yeni Çağın bakış açısı: fütürizm

80
Zorlu Grubu iç iletişim yayınıdır. Üç ayda bir yayımlanır. Nisan-Mayıs-Haziran 2012 37 Yeni çağın bakış açısı: Fütürizm

Upload: fuetuerizm-kuluebue

Post on 03-Jul-2015

941 views

Category:

Education


6 download

DESCRIPTION

Zorlu Grubunun hazırladığı Fütürizm konusunu işleyen dergi Ümit Akademi Fütürsizm Kulübü http://futurizm.weebly.com/

TRANSCRIPT

Page 1: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Zorlu Grubu iç iletişim yayınıdır.Üç ayda bir yayımlanır.

Nisan-Mayıs-Haziran 2012

37

Yeni çağın bakış açısı: Fütürizm

Page 2: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Tarihi, doğası, kültür mirası ile ülkemizin göz bebeği İstanbul, son yıllarda yalnızca turistik özellikleri ile değil,

Avrupa’nın en hızlı yükselen şehirlerinden biri olarak ve uluslararası şirketler için artan cazibesiyle de gündeme ge-

liyor. Türkiye’nin dünya arenasında yakaladığı başarılar da İstanbul’un ününe ün, değerine değer katmaya devam

ediyor. En hızlı büyüyen metropol ekonomileri arasında yer alan İstanbul’umuz gayrimenkul yatırımında çekiciliği ile

de adından söz ettiriyor.

Zorlu Grubu olarak biz de beş yıl önce, “İstanbul’un şanına” layık bir armağan vermek amacıyla yola çıktık. İstanbul’a

“değer” katmak amacıyla projeler geliştirmeyi hedefleyen şirketimiz Zorlu Gayrimenkul’ün örnek projesi Zorlu Center

ile İstanbul’un kalbine yepyeni bir cazibe merkezi inşa ettik. Yapılmamışı yapmayı kendimize görev edindik ve Zorlu

Center’ı eşsiz fonksiyonlarla süsledik.

Zorlu Center’ın projelendirme sürecindeki titizliğimizi, tüm fonksiyonların içerik aşamasında da gösterdik ve her bir

fonksiyonunun en iyiyi sunması için özenle çalışmalar yürüttük, hala da devam ediyoruz. Zorlu Center içinde yer ala-

cak otel için tercihimizi “premium luxury” otel markası Raffles Hotel & Resorts’tan yana kullandık. Otelin iç dekoras-

yonunu ise dünyaca ünlü otellerde imzası olan Hirsch Bedner Associates’e yaptırdık. Bayrağı en yükseğe dikerek,

Broadway şovlarının ve canlı eğlence sektörünün tek ismi Amerikalı Nederlander Worldwide Entertaintment ile Perfor-

mans Sanatları Merkezi’nin operatörlüğü için anlaşma yaptık. Zorlu Center içinde yer alacak olan alışveriş merkezini

ise, İstanbul’un yeni lezzet ve moda odağı olacak şekilde tasarladık. Zorlu Center AVM’nin yeşil alanları ve zengin

peyzajıyla İstanbullulara yeni bir buluşma merkezi sunmasını hedefledik. Dünyanın çeşitli yerlerinden iş geliştirme

konusunda aldığımız davetler ve ödüller, projemizin ne kadar doğru bir adım olduğunu bizlere gösteriyor. Dergimizin

bu sayısında tüm bu çalışmaları ve daha fazlasını detaylarıyla okuyabileceksiniz.

Zorlu Grubu ekonominin temel sektörlerinde, İstanbul için olduğu kadar Türkiye’nin yarınları için de çalışıyor, bu

anlamda kültürel ve sosyal sorumluluklarını yerine getirerek ilerliyor. Zorlu Tekstil, tekstilde ülkemizi ve ürünleri-

mizi tercih edilebilir kılmayı hedeflediği “Bir De Sen Tasarla Yarışması” ile 10 yıldır bu anlamda önemli bir görev

üstleniyor… Tasarıma verdiği önemi bir adım öteye taşıyan Vestel, Türkiye’nin tasarım alanındaki etkinliğini dünyaya

göstermede önemli rol oynayacak bir etkinlik olan İstanbul Tasarım Bienali’ni destekliyor… Mehmet Zorlu Vakfı, Zorlu

Çocuk Tiyatrosu ile ülkemizdeki onbinlerce çocuğu tiyatroyla tanıştırmaya devam ediyor… Zorlu Enerji, dünya çapın-

daki yatırımlarına devam ederken, Project Finance Dergisi ödülü gibi dünyanın prestijli yayınlarından, projeleriyle

takdir görüyor… Türkiye’de ve bölgede nikel konusunda önemli bir üretici olmak hedefiyle gerçekleştirdiğimiz nikel

maden yatırımlarımız da sürüyor…

Çalışmalarımızın, yatırımlarımızın gördüğü ilgi, ülke ekonomisine, kültürüne yaptığımız katkı bizi gururlandırıyor. Yü-

rüdüğümüz her sektörde, gerçekleştirdiğimiz her projede “en iyisini yapmaya, en yükseğe çıkmaya” devam edeceğiz.

Sevgi ve saygılarımla,

Ah met ZOR LU

“Türkiye’nin yarınları için çalışıyoruz”

sunuş 01

Page 3: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Zorlu Holding A.Ş. Adına SahibiOlgun Zorlu

Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri MüdürüYaprak Özer

Yayın KuruluVedat Aydın, Lale İlalan, Necmi Kavuşturan

Yayın türü: Yerel, süreli, 3 aylık

Süreli Yayınlar KoordinatörüNilüfer Eyiişleyen

Yayın EditörüEsra Melek Yiğitsözlü

Yazı İşleriUmut Bavlı

İsmail PolatYasemin Barlan

İçerik ve Tasarım Uygulama

indeks içerik-iletişim danışmanlıkKore şehitleri Cad. Atılım İş Merkezi No: 28

K: 4 D: 4 34397 Zincirlikuyu-İstanbulTel: 0212 347 70 70 Faks: 0212 347 70 77

e-mail: [email protected]: www.indeksiletisim.com

04 Kapak / Yeni çağın bakış açısı: Fütürizm

14 Gece-gündüz yaşayacak bir merkez 20 Prof. Dr. Kerem Alkin / Yüzde 4’lük büyüme mümkün mü? 22 Raffles İstanbul, HBA imzalı iç dekorasyonuyla büyüleyecek24 Zorlu Holding’den “Dünya Saati”ne destek28 Öbür Elif 32 Tasarım bienalinde Vestel imzası34 New York’ta İstanbul konuşuldu36 Zorlu Gayrimenkul’e 14 ülkeden davet41 Vestel, IP&TV World Forum 2012’deydi44 Vestel, CeBIT’e damgasını vurdu45 Vestel Almatı, dünyanın en büyüğü 46 Vestel, gözünü eğitime dikti47 Türkiye’nin ilk “akıllı okul”u48 Vestel’den beyaz eşya laboratuvarı 49 A’dan Z’ye Servis50 Metin Salt / Bilgisayarınız kaç numara? 52 Vestel Akademi farkıyla öndeyiz

54 Vestel, 70 ödül topladı

56 Vestel, geleceğimizi aydınlatacak

58 Korteks, uluslararası fuarlarda beğeni topluyor

59 Zorlu Dış Ticaret, rakiplerini geride bıraktı

60 Korteks’e yurtdışı ziyaretleri

62 ETD, liberal piyasa ve enerji sektörünün

beklentilerini paylaştı

63 Tereshkovo Doğal Gaz Santrali’nin elektrik üretim

tesisleri devrede

64 Zorlu’da bir amatör telsizci

68 Ayşegül Güngör / Rubikon’u geçmek

72 Spor / Yaz sporlarına merhaba

74 Zorlu Enerji’den sıfır ayak izi

75 Kısa kısa

78 Gökyüzünün getirdikleri

80 Kültür sanat

82 English summaries

02 içindekiler

Türkiye’de ve Dünyada Zorlu Dergisi, Zorlu Holding A.Ş. yayınıdır. Para ile satılmaz.

Katkıda Bulunanlar:

Ayşegül Güngör / Minerva Eğitim Teknolojileri A.Ş. Genel Müdürü

1989’da İstanbul Üniversitesi Ekonometri

Bölümü’nden lisans derecesi, 1991’de Eko-

nometri Bölümü’nden yüksek lisans derecesi

aldı. Bankacılık sektöründeki kariyerinin yanı

sıra 1995’te Marmara Üniversitesi Çağdaş

Bilimler Vakfı, Çağdaş İşletmecilik Sertifika

Programı’nda hazine ve sermaye piyasaları

konusunda dersler verdi. 2001’den bu yana

yönetici ortağı olduğu Minerva Eğitim ve Danış-

manlık bünyesinde, çeşitli kurum ve kuruluşlara

eğitim ve danışmanlık hizmetleri veriyor.

Metin Salt / Vestek Genel Müdürü

Metin Salt 1990’da ODTÜ Elektrik ve Elektronik

Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. ABD’de Digital

Microwave Corp. ve Cellnet Technology Inc. Adlı

şirketlerde Ar-Ge grup yöneticiliği yaptı. Halen

Vestel Şirketler Grubu’nun Ar-Ge çalışmalarını

yürüten Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme

A.Ş.’de genel müdür olarak görev yapıyor. ABD,

Avrupa ve Türkiye patent enstitüleri tarafından

verilen altı patenti bulunuyor.

Prof. Dr. Kerem Alkin / BloombergHT Genel Yayın Yönetmeni İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. 1998’de doçentlik, 2004’te ise profesörlük unvanı aldı. Halen İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ve Ticari Bilimler Fakültesi Bankacılık ve Finans Bölüm Başkanlığı yapıyor. Aynı zamanda Genelkurmay Başkanlığı ATASE Komutanlığı SAREM biriminde Planlama ve Değerlendirme Kurul Üyesi. BloombergHT’de ise Genel Yayın Yönetmenliği görevini sürdürüyor.

Page 4: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

FotoğraflarGörsel Yönetmen Esen Ataman Kürklü

Grafik TasarımSerkan Bengin

Emre Ergül

İdari İşlerBuket Çelikol

Renk Ayrımı ve BasımBiltur Basım Yayın ve

Hizmet A.Ş. Dudullu Organize Sanayi

Bölgesi 1. Cadde No: 16 Ümraniye/İstanbul

Telefon: 444 44 03

Dergi Yönetim YeriZorlu Plaza, 34310 Avcılar - İstanbul

Telefon: 0212 456 20 00Faks: 0212 422 00 49

e-posta: [email protected]

61 Zorlu’dan eğitime önemli katkı

66 Sizin hala bir blog’unuz yok mu?

70 Sağlıklı fastfood olur mu?

26 Mehmet Zorlu Vakfı, 450 bin çocuğa ulaştı

16 Bir De Sen Tasarla’da 10. yıl coşkusu

25 Pakistan Rüzgar Santrali’ne Euromoney’den

ödül

38 Vestel CFO’su Alp Dayı:“Vestel ciddi bir okul”

12 Broadway şovları Zorlu Center’a geliyor

“Zorlu” Dergisi’nin içerik ve tasarımı İndeks İçerik İletişim Danışmanlık tarafından yaratılmış olup,

Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser olarak koruma altındadır. “Zorlu” Dergisi’nde

yayınlanan yazı ve fotoğrafları yayma hakkı ve “Zorlu” markası ve logosu Zorlu Holding A.Ş.’ye ait-

tir. Kaynak gösterilse dahi, hak sahiplerinin yazılı izni olmaksızın ticari amaçlarla kullanılamaz.

Dergide yayınlanan yazılar, yazarların kişisel görüş, yorum ve tavsiyelerini içermektedir, İndeks

İçerik İletişim Danışmanlık veya Zorlu Holding A.Ş., yazılarda yer alan bilgi, görüş ve tavsiyeler

nedeniyle doğabilecek maddi veya manevi zararlardan hiçbir şekilde sorumlu değildir.

03

Page 5: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

04 kapak

Yeni çağın bakış açısı: Fütürizm Gelecek, hemen herkes için günümüzün en önemli konularından biri. “Oluşmuş bir gelecek vardır, biz ona gider ya da onu tahmin ederiz” algısını değiştirmeyi hedefleyen yeni çağın bakış açısı “fütürizm”, bireyleri ve şirketleri geleceklerini tasarlamaya davet ediyor.

Gelecek ifadesinin geçmediği neredeyse hiçbir alan

yok. Bu konuda son yıllarda “fütürizm ve uzgörü”

kavramlarını sık duymaya başladık. “Olumlu gelecek

tasarımcılığı, gelecek yaşam senaristliği” diye tanımlanan

fütürizm, 1900’lerde İtalya’da protest bir sanat akımı olarak

ortaya çıkmış. Sanayileşmenin başladığı, insanın teknoloji ile

entegre olmaya çalıştığı o dönemde, makineyi ve hızı edebi-

yata taşıyan bu akım, geçmişten kopuşu, yenilik ve değişik-

liğe yönelişi ilke edinmiş. 1966’da ABD’de Dünya Fütüristler

Birliği’nin kurulmasıyla birlikte, fütürizm yeniden anlamlandı-

rılmaya ve bugünkü halini almaya başlamış.

Günümüzün fütürizm anlayışına göre; her birey, şirket, kurum

ve toplum, uzgörülü, multidisipliner şekilde, aklını kullanarak,

bilgi ve teknolojiden yararlanarak gelecek vizyonunu belirle-

yip onu etkileyecek olayları göz önüne alarak geleceğini şe-

killendirebiliyor.

Fütürizm Türkiye’de 2005 yılında Türkiye Fütüristler

Derneği’nin (TFD) kurulmasıyla tanınmaya başladı. Sosyal

yaşamın ve iş yaşamının gelecekte nasıl şekilleneceğine dair

uzgörülerde bulunmak ve multidisipliner çalışmalar yapmak

üzere kurulan derneğin, kurucularından ve aktif çalışanların-

dan biri olan Ufuk Tarhan, “Gelecek tahmin edilemez, ama

tasarlanabilir. Fütürizmde, yarın olmasını istediğimiz şeyleri

belirlemeye çalışıyor ve onun için kararlar alıyoruz. Fütüristle-

rin yaptığı iş, o kararların oluşması için nitelikli gelecek bilgi-

lerini paylaşmak, geliştirmek, almak, vermek” diyor. Tarhan,

önümüzdeki dönemin bireysel, kurumsal ve toplumsal olarak

türbülanslarla yepyeni sistemler, iş yaşam formları yaratmaya

çalışacağımız bir süreç olacağını dile getirerek şu açıklamaları

yapıyor: “Herkesin kazanması gereken en temel beceri, geliş-

tirmesi gereken tutum, ‘esnek ve rasyonel’ olmak. İnsanların

yerini hızla yüksek teknoloji, dış-yapay zeka, robotik sistemler

alacak. İnternet girişimciliği altın çağ yaşayacak, mobil uygu-

lamalar, ürünler bulan, satan, pazarlayanlar yükselen yıldız

olacak. Birleşme ve satın almalarla büyükler daha büyüyecek,

büyüyemeyenler parçalanıp, küçülecek ya da göz açıp kapa-

yıncaya kadar silinip gidecek.”

“Ben geleceğe karışacağım, daha iyiyi yapacağım” gibi bir he-

yecanı ve enerjisi olan herkesin fütürist olabileceğini belirten

Tarhan, 21. yüzyıl fütüristlerinin özelliklerini ise şöyle sıralı-

yor:

• Kendisi ve tüm insanlık için olumlu, ilerici, yenilikçi vizyon

geliştirir.

• Kişi, kurum ve toplumların yararlı, etkin yol haritası oluştur-

malarına yardımcı olur.

• İnsanlıktan sorumlu olduğunu bilir.

• Geleceğin seyircisi değil tasarımcısı olması gerektiğinin far-

kındadır.

• Çağdaşlık sözcüğünün bugünü yaşamakla sınırlı olmadığını

gösterir ve davranışlarında bunu yansıtır.

• Geleceği uzgörür.

• Dünyayı kendine, kendini dünyaya ait hisseder.

• Dünyanın örgütlenmesinde yer almak ister.

• Fütürist yaklaşımları kullanarak, kitlelerin fütürist bilinç ge-

liştirmesine önderlik eder.

Techcast Projesi kapsamında 100 yönetici, bilim insanı, mühendis ve fü-

türiste “Gelecek nasıl olacak?” diye soruldu. Alınan yanıtlar ortaya şöyle

bir tablo çıkardı:

• 2020’de dünyanın enerji kaynağının yüzde 30’unu alternatif enerji

kaynakları oluşturacak. Deniz suyu arıtması günlük kullanıma geçecek.

• 2015’te nanotek trilyon dolarlık pazara ulaşırken, 2020’de üretim akıllı

robotların kullanılması ile hızlanacak.

• 2022’de yapay organlar vücudumuzda önemli organları değiştirmeye

başlayacak. 2023’te kanser sorun olmaktan çıkacak. 2030 ve sonrası ya-

şam sınırı 100’ü geçecek.

• Hibrid araçlar 2012-2018’de yüzde 30’a ulaşırken, 2025’de otoyolların

yüzde 30’u araçların otomatik olarak aktığı hale gelecek. Kara ulaşımı,

yerin altına döşenen sistemlerin oluşturduğu Otomatik Otobanlar üze-

rinde gerçekleştirilecek.

• 2014’te dünyadan 50-100 mil uzaklıktaki turistik uzay yolculuğu başla-

yacak. Ay’da koloni oluşturma ise 2025’de gerçekleşecek.

M-GEN Gelecek Planlama Merkezi tarafından yapılan araştırmalarla uz-

görüye göre hazırlanan, geleceğin mesleklerine dair bazı örnekler:

Taşeron-fason yöneticiliği, değişim yöneticiliği, yönetici menajerliği,

hot-line işletmeciliği, akıllı tedarik yöneticiliği, sanal market işletmeci-

liği, robotik sorunlar avukatlığı, senaryo tasarımcılığı, yapay zeka pazar-

lamacılığı, 5 duyu reklam tasarımcılığı, soru bankası tasarımcılığı, elekt-

ronik gazetecilik, duygu tasarımcılığı, gen terapistliği, genetik ekonomi,

bilgi madenciliği, alternatif besin mühendisliği, franken food denetçiliği,

siber teknoloji mühendisliği, enformasyon-bilgi mühendisliği, nano yapı

mühendisliği.

2022’de yapay organlar çıkacak

Geleceğin meslekleri

Page 6: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

05

Page 7: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

06

Yaşam felsefesi olarak benimsediği fütürizmi işe

dönüştürmeyi başaran M-GEN Gelecek Planlama

Merkezi’nin kurucusu Ufuk Tarhan, fütürist, dijital,

farklı, yaratıcı, yenilikçi ve gerçekçi stratejiler, projeler, iş

modelleri tasarlayıp uyguluyor. Fütüristik bakış açısını iyice

anlayıp uygulamaya başladığından beri, kendisine ikinci bir

hayat bahşedilmiş gibi hissettiğini söyleyen Tarhan’dan fü-

türizmi, yeni çağın iş dünyasını ve uzgörülerini dinledik.

Z: Ekonomi bölümünden mezun oldunuz. Bugüne kadar çe-

şitli sektörlerde yöneticilik yaptınız. Fütüristlik yoluna na-

sıl girdiniz? Kendinize nasıl bir plan yapmıştınız?

Fütürizmle 1995 yılında tanıştım. Bir yurtdışı seyahatinde

dünyanın en önemli fütürizm dergisi “The Futurist” elime

geçti ve çok heyecanlandım. Bakış açısını kendime çok yakın

hissettim. Hem dergiye, hem de Dünya Fütüristler Birliği’ne

(World Future Society) üye oldum. Dergiyi düzenli okumaya

ve birliğin yıllık konferanslarına gitmeye başladım. O yıllarda

zaten IT sektöründe çalışıyordum. Teknolojinin şirketleri, in-

sanları ve insan hayatını nasıl dönüştürdüğünü çok yakından

gözlemleme fırsatım oldu. O zamanlar bir dönüşüm sürecin-

den geçiliyordu. Bilgisayarların yaygınlaşıp insan hayatına

daha çok girmeye başladığı bir dönemdi. Gördüm ki bunların

insanların yaşam biçimlerinde çok derinden etkileri oluyor.

Buna fütürist bakış açısını entegre edince, hayatın tesadüfen

yaşanmadığını, başarıların tesadüfen elde edilmediğini ve

aslında her şeyin bir tasarım olduğunu anladım. Tasarımdan

kastım, bir şeyi yapmadan önce kafamızda bitmiş halini gör-

mek. Fütürizme bu kadar yakınlaşmam ve bunun benim için

bir meslek haline gelmesi 2004-2005 yıllarını buldu. Bu ba-

kış açısını benimsediğiniz zaman; geleceği, etrafınızdakileri

ve işleri sürekli sorguluyorsunuz. Yaptığım çalışmalara geri

dönüp bakınca fark ettim ki, 2005 yılından sonra insanlarda

çok büyük bir gelecek kaygısı ve merakı vardı. Ben de ileri-

de bir karışıklık olacağını uzgörerek, bireylerin o yıllarda çok

ciddi gelecek bilgisine ve geleceği daha farklı algılamaya ih-

tiyaçları olacağını, kurumların bir kez daha dönüşüm süreci-

ne girmeleri gerekeceğini düşündüm. Kendi iş yaşamımda da

aynı durum söz konusu olacaktı. Bu nedenle insanların ileri-

de değişik ihtiyaçları olabileceğini de düşünüp Türkiye’nin

ilk, kendini “fütürist iş tasarımcısı” ve “iş avatarı” olarak

tanımlayan, M-GEN Gelecek Planlama Merkezi’ni kurdum.

2005’te Alphan Manas ve kurucu üyelerle birlikte Fütüristler

Derneği’ni de kurduk. O günden bu yana dernekte aktif görev

yapıyorum.

Z: Fütürizm, hayatınızda nasıl bir değişiklik yaptı, size neler

kazandırdı?

Fütüristik bakış açısını iyice anlayıp uygulamaya başladı-

ğımdan bu yana, kendime ikinci bir hayat bahşedilmiş gibi

hissediyorum. Bir kere, çok motiveyim ve çok heyecanlıyım.

Çünkü, geleceği hakikaten benim oluşturduğumun bilinci

çok yüksek. Ve herkesin bunu yapabileceğini görmek de çok

yüce bir duygu. Hem müşterilerin heyecanı, hem de kendim

için yapabileceklerimi anlayınca duyduğum heyecan tarifsiz.

Gelecekte neler olsun diye düşünerek, bildiğin şeylerden

çok korkmuyorsun ve sanki geleceği biliyormuşsun gibi geli-

yor. Bu nedenle hem kendim hem işim hem de eşlik ettiğim

kapak

• İnsan ilk defa bilgiyi, teknolojiyi, aklını ve duygularını entegre bir

şekilde kullanmak üzere bu kadar yetkin bir hale geldi. Çünkü

son 20-25 yılda çok fazla bilgi edindik ve birbirimiz hakkında çok

fazla şey öğrendik.

• Daha çok paylaşmak zorunda olduğumuzu kabul edip daha ma-

kul, daha akılcı, kaybettiği değerleri geri alan, daha çok seven ve

sayan insanlar olmak zorundayız.

• Türküz, doğruyuz, çalışkanız. Kendimize çok ulvi özellikler at-

fediyoruz. Hayır, hiç de öyle değiliz. Deprem olduğu zaman, in-

sanlar felaketlere uğradığı zaman koşturuyoruz sadece. Onda da

yarım yamalak.

• Son 10-15 yılda internet ve GSM dönüştürüyordu, şimdi ise nano

teknoloji ve genetik dönüştürüyor. Genetikle canlıların formü-

lünü, nano teknoloji ile her şeyin moleküler yapısını çözüyoruz.

Artık her şeyi baştan aşağıya yeniden yapabileceğimizi biliyoruz.

Bu nedenle, şu anda uyguladığımız sistemlerin sürdürülebilirliği

yok.

• Eğitim süreleri çok kısalacak. Çocukların, sınıfta hoca dinleyerek,

proje yaparak, belli bir standart içinde eğitim alması konusunda

daha fazla ısrar edemeyiz.

• Eskiden parayla saadet olmaz deniyordu. Bu daha sonra parayla

saadet olura döndü. Şimdi ise “neyle saadet olur?”u arıyoruz.

• Gerçek meslek tanımı aslında beceriyi, uzmanlığı, karşılanan ih-

tiyacı, çözülen problemi ifade etmeli. Bu açıdan bakınca meslek

tanımları, içerik ve karşılanan ihtiyaç açısından ve gelecekteki

gelişim, dönüşümlere cevap verme açısından yetersiz.

• Toplumsal huzur ve barış için sivil toplum kuruluşlarının önemi

daha da artacak.

Bir fütüristin gözünden…

Geleceği tasarlamak elinizde İş dünyasının tam bir dönüşüm çağından geçtiğini söyleyen Türkiye’nin ilk fütüristlerinden Ufuk Tarhan, “Dijital ok, yaydan çıktı. 2012’de bütün kişi ve kurumlar için dijitalleşme, stratejik başarı faktörlerinden birisi” diyor.

Ufuk Tarhan

Page 8: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

insanlar açısından fütürizmin çok olumlu etkileri olduğunu

söyleyebilirim.

Z: Fütürist bakış açısını nasıl uyguluyorsunuz?

Yeniçağda anlamamız gereken en önemli şey, büyümek ve

ilerlemek durumunda olduğumuz ve bunu sürdürebilir bir

biçimde yapmak. Bunu nasıl gerçekleştiriyorum? Bir kere,

düşünüyorum ve düşünülmesini sağlıyorum. Çünkü bu son

25-30 yıldır, bilgisayarlar sanki her şeyi düşünecek, bütün

sistemler kurulacak, insanlar da orada misafir gibi duracak

gibi bir anlayış var. Ama öyle değil, çünkü ciddi ciddi düşü-

nüyoruz. Neyi düşünüyoruz? En çok odaklanılan şey ne olsun

isteniyor? Birincisi, bu durumdaki rahatsızlıklar nedir? İkinci-

si, daha iyi bir durum için neler yapmamız lazım? Ve bu iste-

nilen şeylerin ne süre için, ne zaman için istendiği ve o zaman

için başta nelerin olabileceği. İşte fütürist düşünce burada

devreye giriyor. O istenilen zamanda, sosyolojik, psikolojik,

fizyolojik, ekonomik ve ekolojik açıdan olasılıkları bir bilgi

olarak veriyoruz. O istenilen şey ile olması gerekenleri bu

potada eritip iş tasarlıyoruz. Nasıl bir düğüne giderken “Ne

giyeyim?” diye düşünülüyorsa, biz de buna aynı şekilde yak-

laşıyoruz. Çok soru sorarak, irdeleyerek hedefleri belirliyor

ve bir plana oturtuyoruz. Plandan sonra uygulamaya geçili-

yor. Uygularken bir taraftan da yeni planlar yapılarak akışkan

bir süreç başlıyor ve hedefe doğru yola çıkılıyor. Amacımızı

biliyorsa, bu süreç çok keyifli bir yolculuğa dönüşüyor.

Z: Şirketlerin geleceğe nasıl hazırlanması gerekiyor? Bu ko-

nuda tavsiyelerinizi alabilir miyiz?

İş dünyasında türbülans çok yüksek, ev ödevi çok fazla. Tam

bir dönüşüm çağından geçiyor. Öncelikle gerçek anlamda

dijitalleşmenin ne olduğunu anlamak gerekiyor. Şirketlerin

önce kafa yapılarında, organizasyonlarındaki insan kaynak-

larında ve teknik altyapılarında değişim yaşamaları, birim-

lerini buna göre kurgulamaları çok önemli. Artık sorunlar

eskiden çözüldüğü gibi çözülmeyecek, eskiden geliştiği gibi

gelişmeyecek. Şirketlerin CEO, genel müdür ve üst düzey yö-

neticilerinin iyi bir dijital eğitimi alması gerekiyor. Bu konu-

“Paraya yeniden anlam vermeye çalışıyoruz. Para bir kaynak değil-

dir, bir kaynağı temsil etmez. Bizim insan olarak ihtiyaç duyduğumuz

maddi-manevi kaynaklar her zaman aynıdır. Fiziksel olarak temiz ha-

vaya ve gıdaya, manevi anlamda da sevgiye ihtiyacımız var. Bir de

tabii neyin bizim için öncelikli olduğunu unutmamaya” diyen Tar-

han, insanın, hayattaki figürleri anlamlandırmakla ilgili çok önemli

dönüşümler yaşayacağını, bunların başında da para, iş ve yaşam

modelleri geldiğini vurgulayarak bu görüşünü bir düşünce zinciri ile

şu şekilde açıklıyor: “Öncelikle, bugün çalıştığımız gibi çalışmayaca-

ğız. İş tarifi, para kazanma tarifi ve bunlarla ilgili ihtiyaç kurgumuz

değişecek. Bugün para lazım diyoruz. O parayı kazanmak için de

iş lazım diyoruz. İş de şu anda kurumsal alanlarda kurguladığımız,

daha çok bilgisayarlar yardımıyla yürüttüğümüz, biraz alın teri, bi-

raz akıl teri gerektiren işler. İşlerin çoğunu teknolojik aletlere terk

ediyoruz. Bunun sonucunda da eskiden, ucuz olanın kalitesiz olduğu

yönünde gelişen algı yıkılmaya başladı. Gelecekte daha da ucuza

ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz için insanlar çalışmaya bugünkü

kadar ihtiyaç duymayacak. Manevi anlamda da sistem içi kalma dü-

şüncesinden sıyrılmış olmak ve çalıştıklarında da temel ihtiyaçlarını

karşılayacak düzeyde çalışmak onları daha mutlu edecek.”

Para, iş ve yaşam modelleri değişiyor

07

Page 9: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

08 kapak

yu mutlaka derinlemesine anlayıp, organizasyonlarında ve iş

bölümlerinde gereken değişiklikleri yapmalılar. Şirketler ve

markalar, isteseler de istemeseler de, her şey dijital dünyada

söz edilir hale geldi. Bunlar arama motorlarındaki, arama so-

nuçlarında karşımıza çıkıyor. Bu nedenle arama sonuçlarını

iyi yönetemeyen şirketlerin işi çok zor. Dijitalleşme bir tercih

değil, kaçınılmaz bir zorunluluk. İşlerini dijital ve sibernas-

yon kurallarına göre, gerekliliklerine göre organize etmenin

farkında olmayan kişi ve kurumlar çok üzülecekler. Bunun

için de çok hızlı hareket etmeliler.

Z: Türk insanının buluşa değil, ama inovasyona, iyileştirme-

ye ve adaptasyona çok açık olduğunu söylüyorsunuz. Bunun

nedeni nedir?

Buluşçu olmamamızın nedenleri arasında; eğitim sistemi-

miz, yetiştiriliş tarzımız, aile baskısı ve kültür baskısı yer

alıyor. İçinde bulunduğumuz ortamlar da bizi buluşa teşvik

edecek nitelikte değil. Ama artık sosyal paylaşımın yaygın-

laşması, herkesin her şeye erişir noktaya gelmesi ve bundan

sonra buluşların dijital ortamda yapılacak olması, Türk insa-

nının işini daha da kolaylaştıracak. Bu konuda herhangi bir

sorun yaşayacağımızı düşünmüyorum. Birkaç yıl içinde ebe-

veynlerin, aklı geçmişte kalan yöneticilerin, akademisyenle-

rin ve güç unsurlarının da, bu işleri anlamaya başlayacağını

ve bundan sonrası için daha iyi ilerleyeceğimizi düşünüyo-

rum. Ben çok umutluyum. Bireyler ve şirketler için bundan

böyle buluşçuluktan başka, gelişme, ilerleme, değişim ve

dönüşüm şansı yok. Herkesin ileride mutlaka buluşçu olması

gerekiyor.

Z: Bu konuda neler yapılmalı?

Bunu gerçekten istemek gerekiyor. Fütürist bakış açısı, bu-

luşçuluğa çok yardımcı bir bakış açısıdır. Dijital dünyayı

anlamak, sosyal medyayı çok etkin kullanmak için sürekli

bir gayret içinde olmak önemli. Pazarlama iletişimi, marka

ve markalaşma konusunda araştırma yapılması gerekiyor.

Bugün kafalardaki kategorik ayrımlar bunu engelliyor. Bu

ortadan kalktığı zaman buluşçuluk, inovasyon, değişim ve

dönüşüm yolundaki ilerleme de başlayacak. İlk yapılması

gereken, sosyal medyaya girmek, markalaşmayı ve dijital

dünyada arama motoru yaratmanın önemini anlamaktır.

Artık sosyal medyayı anlamlı kullanmayı öğrenmek, okuma-

yazmayı öğrenmek gibi oldu. Bütün bu gelişmeler o kadar

hızlı yaşanıyor ki, gelecekte hem şirketlerin, hem insanların

kendi başlarına üstesinden gelemeyecekleri konular olacak

ve avatarlarla, antrenörlerle çalışmaları gerekecek. Özellik-

le antrenörlük deyimini çok önemsiyorum. Çünkü gerçekten

tıpkı spor ve sanatta olduğu gibi beceri geliştirmek gereke-

cek ve bu konuda antrenörlere ihtiyaç olacak.

En çok diplomalı işsize sahip ülkelerden birinin Türkiye olduğuna,

ancak bunun dünya genelinde de yaşanan ortak bir sorun olduğu-

na dikkat çeken Tarhan, eğitim sisteminin dünya genelinde çök-

tüğünü düşünüyor ve ekliyor: “Kısa bir süre sonra, eğitim belirli

bir süre ile kısıtlı bir şey olmaktan çıkacak ve ömür boyu devam

eden bir yapıya bürünecek. Ayrıca eğitim bugün dahi birden çok

disiplini ilgilendiriyor, yarın bu durum daha da artacak. Örneğin

ben bir ekonomist olmama karşın, genellikle tıp fakültelerinde ko-

nuşmalar yapıyor, nano teknoloji ile ilgili bilgiler veriyorum. Ayrıca

inşaat sektörüne yönelik çalışmalar da yapıyorum. Kendimden ör-

nek verdim ama pek çok insan artık böyle çalışıyor. Çünkü günü-

müzde her şeye dokunabiliyor, hissedebiliyoruz. Tabii insanların

bunun için artık eskiye göre daha genç yaşta hedefini, hayatının

amacını, vizyonunu belirlemiş olması gerekiyor. Bence yeni nesil-

ler şu andakinden çok daha erken yaşta karar verecek, gelecekte

ne yapacağına. Artık insanlar herhangi bir dalda sabit kalmayacak.

Kendi dalıyla ilgili mümkün olan en çok şeyi öğrenecek, ama diğer

her şeyden de bir parça bilmesi gerekecek.”

Eğitim sistemi çöküyor

Page 10: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

09

Mavi okyanuslara yelken açmak Şirketlerimizde fütürist analizlerle geleceği tahmin ederek, değişen çağa ve sonuç olarak müşteri kitlesine uygun olarak ürünler tasarlayabilmek için süreçlerimizi gözden geçirmeli ve yenilikçiliği bir temel süreç haline getirerek mavi okyanuslara yelken açabilmeliyiz.

Üzerinde yaşamakta olduğumuz dünyada olup bitenle-

re baktığımızda evimiz olan dünyamızı ve bizi etkile-

yen temel unsurlar şöyle sıralanabilir: Küreselleşme,

zenginliğin artması, dünya nüfusundaki artış ve tıp alanındaki

gelişmeler ile ortalama ömrün uzaması, kaynakların hızla tü-

kenmesi, sanayi çağından teknoloji çağına geçiş (.com furyası)

ve uzay çağının rekabetin yeni adresi olması. Saydığımız bu

temel güçler bizleri gelecekte neyin beklediği konusundaki

belirleyici etkenler. Özellikle küreselleşme ile artık her türlü

mal ve hizmetin nihai tüketiciye ulaşması konusundaki sınırlar

ortadan kalktı, kalkmaya da devam ediyor. Tüketiciler önlerin-

de çok fazla seçeneğe sahip. Zenginliğin artması ile tüketicile-

rin beklentileri de değişiyor.

Geçmiş zamanda eskimedikçe yeni bir ürün alınmazken artık

metropolleşme ile kaybolan sosyal iletişimsizliğin sebep oldu-

ğu eksik kalan duygularımızı tatmin etmek için tüketir olduk.

Teknolojinin ve özellikle internetin gelişimi ile her türlü bilgiye

çok daha kolay ulaşıp hem kıyaslama yapma hem de detay-

lı bilgi edinme şansına sahibiz artık. Bu duygularımızı tatmin

ederken aklımızın kenarında bir yerlerde, küresel kaynakların

tüketimi ile torunlarımıza nasıl bir dünya bıraktığımızı da sor-

guluyoruz. Ancak torunlarımızın geleceği için aynı ürünün eko-

lojik olanına daha fazla para ödemeyi bugün önemsemiyoruz.

Bugün önemsediğimiz kendimiz ve çocuklarımız ama daha

ötesi değil. Çocuğumuza organik domates almak istiyoruz

ama arabaların da en heybetlisine binmek istiyoruz. Değişen

dünya şartları bizim bu konulardaki farkındalığımızın gelişme-

sini mutlaka sağlayacak.

37 yaşındayım. Bu yaşıma kadar Türkiye’de bir hortum oluşup

arabaları havada uçuşturduğunu hatırlamıyorum. Benzer bir şe-

kilde dünyanın dört bir tarafında iklim değişikliği sonucu olup

bitenler ortada. Bu tarz etkileri her geçen yıl daha fazla yaşa-

yacağız. Devletler hala kendi aralarında karbondioksit gazı sa-

lınımının azaltılması konusunda anlaşamazken, neyse ki büyük

markalar konuyu ele aldılar. M&S’in “PlanA” adı altında yürüt-

tüğü tüm tedarik zincirinin daha sürdürülebilir hale getirilmesi,

Levi’s markasının geliştirdiği “waterless” denim pantolonlar,

şirketlerin yatırımcılar gözünde bir diğer performans gösterge-

si olarak Dow Jones Sustainability Index’i kullanmaları, birçok

markanın WWF ile birlikte geliştirdiği “Better Cotton Initiative”

adı altında daha az kimyasal ve su tüketimi ile geliştirilmiş olan

pamuğu kullanarak sattıkları ürünlerin çevre üzerindeki olum-

suz etkilerini ortadan kaldırmaya çalışmaları sürdürülebilir bir

dünya yaratma çabası için verilebilecek örneklerden bazıları.

Ancak yukarıda belirttiğim gibi tüketiciye ulaşan ürüne sade-

ce gelecekte temiz bir çevre yaratmaya yönelik özellikleri için

daha fazla para ödenmiyor. Bununla ilgili HTT Dergisi’nde 19

Nisan’da çıkan haber başlığı “Survey: Consumers like being

green, but not paying more for it”. Gerçekten müşterilerimize

yaptığımız sunumlarda da benzer tepkileri alıyoruz.

Tüketicilerin seveceği ürünler tasarlamak

Dünyadaki zenginliğin artması ile daha fazla bilgili ve daha çok

seçenek içerisinden ürün seçebilecek olan müşteri, gerçekten

kendisinin işine yarayacak bir ürün için o ürüne ait katma de-

ğeri de ödemeye hazır. “.COM” sayesinde de ürünlerinizin

özelliklerini daha çok anlatabileceğiniz bir ortamınız var. Bu

da size fonksiyonel ürünler geliştirmede cesaret veriyor. Para-

sı olan, zamanı olmayan kesim internet üzerinden istediği ürü-

nü bulabiliyor. Bir başka tüketici kitlesi ise yaşlı nüfus. Burada

da sağlığı el vermediği için mağaza mağaza gezemeyen ama

fonksiyonel ürünlere ihtiyacı olan kesim, istediği niş ürünleri

çok daha kolay bulabiliyor. Artık teknoloji o kadar hayatımızın

içine giriyor ki, ileride bilgisayarların kalmayacağı dahi öngö-

rülüyor. Çünkü bilgisayarların yaptığı her şey bir şekilde haya-

tın komponentleri içerisine dahil ediliyor. Bu akımlar bizlere

de fikirler veriyor. Örneğin bebeğin veya yaşlı insanların hayati

fonksiyonlarını, elektronik sinyallerin tekstilin içerisine dahil

edilmesi ile elde edilen yatak tekstilleri ile takibi, uzun süreli

ameliyatlarda hastanın hypotermiye girmesini engelleyecek

ısıtıcılı çarşaflar gibi örnekler teknolojinin tekstilin içerisine

dahil edildiği bazı örnekler.

Artık yeni dünya düzeninde müşteri isteklerini anlamak değil,

müşterinin kullanmaktan hoşlanacağı fonksiyonları yaratma

dönemi başladı. Apple iTunes servisini çıkardığında hiç kim-

senin böyle bir talebi yoktu, ama iTunes ile sunulan olanakla-

rı tüm müşteriler benimsedi ve bu servisi sağlayan aygıtları

edinmek için sıralara girildi. Harvard Üniversitesi’nden Prof.

Christiensen’in yıkıcı inovasyon (disruptive innovation) olarak

tanımladığı bu süreç, pazarın tabanında basit aplikasyonlar-

la başlayıp pazarın geneline yayılması ve sonuç olarak mevcut

rakiplerin ortadan kaldırılması şeklinde basitçe ifade edilebilir.

Günümüzde şirketler artık bu tarz süreçlere odaklanarak ken-

dilerine rekabetin daha az olduğu mavi okyanuslar yaratmak

zorundadır. Kızıl okyanusların rengi rekabetin sonucu dökülen

kandan gelmektedir. Bizler de şirketlerimizde fütürist analizlerle

geleceği tahmin ederek, değişen çağa ve sonuç olarak müşteri

kitlesine uygun olarak ürünler tasarlayabilmek için süreçlerimizi

gözden geçirmeli ve yenilikçiliği bir temel süreç haline getirerek

mavi okyanuslara yelken açabilmeliyiz. “2050” kitabında Prof.

Passig ülkeler arası hakimiyet rekabetinin, iki boyutlu düzlem-

den çıkarak uzaya hakim olma çabasına dönüştüğünün altını

çizmektedir. Uzaydan attığımız her adım izlenebilirken rekabet

kızıştıkça hayatta kalma duygusu ve korkusu ile çok daha agresif

davranacak olan rakiplerimize karşı hazırlıklı olmalıyız.

Yazı: Ertürk Kurtça, Zorluteks Tekstil Pazar Geliştirme ve Proje Müdürü

Page 11: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Gelecek herkesin merak ettiği yegane ortak konu. Yeni

iş, yeni hedefler, yeni aşk... Günler birbiri ardına hızlı

olduğu kadar heyecanla geçiyor. Hayatın dinamikleri

değişiyor. Dün önemsiz bir konu, bugün gündem yaratabiliyor.

Yarın neyin öne geçeceğini, nasıl pozisyon almamız gerektiğini

düşünüp duruyoruz. Astroloji, geleceği öğrenmek için başvuru-

lan konuların başında geliyor. Öyle ki birçoğumuz güne astro-

logların yorumlarını okuyarak başlamayı ihmal etmiyoruz. Peki

astroloji nedir, ne işe yarar? Ünlü astrolog Hakan Kırkoğlu, ast-

rolojinin amacını “Gelecekten haber vermek değil; doğuştan var

olan fabrika ayarlarımızı anlamak ve farkındalığımızı artırmak”

şeklinde özetliyor ve ekliyor: “Astroloji yollar ve alternatifler

konusunda farkındalık yaratır ve ‘Önüne şunlar çıkacak, senin

de fabrika ayarların böyle. Buna göre hareket et’ der. Yani ast-

rolog farkındalık yaratarak seçimler için yardımcı olur. ‘Bu böyle

olacak, sen de şu şekilde davran’ demenin bir anlamı yok.” Bir

araya gelip çalışmalarını ve yorumlarını dinlediğimiz Kırkoğlu,

2011’i değerlendirdi, bize 2012’yle ilgili önemli bilgiler verdi.

Z: Titrlerinizi saymakla bitmiyor. Danışman, astrolog, yazar

eğitmen…

Zaman içinde birtakım tarafları daha iyi kullanıyoruz. Sonra on-

ların hepsini dinlendiriyoruz, tekrar kullanıyoruz. Eğitim benim

hayatımda her zaman önemli bir yer tuttu. Hatta şu an yeniden

yüksek lisans programına başladım. Tarih Bölümü’ndeyim. As-

lında bu konuya biraz daha ağırlık vermek istiyorum.

Z: İTÜ İşletme Mühendisliği’nden mezun oldunuz. Boğaziçi

Üniversitesi’ndeki ekonomi master’ınızdan sonra uzun yıllar

bankacılık yaptınız. Bankacılığı aniden bırakmanızın nedeni,

krizi önceden görmeniz miydi?

O dönemin bankacılık koşulları şimdikinden çok farklıydı. Sek-

tör içinde kaoslar, sürekli olarak el değiştirmeler vardı. Ben

1993’te başlayıp 2000’de bıraktım ki büyük krizler oldu.

Z: Yoksa bankacılık krizini önceden gördüğünüz için mi bırak-

tınız sektörü?

Bankacılığı aniden bırakınca insanlar bana, “Bak, sen krizi bildi-

ğin için bıraktın” dediler. O dönemde iç dünyamda hesaplaşma-

lar vardı. 2000 yılını hep önemli bir referans olarak görüyordum.

Hatta çok uzun yıllar önce, 2000 yılında başıma çok büyük bir

olayın geleceğini aileme söylüyordum. Astrolojik olarak gös-

tergeler olabilir ama siz nasıl düşünüyorsunuz, siz hayatı nasıl

yorumluyorsunuz, nasıl okuyorsunuz, bu çok önemli. İkisinin

kesiştiği bir nokta oldu bence. O zamanki durumumu şöyle an-

latabilirim; sanki bir odanın içindeyim, yavaş yavaş su doluyor

ve odayı terk etmezsem boğulacağım. Belki de ani olması gere-

kiyordu. Bu tür bir sıçramayı yavaş yavaş yapamıyorsunuz. Ya o

anda çıkacaksınız ya da kalacaksınız. Şunu da söylemeliyim; in-

sanın hayatını 10 yıllık aralıklarla yıkıp yeniden yapması bence

çok doğru bir şey. Çünkü hayat mutlaka değişimi gerektiriyor.

