t.c. Çukurova Ünverstes sosyal blmler ensttÜsÜ … · abdurrahman aliy’e, bu zorlu yolda her...
TRANSCRIPT
i
T.C. ÇUKUROVA ÜN�VERS�TES�
SOSYAL B�L�MLER ENST�TÜSÜ FELSEFE VE D�N B�L�MLER� ANAB�L�M DALI
SÜLEYMAN ATE�’�N “YÜCE KUR’AN’IN ÇA�DA� TEFS�R�” ADLI ESER�NDE EHL-� K�TAP VE YORUMU
Ayçe ÖZEV�N
YÜKSEK L�SANS TEZ�
ADANA–2006
ii
T.C. ÇUKUROVA ÜN�VERS�TES�
SOSYAL B�L�MLER ENST�TÜSÜ FELSEFE VE D�N B�L�MLER� ANAB�L�M DALI
SÜLEYMAN ATE�’�N “YÜCE KUR’AN’IN ÇA�DA� TEFS�R�” ADLI ESER�NDE EHL-� K�TAP VE YORUMU
Ayçe ÖZEV�N
DANI�MAN: Doç. Dr. Kadir ALBAYRAK
YÜKSEK L�SANS TEZ�
ADANA–2006
iii
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlü�üne,
Bu çalı�ma, jürimiz tarafından Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalında
YÜKSEK L�SANS TEZ� olarak kabul edilmi�tir.
Ba�kan: Doç. Dr. Kadir ALBAYRAK
(Danı�man)
Üye: Prof. Dr. Kerim YAVUZ
Üye: Doç. Dr. Mustafa ÖZTÜRK
ONAY
Yukarıdaki imzaların, adı geçen ö�retim elemanlarına ait olduklarını onaylarım. ……/……/ 2006
Prof. Dr. Nihat KÜÇÜKSAVA� Enstitü Müdürü
Not: Bu tezde kullanılan özgün ve ba�ka kaynaktan yapılan bildiri�lerin,
çizelge, �ekil ve foto�rafların kaynak gösterilmeden kullanımı 5846 sayılı Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.
iv
ÖZET
SÜLEYMAN ATE�’�N “YÜCE KUR’AN’IN ÇA�DA� TEFS�R�” ADLI
ESER�NDE EHL-� K�TAP VE YORUMU
Ayçe ÖZEV�N
Yüksek Lisans Tezi, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı
Danı�man: Doç.Dr. Kadir ALBAYRAK
Haziran 2006, 212 sayfa
Bu çalı�mada Süleyman Ate�’in “Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri” adlı eserinde
Ehl-i Kitab’ı nasıl yorumladı�ı esas alınmaktadır. Bu ba�lamda ilk olarak Kur’an-ı
Kerim’in Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih amel i�leyerek cenneti kazanabilece�ini
müjdeledi�i gruplardan Sabiîler ve Mecusîler hakkında açıklama yapılmı�tır. Daha
sonra Kur’an’ın Ehl-i Kitap kategorisinde bahsetti�i Yahudiler ve Hıristiyanlar konu
edinilmi�tir.
Ate�’e göre insanları kurtulu�a götüren din tek de�ildir. Bakara 62. ayette
belirtildi�i gibi Allah’a ve ahiret gününe inanarak salih amel i�leyen kimseler cennetle
müjdelenmi�tir. Bu çerçevede Ate�’in önemle üzerinde durdu�u, cennetin kimsenin
tekelinde olmadı�ı görü�ünü savunması ve bu esnada izledi�i yöntem ve metodlar
ara�tırılmaya çalı�ılmı�tır. Ayrıca bu görü�lere yapılan ele�tirilere ve Ate�’in bu
ele�tirilere cevaplarına da yer verilmi�tir. Sonuç olarak Ate�’in savundu�u fikirlerin
diyalog çalı�malarına katkı sa�layaca�ı gözlemlenmi� ama bu fikirlerin �slâm
dünyasında bazı kesimlerce benimsenmedi�i kanaatine ula�ılmı�tır.
Anahtar Kelimeler: Ehl-i Kitap, Yahudiler, Hıristiyanlar, Cennet, Cehennem.
v
ABSTRACT
THE PEOPLE OF THE BOOK AND ITS INTERPRETATION IN
“CONTEMPORARY INTERPRETATION OF HOLY KORAN” BY
SÜLEYMAN ATE�
Ayçe ÖZEV�N
Master Degree Thesis,
The Department of The Philosophic and Religious Sciences
Supervisor: Doç. Dr. Kadir ALBAYRAK
June 2006, 212 Pages
This study is based on the interpretation of The people of the Book in
“Contemporary Interpretation of Holy Koran” by Süleyman Ate�. In this respect, firstly,
explanation about Sabians and Mazdeans who believed in the Judgment Day and acted
good and heavenly and due to these acting’s who were gospelled by the heaven is done.
Later Jews and Christians who were mentioned by the Koran in content of the The
people of the Book.
According to Ate� there not only one religion which leads human beings to
salvation. As mentioned in Bakara sura, verse 62, anyone who believes in God and the
Judgment Day and performs good acts is gospelled by the heaven. In this frame,
methods and processes of Ate� which support the idea that “heaven is not the property
of one group of people” is investigated. Additionally, criticisms to this approach and
reply of Ate� to these critics are included. As a result, we observed that these opinions
by Ate� have contributed to Islam World, however came to the opinion that they are not
totally accepted by some parts.
Key Words: The people of the Book, Jews, Christians, Heaven, Hell
vi
KISALTMALAR
Ans. : Ansiklopedisi
a.s. : Aleyhisselam
b. : Bin
Bkz. : Bakınız
C. : Cilt
ÇÜ�FD : Çukurova Üniversitesi �lahiyat Fakültesi Dergisi
Çev. : Çeviren
Hz. : Hazreti
�AD : �slâmî Ara�tırmalar Dergisi
Kr�. : Kar�ıla�tırınız
M.Ö. : Milattan Önce
M.S. : Milattan Sonra
s. : Sayfa
Sa. : Sayı
s.a.v. : Sallallahü Aleyhi Vesellem
TDV�A : Türkiye Diyanet Vakfı �slâm Ansiklopedisi
UÜ�FD : Uluda� Üniversitesi �lahiyat Fakültesi Dergisi
vb. : ve benzeri
yy. : Yüzyıl
vii
ÖNSÖZ
On dört asırlık bir tarihî geçmi�e sahip olan �slâmiyet, do�du�u co�rafyada
tanı�mı� oldu�u Ehl-i Kitapla olan ili�kilerini günümüzde diyalog adı altında devam
ettirmektedir. Ehl-i Kitap kapsamına giren Yahudilik ve Hıristiyanlık, tevhid,
peygamber, kutsal kitap ve ahiret inancı gibi itikâdî konularda ve bazı genel ahlak
ilkelerinde �slâmiyetle benzer görü�leri benimsemektedir.
�lahî dinlerin temsilcileri olan Yahudi ve Hıristiyanların sergilemi� oldu�u tutum
ve davranı�lar ile her iki toplumun da ba�larına gelen olaylar Müslümanlara ders verme
amacı ile Kur’an’da zikredilmi�tir. Tabi bu zikredili� sadece olumsuz yönde olmamı�tır.
Kur’an-ı Kerim birçok ayette Ehl-i Kitab’ın hepsinin bir olmadı�ından, onlardan iyi i�
yapanların mükâfata ve cennete kavu�aca�ından bahsetmi�tir. Kur’an’ın bu ifadesine
ra�men bazı din adamları cenneti tekelle�tirmi� ve sadece kendi dinlerine mensup
ki�ilerin cennete girebilece�ini savunmu�lardır. Esasen her din kurtulu�u kendi yolunda
görmü�tür. ��te bu tartı�ma konusu, herhangi bir dinin savunmasını üzerine almadan,
dinleri objektif olarak de�erlendiren Dinler Tarihi açısından önem arz etmektedir.
Biz bu çalı�mamızda, yazılarında ısrarla cennet tekelcili�i yapılmaması
gerekti�ini ve her dinin özde birli�ini savunan Prof. Dr. Süleyman Ate�’in “Yüce
Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri” adlı eserinde Ehl-i Kitab’a bakı� açısını ele almaya çalı�tık.
Çalı�mamız dört bölümden olu�maktadır. Birinci bölümde Kur’an’da sadece
ismen zikredilen ve haklarında hiçbir açıklama yapılmayan Sabiîlik ve Mecusîlik ele
alınmı�, bu dinler hakkında tarihî bilgiler verildikten sonra bu dinlerin Kur’an’da
bahsedilen durumlarına de�inilerek Ate�’in konu hakkındaki yorumlarına yer
verilmi�tir.
�kinci bölümde Ehl-i Kitap nitelemesiyle Kur’an’da sıkça anılan Yahudilere
de�inilmi�, bu konu kendi içinde yirmi ba�lık altında incelenerek önemli konular
mümkün mertebe etraflı bir �ekilde ele alınmı�tır. Bu çerçevede Yahudilik hakkında
genel bir bilgi verilmi�, Yahudiler açısından çok önemli olan “seçkinlik, seçilmi�lik”
konusu üzerinde durulmu�tur. Yine bu çerçevede Tevrat’ın tahrifi, Yahudilerin genel
karakterleri, kendilerine verilen nimetler, bu nimetlere nankörlükleri ve Hz. Muhammed
ile olan ili�kilerine temas edilmi�, son olarak da Yahudilerin �slâm’a bakı�ına
de�inilmi�tir.
Üçüncü bölümde Kur’an’ın Yahudilerle birlikte Ehl-i Kitap olarak tavsif etti�i
Hıristiyanlar dört ana ba�lık altında ele alınmı�, Hıristiyanlı�ın tarihçesi, �ncil ve tahrifi,
viii
Hz. �sa’nın hayatı, tebli�i, mucizeleri, ölümü, ref’i ve nüzulü gibi konular alt ba�lıkları
ile beraber incelenmi�tir.
Son bölümde ise, Ehl-i Kitab’ın cennete girip girmeyece�i konusu tartı�ılmı�tır.
Bu çerçevede özellikle Ate�’in “Cennet Kimsenin Tekelinde De�ildir” önermesinde (ki
bu önerme aynı zamanda Ate�’e ait bu makalenin ba�lı�ıdır) ifadesi bulunan görü�leri
detaylıca ele alınmı� ve Ate�’e yapılan olumsuz ele�tirilere de kısaca temas edilmi�tir.
Bu çalı�mamız esnasında Dinler Tarihi’nin önemli metotlarından olan deskriptif
ve mukayese yöntemini kullanarak Ate�’in görü�lerini ortaya koymaya çalı�tık. Dinler
arası diyalog faaliyetlerinin Türkiye’deki temellerini atanlardan sayılan Süleyman
Ate�’in “Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri Adlı Eserinde Ehl-i Kitap ve Yorumu”
konusunun diyalog faaliyetlerinin büyük bir hızla sürdü�ü günümüzdeki tartı�malara bir
bakı� açısı kazandırabilir kanaatindeyiz.
Çalı�mamızın bu a�amaya gelmesinde her an yardımına ba�vurdu�um, muhteva
ve teknik yönden yapıcı uyarı ve ele�tirileri ile çalı�mamızı yönlendiren danı�man
hocam Sayın Doç Dr. Kadir Albayrak’a, Süleyman Ate�’in adresine ula�mamızı
sa�layan ve kaynak konusunda yardımcı olan Sayın Doç. Dr. Mustafa Öztürk’e, ayrıca
yardımlarını esirgemeyen Sayın Yrd. Doç. Dr. Münir Yıldırım’a ve Sayın Dr.
Abdurrahman Aliy’e, bu zorlu yolda her zaman beni destekleyen aileme, i�
arkada�larıma ve dostlarıma te�ekkürü bir borç bilirim.
Bu çalı�ma Ç.Ü. Ara�tırma Fonu’nun �F2004YL16 no’lu proje ile
desteklenmi�tir. Katkılarından dolayı te�ekkür ederim.
Ayçe ÖZEV�N
Adana - 2006
ix
��NDEK�LER
ÖZET .............................................................................................................................. iv
ABSTRACT..................................................................................................................... v
KISALTMALAR ........................................................................................................... vi
ÖNSÖZ .......................................................................................................................... vii
G�R�� ............................................................................................................................... 1
1. Konunun Belirlenmesi ve Sınırlandırılması ................................................................. 1
2. Ara�tırmanın Amacı...................................................................................................... 1
3. Ara�tırmanın Metodu.................................................................................................... 2
B�R�NC� BÖLÜM
SAB�ÎL�K VE MECUSÎL�K ......................................................................................... 4
�K�NC� BÖLÜM
YAHUD�L�K................................................................................................................. 16
2.1. Yahudilik Hakkında Genel Bilgi ............................................................................. 16
2.2. Yahudilerin Geçirmi� Oldukları Dönemler ............................................................. 19
2.2.1. �brahim Zamanından Mısır’a Geldikleri Vakte Kadarki Dönem.................... 20
2.2.2. Mısır’dan Çıkı� ve Krallı�ın Kurulmasına Kadar Geçen Dönem................... 20
2.2.3. Krallıkların Kurulması �le Babil Esareti Arasındaki Dönem.......................... 21
2.2.4. Babil Esaretinden Kudüs’ün Tahrip Edilmesi Arasındaki Dönem................. 22
2.2.5. Yahudilerin Yeryüzüne Da�ılmalarından Günümüze Kadar Geçen Dönem. 23
2.3. Yahudilikte Seçilmi�lik Anlayı�ı ............................................................................. 25
2.4. Tevrat ....................................................................................................................... 28
2.4.1. Tevrat ve Hangi Peygambere �ndirildi�i �le �lgili Tartı�malar ....................... 28
2.4.2. Kur’an-ı Kerim’e Göre Tevrat’ın �lahî Men�ei .............................................. 32
2.4.3. Kur’an-ı Kerim ve Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat’ta Tahrif Meselesi..... 33
2.5. Firavun ve Musa ...................................................................................................... 39
2.6. Tûr-ı Sînâ, On Emir ve Altın Buza�ıya Tapınma.................................................... 49
x
2.7. �srailo�ulları’nın Allah’ı Görmek �stemesi ve Allah’ın Buluttan Gölge �çinde
Gelmesi Meselesi ................................................................................................... 54
2.8. �srailo�ullarına Bir �nek Kesmelerinin Emredilmesi............................................... 56
2.9. �srailo�ullarının �lahî Sözleri Tahrifi, Müslümanlarla Alay Etmeleri ve Selam
Olayı....................................................................................................................... 57
2.10. �srailo�ullarına Verilen Nimetler ve Nankörlükleri............................................... 60
2.10.1. Menn ve Selvâ ile On �ki Gözeden Su Çıkması ........................................... 61
2.10.2. Arz-ı Mev’ûd’a Girmede Korkaklık Etmeleri ve Kırk Yıl Çölde Kalmaları 62
2.10.3. �srailo�ullarından Alınan Misak ve Sözlerinde Durmamaları (Da�ın
Ba�larına Kaldırılması, Kendi Irkda�larıyla Sava�maları, Hakkı Görmek
�stememeleri) ............................................................................................. 64
2.10.4. Cumartesi Yasa�ını Çi�nemeleri ve Mesh Olayı ......................................... 68
2.11. �srailo�ullarının Karakterleri ................................................................................. 71
2.11.1. Tefecilikleri................................................................................................... 71
2.11.2. �nanmak �çin Hz. Muhammed’den Kurban ve Gökten Kitap �ndirilmesini
�stemeleri, Kıskançlıkları.............................................................................. 73
2.11.3. Allah Hakkında Uygunsuz Konu�maları ...................................................... 76
2.11.3.1. “Allah Fakirdir” Demeleri ................................................................ 76
2.11.3.2. “Allah’ın Eli Ba�lıdır” Demeleri ve Birbirlerine Dü�man Olmaları 77
2.11.4. Bozgunculukları ve Buas Harbi’ni Hatırlatmaları ........................................ 78
2.11.5. Allah’ı Kimin Yarattı�ını ve Kıyameti Sormaları ........................................ 78
2.11.6. Mala Dü�künlükleri ve Cimrilikleri.............................................................. 79
2.11.7. �nkârcılıkları.................................................................................................. 81
2.11.8. Gururlu ve Kibirli Davranıp �limleri �le Övünmeleri ................................... 81
2.11.9. Sava�tan Kaçmaları....................................................................................... 82
2.11.10. Cehennemi Kendileri �çin Geçici Saymaları .............................................. 85
2.11.11. Müslümanlara Dü�man Olmaları................................................................ 87
2.12. Cebrail’e Dü�man Olmaları ................................................................................... 89
2.13. Üzeyir’i (Ezra) Allah’ın O�lu Saymaları............................................................... 90
2.14. Kıblenin Tahvili Problemi ..................................................................................... 91
2.15. Peygamber Ayrımcılı�ı Yapıp Hz. Muhammed’i Reddetmeleri ........................... 93
xi
2.16. Hz. Muhammed’in Kitap Ehli’ne Soru Sormayı Yasaklamasına Dair Rivayetler ve
Recm Meselesi ....................................................................................................... 95
2.17. �srailo�ullarına Haram Kılınan Yiyecekler.......................................................... 100
2.18. �srailo�ullarının Cezalandırılması ve Aralarında Bulunan �yilerin Ayrı
Tutulması ............................................................................................................. 102
2.19. Hz. Muhammed’in Yahudi Kabileleri ile Münasebeti......................................... 105
2.19.1. Kaynuka O�ulları........................................................................................ 105
2.19.2. Nadir O�ulları ............................................................................................. 106
2.19.3. Kurayza O�ulları......................................................................................... 107
2.19.4. Hayber’in Fethi ........................................................................................... 109
2.20. Yahudili�in Di�er Dinlere Bakı�ı ........................................................................ 110
2.21. Kur’an-ı Kerim ve Yahudilik............................................................................... 113
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
HIR�ST�YANLIK....................................................................................................... 115
3.1. Hıristiyan Kelimesinin Men�ei .............................................................................. 115
3.2. Hıristiyanlı�ın Tarihçesi ........................................................................................ 117
3.2.1. Pavlus ve Hıristiyanlık.................................................................................. 118
3.2.2. Mekke ve Medine’deki Hıristiyanlar............................................................ 121
3.3. �ncil ........................................................................................................................ 125
3.3.1. Dört �ncil....................................................................................................... 129
3.3.1.1. Matta �ncili........................................................................................ 129
3.3.1.2. Markos �ncili..................................................................................... 130
3.3.1.3. Luka �ncili......................................................................................... 130
3.3.1.4. Yuhanna �ncili................................................................................... 131
3.3.2. Hıristiyanlıktaki Vahiy Anlayı�ı ve �nciller Arasındaki Çeli�kiler .............. 132
3.3.3. Kur’an ve Hıristiyan Kaynaklarına Göre �ncil’de Tahrif Meselesi .............. 134
3.3.4. Kur’an, Tevrat ve �ncil’in Benzer Ayetlerinin Kar�ıla�tırılması .................. 139
3.4. Kur’an ve �ncillere Göre �sa’nın Hayatı ................................................................ 141
3.4.1. �sa’nın Soyu ve �mran Ailesi ........................................................................ 141
3.4.2. Meryem’in Hayatı ve �sa �le Müjdelenmesi ................................................. 144
xii
3.4.3. �sa’nın Do�umu ............................................................................................ 148
3.4.4. Do�um Esnasında Ya�anan Mucizeler ......................................................... 153
3.4.5. �sa’nın Tebli�i............................................................................................... 155
3.4.6. �sa’nın Mucizelerle Desteklenmesi............................................................... 158
3.4.6.1. Gökten Sofra �ndirilmesi .................................................................. 159
3.4.7. �sa’nın Ölümü ............................................................................................... 162
3.4.8. �sa’nın Ref’i .................................................................................................. 168
3.4.9. �sa’nın Ahir Zamanda �nece�i Meselesi ....................................................... 170
3.4.10. Ruhbanlık.................................................................................................... 174
3.4.11. Ehl-i Kitab’ın Kadınları �le Evlenme Meselesi .......................................... 176
3.4.12. Ehl-i Kitab’ın Yiyeceklerinin Yenilmesi Meselesi..................................... 179
3.4.13. �lahî Kitaplar ve Do�unun Kutsal Kitaplarında Hz. Muhammed’in
Müjdelenmesi.............................................................................................. 181
3.4.14. Ehl-i Kitab’ı Dost ve Veli Edinmeme......................................................... 184
3.4.15. Hıristiyanlı�ın Di�er Dinlere Bakı�ı........................................................... 189
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
“CENNET K�MSEN�N TEKEL�NDE DE��LD�R” TARTI�MALARI ............. 192
SONUÇ ........................................................................................................................ 202
KAYNAKÇA............................................................................................................... 205
ÖZGEÇM�� ................................................................................................................ 212
1
G�R��
1. Konunun Belirlenmesi ve Sınırlandırılması
�lahî din olarak adlandırılan dinlerin kayna�ı, ilahî vahiydir. Ya�am döngüsü
içerisinde Yüce Allah birçok peygamber göndererek emir ve buyruklarını insano�luna
iletmi�tir. Kur’an bu peygamberleri aynı misyonu savunan ve birbirlerini do�rulayan
elçiler olarak nitelendirmi�tir. ��te peygamberlerin bize bildirdi�i, bizleri iyiye, güzele,
barı�a ve huzura yönlendirmeye çalı�an dinin önemli amaçlarından biri, insanları
kurtulu�a ula�tırmaktır. Her dinin bir kurtulu� reçetesi olmasına ra�men bu konuda
dinler sundukları reçeteler ile birbirlerinden ayrılmı�lardır. Bu tutum dinleri cennet
tekelcili�ine yöneltmi�tir. Gerçekte bu yargı dinin kendi yargısı olmayıp, onu
yorumlayanlarca dile getirilmi�tir.
Bu çerçevede Kur’an Ehl-i Kitap ba�lı�ı altında Yahudi ve Hıristiyanlardan,
di�er din mensupları adı altında da, Sabiî ve Mecusîlerden bahsetmi�tir. Çe�itli
ayetlerde zikredilen bu gruplar Allah’a ve ahiret gününe inanıp, salih amel i�lemeleri
durumunda cennetle müjdelenmi�lerdir. Fakat Müslüman bilginlerden birço�u bu
ayetlerin, bahsedilen grupların �slâm’dan önceki durumlarına i�aret etti�ini ileri
sürmü�tür. Ancak bu görü�e muhalif olanlar da bulunmaktadır. Nitekim ça�da�
müfessirlerimizden olan Süleyman Ate�, “Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri” adlı eserinde
Ehl-i Kitapla ilgili ayetleri detaylıca ele almı�tır. Ate�’in, Ehl-i Kitab’ın da cennete
girebilece�ini savunması Dinler Tarihi ve diyalog çalı�maları açısından önem arz eder.
Biz de bu sebepten dolayı, kimilerince Türkiye’de diyalog faaliyetlerinin ilk temsilcisi
olarak da görülen ve günümüzün önemli müfessirlerinden olan Süleyman Ate�’in
tefsirinde Ehl-i Kitapla ilgili ayetlerin yorumunu kendimize konu edindik.
Çalı�mamızda Ate�’in Ehl-i Kitapla ilgili yorumlarına de�indik. Bu esnada belki
de Ate�’in daha birçok konudaki fikirlerine de yer vermek gerekirdi, ancak hem
süremizin kısıtlı olması hem de bunun teknik ve bilimsel anlamda mümkün olmaması
sebebiyle Ehl-i Kitapla ilgili konuları belli ba�lıklar altında ele alarak açıklamaya
çalı�tık.
2. Ara�tırmanın Amacı
Ehl-i Kitap konusunda �u ana kadar birçok eser kaleme alınmı�tır. Bu
çalı�malarda genel amaç, Ehl-i Kitab’ın yaptı�ı yanlı�lıkları ve bu yüzden
2
çarptırıldıkları cezaları hatırlatmak, ayrıca Hz. Muhammed ile olan ili�kilerine açıklık
getirmektir. Ayrıca bu dünyayı payla�tı�ımız Ehl-i Kitapla di�er dünyada da beraber
olma fikrine sıcak bakılmaması sebebiyle bu yönde ciddi bir ara�tırma yapılmamı�tır.
Bizim bu çalı�mada amacımız Ehl-i Kitab’ın cennete girmesi konusunu cesurca
kaleme alanlardan önemli bir isim olan Süleyman Ate�’in bu konudaki fikirlerini daha
detaylı incelemektir. Gerçekten Ate�, birçok ki�inin aklından geçirmeye bile cesaret
edemedi�i soruların tartı�ılmasına vesile olmu�tur. Günümüzde yazdı�ı kö�e yazıları ile
görü�lerini dile getirmeye devam etmektedir.
Ate�’in, cenneti Ehl-i Kitab’a sonuna kadar açtı�ı iddialarını önyargısız bir
�ekilde dü�ünecek olursak birçok soruya muhatap kalırız. Acaba kurtulu�a götüren din
tek midir? Bu din sadece �slâm mı, Yahudilik veya Hıristiyanlık mı ya da ça�ımız
insanlarını ahlakî prensipler, yoga ve meditasyon gibi rahatlama metotları etrafında
toplayan popülaritesi olan Uzak Do�u dinleri midir? E�er tek bir din insanın
kurtulu�unu belirliyorsa di�er dinlerin durumu nedir? Bu durum Allah’ın sınırsız
merhameti açısından nasıl açıklanabilir? Kendisine herhangi bir dinin mesajı ula�madan
ölen kimsenin durumu nedir? Son olarak, e�er her din belli �artlar altında mensuplarını
kurtarıyorsa tebli� vazifesinin anlamı nedir?
Kısaca bu çalı�mamızın amacı, Ate�’in bu sorulara Ehl-i Kitap çerçevesinde
vermi� oldu�u cevapları tespit etmek ve onların tevhid çizgisinin neresinde durdu�unu
belirlemeye çalı�maktır.
3. Ara�tırmanın Metodu
�sminden de anla�ılaca�ı gibi Süleyman Ate�’in tefsirinde Ehl-i Kitab’ı konu
edinmemiz sebebiyle çalı�mamızın temel kayna�ı Süleyman Ate�’in 11 ciltlik tefsiri
olmu�tur. Bunu takiben yine Ate�’in 20 ciltlik Kur’an Ansiklopedisi’nin basımı
tamamlanmı� ilk 10 cildinden faydalanılmı�tır. Kur’an Ansiklopedisi, konuları belli
ba�lıklar altında ele alması ve konu ile ilgili tüm ayetleri nüzul sırasına göre açıklaması
yönünden çalı�mamıza büyük katkı sa�lamı�tır.
Ate�’in konu ile ilgili di�er bütün eserlerine ula�ılmı�tır. Bu çerçevede Ate�’in
eserlerinin esasen çok yeni konular ve fikirler içermedi�i, genellikle birbirlerinin aynı
oldu�u ve Ate�’in kendisini ele�tiren muarızlarına verdi�i cevaplardan olu�tu�u
kanısına varılmı�tır. “Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri” müellifin önsözde belirtti�i gibi
3
her kesime hitap etmesi açısından sade bir dille yazılmaya çalı�ılsa da, eserde cümle
devriklikleri, özne-yüklem uyumsuzlukları göze çarpan kusurlardandır.
Tefsirde ayetler genellikle nüzul sebepleri ile birlikte zikredilmi�tir. Fakat aynı
konuyu içeren ve farklı surelerde bulunan ayetler tekrar tekrar açıklanmı�tır. Yazarın
Ehl-i Kitapla ilgili ayetlerin açıklamasında Tevrat ve �ncil’den pasajlara sıkça yer
vermesi konu bütünlü�ünün bozulmasına sebep olmu�tur. Bütün bunlar eserin hacim
olarak geni�lemesini sa�lamı�tır. Ate�’in ayetlerin açıklamasında de�i�ik müfessirlerin
fikirlerine yer vermesi önemli görünmekte, ancak konu sonunda kendi görü�lerine yer
vermemesi genel gidi�atta kar�ıla�tı�ımız zorluklardandır. Çalı�mamızda kullanılan ayet
mealleri herhangi bir de�i�ikli�e gidilmeksizin Ate�’in mealinden alınmı�tır. Bu yüzden
cümle bozuklukları bizden kaynaklanmamaktadır.
Çalı�mamız esnasında dikkatimizi çeken bir di�er nokta Dinler Tarihi açısından
önem arz eden tahrif meselesi ve Ehl-i Kitab’ın ahiretteki durumu konularında Ate�’in
görü�lerinin genellikle Muhammed Abduh ve Re�id Rıza’nın, Tefsîrü’l Menâr, M. �zzet
Derveze’nin, et-Tefsîrü’l Hadîs ve �bn Kesîr’in, Tefsîrü’l Kur’âni’l-Azîm adlı
eserlerinden alınmı� ya da desteklenmi� olmasıdır. Ayrıca di�er konularda da
Kurtubî’nin, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân adlı eserinden faydalanılmı�tır.
Tefsir ve Kur’an Ansiklopedisi dı�ında genel olarak ansiklopediler, Dinler
Tarihi ile ilgili kitaplar, makaleler ve dergilere de ba�vurulmu�tur. Çalı�mamız
esnasında çok önemli ve sorunlu olmadıkça hadisleri konuya dâhil edilmemi�tir.
Metot olarak Dinler Tarihi’nce önemli olan deskriptif ve mukayese yöntemini
kullanarak Ate�’in görü�lerini ortaya koymaya çalı�tık. Ayrıca Süleyman Ate� hocamız
ile bire bir görü�me çabalarımız hocanın yurtdı�ı seyahatlerinin fazlalı�ı ve çok yo�un
bir programı olması sebebiyle gerçekle�ememi�tir. Fakat telefon görü�melerimizden
edindi�imiz bilgilere göre hocanın tahrif meselesi ve Ehl-i Kitab’ın uhrevî durumu
hakkındaki fikirlerinde bir de�i�iklik olmadı�ı kanaatine varılmı�tır.
4
B�R�NC� BÖLÜM
SAB�ÎL�K VE MECUSÎL�K
Üç ayette1 ismen zikredilen Sabiîlik hakkında Kur’an da herhangi bir açıklama
geçmemekte, ayrıca hadislerde de Sabiîlikten söz edilmemektedir.
Gerçek Sabiîlik ilk dönem �slâm kaynaklarında Yahudili�in ve Hıristiyanlı�ın
bir mezhebi olarak görülüp, Ehl-i Kitab kapsamında mütaala edilmi�tir.2 Mensubu az
da olsa Sabiîlik ya�ayan bir dindir.3 Günümüzde toplam nüfusları 20–30 bini
a�mamakta olup, bu rakam sadece dinine ba�lı olan dindar Sabiîleri de�il, Sabiî cemaati
ile organik ili�kisi bulunan bütün fertleri de ihtiva etmektedir. Dine olan ilgisizlik ve
dinden dönmeler bu sayıyı oldukça dü�ürmektedir. Bu sebeple gelecek yıllarda
Sabiîli�in ya�ayan bir din olmayı sürdürmesi pek mümkün görülmemektedir.4
Sabiîler konusunda yapılan çalı�malara bakacak olursak �slâm âlimlerinin
yüzyıllardır Müslümanlarla yan yana ya�amı� bu cemaatle ilgili detaylı bir inceleme
yapmadıklarını ya da imkânsızlıklar nedeniyle böyle bir çalı�maya girmediklerini
görürüz. 20.yy’da yapılan çalı�malar da klasik �slâm kaynaklarından aktarmalar olup,
ilk elden kaynaklara inilmeden hazırlanmı�tır. Dolayısıyla bu kaynaklarda Sabiîli�in
gerçek inanç esasları ve dini yapılarıyla ba�da�mayan bir takım ithamların bulunması
Sabiîlerin tepkisine yol açmı�tır.5 Hatta Sabiîlerin yıldızların ulûhiyetine inanan bir
topluluk oldu�u ve yıldızlara tapınmanın Sabiîlerin temel ibadet �ekilleri arasında
bulundu�unu iddia eden Arap yazar Abdurrezzak el-Hasanî aleyhine Sabiîlerce tazminat
davası açılmı�tır.6
Arapça’da “Sabee” kökünden türemekte olan “Sabi” kelimesi “bir dinden çıkıp
ba�ka bir dine girdi” anlamına gelir.7 Di�er anlamları ise “dönmek, ortaya çıkmak,
de�i�mek ya da meyletmektir”. Hz. Muhammed’in Kurey�’in dinini terk ederek yeni bir
inanç sitemini savunması sonucu mü�riklerce kendisine “Sabiî" yani “dönek”
1 Bkz. Bakara, 62; Mâide, 69; Hac, 17. 2 Remzi Kaya, “Ehl-i Kitap”, T.D.V.�.A, �stanbul 1994, C. X, s. 517. 3 Günay Tümer, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ankara 1997, s. 127. 4 Bkz. �inasi Gündüz, Sabiîler Son Gnostikler, Ankara 1999, s. 24. 5 Gündüz, Sabiîler Son Gnostikler, s. 25. 6 �inasi Gündüz, “Kur’an’daki Sabiîlerin Kimli�i Üzerinde Bir Tahlil ve De�erlendirme”, Türkiye I.
Dinler Tarihi Ara�tırmaları Sempozyumu, Samsun 1992, s. 43. 7 Bkz. Fatih Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i Kitap,
Ankara 2001, s. 53.
5
denilmi�tir. Bazı �slâm âlimleri ise bu görü�ün aksine, mü�riklerin Hz. Muhammed ve
Müslümanları Sabiîlerle kıyasladıkları için onlara Sabiî dediklerini aktarmaktadır.1
“Sabiî” isminin Aramice olması ihtimali kuvvetli gözükmektedir. Sabiî kutsal
kitaplarında da birçok Aramice ifadeye rastlamak mümkündür. Çünkü Aramice “Sabiî”,
yıkanmı�, suya daldırılmı� anlamını ta�ımaktadır. Bu suya daldırma olayı Sabiîlerde
mevcut olup aynı zamanda Hıristiyanların vaftizi ile de örtü�mektedir.2
Sabiîlik için kullanılan Mandeizm ve Nasura isimleri de vardır. Bu isimlerin
anlamlarına ve kimler için kullanıldıklarına kısaca de�inirsek; kelime Mandayuta,
Manda kökünden türetilmi� olup Mandance anlamı bilgi ve hikmettir. Sabiîli�i yani
Mandeizmi ifade eder ve Sabiîler arasında yaygınca kullanılır. Sami dillerindeki
Nasara3 fiil kökünden gelen “Nasaruta” ise Sabiî literatürü içinde erken dönemlere ait
metinlerde Sabiîlik için kullanılmı� ve Nasuraizm anlamına gelmi�tir. Sabiîlerce özelde
kendi dinlerini ifade etmek için kullanılan terim Nasaruta ve Mandayuta olmu�, Sabiîler
kendi dinlerine mensup olan sıradan cemaat üyelerini Mandayye (mandenler, bilenler)
olarak nitelendirmi�, cemaat içinde ilim ve otorite sahibi, ayrıcalıklı ki�ileri ve atalarını
da Nasurayye (Nasuralar, do�ru inancı koruyup gözetenler) olarak adlandırmı�lardır.
Sabiîlik (Subbâ, Subbî, Sâbiûn) ismi ise Sabiîlerin kendilerince kullanılmamı�, Arap
kom�ularınca vaftiz ritüellerinden dolayı onlara verilmi�tir.4 Ayrıca Sabiî kelimesinin
�it (a.s.)’in o�lu Sabiî’den kaynaklandı�ı da söylenmektedir.5
Sabiîlere göre kendi dinleri “ilk-din” olup Hz. Âdem ile ba�lamı�tır. Fakat
ara�tırmalar onların dinlerinin M.Ö 2000’li yıllara dayandı�ını göstermektedir. Dinin
kim tarafından kuruldu�u ve yayılı�ı hakkında ise net bir bilgi yoktur.6
Sabiîlerin tarih içinde ya�amı� oldukları yerler de problem te�kil etmektedir.
Sabiîlerin kullandıkları dile bakılarak onların Filistin-Ürdün bölgesinde ya�amı�
oldukları söylenebilir.7 Bu din heterodoks Yahudi akımları içinde filizlenmi�tir.8
1 Gündüz, Sabiîler Son Gnostikler, Ankara 1999, s. 27. 2 Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i Kitap, s. 53. 3 �branca ve Mandence, nasara; Akadca, nas�ru; Arapça nazara, “korudu gözetti, muhafaza etti” anlamına
gelir. 4 �inasi Gündüz, “Sabiîlikte Din ve Din Anlayı�ı” Dinler Tarihi Ara�tırmaları II, Konya 1998, s. 144. 5 �aban Kuzgun, �slâm Kaynakalarına Göre Hz. �brahim ve Haniflik, Kayseri 1985, s. 106. 6 Bkz. Ekrem Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Isparta 2002, s. 140; Tümer-Küçük,
Dinler Tarihi, s. 128. 7 Gündüz, Sabiîler Son Gnostikler, s. 45. 8 Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s. 128.
6
Sabiîlik, Yahudilikle ilgili kavram, figür, çe�itli görü� ve de�erlendirmeleri
ihtiva etmektedir. Fakat “Adonai*, Musa ve �brahim” gibi Yahudilikle ilgili temel
figürler Yahudilerin Sabiîlere takındı�ı sert tutum yüzünden kötülenmektedir. “Adonai”
bir yerde “sahte Tanrı, kötü ve karanlık güçlerin lideri” ifadesi ile anılırken di�er Sabiî
dini metinlerinde de övülebilmektedir.1 Bunun ana sebebi Yahudiler ve Sabiîlerin ataları
arasında geçmi�te ya�anmı� olaylardır.
Kudüs merkezli resmi Yahudilik anlayı�ını temsil eden Yahudiler, kendi
anlayı�ları dı�ında kalan ve zındıklıkla suçladıkları, kendilerine kar�ı çıkarak ayrı bir
yapı olu�turmaya çalı�an Hz. Yahya ile proto-Sabiîleri de içinde barındıran Nasuralar
hareketini çe�itli yollarla sindirip yok etmeye çalı�mı�lar, Ortodoks Yahudilerin bu
baskıcı tutumları da Sabiîlerin Yahudilere kar�ı duydukları kin ve nefreti kitaplarına
yansıtmasına sebep olmu�tur.2
Sabiîlerin temel inanç esaslarından da kısaca bahsedecek olursak, Sabiîlik
Gnostik din anlayı�ının tüm özelliklerine sahip bir dindir. Gnostik düalizm esasına
dayalı olan teoloji Demiurg (yaratıcı güç) inancı, ruh tasavvuru, kutsal gizli bilgi
(Gnosis) ve kurtarıcı (Redeemer) doktrinlerine sahiptir. Buna dayanarak Sabiîli�in bu
gnostik tasavvurlarının Hıristiyanlık ve benzer dinsel geleneklere kaynaklık etti�i fikri
de ileri zamanlarda tartı�ma konusu olmu�tur.3
Yüce Varlık inancı yani Hayat (Hiia) kolay anla�ılabilir özellikler ta�ımaz. Zaten
Sabiîli�in temel inanç esasları Gnostik olmayanlarca anla�ılamaz. Gnostikler ise zaten
bu bilgiye sahiptirler. Sabiîlik Yüce I�ık Tanrısı tarafından kötülük ve yanlı�lıklara kar�ı
mücadele edilmesi için insana ö�retilen protodindir. Ku�ta’nın (hak ve gerçek)
temsilcisi olan Sabiîler bu sebeple seçilmi� toplumu olu�turur.4 Bu dinde peygamberlik
anlayı�ı da oldukça problemli olup, Sabiîlerin dinleri I�ık Tanrısınca kendilerine
verilmi�tir. Bu sebeple hiçbir tarihi �ahsiyet Sabiîli�in kurucusu olamaz. Fakat Sabiîler
beraber ya�adıkları kom�ularının “Peygamberiniz kim?” sorusunu cevapsız bırakmamak
için Hz. Yahya’nın peygamberleri oldu�unu söylerler. Bu da kendi kutsal metinlerinden
anla�ılmaktadır. Sabiîlerce iki grup Nbiha (peygamber) vardır. �lk grup Sabiîlerce Nbiha
d Kadba (sahte peygamber) diye adlandırılır. Bunlar; �brahim, Musa ve �sa’dır. �kinci
* Adonai: �branca Yüce Tanrı Yahve için kullanılan ve “Rabb” anlamına gelen bir isim. Hıristiyanlı�a ait
bazı metinlerde zaman zaman �sa Mesih için de kullanılmı�tır. 1 Bkz. Gündüz, Sabiîler Son Gnostikler, s. 35, 45-46. 2 Gündüz, Sabiîler Son Gnostikler, s. 55. 3 Gündüz, Sabiîler Son Gnostikler, s. 89. 4 �inasi Gündüz, “Sabiîlikte Din ve Din Anlayı�ı”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları II, Ankara 2000, s. 150.
7
grup ise samimi bir mü’min ve büyük önder olan, Sabiî inanç ve ibadetlerini muhafaza
eden Nbiha d Ku�ta (gerçek peygamberler)’dır. Bunlar da �it ve Yahya’dır. Sabiîlere
göre peygamberler vahiy almaz. I�ık tanrısının emri ile ı�ık elçisinin Manda d Hiia
tarafından ö�retilen ilahî mesajı uygulayıp ö�retirler.1
Sabiîlerin kutsal kitabı “Ginza”dır ve iki kısımdan olu�ur. Sa� Ginza teolojik,
mitolojik ve kozmik konuları içerirken, sol Ginza ruh ve ruhun kurtulu�unu ve
eskatolojik konuları içerir.2 Bunun dı�ında yalnızca rahiplerin kullandı�ı esoterik
metinler, divanlar, �erhler, tefsirler, astrolojik metinler, büyü ve sihir yazmaları yazılı
metinleri olu�turur. Güney Mezopotamya’da yapılan kazılarda ele geçirilen sır metinleri
de vardır. Bunlar genellikle büyü bozma, kötü ruhlara kar�ı iyileri ça�ırma gibi konuları
içerir.3
Sabiî ibadetlerine gelince ilk sırayı vaftizin aldı�ını görürüz. Su, Sabiî hayatında
önemli bir yer tutar. Bu sebeple Sabiîler akarsu kenarlarında ya�arlar. Vaftiz �slâm’daki
abdest ile benzerlik ta�ımaktadır. Sabiî namazları ise duadan ibarettir. Günde 5 vakit
dua vardır. Kıbleleri kuzeydir. Sarho�luk veren içkilerin içilmesi yasaktır. Kurbanları
koç ve güvercindir.4 Kuralına göre ve bir Sabiîce kesilmeyen et ve kendili�inden ölen
hayvanın yenilmemesi prensibi vardır. Ayrıca dı�arıdan bir kimse Sabiî olamamaktadır.
Bu özellik Yahudilere benzerken di�er kurallar da Ehl-i Kitap anlayı�ı ile
örtü�mektedir.5
Sabiîler 7. yy’da ya�adıkları bölgenin Müslümanlarca fethi ile Müslüman
hâkimiyeti altına girince Müslümanlar Sabiîlere Ehl-i Kitap muamelesi yapmı�tır. Bu
sebeple Sabiîler “anla�malı vatanda�” (zımmî) sayılmı�tır. Müslümanların fetih
esnasında kendilerine iyi davranması ise Sabiîlerce �öyle açıklamı�tır; Sabiîler
Müslümanlara kutsal kitaplarını göstermi�ler, Müslümanlar da onların kitapların gizemli
gücünden etkilenerek kimseye dokunmamı�tır.6 Fakat Sabiîler Müslüman hâkimiyetini
pek ho� kar�ılamamı�, Hz. Muhammed için “kan dökücünün o�lu Arap” sözlerini sarf
etmi�lerdir. Ayrıca Ginza ve di�er kutsal kitaplarında ise, Hz. Muhammed’i �eytan
Bizbat ile özle�tirmi�lerdir. Fetih sonrası dönemlerde de Müslümanlarca Sabiîlere kar�ı 1 Gündüz, Sabiîler Son Gnostikler, s. 138-139. 2 Gündüz, Sabiîler Son Gnostikler, s. 80. 3 Bkz. Gündüz, Sabiîler Son Gnostikler, s. 77–78. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmet Aydın, Ansiklopedik
Dinler Sözlü�ü, Konya 2005, s. 655–656. 4 Kurban konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Ahmet Güç, Çe�itli Dinlerde ve �slâm’da Kurban, �stanbul
2003. s. 73–74. 5 Bkz. Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s. 137–143. 6 Gündüz, Sabiîler Son Gnostikler, s. 67.
8
izlenen sindirme politikası, kutsal metinleri kopyalayan kendi yazarlarınca kutsal
metinlerine eklenmi�tir.1
Sabiîlik, geçirmi� oldu�u tarihsel süreç esnasında, içinde filizlenmi� oldu�u
Yahudilikten, kom�usu �ranlıların dininden ve geleneklerinden ayrıca do�u
Hıristiyanlı�ı ve �slâm’a ait olan bazı unsurlardan etkilenmi�tir.
Ba�ta da de�indi�imiz gibi Kur’an’da üç yerde zikredilen2 Sabiîli�in Ehl-i Kitap
sayılıp sayılmaması konusunda çe�itli fikirler öne sürülmü�tür. �leride bahsedece�imiz
Harran Sabiîleri ile Mandenlerin birbirine karı�tırılmı� olması da fakihler arasında görü�
ayrılı�ına sebebiyet vermi�tir. �imdi bu görü� ayrılı�ına sebep olan iki gruba da kısaca
de�inmek istiyoruz.
a) Harran Sabiîleri: “Halife Me’mun bir sava� seferinde Diyarbakır bölgesinde
kar�ıla�tı�ı kılık ve kıyafetleri de�i�ik bir grup insana “Siz zimmet ehlinden misiniz?”
diye sorar. Onlar da “Biz Harraniyiz” derler. Me’mun tekrar “Siz Yahudi veya
Hıristiyanlardan mısınız?” diye sorar ve “hayır” cevabı alır. “Sizin kitabınız ya da
nebiniz var mıdır?” sorusuna cevap veremeyen insanlara �öyle der: “Siz puta tapan
zındıklarsınız. Sizi öldürmek helaldir”. Onlar bunun üzerine cizye verdiklerini söylerler.
Me’mun ise “cizye Kitap Ehli’nden alınır, ben seferden dönünceye kadar yolunuzu
seçin” der. Bu olay üzerine Harraniler korkar ve bir grubu dinini de�i�tirir. Ancak
içlerinden bir âlim ortaya çıkar ve “Korkmayın, e�er Me’mun tekrar size gelir
durumunuzu sorarsa, ona deyiniz ki, biz Sabiîleriz, bu çok eski bir dindir ve Kur’an’da
geçmektedir”. Bundan sonra Sabiîlerin pek azı eski dininde kalır”.3 Halife Me’mun’un
sefer esnasında vefatı üzerine Hıristiyanlı�ı seçen Harraniler tekrar eski dinlerine döner,
ama Müslüman olanlar öldürülme korkusu ile din de�i�tiremez. Yani kısaca bu grup
Sabiîler ismini almadan önce Harraniler veya Keldaniler olarak tanınıyorlardı. Onlar
zımmî statüsünü devam ettirmek amaçlı bu ismi almı�lardı.4
Harranilerin her gün üç vakit namazları vardır. Horoz kurban eder ve
kurbanlarını yemeden yakarlar, sünnet olmazlar. Tevhidî bir ya�ayı� sürdürmezler. Bu
sebeple Harran Sabiîlerini Kitap Ehli’nden saymak do�ru de�ildir. Bunlar daha çok
putperest kavim özelli�i ta�ımaktadırlar.5
1 Gündüz, Sabiîler Son Gnostikler, s. 69. 2 Bakara,62; Mâide,69; Hac,17. 3 Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i Kitap, s. 60–61. 4 �inasi Gündüz, “Kur’an’daki Sabiîlerin Kimli�i Üzerine Bir Tahlil ve De�erlendirme”, Türkiye I.
Dinler Tarihi Ara�tırmaları Sempozyumu, Samsun 1992, s. 59. 5 Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i Kitap, s. 61–62.
9
b) Betayih Sabiîleri: (Mandeenler): Güney Irak’ta giyim, ku�am ve ya�ayı�
�ekilleri ile itikadi bakımdan Harran Sabiîlerinden ayrılmı� bir gruptur. Kur’an’da da
kendilerinden bahsedilen Sabiîler muhtemelen bu gruptur. Betayih Sabiîlerinin yanlı� da
olsa Allah’a yönelmi� olması onların Ehl-i Kitap arasında bahsine sebep olmu�tur.1
Kur’an’da Sabilikten bahseden ilk ayet �udur: “�nananlar, Yahudiler, Sabiîler,
Hıristiyanlar, Mecusiler ve Mü�rikler.. Allah kıyamet günü bunlar arasında hüküm
verecektir. Allah her �eye tanıktır.”2
�kinci sırada nazil olan ayet, “�üphesiz iman edenlerden, Yahudilerden,
Hıristiyanlardan ve Sabilerden her kim ki Allah’a ve ahiret gününe inanır, iyi bir i�
yaparsa elbette onlara Rabları katında mükâfat vardır; onlara korku yoktur ve onlar
üzülmeyeceklerdir”.3
Üçüncüsü ise: “�nananlar, Yahudiler, Sabiîler ve Hıristiyanlar(dan) Allah’a ve
ahiret gününe inanan ve iyi i� yapanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”4
Ate�, tefsirinde bu üç ayeti yorumlamadan önce, Sabiînin “Sabe” kökünden
gelip “bir dinden ayrılıp di�erine geçmek” anlamına geldi�ini bildirmi� ve Sabiîlik
hakkında birçok ihtilafın oldu�unu belirtmi�tir.5 Biz bu ihtilaflara bakarken di�er
âlimlerin de Sabiîlik hakkındaki fikirlerine çok kısa bir �ekilde de�inmi� olaca�ız.
1. Özel bir dinleri olmayan Sabiîler, Mecusi-Yahudi ve Hıristiyanlar arasında bir
topluluktur.
2. Kitap Ehli’nden olan Sabiîler Zebur okur. Bu sebeple Ebu Hanife, bunların
kestiklerinin yenilip, bunlarla evlenilebilece�ine hükmetmi�tir.
3. Sabiîler meleklere tapan, kıbleden ba�ka yöne namaz kılan, Zebur okuyan bir
topluluktur.6
4. Musul’da oturan “Allahtan ba�ka Tanrı yoktur” demelerine ra�men peygamberi,
kitabı ve ameli bulunmayan bir topluluktur. Hz. Muhammed de “Allah’tan ba�ka ilah
yoktur” deyince mü�rik Araplarca kendisine “Sabiî” denilmi�tir7. Ayrıca “Sabiî”
1 Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i Kitap, s. 63. 2 Hacc, 17. 3 Bakara, 62. 4 Mâide, 69. 5 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 176. 6 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 34. 7 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 176.
10
eskiden Araplar tarafından atalarının dininden dönenler için kullanılmı�, peygamberimiz
de atasının dininden dönmü� sayılıp “Sabiî” olarak adlandırılmı�tır.1
5. Razi’ye göre, yıldızlara tapan Sabiîleri do�ru yola iletmek için Hz. �brahim bu
kavme yollanmı�tı.
6. �bn Kesîr ise Mücahid ve Vehb’in görü�ünün bu konudaki en do�ru görü�
oldu�unu söylemekte, Sabiîlerin Yahudi, Hıristiyan, Mecusi ya da Mü�rik olmadıklarını
kendi yaratılmı� bulundukları tabii halleri üzerine kalan bir millet olup tâbi oldukları
belli bir dinin bulunmadı�ını savunmaktadır.2
7. Son olarak da Sabiîli�in Hz. Nuh’tan kalma bir din oldu�undan
bahsedilmektedir.3
Süleyman Ate�, bu yorumlar için tahminden öteye gidilemeyece�ini belirtmekte,
Hac 17. ayette Mecusilerden ayrı olarak, Sabiîlerden de bahsedilmesini onların ayrı bir
kategoriye sahip olmasından dolayı oldu�unu söylemektedir. Ate�’e göre, Bakara ve
Mâide suresinde bahsedilen Sabiîlerin Allah’ın birli�ine inananlar kategorisinde
sayılması da onların meleklere ya da yıldızlara tapan mü�rik bir kavim olmadı�ının
kanıtı sayılmaktadır.4
�slâm öncesi zamanlarda eski göksel kitapları okuyan ve atalarının batıl üzere
oldu�unu anlayan bazı kimseler puta tapmayı bırakmı�, Allah’ın birli�ine inanmı� ve
�brahim’in dinini aramaya koyulmu�tu. Sonuçta �brahim’in dinine ya da kendi
dü�üncesine göre Allah’a kulluk edenlere Araplar Sabiî demi�lerdi. Ate�’e göre
Kur’an’ın bahsetti�i Sabiîler Allah’ın birli�ine inanan muvahhidlerdir.5 Bunun yanısıra
Ate�, ayette zikredilen her gruptan Allah’ı birleyenlerin, hak din üzere olaca�ını kabul
etmektedir.6 Zaten Kur’an da genel olarak insanları topyekün cehennemlik saymaz ve
her milletin içinde iyinin de kötünün de olabilece�ini varsayarak hareket eder. Yani
ılımlı, iyi yürekli insanları cennetle müjdeler.7
Ate�, Bakara 62. ayetin yorumunda kendi fikirlerine destek amaçlı olarak
Ku�eyri’den �unları nakletmektedir: “Asıl bir olunca yolun ayrılı�ı, güzel kabul
görmeye engel olmaz. Her kim yüce Allah’ın ayetlerini do�rular, O’nun kendi zatı ve
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VI, s. 15. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 176. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VI, s. 15. 4 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VI, s. 15. 5 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VI, s. 16. 6 Süleyman Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajına Ça�rı, �stanbul 1999, s. 22. 7 Bkz. Mâide, 66; A’râf, 159, 181.
11
sıfatları hakkında söylediklerine inanırsa �eriatın farklı olması, isim ayrılı�ı, rızayı
kazanmaya zarar vermez. Bundan dolayı Allah: ‘�man edenler, Yahudi olanlar...’ dedi.
Sonra da ‘bunlardan her kim inanırsa...’ dedi. Yani ma’rifet (gerçek bilgi)de ittifak
ederlerse, hepsine de güzel gelecek ve bol sevap vardır. Mü’min Hakk’ın güvencesinde
olandır. Kim Yüce Hakk’ın güvencesinde bulunursa elbette onlara korku olmaz ve
üzülmezler”.1 Ate�, Ku�eyri’nin bu görü�lerine katılarak cennetin Allah’ı birleyen her
zümreye açık olaca�ı görü�ünü savunmu� ve �u cümleleri ile konuya açıklık getirmi�tir:
“Kur’an Allah’ın geni� rahmetini tevhid erbabına sunmu� iken bizim Allah’ın
rahmetini daraltmaya, son din mensuplarından ba�ka kimsenin cennete giremeyece�ini
iddia etmeye hakkımız var mı? Kur’an peygamberler ve ilahî dinler arasında ayrım
yapmıyor ki! Son din ne ise, ilk din de odur. Peygamberin misyonu yeni din icat etmek
de�il, �brahim’in getirdi�i tevhid dininin aslî safvetine kavu�turmak, kendinden
öncekileri kendisine tabi kılmak de�il, �brahim’e ve onun soyundan gelen
peygamberlere uymaktır. O halde Peygamber (s.a.v.)in getirdi�i din yeni de�il, atası
�brahim’in getirdi�i �slâm’dır.2 Yahudilik ve Hıristiyanlık da aslî hüvviyetleriyle
�brahim’in getirdi�i tevhid dinidir. En’âm suresinin 83-89. ayetlerinde �brahim’den
itibaren �srailo�ulları peygamberleri zikredilip bunların davetleri övgü ile anıldıktan
sonra 90. ayette Peygamberimize, anılan o peygamberlerin izinden gitmesi
emredilmektedir”.3
Ate�, ayrıca son peygamber Hz. Muhammed’e inanan herkesin de cennete
gidece�ini söylemez. Cenneti kazanmanın ilk yolu Allah’a iman, ahirete iman ve salih
ameldir. Ate�’e göre iman, güzel eylemler biçiminde görülen kesin dü�üncedir. Kur’an
bazı ayetlerde müminlerin sıfatlarını hatırlatır ve sadece “inandık” diyenlerin de�il bunu
fiillerine yansıtan kimselerin4 kurtulu�a ereceklerinden bahseder.5
Sonuç olarak bazı müfessirlerin bu konuya geni� bir perspektifle baktı�ını
görmekteyiz. Mesela Bakara 62. ayet için Taberî mükâfatın tek bir zümreye ait
olamayaca�ını, Re�it Rıza ise salih amelin Yahudi, Hıristiyan ve Sabiî dininin
1 Süleyman Ate�, Kur’an’ın Nizamı, �stanbul ?, s. 32-33. 2 Bkz. Ahkaf,9; Hac,78; Nisa,125. 3 Ate�, “Cennet Kimsenin Tekelinde De�ildir”, �slâmî Ara�tırmalar, C. III, Ocak 1989, Sa. 1, s. 9. 4 Bkz. Ra’d, 19–24; Mü’minûn, 1-11. 5 Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajı Yeniden �slâma, �stanbul 1997, C. I, s. 44–45.
