

- Biraz dursan a Ferhunde! Senin hizmetine mükafat zamanı geldi.O zaman efendi çekmecenin kapağını açtı, kalemini baş parmağının tırnağında çıtlattı. Bir kağıdı çekti, düşüne düşüne , uzun uzun yazdı,

tekrar okudu...”Yukarıdaki öykünün anlatım biçimi hangisidir?

Kahraman anlatıcı bakış açısıGözlemci anlatıcı bakış açısıİlahi bakış açısıDüz anlatım bakış açısıBetimleyici anlatım

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-7) Aşağıdakilerden hangisi kişi hayatını konu alan öğretici metin türlerinden değildir?

A) Seyahatname B) Anı C) SöyleşiD) Günce E) Biyografi,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-8) "Bir dildeki kavramlar, çeşitli atasözleri, deyimler, kalıplaşmış sözler incelenir; ilgili oldukları kavram alanlarına göre öbekleştirilirse, kimi alanlardaki öğelerin kabarık olduğu, öbürlerine oranla fazlalık gösterdiği göze çarpar. Dikkat edilirse kabarık öbekler, o dili konuşan ulusun tarih boyunca en çok ilgilendiği, yaşayışında büyük yer tutan kavramlar ve konulara aittir."

Bu parça aşağıdaki düşüncelerden hangisinin açıklamasıdır?

Page 68: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

A) Bir ulusun dili ile yaşam biçimi arasında doğrudan ilişki vardır B) Her ulus dilini geliştirmek için çaba sarf eder C) Atasözleri ve deyimler bir ulusun en önemli kültür değerleridir D) Bir dildeki kavramların çokluğu, dilin zenginliğini gösterir E) Bir ulusun kültürü ile dilindeki gelişme daima yan yana olmuştur,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-9)

(1) Kapım kapalı. Açmak istiyorum.

(2) Açarsam hastanenin benim için hazırladığı felaketlerin hepsi birden içeri girecek sanıyorum.

(3) Karanlık bastı.

(4) Elektrik düğmesini çevirdim.

(5) Gayet zayıf bir ışık...”

Yukarıdaki numaralandırılmış cümlelerden hangisi ruhsal durumu yansıtmaktadır?

A) 1 B) 2 C) 3 D) 4 E) 5

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-10) I. Olmuş ya da olabilecek olayları anlatır. İki tür öykü vardır.II. Derin karakter tahlilleri yoktur. Anlatmaya dayalıdır.   III. Romana göre daha kısa bir türdür.IV. Hikayede kişi kadrosu geniştir.V. Öykünün öğeleri arasında olay, zaman ve mekan yer alır. Yukarıda hikaye (öykü) hakkında verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?A) I              B) II              C) III            D) IV          E) V -----------------------------------------------------------------------------------

SORU-11) Eleştirmen, düşünce ve sanat hareketlerinin kaynaştığı, eleştirinin bir meslek sayıldığı yerlerde yetişir. Ahlâk niteliklerinin yanında, sağlam bir felsefe temeline dayanan geniş bir sanat kültürü, derin bir seziş ve büyük bir çalışma gücü, büyük eleştirmenin başlıca nitelikleri olarak görülmektedir. Felsefi bilgiden ve görüşten yoksun büyük bir eleştirmen gösterilemez.

Paragraftan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? A) Eleştirmen uygun sanat ortamında yetişir. B) Eleştirmen çalışkan olmalıdır. C) Eleştirmen felsefi bilgilere sahip olmalı ve görüşü olmalıdır. D) Eleştirmen sanat kültürüne sahip olmalıdır. E) Eleştirmen bir felsefi görüşün savunuculuğunu temsilciliğini üstlenmelidir.,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-12) Aşağıda roman türü ile ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Edebiyatımızda Tanzimat Döneminde yazılmaya başlanmış olan bir türdür.B) Romanlar mesnevi yazı türünün devamı niteliğindedir.C) İlk roman Şemsettin Sami ‘nin yazdığı İntibah adlı romandır.D) Romanlarda , olay ve kişi sayısı öyküye göre daha fazladır.E) Gerçek ya da gerçeğe uygun olayları anlatır.