Siz belli bir konfor alanına alıştıkça orada ölüyorsunuz. Ve ben

şimdi hayatımı değiştirmek için yeniden sınavlara giriyorum.

Yeniden yüksek lisans yapıyorum ve ötesini düşünüyorum. Böy-

le bir kimlik yenilemenin doğru ve gerekli olduğunu düşünüyo-

rum. Bence şu an tüm dünya da bunu yaşıyor.

Z: “Hakan Kırkoğlu” astrolojide nasıl bir fark yaratıyor?

Bu işin belli bir eğitimi ve sistematiği var. En büyük farkım ku-

rumsallaşma. Astroloji hakkında ciddi eğitimler aldım. İki üç yıl

içinde bu aşamaya gelemiyorsunuz. Zamanla sistemli ve ilkeli

duruşunuz kulaktan kulağa yayılıyor ve insanlar tarafından ter-

cih ediliyorsunuz. Bu işi kahvelerdeki fallarla karıştırmayın. Ast-

roloji çok daha ciddi bir iş, ben de öyle yapıyorum.

Z: 2011, beklentilerimizi karşılayan bir yıl oldu mu?

2011’i Temmuz’dan önceki ve sonraki kısım olmak üzere ikiye

ayırmamız gerekiyor. Genelde Türkiye incelenirken her zaman

Temmuz ayı kritik oluyor. Çünkü Türkiye 29 Ekim 1923 doğum-

lu. 29 Ekim’den üç ay geriye giderseniz 29 Temmuz’a geliyor-

sunuz. Yani üç ay öncesinden yeni etkiler gelmiş oluyor. Her

yılın kendine ait temaları varsa, o temalar Temmuz’dan sonra

yavaş yavaş girmeye başlıyor. Temmuz 2011’de seçim oldu. Bu

nedenle Temmuz ayına kadar olan dönem belki daha dinamik

bir dönemdi, toplum daha heyecanlıydı. Temmuz sonrasındaki

dönem Türkiye’nin özellikle iç işleri, ülkenin huzuru ve yeni ana-

Gelecekte ne olacak?Hakan Kırkoğlu, ekonomist astrolog. Geleceği iyi okuyor. Günceli ve farklı bilimsel disiplinleri izlediği için yorumları ve analizleri tutuyor. Zorlu Dergisi okurları için dünü ve bugünü değerlendirip yarın ne olacağını anlatan Kırkoğlu, önemli mesajlar verdi.

kapak10

Hakan Kırkoğlu

Page 12: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

11

“Türkiye büyümeye devam ediyor, diğer ekonomilere göre belki daha iyi şeyler yapıyor. Ancak yine de ben 2012-2015 döneminde sadece ekonominin değil, siyasetin şekilleneceği birtakım dengelerin de bu atmosferi etkileyeceğini düşünüyorum.”

yasa yapılması için gerekli olan konuları ve diplomatik konuları

çok fazla önümüze getirdi. Ayrıca ekonomi boyutunda, Ağustos

ile beraber, içerisinde Merkez Bankası’nın olduğu, para politi-

kalarını ilgilendiren konularda bazı yanlış değerlendirmeler,

bazı hatalar ve sıkıntıların olacağından bahsetmiştim.

Z: Bu noktada da haklı çıktım mı diyorsunuz?

Temmuz ayından itibaren piyasalarda kırılmalar, dövizde hare-

ketlenme, genel olarak bir sarsıntı dönemi başladı. Bir yıl önce,

yine bir haberde “Ekonomistler mi doğru okur, astrologlar mı?”

diye espri konusu yapmışlardı. Sanıyorum astrologların daha

doğru bildiği ile ilgili bir şüphe uyandırdık.

Z: Bu kadar iniş ve çıkışı bekliyor muydunuz? Temmuz ayından

sonra nefes alınamayacak tuhaf bir sarmaldaydık.

Haklısınız. Temmuz’dan sonrası problemlerin daha fazla kronik-

leştiği ve daha acilen birtakım şeylerin yapılması gerektiği bir

durum oldu. Herkes hiçbir şeye yetişemediğinden bahsediyor.

Bu belki bir sıkışma ama bu sıkışma sadece 2011’e ait bir durum

değildi. 2012 ile başlayıp 2015’e kadar devam edecek süreçte,

Türkiye’yi ve dünyayı etkileyen, liderleri etkileyen, her şeyi yıkıp

döken bir sürecin içinde olacağımız anlaşılıyor.

Z: Ağzınızdan bal damlamıyor...

Her yıl Türkiye ile ilgili öngörüleri, gerçekten sakinleştirici alıp

kasmadan yapmak için çaba sarf ediyorum. Bu belki de doğal.

Çünkü biz değişiklik istemiyoruz ama hayatın getirdiği dinamik

süreç bizi değişime itiyor. Değişim yapmazsak değişim bizi alıp

sürüklüyor. Belki de bunu o şekilde yorumlamak daha anlamlı.

Z: 2012’de ekonomik sorunlarımız devam edecek mi? Ne yapa-

cağız? Nelere dikkat edeceğiz?

Ben genellikle Ekim-Kasım döneminde ekonomide gelişmelere

dikkat edilmesinden, sanal ya da çok gerçekçi olmayan politi-

kaların gündeme gelebileceğinden ya da hata yapabileceğimiz-

den söz etmiştim. Eğer hata yapmışsak, bu hataların bedeli bu

dönemde daha fazla karşımıza gelebilir. Piyasaların belirsiz du-

rumlarda tercih ettiği güvenli yatırımlara ya da araçlara gitmek

daha uygun olacaktır ya da en azından çok acele karar vermeyip

biraz şartların olgunlaşmasını beklemek daha doğru olur.

Z: Birey, şirket ve ülke olarak farklı farklı mı bakmak lazım?

Tabii. Bireylerin belirli bir risk anlayışları ve astrolojik harita-

larda bir risk kişiliği var. Bazı kişiler risk almadan yaşayamıyor,

bazıları da mümkün olduğunca riskten kaçıyor. Aynı ekonomik

atmosfer farklı kişilere çok farklı sonuçlar getirebiliyor.

Z: Birey derken kim?

Birey derken yatırımcıyı kastediyorum. Makro ekonomik denge-

leri nasıl okuyor? Mesela en son yaptığım bir görüşmede, piya-

salarda alternatif yatırım araçlarını kullanan bir yatırımcı bana,

“2011’in ikinci yarısında Türkiye’de bir sıkıntı ya da bir sarsıntı

lafınız benim çok işime yaradı.” Demek ki ona göre kendi po-

zisyonunu değerlendirdi. Ülkenin genel olarak ekonomik olarak

sıkışıklığı, enflasyonist bir baskıda kurlar arsında bir baskı an-

lamına gelebilir. Bizim için cari açığın çok tehlikeli ya da riskli

gelmesi gibi. Bütün bu makro dengeleri okumak gerek. Türkiye

büyümeye devam ediyor, diğer ekonomilere göre belki daha iyi

şeyler yapıyor. Ancak yine de ben 2012-2015 döneminde sadece

ekonominin değil, siyasetin şekilleneceği birtakım dengelerin

de bu atmosferi etkileyeceğini düşünüyorum.

Z: Şu an nasıl bir dönemden geçiyoruz?

Cesaret göstermenin ve şartları değiştirmenin zaruri olduğu bir

dönemdeyiz.

Z: Büyüme rakamlarıyla dünya ikincisiyiz. 2011’in son çeyre-

ğinde Çin’i geçtik. 2012’deki büyümemizi nasıl görüyorsunuz?

Ekonominin 2011’deki kadar basınç yaratacağını sanmıyorum.

Tabii ki canlılık bir ölçüde devam edecektir.

Z: Çok bilen adam olmak nasıl bir şey?

İnsanlar bana “Hakan Bey, ne güzel siz kendi haritanızı biliyor-

sunuz” diyor. Ama böyle bir şeyin olması insanın aklını yitirme-

sine neden olur. Her şeyi yıldızlara göre yapayım diyemeyiz.

Ben kendimi analiz etmekte çok başarılı olduğumu söyleye-

mem. Çünkü belli bir önyargınız var, objektif olamıyorsunuz.

Z: İş dünyasıyla nasıl bir işbirliğiniz var?

Benim iş dünyasındaki yoğunluğum yöneticilerin hayatları üze-

rinden oluyor. Holding sahibi de karşıma geliyor, sanayici de.

Normal bir kişinin hayatı üzerinden konuştuğumuz gibi evlilik

hayatı, kariyeri ve ilişkileri üzerine konuşuyoruz. Bazen lans-

manları ve toplantıları konusunda danışanlar oluyor. Onlara

özellikle zamanlama konusunda yardımcı oluyorum. Bu dönem-

de başlamamak ya da yatırım için doğru zamanın bu olduğunu

veya olmadığı konusunda önerilerim oluyor.

Z: Ne sıklıkla danışmanlık verebiliyorsunuz?

Yüksek lisansımı sürdürdüğüm için, haftada sadece iki görüşme

yapıyorum. Eskiden dört görüşme yapıyordum. Bu nedenle çok

büyük bir yığılma oluyor.

Z: “Kehanetlerinizin hiçbiri olmadı” diyenler oluyor mu?

Hiçbir zaman öyle bir şey ile karşılaşmadım. Bana tekrar geli-

yorsa bunda mutlaka bir şey var. Diyorlar ki, “Hakan Bey, sizin

söylediklerinizi o kafayla anlayamamışım, olayların gelişiyle

birlikte anladım.” Çünkü biliyorsunuz algı çok seçicidir ve algı-

mız şu anda yaşadıklarımızla da şekillenir. Haritaya baktığınız-

da gelecekten ya da en azından ileriye ait koşullardan bahse-

diyorsunuz. Yani bilmediğiniz, henüz şekil almamış şeylerden…

Böyle olunca algınız onları yakalamakta zorlanıyor.

Z: 2012 ile ilgili başka neler söyleyebilirsiniz?

2012’nin hayatımıza getirdiği şey, aldığımız risklerin mutlaka

bize kişisel bir getirisinin de olduğunu görebilmemiz. Korkuyu

ancak yeniyle karşılaşarak ve eskiyi geride bırakarak aşabiliriz.

Page 13: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

haber12

Broadway şovları Zorlu Center’a geliyorZorlu Gayrimenkul, dünyanın en ünlü gösterilerine ev sahipliği yapmaya hazırlanan Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nin operatörlüğü için, Broadway şovlarının ve canlı eğlence sektörünün öncüsü olan Amerikalı Nederlander Worldwide Entertainment (NWE) ile anlaştı.

Broadway şovları Zorlu Center’a geliyorZorlu Gayrimenkul, dünyanın en ünlü gösterilerine ev sahipliği yapmaya hazırlanan Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nin operatörlüğü için, Broadway şovlarının ve canlı eğlence sektörünün öncüsü olan Amerikalı Nederlander Worldwide Entertainment (NWE) ile anlaştı.

Zorlu Gayrimenkul’ün, Broadway şovlarının ve

canlı eğlence sektörünün öncüsü olan NWE ile

anlaşması 10 Mayıs’ta New York’ta gerçekleştiril-

di. NWE’nin New York Broadway Minksoff tiyatrosunda

düzenlenen buluşmaya NWE’nin ikinci kuşak yöneticisi

baba Robert Nederlander (Sr.), üçüncü kuşak yöneticisi

Robert Nederlander (Jr), Zorlu Gayrimenkul Yönetim Ku-

rulu Üyesi Emre Zorlu, Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür

Yardımcısı Mehmet Even, Zorlu Gayrimenkul yöneticileri

ve Türkiye’den basın mensupları katıldı. David T. Ne-

derlander tarafından 100 yıl önce kurulan ve üç kuşaktır

dünyanın en büyük canlı eğlence organizasyonlarından

birini yöneten NWE, bu anlaşma ile ABD, Çin, Singapur,

Taivan, Küba ve Brezilya’nın ardından operatörlük yapa-

cağı ülkelere Türkiye’yi de ekledi. Bu önemli buluşmada

konuşan Zorlu Gayrimenkul Yönetim Kurulu Üyesi Emre

Zorlu, Zorlu Center’ın dünya çapında bir proje olduğunu

söyledi. Bu proje ile İstanbul’un merkezinde yeni bir kent

meydanı ve çekim merkezi kurduklarını ifade eden Zorlu,

sözlerine şöyle devam etti: “Zorlu Center’ın projelendirme

sürecindeki titizliğimizi, tüm fonksiyonların içerik aşama-

sında gösteriyor ve her bir fonksiyonun en iyiyi sunması

için özenli bir çalışma yürütüyoruz. Performans Sanatları

Merkezi’nin işletmesi için dünyada bu konuda en iyi ve

köklü şirketlerden biri olan Nederlander’ı tercih etmemiz

de bunun önemli bir göstergesi. Zorlu Gayrimenkul olarak

Page 14: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Zorlu Center ekibi ve basın mensupları Lion King’e gitti, Back Stage’te özel tur yaptı.

Wicked

13

Avrupa’nın en iyi performans sanatları merkezlerinden bi-

rini İstanbul’un tam kalbinde inşa ediyoruz.”

Broadway şovları İstanbul’a büyük katkı sağlayacak

Nederlander Worldwide Entertainment’in ikinci kuşak yöne-

ticisi baba Robert Nederlander (Sr.), konuşmasında, “Türkiye

binlerce yıllık bir tarihin, zengin kültürün ve geleneklerin ege-

men olduğu bir ülke. İstanbul’un merkezinde yer alan ve dün-

ya standartlarında bir proje olan Zorlu Center’da bulunan Per-

formans Sanatları Merkezi’ni yönetecek olmak bizim büyük

onur” dedi. Broadway’in en iyi şovlarının gerçekleştirileceği

Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nin uluslararası ve

yerel şovların merkezi haline geleceğini belirten Nederlander,

konuşmasını şöyle sürdürdü: “İstanbul dünyanın en mükem-

mel şehirlerinden biri ve buradaki amacımız Zorlu Center’ın

mükemmeliyetin yeni standardı haline gelmesine katkı sağla-

maya çalışmak. İstanbul sofistike bir izleyici kitlesine sahip.

İnanıyoruz ki Broadway şovları hem artistik olarak hem de ti-

cari yönden İstanbul’da da başarıya ulaşacak.”

NWE’nin üçüncü kuşak yöneticisi Robert Nederlander (Jr)

ise Broadway şovlarının ekonomik katkısına değindi ve

“Broadway şovları, gösterildiği şehirlere ekonomik katkı

yapıyor. İstanbul’a da kültürel ve ekonomik gelişimine bü-

yük katkı sağlayacaktır” dedi.

İstanbul kültürel bir merkez olacak

NWE ile yaptıkları anlaşmanın İstanbul’u kültürel olarak

bir merkez yapma yönünde büyük önem taşıdığını belir-

ten Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet

Even, “Bugün New York’u, Londra’yı veya Paris’i ziyaret

eden bir turist nasıl programına bir müzikali veya bir tiyat-

royu dahil ediyorsa, İstanbul’a gelen turistler de dünyanın

en iyi gösterilerini Zorlu Center’da izleyecek” dedi.

Bugüne kadarki tüm tanıtım çalışmalarında Zorlu Center

kadar, İstanbul’u tanıtmaya da büyük özen gösterdikleri-

ni dile getiren Even, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Zorlu

Center Performans Sanatları Merkezi’nde yer alacak tüm

gösteriler ve sanatsal aktiviteler İstanbul’un kültürel bir

merkez olmasında önemli rol oynayacak.

Performans Sanatları Merkezi, 3 bin 70 kişilik kapasitey-

le İstanbul’un en büyük gösteri sanatları merkezi olacak.

300 milyon Dolar yatırım yapılan ve 50 bin metrekare ka-

palı alana sahip olan Zorlu Center Performans Sanatları

Merkezi dünyanın önde gelen müzikal, konser, dinleti,

tiyatro ve dans gösterileri, resim sergisi ve müzayedeleri

gibi birçok sanatsal faaliyete ev sahipliği yapacak. Böyle-

ce İstanbul, Avrupa’daki birçok şehirle bu konuda rekabet

edebilecek.”

Disney Lion King

Mamma Mia

Page 15: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

14 söyleşi

Gece-gündüz yaşayacak bir merkez İnşaatı devam eden Zorlu Center’daki Performans Sanatları Merkezi’nin tasarımını, akustik, ses, ışık projelerini üstlenen Anne Minors, Zorlu Center’ı “muhteşem” bir proje olarak tanımlıyor. Minors’tan proje için yaptığı çalışmaları dinledik.

Zorlu Center projesi geliştirilirken, İstanbul’un en çok

ihtiyaç duyduğu konulardan birinin de kültür sanat et-

kinliklerinin gerçekleştirilebileceği alanlar olduğunu

gözlemleyen Zorlu Gayrimenkul, bu konuda üzerine düşeni

yapmak hedefiyle Performans Sanatları merkezi projesini ha-

yata geçiriyor. 300 milyon Dolar gibi önemli bir yatırımla yapı-

lan, İstanbul için kültür ve sanatın tüm kollarını kucaklayacak

Performans Sanatları Merkezi’nin inşaatı tüm hızıyla devam

ediyor.

Sanatın çeşitli dallarına ev sahipliği yapmak üzere çok amaçlı

sanat merkezi olarak tasarlanan, aynı zamanda Londra-West

End, New York-Broadway’de gösterimi gerçekleştirilen mü-

zikallerin ve oyunların dünya prömiyerlerinin sergileneceği

Performans Sanatları Merkezi, 50 bin metrekare kapalı alana

sahip. Biri amplifiye akustik özelliğe sahip 2 bin 300 kişi ka-

pasiteli; diğeri doğal akustik donanımla tasarlanan 770 kişi

kapasiteli iki salon, İstanbul’u dünyaca ünlü eserlerle buluş-

turacak. Ayrıca farklı katlarda her türlü ihtiyaca yönelik toplam

20 bin metrekare fuaye alanında sergi, kafe ve mağazalar da

bu merkezin içinde yer alacak. Tüm katlardaki bağlantılar sa-

yesinde rezidans, alışveriş merkezi ve otel fonksiyonlarına ko-

layca ulaşım sağlanacak. Böylesine önemli bir merkezin proje,

inşat ve işletme konularında Türkiye’nin ve dünyanın alanında

en iyi uzmanlarıyla çalışılıyor. Bunlardan biri de merkezin ta-

sarımını, akustik, ses, ışık projelerini yapan Londra merkezli

Anne Minors Performance Consultants ve Sound Space De-

sign. İki firmanın sahibi Anne Minors, “etkileyici ve kaliteli”

dediği Zorlu Center’da yaptıkları çalışmalardan büyük keyif

aldığını söylüyor.

Z: Sound Space Design ve Anne Minors Performance

Consultants’ın hikayesini bize kısaca anlatır mısınız?

İki firmamız var; Sound Space Design 10 yıllık, Anne Minors

Performance Consultants ise 16 yıllık bir firma. Sound Space

Design, eşim Bob Essert tarafından işletiliyor. Ben eski çalış-

tığım yerden ayrılıp 1996’da Anne Minors Performance Con-

sultants firmasını kurdum. İlk projemiz, İngiltere’de Covent

Garden’da Royal Opera House idi. Tiyatro salonunun tasarımı-

nı ve Glyndebourne Opera için oturma düzenini oluşturmuş-

tum.

Z: Türkiye’nin kültürel değerleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Türkiye coğrafi olarak çok önemli bir noktada yer alıyor. Doğu

ve batının birleştiği bir nokta olarak her zaman dünyanın çok

önemli bir parçası oldunuz. Bu durum şehrin görüntüsünden

ve karışık mimari yapıdan da belli oluyor. Bunun yanı sıra

Türkiye’nin başta şehirlerde olmak üzere çok etkileyici ve sü-

rekli değişen kendine has bir kültürü var. Türk kültürü, geniş

bir coğrafi alanı etkilemiş durumda.

Z: Türkiye’de hiç sahne performansı izlediniz mi?

Evet, özellikle açık hava gösterilerini, modern Türk müziği ve

bazı opera gösterilerini izledim. Tiyatroya ise lisan kısıtlama-

ları nedeniyle pek gidemedim.

Z: Zorlu Center’daki Performans Sanatları Merkezi projesine

nasıl hazırlandınız, hazırlık aşamasıyla ilgili bilgi verir mi-

siniz?

Öncelikle, Zorlu Center konseptinde bir toplanma alanı dü-

şüncesi vardı. Bunun yapısı zaman içinde geliştirildi. Zor-

lu Center’dan ve projenin mimarisini yapan Tabanlıoğlu ve

Emre Arolat Mimarlık’tan sahada ne istendiği, en iyi işlevin

ne olacağı ve İstanbul’u neyin heyecanlandıracağına dair bir

brief geldi. İyi tasarlanmış, iyi işlev görecek ve her akşam in-

sanlarla dolacak gösteri alanları isteniyordu. Gösteri alanları

İstanbul’da mevcut olan alanları tamamlayıcı nitelikte görülü-

yordu. İstanbul için eşsiz ve ihtiyaç duyulan alanların ortaya

çıkarılması bekleniyordu. Biz de öncelikle Performans Sanat-

ları Merkezi’nde gösterilecek performans türlerini ve bunlar

için ne tür sahne ve ekipman ihtiyaçları olacağını düşündük.

Daha sonra sahneden oditoryuma geçtik. İnsanlar sahnede-

ki performansla nasıl ilişki kuracaktı? Ayrıca, uzun süre canlı

kalabilmesi için sahnedeki esnekliği de dikkate aldık. Zorlu

Anne Minors

Page 16: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

15

Center yetkilileri ve mimarlara sunumlar yaptık. Karşılıklı fikir

alış verişi yaptık. Zaman içinde hep daha fazla ayrıntı eklendi.

Zorlu Center’dan özel bir talep geldi. Biz bilgi almayı sürdü-

rürken, Zorlu da yerel firmalarla birlikte, ne istediklerine dair

araştırma yaptı. Bize gösteri yapılacak sanat kollarından biri-

nin Türk dansı olacağını ve Zorlu Center’ın bunun için eşsiz bir

alan olacağını ve mekanda gerekli genişliğe ihtiyacı olacağını

bildirdiler. Müzikal tiyatro alanında özel gösterilerin yanı sıra

epik gösteriler de sunulacağı için tasarımı ona göre şekillen-

dirdik. Tiyatro alanının hem yerel gruplara hem de büyük çaplı

müzikal prodüksiyonlarına uygun olarak döşenmesi için plan

yaptık. Gösterilere uyum sağlamak için uçan sahne ve düzen-

lenebilir sahne seviyeleri olacak.

Z: Teknik detaylardan bahsedebilir miyiz? Örneğin akustik

için özel malzemeler kullandığınızı biliyoruz.

SSD akustik uzmanlardan oluşan bir ekip ve AMPC ile birlikte

mekanın şekli üzerinde çalışıyorlar. SSD, duvar yüzeylerine

nerede ihtiyaç duyacaklarını, tavana nerede ihtiyaç duya-

caklarını ve ses için gerekli alan yüksekliği ve hacme karar

veriyor. Müzikal tiyatronun kuru bir akustiği vardır. Böylece

müzikallerin güçlü ses yapısı, gösterinin ses sanatçıları ve

prodüktörleri tarafından istendiği şekilde net ve duyulabilir

hale gelir. Bazı emici malzemeler ve bazı yansıtıcı malzemeler

vardır. AMPC ve SSD birlikte her iki alan için de ortak form-

lar bulmuşlardır. AMPC performans ışıklandırmasını sahneyle

doğru uyumu oluşturacak şekilde belirler. Müzikal tiyatroda

ayrıca nesneleri oditoryumun arkasından uçurmak için imka-

nımız var. Operadaki Hayalet’i izlediyseniz, gösterinin başı

Paris operasında geçer. Hayalet, binayı hiç terk etmemiş olan

mimarlardan biridir ve bu da benim gibi insanlar için bir uyarı

niteliğindedir: İşiniz bittikten sonra gitmeyi unutmayın. Se-

yircinin üzerinde asılı duran bir şamdan vardır. Sonra birden

bu şamdan aşağı iner ve sahneye çarpar. Doğrudan insanla-

rın üstüne gelir, bu çok etkileyici bir andır. Dolayısıyla, bizim

de böyle gösteriler yapmak için imkanlarımız var. Projelerde

temel şekli oluşturduktan sonra, mimar gerekli malzemele-

ri ekler, ki burada bu malzeme ahşaptır. SSD ile doğru sesi

oluşturmak için, müzikallerin güçlü ses sistemini sağlamak ve

mimarların aradığı görsel etkiyi de yaratmak için neler yapı-

labileceği görüşülüyor. Ahşabın kalınlığı, çubuklar arasındaki

boşluk, ahşabın arkasındaki malzeme incelikle tayin ediliyor.

Daha az göz önünde olan bir çok alanda, alanlar arasında uy-

gun ses ayrımını sağlamak adına SSD, Performans Sanatları

Merkezi’nde düzenlemeleri ve detayları incelemiştir.

Z: Orkestra alanı için özel bir tasarımınız var. Bu tasarımı na-

sıl gerçekleştirdiniz?

Bu sanırım Türkiye için yeni bir şey. Sahne önündeki ilk üç

oturma sırası, beş ayrı yapboz alanına bölünüyor. Biz bunla-

ra vagon adını veriyoruz. Yerin yüzeyi sayesinde hava akımı

alttan geliyor. Koltuklar üstten sabitleniyor. Sahne uzantısı

olarak orkestra alanı kaldıracı da kullanılabiliyor. Bu durum-

da, gösteri yaklaşık üç metreye kadar alanın içine girebiliyor.

Yani, seçim yapma şansı oluyor.

Z: Tüm prodüksiyon işi mimarlık ekibi tarafından gerçekleş-

tirildi...

Evet, tüm tasarım ekibiyle birlikte. Bu projenin çok büyük bir

proje olduğu belli ve ana müteahhit dışında sahada çalışan

bir tedarik ekibi var, biz bu ekiple doğrudan çalışıyoruz. Zorlu

Center projesinde işçilik kalitesi gerçekten etkileyici. Projenin

sonunda, tüm teknik ekipmanla birlikte projenin test edilme-

sine ve hizmete sunulmasına şahit olacağız. Sunduğumuz hiz-

met binanın bütün ömrü içindir.

Z: Zorlu Center projesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Bence proje muhteşem. İngiltere’de 1978 yılında açılan Barbi-

can Center isimli benzer büyüklükte bir projemiz daha vardı.

Sanırım tasarımına 1956 yılında başlanmıştı. Büyüklük açısın-

dan kıyaslandığında, Zorlu Centre projesinin çok daha az bir

zamanda tasarlanıp inşa edildiğini görüyorum. Proje başlayalı

ne kadar süre oldu ki? Beş yıl. Gerçekten çok etkileyici.

Z: Zorlu Center içinde Performans Sanatları Merkezi fikri nasıl doğdu? Projenin başlangıcında bir kültür merkezinin olması da planlandı. Önce limitli bir kültür merkezi düşünülmüştü. Ancak İstanbul’a sağlayacağı katkıyı göz önüne alarak projenin ölçeği büyütüldü. Profesyonel bir yö-netimi olan, sadece bir ay bir performansın izlenip sonra üç ay kapalı olmayan, dünya çapındaki ve lokal pazardaki gösterilere de yer vererek gece-gündüz yaşayan bir kültür sanat merkezi olmasına karar verildi. Z: Performans Sanatları Merkezi diye bir tanımlama Türkiye’de çok yaygın değil. Burada birçok ilkle karşılaşılacak. Nedir bunlar? Binanın teknik alt yapısı oldukça doyurucu özelliklere sahip. Bu an-lamda özellikle Londra’dan Anne Minors Performance Consultants ve Sound Space Design olarak iki yabancı danışmanlık firmasıyla çalıştık. Türkiye’de bazı gösterileri izleyemememizin sebebi aslında teknik ye-tersizlikler. Türkiye’deki alt yapı ve donanıma göre gösteriler gelebili-yor. Zorlu Center’da iyi bir altyapı ve donanım olacağı için dünya çapın-da prodüksiyonları izleyebileceğiz. Örneğin Amerika’da ve Londra’da izlediğimiz Broadway şovlarını, ünlü müzikalleri izleyebileceğiz. Belli alt yapıya sahip operaları, bale gösterilerini, konserleri, müzikalleri de izletebileceğimiz çok amaçlı bir büyük salona da sahibiz. Amacımız performansa yönelik tüm gösterilere ev sahipliği yapabilmek, aynı za-

manda dünya prömiyerleri, sergi organizasyonları düzenlemek. Z: Bazı lounge alanları ve mağazalar da olacak, değil mi? Hem alışveriş merkezine hem de Performans Sanatları Merkezi’ne ba-kan çift cepheli bazı mağazalarımız var. Kitapçı ve hobiye yönelik ma-ğazalar olacak. Yaklaşık 1000-1500 metrekarelik bir dijital kütüphane alanımız da bulunuyor. Burayı daha çok eğitim amaçlı konumlandırdık. Z: Yılda kaç kişi ağırlamayı hedefliyorsunuz? Zorlu Center’a yılda 18 milyon ziyaretçi bekleniyor. Şu an programla-

ma çalışmaları yeni başladığı için Performans Sanatları Merkezi olarak yeni bir mutabakat imzaladık. O planlama sonrasında bir yılda burada yer alacak etkinliklerin sayısına göre ziyaretçi sayısı netleşecek. Per-formans için hedefimiz yüksek. Sadece yazın aylarında değil, yılın 12 ayı etkin bir mekan olmasını hedefliyoruz. Bu izleyiciyi oluşturmak adı-na yürüteceğimiz birtakım kampanya ve çalışmalar olacak. Z: Performans Sanatları Merkezi’nin Zorlu Center’daki diğer fonksi-yonlarla entegre olmasıyla ilgili bilgi verebilir misiniz? Performans Sanatları Merkezi bizim AVM’nin de en büyük mağazala-rından biri gibi. AVM’de mağazaların misyonu alışveriş merkezine zi-yaretçi çekmektir. Performans Sanatları Merkezi’n de gün boyu aktif olmasını istiyoruz. Gündüz çocuklara, akşamları yetişkinlere yönelik programlarımız olacak. AVM’ye de çok büyük bir ziyaretçi artısı olaca-ğını düşünüyoruz. Zaten otelimizde de birtakım kongreler yer alabilir. Buradaki balo salonu ile oteldeki balo salonu arasında entegrasyon olabilir. Bizim beş fonksiyonumuzun ve karma kullanımın önemli bir sirkülasyon sağlayacağını düşünüyoruz. Bütün projeleri tizlikle sürdü-rüyoruz. Performans Sanatları Merkezi’ne 300 milyon Dolar gibi çok ciddi bir yatırım yapıldı. Dünya üzerinde böyle bir örnek yok. Zorlu gru-bunun ve Zorlu ailesinin yaptığı çok büyük bir yatırım.

Zorlu Center, Ticari Proje ve Kiralama Müdürü İrem Yücel Kaymak

Page 17: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

16 yarışma

Bir De Sen Tasarla’da 10. yıl coşkusuZorlu Tekstil Grubu’nun ev tekstil alanındaki lider markası Taç’ın 10.’sunu düzenlediği “Bir De Sen Tasarla Yarışması”nda dereceye girenler, 3 Mayıs’ta gerçekleştirilen görkemli bir ödül töreni ile açıklandı.

Ev tekstili sektörünün lider markası Taç’ın Türkiye Ev

Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TETSİAD)

işbirliği ile bu yıl 10’uncusunu düzenlediği “Bir De Sen

Tasarla Yarışması” sonuçlandı. Türkiye genelindeki üniver-

sitelerin Mimarlık ve Güzel Sanatlar Fakülteleri’nde öğrenim

gören lisans öğrencileri ile Eğitim Fakülteleri’nin Resim – İş

Öğretmenliği Bölümü lisans öğrencilerinin katıldığı, 10. Taç

Bir De Sen Tasarla Yarışması’nın sonuçları, 3 Mayıs’ta Sabancı

Müzesi içinde yer alan the Seed’de düzenlenen törende açık-

landı.

Gazeteci ve Program Yapımcısı Özlem Gürses’in moderatör-

lüğünü üstlendiği ödül törenine, Zorlu ailesinin üyeleri, Zorlu

Holding Tekstil Grubu Başkanı, Zorlu Holding ve Zorlu Tekstil

Grubu yöneticileri, Can Yalman Design Kurucusu endüstriyel

tasarımcı Can Yalman, akademisyenler ve üniversite öğrenci-

lerinin yanı sıra çok sayıda davetli katıldı.

Törenin açılış konuşmasını yapan Bir De Sen Tasarla Yarışması

Jüri Başkanı Prof. Dr. Günay Atalayer, yarışmanın 10 yıllık sü-

reçte geçirdiği aşamalara, bugün geldiği noktaya, öğrenciler ve

sektör için önemine değindi. Endüstriyel tasarımcı Can Yalman

ise konuşmasında tasarımın dinamiklerini ve önemini anlatarak

öğrencilere çeşitli tavsiyelerde bulundu.

“Bu yarışma ülkemizi ve ürünlerimizi tercih edilebilir kıla-

cak”

Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın, törende

yaptığı konuşmada, “Her alanda olduğu gibi tekstil sektörün-

de de ‘sürdürülebilirlik’ bizim temel başarı ölçütümüz. Taç Bir

De Sen Tasarla Yarışması da bu bakış açımızın en önemli yan-

sımalarından birisi. Bu yarışma tekstilde, ülkemizi ve ürünle-

rimizi tercih edilebilir kılacak. İyi yetişmiş insan gücünün sağ-

lanması ve ülkemizin 100. yıl hedeflerine ulaşması konusunda

da sosyal alanda örnek gösterilen önemli bir proje” dedi.

Günümüzde rekabetin, dünya ölçeğinde derinleştiğini vurgu-

layan Aydın, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Özellikle tekstil

sektörünü ayakta tutacak, rekabet avantajı sağlayacak en

önemli unsurlardan biri tasarımdır. Taç Bir De Sen Tasarla Ya-

rışması, ev tekstili sektörü hakkında gençlerimizi bilinçlendir-

mek, sektörü sevdirmek, iyi eğitimli ve sektöre katma değer

sağlayabilecek nitelikli genç çalışanlar yaratmak konusunda

da 10 yıldır önemli bir görev üstleniyor.”

Yarışma birincisi, ödülünü Olgun Zorlu’nun elinden aldı

10. Taç Bir De Sen Tasarla Yarışması’na 34 üniversiteden, 512

eser katıldı. Kazananlar; Zorlu Tekstil Grubu yöneticileri, med-

ya temsilcisi, art direktör, Taç bölge bayileri, TETSİAD temsil-

cisi ve akademisyenlerin aralarında bulunduğu yarışma jürisi

tarafından belirlendi.

Ödül töreninde, 10. Taç Bir De Sen Tasarla Yarışması’nda bi-

rincisi seçilen Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakül-

tesi öğrencisi Ahmet Ağlamaz, 10 bin TL değerindeki ödülünü

Zorlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Olgun Zorlu’nun elinden

aldı. Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi

Nurefşan Ateş’in ikinci olduğu yarışmada, üçüncülük ödülü-

Page 18: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

17

Prof. Dr. Günay Atalayer

Bir De Sen Tasarla Yarışması, Jüri Başkanı

Ödül törenindeki konuşmasında, Bir Desen Tasarla Yarışması’nın 10. yılına ulaşmayı

başarmış, gelecek vaat eden girişimlerden birisi olduğunu söyleyen Marmara Üni-

versitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Tekstil Sanatları Bölümü Başkanı Prof. Dr. Günay

Atalayer, yarışmanın uzun vadeli bir planla başlayıp bunu gerçekleştirdiğini ve bir-

çok açıdan ilkleri başardığını dile getirdi.

Atalayer, yarışmanın başarılı olduğu yönleri şu şekilde özetledi: “Yarışmanın tasa-

rımcı adaylarını tanıtmak ve yaratıcılığı özendirmek amacı taşıdığı göz ardı edilmek-

sizin tüm sektöre hizmet verildiği, hizmetin zaman içinde hem firmaya hem eğitim

dünyasına hem de sektöre döneceği asla unutulmadı. İlk kez tasarımcıya eserini

hemen uygulanmış olarak görme şansını veren yarışma, tasarımcıların özgeçmişin-

de sunduğu önemli bir aşama olarak yer aldı. Kazananların onları yetiştiren öğretim

üyeleriyle birlikte çeşitli fuarlara katılması sağlandı. İlk iki yıl dernek adına raportör-

lük yaptığım bu oluşum, artık kurumsal bir yapıda sürdürülüyor. Bu oluşum içinde

yer almaktan çok mutluyum.”

Zorlu Tekstil Grubu’nu duyarlı yaklaşımları için kutlayan Atalayer, “Yeni önerileri-

mizle yarışmanın bir okul olarak sürdürüleceğini ve tasarımcının yaşamında dönüm

noktalarından biri olmaya devam edeceğini umuyorum. İyi niyet, iyi hedef ve iyi ça-

lışmalarla ortaya konulan bu yarışmanın varlığının temeli olan tasarımcı adaylarını yaratıcı emekleri, dünyaya duyarlı bakış açıları; iyiyi,

yeniyi, farklıyı yakalamak yolunda katkıları için kutluyorum” dedi.

“Bir De Sen Tasarla Yarışması ilkleri başardı”

Can Yalman

10. Taç Bir De Sen Tasarla Yarışması’na 34 üniversiteden, 512 eser katıldı. Kazananlar; Zorlu Tekstil Grubu yöneticileri, medya temsilcisi, art direktör, Taç bölge bayileri, TETSİADtemsilcisi ve akademisyenlerin aralarında bulunduğu yarışma jürisi tarafından belirlendi.

Page 19: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Yarışma finalinin ardından ödül kazanan tasarımcılar, Facebook’ta özel olarak hazırlanan www.facebook.com/tacbirdesentasarla sayfası üzerinden bir kez de kendi aralarında yarıştı. Facebook oylaması sonucunda Sosyal Medya Ödülü’nün sahibi belirledi.

Sevda Barandır

Evim Dergisi Yayın Yönetmeni

Bir De Sen Tasarla geleneksel hale gelmiş, öğ-

rencilerin ve üniversitedeki öğretim üyelerinin

her yıl merakla beklediği bir yarışma. Her yıl

gelişerek büyüyor. Tekstil sektörünün öncü ku-

ruluşlarından Zorlu Tekstil Grubu’nun böyle bir yarışma düzenle-

yip bunu geleneksel hale getirmesi önemli bir başarı. Bu yarışma

genç tasarımcıların önünü açıyor, tasarımcılarla üreticileri buluş-

turuyor ve genç yetenekleri sektöre kazandırıyor. Bu sayede teks-

til sektörünün gelişmesine de ciddi bir katkı sağlıyor.

“Bir De Sen Tasarla Yarışması, her yıl merakla bekleniyor”

nün sahibi ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Güzel

Sanatlar Fakültesi öğrencisi Yeşim Endes oldu. Törende, altı

adet Mehmet Zorlu Vakfı Özel Bursu ve TETSİAD Özel Ödülü

de sahiplerini buldu.

Finalistler Facebook’ta da yarıştı

Yarışma finalinin ardından ödül kazanan tasarımcılar,

Facebook’ta özel olarak hazırlanan www.facebook.com/tac-

birdesentasarla sayfası üzerinden bir kez de kendi aralarında

yarıştı. Yarışmacılar, tasarımlarına ait görselleri ve isteyenler

tasarımlarını anlattıkları videolarını Facebook’taki “Taç Bir De

Sen Tasarla Sayfası”na yükleyerek 15 gün boyunca Facebook

kullanıcıları tarafından oylandılar. Halk oylaması niteliği ta-

şıyan Facebook oylamasını kazanan Çanakkale Onsekiz Mart

Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi Çağlar Arığa, 3

bin TL değerindeki para ödülünün sahibi oldu.

Taç, ayrıca dereceye giren eserlerin üretimini gerçekleşti-

rerek www.tac.com.tr adresinde online satışa sunacak ve

tasarımlara tüketici katalogunda da yer verecek. Kazanan-

lar isterlerse, Zorlu Tekstil Grubu’nda iş veya staj imkanı da

elde edebilecek.

Birincilik ödülü, 10.000 TL: Ahmet Ağlamaz, Dokuz Eylül Üniversite-

si Güzel Sanatlar Fakültesi

İkincilik ödülü 7.000 TL: Nurefşan Ateş, Yeditepe Üniversitesi Güzel

Sanatlar Fakültesi

Üçüncülük ödülü 5.000 TL: Yeşim Endes, Mimar Sinan Güzel Sanat-

lar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi

Mehmet Zorlu Vakfı Özel Bursu: Yasemin Atak (Marmara Üniversi-

tesi Güzel Sanatlar Fakültesi), Ceren Bek (İstanbul Teknik Üniver-

sitesi Mimarlık Fakültesi), Neriman Özaslan (Mimar Sinan Güzel

Sanatlar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi), Hilal Beder (Mimar

Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi), Emel

Erden (İstanbul Aydın Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi), Aslı-

han Çiftçi (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fa-

kültesi)

TETSİAD Özel Ödülü 3.000 TL: Çağlar Arığa, Çanakkale Onsekiz

Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi

Sosyal Medya Özel Ödülü 3.000 TL: Çağlar Arığa, Çanakkale Onse-

kiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi

Dereceye girenler ve ödülleri

Çağlar Arığa

Çağlar Arığa’nın Sosyal Medya Özel Ödülü kazanan tasarımı

18 yarışma

Page 20: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Ahmet Ağlamaz, yarışma birincisi

Daha önceki yıllarda da yarışmaya katıldım. Bu yıl “genç” teması

doğrultusunda “bağ” adını verdiğim bir desen tasarladım. Fikri

bulmam üç gün sürdü. Gençler bağcıklı ayakkabılara çok düşkün

olduğu için, ayakkabı bağcıklarından oluşan bir desen tasarla-

dım. Birinci olmak çok büyük bir mutluluk. Ev tekstili alanında ça-

lışmayı istiyorum. Bu yarışmanın hedeflerime ulaşmak için bana

ciddi katkıları olacağını düşüyorum. Zorlu Tekstil Grubu’na böyle

önemli ve değerli bir yarışma düzenlediği için çok teşekkür edi-

yorum.

Nurefşan Ateş, yarışma ikincisi

Bir De Sen Tasarla Yarışması’nı yakından takip ediyordum. Çok

başarılı bir yarışma. Umarım uzun yıllar devam eder. Bu yıl ben

de katılmak istedim. Nasıl bir desen tasarlayacağımı düşünürken

evimin penceresinden dışarı bakıyordum. O manzarayı desene ak-

tarabileceğimi düşündüm. Çarpık kentleşmeyi, karikatürize ederek

desenime aktardım. Özgürlüğü temsil eden kuşlar çizdim. Gökyü-

zünün maviliği yeni umutları simgeliyor. İkinci olduğumu duyunca

çok şaşırdım, çok mutlu oldum. Zorlu Tekstil Grubu’na çok teşekkür

ediyorum.

Yeşim Endes, yarışma üçüncüsü

Bir De Sen Tasarla Yarışması’nın çok profesyonelce hazırlanan,

çok başarılı bir yarışma olduğunu düşünüyorum. Hem sektör hem

öğrenciler için çok önemli fırsatlar sağlıyor. Bu yılki yarışmaya bü-

yük bir hevesle katıldım. Gençlik denince akla gelen ilk şey dijital

dünya. Ben de tasarımıma bunu yansıtmak istedim. Farklı genç

gruplarını temsil eden desenler yaptım. Üçüncü olmak sürpriz

oldu, çok sevindim. Gurur verici. Zorlu Tekstil Grubu’na ve emeği

geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Tüm öğrencilere, yarışma-

ya katılmalarını tavsiye ediyorum.

Öğrenciler mutlu, gururlu

19

Page 21: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

20

8 Mayıs’ta açıklanan Mart ayı sanayi üretim verileriyle,

2012 yılının ilk çeyreğine ait verileri tamamladık. Yılın

ilk çeyreğinde sanayi üretimindeki artış yüzde 2,77 dü-

zeyinde kaldı. Oysa, 2010 yılının aynı çeyreğinde sanayi üreti-

mindeki artış yüzde 17,17; 2011 yılının ilk çeyreğinde de yüzde

14,6 olmuştu. Diyelim ki, 2010 yılındaki yüksek orandaki sana-

yi üretim artışı 2009 yılının telafisiydi. 2011 yılındaki yüksek

üretim artışı ise, telafinin üzerine ciddi bir üretim artışı oldu

ve Türkiye Cumhuriyet tarihinin rekor sanayi üretim düzeyine

ulaştı.

Bu noktada esasen, 2010 ve 2011 yıllarının ilk çeyreklerindeki

rekor düzeydeki sanayi üretim artışlarının üzerine, yani rekor

düzeydeki üretimin üzerine, sanayi üretiminin 2012 yılında da

hala yüzde 2,77 daha artmış olması küçümsenecek bir artış ol-

masa gerek. Ancak, Türkiye’nin 2023 hedefleri göz önüne alın-

dığında, yeterli bir üretim artışı olmadığı kesin. Üzülmeyelim,

bozulmayalım, kendimize kızmayalım ama, sanayi üretiminde

artış oranını ortalama olarak yüzde 7’nin altına indirmemiz

gerekiyor. Bu yıl sanayi üretimindeki artış yüzde 4 ve altında

kalır ise, tüm yılın büyümesi için görebileceğimiz en iyi veri

yüzde 3 civarı büyüme olacaktır. Oysa biz 2012 yılı için “yüzde

4 büyümenin altında kalmayalım” diyorduk.