12
geleneklerindeki kar�ılı�ını bilemedi�imizi ama buna göre davrananların Allah katında
mükâfatlarını alacaklarını söyler.1
Sabiîlerle ilgili, Ate� tefsirinde son olarak Irak’ta Sabiî denilen birkaç ailenin
varlı�ından bahsetmi�, 1973 yılında üniversite ö�rencisi olan bir Sabiî ile Ba�dat’ta
namaz kıldı�ını ve ondan Sabiîlerin yıldızlara tapanlar ile Hıristiyanlık karı�ımı bir
dinde olduklarını ö�rendi�ini tefsirine not dü�mü�tür.2
Bütün bu tartı�malar sonucu Sabiîli�in bir sır dini olması günümüzde tam anlamı
ile bu dini ya�ayan mensupların çok az olması dinin anla�ılmasını zorla�tırmakta ve
öznel görü�lere sebebiyet vermektedir. Ate� ise, her fırsatta “cennet tekelcili�i”
yapılmaması gerekti�ini Allah’a ve ahiret gününe inanan salih amel sahibi her zümrenin
cennete girme umudunun mevcut oldu�unu hararetle savunmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’in sadece bir ayetinde zikretti�i Mecusîlik, di�er adı ile
Zerdü�tîlik ise tartı�malı olarak, M.Ö 6.yüzyılda ortaya çıkmı� bir dindir. Bu din bazen
dualistik yapısına ra�men tektanrıcı dinler kategorisinde de de�erlendirilmi�tir.3
Mecusîlik Zerdü�t tarafından kurulmu� olup, kelimenin aslı “Zarat-U�tra”,
Latincele�mi�i “Zaratustra”, Yunancala�mı� hali ise “Zoraaster” dir. Bu sebeple
“Zoraastrianizm” ya da bu dinin tanrısı “Ahura-Mazda” ismine istinaden “Mazdaizm”
adını alır. “Parsizm” ismi de ülkeye atfen kullanılırken, Kur’an bu din için “Mecûs”
deyimini kullanır. Mecusîler ibadetlerinde kullandıkları ate� yakma âdetinden dolayı da
“Ate�peret” ismini alırlar.4 Mecusîler ya�adıkları bölgelere göre de de�i�ik isimlerle
anılmı�lar, onlar için �ran yöresinde “vehdin”, Hindistan ve Bombay’da “hudin” ismi
kullanılmı�tır. Müslümanlar da �ran fethi öncesi Mecusiler için “mazdayasna” ismini
kullanmı�lar, Batılılar ise bunu “mazdeen” olarak de�i�tirmi�tir. Dinler Tarihi
literatüründe ise bu din “Zerdü�tîlik” olarak geçmektedir.5 Ayrıca “Mecus” kelimesi
Arapça eserlerde Kuzey Avrupa kavimleri ve özellikle �skandinavyalılar için
kullanılırken, Müslüman tarihçiler ise Ortaça�’da �slâm ülkelerine saldıran
�skandinavya korsanları için de bu ismi kullanmı�tır.6
1 Bkz. Mustafa Öztürk, Kur’an’ı Kendi Tarihinde Okumak -Tefsirde Anakronizme Ret Yazıları-,
Ankara 2004, s. 174–176. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 176. 3 Rafaella Pettazzoni, Tanrıya Dair, Çev. Fuat Aydın, �stanbul 2002, s. 21, Ali Erba�, “Zerdü�tilikte Din
Anlayı�ı”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları II, Konya 1998, s. 275–276. 4 Ekrem Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 124. 5 Ali Erba�, “Zerdü�tilikte Din Anlayı�ı”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları II, s. 270. 6 Osman Cilacı, Dinler ve �nançlar Terminolojisi, �stanbul 2001, s. 235, V. F. Buchner, “Mecûsî”, �slâm Ansiklopedisi, C. VII, �stanbul 1993, s. 442.
13
Mecusîli�in kurucusu Zerdü�t �ran dinlerini etkilemi�, tek tanrılı bir inancı
savunması sebebiyle peygamber olarak kabul edilmi�tir. Onu bir �aman olarak
de�erlendirenler de vardır.1 Yerli rivayetlere göre Zerdü�t �ran’ın do�usu olarak kabul
edilen ve Arya ülkesi denilen bir bölgede ya�amı�tır. Do�um tarihi oldukça ihtilaflıdır.
M.Ö 6. yüzyılda Ahamenidler devrinde ya�amı� olması muhtemel görülmektedir.2
Zerdü�t’ün faaliyetlerinin ne zaman vu’ku buldu�unu tespit etmek pek mümkün
de�ildir.3
Zerdü�t’ün tanrısı “her �eyi bilen Rab” olarak tercüme edilebilen “Ahura-
Mazda”dır. Ahura-Mazda sadece iyi varlıkları, Ehrimen ise kötü varlıkları yaratmı�tır.
Ahura –Mazda ate�ten bir varlık olup bir nur ya da alev kütlesi olarak tasvir edilmi� ve
ona özel bir vücut isnat edilmemi�tir.4 Zerdü�tilikte insanlar kendisini Tanrı’nın kölesi
ya da hizmetkârı olarak hissetmez. Sadece Ahura Mazda örne�ini izlemeleri için
uyarılır, tercihlerinde ise özgür bırakılır.5
Mecusîli�in Kutsal kitabı “Avesta”dır. Avesta eski �ran’ın, bugün ise
Hindistan’da ya�ayan �ran asıllı Parsilerin kutsal kitabıdır. Dili Pehlevi (Eski Farsça)dir.
Üç bölümden olu�ur:
a) Yesna: Dini törenlerde okunan ilahî kısım olup, Zerdü�t’ün Gataları burada
bulunmaktadır.
b) Ye�t: Tanrı’yı övme, iyi güçlere ve meleklere (feri�teh) yakarı�ı içerir.
c) Videvdat: �eytanlara kar�ı tılsım ve temizleme kaideleri bulunur.
Zerdü�t Eski �ran’a tevhid prensibini getirmi�tir. Bu prensiplere bakacak olursak,
birincisi Ahura Mazda’ya ibadet; ikincisi meleklere hürmet; üçüncüsü kötü güçlere
(�eytanlar) lanet ve son olarak iyilikte yarı� olmu�tur.6
Zerdü�tîlik dualizm esasına dayanmaktadır. Zerdü�t’e göre dünyadaki iki kuvvet
mutlak hâkimiyet için sürekli faal haldedir. Ahura-Mazda ve emrindeki melekler tüm
canlıları iyili�e sevk ederken, Angra-Mainyu ve emrindeki �eytanlar ise kötülü�e sevk
ederler. Bu sadece ahlakî de�il, metafizik olarak da kar�ımıza çıkmaktadır. Pozitif
kuvvet ile negatifin çatı�ması, yaratıcı bir kuvvet ile yıkıcı bir kuvvetin ezelden beri
kar�ı kar�ıya kalması buna örnektir. Bu ezeli rekabetten nihaî zaferle ayrılacak olan
1 Tümer- Küçük, Dinler Tarihi, s. 120. 2 Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 126. 3 Annemarie Schimmel, Dinler Tarihine Giri�, �stanbul 1999, s. 87. 4 Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 129. 5 Mircea Eliade, Dinsel �nançlar ve Dü�ünceler Tarihi, C. I, Çev. Ali Berktay, �stanbul 2003, s. 381. 6 Bkz. Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s. 120.
14
Ahura-Mazda olacaktır. Onun mutlak hâkimiyeti güne� gibi aydınlıktır. Bu sebeple
Mecusîler ideal temizlik ve aydınlı�ın sembolü olarak ate� yakarlar1 ve Müslümanlarca
“Ate�perest” olarak adlandırılırlar.2
Mecusili�i dinsel yapı açısından iki dönemde inceleyebiliriz. Birincisi
Avesta’nın Gatalar kısmından temel özelliklerini ö�rendi�imiz Zerdü�t dönemi, ikincisi
ise sonraki dönemler Mecusîli�idir.3 Zerdü�t öncesi �ran’ı politeist bir yapıya sahipken,
Zerdü�t ile bu yapı monoteizme kaymı� fakat onun ölümü ile tekrar eskiye dönü�
ya�anmı�tır. Bu esnada dualist bir Tanrı fikri yerle�mi� ve Mecusilik �ran’ın resmi dini
haline gelmi�, �ran’ın Müslümanlarca fethi sonucu da Mecusîlik hızla tarih sahnesinden
silinmi�tir.4 641’de gerçekle�en bu fetih sonucu 8. yüzyıldan itibaren Hindistan’a göç
eden �ranlılara “Parsiler” denilmi�, �ran’da kalanlara ise “Ceberler” (Geberler-Gabriler)
adı verilmi�tir.5 1976 sayımına göre dünyadaki Zerdü�tî sayısı 130.000 civarındadır.6
Kuran’da ise “Mecusî” kelimesi sadece bir yerde geçmektedir: “�nananlar,
Yahudiler, Sabiîler, Hıristiyanlar, Mecusîler ve Mü�rikler… Allah, kıyamet günü bunlar
arasında hüküm verecektir. Allah her �eye tanıktır”.7
Süleyman Ate� bu ayetin tefsirinde Allah’ın kıyamet günü mü’minler,
Yahudiler, Sabiîler, Hıristiyanlar, Mecusîler ve mü�rikler arasında hüküm verece�ini
belirtmi� 8 ve ayetin tefsirine detaylı bir açıklamaya girmemi�, kısaca “Mecus”
kelimesinin anlamına de�inip müfessirlerce Mecusîlerin ate�e tapanlar oldu�unu ve bu
dinin eski �ranlılar arasında ya�adı�ını aktarmı�tır. Ayrıca ate�te Tanrısal kudret
oldu�una inanan Mecusîlerin yanan do�al gaz ocaklarını mabed yaptıklarından
bahsetmi�tir. Bu esnada, halen Azerbeycan’da mevcut olan bir Ate�gedeyi9 ziyaret
etti�ini de belirtmi�tir.10
Mecusîlerin Ehl-i Kitap arasında zikredilmesi bazı âlimlerce tartı�ma konusu
olmu�, kimisi onlara Ehl-i Kitab’a davranıldı�ı gibi davranılaca�ından bahsetmi� kimisi
1 Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 130. 2 Ayrıntılı bilgi için bkz. Aydın, Ansiklopedik Dinler Sözlü�ü, s. 655–656. 3 �inasi Gündüz, Din ve �nanç Sözlü�ü, Konya 1998, s. 252. 4 Gündüz, Din ve �nanç Sözlü�ü, s. 252. 5 Bkz. Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 134, Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s.
125. 6 M. Eliade-Joan P.Couliano, Dinler Tarihi Sözlü�ü, Çev. Ali Erba�, �stanbul 1997, s. 311. 7 Hacc,17. 8 Süleyman Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VI, �stanbul 1990, s. 14. 9 Ate�gede: Mecusilerin tapındıkları özel yapı veya alan 10 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VI, s. 14.
15
de Mecusîleri ve âdetlerini Ehl-i Kitab’a yakın bulmayıp onları putperestlerle aynı
kefeye koymu�tur.1 Görüldü�ü gibi Mecusîlikle ilgili tek bir ayetin olması ve bu ayetin
de yeteri kadar açık olmaması problem te�kil etmi�tir.
Hadislerde ise Hecer Mecusîlerinden cizye alınması hakkında Peygamberimizin
“Onlara da Ehl-i Kitab’a davrandı�ınız gibi davranın” diye buyurması �slâm âlimlerince
Mecusîlerin Ehl-i Kitap oldu�una delil olarak kullanılmı�tır. Bu konu hakkında �bn
Kayyım el-Cevziyye Mecusîlerle putperestler arasında bir fark görmedi�ini belirtmekte,
Mecusîlerin Kitap Ehli olmaları durumunda Hz. Ömer’in onlardan cizye alırken
tereddüte dü�memesi gerekti�ini söylemektedir.2
Cassas ise, Mecusîlerin Kitap Ehli olmadıklarını savunmaktadır. Cassas,
Resulullah’ın Rum Hükümdarı Hirakl’e yazdı�ı mektupta “Ey Kitab Ehli, bizim ve sizin
aranızda e�it olan bir kelimeyle gelin! …”3 hitabına kar�ılık Kisra’ ya yazdı�ı mektupta
aynı hitabı kullanmaması onların Kitap Ehli olmadıklarını göstermektedir. Rum
suresinin ilk be� ayetinin nüzulüne sebep olan olayda Müslümanların Kitap Ehli olan
Rumlardan taraf olması mü�riklerin de “ümmî” dedikleri �ranlı Mecusîlerin yanında
olması bu görü�ün temelini olu�turmaktadır.4
�ehristânî de Mecusili�i Haniflikten bir sapma olarak nitelendirerek �öyle
demi�tir: “�brahim’in sahifeleri, içinde ilmî ve amelî hükümler bulunması ve Allah
tarafından gönderilmesi bakımından kitap hükmünde iken daha sonraları Mecusîler bu
sahifelerde birtakım tahrifat yapmı�lar ve bu yüzden Allah bu sahifelerin hükümlerini
kaldırmı�tır. Bu yüzden Mecusîler ile ticaret akdi caizdir fakat kestikleri yenmez,
kadınları ile evlenilmez”.5
1 Bkz. Osman Güner, Resulullah’ın Ehli Kitapla Münasebetleri, Ankara 1997, s. 50- 51. 2 Bkz. Güner, Resulullah’ın Ehli Kitapla Münasebetleri, s. 51. 3 �l-i �mrân, 64. 4 Bkz. Güner, Resulullah’ın Ehli Kitapla Münasebetleri, s. 52. 5 Bkz. �aban Kuzgun, �slâm Kaynaklarına Göre Hz. �brahim ve Haniflik, s. 162.
16
�K�NC� BÖLÜM
YAHUD�L�K
2.1. Yahudilik Hakkında Genel Bilgi
Günümüz de müntesibi bulunan ilahî dinlerin en eskilerinden olan Musevîlik
din-ırk-millet üçgeni içinde dinler tarihinde özel bir yere sahiptir.
Kurucusu Musa’ya atfen Musevîlik ismi kullanılmaktadır.1 Yakub’un 12
o�lundan dördüncüsünün adı “Yuda” veya “Yahuda” idi. Bu sebeple �srailo�ullarına
Yahudi de denilmi�tir. Bu toplum M.Ö. 2000’den sonra tarih sahnesinde yerini
almı�tır.2 Yahudi kelimesinin “tevbe etti” anlamına geldi�i de hatırlanacak olursa,
Musa’nın Sînâ Da�ı’na gitmesinden sonra buza�ıya tapan fakat Musa’nın kendilerine
çok kızması ile pi�man olup tevbe eden �srailo�ullarına Yahudi adı verilmi�tir.3
Süleyman’ın ölümü ile ikiye ayrılan devletin güney krallı�ı Yahuda ismi ile
anılmı�tır. Babil sürgünü sonrası ise kabile ve krallık mensupları için kullanılan Yahudi
ismi zamanla genel bir isim haline gelmi�tir.4 Ayrıca Filistin’in güney bölgesinde
kurulan Yahuda Krallı�ı da Yahudi isminin kayna�ı sayılmaktadır.5
�srailo�ulları ismi ise Yakub’un ikinci adı veya lakabı olan �srail’den dolayı
kullanılmı�tır.* Bu sebeple Yakub’un soyundan gelenlere Kur’an-ı Kerim’de “Benî
�srail”, Tevrat’ta da “Beney Yisrael” denilmi�tir. Kur’an Yahudilerden Benî �srail’in
yanı sıra “hûd, yehûd ve hâdû” kelimeleriyle de bahsetmi�tir. “Yehûd” kelimesi sadece
Medenî surelerde geçmektedir. Buna ra�men “Benî �srail” Mekkî surelerde de yer
almakta ve daha çok �slâm öncesi dönemlerde vukû bulan olayların anlatımında
kullanılmaktadır. �slâmî kaynaklar “Benî �srail”i Yakub’un soyundan gelen ve ırken
Yahudi olanları belirtmek için kullanırken, “Yehûd”u ise hem bunları hem de ba�ka
ırklardan olup bu dine girenleri temsilen kullanmaktadırlar.6 Ayrıca �srail, kelime olarak
Tevrat’ta “ Yakub’un Tanrı ile güre�ip onu yenmesi” anlamında da kullanılmı�tır.7
1 Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 249. 2 M. Eliade-Joan P.Couliano, Dinler Tarihi Sözlü�ü, Çev. Ali Erba�, �stanbul 1997, s. 285. 3 Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar, s. 29. 4 Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 250. 5 Tümer, Küçük, Dinler Tarihi, s. 205. * Bu kullanım �ekli Kur’an-ı Kerim’in iki yerinde geçmektedir. Bkz. Âl-i �mran, 93; Meryem, 58. 6 Ömer Faruk Harman, “�srail”, TDV�A., C. XXIII, �stanbul 2001, s. 193–194. 7 Tekvin, 32: 28; 45:9–18 ve Ho�ea, 26: 5–6.
17
Tevrat’a göre Yakub soyundan gelenler Mısır’da, Mısır’dan çıktıktan sonra
çöllerde ve Kenan diyarında �srail ve �srailo�ulları adı ile anılmı�tır.1 �srail kelimesine
ilk defa II. Ramses’in o�lu Merneptah (M.Ö. 1232–1224) tarafından diktirilen ve “�srail
Anıtı” adıyla bilinen kitabede rastlanmaktadır. 2
Yahudi inancına göre Tanrı tarafından Yakub’a �srail adının verilmesinden
dolayı, Yahudilik millî din olup Yehova da millî Tanrı olmu�tur. Bu ad sonradan tüm
Yahudileri içine alacak �ekilde kullanılmı�, günümüz �srail Cumhuriyeti’ne de ad
olmu�tur.3
“Ey �srailo�ulları” tabiri Kur’an-ı Kerim’de hicretten önce nazil olan surelerde
yer almamaktadır. Bu Mekke’de Yahudi nüfusunun yok denecek kadar az olmasından
kaynaklanmaktadır. “Ey �srailo�ulları” hitabının yer aldı�ı ayetler, �srailo�ullarının
geçmi�te ya�adıkları olaylardan, Musa’nın Firavun ile mücadelesi ve �srailo�ullarını
kurtarmasından, Musa’ya kar�ı çıkanların akıbetinden bahsetmektedir. Ayrıca
�srailo�ullarına verilen nimetlere ve onların âlemlere üstün kılındıklarına da
de�inmektedir.4
Mekkî surelerde Yahudilerden bahsedilmesi ise genellikle Müslümanlarla
mücadelede Yahudilerden bilgi deste�i almakta olan Mekke mü�riklerine kıssadan hisse
amaçlıdır. Bu dönemde nazil olan ayetlerde; Tevhid, Allah’a iman, ayetleri inkârın
sonu, Musa ve Firavun kıssası örnekleriyle bildirilmi�tir. �srialo�ullarının zulüm ve
kibirlerinin onları kurtaramadı�ı, nasıl ceza aldıkları ve kendi tarihlerine ait
kötülüklerden bahsedilmektedir.5
�brânî kelimesi ise göçmen olan Yahudilere verilmi�tir. Fırat ve Ürdün nehrinin
di�er kıyısından Filistin’e gelen göçmenler için “öte tarafın insanları, nehri geçenler”
anlamında “�brânî” kelimesi kullanılmı�tır. �srailo�ullarının göçmen oldukları hususu
kendi kitaplarında da belirtilmi�tir: “Ve Allah’ın Rabbin önünde cevap verip diyeceksin:
Babam göçebe bir Aramî idi ve sayıca az olarak Mısır’a inip orada misafir oldu ve
orada büyük, kuvvetli ve sayıca çok bir millet oldu.”6 �kinci bir görü� ise “�brânî”
kelimesinin Yakub’un “Âbir” olan büyükbabasının ismine atfen kullanılmı� olmasıdır.7
1 Harman, “�srail”, TDV�A., C. XXIII, s. 194. 2 Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s. 206. 3 Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s. 206. 4 Bakara, 47, 122; A’râf, 140; Duhân, 32; Casiye, 16. 5 Bkz. Bakara, 71–79; Nisa, 44–52; Cum’a, 5–8. 6 Tesniye, 26;5. 7 Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar, s. 28–29.
18
�srailo�ulları kutsal kitaplarında “Ahd”e geni� yer ayırmı�lardır. Bu sebeple
Musevilik “Ahid dini” olarak da geçmektedir.1 Bu ahidler hem Kur’an-ı Kerim’de2 hem
de Tevrat’ta3 geni�çe yer almaktadır. Bu anlamda Kur’an’da �srailo�ullarının ahde vefa
göstermemesi ile ba�larına gelen felaketlerden sorumlu olduklarından bahsedilmektedir.
Tevrat’taki ahidlere bakacak olursak, Tanrı ve insan arasında yapılan iki önemli
ahid gözümüze çarpar. Bu ahidlerden ilki Nuh ile di�eri ise �brahim ile yapılmı�tır. Nuh
ile yapılan birinci ahid tüm insanlı�ı kapsamaktadır. “Ve Allah Nuh’a ve kendisiyle
beraber o�ullarına söyleyerek dedi: Ve ben i�te sizinle ve sizden sonra zürriyetinizle ve
sizinle beraber olan her canlı mahlûkla gemiden çıkanların hepsinden, bütün yerin
hayvanlarına kadar sizinle beraber olan ku�lar, sı�ırlar ve bütün yerin hayvanları ile
ahdimi sabit kılıyorum. Ve ahdimi sizinle sabit kılaca�ım ve bütün be�er artık tufanın
suları ile kesilmeyecektir. Ve yeryüzünü helak etmek için artık tufan olmayacaktır...”4
Bu ahit ile Elohim Nuh’a soyunun tufanla kar�ıla�mayaca�ı ve bütün insanların
yeryüzünden faydalanaca�ı sözünü vermektedir.5 Nuh ile yapılan bu ahid zamanla
Rabbinik literatürde6 geni�letilmi� ve Yahudilerin gentilelilere7 bakı� açısında önemli
rol oynamı�tır.
Yedi maddeden olu�an I. Ahid kurallarının temeli Tevrat’a dayanmaktadır. Bu
kurallar Tevrat’ta fazla açık olmamasına ra�men,8 Tekvin’in midra�ik tefsiri olan
Bere�it Rabah’ta detaylıca bulunmaktadır.9
Nuh’un yedi kanunu adı ile bilinen kanunlar �öyledir:
1. Putlara tapmamak.
2. Tanrıya küfretmemek.
3. Kan dökmemek.
4. Hırsızlık yapmamak.
5. Gayrı me�rû cinsel ili�ki kurmamak.
1 Osman Cilacı, Günümüz Dünya Dinleri, Ankara 2002, s. 64. 2 Bkz. Âl-i �mran, 77. 3 Bkz. Levililer 26: 14–46; Tekvin, 9: 1–7; 15: 1–21; 17: 1–26. 4 Bkz. Tekvin, 9: 8–18. 5 Kür�at Demirci, Yahudilik ve Dinî Ço�ulculuk, �stanbul 2000, s. 27. 6 Rabbinik Literatür: Kudüs’ün yıkılmasından sonra Kitab-ı Mukaddes ve Talmud’un ö�retilerini
zamanlarına uyarlamak konusunda rabbilerin yaptı�ı çalı�ma sonucu Rabbinik ortaya çıkmı�tır. Rabbilerin ö�retilerini içeren ve onlar tarafından meydana getirilen eserlere ise Rabbinik literatür adı verilmektedir.
7 Gentile: Kitab-ı Mukaddes’te Yahudi olmayanlar için kullanılan genel terimdir. 8 Bkz. Tekvin 9: 1–7. 9 Baki Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Di�er Dinler, �stanbul 2002, s. 24.
19
6. Canlı hayvanlardan koparılan et yememek.
7. Adaleti gözetmek.
Yahudiler dı�ında tüm insanları ilgilendiren bu kurallara uyanlar; “Nuh o�ulları
ya da Nuhîler” olarak adlandırılır. Rabbilere göre Nuhîler cennet nimetlerinden
faydalanabilirler ama Yahudilerle aralarında derece farkı olur.1
�kinci ahid ise Tanrı ve �brahim arasında yapılmı�tır. Birinci ahid tüm insanlı�ı
kapsamasına ra�men ikinci ahid sadece �srailo�ullarını kapsamaktadır ve seçilmi�lik
kavramının delili olarak kullanılmaktadır. Bu ahid ile Tanrı, �brahim’e Mısır’dan Fırat’a
kadar uzanan topraklar vadeder: “O günde Rab Abrahamla ahdedip dedi. Mısır
ırma�ından büyük ırma�a, Fırat ırma�ına kadar bu diyarı.... senin zürriyetine verdim.”2
Ahdin di�er kısmında ise Tanrı �brahim’e soyunun kutsanıp çok bereketli kılınaca�ı
haberini vermi�tir: “... Ve seni ziyadesiyle semereli kılaca�ım ve seni milletler
yapaca�ım ve senden krallar çıkaracaklar. Ve sana ve senden zürriyetine, Allah olmak
için seninle ve senden sonra zürriyetinle benim aramda ahdimi, nesillerce ebedî ahid
olarak sabit kılaca�ım...”3 Bu ahdin görsel simgesi ise sünnettir.4 �kinci ahid
�srailo�ullarının tarihe sokulmasını ve �branilikten �srailli�e geçi� a�amasını ima
etmi�tir.5
Görüldü�ü gibi Yahudilikte ahid kavramı önemli bir yer tutmaktadır.
Yahudilerin özellikle ikinci ahide dayanarak seçilmi� kavim olduklarını iddia etmeleri
meselesini “Yahudilikte Seçilmi�lik” konusu ba�lı�ı altında detaylı �ekilde
inceleyece�iz.
Buraya kadar verilen bilgilerde “Yahudi-Musevî-�branî ve �srail” kelimelerinin
Yahudiler için nerede ve nasıl kullanıldı�ını göstermeye ve kısaca Yahudilerin tarihine
de�inmeye çalı�tık. Özetle Yahudili�in özel ve ya�ayan bir kavmi belirtti�ini,
�srailo�ullarının ise genel olarak tarihî anlamda kullanıldı�ını gördük. Kısaca de�inmek
istedi�imiz bir di�er konu da Yahudilerin geçirmi� oldukları dönemler olacaktır.
2.2. Yahudilerin Geçirmi� Oldukları Dönemler
Yahudilik tarihini be� ana dönem altında inceleyebiliriz. 1 Bkz. Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Di�er Dinler, s. 24–26; Demirci, Yahudilik ve
Dinî Ço�ulculuk, s. 48. 2 Tekvin, 15: 18–21. 3 Tekvin, 17: 6–8. 4 Bkz. Tekvin, 17:10–15. 5 Demirci, Yahudilik ve Dinî Ço�ulculuk, s. 27.
20
2.2.1. �brahim Zamanından Mısır’a Geldikleri Vakte Kadarki Dönem
Bu dönem M.Ö. 1996–1645 yıllarını kapsar. Bilindi�i üzere �brahim’in içinde
ya�adı�ı toplum putlara tapmaktaydı. �brahim’in putları kırıp ate�e atılmasından sonra
mucizevî kurtulu�unu takiben ailecek Kenan Ülkesi’ne* göç etmesiyle bu dönem ba�lar.
Filistin’e göç emri Allah’tan gelmi�tir. Kur’an bundan bahsetmektedir1. Yakub ve on iki
o�lu Yusuf’un Mısır’da yönetici olmasının ardından Mısır’a göç etmi�tir2. Daha sonra
Yusuf’un peygamberli�i ile rahat bir nefes alan �srailo�ulları onun ölümü ile sarsılmı�,
bolluk ve refah dönemi bitmi�, �srailo�ulları da bu �artlara tahammül göstermeyince
aynı idarecilerce baskı altına alınmı�lardır. Sonuçta bu kötü durumdan Musa aracılı�ı ile
kurtulmu�lar,3 böylece birinci dönem sona ermi�tir.4
2.2.2. Mısır’dan Çıkı� ve Krallı�ın Kurulmasına Kadar Geçen Dönem
M.Ö. 1645–1080 yıllarını kapsar. Musa ile Mısır’dan çıkan kavmi, Musa’ya
itaatsizlik sebebiyle 40 yıl çölde kalmı�tır. Kavmi Musa’dan kendilerine bir put
yapmasını istemi� ama Musa buna kar�ı çıkmı�,5 fakat Sâmîrî6 Musa’nın yoklu�unda bir
altın buza�ı7 yapmı� ve kavmin ba�ında bulunan Harun bile buza�ıya tapınmayı
önleyememi�tir. Bu sırada Sînâ Da�ı’nda Yüce Allah ile bulu�an Musa’ya “On Emir”
verilmi�tir.8 Geri döndü�ünde kar�ısında sapmı� bir kavim bulan Musa ilk i� olarak
Harun’dan bunun hesabını sormu�tur.9 Hatta Tevrat, “Musa’nın öfkesi alevlendi ve
elinden levhaları attı ve da�ın ete�inde onları kırdı”10 diyerek Musa’nın, elinde bulunan
On Emir’in yazılı oldu�u levhaları öfke ile yere çarpmasından ve onları kırmasından
* Kenan: Tevrat’ta adı hakkında birbirini tutmayan pek az rivayetin bulundu�u Batı Asya, Filistin ve
Fenike’yi içine alan bölge. Kitab-ı Mukaddes’e göre Musevilere va’dedilen bu topraklara Arz-ı Mev’ud (va’dedilmi� topraklar) adı verilmi�tir.
1 Enbiya, 71. 2 Yusuf, 99. 3 �uarâ, 61–67. 4 Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar, s. 20. 5 Bakara, 54; A’râf, 138–139. 6 Tâhâ, 87. 7 Tâhâ, 88; A’râf, 148. 8 A’râf, 142–143, 145. 9 Tâhâ, 88; A’râf, 150–155. 10 Çıkı�, 32: 1–35.
21
bahseder ama Kur’an, açıkça yere çarpmadan bahsetmez sadece öfkesi dinince levhaları
yerden aldı�ını belirtir. “Musa’nın öfkesi dinince levhaları aldı.”1
Musa kavmi ile Filistin topraklarına ilerlemeye ba�lamı� ama kavmin yaptı�ı bu
hata cezasız kalmamı�tır. Tövbelerinin kabul edilmesi üzerine bu sefer de Musa’nın
Filistin topraklarına geçme iste�ine itiraz ederek isyan eden kavim, 40 yıl süreyle
çöllerde sıkıntı içinde dola�mı�tır.2 Musa ve Harun’dan sonra ba�a Musa’nın yakın
dostlarından olan Yû�â b. Nûn geçmi� ve kavim onun önderli�inde Filistin’e
yerle�mi�tir.3 Bu olay Kur’an’da da zikredilmektedir.4 Yû�â b. Nûn Filistin topraklarını
12 e�it bölgeye ayırmı�, sonra 4 yıl sürecek “Hâkimler” dönemine girilmi�tir. Devrin
son hâkimi Samuel’dir. Bu dönem oldukça karı�ık geçmi�, Samuel’e kar�ı ayaklanan
�srailo�ulları onun egemenli�ine son vermi�tir.5 Hâkimler devrinden sonra �srailo�ulları
“Krallar” devrine girmi�tir.
2.2.3. Krallıkların Kurulması �le Babil Esareti Arasındaki Dönem
Bu dönem kralları Talut, Davud ve Süleyman’dır. Kur’an-ı Kerim Talut’tan
bahsetmektedir.6 Talut’tan sonra Davud tahta geçmi�tir. Fazilet ve hikmet sahibi olarak
bilinen Davud Yahudilerce peygamber kabul edilmez, sadece hükümdar olarak anılır.
Bu konuda �slâm âlimleri ile Yahudi âlimler farklı görü� bildirmektedirler.7 Davud’un
ya�lılık dönemine kadar bolluk içinde ya�ayan �srailo�ulları son dönemlerde yine
ayaklanma çıkarmı�lardır.
Davud’dan sonra Süleyman dönemi ba�lamı�tır. Kur’an’da, “… Biz onların her
birine hüküm (hükümdarlık, peygamberlik) ve ilim verdik…”8 denilmektedir ama
Yahudiler Davud’u da Süleyman’ı da peygamber kabul etmezler.
Süleyman zamanında ticaret güçlenmi�, halk zenginle�mi�, Kudüs imar
edilmi�tir. Halkın refah seviyesi çok yüksek olmasına ra�men, a�ır vergiler ve askerlik
süresinin uzunlu�undan �ikâyetçi olan �srailo�ulları isyan çıkarmı� ve bu isyan sonucu
1 A’râf, 154. 2 Mâide, 20–26. 3 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ye�u 1. ve 2. bölüm. 4 Bakara, 58. 5 Bkz. Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 253–257, Kesler, Kur’an-ı Kerim’de
Yahudiler ve Hıristiyanlar, s. 20–21. 6 Bakara, 247–249. 7 Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 258. 8 Enbiyâ, 79.
22
ikiye ayrılmı�lardır. Bu ayrılık sonunda da Buhtunnasr �srailo�ullarını Bâbil’e sürgün
etmi�tir.1
Görüldü�ü gibi �srailo�ulları hem sıkıntı hem de refah zamanlarında çe�itli
isyanlar, ayaklanmalar ve huzursuzluklar ile kendi rahatlarını bozmu�, bu isyanların
bedelini de �srâ suresinde belirtildi�i gibi2 a�ır bir sürgün ile ödemek zorunda
kalmı�lardır.
2.2.4. Babil Esaretinden Kudüs’ün Tahrip Edilmesi Arasındaki Dönem
Babil Kralı Buhtunnasr’ın �srail topraklarına yürüyüp, Kudüs’ü tahrip etmesi ve
�srailo�ullarını Babil’e sürgün etmesi ile ba�layan bu dönem Yahudiler arasında her
alanda bir da�ılmaya sebep olmu�tur.
M.Ö. 586’da Babillilerin Yahuda Krallı�ına saldırıp Kudüs’ü tahrip etmesi ile
Yahudiler için diaspora dönemi ba�lamı�tır. Birçok Yahudi Babil egemenli�indeki
bölgelerde zorunlu ikamete tabi tutulmu�tur. Bu Yahudi tarihinin I. Diaspora’sı olarak
adlandırılır.3
Yahudiler Mısır’dan çıkınca Kuzeybatı Arabistan, Sînâ ve Ürdün kabileleri
yardımıyla Samî kültüründen etkilenerek, Filistin’de neredeyse Kenanlı olmu�lar,
Babil’de ise Mezopotamyalı Zerdü�tler tarafından kültürel de�i�ime u�ratılmı�lardır. Bu
de�i�im sonucu kendilerine ait bir kültür olu�turamamı�lardır.4 Ayrıca bu sürgün,
Yahudilerin mehdîlik dü�üncesini geli�tirmeleri ve inançlarında ırka dayalı milliyetçilik
fikrine yer vermelerini sa�lamı�tır.5
M.Ö. 538’de Babil’in Farslılarca i�gali sonucu Yahudilerin tekrar Kudüs’e
dönmelerine izin verilmi�tir. Böylece I. Babil Sürgünü sona ermi� ama bu sevinç fazla
sürmemi�, M.Ö. 330’da Makedonyalı �skender’in Farslıları yenmesi ile Yahudilere
baskı tekrar artmı� hatta Yahudiler her tarafa sürgün edilmi�tir.6
1 Bkz. Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 260–261; Kesler, Kur’an-ı Kerim’de
Yahudiler ve Hıristiyanlar, s. 21–22. 2 �srâ,4-6. 3 Bkz.Gündüz, Din ve �nanç Sözlü�ü, s. 368. 4 Güner, Resûlullah’ın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, s. 58–59; �smail Racî el-Fârukî -Lâmiâ el-Fârukî, �slâm Kültür Atlası, Çev. Mustafa Okan Kibaro�lu- Zerrin Kibaro�lu, �stanbul 1999, s. 70.
5 Gündüz, Din ve �nanç Sözlü�ü, s. 56. 6 Bkz. Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar, s. 23.
23
Bu döneme çok iyi ba�layan Yahudiler içinde bulundukları �artların kıymetini
bilmemeleri sonucu çe�itli sıkıntılara maruz kalmı�lar, baskı ve sürgünler ile bu dönem
de sona ermi�tir.
2.2.5. Yahudilerin Yeryüzüne Da�ılmalarından Günümüze Kadar Geçen Dönem
Kendilerine yapılan baskılar sonucu bütünlüklerini koruyamayan Yahudiler
dünyanın her tarafına yayılmı� olsalar da çe�itli zulümlerden kurtulamamı�lardır.
Kur’an’a göre bu durumdan bizzat kendileri sorumludurlar.1 Çünkü tarih boyunca
kendilerine iyilik yapanlara sırt çevirmi�lerdir. Meselâ kendilerine çok iyilik eden Fars
Kralını, Makedonyalı �skender kar�ısında savunmayıp saf de�i�tirerek yenilmesine
sebep olmu�lardır.2
M.S. 70’te Titus’un Kudüs’ü i�gali ve M.S. 135’te Bar Kochba isyanı sonunda
Rum baskısından kurtulup Arap Yarımadası’na göç etmi�lerdir. Birbirlerine sıkı sıkıya
ba�lı cemaatler halinde Akabe körfezindeki Eyke limanından, Yemen ve Umman’ın en
ücra kö�elerine kadar yerle�mi�ler, özellikle Medine ve Hicaz’ın kuzeyindeki muhtelif
ovaları tercih etmi�lerdir. Asıl meslekleri maden i�leme ve ticaret olan Yahudiler kendi
ba�larına buyruk ya�amamı�lar, genellikle bölgedeki Arap kabilelerinin himayesine
sı�ınmı�lardır.3
Yahudilerin Medine’deki durumlarına ayrıntılı olarak bakacak olursak,
Medine’ye göçün kesin tarihi hakkındaki bilgilerin çok az oldu�unu ve zikredilen bu
tarihlerin de çe�itli olaylara dayandı�ını görürüz. Medine’de ya�amakta olan 20 kadar
Yahudi kabilesi mevcuttur. Bunların en önemlileri, Nadir, Kaynuka ve Kurayza
O�ullarıdır.
Ticaret, ziraat, okuma-yazma alanında Araplara üstünlük sa�layan Yahudiler
ayrıca kendilerine ait bir kitabın varlı�ı ile de psikolojik olarak kendilerini üstün
görmü�lerdir. Yahudiler putperest Arapların peygamber, vahiy ve �eriat gibi
kavramlarla tanı�malarına da vesile olmu�, böylece daha ileriki zamanlarda
Peygamberimizin Mekkeli Araplar arasında yaymaya u�ra�tı�ı vahyin Medinelilerce
daha iyi anla�ılmasını sa�lamı�lardır.4
1 �srâ, 4-8. 2 Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar, s. 23–24. 3 Güner, Resûlullah’ın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, s. 59–62. 4 Güner, Resûlullah’ın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, s. 82–84.
24
Medine’de önemli bir yer i�gal eden Yahudilerin rahatı, Peygamberimizin
Medine’ye hicreti ile bozulmu�, menfaatlerine ters dü�en bu durum sonucu Yahudiler
Müslümanlara dü�manca tavır takınmı�tır. Yahudilerin bu olumsuz tavırları sebebiyle
uyarı niteli�i ta�ıyan bazı ayetlerde, “ Ey �srailo�ulları!... ” hitabına rastlarız. Bu ayetler
genellikle, Yahudilerin �slâmî davet kar�ısında inatçı ve inkârcı tavırlarını, Allah
kelamını dinlememelerini, kutsal kitaplarını tahrif etmelerini, peygamberlerine kötü
davranmalarını ve ba�larına gelen iyi-kötü olayları anlatır. Bu dönemde nazil olan
surelerde genellikle �srailo�ullarının geçmi�te ya�adıkları olaylardan, Musa ile
Firavun’un mücadelesinden, Musa’nın �srailo�ullarını kurtarmasından, �srailo�ullarına
verilen nimetler vb. konulardan bahsedilmi�tir.1
Mekkî olan Rad suresi ve benzeri surelerdeki ayetlerde Kitap Ehli’nin Kur’an
ayetlerinin vahyinden sevinç duydukları ve bunların vahiy oldu�unu söylemelerine
rastlanırken, Medenî olan Mâide 146. ayette ise onlardan bir grubun gerçe�i bile bile
gizlediklerinden bahsedildi�ine rastlanır.2 Bu gerçe�i gizleyenler genellikle
Medine’deki Yahudilerdir. Çünkü Mekke Yahudileri sayıca az olmaları bakımından
Peygamberimizi otoritelerini sarsacak bir güç olarak görmüyorlardı. Fakat Medine
Yahudileri hicretle beraber siyasi iktidarın ellerinden gitmesinden korkmu�, vahye ve
risalete tepki göstermi�lerdir. Ayrıca bekledikleri peygamberin ümmî bir toplumun
içinden çıkmasını hazmedememe gibi bir durum da söz konusudur.
Kitap Ehli ile ilgili Mekke’de nazil olan ayetlerde ise Mekke’de vahye ve
risalete olumlu bakan ki�ilerin bulundu�u bu sebeple onlarla güzel bir üslupla
konu�ulup tartı�ılması emrine rastlamaktayız. “ Kitap Ehli ile haksızlık edenleri dı�ında,
en güzel tarzda tartı�ın ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de inandık.
Tanrımız ve Tanrınız birdir, biz Ona teslim olanlarız.”3
Yahudiler Mekkelilerle fazla kayda de�er bir ili�ki kurmamı�tır.4 Yahudilerin
Cahiliye Arapları ile ili�kileri ise bir bakıma Peygamberimizin i�ini kolayla�tırmı�tır.
Medine’de ya�ayan Yahudilerden dinî bilgiler ö�renen Araplar tebli� esnasında
Peygamberimize daha çabuk tabi olmu�tur.
1 Harman, “�srail”, TDV�A., C. XXIII, s. 194. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VI, s. 520. 3 Ankebut, 46. 4 Güner, Resûlullah’ın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, s. 75.
25
�leriki konularımızda Hz. Muhammed’in belli ba�lı Yahudi kabileleri ile
münasebetlerinden bahsederken Yahudiler ile yapılan anla�malara ra�men Yahudilerin
sözlerinden dönmeleri sebebiyle nasıl sürgün edildiklerine de de�inece�iz.
Tüm bu bilgiler ı�ı�ında Yahudilerin geçirmi� oldukları dönemleri be� ba�lık
altında incelemi� bulunuyoruz. Bu bilgilere bakarak Yahudilerin geçmi�ten pek ders
almayan bir millet oldu�unu görmekteyiz. Ba�larına gelen pek çok felakete ra�men yine
de davranı�larını de�i�tirmeyen �srailo�ulları ço�u kez Yehova tarafından ba�ı�lansa da
tekrar eden davranı�ları yüzünden çe�itli azablara maruz kalmı�lardır.
2.3. Yahudilikte Seçilmi�lik Anlayı�ı
Tarihî seyir içerisinde Musevîli�in önemli problemlerinden birisi, ırk ve dinin iç
içe bir mahiyet arzetmesidir. Musevîli�in bir ırka tahsis edilmesi onu ilahî dinlerden
ayırmı�tır. Fakat dinin içinde bulunan tek tanrıcılık, kutsal kitap, peygamber inancı ve
vahiy anlayı�ı da Musevîli�in milli bir din olmasına engel olmu�tur. Seçilmi�lik
kavramını daha iyi anlayabilmek için Yahudili�in bakı� açısı ile ilk insana kadar
gitmekte fayda vardır. Tevrat’a göre insanların hepsi “Âdemî” olup tek bir atadan
gelmi�, daha sonra “Nuhî” olmu�lardır. Buraya kadar ırkî bir ayrım söz konusu de�ildir.
�lk ırkî ayrım Nuh’un o�lu Sam ile ba�lamı�tır. Sam’ın fazileti Eber’e, Eber’den de
�brahim’e geçmi�tir.1 Musevîler Tevrat’taki Balam hikâyesine dayanarak Tanrı’nın
�brahim’e vaadi gere�i kendi kavimlerini di�er milletlere tercih etti�ini dile getirmi�tir.2
Tanrı’nın bu tercihi sonucu �brahim ve soyundan gelenler dünya milletleri arasından
seçilmi�, Sînâ Yarımadası’na götürülmü�, Tanrı’ya muhatap kılınmı� ve kendilerine
Tevrat verilmi�tir.3 Bu fazilet zinciri �brahim’den o�lu �shak’a geçmi� ve Tevrat’ta da
�shak’ın soyunun mübarek kılınıp, �brahim soyunun �shak’ta yüceltildi�i bildirilmi�tir.4
“… Çünkü senin zürriyetin �shak’ta ça�rılacaktır…”5 Seçilmi�li�in bir di�er basama�ı
ise Yakup olmu�tur. “Ve i�te Rab üzerinde durup dedi. Baban �brahim’in Allah’ı ve
�shak’ın Allah’ı Rab benim. Üzerinde yatmakta oldu�un diyarı sana ve senin zürriyetine
verece�im ve senin zürriyetin yerin tozu gibi olacak… ve yerin bütün kabileleri sende ve
1 Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 21. 2 “��te ayrıca oturan bir kavimdir ve milletler arasında sayılmayacaktır.” Sayılar, 23: 9. 3 Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 249. 4 Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 21. 5 Tekvin, 21: 12.
26
zürriyetinde mübarek kılınacaktır.”1 Görüldü�ü gibi Yahudiler tarih boyunca kendi
ırklarına has bir seçilmi�lik iddiasında bulunmu�lardır.2
Kur’an’da da açıkça, “Ey �srailo�ulları! Size verdi�im nimeti ve sizi âlemlere
üstün kılmı� oldu�umu hatırlayın”3 ayetinde Yahudilerin diger milletlere üstün kılındı�ı
dile getirilmi� ama ayet, tefsirde yeteri kadar açıklanmamı�tır.4 Kur’an seçilmi�lik
kavramının ve hidayetin yalnızca bir topluma verilmeyece�ine de de�inmi�tir. Fazlur
Rahman’a göre hiçbir toplum tek ba�ına seçilmi�li�in temsilcisi olup do�ruya giden
yolun kendi zümresine ait oldu�unu savunamaz. Bu sebeple Kur’an’da seçilmi�lik
(election) fikrine kar�ı çıkan ayetlere rastlamaktayız.5 “Onlar tek ümmet idi, gelip geçti.
Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız size aittir. Siz onların
yaptıklarından dolayı sorulmazsınız.”6 Ate�’in açıkladı�ı gibi, ayette kendilerini
düzeltmeyen bir milletin atalarının yaptıklarıyla övünmesinin bo� oldu�u ve onları
örnek gösterip, ba�ka milletlere üstünlük sa�lanamayaca�ı belirtilmektedir. “�yi
atalarının yolundan gidenler, muhakkak ki onların �erefinden istifade ederler. Fakat
kendileri tamamen o yoldan ayrıldıkları halde sırf atalarının iyiliklerine güvenenler, bo�
hayale kapılmı� olurlar. Çünkü bunların onlarla manevî ba�ı tamamen kopmu� olur.”7
Bakara 134. ayet ile hiçbir topluma atalarından dolayı imtiyaz tanımayaca�ını,
bu sebeple seçilmi�lik adı altında bir kavramın ilahî bir dinde olamayaca�ını
anlamaktayız. Kur’an her toplumun amelinin kendisine ait oldu�unu, gelecek nesilleri
etkilemeyece�ini de bu ayet ile bize bildirmi�tir. Buna ra�men �srailo�ulları seçilmi�lik
iddialarına devam etmi�, Hacer’den gelen �smailî soyu, köle olarak görmü�lerdir.8
Esasen bu seçilmi�lik iddiası, �srailo�ullarının kendilerine verilen nimetleri yanlı�
anlamasından kaynaklanmı�tır.9 Onlar, Tanrı’nın kendilerini bu kadar sevmesine
1 Tekvin, 28: 13–15. 2 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ömer Faruk Harman, “Tefsir Gelene�inde Yahudilere Bakı�”, Dinler Tarihi
Ara�tırmaları, C. IV, Ankara 2004, s. 121–122; Mircea Eliade, Dinsel �nançlar ve Dü�ünceler Tarihi, C. I, Çev. Ali Berktay, �stanbul 2003, s. 312; Mehmet Paçacı, “Kur’an’ı Kerim I�ı�ında Vahiy Gelene�ine-Kitab-ı Mukaddes Ba�lamında- Bir Bakı�”, �slâmî Ara�tırmalar, C. V, 1991, Sa. 3, s. 189–190.
3 Bakara, 122. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 230. 5 Fazlur Rahman, Ana Konularıyla Kur’an, Ankara 1998, s. 243. 6 Bakara, 134. 7 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 244. 8 Bkz. Abdurrahman Küçük, Dönmeler (Sabatayistler) Tarihi, Ankara 2003, s. 14–16. 9 Bkz. Maide, 20; Câsiye, 16.
27
kar�ılık çokça hatalar yapmı�, kendi Nebilerini dahi dinlememi�lerdir.1 Bu hatalar kendi
kitaplarında ve Kur’an’da dile getirilmi�tir. Burada sadece Tevrat’ta yer alan “Tanrı’nın
kavmi” olarak nitelendirilen �srailo�ullarının kendi Tanrısınca tenkitlerine kısaca
de�inece�iz.
�srailo�ulları bazı davranı�larından dolayı kendi Tanrısınca tenkit edilmi�tir.2
Onlar Musa ve Harun’a kar�ı gelmi�3 ve çe�itli peygamberlere ho� olmayan davranı�lar
atfetmi�lerdir. Âdem4, Nuh5, Yakub6, �shak7, Davud8 ve Süleyman’a9 ho� olmayan
sözler sarf etmi�ler, Yahve’yi terk edip yeni ilâhlar edinmi�ler ve altından bir buza�ı
yapıp tapmı�lardır.10 Ayrıca zina etmi�11, ahidlerini bozmu�, ibadethaneleri yıkmı�12,
ba�ka ilâhlardan korkarak kendilerine verilen �eriatı terk etmi�lerdir.13 Son olarak
Tevrat’ta �srailo�ullarının Rablerini bilmediklerini14 a�ır bir dille göstermeye çalı�an
pasajları bulmak mümkündür.15 Seçilmi�lik iddiasında bulunan bir toplumun böylesi
davranı�lar sergilemesi gerçekten ilginçtir.
Günümüz Yahudili�inde ise seçilmi�lik kavramı Kabalacı gelenekle ırkî bir
mahiyet arz etse de, Rabbinik gelene�in bir kısmında takva açısından üstünlük olarak
yorumlanmı�tır. Reformist ve Yeniden Yapılanmacı (Reconstructionist) çevrelerde ise,
bu hiçbir ehemmiyet ve belirleyicilik ta�ımamı�tır.16
Reconstructionist Yahudili�in kurucusu Mordecai Menahem Kaplan’ın
seçilmi�likle ilgili fikirleri ilginçtir. O, Yahudili�i Yahudi halkının bir kültür de�eri
olarak görmektedir. Kendi yazdı�ı ibadet kitabında da “Seçilmi� Halk” inancına yer
vermemi�tir. Ona göre Yahudiler de di�er halklar gibi olup, Tanrı Yahudileri de�il,
1 Bkz. Francine Kaufmann-Josy Eisenberg, “Yahudi Kaynaklarına Göre Yahudilik”, Derleyen ve Çev.
Mehmet Aydın, Din Fenomeni, Konya 2000, s. 95. 2 Çıkı�, 19: 5–6. 3 Sayılar, 11: 10–15; Sayılar, 16: 2–3; Çıkı�, 32: 1–4. 4 Tekvin, 3: 22–23. 5 Tekvin, 9: 20–25; Tekvin, 9: 14–19. 6 Tekvin, 2: 1–4; Tekvin, 35: 22; Tekvin, 38: 6–26. 7 Tekvin, 26: 1–27. 8 II. Samuel, 11: 1–26; II. Samuel, 13: 9–12. 9 I. Krallar, 11: 4. 10 Çıkı�, 32: 1–6; Hakimler, 3: 7; Hakimler, 4: 1; Hakimler, 10: 6. 11 Hakimler, 8: 33. 12 I. Krallar, 19: 14. 13 II. Krallar, 17: 7–23; Yeremya, 32: 30–35. 14 ��aya, 1: 3. 15 Bkz. Harman, “�srail”, TDV�A., C. XXIII, s. 194. 16 Demirci, Yahudilik ve Dinî Ço�ulculuk, s. 26.
28
Yahudiler Tanrıyı seçmi�tir. Bu sebeple “Seçilmi� halk” inancı anlamsızdır.1 Tüm
Yahudiler bu fikri benimsemese de günümüz ko�ullarında seçilmi�lik kavramının eski
realitesini kaybetti�ini de görmekteyiz.
Konumuza Yahudili�in kutsal kitabı Tevrat’ı daha geni� bir �ekilde ele alarak
devam etmeyi yararlı görüyoruz.
2.4. Tevrat
2.4.1. Tevrat ve Hangi Peygambere �ndirildi�i �le �lgili Tartı�malar
Kur’an ve Eski Ahid’de Musa’ya verilen “Kitab” ile ilgili birçok isim
kullanılmı�tır. Eski Ahid’de “Sefer Ha-Berid, Ha-Sefer, Sefer Mo�e, Torah” isimleri,
Kur’an’da ise “Suhuf-u Musa, Elvah, el-Kitab ve Kitâb-ı Musa” isimleri kullanılmı�tır.2
Torah, Tevrat’ın �branca kar�ılı�ıdır. Eski Ahid’de Musa Kitabı’nın özel adı oldu�una
dair kesin bir ifadeye rastlanmamaktadır. Musa Kitabı’na “Torah” ismi sonradan
Yahudilerce verilmi�tir.3 Tevrat’ı meydana getiren kitap sayısı Yahudilerce 24,
Hıristiyanlarca 39 olarak kabul edilir. Bu konuda iki toplum farklı görü�lere sahiptir.4
�branîce, “kanun, �eriat” anlamına gelen Tevrat5, Kur’an’da 16 ayette 18 kez zikredilir.6
Bazı ayetlerde ise Tevrat ismi açıkça yer almamı� “el-Kitab” lafzı kullanılmı�tır.7
Kur’an’da söz edilen Tevrat’ın, Benî �srail’e indirilmi� oldu�u anla�ılmakta ama hangi
peygambere vahyedildi�i mevzuuna açıklık getirilmemektedir. �ncil’in �sa’ya, Zebur’un
Davud’a verildi�i a�ikârken Tevrat’ın Musa’ya verildi�ine dair açık bir ayet yoktur.8
Kur’an’ın Tevrat’ın mahiyeti hakkında detaylı bir bilgi vermemesi de problem
te�kil etmektedir. Aynı zamanda Yahudilerin ellerindeki kitapların hangilerinin Tevrat’a
dâhil olup olmadı�ı konusunda da bir bilgi bulunmamaktadır. �sa döneminde derlenen
Eski Ahid’in Kur’an’ın geldi�i dönemde son �eklini almı� oldu�u tarihen sabittir. Zaten
Yahudiler de Tevrat (Torah)’tan Eski Ahid’in tümünü anlamaktadır. Yani Kur’an’da da
Tevrat sadece Musa’ya verilmi� kitabı tanımlamaz. Bu ad, Musa da dâhil olmak üzere, 1 Bkz. Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s. 245. 2 Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, �stanbul 2002, s. 55. 3 Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 257. 4 Cilacı, Günümüz Dünya Dinleri, s. 70. 5 Cilacı, Dinler ve �nançlar Terminolojisi, s. 358. 6 Bkz. Âl-i �mran, 3, 48, 50, 65, 93; Mâide, 43, 44, 46, 66, 68, 110; Â’raf, 157; Tevbe, 11; Fetih, 29; Saff,
6; Cum’a, 5. 7 Bkz. �srâ, 2; Mü’minûn, 49; Furkan, 35; Kasas, 43; Secde, 23; Saffat, 117; Fussilet, 45; Ahkaf, 12;
Bakara, 53, 87; En’âm, 154; Hud, 17, 110. 8 Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 63–64.
29
tüm �srail peygamberlerine gönderilen vahiylerin genel adıdır.1 Kur’an’da geçen Tevrat
teriminin hiçbir ayette Musa ve onun dönemiyle ili�kili olmadı�ı göz önüne alınırsa,
Tevrat’ın Musa’ya inen bir Kitab olup olmadı�ı tartı�masının ciddiyeti anla�ılır.2
Tevrat teriminin yer aldı�ı ayetler incelendi�inde bu ayetlerin özellikle Hz.
Peygamber dönemi Yahudileri3 ya da �sa dönemiyle ili�kili olarak nazil oldu�u4
görülür. Tevrat’ın Musa’ya verildi�ine dair do�rudan ya da dolaylı hiçbir ayete
rastlanmaz.5 Musa’ya verilen ise “Kitab”, “Suhuf” ve “Furkan” olarak geçmektedir.
�smen Tevrat’ın zikri yoktur.6 Ayrıca Kur’an’da �sa’ya “Kitabın, hikmetin, Tevrat’ın ve
�ncil’in”7 ö�retildi�inden bahsedilir.8 Kur’an’ın “el-Kitab” lafzını sıkça kullanması bu
lafızla kastedilen kitabın, Kur’an’ı mı yoksa Tevrat ve �ncil’i de mi kapsadı�ı tartı�ma
konusu olmu�tur. Müfessirlerden bazıları “el-Kitab” lafzının gaybî bir lafız oldu�unu
savunmu�tur.9 Bu konuda Süleyman Ate�’in “el-Kitap”tan kastının ilk önce Tevrat daha
sonra da Kur’an oldu�unu görürüz.
Ate� Kur’an’ın Kitab olarak indirilmedi�ini ama Tevrat’ın Musa’ya yazılı
levhalar halinde verildi�ini A’raf suresi 39. ayete dayanarak söyler.10 Kur’an’da
Kitab’ın verilmesi ile indirilmesi farklı �eylerdir. Kitab’ın verilmesi do�rudan yazılı
olarak peygambere verilmesi iken, Kitab’ın indirilmesi ise anla�ılacak bir dil ile
peygambere vahyedilmesidir. Dolayısıyla Kur’an’ın birçok ayetinde Kitab’ın Musa’ya
verildi�i bildirilir.11
Musa’ya Kitap verildi�inden bahseden birçok ayet vardır. “ Biz Musa’ya Kitabı
verdik. Ve �srailo�ullarına benden ba�kasına dayanılıp güvenilen bir Rab edinmeyin
1 Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 66; Mustafa Öztürk, “�slâm Tefsir Gelene�inde Ehl-i
Kitapla �lgili Bazı Telakkilerin Epistemik De�eri”, (Yayımlanmamı� Sempozyum Bildirisi),Kur’an’ın Farklı �nanç Mensuplarına Yakla�ımı Sempozyumu, Konya 2006, s. 8.
2 Gündüz, Din ve �nanç Sözlü�ü, s. 368. 3 Âl-i �mran, 93; Mâide, 43, 66, 68; A’raf, 157; Cuma, 5–6. 4 Âl-i �mran, 48, 50; Mâide, 46, 110; Saff, 6. 5 Gündüz, Din ve �nanç Sözlü�ü, s. 368. 6 Bkz. Bakara, 53, 87; En’âm, 91, 154; Hud, 17, 110; �srâ, 2, 101; Enbiyâ, 48; Mü’minûn, 49, Furkan, 35;
Kasas, 43; Secde, 23; Mü’min, 53; Fussilet, 45; Ahkaf, 12; Necm, 36; A’lâ, 19. 7 “Melekler Meryem’e hitaben �sa hakkında sözlerine devam ettiler. Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevrat’ı
ve �ncil’i ö�retecek.” Âl-i �mran, 48; “... Sana kitabı, hikmeti, Tevrat ve �ncil’i ö�retmi�tim.” Mâide, 110.
8 Gündüz, Din ve �nanç Sözlü�ü, s. 368. 9 Bkz. Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 64–65. 10 “Ö�üde ve her �eyin açıklamasına dair ne varsa hepsini Musa için levhalara yazdık…” A’raf, 39. 11 Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajı Yeniden �slâm’a I, s. 20.
30
diyerek bu Kitab’ı bir hidayet rehberi kıldık.”1, “Andolsun Musa’ya Kitab’ı verdik.”2,
“Sonra Musa’ya Kitab’ı verdik.”3, Ayrıca Kur’an’da “Musa ve Harun’a Kitap
verilmesinden” bahseden ayetler4 ile “kendilerine Kitap verilenler”den bahseden ayetler
mevcuttur.5 Sadece bir ayetle de �srailo�ullarına Kitap ve peygamberlik verilmesinden
bahsedilmektedir.6 �brahim ailesinin de �srailo�ullarından olması sebebiyle, “�brahim
ailesine Kitab’ı ve Hikmeti vermi�tik”7 ayetine de burada de�inebiliriz.