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-13) Aşağıdakilerden hangisi öğretici metin türlerinden biri değildir?

A) Bilimsel metinler B) Felsefi metinlerC) Tarihi metinler D) Edebi metinlerE) Gazete Çevresinde Oluşan Metinler,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-14) Bir yazarın herhangi bir metinden hareketle yazar-gelenek ilişkisi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Yazarın daha önceki yazılan metinlerden etkilendiğini

Page 69: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

B) Yazarın kendinden önce yazılan yazıları metinleri okuduğuC) Yazarın ortak bir gelenekten beslendiğiD) Yazarın herhangi bir gelenekten yararlanmadığıE) Yazarın diğer yazarlarla ortak konuları işlediğini

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-15) Genç Kalemler dergisinde yeni bir hikayeci, Servet-i Fünün yazarlarından çok faklı bir dille, halk Türkçe’ siyle hikayeler yayımlıyordu; Ömer Seyfettin'di bu. Küçük hikayeyi başlı başına bir mesele olarak ele alan, edebiyatın bu türünde en ısrarlı çalışan yazar, sanata 1911'de başlamıştı, 1920'de öldü. Genç Kalemler dergisinin ilk sayısında çıkan imzasız bir makalesinde dilimizi Tanzimat'ta kısmen başlamış sadeliğinden tekrar uzaklaştıran Edebiyat-ı Cedide mensuplarına hücum ediyordu.

Paragrafta Ömer Seyfettin'in özelliklerinden hangisine değinilmemiştir?

A) Eserlerini sade bir dille yazmasına B) Hikayeyi yalnız başına bir tür olarak kabul etmesine C) Dil anlayışları yönüyle, Servet-i Fününcuları eleştirmesine D) Hikayelerinde hatıralarını ve Balkan Savaşlarını işlemesine E) Genç Kalemler Dergisi’nde yazılar yayımlamasına,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-16) Aşağıda tiyatroyla ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Modern tiyatronun türleri trajedi, komedi ve dramdır.B) Cumhuriyet Döneminde Atatürk tarafından Devlet Tiyatroları açılmıştır.C) İlk Tiyatro eserimiz Şair Evlenmesi adlı komedidir.D) İlk tiyatro örneklerimiz Karagöz ,Meddah, Orta oyunu ve Köy Seyirlik Oyunları’dır.E) Tiyatroda yüz, kaş ve göz hareketlerine jest denir.

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-17) “ Yine lise son sınıf. Hayatımın en güzel günlerinden birini şimdi yeniden yaşıyorum.. Bu, Vedat Hoca’yla bir bahar yürüyüşü, bir bahar pikniği, bir bahar akşamıdır.

Sabah erken saat buluşulmuştu.Hocamız bizi yakacıkta bekleyecekti. Şimdiki Yakacık’a hiç benzemeyen , yemyeşil , erden Yakacık. Bir Pazar günüydü. Yakacık’ı nedensel yinelemek istiyorum, her yanda korular, çamlıklar içinde bulduk. Mevsimin olanca yeşili bize kucak açıyordu.”

Yukarıdaki yazının türü aşağıdakilerden hangisidir?

A) SöyleşiB) AnıC) MakaleD) BiyografiE) Otobiyografi

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-18) Aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Masal anlatma geleneğinde kalıplaşmış sözler vardır.B) Edebiyatımızdaki İlk psikolojik roman Eylül adlı romandır.C) Tiyatro, sahne, dekor, perde, oyuncu, seyirci, kostüm.. gibi unsurlardan oluşur.D) Söyleşilerde yazar, kendisiyle konuşuyormuş gibi bir anlatım havası kullanır.E) Destanlar doğal ve yapma destan olmak üzere ikiye ayrılır.

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-19) “ Yalnız kaldığım zamanlar bu pencerenin önünde oturur, çimenlere , ağaçlara, rüzgar elinde yaprakların oynaşmasına bakar, böylece gözlerimi eğlendirirdim.”