İhracat odaklı büyüme için hızlanmalıyız

2011 yılının ilk 107 günü ile bu yılın ilk 109 günü karşılaştırıl-

dığında, ihracat hacmindeki artış sadece yüzde 5,9. Oysa yıla

başladığımızda ihracat sanki 2012 yılı için yüzde 10 ile 12 ara-

sında artış oranı ile tüm yılı götürecekmiş gibi gözüküyordu.

Görünen o ki, Euro Bölgesi ve genel anlamda AB piyasasın-

daki keyifsizlik ve bu bölgedeki ihracat bağlantı kayıplarımızı

diğer coğrafyalara yaptığımız ihracat hamleleri ile tam denge-

leyemememiz sebebiyle, ihracat hacim artışında zorlanıyoruz.

Türk sanayisinin üretimini belirli bir tempoda artırabilmesi

için, eğer iç talep üzerinde baskı ve tedbir var ise, var gücü-

müzle ihracata yüklenmemiz gerekiyor. İhracat kesimimizin

desteklenmesi amacıyla ek tedbirleri acil olarak gözden ge-

çirmemiz gereken bir dönemden geçiyoruz. Çünkü yüzde 11’i

geçmiş olan enflasyonu ve ancak 75,3 milyar Dolar’a gerile-

miş olan cari açığı kontrol altında tutmak, cari açığı 2012 yılı

sonunda 72 milyar Dolar ve altına, yıllık enflasyonu da yüzde

7’nin altına çekebilmemiz için iç talebi baskı altında tutmamız

gerekiyor.

Bu durumda, ekonominin iç dinamiklerini soğutmayı, “yumu-

şak iniş” için işi sıkı tutmayı sürdüreceksek; Merkez Bankası,

enflasyonu düşürmek için işi sıkı tutacağını her fırsatta söylü-

yorsa, o zaman ihracat odaklı büyüme için hızlanmamız gere-

kiyor. Yeni Teşvik Sistemi, Türk Ticaret Kanunu, 2B Arazileri,

Mütekabiliyet Yasası derken, ihracatımız yine ekonomi günde-

minin gerilerine düştü. İlgiyi bir miktar artırmamızda yarar var.

2012 için dikkatli olmalıyız

Öncelikle, 2012-2014 Orta Vadeli Program’da (OVP) 2011 yılı

büyüme tahmininin yüzde 7,5 olarak revize edildiğini belirtsek

de, her ne kadar verinin açıklanmasına bir aya yakın bir süre

kala Ekonomi Yönetimi’ni temsil eden bakanlar tarafından ka-

baca yüzde 8,5 telaffuz edilmeye başlanmış olsa da, gerçek-

leşme Orta Vadeli Program’a göre 1 puanlık sapma ile yüzde

8,5 oldu. Şahsi tahmin aralığımın dip noktası yüzde 8,61 idi.

Küçük bir farkla tutturduğumuz söylenebilir.

Keza, 4. çeyrek büyüme tahmin aralığımın alt noktası da yüzde

5,35’ti. Finans piyasası kurumlarının ekonomistlerinin 4. çeyrek

büyüme beklentisi ortalaması ise yüzde 4,9’du. Yüzde 5,2’lik

gerçekleşme, yine tahminimizin daha yakın olduğuna işaret edi-

yor. Yine, 2011 yılı için tahmin edilen 1 trilyon 281 milyar TL’lik

GSYH büyüklüğü de 1 trilyon 294 milyar TL olarak gerçekleşti.

Dolar cinsinden 761 milyar Dolar düzeyinde tahmin edilen GSYH

büyüklüğü ise, 2011 yılı için 772,3 milyar Dolar olarak açıklandı.

10 bin 363 Dolar düzeyinde tahmin edilen kişi başına GSYH de-

ğeri ise, 10 bin 444 Dolar olarak duyuruldu.

2011 yılında reel katma değer artışı başarısı açısından, en yük-

sek üç sektör sırasıyla, toptan-perakende ticaret, inşaat ve

Yüzde 4’lük büyüme mümkün mü? 2012 yılında sanayi üretimindeki artış yüzde 4 ve altında kalır ise, tüm yılın büyümesi için görebileceğimiz en iyi veri yüzde 3 civarı büyüme olacaktır. Oysa biz 2012 yılı için “Yüzde 4 büyümenin altında kalmayalım” diyorduk.

köşe yazısı/prof. dr. kerem alkin

ÇEYREK SANAYİ ÜRETİMİ ÜZERİNDEN BÜYÜME TAHMİNİ

Çeyrek Sanayi Üretiminde GSYH

Dönem Değişim (%) Büyümesi (%)

2009 1. Çeyrek -22,03 -14,74

2. Çeyrek -15,46 -7,77

3.Çeyrek -8,07 -2,77

4. Çeyrek 9,87 5,86

2009 Yıllık -9,88 -4,83

2010 1. Çeyrek 17,17 12,22

2. Çeyrek 14,56 10,22

3. Çeyrek 10,00 5,28

4. Çeyrek 12,06 9,25

2010 Yıllık 13,11 9,20

2011 1. Çeyrek 14,60 12,04

2. Çeyrek 8,03 8,81

3. Çeyrek 7,63 8,22

4. Çeyrek 6,57 5,20

2011 Yıllık 8,91 8,49

2012 1. Ç Tahmin 2,77 2,25-2,80

Page 22: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

21

ulaştırma-depolama-haberleşme sektörleri oldu. Tarım sek-

törü 2010 yılında sadece yüzde 2,4’lük bir katma değer artışı

yakalamış iken, 2011 yılında katma değer artışı performansını

yüzde 5,2 ile iki katından daha yüksek oranda bir performansa

dönüştürdü.

Bununla birlikte, Ekonomi Yönetimi’nin finansal istikrar riski-

ni, yani Türk bankacılık sektöründeki kredi hacmindeki yüksek

artışı ve ısınmış Türk ekonomisinin sonucu olarak hızla artan

cari işlemler açığını kontrol altına almak adına aldığı “eko-

nomiyi soğutma” tedbirleri, 2011 yılının son çeyreğinde hem

inşaat, hem de toptan-perakende ticaretin katma değer per-

formansına yansımış durumda. Aynı durumun, kısmen imalat

sanayinin katma değer üretme performansına da yansıdığı

söylenebilir. Bir önceki çeyrek döneme göre, en yüksek katma

değer üretim performans kaybı toptan-perakende ticarette,

ardından imalat sanayinde ve ikisinin ardından inşaat sektö-

ründe gözleniyor.

Tüketim ve yatırım harcamalarında rekorlar

2011 yılının son çeyreğinde “ekonomi soğutma” tedbirlerinin

bir sonucu olarak, bir çeyrekte yurtiçi yerleşik hane halkının

tüketim harcamaları toplamı, 3. çeyreğin çok az da olsa altın-

da kaldı. 2008 ve 2009 yıllarında bu durum, küresel krizin net

etkisi ile, daha yüksek miktarda bir farkla gerçekleşmişti. Yüz-

de 9 büyüme ile Türkiye dünya dördüncülüğünü 2010 yılında

yakaladığında, Türk halkı 3. çeyreğe göre, 4. çeyrekte 3 milyar

TL daha fazla para harcadı.

Sonuç olarak, bir çeyrekte 240 milyar TL’ye yakın bir hane hal-

kı tüketim harcaması ile Türk halkı yeni bir Cumhuriyet tarihi

tüketim harcaması rekoru kırdı. Yıllıklandırılmış olarak da, 921

milyar TL’lik bir yurtiçi hane halkı tüketim harcaması ile yeni

bir Cumhuriyet rekoru da kırılmış oldu. Türkiye’ye gelmiş olan

turistlerin gerçekleştirdikleri tüketim harcaması da hesaba ka-

tıldığında, 959 milyar TL’yi bulmuş durumdayız.

Bir rekor da hiç kuşkusuz yatırım harcamalarında. Sadece

bir yılda 283,2 milyar TL ile tüm zamanların en yüksek sabit

sermaye yatırım harcamasına ulaşıldı. Bu rekor kamu sektörü

için 48,6 milyar TL, özel sektör için ise 234,6 milyar TL olarak

gerçekleşti. Kamu sektörü inşaat yatırımları 41,5 milyar TL ile

Cumhuriyet tarihi rekoruna ulaşırken, özel sektör inşaat ya-

tırımları da 76,5 milyar TL ile yeni bir rekora imza attı. Yani,

inşaat sektörü yatırımları 118 milyar TL’ye ulaştı. Yani, 39-40

milyar TL düzeyinde bir yapı, inşaat malzemesi kullanımı ger-

çekleştiğini tahmin edebiliriz. Bu durumda, 24 milyar TL yurti-

çi piyasa talebi ve 16 milyar Dolar düzeyinde bir ihracat hacmi

ile sektörün toplam talep hareketliliğinin 40 milyar Dolar dü-

zeyinde olduğu ifade edilebilir.

“Ekonomi soğutma” tedbirleri etkisini gösteriyor

Bununla birlikte, tüm 2011 yılında reel olarak yüzde 7,7 ar-

tan yurtiçi yerleşik hane halkları tüketim harcamalarının,

yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 7,8 artışla yıl ortalamasına

yakın bir performansa işaret ederken, 2011 yılının son çey-

reğinde bir anda reel olarak tüketim harcamaları artışının

yüzde 3,4’e gerilemesi, Ekonomi Yönetimi’nin “ekonomiyi

soğutma” tedbirlerinin etkisini son çeyrekte hissettirdiğini

gösteriyor.

Keza, toplam yatırım harcamaları da 2011 yılında reel olarak

yüzde 18,3 artmışken, son çeyrekte artış oranı yüzde 2,4 ile yıl

performansının ciddi oranda altında kalmış durumda. Alınan

tedbirlerin sonucu olarak, kamu yatırım harcamalarının tüm yıl

için reel olarak yüzde 3,2 gerilediği, bu gerilemenin reel olarak

son çeyrekte yüzde 9,8’e ulaştığı görülüyor. Kamu inşaat ya-

tırımları 2011 yılının 3. çeyreğinde reel olarak yüzde 3,8 artış

yakalamışken, ekonomiyi soğutma tedbirleri ile 4. çeyrekte

yüzde -8,1’lik bir negatif büyümeye dönüşmüş.

Özel sektör yatırımları ise reel olarak yüzde 22,8’lik artış ile

dünya sıralamasında istisnai bir performans yakalamış gö-

züküyor. Ama son çeyrek de özel sektörün yatırım harcama-

larındaki artış oranı yüzde 5,2 düzeyine kadar ivme kaybına,

performans kaybına uğramış gözüküyor. İlginçtir, performans

kaybının gerekçesi, özel sektör inşaat yatırımlarındaki per-

formans kaybından değil, makine ve teçhizat yatırımlarındaki

performans kaybından kaynaklanıyor.

Özel sektör inşaat yatırımları reel olarak 2010 yılında yüzde

17,7 arttıktan sonra, 2011 yılında da yüzde 16,4’lük bir artış ya-

kalamış. 2011 yılının ilk yarısında reel olarak yüzde 20, ikinci

yarıda ise reel olarak yüzde 12,5 arttığı söylenebilecek bir özel

sektör inşaat yatırımı performansı var. Özel sektör makine ve

teçhizat yatırımlarındaki 4. çeyrek artış ise bir anda ivme kay-

bederek, yüzde 2’de kalmış.

2011 yılının son çeyreğine damgasını vurduğu açıkça görülen

“ekonomiyi soğutma” tedbirleri, 2012 yılının ilk çeyreğinde

etkisini hissettirdi. Bununla birlikte, geride bıraktığımız 2012

yılı Ocak-Mart döneminin büyüme ve harcama performansı ile

ilgili sonuçlarını ancak 30 Haziran’da öğrenebileceğiz.

Bu noktada, yılın ilk çeyreğine ait imalat sanayi kapasite kul-

lanım oranlarından şimdilik elde ettiğimiz izlenim, 2012 yılı-

nın ilk çeyreğinde GSYH büyümesinin reel olarak yüzde 2,25-

2,75 düzeyinde gerçekleşmiş olabileceğine işaret ediyor. Cari

açık ise, Mart ayı sonunda 72 milyar Dolar’ın altına inerek

sevindirdi. “Ekonomi soğutma” tedbirlerinin etkisi böyle gi-

derse, Türkiye’nin yıl sonunda cari açık ve enflasyonda imajı

düzelebilir.

Page 23: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

haber22

Raffles İstanbul, HBA imzalı iç dekorasyonuyla büyüleyecek Raffles İstanbul Zorlu Center’ın iç dekorasyonu, dünyaca ünlü otellerde imzası olan Hirsch Bedner Associates (HBA) tarafından yapıldı. Raffles İstanbul Zorlu Center, İstanbul’un tarihi ve karakteristik özelliklerini yansıtan eşsiz tasarımıyla konuklarını büyüleyecek.

Zorlu Center, içerisinde yer alan “premium luxury” otel

markası ve Condé Nast Traveler ve Travel & Leisure’ın

ödüllerinin de sahibi olan Raffles özel bir yere sahip.

Raffles İstanbul Zorlu Center’ın iç dekorasyonu, Peninsula NY,

The Ritz Carlton Dubai, Mandarin Oriental New York gibi dün-

yaca ünlü otellerin de iç dekorasyonunu tasarlayan HBA tarafın-

dan yapıldı. Otelin iç dekorasyonunda geçmişten gelen öğelerin

günümüze uygun bir konseptle harmanlanmasına özen gösteri-

lerek İstanbul’un renklerine uygun bir renk skalası oluşturuldu.

Her odaya farklı tasarım

Her bir odanın farklı tasarlandığı Raffles İstanbul Zorlu

Center’da, toplam 184 odanın 136’sı standart, 47’si süit ve 1 ta-

nesi de presidential suite olacak. İstanbul’un eşsiz güzelliğinin;

rahat, konforlu ve lüks bir şekilde yaşanabilmesi için odaların

büyüklüğü ortalamanın üzerinde tutuldu.

Lüks kavramı İstanbul’un dokusuyla harmanlanıyor

“Premium luxury” hizmet anlayışında kişiye özel hizmet (but-

ler) ile “imkansız” kelimesinin yer almayacağı Raffles İstanbul

Zorlu Center’ın, iç dekorasyonuyla benzerlerinden ayrışacağını

belirten Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet

Even şunları söyledi: “Toplam 3 milyon Dolar yatırım yapılan

Raffles İstanbul Zorlu Center’ın tasarımında müşterinin otele

gelip ayrıldığı ana kadar gördüğü her ayrıntının incelikle tasar-

landığı bir yaklaşımla, lüks kavramını İstanbul’un dokusuyla

harmanlıyoruz. İstanbul’a değer katacak olan Zorlu Center pro-

jesinde önemli bir yere sahip olan otelin eşsiz tasarımı, Boğaz

manzarası ve benzersiz ev sahipliği anlayışı ile iş, finans, eğlen-

ce ve sanat çevrelerini bir araya getirecek.”

Raffles İstanbul Zorlu Center’ın “business & leisure” konseptin-

de olması ve markanın diğer otellerinde olduğu gibi geleneksel

özelliklerini koruyarak İstanbul’un tarihi ve karakteristik özel-

liklerini yansıtması hedefleniyor. Örneğin; altın mozaikler gibi

Bizans etkileri alınıyor ve lobideki kolonlarda bir detay olarak

kullanılıyor. Çevreci yaklaşımın öne çıktığı tasarımda tamamen

geri dönüşümlü malzeme ve ışıklandırma için de yüzde 95 ora-

nında tasarruflu LED kullanılıyor.

Sanat, tasarımda öne çıkan unsur

Otel tasarımını yaparken öncelikle bulunduğu yerden ilham

alan HBA’in 30 yıldır aynı şirkette olan Yönetim Kurulu Başkanı

Howard Pharr, Raffles İstanbul Zorlu Center’ın tasarımının eşsiz

olacağını belirterek şunları söyledi: “Markanın sunumu içinde

Türkiye’den tasarımlar, detaylar, sanat eserleri ve el sanatları

ile sanatı tasarımın ana unsuru olarak kullanıyoruz. Yabancı

ve Türk sanatçıları ‘Hayallerindeki İstanbul’u yaratmak üzere

bir araya getiriyoruz. Otel lobby, restaurant gibi ortak kullanım

Page 24: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

alanlarında ve odalarda uluslararası sanatçıların imzasını taşı-

yan sanat eserleri yer alacak.”

Raffles İstanbul Zorlu Center için, HBA’den yedisi Atlanta’da,

üçü Londra’da olmak üzere 10 kişi yoğun bir çalışma yürütüyor.

Işıklandırma, sanat danışmanlığı, yönlendirme grafiği gibi alan-

larda çalışanlarla birlikte bu sayı toplamda 35 kişiye ulaşıyor.

Batı ile Doğu’nun eşsiz dünyası tasarımda buluşuyor

Raffles İstanbul Zorlu Center’ın iç dekorasyonunda kullanılan

özel obje ve temalar her mekan için ayrı tasarlanıyor. Lobide

kullanılacak olan özel kaya kristali ve yer panoları tasarıma

farklı bir kimlik kazandırırken, binlerce üfleme el yapımı cam

yıldızın kullanıldığı balo salonu, Avrupa ve İstanbul’dan izler ta-

şıyan özel restoranlar, 3 bin metrekarelik SPA ve sanat eserleri

otelin tasarımını eşsiz kılıyor. Yaklaşık 3 bin metrekarelik dünya

çapındaki SPA’da kişiye özel ve çiftler için özel masaj odaları,

saunalar, buhar odaları, özel parti hamamı, buz çeşmeleri, fit-

ness, bay-bayan kuaför bulunuyor. SPA tasarımında şehrin geç-

mişindeki zengin kültür katmanlarından alınan ilhamın etkisiyle

batı ile doğunun dünyası eşsiz bir kültür dokusunda bir araya

geliyor. İki ana keşif alanı olan aktif bölge ve terapi bölgesinde-

ki ortak akan su teması, beden ile ruh arasındaki dengeyi besle-

yen uyumlu bir his yaratmayı amaçlıyor.

Raffles İstanbul Zorlu Center’da, seçkin etkinliklere ev sahipli-

ği yapacak olan 1.200 kişilik balo salonu bulunacak ve salonun

yüksekliği 11 metre olacak. Otelde 50 kişilik düzende ayrıca yedi

salon daha bulunacak. Farklı özellik ve tarzda iki adet gurme

restaurant da yer alacak. Bunlardan bir tanesinde özel aşçısı

ve pişirme düzeneği olan bir masa bulunacak. Ayrıca Long Bar

isteğe bağlı olarak 12 kişilik özel bir mekana da dönüşebilecek

şekilde tasarlanıyor. Raffles İstanbul Zorlu Center ile birlikte

dünyanın premium mutfak&yemek konseptleri, ünlü isimleri

İstanbul’da olacak.

Long Bar’ın bir diğer özelliği de özel cam ve taş mozaikten olu-

şan zemin çağdaş bir Bizans etkisi ortaya çıkarması. Bunların

yanı sıra, yerden tavana cam duvarlar, özel şampanya odası ve

misafirlerin birbirini görebileceği geniş oturma alanları bulunu-

yor. Oturma odası ve modern bar konseptini bir araya getiren

Library Lounge; kitaplarla dolu rafları ve özgün tasarımıyla

otele gururla imzasını atıyor. Renkli dökme camdan duvarı,

barın en belirgin özelliğinin başında geliyor. Açık ve kapalı ha-

vuz ve helikopter pistinin de yer alacağı Raffles İstanbul Zorlu

Center’da, açık havuz kurgulanan özel tasarımla yaz aylarında

çeşitli etkinlikler için mekan ve yazlık sinema olarak da kulla-

nılabilecek.

Pek çok ödüllü projenin sahibi HBA, kurulduğu 1964 yılından bu

yana konaklama alanında iç tasarım sektöründe lider konumunu

koruyor. HBA, dünya çapında 100 büyük mimarlık ve iç mimarlık fir-

masının sıralandığı listede 10 yıldır ilk sırada yer alıyor. Dünyanın

önde gelen otellerinin iç tasarımlarında imzası bulunan HBA, dört

kıtaya yayılmış 11 ofisi ile yaratıcı projeler geliştiriyor. HBA, 54 ülke-

de 1000’den fazla çalışanıyla beş yıldızlı üst segment otel tasarımı

yapıyor. HBA, müşterinin otele gelip ayrıldığı ana kadar gördüğü

her ayrıntının incelikle tasarlandığı bir yaklaşımla çalışıyor. Yıllık

cirosu yıllık 84 milyon Dolar olan HBA, bugüne kadar aralarında Pe-

ninsula NY, The Ritz Carlton Dubai, Mandarin Oriental New York gibi

dünyaca ünlü birçok premium otelin iç tasarımını gerçekleştirdi.

HBA hakkında

Emre Zorlu, Howard Pharr, Mehmet Even

Champange room

SPALobby

Presidential suit

Ballroom

Lobby

23

Page 25: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

24 haber

Zorlu Holding’den “Dünya Saati”ne destekZorlu Holding, dünyamızın sağlıklı geleceği için değişim yolları aramak ve iklim değişikliği ile mücadeleye dikkat çekmek amacıyla Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) tarafından yürütülen “Dünya Saati” kampanyasına katıldı.

Avustralya’nın Sydney kentinde binlerce kişinin ik-

lim değişikliğiyle mücadeleye dikkat çekmek için

2007’de Mart ayının son Cumartesi günü 20.30’da

ışıklarını bir saatliğine kapatmasıyla başlatılan Dünya Saa-

ti (Earth Hour) kampanyası, kısa bir süre içinde küresel bir

kampanya haline geldi.

135 ülkeden, bir milyardan fazla insanın katıldığı dünyanın

bu en büyük çevre hareketinde bugüne kadar, aralarında

Avustralya’dan Sydney Opera binası, Çin’den Kuş Yuva-

sı Stadyumu, Mısır’dan Gize Piramitleri, Fransa’dan Eyfel

Kulesi, Amerika’dan Empire State, İstanbul’dan Boğaziçi

Köprüsü’nün de bulunduğu binlerce sembolik yapı yer aldı.

Türkiye’den katılım artıyor

Bu kampanya Türkiye’de de 2009 yılından bu yana giderek

artan katılımlarla etkin bir şekilde yürütülüyor. 2011 yılında

bu uygulamaya, Boğaziçi Köprüsü’nün yanı sıra 267 kurum,

12 Valilik, 20’nin üzerinde Belediye ve binlerce kişi destek

verdi.

Bu yıl 31 Mart Cumartesi günü 20.30-21.30 saatleri arasında

gerçekleştirilen ve yoğun ilgi gören Dünya Saati kampanya-

sına, Zorlu Holding de katıldı. Başta Zorlu Holding ve Zor-

lu Center olmak üzere Grup şirketleri; Zorlu Gayrimenkul,

Vestel, Korteks, Zorluteks ve Zorlu Enerji’ye ait tüm üretim

tesislerinde ve binalarda, güvenlik amacıyla kullanılan ay-

dınlatmalar dışındaki ışıklar bir saatliğine kapatıldı.

İklim değişimi ve küre-

sel ısınmaya dikkat çek-

meyi amaçlayan “Dün-

ya Saati” kampanyası

bu yıl da büyük ilgi gör-

dü. BM Genel Sekreteri

Ban Ki-Maan, “BM’nin

ışıklarını dünya nüfusu-

nun, elektrik kullanma

imkanı olmayan yüzde

20’lik kesimiyle dayanışma göstermek üzere söndürdük. Dünyada

temiz, verimli ve pahalı olmayan enerjiye ihtiyaç var” dedi.

İngiltere: İngiltere’nin başkenti Londra’da Buckingham Sarayı, St.

Paul Katedrali, St. Stephen’s Tower ve birçok anıt karanlığa gömül-

dü.

Sydney: Sydney kentindeki ünlü Harbour Köprüsü ile Opera Bina-

sı, Wellington’daki Parlamento Binası ile Auckland’daki Sky Tower

karanlığa gömüldü.

Fransa: Fransa’nın başkenti Paris’te aralarında Notre Dame Kated-

rali ve Zafer Anıtı’nın da bulunduğu 230 anıt bir saatliğine ışıklarını

kapattı.

Rusya: Rusya’nın St. Petersburg kentinde halk, kağıttan fenerler

uçurdu.

Almanya: Berlin’deki Brandenburg Kapısı önünde toplanan çevreci-

ler, Dünya Saati’ni 5 bin mumdan oluşan bir küre ile kutladı.

Türkiye: İstanbul’daki Boğaiçi Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet

Köprüsü olmak üzere, Dolmabahçe Sarayı, Saat Kulesi, Beylerbeyi

Sarayı, Küçüksu Kasrı, Galata Kulesi, Ayasofya Müzesi, Kastamo-

nu Kalesi ve Ankara Opera Binası ışıklarını bir saatliğine söndür-

dü.

Dünya karanlığa gömüldü

Page 26: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

25

Pakistan Rüzgar Santrali’ne Euromoney’den ödülZorlu Enerji, 158 milyon Dolarlık yatırımla Pakistan’da inşa ettiği rüzgar santrali projesi ile Euromoney Uluslararası Yayın Grubu’na ait Project Finance dergisi tarafından verilen “2011 Ortadoğu’nun En İyi Yenilenebilir Enerji Finansmanı Ödülü”nü aldı.

Zorlu Enerji’nin Pakistan’ın Jhimpir eyaletinde inşasını

sürdürdüğü, ülkenin ilk rüzgar santrali projesi, Euro-

money Uluslararası Yayın Grubu’nun bir yayını olan

aylık ekonomi ve finans dergilerinden Project Finance tarafın-

dan “2011 Ortadoğu’nun En İyi Yenilenebilir Enerji Finansma-

nı Ödülü”ne layık görüldü. 35 yıldır finans, hukuk, enerji ve

taşımacılık sektörleri için iş dünyasına yönelik bilgiler sunan

Project Finance dergisi, bu yıl 13.’cü kez alanında önemli ba-

şarılara imza atmış şirketlere ödül verdi. 350 proje arasında

yenilik, problem çözme, en iyi uygulama, risk azaltma, altyapı

projelerinde finansman teslimat hızı, sürdürülebilirlik gibi kri-

terler dikkate alınarak sıralama yapıldı.

Dubai’de düzenlenen ödül töreninde ödülü Zorlu Enerji adı-

na Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak aldı. Pakistan Rüzgar

Santrali’nin, ülkede bir yabancı yatırımcının, yabancı finans

kaynakları ile gerçekleştirdiği ilk yenilenebilir enerji yatırımı

olması açısından özel bir proje olarak değerlendirilmesinden

mutluluk duyduklarını belirten Ak, “2006 yılında başlattığımız

Pakistan Rüzgar Santrali projemizi 56,4 MW kurulu gücüyle bu

yıl içinde faaliyete geçireceğiz. Gharo – Keti – Bandar – Hyde-

rabad rüzgar koridorunda inşa edilen projemiz, tam kapasite

üretime geçtiğinde, yılda 159 GW/saat elektrik olmak üzere,

Pakistan’da 20 yıl süreyle elektrik sağlayacak” dedi.

Zorlu Enerji, Pakistan Rüzgar Santrali’nin inşa sürecinde bugü-

ne kadar önemli finansal anlaşmalara imza attı. Ekim 2011’de

Uluslararası Finans Kurumu IFC (38,1 milyon Dolar), Asya Kal-

kınma Bankası (36,8 milyon Dolar), ECO Ticaret ve Kalkınma

Bankası (20 milyon Dolar) ve Pakistan’ın en büyük özel ban-

kalarından Habib Bank Limited (16,2 milyon Dolar) ile toplam

111,1 milyon Dolar tutarında kredi anlaşması imzalandı. Böyle-

likle, toplam maliyeti 158,7 milyon Dolar olan projenin santral

inşaatı, uluslararası finans kuruluşlarından sağlanan kredi ile

hız kazandı. Aralık 2011’de ise, Zorlu Enerji Pakistan, Pakistan

Ulusal İletim ve Dağıtım Şirketi ve Pakistan Alternatif Enerji

Geliştirme Kurulu ile Enerji Satış ve Uygulama Anlaşması’na

imza attı. Zorlu Enerji Pakistan, imzalanan bu sözleşmelerle

santralin 20 yıllık elektrik satış garantisini sağlamanın yanı

sıra mevzuat değişikliği ve rüzgar hızındaki olası değişiklik

gibi üretimi etkileyebilecek risklere karşı Pakistan devletinin

teminatını aldı.

Zorlu Enerji Grubu’nun yüzde 100 sahibi olduğu Zorlu Enerji Pakis-

tan Ltd., 13 Eylül 2007 tarihinde, rüzgar enerjisine dayalı elektrik

enerjisi üretim tesisleri kurmak ve bu tesislerde üretilen enerjiyi

satmak üzere kuruldu. 26 Ekim 2006’da Pakistan’da rüzgar enerji

santrali kurmak üzere Pakistan Alternatif Enerji Geliştirme Kurulu

(AEDB) ile anlaşma imzaladı. Anlaşmaya göre Zorlu Enerji Pakistan

Ltd., Haydarabat-Jhimpir bölgesinde yer alan rüzgar enerjisi geliş-

tirme bölgesinde rüzgar enerji santrali kurarak 20 yıl boyunca elekt-

rik üretecek.

Zorlu Enerji Pakistan Ltd.

Page 27: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

26 haber

Mehmet Zorlu Vakfı tarafından Türkiye’nin dört bir

yanında tiyatroya gitmeyen çocuğun kalmaması ve

çocukların sanatla küçük yaşlarda tanışması için

2003’te kurulan Zorlu Çocuk Tiyatrosu, onbinlerce çocuğu ti-

yatroyla tanıştırmayı ve sahneye koyduğu oyunları kitaplaştı-

rarak kitap sevgisini aşılamayı sürdürüyor.

Bugüne kadar Türkiye’nin dört bir yanındaki çocuğa tiyatro-

nun büyülü dünyasının kapılarını aralayan Zorlu Çocuk Tiyat-

rosu dokuzuncu sezonunda Kurbağa Prens ve Çirkin Ördek

Yavrusu oyunlarını çocuklarla buluşturdu. Bu sezonda 45 bin

çocuğa daha ulaşan Zorlu Çocuk Tiyatrosu, dokuz yılda top-

lam 450 bin çocuğa perdelerini aralamış oldu.

Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali

Keyifli bir müzikal olan Çirkin Ördek Yavrusu, 15 Ekim 2011’den

başlayarak 23 Nisan 2012’ye kadar yıl boyunca İstanbul

Kenter Tiyatrosu’nda çocuklara eğlenceli dakikalar yaşattı.

Andersen’in dünya klasikleri arasında yer alan Çirkin Ördek

Yavrusu masalı, siyah olduğu için çirkin olduğu düşüncesiyle

ailesi tarafından dışlanan yavru ördeğin, farklılığını keşfet-

mesi üzerine cesaret ve özgüven kazanmasını konu ediniyor.

Hasan Erkek’in yönetmenliğinde sahnelenen ve büyük beğeni

toplayan oyun, Ankara Küçük Hanımlar Küçük Beyler Ulusla-

rarası Çocuk Tiyatroları Festivali kapsamında da çocuklarla

buluştu. 25 Nisan’da Ankara Devlet Tiyatrosu Küçük Tiyatro

Sahnesi’nde 6 yaş ve üzeri tüm seyircilere ulaştı.

İstanbul’da ve Anadolu’nun birçok ilinde çocukları tiyatroyla buluşturan Zorlu Çocuk Tiyatrosu, iki farklı oyunla dokuzuncu sezonunu tamamladı. Yeni sezonda 45 bin çocuğa daha ulaşarak, dokuz yılda toplam 450 bin çocuğa perdelerini araladı.

Mehmet Zorlu Vakfı, 450 bin çocuğa ulaştı

Page 28: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Kurbağa Prens Müzikli-Danslı Çocuk Oyunu

Kurbağa Prens Müzikli-Danslı Çocuk Oyunu, Anadolu Turnesi

kapsamında 16 ili dolaştı. Turnenin ilk ayağında Bursa, Uşak,

Denizli, Aydın, İzmir ve Manisa, ikinci ayağında ise Lülebur-

gaz, Rize, Trabzon, Giresun, Ordu, Fatsa, Samsun, Kastamo-

nu, Bartın ve Bolu yer aldı. Özlem Saraç’ın uyarladığı, Grimm

Kardeşler’in ünlü masalı Kurbağa Prens, çocuk oyunlarının

usta yönetmeni Gaye Cankaya’nın yönetmenliğinde sahneye

koyuluyor. Oyun, “ilk görüşte önyargıyla yaklaştığınız insanla-

rın içlerindeki ‘güzelliği’ ancak onu tanıdıkça keşfedebilirsiniz”

mesajını veriyor.

Oyunların kitapları raflarda

Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun sahnelediği oyunların masal kitap-

larının yer aldığı seriye Kediler ve Fareler Mutfağı, Bremen

Mızıkacıları, Oz Büyücüsü ve Kurbağa Prens’ten sonra, Çirkin

Ördek Yavrusu eklendi. Hans C. Andersen’in dünya klasikle-

rinden olan Çirkin Ördek Yavrusu, Kelime Yayınları tarafından

uyarlandı. 5 yaş ve üzeri çocuklara hitap eden kitap, renkli

tasarımı, eğlenceli ve sürükleyici anlatımıyla çocukların beğe-

nisini kazanıyor. Kitap, siyahlığından dolayı çirkin olduğu dü-

şüncesiyle ailesi tarafından dışlanan yavru ördeğin, farklılığını

keşfetmesi üzerine cesaret ve özgüven kazanmasını konu edi-

nerek “öteki” kavramını eğlenceli bir biçimde irdeliyor. Kitap

satışlarından elde edilen gelir ise Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun

Anadolu turnelerindeki ücretsiz gösterilerine aktarılıyor.

Mehmet Zorlu Vakfı, 450 bin çocuğa ulaştı

Çirkin Ördek Yavrusu

Kurbağa Prens

27

Page 29: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

28 söyleşi

Öbür ElifElif Şafak dünyaca tanınan edebiyatçılarımızdan biri. Keşke sayıları daha fazla olsa. Çok merak edilen, çok başarılı genç bir kadın. BloombergHT’de hazırlayıp sunduğum programa konuk ettiğimde fark ettim ki bir yandan çok da medyatik; röportajdan kaçmıyor…

Hakkında çok yazı yazılmış, o da çok röportaj vermiş. Çok soru sorulmuş

o da çok yanıt vermiş… Merak edilmeyen bir şey kalmamış diye düşü-

nüyor insan… Popüler konulardan çok daha az değinilmiş ya da ko-

nuşulmamış konular üzerindeki düşüncelerini almak istedim. Özetle bir başka

Elif portresi çıksın istedim. Elif Şafak’ın “öbür Elif”i anlatmasını istedim. Ortaya

çok zevkli bir sohbet, dokunulabilen bir kadın yazar, bir anne, bir kadın çıktı.

Bakalım öbür Elif kitaplarından tanıdığınız Elif Şafak’a ne kadar benziyor.

Daha ne kadar Londra

Ben de çok kestiremiyorum. Biraz hayatın akışıyla beraber gelişiyor. Önce-

den alıp da uyguladığımız kararlar değildi. Ben İstanbul’u seviyorum ve öz-

lüyorum. Bir dengeyi tutturarak yarı orada yarı burada bir hayat sürdürmeye

çalışıyoruz.

Londra’yı seviyorum

Ben yağmuru çok severim güneşle aram çok iyi değil. Hakikaten yazarken,

düşünürken, okurken kapalı havalarda daha kolay buluyorum. Kendimi daha

iyi hissediyorum öyle havalarda. O açıdan iklimi beni rahatsız etmiyor, ama

tabii çok ciddi bir hasret oluyor. İstanbul’u, buradaki dostlukları özlememek

mümkün değil.

Gurbet hali

Tuhaf bir psikoloji, ben buna biraz gurbet hali diyorum. Mesela buradayken

okuduğumdan çok daha fazla gazeteleri okuyorum, takip ediyorum her şeyi.

Ama belki İstanbul’dayken hepimize oluyor. Öyle anlar oluyor ki, insan bi-

raz da gündemi takip etmemek istiyor. Böyle bir lüksü olsun istiyor. Yurtdı-

şındayken öyle bir şey yok, tam tersi aslında; her şeyi daha yakından takip

ediyorsunuz. Boyutlar değişiyor. Uzakta olmak demek, ruhen uzakta olmak

demek değil aslında.

Evlenince geçer dediler

Biraz yerel, yarı evrensel bir dengeyi tutturmaya çalışmak, ben bunu çok

önemsiyorum. Belki çocukluğumdan beri hayat hep böyle geçtiği için bana

böyle yakın geliyor. Hep böyle yarı göçebe geçti, ben hiçbir zaman bir yere

Yazı: Yaprak Özer

Page 30: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

29

tam olarak yerleşemedim. Hatta evlenince geçer bunlar dedi-

ler geçmedi, anne olunca geçer dediler, geçmedi.

Kendimi yazmak istemiyorum

Zannediyorum ben kendimden hareket etmeyi pek sevmiyo-

rum. Benim için edebiyat ille de kendi başımdan geçenleri

başka insanlara anlatmak değil. O nedenle hiçbir zaman çok

otobiyografik olmadı benim çıkış noktam. Beni daha çok heye-

canlandıran, bir başkası olmaya çalışmak. Kendimi bir başka

insanın yerine koymak, dünyaya bir de oradan bakmak, bam-

başka biri olabilmek, biraz da ona bürünmek… Ben o halleri

çok seviyorum; yani kendim olmaktan çıkabilmeyi. Bunun

bana verdiği özgürlüğü seviyorum. Sanat bunu müm-

kün kılıyor. Gündelik hayatta öyle bir şansımız

yok, hepimiz bir kimlik, bir kisve taşıyoruz

ve bununla özdeşleşiyoruz ama edebiyatta

bilhassa romancılıkta. Çünkü roman bireyi

anlattığı, bireyi anlamaya gayret ettiği için, o

birey herhangi biri olabilir. 17. yüzyılda yaşayan

biri, Sibirya’da yaşayan biri olabilir. Ben ona çok

inanıyorum. Edebiyatçının yalnız olması gerekiyor.

Zamanda ve mekanda tabii ki kendimizden her zaman

izler taşır ve yansıtır ama her yazdığımız otobiyografik

olmak durumunda değil. Öbürü daha fazla heyecan veriyor

bana.

Yazdığım karakterler ve ben

O karakterin üzüntülerini yaşamaya başlıyorsunuz, onun iniş

çıkışlarını tecrübe ediyorsunuz. Onun da yarattığı bir bölün-

müşlük oluyor ama ben galiba şunu seviyorum; kağıt üzerin-

de bir orkestra kurabilmek. Genelde benim romanlarımda çok

farklı kökenlerden gelen, farklı fikirlere sahip, farklı hikayeleri

omuzlarında taşıyan karakterler oluyor. Onlar bir araya geldi-

ğinde ortaya çıkan sinerjiyi seviyorum. Daha hercai bir resim

çıkıyor ortaya. Bütün renkleriyle, değişkenliğiyle bunları sevi-

yorum galiba. O nedenle okura bırakmak istiyorum; hangisini

daha çok sevdiğine ve hangi sonucu çıkaracağına okuduğu

zaman karar versin. Daha eşitlikçi bir yaklaşımla tepeden ba-

kan, dikte eden bir yaklaşımla değil. Kendimi de eşitleyerek,

kendimi de unutarak yazmayı seviyorum galiba.

Bazı karakterleri daha çok seviyorum

Mesela “İskender”de oldu. Pembe’nin çok izi oldu; ya-

zarken sevdim, etkilendim. Yunus karakterini sevdim,

oradaki küçük kardeşi… ”Aşk”ta Hz. Şems’i yazarken, içimin

titrediği şeyler, sayfalar oldu. Hz Mevlana’da da oldu. İşin tuhaf

tarafı kötü gibi görünen bir karakteri yazarken bile onu sevebili-

yorsunuz. O şefkat olmadan bir şekilde vücuda geçmiyor.

Kitap bitince kötü oluyor

Benim için en zor dönem kitap bittiğinde. Bitiyor roman, ben

onu editörüme teslim ediyorum ve artık basım aşamasına geç-

tiğimiz o ara boşluk, hakikaten ruhen düştüğüm bir dönem.

Tam anlamıyla bir şey elinizden çekiliyor ve bir boşluğa düşü-

yorsunuz. Çünkü o ana kadar belki bir sene, belki iki sene bu

karakterlerle yaşamışsınız ve her gün biraz daha eklemişsiniz

üzerlerine, bir şeylerini değiştirmişsiniz. Öyle bir nokta geliyor

ki, artık değişmeyecek, artık sizden çıktı, onun kendine ait bir

hayatı var, kendine ait bir kaderi var, doğdu artık. Orayı kabul-

lenmek yani romanın bağımsızlığını, kendi mecrası olduğunu

kabullenmek bence bir yazar için çok zor ve birçok yazar as-

lında dünya edebiyatında iki kitap arası depresyona giriyor.

Araflar bizim için en zoru.

Depresyon hallerim

Depresyon dediğimizde süren bir halden bahsediyoruz. Be-

nim bunu tecrübe ettiğim zaman da oldu. ‘’Siyah Süt’’te bunu

anlattım, kendimle dalga geçerek de anlattım. Ben yaklaşık

sekiz ay süren bir depresyon yaşadım. İlk doğumdan sonra,

ilk defa yazı benden gitti, çekildi, yazamadım. Yazamadığım

için depresyonun etkisi çok büyük oldu, çünkü yazı benim için

bir zamk, benim çok farklı seslerimi bir arada tutuyor ve bir

dengede tutuyor. Ben sekiz yaşımdan beri yazıyorum. Bu de-

mek değil ki, her gün roman yazıyorum ama her gün bir şeyler

yazıyorum. Dolayısıyla yazının benim için bir sürekliliği var. O

kesildiği an taşıması zor bir hal oldu benim için; daha kasvetli,

ağır bir yük oldu. O nedenle haklısınız depresyon daha farklı

bir ruh hali ama gündelik hayatta da belki küçük küçük düştü-

ğümüz kuyular oluyor. Çıkıyoruz iki gün sürüyor, üç gün sürü-

yor. Bunun da çok sık yaşandığını düşünüyorum. Ve bunları da

konuşabilmemiz gerektiğine inanıyorum. Çünkü işin doğası

böyle halbuki biz özellikle kamusal alanda hep böyle bir güçlü

görünelim işte kendimize belli bir şey veriyoruz, vermek duru-

munda da kalıyoruz. Belli bir hal, belli bir rol ama belki içten

içe hepimizin yaşadığı birçok en azından evhamlar, endişeler,

düşüşler oluyor. Bunları da konuşabilmek gerek bence.

Hangi Elif

Belki iki şeyi birbirinden ayırmak lazım, en azından ben kendi

kendime öyle düşünüyorum. Bir yazan kişi var yani romanı ya-

zan, hayal eden; bir de Elif var sonuçta.

Günlük hayatta

Ben çok yürürüm, düzenli spor yapmam ama çok yürürüm.

Özellikle düşündüğüm zaman, bazen okuyarak yürürüm, elim-

de kitabımla yürürüm; düşerim bir yerlere toslarım ama yü-

rümeye devam ederim. Bir şeyler çalışırım bazen ama en çok

yürürken düşünmeyi severim. Londra’da, İstanbul’da da çok

yürüyorum. Benim egzersizim böyle. Gündelik hayatta sonuç-

ta hepimiz gibi romancı da öyle, edebiyatçı da öyle, sanatçı da

öyle. Süper marketten domatesini alan, evinin kirası ödeyen

ya da bir yerde faturasını yatıran. Anlatabiliyor muyum? Çok,

çok farklı bir şey değil.

İstanbul başka

İstanbul bence öyle bir şehir ki, insanın birebir şehirle ilişki

kurması gerekiyor. Mesela Ankara’da şehir ile kurduğumuz

ilişki genelde çevremiz üzerinden gidiyor. İstanbul’da ise ben-

ce insanın çevresi buradaysa, dostlukları ayrıca güzel ama bir

de şehir ile kurduğumuz bir bağ var. Ondan bence kişinin ken-

disini mahrum bırakmaması gerekiyor. Yani çıkıp dolaşabil-

mek, ne bileyim sevdiğiniz bir yerden köfte almak, sevdiğiniz

kitapçıya gitmek. Bir yerde oturmak, bir çay evinde taburenin

üzerinde oturup denize bakmak. Birebir şehir ile kurduğunuz

ilişkiler neyse ondan yoksun kalmamak. Ben bunu sürekli ya-

pıyorum.

İki Elif var bende

Benim iki yanım da var. Çok asosyal bir halim de var, kendi içi-

ne kapanan çekilen… Özellikle yazdığım dönemlerde öyle olu-

yorum ve öyle bir hal ki, kabuklaşıyorsunuz. Çok da fazla bir

temasınız olmuyor dış dünyayla. Yazarken de bu tür dönem-

lerden de geçmemiz gerekiyor. Çünkü çok yalnız bir sanat,

“sanatların en yalnızı” diyorlar. Okurken de yalnızız aslında,

sadece yazarken değil. Ama bunu sürekli yapmamak gerek-

tiğini inanıyorum. Tersi de var bende. Mesela imza günlerini

seviyorum, edebiyat etkinlikleri, okurla buluşmalar bazen

beni o kadar etkileyen, duygulandıran anlar ki… Mesela anne

geliyor, yanında kızıyla beraber, torunuyla beraber bu arada

evdeki anneanne için kitap imzalamamı istiyorlar, dört kuşak

aynı evde aynı ailenin içinde düşünebiliyor musunuz? Bunları

görüp de etkilenmemek, duygulanmamak mümkün değil. Bu

nedenle romancının bence okurla bağını kaybetmemesi gere-

kiyor. Bizim ilhamımızın, enerjimizin önemli bir kısmı da ora-

dan geliyor. Yoksa açıkçası o kadar hoyrat da olabiliyor içimiz-

deki kültürel ortam. Bu tarafa çok kapılırsanız eleştirilerden

çok etkilenebilirsiniz de. Ama okurdan gelen enerji çok güzel,

insanı besliyor, canlandırıyor. Bir de belki bir sorumluluk da

yüklüyor omuzlarınıza daha iyi yapabilmek için.