Ate�, “Musa’ya verilene el-Kitap dedi�i gibi, temel Kitab’ın içeri�i olarak Hz.
Muhammed’e indirilene de Kitap denilmi�tir” demektedir.8 Temel ilahî Kitab’ın bir
oldu�unu savunan Ate�, Kitab’ın her peygambere, anla�ılsın diye kendi dili ile
indirildi�ini belirtmi�tir. “Ana Kitab kendi katındadır.”9 Ana Kitab’ın Musa’ya yazılı
levhalar halinde verildi�ini10 ve onun de�i�meyen kıssalarının Hz. Muhammed’e
vahyedildi�ini de bildirmi�tir.11 Ate�, Kur’an’ın kendinden önceki Kitab’ı tasdikleyici
oldu�unu da açıklamalarına eklemi�tir.12
Ate�, iki Kitab’ın birbirine benzerli�ini ve birincisinin esas oldu�unu belirtir.
Buna dayanak olarak Ahkaf suresi 10. ve 12. ayetleri gösterir: “De ki: Hiç dü�ündünüz
mü? E�er bu Kur’an Allah katından oldu�u halde siz onu tanımamı�sanız,
�srailo�ullarından bir �ahid de benzerinin Tevrat oldu�una tanık olup inandı�ı halde siz
inanmaya tenezzül etmemi�seniz (durumunuz nice olur)? ... Ondan önce imam ve
rahmet olarak Musa’nın Kitab’ı var. Bu da kendisinden öncekileri do�rulayan, Arap
diliyle vahyedilmi� bir kitaptır…” Ate�’e göre, bu ayet ile Kur’an’ın Tevrat’ın benzeri
oldu�una dikkat çekilirken, Tevrat’ın asıl (imam), Kur’an’ın da onu tasdik edici bir
Kitab oldu�u açıklanmak istenmi�tir.13
1 �srâ, 2. 2 Bkz. Kasas, 43, Hud, 110; Fussilet, 61; Mü’minûn, 49; Secde, 53; Bakara, 53, 87. 3 En’âm, 154. 4 Saffat, 117; Enbiya, 48. 5 Bkz. Kasas, 52; En’âm, 20, 89, 114; Bakara, 121, 146; Müddesir, 31; Âl-i �mran, 19, 20, 186; 187; Nisa,
47, 131; Beyine, 4; Mâide, 5, 7; Hadid, 16; Tevbe, 29. 6 Câsiye, 16. 7 Nisa, 54. 8 Bkz. Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajı Yeniden �slâm’a I, s. 22. 9 Rad, 39; Fussilet, 44–45. 10 A’raf, 145. 11 Fussilet, 1–3. 12 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IV, s. 494–498; Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajı
Yeniden �slâm’a I, s. 23–24. 13 Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajına Ça�rı, s. 12–13.
31
Ate�, el-Kitab’dan kastın ne oldu�unu daha iyi anlamamız için daha birçok
ayetin tefsirinde bu konuya yer vermektedir. Meselâ, “O Kitab’dan sana vahyedileni
oku ve namaz kıl… Kitap Ehli ile ancak en güzel biçimde tartı�ın… O (sana vahyedilen
Kur’an), kendilerine ilim verilmi� olan (Kitab sahip)lerinin gö�üslerinde (belleklerinde)
bulunan açık anlamlı ayetlerdir.”1
“O Kitab’dan sana vahyedileni oku!” emri de daha önce �srailo�ulları ile ilgili
anlatılan kıssaların Kur’an’da da anlatıldı�ından bahsetmektedir. Ankebut 49. ayette de
Kur’an’ın Kitap Ehli’nin hafızasında bulunmasının açıklaması yapılmı�tır. Kur’an
ancak Kitap Ehli’nin bilginlerinin hafızasında bulunabilir. Bu da Kur’an’ın Tevrat’ın
tamamlayıcısı oldu�u ve Tevrat ile ortak noktalarının bulundu�u anlamına gelmektedir.2
Birçok ayette de daha önce Musa’ya vahyedilmi� Kitab’ın Hz. Muhammed’e de
Arapça vahyedildi�ini görmekteyiz.3 Kitap Ehli bilginlerinden bazıları da Kur’an’ın
anlattıklarını kitaplarında da bulunca4 iki kitabın benzerli�ini onaylamı�lar ama
içlerinde bir kısmı inkâr etmi�tir. Ate� buna örnek olarak, Medine’den gelen
Yahudilerin Kur’an’ı dinledikleri halde Müslüman olmamalarını göstermi�tir.5
Kısaca özetleyecek olursak Ate�’e göre Kur’an’da ma’rife olarak “el-Kitab”,
Tevrat ve eklerini bildirirken, "Ehlu’l Kitab” ise Yahudi ve Hıristiyanları
kapsamaktadır. Ate� tefsirinde Mücahid ve Katade gibi müfessirlerin de Huruf-u
Mukatta ile ba�layan Rad, Hicr, Yusuf gibi surelerin ba�ında anılan Kitab’ın Tevrat ve
�ncil oldu�unu söylediklerini aktarmı�tır.6
Ate�’in di�er bir görü�ü de Kur’an’da bulunan müte�abih ayetlerin Tevrat ve
�ncil’in ayetleri oldu�unu savunmasıdır. “Müte�abihlerin ardına dü�enler Müslümanlar
de�il, kitaplarının ayetlerini kasteden yanlı� anlamlara çeken, istedikleri biçimde tefsir
edip ayrılıklara, bölünmelere, çe�itli mezheplerin ortaya çıkmasına sebep olan Kitap
Ehlidir”7 demi�tir. �lgili ayetlerden de anla�ılaca�ı gibi “el-Kitap”tan kasıt Tevrat ve
1 Ankebut, 45–49. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VI, s. 516–518. 3 Bkz. Ankebut, 45; Rad, 37. 4 Bkz. Bakara, 146; Mâide, 83; �sra, 107; Rad, 36, 37, 43; Enbiya, 7. 5 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VI, s. 520–521; Kur’an-ı Kerim’in Evrensel
Mesajına Ça�rı, s. 14–16; Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajı Yeniden �slâm’a I, s. 20–28. 6 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VI, s. 517; Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajına Ça�rı, s.
15. 7 Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajına Ça�rı, s. 16.
32
�ncil’dir. Kur’an da kendisinden önceki kitapları neshedici de�il, do�rulayıcı ve
koruyup kollayıcı olarak gönderilmi�tir.1
Bu ba�lamda “Kitap” lafzı Kur’an’da özellikle bu konuyla ilgili ayetlerde bildik
anlamda yazılı bir metni de�il, ilahî vahyi ifade etmektedir.
2.4.2. Kur’an-ı Kerim’e Göre Tevrat’ın �lahî Men�ei
Kur’an birçok ayeti ile Tevrat’ı tasdik eder ve onda hidayet ve nur oldu�unu
bildirir.2 “Gerçekten Tevrat’ı biz indirdik, onda yol gösterme ve nur vardır…”3, “Biz
Musa’ya ve Harun’a (do�ruyu yanlı�ı) ayıran (Kitab)ı sakınanlar için bir ı�ık ve ö�üt
olarak verdik.”4 Yine Kur’an Tevrat’ın ve di�er kutsal kitapların aslî �eklini tasdik eder.
“Sana da kendinden öncekini do�rulayıcı ve onu kollayıp koruyucu olarak bu kitabı
gerçekle indirdik.”5, “Kitaptan sana vahyetti�imiz, kendinden öncekini do�rulayan
gerçektir…”6 ve daha birçok ayet Tevrat’ın ilk halini tasdik etmektedir.7
Yahudiler kendilerine ait eserleri Allah kelamı olarak takdim etmekten de
çekinmemi�lerdir. “Vay haline o kimselerin ki, Kitab’ı elleriyle yazıp, az bir paraya
satmak için, Bu Allah katındandır derler! Ellerinin yazdı�ından ötürü vay haline
onların!”8 Ehl-i Kitap’tan Allah yolunda ölenlerin cennetle müjdelendi�ini de
Kur’an’dan ö�renebiliriz. “... Allah onlardan inanıp iyi i� yapanlara ma�firet ve büyük
sevap vermi�tir.”9
Kur’an-ı Kerim son Peygamber Hz. Muhammed’in Tevrat ve �ncil’de
müjdelendi�ini de belirtmektedir: “Yanlarındaki Tevrat ve �ncil’de yazılı buldukları o
elçiye, o ümmî peygambere uyanlar (var ya), i�te o peygamber onlara iyili�i emreder,
onları kötülükten men eder, onlara temiz �eyleri helal, pis �eyleri haram kılar.
A�ırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O peygambere inanıp ona saygı
1 Bkz. Bakara, 41, 89, 91, 97, 101; Âl-i �mran, 3; Nisa, 47; Mâide, 48; En’âm, 92; Fâtır, 31; Ahkaf, 12, 30. 2 �srâ, 20; Secde, 23… 3 Mâide, 44. 4 Enbiya, 48. 5 Mâide, 48. 6 Fâtır, 31. 7 Bkz. Bakara, 41, 89, 91, 97, 101; Âl-i �mran, 3; Nisa, 47; Mâide, 48; En’âm, 92; Ahkaf, 12, 30. 8 Bakara, 79. 9 Fetih, 29.
33
gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nur’a (Kur’an’a) uyanlar var
ya, i�te kurtulu�a erenler onlardır.”1
Son olarak da Kur’an’da Tevrat’ın Musa’ya do�ruyu göstermek ve rahmet
olmak üzere gönderildi�i açıklanır:2 “Ondan önce de bir rahmet ve rehber olarak
Musa’nın kitabı vardır. Bu (Kur’an)da zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara müjde
olmak üzere Arap lisanıyla indirilmi�, do�rulayıcı bir kitaptır.”3
Görüldü�ü üzere bu ayetler Tevrat’ın ilahî men�eili oldu�unun kanıtıdır. Burada
Tevrat ile ilgili bahsedilecek mevzular oldukça fazladır. Fakat biz bunları ayrı konu
ba�lıkları altında daha detaylı vermeye çalı�aca�ız.
2.4.3. Kur’an-ı Kerim ve Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat’ta Tahrif Meselesi
Tahrif, bir kelimenin yerinden kaydırılması ve de�i�tirilmesi anlamına
gelmektedir. Bu kelime fiil kalıbında olmak üzere birkaç ayette zikredilmi�tir.4 �lahî
kitaplarda tahrif çok tartı�ılan problemli konulardan biridir.5 Her din müntesibi kendi
kitabının asıl oldu�unu di�erinin ise tahrif edildi�i görü�ünü savunmu�tur.
Müslüman bilginler Tevrat’ın tahrifi ile ilgili olarak üç farklı fikir beyan
etmi�lerdir. Bu üç görü�e kısaca de�inecek olursak, ilk grup Tevrat’ın lafız ve mana
bakımından tahrif edilmi� oldu�unu ve Tevrat’ı Allah’a atfetmenin O’na iftira olaca�ını
söyler ve Tevrat’ın hürmete layık olmadı�ını belirtir. �bn Hazm ve el-Karafî bu grubun
temsilcileridir. �kinci grup ise, tahrif ve tebdilin Tevrat’ın lafzında de�il tefsirinde
meydana geldi�ini savunur. Bu grubun temsilcisi de �bn Haldun ve Makrizî’dir. Üçüncü
grup ise iki grubun ortasında bir yer tutmu�tur. Tevrat lafzının pek az bir kısmının tebdil
edilip asıl tebdil ve tahrifin onun tefsirinde oldu�u görü�ündedir. �bn Teymiyye,
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır ve Süleyman Ate� ise bu grubun temsilcileridir.6
Süleyman Ate�’in Tevrat’ın tahrifi ile ilgili görü�lerine geni�çe bakacak olursak
Ate�’in sözlerine Kur’an’ın kendinden önceki Kitabı neshedici de�il tasdik edici olarak
1 A’râf, 157. 2 Bkz. Furkan, 35; En’âm, 154, 157; Secde, 23; �srâ, 2; Enbiya, 48. 3 Ahkâf, 12. 4 Bkz. Bakara,75; Nisa,46; Mâide,13,41. 5 Ayrıntılı bilgi için bkz. Öztürk, “�slâm Tefsir Gelene�inde Ehl-i Kitapla �lgili Bazı Telakkilerin
Epistemik De�eri”, s. 14–20. 6 Bkz. Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 230–251.
34
gönderildi�ini belirten ayetler1 ile ba�ladı�ını görürüz.2 Ate�, “Kur’an’ın do�ruladı�ı
Kitap ortadan kalkmı� bir Kitap de�ildir” der. Bu görü�ünü de, “Sizin yanınızda
bulunanı do�rulayıcı olarak…”3 ayetine dayandırır ve ayetin, bahsedilen Kitab’ın
Yahudilerin elinde bulundu�unu gösterdi�ini savunur.
Kur’an’ın bir ayetinde, “Tevrat indirilmeden önce, �srail’in, kendisine haram
kıldı�ı �eyler dı�ında, �srailo�ullarına bütün yiyecekler helaldi. De ki: Do�ru iseniz
Tevrat’ı getirip okuyun!”4 buyrulur. Ayet Yakub’un kendisine haram kıldıkları dı�ında
bütün yiyeceklerin �srialo�ullarına helal oldu�unu ve bunun ispatı için de Tevrat’ın
getirilip okunmasını istemektedir.5 Bu konuda Ate� �öyle demektedir: “�imdi e�er
Yahudilerin ellerinde bulunan Tevrat Kur’an’ın kastetti�i Tevrat de�ilse, o zaman
Kur’an nasıl Yahudilerden Tevrat’ı getirip okumalarını istemektedir? Adamlar, olmayan
Tevrat’ı nasıl getirsinler? Demek Tevrat var ki, Kur’an onun getirilip açıkça okunmasını
emretmektedir.”6
�srailo�ulları Allah’ın sözünü i�itip anladıktan sonra kendi ayetlerini kasten
yanlı� yorumlayarak Tevrat’ın anlamını tahrif etmi�lerdir: “�imdi (ey mü’minler) siz,
bunların size inanmalarını mı umuyorsunuz? Oysa bunlardan bir grup vardı ki, Allah’ın
sözünü i�itirlerdi de dü�ünüp akıl erdirdikten sonra, bilebile onu de�i�tirirlerdi.”7 Ate�,
�srailo�ulları’nın bu i�i çıkar için yaptıklarını belirtmi�tir.8 Çıkar u�runa böyle kötü bir
i�i yapanlar da Kur’an tarafından uyarılmı�tır: “Vay haline o kimselerin ki, elleriyle
Kitab’ı yazıp az bir paraya satmak için ‘Bu Allah’ın katındandır’ derler. Ellerinin
yazdı�ından ötürü vay haline onların! Kazandıklarından dolayı vay haline onların!”9
Bu ayet ile kastedilen, Yahudilerin elleriyle yazmı� oldukları Tevrat’ın kendisi olmayıp,
din bilginlerinin Tevrat ayetleri üzerine yazdıkları �erhler ve Tevrat ayetlerini
arzularınca yorumlayıp telif ettikleri ahkâm kitaplardır, diyen Ate� ayrıca, din
1 Bkz. Bakara, 41, 89, 91, 97, 101; Âl-i �mran, 93; Nisa, 47; Mâide, 48; En’âm, 92; Fâtır, 31; Ahkaf, 12,
30. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VI, s. 498–501. 3 Bakara, 40. 4 Âl-i �mran, 93. 5 Bkz. Tekvin, 32: 22–31. 6 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 80-81. “Cennet Kimsenin Tekelinde De�ildir”, �slâmî Ara�tırmalar, C. III, Ocak 1989, Sa. 1, s. 10.
7 Bakara, 75. 8 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 185. 9 Bakara, 79.
35
adamlarının Kitab’ın aslında bulunmayan ayrıntılara dair içtihad hükümlerini -çeli�kili
bile olsa- Allah’ın buyrukları olarak gösterdiklerini açıklamalarına eklemi�tir.1
Görüldü�ü gibi Ate�, Kur’an’ın Yahudileri Tevrat’ın hükümlerini uygulamaya
ça�ırması sebebiyle Tevrat’ın muharref ve mensuh olmadı�ını belirtmi�tir. Ate�’e göre,
her dine zamanla çe�itli eklemeler olmu� sadece Yahudiler de�il mü�rikler de kendileri
hükümler koyup bunları Allah hükmü göstermeye çalı�mı�2 ve bu sebeple
uyarılmı�lardır.
Mâide suresi 44 ve 45. ayetlerde Tevrat hükümlerini uygulayan din adamları
övülürken, “Kim Allah’ın indirdi�i ile hükmetmezse kâfirlerin ta kendileridir” ayeti ile
de ilahî hükme uymayanların durumu bildirilmi�tir. Bu hükümlere uymak zorunda olan
sadece Yahudiler de�ildir. Kitap Ehli kapsamındaki Hıristiyanlara da Rablerinden
gelene uymaları emredilmi�tir. “De ki: Ey Kitap Ehli! Siz, Tevrat’ı ve �ncil’i ve
Rabbinizden size indirileni uygulamadıkça bir esas üzerinde de�ilsiniz!”3 Bu ayetten de
anla�ılaca�ı gibi Kur’an Kitap Ehli’ne kitaplarını do�ru dürüst uygulamalarını
emretmektedir. Ate� bu emre uyanların, tüm ilahî dinlerin özde birli�i4 esasına
dayanarak mutlulu�a eri�ece�ini belirtmektedir.5
Ate�, Tevrat’ın Kur’an’ın indi�i dönemde sahih oldu�unu, daha sonra kasıtlı-
kasıtsız müstensihlerin hatalarından kaynaklanan de�i�ikliklerin Tevrat’a girdi�ini
savunmaktadır. Kur’an’da anlatılan �srail peygamberleri ile ilgili kıssalarının bazı
bölümlerinin bugünkü Tevrat’a bulunmamasını da bu de�i�ikliklerden saymaktadır. Bu
görü�ünü Muhammed �zzet Derveze’den etkilenerek söyleyen Ate�, daha sonra Hz.
Muhammed’in peygamberli�inin Tevrat’taki delillerinin tahrifini saçma bulmaktadır.
Tek nüsha olmayan ve her kabilesi ayrı bir yerde olan Yahudilerin ellerinde bulunan
Tevratların hepsinin birden de�i�tirilmesinin imkânı olmadı�ını söylemektedir ve bu
görü�ünde de tamamen haklıdır. Ate�, “Peygamberin vasıflarının yazılı olması
�srailo�ullarının tahrife gitmesine bir sebep olmamalıydı. Çünkü isterlerse �srailo�ulları
bu sıfatların Hz. Muhammed’e uymadı�ını söylerlerdi. Kendilerini inanmaya zorlayan
yoktu ve Arapların da kendi dillerinden olmayan bir Kitab’ı anlamaması i�lerini
kolayla�tırıyordu. Bu sebeple Tevrat’ta bunlar yoktur deyip savunmalarını yaparlardı.”
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 187. 2 Nahl, 17. 3 Mâide, 68. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IV, s. 489–494. 5 Bkz. Mâide, 66, 69; A’râf, 159, 181; Fâtır, 32.
36
diyerek Tevrat’ın de�i�tirilemeyece�ini söylemektedir.1 Fakat burada önemli bir
problemle kar�ı kar�ıya kalınmaktadır. Baki Adam eserinde, kimsenin Tevrat’ın metni
ile oynayamayaca�ını, bunun kolay olmadı�ını savunan Ate�’in, �srailo�ulları
kıssalarının da de�i�tirilmesinin mümkün olmayaca�ını söyleyece�i yerde bunun aksini
söyleyerek kendi içinde çeli�kiye dü�tü�ünü belirtmektedir.2
Tevrat’ta tahrif konusu tartı�maya açık bir konudur. Fakat bu konuda Ate�’in
görü�ü di�er âlimlerden farklıdır. Ate�, Bakara 79. ve 80. ayetlere dayanarak Tevrat’ın
metin tahrifine u�ramadı�ını sadece onun yorumuna yazılan �erhlerde tahrif oldu�unu
savunmaktadır. Böylece Ate�, Tevrat’taki tahrifin metninde de�il de yorumunda yapılan
de�i�ikliklerin Tevrat’ta yapılmı� gibi algılanmasına açıklık getirmeye çalı�mı�tır. Fakat
son olarak yukarıda belirtti�imiz dü�ünceleriyle kendi içinde çeli�ki sergilemi�tir.
Son olarak Tevrat’taki tahrif ile ilgili âlimlerin bir tartı�masına daha de�inmekte
fayda vardır. �slâm âlimlerinden bir kısım Tevrat ve �ncil gibi asılları ilahî olan ancak
sonradan tahrif edildi�ini savundukları kitapların lâfzen de olsa bir anlam içermedi�ini
�öyle bildirirler: “Herhangi bir kimse namazda yanlı�lıkla Tevrat, Zebur ya da �ncil’den
bir bölüm okursa, bu okudu�u �ey geçerli olmaz. Çünkü okudu�u Kur’an ve Tesbih
dı�ındadır.”3
Süleyman Ate� ise, “Cennet Kimsenin Tekelinde De�ildir” adlı makalesinde
“Allah’ın sözlerini de�i�tirecek kimse yoktur”4 ayetine dayanarak sözlerin, kalıpların
de�i�ik olabilece�ini ama Tevrat, �ncil ve Kur’an’ın her kavme kendi dili ile
vahyedildi�ini ve içeri�inin aynı olaca�ını belirtmi�,5 �mam-ı A’zam Ebû Hanife’nin
namazda Kur’an yerine Tevrat’tan Kur’an’a uygun dü�en bir ayet okumasının namazı
bozmayaca�ını ve namazın sahih olaca�ını söyledi�ine de�inmi�tir.”6
Konumuzun bu kısmına kadar Tevrat’ın tahrifi konusunda beyan edilen üç
görü�ü inceledik. Tevrat’ın lâfzen ve manen tahrif edilmi� oldu�una, ikinci olarak
tefsirinin tahrif edilmi� oldu�u görü�üne ve son olarak da Tevrat lafzının az bir
kısmında tahrifi kabul edilip Tevrat’ın tefsirdeki tahrifin daha fazla oldu�unu savunan
grupların görü�lerine kısaca de�indik. Özellikle üçüncü gruba giren Süleyman Ate�’in
1 Bkz. Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 127–131. Adam, Yahudi
Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 249–251. 2 Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 251. 3 Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar, s. 189. 4 En’âm, 20. 5 Bkz. A’lâ, 18–19. 6 Ate�, “Cennet Kimsenin Tekelinde De�ildir”, �slâmî Ara�tırmalar, C. III, Sa. 1, s. 16.
37
görü�lerini açıklarken, kendi içinde dü�mü� oldu�u tutarsızlıklara da yer vermeye
çalı�tık. Son olarak namaz içinde Tevrat’tan ya da �ncil’den bir bölüm okumanın
namazın sahihlik derecesini etkileyip etkilemedi�i tartı�masında âlimlerin bir kısmının
bu durumun namazı etkilemeyece�i ve namazın sahih olaca�ı görü�ünü savundu�unu
(Ate� de dâhil), di�er kısmın ise tahrif edilmi� bir Kitab’ın ayetlerinin namazda
okunamayaca�ını savundu�unu gördük. Bu konuya ı�ık tutması amacı ile �imdi de
Yahudi kaynaklarına göre Tevrat’ın tahrifi meselesine kısaca de�inmeyi uygun
görmekteyiz.
Eski Ahid’de bulunan bilgilere göre Musa’ya gelen vahyin kapsamının bu
günkü Tevrat’ın hacmi kadar olmadı�ı belirtilmektedir. Mesela Ye�u Kitab’ında,
Musa’nın kitabının bir mezbah yani 12 ta� üzerine yazılı oldu�u belirtilmektedir.
Rabbîlerin açıklamasına göre de bu hali ile Tevrat’ın 12 ta� üzerine yazılı olması
imkânsızdır. Yani bugünkü Tevrat muhtevasının tamamıyla Musa’ya ait oldu�unu
söyleyemeyiz.1
Musa’dan çok sonra tespit edilmi� olan Tevrat’ın aslî yapısını koruyamadı�ını
devamlı de�i�ikli�e u�rayıp tahrif edildi�ini ise Rabbanî kaynaklardan ö�renmekteyiz.
Önceleri “Bugünkü Tevrat’ın Musa’ya verilen Tevrat oldu�unu ve hiç de�i�ikli�e
u�ramadı�ını” söyleyen Ortodokslu�un temelini olu�turan Rabbanî kaynaklar sonradan
Tevrat’ın tahrif edilmesinden dolayı içinde bilgi yanlı�lıklarının ve çeli�kilerin
bulundu�unu söylemi� ve çeli�kiye dü�mü�lerdir. Ayrıca Tevrat’ın Musa’ya yazılı ve
sözlü olarak verildi�ini iddia ederek Rabbîlerin yorumunu içeren “Sözlü Tevrat”ı daha
de�erli saymı�lardır.2
Günümüzde ise kimi Yahudiler, Rabbanî kaynakların temelini olu�turan, “Tanrı,
yorumlarıyla birlikte, Tevrat’ı harf ve kelimeleriyle Musa’ya yazdırmı�tır” anlayı�ını
terk ederek, Tevrat’ı asırlar boyu tedricen geli�en, Tanrı’nın yazdırdı�ı kutsal kitap
olarak görmemi�, Tevrat’ın ilâhî ve be�erî unsurlar ta�ıyan kitaplar koleksiyonu
oldu�unu savunmu�lardır.3
1 Bkz. Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 258. 2 Bkz.Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 260. 3 Daha geni� bilgi için bkz. Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 165–205. Paçacı, “Kur’an’ı
Kerim I�ı�ında Vahiy Gelene�ine(Kitab-ı Mukaddes Ba�lamında) Bir Bakı�”, �slâmî Ara�tırmalar, s. 181–182.
38
Konumuza son vermeden önce Tevrat müfessirlerinden Adam Clark’ın �u
sözlerinden de bahsetmeliyiz. Clark: “Tekvin 36: 32–39.* pasajların Tevrat’ın do�ru bir
nüshasına ha�iye olarak yazıldı�ını, sonra onu istinsah eden birinin, bunları Tevrat
metninden sanıp Tevrat’a soktu�unu kesinli�e yakın bir biçimde kuvvetle
zannediyorum.” demi�tir.1
Bu konuda Süleyman Ate� bu örnekleri ço�altmanın mümkün oldu�unu,
Tevrat’ı yeniden derleyen Ezra’nın dahi ona neler kattı�ının bilinmedi�ini ve Babil
esaretinden sonra derlenmi� olması sebebiyle Tevrat’ta Babil sözlerine de fazlaca
rastlandı�ını bildirmektedir. Ayrıca Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Peygamber döneminde
Yahudilerin ellerinde bulunan Kitabı -temeli ilahî oldu�u için- ilahî Kitap kabul etti�ini,
çe�itli dönemlerdeki peygamberlerce derlenmi� olsa bile, esas itibarı ile ilhama dayalı
oldu�u için Yahudilere “Ehlu’l-Kitab” ( �lahî Kitab sahibi ) denildi�ini bildirmi�tir.2
Kur’an’ın “kelimeleri yerlerinden tahrif ettikleri”nden kastı ise Yahudilerin
kitabı tahrif ettikleri de�ildir. Çünkü ayetin devamı, “Sizin yanınızda bulunanı
do�rulayıcı olarak indirdi�imiz bu (Kur’an)a inanın…” demekte, bu da Kur’an’ın
Yahudilerin elinde bulunan Kitab’ın do�rulu�unu onayladı�ını kanıtlamaktadır. Ate�
burada, “E�er Kitap bozulmu�, tahrif edilmi� ise Kur’an nasıl o Kitab’ı do�rulayıcı
olur? Bu çeli�kidir. Kur’an’da çeli�ki yoktur” diyerek tartı�ma yaratan bu görü�ünü
açıklamalarına eklemi�tir.3
Sonuç olarak, çok uzun bir tarihe sahip olan Yahudilerin kitaplarını
koruyamadıklarını, kutsal metinlerin içine giren yorumların zaman içinde vahiy
mahsulü gibi algılandı�ını ve Yahudi Rabbîlerin de do�rulaması ile Tevrat’ta tahrifin
oldu�una de�indik. Fakat Tevrat’ın bazı ayetlerinin Kur’an-ı Kerim’in ayetleri ile
örtü�mesi de bize Tevrat’ta olan tahrifin tüm kitabı kapsamadı�ının kanıtı olmu�tur. Bu
sebeple Müslümanlar Tevrat’ta tahrif olsa bile yine de onu Allah’ın kelamı saymı�lar ve
bu konuda söyleyecekleri sözlerde ihtiyatlı davranmı�lardır.
* “Edomda Bear’un o�lu Bela kral oldu ve �ehrin adı Dinhaba idi. Bela öldü ve onun yerine Botsralı
Zerah’ın o�lu Yobab kral oldu. Yobab öldü ve onun yerine Temanîlerin diyarından Hu�am kral oldu. Hu�am öldü ve Moab kırında Midyan’ı vuran Bedad o�lu Hadad onun yerine kral oldu ve �ehrinin adı Avit idi. Hadad öldü ve onun yerine Masrekalı Samla kral oldu. Samla öldü ve onun yerine ırmak kenarındaki Rehobottan olan �aul kral oldu. �aul öldü, onun yerine Akbor’un o�lu Baal-hanan kral oldu. Ve Akbor’un o�lu Baal-hanan öldü ve onun yerine Hadar kral oldu ve �ehrin adı Pau idi ve karsının adı Mezahab’ın kızı, Matredin kızı Mehehtabeldi.” Tekvin, 36: 32–39.
1 Bkz. Ate�, “�srailo�ulları” , Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 469. 2 Ate�, “�srailo�ulları” , Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 469. 3 Ate�, “�srailo�ulları” , Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 470.
39
2.5. Firavun ve Musa
Kur’an’da �srailo�ulları ile ilgili kıssaların fazlaca bulunması Hz. Muhammed’in
Yahudilerle aynı �ehirde yan yana ya�aması ve Müslümanların Yahudilerle olan
ili�kisinden kaynaklanmaktadır. Mekke’de mü�riklerle, Medine’de Yahudilerle
mücadele etmek zorunda kalan Hz. Peygambere bu konuda inen ayetler oldukça
fazladır. Kur’an’da birçok ayette Hz. Musa ve Firavun arasındaki ili�kiden
bahsedilmektedir. �imdi de Firavun’un �srailo�ullarına yaptıklarına ve Allah’ın onları
nasıl korudu�una de�inece�iz.
“Sizi Firavun ailesinden de kurtarmı�tık. Hani (onlar) size azabın en kötüsünü
reva görüyor, o�ullarınızı bo�azlayıp, kadınlarınızı sa� bırakıyorlardı ve bunda sizin
için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı. Sizin için denizi yarmı�, sizi kurtarmı� ve
Firavun ailesini bo�mu�tuk; siz de bunu görüyordunuz.”1
Mısır kralı (Firavun) gördü�ü bir rüya üzerine �srailo�ullarından do�acak bir
çocu�un tahtını ele geçirece�ini anlamı� ve bu sebeple �srailo�ullarından do�acak tüm
erkek çocukların öldürülmesi emrini vermi�tir.* Bu olay Kitab-ı Mukaddes’te de
geçmektedir. Güçlenen �srailo�ullarının olası bir sava�ta kar�ı taraf ile birle�mesinden
korkan Firavun, ebelere do�acak erkek çocukların öldürülmesini emretmi�,2 fakat
merhametli ebelerin bazen bu emri uygulamaması ve Yüce Yaratıcının takdiri ile
kurtulan çocuklar da olmu�tur. ��te Musa da Rabbin takdiri ile annesi tarafından sandık
içinde nehre bırakılmı�, bu sandık ilahî hikmet ile Firavun ailesince bulunmu� ve aile
Musa’yı evlat edinmi�tir.3 Bu olay Kur’an’da �öyle geçmektedir: “(Sen do�du�un
zaman) annene vahyedileni vahyetmi�tik: Onu sandı�a koy suya at; su sahile bıraksın;
onu benim de dü�manım onun da dü�manı olan biri alacaktır. Gözümün önünde
yeti�tirilmen için senin üzerine benden bir sevgi koydum. Kız karde�in gidip ona
bakacak birini size göstereyim mi? diyordu. Böylece seni annene geri verdik ki, gözü
aydın olsun, üzülmesin. Sen, bir de adam öldürmü�tün, o zaman da seni tasadan
kurtarmı� ve seni iyice denemi�tik. Medyen halkı arasında yıllarca kaldın. Sonra takdir
etti�imiz bir vakitte bize geldin ey Musa! Seni kendim için yeti�tirdim. Sen ve karde�in,
ayetlerimi götürün, beni anmakta gev�eklik etmeyin. Firavun’a gidin, çünkü o azdı. Ona
1 Bakara, 49–50; Kasas; 4. * Muhammed Abduh bu rivayetin sa�lam bir senedi olmadı�ını ayrıca tarihî gerçeklere de uymadı�ını
bildirmekte, asıl olayın Kitab-ı Mukaddes’te anlatılan gibi oldu�unu söylemektedir. Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 162.
2 Bkz. Çıkı� 1:8–22. 3 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 163.
40
yumu�ak söz söyleyin belki bir ö�üt alır veya korkar.”1 Görüldü�ü gibi Musa’nın
do�umu ve büyümesinin Allah gözetiminde oldu�undan bahseden ayetler ayrıca onun,
Allah tarafından korundu�una da i�aret eder.
Musa delikanlılık ça�ında, bir Mısırlı ile kavga etmekte olan �srailo�ullarından
bir ki�iyi ayırmak isterken bir yumrukla Mısırlının ölümüne sebep olmu�, bu sebeple
Mısır’dan kaçıp Medyen’e gitmi�tir. Böylece Allah onu hapis ya da öldürülme
tehlikesinden korumu�tur. Medyen’de on yıl kalan Musa orada bir aileye hizmet ederek
hem olgunla�mı� hem de evlenmi�tir.2 Burada i�i biten Musa daha sonra peygamberlikle
görevlendirilmi�tir.3 Bu olaylar Tevrat’ın Çıkı� 2. Bab’ında da anlatılmaktadır.
Ayrıca Musa’nın do�umu ve yeti�tirilmesi4, Mısırlıyı öldürmesi ve Medyen’e
kaçı�ı5, Medyen’e gelip evlenmesi6, hizmet süresinin bitmesi ve ailesi ile Mısır’a
dönü�ü7 Kur’an’da ayrıntılı olarak anlatılmı�tır.
Firavun’un acımasızca kıydı�ı canlara ra�men Allah’ın takdiri ile
�srailo�ullarından birisi hem kendi evinde büyümü� hem de zamanla onun kar�ısına
peygamberlik iddiası ile çıkmı�tır. Musa �srailo�ullarını Mısır’dan çıkarıp Filistin’e
götürmek isteyince iyice sinirlenen Firavun, Musa’nın peygamberli�ini reddetmi� ve
gösterdi�i mucizelerin de onun bir büyücü oldu�unun kanıtı saymı�tır. Bu davranı�ın
sadece Firavun’a özgü oldu�unu söyleyemeyiz. Tarih boyunca birçok kavmin zalimleri
ilahî kudreti inkâr etmi� ve uyarı almı�tır. ��te Musa ve Firavun arasında geçen bu
diyaloglara Kur’an birçok ayetinde yer vermi�tir. Bu ayetlere bakacak olursak hangi
kavimlerin uyarıldı�ını görürüz. “O orduların haberi sana gelmedi mi? Yani Firavun ve
Semûd’un?”8 “Onlardan önce Nuh kavmi, Resliler ve Semûd da yalanlamı�tı. Âd,
Firavun ve Lut’un karde�leri de. Eykeliler ve Tubba kavmi de.”9 �üphesiz Firavun’un
kavmine de uyarıcılar gelmi�ti. Onlar bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de onları
galip ve kudretimize layık bir �ekilde yakaladık.”10 “Onlardan önce Nuh kavmi, Âd ve
1 Tâhâ, 36–45. 2 Bkz. Kasas, 22–28. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 430. 4 Bkz. Kasas, 7–14. 5 Bkz. Kasas, 15–22. 6 Bkz. Kasas, 23–28. 7 Bkz. Kasas, 29–35. 8 Bkz. Burûc, 17–18. 9 Bkz. Kâf, 12–14. 10 Bkz. Kamer, 41–42.
41
kazıklar sahibi Firavun yalanlamı�tı.”1 Bu ayetler Allah’ın gönderdi�i peygamberleri
yalanlayıp onlara i�kence eden Firavun, Resliler, Âd, Lût, Eyke ve Tubba kavimlerinin
nasıl �iddetle cezalandırıldı�ını ve helak edildi�ini anlatmaktadır.2
Kâf suresi 12–14. ayetlerde ilk defa Res, Eyke ve Tubba kavimlerinin adı
geçmektedir. Peygamberleri yalanladıklarına göre bu kavimlere de peygamber
gönderildi�ini görmekteyiz. Furkan ve Kâf suresinde “ashâbu’r-ress” tabiri bir kez
anılmaktadır. “Tubba” adına da Kâf suresinden ba�ka bir ayette rastlanmamaktadır.
Eyke halkından ise 4. ayette bahsedilmektedir. Peygamber’in yeti�ti�i ortamda Araplar
arasında Hud ve Salih kıssaları gibi Eykelilerin ve Tubba kavminin kıssaları da
anlatılmaktaydı. Dolayısıyla Kur’an’da bu kavimlerden çok kısa olarak bahsedilmesi,
dinleyenlerin bu olayları bildiklerinin göstergesidir. Böylece Kur’an bu olayları anlatma
üslubunu de�il, sadece bilinenleri hatırlatma üslubunu seçmi�tir.3 Zaten Tevrat, �ncil ve
Kur’an vahiy mahsülü olup bu kitaplar birbirlerini açıklayıcı konumdadırlar.4
Tekrar konumuza dönecek olursak, Medyen’den yola çıkan Musa’nın bu
yolculuk esnasında vahye mazhar oldu�unu görürüz. “Hani o, bir ate� görmü�tü de
ailesine: ‘Siz durun, ben bir ate� gördüm, belki ondan size bir kor getiririm yahut ate�in
yanında bir yol gösteren bulurum’ demi�ti. Ate�in yanına gelince kendisine: ‘Ey Musa’
diye seslenildi. ‘Ben, (evet) Ben senin Rabbinim! Pabuçlarını çıkar. Zira sen kutsal
vadide, Tuva’dasın. ‘Ben seni seçtim �imdi vahyolunanı dinle.’ Muhakkak Ben, (evet)
Ben Allah’ım; Benden ba�ka Tanrı yoktur. Bana kulluk et ve beni anmak için namaz
kıl…”5 Bu ayetlerde Musa’nın Allah ile konu�tu�u6 ve kutsal vadi Tuva’da
peygamberlikle görevlendirildi�i anlatılmı�, bu olaya Neml, 7; Kasas, 29 ve Naziat, 15.
ayetlerde de temas edilmi�tir.
Neml suresi 7. ayette Musa ’ya hitaben söylenen sözler ise çe�itli yorumları
beraberinde getirmi�tir. “Oraya gelince kendisine seslenildi: “Ate�in içinde bulunan da,
1 Bkz. Sâd, 12. 2 Bkz. Ate�, “�sraio�ullarıl” , Kur’an Ansiklopedisi, C. VI, s. 268. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IX,1991, s. 20. 4 Bkz. Baki Adam, “Kur’an’ın Anla�ılmasında Tevrat’ın Rolü” �slâmî Ara�tırmalar, C. IX, 1996 Sa. 1–
4, s. 167. 5 Tâhâ, 10–15. 6 “Bunun mahiyetini Allah bilir. Bir insanın Allah ile konu�ması, insanın insan ile konu�ması gibi
dü�ünülmemelidir. E�’ari’ye göre Allah, Musa’ya harf ve ses olmayan kadîm sözünü i�ittirmi�tir. Mu’tezile Allah’ın kadîm sözü oldu�unu kabul etmez. Allah, Musa’ya ça�ırma i�lemini a�aç gibi bir cisimde yaratmı�tır. Çünkü ça�ırma Allah’ın kelamıdır. Allah diledi�i zaman bunu yapmaya kâdirdir. Maveraünnehirli Ehl-i Sünnet ise kadîm sözünü kabul etmekle beraber, Musa’nın i�itti�i sözün kadîm olmayıp Allah’ın a�açta yarattı�ı bir ses oldu�unu söylemi�lerdir. Onlara göre i�itilen �ey yaratılmı� olan sestir.” Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. V, s. 427.
42
çevresinde olan da mübarek kılındı…” Bu konuda Razî, ate�in yani, nurun içinde olanın
Musa, çevresindekilerin de melekler oldu�unu iddia etmi�tir. Zemah�erî ate�in
içindekinin Musa, çevresinde bulunanları da kutsal topraklar olarak yorumlamı�tır.
Ate�’e göre ise “Ate� �eklinde görünen nurun içinde bulunan Musa’dır. Çevresinde olan
da Musa’ya tecelli eden vahiy nurunun çevresinde toplanan insanlar yani, ona tabi olan
mü’minlerdir. Yüce Allah gerek Musa’nın, gerek ona inen nurun çevresinde toplanan
mü’minlerin mübarek kılındı�ını bildirmektedir.”1
Musa’ya peygamberlik verilmesini bildiren ayetlere2 genel olarak bakacak
olursak ayetleri üç kısımda inceleyebiliriz. �lk kısım Musa ve Allah arasında geçen
diyalog, ikinci kısım Musa’ya bu esnada verilen mucizeler ve son kısım ise azmı� olan
Firavun’un uyarılması emridir. “Sa� elindeki nedir ey Musa? O, asamdır dedi, ona
dayanıyorum ve onunla davarıma yaprak silkeliyorum ve onda benim daha birçok
ihtiyaçlarım var. (Allah ) buyurdu: Yere at onu ey Musa! Musa onu yere attı bir de ne
görsün, o, ko�an kocaman bir yılan! (Allah): Al onu dedi, korkma biz onu yine ilk
durumuna sokaca�ız. Elini (sol) yanına sok; bir hastalık olmadan, ayrı bir mucize
olarak bembeyaz bir durumda çıksın ki sana en büyük mucizelerimizden bazılarını
göstermi� olalım.”3
�ni� sırasına göre ilk defa Tâhâ suresinde bahsedilen Tuva’da bulu�ma, Musa’ya
verilen iki mucize ve Musa’nın elinin parlaması olayından Tevrat’ın Çıkı� Kitabı’nın 3.
ve 4. Bablarında da bahsedilmi�tir.4 Ayetlerin devamı olan üçüncü kısımda ise
Musa’nın Firavun’a uyarıcı olarak gitmesi istenmi�tir.5 Musa bu emir kar�ısında
gönlünün geni�letilmesini6 yani sabırlı kılınmasını, i�inin kolayla�tırılmasını7 ayrıca
dilindeki tutukluk için de karde�i Harun’un kendisine yardımcı verilmesini8 Allah’tan
niyaz etmi�tir.9 Musa ve Harun’un ilahî emri almasından sonraki a�ama Firavun’a
gitmek olmu�tur. Bu ayetlerde de Firavun’un zulmünden ve Musa’ya verilen
mucizelerden bahsedilmektedir.
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, 1990, C. VI, s. 364. 2 Tâhâ, 10–15; Neml, 7; Kasas, 29; Naziat, 15. 3 Tâhâ, 17–24; Ayrıca bkz. Neml, 10–13; Kasas, 30-34. 4 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, �stanbul 1990, C. V, s. 428. 5 �uarâ, 11; Tâhâ, 24, 43. 6 Tâhâ, 25. 7 Tâhâ, 26. 8 Tâhâ, 27-32. 9 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. V, s. 427.
43
“Sen ve karde�in ayetlerimi götürün, beni anmakta gev�eklik etmeyin. Firavun’a
gidin, çünkü o azdı. Ona yumu�ak söz söyleyin, belki ö�üt alır veya korkar. Dediler ki:
Rabbimiz, onun bize ta�kınlık etmesinden yahut iyice azmasından korkuyoruz.
Korkmayın dedi, ben sizinle beraberim, i�itir ve görürüm.”1 Musa ve Harun
tedirginliklerini Allah’a bildirmi�ler ve O’nun deste�ini arkalarına almı�lardır.
“Ondan sonra Musa’yı mucizelerimizle Firavun’a ve onun ileri gelen
adamlarına gönderdik, ayetlerimize haksızlık ettiler, fakat bak bozguncuların sonu nasıl
oldu!… Musa dedi ki: Ey Firavun! Ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmi� bir
elçiyim… Firavun kavminden ileri gelen bir topluluk dediler ki: Bu çok bilgili bir
büyücüdür… Büyücüler Firavun’a gelip: E�er üstün gelirsek elbet bize bir mükâfat var,
de�il mi? dediler…”2
Firavun Mısır’da emri altında bulunan �srailo�ullarına eziyet etmekteydi.
Peygamberlik iddiasını Firavun’a ispatlamaya çalı�an Musa, “… Size Rabbinizden açık
delil getirdim, artık �srailo�ullarını benimle gönder!”3 ayeti ile �srailo�ullarını
Mısır’dan çıkarmak istemi�, fakat Firavun’un adamları onu büyücülükle suçlayıp
Mısırlıları yurtlarından çıkarmak için çalı�tı�ını Firavun’a bildirince, buna çok kızan
Firavun Musa’ya kar�ı tüm kentlerden usta büyücüler getirtip onun büyülerini
bozmalarını istemi�tir.4 Ortak bir bulu�ma zamanı belirlenmi�tir. “Bulu�ma zamanımız
Süs (Bayram) günü ve insanların toplandı�ı ku�luk vakti olsun.” Firavun dönüp gitti ve
hilesini topladı, sonra geldi. Musa onlara: Yazık size, dedi. Allah’a yalan uydurmayın,
sonra O, bir azab ile kökünüzü keser…”5 Musa’nın uyarılarına aldırmayan büyücüler
Musa’nın da sadece bir büyücü oldu�unu ve yurtlarını ele geçirme amacında oldu�unu
söylemeye devam etmi�lerdir.6
Bulu�ma yerinde toplanan halkın önünde önce büyücüler hünerlerini
sergilemi�tir. “Dediler ki: Ya Musa önce sen at ya da önce atan biz olalım. Hayır, siz
atın dedi. Bir de ne görsün, büyülerinden ötürü onların ipleri ve sopaları, kendisine
gerçekten ko�uyor gibi görünüyor. Bu yüzden Musa içinde bir korku duydu. Biz korkma
dedik, üstün gelecek sensin, sen!”7 �çini korku kaplayan Musa’ya Allah tarafından
1 Tâhâ, 42-47. 2 A’râf, 103-104, 109, 113. Bkz. �uarâ, 40-42. 3 A’râf, 105. 4 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, �stanbul 1989, C. III, s. 380. 5 Tâhâ, 59–62. 6 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. V, s. 438. 7 Tâhâ, 65–69, bkz. A’râf, 115–117; Yunus, 80–81.
44
korkmaması vahyedilmi� ve onun galip gelece�i bildirilmi�tir.1 Ate� bu ayetleri
yorumlarken �öyle demektedir: “Büyücüler göz hileleri ile de�neklerini yürüyor
gösteriyorlardı. Bir görü�e göre büyücüler iplere cıva sürüp de�neklerin içine
yerle�tirmi�ler, açık havada yere atılan de�neklerin içindeki cıva güne�in altında ısınıp
geni�leyince, içten yaptı�ı basınç ile de�nekleri kıpırdatmı�, halk ise de�neklerin büyü
ile hareket etti�ini sanmı�tır.”2
Büyücüler hünerlerini sergiledikten sonra sıra Musa’ya gelmi�tir. Allah’ın vahyi
ile de�ne�ini yere atan Musa tüm büyücülerin oyununu bozmu�tur.3 “Biz de Musa’ya
‘âsânı at’ diye vahyettik. Bir de baktılar ki o, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
Gerçek ortaya çıktı ve onların bütün yaptıkları batıl oldu. Orada yenildiler, küçük
dü�tüler.”4 Tüm bu olaylar kar�ısında büyücüler secde etmi�tir. “Ve büyücüler secdeye
kapandılar: Âlemlerin Rabbine inandık! dediler. Musa ve Harun’un Rabbine! Firavun:
Ben size izin vermeden ona inandınız mı? dedi. Bu bir tuzaktır, �ehirde bu tuza�ı
kurdunuz ki, halkını oradan çıkarasınız ama yakında (ba�ınıza gelecekleri) bileceksiniz!
Elbette ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kesece�im, sonra hepinizi (hurma
dallarına) asaca�ım! Dediler ki, biz zaten Rabbimize dönece�iz! Rabbimizin bize gelen
ayetlerine inandı�ımız için öç alıyorsun. (Ey) Rabbimiz, üzerimize sabır bo�alt ve bizi
Müslümanlar olarak öldür.”5 Allah’ın yüreklerine verdi�i ilham ile secde eden
büyücüler “Âlemlerin Rabbine inandık” dedikten sonra özellikle, “Musa ve Harun’un
Rabbine” diyerek de Firavun’un kendisini tanrı sanmasına atıfta bulunmu�lardır.
Firavun da büyücüleri Musa ile önceden anla�ma yapmak ile suçlamı�, onların ellerini
ve ayaklarını çaprazlama kesece�ini bildirmi�tir. Firavun’un büyücülere yönelik bu
tehdidine Kur’an ba�ka ayetlerinde de yer vermi�tir.6
Firavun ve büyücüler arasında geçen diyaloga Ate� �u yorumu getirmi�tir:
“Firavun gerçekten dedi�i gibi yaptı mı, büyücülerin ellerini ayaklarını çapraz kesip
onları hurma dallarına astı mı bilmiyoruz. Ayet, (A’râf, 126) mü’min büyücülerin dua
sahnesiyle kıssayı kapatmaktadır. ��in böyle kapanması, okuyucuya dü�ünme payı
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 380. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 380. 3 Bkz. A’râf, 117–120; Tâhâ, 69–71; �uarâ, 45-48. 4 A’râf, 117–120. 5 A’râf, 120–127. 6 Bkz. Tâhâ, 70–74; �uarâ, 49–52.
45
bırakmaktadır. Zihin olayın sonucu üzerinde dü�ünür. Sahnenin böyle kapanması daha
etkilidir. Mamafih, Firavun’un dedi�ini yaptı�ı anla�ılmaktadır.”1
Tüm bu olanlara kar�ılık Firavun inadından ve zulmünden vazgeçmemi�tir.
Firavun’un hı�mına u�ramaktan korktukları için �srailo�ullarından çok az kimse
Musa’ya inandı�ını açıklama cesaretini gösterebilmi�tir.2 Haddi a�an Firavun’u
durdurmak pek mümkün olmamı�tır. “... O (insanları ezip) yücelen, haddi a�anlardan
biri idi.”3
Musa’ya, Firavun’u ve onun toplumunu ikna etmesi için dokuz mucize
verilmi�tir: “Andolsun biz Musa’ya açık açık dokuz ayet (mucize) vermi�tik.”4 Firavun
bu açık mucizelere ra�men Musa’ya “Bence sen sihirle donanmı�sın” demi� Musa da
Firavun’a, “Ben de seni mahvolmu� görüyorum” cevabını vermi�tir. Ayetlerde
bahsedilen dokuz mucize �unlardır5: Ejderha olan de�nek, ı�ık saçan el, kıtlık yılları,
ürünlerin eksilmesi, tufan, çekirge, kımıl, kurba�a ve kan. Fakat Firavun ve yanda�ları
bunlardan ders almamı�lar, durumlarındaki düzelmeyi kendilerinden, ba�larına gelen
musibetleri ise Musa ve �srailo�ullarının u�ursuzlu�undan bilmi�lerdir. “Bizi büyülemek
için ne kadar mucize getirirsen getir, biz sana inanacak de�iliz.”6 diyen toplum gelen
azap kar�ısında da, “ Ey Musa! dediler. Sana verdi�i söz uyarınca bizim için Rabbine
dua et; e�er bizden azabı kaldırırsan muhakkak sana inanca�ız ve mutlaka
�srailo�ullarını seninle beraber gönderece�iz!”7 demi�ler ama bela üstlerinden kalkar
kalkmaz yine bildikleri gibi davranmı�lardır. Musa’nın asasını suya vurması ile
çe�meleri, ırmakları, gölleri kan olmu�tur.8 Musa’nın mucizeleri Tevrat’ta da �öyle
geçmektedir: “Kavmimi salıver ki bana ibadet etsinler. Yoksa kavmimi salıvermezsen,
i�te ben senin üzerine ve senin evlerinin içine at sinekleri gönderece�im... Ve
Firavun’un evine ve kullarının evlerine pek çok at sine�i geldi ve at sinekleri yüzünden
bütün Mısır diyarında memleket harab oldu.”9 Ate�, Tevrat’ta at sine�i olarak
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 381. 2 Bkz. Yunus, 83. 3 Duhân, 31. 4 �srâ, 101. 5 Bkz. Neml, 10, 12; A’râf, 130, 133. 6 A’râf, 132. 7 A’râf, 133. 8 Çıkı�, 7: 17. 9 Çıkı�, 8: 21–25.
46
bahsedilen azaptan, Kur’an’da kımıl, çekirge gibi uçan ama daha küçük bir hayvan
olarak söz edildi�ini belirtir.1
Bu ayetlere ra�men uslanmayan ve imana gelmeyen Firavun, kendi ailesinden
olup da imanını gizleyen bir adam tarafından, Musa’ya kötülük yapmaması konusunda
uyarılmı�, ama Firavun önceki kavimlerden Nuh, Ad ve Semud’u ayrıca Yusuf’un
kıssasını anlatan bu ki�iyi hiç dikkate almamı�tır.2 Hatta veziri Hâmân’a Musa’nın
Rabbine ula�abilmesi için kendine bir kule yapmasını emretmi�tir. “Ey Hâmân3! Haydi
benim için çamurun üzerine ate� yakarak (tu�la imal et) bana bir kule yap belki
Musa’nın Tanrısına çıkarım, çünkü ben onu yalancılardan sanıyorum. O (Firavun) ve
askerleri orada haksız yere büyüklük tasladılar ve kendilerinin bize
döndürülmeyeceklerini sandılar”4 ayetinde Firavun Musa’nın tanrısını göklerde aramı�,
öyle bir tanrı bulamayaca�ını bildi�i için de Musa’yı yalancılıkla suçlamı�, bunun
üzerine Allah da onlara çetin bir azap vermi�tir.5
Burada Hâmân’ın kimli�i ile ilgili tartı�malar konusunda Ate�, �u yorumu
yapmı�tır: “Tarihçiler Hâmân’ın, Firavun’dan çok sonra geldi�i, o devirde mevcut
olmadı�ı, Firavun’un de�il, �ran Kisrâ’sının veziri oldu�unu söylerler. Ancak o
kanaatteyiz ki, Hz. Peygamber devrinde Hâmân’ın Firavun’un veziri oldu�u rivayeti
biliniyordu. Kur’an’da bu olay halkın bildi�i biçimde hatırlatılmak suretiyle ö�üt
verilmi�tir. Çünkü Kur’an’ın amacı tarih anlatmak de�il, bilinen kıssaları hatırlatıp ö�üt
vermektedir.”6 Kur’an’ın buradaki amacı, adı geçen milletlerin özelliklerini belirterek,
Hz. Muhammed’e bilgi ve duruma göre teselli vermektir.7
�imdi, bu kadar uyarıya, mucizelere, Musa’nın kendisine gönderilmesine8
ra�men bunları kulak ardı eden Firavun’a verilen azaba de�inelim. Musa’nın
peygamberli�ini kabul etmeyen Firavun ve ordusu Mısır’dan çıkmak isteyen Musa ve
kavminin ardına dü�mü� ve o ibret verici azap onları bu esnada yakalamı�tır.9
“�srailo�ullarını denizden geçirdik; Firavun ve askerleri de zulmetmek ve saldırmak 1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 383–384. 2 Bkz. Mü’min, 28–36. 3 Ankebut, 39-40; Mü’min, 23; Kasas, 6,8,38. 4 Kasas, 38-39. 5 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VIII, 1990, s. 78–80. 6 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VIII, 1990, s. 81. 7 Bkz. Abdullah Aydemir, Tefsirde �srailiyat, Ankara ?, s. 69. 8 Yunus, 75, 79, 83, 88, 90; Hûd, 96–98; Mü’min, 23–29, 36–37, 45, 46; Zuhruf, 46–56; Duhân, 17, 30–
31; Zariyat, 38; �brahim, 6; Mü’minûn, 45–46; Hakka, 9–10; Naziat, 17; Ankebut, 39–40; Bakara, 49–50, Enfâl, 52, 54; Âl-i �mrân, 11.
9 Bkz. Bakara, 50; A’râf, 136; Enfâl, 52, 54; Kasas, 40–42; Ankebut, 39–40; Zuhruf, 55–56; Zariyat, 38.
47
için onların arkalarına dü�tü. Nihayet bo�ulma kendisini yakalayınca (Firavun):
‘Gerçekten �srailo�ullarının inandı�ından ba�ka Tanrı olmadı�ına inandım, ben de
Müslümanlardanım!’ dedi. �imdi mi? Oysa daha önce isyan etmi�, bozgunculardan
olmu�tun.”1Bu ayetten de anla�ılaca�ı üzere Firavun ve askerleri Kızıldeniz’de
bo�ulmu�tur. Musa Allah’tan aldı�ı vahiy ile de�ne�ini denize vurmu�, “Musa
de�ne�iyle vurunca deniz yarıldı, her bölüm kocaman bir da� gibi oldu”2 açılan yoldan
geçmi�, Firavun da bu yola girince denizin kapanmasıyla bo�ulmu�tur.3
Ate�, Bakara 49. ve 56. ayetlerin yorumuna yedi sayfa ayırmı�tır. Hz. Musa’nın
denizi asası ile yarması olayı da takriben bir sayfa kadar i�lenmi�tir. Ate�, burada konu
ile ilgili olan �uara 63. ayeti de zikretmi� ve açıklanmasında, Musa’ya verilen emir ile
yarılan denizin yolun iki tarafında birer da� gibi yükseldi�inden bahsetmi�tir. Buraya
kadar de�i�ik bir görü�üne rastlamadı�ımız Ate�, cümlenin devamında farklı bir görü�ü
�öyle beyan etmektedir: “Kızıldeniz’in �imdi Süvey� Kanalı’nın ba�langıcı olan kuyruk
kısmında deniz çekilince iki kıyı, birer da� gibi yükselir. Ayete “külli fırkın” ile denizin
bu dar yerindeki iki kıyı da kastedilmi� olabilir.” demi� ve de�indi�imiz bu görü�ünün
dı�ında, denizin yarılması olayının bir gel-git olayından ibaret olabilece�i ihtimalini de
hesaba katmı�tır. Fakat bu ihtimali açıklarken de olayın bir mucize olmasının inkâr
edilemeyece�ini belirtmi�tir.4
Ate�, bu gel-git olayının çok iyi bir zaman ayarlaması ile gerçekle�ti�ine
de�inerek, gel-git’in ya�andı�ı esnada denizin açık olmaması durumunda Musa ve
kavminin kar�ıya geçemeyece�ini dile getirmi�tir. ��te gel-git olayının tam zamanında
ya�anmı� olması da Ate�’e göre, Allah’ın �srailo�ullarına büyük bir lütfudur.5 Ayrıca
Ate�, olayın Tevrat’ta bahsedilen kısmında6, denizin çekilmesinin rüzgâra ba�lı
oldu�undan bahsedildi�ini bizlere aktarır.7
Bakara suresinde “denizin kapanması” ile ilgili ayetlerin tefsirinde farklı bir
görü�ten bahsetmeyen Ate�, A’râf 136. ayette8 önem arz eden de�i�ik bir yoruma yer
vermi�tir. Ate�, Re�id Rıza’nın Tefsîrü’l-Menâr’ından, Firavun’un anlatıldı�ı gibi
1 Yunus, 90–91. 2 �uara, 63. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, �stanbul 1988, s. 163–164. 4 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 164. 5 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 164. 6 Bkz. Çıkı�, 14: 21. “Ve Musa deniz üzerine elini uzattı ve Rab bütün gece kuvvetli �ark yeli ile denizi
geri çevirdi ve denizi kara etti ve sular yarıldı.” 7 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. V, s. 440. 8 “Biz de onlardan öç aldık, onları yemm (su) de bo�duk!...”