( Ahmet Haşim )Yukarıdaki metinde aşağıdakilerden hangisinde kişileştirme sanatı yapılmamıştır?

A) Pencerenin önüB) Rüzgar eliC) Çimenlerin oynaşmasıD) Yaprakların oynaşmasıE) Gözlerimi eğlendiririm.

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SORU-20) Edebi metinler genel olarak göz önüne alındığında aşağıdaki yargılardan hangisi söylenemez?

A) Eserlerdeki kahramanlar, yazarın kendisi değil, edebi metne has kurmaca özellikler barındıran kişilerdir.B) Yazarın hatıralarını edebi metne aktarırken bazı seçme ve ayıklamalar yapması doğru değildir.C) Edebi metinlerdeki anılardan, devrin sosyal ve siyasal hayatıyla ilgili ipuçları edinilebilir.D) Yazarın anlattıkları gerçekle birebir aynıysa o yazı, edebi bir metnin temel özelliği olan kurmacanın dışındadır.E) Yazar, eserini oluştururken sosyal, siyasal, psikolojik etkilerden tamamen kurtulamaz.

Page 70: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

CEVAPLAR: 1-D 2-C 3-A 4-C 5- E 6-B 7-C 8-A 9-B 10-D 11-E 12-C 13-D 14-D 15-D 16-E 17-B 18-D 19-A 20-B

www.edebiyatdersi.net

İSTANBUL’U DİNLİYORUMİstanbul’ u dinliyorum, gözlerim kapalı;Önce hafiften bir rüzgar esiyor;Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar, ağaçlarda;Uzaklarda, çok uzaklarda,Sucuların hiç durmayan çıngırakları;İstanbul’ u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İSTANBUL’DA ATA’YA SAYGI YÜRÜYÜŞÜİstanbul – Cumhuriyet’in 83. yıl kutlamaları dün İstanbul’da törenler, yürüyüşler, fener alayları, konserler ile başladı. Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Galatasaray’dan Taksim’e gerçekleştirdiği “Ata’ya Saygı Yürüyüşü”ne çok sayıda sivil toplum kuruluşu destek oldu. Cumhuriyet Gazetesi 29.10.2006

1. Yukarıdaki iki metni (İstanbul’u Dinliyorum ve İstanbul’da Ata’ya Saygı Yürüyüşü) birer iletişim aracı olarak değerlendirirsek hangi benzerlik ve farklılıklarla karşılaşırız?2. Mermeri mutfak tezgâhı yapan usta ile heykele dönüştüren heykeltıraşın yaptıkları arasında ne fark vardır? Yazınız.3. a) Bir duygunun, tasarının ve güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucu ortaya çıkan üstün yaratıcılığa …………………………………………………….. denir.b) Güzel sanatların kaç grupta incelendiğini isimleriyle belirterek edebiyatın hangi sanat grubuna girdiğini yazınız. 4. a) Bin yıl önce yazılmış bir kitabı okuyarak o dönem insanlarının hayatı ve düşünceleriyle ilgili bilgi edinebilmemiz bize dilin ………………………………………………………………………………………………..işlevini gösterir.b) Yüzyıllar boyunca dilimize yabancı dillerden sözcükler girmiş, var olan sözcüklerde anlam ve şekil değişiklikleri görülmüştür. Bu durum dilin; ………………………………………………………………………..………………………………………….. olduğunun göstergesidir.5. Edebi metinlerin temel ifade şekillerini şemayla gösteriniz6. Edebiyatın ilişki içinde olduğu bilim dallarından beşini yazınız.7. Edebiyat nedir? Tanımlayınız.8. Bir metinden bazı bölümleri çıkardığımızda metin neler kaybeder? Yazınız.9. Aşağıdaki cümlelerin karşısına yargılar doğru ise (D), yanlış ise (Y) yazınız.Her milletin dili, o milletin çağlar boyunca yaşadığı tarihinin adeta özetidir. ( )Kavimler göçünden bahseden bir edebi metin, Psikoloji biliminden yararlanır. ( )Dil, canlı bir varlıktır. ( )Edebi metinlerde anlam, bağlama göre değişmez. ( )Öğretici metinlerde gerçeklik, kurmaca bir gerçeklikken; sanat ve edebiyat eserlerinde gerçeklik doğrudan verilir. ( )NOT DAĞILIMI: 1.2.3.4.5.6.7. ve 8. sorular 10’ar puan; 9. soru 20 puandır.SÜRE: 40 dakikadır.