Öfke tabii ki oluyor olmaz mı

Hepimizde var. İnsanız sonuçta ama çok öfkeyle hareket et-

memek mümkün. Şu mümkün; yazarken öfke ile nefret ile

yazmamak, birilerinin işte nasıl açığını bulurum da acaba al-

tını oyarım ya da onun yamuğunu yakalarım duygusu ile yaz-

Page 31: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

mamak. Bu gayet mümkün ve böyle olması gerektiğine ina-

nıyorum. Yoksa gündelik hayatta tabii ki insanız, öfkeleniriz,

düşeriz, kalkarız, yeri gelir biz de kıskanırız. Hani zannediliyor

ki dışarıdan bakılınca bir şeyi başaran bir insan hayatında hiç

kimseyi kıskanmaz. Kıskançlık hepimize özgü ve biz yazarlar

çok kıskancız aslında, sürekli birbirimizi kıskanırız. Onun için

bunlar benim bilmediğim duygular değil ki, ama önemli olan

yazarken, üretirken bunlarla hareket etmemek. İnsan bilir bir

bilgisayarın başına geçtiğinde. Kendimizi, içimizdeki enerjiyi

biliriz. Bazen öyle anlar olur ki “Ben şu halde yazmayayım”

derim. Giderim dolaşırım, yürürüm, tekrar dönerim. Bir parça

değişebilmiş ise ruh halim öyle yazmaya çalışırım. İlla da her

zaman bunu yapabilirim aynı derecede diye iddia etmiyorum.

Ama en azından benim kendi açımdan kulağıma küpedir bu.

Çok nefret ile öfke ile art niyet ile yazmamak bence bir önem-

senmesi gereken bir ilke.

Eleştiriler

Vallahi şimşekleri üzerime çekiyorum diye düşünmüyorum.

Ben kendim hakkında o şekilde cevap veremeyeceğim. Ben

mesela imza günlerinde okurlardan o kadar muhabbet görü-

yorum ki, gelen maillerden, yayın evine, ajansa gelen mektup-

lardan, web sitesine gelenlerden. Bulunduğun yere baktığım-

da çok şükür ben inanılmaz bir muhabbet görüyorum. Okur ile

ilişkim açısından. Basında eleştiri alıyorsunuz. Yeri geldiğinde

bir köşe yazarı veya öbür köşe yazarı bir şey yazıyor. Bunlar

çok doğal, tabii ki olacak.

Kadınlar daha hoyrat

Bence dünyanın her yerinde buna benzer şeylere rastlaya-

biliyoruz. Türkiye’de bir parça daha hoyrat özellikle bence

kadınlar söz konusu olduğunda daha hoyrat. Bir de birbirine

yakın gibi görünen yaşam tarzları olan kadınların, birbirlerine

yönelttikleri eleştirilerin tonuna dikkat ettiğimde, biz de çok

hoyrat olduğunu görüyorum. Artı bir hırçınlık var bizde. Onu

da maalesef görmek, mümkün olduğunca da aşmak lazım.

Kültürel elit

Benim bahsettiğim hoyratlık zaten okurdan gelen bir hoyratlık

değil. Ben onu çok ayırt ediyorum. İkisi birbirinden ayrı bence.

Çünkü bizde kültürel bir elit var. Maalesef Türkiye’de kültürel

elit biraz daha tek tek bir yere bağlı. Mesela tek bir yere bağ-

lı derken İstanbul merkezli. Amerika’ya gittiğinizde biraz daha

coğrafi mobilite var. Bizde biraz daha İstanbul’a bağımlı bir

kültürel elitten bahsediyorum. Onun da kendi içinde tanışıklar,

adacıklar, o adaların kendi içinde oluşturduğu diller var. O ada-

nın dışında kalan bir insan aleyhine konuşmak o adaya kolay

geliyor, öbür ada da o oda aleyhine konuşuyor. Ben bütün bu

adacıkların ötesine geçmek gerektiğine inanıyorum. Edebiyatın

İstanbul, İzmir, Ankara üçgeninin dışına geçmesi gerektiğine

inanıyorum. En önemlisi de edebiyatın elitist olmaması gerekti-

ğini düşünüyorum. O nedenle şimdi bahsettiğimiz bu hoyratlık-

lar, daha çok elit kesim arasında kalan hoyratlıklar. Amasya’ya

gittiğinizde, Sivas’tan yazan bir okurun mektubunu okuduğu-

nuzda bambaşka bir dil var. Okur orada sadece bir şeye bakı-

yor. Kitabı eline alıyor, 40 sayfa okuyor, sevmemişse okumayı

bırakıyor. Medya, “Bu dünyanın en iyi kitabı” da dese okumu-

yor. Çünkü sıkılmış, bırakıyor. Ama o kitabı sevmişse, kalbinde

bir şeye dokunmuşsa o kitabı anneannesine veriyor, yengesine

veriyor, Almanya’daki kuzenine gönderiyor. O kuzen okuyor o

kitabı, tekrar gönderiyor. Bu muazzam bir şey, orası çok güzel.

Çok satmak çok kazanmak

Ben bu ölçümleri hakikaten nasıl, neye göre yaptıklarını pek

iyi anlamıyorum. Ama satış rakamlarından bahsediyorsak ma-

alesef Türkiye’de gerçek satış rakamlarını hiçbir zaman bilemi-

yoruz. Çünkü çok ciddi bir korsan var hala ve bütün bir kültür

dünyasını zedeliyor. Çünkü yalnızca yazardan değil; çevirmen-

den, yayınevinden çalınan para demek. Ama bir şeyi eklememe

müsaade ederseniz, başarının ölçütü çok kitap satmak mı? Bir

kitabın üzerindeki rakam sayısının artması mı? Hakikaten öyle

hissedemiyorum, öyle bakamıyorum. Beni mutlu eden ille de

bir şeyi başardım anlamında değil. Ama yüreğimi ferahlatan

şeyler, anlar var. Bu da okur ile buluşmalar, bir hikayenin bir

insanda azıcık bir etki yapmış olması, orada uyandırdığı bir gü-

zellik… Belki biraz daha ruhani bakmaya gayret ediyorum.

İkinci iş yapmak zorunda kaldım

Türkiye’de tablo çok büyük oranda değişmiş değil. Hala birçok

insan çok ciddi zorluk çekiyor, aynı anda yazdıklarıyla geçine-

bilmekte… Ben çok uzun seneler bunu yaşadım ve yazarlığın

yanı sıra başka işler yapmak durumunda kaldım. Böyle pat diye

olmadı. Yakın zamanda belki daha rahatladım o anlamda ama

ben yakın zamana kadar aynı zamanda üniversitede çalışarak,

ders vererek yazdım.

Kitap neden okunmuyor

Tabii ki karşılaştırdığımızda insana üzüntü veriyor. Bu bir ih-

tiyaç, öyle bir ihtiyaç ki kitap okumadığınızda kendinizi boş

hissediyorsunuz. Bir şeyiniz eksik, hayatınızdaki çok temel bir

şeyin eksikliğini duyuyorsunuz. O ihtiyacın eksikliği duyulma-

ması tabii ki bizim açımızdan üzücü bir şey ama ben biraz daha

temkinli bakıyorum bu tür araştırmalara. Çünkü az önce de ko-

nuştuğumuz gibi maalesef Türkiye’de çok ciddi bir korsan var.

Güneydoğu’da, yazlık bölgelerde, büyük şehirlerde aslında ne

kadar kitap satıldığını bilemiyoruz. İkincisi Türkiye’de batıdaki

birçok ülkeden farklı olarak kitap kişisel bir mal değil. Bir insan

bir kitabı sevdiği zaman, özellikle kadın okur etrafındakilere

okutuyor. En başta kocasına, erkek arkadaşına okutuyor. Dola-

yısıyla aynı kitabı aslında bazen dörtle çarpmanız lazım.

Karakterleri nasıl yaratıyor

Ben hep iki tür romancılık olduğuna inanıyorum. Biri biraz daha

mühendis gibi çalışmak. Matematiği var. Romancı kafasında

bütün bir kurguyu yapıyor. Biliyor aslında hangi karakter ne za-

man, ne söyleyecek, onun ağırlığı ne, o neye yol açacak. Biraz

daha erkeksi bir yazım tarzı aslında. Ama bu demek değil ki sa-

dece erkek yazarlar bu tarz yazıyor. Bu tarz yazan kadın yazarlar

da var. Ve bunun ben dünya edebiyatında ve Türk edebiyatında

çok iyi örnekleri olduğunu düşünüyorum. Saygı duyduğum bir

tarz. Ama benim tarzım değil, ben öyle yazmıyorum.

Nasıl yazıyor

Ben yazarken daha sarhoş gibi yazıyorum, tam ne yaptığımı

bilmeden yazıyorum. Bunu derken neden bahsediyorum; bazen

bir resimle, bazen bir duyguyla, bazen bir sezgiyle yola çıkıyo-

rum; bir karakteri görüyorum. Mesela öyle anlar var ki bir ro-

manı yazarken açılış sahnesini görüyorum ya da birkaç resim

birbirini kovalıyor. Sonra ben o gördüğüm resimdeki karakteri

anlamaya çalışıyorum. Kim bu? Nasıl bir insan? Daha bilinçaltı

rüyalar… Bazen öyle şeyler oluyor ki, altı sayfa sonra, sekiz say-

fa sonra o karakterin ne yapacağını ben de bilmiyorum. Kenarda

tutmak istediğim bir karakter…

söyleşi30

“Ekonomik bir iş değil yazarlık. Mesela bazen altı ay boyunca yazarsınız, ortaya 120 sayfa çıkar ve an gelir o 120 sayfadan 100’ünü atarsınız, geriye kalır 20 sayfa. Ben yazarlığın yazmak kadar yazdıklarından vazgeçebilmek sanatı olduğunu düşünüyorum.”

Page 32: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Ya karakterler çılgınlık yaparsa

Ben kendimi bir kuklacı gibi görmüyorum. Yani benim elimde bu ka-

rakterlerin ipleri durmuyor. Ben onları yukarıdan yönetmiyorum. Ben

neyi seviyorum? Onların peşine düşmeyi. Onlar beni yönlendirsin. Ka-

rakterler kendi kendilerini yaratıyor. Dil öyle bir şey ki, bir kelime öbür

kelimeyi istediği için oraya gidiyor. Dilin kendine ait bir gücü var. Biz

zannediyoruz ki, ben dili alır şekillendiririm hamur gibi. Bence değil. Dil

bizi şekillendiriyor.

Beğenmezsem atarım

Çok oluyor, yazarken atıyorum da. Ekonomik bir iş değil zaten yazarlık.

Yani mesela bazen altı ay boyunca yazarsınız, ortaya 120 sayfa çıkar ve

an gelir o 120 sayfadan 100’ünü atarsınız, geriye kalır 20 sayfa. Ben ya-

zarlığın yazmak kadar yazdıklarından vazgeçebilmek sanatı olduğunu

düşünüyorum. Ben, “İskender”i yazdığımda bundan çok daha kalın bir

kitaptı. O kadar çok bölümden, karakterden, ayrıntıdan vazgeçtim ki…

Okunmaz diye değil. Çünkü romanı kurarken yaptığımız her şeyi, yaz-

dığımız her şeyi kullanmak zorunda değiliz. Bazen 10 sayfa yazarsınız

oradan geriye iki cümle kalır ama damıtılmış iki cümledir özü. Kelime-

nin önemine inanıyorum yazarken.

Başarı nedir

Başarı benim çok odaklandığım bir kelime değil, yani belki bir hedeften

ziyade işimi yaparken üretebildiğim, yaptığım şeyin bir sonucu diyelim.

Ama yola çıkarken ben başarmalıyım diye yola çıkmıyorum.

Evrenin kendi matematiği var

İlginç bir şey de var, galiba evrenin de böyle kendi matematiği var. İn-

san başarıya çok odaklanınca sanki başaramıyor. Yanında başka şeyler

de olmalı. Bu mesela çocukları mutlu etmek olabilir, bir başkası için

birine hayrınızın dokunması olabilir. Yani işin içinde bence çok maddi-

yatla açıklayamadığımız başka birtakım unsurların olması da gerekiyor.

Bu bir yumak ve oraya odaklandığınızda kendiliğinden gelen şeyin adı

bence başarı. Biraz soyut bir açıklama oldu ama ben bunu çok hissedi-

yorum, böyle olduğuna inanıyorum. Tabii ki güzel ama sonuçta hepi-

mizin birey olarak şu yeryüzündeki vaktini güzel geçirmek amacı. Baş-

kalarına da kendine de kainata da güzellikler getirerek. Ama kimi bunu

matematik profesörüdür o aşkı yayarak yapar, kimi kelimelerle yapar,

kimi bunu bir şey üreterek yapar, kimi evinde minnacık takı yaparak ya-

par. Ama her neyse yapabildiğimiz, elimizden gelen yeteneğimiz neyse

onu açığa çıkartmanın sonucunda gelen şey başarı.

31

Fotoğraf: Gökhan Çelem

Page 33: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

32 haber

Tasarım bienalinde Vestel imzasıİstanbul’un ilk tasarım bienali 13 Ekim-12 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Uluslararası saygın kuruluşlardan aldığı tasarım ödülleriyle Türkiye’de ve dünyada tasarımdaki gücünü tescilleyen Vestel, bienalin eş sponsorları arasında yerini aldı.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 13 Ekim-12

Aralık tarihleri arasında düzenlenecek olan tasarım bie-

nalinin teması, Londra Tasarım Müzesi Direktörü ve aynı

zamanda İstanbul Tasarım Bienali Danışma Kurulu Üyesi olan

Deyan Sudjic’in önerisi ile “Kusurluluk” (Imperfection) olarak

belirlendi. İstanbul Tasarım Bienali, “Kusurluluk” temasıyla

bir yandan İstanbul’un farklı yaratıcı potansiyeline övgü ni-

teliği taşırken, bir yandan da günümüz dünyasında tasarım

ile ilgili geniş bir bakış açısının oluşumunu destekleyecek.

Sudjic’e göre, bu tema, dünyaya İstanbul hakkında bir şeyler

söyleme imkânı yaratırken, aynı zamanda çağdaş tasarımın

doğası adına keskin bir bakış açısı sunacak. Vestel’in eş spon-

sor olarak yer alacağı bienalin küratörleri ise Emre Arolat ve

Joseph Grima.

Dünya çapında bir etkinlik

Bienalin tanıtımının gerçekleştirildiği basın toplantısında bir

konuşma gerçekleştiren Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu

Başkanı Ömer Yüngül; Vestel’in tasarım kavramını fark yarat-

manın en önemli unsurlarından biri olarak gördüğünün altını

çizdi.

Yüngül, “Vestel olarak tasarıma verdiğimiz önemi şimdi bir

adım daha öteye taşıyor ve bu alanda ülkemizin en saygın et-

kinliği olan İstanbul Tasarım Bienali’ni destekliyoruz. Dünya

çapında da ses getireceğine inandığımız bu organizasyonun

Türkiye’nin tasarım alanındaki etkinliğini göstermede, farklı

ülkelerden tasarım sanatçıları arasında iletişim sağlamada ve

gençleri tasarımı bir meslek olarak tercih etmeye teşvik etme-

de çok önemli rol üstleneceğine inanıyoruz” dedi.

Gençlerler birlikte tasarlıyoruz

Vestel, bienal kapsamındaki ilk etkinliğini 22-27 Mart tarih-

lerindeki “tasarımda özelleştirme” (customization) temalı

atölyeyle gerçekleştirdi. Atölye katılımcıları Marmara, TOBB,

Okan, Ege, İzmir Ekonomi, Yıldız Teknik, Yeditepe ve Maltepe

üniversitelerinde endüstri ürünleri tasarımı, grafik tasarım,

iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümlerinde okuyan öğrenci-

lerden oluştu. Atölye katılımcıları, belirlenen 17 şehrin özel-

liklerini analiz ederek, soğutucu ürün (buzdolabı) tasarımını

tanımladıkları bu özellikler doğrultusunda özelleştirdiler.

Atölyenin ilk aşamasında katılımcı öğrencilerden; İzmir, Van,

Mardin, Konya, Antalya, Çanakkale, Ankara, İstanbul, Kayse-

ri, Hatay, Gaziantep, Adana, Kastamonu, Eskişehir, Kütahya,

Bursa ve Trabzon kentlerini, tarihi ve kültürel doku, yemek

kültürü ve alışkanlıkları, kendine has yaşam tarzı gibi belirgin

özelliklerini incelemeleri ve bunun sonucunda seçilen şehre

ait tema ve anahtar kelimeleri sunmaları istendi. Sonrasında

ise bu temalardan yola çıkarak teknik, işlevsel ve estetik açı-

dan “özelleştirme” temasına uygun tasarımlar gerçekleştir-

meleri beklendi.

Atölye çalışmalarının sona erdiği 27 Mart Salı günü, Beyoğlu

Gençlik Merkezi’nde tüm katılımcıları bir araya getiren genel

sunumda, atölyede ortaya konan soğutucu tasarımları hangi

temalardan hareket edildiği de anlatılarak izleyicilere sunul-

du. Atölyenin yürütücülüğünü Vestel Beyaz Eşya Endüstriyel

Tasarım Grubu Yöneticisi Murat Hondu ve Vestel Beyaz Eşya

Endüstriyel Tasarım Grubu uzman tasarımcılarından Nuray

Işık üstlendi.

İstanbul Tasarım Bienali’nin teması, İstanbul Tasarım Bienali Da-nışma Kurulu Üyesi ve Londra Tasarım Müzesi Direktörü Deyan Sudjic’in önerisi ile “Kusurluluk” (Imperfection) olarak belirlendi. Deyan Sudjic, kaleme aldığı tema metninde, sonsuz katmanlara ve sürekli gelişen kentsel, sosyal ve kültürel değişimin getirdiği canlı-lığa sahip bir şehir olarak İstanbul’un bu temanın içeriğini incele-mek için en uygun şehir olduğunu ifade ediyor. Ayrıca, İstanbul’un kusursuzluktan çok uzak, buna karşın dünyadaki en enerji verici ve en hareketli şehirlerden birisi olduğunu söyleyen Sudjic, metinde şehrin kendine has özelliğinin bu kusurluluğun doğurduğu belirsiz-lik ve geçicilik durumu olduğunun altını çiziyor.

“Kusurluluk” (Imperfection)

Page 34: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

33

Vestel, bienal kapsamındaki ilk etkinliğini 22-27 Mart tarihlerindeki “tasarımda özelleştirme” (customization) temalı atölyeyle gerçekleştirdi.

Atölye çalışmasındaki tasarımlar arasında en çok, İstanbul’daki Kız Kulesi’nden esinlenilerek tasarlanan buzdolabı beğenildi.

Page 35: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

34 haber

New York’ta İstanbul konuşulduZorlu Gayrimenkul, 9 Mayıs’ta New York’ta düzenlenen “Real Estate Investment in Global Cities: Istanbul as Case Study” etkinliğinde Amerikalı yatırımcılara İstanbul’un gayrimenkul alanındaki potansiyelini anlattı.

Zorlu Gayrimenkul, The American Turkish Society

(Amerikan Türk Cemiyeti - ATS) ile gerçekleştirdiği

işbirliği kapsamında 9 Mayıs’ta New York’ta düzen-

lenen “Real Estate Investment in Global Cities: Istanbul as

Case Study” etkinliğine katıldı. Zorlu Gayrimenkul Yönetim

Kurulu Üyesi Emre Zorlu ve ATS Başkanı Murat Köprülü’nün

açılış konuşmalarını yaptığı panele alanında uzman konuş-

macılar da katıldı.

Colombiya Üniversitesi Küresel Düşünce Komitesi Eş Baş-

kanı Dr. Saskia Sassen, Cushman & Wakefield Murahhas

Üyesi Jeff Cushman, Loeb Partners Corporation Murahhas

Üyesi Said Armutçuoğlu ve Zorlu Gayrimenkul Genel Mü-

dür Yardımcısı Mehmet Even dünyadaki küresel şehirleri ve

İstanbul’un önemini anlattı.

ATS Başkanı Murat Köprülü İstanbul’un dünyadaki şehir-

ler arasında yerinin giderek arttığına, gerçek anlamda bir

küresel şehir olduğuna değindi ve İstanbul’un çok uluslu

şirketler için cazibe merkezi olduğunu söyledi. Konuşma-

sında Zorlu Holding ve grup şirketleri hakkında bilgi veren

Zorlu Gayrimenkul Yönetim Kurulu Üyesi Emre Zorlu, Zorlu

Gayrimenkul’ün 2006 yılında, yurtiçinde ve yurtdışında de-

ğerli araziler üzerinde nitelikli gayrimenkul projeleri geliştir-

mek üzere kurulduğunu anlattı ve sözlerine şöyle devam etti:

“İlk projemiz olan bugüne kadar birçok uluslararası mimari

ve sektörel gayrimenkul ödülüne layık görülen Zorlu Center,

2,5 milyar Dolar yatırım ile İstanbul’un en değerli projesi

olarak hayata geçiyor. Türkiye’nin ilk beş fonksiyonlu karma

kullanım projesi olan Zorlu Center, bünyesinde dünya çapın-

da bir Performans Sanatları Merkezi’ni, premium luxury otel

markası Raffles’ı, ofisleri, alışveriş merkezini ve rezidansları

bulunduruyor. 2013’te açılacak bu projemizle İstanbul’a hem

İstanbullular hem de yabancı ziyaretçiler açısından yeni bir

cazibe merkezi kuruyoruz. Zorlu Center ile gayrimenkul ge-

liştirme alanında önemli bir fark yaratıyoruz ve bu sayede

birçok yabancı fon ve yatırımcıdan davet alıyoruz. Bunların

arasında Amerika ve özellikle de New York bulunuyor. Önü-

müzdeki dönemde burada da farklı projelerle yer almayı he-

defliyoruz.”

İstanbul, Avrupa’nın en hızlı yükselen şehri

Colombiya Üniversitesi Küresel Düşünce Komitesi Eş Başka-

nı Dr. Saskia Sassen, panelde yaptığı konuşmada, “Gerçek

anlamda küresel bir şehir, organizasyonel yetenekleri ve

ekspertizleri birleştiren bir şehirdir. Küresel şehirlere maddi

olmayan bir üretim yeri olarak baktığımızda, şehirlerde kül-

türel ve tarihi geçmiş büyük önem taşıyor. Bu yönden küresel

şehirler birbirinden ayrışıyor. Örneğin Çin ve ABD’de birden

fazla küresel şehirler var ve bunlar da birbirinden çok farklı.”

İstanbul’un olağanüstü kültürel ve tarihi geçmişiyle dünya-

daki birçok şehirden olumlu yönde farklılaştığını belirten

Sassen, “Günümüzde binaların nasıl göründüğü değil bu

binaların nasıl kullanıldığı ve alt yapılarının nasıl kurgulan-

dığı küresel şehirler için çok daha önemli. İstanbul, değişen

coğrafyaların ve küresel dengelerin düğümü olarak tanımla-

nıyor. Bu özelliğiyle son yıllarda Avrupa’nın en hızlı yükse-

len şehirlerinin başında geliyor. Ayrıca İstanbul günümüzde

doğunun ve batının birlikteliğini en iyi yansıtan şehirlerden

biri.”

Konuşmasında gelişmekte olan şehirlerin önemli fırsatlar

barındırdığını dile getiren Cushman & Wakefield’in Murah-

has Üyesi Jeff Cushman, “Bu şehirlerde biraz da risk alarak

ortaklıklar yoluyla olağanüstü işler başarabilirsiniz. Bugün

Hindistan, Çin veya Türkiye’ye gittiğinizde ne kadar çok iş

yapabileceğinizi görüyorsunuz” dedi.

Loeb Partners Corporation Murahhas Üyesi Said Armutçuoğ-

lu ise, İstanbul’un dünya ekonomisine girişte özellikle gay-

rimenkul konusunda önemli bir gelişime ihtiyacı olduğunu

söyledi ve konuşmasını şöyle sürdürdü: “İstanbul’da konut

ihtiyacı çok fazla ve özellikle depreme dayanıklı olmayan bi-

naların fazla olması önemli bir sorun. Yapılan araştırmalarda

bundan sonraki 10 yıl içerisinde 3,7 milyon konut artışı ön-

görülüyor. Mortgage ise yeni yeni gelişiyor ve şu an için kısa

vadeli. Türkiye’de gelişen orta sınıf emlak ihtiyacını artırıyor.

Ayrıca konutun yanı sıra ofislere baktığımızda A sınıfı ofisler

Page 36: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

35

giderek artıyor satış ve kira fiyatları çok yüksek değil ve çok

önemli fırsatlar var.”

İstanbul önemli bir merkez haline geliyor

Türkiye’nin birçok sektörde yatırım potansiyeli olduğuna

değinen Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet

Even, son 10 yıllık dönemde ekonomik potansiyeli açığa çı-

karmada bir sıçrama yaşandığını kaydetti. Even, konuşması-

nı şöyle sürdürdü: “Türkiye nitelikli endüstrisinin yanı sıra

1,5 milyar tüketiciye olan yakınlığı nedeniyle Doğu Avrupa,

BDT ve MENA’yı (Ortadoğu ve Kuzey Afrika) kapsayan ge-

niş bir bölgede bir numaralı üretici ve ihracatçı konumunda.

İstanbul 14 milyonluk nüfusuyla uluslararası şirketler için

merkez haline geliyor. İstanbul’da konut yatırımlarının yanı

sıra perakende, ofis ve otel yatırımları açısından Türkiye

çok cazip bir konumda. Batı ülkelerinde gayrimenkul yılda

yüzde 5 getiri sağlayabilir. Ancak bu Türkiye’de henüz inşa

aşamasındaki bir projede yüzde 50’yi bulabilir.”

“İstanbul son yıllarda Avrupa’nın en hızlı yükselen şehirlerinin başında geliyor. Ayrıca günümüzde doğunun ve batının birlikteliğini en iyi

yansıtan şehirlerden biri.”

Emre ZorluMurat Köprülü

Page 37: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

36 haber

Zorlu Gayrimenkul’e 14 ülkeden davetZorlu Gayrimenkul, Fransa’nın Cannes şehrinde 6-9 Mart tarihleri arasında düzenlenen dünyanın en prestijli gayrimenkul buluşması MIPIM 2012’de Zorlu Center ve Zorlu Levent projeleri ile yabancı yatırımcıların ilgi odağı oldu.

Zorlu Gayrimenkul; dünyanın en prestijli projeleri ara-

sında yer alan Zorlu Center ile Zorlu Levent projeleri-

ni, çeşitli ülkelerden yaklaşık 19 bin kişinin katılımıyla

Fransa’nın Cannes kentinde gerçekleştirilen MIPIM 2012 fu-

arının en gözde alanlarından Riviera salonundaki standında

tanıttı. 6-9 Mart tarihleri arasında düzenlenen MIPIM bu yıl,

1.223 yatırımcı firma olmak üzere 90 ülkeden 6 bin 257 fir-

maya ev sahipliği yaptı. MIPIM 2012’nin 6 Mart’taki Majestic

Hotel’de gerçekleştirilen “Investor’s Lunch” etkinliğinin spon-

sorluğunu üstlenen Zorlu Gayrimenkul, aralarında farklı ülke-

lerden önemli yatırımcıların da olduğu çok sayıda davetliye

İstanbul ve Türkiye’yi tanıttı.

Türkiye’nin 2013 yılı onur ülkesi seçildiği MIPIM’de İstanbul’un

ve Türkiye’nin tanıtımı için önemli çalışmalar yürüten Zorlu

Gayrimenkul, geçen yıl da MIPIM açılış gecesinin ev sahipli-

ğini üstlenmiş ve 7 bin seçkin konuğu ağırlayarak eski ve mo-

dern İstanbul konseptiyle Türkiye’nin tanıtımına önemli bir

katkı sağlamıştı.

“Sadece projelerimizi değil, Türkiye ve İstanbul’u tanıtma

misyonunu da üstlendik”

İstanbul’a “değer” katacak benzersiz projeleri geliştirmeyi

öncelikleri olarak gördüklerini dile getiren Zorlu Gayrimenkul

Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even, “Bu öncelik çerçe-

vesinde geçen yıl olduğu gibi bu yıl da dünyanın en önemli

yatırımcı ve gayrimenkul kuruluşlarının yöneticileri, yerel yö-

netim temsilcileri ve bürokratların katılımı ile gerçekleştirilen

MIPIM’i İstanbul’un tanıtımına yönelik bir fırsata dönüştürme-

yi hedefledik” dedi. Gerçekleştirdikleri bu tanıtım çalışmaları-

nın da katkılarıyla Türkiye’nin MIPIM 2013 Onur Ülkesi olarak

seçilmesinden mutluluk duyduklarını belirten Even, dünyada-

ki en iyi karma projelere örnek olan Zorlu Center’ı uluslararası

alanlarda tanıtırken, böylesine önemli alanlarda yalnızca pro-

jelerini anlatmak için değil aynı zamanda Türkiye’yi tanıtma

sorumluluğuyla hareket ettiklerini belirtti.

Zorlu Center’a yoğun bir yabancı yatırımcı ilgisi var

Gayrimenkul geliştirme alanında yarattığı farkla, sadece

Türkiye’de değil Avrupa ve bölge ülkelerinde de merakla takip

edilen Zorlu Center, daha önce olduğu gibi bu yıl da yoğun bir

yabancı ilgisiyle karşılaştı. Zorlu Gayrimenkul’ün hedef kitle-

sinin Avrupa’dan Ortadoğu’ya, Rusya’dan Amerika’ya kadar

geniş bir coğrafyada yaşadığına dikkat çeken Even, “Zorlu Gay-

rimenkul olarak Türkiye’de olduğu kadar yurtdışında da katıl-

dığımız tüm etkinliklerde büyük bir ilgiyle karşılaşıyoruz. Zorlu

Center ve Zorlu Levent projelerimizle, henüz inşa aşamasında

aldığımız uluslararası ödüller de projelerimizin ne kadar nite-

likli olduğunu gösteriyor. Bu ilgi şu anda Zorlu Gayrimenkul’ün

yurtdışında da nitelikli projeler geliştirmesi yönünde ciddi ta-

leplere dönüşmüş durumda. Farklı modellerde gayrimenkul

geliştirme projeleri için aralarında Amerika, Rusya, İngiltere,

Almanya, İspanya, Portekiz, Azerbaycan’ın yanı sıra bazı Bal-

kan, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin de yer aldığı 14 ülke-

den davet aldık. Ayrıca aralarında iki büyük uluslararası banka-

nın da bulunduğu yabancı fonlardan da teklif var” dedi.

Page 38: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

37

Zorlu Center yılda 1 milyon yabancı turisti ağırlayacak

Türkiye’nin ilk beş fonksiyonlu karma kullanım projesi olan

Zorlu Center ile İstanbul’un tam kalbine yeni bir cazibe mer-

kezi kurduklarını ifade eden Even, İstanbul Boğazı’nın en gü-

zel noktasındaki konumuyla ve fonksiyonları ile İstanbul’un

buluşma noktası olmanın dışında ülkenin turizmine de büyük

katkıda bulunacağını ve tüm fonksiyonlarıyla yılda 1 milyon

yabancı turisti ağırlayacaklarını söyledi.

Performans Sanatları Merkezi, Raffles Otel, ofis, alışveriş mer-

kezi ve rezidansların yer aldığı beş fonksiyonlu karma kullanım

projesi olan Zorlu Center projesi; 2,5 milyar Dolarlık yatırım

ile hayata geçiyor. Bu projeyle aynı zamanda İstanbul yeni

bir kent meydanı kazanıyor. 2013 yılının ilk çeyreğinde tüm

fonksiyonlarıyla açılacak olan Zorlu Center’da, 72 bin metre-

karelik yeşil alan bulunuyor. 50 bin metrekare büyüklükteki 3

bin 70 kişi kapasiteli Performans Sanatları Merkezi ise Zorlu

Gayrimenkul’ün ülkeye olan sorumluluğunun önemli bir yan-

sıması. Zorlu Center projesi geliştirilirken İstanbul’un en çok

ihtiyaç duyduğu alanlardan birinin de kültür-sanat etkinlikle-

rinin gerçekleştirilebileceği alanlar olduğu gözlemlendi. Bu

nedenle sanatın çeşitli dallarına ev sahipliği yapmak üzere çok

amaçlı sanat merkezi olarak tasarlanan Performans Sanatla-

rı Merkezi’ne önemli bir yer ayrıldı. Zorlu Gayrimenkul, Zorlu

Center içinde yer alacak otel için ise tercihini “premium luxury”

otel markası Raffles Hotel & Resorts’dan yana kullandı. Raffles

İstanbul, Zorlu Center’ın hizmet anlayışında kişiye özel hizmet

(butler) sunacak. Zorlu Center içinde yer alacak olan AVM,

İstanbul’un yeni lezzet ve moda merkezi olacak ve konseptiyle

mevcut alışveriş merkezlerinden ayrışacak. Zorlu Center AVM,

İstanbul’un kültür dokusuna uygun şekilde farklı ihtiyaçlar için

farklı seçenekler sunacak. AVM’de, dünyaca ünlü markaların

bulunduğu yaklaşık 200 mağaza yer alacak ve dünyanın dört

bir yanından gurme lezzetlere ev sahipliği yapılacak. Zorlu Cen-

ter AVM, yeşil alanları ve zengin peyzajıyla da İstanbullular’ın

yeni buluşma merkezi olacak. İç tasarımı için dünyaca ünlü

moda şirketleriyle görüşmelerin sürdüğü rezidansların ise bü-

yüklükleri 117-735 metrekare arasında değişiyor. 1+1’den 5+1’e

kadar farklı tipte rezidanslar, İstanbul’un eşsiz manzarasını

seçkin ailelerle buluşturacak. 20 bin metrekare ofisler ise, ça-

lışanlara yeşilin içinde daha rahat çalışma imkanı sağlayacak.

Gayrimenkul geliştirme alanında yarattığı farkla, sadece Türkiye’de değil Avrupa ve bölge ülkelerinde de merakla takip edilen Zorlu Center, MIPIM

2012’de yoğun bir yabancı ilgisiyle karşılaştı.

Page 39: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

38 söyleşi

Vestel’de 13 yıldır Mali İşlerden Sorumlu Genel Müdür

Yardımcısı olarak görev yapan Alp Dayı, Vestel Şir-

ketler Grubu CFO görevine atandı. Türkiye’de 114 kişi-

lik, yurtdışında ise yaklaşık 20 kişilik bir ekibi yöneten Dayı,

“Bundan sonraki süreçteki sorumluluğumu ekip arkadaşlarım

ile beraber günlük işlerden çok, geleceğe dönük daha yapısal,

değişim yönetimine dönük kalıcı adımlar atmak ve hayata ge-

çirmek olarak görüyorum, heyecanım bu yönde” diyor.

İlk çalışma yeri, işin çeşitliliği, çalışma arkadaşları ve huzurun

önemine dikkat çeken Dayı, Vestel’in bu anlamda özellikle

gençler için ciddi bir okul ve tecrübe alanı olduğunu düşünü-

yor ve güçlü yönlerini şöyle özetliyor: “Vestel’in en güçlü yön-

lerinden biri bence çok dinamik, esnek ve hızlı bir yapısının

olması. Ayrıca; en üst seviye müşteri grubundan orta gruba

kadar farklı ihtiyaç ve ürün yapısında hizmet verebilen; müşte-

ri odaklı, onlara pazarda rekabet avantajı yaratabilen konum-

landırma yapabilen çözümler sunan bir şirket ve marka. Bizim

diğer bir başarımız da marketin içinde ve değişimleri anında

yakalayan güçlü bir satış organizasyonu ve bu değişimi çok

hızlı yerine getiren teknik ekipler.”

Z: Dokuz Eylül Üniversitesi Endüstri Mühendisli-

ği Bölümü’nden mezun olduktan sonra California

Üniversitesi’nden finans diploması almışsınız. Finans alanı-

na yönlenmenizin nedeni neydi?

Aslında mezuniyetten sonraki ilk iş deneyimim demir çelik

sektöründe (İDÇ) tesadüfen oluşan bir süreç ile finans bölü-

“Vestel ciddi bir okul” Vestel’i “güvenilir, rekabetçi, dinamik, esnek, yenilikçi ve çalışkan” diye tanımlayan Vestel Şirketler Grubu CFO’su Alp Dayı, “Vestel’in kültüründe; mücadeleci ruh, başarmak için engelleri ortadan kaldırmak için yılmadan çalışmak, değişime hızlı uyum sağlamak ve ileriyi gören sürekli yenilikçilik anlayışı hakim. Bu da Vestel’i farkı kılıyor” diyor.

Page 40: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

39

münde başladı. Ben her konuda olduğu gibi iş hayatında da

başlanılan yerin, çalışma arkadaşlarının ve özellikle birebir

çalışılan amirin önemine çok inanırım, bu bir bütündür. O dö-

nemdeki müdürüm beni çok etkiledi. Kendisi de mühendisti;

işini seven, çok çalışkan, belli prensipleri olan ve başarılı bir

yöneticiydi ve bana iş hayatında çok değer kattı, finansı da o

sevdirdi. Altı yıldan sonra ben onun yerine geçtim, o da halen

çalıştığı yabancı bir şirkette çok üst seviyede bir görev aldı. Şu

an Vestel’de de aynı değerleri bulabildiğim için şanslı oldu-

ğumuzu düşünüyorum. Daha sonra mali işler yöneticisi olarak

Raks’ta çalıştım. 24 yıllık iş tecrübemde Vestel üçüncü işim.

Ben aramıza yeni katılanlara ve özellikle iş hayatına ilk adımı

atan genç arkadaşlara hep aynı şeyi söylüyorum; ilk çalışma

yeri, işin çeşitliliği, çalışma arkadaşları, huzur çok önem-

li. Bence gençler için Vestel’de bunların hepsi var, ciddi bir

okul. Önemli olan çok acele etmeden bu tecrübeyi kazanmak

için çaba göstermek ve bu şansı iyi değerlendirmek gerekir.

Çok uluslu bir şirketlerde yer alan iş çeşitliliği, hatta fazlası

Vestel’de var bence. Huzur, işini sevmek, kararlılık, istikrar,

çok çalışmak ve kendini geliştirmek başarıda oldukça önemli.

Z: Vestel markası sizin için ne ifade ediyor?

Bana ilk çağrıştırdığı şeyler: güvenilir, başarılı, dinamik, es-

nek, yenilikçi ve çalışkan. Bulunduğumuz sektör yani “con-

sumer electronics” gerçekten son yıllarda çok ciddi rekabetin

yaşandığı, pazarda global güçlü rakiplerin yer aldığı, çok hız-

lı teknolojik değişimlerin yaşandığı zor bir alan. Bu arenada

Vestel’in geldiği nokta ve ölçek ciddi bir başarı olarak kabul

edilmeli. Vestel’in kültüründe mücadeleci ruh, başarmak için

engelleri ortadan kaldırmak için yılmadan çalışmak, değişime

hızlı uyum sağlamak ve ileriyi gören sürekli yenilikçilik anlayı-

şı hakim. Bu da Vestel’i farklı kılıyor.

Z: Vestel’de 1999’dan beri Mali İşlerden Sorumlu Genel Mü-

dür Yardımcısı olarak görev yapıyordunuz. Vestel’deki 13 yıl-

lık kariyeriniz sizin için nasıl bir deneyimdi?

1999’da ilk olarak Serbest Bölge’deki şirketimiz Vestelkom’da

(VKOM) Mali İşlerden Sorumlu Genel Müdürü Yardımcısı ola-

rak işe başladım. Bu dönemde SAP’nin şirketlerde ilk kurulu-

mu, alt yapı projeleri ve mali işlerinde yapılanmasını artırmaya

çalıştığı yoğun ve öğretici bir dönemdi benim için. Aynı yılda;

bugün için gerek Türkiye, gerekse Avrupa’da beyaz eşyada

ciddi söz sahibi konuma gelen Vestel Beyaz Eşya’nın fabri-

kalarının temelleri atılıyordu. VKOM’da devam eden sorum-

luluğumun yanı sıra beyaz eşyada da paralel bir sorumluluk

aldım. Birinin Manisa, diğerinin de lokasyonunun İzmir olması

nedeni ile yaklaşık 2,5 yıl İzmir’de işe başlayıp Manisa’da ta-

mamlamam gerekti. Bu süreçte tüm yatırımların finansmanı,

beyaz eşyanın halka açılması, iki kez ortaklık görüşmeleri için

due diligence çalışmaları, şirket değerlemeleri, mali işler or-

ganizasyonunun kurulması ve büyüme dönemini yönetmek

benin için çok önemli tecrübelerdi diye düşünüyorum. Bu dö-

nem hem iş arkadaşlarımı hem de grubu daha iyi tanımam için

çok önemliydi. Bu süreç devam ederken Serbest Bölge’deki

VKOM’un önce belli üretim fonksiyonlarının, daha sonra da

tüm işinin Manisa Vestel Dijital’e devri kararı alındı. Böylece

dijitalin de mali işler yönetim sürecini üstlenmiş oldum. Bu

süreçte de daha önce tecrübe etmediğim şirket birleşmeleri,

bölünme gibi mali mevzuatta ve daha teknik konularda da

kendimi geliştirme fırsatı buldum.

Z: Bu yıllar arasında yaşanan iki önemli finansal krizi nasıl

atlattınız? Sizlere nasıl bir tecrübe kazandırdı?

Bu iki önemli kriz bizlere kriz ve risk yönetimi tarafında cid-

di tecrübeler kazandırdı. 2008 sonuna doğru; tüm şirketler-

de olduğu gibi krizler belli daralmaları bizde de kaçınılmaz

kıldı. Mali işler tarafında da bu yapılanma yönetim kararı ile

başlamıştı. Bu çerçevede asıl amiral gemi olan Vestel Elekt-

ronik, son 10 yılda çoğunlukla birinci ya da ilk üçte yer alan

Türkiye’nin en büyük dış ticaret sermaye şirketlerinden Vestel

Dış Ticaret, onun Avrupa’daki sekiz iştirakini de kapsayan 2011

yıl sonu itibarı ile 4,1 milyar Dolar konsolide cirolu bir yapının

mali işler yönetiminin merkezileşme fikri hem çok zor, hem de

oldukça riskli ve cesaret gerektiren bir yaklaşımdı. Bu cesaret-

li kararından dolayı önce benim amirimi kutlamak gerekir diye

düşünüyorum. Bu son üç yıllık dönem itiraf etmeliyim ki benim

için oldukça zorlu bir süreçti.

Z: Kaç kişilik bir ekibiniz var? Vestel Şirketler Grubu’nun konsolidasyonuna giren 20 civarında faal şirketi var. Bunların biri Rusya’daki üretim şirketimiz, dokuzu Avru-pa’daki satış şirketlerimiz. Avrupa’daki satış şirketlerinde çoğunluk-la o ülkenin insanlarından oluşan yabancı çalışanlarımız bulunuyor. Türkiye’de şu an itibarı ile ben dahil 114 kişilik bir ekibiz. Bana bağlı sekiz müdür ve onlara bağlı kadrolar yer alıyor. Yurtdışında ise 20 civa-rında yabancı Mali İşler çalışanımız var.

Z: Ekibinizden beklentilerinizi anlatır mısınız?Bizim ekipte en önemli ve etkin görevi müdür arkadaşlar yerine ge-tiriyor. Orta yöneticiler olarak organizasyonda ciddi sorumluluk taşı-dıklarını düşünüyorum. Sorumlulukları ve yetkileri delege etmek, her şeyi bizzat yapmak değil; diğer arkadaşların gelişimini de planlayarak sevk ve idare ederek yönetmek önemli. Bir de şirket içi iletişim ve çö-züm odaklı yaklaşım bence yönetici kadrolarında çok önemli değerler. Vestel’in geleceği için aşağıdan gelen genç arkadaşlarımızın eğitilme-

si, iş beceri ve kazanımlarının artması, rotasyona tabi olarak gelişmele-ri, tek bir konuyu değil bütünü görebilmeleri, ekibin bir parçası olabil-meleri çok önemli. Kişilere bağımlı bir iş yapısı değil, işin gerektirdiği bir organizasyon ve paylaşımlı bir yapı olmalı. Herkesin yerini alabile-cek bir kişi olmalı, dahası planlanmalı. Tek başına çok çalışmak değil, ekip olarak paylaşımlı çalışmak, başarı ve başarısızlığa ortak olmak bu ruh için önemli. Bence bizler olmadan da işler hiç aksamadan ve aynı kalitede devam edebiliyor ise sistem başarılı demektir.

Sistemin başarısı

Alp Dayı

“Bizim sektörde rekabet avantajı yaratmak için sürekli büyümek,yani ölçek ekonomisi ciddi bir avantaj. Bu büyümenin motoru da satıştan geçiyor bence.”

Page 41: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

söyleşi40

Z: Dayanıklı tüketim malları sektöründe finans alanında ça-

lışmanın incelikleri neler? Nasıl bir iş/nasıl bir sorumluluk?

Bizim sektörde rekabet avantajı yaratmak için sürekli büyümek

yani ölçek ekonomisi ciddi bir avantaj. Bu büyümenin motoru

da satıştan geçiyor bence. Tespiti bu şekilde yapınca finans,

paralelinde muhasebe ve diğer mali işler fonksiyonlarının ön-

celikli görevlerinden birisi de satışın ihtiyaçlarına paralel des-

tekleyici modeller ve çözümler oluşturmak. Satış potansiyelini

destekleyebilmek için gelişmekte olan göreceli riskli pazarlar-

da müşteri limitlerinin artırılması yani alacak risk yönetimi, FX

yönetimi, müşteri/sektör karlılık analizleri, müşteri tahsilat

analizleri, finansal değişimlerin maliyet ve satışa etkilerini ön-

ceden görmek ve önlemler almak öne çıkan konuların bazıları.