48
Kızıldeniz’de bo�ulmadı�ı görü�ünü nakletmektedir. Re�id Rıza’ya göre: “Musa’nın
atıldı�ı “yemm” Nil idi. O halde Firavun’un bo�uldu�u su da “yemm” (yani Nil)dir.”1
Ate�’in, Re�id Rıza’nın bu görü�ünün ba�ına ya da sonuna kendi cümlelerini
eklememi� olması bu görü�ü savunup savunmadı�ı konusunda bize bir bilgi
vermemektedir. Fakat bu görü�ü tefsirine almı� olması ve bir itirazda bulunmaması
buna ılımlı baktı�ının bir kanıtı olabilir.
Firavun ve Musa kıssasında son olarak de�inmek istedi�imiz ayet �udur: “Bugün
senin bedenini kurtarıp bir tepeye ataca�ız ki senden sonra gelenlere ibret olasın. Ama
insanlardan ço�u bizim ayetlerimizden gafildir.”2 Firavun’un cesedinin korunmu�
olarak kalaca�ından bahseden bu ayet tanrılık iddiasında bulunanlara ibret olacaktır. Bu
olay Firavun’un dünyadaki cezası olup, ahiretteki cezasını ise �u ayet belirtmektedir3:
“Nihayet Allah, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden bu zatı korudu.
Firavun’un kavmini ise kötü azab ku�atıverdi. Onlar sabah ak�am o ate�e sokulurlar.
Kıyamet kopaca�ı gün de: Firavun ailesini azabın en çetinine sokun denilir.”4
Musa ve Firavun mücadelesi, görüldü�ü gibi Kur’an’da oldukça geni� yer
almaktadır. Kur’an’ın Firavun hakkında verdi�i bilgiler Eski Ahid’le uyu�sa da bazı
yönlerden daha farklı ve ayrıntılıdır. Örne�in, Eski Ahid’de Firavun’un kızı, Kur’an’da
karısı olarak anılmı�tır.5
�srailo�ullarının tarihi serüveni Eski Ahid’in, Çıkı�, Levililer, Sayılar ve Tesniye
bölümlerinde uzunca anlatılmı�tır. Fakat Eski Ahid’de tarih üslûbuyla çok uzun tutulan
bu olaylar, Kur’an’da da ö�üt vermesi ve hatırlatıcı olmasından dolayı uzunca
anlatılmamı�tır. Ne var ki, tefsirlerde bu kısa olaylar çok geni�letilmi� ve tefsirlere çok
garip rivayetler de eklenmi�tir. Ate�’e göre, tefsirdeki bu rivayetlerin bugünkü Tevrat’ta
bulunmaması tefsire kaynaklık eden Kitab-ı Mukaddes parçalarının günümüzde mevcut
olmadı�ını gösterir. “Hz. Peygamber devrindeki Kitab-ı Mukaddes nüshalarının
anlattı�ı olaylar, Yahudiler, Hıristiyanlar veya Kitab-ı Mukaddes’ten bir �eyler
ö�renmi� bazı Araplar tarafından anlatılırdı. Ancak Hz. Muhammed bunları vahyen
ö�renmi� ve insanlara duyurmu�tur.”6
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 385. 2 Yunus, 92. 3 Afif Abdü’l-Fettah Tabarra, Kur’an’da Yahudi Men�ei ve Karakterleri, Çev. Mehmet Aydın, Konya
1978, s. 256. 4 Mü’min, 45–46. 5 Bkz. Ate�, “Firavun”, Kur’an Ansiklopedisi, C. VI, s. 278. 6 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 386–387.
49
Kavmini Mısır’dan çıkarmak isteyen Musa’nın durumuna gelecek olursak,
Firavun ilk önce Musa’ya izin verme e�iliminde bulunmu� ama daha sonra Musa’yı
siyasî gücü ele geçirme sevdası ile suçlamı�tır.1 Firavun �srailo�ullarını gönderirse
ülkenin i� gücü kaybedece�ine ve yapılmakta olan i�lerin yarım kalıp ülkesinin zarar
edece�ine inanmaktaydı. �kinci olarak da Mısır’dan ayrılan �srailo�ullarının Mısır’ın
kuzeyindeki dü�manlarla birle�ip kendisini zor durumda bırakabileceklerini
dü�ünmekteydi.2
Musa kendisine verilen mucizeleri art arda sıralasa da, saltanatının elden
gidece�i korkusu ile Firavun bunları görmezden gelmi�, onu büyücülükle suçlamı�,
böylece Musa �srailo�ullarını Mısır’dan çıkarma i�ini gizlice yürütmü�tü. Bu olaydan
haberdar olan Firavun ve askerleri onları Kızıldeniz’i geçerken yakalamı� fakat
mucizevî bir �ekilde Musa’nın vahiy sonucu asasını suya vurması ile açılan deniz,
Firavun ve askerleri onlara yeti�ince tekrar mucizevî bir �ekilde kapanmı�tır. Girdi�i
suyun içinde iken, Musa’nın Rabbine iman etti�ini söyleyen Firavun’u acı bir azap
yakalamı� ve gelecek nesillere ibret olması amacı ile secde etmi� haldeki cesedinin ilahî
hikmet ile kıyıya vurması sa�lanmı�tır. Tefsirinde Firavun ve askerlerinin bo�ulması ile
ilgili detaylı bir açıklama yapmayan Ate�, birçok ayette bahsedilen3 bu olayın mevcut
Yahudi kitaplarında bulunmadı�ını söylemi�tir. Bu olayın Hz. Peygamber dönemi
Yahudilerince bilinmekte oldu�unu fakat zamanla bu parçanın kayboldu�unu belirten
Ate�, aksi takdirde Yahudilerin “Böyle bir �ey yok!” diye itiraz edebileceklerini ama
böyle bir itirazın da gerçekle�memi� oldu�unu açıklamalarına eklemi�tir.4
2.6. Tûr-ı Sînâ, On Emir ve Altın Buza�ıya Tapınma
�srailo�ullarının Musa önderli�inde Kızıldeniz’i a�arak Firavun ve askerlerinin
zulmünden nasıl kurtuldu�unu daha önceki konumuzda i�lemi�tik.5
Esasen �srailo�ulları Musa’yı bir peygamber de�il, onun kendilerini Mısır’daki
esaret hayatından kurtaracak ki�i olarak görmeleri sebebiyle etrafında toplanmı�lardı.
Hatta Mısır’daki rahatlıklarını çölde bulamayınca Musa ve Harun’a isyan edip, “Ke�ke
1 Bkz. Tâhâ, 63; Yunus, 75, 78, 87; Mü’min, 26. 2 Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 252; Ayrıntılı bilgi için bkz. Ali Sayı, Firavun,
Haman ve Kârun Kar�ısında Hz. Musa, �stanbul 1992, s. 36–67. 3 Bkz. A’râf, 136; Yunus, 90–92; �srâ, 103; Tâhâ, 78; �uara, 64. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IV, s. 250. 5 Konuyla ilgili ayetler için Bkz. A’râf, 138–141; �uarâ, 61–68; Kasas, 3–4; Yunus, 90–93; Duhân, 30–
33; Bakara, 49–50.
50
Mısır’da et kazanlarının ba�ında otururken doyuncaya kadar ekmek yerken Rabbin eli
ile ölseydik, çünkü bütün bu cemaati açlıkla öldürmek için bizi bu çöle çıkardın”1
diyorlardı.2
Filistin’e (Kenan ili) do�ru ilerleyen Musa Allah’ın emri üzerine kabilesini
Harun’a emanet edip i�aret edilen da�a çıkmı�tır. Musa Firavun’un helakinden sonra
otuz gece Rabbine ibadet etmeyi adamı�, Sînâ Da�ı’nda bu süreyi kırk güne
çıkarmı�tır.3 Allah ibadetle me�gul olan Musa’ya niçin kavmini bırakıp çabucak
geldi�ini sormu� o da kavminin kendi ardından geldi�ini kendisinin de Rabbini
memnun etmek için acele etti�ini söylemi�tir.4 Fakat Rabbi Musa’yı uyarmı� bu kırk
günlük süre içinde kavminin Sâmirî adında birisi tarafından saptırıldı�ını vahyetmi�tir.5
Musa’nın kavmine dönüp olayın iç yüzünü ara�tırmasından önce Musa’nın Tûr-ı
Sînâ’da almı� oldu�u On Emir’e de�inmek istiyoruz.
Musa’ya verilen On Emir6, Kur’an surelerinde ayrı ayrı zikredilmi�tir. Bu
emirler direk Yahudilerden bahseden ayetlerde de�il, müminlere hitab eden ayetlerde
yer alır.7 Tevrat’ın On Emir’den sadece bir tanesi Çıkı� bölümünün 20. Babında geçen,
“Sebt gününü takdis etmek için onu aklında tut. Altı gün i�leyeceksin ve bütün i�ini
yapacaksın, fakat yedinci gün Allah’ın Rabbe Sebttir. Sen ve o�lun ve kızın... hiçbir i�
yapmayacaksın, çünkü Rabb gökleri, yeri ve denizi... altı günde yarattı ve yedinci günde
istirahat etti. Bunun için Rabb sebt gününü mübarek kıldı ve onu takdis etti” pasajında
Rabbin altı günlük bir yaratı� sonunda yorulup bir gün istirahat etti�i söylenmektedir.
Bu sebeple tüm �srailo�ulları da bu yedinci günde (Cumartesi) istirahat etmek
zorundadır. ��te bu kısım Kur’an’la örtü�memektedir.
�imdi kar�ıla�tırmalı olarak Tevrat ve Kur’an’a bakalım.
1- Kar�ımda ba�ka ilâhlar olmayacaktır.8
2- Kendin için oyma put... yapmayacak ve onlar önünde secde etmeyeceksin.9
1 Çıkı�, 16: 2-4. 2 Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 253. 3 A’râf, 142-145. 4 Tâhâ, 83-84. 5 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. V, s. 444. 6 Çıkı�, 20: 1-15. 7 Konu ile ilgili olarak bkz. Bakara, 83,224-225; Mâide,33,38, 89; Mümtehine, 12; Nisa, 29,36; En’âm,
151-153; Hacc, 30; Nûr, 30-31; Furkân, 68-72; Ankebut, 8; Lokman, 14; �srâ, 32; Duhâ, 9; Cin, 18; Nahl, 36; Ahkaf, 15.
8 Çıkı�, 20: 3. Kr�. Bakara, 83; Nahl, 36; �srâ, 23; Cin, 18. 9 Çıkı�, 20: 4. Kr�. Hacc, 30.
51
3- Rabbin ismini bo� yere a�zına almayacaksın.1
4- Babana ve anana hürmet et.2
5- Katletmeyeceksin.3
6- Zina etmeyeceksin.4
7- Çalmayacaksın.5
8- Kom�una kar�ı yalan �ahadet etmeyeceksin.6
9- Kom�unun karısına, kölesine, cariyesine, öküzüne, e�e�ine ve kom�unun
hiçbir �eyine tamah etmeyeceksin.7
Görüldü�ü gibi Kur’an’da da bulunan bu genel hükümler Musa’ya Tûr-ı Sînâ’da
vahyedilmi�tir. Bu emirleri alan Musa tebli� vazifesi ile kavmine dönmü�, fakat onları
bıraktı�ı gibi bulamamı�tır.
Musa’nın, kavmine geri dönme süresi uzayınca8 kavmi Harun’a, “... Kalk bizim
için ilâh yap, önümüzden gitsinler çünkü Musa’ya, bizi Mısır’dan çıkaran bu adama ne
oldu bilmiyoruz”9 demi�tir. Tevrat’a göre Harun, Kur’an-ı Kerim’e göre de Sâmirî
adında biri kavme altından bir buza�ı yapmı�tır: “Musa kavmi kendisin (in Rabbi ile
mülakata gitmesin)den sonra kendilerinin ziynet takımlarından yapılmı�, bö�ürmesi
olan bir buza�ı heykelini (tanrı diye) benimsediler. Görmediler mi ki o, ne kendilerine
söz söylüyor, ne de onlara yol gösteriyor? Onu benimsediler ve zalimlerden oldular.”10
Tâhâ suresinde ise kavmi kandıran ve buza�ıyı yapan Sâmirî hakkında bilgi
verilmektedir. Musa kavmine geri döner dönmez onları sorguya çekmi�tir. “Bunun
üzerine Musa çok kızgın ve üzüntülü bir halde kavmine döndü: ‘Ey kavmim, dedi.
Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmamı� mıydı? (Ayrılı�) süre(m) mi size uzun geldi?
Yoksa Rabbinizden bir gazabın üstünüze inmesini mi istediniz ki, bana verdi�iniz sözden
caydınız. (beni izleyip gelmediniz).”11 �srailo�ulları Musa’nın bu sözlerine kar�ılık
Sâmirî’nin onları yoldan çıkardı�ını bildirmi�, buza�ıyı kendi mallarından
1 Çıkı�, 20: 4. Kr�. Bakara, 224-225; Mâide, 89. 2 Çıkı�, 20: 12. Kr�. Bakara, 83, �srâ, 23; Ankebut, 8; Lokman, 14; Ahkaf, 15. 3 Çıkı�, 20: 13. Kr�. Nisa, 29; Mâide, 33; En’âm, 151; Furkân, 68. 4 Çıkı�, 20: 14. Kr�. �srâ, 32; Nûr, 30-31; Furkân, 68. 5 Çıkı�, 20: 15. Kr�. Mâide, 38; Mümtehine, 12. 6 Çıkı�, 20: 16. Kr�. Hacc, 30; Furkân, 72. 7 Çıkı�, 20: 17. Kr�. Nisa, 36; Duhâ, 9. 8 Bakara, 51; A’râf, 142. 9 Çıkı�, 32: 1. 10 A’râf, 148. 11 Tâhâ, 86.
52
yapmadıklarını, Mısırlılardan aldıkları ziynet e�yaları ile yaptıklarını söyleyerek
suçlarını hafifletmeye çalı�mı�lardır. Mısır’dan kaçarken Mısırlılardan aldıkları ziynet
e�yalarını1 ba�kasının malı nitelendirerek eritmi�ler ve eriyen altınlardan da Sâmirî,
içine havanın girmesiyle ses çıkaran bir buza�ı yapmı�tır.2 “Dediler ki: Kendi malımızı
harcamak suretiyle senin sözünden çıkmadık. Fakat o milletin (yani Mısırlıların) süs
e�yasından bize yükletilip ta�ıtılmı�tı. Onları (ate�e) attık. Aynı �ekilde Sâmirî de attı.
Onlara, bö�ürmesi olan bir buza�ı heykeli ortaya çıkardı. Dediler ki: Bu Musa’nın da
tanrısı, sizin de tanrınız, fakat o unuttu. Onlar görmüyorlar mı ki o (buza�ı) kendilerine
bir söz söyleyemez; ne bir zarar ne de yarar vermez?”3
Bu olanlar kar�ısında Harun kavmini uyarmı� ama sözleri bo�una gitmi�tir:
“Önceden Harun kendilerine: ‘ Ey kavmim, andolsun siz bununla sınandınız. Rabbiniz o
çok esirgeyen (Allah)’tır. (Gelin) siz bana uyun, emrime itaat edin’ demi�ti. (Hayır)
dediler, Musa bize dönünceye kadar buna tapmaktan vazgeçmeyece�iz”4 ayettenden de
anla�ılaca�ı gibi Harun’u dinlemeyen kavim i�ledikleri fiilde ısrarcı davranmı�dır.5
Bu duruma çok sinirlenen Musa ilk olarak kavmini emanet etti�i karde�i
Harun’un yakasına yapı�mı� ve hesap sormu�tur: “Ey Harun! Onların saptıklarını
gördü�ün zaman sana ne engel oldu? dedi. Neden bana uymadın? Emrime kar�ı mı
geldin? dedi. (ve karde�inin sakalından tutup çekmeye ba�ladı.) Harun karde�ini
yumu�atabilmek için: Ey anamın o�lu, dedi, sakalımı ba�ımı tutma. Ben senin
�srailo�ulları arasında ayrılık çıkardın, sözümü tutmadın diyece�inden korktum (da
onun için idare yoluna gittim).”6 Musa Harun’un bu konu�masından sonra buza�ının
yapıcısı Sâmirî’ye dönmü�tür: “Ey Sâmirî! Ya senin kastın nedir? (Sâmirî) ben dedi,
onların görmediklerini gördüm. Elçinin eserinden bir avuç alıp attım; nefsim bana
böyle (yapmayı) ho� gösterdi. (Musa) (Defol!) Git dedi. Artık hayat boyunca sen: ‘Bana
dokunmayın!’ diyeceksin; sana va’dedilen bir ceza var ki, ondan asla �a�ırılmayacaksın
(mutlaka o cezanı tam zamanında bulacaksın). �imdi durup taptı�ın tanrına bak. Biz
onu yakaca�ız, sonra onu ufalayıp denize savuraca�ız. Tanrı bilgisi her �eyi
ku�atmı�tır.”7
1 Bkz. Çıkı�, 11: 2–3. 2 Ate�, “Altın Buza�ıya Tapma”, Kur’an Ansiklopedisi, C. III, s. 87. 3 Tâhâ, 87–90. 4 Tâhâ, 90–91. 5 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. V, s. 445. 6 Tâhâ, 92–95. Bkz. A’râf, 150. 7 Tâhâ, 95-98.
53
“Müfessirlerin anlattıklarına göre Sâmirî, denizin yarılması sırasında veya
Musa’yı Sînâ Da�ı’na götürmek için geldi�i sırada Cebrail’i at üzerinde görmü�, onun
atının bastı�ı yerden bir avuç toprak alıp saklamı�, taptı�ı buza�ı heykelinin hamuruna
bu topra�ı atınca ses çıkaran bir heykel olmu�tur. ��te, Sâmirî’nin “Elçinin eserinden bir
avuç aldım.” sözündeki elçiden kastedilen Cebrail’dir.”1
Ate� bu olayın yorumu için ilk önce Tevrat’a ba�vurulması gerekti�ini
söylemi�tir ama Tevrat’ta buza�ı heykelini yapanın Sâmirî de�il Harun oldu�u
belirtilmektedir.2 Ate�, günümüz Tevrat’ında buza�ıyı yapanın, bunu elçinin izinden
alarak yaptı�ı ifadesine rastlanmadı�ını, bu kaydın muhakkak Hz. Peygamber
dönemindeki nüshada veya Tevrat tefsirlerinde oldu�unu belirtmektedir. Zaten Ate�,
melek olan Cebrail’in atının da ruhsal olup, izinin olmayaca�ını ve onun bastı�ı yerden
de toprak alınamayaca�ını, alınmı� olsa bile ondan put de�il, hayırlı i�lerin hâsıl
olaca�ını söylemektedir.3
Altın buza�ıya tapınma meselesinde de�inmek istedi�imiz bir ayet de Bakara
suresindedir: “Musa kavmine demi�ti ki: ‘Ey kavmim, sizler buza�ıyı (tanrı) edinmekle
kendinize zulmettiniz, gelin yaratıcınıza tevbe edin de nefislerimizi öldürün. Bu
yaratıcınız katında sizin için daha iyidir...”4
Bu ayete ili�kin üç farklı yorum yapılmı�tır.
1- �srialo�ullarının tevbesi birbirlerini öldürmek �eklinde olup, kılıcı alan herkes
birbirini öldürmü�tür. Ama bu ihtimalde sadece katiller sa� kalır ve toplum mahvolurdu.
2- �bn Abbas’a göre ise, Musa buza�ıya tapanları Allah’ın emri veçhi ile
oturtmu�, tapmayanlar da ellerine hançerleri almı�lar. Zifiri karanlık olunca bunlar
birbirlerini öldürmeye ba�lamı�lar, ortalık aydınlanıncaya kadar yetmi� bin ki�i
öldürülmü�tür. Öldüren de öldürülen de affedilmi�tir. Ate� ise ayetin, peygamberlerini
dinlemeyen Yahudiler arasındaki birli�in bozulmasına de�indi�ini bildirir. Hatta bu
sebeple çıkan iç sava�ta kavim birbiri ile sava�mı� ve sava� Peygamberin müdahalesi ile
son bulmu�tur.
3- Son mana ise tasavvufîdir. “Kendinizi öldürün”den kasıt maddî ölüm de�il,
nefsin öldürülmesidir.5
1 Bkz. Ate�, “Altın Buza�ıya Tapma” , Kur’an Ansiklopedisi, C. III, s. 89. 2 Çıkı�, 32: 1–4, 7–8, 19–24; Ayrıntılı bilgi için bkz. Güç, Çe�itli Dinlerde ve �slâm’da Kurban, s. 184. 3 Ate�, “Altın Buza�ıya Tapma” , Kur’an Ansiklopedisi, C. III, s. 90. 4 Bakara, 54. 5 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 164–165.
54
Günümüzde birçok oryantalistin benimsedi�i, Kur’an kıssalarının Kitab-ı
Mukaddes ya da Hıristiyan çevrelerinden adapte edildi�i fikrine ra�men, konumuz olan
kıssanın Kur’an’da ve Kitab-ı Mukaddes’de, özde aynı ayrıntıda farklı oldu�unu
görmekteyiz.1
Altın buza�ıya tapma meselesi görüldü�ü gibi �srailo�ullarının sabırsız ve
Rabbe itaatsiz olduklarının bir kanıtıdır. Peygamberleri ba�larında olmayınca hemen
da�ılıveren bir toplumu Harun bile toplayamamı� ve bu sebeple Musa’dan azar
i�itmi�tir. Fakat Musa olayın iç yüzünü dinleyince kendisi ve karde�i için Allah’tan af
dilemi�tir. Sâmirî’ye olayın hesabını soran Musa, onun �iddetli bir azap ile
kar�ıla�aca�ını kendisine bildirmi�tir. �srailo�ulları yaptıklarından pi�man olmak yerine,
a�a�ıda temas edece�imiz üzere, bir sonraki safhada da Musa’ya Allah’ı görme
isteklerini belirtmi�lerdir.
2.7. �srailo�ulları’nın Allah’ı Görmek �stemesi ve Allah’ın Buluttan Gölge �çinde
Gelmesi Meselesi
�srailo�ulları Allah’ı görmek istemi�tir. Bu olay Kur’an’da �öyle
anlatılmaktadır: “Ey Musa, biz Allah’ı açıkça görmedikçe sana inanmayız demi�tiniz de
derhal sizi yıldırım yakalamı�tı; siz de bunu görüyordunuz. Sonra belki �ükredersiniz
diye sizi ölümünüzün ardından tekrar diriltmi�tik.”2 Bu iste�i kabul eden Musa Allah’ın
emri ile yetmi� ki�i seçip Rabbin huzuruna çıkmı� ve onunla konu�mu�tur ama konu�ma
ile yetinmeyen yetmi� ki�i Allah’ı görmekte ısrar edince onları �iddetli bir sarsıntı
tutmu� ve hepsi baygın dü�mü�tür.3
Onların bayıldı�ını gören Musa öldüklerini sanıp tela�a kapılmı� ve kavminin
kendisini bu ki�ileri götürüp öldürmekle suçlayacaklarını dü�ünerek Rabbine niyaz
etmi�, “... (hepsi baygın dü�tüler) Musa dedi ki: ‘Rabbim dileseydin, bunları da beni de
daha önce helak ederdin. �çimizden bazı beyinsizlerin yaptıklarından ötürü bizi helak
mi edeceksin?’ Bu i� senin imtihanından ba�ka bir �ey de�ildir...”4 ayeti ile korkusunu
dile getirmi�tir.5
1 Bkz. Kadir Albayrak, “�srailo�ullarının Altın Buza�ısı ve Kızıl �nek’i”, Bilimname V, 2004, s. 91 2 Bakara, 55–56, bkz. Nisa, 153; A’râf, 155. 3 A’râf, 155. 4 A’râf, 155. 5 Ate�, “�srailo�ulları”, Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 362.
55
Süleyman Ate�, Bakara suresi 55.ayette geçen “sâ’ika”yı gök gürültüsü ve
vurdu�u yeri yakan, canlıyı öldüren yıldırım olarak açıklamı�tır. Ate�’e göre, “sâ’ika”
azabın gürültüsü anlamını ta�ır ki, burada kasıt Allah’ı görmek isteyenlerin bu �iddetli
ses ile irkilip kendilerinden geçmelerinin anlatılmasıdır.1 Bu olay Tevrat’ta da
anlatılmaktadır.2
Allah’ı görme istekleri kendilerini �iddetli bir azabın yakalamasıyla (�im�ek
çarpması) sona eren �srailo�ulları uslanmamı� olsa gerek ki, tekrar Allah’ın kendilerine
görünmesini dile getirmi�lerdir.
“Onlar ille, buluttan gölgeler içinde Allah’ın ve meleklerin gelmesini ve i�in
bitirilmesini mi bekliyorlar? Hâlbuki bütün i�ler Allah’a döndürülüp götürülecektir.”3
Ate�, ayetin nüzul sebebi olarak bildirilen üç görü�ü �u �ekilde zikreder: Birinci
ihtimale göre ayet, bir yandan Müslüman olmu� ama di�er yandan da Yahudili�in bazı
hükümlerine ba�lı kalan Kitap Ehli’nden Müslüman olanlar hakkında inmi�tir. �kincisi;
ayetin Müslüman görünüp de içten kâfir olanlar hakkında inmi� oldu�udur. Son olarak
ayet, Müslüman olup da dinin hükümlerine tam riayet etmeyen, gev�ek davranan
ki�ilere uyarı niteli�indedir.4
Bazı kelamcılar ayetteki “Allah’ın gelmesini” Allah’ın emrinin gelmesi, azabın
gelmesi vb. �ekillerde te’vil etmi�lerdir. Râzî’ye göre, bundan bir önceki, “Ey
inananlar, hepiniz �slâm’a girin...” ayeti Yahudileri kastetmektedir. Bu sebeple 210.
ayet de onların halini anlatmaktadır. Çünkü Yahudiler Allah’ın bulutların gölgesi
arasında Sînâ Da�ı’nda Musa’ya göründü�ünü söylüyorlardı.5 Olayın di�er bir boyutu
da bu iste�in Hz. Muhammed’e Kurey� kâfirlerince söylenmi� olabilece�idir. Zira
onların da böyle talepleri mevcuttur.6 Son olarak Ate� ayetin, “görmedi�imiz �eye
inanmayız” diyen Yahudilerin ba�larına gelecek azaba i�aret etti�ini açıklamı�tır.7 ��te
bu istekler sonucu daha önce Allah’ı görme talebinde bulunan �srailo�ullarının ba�larına
gelenlerin ibret olması sebebiyle �u ayetler zikredilmi�tir: “�srailo�ullarına sor, onlara
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 167–168. 2 Bkz. Sayılar, 16: 1–35. 3 Bakara, 210. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 354–355. 5 Çıkı�, 19. 6 Bkz. Furkân, 21; En’âm, 8; Hûd, 17; �srâ, 92. 7 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 354.
56
nice açık ayetler verdik. Kim Allah’ın kendisine gelen nimetini de�i�tirirse bilsin ki,
Allah’ın cezası çetindir.”1
Esasen, inanmakta problem ya�ayanların garip isteklerinden bahseden bu
ayetlerde, Allah’ın azabının çetin oldu�u hatırlatılmaktadır.
2.8. �srailo�ullarına Bir �nek Kesmelerinin Emredilmesi
�srailo�ullarından çocu�u olmayan bir adamın ye�eni, mirasını ele geçirmek için
onu öldürmü�, cesedi ba�ka birinin evinin önüne koyup ona iftira atarak diyet almak
istemi�tir. Adam suçu kabul etmeyince iki taraf da silahlara davranmı�, bu esnada yol
gösterici bir zat sayesinde Musa’ya danı�ılmı�tır. Musa da vahye dayanarak özelliklerini
Allah’ın belirtti�i bir inek kesmelerini ve bir parçası ile maktule vurmalarını
emretmi�tir.2 “Musa kavmine ‘Allah size bir inek kesmenizi emrediyor’ demi�ti. ‘Bizimle
alay mı ediyorsun?’ dediler… Bizim için Rabbine dua et, onun ne oldu�unu bize
açıklasın, dediler…”3 �srailo�ullarının buradaki �a�kınlı�ı eskiden tanrı saydıkları
buza�ıya atfettikleri kutsallıktan hala kurtulamamı� olmalarındandır. Bu sebeple
ayetlerin devamında sürekli ine�in özelliklerinden sorup i�i yoku�a sürmü�lerdir.4
Zorla kestikleri ine�in bir parçasıyla öldürülen ki�iye vurmaları istenmi�tir.
“Hani siz bir adam öldürmü�tünüz de onun hakkında birbirinizle atı�mı�tınız, oysa
Allah gizledi�inizi ortaya çıkaracaktır. Onun için: (�ne�in) bir parçasıyla o
(öldürülen)’na vurun demi�tik. ��te Allah, böylece ölüleri diriltir, size ayetlerini gösterir
ki dü�ünesiniz.”5 Bu ayetin tefsirinde Ate�, kesilen ine�in bir parçasıyla ölen ki�iye
vuruldu�unu ve maktülün dirilip kendisini ye�eninin öldürdü�ünü söyledi�ini beyan
eder. Ate�’e göre ayetlerin amacı, Allah’ın �srailo�ullarına öldükten sonra dirilme
hakkında bir mucize göstermesidir.6 Fakat onlar hiçbir zaman içtenlikle
inanmamı�lardır.
Bu kıssa eldeki mevcut Tevrat’ta bulunmaktadır. Tesniye 21. Bab’da, kırda
katili belli olmayan bir adam görüldü�ü zaman yapılması gerekenler anlatılıyorsa da,
olay Kur’an’ın bahsetti�i boyutta de�ildir. Ate�, bu anlatılan olayların Peygamberimiz
1 Bakara, 211. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 181. 3 Bakara, 67-68. 4 Bkz. Bakara, 69-72. 5 Bakara, 72-74. 6 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 181-183.
57
zamanındaki Tevrat nüshalarında mutlak suretle bulundu�unu söylemi�, bu olayların
Tevrat’ta bulunmaması durumunda ise, Yahudilerin Kur’an’a itiraz etmesi gerekti�ini,
ama tarihte böyle bir �eye rastlanmadı�ını ifade etmi�tir.1
Bu ayetlerde de görüldü�ü üzere �srailo�ulları Allah’ın emrini bir defada
yapmak yerine sorularla bu emri geciktirmi�tir. Kendilerine tekrar dirili�in gösterildi�i
bu büyük mucizeden bile etkilenmedikleri anla�ılmaktadır. Çünkü ayetin devamında,
“Sonra yine bunun ardından kalbiniz katıla�tı, �imdi onlar ta� gibi hatta daha da
katıdır…”2 buyurulmaktadır.
2.9. �srailo�ullarının �lahî Sözleri Tahrifi, Müslümanlarla Alay Etmeleri ve Selam
Olayı
Yahudiler yaptıkları hatalardan dönmemekte ısrar edince onların acımasızlı�ı ve
duygusuzlu�u, “…Onlar ta� gibi, hatta daha da katıdır”3 ayeti ile dile getirilmi�tir. ��te
kalpleri böyle katı olan insanların da tabiatları gere�i ilahî kelamı bilseler bile, onu
de�i�tirmeleri ya da inkâr etmeleri zor de�ildir. Dolayısıyla böyle insanları tanımlamak
için �u ayetler indirilmi�tir: “�imdi (ey mü’minler) siz, bunların size inanmalarını mı
umuyorsunuz? Oysa bunlardan bir grup vardı ki, Allah’ın sözünü i�itirlerdi de dü�ünüp
akıl erdirdikten sonra, bile bile onu de�i�tirirlerdi. �nananlara rastladıkları zaman…
Aklınızı kullanmıyor musunuz?’ derler. Bilmiyorlar mı ki Allah onların gizlediklerini ve
açı�a vurduklarını biliyor? Onların içinde bir de ümmîler ver ki, Kitab’ı bilmezler,
bütün bildikleri birtakım kuruntular, onlar sadece zan içinde bulunurlar. Vay haline o
kimselerin ki, Kitab’ı elleriyle yazıp az bir paraya satmak için: ‘Bu Allah katındandır’
derler. Ellerinin yazdı�ından ve kazandıklarından ötürü vay haline onların!”4
Ayette de görüldü�ü üzere, tamamen siyasî ve çıkar amaçlı olarak Yahudilerden
bir kısım Allah’ın sözünü bilerek tahrif etmi�lerdir. 76. ayette bu insanların içinden
bazıları, “Hz. Muhammed’e gelen sözlerle bizim Kitabımız uyu�maktadır” demi�ler
ama di�er Yahudilerce sert bir dille uyarılmı�lardır. 78. ayette de bunların içinde
bulunan ümmîlerin bile bu tartı�malara katıldı�ı ve dü�ünmeden konu�tukları
belirtilmektedir. Tevrat’ı elleri ile yazmaları ve az bir paraya satma olayı ise Ate�
tarafından Tevrat’ı de�i�tirmek de�il, onun ayetlerine yorum getirmeleri �eklinde
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 182. 2 Bakara, 74. 3 Bakara, 74. 4 Bakara, 76–80.
58
açıklanmı�tır. Yahudiler yazdıkları tefsirler, �erhler ve ahkâm kitaplarında ayetleri
i�lerine geldi�i gibi yorumlamı�lardır. Bu davranı�larla toplumu yanıltıp kendi ba�larına
hüküm verenlerin de1 79. ayette hallerinin çok acı olaca�ı belirtilmi�tir.2
Yahudilerin, sözleri çarpıtmalarına en güzel örnek �u ayetlerdir: “Görmedin mi
�u kendilerine Kitab’dan bir pay verilenleri: Sapıklı�ı satın alıyorlar, istiyorlar ki siz de
yolu sapıtasınız… Yahudilerden öyleleri var ki kelimeleri yerlerinden tahrif ediyorlar.
Dillerini e�ip bükerek ve dini ta�layarak: ‘��ittik ve itaat ettik’, ‘Dinle dinlemez olası’,
‘râinâ’ diyorlar. E�er onlar ‘i�ittik ve itaat ettik’, ‘Dinle bize bak’ deselerdi elbette
kendileri için daha do�ru olurdu. Fakat Allah inkârlarından dolayı onları lanetlemi�tir,
pek az inanırlar.”3 Bu ayetlerde “Kitap’tan kendilerine pay verilenler”4den kasıt, Tevrat
hakkında azçok bilgi sahibi olanYahudi din bilginleridir. �lerleyen ayetlerde ise
Yahudilerin yaptıkları tahriflerden bahsedilmektedir. Hatta bu ayet “Kulak ver ya
Muhammed! Sana anlatalım.” �eklinde peygamberle kabaca konu�an Yahudi
büyüklerinden olan Rifâa �bn Zeyd gibiler hakkında nazil olmu�tur.5 Yahudilerden
bazılarının bilerek kelimeleri yanlı� söylemeleri ve a�ız hareketleri ile Müslümanlarla
dalga geçmeleri ba�ka ayetlerde de zikredilmi�tir.6
Nisa 46. ayette ise: “Tevrat’ı ve onda bulunan Peygamberimizin vasıflarını tahrif
ettikleri gibi (Semi’nâ ve atâ’nâ: ��ittik ve itaat ettik) yerine (Semi’nâ ve asaynâ: ��ittik
ve isyan ettik) (�sma’: dinle) yerine (�sma’ gayra musma’in: Dinle dinlemiyesice!) ve
(unzurnâ: Bize bak, bizi gözet) yerine (râ’inâ: Bizim çoban) derledi.”7
Yahudilerin de�i�tirmi� oldukları bu sözler tahkir ifade eden sözlerdir.
Müslümanların ba�langıçta Rasûlullah’a “râina: Bize riayet et, halimize acı, bizi gözet”
diye hitab etmesi ile dalga geçen Yahudiler “râ’inâ” diyerek anlamı çarpıtmı�tır. Bu
sebeple, “Ey iman edenler “râinâ” demeyin, “bize bak, bizi gözet” deyin ve (size
emredileni) dinleyin. Kâfirler için acı bir azap vardır”8 ayetinin nazil olması ile
Müslümanlar “râinâ”yı kullanmaktan men edilmi�tir.9
1 Bkz. Nahl, 116. 2 Bkz.Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 188. 3 Nisa, 44-47. 4 Bkz. Bakara, 85; Mâide, 13, 43-44. 5 Bkz. Süleyman Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 293. 6 Bkz. Âl-i �mran, 78; Mâide, 41. 7 Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 294. 8 Bakara, 104. 9 Bkz. Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 295. Ayrıca Bkz. Yüce Kur’an’ın
Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 211–212; “�sraio�ulları” , Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 422–424.
59
Ayrıca Ate�, Bakara 104. ayetin tefsirini yaparken Kurtubî’nin �u görü�üne
katılmamakla birlikte tefsirinde yer vermi�tir. Kurtubî’ye göre: “Yüce Allah önceki
ayetlerde Yahudilerin kendi peygamberlerine ve Hz. Muhammed’e kar�ı edebe aykırı
davrandıklarını anlattıktan sonra Müslümanlara, Hz. Muhammed’e kar�ı edepli olup
kaba sözler sarf etmemelerini söylemi�tir.”1 Fakat Ate�, bu ayetlerin Müslümanları
de�il Yahudileri uyardı�ını bildirir.
Yahudiler sözleri çarpıtmakla beraber ka�ları ve gözleri ile Müslümanları
çeki�tirip “selam” kelimesini de “sâm” (ölüm) olarak de�i�tirmi�, böylece
Peygamberimize selam verirken “essâmu aleyk” (canın çıksın) diyerek ona ölüm
temennisinde bulunmu�lardır. Bu sebeple �u ayetler nazil olmu�tur: “Görmedin mi sen
�u adamları ki, gizli gizli konu�maktan men edildikleri halde yine o men edildikleri i�e
dönüyorlar, günah, dü�manlık, elçiye isyan hususunda gizli gizli konu�uyorlar. Sana
geldikleri zaman seni, Allah’ın selamladı�ı bir tarzda selamlıyorlar ve kendi içlerinde
de: ‘Bu dedi�imizden ötürü Allah bize azab etse ya’ diyorlar. Cehennem onlara yeter.
Oraya gireceklerdir. Ne kötü gidilecek yerdir orası!”2
Ate�, Yahudi ve münafıkların bir araya gelip fısılda�maları, mü’minlere tuzak
kurup, ka� göz i�areti yapmalarını Peygamberimizin men etti�ini ama onların bu i�lere
devam etmeleri sonucu bu ayetin nazil oldu�unu aktarmı�tır. Ayrıca konu ile il�ili
olarak, Hz. Ai�e’nin, Yahudi bir grubun Peygamberimizi “ölüm senin üzerine olsun”
diyerek selamlayınca, kendisinin olaya çok kızıp müdahale etti�ini ama Rasûlullah’ın
kendisine sakin olmasını telkin edip, Allah’ın yumu�aklı�ı sevdi�ini söyledi�ini
aktarmı�tır. Bu sebeple Yahudiler yaptıklarının kar�ılı�ını cehennem olarak
alacaklardır.3
Ayetlerden de anla�ılaca�ı gibi Yahudiler bazı kelimeleri i�lerine geldi�i gibi
kullanmı�lar, Tevrat’ın kendisinde de�il ama yorumunda de�i�iklikler yapmı�, Allah’ın
kendilerinden söz almasına ra�men (Allah, kendilerine kitap verilenlerden: ‘Onu
mutlaka insanlara açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz!’ diye söz almı�tık…)4 sözleri
çarpıtmı� ve para kar�ılı�ında satmı�lardır. Sonuçta Kur’an’ın hak oldu�unu gören
Kitap Ehli’nden birkaç ki�i Müslüman olsa da5 büyük kısmı beklenen peygamberin
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 212. 2 Mücâdele, 8. 3 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, �stanbul 1991, C. IX, s. 316–318; �slâm’a �tirazlar ve
Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 304–305. 4 Bkz. Âl-i �mrân, 187. Bkz. Mâide, 12–13. 5 Bkz. Â’raf, 157; Kasas, 52–53; Mâide, 82–83.
60
kendi aralarından çıkmaması, inat, kibir ve çekememezlik gibi sebepler ile Tevrat’tan
bazı parçaları saklamı�lardır.
Ate� kendi kanaatine göre, bu saklama olayının Kitap Ehli’nin bazı ayetlerin
haklarında delil olarak kullanılmasından korktuklarından dolayı oldu�unu dile
getirmi�tir. Bu sebeple çıkarılan kısmın, Kitap zamanla yazıya geçirilirken unutulup yok
oldu�unu, Kur’an’ın anlattı�ı olayların peygamber zamanındaki nüshalarda oldu�unu
ama günümüz nüshalarında bulunmadı�ını açıklamı�tır. Mesela Ate�, Ye�u Kitabı’nın
10. Babında, “Ve millet dü�manlarından öç alıncaya kadar Güne� durdu ve Ay yerinde
kaldı. Ya�ar Kitabı’nda bu yazılmı� de�il midir?” denildi�i halde Tevrat’ta böyle bir
Kitab’ın olmadı�ını söyler. Yine II. Tarihler 11. Babda bahsedilen peygamber �emâya
ve Gören �dda adlı Kitap ve I. Krallar 11. Babda geçen Süleyman’ın ��leri Kitabı da
günümüz Tevrat nüshaları arasında yoktur. ��te Ate�, bu örnekleri vererek eldeki Tevrat
nüshaları içinde geçen cümlelerden bazı Tevrat parçalarının kayboldu�unu görü�lerinde
bildirmi�tir.1 Bu sebeple Kur’an, kitaplarını sırf çıkarları u�runa de�i�tiren Yahudi
toplumunun kalplerinin katıla�tı�ını ve lanetlendiklerini �u ayet ile bildirmi�tir:
“Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalplerini katıla�tırdık.”2
2.10. �srailo�ullarına Verilen Nimetler ve Nankörlükleri
Allah �srailo�ullarına çe�itli nimetler vermi�tir3. Bu nimetlere kar�ı
�srailo�ullarının takındıkları olumsuz tavırlar ile ba�larına gelen ve gelecek olan azaba
birçok ayette de�inilmi�tir. Allah �srailo�ullarını “âlemlere üstün” kılmı�,4 Firavun’un
erkek çocuklarını öldürdü�ü zamanlarda Musa’yı sa� salim kurtarmı�5 ve pe�lerine
takılan Firavun’u denizde bo�mu�tur.6 Musa’nın Allah ile görü�meye gitmesi üzerine
geçen kırk günlük süre içinde kavminin altın bir buza�ı yapıp ona tapmalarını
affetmi�tir.7 �srailo�ullarının Allah’ı görme istekleri bile geri çevrilmemi� ama burada
ki tutumları sebebiyle ba�larına bir azab gelmi�tir.8 Yine de bu topluma verilen nimetler
Allah’ın merhametine en güzel örnektir.
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, �stanbul 1989, C. II, s. 496. 2 Mâide, 13. Bkz. Bakara, 74. 3 Ayrıntılı bilgi için bkz. Sayı, Firavun, Haman ve Kârun Kar�ısında Hz. Musa, s. 259–272. 4 Bakara, 40, 42, 47; A’râf, 140; Duhân, 32. 5 Bakara, 49; Kasas, 4; �brahim, 6. 6 Bakara, 50; A’râf, 138; Yunus, 90; Tâhâ, 77–78; �uarâ, 60–66. 7 Bakara, 51–52; Nisa, 153; A’râf, 152–153. 8 Bakara, 55–56; Nisa, 153.
61
2.10.1. Menn ve Selvâ ile On �ki Gözeden Su Çıkması
Allah �srialo�ullarına nimet olarak “menn” ve “selvâ” vermi�tir: “Bulutu sizin
üzerinize gölgelik çektik, size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size verdi�imiz güzel
rızıklardan yeyin dedik ama onlar bize de�il kendilerine zulmediyorlardı.”1 Ate� ayetin
tefsirinde menn ve selvâyı açıklarken di�er müfessirlerin de görü�lerine de�inmi�tir. Tîh
(çöl)’de kalan �srailo�ulları üzerlerini kaplayan bir bulut ile serinlemi�ler ayrıca
kendilerine a�açlardan bol bol reçineler verilmi�tir. Ayrıca �srailo�ullarına beslenmeleri
için hazır yiyecekler indirilmi�tir. Katâde’ye göre verilen bu yiyecekler kardan beyaz,
baldan tatlı olup, tan yerinin a�arması ile güne�in do�ması arasında ya�ar ve herkes
günlük yiyece�ini alırdı. Bazı müfessirler de “menn”i “zahmetsizce kazanılan yiyecek
ve içecek çe�idi” olarak tanımlamı�, tek bir çe�it olmadı�ını da bildirmi�lerdir.2
Bu olay Kitab-ı Mukaddes’te de geçmektedir. �srailo�ulları sabah kalktıklarında
topra�ın üzerinde bir �eyler görüp “bu nedir?” diye sormu�lar, Musa da onlara: “Bu
Rabbin yemek için size verdi�i ekmektir” demi�tir. “Onun adını man koydular, o ki�ni�
tohumu gibi beyaz ve lezzeti ballı yufka gibiydi.”3 Çıkı� 16. Bab’da bıldırcın etinden,
verilen menn’den, bu yiyece�i herkesin alabilece�inden, altıncı gün bu yiyecekten iki
kat verilip yedinci gün ise Sebt dolayısıyla kimsenin yerinden çıkmaması gerekti�inden
ve bu yiyece�in kırk yıl boyunca devam etti�inden bahsedilir.4
Tekrar Kur’an’a dönecek olursak ayetlere göre �srailo�ullarına sadece yiyecek
de�il su verildi�ini de görürüz: “Biz onları (Yakub’un on iki o�lundan gelen) on iki
torun kabileye ayırdık. Kavmi kendisinden su isteyince Musa’ya: ‘Asânla ta�a vur’ diye
vahyettik. Ta�tan on iki göze yaptık ve onlara kudret helvası ile bıldırcın eti
indirdik....”5
Kendisinden su isteyen kavmi için Musa de�ne�ini Allah’ın adı ile ta�a vurmu�,
on iki boya ayrılan �srailo�ulları için on iki ayrı kaynak fı�kırmı�tır.6 Allah kızgın
çöllerde bile �srailo�ullarını korumu�, onlara yiyecek ve içecekler ihsan etmi�tir. Fakat
�srailo�ulları bu nimetler kar�ısında �ükretmemi�lerdir.
1 Bakara, 57, bkz. A’râf, 160; Tâhâ, 80–83. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 169. 3 Çıkı�, 16: 14–16, 31. 4 Ayrıntılı bilgi için bkz. Çıkı�, 16. 5 A’râf, 160. Ayrıca bkz. Bakara, 60. 6 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 404; Ate�, “�srailo�ulları” , Kur’an Ansiklopedisi, C.
X, s. 374–378.
62
“Hani siz demi�tiniz ki: ‘Ey Musa! Biz bir yeme�e dayanamayaca�ız, bizim için
Rabbine dua et de bize yerin bitirdi�i sebzesinden, acurundan, sarımsa�ından,
mercime�inden, so�anından çıkarsın.’ (Musa) ‘�yi olanı daha a�a�ı olanla mı
de�i�tirmek istiyorsunuz? Bir �ehre inin, orada sizin istedi�iniz var’ demi�ti. Üzerlerine
alçaklık ve yoksulluk damgası vuruldu. Allah’ın gazabına u�radılar. Öyle oldu, çünkü
onlar, Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı.
�syana daldıkları, sınırı a�tıkları için bunu hak ettiler.”1 Ayetten de anla�ılaca�ı gibi bir
çe�it yeme�e dayanamayan �srailo�ulları her yerde bulunabilecek basit �eylerle
kendilerine indirilen nimetleri bir tutmaları yüzünden cezalandırılmı�lar, bu sebeple
peygamberleri onlara Allah’ın emri üzerine “�ehre inin” demi�tir. Ate�’in açıklamasına
göre “Ya�adıkları mutlulu�un kadrini bilmeyen �srailo�ullarına gitmeleri emredilen
mısr, nekire oldu�u için kent demek olup, Filistin kentlerinden biridir. Oradan kafasına
göre ayrılanlar sapmı�, Allah’ın gazabına u�ramı� ve ayrıca a�ır vergiler altında
ezilmi�lerdir.”2 Yahudiler Allah’ın verdi�i bu nimetlerin �ükrünü bilememi�ler, onlara
yapılan hatırlatmalar hep bo�a gitmi�tir. “Ey �srailo�ulları! Size verdi�im nimeti ve sizi
âlemlere üstün kılmı� oldu�umu hatırlayın.”3 Bu ve benzeri ayetlere ra�men
�srailo�ulları kendi ba�larını belaya sokup azaba duçar olmu�lardır.
Ate�, tefsirinde “üstün kılma” ile ilgili ayetleri çokça zikretmesine ra�men bu
ayetlerle ilgili geni� bir açıklama yapmamı�tır. Bu ayetlerden, sürekli kendilerine nimet
verildi�i halde bunun kıymetini bilmeyen �srailo�ullarının uyarılması konularında
yararlanmı�tır. Ate�, ayrıca �srailo�ulları ile ilgili ayetleri olabildi�ince geni� açıklamı�
ve Kitab-ı Mukaddes’ten örnekler ile açıklamalarını zenginle�tirmi�tir.
2.10.2. Arz-ı Mev’ûd’a Girmede Korkaklık Etmeleri ve Kırk Yıl Çölde Kalmaları
Bir millete peygamber gönderilmesi belli ba�lı bir nimettir. “Musa kavmine
demi�ti ki: Ey kavmim! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Zira (O) aranızda
peygamberler var etti, sizi krallar yaptı ve size, dünyrda hiç kimseye vermedi�ini verdi.
Ey kavmim, Allah’ın size yaz(ıp nasip et)di�i Kutsal Topra�a girin, arkanıza dönmeyin
yoksa kaybedersiniz! Dediler ki: Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya gireriz. (Allah’tan)
korkanlardan, Allah’ın nimet verdi�i iki adam dedi ki: Onların üzerine kapıdan girin,
e�er kapıdan girerseniz, muhakkak ki siz galip gelirsiniz. Haydi, e�er inanıyorsanız 1 Bakara, 61. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 172. 3 Bakara, 122; ayrıca bkz. Bakara, 40, 47, 211; A’râf, 140; Duhân, 32.
63
Allah’a dayanın! Dediler ki: Ey Musa! Onlar orada oldu�u sürece biz oraya girmeyiz.
Sen ve Rabbin gidin, sava�ın, biz burada oturuyoruz! (Musa) Ya Rabbi, dedi. Ben
kendimden ve karde�imden ba�kasına malik de�ilim. Bizimle o yoldan çıkmı� toplumun
arasını ayır! (Allah) buyurdu ki: Orası onlara kırk yıl yasaklandı. O yerde �a�kın �a�kın
dola�acaklardır. Sen, yoldan çıkmı� o toplum için üzülme.”1
�srailo�ulları kendilerine verilen bunca nimetler kar�ısında Allah’ın emirlerine
rahatlıkla kar�ı çıkmı�tır. Allah onlara Arz-ı Mev’ûd’a2 girip sava�tan korkmamalarını
emretmi� ama onlar korkaklık etmi�tir. �çlerinden iki mü’min ve Musa’nın çabaları bo�a
çıkmı�, Musa da bu durum kar�ısında Allah’tan özür dileyip kendisini söz dinlemeyen,
korkak kavmi ile bir tutmamasını istemi�tir. Ate�, bu olayın Sayılar 13. ve 14. Bablarda
ayrıntılı olarak anlatıldı�ını belirtmi� ve konu ile ilgili pasajların tamamına tefsirinde
yer vermi�tir.3
Ate� bu ayetlerin ini� sebebine rastlayamadı�ını, muhtemelen bu ayetlerin
Hıristiyanların sapıklıklarını anlatan ayetlerin ardından Yahudilerin nankörlüklerini
belirtmek üzere onlarla birlikte ya da hemen sonra indi�ini belirtmi�tir.4 Ate�, sava�
olayını Bakara 58–61. ayetlerin tefsirinde �öyle açıklamı�tır: Allah’ın �srailo�ullarına
sava�masını emretti�i kavim Arz-ı Mev’ûd’da oturan kâfir Amelikalılardı. Onlarla
sava�mamaları yüzünden �srailo�ulları ceza olarak kırk yıl çölde kalmı�lardır. Daha
sonra Beyt-i Mukaddes’e yürüyüp orayı fethetmi�lerdir. Allah oranın fethi sonucu
böbürlenmeden, fethedilen �ehrin kapısından secde ederek, alçakgönüllülükle
girmelerini, girerken de “hitta” (bizi ba�ı�la) demelerini emretmi�tir. Fakat onlar “hitta”
yerine “hinta” (bu�day) diyerek maddî menfaat istemi�ler ve kibirlenerek �ehrin
kapısından girmi�lerdir.5 “Demi�ti ki: �u kente girin, orada diledi�iniz yerde bol bol
yiyin, secde ederek kapıdan girin ve “hitta” (Ya Rabbi bizi affet) deyin ki, biz de sizin
hatalarınızı ba�ı�layalım... derken o zalimler onu kendilerine söylenenden ba�ka bir söz
ile de�i�tirdiler. Biz de yaptıkları kötülüklerden dolayı o zulmedenlerin üzerine gökten
bir pislik (azâb) indirdik.”6
1 Mâide, 20-26. 2 Vadedilen toprak anlamına gelir. Tevrat ve Kur’an’a göre Allah’ın �brahim ve çocuklarına vermeyi
vadetti�i Kenan (Filistin ve �am ) diyarıdır. Bkz. Tekvin, 12: 7. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 504. 4 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 503-504. 5 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 171. 6 Bakara, 58–59; ayrıca bkz. A’râf, 161.
64
Ate�’in aktardı�ına göre, bu ayetlerde anlatılanların büyük bir kısmı Kitab-ı
Mukaddes’in Çıkı�, Sayılar ve Tesniye kitaplarında çok detaylı bir �ekilde yer
almaktadır. Fakat Kitab-ı Mukaddes’te geçen peygamberlere yakı�mayacak i� ve sıfatlar
Kur’an’da yer almaz.1
2.10.3. �srailo�ullarından Alınan Misak ve Sözlerinde Durmamaları (Da�ın
Ba�larına Kaldırılması, Kendi Irkda�larıyla Sava�maları, Hakkı Görmek
�stememeleri)
Tarihin akı�ı içinde Allah, �srailo�ullarından çe�itli sözler almı�, fakat her sözün
sonu hüsranla sonlanmı�tır. Yahudiler verdikleri sözleri bir türlü tutamamaları sebebiyle
cezalandırılmı�lardır.
“Ey �srailo�ulları! Size verdi�im nimetleri hatırlayın, bana verdi�iniz sözü tutun
ki, ben de size verdi�im sözü tutayım…”2 ayetinde ve daha birçok ayette Allah,
�srailo�ullarından verilen nimetleri dü�ünmelerini, sözlerinde durmalarını, Kur’an’a
inanmalarını ve inen Kur’an’da kendi kitapları ile uyu�an yerlerin oldu�unu gördükleri
halde gerçe�i gizlememelerini istemi�tir. Ate�, “�srailo�ullarına inen “misak”la ilgili
ayetlerin geneli �srailo�ullarına hitap etse de ayetlerin sözgeliminden hitabın daha çok
Yahudi bilginlerini kapsadı�ını görmekteyiz” yorumunu yapmı�tır.3
Allah, �srailo�ullarının verdi�i sözü tutmamaları yüzünden da�ı üzerlerine
kaldırmı�tır: “Bir zaman da sizin sözünüzü almı�, üzerinize da�ı kaldırmı�tık. ‘Size
verdi�imizi kuvvetle tutun, içinde olanı hatırlayın ki (azabımızdan) korunasınız.’
(demi�tik). Ardından yine dönmü�tünüz; e�er Allah’ın size iyili�i ve merhameti
olmasaydı, elbette ziyana u�rayanlardan olurdunuz.”4
Ate�’in aktardı�ına göre, burada Allah’ın �srailo�ullarından aldı�ı söz, hitap
edilen toplumca bilindi�i için izah edilmemi�tir. Hitap Hz. Peygamber dönemi
Yahudilerinedir. Onlar bu olayları kendi kitaplarında okuyup halka anlatmaktaydılar.
Müfessirimize göre, Kur’an’ın amacı da onları, uyanmaya davet olup, bu olayları ana
hatları ile kendilerine hatırlatmaktır.5
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 404. 2 Bakara, 40; bkz. Bakara, 47, 63–64, 83–85; Âl-i �mrân, 81, 187; Mâide, 12. 3 Bkz.Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 151–152. 4 Bakara, 63-64; bkz. Bakara, 93. 5 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 177.