KOŞMA (DOSTLAR BENİ HATIRLASIN)

Can kafeste durmaz uçar, Gün ikindi akşam olur, Dünya bir han,konan göçer, Gör ki başa neler gelir?Ay dolanır,yıllar geçer, Veysel gider adı kalır,Dostlar beni hatırlasın. Dostlar beni hatırlasın. (Âşık Veysel)

S.1.- Âşık Veysel’den alınan yukarıdaki dörtlükleri şekil(biçim)yönünden inceleyiniz.(Nazım birimi – Nazım şekli – Ölçü – Kâfiye çeşitleri – Kâfiye şeması)

S.2.- “Bilimsel metinlerde öznel yargı,edebî metinlerde ise nesnel yargılar ön plândadır.”Bu ifade sizce doğru mudur? Niçin?Açıklayarak yazınız.S.3.- Ah o beni o beni, Kâkül örtmüş o beni. Yandaki dörtlükte hangi çeşit kâfiye kullanılmıştır?Sebebiyle Ben yârimi unutmam, açıklayarak yazınız. Unutsa da o beni.S.4.- Edebiyat Tarihinin görevi nedir?Eski Türk edebiyatında, edebiyat tarihinin yerini tutan türün adı nedir?Yazınız.

“…Çağır Karac’oğlan çağır,

Page 71: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

“Bilmem ki nasıl anlatsam; Taş düştüğü yerde ağır. Nasıl,nasıl,size derdimi! Yiğit sevdiğinden soğur, Bir dert ki yürekler acısı, Sarılmayı sarılmayı.” Gönül yarası desem.

(Karacaoğlan) Değil! Ekmek parası desem, Değil!...” (Orhan Veli Kanık – Değil)

S.5.- Yukarıda, Karacaoğlan’dan ve Orhan Veli’den alınan iki şiir örneği verilmiştir. Bu şiirleri şekil(biçim) özellikleri bakımından karşılaştırınız. Aralarındaki farklılıkları belirleyiniz.S.6.- “Yazılan her yazı,söylenen her söz edebiyattır.” İfâdesi sizce doğru mudur?Niçin?Açıklayarak yazınız.S.7.- “Edebiyatın malzemesi dildir. Dil kültürün aynasıdır.” İfadelerini açıklayınız.

“Benden selâm olsun Bolu Beyi’ne Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır, Ok gıcırtısından,kalkan sesinden, Dağlar seda verip seslenmelidir”

(Köroğlu)S.8.- Yukarıdaki Köroğlu’ndan alınan şiir,işlenen tema bakımından hangi tür şiirlere girer?Niçin?Açıklayarak yazınız.

“Çoban kaval çaldı,sordu bülbüle,Sürülerim hani,ovam nerede?...”

S.9.- Yukarıda bir şiirden size sadece iki dize verilmiştir. Bu iki dizeden şiirin tamamı ile ilgili özelliklerden hangisi kesin olarak belirlenebilir?Niçin? Açıklayarak yazınız. (Konusu – Şairi – Uyak düzeni – Ölçüsü- Yazıldığı dönem) S.10.- Aşağıdaki cümlelerin karşısına yargılar doğru ise (D),yanlış ise (Y) yazınız. Boşlukları uygun bilgilerle doldurunuz.

* Anne sevgisini konu alan bir metin öğretici metindir. ( )* Bir gazete haber yazısı kurmaca bir metindir. ( )* Dil değişkendir,aynı dili konuşan insanlar ortak kültürel değerlere sahiptir. ( )* İnsanın ruhsal durumunu anlatan bir edebi metin……………………………biliminden yararlanır.* Edebi metnin dili doğal dildir. ( )

Başarılar dilerim. Değerlendirme: Her sorunun doğru cevabı 10 puandır. Süre 45 dakikadır.