Finans ekibimiz içerisinde sadece rakip analizi yapan, onların

finansal çözümlerini ve finansal raporlarını, maliyetlerini takip

eden, bizim tarafı ilgilendiren inovasyonlarına bakan bir eki-

bimiz var. Bizim de ekip olarak sektörün dinamiklerini takip

eden, yeni çözümlere ve gelişimlere açık bir yapıda olmamızın

gerektiğini düşünüyoruz.

Z: Vestel Şirketler Grubu’nda CFO görevine atandınız. Bu gö-

reve gelişiniz nasıl oldu? Yeni görev, yeni bir heyecan… Neler

hissediyorsunuz?

Son 3-4 yıldaki mali işler yapılanmasındaki değişim süreci,

ilave sorumluluklar ve deneyim ile bu noktaya geldiğimizi

söyleyebilirim. Bu sürede hem grubu hem de işleri iyice ta-

nıma fırsatı elde ettim, o nedenle bir sıkıntı hissetmiyorum.

Bundan sonraki süreçteki sorumluluğumu ekip arkadaşlarım

ile beraber günlük işlerden çok, geleceğe dönük daha yapısal,

değişim yönetimine dönük kalıcı adımlar atmak ve hayata ge-

çirmek olarak görüyorum, heyecanım bu yönde.

Z: Alp Dayı nasıl bir yöneticidir?

Genelde sakin bir yapım vardır. Panik yapmayı, veriye da-

yanmayan ani kararlar vermeyi ve stres altında yönetmeyi

sevmem. Önemli kararlar öncesi mutlaka çalışılmış, analiz ve

rakamlar ile değerlendirilmiş bir altyapı ararım. Paylaşımcı

ve katılımcı olmaya çalışıp ekip çalışmasını önemli bulurum.

Kişisel başarıdan çok ekip olarak başarılı olmanın değerli ol-

duğunu düşünürüm. Çalışma ortamının huzurlu olmasını sağ-

lamaya çalışırım. İşine severek gelen ve huzurlu bir ortamda

çalışmanın başarıyı artıracağına inanırım. Gençlerin ön plana

çıkmasını her zaman desteklerim, tecrübeli arkadaşlarında

gençlere destek olmak ve yol göstermeleri gerektiğini düşü-

nürüm. Sorumlulukları paylaşmak ve delege ederek yönet-

meye çalışırım. İş eğitimini ve gelişimi desteklerim. Her şeyi

bilmek ve tek başına yapmak mümkün değil, o neden ile iyi bir

yöneticinin detayı ve neyi nereden elde edebileceğini bilerek,

işi ve sorumlulukları delege ederek ekibi belli bir ahenk ile

yönetmesi gerekir. Belli düzeylerden sonra işin yüzde 50’den

fazlası yönetim becerileri olarak ortaya çıkıyor. Bence iyi bir

yöneticinin hedefi ve başarısı, arkasında iyi bir ekip ve siste-

matik çalışan bir organizasyon bırakabilmesi olmalıdır.

Z: Vestel’in şu an sektördeki konumunu, güçlü yönlerini nasıl

değerlendiriyorsunuz?

Vestel’in en güçlü yönlerinden biri çok dinamik, esnek ve hızlı

bir yapısının olması. Ayrıca en üst seviye müşteri grubundan

orta gruba kadar farklı ihtiyaç ve ürün yapısında hizmet verebi-

len; müşteri odaklı, onlara pazarda rekabet avantajı yaratabi-

len konumlandırmayı yapabilen çözümler üretebilen bir şirket-

ler grubu ve marka. Bizde müşteri her zaman birinci öncelikli

sıradadır. Sektörümüz global rekabete açık, çok ciddi rakiple-

rin olduğu zor bir alan. Bu nedenle bu yapıda rekabetçi olmak,

büyümek zaten başlı başına bir başarı. Sektörde teknolojik

değişiklikler hemen hemen başka hiçbir sektörde bu kadar hız-

lı ve dinamik değil. Bunlara ayak uyduramayan firmalar zaten

rekabetçi olamıyorlar. Bizim diğer bir başarımız da marketin

içinde ve değişimleri anında yakalayan güçlü satış organizas-

yonumuz ve bu değişimi çok hızlı yerine getiren teknik ekip-

lerimiz. Ayrıca ölçek ekonomisi sektörde oldukça önemli, yani

hep büyüme hedefi söz konusu. Bunu destekleyen iyi bir mali

yönetimde gene bizim açımızdan önemli diye düşünüyorum.

Ayrıca, teknolojik değişimlerde daha güvenli olabilmek için

stratejik işbirlikleri ve ortaklıklarda önemli diye düşünüyorum.

Z: Bir gününüz nasıl geçiyor? Genelde haftalık bazda plan yapmaya çalışıyorum, bazen benim dışımdaki gelişmeler nedeni ile bu her zaman gerçekleşemiyor. Sabah işe genelde 08.15 gibi başlıyorum. İlk iki saati mümkün ise kendi çalışmalarıma ayırmak istiyorum; mailler, raporların okun-ması ve günün diğer zamanı için planlama. Önceden planlı olan diğer arkadaşlarımız ile beraber birkaç toplantımız oluyor. Özellik-le bu aralar birkaç proje çalışmamız var ve oldukça yoğun geçiyor. Haftada bir gün İstanbul seyahatim olabiliyor. İki ayda bir kez de yurtdışı iştiraklerimiz ile ilgili seyahat ve toplantılar olabiliyor. Ge-nelde yoğun bir tempomuz olduğunu söyleyebilirim. Bu nedenle planlı olmak şart.Z: İş dışında ne gibi özel zevkleriniz var? İşin dışında kalan zamanımı genelde ailem ile birlikte geçirmeyi tercih ediyorum. Bir bahçem var. Orada çeşitli meyve ağaçları için-

de doğaya yakın olmaktan çok keyif alıyorum. Yazın da zaman bul-dukça Çeşme’de rüzgar sörfü yapmaya çalışıyorum.Z: Dokuz Eylül Üniversitesi’nde öğretim üyeliği de yaptınız. Bu ko-nuda çalışmalarınız devam ediyor mu? Bu konu üç yıl önce üniversiteden gelen bir talep ile başladı. Endüstri Mühendisliği bölüm öğrencilerine seçmeli ders olarak İşletmelerde Finansal Yönetim adlı dersi verdim. Dersin biraz akademik veri içe-ren, çoğunlukla iş hayatındaki tecrübeleri kapsayan bir içeriği vardı. Gönüllü olarak katkı vermek amacıyla yaptığım bir şeydi. Öğrenciler tarafından oldukça fazla ilgi gördü. Üniversite özel sektör işbirliğinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Öğrenciler için de özel sektörü tanımak ve iş hayatına hazırlanmak adına çok yararlı. Daha sonra iki yarıyılda Yaşar Üniversitesi’nde devam ettim. Ancak bu aralar iş yoğunluğum nedeni ile maalesef zaman ayıramıyorum. Onun yerine panellere katılarak öğrencilere katkı sağlamaya çalışıyorum.

“Yoğun tempoda, planlı olmak şart”

“Vestel’in en güçlü yönlerinden biri çok dinamik, esnek ve hızlı bir yapısının olması. Ayrıca en üst seviye müşteri grubundan orta gruba kadar farklı ihtiyaç ve ürün yapısında hizmet verebilen; müşteri odaklı, onlara pazarda rekabet avantajı yaratabilen konumlandırmayı yapabilen çözümler üretebilen bir şirketler grubu ve marka.”

Page 42: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

fuar 41

Vestel, IP&TV World Forum 2012’deydi Vestel, internete bağlanabilen TV’leri, set üstü kutuları ve profesyonel uygulamaya dönük diğer dijital ürünleriyle İngiltere’nin başkenti Londra’da düzenlenen, dünyanın yeni nesil multimedya ürünler alanındaki en önemli fuarı IP&TV World Forum 2012’ye katıldı.

Profesyonel ekran ihracatında Vestel’in öncelikli hedefi Doğu Avrupa

Vestel, 19-21 Mart tarihleri arasında düzenlenen IP&TV

World Forum 2012’de ilk kez tanıttığı OTT (over the

top) set üstü kutunun yanı sıra Beesmart, IPTV set

üstü kutusu, Smart TV, Android tabanlı LCD monitör ve dijital

kutu, IP bazlı İnteraktif TV, akıllı tahta ve dijital bilgi ekranı

gibi ürünlerini dünya çapında binlerce teknoloji firmasının bir

araya geldiği fuarda görücüye çıkardı.

Elektronik sektörünün ihracat şampiyonu Vestel’in büyük

müşterilerle temas kurmasında, IP&TV World Forum gibi ulus-

lararası fuarların büyük önem taşıdığını belirten Vestel Şirket-

ler Grubu İcra Kurulu Başkan Vekili Turan Erdoğan, fuardaki

Vestel standında yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Son

kullanıcıların internet üzerinden sağlanan çeşitli içeriklere sı-

nırsız erişimini sağlayan OTT teknolojisi hızla gelişiyor. Pazara

ilk giren firmalardan biri olarak OTT TV platformuna uygun set

üstü kutuyu hızla geliştirdik ve ilk olarak IP&TV World Forum

2012’de sergiliyoruz. Gelişmiş ve yeni internet altyapılarına

sahip olmaları sebebiyle IPTV pazarının hızla büyüdüğü Doğu

Avrupa, Balkanlar, İskandinavya ve Rusya’da OTT ürün satış-

larımızda ciddi artış bekliyoruz. OTT TV platformu için gelişti-

rilen set üstü kutuyu Türkiye pazarında da satışa sunmak için

çalışmalarımız devam ediyor. 2012’de satmayı planladığımız

televizyonların yüzde 25’inin, set üstü kutuların ise yüzde

11’inin internete bağlanabilir özellikte olmasını hedefliyoruz.

Bu yıl içerisinde gerçekleştireceğimiz toplam ihracatın ise 3,5

milyar Dolar olmasını bekliyoruz.”

IP&TV Dünya Forumu’nun, pazara çıkarmayı planladıkları

ürünlerle ilgili müşterilerden geri dönüş almak, aynı zamanda

ortaklık kurulan ve kurulması planlanan yabancı telekomü-

nikasyon operatörleriyle bir araya gelmek açısından büyük

önem arz ettiğini ifade eden Erdoğan, “IP tabanlı ürünlerin

firmalara sunulması proje bazlı çalışmayı gerektiriyor. Bu

nedenle fuarda tanıştığımız firmalarla önce teknik altyapı ve

proje fizibilitesi üzerinden görüşüyor, sonrasında ürün satışı-

nı gerçekleştiriyoruz. Geçen seneki IP&TV Dünya Forumu’nda

tanıştığımız Polonya, Slovenya ve Finlandiyalı firmalarla proje

süreçlerini tamamladık ve ürün satışına başladık” dedi.

Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da 2-6 Şubat tarihleri

arasında düzenlenen, Avrupa’nın kendi alanındaki en

büyük fuarı ISE 2012 Fuarı’na ikinci kez katılan Vestel,

profesyonel ekran çözümlerine yönelik ürünlerini görücüye

çıkardı. Vestel, standında transparan LCD, 46, 55 ve 60 inç vi-

deowall sistemi, dijital bilgi ekranı, toplantı odası rezervasyon

sistemi ve IP bazlı interaktif TV gibi ürünlerini sergiliyor.

Fuarın yeni teknolojileri izleme, bu endüstrideki firmaları tanı-

ma ve müşteri portföyünü geliştirme anlamında önemine dikkat

çeken Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkan Vekili Turan Er-

doğan, “ISE, 100’den fazla ülkeden üretici, teknoloji yöneticisi,

çözüm ortağı ve distribütörün bir araya geldiği, Avrupa’nın pro-

fesyonel ekranlar alanındaki en önemli fuarı. Fuarda özellikle

profesyonel ekran açısından hızla gelişen Doğu Avrupa pazarın-

dan birçok potansiyel müşteri ile temasa geçtik” dedi.

Geliştirdikleri ürünlerin otel, hastane, alışveriş merkezi, ma-

ğaza, havaalanı, okul, kütüphane, rezidans gibi pek çok farklı

alanda kullanılabileceğinin altını çizen Erdoğan şöyle konuştu:

“İnteraktif otel TV’de komple sistem çözümü sağlayan tek firma-

yız. Türkiye’de ve yurtdışında birçok otel ve alışveriş merkezine

videowall sistemi kurduk. Bugün 32 otel ve hastanenin toplam

8 binden fazla odasında Vestel otel TV kullanılıyor. 2011’de 5

bin 550 adet dijital bilgi ekranı sattık. Bunların yüzde 72’sini ge-

çen yıl ISE Fuarı’nda anlaşma imzaladığımız bir firmaya verdik.

2012 yılında otel TV sistemleri satışında yüzde 40, dijital bilgi

ekranı satışında yüzde 50 büyüme bekliyoruz.”

Vestel’in 2012’de Doğu Avrupa, Rusya, Ukrayna, Balkanlar, Bal-

tıklar, Ortadoğu ve Afrika gibi birçok ihracat bölgesinde pazar

ortalamasının üstünde büyüyeceğini belirten Erdoğan, Amerika

ve Asya kıtasındaki yeni pazarlara girme konusunda hazırlık-

larının devam ettiğini vurguladı. Profesyonel ekran çözümleri

ihracatında 2012’den umutlu olduklarını ve satışlarda artış bek-

lediklerini vurgulayan Erdoğan, “Yeni müşterilere ve büyüyen

pazarlara odaklanma, yeni teknolojilerin zamanında müşterile-

re ulaştırılması, yeni ürünler geliştirme bu dönemde öncelikle-

rimiz olacak” diyerek sözlerini tamamladı.

Page 43: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

kapak4444 haber

CeBIT’e 12. kez katılan Vestel, 130 metrekarelik standında

tanıttığı 25 farklı ürünüyle teknoloji standartlarını belir-

lemede ortaya koyduğu performansı gözler önüne serdi.

Vestel’in fuarda sergilediği başlıca ürünler arasında internete

bağlanan Smart TV, 3D LED TV, super ince LED TV’ler, akıllı tah-

ta, transparan LCD, videowall sistemleri, dijital bilgi ekranları,

IP bazlı interaktif otel TV ve Android tabanlı dijital kutu ve mo-

nitörler yer aldı. 2012’de toplam TV satışlarının yüzde 22’sinin

Smart TV, yüzde 15’inin 3D TV olmasını hedeflediklerini belirten

Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkan Vekili Turan Erdoğan,

“Ayrıca otel TV sistemleri satışında yüzde 40, dijital bilgi ekranı

satışında yüzde 50 büyüme hedefliyoruz. 2012 yılında toplam

10 milyon adet TV ihracatı yapmayı planlıyoruz” dedi.

Hedef, diğer ülkelerdeki akıllı tahta ihalelerini de kazanmak

CeBIT’te özellikle profesyonel uygulamalara yönelik ürünleri

sergilediklerini ve fuarın yeni iş ortaklıkları için önemli rol oy-

nadığını belirten Erdoğan, Vestel’in 2011’de 2,8 milyar Dolar

ihracata ulaştığını ve şirketin cirosunun yüzde 76’sının ihra-

cattan geldiğini ifade etti. Vestel’in yurtdışı satışlarının yüzde

72’sini elektronik ürünlerin oluşturduğunu da sözlerine ekleyen

Erdoğan, son iki yılda ürün geliştirme faaliyetlerini profesyonel

ekran çözümlerine yoğunlaştırdıklarını ve bu alanda 30 milyon

Dolarlık yatırım yaptıklarını dile getirdi.

Profesyonel kullanıma özel ekranlarda dünya çapında önemli

firmalardan biri olmayı hedeflediklerini vurgulayan Erdoğan

sözlerine şöyle devam etti: “Fuarda firma, otel, hastane, alışve-

riş merkezi, mağaza, havaalanı, okul, kütüphane, rezidans gibi

pek çok farklı alanda kullanıma uygun çözümlerimizi mevcut ve

potansiyel müşterilere tanıttık. Profesyonel ekran pazarında

henüz iki yıldır faaliyet gösterdiğimiz halde, tüketici elektroni-

ği alanındaki bilgi ve deneyimimiz sayesinde hızlı yol kat ettik.

2012’de Güney Amerika ve Asya pazarlarına yoğunlaşmak üzere

ürün geliştirme çalıştırmalarımızı hızlandırdık.”

2012 boyunca LED ekranların başta Avrupa olmak üzere tüm

pazarlarda hakimiyet kurmasını beklediklerini ifade eden Erdo-

ğan, “Teknolojide daha ince tasarımlara olan ilgi ve talep gün

geçtikçe artıyor. Vestel olarak bizim de bu modellerdeki ürün

gamımız ve buna paralel olarak satışımız artmaya devam ede-

cek. 2012 sonunda daha önceki panel teknolojisi LCD ekranların

birçok pazarda artık yer almadığını göreceğiz ” diye konuştu.

Vestel, CeBIT’e damgasını vurduVestel, Almanya’nın Hannover kentinde 6-10 Mart tarihleri arasında düzenlenen dünyanın en büyük bilişim fuarı CeBIT’te bu yıl Smart TV, 3D TV, süper ince LED TV ve profesyonel ekran çözümlerine yönelik ürünlerini görücüye çıkardı. Katılımcılar Vestel standına yoğun ilgi gösterdi.

Smart TVGlassON TV Ultra Super Slim LED TV 3D LED TV 65” İnteraktif dijital tahta (akıllı tahta)IP tabanlı interaktif Otel TVTransparan LCDDijital LED Bilgi ekranı (Digital Signage)46” LCD 55” LED ve 65” Plazma videowall sistemiAndroid tabanlı LCD ekran ve dijital kutu

CeBIT Fuarı’nda sergilenen Vestel ürünleri

Turan Erdoğan

Page 44: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

4545

Vestel Almatı, dünyanın en büyüğü Türkiye’nin dayanıklı tüketim alanındaki teknoloji devi ve elektronik sektörünün ihracat şampiyonu Vestel, Kazakistan’ın en büyük şehri Almatı’da 1500 metrekare genişliğinde alana sahip yeni mağazasını açtı. Almatı’daki mağaza, Vestel’in dünya çapındaki en büyük mağazası ve yurtdışındaki 59. “exclusive showroom”u oldu.

Vestel, Orta Asya ve Ortadoğu ülkelerinde büyüme stra-

tejisine Kazakistan’ın en büyük şehri Almatı’da açtığı

yeni mağazayla devam ediyor. 1500 metrekare genişli-

ğindeki mağaza Vestel’in dünya çapındaki en büyük mağazası

ve 59. exclusive showroom’u oldu. Almatı’da çok markalı ma-

ğazada Vestel’in beyaz eşya, elektronik eşya, ankastre, küçük

ev aletleri ve diğer kategorilerdeki ürünlerinin yanı sıra Taç ev

tekstili ürünleri ile farklı markaların hazır mutfak, mobilya, ka-

mera, cep telefonu gibi ürün grupları da bulunuyor.

Vestel’in en büyük mağazasının açılışında bir konuşma yapan

Vestel Genel Müdür Yardımcısı Eren Ataman, “Yurtdışında

Vestel markalı ürünlerimizi tüketicilerimizle buluşturduğu-

muz 1700’ün üzerinde satış noktamız var. Almatı’dan önce

Azerbaycan, İran ve Gürcistan’da açtığımız mağazalarla Orta

Asya ve Ortadoğu pazarlarında genişleme stratejimize uygun

hamleler gerçekleştirmiştik ve sıra Kazakistan’daydı. Ülkenin

en büyük şehrine Vestel’in dünyadaki en büyük mağazasını

hediye ettik” dedi.

Yurtdışı mağazalarında her yıl yüzde 100 satış artışı

Vestel’in mağazalaşma çalışmalarının devam ettiği Orta Asya

ve Ortadoğu ülkelerinde faaliyetlerinin sadece mağaza açmak-

la sınırlı kalmadığını vurgulayan Ataman şunları ifade etti: “Bu

ülkelerdeki mağazalarımız, daha çok tüm ürünlerimizi ülke

halkının beğenisine sunduğumuz bir platform konumunda

oluyor. Asıl hedefimiz mağazalarımızın desteği sayesinde ülke

genelinde ürünlerimizi en çok noktada satışa sunabilmek. Bu

ülkeler Vestel ihracat haritasında çok önemli bir yer tutuyor.”

Müşterilere profesyonel şeflerden ücretsiz aşçılık dersi

Vestel’in Almatı mağazası çok amaçlı bir tesis olarak faaliyet

gösterecek. Mağazada satış sonrası hizmetlerin sunulabilme-

si için yetkili servis merkezi de yer alacak. Ayrıca Almatı’da

mağazaya gelen müşteriler, profesyonel şeflerin eğitim vere-

ceği usta aşçılık derslerine ücretsiz katılabilecek.

Türkiye’deki tüm ürün gamlarının Kazakistan’da da olacağını

belirten Ataman, Vestel’in bulunduğu her pazarda tüketim

alışkanlıklarına ve ülkeye özel teknik koşullara uyumlu ürün

sunma yeteneği ve kapasitesine sahip olduğunu; ürün boyut-

ları, yıkama ve kullanma kapasitesi gibi yerel ayarlamaları ra-

hatlıkla gerçekleştirebildiğini ekledi.

Eren Ataman

Page 45: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

haber46

İngiltere’nin başkenti Londra’da 11-14 Ocak tarihleri

arasında düzenlenen ve dünyanın kendi alanındaki en

önemli fuarı British Educational Training and Techno-

logy Show’a (BETT Eğitim Teknolojileri Fuarı) ilk kez katılan

Vestel, eğitim sektörüne yönelik ürünlerini görücüye çıkardı.

Vestel, standında 55 ve 65 inç LED ekran dijital etkileşim-

li tahta (akıllı tahta), 46 inç 2 x 2 videowall sistemi, 55 inç

digital signage touchscreen, 42 inç LCD kiosk, 19 ve 22 inç

ekranlara sahip toplantı odası rezervasyon sistemi ürünlerini

sergilendi.

Eğitim teknolojileri alanında Vestel’in müşterileriyle ilk te-

masının bu fuarda gerçekleştiğine dikkat çeken Vestel Şir-

ketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Ömer Yüngül, fuardaki Ves-

tel standında yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Vestel’in

BETT Eğitim Teknolojileri Fuarı’nda sergilediği ürünleri daha

önce farklı sektörlere ve kullanımlara dönük geliştirmiştik.

Bu fuarda ilk defa ürünlerin eğitim sektörüne yönelik uygu-

lamalarını tanıttık. Çoğu müşterimizle uluslararası teknoloji

fuarlarında tanıştığımızı düşünürsek bu kez de eğitim sektö-

ründen birçok firma ile iletişime geçtik. Bu sayede Vestel’in

ve ürünlerinin iddiasını somut olarak gösterdik. 2012 yılı için

bu sektördeki potansiyel müşteri portföyümüzü oluşturmayı

ve farklı iş bağlantıları kurmayı amaçlıyoruz. Eğitim alanında

dönük tüm ürünlerimizle 2015 yılında toplam 300 milyon Do-

larlık bir ihracata ulaşacağımızı öngörüyoruz.”

Vestel’in PC ana kartlı, tek parça akıllı tahtası sektörde ilk

Avrupa’da eğitim alanında akıllı tahta kullanımının son yıl-

larda oldukça yaygınlaşmaya başladığını, ancak çoğu ürü-

nün harici bilgisayar, projektör ve interaktif bir kaleme ih-

tiyaç duyduğunu ifade eden Yüngül, “Vestel, dokunmatik

LED ekranın içine yerleştirdiği PC ana kartı sayesinde ürünü

interaktif tahtaya dönüştürerek eğitimde yeni bir çığır açıyor.

Ekrana herhangi bir kalem kullanmaksızın, elle yazı yazılabi-

liyor. Böylece kalemin yere düşmesi, bozulması gibi riskleri

de ortadan kaldırıyoruz. Ayrıca Vestel’in ürünü birçok yazı-

lımla uyumlu. Bu da hem kurulumu hem de kullanımı kolay-

laştırıyor. Bir bilgisayara ihtiyaç duymayan ve daha az yer

kaplayan bu ürünle sektörde bir ilki gerçekleştiriyoruz” diye

konuştu.

Akıllı tahtada en önemli pazarlar Avrupa, Ortadoğu ve Af-

rika

Dünyada 3,6 milyonun üzerinde akıllı tahta kullanıldığını ve

bu sayının pazar değerinin 1,4 milyar Dolar olduğunu söyle-

yen Yüngül, şu an dünya genelindeki sınıfların sadece yüzde

9’unda akıllı tahta bulunduğunu belirtti. Dünyada akıllı tahta

kullanılmayan 41 milyondan fazla sınıfın olduğunu sözlerine

ekleyen Yüngül şöyle devam etti: “Bu alanda çok önemli bir

potansiyel görüyoruz. En önemli pazarlar Avrupa, Ortadoğu

ve Afrika ülkeleri. Futuresource Consulting adlı uluslararası

bir araştırma şirketinin raporuna göre, EMEA ülkeleri olarak

tabir ettiğimiz Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’da birçok hüküme-

tin 2012’den itibaren akıllı tahta ihaleleri açması bekleniyor.

Avrupa ülkeleri hükümetleri eğitimde teknoloji kullanımına

çok büyük destek veriyorlar. Bu sayede pazar çok hızlı bir

şekilde büyüyor. Ayrıca yeni ekran ve etkileşimli teknolojiler-

deki hızlı gelişme de akıllı tahta ürünlerinin gelişmesine bü-

yük katkı sağlıyor. Eğitim teknolojisi harcamalarının 2012’de

İspanya’da 200 milyon Euro, 2015 yılında Almanya’da ise 24

milyar Euro olması bekleniyor.”

Vestel’in akıllı tahtadaki ihracat hedefi 150 milyon Dolar

Eğitim teknolojileri harcamasında Avrupa’nın pazar lideri

İngiltere’de akıllı tahta kullanımının yüzde 80’e ulaşmasının

beklendiğini, Fransa’da ise bu oranın hala yüzde 20’ler ci-

varında olduğunu ekleyen Yüngül, “Vestel olarak bu fuarda

kuracağımız bağlantılar sayesinde akıllı tahta ürünümüzle

2015 yılına kadar 150 milyon dolarlık toplam ihracat tutarına

ulaşmayı hedefliyoruz” dedi.

Profesyonel kullanıma özel tasarlanmış ve üretilmiş ekran-

larda dünya çapında önemli firmalardan biri olmayı plan-

ladıklarını açıklayan Yüngül, son iki yılda bu alana dönük

toplam 30 milyon Dolarlık yatırım yaptıklarını ve sekiz farklı

ürün kategorisinde 20’nin üzerinde yeni ürün ortaya koyduk-

larını belirtti.

Geliştirdikleri ürünlerin eğitim sektörü dışında pek çok sek-

törde de kullanılabilecek ürünler olduğunun altını çizen Yün-

gül, ayrıca görüntü teknolojilerindeki yeni trendlere paralel

olarak üç boyutlu akıllı tahtayı da geliştirdiklerini, ürünün

prototipinin hazır olduğunu müjdeledi.

Vestel, gözünü eğitime diktiVestel, ilk kez katıldığı dünyanın kendi alanındaki en önemli fuarı BETT Eğitim Teknolojileri Fuarı’nda eğitim sektörüne yönelik ürünleriyle boy gösterdi. Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Ömer Yüngül, 2015 yılına kadar toplam 300 milyon Dolarlık ihracat hedeflediklerini söyledi.

Ömer Yüngül

Page 46: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

47

Vestel ve Doğa Koleji, teknolojinin eğitim alanında kullanı-

mını geliştirmek ve Türkiye’nin ilk “akıllı okul”unu oluş-

turmak amacıyla stratejik bir işbirliğine imza attı. Vestel

Şirketler Grubu İcra Kurulu Üyesi Özer Ekmekçiler ve Doğa Koleji

CEO’su Uğur Gazanker’in birlikte açıkladığı iş ortaklığı kapsa-

mında, Doğa Koleji’nin yeni kampüslerinde tüm sınıflar Vestel

akıllı tahtalarıyla donatılacak ve Vestel teknoloji sınıfları kurula-

cak. Vestel’in dijital bilgilendirme ekranları, tüm katlarda ve sınıf

girişlerinde yerini alacak. Ayrıca Vestel ve Doğa Koleji Ar-Ge bi-

rimleri, eğitimde teknoloji kullanımının geliştirilmesi konusunda

inovatif çözümler geliştirecek.

Düzenlenen toplantıda konuşan Özer Ekmekçiler, işbirliği kap-

samında Doğa Koleji öğrencilerinin Vestel City’de staj yapma

imkanına da kavuşacağını, bu sayede teknolojiyi yerinden göz-

lemleme ve deneyimleme şansına sahip olacaklarını söyledi. Ek-

mekçiler, sözlerine şöyle devam etti: “Doğa Koleji’ne ilk etapta

çoğunluğunu akıllı tahtaların oluşturduğu yaklaşık 400 dijital

ürün temin edeceğiz. Teknolojinin eğitim alanını dönüştürdü-

ğü, okulların son teknolojiye uygun bir konseptle yenilendiği

bu akıllı okul projesine adım atmaktan büyük kıvanç duyuyoruz.

Türkiye’nin dost teknolojisi Vestel, eğitim alanındaki atılımıyla

Türkiye’nin gelecek nesillerinin en iyi şekilde yetişmesini he-

defliyor. Yaptığımız işbirliğini de bu yaklaşımımızın bir sonucu

olarak değerlendiriyoruz. Teknolojideki inovasyon, yaşadığımız

dünyayı baş döndürücü bir hızla değiştirirken, öğrencilerimizin

buna adapte olabilmesinin yanı sıra bu dönüşümü içselleştirme-

leri için de elimizden geleni yapmayı taahhüt ediyoruz.”

Vestel’in teknoloji üreten bir firma olarak, yürüttüğü projelere

değer katacak işbirlikleri kurmayı önemsediğini belirten Ekmek-

çiler, akıllı tahtanın kendisini sürekli yenileyen bir ürün olduğu-

nu ve farklı işbirlikleriyle bu ürünü geliştirmeye devam edecek-

lerini aktardı.

Ar-Ge konusunda güç birliği

Protokolle birlikte Vestel ve Doğa Koleji Ar-Ge çalışanlarından

oluşan 10 kişilik bir ekip, Vestel’in eğitim alanına yönelik ürün-

lerinin verimliliğini en üst seviyeye taşıyacak inovatif çözümler

üretecek. Ekip üç yıl boyunca belirli aralıklarla bir araya gelerek,

eğitim teknolojilerinin geliştirilmesi konusunda çalışma yürüte-

cek. Ortaya çıkan buluş, know-how ve yenilikler Vestel tarafından

değerlendirilecek. Bahçeşehir Kampüsü’nde Google altyapı oto-

masyonu desteğiyle kullanılabilecek Android sistemini sağlaya-

caklarını belirten Doğa Koleji CEO’su Uğur Gazanker, “Bu işbirliği

ile Vestel ve Doğa Koleji Ar-Ge birimleri ortak çalışarak eğitimde

teknolojinin kullanılmasıyla ilgili yeni ufuklara yelken açacak.

Doğa Koleji, vizyon ve misyonu itibarıyla eğitimin yapı taşlarından

biri olduğuna inandığı teknoloji tarafında, Türkiye’nin teknoloji

devi olan Vestel ile ortak hareket ederek, eğitimde teknolojinin

kullanılması konusunda inovatif çözümler üretecektir diye düşü-

nüyoruz” dedi. Anlaşmayla birlikte, Doğa Koleji’nin yeni eğitim-

öğretim yılında hizmet vermeye başlayacak Bahçehir ve Halkalı

kampüslerinde “Vestel teknoloji sınıfları” açılacak. Öğrencilerin

teknoloji derslerini alacağı sınıfta Vestel all-in-one (tümleşik)

PC’leri kullanılacak. Vestel’in ürettiği 65” LED akıllı tahtalar ve bu

ürün için geliştirilen yazılım sayesinde üst düzey bir eğitim ko-

ordinasyonu sağlanacak. Vestel’in sunduğu dijital bilgilendirme

ekranları sayesinde katlarda kullanılan mantar panolar kaldırı-

lacak. Ayrıca sınıf girişlerinde kullanılacak Vestel dijital ekranlar

sayesinde sınıf içi tüm bilgilere dokunmatik ekranlar üzerinden

ulaşılabilecek. Ayrıca, bu yıl Vestel Smart TV’ler üzerinden yayın

hayatına başlayacak olan Doğa Web TV’de Doğa Koleji’nde veri-

len dersler ve eğitimler evden de takip edilebilecek.

Türkiye’nin ilk “akıllı okul”uVestel ve Doğa Koleji, Türkiye’de bir ilk olacak “akıllı okul” projesini hayata geçirmek amacıyla işbirliği başlattı. Bu kapsamda Doğa Koleji’nin birçok yeni kampüsü, Vestel akıllı tahtalarıyla donatılacak ve kampüslerde Vestel teknoloji sınıfları kurulacak.

Page 47: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

kapak4848 haber

Vestel’den beyaz eşya laboratuvarı Türkiye’nin teknoloji devi Vestel, “Mesleki Eğitim İşbirliği” protokolü kapsamında Burhanettin Yıldız Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi ile yaptığı işbirliği sonucu “Vestel Beyaz Eşya Laboratuvarı”nı hizmete açtı.

Vestel’in Diyarbakır’daki Burhanettin Yıldız Teknik ve

Endüstri Meslek Lisesi ile yaptığı işbirliği sonucunda

oluşturulan “Vestel Beyaz Eşya Laboratuvarı” hizmete

açıldı. Vestel beyaz eşya ürünleri ve küçük ev aletleri ile donatı-

lan, 100 metrekare alanda kurulu laboratuvarın açılış töreninde

konuşan Vestel Genel Müdür Yardımcısı Filiz Künüralp, “Dün-

yanın sayılı ekonomileri arasında yer alan ülkemizde nitelikli

eğitime sahip ve sertifikalı teknik eleman sayısının arzu edilen

seviyede olmadığını görüyoruz. Biz de Vestel olarak, endüst-

ri meslek ve teknik liselerinin nitelikli eğitim verebilmesi ve

okullardaki fiziki altyapının, atölye ve laboratuvarların gelişen

teknolojiye uyumlu olması için bu konuda üzerimize düşeni

yapmaya gayret ediyoruz” dedi.

Uygulamalı ürün eğitimlerinin verildiği laboratuvarda, öğrenci-

lerin son teknolojiye sahip ürünlerle henüz okul bünyesindey-

ken tanışmaları da sağlanıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı onaylı sertifika eğitim programı

Vestel’in yaptığı protokol kapsamında Vestel yetkili servisleri-

ne yönelik eğitim programı da geliştirildi. Lise öğretmenlerinin

ve Vestel eğitmenlerinin ortak yürüttüğü programın ilk etabı

sonrasında, toplam 18 Vestel teknisyeni Milli Eğitim Bakan-

lığı onaylı “Elektrikli Ev Aletleri” ve “Bireysel ve Ticari Klima

Sistemleri” sertifikalarını almaya hak kazandı. Törende teknis-

yenlere sertifikaları takdim edildi. Programın devam edeceğini

vurgulayan Künüralp, bu sayede teknisyenlerin teknik ve ürün

bilgilerini de tazelediklerini ifade etti.

Dün Mersin, bugün Diyarbakır, yarın Manisa’da

2010 yılında Milli Eğitim Bakanlığı ile Türkiye İşveren Sendi-

kaları Konfederasyonu arasında imzalanan “Mesleki Eğitim

İş Birliği” protokolünün ardından, Vestel’in teknik ve endüst-

ri meslek liselerinin geliştirilmesi konusunda aktif sorumlu-

luk almaya başladığını belirten Künüralp, bunun ilk örneğini

Ağustos 2011’de Mersin Endüstri Meslek ve Teknik Lisesi’nde

gerçekleştirdiklerini ifade etti. Okuldaki “Elektrik Elektronik

Teknolojisi Alanı” adlı eğitim atölyesini Vestel ürünleriyle

yeniden düzenlediklerini belirten Künüralp, bir sonraki pro-

jelerinin Manisa Polinas Endüstri Meslek Lisesi’nde başlaya-

cağını açıkladı. Künüralp sözlerini şöyle noktaladı: “Bu proje

ile İŞKUR’un yönlendirmesi doğrultusunda Manisa’daki tek-

nisyen adaylarına eğitim vererek, mesleki formasyon kazan-

dıracağız ve sonrasında Vestel yetkili servislerinde ve Vestel

City’de işe alarak istihdama da katkı sunacağız. Vestel olarak

ülkemizde yürütülen mesleki ve teknik eğitimin niteliğinin

artırılması ve daha iyi şartlarda sunulması için yürüttüğü-

müz çalışmalardan, harcadığımız emekten ve ortaya konulan

sonuçlardan büyük mutluluk ve gurur duyuyoruz. Bundan

sonraki süreçte de sektöre ve ülkemize sunduğumuz katkıyı

artırmayı hedefliyoruz.”

Page 48: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

4949

A’dan Z’ye ServisVestel, satış sonrası hizmetlerde kaliteyi yükseltme ve müşteri memnuniyetini artırma hedefiyle “A’dan Z’ye Servis” projesini hayata geçirdi. 2013 yılı sonunda kullanıcılara ilk aramalarından itibaren iki saat içinde müdahale edilecek.

Vestel, satış sonrası hizmetlerde kaliteyi ve müşteri

memnuniyetini artırmaya yönelik olarak “A’dan Z’ye

Servis” projesini başlattı. 2012 sonunda 150, 2013 so-

nunda ise 320 Vestel yetkili servisinin tamamının proje kapsa-

mına alınması hedefleniyor. Proje kapsamında kullanıcılara ilk

aramalarından itibaren iki saat içinde randevu verilmesi, mak-

simum 24 saat içinde ilk ziyaretin gerçekleştirilmesi ve proble-

min tek seferde doğru tespit edilerek çözülmesi amaçlanıyor.

Projeyi değerlendiren Vestel Genel Müdür Yardımcısı Filiz

Künüralp, “Temmuz 2011 döneminde yürüttüğümüz projeyle

Türkiye’nin dört bir yanındaki servisleri ve satış sonrası mer-

kezlerini aynı platformda topladık. Bu sayede müşterilerle ilgili

süreçleri birkaç saate indirdik. A’dan Z’ye Servis Projesi ile de

yetkili servislerimiz arasında bir iç rekabet yaratmayı ve servis

hizmet kalitesini yükseltmeyi amaçlıyoruz. Bu proje, satış son-

rası müşteri memnuniyeti konusuna bütünsel bir yaklaşımla

entegre çözümler sunabilme anlayışımızın bir yansıması oldu”

dedi.

Üç haftada 1700 satış sonrası çalışanına eğitim

Vestel yetkili servislerine projede yer alan Servis Saha Oto-

masyonu kapsamında yönetim kuralları, teknik yöntem, davra-

nış ve hizmet standartlarıyla ilgili 2 ila 4 hafta süren eğitimler

veriliyor. Eğitimin ardından hizmet kriterlerini sağlayan servis-

ler “A’dan Z’ye Servis” unvanını kazanıyor.

Üç haftada toplam 1700 satış sonrası çalışanına eğitim ver-

diklerini aktaran Künüralp, “Her yetkili servisin kendine has

bölgesel ve ekonomik koşulları var. Bu nedenle geliştirilmesi

gereken yönleri de birbirinden farklı. Projenin çıkış noktası bu

ihtiyaca cevap oluşturmak” dedi.

Yetkili servis anayasası Kırmızı Kitap’ta toplandı

Vestel, proje kapsamında “Kırmızı Kitap” adını verdiği yetkili

servis anayasasını da hazırladı. Satış sonrası hizmet süreçleri

için belirlenen standart ve prosedürleri bir araya getiren kitap-

ta iş güvenliğinden hizmet performans göstergelerine kadar

detaylı bilgiler yer alıyor. “A’dan Z’ye Servis” unvanı, bu stan-

dartlara göre gerçekleştirilen denetim ve eğitim süreci sonunda

üstün hizmet kriterlerini sağlayan servislere veriliyor. Unvan

için, müşteri anketleri ve iş sonuçlarından oluşan değerlendir-

me puanının da altı ay boyunca sürdürülebilir olması gerekiyor.

Ulusal ve uluslararası kriterlere göre oluşturulan ve tüm Vestel

yetkili servislerine dağıtılan “Kırmızı Kitap”, Vestel çalışanların-

dan oluşan 16 kişilik bir ekip tarafından altı ayda hazırlandı.

Filiz Künüralp

Page 49: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

50 köşe yazısı/metin salt

Bilişim insanları genellikle eve iş götüren tipler değildir.

Çünkü zaten çalışmaktan eve pek gidemezler. Evlerine

gidebilen normal insanlar ise yakın zamana kadar bi-

lişim ile ilgilenmezlerdi. En azından ben eski işyerimde, dört

metrekarelik kübik denen evimde yaşarken durum böyleydi.

İşyerinde yatıp kalktığımız o günlerde, arkadaşlarımızı çevre-

mizden bulurduk, çevrim içi Facebook ve MSN’den değil. Dert-

leşmek için kafeye giderdik, Twitter’dan gazel okumazdık. Yeni

tanıştıklarımızı eşe dosta sorardık, Google’dan aramazdık.

Bugünlerde ise herkes internet, cep telefonu, tablet, Goog-

le, Facebook, MSN uzmanı oldu. “Ne oldu?” derseniz, bence

Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg gibi bilişimin asos-

yal dehaları, popüler parti gençlerine karşı içlerinde büyü-

yen negatif enerjileri ile kendilerinin kral olduğu bir internet

dünyası yarattılar. Artık resmen onların yarattığı sanal sosyal

ortamda, internet ve cep telefonuna bağımlı yaşıyoruz. Res-

men diyorum çünkü Amerikan Pew Araştırma Merkezi’nin ra-

kamlarına göre 18-30 yaş arası insanların yüzde 96’sı internet

kullanıyor. Bu yaş grubunun yüzde 84’ü sosyal ağlarda aktif

paylaşım yapıyor. Bu grubun yüzde 97’si günlük cep telefo-

nu kullanıcısı ve onların da yarısının telefonu akıllı telefonlar.

Almanya’da Forsa Enstitüsü’nün gençler arasında yaptığı bir

araştırmada katılanların yüzde 88’i cep telefonunu bırakmak-

tansa, içkiyi bırakabileceğini söylüyor. Gençlerin yüzde 60’ı

bir hafta cep telefonsuz kalmaktansa, bir hafta cinsel oruç

tutmaya razı gözüküyor. Yine Alman olan 7mobile sitesinin

anketinde katılımcılar cep telefonu kaybetmeyi, nikah yüzüğü

kaybetmekten daha fazla önemsiyor.

İnternete girmek ve iletişim kurmak bu derece önemli olunca

bu sanal dünyanın kapısı olan elektronik cihazların gelişimi

ve değişimi de durmuyor. Benim kübik duvarlı günlerimden

bu yana ekran, kasa ve klavyeli bilgisayarlar ele avuca sığa-

cak kadar küçüldü. Benim ilk konuştuğum mobil telefon, in-

sanın ayağına düşse tarak kemiğini kıracak türdendi. Şimdi

oyuncak oldu. Ancak artık bu hali de bazılarını tatmin etmiyor.

Google geçtiğimiz günlerde gözlük projesi adı altında yeni

cep telefonu-bilgisayar karışımı kavramsal ürününü tanıttı.

Google gözlüğü cep telefonunda ve tablette olan neredeyse

her özelliği utanmadan gözümüze sokuyor. Gözlük gerçek

dünyayı -ön taraftaki kamera ile- bizim gözümüzden görüyor.

Kopamadığımız sanal dünyayı da -gözlük camı üzerine yansı-

tarak- önümüze getiriyor. Bu gözlük henüz markete satılacak

düzeye gelmedi ancak olası özellikleri YouTube’da bir video

olarak yayınlandı.

Gözlüğün şanslı sahibi sabah kalktığında önce günün akışı

takvim uygulamasıyla gözlüğe yansıyor. Hava durumu, yol du-

rumu ve haberler cabası. Yeni toplantı ve buluşma isteklerini

iPhone’da olan Siri sesli kontrol özelliğinde olduğu gibi sesle

yanıtlıyor. Gelen elektronik postalar yine sesle yanıtlanıyor.

Metro istasyonuna doğru yürüdüğünde gözlük gittiği yeri ta-

nıyıp, metroda problem olduğunu iletiyor. Sonra harita uygu-

lamasından bulunduğu yerden işe yürüme yolunu belirliyor.

Mobil uygulama ile yakınlarda olduğunu öğrendiği bir arkada-

şı ile buluşuyor. Görüntülü konuşma yapabiliyor. Tüm bunları

yaparken de arka planda sevdiği müziği dinleyebiliyor.

Bilgisayarınız kaç numara? Bilgisayarları önce masaya kurduk, sonra dizimizin üzerine koyduk, sonra elimize aldık... Ardından hayatımızın vazgeçilmezi yaptık. İnternet dünyasının hızla gelişmesiyle de hepimiz internet, cep telefonu, tablet, Google, Facebook, MSN uzmanı olduk.

Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme A.Ş.Genel Müdü[email protected]

Page 50: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

51

Aslına bakarsanız Google tanıtımında zaten bugün var olan

uygulamaların ötesine geçmiyor. Size anlatmaya başlama-

dan önce gözlükten söz etmeseydim, eminim “Bunların nesi

yeni?” derdiniz. Zaten son günlerde teknoloji insanları bize

yeni servisler sunmaktan öte, bildiğimiz servisleri daha kolay

kullanılır hale getirmeye mesai harcıyor. Hatırlayın 20 yıldır

cep telefonu var ama onu sesle veya dokunarak yönetmemiz

(iPhone, Androids) birkaç yıl öncesinde oldu. İnternet bir ku-

şak insan yetiştirdi ama ona cep telefonundan hatta televiz-

yondan (Smart TV) erişmemiz son döneme denk geldi. Oyun

konsolları hep eğlenceliydi ama oyunları tekme yumruk ata-

rak (Wii, Kinect) oynamamız oldukça yenidir.