65
Ate�, “da�ın kavim üzerine kaldırılması” olayına ise elde bulunan Tevrat
nüshalarında rastlayamadı�ını, ama Allah’ın bulut içinde Musa’ya inmesi esnasında
orada bulunanların çe�itli sarsıntılar geçirdiklerine rastlandı�ını belirtmi�, olayın
Tevrat’ta Kur’an’ın i�aret etti�i biçimde muhakkak oldu�unu, ama bu ayetlerin
saklandı�ını ya da Hz. Peygamber dönemindeki nüshalarının zamanla kayboldu�unu
sözlerine eklemi�tir.1
Da�ın kaldırılması olayında insanlar, da�ın üzerlerine dü�ece�ini sanmı�tır.2
Ayetleri yorumlarken Ate� �öyle der: “Bu, Allah’ın dilemesi ile imkânsız de�ildir, ama
“Allah’ın yasasında bir de�i�iklik bulamazsın”3 ayeti gere�ince de Allah genel yasasını
de�i�tirmez. ��te burada da�ın kalkması olayı bir deprem olabilir. Ama olayın burada
bir mucize olarak anlatılması mutlak surette ya�ananların ola�anüstü bir �ekilde cereyan
etti�ini göstermektedir. Yine de insanlar bazen bunun farkına varamaz ve tabii olay
deyip geçerler”.4
Allah’ın �srailo�ullarından aldı�ı söz birkaç ayetle sınırlı de�ildir. Musa’ya
verilen On Emir de �srailo�ullarının uyması gereken kurallardan olup, onlar
peygamberleri ile bu kurallara uyacaklarına dair söz vermi�lerdir. “Biz
�srailo�ullarından �öyle söz almı�tık: ‘Allah’tan ba�kasına kulluk etmeyeceksiniz,
anaya-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz. �nsanlara güzel söz
söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin!’ Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz; hala da yüz
çevirip duruyorsunuz. Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan
çıkarmayacaksınız diye sizden kesin söz almı�tık; göre göre bunu kabul etmi�tiniz. Ama
siz yine birbirinizi öldürüyorsunuz, sizden bir grubu yurtlarından çıkarıyorsunuz, onları
çıkarmak size yasaklanmı�ken (çıkarıyorsunuz sonra da) esir olarak geldiklerinde
fidyelerini verip kurtarıyorsunuz. Yoksa siz Kitab’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr
mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan ba�ka
nedir? Kıyamet gününde de (onlar) azabın en �iddetlisine itilirler. Allah yaptıklarınızı
bilmez de�ildir.”5
Allah, �srailo�ullarına vermi� oldu�u On Emir’e uymalarını emretmi�, ayrıca
tüm ilahî dinlerin ortak buyru�u olan namazın kılınması ve zekâtın verilmesi konusunda
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 177. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ate�, “�srailo�ulları”,
Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 398–408. 2 Bkz. A’râf, 171. 3 Ahzâb, 62; Fâtır, 43; Fetih, 23. 4 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 178. 5 Bakara, 83–85.
66
onları uyarmı�tır. Söz alınan di�er bir konu da Yahudilerin birbirlerine destek olup,
birbirlerini öldürmemeleri, birbirleri aleyhine yabancılara yardım etmemeleri olup
Yahudiler bu konuda da sözlerine sadık kalmamı�lardır.1
Yahudilerin bu ayette kınanan hareketlerine bakacak olursak, Yesrib (Medine)
Yahudilerinden Nadir O�ullarıyla Kaynuka O�ulları, Hazreclilerle, Kurayza O�ulları da
Evs kabilesiyle ittifak kurmu�lardır. Ate�’in konu ile ilgili açıklamalarına göre Evs ve
Hazrec arasındaki anla�mazlık durumunda her Yahudi kabilesi kendi müttefikinin
yanında yer alır ve kar�ı taraftaki soyda�larını öldürerek esir alırlardı. Sava�ın biti�i ile
de aralarında yardım toplayıp Arap kabilelerine esir dü�en Yahudileri fidye ile
kurtarırlardı.2 ��te ayette kınanan, Yahudilerin bu tutumudur. Arap toplumunun sosyal
karakterine uyan Yahudiler görüldü�ü gibi birle�mek yerine birbirlerine dü�manca
tavırlar sergilemi�, Allah’ın ayetlerini hiçe sayıp “kıyamet günü azabın en �iddetlisi” ile
ikaz edilmi�lerdir.
Yahudilerle ilgili olarak sava� konusunda de�inmek istedi�imiz bir mevzu daha
vardır. Allah �srailo�ullarına çok güçlü bir orduyu yenme nimeti vermi�tir. Peygamber
Yû�â b. Nûn zamanında Kral Tâlût (Saul), kendisinden çok güçlü olan Câlût (Golyat)
ordusunu yenmi�tir. Bu da, inançsız bir toplum ne kadar güçlü olursa olsun iman
gücünün onlara galip gelece�inin kanıtı olmu�tur.3 Bu olayı anlatan ayetler ise hem
Allah’ın �srailo�ullarına verdi�i nimetlerden bahsetmekte hem de hicretin ilk yıllarında
sayıca çok az olan Müslümanlara zaferlerin sayı ile de�il, iman gücü ile kazanılaca�ı
bildirilmektedir.4 Yahudiler yapıları gere�i Allah’ın kendilerine vermi� oldu�u bu
nimetlere nankörlük etmi�, yıllar sonra birbirleriyle dahi sava�mı�lardır.
�srailo�ulları peygamberler ve ilâhî kitaplar hakkında da vahye muhatap
olmu�lar, kendilerinden gönderilecek peygamberlere itaat etmeleri ve kendi
kitaplarındaki ilahî mesajları saklamamaları istenmi�tir.5 Tüm bunlara aldırı� etmeyen
�srailo�ulları tarih boyunca Allah’a kar�ı gelmeye devam etmi�ler, bunun üzerine
ayetlerde de belirtildi�i gibi, lanetlenmi� ve kalpleri katıla�tırılmı�tır. Burada
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 193. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 193. 3 Bkz. Bakara, 246–251. Kitab-ı Mukaddes’te de bu olay benzer �ekilde II. Samuel, 1: 24’te
anlatılmaktadır. 4 Bkz. Ate�, “�srailo�ulları” , Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 474–476; Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da�
Tefsiri, C. I, s. 436. 5 Bkz. Bakara, 100–101; Âl-i �mrân, 187; Mâide, 12–13.
67
Yahudilerin peygamberlerine kar�ı olumsuz davranı�larına da kısaca de�inmek
istiyoruz.
“Andolsun, biz �srailo�ullarından söz almı� ve onlara elçiler göndermi�tik. Ne
zaman bir elçi onlara canlarının istemedi�i bir �ey getirdiyse (gelen elçilerin) bir
kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürüyorlardı. Bir fitne kopmayacak sandılar, kör
oldular, sa�ır kesildiler. Sonra Allah onların tevbesini kabul etti. Sonra yine çokları kör
ve sa�ır kesildiler. Allah yaptıklarını görüyor.” 1Ate�, bu ayetlerin nüzul sebebinin tam
olarak zikredilmedi�ini söylese de, bilindi�i kadarıyla ayetler Peygamberimizi teselli
amacıyla indirilmi�tir. Ayrıca ona hıyanet eden Medine Yahudilerinin de ileride
cezalandırılaca�ı bildirilir. Ayet �srailo�ullarının kör ve sa�ır olmasından da bahseder.
Ate�, bu kör ve sa�ırlıktan kastı açıklarken bazı müfessirlerin görü�lerine yer vermi�tir.
Müfessirlerin görü�üne göre, kör ve sa�ırlık ilk olarak Zekeriyya (a.s.) zamanında
olmu� ve kavmi onu dinlememi�, gösterdi�i yolu da görmemi�tir. �kincisi ise kavmin
Hz. Muhammed’in peygamberli�ini inkâr ederek ona kar�ı kör ve sa�ır gibi
davranmı�lardır. Kaffâl’e göre ise, �srâ suresi 4-6. ayetler2 bu ayetin tefsiri
niteli�indedir .3
Tüm bu ayetlerden de anlayaca�ımız gibi �srailo�ulları genel karakterleri
itibariyle verdikleri sözü tutmayan, kendilerine verilen hiçbir nimete �ükretmeyen,
ba�larına gelenlerden de hiç ders almayan bir toplumdur. Peygamberlerin getirdikleri
kendi çıkarlarına uymayınca hiç tereddüt etmeden hem peygamberleri hem de vahyi
reddetmi�lerdir. Yine de Allah çok merhametli olması sebebiyle onları affetmi� ama
davranı�larını tekrarlamaları yüzünden azaba maruz kalmı�lar, fakat bu azap tüm
�srailo�ullarını kapsamamı�tır. Çünkü Allah tüm Kitap Ehli’nin davranı�larını bir
tutmamı�, kendisine inanıp güzel i� yapanları sevdi�ini ve onların mükâfatının kendi
katında olaca�ını da belirtmi�tir. Bu durum Ate�’in üzerinde önemle durdu�u
konulardandır.
1 Mâide, 70–71. 2 “Kitab’da �srailo�ullarına �u hükmü verdik: ‘Siz o ülkede iki kere fesat çıkaracaksınız ve büyük bir
yükseli�le yükseleceksiniz (çok kabarıp kibredeceksiniz).’ Birincisinin zamanı gelince üzerinize güçlü kullarımızı gönderdik, evlerin aralarına girip (sizi) ara�tırdılar. Bu yapılması gereken bir va’d idi. Sonra tekrar size onları yenme imkanı verdik ve sizi mallarla, o�ullarla destekledik ve sava�çılarınızı ço�alttık.”
3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 36.
68
2.10.4. Cumartesi Yasa�ını Çi�nemeleri ve Mesh Olayı
Bir insanın �eklinin de�i�tirilip hayvan �ekline sokulmasına “mesh” denir.1
Cumartesi yasa�ına uymayan Yahudilerin mesh edilmesi müfessirler arasında farklı
görü�lerin ortaya çıkmasına sebep olmu�tur.
“Onlara deniz kıyısında bulunan kent (halkın)’ın durumunu sor. Hani onlar
Cumartesine saygısızlık edip haddi a�ıyorlardı. Çünkü (Cumartesi günü avlanmaları
yasaklanmı�tı) Cumartesi (tatil) yaptıkları (yasa�a riayet ettikleri) gün, balıklar onlara
akın akın gelirdi. Cumartesi yapmadıkları gün (yani Cumartesi olmayan günlerde ve
veya Cumartesine saygı göstermedikleri zamanlarda) balıklar gelmezlerdi.
(Avlandıklarını anladıkları için artık balıklar gelmez olmu� ve Allah’ın koydu�u yasa�a
uymamalarından ötürü rızıkları daralmı�tı). Biz onları yoldan çıkmalarından ötürü
böyle sınıyorduk.”2
Görüldü�ü gibi Allah �srailo�ullarına Cumartesi avlanmayı yasaklamı�tı.
Ate�’in verdi�i bil�ilere göre, “Deniz kıyısında bulunan bir köy halkı Cumartesi
avlanmak için hileye ba�vurmu�tur. Buranın halkı Cumartesi’nden önce a�larını denize
atıp Pazar günü çekiyorlardı ya da Cumartesi çokça gelen balıkları toplamak için ark
açmı�lardı. Buraya gelen balıklar su azalınca geri dönemiyorlardı. Biriken bu balıkları
toplayan �srailo�ulları böyle bir hileye ba�vurup Allah’ın yasa�ını çi�niyorlardı”.3
Ayetlerin devamına bakacak olursak bu çirkin fiile katılmayanların di�erlerini
uyardıklarını ama onların hatalarında ısrar etmeleri sebebiyle “a�a�ılık maymunlar”a
çevrildiklerini görürüz: “�çlerinden bir topluluk: ‘Allah’ın helak edece�i yahut �iddetli
bir �ekilde azap edece�i bir kavme artık ne diye ö�üt veriyorsunuz?’ dedi. Dediler ki:
‘Rabbimize mazeret (beyan edebilmek) için, bir de belki korunurlar diye (ö�üt
veriyoruz).’ Ne zaman ki onlar kendilerine hatırlatılanı unuttular, biz de kötülükten men
edenleri kurtardık, zulmedenleri de yoldan çıkmaları yüzünden çetin bir azap ile
yakaladık. Kibirlerinden dolayı kendilerine yasak kılınan �eylerden vazgeçmeyince
onlara: ‘A�a�ılık maymunlar olun!’ dedik. Rabbin elbette ta kıyamet gününe kadar
onlara azabın en kötüsünü yapacak kimseler gönderecektir!’ diye ilan etmi�ti. �üphesiz
Rabbin çabuk ceza verendir ve O, çok ba�ı�layan, çok esirgeyendir.”4
1 Süleyman Ate�, Gerçek Din Bu, �stanbul ?, C. II, s. 44. 2 A’râf, 163; bkz. Bakara, 65; Mâide, 60; Nisa, 47, 154. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 178–179. 4 A’râf, 164–167.
69
Tefsirdeki açıklamaların devamına göre �srailo�ulları’nın ba�vurdu�u bu hileye
katılmayanlar, arkada�larını uyarmı�tır. Onların söz dinlemedi�ini gören bazı ö�ütçüler
de onlara söz dinlemedikleri halde niye ö�üt verdiklerini birbirlerine sormu�lardır.
Akıllı arkada�ları ise olaya iki açıklama getirmi�lerdir. Birincisi Allah’a kar�ı
görevlerini yapıp özür beyan edebilmek, ikincisi de belki yola gelirler diye çabalamak.
Fakat sınırı a�anlar ö�üdü de dinlemeyince Allah ö�ütçüleri kurtarmı�, yoldan çıkanları
ise �iddetli azaba çarptırmı�tır. Onları a�a�ılık maymunlara çevirmi�tir.1
Ayetin müfessirler nezdinde problemli kısmı i�te burasıdır. Yasa�ı delen kıyı
halkının maymun olması hakkında iki görü� vardır: Birinci görü�e göre, bu insanlar
gerçekten maymun olmu� ve üç gün maymun kılı�ında kaldıktan sonra ölmü�lerdir.
�kinci görü�e göre de, bunlar sureten de�il sîreten maymun kılı�ına sokulmu�lar;
huyları, sıfatları maymun huyu ve sıfatına benzemi�tir. Ate�, ikinci görü�ün
temsilcilerindendir. Maymunların taklitçi olup, dü�ünce ile hareket etmedi�ini, bu
insanların da maymun gibi davranıp, ayetleri dü�ünmeden, çevresindekilerin yaptıkları
kötü hareketleri taklit etmeleri sebebiyle ceza aldıklarını açıklamı�tır.2
Bu konu ile ilgili Cuma suresi 5. ayete bakmakta da fayda vardır: “Kendilerine
Tevrat yükletilip de sonra onu ta�ımayanların durumu, kitaplar ta�ıyan e�e�in durumu
gibidir” ayetinde Tevrat’ın hükmünü uygulamayanlar sadece kitap ta�ıyan e�ek gibidir,
denilmi� ve burada da manevî bir durum anlatılmak istenmi�tir.3 ��te maymuna
çevrilmenin maddî olarak de�il, manen dü�ünülmesi bu olayı anlamada daha etkili
olacaktır.
Mesh olayı ele�tiriye açık bir konu olması sebebiyle bazı yazarlarca farklı
yorumlanmı�tır. Mesela Turan Dursun, “Din Bu” adlı eserinde bu ayetleri alaycı bir
üslupla kaleme almı�tır. Süleyman Ate� ise, Dursun’un kitabındaki iddialara reddiye
olarak yazdı�ı iki ciltlik “Gerçek Din Bu” adlı eserinin ikinci cildinde Dursun’un mesh
olayını nasıl ele aldı�ına de�inmi�tir.
Dursun, kitabında ravisi sika olmayan bir ki�iden aldı�ı hadise dayanarak �unları
yazmı�tır: “Muhammed �öyle der: �srailo�ullarından bir topluluk yitiktir, ne yaptıkları,
ba�larına ne geldi�i de bilinmiyor. Ben bunların kesinlikle sıçanlara
dönü�türüldüklerine eminim…”4
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 406. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 179. 3 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ate�, “�srailo�ulları” , Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 426–434. 4 Ate�, Gerçek Din Bu, C. II, s. 46.
70
Ate�, ravinin rivayet etti�i hadisi zamanla de�i�tirerek, rivayet etti�ini
bildirmi�tir. Bu sebeple Hz. Ömer de raviyi hadis rivayet etmekten men etmi�tir. Ayrıca
Peygamberimizin böyle bir �ey söylemesi olası gözükmemektedir. Kur’an’da iyi
davranı�larının kar�ılıksız kalmayaca�ı belirtilen Kitap Ehli’nin fare olması mümkün
de�ildir.1 Ate�, “Aynı zamanda bir dâhi olan peygamber insanların fare olmayaca�ını
bilmez mi?” diyerek tek bir habere dayanıp onu suçlayan Dursun’a, kitabında çe�itli
açıklamaları ile cevap vermi�tir.2 Daha önce de belirtti�imiz gibi “maymuna çevirme”
ayetini bazı insanlar i�lerine geldi�i gibi kullanmı�, ayeti kafalarından yorumlamaları
yetmezmi� gibi Peygamberimize ait olmayan sözleri de ona atfederek bu konuya daha
geni� yorumlar getirmi�lerdir.
Meshle ilgili di�er bir ayet de �udur: “De ki: ‘Allah katında yeri bundan daha
kötü olanı söyleyeyim mi? Allah kim(ler)e lanet ve gazab etmi�, kimlerden maymunlar,
domuzlar ve �eytana tapanlar yapmı�sa, i�te onların yeri daha kötüdür ve onlar düz
yoldan daha çok sapmı�lardır.”3
Ate� bu ayetin açıklamasında, Fahreddin Razî’nin Mefâtihu’l-�ayb’ına
dayanarak �öyle der: “Müfessirlere göre bu ayette maymuna dönü�türülenlerden kasıt,
Cumartesi yasa�ını çi�neyen Yahudilerdir. Domuzlardan kasıt ise, �sa’ya inen sofrayı
inkâr edenlerdir. Di�er bir rivayete göre de iki mesh de Cumartesi yasa�ını çi�neyenlere
yapılmı�tır. Bunların gençleri maymun, ya�lıları domuz kılı�ına sokulmu�tur.”4
Konu ile ilgili di�er bir ayet �öyledir: “Ey Kitap verilenler! Biz bazı yüzleri silip
arkalarına döndürmeden ya da Cumartesi adamlarını lanetledi�imiz gibi onları da
lanetlemeden önce yanınızdakini do�rulayıcı olarak indirdi�imiz (Kur’an)a inanın.
Allah’ın buyru�u yapılır.”5
Bu ayette de “yüzlerin tams” edilmesini açıklamakta fayda vardır. Tams, bir
�eyin izini silmek, gidermek olup, yüzlerin tams edilmesi, kılı�ından çıkıp yüz denecek
hallerinin kalmaması demektir. Bazı müfessirler bu kelimeden kastın Yahudilerin
yüzlerinin meshedilip, devetabanına, hayvan tırna�ı �ekline ya da maymun suratına
sokulaca�ıdır, demi�lerdir. Fakat Ate�, Razi’nin de Abdurrahman �bn Zeyd’den
nakletti�i �u açıklamaya son cümle olarak yer vermi�tir: “�nanmayan Yahudiler evlerini
1 Ate�, Gerçek Din Bu, C. II, s. 48. 2 Bkz. Ate�, Gerçek Din Bu, C. II, s. 46–51. 3 Mâide, 60. 4 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 22. 5 Nisa, 47.
71
ve yurtlarını terk etmek zorunda kalınca yüzleri üzüntüden peri�an bir hal almı� ve
gözleri eski yurtlarında kalsa da yurtlarını zorla terk etmi�lerdir.” 1 Ate�’in bu ayetin
yorumunda, kendi fikrini açıkça beyan etmedi�ini görmekteyiz.
Sonuç olarak Ate� tefsirinde, maymun �ekline sokulmanın görünürde
olmadı�ını, burada manevî ve davranı�larda olan de�i�ikliklerin kastedildi�ini
anlatmı�tır. Bu olayın bugünkü Tevrat nüshalarında yer almadı�ını ama bu ayetlerin
indi�i dönemde ya�ayan Yahudilerin bu olaya itiraz etmediklerini çünkü mesh olayını
kendi aralarında da ö�üt ve ibret için anlattıklarını da açıklamalarına eklemi�tir.
2.11. �srailo�ullarının Karakterleri
2.11.1. Tefecilikleri
Yahudilerin paraya olan dü�künlükleri onları çe�itli yollara sevk etmi�tir. Kendi
kitapları dahi faizi yasaklamı�ken, paranın getirdi�i kâr onları kitaplarında tahrife
sürüklemi�tir.
Bu konuda Tevrat’a göz atacak olursak, Davud için, “Parasını faize vermez,
suçsuza kar�ı rü�vet almaz”2 denilirken, Hezekiel için de, “Kimseye haksızlık etmez,
ancak borçlunun rehinini geri verir. Soygunculuk etmez, aç olana ekme�ini verir ve
çıplak olana esvap giydirir. Faizle para vermez ve murabaha kârı almaz, elini
kötülükten alıkor”3 denilmektedir. Ate�’in görü�lerine göre, kendi peygamberlerinin
faiz almadı�ı belirtilen bir kutsal kitapta ba�ka milletlerden faiz alınabilece�inin
bulunması mantı�a aykırıdır. Oysa Tevrat faiz konusunda ırkçı bir politika izlemi�tir:
“Para faizi olsun, zahire faizi olsun yahut ödünç verilen �eyin faizi olsun, faizle
karde�ine ödünç vermeyeceksin. Yabancıya faizle ödünç verebilirsin”4 denilerek, Tevrat
faizi Yahudilere yasaklamı� ama ba�ka milletlere serbest bırakmı�tır.5
Ate�, Kur’an’ın bu ifadesinden iki anlam çıktı�ına i�aret eder. Ate�’in
nakletti�ine göre, Yahudiler Tevrat’ın hükmünü çi�neyip, yalnız yabancılardan de�il,
kendi karde�lerinden de faiz almaya ba�lamı�lardır. �kinci olarak da, Tevrat faizi kesin
olarak yasakladı�ı halde faiz alabilmek için Tevrat’ı tahrif ederek, “yabancıya faizle
ödünç verebilirsin” hükmünü Tevrat’a sokmu�lardır. Ate� burada ikinci ihtimali daha
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 299. 2 Mezmurlar, 15: 5. 3 Hezekiel, 18: 7–8. 4 Bkz. Tensiye, 23: 19-20. 5 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 409.
72
kuvvetli bulmakta ve “Tevrat’a çok elin girdi�i muhakkaktır” cümlesi ile açıklamasını
sonlandırmaktadır.1 Ayrıca bu konu ile ilgili olarak Ate�, faizin neden kötü oldu�u ve
�slâm’da faizin haram kılındı�ı konusunu tefsirinde kısaca açıklamı�tır.
Kur’an Hz. Peygamber döneminde insanların mallarını haksızlık ve faiz ile
yiyen Yahudilerin durumuna de�inmekte ve onları can yakıcı bir azabın bekledi�ini
haber vermektedir.2
Burada Yahudilerle ilgili olarak de�inilmesi gereken bir di�er konu da,
Yahudilerin ümmîlere kar�ı sorumlu olmadıklarını gerekçe göstererek borçlarını
ödemeyen bir topluluk olarak Kur’an’da zikredilmeleridir. Fakat Kur’an, Yahudilerin
hepsini bir tutmamı�, emanete ihanet etmeyen Yahudilerin de varlı�ına de�inmi�tir:
“Kitap Ehli’nden öylesi vardır ki, onlara yüklerle emanet bıraksan onu sana öder.
Onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar versen, devamlı ba�ına dikilmedikçe onu
sana ödemez. Onlar: Ümmîlere kar�ı bir sorumluluk yoktur, dedikleri için böyle
yapıyorlar ve Allah’a kar�ı bile bile yalan söylüyorlar.”3 Ate�, Yahudilerin ümmîlere
kar�ı sorumlu olmadıklarını söylemelerini tamamen kendi uydurmaları olarak
de�erlendirmi�tir. Zaten Tevrat’ta da ümmîlere hıyanet edebilece�ine dair bir hüküm
yoktur. Kitapları Yahudilere do�rulu�u emretse de, i�lerine geldi�i gibi hüküm veren
Yahudi din adamları sayesinde i�ler karı�mı�tır.4
Ate� konu ile ilgili olarak, Re�id Rıza’nın görü�lerine yer verir ve bu görü�lere
katılarak dini bozan Yahudi din adamlarının yanı sıra bazı hîle-i �er’iyyeci Müslüman
din adamlarının da, dâr-i harbde gayri müslimlerin, hatta Müslümanların mallarını (faiz
yoluyla) yemeye cevaz verdiklerine ve dâr-i harbi kendi istedikleri gibi
yorumladıklarına de�inir.5
��te tüm bu insanlar Kur’an’da �u �ekilde uyarılmaktadır: “Men edildikleri halde
faiz almalarından ve haksız yere insanların mallarını yemelerinden ötürü (böyle yaptık).
�çlerinden inkâr edenlere de acı bir azab hazırladık.”6 Ayetlerden de anla�ıldı�ı gibi
Tevrat faize ho� bakmadı�ı halde, Yahudiler menfaatleri u�runa faizi helal saymı� ve
Yahudi milleti dı�ındakilerin mallarının iade bile edilmeyebilece�ini savunmu�lardır.
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 409. 2 Bkz. Nisa, 161. 3 Âl-i �mrân, 75. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 65. 5 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 65. 6 Nisa, 161.
73
2.11.2. �nanmak �çin Hz. Muhammed’den Kurban ve Gökten Kitap �ndirilmesini
�stemeleri Kıskançlıkları
Yahudiler tarihin ilk safhalarından itibaren inanma hususunda peygamberlerini
zor durumda bırakmı� “�öyle olursa inanırız” türünden �art cümlelerini sıkça kullanmı�,
Allah’ı görmek istemi�, verilen mucizeleri yeterli bulmamı�, �ükürde geri kalmı� bir
görüntü arz etmektedirler.
Kendi peygamberlerinin getirdi�i dine inanmak için öne sürdükleri abes �artların
bir benzerini de Hz. Muhammed’e iletmi� ve Allah’a inanmak için �öyle bir �art
ko�mu�lardır: “Onlar: ‘Allah bize and verdi ki, bize ate�in yiyece�i bir kurban
getirmedikçe hiçbir elçiye inanmayalım’ dediler. De ki: ‘Size benden önce açık deliller
ve bu dedi�inizi de getiren elçiler gelmi�ti. E�er do�ru iseniz niçin onları
öldürdünüz?”1
Kâ’b �bnü’l-E�ref, Malik, Huyey �bnu Ahtab, Finhas b.Azûrâ ve Vehb �bnu
Yahuda, �srailo�ulları peygamberlerine mahsus olan mucize gelmedikçe
inanmayacaklarını belirtmi�lerdir. Bu mucize, ortaya bir kurban getirilip peygamberin
dua etmesi ile gökten inen ate�in kurbanı yakması �eklinde olurdu.2 Bu konu Tevrat’ta
da geni� yer bulmaktadır.3
Bu olayın Kur’an’da anlatılma sebebi Peygamberimizi teselli etmektir.
Yahudilerin sadece kendisini de�il daha önceki peygamberleri de yalanlamı� olmaları
ve istedikleri mucizeleri kendilerine gösteren peygamberlere bile inanmayıp onları
öldürmeleri konusu bu ayetler ile Peygamberimize bildirilmi�tir.4 Ayrıca Yahudiler
Peygamberimizden kurbanın yanı sıra “gökten bir kitap indirmesi” talebinde de
bulunmu�lardır. Yahudilerden Rafi’ �bnu Huraymile ve Vehb �bnu Zeyd Hz.
Muhammed’in kendilerine bir kitap indirmesini ve nehirler fı�kırtmasını istemi�tir:5
“Yoksa siz de peygamberinizden daha önce Musa’dan istendi�i gibi birtakım isteklerde
bulunmak mı istiyorsunuz? Kim imanı küfürle de�i�tirirse, �üphesiz (o), dümdüz yolu
sapıtmı�tır.”6
1 Âl-i �mrân, 183–184. 2 Bkz. Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 289. 3 Bkz. I. Krallar, 18: 20–41. 4 Bkz. Âl-i �mrân, 184. 5 Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 278. 6 Bakara, 108.
74
Ate�’in bildirdi�ine göre, ayet müfessirlerce üç nüzul sebebiyle açıklanmaya
çalı�ılmı�tır. Buradaki hitabın peygamberlerden çok fazla �ey isteyip, çok soru soran
Müslümanlara yönelik oldu�unu söyleyen müfessirlerin yanı sıra bu hitabın Yahudilere
yönelik oldu�unu söyleyen müfessirler bu görü�lerini, “Kitap Ehli, senden, kendilerine
gökten bir kitab indirmeni istiyorlar. Musa’dan bundan daha büyü�ünü istemi�ler,
Allah’ı bize açıkça göster demi�lerdi…”1 ayetine dayanarak beyan etmektedirler. Di�er
müfessirlere göre ayet, puta tapanlara yöneliktir. Ate�, ayetteki hitabın Müslümanlara
ait olmasının, muhtevaya daha uygun dü�tü�ünü söyleyerek, bazı Müslümanların
Yahudilerin te�vikiyle Peygamberden bir �eyler istemesinin Allah tarafından
kınandı�ını söylemi�tir.2
Ate�, konu ile ilgili olarak “�slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar”
adlı eserinde iki Yahudinin Peygamberimize gelerek inanmak için çe�itli mucizeler
isteyip, okuyacakları bir kitap talep etmelerinden bahsetmi�tir. Peygamberimiz, Hz.
Musa’nın da böyle bir talep ile kar�ıla�tı�ını onlara anlatmı�tır. Hatta bu istekte
bulunanların sonları hakkında da onlara bilgi vermi�tir.3 Fakat bu ki�iler
Peygamberimizin söylediklerine aldırı� etmemi�ler ve “Ey Muhammed! Bu senin
getirdi�in gerçek ve Allah indinde ise neden Tevrat gibi muntazam kitap halinde de�il?”
diyerek ısrarla gökten kitap indirilmesini isteyen bu �ahıslar, Kitap gelmezse
kendilerinin de böyle bir kitap getirebileceklerini iddia etmi�lerdir.4 Onların bu
iddiasına kar�ılık �u ayetler nazil olmu�tur: “De ki: Bu Kur’an gibisini getirmek üzere
bütün insanlar ve cinler toplansalar ve birbirlerine arka olsalar yine de bunun mislini
getiremezler.”5
Aslında Yahudilerin bu davranı�ı ilk de�ildir. Onlar daha önce de Hz. Musa’dan
Allah’la konu�mayı istemi�ler, konu�mayla yetinmeyip Allah’ı görmeyi de isteyince
kendilerine acı bir azab verilmi�tir.6 Bunları bildikleri halde ders almayan Yahudiler Hz.
Muhammed’den de aynı �eyleri talep etmi�lerdir.
“Bilmeyenler dediler ki: ‘Allah bizimle konu�malı, ya da bize bir ayet (mucize)
gelmeli de�il miydi?’ Onlardan öncekiler de onların dedikleri gibi demi�lerdi. Kalpleri
1 Nisa, 153. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 219. 3 Bkz. Bakara, 108; Nisa, 153. 4 Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 278–279. 5 �srâ, 88. 6 Bkz. Bakara, 55.
75
birbirine benzedi…”1 Ayetteki bilmeyenlerden kasıt, bir görü�e göre, Yahudi ve
Hıristiyanlar, di�er bir görü�e göre de mü�riklerdir. Ate�’e göre bu ayetler gerek
mü�riklerin gerek Yahudilerin peygamberden tuhaf ve alaylı isteklerde bulunmalarını
kınamak için indirilmi�tir.2
Kitap isteyen bu kimselere cevap olabilecek di�er bir ayet de �udur: “Biz Nuh’a
ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyetti�imiz gibi sana da vahyettik. Nitekim
�brahim’e, �smail’e, �shak’a, Yakub’a, Esbât (Yakubo�ullarına), �sa’ya, Eyyûb’a,
Yunus’a, Harun’a Süleyman’a da vahyetmi�, Davud’a da Zebur’u vermi�tik.”3 ayette
onbir peygamberin ismi geçmekte ve bu peygamberlerin vahye mazhar oldukları
belirtilmektedir. Ate� bu konuyu Kadı Beydâvî’nin �u cümlelerini nakletmi�tir: “Yani
bu peygamberlerin hepsine gökten bir kitab indirilmemi�, vahyedilmi�tir. Siz de bunu
böyle biliyorsunuz.”4
Sonuç olarak, istedikleri mucizelerin zaten atalarına Allah tarafından gösterilmi�
oldu�u ayetlerle belirtilen Yahudiler, istekleri gerçekle�se bile inanmayacak bir
toplumdur. Çünkü amaçları mucize görüp de inanmak de�il, kendilerinden olmayan
peygamberi zor durumda bırakmaktır. Fakat Hz. Muhammed’in koruyucusu daima
Allah olmu� ve ayetleriyle Peygamberimizi teselli etmi�tir.
Ate�’in açıklamalarına göre, Yahudilerin buradaki di�er amaçları da Müslüman
olanların kafasını karı�tırmaktır. “Nankör olan bazı Kitap Ehli kimseler de mü�rikler de
size Rabbinizden bir hayrın indirilmesini istemezler. Oysa Allah rahmetini diledi�ine
tahsis eder. Allah büyük lütuf sahibidir”5 ayetinde bazı nankör Kitap Ehli kimseler
Müslümanlara inen vahyi çekememi� bu sebeple kıskançlıklarından ötürü insanların
kafasını karı�tırmı�lardır.6 Onların yaptı�ı bu kötü davranı� �u ayetlerle dile
getirilmi�tir: “Kitab sahiplerinden ço�u, gerçek kendilerine besbelli olduktan sonra, sırf
içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler….”7
Yahudiler türlü desiselerle Müslümanların kafasını karı�tırmaya çalı�ıyorlardı.
Âlûsî’nin ifadesine göre bazı Yahudi hahamları Uhud Sava�ı’ndan sonra Müslümanlara,
“E�er do�ru yolda olsaydınız yenilmezdiniz” demi�lerdir. Yahudilerin bu yaptıklarına
1 Bakara, 118. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 228. 3 Nisa, 163. 4 Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 280. 5 Bakara, 105. 6 Bkz. Ate�, “�srailo�ulları”, Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 410–411. 7 Bakara, 109.
76
kar�ılık Kur’an Müslümanlara ho�görülü ve affedici olmalarını emretmi�tir. Ayetin
“Allah her �eye gücü yetendir” kısmı da özellikle Yahudilere yapılan bir vurgudur.1
Böylece Yahudilerin önemli özelliklerinden biri olan kıskançlık konusuna da
de�inmi� olduk. Bundan sonraki konumuz Yahudilerin Allah hakkında uygunsuz
konu�maları olacaktır.
2.11.3. Allah Hakkında Uygunsuz Konu�maları
2.11.3.1. “Allah Fakirdir” Demeleri
Yahudilerin çok bilinen önemli özelliklerinden biri, mala olan dü�künlükleridir.
�u an dahi kapitalizm üzerine kurulu bir ya�am biçimleri vardır. Onların mal hırsının
kökenleri çok eskilere dayanmaktadır. Hatta para söz konusu olunca söyledikleri
sözlerin bile dozunu ayarlayamamı�lardır.
“Allah: ‘Allah fakirdir, biz zenginiz’ diyenlerin sözünü i�itti. Onların dediklerini
ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazaca�ız ve: ‘Yangın azabını tadın!’
diyece�iz.”2 Bu ayet müfessirlerin rivayetlerine göre;“Kimdir o adam ki Allah’a güzel
bir borç versin de Allah da ona kat kat fazlasıyla (verdi�ini) ödesin…”3 ayeti
Yahudilerin, ‘Ey Muhammed, herhalde Rabbin fakirle�ti ki kullarından borç istiyor!”
demeleri sonucu nazil olmu�tur.
Ate� ayetin nüzul sebebi hakkında bazı müfessirlerin rivayetlerine de�inmi�tir.
�lk rivayete göre Hz. Ebû Bekir, Peygamberimiz tarafından bir Yahudi toplumuna
�slâm’ı anlatmak için gitmi�, Allah için borç verme konusuna gelince bir Yahudi -�bn
�shak’ın rivayetine göre Finhas-: “Demek Allah fakir ki bizden borç istiyor. Biz O’na
yalvarmıyoruz, O bize yalvarıyor. Biz O’na muhtaç de�iliz. E�er O zengin olsaydı,
arkada�ınızın zannetti�i gibi bizden borç istemezdi. Sizi faizden men ediyor ama
kendisi bize faiz veriyor. E�er zengin olsaydı bize faiz vermezdi” demi�tir. Bunun
üzerine Ebû Bekir kendisini tutamayıp Yahudi’ye bir tokat atmı�tır.4
�kinci rivayete göre de Peygamberimiz, Hz. Ebû Bekir’i yapılacak bir sava� için
borç istemeye göndermi�ti. Peygamberimiz Medine’ye geldi�inde Yahudilerle bir ittifak
yapmı� her iki taraf da bir saldırı durumunda birbirlerine mal ve para yardımı yapaca�ı
sözünü almı�tı. Bu anla�maya binaen Hz. Ebû Bekir sava� yardımı isteyince, 1 Ate�, “�srailo�ulları”, Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 411. 2 Âl-i �mrân, 181. 3 Bakara,245. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 151.
77
Yahudilerin, “Demek Allah fakir ki, bizden borç istiyor” demeleri üzerine bu ayet nazil
olmu�tur. Ate� ikinci rivayetin gerçe�e daha uygun oldu�unu söylemektedir.1
2.11.3.2. “Allah’ın Eli Ba�lıdır” Demeleri ve Birbirlerine Dü�man Olmaları
Yahudiler Allah hakkında uygunsuz konu�malarına “Allah’ın eli ba�lıdır”
diyerek devam etmi�lerdir. “Yahudiler: ‘Allah’ın eli ba�lıdır (Allah cimridir)’ dediler.
Kendi elleri ba�landı ve söyledikleri sözden ötürü lanetlendiler. Hayır, Allah’ın iki eli
de açıktır. Diledi�i gibi verir. Andolsun Rabbinden sana indirilen, onların ço�unun
azgınlı�ını ve küfrünü arttıracaktır. Biz onların aralarına, tâ kıyamet gününe kadar
dü�manlık ve kin atmı�ızdır. Ne zaman sava� için bir ate� yakmı�larsa Allah onu
söndürmü�tür. Onlar yeryüzünde bozgunculu�a ko�arlar. Allah da bozguncuları
sevmez.”2
Ate�,“eli ba�lı” deyiminin cimrilikten kinaye oldu�unu, ayetin de Yahudilerin
pintiliklerinden bahsetti�ini söyleyerek �u açıklamaları yapmı�tır: “Yahudiler
kendilerinden Allah için yardım istenince, Allah’ın kendilerine bir �ey vermemesinden,
ellerinin darlı�ından yakınıp, “Sanki verse Allah’ın hazinesinden mi eksilir?” diyerek
Allah’a kar�ı uygunsuz konu�malarına devam etmi�lerdir. Bu ayetin amacı da
Yahudilerin “Allah cimridir” sözünü bo�a çıkarmaktır”.3
Kısaca de�inilecek bir mevzu da ayette geçen “Allah’ın iki eli de açıktır”
lafzıdır. Ayette Allah’a el nispet edilmi�tir ama buradaki “eli ba�lıdır” cimrilik
anlamında, “eli açıktır” da cömertlik anlamında insanların anlayaca�ı bir üslup olması
sebebiyle kullanılmı�tır. Bu konu daha çok Kelamcıları me�gul etmi�, Mücessime bu
ayetten Allah’ın cisim oldu�unu çıkarmı�tır. Kimi Kelamcılar Allah’ın eli oldu�una
inanırız ama mahiyetini bilemeyiz, derken kimilerine göre de el, “kuvvet, mülk, inayet,
ihtisas ve kudret” anlamında kullanılmı�tır. Fakat Ate� yorumda zorlamaya gitmenin
gereksiz oldu�unu ayetin amacının Allah’a el, ayak vermek olmayıp, Allah’ın
cömertli�ine vurgu yapmak oldu�unu belirtmi�tir.4
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 151–152; bkz. �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı
Kerim’den Cevaplar, s. 288–289. Ayrıca, Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar, s. 212–213.
2 Mâide, 64. 3 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 26. daha geni� bilgi için bkz. Ate�,
“�srailo�ulları”, Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 446–447. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 27.
78
Ayetin devamında Yahudilerin karakterinden bahsedilmektedir. Yahudiler fesat
çıkarmaya uygun seciyeleri yüzünden kendi aralarında bile dirlik sa�layamayan bir
toplum olup, Allah Rasûlüne kar�ı bir sava� hazırlı�ına girdikleri an, Allah onların
yaptıklarını bo�a çıkaracaktır. Onlar kendi aralarında sa�layamadıkları düzenin dünya
insanları arasında olmasını çekememektedirler.
Ayetin “Allah bozguncuları sevmez” kısmı ise oldukça açık olup, bozgunculuk
yapan Yahudilerin ba�larına gelenleri tarih bilgilerinden ö�renmek mümkündür.
Yahudiler Tevrat’ın hükmüne aykırı davrandıkları için Allah onların ba�ına
Buhtunnasr’ı musallat etmi�, bozgunculukta devam etmeleri üzerine Rum Fatris’le
u�ra�mı�lar, en sonunda da kar�ılarında Müslümanları bulmu�lardır.1
2.11.4. Bozgunculukları ve Buas Harbi’ni Hatırlatmaları
Yahudilerin toplumlar arasındaki fitneciliklerine en güzel örnek ise “Buas
Harbi”dir. Önceden sürekli sava� halinde olan Evs ve Hazrec kabileleri Müslümanlı�ın
da etkisi ile can-ci�er karde� haline gelince Yahudiler bu durumu çekememi� ve Kays
o�lu �as’ın, Yahudi bir çocu�u iki kabilenin arasına göndermesi ile ortaya fitne
tohumları atılmı�tır. Çocuk iki kabile arasında en son yapılan Buas Harbi’ni ve o süreci
onlara hatırlatınca iki kabile tekrar silahlara sarılmak için davranmı�lardır. Rasûlullah
olaydan haberdar olup, “Ben sizin aranızda iken Cahiliyye davasını mı güdüyorsunuz?”
sözleri üzerine pi�man olup barı�mı�lardır.2 Bu olay üzerine Peygamberimiz �u ayetleri
okumu�tur: “De ki: ‘Ey Kitap Ehli! Allah yaptıklarınızı görüp dururken neden Allah’ın
ayetlerini inkâr ediyorsunuz, ey Kitap Ehli gerçe�i gördü�ünüz halde niçin Allah’ın
yolunu e�ri göstermeye yeltenerek inananları Allah yolundan çevirmeye çalı�ıyorsunuz.
Allah yaptıklarınızdan habersiz de�ildir.”3 Yahudilerin çıkarmı� oldu�u bu karı�ıklık da
Peygamberimizin yumu�ak tutumu ile tatlıya ba�lanmı�tır.
2.11.5. Allah’ı Kimin Yarattı�ını ve Kıyameti Sormaları
Yahudilerin Peygambere, “Allah yaratıkları yarattı ise, Allah’ı kim yarattı?”
demeleri üzerine, bazı rivayetlere göre �hlâs suresi nazil olmu�tur. Ate�’in Câmî’ul
Beyân’dan nakletti�i di�er bir rivayette göre de; Yahudiler: “Bize Rabbini anlat, O’nun 1 Bkz. Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 290. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 85; bkz. �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı
Kerim’den Cevaplar, s. 304. 3 Âl-i �mrân, 98–99.
79
nesebini söyle, çünkü o Tevrat’ta kendisini ve nesebini tanımlamı�tır” demeleri üzerine
�hlâs suresi inmi�tir. Ama Tevrat’ta Allah’a neseb atfedilmedi�ine göre Yahudilerin
böyle bir �ey söylemesi mümkün de�ildir. Onlar da Allah’ın birli�ine inanır. Surenin
üslubu ve neseb sorununun mü�riklere ait olması bu soruyu mü�riklerin sorması
ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Çünkü onlar meleklerle, cinlerle Allah arasında bir soy
ili�kisi oldu�una ve meleklerin Allah’ın kızları oldu�una inanıyorlardı. �htimal üzere de
olsa bu soruyu Peygamberimize Yahudiler sormu� olabilir. Ate�, surenin ini� sebebi ne
olursa olsun, bu surede �slâm inancının özetlendi�ini bildirmektedir.1
Ate�, “�slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar” adlı eserinde
Yahudilerin kıyametin ne zaman kopaca�ını sormalarından da bahsetmi� ve Allah’ın
onlara �u ayeti indirdi�ini söylemi�tir2: “Sana kıyametin saatinden soruyorlar: Gelip
çatması ne zaman diye. De ki: ‘Onun bilgisi ancak Rabbimin yanındadır. Onu tam
zamanında açı�a çıkaracak olan yalnız O’dur. O, göklere de, yerlere de a�ır gelmi�tir.
O size ansızın gelecektir.’ Sanki sen onu biliyormu�sun gibi sana soruyorlar. De ki:
‘Onun bilgisi Allah’ın yanındadır. Fakat insanların ço�u bilmezler.”3
Bu ayetin tefsirinde ise Ate�, kıyametin ne zaman kopaca�ının bilinmedi�ini
söylemektedir. Ate� �bn Kesîr’e katılarak bu soruyu soranların tahminen Araplar ya da
Yahudiler oldu�unu söylemi�tir. Mekke mü�riklerinin Peygamberimize alay niteli�inde
bu konu hakkında soru sorduklarının vaki oldu�unu belirten Ate�,4 bu ayetin alay
niteli�i ta�ımayıp, sorunun samimi bir ö�renme sorusu olup, bunu soranların da kâfir
olmadıkları ihtimalinin güçlü oldu�una tefsirinde yer vermi�tir.5 Yahudilerin
Peygamberimize sordukları bu sorularla onun risaletini zedelemek istedikleri kesindir.
2.11.6. Mala Dü�künlükleri ve Cimrilikleri
Yahudilerin mala olan dü�künlüklerine, Allah’a kar�ı uygunsuz konu�maları
ba�lı�ı altında de�inmeye çalı�mı�tık. Yahudi karakterinin parayla olan ili�kisinin tarihe
nasıl yansıdı�ını da tarih kitaplarından ö�renmemiz mümkündür.
Bu mal hırsı Yahudilerin “seçilmi�lik” inançlarına dayandırılabilir. Mal,
Yahudileri hedeflerine götüren en önemli vasıtalardan biridir. Günümüzde Yahudileri
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. XI, s. 176 2 Bkz. Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 303. 3 A’râf, 187. 4 Bkz. Yunus, 48; Hûd, 7; Enbiyâ, 38; Neml, 71; Mü’minûn, 82–83; Yâsîn, 48. 5 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 427.
80
büyük devletlerin yanında, dünya ekonomisini ve siyasetini harekete geçirir halde
görmekteyiz. Bu sebeple �srailo�ullarını hidayete erdirmek için gönderilen Hz. �sa, “�ki
Allah’a ibadet etmeyin; Allah’a ve mala” diyerek Yahudileri, mala olan dü�künlükleri
sebebiyle uyarmı�tır.1
Yahudiler dünya malına kar�ı a�ırı dü�künlük göstermi�ler, hatta bu huylarını
ba�ka toplumlara da a�ılamaya çalı�mı�lardır. Peygamberimiz Medine’ye hicret etti�i
zaman oradaki Müslümanlar, muhacirlere madden ve manen yardımda bulunmu�lardır.
Onların bu davranı�ını içlerine sindiremeyen Yahudiler: “Mallarınızı infak etmeyin,
hayırlı olan �eylere harcamayın. E�er böyle yapmaya devam ederseniz mallarınız
ellerinizden çıkacak ve fakir olacaksınız.” demi�tir.2 Onların bu sözü üzerine �u ayetler
inmi�tir: “Bunlar öyle insanlardır ki, cimrilik ederler ve insanlara da cimrili�i
emrederler. Allah’ın bol hazinesinden kendilerine verdi�ini gizlerler. (Bizde) o
nankörlüklere alçaltıcı bir azab hazırlamı�ızdır. Bunlar mallarını insanlara gösteri�
için verirler. Allah’a ve ahiret gününe inanmazlar. Kimin arkada�ı �eytan ise o(nun) ne
kötü bir arkada�ı (var)dır!”3
Ate� ayetleri �u �ekilde açıklamı�tır: “Cimrilik Allah’ın nimetlerini inkâr etmek
olup böyle yapanlar alçaltıcı bir azaba u�rayacaktır. Harcamalarında da Hakkın de�il,
halkın rızasını gözetenlerin dostu �eytan, gidecekleri yer ise cehennemdir. Mallarını
Allah rızası için harcayanlar ise asla mükâfatsız bırakılmayacaktır.4 Yaptıkları iyilikleri
kar�ılıksız kalmayacak olan Kitap Ehli’nin kötülükleri de kar�ılıksız kalmayacaktır.
Kendi çirkin huylarını ba�kalarına da bula�tırmak isteyen Yahudiler de �üphesiz
cezalandırılacaktır”.5
Kur’an’da sadece cimrilikleri ile ünlü Yahudiler de�il, tüm Kitap Ehli cimrilik
etmeme hususunda uyarılmı�tır. “Allah’ın kereminden kendilerine verdi�ine cimrilik
edenler, onu kendileri için hayırlı sanmasınlar. Hayır, o kendileri için �erlidir. Cimrilik
ettikleri �eyler kıyamet günü boyunlarına dolandırılacaktır. Göklerin ve yerin mirası
Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan haber alandır.”6
1 Afif Abdu’l Fettah Tabarra, Kur’an’da Yahudi Men�ei ve Karakterleri, s. 52. 2 Bkz.Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar, s. 211. 3 Nisa, 37–38. 4 Bkz. Bakara, 261; Nisa, 39–40. 5 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 284. 6 Âl-i �mrân, 180.
81
Yahudilerin cimrilik ederek mala ve mülke çok önem vermeleri ahiret hayatını
göz ardı ettikleri fikrini akla getirmektedir. Gerek mevcut Tevrat’ta gerekse Talmud’da
ruh ve ahiret hayatı konularına de�inilmemi� olması bu fikri desteklemektedir.1
2.11.7. �nkârcılıkları
Yahudiler dünya tutkusu ile kitaplarında i�lerine gelmeyen kısımları, bazı
peygamberleri2 ve Allah’a verdikleri sözleri inkâr etmi�lerdir. En önemli inkârlarından
biri Allah katından gelen Kitab’ı inkârlarıdır: “Ne zaman ki onlara Allah katından,
yanlarında bulunan (Tevrat)ı do�rulayıcı bir Kitap (Kur’an) geldi, daha önce inkâr
edenlere kar�ı yardım isteyip dururlarken, o bildikleri (Kur’an) kendilerine gelince
inkâr ettiler. Artık Allah’ın laneti inkârcıların üzerine olsun.”3 Yahudiler yeni bir
peygamber ve bir Kitap beklemelerine ra�men, kendi milletleri dı�ında birinin
peygamber olmasını çekememi�, bu sebeple inkâra kalkı�mı�lardır.4
“Allah’ın kullarından diledi�ine lütfuyla (vahiy) indirmesini çekemeyerek,
Allah’ın indirdi�ini inkâr etmek için kendilerini ne alçak �eye sattılar da gazab üstüne
gazaba u�radılar. �nkâr edenler için alçaltıcı bir azab vardır”5 ayeti ile de inkârlarının
sonunun azab oldu�u kendilerine bildirilmi�tir.6
Kitap Ehli’nden bir kısım kendilerine verilen Kitab’ı inkâr edip, “...sanki
Allah’ın kitab’ını biliyorlarmı� gibi onu arkalarına atıp terk ettiler.”7 ayetinde de
belirtildi�i gibi, Kur’an’a de�il de kulaktan dolma sözlere tabi olmu�lardır. Buna en
güzel örnek Bakara 102. ayettir. Ayet, Yahudilerin Süleyman’ın mülkünü büyü yolu ile
elde ettiklerine inandıklarını ve onun büyücü oldu�unu söyledikleri bildirilmektedir.
Oysa büyücülük küfür i�lerinden olup hiçbir peygamber küfre girmemi�tir.8
2.11.8. Gururlu ve Kibirli Davranıp �limleri �le Övünmeleri
Yahudi milleti kendilerini “seçilmi� ırk” olarak adlandırıp di�er milletlerle e�it
olmayacaklarını her fırsatta dile getirmi�lerdir: “�u kendilerini övüp, yüceltenleri
1 Bkz.Tabarra, Kur’an’da Yahudi Men�ei ve Karakterleri, s. 53. 2 Bkz. Âl-i �mrân, 81, 105; Nisa, 165–168. 3 Bakara, 89. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 197. 5 Bakara, 90. 6 Bkz. Mâide, 12- 13. 7 Bakara, 100. 8 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ate�, “�srailo�ulları” , Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 409–410.
82
görmedin mi? Hayır ancak Allah diledi�ini yüceltir, onlara kıl kadar zulmedilmez. Bak
nasıl Allah’a yalan uyduruyorlar? Apaçık bir günah olarak bu onlara yeter.”1 Ate�’in
açıklamalarına göre, bu ayet yaptıkları tahrifleri hiç dü�ünmeden kendilerini öven,
yücelten insanların davranı�larını kınar ve üstünlü�ün belli bir millete ait olmadı�ını,
Allah’ın diledi�i kimseyi yüceltece�ini, manevî temizlik ve yüksek ahlaklı olmada laf
ile üstünlük sa�lanamayaca�ını belirtir.2
Yahudileri �slâm’a davet eden Peygamberimiz onları Allah’ın azabı ile
korkutunca Yahudiler Peygamberimize kar�ı gelmi� ve �öyle demi�lerdir3: “Yahudiler
ve Hıristiyanlar: Biz Allah’ın o�ulları ve sevgilileriyiz. De ki, o halde niçin
günahlarınızdan ötürü (Allah) size azab ediyor? Hayır, siz O’nun yarattıklarından bir
insansınız.”4
Tevhide aykırı bu görü�ü Kur’an reddetmektedir. Ayrıca bu görü�ler
�slâmiyet’in ulûhiyet ve ubudiyet anlayı�ına da aykırı olup Yahudiler Allah’ı kullar
arasında e�it davranmayan bir konuma dü�ürmü�lerdir. Hatta Yahudilerin yaptıklarına
uymamak, benzememek için Peygamberimiz bazı davranı�larını de�i�tirmi�tir.
Yahudilerin tutmu� oldu�u bir günlük a�ure orucunu, üç güne çıkarmı�, saçlarını
Yahudilere benzememesi için ortadan ayırarak taramı�tır.5 Peygamberimiz böyle bir
topluma benzememek için elinden gelen çabayı göstermi�tir.
Bazı âlimler �srailo�ullarının gururlanıp kendilerini üstün görmelerini, onlara
gönderilen peygamberlerin çok olmasına ba�lamı�lardır. Fakat peygamberlerin çok
olması onların ırklarının kötülü�üne delalet etmektedir. Çünkü azgınlıklarına ve
isyanlarına dönmeleri sebebiyle Allah onlara her seferinde yeni bir peygamber
göndermi�tir.6 Görüldü�ü gibi ne Allah’ın sevgilileriyiz demeleri ne de birçok
peygambere sahip olmaları Yahudi toplumunu gururlu ve seçilmi� kılmamaktadır.
2.11.9. Sava�tan Kaçmaları
“�u binlerce ki�i iken ölüm korkusu ile yurtlarından çıkanları görmedin mi?
Allah onlara, “Ölün!” dedi de sonra kendilerini diriltti. �üphesiz Allah, insanlara kar�ı
1 Nisa, 49-50. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 301. 3 Bkz. Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar, s. 202. 4 Mâide,18. 5 Bkz. Mirza Tokpınar, Hadislere göre Yahudi ve Hıristiyanlara Uymak, �stanbul 2003, s. 86–88; 92–
95. 6 Bkz. Tabarra, Kur’an’da Yahudi Men�ei ve Karakterleri, s. 33.
83
ikram sahibidir. Ama insanların ço�u �ükretmezler. Allah yolunda sava�ın ve Allah’ın
semi’, âlim oldu�unu bilin.”1
Bu ayette anlatılan olayın hangi toplumun ba�ına geldi�i tam olarak
bilinmemektedir, ama tefsirlerde genellikle �srailo�ullarıyla ilgili bir olay olarak
de�erlendirilmesi sebebiyle konu ile ilgili iki rivayeti burada zikretmeyi uygun bulduk.
�bn Abbas’tan gelen rivayetlere göre, �srailo�ullarının bulundu�u bölgede
meydana gelen veba salgını sebebiyle kent halkı ölümden korkarak bölgeyi terk
etmi�tir. Allah’ın gönderdi�i iki mele�in çıkardı�ı sesler ile hepsi ölmü�tür. Çok zaman
sonra ölen insanların kemiklerinin bulundu�u vadiden geçen �srailo�ullarının Hezekiel
adlı peygamberinin duası ile kemikler dirilmi�tir.2
Ate�’in, �bn Kesîr ve Taberî’den alarak tefsirinde yer verdi�i ikinci rivayete göre
de Peygamber Hezekiel, �srailo�ullarından bir grubu sava�a te�vik etmi�, ama korkup
isteksizlik gösteren bu grup ölümle cezalandırılmı�, sonra Hezekiel yani Zülkifl’in duası
ile Allah onları hayata döndürmü�tür.3 Bu olay Kitab-ı Mukaddes’te Hezekiel’in
a�zından anlatılmı�tır.4 Burada Hezekiel’in Zülkifl (a.s.) oldu�unun belirtilmesine Ate�
herhangi bir açıklama yapmamı�tır. Bu konuda Âlûsî, Rûhu’l Me’anisî’nde Zülkifl’in
Hz. �lyas’ın Kur’an’daki ikinci adı oldu�unu zikretmi�tir. Ayrıca tefsir kitaplarından
alınan bilgilere göre Zülkifl, Hz. Eyyub’un o�lu Bi�r, Yû�â b. Nûn, Zekeriyya, Elyasa’,
Hezekiel ve hatta Gotama Budha ile de özde�le�tirilmi�tir.5
Ate�’in açıklamasına göre, bu kıssa Medine devrinin ba�langıcında ilk cihad
emri gelince bazı Müslümanların korkup tereddüt göstermesi üzerine6 anlatılmı�tır.
Aynı zamanda Ate�, bu kıssada anlatılan ölümün mecazî olmasının da muhtemel
oldu�unu görü�lerine eklemi�tir. Ate�, kıssada bir grup �srailo�lunun çalı�ma ve
cihattan uzak durmaları sebebiyle geri kaldıklarını ve dü�man istilasına u�rayıp, zillet
içine dü�mü� olabileceklerini belirtmi�tir. Bu sebeple birçok ki�i ölmü�, kalanlar ise esir
dü�mü�tür. Yıllar sonra bir peygamber onları esaretten kurtarmı�tır. Ate�, yorumunu,
ba�ımsızlık ve hürriyetin bir millet için hayat, esaretin ise ölüm oldu�u sözleri ile
noktalamı�tır.7
1 Bakara, 243–244. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 430–431. 3 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 432. 4 Bkz. Hezekiel, 37. 5 Bkz Öztürk, Kıssaların Dili, s. 252. 6 Bkz. Nisa, 77–78. 7 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 431–432.