HAYAT - Özgür ufuklar kuşatılmış hayallerin pençesindeyse; yamalı düşünceler kırılgan umutlar derin iç çekişidir ve şaşkın bakışlar fırtınasında yalan sığınılacak en büyük liman sevgi yalnızlığın çaresi hayatsa dalından kopmuş kuru bir yapraktır 1. Yukarıdaki üç sanat ifadesiyle hangi kavram ele alınmıştır.Bu üç sanat ifadelerinin anlatılmak istenen konuyu nasıl ele aldığını kısaca anlatınız. (20 P)2. “Sonbahar,taşımak, umut,bir, sevda, kuşlar, mektup, gün, dolu” kelimelerine getireceğiniz eklerle güzel ve farklı cümleler kurunuz. (10 P)3. “Hayır hayal ile yoktur alış verişim/Her ne söylemişsem görüp de söylemişim.” Bu dizelere bakarak M. Akif’in

Page 72: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

nasıl bir hayat görüşüne sahip olduğunu güzel ve etkili cümlelerle ifade ediniz....................................................................................................................................................................................................................... ……………………………………………………………………………………………………………………………………………........................................................................................................................................................................................................................ ………………………………………………………………………………………………………………………………………………................................................................................................................ (10 P)4. Duygu dilden zengindir ancak şiirler duygularla değil dille yazılır.Bu cümlede şiir için önemli görülen anlam ilişkisine ve kıyaslamaya bakarak sizde farklı alanlarda bu ilişkiyi dile getiren iki cümle yazınız.1. ……………………………………………………………………………………………………......2. ……………………………………………………………………………………………………… (10 P)

5. “Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuyaÖlse, kaldırımların kara sevdalı eşi” dizelerini müzik, resim, heykel sanatlarıyla anlatılabilir mi? Düşüncelerinizi yandaki boşluğa yazınız.

(15 P)

6. Yazarın öykülerinin belkemiğini yakın tarih oluşturuyor. Ancak sanatçı tarihi olduğu gibi aktarmaktan yana görünmüyor. Karmaşık kapıyı kolaylaştırmıyor; sadece okurun eline bir anahtar tutuşturuyor. Tarihi değerlendirmek işi okura kalıyor.Bu parçada geçen “okurun elime bir anahtar tutuşturmak” sözüyle anlatılmak istenen nedir, birkaç cümleyle açıklayınız.

(15 P) 7. 1. Metin

KALDIRIMLARUzanıverse gövdem, taşlara boydan boyaAlsa bu soğuk taşlar alnımdan bu ateşiDalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuyaÖlse, kaldırımların kara sevdalı eşi

Necip Fazıl Kısakürek

Bu metinlerin yazılış amaçlarını altlarındaki boşluklara yazınız. ………………………………………………………………………………………………………………

2. MetinKaldırım, küçük taşlarla yapılan yol döşemesine denir. Yol kenarında yayaların gidip gelmesi için yükseltilmiş kısımlardır.

…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… (20 P)

BAŞARILAR DİLERİM. Türk Edebiyatı Öğretmeni Erol AYDIN

Süre bir ders saatidir. Notlandırmada ifadelerin düzgünlüğü, yazım ve noktalamaya dikkat edilecektir.

SORULAR1. Olay çevresinde oluşan edebi metinler kaç gruba ayrıldığını yazınız. ( 10 puan)2. Aşağıdaki cümlelerin karşısına yargılar doğru ise (D), yanlış ise (Y) yazınız. (10 puan)

▬ Olay çevresinde oluşturulan metinlerden Orta Oyunu, sahnelenmek için yazılır. ( )▬ Romanlarda tasvirlere ve ruh tahlillerine yer verilmez. ( )▬ “ ‘Yeni bir tiyatro kumpanyası gelmiş !’Bu haber kasabaya seferberlik havadisleri kadar çabuk yayıldı.Akşamüzeri bir elinde çıngırak, öteki elinde kocaman bir levha ile eşeğe binerek sokakları dolaşan boyalı cüce, arkasında şalvarlı çocuklardan, kahveci çıraklardan bir kuyruk süsledi.”Yukarıdaki parçada yazıldığı dönemin sosyal hayatı anlatılmaktadır. ( )