Teknolojiye erişim ve kullanımını kolaylaştırma, en az tekno-

lojinin kendisi kadar üzerinde çalışılan bir konudur. Robocop

ve Terminatör filmlerinde kurgulanan yarı insan, yarı makine

(cyborg) düşüncesi yıllardan beri insanların hayalindedir.

Metal kasların yoğun olduğu bu karışık insan tiplemelerin-

de değişmeyen ana tema, aklın ve bilginin saf güce üstün

olduğudur. Bu takviyeli insan modelinde bilgisayarlar beyne

yardımcı olurken, kamera ve mikrofonlar duyu organları ile

çevreyi daha iyi algılamamıza yarar. En önemlisi olan internet

bağlantısı da bilgi sonsuzluğuna erişimdir. Eğer bu unsurları

öylesine bir araya getirmeye çalışırsanız gelişmiş insan yeri-

ne, Doğan görünümlü Şahin misali, kafasına beş kiloluk ka-

mera takmış bir adam ortaya çıkar.

Giyilebilen bilgisayar

1980 yılında “giyilebilen bilgisayar” kavramının uzmanı Ste-

ven Mann tam olarak bunu yapmıştır. Amerikan MIT’den

Medya Sanat ve Bilim doktorası alan bu Kanadalı profesör

kafasına taktığı kamera, bilgisayar ve tek gözünü kapatan

tüplü televizyon benzeri ekrana birkaç ışık düzeneği ekleye-

rek dünyanın ilk “cyborg” (yarı insan yarı makine) deneyimini

yaşamıştır. “İlk” diyen ben değilim. Toronto Üniversitesi’nde

tenure profesör olan Steven Mann, Kanada basınına verdiği

demeçlerde ilk cyborg olduğunda ısrarcıdır. Mann çalışma-

larını “Cyborg: Digital Destiny” (Dijital Kader) adlı kitabın-

da toplamış ve birçok fikir öne sürmüştür. Bu sıra dışı bilim

adamının hayatı, buluşları ve fikirleri 2001 yılında yönetmen

Peter Lynch tarafından sinemaya “Cyberman” (Siber Adam)

filmiyle aktarılmıştır. Filmdeki sahnelerin çoğu Mann’ın ken-

disi tarafından çekilmiştir. Mann hayatını teknolojiden kanun-

lara kadar insan üzerinde taşınabilen bilişim teknolojilerine

adamıştır.

Steven Mann’den 30 yıl sonra, ortaya koyduklarıyla bugünkü

yaşam biçimini şekillendiren bir başkası Google’ın kurucu-

larından Sergey Brin, cyborg olmanın sınırlarını test ediyor.

Brin, Nisan ayında San Francisco’da Körlükle Savaş Vakfı’nın

verdiği yardım yemeğine katıldı. Yemek, kör olmanın zorluk-

larını anlatmak adına karanlıkta yapılıyordu. Brin, yemeğe

Google X Laboratuvarı’nda tasarlanan gözlükle katıldı. Yemek

boyunca gözlük yüzeyinden bilgilerin yansıdığını görenler

şaşkınlıklarını Twitter üzerinden paylaştılar. Brin’in modelli-

ğini yaptığı bu muhteşem gözlük aslında birkaç gün önce Go-

ogle X çalışanları tarafından duyuruldu. Google X Laboratuva-

rı teknolojide liderlik savı olan her firmanın benzerine sahip

olması gereken bir araştırma laboratuvarı olarak göz dolduru-

yor. Yeri ve projelerinin çoğu gizli olan bu laboratuvardan sı-

zan bilgilere göre burada uzay asansöründen, kendi kendine

giden otomobile kadar yenilikçi birçok projede tarih yazılıyor.

Google X’in giyilebilir bilgisayar çalışmaları gözlük ile sınır-

lı değil. Amerikan Washington Üniversitesi profesörlerinden

Babak Amir Parviz ve öğrencilerinin katıldığı yeni projesi; bir

lens bilgisayar. Terminatörü kıskandıracak bu lensler güneş

enerjisinden kablosuz iletişime kadar onlarca teknolojiyi ba-

rındırıyor.

Bu ve benzeri çalışmaların insan ile makine arasındaki sınırla-

rı zorlayacağı günlere henüz ulaşmadık. O güne kadar gözü-

nüzün önüne kadar gelen sanal dünyanın tadını çıkarın.

Page 51: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

52 akademi

Vestel Akademi farkıyla öndeyizVestel’in en büyük değerinin insan gücü olduğu düşüncesinden hareketle kurulan Vestel Akademi, eğitim çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor. Eğitimlere Ocak ayından itibaren, yeni kurulan Vestel Eğitim Merkezi ev sahipliği yapıyor.

Vestel Akademi’nin sürdürdüğü eğitimleri tek çatı al-

tında toplamak ve eğitimlerin verimliliğini artırmak

amacıyla Manisa’daki Vestel Digital Fabrika lokas-

yonunda Vestel Eğitim Merkezi kuruldu. Aynı anda beş ayrı

salonda eğitim yapılmasına imkan veren merkezde, salon-

lardan biri bilgisayarlı eğitim laboratuvarı olarak tasarlandı.

Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu ve Vestel

Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Ömer Yüngül, 2 Mart’ta

eğitim merkezini ziyaret ederek katılımcılarla görüştü. Her

bir çalışanın Vestel’in kurumsal imajı için çok önemli oldu-

ğunu, eğitimlerde alınan bilgilerin çok iyi kavranması gerek-

tiğini belirten Ahmet Zorlu, eğitim merkezinin örnek bir proje

olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve Vestel’in eğitime ver-

diği desteğin süreceğini dile getirdi.

“Hayal kurun ancak hayalci olmayın” mesajını vurgulayan Zor-

lu, hep birlikte çalışarak başarılamayacak bir hedef olmadığı-

nın, her çalışanın kurumuna sahip çıkması gerektiğinin altını

çizdi. Ömer Yüngül ise eğitim alan çalışanlar ile sohbet ede-

rek, çalışma yaşamlarında başarılar diledi ve Vestel’in eğitime

verdiği önemi, inovasyona yaptığı yatırımları vurguladı. Hafta

içi ve hafta sonu teknik ve kişisel gelişim eğitimleri; Teknoloji

Akademisi, Vestel Management Trainee Programı gibi eğitim-

ler ve servislere yönelik eğitimlerin verildiği merkezde, son

dönemde yapılan çalışmaları sizlerle paylaşıyoruz.

Vestel geleceğin yöneticilerini yetiştiriyor

Sürekli gelişim için en önemli unsurun entelektüel sermaye

olduğuna inanan, elektronik ve beyaz eşya sektörünün lider

markası Vestel, gelecekteki yöneticilerini Vestel MT progra-

mına katılan yeni mezunlar arasından yetiştiriyor.

Özyeğin Üniversitesi’nden de alınan akademik destekle

yürütülen Vestel MT programı (Yetiştirme Programı) kapsa-

mında Manisa’daki üretim üssü Vestel City’de dört ay teorik

eğitim veriliyor. Sınıf içi dersler, gerçek uygulamalar ve si-

mülasyonlarla destekleniyor. Teorik eğitimden sonra yöneti-

ci adayları Vestel Şirketler Grubu’nda çeşitli departmanlarda

yedi haftalık staj yapıyor. MT programından mezun olan yö-

netici adayları, Vestel’in elektronik, dijital, dış ticaret, beyaz

eşya ve pazarlama şirketlerinde uygun görülen pozisyonlar-

da göreve başlıyor. Pozisyonlar, satış uzmanı, ürün sorum-

lusu, Ar-Ge mühendisi, finans uzmanı, tedarik ve planlama

uzmanı olarak çeşitlilik gösteriyor. Ar-Ge’nin, yaratıcılığın,

teknolojik gelişimin ve yenilikçiliğin her zamankinden daha

Page 52: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

53

fazla önem kazandığını belirten Vestel İnsan Kaynakları Di-

rektörü Semih Süslü, bu nedenle dinamik ve yeniliğe açık,

sadece mühendis değil aynı zamanda pazarlama, tasarım

ve müşteri ilişkilerinden iyi anlayan genç yeteneklerin istih-

dam edildiği şirketlerin maça 1-0 önde başladıklarını ifade

ediyor. MT programı sonrasında yönetici adayı olarak göreve

başlayan Vestel çalışanlarının kariyer planlarını en üst dü-

zey yönetici pozisyonuna kadar yükselebilecekleri şekilde

düzenlediklerini aktaran Süslü, çalışanların 10 yıl içinde uz-

man, kıdemli uzman, şef ve müdür pozisyonlarına gelmele-

rini beklediklerini belirtiyor. Şubat ayında 2. MT programını

tamamladıklarını söyleyen Süslü, “Vestel Şirketler Grubu’na

bugüne kadar 52 yönetici adayı kazandırdık. Bu yıl Haziran

ayında yapacağımız seçimlerle yeni programın adaylarını

belirleyeceğiz. Programa başvuruda bulunmak isteyen özel-

likle son sınıf öğrencileri, basında yayınlanacak ilanları ve

www.vestelkariyer.com sitesini takip edebilirler” dedi.

Mesleki eğitimlerde çalışanlar sertifika kazanıyor

Vestel Akdemi; kaynakçılılık, forklift operatörlüğü gibi mes-

leki kurslarla da çalışanlarını destekliyor. Yakın zamanda dü-

zenlenen forklift operatörlüğü kursunda 426 çalışan sertifika

aldı. Bir hafta teorik, bir hafta ise pratik eğitim alan çalışan-

lar, eğitim sonunda yapılan sınavda başarılı olmaları halinde

sertifika almaya hak kazanıyor. Yürürlükte olan ağır ve tehli-

keli işler yönetmeliği kapsamında gerçekleştirilen uzmanlık

eğitimlerinde de çalışanlar, sertifika almaya hak kazanıyor

ve çalıştıkları alandaki uzmanlıklarını pekiştiriyorlar. Bu

alanda Manisa Endüstri Meslek Lisesi ile imzalanan protokol

çerçevesinde 10 günlük eğitimler veriliyor.

Bilgisayar destekli eğitim programları

Çalışanlarını mesleki ve teknik anlamda gereksinim duyduk-

ları bilgisayar programlarını yetkin kullanabilmeleri amacıy-

la, Vestel Teknoloji Akademisi derslerinin yanı sıra bölümle-

rin özel ihtiyaçları doğrultusunda Flash & Action Script, Creo

Parametric, Pro enginner gibi eğitimler veriliyor. Dersler bil-

gisayarlı eğitim laboratuvarlarında gerçekleştiriliyor.

Sosyal sorumluluk projelerine de destek veriliyor

Manisa Valiliği’nin başlattığı Kardeş Okul/Kardeş Kurum

Projesi çerçevesinde Manisa ilindeki kurumlar ve okullar

arasında işbirliğini sağlamak ve eğitimi desteklemek amacı

ile protokol imzalandı. Vestel’le kardeş olan üç okula ziyaret

gerçekleştirilerek öğrencilerle tanışıldı. Vestel konulu Resim

ve Afiş Tasarım Yarışmaları’nda birincilik, ikincilik, üçüncü-

lük dereceleri alan öğrencilere ödül töreninde hediyeleri ve-

rildi.

Sürekli gelişim için en önemli unsurun entelektüel sermaye olduğuna inanan, elektronik ve beyaz eşya sektörünün lider markası Vestel, gelecekteki

yöneticilerini Vestel MT programına katılan yeni mezunlar arasından yetiştiriyor.

Page 53: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

54 haber

Vestel, 70 ödül topladıVestel, tüm dünyada kabul gören Plus X Award, A Design Award, Red Dot Design Award ve IF Product Design Award’dan elektronik ve beyaz eşya ürünleriyle toplam 70 ödül kazandı.

Vestel, Almanya’da düzenlenen Plus X Award’da elekt-

ronik ve beyaz eşya ürünleriyle toplam 59 ödül aldı.

Yarışmada Vestel Beyaz Eşya, jüri tarafından dayanık-

lı tüketim malları alanında “2012 yılının en yenilikçi markası”

seçildi ve Gleam klima, Ultio bulaşık makinesi ve BGH 414 set

üstü ocağı ile 2012 yılının en iyi ürünleri kategorisinde ödül

kazandı. Ayrıca çamaşır makinesi, LED TV, buzdolabı, dijital

set üstü kutu, bulaşık makinesi, uzaktan kumanda, klima ve

ocak modelleriyle tasarım, kullanım kolaylığı, yüksek kalite

ve inovasyon kategorilerinde ödüle layık görüldü.

Vestel’in V TV, Agile, La Torre, Triump ve GlassOn LED TV mo-

delleri ise İtalya’da düzenlenen A Design Award’dan ödülle

döndü. Vestel’in GlassOn LED TV modeli IF Product Design

ve Red Dot Design Award’da da tasarım ödüllerini topladı.

Ürün, Türkiye’de Vestel Terranova serisi adı altında piyasaya

sunuldu.

Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Ömer Yüngül, al-

dıkları ödüllerin Vestel’in tasarımdaki üstünlüğünü tasdikle-

diğini belirterek, “2011 yılında Plus X Award, Red Dot Design

Award, IF Product Design, Good Design ve DME gibi ulusla-

rarası tasarım yarışmalarından 59 ödül almıştık. Bu yılın ilk

yarısında yine aynı tasarım yarışmalarında kazandığımız 70

ödülle geçen yılki performansımızı aratmayacağımızı şimdi-

den ortaya koyduk. Plus X Award’da ürünlerimizle aldığımız

ödüllerin yanı sıra tasarım alanının şampiyonluk kupası olan

‘en yenilikçi marka’ ödülünü Vestel Beyaz Eşya’nın kazanma-

sı göğsümüzü kabarttı” diye konuştu.

Vestel Beyaz Eşya’nın 2012 yılının ilk çeyreğinde elde ettiği

net karı, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 100’ün

üzerinde artırdığını ifade eden Yüngül, bunun tasarım ve

üretim anlamında sahip oldukları gücün finansal başarıya da

doğrudan etki ettiği anlamına geldiğini belirtti.

Vestel’in 2012 yılında aldığı ödüller

Plus X Award 2012 tüm ödüller:

• Vestel Beyaz Eşya / En Yenilikçi Marka Ödülü

• Gleam klima / Yılın En İyi Ürünü Ödülü (Ürün, Good Design

ödülüne da sahip)

• Ultio bulaşık makinesi / Yılın En İyi Ürünü Ödülü

• BGH 414 set üstü ocak / Yılın En İyi Ürünü ÖdülüNedim Sezer

Page 54: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

55

• BGH 414, BGH 411, BGH 413, BGH 412 set üstü ocak model-

leri / Yüksek Kalite Ve Tasarım Ödülleri (BGH 411 ve BGH 412

Good Design ödülüne da sahip)

• Ceres ve Helios bulaşık makineleri, Gleam klima ve Moire

uzaktan kumanda / Tasarım Ve Yüksek Kalite Ödülleri

• Eos, Orfe ve Themis bulaşık makinesi modelleri, Puzzle kli-

ma / Kullanım Kolaylığı Ödülü

• Extenso buzdolabı, Ultio bulaşık makinesi / Yüksek Kali-

te, Tasarım, Kullanım Kolaylığı Ödülleri (Extenson buzdolabı

Good Design ödülüne da sahip)

• Phrygia LED ve Phrygia LCD çamaşır makinesi modelleri /

İnovasyon, Tasarım ve Kullanım Kolaylığı Ödülleri

• 32140, 32137, 32135, 32134, 32132 ve 32130 BMS LED TV

modelleri / Kullanım Kolaylığı Ödülü

• RC4822, Yinyang, PLANO, Metalluna ve Profit uzaktan ku-

manda modelleri / Kullanım Kolaylığı Ödülü

• DVB 1130, DVB 1125, DVB 1120, DVB 605, DVB 545, DVB

520, DVB 510, DVB 505, DVB 325, DVB 315, FEMTOCELL To-

tem set üstü kutu modelleri / Kullanım Kolaylığı Ödülü

• Yinyang, PLANO ve Profit uzaktan kumanda, DVB 1125 ve

DVB 545 set üstü kutu modelleri / Tasarım Ödülü

A Design Award 2012 tüm ödüller:

• GlassOn LED TV / Platin Ödül (Aynı zamanda Good Design

ve Red Dot Design ödülleri)

• Agile LED TV / Altın Ödül

• La Torre LED TV / Altın Ödül

• Triump LED TV / Altın Ödül

• V TV LED TV / Gümüş Ödül

Red Dot Design Award 2012:

• BGH 411 set üstü ocak

• Ceres Slim bulaşık makinesi

• Themis Slim bulaşık makinesi

• Orfe Slim Bulaşık makinesi

• GlassOn LED TV

IF Design Award 2012:

• BGH 412 set üstü ocak

Vestel’in 2011’de kazandığı tasarım ödülleri

• Aralık ayında Good Design Award’da beyaz eşya ve elektro-

nik ürünleriyle toplam 13 ödül

• Eylül ayında DME tasarım yönetimi yarışmasında Büyük

Firma Ödülü

• Nisan ayında Plus X Award’da beyaz eşya ve elektronik

ürünleriyle toplam 31 ödül

• IF Design 2011’de iki bulaşık makinesi ve bir buzdolabı ile

üç ödül

• Odysseus bulaşık makinesi ile Red Dot Design Award

• Design Turkey yarışmasından altı ödül

• Chicago Mimarlık ve Tasarım Müzesi’nin Avrupa Mimarlık,

Sanat, Tasarım ve Kentsel Araştırmalar Merkezi’yle düzenle-

diği Good Design’da iki TV, bir digital media controller ve bir

uzaktan kumandayla da dört ödül

Vestel Beyaz Eşya, 2012 yılının ilk çeyreğinde elde ettiği net karı, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 100’ün üzerinde artırdı.

Page 55: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

söyleşi56

Enerji, tüm dünya için geleceğin en önemli sektörlerinin

başında geliyor. Bu sektördeki önemli başlıklardan biri

geleceğin aydınlatması olarak bilinen, enerji tasarruflu,

uzun ömürlü, karbondioksit salımını azaltan, zararlı madde

içermeyen çevre dostu LED aydınlatma.

10 yıl içinde dünyadaki aydınlatma pazarının 100 milyar Euro

seviyesine gelmesi bekleniyor. Bu pazar içindeki LED aydın-

latma payının da 60 milyar Euro olması öngörülüyor. Bu, şu

andaki LED aydınlatma pazarının yaklaşık 10 katı büyümesi de-

mek. Türkiye’de de enerjiye olan ihtiyaç önümüzdeki dönemde

artarak devam edecek. Üretime oranla verimli tüketimin daha

da önem kazanacağını söyleyen Vestel LED Aydınlatma Satış

ve Pazarlama Genel Müdürü Serkan Özkök, “Hükümetin de bu

amaçla uyguladığı politikalar kamuoyunda bilincin gelişmesini

ve talebin artmasını sağlıyor. Türkiye pazarını, sadece aydınlat-

ma olarak değerlendirdiğimizde; bizimle benzer nüfusa sahip

Almanya’nın çok gerisinde olduğumuzu görüyoruz. Önümüz-

deki dönemde Türkiye ve çevresindeki coğrafyada inşaat pro-

jeleri daha da artacak. Tüm bunları bir arada değerlendirdiği-

mizde muazzam bir potansiyel ortaya çıkıyor” diyor.

Hayatımızı kolaylaştıracak akıllı çözümler üretmek için dur-

madan çalışan Vestel, LED aydınlatma alanında da önemli bir

yatırım gerçekleştirdi. Türkiye’de yeni bir sektör olan LED ay-

dınlatmaya, LED çip üretiminde dünya devi olan Cree ile atılan

ortaklık adımıyla giriş yapan Vestel, kısa sürede Manisa’da bu-

lunan Vestel City’de LED ürünlerin üretimine başlayacak. LED

aydınlatma alanında ana oyunculardan biri olmayı hedefledik-

lerini dile getiren Özkök, “Yerli üretim yapacağız. LED aydınlat-

ma alanında Türkiye’de ilkleri gerçekleştireceğiz” diyor.

Z: Vestel, LED sektöründe ne gibi çalışmalar yapmayı hedef-

liyor?

Amacımız LED aydınlatma alanında ana oyunculardan biri ol-

mak. Bunun için de uzun soluklu, süreklilik arz eden ve sür-

dürülebilir bir iş modeli oluşturmayı hedefledik. Standartlar

ve trendler konusunda da belirleyici olmak istediğimiz için

faaliyetlerimizi hem ulusal hem de uluslararası platformlarda

yürütüyoruz. Hedeflediğimiz en önemli çalışmalar; LED aydın-

Vestel, geleceğimizi aydınlatacak Vestel, LED çip üretiminde dünya devi olan Cree firmasıyla birlikte, Türkiye’de yeni bir sektör olan LED aydınlatma alanına adım attı. Bu önemli adımla ilgili hedefleri ve çalışmaları Vestel LED Aydınlatma Satış ve Pazarlama Genel Müdürü Serkan Özkök’ten dinledik.

Vestel, geleceğimizi aydınlatacak Vestel, LED çip üretiminde dünya devi olan Cree firmasıyla birlikte, Türkiye’de yeni bir sektör olan LED aydınlatma alanına adım attı. Bu önemli adımla ilgili hedefleri ve çalışmaları Vestel LED Aydınlatma Satış ve Pazarlama Genel Müdürü Serkan Özkök’ten dinledik.

Page 56: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

57

latmada kullanılan elektronik işletim cihazları üretimine baş-

lamak ve Türkiye’de LED çip paketlemesini gerçekleştirmek.

Biz yalnızca ürün satmıyoruz; aydınlatma ihtiyaçları için keşif,

özel ürün tasarımı, projelendirme, raporlama, kredilendirme,

uygulama ve bakım aşamalarından oluşan komple çözümler

sunuyoruz. Aynı zamanda ZOREN ile gerçekleştirdiğimiz işbirli-

ği sayesinde, bizden çözüm alan projelerin ucuz enerji tedariği

de mümkün oluyor.

Z: Vestel’de LED çalışmaları için nasıl bir yapılanma gerçek-

leştirdiniz?

Üretimle ilgili olarak Vestel Dijital’de Aydınlatma Sistem Mü-

hendisliği, Ürün Mühendisliği, Maliyet Yönetimi ve LED Aydın-

latma İş Yönetimi bölümleri oluşturuldu. Aynı zamanda Ar-Ge

ve Endüstriyel Tasarım ekiplerinden de destek alınıyor. Satış

ve Pazarlama tarafında ise aydınlatma sektöründe deneyimli,

piyasayı tanıyan, projelendirme yapabilecek ve yalnızca LED

aydınlatmaya odaklanmış bir ekip kurduk. Ekibimizde elektrik

mühendisi de, mimar da var. Aynı zamanda Vestel’in satış ve

iletişim bölümlerinden de destek alıyoruz.

Z: Cree ile işbirliği yapmanızın nedenleri neler?

LED aydınlatma alanında ana oyunculardan biri olmayı hedef-

lediğimiz için LED çip üretiminde dünya devi olan Cree firması

ile teknoloji ortaklığı gerçekleştirdik. Cree’nin üretim süreçleri

için geliştirdiği, teknolojik destek ve test sistemlerinden olu-

şan TEMPO servisi, gerçekleştirdiğimiz ortaklıkta en önemli

etken. Cree mühendisleri üretimin her aşamasıyla ilgili bilgi

birikimlerini ve teknolojik yenilikleri bizimle paylaşıyor.

Z: Aydınlatma laboratuvarlarıyla ilgili bilgi verir misiniz?

Vestel’in sektördeki ana oyuncu olmasını sağlayacak projeler-

den biri de aydınlatma laboratuvarı yatırımlarımız. “Yatırımlar”

diyorum, çünkü iki ayaklı bir proje bu. İTÜ Enerji Enstitüsü ile

yapılan anlaşma çerçevesinde Maslak’taki yerleşkeye “Vestel

Aydınlatma Laboratuvarı” kuruluyor. Enstitü bünyesindeki Ener-

ji Planlaması ve Yönetimi Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Sermin

Onaygil ve ekibi de aydınlatma aygıtı tasarımıyla ve aydınlatma

tekniğiyle ilgili bize destek veriyor. Projenin diğer ayağı da Ves-

tel City’de hayata geçecek. Vestel City’de kurulacak akredite

laboratuvar sayesinde hem kendi ürünlerimizi uluslararası stan-

dartlara uygun olarak test edip onaylayabilecek, hem de devlet

kurumlarının talebi halinde bağımsız testler yapabileceğiz.

Z: Üretim tesisleri hakkında bilgi verir misiniz?

Kesinlikle yerli üretim yapacağız. Vestel Dijital fabrika tarafın-

dan hazırlanan piyasadaki ihtiyaçlara ve gelişmelere uygun

bir üretim yol haritamız var. Detayları ilerleyen zamanlarda

paylaşabileceğiz. Ancak bugünden çok net diyebilirim ki; LED

aydınlatma alanında Türkiye’de ilkleri gerçekleştireceğiz. Bu

ilkleri gerçekleştirebilmek için de Vestel City’deki televizyon ve

beyaz eşya üretiminde kullanılan, Avrupa’nın en büyük plastik

enjeksiyon tesisine ek yatırımlar yapılıyor. Aynı zamanda metal

press hatları da yeniden yapılandırılıyor.

Z: Türkiye’de ya da dünyada üstlendiğiniz projeler var mı?

Önümüzdeki en önemli proje Zincirlikuyu’daki Zorlu Center

Projesi. Türkiye’nin ilk ve tek, beş fonksiyonlu “karma kulla-

nım” projesi olan Zorlu Center’daki aydınlatmanın büyük bir

bölümü Vestel LED Aydınlatma ürünleriyle gerçekleştirilecek.

Bu bizim için de çok önemli bir referans olacak. Aydınlatmay-

la ilgili süreçlerde komple çözüm sunabildiğimiz için gerek

uluslararası markaların Türkiye’deki projelerinden, gerekse

Türkiye’de özel sektör tarafından hayata geçen ya da geçecek

projelerden ciddi bir talep var. Aynı zamanda çevre coğrafyada-

ki projelerden de talep geliyor. Faaliyetine henüz başladığımız

Vestel LED Aydınlatma ürünlerine olan bu ilgi, doğru yolda ol-

duğumuzun en önemli kanıtı.

Z: 2012 için hedefleriniz neler?

Üretimle birlikte ortak hedefimiz; yerli üretime ağırlık vererek,

oluşturmaya başladığımız satış kanalları aracılığıyla hedef

kitlelerin ihtiyaçlarına uygun temel ürün gamını ve çözümleri

sunmak. Ayrıca ilk aşamada projelerden gelen taleplere hızla

cevap vererek butik ve özel çözümler üretebilmeyi de hedef-

liyoruz.

• Eski teknoloji ürünlere göre yüzde 80’e varan oranda daha az enerji tüketir.• Daha az enerji tükettiği için daha az karbondioksit salımı oluşur.• Civa ya da benzeri zararlı maddeler içermediği için çevre dostudur.• Çarpmalara, düşmelere ve kırılmalara karşı dayanıklıdır.• Çok uzun kullanım ömrü vardır.• Standart ürün formunda oldukları için hem eski teknoloji ürünlerin yerinde kullanılabilir hem de estetik beklentileri karşılar.• UV ışınımı yok denecek kadar az olduğu için UV ışınlarının olumsuz etkileri yoktur.

LED aydınlatmanın avantajları

Serkan Özkök

“Önümüzdeki en önemli proje Zincirlikuyu’daki Zorlu Center Projesi. Türkiye’nin ilk ve tek, beş fonksiyonlu karma kullanım projesi olan Zorlu Center’daki aydınlatmanın büyük

bir bölümü Vestel LED Aydınlatma ürünleriyle gerçekleştirilecek.”

Page 57: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

58 haber

Korteks, uluslararası fuarlarda beğeni topluyor Dünya polyester iplik devi Korteks, dünyanın en büyük ve en önemli fuarlarında yerini almaya devam ediyor. Fuarlarda ziyaretçilerin beğenisine sunulan Korteks ürünleri, her yıl olduğu gibi bu yıl da büyük ilgi topladı.

Avrupa ve Ortadoğu’nun en büyük entegre polyester ip-

lik üreticisi ve ihracatçısı olan Korteks, her yıl olduğu

gibi 2012 yılında da dünyanın önde gelen uluslararası

fuarlarında göz doldurdu.

Heimtextil

11-14 Ocak tarihleri arasında Almanya’nın Frankfurt kentinde

düzenlenen Heimtextil’e (International Trade Fair for Home

and Contract Textiles) katılan Korteks, ürünlerini ziyaretçilerin

beğenisine sundu.

ISPO Munich

Korteks, 29 Ocak-1 Şubat tarihleri arasında ise Almanya’nın

Münih kentinde düzenlenen Uluslararası Spor Giyim ve Spor

Ekipmanları Moda Fuarı’nda (ISPO Munich 2012) standıyla

yer aldı.

Bu yıl 42.’si gerçekleştirilen, 13’ü Türk şirketi olmak üzere 51

ülkeden 2 bin 344 şirketin katıldığı fuara Korteks, bu yıl üçün-

cü kez katıldı. Fuarda Korteks’in yüksek performanslı kumaş

markası DRY TOUCH® büyük ilgi gördü.

Hightex

Korteks, 21-24 Nisan tarihleri arasında da Hightex 4. İstanbul

Teknik Tekstiller ve Nonwoven Dokuma Teknolojileri Fuarı’na

katıldı. Dünya tekstil teknoloji üreticilerini ve teknik tekstil-

ler/nonwoven ürünlerini buluşturan fuarda, Korteks yine göz

doldurdu.

Evteks

Korteks, CNR Expo’da 16-20 Mayıs tarihleri arasında düzenle-

nen 18. İstanbul Ev Tekstili Fuarı Evteks 2012’de de yerini aldı.

Page 58: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

59

Zorlu Tekstil Grubu’nun tüm dış ticaret faaliyetlerini yü-

rütmek amacıyla 1998’de kurulan Zorlu Dış Ticaret, ino-

vasyon ve Ar-Ge gücü ile rakiplerini geride bırakmaya

devam ediyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) açıkladığı

en çok ihracat yapan 1000 firma arasında, gerçekleştirdiği 212

milyon Dolarlık ihracatla 44’üncü sırada yer alan Zorlu Dış Ti-

caret, 2011’de 350 milyon Dolarlık ciroya ulaştı.

Bu cironun bünyelerindeki diğer şirketler tarafından yapıl-

dığını ve bu nedenle sıralamada 44’üncü sırada olduklarını

söyleyen Zorlu Holding Tekstil Grup Başkanı Vedat Aydın,

“Türkiye’de uygulanan ihracat politikaları nedeniyle Zorlu Dış

Ticaret şirketleri yanında, Korteks, Zorlu Tekstil ve Arzum gibi

değişik şirketlerle ihracat yaptık. Tüm ihracatlarımızı bir şir-

ketten yapsaydık sıralamada 25’inci olurduk. Tekstilciler ara-

sında ise, hammadde satanlar hariç yerimiz birinciliktir” dedi.

İhracattaki başarılarının arkasında bilgi, tecrübe, güçlü üretim

tesisleri, en son teknolojiye sahip üretim tesisleri olduğunu

söyleyen Aydın, bunun yanı sıra global davranış, müşterilerine

verdikleri servis, seneler boyu oluşturdukları güven ilişkisinin

de bu başarıda önemli payının bulunduğunu dile getirdi.

Zorlu Dış Ticaret, iplik, nevresim ve çarşafın yanı sıra 2004

yılı sonu itibariyle marka ve lisanslı ürünlerin yönetimini

de üstlendi. Ürünler bazında segmente edilen bölgesel bir

yapılanmaya sahip olan Zorlu Dış Ticaret’in, ABD, Almanya

ve İngiltere’de pazarlama ve satış aktivitelerinin doğrudan

gerçekleştirildiği satış ofisleri ve showroomları bulunuyor.

Aynı zamanda şirket 2005 yılından bu yana, Çin, Hindistan

ve Pakistan’daki satın alma ofisleri ile de faaliyetlerini sürdü-

rüyor. Bunların yanı sıra Zorlu Holding bünyesinde bulunan

Zorluteks Doo Makedonya şirketi ise Makedonya, Karadağ,

Sırbistan, Bosna, Arnavutluk, Kosova, Slovenya, Slovakya,

Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan’da üretim ve pa-

zarlama faaliyetleri gerçekleştiriyor. Arzum Tekstil Pazarlama

Ticaret’le de, başta İran ve Ukrayna olmak üzere Bulgaristan,

Romanya, Polonya, Libya, K. Irak, Suudi Arabistan gibi birçok

ülkeye Taç markalı ürünlerin pazarlama ve satış faaliyetleri

yürütülüyor.

Türkiye önemli bir üretim ülkesi

İhracatta en önemli pazarlarının AB ülkeleri olduğunu belir-

ten Aydın, esneklik, yakınlık, kalite gibi nedenlerle AB ülke-

leri için Türkiye’nin önemli bir üretim ülkesi olduğunu ifade

etti. Tesislerinin modern ve büyük olması sayesinde AB ülke-

lerindeki müşterileriyle ilişkilerinin her geçen gün geliştiğini

aktaran Aydın, “AB’deki kriz ortamı nedeniyle 2012 yılı için

artış öngörmedik ama yeni kanallar bularak en azından düşüş

de yaşamak istemiyoruz. AB’deki daralmayı başta Rusya ol-

mak üzere İran ve Irak gibi komşu ülkelere satışları artırarak

kompanse etmeyi planlıyoruz. Yeni pazarlar bulmak ve özel-

likle satış yaptığımız 35 pazarda payımızı artırmaya konsant-

re olduk” diyor.

Zorlu Dış Ticaret, rakiplerini geride bıraktıTürkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) açıkladığı en çok ihracat yapan 1000 firma arasında 44’üncü sırada yer alan Zorlu Dış Ticaret, 2011 yılında 350 milyon Dolarlık ciroya ulaştı.

Vedat Aydın

Page 59: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

60 haber

Korteks’e yurtdışı ziyaretleri Bursa’daki Korteks Fabrikası’nın yurtdışından önemli konukları vardı. Almanya’nın Hessen Eyaleti Başbakanı Volker Bouffier ve Belçika Flaman Hükümeti Başbakan Yardımcısı İngrid Lieten Korteks’i ziyaret etti.

Bursa’daki Korteks Fabrikası, Nisan ve Mayıs aylarında

yurtdışından konuklarını ağırladı. Almanya’nın Hessen

Eyaleti Başbakanı Volker Bouffier,eşi Ursula Bouffier ile

Türkiye’ye yaptığı üç günlük gezi kapsamında, Bursa’ya geldi.

Beraberindeki heyetle 17 Nisan’da Korteks Fabrikası’nı ziyaret

eden Bouffier, Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Zorlu’dan fabrika

hakkında bilgi aldı.

Gezi sırasında yaptığı konuşmada, Almanya ve Türkiye için

bölge ortaklığı ve partnerliğinin çok önemli olduğunu söyleyen

Bouffier, Hessen ile Bursa arasındaki ortaklığı daha da geliş-

tirmek istediklerini belirtti. Bu kapsamda iki kentin birbirlerini

tanıması ve kaynaşmasının çok önemli olduğunu vurgulayan

Bouffier, “Biz bu ziyaretlerimizde aramızdaki bağları daha da

geliştirmeyi hedefliyoruz. Hessen eyaleti, Almanya’nın ekono-

mik anlamda en güçlü eyaletlerinden birisidir. Tabii Türkiye kö-

kenli insanlarımızın yaşadığı bir yerdir. Bu da bizim için önemli

unsurlardan biri. Bursa’ya baktığımız zaman da son dönemde

çok hızlı bir gelişme kaydettiğini görüyoruz. Bu anlamda Bursa

ile işbirliği yapmak bizim için çok anlamlı ve önemli” dedi. Zeki

Zorlu ise Almanlar ve Türkler’in birbirlerini çok uzun yıllardır ta-

nıdığını, Almanya’da çok sayıda Türk vatandaşı olduğunu belir-

terek, “Birbirimizi 50 yıldır tanıyoruz. Birbirimizle kaynaşmışız.

Bizler kardeş ülkeyiz. Bundan sonra da öyle yaşayacağız. Sizleri

burada ağırlamaktan dolayı çok mutlu olduk” diye konuştu.

Belçika Flaman hükümeti temsilcileri Korteks’te

T.C. Ekonomi Bakanlığı ve Uludağ İhracatçı Birlikleri’nin organi-

zasyonunda Türkiye’ye gelen Belçika Flaman Hükümeti Başba-

kan Yardımcısı ve Flaman İnovasyon, Kamu Yatırımları, Medya

ve Yoksullukla Mücadele Bakanı Ingrid Lieten, 16 Mayıs’ta Kor-

teks Fabrikası’nı ziyaret etti. Lieten ve beraberindeki Türk kö-

kenli milletvekilleri Güler Turan, Fatma Pehlivan ve Belçika’nın

Ankara Büyükelçisi Pol De Witte’e Fabrika Genel Müdürü Necat

Altın tarafından Zorlu Grubu ve Korteks hakkında bir sunum ya-

pıldı. Daha sonra heyetle birlikte fabrika gezisi yapıldı.

Belçika Flaman Hükümeti Başbakan Yardımcısı Bayan İngrid Lieten

Page 60: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Zorlu Holding Yönetim Kurulu Eş Başkanı Zeki Zorlu,

Bursa’nın Yıldırım ilçesinde eski Karayolları’na ait 36

parseldeki arsa üzerine, 32 derslikli endüstri meslek

lisesi yaptırıyor. İsmi Zeki Zorlu Endüstri Meslek Lisesi olarak

belirlenen okulda, öğretim binası, kapalı spor salonu, konfe-

rans salonu ve yemekhane binası ve dört atölye binası buluna-

cak. Eğitim kompleksi anahtar teslimi inşa edilerek, kullanım

hakkı Bursa Valiliği İl Tüzel Kişiliği’ne devredilecek.

Okulun protokol töreni 17 Mayıs’ta Bursa Heykel Valilik bina-

sında düzenlendi. Protokolü Bursa Valisi Şahabettin Harput,

Zeki Zorlu ve İl Milli Eğitim Müdürü Atilla Gülsar imzaladı. Tö-

rendeki konuşmasında yapılan işin çok hayırlı bir hizmet ol-

duğunu belirten Şahabettin Harput, “Bursa ve ülkemizin çok

sevilen hayırsever işadamlarından Zeki Zorlu ile bir protokol

imzalayacağız. Zeki Zorlu’yu bugüne kadar yaptığı hayırlı iş-

ler ve sanayi hizmetlerinden dolayı tanıyor, ülkemize prestij

kazandıran pek çok çalışmaları ile biliyoruz” dedi. Geçen ay

Almanya’dan Bursa’ya gelen Hessen Başbakanı’nın özellikle

Zeki Zorlu’dan bahsettiğini anlatan Harput, “Hessen Başbaka-

nı özellikle Zorlu’nun polyester üzerine kurduğu fabrikadaki

teknolojinin kendilerinde olmadığını söyledi. Ayrıca Yıldı-

rım’daki Hacı Mehmet Zorlu engelli okulunu görüp çok beğen-

diğini belirtti. Ve bana ‘Bu insanların ne menfaati var da bunu

yapıyorlar’ diye sordu. Ben de onlara ‘Siz bunun menfaatini bi-

lemezsiniz’ şeklinde cevap verdim” dedi. Yıldırım’da yapılacak

32 derslikli endüstri meslek lisesinin protokolünü imzalamak-

tan büyük mutluluk duyduklarını dile getiren Harput, “Ölüm-

süzler kervanının altın zincir halkasına Zeki Zorlu’nun daha

önceki halkalarından bir tane daha ekliyoruz. Ben kendisini

kutluyor ve yaptığı hayrın kabul olmasını temenni ediyorum”

şeklinde konuştu.

“Önce işimiz, ondan sonra ailemiz”

Zeki Zorlu ise yaptığı konuşmada; “Ben de malum Türkiye’de

ismi duyulan Zorlu ailesinin bir ferdiyim. Her şey ülkemiz için,

şahsi olarak hiçbir zaman tek kelime düşünmedim. Hayat bo-

yunca hiçbir zaman ailemiz demedik. Önce işimiz, ondan sonra

ailemiz” dedi. Bursa’da yaptırdığı Hacı Mehmet Zorlu engelli

okulunun hayatında yaptığı en büyük işlerden biri olduğunun

altını çizen Zorlu, “Bu okul beni çok sevindirdi. Bursa benim

olsa o kadar sevinmezdim. Ama o okulda bir engelli öğrencinin

boynuma sarılması büyük mutluluktu. Bana cenneti verseniz o

kadar sevinmezdim” şeklinde konuştu.

Her yaptıkları işi “Bizim diye değil, ülkemizin en güzeli ol-

sun” diye yaptıklarını anlatan Zorlu, “Aslında biz öncelikle

birer hocayız. Ondan sonra eğitimci, ardından da işvereniz.

İş verdiğimiz o kadar insanın velisi, abisi ve babası olarak

kendimizi görüyoruz. Bu nedenle bütün işlerin en iyi olması

için çalışıyoruz. Belki işadamları ülkemizde sömürü düzeni-

nin elemanları olarak görülebilir. Ama öyle değil, işadamları

ne yaparsa yapsın eğer ki bir taşın üzerine bir taş koyup bir

kişiye ekmek verebiliyorsa, o hayatta ne güzel bir şeydir”

dedi.

Hayatta en çok korktuğu şeyin çalışanlarının kendisi yüzün-

den ailelerine ekmek götürememesi olduğunu vurgulayan

Zorlu, “Krizlerde en çok korktuğum şey, acaba çalışanların

paralarını bir iki gün geciktirirsek sıkıntı yaşar mı, çocukları ne

yapar, okul harçlığı istediği zaman babası ‘yok’ derse ne olur,

‘Beni işten çıkardı patron’ dediği zaman ailesi ne olur, acaba

nerede hata yaparız da bu insanları sıkıntıya sokarız diye dü-

şünür, korkarım” şeklinde anlattı.

Aynı zamanda eğitime de destek verdiklerini söyleyen Zorlu,

konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz kendimizi sanayiye adadık.

Eğitim ise devletin işidir ama biz de elimizden geldiği kadar

eğitime de destek olmaya çalışıyoruz. Sanayiden geldiğimiz

için Türkiye’de teknik elemanın az, düz liselerin ise çok oldu-

ğunu biliyoruz. Düz liseyi bitirip meslek sahibi olunamıyor. Bu

nedenle teknik lisenin öneminin bilinci ile bu okulun proto-

kolünü imzalıyoruz. İnşallah sağ olursam, okulun açılışını da

yapmak beni çok mutlu edecektir.”

Zorlu’dan eğitime önemli katkı Zorlu Holding Yönetim Kurulu Eş Başkanı Zeki Zorlu, Bursa’da 32 derslikli endüstri meslek lisesi yaptırıyor. 2013 yılında inşaatına başlanarak 2014 yılında tamamlanması planlanan okulun, yaklaşık 7 milyon TL’ye mal olması bekleniyor.

Zeki Zorlu, Bursa Valisi Şahabettin Harput

61

Page 61: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın başkanlı-

ğında 22 Şubat’ta Ankara JW Marriott Otel’de düzenlenen

basın toplantısında Enerji Ticareti Derneği (ETD) adına

PricewaterhouseCoopers (PwC) tarafından hazırlanan “Enerji

Piyasasının Liberalleşmesinin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Et-

kileri” konulu raporun sonuçları kamuoyu ile paylaşıldı.

Toplantıya Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı

Hasan Köktaş’ın yanı sıra ETD Başkanı ve EFT Türkiye Genel

Müdürü Mustafa Karahan, ETD Yönetim Kurulu Üyelerinden

Enerjisa Elektrik Enerjisi Toptan Satış CEO’su Kiran Madiset-

ti, Fina Enerji İcra Kurulu Üyesi Onur Yazgan, RWE Türkiye

Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO’su Dr. Andreas Radmacher ile

TURCAS Petrol Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO’su Batu Aksoy

katıldılar. Açılış konuşmasında, enerji piyasasının liberalleş-

mesinin sadece sektör için değil, Türkiye ekonomisinin geneli

için büyük fayda sağlayacağını ifade eden Enerji Ticareti Der-

neği Başkanı Mustafa Karahan, “ETD olarak liberal piyasa ko-

şullarının oluşmasıyla birlikte, rekabetin sektörde olumlu bir

değişim yaratacağını ve nihai tüketiciye daha uygun maliyetle

daha yüksek hizmet kalitesi olarak yansıyacağını düşünüyo-

ruz” dedi. Kamunun enerji piyasasının liberalleşmesi yönünde

bugüne kadar önemli gelişmelere imza attığını belirten Kara-

han, ETD’nin de bu yönde somut çalışmalar yaptığını vurgu-

layarak kamu ve özel sektör işbirliği ile sürecin daha da ileri

götürüleceğine inandığını söyledi.

Bir modelleme üzerinden ilerleyerek, enerji piyasası liberal-

leşmiş Türkiye ekonomisinin olası sonuçlarını rakamlarla orta-

ya koyan raporu değerlendiren PwC Temsilcisi Folker Trepte,

fiyatların arz ve talep dengesiyle belirlendiği liberal bir enerji

piyasası sayesinde Türkiye’nin 2019 yılında GSYİH’de 42 milyar

TL’ye denk gelen, yüzde 2,6’lık ilave artış sağlanmasının müm-

kün olduğunu belirtti. Trepte, enerji piyasalarında liberalleşme-

nin ekonomik refaha genel olarak etki edeceğini söyleyerek,

“Liberalleşmenin olmadığı senaryoyla kıyaslandığında, liberal-

leşme ile birlikte ekonominin tüm sektörlerine 2019 yılına ka-

dar yapılacak ilave yatırımın yaklaşık 26 milyar TL’yi bulacağı

tahmin ediliyor. Ayrıca vasıflı işgücünün istihdamında yüzde 3,1

ve vasıfsız işgücünün istihdamında yüzde 3,4’lük bir artış öngö-

rülüyor” dedi.