84
Buna benzer bir kıssaya �u ayetlerde de rastlamaktayız: “Yahut �u kimse gibisini
(görmedin mi) ki duvarları, çatıları, üstüne yı�ılmı� (alt üst olmu�) ıssız bir kasabaya
u�ramı�tı. ‘Allah, bunu böyle öldükten sonra nasıl diriltecek?’ demi�ti. Allah da
kendisini yüz sene öldürüp diriltti, ‘Ne kadar kaldın?’ dedi. ‘Bir gün ya da bir günün
birazı kadar kaldım.’ dedi. (Allah) ‘Hayır’ dedi. Yüz yıl kaldın. Yiyecek ve içece�ine
bak, bozulmamı�. E�e�ine bak, seni insanlar için bir ibret kılalım diye (bunları böyle
yaptık). Kemiklere bak, nasıl onlara et giydiriyoruz!’ Bu i�ler ona açıkça belli olunca:
“Allah’ın her �eye kadir oldu�unu biliyorum!” dedi.”1
Bu olayın kimin ba�ından geçti�ine dair müfessirler arasında görü� ayrılı�ı
vardır. Ço�unlu�a göre bu ki�i bir �srailo�lu peygamberi olup Üzeyr, Yeremya ya da
Hızır’dır.2 Abdullah ibn Abbas’ın aktarımına göre Üzeyr’dir. Buhtunnasr’ın Kudüs’ü
ya�malaması esnasında tutsak olarak Babil’e götürülmü� bulunan Üzeyr bir gün e�e�ine
binmi� ve ayette anlatılan kasabaya gelince, “Allah bunları nasıl diriltir?” diyerek
umutsuzlu�a kapılmı�, Allah da onu uykuda iken yüz yıl öldürmü�tür. �nsanlar ve yırtıcı
hayvanlar onun öldü�ünü fark etmemi�ler, Allah’ın kendisini diriltmesi ve e�e�inin
dirilmesi üzerine “Allah her �eye kadirdir” diyerek secde etmi�tir. Daha sonra kasabaya
gelen Üzeyr’i kimse tanımamı�tır. Yüz yıl sonra çıkagelen Üzeyr Tevrat’ı ezberinden
yeniden yazdırmı�, elde bulunan ile kar�ıla�tırılan bu sözlerde bir harf bile de�i�iklik
bulunmamı�tır.3
Ate�, bu öykünün Tevrat’a sa�lamlık kazandırmak için Yahudi bilginlerince
uydurulmu� oldu�unu söylemi�tir. Ate�’in yorumuna göre, bizler olayın tarihini,
mahiyet ve kahramanlarını bilemeyiz ama Kur’an’nı söylemi� oldu�u her �eye de
inanırız. Ayrıntıyı ise Allah’ın ilmine havale ederiz. Ayrıca Ate�, bazı modern
yorumcuların bu ayeti reenkarnasyona i�aret saymakta oldu�unu bildirmi�, kendi
kanaatine göre, bunların Peygamberimiz döneminde Kitab-ı Mukaddes’te ve
tefsirlerinde anlatılan ve �srailo�ulları arasında bilinen olaylar olup, Kur’an’ın ö�üt
üslubuyla naklinden ibaret oldu�unu vurgulamı�tır.4
Ayetlerde ilk olarak Allah yolunda sava�tan kaçan Yahudilerin gösterdikleri
korkaklık kınanmı� ve Müslüman toplumun bu ayetlerden ders alması istenmi�, ayrıca
ölümün bir yok olu� olmadı�ı anlatılmı�tır. �kinci olarak da, sadece �srailo�ullarının
1 Bakara, 259. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 459. 3 Bkz. Ate�, “�srailo�ulları” , Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 472–474. 4 Ate�, “�srailo�ulları” , Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 474.
85
de�il, gelmi� geçmi� tüm toplumların “ölülerin tekrar diriltilmesi” konusundaki merakı
cevaplandırılmı�tır. Bu konu tarih boyunca hep merak uyandırmı�, bu sebeple bazı
peygamberlere Allah’ın izni ile ölüleri diriltme mucizesi verilmi�tir.1 Peygamberlerden
Hz. �brahim ise ölülerin nasıl diriltece�ini bizzat Allah’a sorarak görmek istemi�tir.2
Sonuç olarak �srailo�ullarının ölüm korkusu ile sava�tan kaçmalarının anlamsız
oldu�unu ve ölümün bir yok olu� de�il Allah’a kavu�ma vasıtası oldu�una de�indik. Bir
sonraki konumuzda ise �srailo�ullarının sava�tan kaçmaları, korkaklık göstermeleri ve
daha birçok konuda hata yapmalarına ra�men cehennemi kendileri için geçici
saymalarına ve bu konudaki rahatlıklarına de�inece�iz.
2.11.10. Cehennemi Kendileri �çin Geçici Saymaları
Yahudiler kendilerini Allah’ın seçilmi� kulları olarak gördükleri için yaptıkları
�eylerin affedilece�ini ve “sayılı birkaç gün” azaba u�rayacaklarını iddia etmi�lerdir.
Örne�in Yahudiler, Musa Tûr-ı Sînâ’da iken onun sözünü unutup kırk gün
buza�ıya taptıkları için sadece kırk gün azap çekeceklerine inanmaktadırlar. �krime’nin
bir rivayetine göre de, Peygamber Medine’ye geldi�i zaman Yahudiler, dünya hayatının
yedi bin yıl oldu�unu kendilerinin de dünya hayatının her bin yılı için bir ahiret günü,
yani toplam yedi gün azaba u�rayacaklarını söylemi�lerdir.3 Bu olayı �u ayetler
özetlemektedir: “Bir de dediler ki: Sayılı birkaç gün dı�ında bize ate� dokunmayacaktır.
De ki: ‘Allah’tan bu hususta bir söz mü aldınız? –�ayet öyle ise Allah verdi�i sözden
dönmez.- Yoksa Allah hakkında bilmedi�iniz bir �ey mi söylüyorsunuz? Evet, kim bir
günah kazanır da suçu kendisini ku�atmı� olursa i�te onlar, ate� halkıdır. Orada sürekli
kalacaklardır. �nanıp yararlı i�ler yapanlara gelince, onlar da cennet halkıdır, orada
sürekli kalacaklardır.”4
Bu ayetlerin benzerinde Yahudilerin yanı sıra Hıristiyanlar da uyarılmaktadır.
“Baksana kendilerine Kitap’tan bir pay verilmi� olanlar, aralarında hüküm vermesi için
Allah’ın Kitab’ına ça�rılıyorlar da sonra onlardan bir topluluk yüz çevirip dönüyorlar.
Bu hareketleri onların: ‘Ate� bize sayılı birkaç günden ba�ka dokunmayacak.’
1 Bkz. Âl-i �mrân, 49; Mâide, 110. 2 Bakara, 260. Ölümden sonra tekrar dirilmeyle ilgili olarak bkz. Fâtır, 9; Hûd, 7; Nahl, 38, 39; �srâ, 49–
52, 97, 98–99; Meryem, 66–72; Ankebût, 19, 20; Rûm, 56. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 188. 4 Bakara, 80–82.
86
demelerinden ileri gelmektedir. Uydurdukları �eyler onları dinlerinde yanıltmı�tır.”1
Yahudiler hakkında indi�i rivayet edilen bu ayetlerde “Kendilerine Kitap’tan pay
verilmi�” kesim Ate�’e göre, Yahudiler olmayıp, kulaktan dolma bilgilerle Kitab-ı
Mukaddes’ten yarım yamalak bilgi edinen Hıristiyan Araplardır. Ate�’e göre, hangi
kesim olursa olsun cennete kendilerinin girece�ini savunan bir zihniyet dü�ünülemez.
Çünkü Allah’ın verilmi� böyle bir sözü yoktur.2
Kur’an kendi uydurma sözlerine kar�ı Yahudilere �öyle hitab eder: “Yahudi
yahut Hıristiyan olandan ba�kası cennete girmeyecek, dediler. Bu onların
kuruntusudur. De ki do�ru iseniz delilinizi getirin.”3 Ate�’e göre, mükâfat, cennet ve
cehennem Allah katında olup, insanlar iyi amel ve gönülden Allah’a ba�lılık ile
kurtulu�a erecektir.4
Cenneti sadece kendilerine tahsis eden Yahudiler’e neden dünya hayatını tercih
ettikleri sorulmakta ve kaçtıkları ölümün kendilerini elbet bulaca�ı bildirilmektedir.5
“De ki, e�er gerçekten Allah katında ahiret yurdu kimsenin de�il, yalnız sizin ise,
sözünüzde do�ru iseniz, ölümü temenni ediniz. Fakat ellerinin yapıp öne sürdü�ü
i�lerden dolayı asla ölümü temenni etmezler. Allah zalimleri bilir. Onları insanların
hayata en dü�künü, ortak ko�anlardan daha tutkunu bulursun, her biri bin yıl
ya�atılmasını ister. Oysa ya�atılması onu azabdan uzakla�tıracak de�ildir. Allah ne
yaptıklarını görüyor.”6
Allah’ın kendilerini sevdi�ini söyleyip, cehennemde kalacakları gün sayısını bile
-yedi gün- tereddüt etmeden söyleyebilen Yahudilere ölüm lafı çok itici gelmi�tir.
Cennete gideceklerinden emin bir toplumun ya�ama bu denli ba�lı olması sözlerine zıt
bir görüntü arz etmektedir. “�� ne sizin ümniyyelerinizle, ne de Kitap Ehli’nin
ümniyyeleri ile olur... Erkek veya kadından güzel i� yapanlar da cennete girerler ve
zerre kadar haksızlı�a u�ratılmazlar.”7
Nisâ suresindeki bu ayetler Müslümanlarla Kitap Ehli arasında geçen bir
münaka�a üzerine nazil olmu�tur. Kitap Ehli kendi Kitap ve peygamberlerinin daha
önce gelmi� oldu�unu, bu sebeple Allah katında kendilerinin de�erli olduklarını
1 Âl-i �mrân, 23–24. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 29–30. 3 Bakara, 111. 4 Bkz. Ate�, “Cennet Kimsenin Tekelinde De�ildir”, �.A.D., C. III, Ocak 1989, Sa. 1, s. 8. 5 Bkz. Cumâ, 6–8. 6 Bakara, 94–96. 7 Nisa, 123–124.
87
savununca, Müslümanlar buna “Bizim Peygamberimiz peygamberlerin sonuncusu olup,
Kitabımız da daha öncekilerin hükmünü kaldırmı�tır” cevabını vermi�lerdir.1 Bu tür
üstünlük tartı�malarına Kur’an’da rastlamak mümkündür.2 Böyle tartı�malara noktayı
koyan ayetler ise genellikle Allah katında sözün de�il, amelin makbul oldu�unu öne
çıkarmı�tır. Her zümre, “Yahudi veya Hıristiyan olun ki, do�ru yolu bulasınız” 3 diyerek
kendi yollarını do�ru saymı�tır. Buna cevaben Kur’an “Asıl do�ru yol Allah’ın
yoludur”4 demi�tir. �ncelenen ayetlerden de görüldü�ü gibi Ate�, cennet ya da
cehennemi herhangi bir gruba tahsis etmenin Allah’ın adaletine ters bir durum oldu�unu
kabul eder.5
Ate�’in önemle üzerinde durdu�u fikre göre, “Kur’an’ın mesajı evrensel olup,
birçok ayette cennete girmek için gerekli �artlar açıklamı�tır. Zaten �slâm kelimesi
Kur’an’da sadece Hz. Muhammed’in getirdi�i dinin adı olarak kullanılmamı�, tüm
peygamberlerin getirdikleri mesajlar için kullanılmı�tır. Bu sebeple misyonları aynı olan
peygamberler arasında ayrım yapılmaz”.6
Ate� her fırsatta cennet ve cehennemin sadece Allah’ın dilemesi ile kullara
açılaca�ını belirtir. Oraya giri� �artları ise bellidir. Ate�’e göre, cennet tekelcili�i yapan
toplumlar bu iddialı lafları ile Allah’ın gazabını üzerlerine çekmelerinin yanı sıra, her
toplumun cenneti kendi din mensuplarına layık görmesi de Ehl-i Kitap arasında �iddetli
tartı�malara yol açacaktır.
2.11.11. Müslümanlara Dü�man Olmaları
Yahudiler karakterleri gere�i bozgunculu�a, tefecili�e vb. kötü huylara sahip
olarak tarihe geçmi�lerdir. Elbette bunların içinde iyilik timsali, kurtulmu� insanlar
mevcuttur. ��te Kur’an Yahudilerin dü�manlı�ı konusunda Müslümanları �öyle
uyarmı�tır: “�nsanlar içerisinde inananlara en yaman dü�man olarak Yahudileri ve
(Allah’a) ortak ko�anları bulursun, insanlara sevgice en yakınları da “Biz Hıristiyanız
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 372; Daha geni� bilgi için Bkz. Ate�, “�srailo�ulları” ,
Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 413–418. 2 Bkz. Bakara, 111, 113, 135; Mâide, 18. 3 Bakara, 135. 4 Bakara, 120. 5 Bkz. Ate�, “Cennet Kimsenin Tekelinde De�ildir”, �slâmî Ara�tırmalar, C. III, Sa. 1, s. 7. 6 Bkz. Ate�, “Cennet Kimsenin Tekelinde De�ildir”, �slâmî Ara�tırmalar, C. III, Sa. 1, s. 7.
88
diyenleri bulursun. Çünkü onların içlerinde ke�i�ler ve rahipler vardır ve onlar
büyüklük taslamazlar.”1
Ayetlerden de anla�ılaca�ı gibi Müslümanların en �iddetli dü�manları Yahudiler
ve Mü�riklerdir. Dostça en yakın olanlar da Hıristiyanlardır. Çünkü onların içinde
Allah’a kulluk eden rahip ve ke�i�ler bulunmaktadır.2 Müslümanlara dü�man olan
Yahudiler Mü�rikleri kendi emellerine alet etmi�, onları Müslümanlara kar�ı
kı�kırtmı�lardır.
Mü�riklerin Müslümanlara dü�manlı�ı �slâm’ın ba�langıcından Mekke’nin
fethine, hatta Huneyn Sava�ı’na kadar dayanır. Mü�rikler, �slâm’ı ve Müslümanlı�ı yok
etmek için çalı�mı�tır. Yahudiler ise güçlenen Müslümanlara kar�ı siyasal ve ekonomik
güç kaybından korkmu�lardır. Dünya menfaatine dü�kün bu toplum, Mü�rikleri
kı�kırtmı�, münafıklarla da i�birli�i yapıp Müslümanlı�ı imha için tuzaklar
hazırlamı�lardır.3
Bu ayetler Müslümanların Habe�istan’a göç etmeleri sonucu Mekke döneminde
fazlaca kar�ıla�madıkları Yahudi tehlikesine kar�ı Müslümanlara uyarı niteli�i
ta�ımaktadır. Bu sebeple Hz. Muhammed ayette verilen mesajı çok iyi de�erlendirmi�
Medine’ye hicretin ilk günlerinde Yahudi toplumu ile kuraca�ı münasebetleri belli
kurallara ba�layıp çe�itli anla�malar yapmı�tır.4
Hz. Muhammed, entrikacı ve siyasal alana hâkim olma iste�i ile yanıp tutu�an
Yahudilerle sosyal ve siyasal anla�mazlıklar ya�amı�tır. Rahmet Peygamberi bazen
onların tutumu kar�ısında üzülmü� ama çok geçmeden Allah tarafından teselli
edilmi�tir.5 Çünkü hem Yahudiler hem de Hıristiyanlar kurtulu�u kendi dinlerinde
görmü�6, Peygamberimize uymak için de onun kendi dinlerine uyması gibi muhal
isteklerde bulunmu�lardır.7 Hz. Muhammed ise böyle bir ortamda hem mü�rik Araplar
hem Yahudiler hem de Hıristiyanlarla u�ra�mı�tır.
Hıristiyanların inançlarında hata olmakla beraber onlar peygamberleri �sa’nın
telkinleri ile dünyayı pek önemsememi�ler8 böylece Müslümanlara Yahudiler kadar
1 Mâide, 83. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 46. 3 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 46. 4 Bkz. Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar, s. 200. 5 Bkz. Lokman, 23. 6 Bakara, 113. 7 Bakara, 120. 8 Bkz. Matta, 5: 39–42.
89
�iddetli dü�man olmamı�lardır. Bu yumu�aklıkları Peygamberimizle olan ili�kilerine de
yansımı�tır.1 Kur’an Müslümanları, Yahudi ve Hıristiyan dü�manlı�ına kar�ı uyarmı�tır.
Bu grubun içinde olup dü�manlık etmeyenlere altlarından ırmaklar akan cennetler
va’dedilmi�2, inkâr edenler ise “cehennem halkı” 3 olarak nitelendirilmi�tir.
2.12. Cebrail’e Dü�man Olmaları
Yahudiler Cebrail’i, ba�larına Sînâ Da�ı’nı kaldırdı�ı, kendilerine azap indirip,
dü�manlık etti�i için özellikle de Peygambere vahiy getirdi�i için sevmezler.4
“De ki: Allah’ın izniyle Kur’an’ı kendinden öncekini do�rulayıcı ve inananlara
yol gösterici ve müjdeci olarak senin kalbine indirdi�i için kim Cebrail’e dü�man
olursa, kim Allah’a, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikail’e dü�man olursa bilsin ki
Allah da inkâr edenlerin dü�manıdır.”5 Ate�, ayetin nüzul sebebi hakkında birçok
rivayetin oldu�unu, anlatı�ların farklı olsa da hepsinin özünün bir oldu�unu söylemi�tir.
Bu rivayetler arasında Ate�’in üzerinde durdu�u ortak nokta �öyledir:
Yahudilerden bir grup Peygambere gelip ona birtakım sorular sormu�, aldıkları
cevaplar Tevrat’ta bildirilen gibi çıkınca onun do�ru söyledi�ini tasdik etmi�lerdir. Son
olarak kendisine kimin vahiy getirdi�ini sormu�lar, Cebrail cevabını alınca, davranı�ları
de�i�mi�tir. Peygamberimize, “O bize felaket, deprem, �iddet, sava� ve ölüm getirir.
Buhtunnasr’ın öldürülmesini önlemekle bizim mahvolmamıza sebep olmu�tur. O bizim
dü�manımızdır. Mikail ise dostumuzdur. E�er sana vahiy getiren Mikail olsaydı sana
inanırdık” demeleri sonucu bu ayetler inmi�tir.6 Yani Yahudiler Cebrail’in Peygambere
vahiy getirmesini kabul etmemi� ve Cebrail’i sevmediklerini bildirmi�lerdir.
Yahudilerin Müslümanlara besledikleri kin ve nefret onları inkâra sürüklemi�tir. Bu
sebeple onların fasık ve sapmı� oldukları ayetlerle bildirilmi�tir.7
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 46. 2 Bkz. Mâide, 83–85. 3 Mâide, 86. 4 Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 277. 5 Bakara, 97–98. 6 Bkz.Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 200. 7 Mâide, 59-60.
90
2.13. Üzeyir’i (Ezra) Allah’ın O�lu Saymaları
�srailo�ulları Üzeyir’i (Ezra) Allah’ın o�lu sayarak -Kur’an’ın ifadesiyle- daha
önceki kâfirlerin yaptı�ı gibi yapmı�lardır. Bu konu ile ilgili ayete geçmeden önce
Müslümanlarca Üzeyir, Yahudilerce Ezra’nın tarihteki önemini anlamak için hayatına
kısaca de�inelim.
Ezra, M.Ö. 5–4. yüzyılda ya�amı� peygamber olmayan ama peygamberden de
öte bir konuma sahip birisidir.1 Hatta Rabbiler, Musa önce gelmeseydi Tevrat’ın
Ezra’ya verilece�ini bile savunmu�lardır.2
Ezra Babil sürgünü sonrasında cemaatin ba�ında Kudüs’e döndükten sonra bir
dizi reform yapmı� ve günümüz Yahudili�inin temellerini atmı�tır. Eski Ahit’te3,
“Musa’nın Torahı’nın usta yazıcısı” olarak nitelendirilmi�tir. Ezra Kudüs’te, elde hiç
yazılı nüshası bulunmayan Torah’ı yeniden belirleyip yazmı�tır.4 Talmud’a göre Ezra
birtakım de�i�iklikler ile Tevrat’ı yazmı� olup �branî karakterli yazı stilini Asurî yazı
stiline çevirmi�tir. Bu olay onun faziletlerinden sayılmı�tır.5 Bu faaliyetleri sebebiyle
Yahudilerce ona “Yahudili�in Babası ve �kinci Musa” gibi isimler takılmı�tır. Ezra’ya
günümüz Yahudilik dü�üncesini ana hatları ile ilk sistematize eden, Yahudili�in gerçek
kurucusu gözü ile bakılmaktadır.6 Kur’an’da ona uluhiyet atfedildi�ini mecazî
anlatımdan anlamaktayız. Günümüzde ise Ezra’yı ilahla�tıran hiçbir Yahudi cemaati
bilinmemektedir.7
Kur’an-ı Kerim’de ise Üzeyir ile ilgili ayette �öyle buyurulmaktadır: “Yahudiler,
‘Üzeyir Allah’ın o�ludur’ dediler. Hıristiyanlar da, ‘Mesih Allah’ın o�ludur’ dediler.
Bu onların a�ızlarıyla geveledikleri sözleridir. (Sözlerini) önceden inkâr etmi� (olan
mü�rik)lerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da (haktan batıla)
çevriliyorlar! Hahamlarını ve rahiplerini Allah’tan ayrı rablar edindiler. Meryem o�lu
Mesih’i de öyle. Oysa kendilerine, yalnız tek Tanrı olan Allah’a ibadet etmeleri
1 Ayrıntılı bilgi için bkz. Öztürk, Kıssaların Dili, s. 245–262. 2 Bkz.Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 127. Bkz. Kaufmann-Eisenberg, “Yahudi
Kaynaklarına Göre Yahudilik”, Din Fenomeni, s. 99 3 Bkz. Ezra, 7: 6. 4 Bkz. Gündüz, Din ve �nanç Sözlü�ü, s. 123-124. 5 Bkz.Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 128. 6 Bkz.Gündüz, Din ve �nanç Sözlü�ü, s. 124. 7 Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 267. Ayrıntılı bilgi için bkz. Baki Adam
“Müslümanların Yahudilere Yöneltti�i Teolojik Ele�tiriler”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları, C. IV. Ankara 2004, s. 110.
91
emredilmi�ti. O’ndan ba�ka Tanrı yoktur. O onların ortak ko�tukları �eylerden
münezzehtir.”1
Ate�, bu konu ile ilgili Kadî el-Beydavî’nin �u görü�lerine yer vermi�tir: Tevrat
ile amel etmeyi bırakan Yahudiler peygamberleri öldürmü�ler, bu sebeple çe�itli
azaplara u�ramı�lardır. Allah’ın yüz sene sonra ölmü� olan Üzeyir’i diriltmesi ile
Üzeyir hıfzetti�i Tevrat’ı ezberden yazdırmı�tır. Yahudiler bu olay kar�ısında “Bu
Allah’ın o�ludur” demi�lerdir.2
Ayetin açıklamasında Ate�, Üzeyir’e Allah’ın o�lu demekle Yahudi toplumunun
daha önceki kâfir topluma benzedi�ini söylemektedir. Çünkü yoldan sapanlar genellikle
kutsal tanıdıkları kimseleri, peygamberlerini veya liderlerini Allah’ın o�lu sanmı�lardır.
Mü�rikler de melekleri Allah’ın kızları sanıyorlardı. Bu tür inanç sahipleri kınanmı�tır.3
Ayetin devamında bahsedilen �sa’nın da Allah’ın o�lu oldu�u konusunu, Ehl-i
Kitab’ın Hıristiyanlık maddesinde daha detaylı açıklamayı uygun gördük. Bu konu ile
ilgili Kur’an’da birkaç ayete daha rastlamaktayız.4 Ate� ise bu konuda bahsedilen
ayetlerin tefsirinde kendi görü�ünün yanı sıra Re�id Rıza, Kadi el-Beydavî ve Elmalılı
Hamdi Yazır’ın da fikirlerine yer vermi�tir.
2.14. Kıblenin Tahvili Problemi
Peygamberimiz Mekke’de Kâbe’ye kar�ı namaz kılarken Medine’ye gelince
Yahudilerin kıblesi olan Kudüs’teki Sahra’ya do�ru namaz kılmaya ba�lamı�tır. Bundan
maksat Yahudileri �slâm’a ısındırmak ve Allah’tan gelen tüm dinlerin özde bir
oldu�unu anlatmaktı. Fakat Yahudiler bunu kötüye kullanarak “Muhammed ve adamları
kıblenin neresi oldu�unu bilmiyorlardı, biz onlara gösterdik” diyerek �ımarmı�lardır. Bu
olaya çok üzülen peygamberimize hicretten on yedi ay sonra �u ayet nazil olmu�tur5:
“(Ey Muhammed!), biz senin yüzünün gö�e do�ru çevrilip durdu�unu görüyoruz.
Elbette seni ho�lanaca�ın bir kıbleye döndürece�iz. (Bundan böyle) yüzünü Mescid-i
Haram’a çevir. Nerede olursanız yüzlerinizi o yöne çevirin...”6
1 Tevbe, 30–31. 2 Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 282–283. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmet
Paçacı, “Kur’an’ı Kerim I�ı�ında Vahiy Gelene�ine-Kitab-ı Mukaddes Ba�lamında- Bir Bakı�”, �slâmî Ara�tırmalar, C. V, Sa. 3, s.
3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IV, �stanbul 1989, s. 69. 4 Bkz. Bakara, 116; Mâide, 18. 5 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 250. 6 Bakara, 144.
92
Bu ayet üzerine kıblenin yönü de�i�mi� bu da Yahudilerin canını sıkmı�tır.
“Bunları bulundukları kıbleden çeviren nedir? Evvelce yöneldi�in kıbleye dönersen seni
tasdik ederiz.” demi�lerdir.1 Bunun üzerine de �u ayet nazil olmu�tur: “�nsanlardan bazı
beyinsizler ‘Onları, üzerlerinde bulundukları kıbleden çeviren nedir?’ diyecekler. De ki:
‘Do�u da batı da Allah’ındır. O diledi�ini do�ru yola iletir”.2
Görüldü�ü üzere ilk önce kıble kendi inandıkları yönde olan Yahudiler bu olayı
övünç meselesi yapmı� ve peygambere inanmı�ken, kıblenin yeri de�i�ince e�er tekrar
eski yöne dönerlerse inanacaklarına dair konu�malarda bulunmu�lardır. Fakat Allah
onların yaptıklarından haberdardır ve onlara �u ayetle cevap vermektedir:
“Sen Kitap verilenlere her türlü mucizeyi getirsen yine onlar senin kıblene
uymazlar, sen de onların kıblesine uyacak de�ilsin. Sana gelen ilimden onların
keyiflerine uyarsan o takdirde sen mutlaka zalimlerden olursun.”3
Ate� ayetin yorumunda, Kitap verilenlerin sadece Yahudiler olmadı�ını ayrıca
Hıristiyanların da bu ayet ile uyarıldı�ını belirtir. Çünkü birbirlerinin kıblesine
uymayanlardan kasıt Yahudi ve Hıristiyanlardır. Yahudiler Kudüs’e yönelirken
Hıristiyanlar da do�uya yönelmi�lerdir. Ayrıca, “Kendilerine Kitap verdiklerimiz onun
gerçek oldu�unu, o�ullarını tanıdıkları gibi tanırlar ama yine de onlardan bir grup, bile
bile gerçe�i gizlerler”4 ayeti ile kıblenin de�i�tirilmesi emri Allah’tan geldi�ini halde,
sırf bencillikleri sebebiyle bu gerçe�i bilmezlikten gelmektedirler.5 Ate� burada,
ayetlerdeki kıble probleminin do�u-batı tartı�masından çok daha öte oldu�una dikkat
çekmi�tir. Esasen Kudüs ya da Kâbe’ye yönelmek tevhidin sembolü sayılmaktadır.
Tevhid dininin asıl temsilcisinin de �brahim olması ve Kâbe’yi ilk Onun yapması
sebebiyle Kâbe Allah’ın evi sayılmı� ve kıble tayin edilmi�tir.6
Kıblenin konumunda problem çıkaran �srailo�ulları Peygamberimizi bu konuda
da üzmü�tür. Yönlerin sadece bir sembol oldu�u, asıl meselenin dinin özünü kavrayıp
peygambere ve kitaba tam uymak oldu�unu7 bir türlü anlayamamı�lardır.
1 Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 285. 2 Bakara, 142. 3 Bakara, 145. 4 Bakara, 146. 5 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 257. 6Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 251. 7 Bkz. Bakara, 177.
93
2.15. Peygamber Ayrımcılı�ı Yapıp Hz. Muhammed’i Reddetmeleri
�srailo�ulları ya da daha genel bir ifadeyle Kitap Ehli Hz. Muhammed’in
peygamber oldu�unu bildikleri halde onu inkâr etmi�tir. Bu sebeple birçok ayet nazil
olmu�, bu ayetlerde de genellikle önceki toplumlardan örnekler verilmi� ve
Peygamberimize, kendisine inanmayanlardan dolayı üzülmemesi bildirilmi�tir.
Daha önceki konularımızda �srailo�ullarının peygamberlerine nasıl
davrandıklarına Tevrat’ta onları nasıl suçladıklarına ve onlara nasıl günah atfettiklerine
de�inmi�tik. �slâm inancına göre peygamberler “ismet” sıfatına sahiptir ve günah
i�lemezler. Peygamberler örnek insan olmaları sebebiyle daima Allah’ın koruması
altındadırlar.1 Günahsız olan peygamberlerde sadece “zelle” kavramı vardır ki, o da
sürçme, dalgınlık gibi haller olup, çok az miktardadır. Bu, netice itibariyle onların
mükemmel olmayıp insan olduklarına delildir. Mesela Hz. Yunus’un Allah’ın izni
olmadan kavmini terk etmesi sonucu balı�ın karnında kalması2, Peygamberimizin âmâ
bir ki�inin iste�ini biraz tehir etmesi sebebiyle uyarılması da3 peygamberlere insanüstü
özellikler yükleyenlere bir uyarı niteli�indedir.4
Kitap Ehli’nden Yahudiler, peygamberlerin bir kısmını üstün tutarken, di�er bir
kısmını da inkâr etmi� ve onlara çe�itli iftiralarda bulunmu�lardır. ��te bu sebeple Allah
onları uyarmı�tır: “Onlar ki Allah ve elçilerini inkâr ederler, Allah ile elçilerinin arasını
ayırmak isterler, ‘Kimine inanır kimini inkâr ederiz’ derler; bu ikisinin (inanmakla
inkârın) arasında bir yol tutmak isterler. ��te onlar gerçek kâfirlerdir. Biz de kâfirlere
alçaltıcı bir azab hazırlamı�ızdır.”5
Ate�, bu ayetlerin tefsirinde, ayetin kimler hakkında indi�inin belirtilmedi�ini
ama sözgeliminden ayetlerin kendi peygamberleri dı�ında peygamber kabul etmeyen
Yahudiler hakkında indi�inin anla�ıldı�ını söylemektedir. Tüm peygamberlerin Allah’ın
elçisi oldu�u dü�ünülürse onlar arasında ayrım yapmak Hakkı inkâr etmek gibi
dü�ünülebilir. Bir peygamberi risaleti belli olduktan sonra inkâr edip, onu di�erlerinden
ayırt etmek küfür sayılmaktadır.6 Bu sebeple Kur’an peygamberler arası ayrımı
yasaklamı�tır. “... O’nun elçilerinden hiçbirini di�erlerinden ayırt etmeyiz (dediler)...”7,
1 Bkz. Mâide, 67; Yûsuf, 24. 2 Saffât, 141, 145; Enbiyâ, 87–88. 3 Bkz. Abese, 1–2. 4 Bkz. Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar, s. 191–192. 5 Nisa, 150–151. 6 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 390. 7 Bakara, 285.
94
“Ve onlar ki, Allah’a ve elçilerine inandılar, onlardan hiçbiri arasında ayrım
yapmadılar...”1
Her peygambere verilen bir mucize vardır. Allah kimi peygamber ile
konu�mu�2, kimisine ate� dokunmamı�tır.3 Âdem’e melekler secde etmi�4, Süleyman’a
cinler, ku�lar ve vah�i hayvanlar dahi boyun e�mi�tir.5 �sa babasız do�mu� ve Allah
katına yükselmi�tir.6 Tüm bunların yanı sıra bazı peygamberler hakkında da derecelere
yükseltilmeden bahsedilir ki bu övgü de, Hz. Muhammed’i kasteder. Son peygamber
olması sebebiyle o peygamberlerin en üstünüdür.7 Bu özelli�i Kur’an’ın birçok ayetinde
belirtildi�i halde Peygamberimiz bunu övünç konusu yapmamı�, tevazusunu
korumu�tur.8 Kitap Ehli’nin Yahudileri Peygamberimizin bu tevazusunu anlamamı�
olmalılar ki sürekli onu sorguya çekme gere�i duymu� ve abes mucizeler istemi�lerdir.9
Yahudilerin inkârlarına örnek bir ayet �öyledir: “Ne zaman ki onlara Allah
katından, yanlarında bulunan Tevrat’ı do�rulayıcı bir Kitap (Kur’an) geldi, daha önce
inkâr edenlere kar�ı yardım isteyip dururlarken, o bildikleri (Kur’an) kendilerine
gelince onu inkâr ettiler, artık Allah’ın laneti inkârcıların üzerine olsun. Allah’ın
kullarından diledi�ine vahiy indirmesini çekemeyerek, Allah’ın indirdi�ini inkâr etmek
için kendilerini ne alçak �eye sattılar da gazab üstüne gazaba u�radılar...”10
Gelen peygamberin hak oldu�unu bildikleri halde11 ırk problemi, menfaat, haset
ve inatları sebebiyle Hz.Muhammed’i inkâr eden Yahudiler, geldi�i zaman kendisi ile
fetihler yapmayı bekledikleri peygamberi yalanlamı�, bu sebeple çe�itli azaplara duçar
olmu�lardır.12 Hz. Muhammed kendi dinlerine uymadı�ı müddetçe, Yahudi ve
Hıristiyanlar Hz. Muhammed’e uymayacaklarını bildirmi�ler13, bu sözleri üzerine
Peygamberimize Allah’tan gelene uyması, onları dinlememesi vahyolunmu�tur.14
1 Nisa, 152. 2 Bakara, 253; Nisa, 164. 3 Enbiyâ, 68–70. 4 Bakara, 34; A’râf, 11; Hicr, 30; �srâ, 61; Kehf, 50; Tâhâ, 116. 5 Sâd, 35–38; Neml, 16; Enbiyâ, 81. 6 Âl-i �mrân, 47, 55, 59; Nisa, 158. 7 Bkz. Ahzab, 40; Sebe’, 28. 8 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 440–442. 9 Bkz. Âl-i �mran, 183; Mâide, 19. 10 Bakara, 89–90. 11 Bkz. Bakara, 146; En’âm, 20. 12 Bkz. Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 268. 13 Bakara, 120. 14 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 230.
95
Mekke döneminde Hz. Muhammed’e yansız ve hatta olumlu davranan
Yahudiler, onun da�ınık Arap kabilelerini birle�tirip güç kazandı�ını görünce, siyasal
geleceklerini tehlikede görüp Medineli münafıklar ve Mekkeli mü�riklerle i�birli�i
yaparak Hz. Muhammed’in davetine sekte vurmaya çalı�mı�lardır.1
“Kendilerine Kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi? (Baksana onlar) tâ�uta
ve cibte inanıyorlar ve inkâr edenler için: ‘Bunlar inananlardan daha do�ru yoldadır’
diyorlar...”2 Bu ayette ve devamında3 Kitab’a tabi oldukları halde kıskanç Yahudilerin,
Mü�riklere “Sizin dininiz Muhammed’in dininden daha iyidir” diyerek ortalı�ı
karı�tırdıklarını görmekteyiz.
Hıristiyanların Hz. Peygambere yakla�ımı ise daha ılımlı olup, onların din
adamları dünyalık pe�inde olmadı�ından dolayı bakı� açıları daha farklı olmu�tur.
Sonuç itibariyle Yahudi din adamları Hz. Muhammed’in nübüvvetini bildikleri halde
inat ve hasetleri sebebiyle iman etmemelerinin yanı sıra ona iman edenlerle de i�birli�i
yapmı� ve onların aklını karı�tırmak istemi�, bu sebeple Tevrat’ta Hz. Muhammed ile
ilgili ayetleri tahriften dahi kaçınmamı�lardır. Oysa do�ruları gizlememek için Allah’a
söz veren bu toplum4 geriye dönüp baktı�ında atalarının ba�ına gelenlerden ders
almamı� olmalılar ki, davranı�larında hiçbir düzelme görülmemektedir.
2.16. Hz. Muhammed’in Kitap Ehli’ne Soru Sormayı Yasaklamasına Dair
Rivayetler ve Recın Meselesi
Kur’an-ı Kerim bazı ayetlerinde bir bilene danı�ılmasını söylemektedir. Bu tür
ayetler genellikle Kur’an’ın kendinden önceki kavimler hakkında bilgi verdi�inin ve
Allah katından indirildi�inin kanıtıdır. Çünkü Kur’an’ın bahsetti�i olaylar kuru
hikâyeler olmayıp, Kitap Ehli’nce te’yid edilebilen ya�anmı� gerçeklerdir. �imdi bunları
bir de ayetler ı�ı�ında inceleyelim.
“Biz senden önce de kendilerine vahyetti�imiz erkeklerden ba�kasını elçi
göndermedik. Bilmiyorsanız zikir ehline sorun.”5 Ayetteki “zikir ehli”nden kasıt, Kitap
sahibi olan �srailo�ullarıdır. Bu ayette “Allah elçi gönderse melek gönderir” diyenlere
cevaben Allah’ın daha önce gönderdi�i elçilerin erkekler oldu�u, onlara açık kanıtlar,
1 Bkz. Ate�, “�srailo�ulları” , Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 462–464. 2 Nisa, 51. 3 Bkz. Nisa, 51–57. 4 Bkz. Âl-i �mrân, 187. 5 Nahl, 43.
96
mucize ve kitaplar verildi�i belirtilir. E�er bunları bilmiyorlarsa da Kitap Ehli kimselere
sormaları istenir. Ayrıca burada Mü�riklerin Kitap Ehli’ne itibar ettikleri anla�ılır.
Çünkü Kitap Ehli’nin okur-yazarları bilgi sahibiydi.1
“Zikir ehli”nin kimler oldu�u konusunda çe�itli görü�ler mevcuttur. Bir görü�e
göre, zikir ehli Allah’ın kitabının manasını bilen Kitap Ehli’dir. Di�er görü�e göre de,
geçmi�lerin haberini bilen ilim sahipleridir. Râzî ise, bunların Yahudi ve Hıristiyanlar
oldu�unu belirtmi�tir. Kitap Ehli’ne sorma ile ilgili ayetler2 bilmeyenlerin (özellikle
mü�riklerin) bilgi edinmesine dair hükümler içermektedir. Ayetlerin genel hükmü ise
her konuyu bilenden, uzmanından ö�renilmesinin önemini bildirmektir.3 Ate�, Kur’an
Kitap Ehli’ne danı�maya kendisi izin vermi�ken bazı rivayetlerde Hz. Muhammed’in
Kitap Ehli’ne soru sormayı yasakladı�ını söyleyenlerin varlı�ına dikkat çeker. Bu
konuya açıklık getirmekte fayda vardır.
“�bn Asâkir’in �bn Mesud’a dayandırdı�ı bir habere göre güya Peygamber, Kitap
Ehli’ne bir �ey sormayın, korkarım ki onların do�ru söyledikleri bir �eyi yalanlarsınız
yahut yalan söylediklerini tasdik edersiniz. Size Kur’an yeter. Çünkü onda sizden
öncekilerin hikâyeleri, sizden sonrakilerin haberi, aranızdaki meselelerin çözümü
vardır” demi�tir. Beyhakî’nin �u’ab’den, Deylemî’nin ve Ebû Nasr’ın da Câbir’den
rivayet ettikleri bir haberde de Peygamberin, “Kitap Ehli’ne bir �ey sormayın, çünkü o
sapık kimseler size do�ru yolu göstermezler. (Onlardan sorarsanız) Ya bir batılı tasdik
etmi�, ya da bir gerçe�i yalanlamı� olursunuz. E�er Musa sa� olsaydı, bana uymaktan
ba�kası ona helal olmazdı” dedi�ini naklederler.4
Ate�, bu rivayetleri bildirdikten sonra bu haberlerin uydurma oldu�unu belirtip,
“Kur’an Kitap Ehli’ne sorun diyorsa, Peygamber nasıl “Kitap Ehli’ne bir �ey sormayın,
onlar sapmı�lardır” der? Adamların din konusunda söyledikleri hep uydurma,
güvenilmeyecek sözler ise Kur’an nasıl, Peygambere vahyin do�rulu�unu anlatmak için
onlara sormasını emreder? Kur’an’ın ayetlerine tamamen ters ve aynı zamanda sened
bakımından da zayıf olan bu âhâd rivayetlerin hiçbir de�eri yoktur” demektedir.5 Ate�,
dikkatleri rivayetin son cümlesine çekmi� ve “Musa gelseydi bana tabi olurdu” sözünün
1 Bkz. Süleyman Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. V, �stanbul 1990, s. 108. 2 Bkz. Furkan, 59; �srâ, 101; Yunus, 94; Zuhruf, 45; Nahl, 43–44; Enbiyâ, 7. 3 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. V, s. 108. 4 Bkz. Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajına Ça�rı, s. 72. 5 Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajına Ça�rı, s. 73.
97
Nisa 26. ve En’âm 90. ayetlere aykırı oldu�unu, hem de Hz. Muhammed’in önceki
peygamberlerin metbû’u de�il, tabii oldu�unu belirtmi�tir.1
Kur’an’ın “Kitap Ehli’ne sorun” �eklindeki ayeti �öyledir: “Tevrat indirilmeden
önce, �srial’in kendisine haram kıldı�ı �eyler dı�ında, �srailo�ullarına bütün yiyecekler
helaldi. De ki: ‘Do�ru iseniz Tevrat’ı getirip okuyun.’ Artık bundan sonra da kim
Allah’a yalan uydurmu�sa, i�te onlar zalimlerdir.”2
Bu ayetin yorumunu inceleyecek olursak, Ate�’in savundu�u fikrin do�ru
oldu�unu görebiliriz. Ayette anlatılan olay Tekvin 32. Babda da geçmektedir. Ayetin
ini� sebebi hakkındaki rivayetler çe�itlidir. Yahudiler Peygamberimize çe�itli sorular
sormu�lar, cevaplar do�ru olursa ona tabi olacaklarına söz vermi�lerdir. Ataları �srail’in
(Yakub) en sevdi�i yeme�i sormu�lar, Peygamberimiz de deve eti ve sütü cevabını
vermi� ve yakalandı�ı bir hastalık esnasında bunları kendisine haram eden Yakub’un
iyile�ince bu sözünde durdu�unu söylemi�tir. Fakat Yahudiler bu yiyeceklerin �srail’in
adaması ile de�il, �brahim zamanından beri haram oldu�unu söyleyerek Hz.
Muhammed’e itiraz etmi�lerdir. Ayetin böyle bir konu�ma üzerine inmi� olmasının
mümkün olmadı�ını söyleyen Ate�, surenin genel itibarı ile Kitap Ehli olan Yahudi ve
Hıristiyanların dinleri hakkındaki a�ırılıklarından bahsetti�ini belirtmi�tir.3
Buraya kadar bahsedilen konulardan da anla�ılaca�ı gibi, Kur’an Kitap Ehli’ne
danı�ma, olayların iç yüzünü ö�renme fırsatını sunarken, böyle bir imkânı Hz.
Muhammed’in keyfine göre engellemesi beklenemez. Bu, peygamberin Kur’an
hükmüne ters dü�mesi demek olup, imkânsızdır. Peygamberin Kitap Ehli’ne soru
sormayı yasakladı�ına dair rivayetler ise sened açısından zayıftır.
Allah Rasûlünün Kitap Ehli’ne, “Kitabınızı getirin Tevrat’ta bu konu hakkında
ne buluyorsunuz?” dedi�i di�er bir olay da recm meselesidir.
“Recm” ta�lamak demektir. Terim olarak ise zina eden kimseleri yarı beline
kadar soyup topra�a gömdükten sonra cemaatin ta� atarak onu öldürmesidir.4 �u ayetler
sebebiyle recm konusu gündeme gelmi�tir: “Yalana kulak verirler, haram yerler. Sana
gelirlerse ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir, e�er onlardan yüz
çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler. Ve e�er hüküm verirsen aralarında adaletle
hüküm ver. Çünkü Allah adalet edenleri sever. �çinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat
1 Bkz. Ate�, “Bilene Sorma” , Kur’an Ansiklopedisi, C. IV, s. 14. 2 Âl-i �mrân, 93–94. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s.80 -81. 4 Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajı Yeniden �slâm’a, C. II, s. 174.
98
yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar, ondan sonra da (verdi�in hükümden)
dönüyorlar? Onlar inanıcı de�illerdir.”1
Ate� olayı �u �ekilde aktarmaktadır: “Tevrat’ta zina edenlere recm
emredilmi�tir. Yahudiler de bunu tatbik etmekteydi ama Yahudi büyüklerinden biri zina
etmi� e�raf da onun recmedilmesine kar�ı çıkmı�tır. Fakir tabakadan biri de zina etmi�ti.
Bu sefer de bu tabaka ayaklanma çıkarmı�, ötekini recmetmeyince bunu da
recmetmeyeceksiniz, demi�ler2 ve bu karga�a ortamında Hz. Muhammed’e danı�maya
karar vermi�lerdir. “Geliniz bu olayı Muhammed’e götürelim, e�er celd, tahmim3 ile
hükmederse kabul edersiniz. Böylece Allah’ın peygamberlerinden birinin hükmetmi�
olması, sizin recmi de�i�tirmeniz hususunda Allah’a kar�ı bir tutanak olur. E�er recm
ile hükmederse onun hükmüne uymazsınız” demi�lerdir”.4
Olay Peygamberimize nakledildi�i zaman,
- Tevrat’ta recm hakkında ne buluyorsunuz? demi�. Onlar da:
- Suçlulara yüz sopa vururuz, yüzlerine kara çalıp, onları merkebe ters bindirir,
sokaklarda dola�tırırız, demi�tir. Abdullah �bn Selam:
- Yalan söylüyorsunuz. Tevrat’ta recm vardır. Tevrat’ı getiriniz, demi�tir.
Tevrat’ı getiren Yahudiler recm ayetini kapayarak ayetin öncesini ve sonrasını
okumu�lar, Abdullah �bn Selam olaya müdahale etmi� ve kapatılan ayetin açılmasını
sa�lamı�tır. Yahudi elini kaldırınca recm ayeti ortaya çıkmı�, “Ey Muhammed, do�rusu
Tevrat’ta recm vardır” demi�lerdir.5
Bu ayetler hakkında daha de�i�ik rivayetler de vardır.6 Bu rivayete göre de
Peygamber kendisine getirilen bu ki�iler hakkında recmi uygulamı�tır ki, Ate�’in
dedi�ine göre bu iddialar gerçekle ilgisi olmayan hikâyelerdir. Zinanın hükmü
Kur’an’da bellidir.7 Recm ise Tevrat’ın hükmüdür.8 Arapların da bu hükmü
Yahudilerden aldı�ı sanılmaktadır. Ama �slâm’da bu hüküm celd (sopa) ile
1 Mâide, 42-43. 2 Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 297. 3 Tahmim: Zânîye, elyaftan örülmü�, zifte bulanmı� bir kamçı ile kırk kamçı vurma, yüzü karalama,
e�e�e tersten bindirip dola�tırıp, te�hir etmedir. 4 Bkz.Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 528. 5 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 529. 6 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 528. 7 Bu konuda Ayrıntılı bilgi için bkz. Süleyman Ate�, Kur’an’da Nesh Meselesi, �stanbul 1996, s. 48–66. 8 Bkz. Tesniye, 22. Bab.
99
de�i�tirilmi�tir. Tevrat’ın hükmü ve Arapların uygulaması, Arapların gelene�inin
tesiriyle hadis �ekline sokulup �slâm hukukuna girmi�tir.1
Bu ayetlerin gerçekte zina ile ilgili de�il, bir öldürme olayı ile ilgili oldu�u da
savunulmu�tur.2 Tartı�ma konusu olan bu ayetlerde nüzul sebebi ne olursa olsun, “�ster
onların arasında hükmet, ister onlardan yüz çevir” ayeti Peygamberimizin Kitap Ehli
ile olan münasebetine vurgu yapmaktadır.
Ate�’in recm meselesi hakkındaki görü�ünü özetleyecek olursak; ona göre, recm
Kur’an hükmü olmayıp tamamen Tevrat’ın hükmüdür. Ate�, recm ile ilgili yazmı�
oldu�u bir yazısında3, âlemlere rahmet olan peygamberin kimseyi recmetmeyece�ini
söylese de, “Peygamber, kendisine vahy gelmeyen konularda Kitap Ehli’nin
uygulamalarına uyardı. Kur’an’ın bu konudaki özel emri gelmeden önce Peygamber de
Kitap Ehli’nin uyguladı�ı recm cezasını uygulamı� olabilir, ama yarattıklarına acıyan
Allah, Kur’an’da bu cezayı hafifleterek yüz sopaya çevirmi�tir” sözlerini de yazısının
sonuna ekleyerek belki de Peygamberin recmi uygulamı� olabilece�i ihtimaline yer
vermi�tir.4 Ate�, her zaman Kitap Ehli’ne kar�ı olumlu bir tutum sergilemi�tir. Bu
konuda da Ate�’in olumlu yakla�ımını sezmek mümkündür.
Ayrıca Ate�, konu ile ilgili olarak: “Do�ru iseniz Tevrat’ı getirip okuyunuz”5
ayeti üzerine Peygamberimizin �u hadisi zikretti�ini belirtir: “Tevrat ehline Tevrat
verildi, onlar onunla amel ettiler. �ncil ehline �ncil verildi, onlar da onunla amel ettiler.
Size de Kur’an verildi, siz de onunla amel ettiniz.” Bu hadise dayanarak Ate�, bu üç
Kitap’tan biri ile amel edenin Allah katında amelinin makbul oldu�unu söylemi�,
Buharî’nin Kitabu’t-Tevhîd’inde yer alan bir ba�ka hadise dayanarak da, Tevrat’ın
Arapça’ya çevrilmesinin caiz oldu�u fikrine katıldı�ını belirtmi�tir.6
Sonuç olarak Ate�, Kur’an’ın Kitap Ehli’ne soru sorulabilece�ine ili�kin
ayetlerini çe�itli görü�ler altında yorumlamı� ve Peygamberin asla Kitap Ehli’ne soru
sormayı yasaklamayaca�ını e�er öyle olsaydı, Tevrat’ın Arapça’ya çevrilmesine
müsaade etmeyece�ini ileri sürmü�tür.
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 529. 2 Olay için bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 530. 3 Bkz.Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajı Yeniden �slâm’a, C. II, s. 174–200. 4 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 200. 5 Âl-i �mrân, 93. 6 Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajına Ça�rı, s. 75–77.
100
2.17. �srailo�ullarına Haram Kılınan Yiyecekler
�srailo�ullarına kötü davranı�ları sebebiyle ceza olarak bazı yiyecekler haram
kılınmı�tır. Bundan ziyade �srailo�ullarından birkaç din adamı da kendi içtihatlarıyla
hükümler koymu� ve �srail’in (Yakub) sadece kendi için koydu�u yasa�ı genelleyerek
tüm topluma uyarlamı�tır. Biz burada sadece �srailo�ullarına haram kılınan yiyecekler
konusuna de�inece�iz. Ate�’in tefsirinin dı�ında bu konu ile ilgili olarak birçok yazısına
rastlamak da mümkündür.1
Kur’an’da Yahudilerin kendi kendilerine haram kıldı�ı yiyecekler konusuna �u
ayetle ba�layalım. “Tevrat indirilmeden önce, �srail’in kendisine kıldı�ı �eyler dı�ında,
�srailo�ullarına bütün yiyecekler helaldi. De ki: Do�ru iseniz, Tevrat’ı getirip okuyun.”2
Kur’an’ın bahsetti�i, �srail’in (Yakub) kendisine haram kıldı�ı et konusu Tekvin 32.
Bab’da yer almaktadır. Ate� ayetin açıklamasında Kurtubî’den aldı�ı rivayeti
nakletmi�tir. Buna göre, �srail yakalandı�ı bir hastalıktan -rivayete göre siyatik-
kurtulursa deve eti ve sütünü kendisine haram kılaca�ını adamı�tı. Bu sebeple bunları
yemez ve içmezdi.3 Di�er bir rivayete göre de �srail gördü�ü bir rüya üzerine yaptı�ı
yemin ile yememeyi adadı�ı etin dı�ında, �srailo�ullarına bütün yiyecekler helaldi. Bu
hüküm sadece �srail’i ba�lıyor olmasına ra�men, din adamları bu yasa�ı kendilerine de
hükmediyor gibi algılamı� ve ictihadlarıyla dinlerini zorla�tırmı�lardır.4
Yahudilere haram kılınan yiyecekler ise Kur’an’da açıkça belirtilmi�tir:
“Yahudilere bütün tırnaklıları haram ettik. Sı�ır ve koyunun da, ya�larını onlara haram
kıldık, yalnız (hayvanların) sırtlarının yahut ba�ırsaklarının ta�ıdı�ı, ya da kemi�e
karı�an ya�larını haram etmedik. A�ırılıkları yüzünden onları böyle cezalandırdık. Biz
elbette (söylediklerimizi) do�ru söyleyenleriz.”5
Ate�, En’âm suresi 146. ayetin tefsirinde “bütün zufurlu” (tırnaklı) hayvanların
Yahudilere haram kılınması ile ilgili olarak ilk önce “zufur”un açıklamasını yapmı�tır.
Bazı müfessirlere göre zufur sadece devedir. Bazılarına göre de deve ku�u, gagalı ku�lar
ya da yırtıcı hayvanlardır.6
1 Bkz. Ate�, “Etleri Yenilen Hayvanlar” , Kur’an Ansiklopedisi, C. VIII, s. 142-153; “�srailo�lu Din
Adamlarının �ctihadlarıyla Dini Daraltmaları””, Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 391-395; Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajı Yeniden �slâm’a, C. II, s. 152-166.
2 Âl-i �mrân, 93. 3 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 80. 4 Bkz. Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajı Yeniden �slâm’a, C. II, s. 156 5 En’âm, 146. 6 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 246–248.
101
Kur’an-ı Kerim, Mü�riklerin ve Yahudi yorumcuların ço�alttıkları haramlara
son noktayı koymu�, tüm haramları kaldırmı� ve ayetlerde belirtilen dört yiyecek çe�idi
dı�ında bütün etlerin helalli�ini belirtmi�tir. �nsanların kendilerini dü�ürdükleri bu
duruma Kur’an �öyle son vermi� ve Peygamberimiz aracılı�ı ile bunu insanlara
iletmi�tir1: “Onlara güzel �eyleri helal, çirkin �eyleri haram kılar. Üstlerine binen
yükleri, kendilerini ba�layan (bâtıl inançlardan olu�mu�) zincirleri kaldırıp atar.”2
Müslümanlara haram olan yiyecekler sadece dört cins ettir. Bunlar; le�, akıtılmı�
kan, domuz eti ve Allah’tan ba�kasının adı anılarak kesilmi� hayvandır.3 Bunların
dı�ındakiler için “�u helaldir, �u haramdır” diyenlerin, Allah’a kar�ı yalan uydurmu�
oldukları ve böyle insanların da iflah olmayaca�ı ayetle belirtilmi�tir.4
Ate�, insanların kendi ba�larına hüküm koymasını, yeti�tikleri ortamın etkisiyle
bazı hayvanları yemekten tiksinmelerine ba�lamaktadır. Bu sebeple insanlar bunların
haram oldu�una dair rivayetler icat etmi�lerdir. Ama böyle yapanların da Allah’a iftira
atmı� oldu�unu, bir �eyi yemek istememenin onu din hükmü ile yasaklamayı
gerektirmeyece�ini görü� olarak sunmu�tur.5
�srailo�ullarının kendilerine yasak ettikleri �eylere; kartal, tav�ancıl, karaku�,
toy �ahin, karga, bayku�, sürünen bütün ha�arat, çok aya�ı olanlar, gelincik, fare,
kertenkele, bukalemun örnek olarak verilebilir. Bunları suda yüzenler, karada olanlar,
uçanlar �eklinde sınıflara ayırabilir ve bu örnekler ço�altabiliriz.6
Ate�, bu konu ile ilgili önemli bir probleme de �u yorumuyla açıklık getirmi�tir:
“Özellikle Tevrat’a dayanılarak yazılmı� Mi�na’yı okuyunca insan bizim fıkıh
kitaplarını okuyor hissine kapılmaktadır. Bundan da Kur’an’ın söylemedi�i �eyleri dine
sokan ulema ve fukahânın nerelerden esinlendikleri; aslında bu tür rivayetlerin,
Müslüman olmu� Kitap Ehli’nden bazı kimselerin akıllarındaki inanç ve görü�lerini
nasıl hadis haline getirildi�i ortaya çıkmaktadır.”7 Gerçekten zaman zaman ülkemizde
de “�unların yenilmesi haram mıdır?” sözleri ile birçok �ey hakkında tartı�ıldı�ını
görmekteyiz. Verilen hükümlerin farklılı�ı Ate�’in bu sözlerini do�rular niteliktedir.
1 Bkz. Ate�, “�srailo�ulları”, Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 393. 2 A’râf, 157. 3 Bkz. Bakara, 173; En’âm, 145; Mâide, 3–5; Nahl, 115. 4 Bkz. Nahl, 116. 5 Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajı Yeniden �slâm’a, C. II, s. 161. 6 Ayrıntılı bilgi için bkz. Tesniye, 14: 1–19; Levililer, 11: 9–12, 13–19, 20–21, 26–31, 41–42. 7 Ate�, “�srailo�ulları”, Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 394–395.