Page 73: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

▬ Betimleme edebi bir metnin yapı unsurlarından biridir. ( )▬ Olay çevresinde gelişen edebi metinlerde tema, başka düşünceler tarafından da desteklenir. ( )

3. Roman, hikâye, masal ve destanları göz önüne alarak bu türlerin ortak yönlerini yazınız. (10 puan)4. Anlatmaya bağlı ve göstermeye bağlı edebi metinlerin arasındaki benzer ve farklı yönlerini yazınız. (10 puan)5. “ O evde, ramazan gecelerinde Ahmet Ağa beni Karagöz’e da götürürdü. Üsküdar Çarşısı’nda büyük bir kahvede oynarlardı.

Sokakları kalabalık, kız erkek, alay alay çocuk, hatta büyükler kahvenin bahçesine dolarlardı. Sinekli Bakkal’daki Kız Tevfik bu akşamların bende bıraktığı intibadan bir hayli şey almıştır. Kahveye seyirciler için birer iskemle konur, orta yerde küçük beyaz bir perde, üstünde acayip bir ejderha resmi dolaşır, arkasında esrarlı bir vızıltı işitilir. Küçük seyirciler ayaklarını yere vurarak: “ Başlar mısın, başlayalım mı?” diye bağırır dururlardı. Nihayet teflerin çalması ve perde arkasından gelen şarkı seyircileri teskin eder ve sonra da oyun başlardı.”

Halide Edip ADIVARSinekli Bakkal romanından alınan bu bölümden hareketle romanın yazıldığı dönemin zihniyeti ile ilgili olarak neler söylenebilir? ( 15 puan)

6. “ Jefferson’da pazartesi günün de haftanın diğer günlerinden farkı yoktu artık. Telefon ve elektrik şirketleri sokakları gölgeleyen güzelim çınar ağaçlarını, akasyalar ve ağaçları kesmiş, kazılan kaldırımlara üzüm kabartmalarıyla süslü çirkin demir direkler dikmişlerdi.”Yukarıdaki paragrafta mekânın nasıl ele alındığını açıklayınız. (15 puan)

7. “ Yazarlar eserlerini oluştururken kendinden önceki ve kendi dönemindeki yazarlardan etkilenirler.” Cümlesinden çıkardığınız sonucu yazınız. (10 puan)

8. Kazan DoğurmuşBir gün Hoca, komşusundan bir kazan ister. İşini bitirince kazanın içine küçük bir tencere koyup iade eder. Kazan sahibi tencereyi görünce:— Bu nedir?Diye sorar. Hoca cevap verir:— Müjde! Kazanınız doğurdu.Bu haber komşusunun hoşuna gider.— Pekâlâ! Diyerek tencereyi kabullenir.Hoca yine bir gün komşusundan kazanı ister. Alır ama bu sefer iade etmez. Sahibi bir süre bekler. Kazanın gelmediğini görünce, Hoca’nın evine gelir, kazanı geri ister.Hoca üzüntülü bir çehre ile:— Sizlere ömür, kazan öldü, der.Komşusu hayretle:— Aman Hocam, kazan hiç ölür mü?Deyince, Hoca’nın cevabı hazırdır:— Kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne niçin inanmazsın?Hoca, daha sonra kazanı iade eder. Zaten maksadı, çıkarınca çok düşkün olan komşusuna iyi bir ders vermektir.a) Nasrettin Hoca fıkrasındaki olayı, kişileri, zamanı ve mekânı tespit ediniz. (10 puan)b) Fıkranın ana fikri nedir? (10 puan)

1. Olay Çevresinde oluşan edebi metinler iki ana gruba ayrılır:a) Anlatmaya bağlı edebi metinler

Masal, Destan, halk Hikâyesi, Mesnevi, Manzum Hikâye, Hikâye, Romanb) Göstermeye bağlı edebi metinler

Geleneksel Tiyatro: Karagöz, Orta Oyunu, Meddah, Köy Seyirlik OyunuModern Tiyatro: Trajedi, Komedi, Dram

2. D --- DoğruY --- YanlışD --- DoğruY --- YanlışD --- Doğru

3. Roman, hikâye, masal ve destanların ortak yönü olay örgüsü, kişiler, zaman ve mekân etrafında şekillenen bir yapılarının olması, tasvirlere ve ruh tahlillerine yer verilmesidir.