Büyümenin ana tetikleyicisi, doğal gaz sektörü

GSYİH’deki büyümenin ana tetikleyicisinin doğal gaz sektörün-

deki liberalleşme olacağına da dikkat çeken Trepte, “Türkiye,

Kuzeybatı Avrupa piyasası gibi ithal doğal gaza önemli ölçüde

bağımlı bir ülke. Bu nedenle, rapor hazırlanırken liberalleşme-

nin daha önce tamamlandığı Hollanda, Almanya ve İngiltere’de-

ki piyasa verileri incelendi. Uluslararası tedarikçiler arasındaki

rekabet ve Türkiye’nin bir enerji üssü haline gelmesi sonucu,

pazardaki likiditenin artacağını ve doğal gazın Türkiye ekono-

haber62

ETD, liberal piyasa ve enerji sektörünün beklentilerini paylaştıEnerji ve Ticareti Derneği (ETD) öncülüğünde ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın başkanlığında düzenlenen basın toplantısında “Enerji Piyasasının Liberalleşmesinin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri” konulu analizin sonuçları açıklandı.

misi üzerindeki maliyetinin yaklaşık yüzde 20 oranında azalaca-

ğını tahmin ediyoruz” dedi.

Türkiye’deki arz açığının kapanması ve arz güvenliğinin sağlan-

ması ile yerli ve yabancı yatırımcı sayısının artacağına inandık-

larını belirten ETD Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Toplantı-

ları Koordinatörü Batu Aksoy da, “Türkiye büyük bir pazar ve

enerji sektörüne yatırım yapmak isteyen yatırımcılar için bir

çekim noktası özelliği taşıyor. Ancak bu talebi karşılayabilecek

yatırımların zamanında ve ihtiyacı karşılayabilecek şekilde hızla

artabilmesi için şeffaf ve likit bir piyasanın kurulması ve enerji

borsasının etkin hale gelebilmesi amacıyla liberalleşme süre-

cinin tamamlanması gerekiyor. Sürdürülebilir bir liberalleşme

sürecinin oluşturulmasının en önemli ön şartları arasında yeter-

li bir piyasa büyüklüğü ile piyasa oyuncularının yüksek sayı ve

çeşitlilikte olmasını gösterebiliriz” diye konuştu. Raporu değer-

lendiren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ise enerji

sektörünün liberalleşmesi sürecinde Bakanlık ve ilgili kuruluş-

larca yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi.

Page 62: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Zorlu Enerji’nin Kasım 2011’de basit çevrim olarak üreti-

me geçen Tereshkovo Doğal Gaz Santrali’nde kombine

çevrim sistemleri devreye alındı. Elektrik üretiminin yanı

sıra Moskova ve çevresine bölgesel ısınmaya yönelik sıcak su

sağlanmaya da başlandı. Santralde kombine çevrimin devreye

girmesiyle elektrik üretimi artarak, 20 Mart itibarıyla elektrikte

239.000.000 kWh’e, sıcak suda ise 8.000 gkal’ye ulaşıldı.

Yaklaşık 500 milyon Dolar yatırım tutarı ile hayata geçen Zorlu

Enerji şirketlerinden Rosmiks LLC’ye ait Tereshkovo Doğal Gaz

Santrali, yılda 1.400.000.000 kWh elektrik ve 600.000 gkal ısı

üretecek.

Rusya’nın özel sektör tarafından hayata geçirilen en yüksek

kapasiteye sahip santrali olan Tereshkovo Doğal Gaz Sant-

rali ikinci faz çalışmalarının ardından toplam 340 MW kurulu

güce ulaşacak. Yapımı Zorlu Enerji Grubu şirketlerinden Zorlu

Endüstriyel tarafından gerçekleştirilen Tereshkovo Doğal Gaz

Santrali’nin işletme ve bakım sorumluluğunu ise yine grup şir-

ketlerinden biri olan Zorlu O&M üstleniyor.

Yaptığı açıklamada, dünya doğal gaz rezervlerinin önemli bir

bölümünü elinde bulunduran Rusya’nın özel sektör yatırım-

larına ihtiyaç duyduğunu söyleyen Zorlu Enerji Genel Müdürü

Sinan Ak, “Tereshkovo Doğal Gaz Santrali’nin Rusya’da küre-

sel enerji yatırımlarını cesaretlendirmesini umuyoruz” dedi.

Zorlu Enerji’nin Moskova’da, Tereshkovo’nun yanı sıra 340

MW elektrik ve 270 gkal/saat ısı kapasitesine sahip olacak Ko-

jukhovo Doğal Gaz Santrali’nin de çalışmalarını yürüttüğünü

belirten Ak, bu iki santralin Rusya kent nüfusunun büyük bir

bölümünün yaşadığı Moskova’nın ısınma ve elektrik ihtiyacını

önemli ölçüde karşılayacağına değindi.

63

Tereshkovo Doğal Gaz Santrali’nin elektrik üretim tesisleri devredeZorlu Enerji’nin Rusya’daki Tereshkovo Doğal Gaz Santrali’nin kombine çevrim elektrik üretim tesisleri devreye alındı. İlk fazı 170 MW elektrik ve 150 gkal/saat ısı kapasitesine sahip santral ve devreye giren tesisle birlikte Moskova’da 200 bin kişiye elektrik, ısı ve sıcak su sağlanmaya başlandı.

Page 63: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

64 hobi

Amatör telsizcilik, yalnızca kişisel olarak yapılan ulusal

ve uluslararası radyo haberleşmesini ve bu konularla

ilgili tüm araştırmaları kapsayan bir hobi. Dünyada

yaklaşık 3 milyon, Türkiye’de ise 4 bin civarında telsizci bu-

lunuyor. GAZDAŞ Gaziantep İşletme Müdürü Fatih Güneş de

bir yıl önce bu hobiyle uğraşmaya başlamış. Amatör telsizci-

liğin çok keyifli bir hobi olduğunu söyleyen Güneş, “En çok

şehir dışına çıktığımda ‘nerelere ulaşabilirim denemeleri’ çok

keyif veriyor. Yeni bir sosyal çevreniz oluşuyor. Gittiğiniz her

yerde size yardımcı olacak birileri, telsizin diğer tarafında sizi

bekliyor. Olağanüstü zamanlarda da katkı sağlayabileceğinizi

bilmek güzel bir şey” diyor.

Z: Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

1971 Adana doğumluyum. Evliyim ve 5 yaşında bir kızım

var. Gaziantep Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü ve

Çukurova Üniversitesi İşletme Yüksek Lisans mezunuyum.

2002’den beri doğal gaz sektöründe çalışıyorum. Şubat

2007’de GAZDAŞ Nizip İşletme’de göreve başladım. Şirket

içerisinde çeşitli görevlerde bulundum. Kasım 2011’den bu

yana GAZDAŞ Gaziantep İşletme Müdürlüğü görevini yürütü-

yorum.

Z: Zorlu Enerji Grubu bünyesinde çalışmak sizin için ne ifade

ediyor?

Türkiye’nin en saygın ve itibarı yüksek kurumlarından biri. Bir

aile ve bu aileye mensup olmak gurur verici.

Z: GAZDAŞ Gaziantep İşletme ile ilgili kısaca bilgi verebilir

misiniz? Kaç kişilik bir ekipsiniz? Sürdürdüğünüz çalışma-

lar, kampanyalar, projeler neler?

Bölge Müdürlüğü bünyesinde faaliyet gösteriyoruz. Gazian-

tep İşletme, İşletme-Bakım ve İç Tesisat birimlerinden olu-

şuyor. Toplam 24 personelimiz var. Birimlerimiz kendi içinde

RMS-A, Bakım&Onarım, Acil 187, Ölçümleme, Proje Onay, Te-

sisat Kontrol görevlerini üstleniyor.

Z: Amatör telsizcilik hobiniz nasıl başladı? Nasıl ilgi duydu-

nuz?

1990’lı yıllarda CB (halk bandı) telsizler vardı. Bir süre kullan-

mıştım. GAZDAŞ’ın telsiz şebekesinin kurulumunda da görev

aldım. Yani telsizler eskiden beri ilgimi çekiyor. Geçen yıl,

personelimiz ve amatör telsizci olan Mehmet Ali Öz arkadaşı-

Zorlu’da bir amatör telsizci Zorlu Enerji Grubu’nun doğal gaz dağıtım hizmeti veren şirketi GAZDAŞ’ın Gaziantep İşletme Müdürü Fatih Güneş, bir yıldır amatör telsizcilik hobisiyle ilgileniyor. Güneş’ten bu hobinin detaylarını ve çalışmalarını dinledik.

Zorlu’da bir amatör telsizci Zorlu Enerji Grubu’nun doğal gaz dağıtım hizmeti veren şirketi GAZDAŞ’ın Gaziantep İşletme Müdürü Fatih Güneş, bir yıldır amatör telsizcilik hobisiyle ilgileniyor. Güneş’ten bu hobinin detaylarını ve çalışmalarını dinledik.

Amatör telsizcilerin çalışma araçları

Çeşitli telsiz alıcı-verici cihazları, ham radyolar

Mors kodu kullanan alıcı ve verici cihazlar

Amatör maksatlı dijital ve analog yapılmış her çeşit cihaz

Çeşitli antenler

Fatih Güneş

Page 64: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

mız bu konudan bahsetti ve beni yakın illerden gelen telsizci-

lerin katıldığı Amatör Bölge Toplantısı’na davet etti. Katıldım

ve detaylı bilgi aldım. Ardından sınava girmeye karar verdim.

Z: Amatör telsizcilik nedir?

Kişinin hiçbir ticari ve siyasi yayın amacı olmadan kendisini

geliştirmeye, bilgilendirmeye, yetiştirmeye ve uğraş vermeye

yönelik olarak ülkesindeki ve dünyadaki diğer amatör telsiz-

cilerle haberleşme yaptığı faaliyetlere radyo amatörlüğü ya

da amatör telsizcilik deniyor. Amatör telsizcilik belgesine

sahip kişilerin hepsi, ulusal ve uluslararası yönetmeliklere

bağlı kalmak şartıyla bu faaliyeti sürdürebiliyor. Biz aramızda

kısaca “amatör” diyoruz. Alt yapısında elektronik olan ama

diğer taraftan sosyal yönü geniş bir hobi. Derneklerimiz var.

Türkiye genelinde ve bölgesel olarak faaliyet gösteren der-

nekler çatısı altında faaliyet gösteriyor ve organizasyonlar

düzenliyoruz.

Z: Amatör telsizci neler yapar?

Yurtiçi ve yurtdışındaki diğer amatör telsizcilerle haberleşme

yapar ve telsiz haberleşme alanında teknolojik gelişmeleri ta-

kip eder. Radyo amatörü araştırmacı ruha sahiptir ve sürekli

kendini yenileme ve geliştirme çabası içerisindedir. Çünkü bu

sonsuz boyutlara sahip bir hobidir. Dağcılar da haberleşmele-

rini amatör şekilde yapıyor. Telefonların ulaşmadığı yerlerde

telsizlerle kesintisiz iletişim sağlanıyor. Ayrıca amatör telsiz

haberleşmesinde sınır yoktur. Amatör telsiz ile mesaj gönder-

mek, internete bağlanmak, APRS sistemi üzerinden konumu-

nun nerede olduğunu öğrenmek mümkün. Haberleşme olarak

bilgisayar yardımıyla telsizden telsize frekans aracılığıyla re-

sim gönderme, yani RTTY haberleşmesi de yapılıyor.

Z: Siz bu konuda kendiniz nasıl geliştirdiniz? Bu işi nasıl öğ-

rendiniz? Kolay öğrenilebilecek bir şey mi?

Konu giderek popülerleşiyor. Bu konuda internet siteleri

var. Türkiye genelinde ve bölgesel olarak faaliyet gösteren

dernekler var. Geriye araştırmak ve yardımlaşmak kalıyor.

Amatörler, teknik gelişim adına her türlü konuda birbirlerin-

den yardım alır. Gaziantep’te iki dernek faaliyet gösteriyor.

Amatörlük bilgiyi paylaşmaktır. Yakın zamanda “yagi” tabir

edilen yönlü anten imalatı yaptık. Gaziantep Telsiz ve Radyo

Amatörleri Derneği (GRAD) Başkanı Enver İlikçi yönetiminde,

altı saat gibi bir sürede dört arkadaş olarak atölye şartların-

da imalatımızı tamamladık. Tam bir ekip çalışmasıydı. Şimdi

antenim aracımın bagajında ve zaman zaman şehir dışına çık-

tığımda denemeler yapıyorum. Uzak mesafelere tüm sistem-

lerden bağımsız ulaşabilmek büyük keyif veriyor.

Z: Herkes amatör telsizci olabilir mi? Nasıl olunuyor?

Yönetmelik gereği 12 yaş üzeri herkes amatör telsizci olabilir.

Amatör telsizcilik tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de li-

sans alınarak yapılabilir. Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Teleko-

münikasyon Kurumu tarafından yılda iki kez açılan sınavlara

katılarak başarılı olmak gerekiyor. Sınav; işletme bilgisi, ka-

nun yönetmelik, teknik ve tatbiki mors olmak üzere dört aşa-

madan oluşuyor. Sınava girebilmek için en az ilköğretim me-

zunu olmak ve kamu haklarından kısıtlı olmamak gerekiyor.

Z: Amatör telsizcilere ayrılmış ayrı frekanslar var mıdır?

Yalnız amatör telsizcilere ayrılmış HF, VHF, UHF ve SHF band-

larında var. Bu frekanslar tüm dünyaca ortak belirlenmiştir.

Kanunların, yönetmeliklerin ve protokollerin belirlediği özel

durumların dışında başka frekans kullanarak haberleşme

yapmak yasaktır. Ayrıca anlaşılmayacak şekilde kapalı haber-

leşme yapamazlar.

Z: Telsizle nerelerle ya da hangi mesafelerle görüşme ya-

pılabilir?

Dünyanın her tarafına telsizle ulaşabilirsiniz. Hatta amatör

telsizciler kendilerinin imal edip uzaya gönderdiği amatör uy-

dular dahi kullanıyor. Uzak mesafe haberleşmeleri genellikle

HF (High Frequency) telsizlerle yapılır. HF haberleşmesi hava

durumuna, güneşe ve doğa şartlarına bağlı olarak değişir. Bu

nedenle her zaman her yer ile görüşmek mümkün olmayabi-

lir. Şehir içi (lokal) ya da yakın şehirlerde ise amatör dernek-

lerin kurduğu röleler ile haberleşme yapılır. Mevcut röleler ile

Gaziantep’ten Antakya ve Mersin’e kadar hemen hemen tüm

Çukurova ile görüşme yapılabiliyor.

Z: Olağanüstü durumlarda amatör telsizciler neler yapar?

Olağanüstü durumlarda telefon ve benzeri haberleşme sis-

temleri hizmet vermez duruma geliyor. Bununla birlikte her

kamu kuruluşuna verdiği hizmete göre ayrı bir frekans tahsisi

var. Böyle durumlarda gerek dünya ile gerekse tüm kuruşlar-

la en iyi haberleşmeyi amatör telsizciler sağlayabilir. Örne-

ğin 17 Ağustos’taki depremden sadece birkaç dakika sonra

Türkiye’nin her yerinde amatör telsizciler olaydan haberdar

oldu ve haberleşmeyi sağladılar.

Z: Bu hobiniz için nasıl zaman ayırıyorsunuz? Dernek faali-

yetleri ne sıklıkta düzenleniyor?

Dernek olarak rutin toplantılarımız olmuyor. Bazen haftada,

bazen ayda bir defa toplanıp yeni projeleri görüşüyoruz. Za-

man zaman yeni adaylara sınavları için yardımcı oluyoruz.

Ayrıca, mesai saatleri dışında telsizin mandalına basmanın

zamanı yok diye düşünüyorum.

65

Page 65: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

66 teknoloji

Bir blog’da neler yapabilirsiniz? Kelime sınırınız olmadan

dilediğiniz kadar yazabilir, fotoğraflarınızı paylaşabilir,

videolarınızı yükleyebilirsiniz. Her şey sizin kontrolü-

nüzde, sizin zevkinize göre olabilir… “Weblog” (internet günlü-

ğü) sözcüğünden türeyen blog, sahibinin istediği gibi yazdığı,

sadece ona ait serbest bir alan olduğu için hem günlük hem de

kişisel bülten olarak kabul edilebilir. Neredeyse aklınıza gelebi-

lecek her konuda blog ve blogger var.

Bugün internet dünyasında yaklaşık 180 milyon blog oldu-

ğu söyleniyor. Bu rakama her gün yepyeni blog’lar ekleniyor.

Türkiye’de ise 2005’ten itibaren yaygınlaşmaya başlayan kişisel

sayfalar, artık kurumların da vazgeçilmezi. Mayıs 2005 itibariy-

le Google’da, Türkçe sayfalarda “blog” sözcüğü 65 bin 500 kez

yer alırken, Mayıs 2006’da bu sayı 5 milyona, Mayıs 2008’de

ise 10 milyonun üzerine çıkmış. Blogosfer adı verilen blog dün-

yası bugün o kadar genişledi ki özel olarak yalnızca blog’larda

arama yapan arama motorları bile bulunuyor. Blogpulse’a göre

Haziran 2004’te dünya çapındaki blog sayısı sadece 3 milyon

civarındayken, 2 Aralık 2011 itibarıyla ise bu rakam 178 milyo-

nu aştı. Buna göre ayda 3 milyona yakın blog açıyoruz ve bu

blog’larda profesyonel yazılardan kişisel hayatımıza, çektiğimiz

fotoğraflardan izlediğimiz filmlere kadar aklımıza ne geliyorsa

paylaşıyoruz.

Blogosferin nabzını tutan sitelerden Technorati’nin istatistik-

lerine göre, günde 50 binden fazla yeni blog sitesi yaratılıyor.

Technorati’nin 2011 raporuna göre blogger’lar beşe ayrılıyor:

• Hobiciler (tüm blogger yüzde 60’ı)

• Profesyonel Part-Time’cılar (Yüzde 9, yani başka bir işte çalı-

şan ama yan iş olarak blog’lardan para kazananlar)

• Profesyonel Full-Time’cılar (Yüzde 9, kişisel olarak tam za-

manlı blog’lardan para kazananlar)

• Şirketciler (Yüzde 8, bir şirket adına blog yazanlar)

• Girişimciler (Yüzde 13, sadece bir blog yürütmek için bir şirket

kuranlar)

Tüm bu blogger’lar hakkında raporda şu istatistikler var:

• Blogger’ların neredeyse yüzde 60’ı 25-44 yaş arasında.

• Girişimci blogger’ların yüzde 50’si 45 yaşın üzerinde.

• Yüzde 30’u en azından üniversite mezunu.

• Yüzde 50 civarı en az iki yıldır blog yazıyor.

• Yüzde 20’si son altı yıldır blogger.

• Yüzde 40’ı haftada en az üç saatini blog yazarak geçiriyor.

• Yüzde 50’si haftada en az üç içerik giriyor.

• Yaklaşık yüzde 40’ı iş konulu yazıyor.

• Yüzde 65’i sosyal medyalardan en az bir markayı takip ediyor.

Kendi blog’unu kendin yap

Bir blog sahibi olmak çok kolay, burada önemli olan, ilgi çeken

içerikler üretmek ve güncel olmak. Blog yapmanın en iyi yolu,

hazır şablonlar sunan ve neredeyse bir mail hesabı oluşturmak

kadar işi kolaylaştıran belli başlı adreslere git-

mek. İşte en çok tercih edilenler:

Blogger: Google’ın ücretsiz sunduğu bu hiz-

met sayesinde sadece 3 adımda bir blog sa-

hibi olabilirsiniz. Birinci adımda eğer Goog-

le hesabınız yoksa bunu oluşturuyorsunuz,

ikinci adımda blog’unuz için bir ad seçiyorsu-

nuz ve son adımda size sunulan şablonlardan seçiyorsunuz.

Ayrıca blog’unuzu özelleştirmek için de seçenekler bulunuyor.

Blogcu: Bu hizmet de yine sizi Blogger’a yönlendiriyor ve basit

adımlarla bir blog sahibi olmanızı sağlıyor. Ayrıca blog şablonu-

nun özel kiralanan sunucu alanına yerleştirilmesi ve çalıştırıl-

masıyla kurulan blog’lar www.blogisminiz.com gibi bir adrese

sahip oluyor.

Live Spaces: Microsoft’un Windows Live Spaces

adlı blog sistemi de MSN üyelerine sunu-

lan Windows Live Messenger hizmetine

ilişkilendirilince ciddi bir yayılma gösterdi.

Üyelerin fotoğraf albümü oluşturmasına izin veren

sistem, blog’ların güncellendiği anda paylaşılmasını sağla-

yan dahili bir yapıya da sahipti. Microsoft, 2010’da Windows

Live Spaces servisini durduracağını açıkladı ve kullanıcılarına

blog’larını ücretsiz olarak WordPress.com’a taşıma olanağı

sundu. Kullanıcının kendi sunucusuna kurarak çalıştırdığı blog

yazılımlarında lider konumda olan WordPress’i benzer sistemle

çalışan Joomla izliyor.

Sizin hala bir blog’unuz yok mu?İnternet günlüğü diye çıktı ama artık bugün uluslararası dev markalardan, hobi olsun diye yemek tariflerini paylaşanlara ya da binlerce takipçisiyle kitlelere ulaşanlara kadar birçok kesimin ilgisini çekiyor. Herkesin ücretsiz, özgürce sahip olabildiği blog’larda konu çeşitliliğinin ise ucu bucağı yok.

“BÖ!” (Blog Ödülleri) yarışmasında 2011’in birincileri şu şekilde:Aile Blogları: Defne’nin Annesi, Slingomom, Blogcu AnneGezi Blogları: Yol Hiç Bitmez, Uzar/I Can Travel, Gezi JurnalHaber Gündem Blogları: Homo Insurrectus, Politik Akademi, Popü-ler MevzularHobi Blogları: Fotografium, İçimdekiler, Zeynep’in Eviİş Dünyası Blogları: Temel Aksoy Blog, Girişimci Fikirler, comTalksKadın Blogları: Teknolojik Anne, Pembe Ruj, Alışveriş DanışmanıKişisel Bloglar: Pozitif Günlük, Kayıp Ruh, Duygu’nun YeriKültür Sanat Blogları: Manyetik Bant, The Balkabaa, Neyin KafasıModa Blogları: Bi Kot Bi Tişört, Fashions Letter, Fashion StrokeOtomotiv Blogları: Ae2 Project, Pit Cafe, AgamemnonOyun ve Eğlence Blogları: 90’lar Müzesi, Garip!n, WASD OyuncuReklam ve Pazarlama Blogları: Addwork, Mecraburada, Kreatif Di-rektör

Spor Blogları: Spearfishing Senses, İstanbul Eskrim, FNC Blog

Teknoloji Blogları: Teknolog, TeknoTwit, Sihirli Elma

Yemek Blogları: Leyla’nın Kahve Dükkanı, My Beautiful CookBook/Sütüme, Sarelleme karışmaAyrıntılı bilgi: https://www.blogodulleri.com/

2011’in en iyi blog’ları

Page 66: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Blogger olmak isteyenlere

tavsiyeler

• Blog’unuzu açmadan önce ilgi alanınıza giren

bir içerik konsepti düşü-nün. Birçok blogger’ın yap-

tığı gibi, bir alanda yoğunlaşın. Böylece hem yazılarınızı, hem de

araştırmalarınızı derinleştirerek ken-diniz için iyi bir arşiv, takipçileriniz için

cazip bir kaynak oluşturabilirsiniz. Efsane oyuncu Merly Streep’in başrolünde oynadığı

Julie & Julia bu konuda size ilham verebilir. • Blog oluştururken size yardımcı olacak bir servis

seçin (WordPress, Blogger gibi). Ücretsiz bir servis alacaksanız Blogger’ı tercih edebilirsiniz. Bu işten çok keyif alırsanız ve takipçi sayı-

nız artarsa bir host ve domain alarak profesyonel bir blog hazırlayabilirsiniz. • Çağımızda bilgi, çok hızlı bir şekilde yayılıyor. Artık herkes en yeni, en taze bilgi ve

haberi almaya alışkın. Bir haber sitesi yapmıyorsunuz ancak blog’unuzda güncel bilgi olmaması takipçi kaybına neden olur, blog’unuzu sürekli güncel tutmaya özen gösterin.

• Blog’unuzu açtıktan sonra diğer blogger’ların yazılarına yorum yapın. Bu şekilde blog’unuza yeni ziyaretçiler sağlayabilirsi-niz. Forum siteleri, Twitter ve Facebook gibi sosyal sitelerde blog’unuzu tanıtabilirsiniz.

• Blog’unuz için akılda kalıcı, kolay anlaşılır ve aynı zamanda dikkat çekici bir isim kullanabilirsiniz.

67

Page 67: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

68

2011 yılı içinde en sevdiğim filmlerden biri başrolünü

Brad Pitt’in oynadığı “Kazanma Hırsı” (Moneyball)

oldu. Michael Lewis’in çok satan kitabından uyarla-

nan gerçek bir hikayeye dayanan film, ülkemize yabancı olan

beyzbol sporunu, bir beyzbol takımının oyuncu seçimi süre-

cini ve kendisinden hiçbir şey beklenmeyen bir takımın şam-

piyonluğa yürüyüşü ile ön yargıları nasıl kırdığını anlatıyor.

Billy Beane beyzbol yıldızı olmaya doğru ilerlerken sahada

kendisinden beklenenleri karşılayamamaya başlayınca reka-

bete dayalı kişiliğini yöneticiliğe verir ve Oakland takımının

yöneticiliğini üstlenir. Billy’nin takımı diğer takımlara oranla

düşük bir bütçeye sahiptir ve sırf bütçesi yüzünden sezonu

kaybetmeye neredeyse zorunludur. Bir gün yolu Yale ekono-

mi mezunu ve aynı zamanda bir matematik dahisi olan Peter

Brand ile kesişir. Peter’a çok inanan Beane, geleneksel oyun-

cu seçimi tekniğini bir kenara bırakarak Peter’ın tamamiyle

matematiksel bir modele dayanarak geliştirdiği oyuncu seçi-

mi tekniğini benimser. Bu teknikle takımı yeniden kurmaya

karar verir.

Billy’nin işini tehlikeye atan bu teknik, geleneksel olarak

sadece yetenek bazlı oyuncu arayışını bir kenara atarak, ta-

kımın bütününü ele alıp istatistik ve matematiksel veriler ile

tek başına ucuz olan oyuncuları spesifik permutasyonlarla bir

araya getirdiğinde teoride yenilmez bir takıma dönüştürmeyi

öngörür. Sezonun başında herkesin tahmin ettiği gibi yerler-

de sürünen takım, Billy ve Peter’in inancı ve kararlılığı saye-

sinde var olan ön yargıları teker teker yıkar ve takım şampi-

yonluk yolunda ilerlemeye başlar.

Film boyunca matematiksel bir modelle bir araya gelen takı-

mın kendileri hakkında oluşan ön yargıları adım adım nasıl

kırdığını ama asıl ön yargının insanın kendi içinde olduğunu

ve yıkmak için sadece kendisine inanması gerektiğini anlıyo-

ruz. Filmin beni en etkileyen bölümü son sahnesiydi. Sezonun

son maçını kazanmayı hedefleyen Billy bu hedefini gerçek-

leştiremeyince kendini başarısızlıkla suçluyor ve kendisine

sunulan teklifi reddediyordu. Şu an hala çalıştırdığı takımla

sezonun son maçını kazanmaya çalışıyor.

Risk ve özgüven gerektiriyor

Ön yargılar yenmek ve sınırları geçmek öyle sanıldığı kadar

kolay değil aslında. Önemli bir risk ve beraberinde özgüven

gerektiriyor. Bu durumun diğer bir örneğine Sezar’ın hayatına

bakarak rastlamamız mümkün.

İ.Ö. 1 Ocak 49’da Roma’daki konsüller Sezar’ı kendileri için

tehlike oluşturduğunu düşünerek Cumhuriyet’in başından

uzaklaştırmaya karar verirler. İki yıllık bir uğraştan sonra

Sezar’ın düşmanları bir araya gelerek belli bir tarihe kadar

ordunun komutasını bırakmazsa, Cumhuriyet’e karşı suç iş-

lemiş olacağını etrafa yayarlar ve senatodan çıkan karar ile

Sezar’a orduyu bırakması gerektiğini söylerler.

Haber 10 Ocak’ta Sezar’a ulaşır. O sırada Galya’da Cisalpi-

na’dadır ve bu habere verdiği cevap, o eyaletin sınırında bu-

lunan Rubikon nehri yakınlarındaki Rimini bölgesine asker

yollamak olur. Ordusunun büyük kısmı hala Galya’dadır. Se-

zar yağmurdan yükselmiş olan Rubikon nehri yakınlarındaki

adamlarına katılır. Burada durur ve durumunu gözden geçi-

rir. Vermek üzere olduğu karar sadece kendi kaderini değil,

binlerce insanın, Cumhuriyet’in, hatta o dönemde bilinen tüm

dünyanın kaderini değiştirecektir. Sezar kalakalır. Nehri geç-

menin savaş ve birçok insanın ölümü demek olduğunu bilmek-

tedir. Nehri geçmezse, büyük ihtimalle tutuklanacak ve vatana

ihanetten yargılanacaktır. Rivayete göre şöyle der: “Nehri geç-

memek bana, geçmek de herkese felaket getirecek.”

Rubikon kıyısında durur, bir süre tereddüt eder. Sonunda

kıpırdanır ve “Bize biçilmiş rol ölmektir” diyerek, Rubikon

nehrini geçer. Askerlerini bugün Rimini olarak bilinen şehre

yönlendirir. Böylece neredeyse beş yıl süren ve birçok insa-

nın öldüğü bir iç savaş başlar. Roma dünyasının temelleri

sarsılır ve Sezar imparator olur. Roma’nın altın çağı başlar.

Önce İtalya’ya sonra İspanya’ya hakim olur. Rubikon nehri o

dönem için sınırı temsil ediyordu. Cumhuriyet döneminde ko-

mutanlar askerlerini Rubikon nehri kıyısında bırakarak şehre

gelirlerdi. Böylece senato tarafından görevden alındıklarında

isyan etmeleri önlenmeye çalışılıyordu. Sezar dışında hiçbir

komutan Rubikon’u geçmeyi düşünmemişti bile.

İş ve özel hayat dengesi

İş hayatımız ve özel hayatımıza artık bir bütün olarak bak-

mamız günümüzde zorunlu hale geldi. Eskiden ikisini keskin

çizgilerle ayırabiliyor ve iki ayrı dünya için yaşayabiliyorduk.

Günümüzde bunu yapmak mümkün değil. İkisi iç içe geçmiş

durumda ve bu durum birçoğumuzu rahatsız ediyor. Kendi

hayatımızı yönetemediğimiz korkusuna kapılıyoruz. Bu kor-

kuyla daha çok içe kapanıyor, sınırlarımızı korumaya çalışıyor

ve ön yargılar oluşturuyoruz. Çoğu zaman bu sınırları kendi-

mizin yarattığının farkına bile varmıyoruz. Aksine bu sınırların

içinde yaşamanın bizi mutlu ettiğini düşünüyoruz. Çünkü sı-

nırı geçince bir daha geri dönemeyeceğimizi biliyor ve olacak-

lardan korkuyoruz.

Herkesin hayatında bir “Rubikon”u var. Olmanız gerektiğini

düşündüğünüz yer ile bulunduğunuz yeri ayıran Rubikon neh-

rinin kıyısında olduğunuzu, nehri geçmenin geri dönülmez bir

Rubikon’u geçmekHerkesin hayatında bir “Rubikon”u var. Olmanız gerektiğini düşündüğünüz yer ile bulunduğunuz yeri ayıran Rubikon nehrinin kıyısında olduğunuzu, nehri geçmenin geri dönülmez bir sorumluluk anlamına geldiğini hayal edin. İşte burası sizin Rubikon’unuz.

köşe yazısı/ayşegül güngörMinerva Eğitim Teknolojileri A.Ş. Genel Müdürü[email protected]

Page 68: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

69

sorumluluk anlamına geldiğini hayal edin. İşte burası sizin

Rubikon’unuz. Nehrin kıyısında beklerken geçip geçmeme

kararını vermek hiç kolay değil. Nehri geçtiğinizde bir daha

asla geri dönemiyorsunuz. Sezar bu kararı vermekle ne yap-

tığının farkındaydı. Birden bire de vermedi. Geleceğe yönelik

planları, hem kendisi hem de Roma için hayalleri vardı. Nehir

onun için dönüm noktasıydı ve bunu nasıl kullanacağına ka-

rar vermek zorundaydı. Önemli olan verdiği kararın sorumlu-

luğunu almaktı.

Billy Beane, yönettiği takıma Rubikon’u geçirirken kendisi

nehrin kıyısında kaldı. Çünkü geçmiş başarısızlıkları onun için

önemli bir duvar haline gelmişti ve bir türlü o duvarı aşamı-

yordu. Sadece sezonun son maçını alırsa başarılı olacağına

kendisini inandırmıştı ama son maç kaybedilince de o kendi

Rubikon’unda takılıp kaldı.

Biz de kendi kafamızda yarattığımız Rubikon’un kıyısında

beklerken, sorumluluk almaktan kaçıyoruz aslında. Ancak

kaybedecek bir şeyimiz olmadığında ya da zorlandığımızda

Rubikon’u geçmek zorunda kalıyoruz. Çoğunlukla da bir baş-

kasının bizi nehrin kıyısına geçirmesini bekliyoruz. Sezar’ın

deyimiyle ok yaydan çıkınca harekete geçiyoruz ama çoğun-

lukla oku yaydan çıkaran biz olmuyor sadece bir ok olup, bir

başkasının gitmemizi istediği yöne doğru savruluyoruz.

Kendi hayatımızın lideri olduğumuzda ise geleceğimizi de

biz belirliyoruz. Bir süre sonra yaşam tecrübesiyle birleşen

özgüvenimiz duruşumuza, konuşmamıza yansıyor ve çevre-

mizdekiler tarafında da fark edilmeye başlıyoruz. İşte o an ön

yargılarımızı kırarak kendi Rubikon’umuzu geçmiş oluyoruz

aslında. Bunu fark edelim yeter. Herkesin kendi Rubikon’unu

keşfetmesi ve geçmesi dileğiyle…

Page 69: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Sağlıklı fastfood olur mu?Sağlıklı bir fastfood olup olmayacağını hiç düşündünüz mü? Doğal Tıp Derneği Başkanı, Ayurveda Uzmanı ve Aile Hekimi Dr. Ender Saraç, bu konuda önemli bilgiler veriyor ve Zorlu Dergisi okurlarıyla birkaç yemek tarifi paylaşıyor.

Son yıllarda hızlı beslenme tarzı dikkat çekiyor. Adeta

zamana karşı yarışarak besleniliyor. Sadece hızlı değil

aynı zamanda “lezzet” ağırlıklı beslenme de ön plana

çıktı. Artık çocuklara ıspanak yedirmek, ayran içirmek, sebze

çorbası tükettirmek hatta bakliyatları sevdirmek neredeyse

imkansız oldu. Çocuklar ve gençler için hamburgerler, pizza-

lar, kızartmalar, kebaplar, pilavlar, makarnalar, börekler başı

çekiyor. Hatta bu durumun yetişkinler için de geçerli olduğu-

nu söylemek mümkün.

Ancak pek çok hastalığın özellikle hatalı beslenme, fazla kilo

ve stresle ilgili olduğunu düşünürsek sağlıksız fastfood bes-

lenmesini nasıl ciddi hastalıklara doğru gidebildiğini daha iyi

kavrarız. Bugün piyasada satılan patates kızartmalı ve mayo-

nezli ve yanında bir adet şekerli meşrubatlı ve hamburgerden

oluşan bir öğünün kalorisi yaklaşık olarak 1200-1300 kcal

(kilo kalori) civarındadır. Üstelik bu vitamin değeri düşük,

glisemik indeksi ve kolesterolü yüksek bir öğündür. Genç bir

yetişkin kadının normalde günde 1600-1800 kcal alması ge-

rektiğini düşünürsek böyle bir menü ile neredeyse günlük ka-

lori ihtiyacının çoğunu sağlıksız bir şekilde aldığını görürüz.

Piyasada satılan bir porsiyon kalın hamurlu orta boy karışık

pizza, yanında kolalı meşrubat ile beraber yaklaşık 1800-1900

kcal içerir. Üstelik korkunç bir yağ bombardımanı da yapar.

Yani sadece orta boy kalın hamur pizza ve meşrubat yetişkin

bir kadının günlük kalori ihtiyacını doldurur.

Ödül mü ceza mı?

Sadece bir porsiyon yoğurtlu ve tereyağlı iskender, yanında-

ki meşrubatla birlikte yaklaşık 1250 kcal’dir. Ayakta koştura-

rak yenen hazır kekler, ekmek arası dönerler, yağlı dürümler

derken aslında damarlarınızı hızla yaşlandırdığınızı, kanser

riskinizi artırdığınızı, yüksek tansiyona, şeker hastalığına, ik-

tidarsızlığa davet çıkardığınızı biliyor musunuz? Daha da kö-

tüsü çocuğunuzu sağlıksız fastfood ile ödüllendirdiğinizi zan-

nederken aslında ona kötülük yaptığınızın farkında mısınız?

Kendinizi ve aileniz, erken yıpranmaktan, yaşlanmaktan ve

olumsuz hastalıklardan korunmak istiyorsanız ve kendinizi se-

viyorsanız yapmanız gereken sağlıksız fastfood’dan mümkün

olduğunca kaçınmak ve artık sağlıklı fastfood döneminiz baş-

latmak. Çünkü maalesef halkımızın çoğu fastfood tarzı beslen-

meyi seviyor. Dolayısıyla yapmamız geren artık fastfood tarzı

beslenmeyi, sağlıklı bir beslenme şekline dönüştürmek.

Büyük tıp alimi Hipokrat “yediklerimizin ilaçlarımız, ilaçları-

mızın da yediklerimiz” olduğu konusunda daha o zamanda

büyük bir öngörüde bulunmuştur. Günümüzde bu, gerçek-

ten doğrulanmış durumda. Sağlıklı beslenen kişilerde daha

sağlıklı bir beden görülüyorken, aksi durumlarda ise başta

kanser ve kalp hastalıkları olmak üzere çok ciddi sıkıntılar

çıkabiliyor. 2012’de bilinçlerde ciddi değişikler yaşanacağını

göz önünde bulundurursak artık eski kalıpları kırmanın ve

hastalanmadan pozisyon almanın zamanı geldi.

Hiç sağlıklı fastfood olur mu?

Pek çok kişinin zihninde fastfood ve sağlıklı beslenmenin bir

araya oturmadığını hisseder gibiyim. Oysa bazı rötuşlarla kilo

kontrolü için hatta sağlık kazanmak için siz de sağlıklı yemek-

ler, hatta sağlıklı fastfood’lar yapabilir ve bu tarz beslenme ile

daha sağlıklı olabilirsiniz.

Sağlıklı fastfood’da hangi gıda ve maddelerden uzak durul-

malı?

• Trans yağlar… Trans yağlar özellikle ısıtıldığında hidrojene

olup kalp ve damar sağlığı için tehlike oluşturan yağlardır.

• Glisemik indeksi yüksek yiyecekler… Bunların başında da

beyaz un ve beyaz şeker, bu maddelerden yapılan unlu ma-

muller, hamur işleri, pizzalar, börekler, mantılar ve makarna-

lar geliyor.

• Kızartmalar… Özellikle yağda kızarmış et, tavuk, balık, pa-

tates gibi.

• Fazla miktarda oda ısısında donmuş durumda olan doymuş

yağlı yiyecekler.

• Mevsim dışı yiyecekler… Kışın domates, yazın kereviz ya da

brüksellahanası yemek gibi.

• Koruyucu katkı maddeli bazı yiyecekler… Her koruyucu

70 beslenme

Ender Saraç

Page 70: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

71

katkı maddesi zararlı değildir. Örneğin zerdeçal da bir katkı

maddesidir. Ancak zararlı değil hatta faydalıdır. Her koruyucu

katkı maddesi (E ile kodlanan) zararlı sanmayın, ama bunları

araştırıp zararlı olanlarına dikkat ederek kullanın.

• Şeker eklenmiş ve asitli içecekler… Kan şekerini birden ve

çok hızlı fırlatarak şişmanlığa giden yolda sorun yaratabilir.

• Isıtılıp satılmayıp tekrar depolanan yiyecekler.

Sağlıklı fastfood’da neler olmalı?

• Tam buğday, tam çavdar gibi her türlü tahıl ve bu tahıllardan

elde edilen unlarla yapılan unlu mamuller.

• Başta zeytinyağı olmak üzere doymamış sıvı yağlar.

• Mevsiminde yetişen sebze ve meyveler ve iyi tarım ürün-

leri… Maalesef şu an gerçek ekolojik ve organik beslenme

mümkün değil. Çünkü GDO bulaşması elektromanyetik kirli-

lik, ağır metaller, denizde ve karada yayılmış durumda. Ama

en azından iyi ve organik tarım ürünleri tercih edilmeli.

• Beyaz şeker yerine doğal tatlandırıcılar… Agave, steviya,

hurma suyu gibi.

• Daha çok sebze ve meyve, çeperli gıda ve bakliyat ama daha

az yağlı kırmızı et ve yağlı hayvansal ürünler.

• Kızartma yerine özel teknikler kullanarak ızgarada, fırında,

sacda, özel ev aletleri ile yağsız veya pişirme spreyleri ile yağ-

sıza yakın pişirme.

• Glisemik indeksi düşük vitamin-mineral oranı besin değeri

yüksek yüzde 100 meyve suları, kefir, az yağlı süt ürünleri,

bitki çayları, özel hazırlanmış bitki çayları gibi sağlıklı içecek-

leri tercih etmek.

• Evinize sağlıklı ve lezzetli yemek pişirmeyi öğreneceğiniz

yemek kitabı almak. Örneğin, ”İlaç gibi yemekler” kitabı (Do-

ğan Yayıncılık).

Ruhu beslemek de önemli

Tabii sadece olaya maddesel veya bedensel yaklaşmamalı.

Ruhumuzu da fastfood beslenme ve kirlenmeden korumalı-

yız. Gün içerisinde başkalarının dedikodusunu yapmak, baş-

kalarının hakkını yemek, aşırı hırs, öfke, kıskançlık, nefret, di-

ğer canlıların yaşam hakkına saygı göstermemek, küfretmek,

doğayı kirletmek gibi anlık negatif enerji çıkartan ve ruhsal

boyutunuza negatif enerji yüklemesi yapan, ruhu kötü besle-

yen olaylardan da kaçınmak lazım.

Ruhumuzu da güler yüzle, karşımızdakine selam vererek,

başkaları için iyi dileklerde ve hayır duasında bulunarak, hay-

vanları da kışın yiyeceksiz, yazın susuz bırakmayarak, sıraları

bozmayıp yalan konuşmayıp karşımızdaki insana da sevgi ve

olumlu bir enerji göndererek de ruhumuzu iyi bir şekilde bes-

lemeliyiz. Hatta günümüzde çok yaygın olan sağlıksız fastfo-

od tarzı anlık lezzet veren ama hemen parlayıp sönen ilişki-

lerden de korumalıyız. Artık sadece karşı cinsle değil toplum

içerisinde pek çok kesimin birbiri ile ilişkisi sağlıksız fastfood

tarzı ilişki oldu. Anında tüketiliyor. Sonra ise mideye oturuyor

ve gaz yapıyor.

Büyük şehirde yaşıyorsanız, sağlıklı kilo vermek istiyorsanız

veya lezzetli ama sağlıklı beslenerek diyet yapmak istiyorsa-

nız, artık ülkemizde de bu konuda pek çok seçenek var. Kabız-

lığa karşı kek, şişmanlatmayan çikolata, diyet pizza, diyet ke-

bap, organik tam çavdar ekmeğine sağlıklı hamburger, yağsız

patates kızartması, ödem sökücü çay, bronzlaştırıcı çorba,

zayıflamaya yardımcı lahana detoks çorbası, afrodizyak sala-

ta, sağlıklı bakliyat köftesi ve daha pek çok sağlıklı yemeği

yiyebilmeniz ve evinize getirtebilmeniz mümkün.

Size birkaç adet yemek tarifi veriyorum. Arzu edenler bu ye-

mekleri yapabilir.

Lahana detoksu çorbası

Beyaz lahanayı, maydanozu, soğanı ve sarımsağı yıkayıp te-

mizledikten sonra ince ince doğrayın. Üzerine zencefil, kim-

yon, karabiber ve biraz acı sivribiber ekleyip 2,5 litre su ile

kaynatın. 15 dakika sonra karışımı blenderdan geçirin. Bu ne-

fis detoks çorbasını günde 1,5 -2 litre kadar tüketin.

Ispanaklı keçi peynirli pizza

Tam buğday ununu, mayayı ve suyu karıştırıp kulakmemesi

kıvamında hamur elde edinceye kadar yoğurun ve ince hamur

olarak açın. Üzerine yaz domatesi, biber püresi ve sarımsakla

hazırladığınız sosu sürün. Hazırladığınız haşlanmış ıspanak-

ları ve renkli biberleri pizza hamuru üzerine yerleştirin. En son

az yağlı keçi peynirinizi ekleyerek 250 derece fırında 10 daki-

ka pişirin. İşte sağlıklı pizzanız hazır.

Sarı mercimek yatağında somon köfte

Bir porsiyon somon filetoyu bıçak yardımıyla kıyma haline

getirin. Soğan, dereotu ve maydanozu ince ince doğrayıp so-

mona ekleyin. Kimyon, karabiber, Himalaya tuzu, biraz dağ

kekiği ve kişniş ekleyerek yoğurun ve köfte şeklinde hazırla-

yın. 170 derece ayarlanmış fırında 12 dakika pişirin. Soğan,

sarımsak, sarı mercimeği az su ile kaynatın. Biraz bulgur ekle-

yerek pişirin. Tuz ve karabiberinizi ekledikten sonra blender-

dan geçirerek püre kıvamına getirin. Sarı mercimek yatağında

somon köfteniz hazır.