102
Burada Yahudi hahamların herhangi bir pasajı yorumlarken meseleyi nasıl
büyüttüklerine de�inmek istiyoruz. Bilindi�i üzere Tevrat’ta, “Ananın sütüyle yavruyu
pi�irmeyeceksin” denilmi�tir. Fıkıhçı hahamlar bunu o kadar ileri götürmü�lerdir ki,
aynı sofrada et ile tereya�ı bulundurmak �öyle dursun, bunların aynı kapta pi�irilmesi,
bula�ıklarının aynı kapta yıkanması, yıkanmı� kaplarının aynı dolapta bile bulunması
haram olup çıkmı�tır.1 Bu örnekleri ço�altmak mümkündür. Bu yasaklar Yahudileri
günah i�leme korkusu içinde bırakmı�, sosyal hayatta, alı�veri�te birçok problem
do�urmu�tur. Son yüzyıl içinde aydın din adamlarının yaptıkları reformlar ile yiyecek
maddeleri kuralları iyice gev�ese de küçük bir cemaat hala bu kurallara uyma çabası
göstermektedir. Meselâ günümüzde etliyle sütlünün karı�tırılmaması kuralı iyice
azalmı� olsa da büyük toplantı ve ziyafetlerde bu kurallara uyuldu�u gözlenmektedir.2
Bu ba�lı�ımız altında da �srailo�ulları peygamberlerinden �srail (Yakub)’in
kendisine “Oyluk kemi�indeki eti yememeyi”3 ya da rivayetlere göre deve etini
yemeyip, sütünü içmeyi haram kılması ile �srailo�ullarının bunu genelleyip bu yasa�a
bir �eyler katması sonucu, Allah’ın kendilerine helal kıldı�ını haram etmek cezası ile
cezalandırdıklarını i�lemeye çalı�tık. Ayrıca din adamlarının bu tutumu sadece
�srailo�ullarına mahsus de�ildir. Ate�’in de dedi�i gibi dinde a�ırı giden bazı Müslüman
din adamlarının da esin kayna�ının Mi�na oldu�unu gördük. Bundan sonraki ba�lıkta
ise �srailo�ullarına yaptıklarından dolayı verilen di�er cezaları ele alırken onların içinde
iyilerin de bulundu�una ve onların bu cezadan muaf olduklarına de�inmeye çalı�aca�ız.
2.18. �srailo�ullarının Cezalandırılması ve Aralarında Bulunan �yilerin Ayrı
Tutulması
Bu konu ba�lı�ımız altında �srailo�ullarına verilen cezaları ve bunun yanı sıra
tüm �srailo�lu toplumunun bir olmadı�ını, içlerinde inanan kimselerin bulundu�unu ve
bu inananlara uygulanacak hükümlerin farklı oldu�unu ayetler ı�ı�ında ele almaya
çalı�aca�ız. �lk olarak Allah’ın �srailo�ullarını topyekün aynı kefeye koymadı�ına,
içlerinde iyilerin de kötülerin de oldu�una ve onların nimetle ve bela ile sınandıkları
ama yerlerine gelen neslin (Hz. Muhammed dönemindekiler) geçmi�ten ders
almadı�ına, “Biz affedilece�iz” diyerek mal biriktirmelerine de�inece�iz.
1 Bkz. Hayrullah Örs, Musa ve Yahudilik, �stanbul 1966, s. 387–388. 2 Bkz. Örs, Musa ve Yahudilik, s. 388–389. 3 Tekvin, 32: 21–31.
103
�srailo�ullarından söz alınmasına ra�men onlar sözlerini tutmamı�lar, ellerindeki
kitapta bulunan hükmü okudukları halde bu hükme uymayıp dünya malı ile
u�ra�mı�lardır.1 “Onları yeryüzünde topluluklara ayırdık. Onlardan kimi iyi ki�ilerdi,
kimi de alçak. Belki dönerler diye onları iyilik ve kötülüklerle de sınadık. Onların
ardından yerlerine geçip, Kitaba varis olan birtakım insanlar geldi ki, onlar, �u alçak
(dünyan) ın menfaatini alıyorlar. ‘Biz nasıl olsa ba�ı�lanaca�ız.’ diyorlar… Peki, Allah
hakkında gerçekten ba�kasını, söylememeleri hususunda kendilerinden Kitab misakı
alınmamı� mıydı? … Ahiret yurdu korunanlar için daha hayırlıdır. … O (koruna)nlar ki
Kitab’a sımsıkı sarılırlar, namazı kılarlar; elbette biz, iyili�e çalı�anların ecrini zayi
etmeyiz.”2
Ate�’in ifadesine göre, ayetler Yahudileri tamamen kötülememi�, içlerinde
ılımlı, sâlih kimselerin bulundu�unu ama ço�unlu�un sapmı� oldu�unu belirtmi�,3
ayrıca Yahudilerin dünya tutkusundan bahsetmi�tir. Burada kınanan konu rü�vettir.
�srailo�ullarının hâkimlerinin rü�vet almadan hüküm vermemesi olayından bahsedilmi�,
bunun tek sebebinin de dünya tutkusu oldu�u bildirilmi�tir.4
�srailo�ullarının gruplara ayrıldı�ından bahseden bir di�er ayet de �udur: “Sonra
Kitab’ı kullarımız arasından seçtiklerimize miras verdik. Onlardan kimi nefsine
zulmedendir, kimi orta gidendir, kimi de Allah’ın izni ile hayırlarda öne geçendir. ��te
büyük lütuf budur.”5 Kitabı miras alan �srailo�ullarından kimi günah i�ler yapmak
suretiyle kendilerine yazık etmekte, kimi orta yolda ama ibadette gev�eklik
göstermekte, kimi de hayır i�lerinde önde gitmektedir.6
Sadece �srailo�ullarından de�il; Âdem, Nuh, �brahim ve �srail (Yakub)
soyundan salih insanlar için de durum yukarıdaki ayette belirtti�imiz gibidir diyen Ate�,
onlardan bir kısmının Allah’ın ayetlerini duyunca a�layıp secdeye kapanmı�
olduklarından sıkça bahsetmi�tir. Bunların arasında güzel i�ler yapanlar cennetle
ödüllendirilirken tam tersine giden, namazı zayi edip �ehvetlerine dü�enlerin ise
yaptıklarının kar�ılıksız kalmayaca�ını,7 içlerinde gece namaza kalkan, iyili�i emredip
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 410. 2 A’râf, 168–170. 3 Bkz. Âl-i �mrân, 110, 113–115, 119; Mâide, 13, 66. 4 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 410. 5 Fâtır, 32. 6 Ate�, “�srailo�ulları”, Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 453. 7 Bkz. Mâide, 58–60; Saffât, 83–113; A’râf, 159, 181.
104
kötülükten alıkoyan ki�ilerin oldu�u da bildirilmi�tir.1 Kitap Ehli’nin Hıristiyan
kesiminde de kötü davranı�larda bulunan insanlar uyarılmı�tır.2 Di�er yandan Kitab’ın
hükmüne uyması istenen �srailo�ullarından Tevrat’ın hükmü ile amel etmeyen âlimler,
Kitap ta�ıyan e�eklere benzetilmi�tir.3 �ncil sahiplerine de Allah’ın indirdikleri ile
hükmetmeleri emredilmi�tir.4 Ate�, Kitap Ehli’nin bu özelliklerinden sonra �u sözleri
özellikle vurgulamaktadır: “Kur’an kendinden önceki kitapları kaldırmamakta,
kitaplarının gösterdi�i yoldan ayrılanları kınarken, kitaba ba�lı kalanları da
övmektedir.”5 Ate�’in bu cümleleri sarf etmesi, Kur’an’da nesh meselesine ve Kitap
kavramının içeri�i ile ilgili yorumlar üzerine dikkat çekmesi sebebiyledir.6
Burada kısaca de�inece�imiz di�er bir olay da Yahudilere verilen cezalardan
“sürgün” olayıdır. “E�er Allah onlara sürgünü yazmamı� olsaydı, elbette dünyada
kendilerine azab edecekti…”7 Bu ayette, Ate�’in yorumuna göre e�er bu ceza
kendilerine verilmeseydi, Yahudiler’in esir dü�me, öldürülme gibi daha da acı bir azaba
maruz kalabilecekleri kendilerine bildirilmi�tir. Bu cezayı alma sebeplerine burada
de�il, Peygamber Efendimizin Yahudi kabileleri ile münasebetleri konusunda ayrıntılı
olarak de�inece�iz.8
Yaptıklarından ötürü cezaya maruz kalan Yahudilerin sınıflara ayrılması,
içlerinde iyi, kötü ve orta yolu seçenlerin bulunmasının sadece onlara has bir durum
olmadı�ı, Kitap Ehli ve genel olarak tüm insanlar arasında da böyle bir sınıflamanın
oldu�u ise Kur’an’da �u ayetlerle bize bildirilmektedir: “Ve sizler üç sınıf oldu�unuz
zaman. Sa�ın adamları (amel defterleri sa� tarafından verilenler), ne u�urludur onlar!
Solun adamları (amel defterleri sol tarafından verilenler), ne u�ursuzdur onlar! Ve o
sâbıklar (o inançta ve amelde duraklamadan ileri geçenler) i�te O, (Allah’a)
yakla�tırılanlar. Nimet cennetlerindedirler. Ço�u öncekilerden, birazı da sonrakilerden
(olan bu mutlu insanlar).”9
1 Bkz. Âl-i �mrân, 113–115; Mâide, 66. 2 Hadîd, 26–27. 3 Mâide, 43–44. 4 Mâide, 47. 5 Bkz. Ate�, “�srailo�ulları”, Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 457. 6 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IV, s. 494–525. 7 Ha�r, 3 8 Konu ile ilgili olarak bkz. Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 306–308. 9 Vâkı’a, 7–14.
105
Ayetlerden de anla�ılaca�ı gibi ahirete inanan, güzel i�ler yapan kimselerin
Kur’an’ın tanımına göre cennete girece�ini, yalanlayıcı sapıkların1 ise, kaynar sudan bir
ziyafete atılacaklarını nakleden Ate�, bu üç sınıftan zalimler ile muktesidin sonunun
belirsiz bırakıldı�ına, hayırda ileri gidenlerin durumunun ise çekici biçimde anlatılmı�
oldu�una de�inmi�tir.2
Görüldü�ü gibi her toplumun iyisi ve kötüsü mevcuttur. Allah ise emirlerine
uyanları mükâfatsız bırakmayacaktır. Zaten konu ile ilgili ayetlere dikkatlice bakılacak
olursa, Allah’ı dinlemeyen, kafalarına göre hükümler veren Yahudilerin çekecekleri
azablardan bahsedilmi� ama her i�te oldu�u gibi burada da müstesna insanların
yaptıkları iyiliklerin mutlaka kar�ılı�ını alacakları belirtilmi�tir. Bu da Allah’ın
adaletine en güzel örnektir.
2.19. Hz. Muhammed’in Yahudi Kabileleri ile Münasebeti
2.19.1. Kaynuka O�ulları
Hz. Muhammed Medine’ye geldi�inde burada söz sahibi üç Yahudi kabilesi ile
anla�ma yapmı�tır. Bu anla�maya göre Yahudiler kendi dinlerinde serbest olacaktı. Evs
ve Hazrec ile yaptıkları anla�malar yürürlükte kalacak, Müslümanlara yapılan bir
saldırıda Yahudiler onların yanında yer alacak, Müslümanlara dü�manca bir tutum
izlemedikleri takdirde ise, Yahudiler bir saldırıya u�rarsa Müslümanlar onlara yardım
edecekti.
Anla�maya ra�men Yahudiler siyasi güç ve ekonomik üstünlük kaybı endi�esi
ile Müslümanlara kin ve dü�manlık beslemekle birlikte, anla�ma �artlarına da aykırı
davranmı�lardır. Peygamberimizin onları uyarmasına da, çok güçlü bir toplum olup,
Müslümanları yenebileceklerini söyleyerek cevap vermi�lerdir. Ate�’in aktardı�ına göre
il�kilerde barda�ı ta�ıran son damla, Kaynuka O�ullarına ait bir kuyumcu dükkânına
giden Müslüman kadına yapılan uygunsuz bir davranı� olmu�tur. Duruma müdahale
eden bir Müslüman, Yahudi kuyumcuyu öldürmü�, Yahudi’nin arkada�ları da
Müslümanı öldürmü�, böylece ili�kiler iyice gerginle�mi�tir.3 Kaynuka O�ullarının bu
davranı�ına kar�ı �u ayetler nazil olmu�tur: “Sen kendileriyle anla�ma yaptı�ın halde
onlar, hiç çekinmeden her defa anla�malarını bozarlar… Bir kavmin (antla�maya)
1 Vâkı’a, 92–94. 2 Bkz. Ate�, “�srailo�ulları”, Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 456. 3 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 11–13.
106
hıyanet etmesinden korkarsan, sen de (onların seninle yaptıkları antla�mayı) aynı
�ekilde onlara at; çünkü Allah hainleri sevmez… E�er onlar barı�a yana�ırsa sen de
ona yana� ve Allah’a dayan, çünkü o i�itendir, bilendir. E�er sana hile yapmak
isterlerse (korkma) Allah sana yeter.”1 Ayrıca Müslümanların Yahudi ve Hıristiyanları
veli edinmemeleri, onları dost ve koruyucu bilip ardından gidenlerin de onlardan
olaca�ı da ayetlerde2 belirtilmektedir.3
Müslümanlar için büyük tehlike olu�turan Kaynuka O�ulları, hicretin yirminci
ayında ku�atılmı� ve Peygamberin verece�i hükme razı olmu�tur. Sürgün cezası alan
Kaynuka O�ulları �am’da Ezri’at’a sürülmü�lerdir.4
2.19.2. Nadir O�ulları
Kur’an’da Nadir O�ullarından bahseden ayetlerin detaylarını tarih kitaplarından
ö�renmekteyiz. Burada amaç, Müslümanlara ya�anan olayı anımsatarak ö�üt vermek ve
ele geçirilen ganimetlerin hükümlerini açıklamaktadır.5
Biz olayı burada detaylıca anlatma gere�i duymuyoruz.6 Nadir O�ulları ile
Müslümanlar arasında çıkan bir anla�mazlı�ı çözümlemek için Peygamberimiz Nadir
O�ulları yurduna gitmi�tir. Peygamberimize “�stedi�ini yaparız” diyen Nadir O�ulları
riyakâr davranmı� ve aralarında bir suikast planı kurmu�lardır. Bu durumu sezen
Peygamberimiz acele ile oradan ayrılmı�, onların suikast planını bo�a çıkarmı�tır. Niye
alelacele haber vermeden ayrıldı�ını soran Yahudilere de, suikasta yeltendiklerinin
Allah tarafından kendisine bildirildi�ini söylemi�tir.7
Bu olay üzerine Peygamberimiz on gün içinde Nadir O�ullarının Medine’yi
bo�atmasını istemi�tir. Bu iste�e ilk önce kar�ı çıkmayan Yahudiler daha sonra
çevreden gelen Kurayza ve Gatafanlı müttefiklerin kendilerine yardım sözü vermesi ile
cesaret alarak yurtlarını terk etmeme kararı vermi�lerdir. Hz. Muhammed de onların
sı�ındı�ı kaleyi ku�atmı�tır. On be� günlük ku�atma esnasında Yahudilere yardım sözü
veren hiç kimseden yardım gelmemi�tir. Bu süreç sonunda Nadir O�ulları kentten
1 Enfâl, 56–58, 61–62. 2 Bkz. Mâide, 51–53. 3 Bkz. Ate�, “�srailo�ulları” , Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 478. 4 Bkz. Ate�, “�srailo�ulları” , Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 480. Ayrıntılı bilgi için bkz. Abidin
Sönmez, Rasulullah’ın Diplomatik Münasebetleri, �stanbul ?, s. 106-110. 5 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IX, s. 344. 6 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IX, s. 344–345. 7 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IX, s. 344.
107
çıkmaya razı olmu�tur. Bu sürgün sonucu bir kısmı �am diyarı Erîha ve Ezri’at’a, di�er
kısmı da Hayber’e gitmi�tir. Hayber halkına göre daha kültürlü olan Yahudiler daha
sonra oranın liderleri olmu�lardır.1 ��te bu olay bizlere �u ayetlerle anlatılmaktadır:
“Kitap sahiplerinden inkâr edenleri ilk sürgünde yurtlarından O çıkardı. Siz onların
çıkacaklarını sanmamı�tınız. Onlar da kalelerin, kendilerini Allah’tan koruyaca�ını
sanmı�lardı. Allah onlara ummadıkları yerden geldi, yüreklerine korku saldı, öyle ki,
evlerini kendi elleriyle ve mü’minlerin elleriyle harab ediyorlardı. Ey akıl sahipleri
ibret alın. E�er Allah onlara sürgünü yazmamı� olsaydı, mutlaka onlara dünyada azab
ederdi. Ahirette de onlar için ate� azabı vardır. Bunun sebebi �udur: Onlar Allah’a ve
elçisine kar�ı geldiler, kim Allah’a kar�ı gelirse (bilsin ki) Allah’ın azabı çetindir.
Hurma a�açlarından herhangi bir �eyi kesmeniz yahut kökleri üzerinde bırakmanız hep
Allah’ın izni ve (O’nun) yoldan çıkanları cezalandırması içindir.”2
Ate�’in belirtti�ine göre bu ayetlerde Allah’ın gücü anlatılmı�, Ehl-i Kitab’ın
kâfirlerinin kalbine salınan korku ile yurtlarını kendi elleri ile terk ettiklerinden ve bu
sürgünü kendi elleriyle hazırladıklarından bahsedilmi�tir.3 Ayrıca ayetlerde Nadir
O�ullarına “sizin yanınızda oluruz” diyen münafıkların sözlerinden nasıl döndüklerine
ve Allah katında yalancı olduklarına de�inilmi�tir.4 Ayetlere göre bu tip insanlar
Allah’tan çok Müslümanlardan korkarlar, çünkü onlar anlayı�sız toplumlardır.5 Önce
Yahudilere yardım va’deden münafıklarla, onlara güvenerek açıkta kalan Yahudilerin
durumu ise �u ayetlerle çok güzel anlatılmı�tır: “ (Onların durumu) tıpkı �eytanın
durumuna benzer ki, insana “inkâr et” dedi. (�nsan) �nkâr edince de: ‘Ben senden
uza�ım, ben âlemlerin Rabbi Allah’tan korkarım!’ dedi. Nihayet ikisinin de sonu ebedî
olarak ate�te kalmaları oldu. Zalimlerin cezası budur.”6
2.19.3. Kurayza O�ulları
“Kitap Ehli’nden onlara yardım eden (Kurayza Yahudi)lerini de kalelerinden
indirdi ve kalblerine korku dü�ürdü. (Onlardan) bir kısmını öldürüyor ve bir kısmını da
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IX, s. 345–346. 2 Ha�r, 2–5. 3 Bkz. Ate�, “�srailo�ulları”, Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 481; Ayrıntılı bilgi için bkz. Sönmez,
Rasulullah’ın Diplomatik Münasebetleri, s. 111–123. 4 Bkz. Ha�r, 11–12. 5 Bkz. Ha�r, 13–14. 6 Ha�r, 16–17.
108
esir alıyordunuz. Onların topraklarını, evlerini, mallarını ve henüz ayak basmadı�ınız
bir topra�ı size miras verdi. Allah, her �eye kadirdir.”1
Buraya kadarki açıklamalarımızda Kaynuka ve Nadir O�ullarının Müslümanlara
kar�ı haince davranmaları, antla�malarına hıyanet etmeleri sonucu sürgün ile
cezalandırıldıklarına de�inmi�tik. Peygamberimiz bunlara ölüm cezası uygulamamı�tı
ama Kurayza O�ulları için uygulanan ceza, ölüm olmu�tur.2
Ate�, bu hükmü a�ır bulanlar için, meselenin iyice dü�ünülmesini önermektedir.
Müslümanların müttefiki iken saf de�i�tiren Kurayza O�ulları kendilerinden önceki
Yahudilerin ba�larına gelen sürgün olayından ibret almamı�lardır. E�er sava�ta
birle�tikleri grup galip gelseydi, kesin olarak Müslüman erkekleri öldürecek, çocuk ve
kadınları da esir edeceklerdi. Bu sebeple yapılan suç dengiyle cezalandırılmı�tır.3 Zaten
bu hüküm Tevrat’ın hükmüdür4 ve hükmü Kurayzalıların temsilci olarak seçmi� oldu�u
Sad vermi�tir. Peygamberimiz hüküm kar�ısında: “Sen Allah’ın hükmü ile hükmettin”
diyerek hükmün Tevrat’a dayandı�ını bildi�ini belirtmi�tir. Ate�’in �bn Kesîr’den
aktardı�ı görü�e göre Kurayza O�ullarına kendi kitaplarının hükmünü uygulamak
zulüm de�il adalettir.5
Ayette, “Onların topraklarını, evlerini, mallarını size miras verdi” denilerek
arazi ve evlerin Müslümanlara ganimet olarak verildi�i belirtilmi�, ayrıca “Ve henüz
ayak basmadı�ınız bir topra�ı da size verdi” cümlesi ile de müfessirlerin ço�unlu�una
göre Hayber Fethi’nin müjdesi verilmi�tir. Ate�, bazı müfessirlerin de bahsetti�i bu
toprakların; Mekke, �ran, Anadolu topra�ı ya da Kurayzalıların kent dı�ında kalan
toprakları oldu�unu belirtenlerin oldu�unu da �bn Kesîr’e dayanarak söylemi�tir.6
Kaynuka O�ulları ve Nadir O�ullarının ba�larına gelenden ibret almayan
Kurayza O�ulları daha acı bir sonla kar�ıla�mı�tır. Buna ra�men tarih kitaplarından
1 Ahzab, 26–27. 2 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ate�, “�srailo�ulları” , Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 487–493. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VII, s. 152. 4 “Bir �ehre kar�ı cenk etmek için ona yakla�tı�ın zaman, onu karı�ıklı�a ça�ıracaksın. Ve vaki olacak ki
e�er sana sulh cevabı verirse ve kapılarını sana açarsa, içinde bulunan bütün kavim sana angaryacı (esir, köle) olacaklar ve sana kulluk edecekler. Ve e�er seninle barı� yapmayıp cenk etmek isterlerse o zaman onu ku�atacaksın ve Allah’ın Rab onu senin eline verdi�i zaman, onun her erke�ini kılıçtan geçireceksin; ancak kadınları ve çocukları ve hayvanları ve �ehirde olan her �eyi, bütün malını kendin için çapul edeceksin (ganimet alacaksın)!” Tesniye, 10–14.
5 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VII, s. 152. 6 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VII, s. 152; Ayrıntılı bilgi için bkz. Sönmez, Rasulullah’ın
Diplomatik Münasebetleri, s. 123–144.
109
edindi�imiz bilgilere dayanarak Yahudilerin uslanmayan ve ders almayan bir toplum
olduklarını söylemek mümkündür.
2.19.4. Hayber’in Fethi
Medine’den sürülmü� olan Yahudi Nadir O�ulları Hayber’e yerle�mi�tir. Burada
güçlenen ve iyi bir konum sahibi olan Yahudiler, çevrelerindeki Yahudi ve Mü�rikleri
kı�kırtıp Müslümanların ba�ına bela olmaya ba�layınca bu mıntıkayı güvenlik altına
almak isteyen Peygamberimiz Hayber’e hareket etmeye karar vermi�tir. Hayber’in
nüfusça kalabalık olması, kalelerinin sa�lam, ekonomilerinin iyi, silahlarının çok olması
Müslümanları bir hayli zorlasa da, Hayber alınmı�tır. Bu fetih Müslümanlara çok fazla
ganimet getirmi�tir.1
Bu fetih Kur’an’da �u ayetlerle anlatılmaktadır: “Allah �u mü’minlerden razı
olmu�tur ki onlar, a�acın altında sana bi’at ediyorlardı. Allah onların gönüllerinden
geçeni bildi�i için onların üzerine huzur ve güven indirdi ve onlara yakın bir fetih verdi.
Yine onlara alacakları birçok ganimet bah�eyledi. Allah üstündür, hüküm ve hikmet
sahibidir. Allah size elde edece�iniz birçok ganimetler va’detti. �imdilik size bu
(Hudeybiye Barı�ı)nı verdi… (Size) Ba�ka (ganimetler) de söz vermi�tir ki, henüz onları
ele geçirmediniz, fakat Allah onları ku�atmı�tır (ileride bunları size verecektir. Allah,
ileride sizlere birçok fetihler ve ganimetler verecektir.) Allah her �eye kâdirdir.”2
Ayetler Hayber’in fethinden bahsetmektedir. Fakat müfessirlere göre, Fetih
suresi 18. ayette anılan “feth-i karîb” ile 19. ayette Müslümanların ellerine geçecek
ganimetler hakkında iki tefsir vardır. Birine göre, feth-i karîb (yakın fetih) Hudeybiye
Barı�ı’dır. Alınacak ganimetler ise ilerideki fetihlerde ele geçecek olan ganimetlerdir.
Di�er görü�te feth-i karîbden kasıt Hayber’in fethi, ganimetler de Hayber’in
ganimetleridir.3 Ate�’in yorumu da birinci görü�e uygundur. O, ayetlerden, Allah’ın
Müslümanlara verdi�i fethin Hudeybiye Barı�ı oldu�unu, daha sonra elde edilecek
zaferin ise Hayber oldu�unu belirtmi�tir. Ayetlerde sava� ganimetlerinden bahsedilmi�,
Peygamberimiz de ele geçen ganimetleri uygun �ekilde payla�tırmı�tır.4
Buraya kadar Peygamberimizin Yahudi kabileleriyle olan münasebetlerini ele
aldık. Yahudilerin davranı�larında bir de�i�me olmadı�ını, yaptıkları anla�malara
1 Bkz. Ate�, “�srailo�ulları”, Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 495–497. 2 Fetih, 18-21. 3 Süleyman Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VIII, �stanbul 1990, s. 482–483. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VIII, s. 482–483.
110
ra�men Müslümanları aldatmaya çalı�tıkları, bozguncu oldukları, ortalı�ı karı�tırıp,
kı�kırtıcı davranı�larda bulunduklarını gördük. Hatta evlerine gelen misafir
konumundaki Peygamberimize suikaste bile yeltendiklerine de�indik. ��te Yahudiler
tüm bu eylemlerinin kar�ılı�ını pahalı ödemi�lerdir. Çok sevdikleri mal ve mülklerini
bırakıp yurtlarından sürülmek zorunda kalmı� ve son olarak Kurayza O�ullarının ba�ına
geldi�i gibi canlarını da bu yolda vermi�lerdir. Müslümanlara kar�ı sayıca fazla
olmalarının kendilerine hiçbir yararı olmamı�, Allah’ın Müslümanlara yardım etmesi ve
Yahudilerin kalplerine saldı�ı korkuyla bazen kendiliklerinden teslim olmu�lardır.
Buradan çıkardı�ımız di�er bir ders de, münafıklara asla güvenilmeyece�idir.
Çünkü münafıklar lâfzen hep Yahudilerin yanında olmu� hatta onları kı�kırtmı� ama i�
fiile gelince kaçmı� ve onları yüz üstü bırakmı�lardır. Ayetlerde böyle yapanların da
cezasız kalmayaca�ı bildirilmi�tir.
2.20. Yahudili�in Di�er Dinlere Bakı�ı
Yahudili�in di�er dinlere bakı�ını ya�anan tarihsel ko�ullar etkilemi�tir. Bu
süreç asla sabit kalmamı�tır. Süreçte en katıdan en yumu�a�a kadar uzanan geni� bir
spektrum söz konusu olup, günümüz Yahudili�i de bu konudaki fikirlerini aynı
spektrum üzerine temellendirmi�tir.1 Yahudilerin ya�adıkları co�rafyalar, kar�ıla�tıkları
farklı kültürler onların ya�am tarzını ister istemez etkilemi�tir. Bu konun detaylarına
geçmeden önce Yahudili�e göre Yahudi olmayanların durumuna bir göz atalım.
Halakhah’ta2 Yahudi olmayanlar “Nuhîler” (Bney Nooh) ve “Putperestler”
(Avoda Zarîm) olarak iki kısımda de�erlendirilirler. Temeli Tevrat’a3 ve Nuh’un tevhid
esasına dayanan yedi kanunu benimseyen kimseler “Nuhî”, bunun dı�ındakiler de
“Putperest”tir.4
Nuh’un yedi kanunu açıklamalı olarak Tekvin’in midra�ik tefsiri olan Bere�it
Rabah’ta detaylıca yer alır. Bu yedi kanun �unlardır:
1- Putperestlikten kaçmak,
2- Küfürden kaçmak,
3- Zinadan, özellikle akrabalar arası zinadan kaçınmak,
1 Bkz. Demirci, Yahudilik ve Dinî Ço�ulculuk, s. 47. 2 Yahudilikte do�rudan Musa kanunundan kaynaklanmayan hukukî kurallar dizisidir. Sözlü hukuk
gelene�inden çıkarılan Halakhah, Talmud’da maddele�tirilmi�tir. 3 Bkz. Tekvin, 9: 1-17. 4 Bkz. Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Di�er Dinler, s. 24.
111
4- Adaleti sa�layacak adalet kurumlarını olu�turmak, tüm münasebetlerde adil
ve dürüst davranmak,
5- Kan dökmemek,
6- Hırsızlık yapmamak,
7- Canlı hayvandan et koparıp yememek.1
Bu altı kanun ilk önce Âdem’e verilmi�, yedincisi yani canlı hayvandan et
koparıp yememek de Nuh’a verilmi�tir. Yahudi olmayıp da bu yedi kanuna uyan
kimseler Halakhahta “dünyanın dindar insanları” olarak tanımlanır. Böyle kimseler
Yahudi topraklarında imtiyazlı olup, bir mühtedinin sahip oldu�u tüm haklardan
faydalanırlar. Bu kanunu kalben benimseyip yerine getiren kimseler her iki dünyada da
kurtulu�a ula�ır, Cennet nimetlerinden faydalanabilirler ama Yahudilerle aralarında
derece farkı olur.2
Yahudiler de, her din sahibinin tartı�tı�ı gibi, kendi dinleri dı�ındaki dinlerin
insanı kurtulu�a götürüp götürmeyece�i problemini tartı�mı�lardır. Nuh’un yedi temel
kanununa bünyesinde yer veren dinler, Yahudi olmayanları hem bu dünyada hem de
gelecekte mutlulu�a ve kurtulu�a ula�tırabilirler. �slâmiyet ve Hıristiyanlık bu tarife
uyan dinlerdendir. Bu dinler yayılmacı ve misyoner karakterleri ile Allah’ın mesajını
putperestlere ula�tırması açısından de�er ta�ımaktadır. Muhafazakâr Yahudili�in önemli
bilginlerinden Neusner ve Maimonides, Hıristiyanlık ve �slâmiyet’in kutsal tarihteki
yerini anlamak gerekti�ini, bu dinler sayesinde Tevrat’ın da uzak diyarlara kadar
gitti�ini ileri sürmü�lerdir. Bu olumlu görü�e ra�men yine de bir Yahudinin din
de�i�tirmesi büyük günahlardandır. Din de�i�tiren Yahudi kendisini Tanrıya ve halkına
ba�layan “ahid”i bozmu� sayılır.3
Konunun daha iyi anla�ılması için Yahudili�in �slâm hakkındaki görü�lerine
bakmak yerinde olacaktır. Burada olumlu ve olumsuz yakla�ımlarla kar�ıla�mamız
mümkündür. Yahudilere Müslüman kelimesinin ilk ça�rı�tırdı�ı Araplar olmu�tur.
Araplarla tarihte olan amansız dü�manlıkları Yahudiler’in Araplara bakı� açısını
olumsuz yönde etkilemi�tir. Bu dü�manlı�ın temelinde de �brahim’in soyunun devamı
meselesi olup, �smail ve �shak problemi vardır. Yahudiler Arapların soyunu �smail ile
ili�kilendirmi� ve Müslümanlara “�smailî” adını vermi�lerdir. Yahudiler Tekvin 16.
1 Bkz. Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Di�er Dinler, s. 25. 2 Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Di�er Dinler, s. 25–26. 3 Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Di�er Dinler, s. 35-37, 44.
112
Babda �smail hakkındaki: “Onun eli herkese kar�ı açık olacaktır” pasajına dayanarak
Müslümanları çapulcu bedevî yı�ını olarak yorumlamı�lardır.1
�slâm-Yahudi kültürünün önemli isimlerinden olan Maimonides ise �slâm’ın
Nuh’un yedi kanununu içerdi�ini söylese de �slâm’ın tamamen vahiy dini oldu�unu
kabul etmemektedir. Ona göre �slâm da dâhil olmak üzere tüm dünya dinleri
Yahudilikten çalıntı olup ekleme ve çıkarmalarla orijinallik iddiasında
bulunmaktadırlar. Bu görü�e tüm Yahudi bilginler katılmaktadır. Yahudi bilginlerine
göre, Muhammed de Yahudi tesiri altında yeti�mi� olup gerçek peygamber de�il,
niteliksiz ve ayıplı biridir. Mesajını ilk defa yayarken de kıblesini ilk önce Kudüs olarak
tayin etmi�2, haftanın yedinci gününün �abat gibi kutlanmasını, Kefaret Günü’nün yıllık
oruç ve tövbe günü olarak kabul edilmesini ö�retmi�tir. Bu iddialarda bulunan
Yahudiler kendi yanda�larının bu uygulamalara ra�men Hz. Muhammed’i peygamber
olarak kabul etmedi�ini bu sebeple Hz. Muhammed’in de bu uygulamaları de�i�tirdi�ini
söylerler.3 Hz. Muhammed hakkındaki bu görü�lerine ra�men Yahudiler dini hükümler
açısından �slâm’ı kendilerine daha yakın bulurlar, her ne kadar �slâm’ı Yahudilikten
çalıntı bir din olarak görseler de Müslümanların kurtulu�una vesile olaca�ına inanırlar.
Maimonides kurtulu�un Yahudilerle sınırlı tutulması gerekti�ine inanır. Ona
göre hem Hıristiyanlar hem de Müslümanlar potansiyel Yahudidir. Dalaletleri gerçe�i
bilmemelerinden kaynaklanmakta olup, gerçek onlara anlatılırsa hepsi ona dönecektir.4
Yahudiler birçok açıdan Hıristiyanlı�ı ele�tirir. Fakat aralarında köken birli�i
bulunması sebebiyle de Hıristiyanları kendilerine daha yakın bulurlar. Hıristiyanlar
sadece Kutsal Kitab’ın yorumunda kendilerinden ayrılır. Bu sebeple onlara Tevrat
ö�retilebilir ama Müslümanlar Tevrat’ta tahrifi savundukları için onlara Tevrat
ö�retilemez. Yahudiler Tevrat’ın hükümleri ile amel etmeyi sadece kendilerine has
kılmı�lardır. Bu sebeple di�er ırkların Yahudili�e dâhil olması zorunlulu�u yoktur.5
Yahudiler bir yandan Hıristiyanlı�ı Yahudilik açısından �irk olarak de�erlendirmi� ama
di�er yandan da onları kendilerine daha yakın bularak kendi içlerinde çeli�kiye
dü�mü�lerdir.
1 Demirci, Yahudilik ve Dinî Ço�ulculuk, s. 43. 2 Kıble meselesi için bkz. Bakara, 142, 145, 177. 3 Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Di�er Dinler, s. 51–52. 4 Bkz. Demirci, Yahudilik ve Dinî Ço�ulculuk, s. 52. 5 Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Di�er Dinler, s. 11, 41-44.
113
�slâm ve Hıristiyanlık kurtulu�a götüren dinler kategorisine girse bile bir
Yahudi’nin dinini de�i�tirmesi Allah ile olan ahdine hıyanet olup bu büyük günahlardan
sayılır. Fakat yine de �slâm hukukunun Yahudi hukuku ile örtü�mesi sebebi ve bu iki
dinin en önemli özelli�i olan monoteizmin �slâm sayesinde yayılması da Yahudilerce
hayırlı bir i� olarak algılanmaktadır.
Buraya kadar anlattıklarımızı kısaca özetleyecek olursak, Nuh’un yedi kanununu
benimseyen Müslümanlar “Nuhî” sayılmakta, bu da onları kurtulu�a götürmektedir.
Buna ra�men �slâmiyet gerçek bir din de�il, Yahudilikten çalıntıdır. Hz. Muhammed ise
ö�retisine Yahudi kuralları ile ba�lamı� ama müntesip bulamayınca bu kuralları
de�i�tirmi�tir. Hiçbir Yahudi Hz. Muhammed’i peygamber olarak kabul etmez. Sonuç
olarak Nuhîler kurtulu�a erebilir, ama Yahudilerle aralarında derece farkı olacaktır.
2.21. Kur’an-ı Kerim ve Yahudilik
Ehl-i Kitap’tan olan Yahudilerde, Allah, peygamber, kitap ve ahiret inancının
bulunması ve Kur’an’ın indi�i dönemde Yahudilerin Müslümanlarla iç içe ya�aması
sebebiyle Kur’an bu gruptan sıkça bahseder.1 Kur’an’ın Yahudilerin yaptıkları ve
ba�larına gelenleri Müslümanlara anlatması, bir bakıma onları geçmi� milletlerin
ba�larına gelenlerle uyarması da Kur’an’da Yahudi toplumuna çok yer verilmesine
sebep gösterilebilir.
Kur’an, Yahudilerden genel olarak “Ehl-i Kitap, Kitap Ehli” tabiri ile özel
olarak da “Benî �srail, Yehud, Yakub” terimleri ile bahsetmi�tir. Çok geni� bir topluluk
olan Yahudilere birçok peygamber gönderilmi�tir. Bunlardan bazılarına suhuf bazılarına
ise kitap verilmi�tir. Bu sebeple �srailo�ulları peygamberlerinden bahseden ayetlerde
dolaylı olarak bu topluluk hakkında bize bilgi vermektedir.
Kur’an’da Yahudilerden bahseden ayetleri �öyle tasnif edebiliriz:
1- Allah tarafından Yahudilere bah�edilen nimetler,
2- Allah’ın Yahudilere yönelik tavsiyeleri,
3- Uymaları gereken dinî hükümler,
4- Menfaatlerine a�ırı dü�künlükleri,
5- Peygamberlerin tebligatını de�i�tirerek sapmaları,
6- Allah’a kar�ı söz verip dönmeleri ve bunu âdet haline getirmeleri,
7- Peygamber ve salih ki�ilerden bazılarına iftira etmeleri, hatta öldürmeleri,
1 Bkz. Kaya, “Ehl-i Kitab”,T.D.V. �slâm Ansiklopedisi, C. X, �stanbul 1994, s. 517.
114
8- Yaptıkları i�lerle zillet ve meskenete dü�meleri,
9- Yeryüzünde fesat çıkarmaları.1
Biz de çalı�mamızda Yahudili�i bu genel hatlar çerçevesinde incelemeye
çalı�tık. Genel olarak Yahudilik hakkında kısa bir bilgiden sonra Yahudilerin geçirmi�
oldukları dönemleri ve onlar için çok önemli olan seçilmi�lik kavramından bahsettik.
Kutsal Kitap Tevrat’ın men�ei ve tahrifi meselesinde, bir bakıma, kısaca Yahudilerin
karakterine de de�inmi� olduk.
Kur’an’ın en çok bahsetti�i �srailo�lu peygamberi Musa ve Firavun arasındaki
mücadeleyi, Musa’nın bu esnada peygamber olup On Emir’i almasını ve Allah’ın
dilemesi ile bu emirleri Firavun’a tebli�ini i�ledik. Bu esnada kendisinin hem karde�i
hem de yardımcısı olan Harun’un kar�ıla�tıkları zorlukları, kendilerine sürekli problem
çıkaran kavminin kendilerine verilen nimetlere nankörlük etmelerine de�indik. Bu
nimetleri detaylı olarak ele aldıktan sonra Yahudilerin; tefecilikleri, bozgunculukları,
mala kar�ı dü�künlükleri, sürekli Allah ile pazarlık halinde olmalarına ve sava�tan kaçıp
korkaklık göstermelerine de�inerek tarihe bu �ekilde yansıyan karakterlerini açıklamaya
çalı�tık.
Bir di�er ba�lık altında da Yahudilerin �slâm’a bakı� açısını göstermeye çalı�tık.
Yahudilerin genel karakterleri konusundan sonra, onların Cebrail’e dü�manlıklarını,
Üzeyir’i Allah’ın o�lu saymalarını ve kıble problemini tartı�tık.
Yahudilerin Peygamberimizi reddetmesini, Müslümanlara amansız dü�man
olmalarını, kendilerine birçok �eyin haram kılınmasını ve yaptıklarından dolayı
cezalandırılmalarını, aralarında bulunan iyilerin ise elbette ayrı tutulaca�ı konularını da
ayrı ba�lıklar altında ele aldık. Son olarak Hz. Muhammed’in Yahudi kabileleri ile olan
ili�kilerine de�inerek Kur’an’da Yahudileri anlatan ayetlerin içerik olarak dokuz madde
halinde incelenebilece�ini gördük. Böylece bu ba�lıklar altında Kur’an’da Ehl-i
Kitap’tan olan Yahudiler hakkında geçen ayetleri inceleyerek Süleyman Ate�’in, “Yüce
Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri” adlı eserinde bu ayetlere getirmi� oldu�u yorumları aktardık.
Bu yorumlar içinde farklılık arz edenler üzerinde ise özellikle durduk.
1 Bkz. Tümer, Küçük, Dinler Tarihi, s. 212–213; Ayrıca, Cilacı, Günümüz Dünya Dinleri, s. 74–75.
115
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
HIR�ST�YANLIK
3.1. Hıristiyan Kelimesinin Men�ei
Hıristiyanlık dünya nüfusunun büyük bir kısmının inanmı� oldu�u, temelde
vahiy kaynaklı olup �sa peygamber tarafından tebli� edilmi�, kutsal bir kitabı olan ve ilk
gönderildi�i esnada tektanrıcılı�a dayalı iken zamanla çe�itli faktörlerin etkisi sonucu
“teslis”i savunup, “�sa Mesih” inancı üzerine temellenmi� bir dindir. Peygamber, melek,
kader, ahiret vb. dinî kavramları içermesine ra�men bu kavramlar içerik olarak �slâm’a
göre farklıdır.
Rakamsal olarak ifade edecek olursak günümüzde iki milyarlık bir nüfusa sahip
olan Hıristiyanlık; Katolik, Ortodoks ve Protestan Kiliselerinden müte�ekkil üç büyük
mezhep ve daha birçok küçük mezhep ile tarikattan meydana gelmi�tir.1
Hıristiyan kelimesi Yunanca “Hıristos”tan türemi� ve anlam olarak “Mesih’e
ba�lı” demektir. �branicesi de “Me�iah” olup “ya�lanmı�, takdis edilmi�” anlamlarını
içermektedir. Eski Yahudi gelene�inde krallar ve din görevlileri, görevlilerine
ba�lamadan önce kutsal ya� ile ya�lanıp kutsanırdı. Bu sebeple kral olacak tebli�ci ve
müjdeci �sa da “Mesih” olarak adlandırılmı�tır.2 Hıristiyan kelimesinin ilk defa nerede
kullanıldı�ı ise tartı�malı bir konudur. Buna göre Hıristiyan kelimesi ilk kez �sa’dan 20–
30 sene sonra Antakya’da kullanılmı�tır.3 Ayrıca Pavlus’un �sa’yla ilgili görü�lerinin
takipçileri olarak “Mesihçi” anlamında da kullanılmı�tır.4 Yeni Ahit’te de bu kelimeye
�u �ekilde rastlanmaktadır: “...Ve �akirtlerin Hıristiyan diye ça�rılması önce Antakya’da
oldu.”5
�slâmî literatürde “Hıristiyan” kelimesinin Kur’an’da kar�ılı�ı, “Nasrânî ve
Nasârâ” �eklindedir. Kur’an’da 219 ayet Hıristiyanlıktan bahsetmektedir. Bu ayetlerin
sadece bir tanesinde “Nasrânî”, on dört tanesinde de “Nasârâ” kelimesi kullanılmı�tır.
Hz. �sa’nın Filistin’in Nâsıra kentinde ya�amı� olması sebebiyle ona ba�lı kimselere
1 Bkz. Kür�at Demirci, “Hıristiyanlık”, TDV�A., C. XVII, �stanbul 1998, s. 328. 2 Bkz. Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 293; Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s.
261. 3 Bkz. Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s. 262. 4 Bkz. Gündüz, Din ve �nanç Sözlü�ü, s. 169. 5 Resullerin ��leri, 11: 26; Ayrıca bkz. 11: 28.
116
“Nasrânî”, ço�ulu olarak da “Nasârâ”denilmi�tir.1 Ayrıca literatürde Hıristiyanlar için,
“Mesihî” ve “�sevî”, Hıristiyanlık için de, “Nasrâniyye ve Mesîhiyye” adları
kullanılmı�tır.2
Nasârâ isminin kullanımı ile ilgili farklı görü�ler de vardır. Bu ismin, �sa öncesi
dönemlerden �sa sonrası dönemlere kadar varlıklarını sürdürmü� olan heterodoks
Yahudi mezhebi Nasuralarla ili�kili oldu�u ileri sürülmektedir. Ayrıca Talmud’da
Hıristiyanlar için “Nusrim”, Süryanca kaynaklarda ise “Nasranâye” isimlerinin
kullanıldı�ını görmekteyiz.3 Bazı �slâm âlimlerine göre de �sa’ya tabi olanların
arasındaki yardımla�madan dolayı bu isim kullanılmı�tır. Bu kelimenin kullanımını
Kur’an’a da dayandırabiliriz. Kur’an’da4, “Benim yardımcılarım kimlerdir? sorusuna,
bizleriz.” diyerek cevap veren havarilerin diyalogu, Nasara kelimesinin kullanımında
etkilidir.5 Son görü�e göre de bu isim Nasaraeanizm hareketi ya da Nazırî denilen,
Yahya peygamberin de dâhil oldu�u, kendini tanrıya adayan münzevi gruplarla
ba�lantılı olarak kullanılmı�tır.6 Görüldü�ü gibi bu kullanımların hepsi �sa’dan öncesi
ile ilgilidir.
Hz. �sa döneminde, bu dine mensup ki�ilerin kendileri için kullandıkları isimler
ise �öyledir: 1. “�akirtler”; genel olarak Mesih’e inananları ifade eder.7 2. “Karde�ler”8,
3. “Azizler veya Mukaddesler”, Yahudilikten alınmı� olup insanların Tanrıya
adanmı�lı�ını ima eder.9 Mukaddesler ibaresi özellikle Kudüs cemaatine
yöneltilmi�tir.10 4. “�nananlar”, bu terimin anlamı açık olmamakla beraber, dinî inanç
veya ahlakî fazilete sahip olanları ima eder.11 5. “Seçilmi�ler”, nadiren kullanılmı� olup
apokaliptik bir mahiyet ta�ır.12 6. “Ça�rılmı�lar”, muhtemelen cemaat üyelerinin
1 �aban Kuzgun, “Kur’an-ı Kerim’e Göre Hıristiyanlık ve Hıristiyanlar”, Asrımızda Hıristiyan
Müslüman Münasebetleri, �stanbul 1993, s. 61. 2 Demirci, “Hıristiyanlık”, TDV�A., C. XVII, s. 328. 3 Gündüz, Din ve �nanç Sözlü�ü, s. 278. 4 Bkz. Âl-i �mrân, 52; Saf, 14. 5 Kesler, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar, s. 45. 6 Demirci, “Hıristiyanlık”, TDV�A., C. XVII, s. 328. 7 Konu ile ilgili olarak bkz. Yuhanna, 6: 8; 9: 28; 12: 14; Matta, 10: 1; 11: 1; 22: 16; Markos, 2: 18;
Resullerin ��leri, 6: 1-2, 7; 9: 10, 26; 11: 26; 15: 10. 8 Bkz. Kolaselilere Mektup, 1: 2; Resullerin ��leri, 1: 15; 15: 25, Romalılara Mektup, 16: 23. 9 Bkz. Korintoslulara Birinci Mektup, 1: 2; 6: 1-2; 7: 14; Resullerin ��leri, 9: 13, 32, 41; 26: 10, 18;
Korintoslulara �kinci Mektup, 1: 1; Efesoslulara Mektup, 1: 1; Filipililere Mektup, 1: 1. 10 Bkz. Korintoslulara Birinci Mektup, 16: 1; Korintoslulara �kinci Mektup, 8: 4; 9: 1; bkz. Romalılara
Mektup, 15: 26; Galatyalılara Mektup, 2: 10. 11 Bkz. Resullerin ��leri, 2: 44; 5: 14; Efesoslulara Mektup, 1: 1; Koloselilere Mektup, 1: 2. 12 Bkz. Markos, 13: 20, 22; Matta, 24: 22; Titus, 1: 1; Petrus’un Birinci Mektubu, 1: 2.
117
adlandırılmasında kullanılmı�tır. 1 7. “Kilise”, toplulu�un bütününü ifade etmekte
kullanılmı�tır. 8. “Fakirler”, Yahudi men�eli ilk Hıristiyanlar için kullanılmı�tır.2 9.
“Dost”, Yahudilerce takılmı� bir isim oldu�u tahmin edilmektedir.3 10. “Nâsıralılar”, bu
kelime tekil olarak Yeni Ahid’in birçok yerinde kullanılmı�tır. Ço�ulu ise bir yerde
geçmektedir.4 Ve son olarak 11. “Celileliler”, genellikle Gentileler tarafından
kullanılmı�tır.5 Görüldü�ü gibi Hıristiyanlık için birçok isim kullanılmı�tır.
3.2. Hıristiyanlı�ın Tarihçesi
Hıristiyanlık, Filistin bölgesinde do�mu� Yahudi-Mesihî bir harekettir. Hz.
�sa’nın amacı da �srail’i gelecek Tanrı Krallı�ına hazırlamaktır.6 Hıristiyanlı�ın
do�du�u co�rafyaya bakacak olursak, burada Yahudilik dı�ında Grek, Roma, Helenistik
ve Pagan kültürleri olarak adlandırılabilecek dört kültürel model mevcuttur. Bölgede
�ehirli bir medeniyet kurmu� olan Grek kültürü etkisini daha çok felsefî alanda
göstermi�tir. Grek, Roma, Pagan ve Do�u kültürlerinin sentezinden olu�an Helenistik
kültür ise özellikle sanat ve dinî alanı etkilemi�tir.7 M.Ö. 4. yüzyıl sonlarında Büyük
�skender’in Filistin bölgesini egemenli�i altına alması ile Filistin halkı kendilerine hiç
de�er vermeyen ve çoktanrılı dine sahip olan bir toplulukla kar�ıla�mı�tır. Bunu
Romalıların bölgeyi ele geçirmeleri izlemi�, Romalılar da çoktanrılı bir inanç sistemini
benimsediklerinden dolayı istisnalar dı�ında, tektanrı inancına pek saygı duymamı� ve
topluma zulmetmi�lerdir.8 Baskıya maruz kalan Yahudiler zamanla bazı de�erlerini
yitirmi�, dinî konuları çıkar meselesi yapmı�, çe�itli mezhepler ortaya çıkmı�, Kudüs’te
bulunan Kutsal Mabed ticaret yeri olmu�tur.9 Bu karga�a esnasında, “kurtarıcı mesih”
söylentisi Yahudilere güç verirken, Romalıları da oldukça kızdırmı�tır. Mesih meselesi
Yahudilerin arasını da açarak ikiye bölünmelerine sebep olmu�tur. Gelecek Mesih’in
Tevrat’ın bildirdikleri do�rultusunda bir Kral oldu�una inananlar ile onun bir
peygamber olaca�ına inananlar arasında çe�itli gerginlikler ya�anmı�tır. Ya�anan
1 Romalılara Mektup, 1: 6–7; Koloselilere Birinci Mektup, 1: 2; Yuhanna, 1: 16; 3: 1. 2 Luka, 6: 20; Romalılara Mektup, 15: 26; Galatyalılara Mektup, 2: 10; Resullerin ��leri, 4: 35. 3 Luka, 12: 4; Yuhanna, 15, 13–15. 4 Resullerin ��leri, 24: 5. 5 Resullerin ��leri, 2: 7. 6 Cilacı, Günümüz Dünya Dinleri, s. 76. 7 Bkz. Demirci, “Hıristiyanlık”, TDV�A., C. XVII, s. 330. 8 Bkz,. “Hıristiyanlık”, Dinler Tarihi Ansiklopedisi, C. II, 1999, s. 3–4. 9 Bkz. Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s. 267.
118
gerginlik ileride Mesih’in çarmıha gerilmesine sebep olmu�tur.1 Tüm bu karga�a
ortamında Hz. �sa’nın do�umu gerçekle�mi� ve bir müddet sonra Hz. �sa
peygamberli�ini açıklamı�tır. Tebli�i esnasında Hz. �sa insanları do�rulu�a, karde�li�e,
sevgiye, fedakârlı�a ça�ırmı�tır. Fakat bu durum bazı çıkarcı Yahudileri rahatsız
etmi�tir. Onlar sürekli Mesih’in Davud soyundan gelece�ini, Kral olup, genele de�il,
özele hitap edece�ini ve �srailo�ullarını dünyaya hâkim kılaca�ını savunmu�lardır. Bu
geli�meler Roma’nın dikkatini Hz. �sa ve ona inanan az sayıda samimi dindarın üzerine
çevirmesini sa�layarak manevî de�erlerini dünyevî de�erler için harcayan Yahudilerin
çarmıh olayını gerçekle�tirmesine zemin hazırlanmı�tır.2
Çarmıha gerilme meselesi Ehl-i Kitab’ın üzerinde tartı�tı�ı meselelerin ba�ında
gelir. �slâm gelene�ine göre çarmıhta ölen Hz. �sa de�il, onu ele veren Yahuda
��karyot’tur. Hz. �sa Allah’ın izni ile gö�e yükseltilmi�tir.3 Hıristiyanlar ise onun
çarmıhta öldü�üne inanmı� ve �sa’yı tanrıla�tırmı�lardır. Özellikle, topra�a verilen
�sa’nın mezarının açık bulunması, onun annesine görünüp Tanrı’nın yanına çıkaca�ını
bildirmesi, yakınları ve �akirtlerine görünmesi4 ile tanrıla�tırma süreci ba�lamı�tır.5 Bu
olaya Yahudilerin bakı� açısı ise daha de�i�iktir. Onlar “Mesih muzaffer olacak,
çarmıhta ölemez” diyerek Hz. �sa’yı Mesih kabul etmemi�, onu asi ve suçlu
bulmu�lardır.6
Hz. �sa’nın çarmıha gerilmesi Hıristiyanlık tarihi açısından çok önemlidir. Bu
karga�a ortamında Hıristiyanlı�ın konumu belirlenemese de, Pavlus Hıristiyanlı�ı bir
Yahudi mezhebi olmaktan kurtarmı�, bu sebeple kimi tarihçiler Pavlus’a Hıristiyanlı�ın
mimarı gözü ile bakmı�tır.
3.2.1. Pavlus ve Hıristiyanlık
Pavlus Hıristiyanlı�ın �ekillenmesinde büyük rol oynamı�tır. Kendi ifadesine
göre Pavlus, ana rahminde iken Tanrı tarafından seçilmi�7 ve sünnetsizlere yani Yahudi
1 Bkz,. “Hıristiyanlık”, Dinler Tarihi Ansiklopedisi, C. II, s. 4–6. 2 Bkz. Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s. 261. 3 Bkz. Âl-i �mrân, 55; Mâide, 117; Nisa, 157. 4 Bkz. Markos, 16; Luka, 24; Yuhanna, 20–21. 5 Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 306. 6 Bkz. Tümer, Küçük, Dinler Tarihi, s. 262. 7 Bkz. Galatyalılar, 1: 15–16.
119
olmayanlara tebli� görevini üstlenmi�tir.1 Fakat Pavlus’un ba�naz bir Yahudi iken �am
vizyonu ile birden din de�i�tirip Hıristiyanlı�a geçmesi ve Hz. �sa’yı görüp görmedi�i
tartı�ma konusu olmu�tur. Ayrıca Pavlus’un fikirlerini benimseyenler oldu�u gibi onu
hasta olarak niteleyenler de az de�ildir. Pavlus’un hayat hikâyesine bakarsak bu
ele�tirilerin sebebine açıklık kazandırmı� oluruz.
Pavlus hakkındaki ilk temel kaynak Yeni Ahit içinde bulunan ve Pavlus’a
atfedilen mektuplardır. Resullerin ��leri Kitabı da önemli bir bilgi kayna�ıdır. Ayrıca
Pavlus’un arkada�ı, hekimi ve talebesi olan üçüncü �ncil yazarı Luka’dan da Pavlus
hakkında çe�itli bilgiler ö�renilmektedir.2
Luka, Pavlus’u “Klikya’dan Tarsuslu bir Yahudi”3 olarak tanımlasa da
Pavlus’un aslen nereli oldu�u konusu tartı�malıdır. M.S. ilk 10’da do�mu� oldu�u
tahmin edilen Pavlus Yahudi diasporasına ait bir ailenin ferdidir. Asıl adı Saul’dur.4
Tevrat hakkında sa�lam bir e�itime sahip olan Pavlus ayrıca klasik e�itim alabilecek
kadar da zengindir.5
Pavlus, Hıristiyan olmadan önce �sa yolunda gidenlere öldüresiye zulmeden,
erkek-kadın ayrımı yapmaksızın onları hapseden birisidir.6 Fakat bir gün ba� kâhinden
�am’daki �sa yanlısı ayrılıkçıları tutuklayıp Kudüs’e getirmesini emreden bir görev
almı� ve Kudüs’ten �am’a do�ru yola çıkması ile hayatında önemli bir de�i�iklik
olmu�tur. Luka’dan alınan bilgilere göre, Pavlus �am’a yakla�tı�ı bir esnada gökten bir
ı�ık çevresini aydınlatmı� ve “Saul, Saul bana neden zulmediyorsun?” sorusunu
duymu�tur. “Ey efendim, sen kimsin?” sorusuna, “Ben, senin bana zulmetti�in
�sa’yım”7 cevabını almı�8 ve bu olay Pavlus’un hayatındaki dönüm noktası olmu�tur.