4. Benzerlikler: Metinlerin yapısının, olay örgüsü, kişiler, zaman ve mekân unsurları üzerine kurulması; her ikisinin de edebi bir metin olması.Farklılıkları: Anlatmaya bağlı olanlarda anlatma amacıyla yazılması; göstermeye bağlı olanlar ise gösterme amacıyla yazılması.

5. Verilen metnin parçasında dönemin sosyal ve kültürel hayatıyla ilgili unsurlar yer almaktadır. Ramazan gecelerinde birtakım eğlencelerin düzenlendiği, kahvehanelerde Karagöz oynatıldığı; halkın, özellikle çocukların buna büyük ilgi gösterdiğinden bahsedilerek dönemin sosyal ve kültürel hayatına bir ışık tutulmuştur.

Page 74: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

6. Metin betimlenerek ve kahramanın ruh haline etkisi yönüyle verilmiştir.7. “Yazarlar, eserlerini oluştururken önceki ve kendi dönemindeki yazarlardan etkilenirler.” Cümlesi

yazarların eserlerini kendinden önceki edebiyat birikimini ve dönemlerindeki edebiyat anlayışlarını dikkate alarak, onlardan etkilenerek oluşturduklarını ifade etmektedir.

8. Fıkrada olaylar zinciri: Hoca’nın komşusu’ndan kazan istemesi; kazan doğurdu, diyerek kazanı vermesi; tekrar kazanı isteyip komşusu geldiğinde öldü deyivermesi ve en sonunda kazanı iade etmesi şeklinde sıralanabilir.Fıkrada kişiler: Nasrettin Hoca ve komşusu.Fıkrada zaman: “bir gün” ifadesi belirsiz bir zamanı göstermektedir.Fıkrada mekân: Nasrettin Hoca’nın ve komşusunun evi.

www.edebiyatdersi.net

Page 75: TED 9. SINIF DERS NOTU - edebiyatdersi.net | Türk Dili … · Web viewEdebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat

YAZILI ANLATIM PUANLAMA ANAHTARI

PUANLARÖLÇÜTLER 5 4 3 2 1

BİÇİM

Kağıt düzenine dikkat edilmiştir.

Düzgün ,okunaklı ve işlek bitişik eğik yazı kullanılmıştır.

Gerekli yerlerde sayı,sembol ve işaretlerden yararlanmıştır.

Adı,soyadı uygun yere yazılmış ve imza gerekli yere atılmıştır.

DİL VE ANLATIM

Başlık konuyla ilgilidir.

Konu mantıksal bütünlük ve tutarlılık içinde anlatılmıştır.

Paragraflar arasında uygun geçiş sağlanmıştır.

Her bir paragrafta tek bir duygu ve düşünce işlenmiştir.

Yazıda verilmek istenen ana fikre ulaşılmıştır.

Örnek ve benzetmeler yeterli olup içeriğe uygundur.

Sonuç bölümü konuyu bağlayıcı ve etkileyicidir.

Cümle kuruluşları dil bilgisi kurallarına uygundur.

Kelimeler yerinde ve doğru anlamda kullanılmıştır.

Cümlelerde kelime tekrarı yapılmamıştır.

Konuyla ilgili kaynaklara başvurulmuştur.

Konuyla ilgili kendi duygu ve düşüncelerine yer vermiştir.

Konuyu kendi cümleleriyle anlatmıştır.

YAZIM VE NOKTALAMA

Yazıda yazım kurallarına uyulmuştur.

Noktalama işaretleri doğru kullanılmıştır.

PUAN

TOPLAM PUAN