Antioksidan deposu içecek

Kırmızı havuç, kırmızı pancar, kereviz yaprakları, taze zen-

cefil, yeşil elma, limon ve greyfurtu katı meyve sıkacağında

sıkın. Şifa kaynağı antioksidan deposu içeceğin sadece 1 bar-

dağı günlük C vitamini ihtiyacınızın yüzde 50’sini karşılar.

Page 71: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Yaz sporlarına merhabaYaza girerken formda kalmanın en iyi yolu spor yapmak. Özellikle açık alanda bisiklet sürmek, koşmak, yürümek ve yüzmek vücut direncinizi artırırken zinde kalmanızı sağlayacaktır.

72 spor

Spor, sağlıklı yaşamın vazgeçilmezlerinden biri. Kışın re-

havetini ve baharın yorgunluğunu üzerimizden atıp yaz

aylarında formda olmak için mutlaka spor yapmalıyız.

Vücut direncini artırıp zinde kalmak için de sağlıklı beslenmeyi

ihmal etmemeliyiz. Açık havada yürümek, koşmak, bisiklete

binmek ya da yüzmek dinç kalmamızı sağlarken, stresten uzak

durmamızı da sağlayacaktır.

Yürüyüş ve koşu

Yürüyüş ve koşu günlük hayatımızda çok kolay yapılabilece-

ğimiz, her yerde ortam oluşturabileceğimiz sporlardır. Bunun

insan hayatı için çok büyük önemi var ve vücut bu şekilde dinç

kalır. Yürüyüş ve koşu yapmak için mutlaka deniz kenarına

veya ormanlık bir alana ihtiyacımız yok. Yalnızca yaralanma-

lardan sakınmak için bilinçli bir antrenman programı uygula-

maya özen gösterilmeli.

Yürüyüş ve koşunun yararları

• Kalp krizi riskini azaltır.

• Kolesterol seviyesini düşürür.

• Şeker hastalığını önler.

• Ürik asit seviyesini düşürür.

• Stresi azaltır.

• Bağışıklık sistemini güçlendirir.

• Görsel hafızanızı güçlendirir.

Yüzme

Erken yaşlarda başlama olanağı olan ve hemen her yaşta yapı-

labilen yüzme sporu, insan doğasına uygunluğu nedeniyle de

çok kolay. Haftada iki ya da üç gün birer saat yüzmek vücuda

çok iyi geliyor. Su ile uyumlu bir şekilde yüzerken hem ruhu-

nuz dinleniyor hem de fiziksel gelişiminiz güçleniyor. Serbest,

kurbağalama, kelebek ve sırtüstü olmak üzere dört farklı şe-

kilde yapılabilen yüzme ile sağlıklı yaşam için uyguladığımız

bir egzersiz programının vücuda kazandırdığı tüm olumlu etki-

leri sağlamak mümkün.

Yüzmenin yararları

• Dayanıklılık ve esnekliğinizi geliştirir.

• Kaslarınızı geliştirir ve denge sağlar.

• Kalbi güçlendirir.

• Fiziksel görünümünüzü değiştirir.

• Dolaşım sistemini düzenler.

• Kilo kontrolünü sağlar.

• Stres ve gerilimi azaltır.

• Enerji verir.

• Kas güçsüzlüklerini tedavi eder.

Tenis

Tenisi açık kortta oynamanın ayrı bir keyfi olduğunu düşünen-

lerin sayısı hiç de az değil. Önemli bir kardiyo çalışması olan

tenis, özellikle bacak, kalça, ön kol, kol kasları olmak üzere

tüm vücut kaslarını çalıştıran bir spor. Dışarıdan oynaması

kolay gibi görünse de teknik bilgi sahibi olunması gerekiyor.

Tenisin yararları

• Vücuttaki yağların yakılmasına yardımcı olur, enerji seviye-

nizi artırır.

• Vücuda alınan oksijenin kaslar tarafından verimli olarak kul-

lanılmasını sağlar.

• Çeviklik ve dinamik bir denge kazandırır.

• Kemikleri güçlendirir.

• Tenis oyununun getirdiği fiziksel, zihinsel ve duygusal stres

kişiye diğer ortamlarda stresle nasıl başa çıkacağını öğretir.

Bisiklet

Bisiklet, oldukça ekonomik ve sağlıklı bir ulaşım aracı. Bisik-

let ilk olarak çok ilkel biçimde 12. yüzyılda Çin’de kullanmış.

Daha sonra Fransız Sirvac’ın 1791’de yaptığı sağ ve sol ayakla-

rın ittirmesiyle yürüyen bisiklet ortaya çıkmış ve “Celerifere”

adını almış. Daha sonra iki tekerlekli bisikletlerin gelişmesiyle

bisiklet sporu ortaya çıkmış. Eğlence, ulaşım ve yarışma ama-

cıyla yaygınlaşan ve zamanla spor dalı haline gelen bisiklet,

bugün hem sokakta hem spor salonlarında en sık kullanılan

aletlerin başında geliyor. İnsan vücuduna her anlamda ciddi

katkısı olan bisiklet, özellikle kasları güçlendirmek ve zayıfla-

mak için kullanılıyor.

Bisiklet kullanmanın yararları

• Şişmanlığı önler.

• Stresi azaltır.

• Metabolizmayı güçlendirir.

• Sırt ağrılarına iyi gelir.

• Yüksek tansiyonu önler.

• Vücudun dayanıklılığını artırır.

• Yağlarınızı eritmenize yardımcı olur.

• Kaslarınızı güçlendirir.

• Kondisyonu artırır.

Page 72: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

73

Plaj voleybolu

Kumun üzerinde çıplak ayakla oynanan bir takım sporu olan plaj

voleybolu, ülkemizin geniş sahillerinde en çok rağbet gören plaj

eğlencelerinin başında geliyor. 1996’dan beri olimpiyatlara da

girmiş profesyonel bir spor olan plaj voleybolu, ülkemizde de yo-

ğun ilgi gören ve turnuvaları yapılan bir spor.

Rüzgar sörfü

Türkiye, iklimi ve doğal koşulları sayesinde rüzgar sörfü yapmak

isteyenler için tam bir cennet. 1970’lerde bir spor olarak kabul

edilen rüzgar sörfünün yeni başlayanlar için en heyecan verici

tarafı, sörf tahtasına çıkıp düşmeden yelkeni kaldırarak rüzgarla

kaymaya başlamak.

Su kayağı

Su kayağı, denge konusunda kendine güvenenlerin denemesi ge-

reken sporlardan. Önceleri ağaçtan kayaklar üzerinde yapılan bu

spor, ilk kez Ralph Samuelson tarafından 1922’de Minnesota’da

yapılmış. Türkiye’de çeşitli yerlerde bulunan su kayağı eğitim

merkezinin yanı sıra pek çok turistik tesiste bu sporu deneyebi-

lirsiniz.

Yamaç paraşütü

Bu spor, 1980’li yılların başında birkaç yenilikçi havacı tarafından

serbest paraşütlerle yamaçlardan koşarak kalkmalarıyla başladı.

Artık tecrübeli pilotlarla saatlerce havada kalıp kilometrelerce

uçmak mümkün. Türkiye’de yamaç paraşütüyle özdeşleşmiş bir

tatil yeri olan Fethiye, dünyanın en iyi yamaç paraşütü uçuşu nok-

talarından biri.

Alternatif sporlar

Page 73: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

haber

Zorlu Enerji’den sıfır ayak izi ICCI 2012 Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı’na “sürdürülebilirlik” temalı standıyla katılan Zorlu Enerji Grubu, yatırımlarındaki sürdürülebilir politikalara dikkat çekmek için, kendinin ve ziyaretçilerin fuara katılımlarından kaynaklanan karbon salımını sıfırlamak amacıyla bir orman oluşturuyor.

Enerji sektörü profesyonellerinin buluşma noktası olan

Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı’nın

(ICCI) 18’incisi 25-27 Nisan tarihleri arasında İstanbul

Fuar Merkezi’nde gerçekleştirildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar

Bakanlığı, EPDK, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su

İşleri Bakanlığı, ETKB Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü,

Enerji İşleri Genel Müdürlüğü, İstanbul Ticaret Odası ile MÜ-

SİAD gibi kurumların katılımlarıyla düzenlenen fuarda, libe-

ralleşme ve yeniden yapılanma, talep ve arz projeksiyonları,

AB Enerji politikaları gibi başlıkların yanı sıra kojenerasyon,

yüksek verimli enerji üretim teknolojileri, enerji tesis işlet-

meciliği, yenilenebilir enerji ve çevre teknolojileri konuları

ele alındı. 2012 yılı itibariyle tüm faaliyetlerini “Carbon Free

(Karbonsuz)” yapmayı hedefleyerek sektöre örnek teşkil

edecek projeler yürüten Zorlu Enerji Grubu, fuarda yer al-

dığı standı ile ziyaret amaçlı seyahat ve ulaşım giderlerinin

yarattığı sera gazlarını ortadan kaldırmak amacıyla Kars-

Arpaçay’da bir orman oluşturuyor. Fuar alanındaki standın

ve Grup katılımcılarının yarattığı karbon salımına karşılık 500

ağaç dikecek olan Grup, ziyaretçilerin de karbon ayak izle-

rini stantta bulunan bilgisayarlarda hesapladı. Karbon ayak

izlerini silen ziyaretçiler adına dikilecek ağaçlar için sertifi-

kaları teslim edildi. Ayrıca, kullanılan stant malzemeleri fuar

sonrasında kütüphaneye dönüştürülerek Saide Zorlu Ticaret

Meslek Lisesi’ne bağışlandı. Zorlu Enerji Grubu, 2011 yılında

yayımladığı sektörünün ilk Sürdürülebilirlik Raporu ile hem

iklim değişikliğiyle mücadele için karbon ayak izini hesap-

lamak ve yönetmek üzere stratejik planlar hazırladı hem de

yerli ve yenilenebilir kaynakların kullanımına öncelik verdi.

Zorlu Enerji Grubu olarak gerek yatırımları gerekse sür-

dürülebilirlik çalışmalarıyla sektöre değer ve katkı sağla-

yan kalıcı projeleri hayata geçireceklerini söyleyen Zorlu

Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, bu yıl temelini attıkları ve

Türkiye’nin en büyük jeotermal santrali olacak Kızıldere Je-

otermal Santrali ile ilgili şu bilgileri verdi: “2012 yılında en

önemli büyüme alanımız olarak belirlediğimiz jeotermal ya-

tırımlarımız arasında yer alan Denizli Kızıldere’de faaliyetini

sürdüren 15 MW kapasiteli santrale ek olarak, Mart ayında

80 MW kurulu güce sahip olacak yeni bir santralin temelini

attık. Kızıldere’deki kapasitemizi 95 MW’a ulaştıracak olan

bu santralimizi 2013 yılında tamamlamayı planlıyoruz. Bu-

gün olduğu gibi yarın da çevre ve enerji kaynaklarının sür-

dürülebilirliğini samimiyetle gözeten sorumlu bir kuruluş

olarak, enerji verimliliği projeleri, karbon azaltımına yönelik

çalışmalar ve sürdürülebilir bir yönetim tarzı için attığımız

adımlarla, enerji sektörüne örnek olacak projeler üretmeye

devam edeceğiz.”

Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, Zorlu O&M Genel Müdürü Mehmet Erdoğan Güneş

74

Page 74: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

kısa kısa 75

Potansiyel Türkiye konferansı

Zorlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Emre Zorlu, Alışveriş

Merkezi Yatırımcıları Derneği (AYD) tarafından düzenlenen

“Potansiyel Türkiye” konulu konferansa katıldı. 1 Mart’ta Con-

rad Otel’de gerçekleştirilen konferansta farklı oturumlarda,

dünya ve Türkiye ekonomisi ve Türkiye’de AVM yatırım ve pe-

rakende sektörünün geleceği, yabancı yatırımcıları Türkiye’de

bekleyen fırsatlar konuları konuşuldu. Moderatörlüğünü

Aydın Yurdum’un yaptığı; Türkiye’de AVM yatırım ve pera-

kende sektörünün gelecek nesil yöneticilerinin vizyonlarını,

Türkiye’ye bakışlarını ve kurumsal anlamda gelecek planlarını

anlattıkları “Gelecek Nesil” başlıklı oturumda Emre Zorlu bir

konuşma yaptı. Türkiye’nin önde gelen gruplarından biri ola-

rak faaliyet gösterdikleri her alanda karar alma süreçlerinde

hızlı ve dinamik bir yapıyla hareket etmelerini sağlayan unsur-

ları anlatan Zorlu, aile işinde en önemli şeyin, profesyonellere

ve paydaşlara karşı söz birliğini sağlamak olduğunu aktardı.

Zorlu Center akademi ve iş dünyası çevreleri tarafından

ilgi görmeye ve ziyaret edilmeye devam ediyor. Son dö-

nemde ODTÜ Üniversitesi Mimarlık Bölümü yüksek lisans

öğrencileri, Zorlu Center’ı ziyaret etti.

Konuklara proje tanıtımını Zorlu Center satış ofisinde Emre

Arolat Mimarlık’tan Uygar Yüksel ve Zorlu Gayrimenkul

Ürün Geliştirme Sorumlusu Bora Hoşver yaptı.

Mehmet Zorlu Vakfı’nın da desteği ile 2010 yılında temeli atı-

lan Zorlu Tekstil Ormanı projesi kapsamında Lüleburgaz’da

Zorlu Tekstil Fabrikası’nın faaliyet gösterdiği alana kazandırılan

“Ülkem İçin Ormanı”na toplam 56 bin fidan dikildi.

Zorlu Tekstil Grubu tarafından hayata geçirilen sosyal sorumlu-

luk projesi kapsamında Lüleburgaz bölgesinde, merkez ilçe De-

veçatı ve Lüleburgaz ilçesi Çeşmekolu köylerinde 24 bin sedir

ve karaçam fidanlarının dikimi; ardından Lüleburgaz Osmancık

mevkiindeki 15 hektarlık alanda 32 bin sedir ve karaçam dikimi

gerçekleştirildi. Çevre ile ilgili yasal düzenlemeleri yakından ta-

kip eden Zorlu Tekstil Grubu, ülkemizde ve Avrupa’da çevreye

yönelik organizasyonlarda öncü olmak için çalışıyor. Lülebur-

gaz fabrikasının CO2 salımının azaltılmasına yönelik olarak

hayata geçirilen “Zorlu Tekstil Ormanı” projesi ile orman varlı-

ğının korunması ve ormanların geliştirilerek yeni orman alanları

yaratılmasının yanı sıra kurumların sahip olması gereken çevre

bilincinin öneminin de altı çiziliyor.

Sosyal sorumluluk anlayışının bir parçası olarak henüz inşa

aşamasında kültür sanatın yanı sıra sosyal projelere de

destek veren Zorlu Center, 8 Mart’ta Zorlu Center’da Türkiye

Soroptimist Kulüpleri Federasyonu İstanbul Kulüpleri ile “Ha-

yatını Seçen Kadınlar” konulu bir etkinlik düzenledi.

100’ü aşkın Türkiye Soroptimist Kulüpleri Federasyonu İstan-

bul Kulüpleri üyesinin katıldığı etkinlikte “Hocaların Hocası”

olarak anılan Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, gazeteci-yazar ve

televizyon programcısı Sedef Kabaş ile Türkiye Soroptimist

Kulüpleri Federasyonu Başkanı Şenay Önder konuşma yaptı.

Zorlu Center’ı ODTÜ’lü öğrenciler ziyaret etti

Zorlu Tekstil’den “Ülkem İçin Ormanı”

8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlaması

Page 75: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

kısa kısa76

Taç ve Linens bayileri için Umre ziyareti düzenlendi. Ağırlıklı

olarak Taç bayilerinden oluşan 161 kişilik grup, 25 Mart-

1 Nisan tarihleri arasında Umre ziyareti gerçekleştirdi. 25-28

Mart tarihleri arasında Medine’deki ziyaretleri yapan grup,

28 Mart’ta Mekke’ye geçti. Oradaki ziyaretlerin ardından

Türkiye’ye döndüler.

Zorlu Tekstil’e ödül

“İnsana Saygı Ödülü” ikinci kez Zorlu Enerji’nin

SGK Haftası’nda Korteks’e teşekkür plaketi

Umre ziyareti

Capital Dergisi tarafından GFK Türkiye işbirliğiyle bu yıl

12.’si gerçekleştirilen 2011 yılı “Türkiye’nin En Beğenilen

Şirketler Araştırması”nda Zorlu Tekstil Grubu, kendi sektörün-

de “En Beğenilen Şirket” ödülüne layık görüldü. Yarışmaya

katıldığı 2003’ten itibaren her yıl ödüle layık görülen Zorlu

Tekstil Grubu, beşinci kez Türkiye’nin En Beğenilen Tekstil

Şirketi seçilmiş oldu. Grup ödülünü, 26 Mart’ta Ritz Carlton’da

düzenlenen törende aldı.

Zorlu Enerji, Türkiye’nin

en büyük işe alım portalı

Kariyer.net tarafından bu yıl

dokuzuncusu verilen “İnsana

Saygı Ödülü”nü, 2011 yılında

aldığı 38.823 iş başvurusu-

nun yüzde 100’üne kısa süre-

de geri dönüş yaparak almaya

hak kazandı. 15 Şubat’ta Lütfi

Kırdar Uluslararası Kongre ve

Sergi Sarayı’nda düzenlenen törende Zorlu Enerji Grubu’nun

ödülünü İnsan Kaynakları Müdürü Öniz Sayıt aldı. Yurtiçi ve

yurtdışı yatırımları ile enerji sektöründe ulusal ve bölgesel

güç olma hedefine her geçen gün bir adım daha yaklaştıklarını

söyleyen Sayıt, “Rekabetin güçlü olduğu bu yolda en büyük

kaynağımızın çalışanlarımız olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle

çalışanlarımızın işe alım sürecinden başlayarak Grubumuzu

benimsemeleri ve sahiplenmelerini başarımızın ön koşulu ola-

rak görüyoruz” dedi. Zorlu Enerji Grubu’nun, yatırımları, Ar-Ge

çalışmaları ve sürdürülebilirlik alanında hayata geçirdiği öncü

proje ve raporlarıyla, “enerji uzmanlarını” yetiştiren bir okul

olmayı hedeflediğini belirten Sayıt, “Uluslararası gelişmeleri

ve yenilikleri yakından takip eden İK politika ve uygulamaları-

mız ile dinamik, paylaşımcı, yeniliklere açık ve çevreye duyarlı

gençlerimizi enerji sektörüne kazandırmak istiyoruz” dedi.

SGK Haftası kapsamında, Bursa’da düzenli bir şekilde, en

yüksek prim ödeyen ve borcu olmayan ilk 10 firmaya te-

şekkür plaketi verildi. 16 Mayıs’ta Tayyare Kültür Merkezi’nde

düzenlenen törende, ilk 10 firma arasında yer alan Korteks A.Ş.

adına İnsan Kaynakları Müdürü Ali İhsan Erdoğan, ödülü SGK

Osmangazi Merkez Müdür Yardımcısı Ayşe Eryüksel’den aldı.

Dünyanın en büyük ev tekstili üreticilerinden Zorlu Tekstil

Grubu, 16-20 Mayıs tarihleri arasında CNR Expo’da düzen-

lenen 18. İstanbul Ev Tekstili Fuarı Evteks’e katıldı. Yeniden ta-

sarlanan ve yepyeni bir görünüme kavuşan Zorlu Tekstil stan-

dında tekstil sektörünün önde gelen markaları Taç, Linens,

Valeron, Pierre Cardin ve Kristal’in 2012 koleksiyonları fuar

ziyaretçilerine sunuldu.

Dünyaca ünlü Taç markasının havludan yatak örtüsüne, nev-

resimden perdeye en yeni ürünlerinin sergilendiği stand-

da, Türkiye’nin ilk uluslararası ev tekstili mağazalar zinciri

Linens’in 2012 koleksiyonları da ziyaretçilerle buluştu. Önce-

likle Avrupa’da satışa sunularak yoğun ilgi gören, tasarımla-

rındaki iddiasıyla “ulaşılabilir lüks” kavramını yaşatırken aynı

zamanda kişiye özel üretim ayrıcalığı sunan Valeron’un 2012

koleksiyonları tüketicilerin beğenisine sunuldu.

Zorlu Tekstil Grubu, koleksiyonlarını Evteks 2012’de sergiledi

Page 76: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

77

Vestel robotları Sabiha Gökçen’de

Vestel’in renkli ürünleriyle rengarenk evler

V-Brunch’la kahvaltı keyfi

Vestel ve Fox International Channels Türkiye, Vestel’in

yeni renkli seri buzdolabı ve Terranova LED TV ürünleri

için Sabiha Gökçen Havaalanı İç Hatlar Terminali’nde farklı

bir “zenginleştirilmiş gerçeklik” (augmented reality) uygula-

masına imza attı. Temmuz başına kadar sürecek uygulamayla,

kullanıcılar Maestro buzdolabı ve Terranova LED TV’ye dönü-

şebilen Vestronlarla etkileşime girip fotoğraf çektirebiliyor,

böylece yolculuk öncesi farklı bir görsel deneyim yaşama ve

bunu hoş bir anıya dönüştürme imkanına sahip oluyor. Uygu-

lamada Vestel’in tasarladığı ve ürettiği video wall ekran siste-

mi kullanılıyor. Ekranda birebir kullanıcılarla etkileşime giren

ve kullanıcıların el hareketleri sayesinde ürüne dönüşebilen

ya da farklı renklere girebilen Vestronlarla poz verip fotoğraf

çektirmek mümkün. Ekran üzerinde yer alan bir kamerayla çe-

kilen fotoğraflar hemen basılarak kullanıcılara hediye ediliyor.

Ayrıca kullanıcılar bu fotoğrafları anında sosyal medyada da

paylaşabiliyorlar.

Dost teknoloji Vestel, renkli çerçeveli televizyonlar ve buz-

dolaplarından oluşan iki yeni ürün serisini tüketicileriyle

buluşturdu. Türkiye’de sadece Vestel tarafından üretilen bu

ürünler, tüketicilere kişisel zevklerini evlerine yansıtma fırsatı

veriyor. Vestel’in renkli buzdolapları kırmızı, turuncu, yeşil ve

bej olmak üzere dört farklı alternatife sahipken, LCD ve LED ka-

tegorilerindeki televizyonlar kırmızı, açık mavi, beyaz, mor ve

pembe olmak üzere beş farklı renk seçeneği sunuyor. Vestel,

tüketicilerin tercihlerine göre kişiselleştirilebilen, sıra dışı bir

estetiğe sahip yeni buzdolabı ve televizyon serileriyle evlerin

havasını değiştiriyor.

Vestel’in V-Brunch kahvaltı hazırlama

serisi, göz alıcı bir tasarıma ve pratik

kullanıma sahip ürünleriyle kahvaltı ha-

zırlamayı daha da keyifli hale getiriyor.

Damlatma emniyetine ve 15 fincanlık

kapasiteye sahip şık kahve makinesi, geniş

kızartma hazneli ve buz çözme özellikli ekmek kızartma

makinesi, açılması ve kireç filtresinin temizlenmesi oldukça

kolay olan su ısıtıcısı, mutfakta kahvaltı ha-

zırlarken en önemli müttefikler

olacak. Estetik ürünleriyle ya-

şama keyif, konfor ve kolay-

lık katan Vestel, mutfağını

siyahın asaletiyle donat-

mak isteyenleri bekliyor.

Page 77: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Bildiğiniz gibi kıyamet kehanetleri dur durak bilmi-

yor. Herkes 21 Aralık 2012 tarihine odaklanmış du-

rumda. Bazıları Maya Takvimi’nin bittiği gün olarak

o gün dünyanın sonunun geleceğine inanırken, bir taraftan

da dünyaya gök taşı çarpacağı kehanetleri var. Ne var ki,

gezegen hareketlerine bakınca insanların asıl dikkat etmesi

gereken dönemin yaz ayları olduğu ortaya çıkıyor.

Yıkım ve yeni bir hayatı temsil eden Plüton gezegeni bu yıl

Oğlak burcunda. Finansal çöküntü, politik hareketlenmele-

re sahne olduğumuz son yıllarda Plüton’un bu atağı, hem

dünya düzeninde, hem de politik iklimde büyük olayların

yaşanacağının işareti. Oğlak burcunun enerjisinin hırs ve

gücü temsil ettiğini düşünürsek, sessiz bir yıl geçireceğimizi

söylemek olanaksız ve pek çok değişim de, yazın gezegen

hareketlerinin etkisinde yaşanacak.

Eski düzenden yeni düzene geçiş

Uranüs’ün geriye gidişi ve bu yıl Boğa burcunda olması, eski

düzene karşı gelineceğinin bir işareti. İnsanların beklenme-

dik davranışlarda bulunacağı ve yeni bir düzen ihtiyacının

her zamankinden fazla olacağı anlamına geliyor. Bütün

bunların ışığında, bildiğimiz anlamda dünyanın yok olacağı

kehanetinin en azından mecazi anlamda gerçekleşeceğini

söyleyebiliriz.

Haziran’ın son beş gününde Uranüs ve Plüton kare yapacak.

En son iki gezegen böyle bir hareketi 1932’de, Nazi Alman-

ya’sının yükseldiği ve Amerika’da Büyük Buhran yaşandığı

bir dönem yaşanmıştı.

Yıkımdan sonra gelen yeniden doğuş

4 Haziran’dan 11 Kasım’a kadar Neptün geriye gidecek. Bu

da illüzyon ve gerçekleri net görememeye neden olabilir.

Astrologların tavsiyesi bu dönemde yaratıcı işlerle ve sa-

natla ilgilenmenin, hobilerinize vakit ayırmanın yararlı

olabileceği yönünde. Bu dönemde eleştirmekten uzak dur-

mak ve kendi içinizdeki isteklere kulak vermek en iyisi. 5-6

Haziran’da yaşanacak olan İkizler burcundaki Venüs transi-

tini görüyoruz.

Yazın geçireceğimiz bu hareketli dönem, dünyanın kaderi-

ni belirleyecek dönemleri getirecek. Unutmayalım ki, yıkım

her zaman olumsuz bir anlam taşımaz. Eski düzenlerin yıkıl-

ması, yeni ve eskisinden daha işlevsel bir dünya düzeninin

habercisi olabilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum tarihine

göre, burcunun Akrep olduğunu ve 6 Ekim’den itibaren Sa-

türn gezegeninin Akrep burcuna girip 2015’e kadar kalaca-

ğını da düşünürsek, ülkemizin yeniden yapılanma dönemine

gireceğini de anlayabiliriz.

Gezegenlerin hayatımıza etkisi Gezegen hareketlerinin insan hareketlerinde ve dünya olaylarında ne kadar etkili olduğunu biliyor musunuz? Bu yaz yaşanacak olan gezegen hareketlerine bakılırsa 2012 yılı, dünya tarihine damgasını vuracak.

78 gökyüzünün getirdikleri

Page 78: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

79

KOÇ 21 Mart / 20 Nisan

BOĞA 21 Nisan / 20 Mayıs

İKİZLER 21 Mayıs / 21 Haziran

YENGEÇ 22 Haziran / 22 Temmuz

Artık kendinizi gösterme zamanınız geldi. Plüton ve Satürn gezegenleri size

değişim için gerekli enerjiyi verecek ve bu değişim de pozitif yönde olacak.

Bazı arkadaşlarınız bu değişimi yadırgayabilir. Ama unutmayın ki, bu değişi-

min sesleri uzun zamandır duyuluyordu.

Yapacak işler birikti ve kendinizi bitkin hissedip her şeyden kaçmak isterken

bulabilirsiniz. Temmuz ayına kadar dayananın, o tarihten itibaren enerjiniz

geri gelecek. Maddi konularda şanslı bir döneme giriyorsunuz. Tutumlu dav-

ranmanın faydasını bu ay göreceksiniz.

Uzun zamandır kafanızda gelecekle ilgili planlar var. Geçtiğimiz yazdan bu-

güne kadar olanlar, şimdi vereceğiniz kararlara etki olacak. Haziran’ın sonla-

rına doğru sevdiğiniz biri ile birlikte küçük bir geziye çıkmak isteyebilirsiniz.

Yolculuk romantik olmaktan çok yorucu olabilir.

Bu dönem her yönden çok şanslınız. Hayattan istedikleriniz, siz çaba sarf

etmeden bir bir gerçekleşecek. Aşk hayatınızda hareketlenme gözüküyor.

Sonrasında geleceği düşünmeye başlayacaksınız. Ne dilediğiniz konusunda

çok dikkatli olun.

Şimdiye dek harcadığınız emeklerin karşılığını alacağınız bir döneme gir-

diniz. Kariyer konusunda yakın zamanda önünüz açılacak. Başarılarınızın

meyvelerini yemeğe başladıktan sonra artık dinlenme vakit ayırmak ve eğ-

lenmek isteyeceksiniz.

ASLAN 23 Temmuz / 23 Ağustos

Koşturmaca içinde, yoğun bir dönem sizi bekliyor. Ancak altından kalkabi-

lirsiniz, yeter ki arada dinlenmeyi unutmayın ve aşırıya kaçmayın. İşiniz sizi

şehir dışına çıkarabilir. Bunu sadece iş değil, eğlence için de bir fırsat olarak

kullanabilirsiniz.

BAŞAK 24 Ağustos / 23 Eylül

TERAZİ 24 Eylül / 23 Ekim

AKREP 24 Ekim / 22 Kasım

YAY 23 Kasım / 21 Aralık

OĞLAK 22 Aralık / 20 Ocak

KOVA 21 Ocak / 19 Şubat

Hayatınızdaki ilişkilerin hareketlendiği bir döneme giriyorsunuz. Yeni iliş-

kiler içine girecek veya eski arkadaşlıkları pekiştireceksiniz. Daha sonra-

sında odağınızı genel ilişkilerden, özel hayatınıza çevirecek ve bu konuda

yeni hazırlıklara, düzenlemelere gireceksiniz.

Hayatınız işe odaklı olacak. Bunun için de organize olmanız ve işleri sıraya

koymanız şart. Böylelikle üstesinden gelebildiğinizi göreceksiniz. Bir süre

sonra hayatınızdaki özel insana dikkatinizi vereceksiniz. Ancak kendinizle

fazla vakit geçirmeniz sorunlara yol açabilir.

Havada aşk kokusu var. Üstelik yaratıcılığınız da dorukta. Kendinizi yeni-

liklere biraz açarsanız büyük sürprizlere tanık olabilirsiniz. İşinizde daha

çok vakit geçireceksiniz. Ancak bu zorunluluk değil, zevkli bir iş olarak

yansıyacak.

Yazın başlarında odak noktanız, kendi güvenliğiniz ve finansal önlemleriniz

olacak. Şu aralar yeni yatırımlar yapmak için uygun bir zaman. Karar ver-

meden önce bütün seçenekleri gözden geçirin ve acele etmeyin. Bu işleri

hallettikten sonra, sıra romantik ilişkilere gelecek.

İletişim konusunda karışık bir dönemden geçiyorsunuz. İnsanlarla başa

çıkmak için öncelikle sakin olmanız ve kendinize yüklenmemeniz lazım.

Güvendiğiniz dostlarınızla ve ailenizle daha çok zaman geçirmek sizi mut-

lu edecektir.

Sevdiğiniz insan için para harcamak isteyeceğiniz bir dönemdesiniz. Üs-

telik maddi durumunuz da uygun görünüyor. Sevdiklerinize yatırım ya-

parken kendinizi de unutmayın. Ay sonlarına doğru yeni bir eve taşınma

konusu açılabilir. Acele etmeden karar vermek yararınıza olacak.

BALIK 20 Şubat / 20 Mart

Page 79: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

80 kültür-sanat

İzel

İzel’in 12. albümü “Aşk En Büyüktür Her Za-

man”, Nisan ayında müzik marketlerde yerini

aldı. Proje için altı ay süresince Berlin’e taşı-

nan İzel, stüdyo ve vokal kayıtlarını Depeche

Mode, Beatles, John Lennon, U2, David Bowie

gibi dünyaca ünlü isimlerin çalıştığı Hansa

Studio’da ve yine Berlin’in en iyi stüdyoları olan

Nhow ve Homerun’da gerçekleştirdi. Tüm söz

ve müziklerin Onur Özdemir ve Alper Narman’a

ait olduğu albümün tek adaptasyon şarkısı “İyi

ki Doğdun”un müziği Khaled Emad El-Din’e ait.

Madonna

Popun Kraliçesi Madonna geri döndü! Yeni

albümünde elektronik dans müziği duayeni

Martin Solveig ve Benny Benassi ile güçlerini

birleştirdi ve ortaya eğlencenin durulmadığı

sıkı bir dans albümü çıktı. Herkesin sevdiği

genç yetenekler Nicki Minaj ve MIA ile düet

yaptığı Give Me All Your Lovin ve Girls Gone

Wild ise albümün en büyük sürprizleri. 7

Haziran’da İstanbul’a gelecek olan divanın

yeni albümünü şimdiden alıp, konser öncesi

ısınma turlarına başlayabilirsiniz.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) ilk

festivali olan İstanbul Müzik Festivali, 40.

yılını kutluyor. 31 Mayıs-29 Haziran tarihleri

arasında 750’nin üzerinde yerli ve yabancı

sanatçıyı İstanbul’da ağırlayarak klasik mü-

zikseverlere yine dopdolu bir Haziran ayı ya-

şatacak. Festival, Hélène Grimaud’dan Anne-

Sophie Mutter’e, Miloš’tan Gidon Kremer’e,

Viyana-Berlin Oda Orkestrası’ndan Varşova

Filarmoni Korosu’na, klasik müziğin birçok

yıldızını İstanbul’da ağırlarken Avrupa’nın

önde gelen koreograflarından Heinz

Spoerli’nin veda turnesi kapsamında Zürih

Balesi’nin iki özel gösterisine de ev sahip-

liği yapacak. Festivalde Festivalde bu yıl,

senfoni ve oda orkestraları, vokal konserler,

oda müziği, resitaller olmak üzere toplam

23 konser yer alıyor. Konserler, Aya İrini

Müzesi’nin yanı sıra Haliç Kongre Merkezi,

Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi

Sarayı, Hollanda Başkonsolosluğu Bahçesi,

Süreyya Operası, Cemal Reşit Rey Konser

Salonu, İstanbul Üniversitesi Rektörlük Bi-

nası ve İstanbul Arkeoloji Müzesi gibi sekiz

farklı mekanda gerçekleştirilecek. Konserle-

rin yanı sıra söyleşiler, eğitim çalışmaları ve

anlatılar da düzenlenecek.

40. İstanbul Müzik Festivali bilet fiyatları 30

TL ile 400 TL arasında değişiyor. Program ve

diğer detayları http://muzik.iksv.org/tr ad-

resinden öğrenebilirsiniz.

MDNA İstanbul Müzik Festivali 40. yılını kutluyorAşk En Büyüktür Her Zaman

Yazar: Ahmet Ümit Yayınevi: Everest

Yazar: Tamer Konca

Yayınevi: Enkidu Yayıncılık

Yazar Tamer Konca’nın ki-

tabı, Anadolu’nun zaman-

da yolculuğundan küçücük bir damla. Bu

yolculuğa çıkma gerekçesi olan, Sivas’ta

eski bir kilisenin keşiş çilehanesinden çı-

kartılarak İstanbul’a, oradan Amsterdam’a

ve Londra’ya doğru yola çıkan bir grup in-

san. Günümüzden başlayıp M.S. 37 ile 40’lı,

yani Roma’nın gelmiş geçmiş en renkli ya

da kimilerine göre en deli imparatoru olan

Caligula’lu yıllarda Efes, İzmir, Bergama,

Akhisar, Salihli, Alaşehir ve Denizli üçgenine

yapılan ve bu üçgenin ortasındaki Kıyamet

Tepesi’nde sona eren yedi kişinin yaptığı

macera dolu bir yolculuk.

Sultanı Öldürmek Anadolu’da Zaman Yolculuğu

Yazar: Alan Axelrod

Yayınevi: Hayat Yayınları

Kraliçe I. Elizabeth, General

George S. Patton ve Winston

Churchill’in hayatlarındaki pratik bilgelikleri,

bugünün iş dünyası liderlerinin kullanacak-

ları şekilde ortaya çıkaran yazar Alan Axelrod

şimdi de Gandhi’nin pek çok açıdan değerini

ortaya koyuyor. Gandhi; Aziz mi, CEO mu?

Büyük ruhani lider Mohandas Gandhi, kari-

yerinin daha en başında vizyon sahibi bir re-

formcu olarak gerçek dünyanın, politikanın ve

çalışma hayatının uzlaşmacı ve kirli güç oyun-

larının tam içindeydi. Gandhi’nin eylemleri ve

liderlik stratejilerinden oluşan 14 ilke üzerine

kurulu 100 ders, bugünün ve yarının iş dünya-

sının meydan okumalarına ışık tutacaktır.

Gandhi Liderlik İlkeleri

Yazar: Ahmet Koyuncu

Yayınevi: Liman Yayınları

Hiperaktivite denilince

çoğu kişinin aklına yerinde

duramayan, son derece aktif insanlar gelse

de durum çok farklı. Çünkü sosyal fobisi olan,

dikkat bozukluğu ve dağınıklığı yaşayan in-

sanların da hiperaktivitenin bir çeşidinden

muzdarip olabileceklerini hiç düşündünüz

mü? Kitapta, hiperaktif sosyal fobinin ne ol-

duğu ve neden bu kadar kolay gözden kaçtığı

anlatılıyor. Çoğu insan kolay unutan, ertele-

yen, işlerini son dakikaya kadar erteleyen bi-

reyler olarak bir ömür geçirip, bu rahatsızlık-

larını anlamadan hayatlarına devam ediyor.

Bu hastalığın belirtilerini anlamak için son

derece yararlı bir kaynak.

Sosyal Fobiklerde Dikkat Sorunları ve Hiperaktivite

Sultanı Öldürmek, yıllardır

aynı kadını bekleyen bir

tarihçinin hikayesi. Serhazinlerin son temsil-

cisi Müştak Serhazin’in başından geçen dört

günlük tuhaf bir serüven. Sapında Fatih Sul-

tan Mehmed’in tuğrası bulunan mektup aça-

cağıyla öldürülmüş bir tarih profesörü... Bir

aşk cinayeti mi? Yoksa kökleri “Ulu Hakan”ın

şüpheli ölümüne uzanan bir entrika mı? Os-

manlı devletinin bir imparatorluğa dönüştüğü

o zaferler ve ihanetlerle dolu günlere yapılan

sıradışı bir yolculuk. Ve bu heyecan verici yol-

culuk boyunca kulaklardan eksik olmayan o

kadim soru: Tarih, geçmişte yaşananlar mıdır,

yoksa tarihçilerin anlattıkları mı?

Page 80: Yeni Çağın Bakış Açısı: Fütürizm

Yazar: Mehmet Yaşin

Yayınevi: Doğan Kitap

Yazar: William Reymond

Yayınevi: Pupa Yayınları

Birleşmiş Milletler’e göre

yılda en az 3 milyon kişi aşırı

kilo ya da aşırı kilodan kaynaklanan hastalık-

lar nedeniyle hayatını kaybediyor. 1998’den

bu yana tüm haberleşmenin ulaşabildiği tüm

alanlarda ve medyada salgın olarak değer-

lendirilen obezite, Dünya Sağlık Teşkilatı’nca

başlangıçta önemsiz gibi görünen, aslında di-

yabetin, kalp hastalıklarının, bazı kanser tür-

lerinin ilk önemli sebebi olabilecek derecede

tehlike arz eden bir “tuzak hastalık” olarak

kabul ediliyor. “Obezitenin, Zehirlenmenin,

Hastalıkların Gerçek Suçlusu: Kötü Beslenme”

kitabında, bu hastalıktan korunmak ve sağlıklı

beslenmek için önemli bilgiler veriliyor.

İstanbul Lezzetleri Obezitenin, Zehirlenmenin, Hastalıkların Gerçek Suçlusu

Yazar: Mehmet Şakiroğlu

Yayınevi: Postiga

Hayatı boyunca pek çok

kez hem iş yaşamında, hem

ilişkilerde, hem de amaçlarımız konusunda

kendimizi kaybettiğimiz ve uzaklaştığımız za-

manlar olmuştur. Bu gibi durumlarda mutlaka

bir kılavuza ihtiyaç duyarız. Büyük fıkıh bilgini

Maverdi’nin görüşlerini bir araya getiren Ya-

şar Çalışkan, kitapla aslında kılavuzluk yapı-

yor. Maverdi’nin en çok okunan yapıtlarından

“Yüce Hedefler Kitabı” dünyanın, hayatın,

insan hallerine ilişkin bir yol gösterici. Aynı

zamanda hikmetler, şiirler ve düşünceler anto-

lojisi. İnsana ve hayata dair her durum, her hal

büyük bir düşünürün bilgi, tecrübe ve tefekkü-

ründen doğarak okuyucuyla buluşuyor.

Öfke

Yazar: Maverdi

Hazırlayan: Yaşar Çalışkan

Yayınevi: İz Yayınları

Yüce Hedefler Kitabı

İstanbul eşsizdir, güzeldir;

memleketin kalbidir. Bir

başka kent daha yoktur İstanbul gibi... Gör-

kemli tarihinin, eski semtlerinin, yalılarının

ve köprülerinin eşi yoktur. Bir de lezzet me-

kanları vardır İstanbul’u eşsiz kılan. Boğaz’ın

en iyi balıkçıları, lezzetli kebabın adresleri, iş

yemekleri için ideal mekanlar, tarihe tanıklık

eden lokantalar, sıcak sohbetler için keyifli

kafeler, yöresel yemeklerin vazgeçilmez ad-

resleri… Mehmet Yaşin yeni kitabı İstanbul

Lezzetleri’nde bu muhteşem kentin muhte-

şem lezzet duraklarında konaklıyor. Ve onla-

rın tarihini, mutfağını, atmosferini anlatıyor,

en güzel yemek tarifleri eşliğinde...

Yönetmen: Tommy Lee Jones

Başrol: Samuel L. Jackson,

Tommy Lee Jones

Hiçbir şey siyah ya da beyaz değildir… No Co-

untry for Old Men ve The Road filmlerinin ya-

zarı Cormac McCarthy’den hayata devam etme

ya da çaresizliğe düşerek pes etme arasında

seçim yapan iki farklı insan üzerine etkileyici

bir dram. Hikaye, New York’ta büyük ve harap

bir apartmanda, biri Siyahi, İsa’nın sesini duy-

duğunu iddia eden eski bir hükümlü (Samuel

L. Jackson) ve beyaz bir Amerikalı profesör

(Academy® Ödüllü Tommy Lee Jones) üzerine

odaklanır.

The Sunset Limited

Yönetmen: Lars von Trier

Oyuncular: Charlotte Gainsbourg,

Kiefer Sutherland, Kirsten Dunst

Lars Von Trier’den göz kamaştırıcı, izleyenleri

derinden etkileyecek bir film. Sürükleyici bir

başyapıt... Yeni evlenen çift Justin ve Micheal

evliliklerini Justine’nin ablası Claire’in malika-

nesinde, görkemli bir davet ile kutlarlar. Fakat

bu iki kız kardeş yapı itibariyle birbirlerine ters

karakterdedirler. Justine depresyona, drama ve

melankoliye yakın bir kadınken, Claire kız karde-

şine göre daha normal olan taraftır. Justine’nin

düğün gününde ise ailede herkesin kendine has

arızaları bir bir ortaya çıkmaya başlar.

Melankoli / Melancholia

81

Sezen Aksu Acoustic Band, müziğin en saf

ve samimi hali ile icra edildiği, anlık do-

ğaçlamaların ve yorumların dünya standart-

larında bir müzikal altyapı ile sunulduğu özel

bir performans serisi olarak tasarlandı. Bugü-

ne kadar aralarında New York-Carnegie Hall,

Londra-Royal Albert Hall gibi önemli konser

salonlarında, Oslo Music Festival, Bremen

Jazzahead Festival gibi organizasyonlarda

ve Stockholm, Berlin, Paris ve Zürih dahil

olmak üzere pek çok şehirde izleyicisiyle bu-

luşan bu müzik ziyafeti, 14, 17 ve 18 Temmuz

tarihlerinde BKM Organizasyonu’yla Cemil

Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda.

Sezen Aksu Acoustic Band: Fahir Atakoğlu

eşliğinde... Ayda Tunçboyacı (keman), Cihan

Okan (vokal), Eric van der Western (kont-

rabas), Fatih Ahıskalı (telli sazlar), Göksun

Çavdar (klarnet), Jarrod Cagwin (davul),

Mustafa Böztüy (perküsyon), Nurcan Eren

(vokal), Orhan Topçuoğlu (vurmalı çalgılar),

Özer Arkun (çello)

Sezen Aksu Acoustic Band

Günümüzün koşullarında her

an, her şeye öfkeleniyoruz.

Peki, neden bu kadar sık öfkelendiğimizi ve

bu gibi durumlarda ne yapmamız gerektiğini

biliyor musunuz? Klinik Psikolog Dr. Mehmet

Şakiroğlu “Öfke” adlı yeni kitabıyla duruma

farklı bir bakış açısı, öfkemizi olumlu kullan-

mayı akıcı ve keyifli bir dille anlatıyor. Kitabın

içinden bazı başlıklar şöyle: “Neden Öfkeleni-

yoruz, Öfkenin Fonksiyonu, Öfke Türleri, Öfke

Teorileri, Olumsuz Öfke Davranışları ile Nasıl

Baş Edebiliriz.” Okurken insani bir tepki olan

öfkenin ilişkilerimizi etkileyip, kontrol edile-

meyecek düzeylere çıkmasının nasıl engelle-

nebileceğini öğreneceksiniz.