“�am vizyonu” olarak adlandırılan bu olay Pavlus’un dinini de�i�tirmesine
sebep olmu�tur. Rab �sa Mesih’in mucizevî bir �ekilde kendisiyle görü�üp konu�ması
ile olu�an bu a�kın tecrübe ile Pavlus, �sa Mesih ve Baba tarafından havari olarak
1 “... Müjde’yi sünnetlilere bildirme i�i nasıl Petrus’a verildiyse, sünnetsizlere bildirme i�inin de bana
verildi�ini gördüler.” Galatyalılar, 2: 7. 2 Bkz. �inasi Gündüz, Pavlus Hıristiyanlı�ın Mimarı, Ankara 2001, s. 22. 3 Bkz. Resullerin ��leri, 21: 39; 22: 3. 4 Gündüz, Pavlus, s. 32. 5 Bkz. Mircea Eliade, Joan P. Couliano, Dinler Tarihi Sözlü�ü, Çev. Ali Erba�, �stanbul 1997, s. 120. 6 Bkz. Kenan Has, “Tarihsel �sa Ara�tırmaları”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları 3, Hıristiyanlık Dünü
Bugünü ve Gelece�i, Ankara 2002, Sa. III, s. 100. 7 Bkz. Resullerin ��leri, 9: 3–5; 22: 6–9; 26: 13–15. 8 Bkz. Gündüz, Pavlus, s. 39.
120
atandı�ını söylemi�tir.1 Ayrıca Pavlus, kendisinin ana rahmindeyken seçilmi� bir kimse
oldu�unu2, sünnetsizlere tebli� için görevlendirildi�ini3, iletti�i mesajın uydurma
olmadı�ını, bunu Mesih �sa’dan aldı�ını4 ve bu mesajı �sa’nın yetkisiyle tebli� etti�ini
bildirmi�tir.5 Pavlus iletti�i mesaja kar�ı çıkanları Tanrı’ya kar�ı çıkmak ile aynı
kategoride de�erlendirmi�tir.6 Ayrıca Pavlus cemaatini, kendisini örnek almaları
konusunda uyarmı�tır.7 Esasen Pavlus’un bu uyarısı sadece inançlarının de�il,
kendisinin ya�am biçiminin de örnek alınmasını kapsamaktadır.8 Bu örnek alma
biçiminde dozu ayarlayamayan Pavlus, son olarak insanlardan Tanrı’nın bir mele�ini ya
da �sa Mesih’i nasıl kabul ediyorlarsa kendisini de öyle kabul etmelerini istemi�tir.9
Ayrıca Pavlus kendi ö�retmi� oldu�u “Mesih-�sa” anlayı�ı dı�ındaki �sa anlayı�larının
ho� kar�ılanmaması gerekti�ini de vurgulamı�tır.10
�am vizyonu ile hayatı de�i�en Pavlus kendisini dini tebli� görevine adamı�tır.
Fakat tebli�i ve ö�retilerinde Tanrıyı de�il, Mesih’i merkeze koyması problem
olmu�tur. Bu kapsamda Pavlus’un ö�retilerinin o dönemde varolan ö�retiler mi, yoksa
Pavlus’un kendi fikirlerini ekleyerek olu�turdu�u yeni ö�retiler mi oldu�u da ayrı bir
tartı�ma konusu olarak görünmektedir.
Pavlus’un önemli bir teolog ve görevini ba�arı ile ifa eden bir misyoner oldu�u
konusunda hemfikir olanlar çoktur. Fakat bu fikri ele�tirenlere göre de Pavlus, �sa
inancına ihanet ve onun basit ö�retilerini tahrip etmekle suçlanmı�tır. Yani, “Mesih
mistisizmine dayalı bir sır dini �eklinde Hıristiyanlık Pavlus’un ellerinde
�ekillenmi�tir.”11 Pavlus’un Hıristiyanlı�ın kurucusu mu yoksa �ekillendiricisi mi
oldu�u tartı�malarına bir de �am vizyonu konusunu eklemek mümkündür.
1 “�nsanlarca ya da insan aracılı�ı ile de�il, �sa Mesih ve onu ölümden diriltmi� olan Baba Tanrı
aracılı�ıyla elçi atanan ben Pavlus’tan ve benimle beraber olan bütün karde�lerden Galatya’daki inançlı topluluklarına selam.” Galatyalılar, 1: 1-2.
2 Bkz. Galatyalılar, 1: 15-16. 3 Bkz. Galatyalılar, 2: 7. 4 Bkz. 1. Korintliler, 11: 23. 5 Bkz. 1. Selanikliler, 4: 2. 6 “... Daha önce söyledi�imizi �imdi yine söylüyorum, bir kimse size etti�inize ters dü�en bir müjde
bildirirse ona lanet olsun.” Galatyalılar, 8-9. 7 Bkz. 1. Korintliler, 4: 16; 11: 1; Galatyalılar: , 4: 12; Filipililer, 3: 17; 2. Selanikliler, 3: 7. 8 Bkz. Filipililer, 4: 9; 1. Korintliler, 7: 7. 9 Galatyalılar, 4: 14. 10 Bkz �inasi Gündüz, “Pavlus’un Hıristiyan Gelene�indeki Merkezili�i/Belirleyicili�i”, Dinler Tarihi
Ara�tırmaları 3, Ankara 2002, s. 52-54. 11 Gündüz, Pavlus, s. 17-18.
121
Pavlus ya�amı� oldu�unu iddia etti�i �am vizyonuna göre kendisini seçilmi� ki�i
ilan ederek dinini de�i�tirmi� ve zulmetti�i Hıristiyanların safına geçmi�tir. Bu
deneyimi ile Pavlus halüsinasyonlar gören bir epilektik ya da sürekli vizyonlar gören bir
histerik olmakla da suçlanmı�tır. Mektuplarda yer alan bazı ifadeler Pavlus’un
fizyolojik bir hastalı�a sahip oldu�unun kanıtı sayılmı�tır.1 Bu semptomlar epilepsi
vakasını akla getirmektedir. Özellikle Pavlus döneminde epilepsi gibi vakalar insanları
korkutmu� ve insanlar bu hastalı�ın kendilerine bula�maması için hastaya tükürme gibi
bir önlem almı�lardır. Ama Pavlus bu sebeple kendisine tükürülmedi�ini belirtmi�tir.
Ayrıca Luka’nın bize verdi�i bilgilerde de �am vizyonu sonrası Kudüs’e gelen Pavlus
burada da bir vizyon ya�amı�, kendisinden geçmi� ve Rabbi görmü�tür.2 Pavlus’un bu
halinin epilepsiden kaynaklanıyor olabilece�i ihtimalini göz ardı etmeyen teologlar onu
“ekztatik bir vizyoncu” olarak de�erlendirmi�lerdir.3 Ya�adı�ı dönem göz önünde
tutulursa Pavlus hakkında detaylı ve do�ru bilgiler elde etmenin zor oldu�u
anla�ılmaktadır. Tüm bu ele�tirilere ra�men Pavlus Hıristiyanlı�ın yayılmasında önemli
rol oynamı�tır. Neron’un Roma yangınından manen Hıristiyanları sorumlu tutması
sebebiyle Pavlus 62 yılı civarında Roma’da öldürülmü�tür.4
Bilindi�i gibi Pavlus ba�ta teslis inancı olmak üzere �sa’nın Tanrı katına çıkması
ve O’nun sa� tarafına oturması, ikinci kez dünyaya dönerek bin yıllık Tanrı krallı�ı
kurması vb. konularda olu�turdu�u paradigmalar çerçevesinde Dört �ncil’e etki etmesi
ve �sa’nın mesajlarını orijinalli�inden uzakla�tırması bakımından Hıristiyanlık tarihinde
önemli rol oynamı�tır.5 Ayrıca Pavlus takipçilerinden kendisini sadece inanç yönü ile
de�il, tüm ya�antısı ile örnek almalarını isteyerek Hıristiyanlık tarihi içindeki önemine
bizzat kendisi temas etmi�tir.
3.2.2. Mekke ve Medine’deki Hıristiyanlar
Hıristiyanlı�ın Arap Yarımadası’na ne zaman girdi�i tartı�malı bir konudur.
Kilise bu tarihi, Hıristiyanlı�ın ilk günlerine kadar götürmektedir. Hz. Muhammed
zamanında Arabistan’ın kuzey ve güney kısımlarında Hıristiyanlık geni� bir alana
yayılmı�tır. Fakat Hıristiyanlı�ın Yarımada’ya ne zaman nüfuz etti�i kesin olmamakla
1 Bkz. 2. Korintliler, 12: 7-8; Galatyalılar, 4: 13-14; 1. Korintliler, 2: 3. 2 Bkz. Resullerin ��leri, 22: 17-18. 3 Gündüz, s. 11-18; 39-44. 4 Bkz. Has, “Tarihsel �sa Ara�tırmaları”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları III, s. 101 5 Bkz. Eliade-Couliano, Dinler Tarihi Sözlü�ü, s. 120.
122
birlikte; miladî ilk asırdan beri misyonerlik, ticaret ve köleli�in bu süreçteki rolü
büyüktür.1 Hıristiyanlık, Arap halkının putperestli�i millî bir din olarak benimsemesi
sonucu Yarımada’da pek ilgi görmemi�tir. �slâm öncesi en güçlü Hıristiyan merkezi ise,
çok zor �artlar altında kalmı� olmalarına ra�men varlıklarını �slâmiyet’in ilk devirlerine
kadar sürdürebilmi� olan Necran Hıristiyanlarıdır.2
Arap Yarımadası’nda Hıristiyanlar genellikle, Habe�istan, Suriye, Mezopotamya
gibi bölgelerde ya�amı�lardır. Orta Arabistan ise di�er bölgelere oranla daha az
Hıristiyan nüfusu barındırmı�tır. Bedevî Araplar, Hıristiyanların zayıf olan misyonerlik
faaliyetlerinden etkilenmemi�, ama �arap tüccarları sayesinde özellikle �arap içme
âdetini almı�lardır.3 Yarımada’da bulunan Hıristiyanların dikkat çeken bir yönü itikadî
anlamda çok fazla grup olu�turmalarıdır. �slâm’ın do�u�u esnasında en fazla yayılan
grup hem Kuzey hem de Güney Arabistan’da bulunan Nesturilerdir.4
Müslümanlar Hıristiyanlıkla ilk defa Mekke’de kar�ıla�mı�tır. Mekke’de
bulunan Hıristiyanlar; Habe�istan, Yemen, Suriye ve Yarımada’nın di�er bölgelerinden
gelen ve Mekke halkınca ho� kar�ılanmayan kölelerdir. Peygamberimiz döneminde ise
Hz. Muhammed’i teselli eden ve Hz. Hatice’nin akrabası olarak bilinen Varaka b.
Nevfel Mekke’de bulunan Hıristiyanlardandır. 5
Mekke’deki Hıristiyanlarla Peygamberimizin ili�kileri dostane �ekilde
ba�lamı�tır. Ate�, Peygamberimizin Hıristiyanlarla arasında bir sürtü�me olmamasını,
Hıristiyanların genellikle bir cemaat olmayıp köle ya da köle azatlısı yoksul kimseler
olmasına ba�lar. Bu kimseler Kur’an’ın vahiy oldu�unu kabul etmektedir. Kur’an
onların mü�rik toplumu içindeki durumlarını güçlendirerek onların kitaplarını tasdik
etmi� ve kendi kitaplarından hikâyeler anlatmı�tır. Bu da onlara yarar sa�lamı�tır. Ate�
bu yorumu yaptıktan sonra Müslümanların, Hıristiyanları Ehl-i Kitap olmaları sebebiyle
sevdiklerini de sözlerine eklemi�tir.6 Bu duruma Müslümanların, Hıristiyan Bizans ile
Mecusî �ran arasında gerçekle�en sava�ta kalben Hıristiyanları desteklemesini, onların
1 Bkz. Ahmet Güç, “Hz. Peygamber Döneminde Müslüman-Hıristiyan Münasebetleri”, Dinler Tarihi
Ara�tırmaları III, Ankara 2002, s. 396. 2 Bkz.Mehmet Aydın, “Hz. Muhammed Devrinde Müslüman-Hıristiyan Münasebetlerine Bir Bakı�”,
Asrımızda Hıristiyan-Müslüman Münasebetleri, �stanbul 1993, s. 81-82. 3 Güner, Resulullahın Ehl-i Kitabla Münasebetleri, s. 66. 4 Bkz. Aydın, “Hz. Muhammed Devrinde Müslüman-Hıristiyan Münasebetlerine Bir Bakı�”, Asrımızda
Hıristiyan-Müslüman Münasebetleri, s. 81–82. 5 Bkz. Güner, Resulullahın Ehl-i Kitabla Münasebetleri, s. 74; Güç, “Hz. Peygamber Döneminde
Müslüman-Hıristiyan Münasebetleri”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları III, s. 399. 6 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VI, �stanbul 1990, s. 522.
123
yenilgisine üzülmelerini örnek verebiliriz.1 Görüldü�ü üzere Mekke’de bulunan
Hıristiyanlarla münasebetlerde fazla bir hareketlilik yoktur. Medine’de ise durum daha
farklıdır.
Medine’de Yahudilerin çok olması Hıristiyan nüfusunun varlı�ını engellese de
burada Mekke’den daha fazla Hıristiyan bulunuyordu. Sayıları elli kadar olan bu
Hıristiyanlar Evs kabilesine mensuptu. Hz. Muhammed Medine’de �slâm devletinin
temellerini attıktan sonra Medine halkını bu devlet yapısı içinde te�kilatlandırdıktan
sonra kom�u devletlerle irtibatta bulunmu�tur. Özellikle bazı devlet ve kabile reisleri ile
mektupla�arak onları �slâm’a davet etmi�tir.2
Habe�istan’da bulunan Hıristiyanlar da �slâm tarihi açısından önem arz
etmektedir. Habe�istan Müslümanların, Peygamberimizin emri ile hicret etti�i ilk
Hıristiyan ülkesidir. Habe�istan hükümdarı Neca�î’nin topraklarında kimseye
zulmedilmedi�ini bildiren Hz. Muhammed gücü yetenlerin Habe�istan’a göç
edebilece�ini söylemi�tir.3 Neca�î döneminde burada ikamet eden Müslümanlar emin
bir hayat sürmü�tür.
Hz. Muhammed’in Necranlı Hıristiyanlar ile ili�kisi de Dinler Tarihi konuları
açısından önemli unsurlar ihtiva etmektedir. Peygamberimizin �slâm’a davet mektubunu
alan Necranlı Hıristiyanlar altmı� ki�ilik bir heyeti Medine’ye göndermi�tir. Bu heyet
Peygamberimizle; Hz. �sa’nın Allah’ın o�lu oldu�u, teslis konusu, haçın kutsallı�ı ve
domuz eti yemeleri konusunda tartı�mı�lardır. Bu heyet ile yapılan tartı�ma sonucu Âl-i
�mran suresinin seksen küsur ayeti nazil olmu�tur.4
Teslis konusunda Necranlı Hıristiyanlar arasında fikir birli�i yoktu. Onlardan
kimi “O Allah’tır”, kimi “O, Allah’ın o�ludur”, kimisi de “O, üçten üçüncüsüdür”
diyerek kendilerine göre deliller öne sürüyorlardı. Peygamberimiz tüm bunları
dinledikten sonra onlara “�slâm olunuz” demi�tir. Onlardan, “Biz senden önce �slâm
olduk” cevabını alınca; “Hayır, yalan söylediniz, siz �slâm olmadınız, Allah’a çocuk
1 Güç, “Hz. Peygamber Döneminde Müslüman-Hıristiyan Münasebetleri”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları
III, s. 412. 2 Aydın, “Hz. Muhammed Devrinde Müslüman-Hıristiyan Münasebetlerine Bir Bakı�”, Asrımızda
Hıristiyan-Müslüman Münasebetleri, s. 85-92; Güç, “Hz. Peygamber Döneminde Müslüman-Hıristiyan Münasebetleri”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları III, s. 404-405.
3 Bkz. Aydın, “Hz. Muhammed Devrinde Müslüman-Hıristiyan Münasebetlerine Bir Bakı�”, Asrımızda Hıristiyan-Müslüman Münasebetleri, s. 159–160.
4 Bkz. Güç, “Hz. Peygamber Döneminde Müslüman-Hıristiyan Münasebetleri”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları III, s. 408-410.
124
isnad edip, haça taptıkça, domuz eti yemeye devam ettikçe nasıl �slâm olursunuz?”
demi� ve böylece ilgili ayetler nazil olmu�tur.1
Bu konu ile ilgili Âl-i �mran suresinin ilk ayetlerinde, üç dinin kayna�ının da
aynı oldu�u bildirilmi�tir. Ate�, tefsirinde Âl-i �mran suresinin 1-28’e kadar olan
ayetlerinde, Allah’tan ba�ka ilah olmadı�ının, yürekleri do�ru olmayanların, Allah’tan
gelen Kitab’ın anlamları dı�ında yorumlar yapıp dini yozla�tırdıklarından, mü’minlerin
kâfirleri dost edinmemesi gerekti�inden ve Allah’ın her �eye gücünün yetece�i
konularını açıklamı�tır.2
Ayrıca Necranlı Hıristiyanların, “Bizim �sa hakkındaki sözlerimiz, onu
sevdi�imizden dolayıdır” demeleri üzerine �u iki ayet nazil olmu�tur: “De ki: E�er
Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı ba�ı�lasın. Allah
ba�ı�layan ve esirgeyendir. De ki: Allah’a ve peygambere itaat edin! E�er dönerlerse
muhakkak ki Allah, kâfirleri sevmez.”3 Ate�, tefsirinde bu ayetlerin hepsinin Necranlı
Hıristiyanlar ile ilgili olmadı�ını, çünkü bir kısım ayetlerin Bedir’den önce indi�ini,
Necran heyetinin ise dokuzuncu hicrî yılda Peygamberimizle görü�tü�ünü, belki de bu
heyetin ba�ka bir Hıristiyan heyeti oldu�unu görü� olarak belirtmi�tir. Daha sonra
tefsirinde ayetin ini� sebebinin özel, manasının genel oldu�unu, Allah’ı sevmenin onun
buyruklarını sevmekle olaca�ını, bu sebeple de onun elçisi Hz. Muhammed’in
getirdiklerini kabul etmenin gerekli oldu�unu ifade etmi�tir.4
Ate�, Hıristiyanların yanlı� yolda oldu�unu Elmalılı Hamdi Yazır’ın �u görü�ü
ile desteklemi�tir: “Hıristiyanlar �sa’nın sıfatını bırakıp �ahsına ba�lanmı�lar, bu yüzden
de ondan sonra gelen Hz. Muhammed’i tanımamı�lardır. Hz. Muhammed ise kendi
�ahsiyetini Allah’ın vahdaniyetinde eritmi�, Allah’ı kendinde de�il, kendini Allah’ta
görmü�tür. Fakat Hıristiyanlar ulûhiyeti �sa’ya indirmi�ler ve batılın içine dü�erek kendi
peygamberlerinden sonra peygamber kabul etmemi�lerdir.”5 ��te Âl-i �mran suresinin
33-61. ayetleri Hz. Meryem ile o�lunun hallerinden, �sa’nın tevhide davetinden Hz.
Yahya ve Zekeriyya’nın durumlarından bahsetmi�tir. Son olarak 62-68. ayetler arasında
da Hz. �sa’nın kendisine tabi olanları sadece Allah’a kullu�a davet etti�i belirtilmi�,
onun be�er oldu�u ve fanili�i vurgulamı�tır.
1 Bkz. Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 309–310. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, �stanbul 1989, s. 8, 165–166. 3 Âl-i �mrâ, 31–32. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 38. 5 Bkz. Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 314.
125
Âl-i �mran suresinin ilgili ayetleri bir bakıma Necranlı Hıristiyanların Hz.
Muhammed ile tartı�tıkları konulara ı�ık tutmu�tur. Sonuç olarak Necranlı Hıristiyanlar
Hz. Muhammed’in �sa tarafından müjdelenen son peygamber oldu�unu kabul etmi�ler
ama �sa hakkındaki bazı kanaatlerinden de vazgeçmemi�lerdir. Bu sebeple �u ayetin
ortak ilkelerinde birle�ilmesi teklif edilmi�tir: “De ki: Ey Kitap Ehli! Bizim ve sizin
aranızda e�it olan bir kelimeye gelin: Yalnız olan Allah’a tapalım. O’na hiçbir �eyi
ortak ko�mayalım. Birimiz di�erimizi Allah’tan ayrı Rab edinmesin. E�er yüz
çevirirlerse �ahit olun, biz Müslümanlarız, deyin.”1 Görüldü�ü gibi ayet tüm Ehl-i
Kitab’ı kapsaması açısından önemlidir. Hatta bu ayetin hiçbir ayrım gözetmeksizin
yapmı� oldu�u davetin en büyük ekümenik davet oldu�u söylenmi� ve ilk diyalog
çalı�malarının Hz. Muhammed devrinde ba�lamı� oldu�una dikkat çekilmi�tir.2
Sonuç olarak Peygamberimiz döneminde Mekke ve Medine’de bulunan
Hıristiyanlarla ili�kilerin dostluk çerçevesinde oldu�unu görmekteyiz. Bu iyimser tavır
mecburiyetten de�il, Hz. Muhammed’in âlemlere rahmet olmasından kaynaklanır.
Ayrıca Hıristiyanların Ehl-i Kitap olması da bu ili�kide olumlu bir ortamın olu�masına
sebep olmu�tur.
3.3. �ncil
Kur’an-ı Kerim’e göre �ncil, �sa’ya Allah tarafından vahyedilen, insanlık için bir
hidayet ve nur kayna�ı olan kutsal kitaptır.3 �ncil’in Hz. �sa’ya verili� tarihi ve nasıl
verildi�i konusunda bir açıklık yoktur. �ncil genellikle Tevrat ile birlikte
zikredilmektedir. Bu ayetlerden sadece bir tanesi Mekkî bir surede yer alırken4 di�er on
bir ayet Medenî surelerde yer almaktadır. Yani toplam on iki yerde zikredilen �ncil, Hz.
�sa’nın tebli� etti�i ilahî vahyi içermektedir.5
�ncil ilk defa A’râf suresi 157. ayette anılmaktadır: “Onlar ki yanlarındaki
Tevrat ve �ncil’de yazılı buldukları o Elçi’ye, o ümmi Peygambere uyarlar...” Ayet
ümmî peygamberin Tevrat’ta ve �ncil’de yazılı bulundu�unu belirtmektedir. Ayrıca �sa
da Hz. Muhammed’i müjdeleyici olarak geldi�ini belirtmi�tir. “Hatırla ki Meryem o�lu
1 Âl-i �mrân,64. 2 Bkz. Güç, “Hz. Peygamber Döneminde Müslüman-Hıristiyan Münasebetleri”, Dinler Tarihi
Ara�tırmaları III, s. 414. Suat Yıldırım, “Kiliseyi �slâm �le Diyalog �stemeye Sevk Eden Sebepler”, Asrımızda Hıristiyan-Müslüman Münasebetleri, s. 17.
3 Bkz. Âl-i �mrân, 3–4; Mâide, 46. 4 A’râf, 157. 5 Bkz. Âl-i �mran, 3, 48, 65; Fetih, 29; Mâide, 46, 47, 66, 68, 110; Hadid, 27; Tevbe, 111.
126
�sa: Ey �srailo�ulları! Ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ı
do�rulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici
olarak geldim, demi�ti...”1 Bu müjde pasajları �ncillerde de yer almaktadır: “...Babanın
benim adımla gönderece�i Yardımcı, Kutsal Ruh, size her �eyi ö�retecek, bütün
söylediklerimi size hatırlatacak.”2 Fakat bu pasajlar �ncil yorumcularınca farklı tevil
edilmi�tir. Ayrıca Kur’an Hz. Muhammed’in yanında bulunan mü’minleri tanımlarken
bu mü’minlerin benzerlerinin Tevrat ve �ncil’de de tarif edildi�ini belirtmi�tir.3 �ncil’in
�sa’ya ö�retildi�inden bahseden ayetler, ayrıca ona hikmetin ve Tevrat’ın da
ö�retildi�ine de�inmi�4 ve Hz. �sa da Allah’ın kendisine Kitap verdi�inden
bahsetmi�tir.5
Sonuç olarak Kur’an’ın, �ncil’den on iki ayette bahsetti�ini, fakat bu ayetlerin
çok fazla detay ve bilgi içermediklerini görmekteyiz. Kur’an’a göre �ncil’in ilahî
men�eine de�indikten sonra, �ncil’i etimolojik olarak inceleyip, �ncil hakkında bilgi
vermeyi uygun bulmaktayız.
�ncil kelimesi Yunanca “Euangelion”dan gelmekte ve iyi haber manası
ta�ımaktadır. Zamanla “Evangile” �eklinde de�i�ime u�ramı�, �slâmî kaynaklar da
Evangile kelimesini �ncil olarak almı�lardır. Sözlük anlamı ise, “iyi haber ve müjde”6
demektir. �ncil ile esasen Yeni Ahid’de yer alan Matta, Markos, Luka ve Yuhanna
tarafından yazılan dört kitap kastedilmektedir.7 �ncil kelimesinin içeri�inde bir sıkıntı
ya�anmaktadır. Çünkü �sa’nın top yekün mesajının adı, dört Evangelist’in yazmı�
oldu�u kitabın adı ve son olarak Resullerin ��leri, Yirmi bir Mektup ve bir Vahiy’den
olu�an yirmi yedi kitabın adı da �ncil’dir.8
�ncil kelimesi Yeni Ahit külliyatı içinde Hıristiyanî anlamda ilk kez Pavlus
tarafından “�sa tarafından ö�retilen yeni doktrin” anlamında kullanılmı�tır. �ncil
kelimesinin ilk defa kitap anlamında kullanılması da II. yüzyıl ortalarında Justin
tarafından olmu�tur.9 Görüldü�ü gibi �ncil kelimesinin kullanımı duruma göre
1 Saff, 6. 2 Yuhanna, 14: 25; Ayrıca Bkz. Yuhanna, 14: 16–26; 15: 26–27; 16: 7–15. 3 Bkz. Fetih, 29; Kr�. Matta, 13: 31–32. 4 Âl-i �mran, 48; Mâide, 110. 5 Bkz. Meryem, 30. 6 Bkz. Matta, 4: 23, 24: 14; Markos, 1: 14. 7 �aban Kuzgun, Dört �ncil Yazılması Derlenmesi Muhtevası Farklılıkları ve Çeli�kileri, �stanbul
1991, s. 91. 8 Bkz. Kuzgun, Dört �ncil…, s. 91. 9 Harman, “�ncil”, TDV�A., C. XXII, s. 270.
127
de�i�mi�tir. Buna ra�men Hıristiyanlar bu konuyu fazlaca açıklı�a kavu�turmamı�tır.
Ayrıca �nciller �sa Mesih’in hayatını anlatan siyer kitapları görünümündedir.1
�ncil kelimesinin kullanım alanında ya�anan problemin ardından �ncillerin
yazıya geçirilmesinin de oldukça problemli oldu�unu görmekteyiz. Hz. �sa’nın
�branice–Aramice konu�tu�u ve vaazlarını bu dille yaptı�ı göz önüne alınırsa �ncillerin
de bu dille yazılmı� oldu�u fikri ortaya çıkar; ama Markos, Luka ve Yuhanna �ncillerini
Yunanca yazmı�lar, Matta �ncili ise ilk önce �branice yazılmı�, fakat daha sonra
Yunanca’ya tercüme edilmi�tir.2
�ncil Hz. �sa zamanında yazıya geçirilmemi�tir. Hz. �sa Filistin’i dola�arak
�ncil’i tebli� etmi� onu yayma görevini de havarilerine vermi�tir: “Ve onlara dedi.
Bütün dünyaya gidin, �ncil’i bütün hilkate vazedin.”3 Havariler bu görevi üstlenmi�tir.
Fakat zamanla �sa’yı görenlerin sayısının azalması �ncil’in yazıya geçirilmesi
zorunlulu�unu do�urmu�tur. ��te problem burada ba�lamı�tır. �nciller yazıya
geçirilirken sadece sözlü rivayetler de�il, hitab edilen toplumun kar�ıla�tı�ı problemler
de yazıya geçirilmi�tir.4 Ayrıca �ncillerin yazıya geçirilmesi esnasında izlenilen yolun
ve olayların akı� sırasının da ne denli düzenli oldu�u tartı�ma konusudur. �ncil’in
yazıldı�ı tarihlerde Yahudilerin kendi peygamberleri dı�ında peygamber, kitapları
dı�ında kitap tanımamaları sebebiyle �ncil hakkında hiç bilgi toplamamı� olmaları da
�ncil’in yazılması sırasında ya�anılan talihsizliklerdendir.5 �ncillerin yazılması esnasında
tarihin belirtilmemi� olması da ayrı bir problemdir. Tarihler üzerindeki bu
tartı�malardan çıkacak tek kesin nokta, �ncillerin �sa’nın ölümünden 20–30 sene kadar
sonra yazılmı� oldu�udur. �sa’nın talebeleri onun ölümünden sonra yeryüzüne gelip
“Tanrının Krallı�ı”nı kuraca�ına inanmaktaydı. Fakat uzun süre bekledikten sonra gelen
giden olmadı�ını gören ilk dönem Hıristiyanları, “Hz. �sa gelmedi bari onun sözlerini
yazalım” diyerek �ncilleri kaleme almı�lardır. ��te �nciller arasındaki farklılık da bu
hazırlıksız ve tedbirsizce alınan kararın sonucudur.6
Hıristiyanlık tarihinden elde edilen bilgilere göre Hıristiyanların ellerinde
bulunan çok sayıda �ncil Konstantin tarafından toplanmı� 325 �znik Konsili’nde dörde
indirilmi� ve bu �nciller Kilise tarafından “kanonik” sayılmı�, di�erleri “apokrif”
1 Gündüz, Din ve �nanç Sözlü�ü, s. 190. 2 Bkz. Kuzgun, Dört �ncil.., s. 137–138. 3 Bkz. Markos, 16: 15. 4 Harman, “�ncil”, TDV�A., C. XXII, s. 271. 5 Bkz,, “Hıristiyanlık”, Dinler Tarihi Ansiklopedisi, C. II, s. 17. 6 Kuzgun, Dört �ncil.., s. 157.
128
sayılarak reddedilmi�tir. Bu dört �ncil’den aralarında benzerlik olan; Matta, Markos ve
Luka “Sinoptik �nciller” olarak adlandırılır. Yuhanna ise gnostik unsurların a�ır bastı�ı
“Dördüncü �ncil” sayılır.1 Metin ara�tırmaları sonucu en eski �ncil’in Markos �ncili
oldu�u tespit edilmi�, Matta ondan sonra yazılmı�tır. Luka ise ilk ikisine dayalı son
sinoptik �ncil’dir. Bu üç �ncil’in de ele geçmemi� olan Aramca bir �ncil’e dayandı�ı
kabul edilmektedir. Yuhanna �ncili ise ikinci yüzyılda yazılmı�tır.2 Bu �ncillere ek
olarak Kilise; Pavlus, Petrus, Yuhanna, Yakub ve Yahuda’nın Mektuplarını, Resullerin
��leri ve Vahiy Kitaplarını da sahih sayarak Yeni Ahid’e eklemi�tir. �ncillere ekleme
yapılmasının amacı, elde kesin bir kutsal metnin bulunmaması yoksunlu�unu
gidermektir. Fakat bunlar Hz. �sa’ya ait olmayan �eylerin de Kitab’a girmi� oldu�unun
kanıtıdır.3
Bu �nciller dı�ında �braniler �ncili, Yakub, Mısırlılar, Tomas, Philip, Meryem
�ncili ve Çocukluk �ncilleri olarak adlandırılan çe�itli �nciller de mevcuttur.4 Kilisenin
apokrif saydı�ı en önemli �ncil ise Barnaba �ncilidir. Kilisenin iddiasına göre, Barnaba
�ncili 14. asırda Hıristiyanlıktan �slâmiyet’e geçen birisi tarafından kendisini haklı
göstermek için yazılmı� olup Kilise tarafından apokrif sayılmı�tır. Bu �ncil’in
reddedilmesindeki gerçek sebep ise, �ncil’de �sa’nın ilahlı�ının ve teslis inancının
reddedilmesi, çarmıh olayının kabul edilmemesi ve �sa’nın peygamber oldu�unun
açıkça zikredilmesidir.5 Görüldü�ü gibi Hıristiyan doktrinine aykırı konulara yer
vermesi sebebiyle Barnaba �ncili yok sayılmı�tır.
Sonuç olarak �ncil, �slâmî literatürde �sa’ya Allah tarafından vahyedilen insanlık
için bir hidayet ve nur oldu�u Kur’an’da belirtilmi� olan kutsal kitaptır. Hıristiyan
literatüründe ise belli bir açıklı�a sahip olmamakla beraber, �sa’nın hayatını anlatan ve
onun ölümünden çok sonra kaleme alınmı� eser olarak kabul edilmektedir. �ncil
kelimesinin kapsamı konusunda verdi�imiz bu bilgilerden sonra; Matta, Markos, Luka
ve Yuhanna �ncilleri ile ilgili bilgilere ve bu �ncillerin benzerlik ve çeli�kilerine
de�inece�iz.
1 Bkz. Kuzgun, Dört �ncil…, s. 122; Harman, “�ncil”, TDV�A., C. XXII, s. 271. 2 Bkz. Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s. 287; Annemarie Schimmel, Dinler Tarihine Giri�, s. 160. 3 Bkz. Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s. 288–289. 4 Gündüz, Din ve �nanç Sözlü�ü, s. 191. 5 Bkz. Kuzgun, Dört �ncil…, s. 128.
129
3.3.1. Dört �ncil
3.3.1.1. Matta �ncili
Kanonik �nciller sıralamasında ilk, tarihsel sıralamada ise üçüncü sırada yer alan
Matta �ncili’nde 28 Bab bulunur.1 Bu �ncil’de yazarı ile ilgili bilgiye
rastlanmamaktadır.2 Matta Romalılar adına vergi toplayan bir Yahudi olarak
bilinmektedir.3 Kefar Nahum’da görevli iken Hz. �sa’nın havarileri arasına katılmı� ve
Hıristiyanlık tebli�i için gitti�i Habe�istan’da öldürülmü�tür.4
Matta �ncili’nin dikkat çekici noktası sürekli Eski Ahid’e atıfta bulunuyor
olmasıdır. Matta sürekli Eski Ahid’den nakiller yaparak Hz. �sa’nın Yahudilerce
beklenen Mesih oldu�unu kanıtlamak istemi�tir.5 Matta �ncili, Matta’nın Yahudi asıllı
olması sebebiyle Yahudi cemaatine ı�ık tutmak ve onları Hıristiyanlı�a çekmek amacı
ile kaleme alınmı�tır.
Matta �ncili’nde dikkati çeken bir di�er nokta, Matta’nın olayları kaydederken
gördü�ü ve i�itti�i olayların ço�unu üçüncü �ahıs kipiyle anlatmasıdır. Bu olay Matta
�ncili’nin havari Matta’ya nisbeti hususunda tereddütlerin varlı�ını göstermektedir.6
Bazı ara�tırmacılar, bu �ncil’in aslında ismi meçhul Filistinli bir Yahudi tarafından
yazıldı�ını savunmaktadırlar. Çünkü bu �ncil tamamen Yahudi dü�ünce sistemine uygun
yazılmı� olup ifadeleri de Yahudi hukukuna saygılıdır.7
Genel olarak bu �ncil de; Tanrı’nın birli�i, yüce olu�u, �sa’ya yakınlı�ı, erdem,
ruh, ahiret, olgunluk ve iyilik kavramları ele alınmı�tır.8 Baba-O�ul-Kutsal Ruh
üçlemesi ise son kısımda yer alır.9
1 Bkz. Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, s. 87; “Hıristiyanlık”, Dinler Tarihi
Ansiklopedisi, C. II, s. 17. 2 Bkz.Harman, “�ncil”, TDV�A., C. XXII, s. 271. 3 Bkz. Matta, 10: 3. 4 Bkz. “Hıristiyanlık”, Dinler Tarihi Ansiklopedisi, C. II, s. 17. 5 Bkz. Maurice Bucaille, Müsbet �lim Yönünden Tevrat, �nciller ve Kur’an, Çev. Mehmet Ali
Sönmez, Ankara 2001, s. 105. 6 Bkz.Harman, “�ncil”, TDV�A., C. XXII, s. 272. 7 Kuzgun, Dört �ncil…, s. 144. 8 Bkz. “Hıristiyanlık”, Dinler Tarihi Ansiklopedisi, C. II, s. 18. 9 Gündüz, Din ve �nanç Sözlü�ü, s. 251.
130
3.3.1.2. Markos �ncili
Eski Ahid’de ikinci sırada yer almasına kar�ın, tarihi anlamda en eski �ncil’dir.1
Bu �ncil’in yazarı Yuhanna Markos Hz. �sa’yı görmemi�tir. O, Petrus’un �akirdi ve
tercümanı ayrıca Barnaba’ın ye�enidir.2 Bir rivayete göre de �skenderiye Hıristiyan
cemaatinin kurucusudur.3 Fikirlerini yaymaya çalı�ırken Mısır’da öldürülmü�tür.4
Matta �ncili’ne çok benzemekle beraber, tarih sırasına hiç özen göstermeden
kaleme alınmı�tır. Mevcut �ncillerin en kısası ve ifade olarak da en zayıfıdır.5 16
Babdan olu�maktadır.6 Bu �ncili’nin kayna�ını Hz. �sa’ya dair hikâyeler ve Petrus’un
vaazları olu�turmu�tur.7 Filistin’de ya�amayan Hıristiyanlara hitap etti�i için Aramca
deyimlerin açıklaması üzerinde özellikle durmu�tur.8
Bu �ncil de Hz. �sa’nın, dü�üncelerini yayarken kar�ıla�mı� oldu�u zorluklar dile
getirilir. Hz. �sa’nın ya�adıkları ile �srail peygamberlerinin hikâyelerinin örtü�mesi
Markos’un da Matta gibi kaynak olarak Tevrat’ı kullandı�ını göstermektedir.9
Görüldü�ü gibi Markos’un amacı Hz. �sa’yı, Hz. Musa’nın �eriatının bir takipçisi
göstererek Hıristiyanlık dinine yumu�ak bir geçi� yapmaktır.
3.3.1.3. Luka �ncili
Yeni Ahid’de üçüncü sırada yer alan Luka �ncili 24 Babdan olu�mu�tur.10 �sa’yı
görmemi� olan Luka, Antakyalı ya da Suriyeli olarak bilinmektedir.11
Luka, �ncili’ni Markos �ncili’nden sonra yazmı�tır. Ayrıca Yeni Ahid’in 5. kitabı
olan “Resullerin ��leri” kitabının da yazarıdır. Luka, �ncili’ni yazarken sözlü
kaynakların yanı sıra yazılı kaynaklara da yer vermi�tir.12
1Bkz. “Hıristiyanlık”, Dinler Tarihi Ansiklopedisi, C. II, s. 18. 2 Bkz.Harman, “�ncil”, TDV�A., C. XXII, s. 272. 3 Bkz.Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, s. 88. 4 Bkz. “Hıristiyanlık”, Dinler Tarihi Ansiklopedisi, C. II, s. 18. 5 Harman, “�ncil”, TDV�A., C. XXII, s. 272. 6 “Hıristiyanlık”, Dinler Tarihi Ansiklopedisi, C. II, s. 18. 7 Harman, “�ncil”, TDV�A., C. XXII, s. 272. 8 Bkz.Bucaille, Müsbet �lim Yönünden Tevrat, �nciller ve Kur’an, s. 112. 9 “Hıristiyanlık”, Dinler Tarihi Ansiklopedisi, C. II, s. 18. 10 “Hıristiyanlık”, Dinler Tarihi Ansiklopedisi, C. II, s. 18. 11 Kuzgun, Dört �ncil…, s. 149-150. 12 Bkz. Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, s. 88; Harman, “�ncil”, TDV�A., C. XXII, s.
272.
131
Luka �ncili, Luka’nın okumu� bir putperest olması sebebiyle dil kurallarına ba�lı
klasik bir Yunanca ile yazılmı� olup, hakiki bir romanın tüm üstün özelliklerine sahiptir.
Fakat Luka �ncili’nde Yahudilere kar�ı olumsuz bir tutum sergilenmi�tir.1 Ayrıca di�er
�ncillerden farklı olarak kadınlara daha saygılı bir biçimde yakla�ılmı�tır.2
Luka �ncili Yahudi asıllı olmayan Hıristiyanlar için yazıldı�ından dolayı
mü�rikleri cezbedecek �ekilde güzel hikâyelerle doludur.3 Luka �ncili ya�am ve ölüm
temasını i�lemi�, �sa Mesih’in ö�retisinin yalnızca Yahudileri de�il tüm insanlı�ı
kapsadı�ını anlatmaya çalı�mı�tır.4 Ayrıca Luka �ncili �sa’nın do�umu gibi ba�ka
�ncillerde olmayan hikâyeleri de içerir.5
3.3.1.4. Yuhanna �ncili
Yeni Ahit sıralamasında dördüncü sırayı alan ve 21 Bab içeren bu �ncil sinoptik
�ncillerden farklıdır. Yuhanna tarafından Efes ya da Antakya’da yazıldı�ı
sanılmaktadır.6
Yuhanna önce Yahya’nın sonra da �sa’nın �akirdi olmu�tur ve Hz. �sa’nın �ekil
de�i�tirip, tutuklanmasına �ahit olurken, yargılanıp haça gerilmesi esnasında da di�er
havariler gibi kaçmayıp onun yanında bulunmu�tur.7
Bu �ncil’in gnostik unsurlara fazlaca yer vermesi ve Hz. �sa’yı Nasırâlı bir
peygamberden öte insan �ekline girmi� bir ilâh olarak takdim etmesi onu sinoptik
�ncillerden ayırmı�tır.8 Sinoptik �nciller “Tanrısal Devlet” anlayı�ına de�inirken, bu
�ncil “�sa’nın Tanrısallı�ı”nı ön plana çıkarmı�tır.9 Yuhanna �ncili’nde konular,
hikâyelerin seçimi ve sırası, co�rafî ve kronolojik bilgiler, dinî akidelerin farklılı�ı
hemen göze çarpmaktadır.10 Bu �ncil “logos” doktrinini i�lemesi sebebiyle dinden çok
felsefeye yakla�mı�tır.11
1 Bkz.Bucaille, Müsbet �lim Yönünden Tevrat, �nciller ve Kur’an, s. 116. 2 Bkz.Kuzgun, Dört �ncil…, s. 148. 3 Bkz.Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, s. 89. 4 Gündüz, Din ve �nanç Sözlü�ü, s. 239. 5 Bkz.Schimmel, Dinler Tarihine Giri�, s. 161. 6 Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, s. 89. 7 Harman, “�ncil”, TDV�A., C. XXII, s. 272. 8 Kuzgun, Dört �ncil…, s. 151. 9 Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 314. 10 Bkz.Bucaille, Müsbet �lim Yönünden Tevrat, s. 121. 11 Bkz. “Hıristiyanlık”, Dinler Tarihi Ansiklopedisi, C. II, s. 20.
132
Dört �ncil’in temel özelliklerini ele aldı�ımız bu bölümde ilk olarak �ncillerin
�sa’nın ölümünden çok sonra kaleme alındı�ını, aradan geçen uzun zaman sebebiyle
�ncillerin yazıya aktarılması esnasında, unutma ve yanlı� bilgi aktarılması gibi
problemler ya�andı�ına de�indik. �ncillerin yazıya geçirilmesi esnasında göze çarpan
bir di�er problem de yazarların kendi görü�lerini ve zamanın problemlerini �ncillere
yansıtmalarıdır. Yazarlara Yahudi olup olmaması açısından bakıldı�ında da, Yahudi
kökenli üç yazarın �ncillerinde Musa ve �sa peygamberler arasında ılımlı bir ba� kurup,
�sa’yı Musa’nın takipçisi olarak betimledikleri görülmektedir. Yahudi asıllı olmayan
Luka ise yazılarını Yahudileri ele�tirecek �ekilde kaleme almı�tır. Sonuç olarak dört
�ncil’in de yazarları yazdıkları �ncilleri belirli istekler do�rultusunda kaleme almı�tır.
Asıl nüshaları kaybolan bu �ncillerde çe�itli hata ve farklılıklar bulunmaktadır. �nciller
arası çeli�kiler ise özel olarak incelenmesi gereken bir problemdir.
3.3.2. Hıristiyanlıktaki Vahiy Anlayı�ı ve �nciller Arasındaki Çeli�kiler
Hıristiyanlara göre �sa, ilahî kelamın bedenle�mi� �ekli olup, O Allah’tan bir
kitap almamı�tır. �sa’nın ölümünden çok sonra Onun söz ve fiilleri kitapla�tırılarak
�nciller olu�turulmu�tur. �ncil yazarları �sa’nın mesajını kutsal ruhun ilhamıyla almı�
fakat kendi üsluplarınca yazıya geçirmi�lerdir. Bu konudaki eski yorumlara göre, kutsal
yazılar harfi harfine semadan gelip yazarlara dikte ettirilmi�tir. Günümüz görü�lerine
göre de kutsal yazılarda lafızların olmasa bile, mananın vahyedilmi� oldu�u kabul
edilmektedir. Yani mesaj ilahî, fakat ifade ve üslup yazara aittir.1
�nciller arasındaki farklılık ve çeli�kilere ra�men �nciller arası benzerliklerin
daha fazla olması, �ncil yazarlarının birbirlerinden istifade ettikleri �ekilde
yorumlamı�tır. Bu fikre göre Aramice tek bir �ncil’in di�er üç �ncil’e kaynaklık etti�i
görü�ü de ortaya atılmı�tır.2 Tüm bu tartı�malar günümüze kadar gelmi� ve kesin bir
sonuca varılamamı�tır.
�nciller arasındaki çeli�kiler te’vil edilemeyecek kadar a�ikârdır.3 Bu
çeli�kilerden bazıları �öyledir: Mesela �sa’nın nesebi ile ilgili olarak Matta ve Luka
farklı bilgiler aktarırlar. Matta’ya göre Meryem’in kocası Yusuf, Yakub’un o�lu;
Luka’ya göre, Heli’nin o�ludur.4 Sinoptik �ncillere göre �sa’nın asıl memleketi Galile,
1 Harman, “�ncil”, TDV�A., C. XXII, s. 272. 2 Harman, “�ncil”, TDV�A., C. XXII, s. 273. 3 Harman, “�ncil”, TDV�A., C. XXII, s. 274. 4 Bkz. Matta, 1: 16; Luka, 3: 23.
133
Yuhanna’ya göre Yahudiye’dir.1 Matta ve Luka’ya göre �sa, Bethlehem’de do�mu�tur.
Markos ve Yuhanna’da ise bu konu açık de�ildir.2
Markos �ncili’nde �ncil Allah’a, Pavlus’un Romalılara Mektubunda, �sa’ya
nisbet edilmi�tir.3 Markos’un kendi içinde de çeli�kiler mevcuttur. �ncil bir yerde
“Allah’ın �ncili” di�er yerde “�sa Mesih’in �ncili” olarak geçmektedir.4 Luka �ncili’nde
kurtarıcı ilk olarak “Allah” daha sonra “Rab Mesih” olarak geçmektedir.5 Matta’ya göre
oruçlu olup �sa’ya soru soranlar Yuhanna’nın talebeleri iken, Markos’a göre yazıcılar ve
Ferîsîlerdir.6 Yuhanna’da �sa’yı ele verecek ki�i, �sa’nın lokmayı kendisine verdi�i
kimse olarak tanımlanırken, sinoptik �ncillerde, eli �sa’nın eli ile beraber sofraya uzanan
kimse olarak tanımlanmaktadır.7 Tanrı’yı görme hususunda üç �ncil birbiri ile
çeli�mektedir.8 Ayrıca dört �ncil’de de bulunan �sa’nın tutuklanması gecesinde meydana
gelen olaylar her �ncil’de farklı olarak zikredilmi�tir.9 Luka �ncili’nde sarho�luk veren
her �eyin yasaklandı�ı bildirilmesine ra�men, Yuhanna �ncili’nde �sa’nın bir dü�ünde
misafirler için suyu �araba çevirerek bir mucize gösterdi�inden bahsedilmektedir.10
�ncillerde yer alan bu çeli�kili ve farklı ifadeleri ço�altmak mümkündür. Fakat
biz burada en önemlilerini kısaca ele alarak bu çeli�kileri göstermeye çalı�tık.11
�ncillerdeki bu çeli�kiler ve farklılıkların �ncillerin insan kaleminden çıktı�ının açık bir
delilidir. Hıristiyanların gözü ile �ncil’in ilahî men�eini inceledikten sonra bu konuyu
bir de Kur’an-ı Kerim’in bakı� açısı ile ele almakta fayda görmekteyiz.
1 Bkz. Matta, 13: 54–58; Markos, 6: 4; Luka, 4: 29; Yuhanna, 4: 3, 43–45. 2 Bkz. Matta, 2: 1; Luk, 4: 4, 15. 3 Bkz.Markos, 1: 14; Romalılara Mektup, 1: 8–10. 4 Bkz. Markos, 1: 1; 1: 14. 5 Bkz. Luka, 1: 47; 2: 11. 6 Bkz. Matta, 9: 14; Markos, 2: 18. 7 Bkz.Yuhanna, 13: 26; Markos, 14: 20; Matta, 26: 23; Luka, 22: 21. 8 Bkz. Yuhanna, 5: 37; 14: 7–9; Matta, 17: 1–14; Markos, 9: 1–8. 9 Bkz.Matta, 26: 47–54; Markos, 14: 43–47; Luka, 22: 36–38; 47: 51; Yuhanna, 18: 1–11. 10 Bkz.Luka, 1: 15; 21: 34; Yuhanna, 2: 1–18. 11 Konu ile ilgili daha Ayrıntılı bilgi için Bkz. Kuzgun, Dört �ncil…, s. 242–273; Bucaille, Müsbet �lim
Yönünden Tevrat, s. 140–175.
134
3.3.3. Kur’an ve Hıristiyan Kaynaklarına Göre �ncil’de Tahrif Meselesi
Hıristiyanların �ncil’i tahrifi konusunda Kur’an’da açık bir ifadeye
rastlanmamakla beraber ayetlerdeki bazı dolaylı ifadeler �ncil’de tahrif oldu�unu
göstermektedir.1
�slâm tarihi boyunca tahrif konusunda birçok reddiyeler ve çe�itli eserler kaleme
alınmı� fakat bu eserler tahriften daha fazla dört �ncil arasındaki tutarsızlık ve çeli�kileri
ele almı�tır. Zaten tüm Hıristiyan mezheplerince �ncillerin farklı zamanlarda ya�ayan
Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından yazıldı�ı kabul edilmektedir. �sa
döneminde ya�ayan Hıristiyanların inançlarını gizlemek zorunda olmaları ve daha
sonraki 300 yıl baskı altında ya�amaları sebebiyle �ncil metinleri orijinal hali ile
muhafaza edilememi�tir.2 Bu da tahrife zemin hazırlamı�tır. �sa’nın ulûhiyeti, teslis
inancı, çarmıh hadisesi gibi Hıristiyanlı�ın temel inanç esasları �slâmiyetle uyu�maz ve
bu tür ifadeler Müslümanlarca tahrif sebebi olarak görülür.3
Tahrif meselesinde en önemli nokta Kur’an’ın kendinden önceki kitapları tasdik
edici olmasıdır. Kur’an kendinden önceki kitapları yani Tevrat’ı ve �ncil’i tasdik
ediyorsa bu kitaplar tahrif edilmi� midir? Ya da bu kitaplardaki tahrif bazı bölüm ve
kısımları mı kapsıyor? ��te �slâm âlimleri yıllarca bu iki sorunun cevabını do�ru �ekilde
vermeye çalı�mı�tır. Bu konuda bazı âlimler kısmi tahrifi savunurken bazıları da Tevrat
ve �ncil’in büyük bir kısmında tahrif oldu�unu savunmu�tur. Bu konuda Ate�’in
fikirlerine geçmeden önce Kur’an’ın kendinden önceki kitapları tasdik edici oldu�unu
bildiren ayetleri inceleyelim.
“Sizin yanınızda bulunanı do�rulayıcı olarak indirmi� bulundu�um (Kur’an)’a
inanın.”4
“Sana Kitabı gerçek ile ve kendinden önceki Tevrat’ı ve �ncil’i do�rulayıcı
olarak indirdi.”5
“Onların ardından, yanlarındaki Tevrat’ı do�rulayıcı olarak Meryem o�lu �sa’yı
gönderdik ve Ona, içinde yol gösterme ve nur bulunan, önündeki Tevrat’ı do�rulayan,
korunanlar için yol gösterici ve ö�üt olan �ncil’i verdik.”6
1 Harman, “�ncil”, TDV�A., C. XXII, s. 275. 2 Bkz. Mustafa Sinano�lu, “Hıristiyanlık”, TDV�A., C. XVII, �stanbul 1998, s. 366. 3 Harman, “�ncil”, TDV�A., C. XXII, s. 275. 4 Bakara, 41. 5 Âl-i �mran, 3. 6 Mâide, 46.
135
Görüldü�ü gibi bu ve benzeri ayetler1 Kur’an’ın kendinden önceki kitapları
do�rulayıcı oldu�una delildir. Bu ayetlerde �ncil’den daha çok Tevrat üzerinde
durulmu�tur.
Kur’an Kitap Ehli’ne kendilerine indirilmi� olan Kitaptaki hükümler ile
hükmetmelerini emretmektedir: “�ncil sahipleri Allah’ın onda indirdi�iyle hükmetsinler.
Kim Allah’ın indirdi�iyle hükmetmezse i�te onlar yoldan çıkmı�lardır.”2 Ate�’e göre
e�er onlar bu hükümlere uyarsa, Müslümanlara dü�manlık etmez, onlarla dost olurlar.
Ayrıca Allah’a kullukta birle�mek insanları manen karde� yapmaktadır. Kıskançlık,
hased ve dü�manlık ilahî kitapları iyi anlamamanın sonucudur. Zaten ilahî kitapları
gönderen Rabbin de bir zümreyi tutup di�erini atması dü�ünülmez. Ate� burada önemli
bir nokta olarak, insanların kendi dü�manlıklarını dünya tutkularıyla birle�tirmeleri
sonucu dinde daralmaya yol açtıklarını belirtmi�tir. Bu insanlar Allah’tan gelen Kitab’a
sahip olduklarını söylemi�ler ve hayallerine göre Allah adına, Allah’ın kullarına dü�man
olmu�lardır. Bu dü�manlı�ın çözüm yolu ise Mâide 47. ayette belirtildi�i gibi, Kitab’ı
iyi anlayıp hükümlerini do�ru uygulamaktır.3 Kur’an’da daha birçok ayet Yahudi ve
Hıristiyanları Kitablarına do�ru bir �ekilde uymaları konusunda uyarmı�tır. Mâide, 47.
ayetten sonra yine bu surenin 66. ve 68. ayetinde aynı konuya de�inilmi�tir: “E�er onlar
Tevrat’ı, �ncil’i ve Rablerinden kendilerine indirileni gere�ince uygulasalardı
muhakkak ki üstlerinde (ki a�aç meyvelerinde)n ve ayaklarının altın(daki ürünler)den
yerlerdi. �çlerinde (ileri geri gitmeyen) ılımlı bir ümmet var ama onlardan ço�u, ne kötü
i�ler yapıyorlar!”4
Ate�, Mâide 66. ayette “Rablerinden kendilerine indirilen” cümlesi üzerinde
özellikle durmu�, bu cümlenin “Rabbinizden size indirilen” olarak Mâide 68. ayette de
geçti�ini belirterek cümlenin açıklamasını �öyle yapmı�tır: “Rablerinden kendilerine
indirilen” acaba Tevrat ve �ncil’in hükümleri mi yoksa E�’iyâ, Habbuk, Danyal gibi
�srailo�ulları peygamberlerine verilen vahiyler midir? Son ihtimal olarak Ate�, yoksa
Hz. Muhammed’e indirilen Kur’an mıdır? sorusunu sorarak bu konuya �öyle açıklık
getirmi�tir: Bazıları “Rablerinden kendilerine indirilen” Kur’an demi�lerdir. Fakat Ate�,
bu görü�ün ayetin ruhuna uymadı�ını çünkü Allah’ın her millete kendi diliyle elçi ve
1 Bkz. Bakara, 89, 91, 97, 101; Âl-i �mran, 3; Nisa, 47; Mâide, 48; En’âm, 92; Fâtır, 31; Ahkaf, 12, 30. 2 Mâide, 47. 3 Bkz.Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 6–7. 4 Mâide, 66.
136
Kitab indirdi�ini söylemi�tir.1 Ate� bu ayetin Kur’an’ı kastetmedi�ini söylemekte ve
�öyle bir açıklama yapmaktadır: “Ayette Rablerinden kendilerine indirilen” kitaplardan
söz edildi�ine göre bunların, evvel emirde Araplara hitabeden Kur’an de�il, Musa’dan
sonra gelmi� olan peygamberlere verilen vahiyler olması gerekir. Çünkü Kur’an onlara
de�il, Arap peygamberler vasıtasıyla ilk önce Araplara indirilmi�tir. �branice konu�an
Yahudilere Arapça Kur’an indirilmi� olması, bu ayetlerin anlamına ters dü�er. Demek ki
Rablerinden kendilerine indirilen tabiri Musa ile �sa arasında gelen �srailo�lu
peygamberlerine verilen vahiy eserleri, Tevrat’ın ekleridir. Zaten 68. ayet bu hususu
açıklamaktadır. Çünkü, “Ey Kitap Ehli, siz Tevrat’ı, �ncil’i ve Rabbinizden size
indirileni uygulamadıkça bir esas üzere de�ilsiniz” buyurulduktan sonra bu kez de
Peygambere hitaben “Rabbinden sana indirilen, onlardan ço�unun azgınlık ve inkârını
artıracaktır” buyurulmaktadır. Demek ki Kitap Ehli’ne Rablerinden indirilen ba�ka, Hz.
Muhammed’e Rabbinden indirilen de ba�kadır.2
Sonuç olarak Ate�, Kitap Ehli’nin kendilerine indirilenleri do�ru olarak
uygulamı� olanlarının Mâide 66. ayet gere�ince bolluk içinde ya�ayıp cennet ile
ödüllendirileceklerini fakat kendilerinden ba�kasına vahiy gelmesini çekemeyenler ve
ellerinde bulunan Kitabı do�ru dürüst uygulayamayanların da dünya tutkusu ile ortalı�ı
karı�tırdı�ını ve Allah’ın herkesi kapsayan rahmetini daralttıklarını bildirmi�tir. Ayrıca
Ate�’in, “Rablerinden kendilerine indirileni uygulamaları” hususundaki görü�leri de
ilginçtir. Burada özellikle tahrif konusuna de�inilmektedir.
Ate�’e göre, Kitap Ehli’ne Tevrat, �ncil ve Rablerinden kendilerine indirilenin
uygulanması istendi�ine göre, Kur’an indi�i zaman mevcut Kitab’ı do�ru kabul
etmektedir. Bu duruma göre Ate�, “Aksi takdirde olmayan �eyin uygulanmasını istemek
çeli�ki olur” demektedir. Ate� özellikle �u sözleri vurgulamaktadır: “Ama bu sözümüz
Tevrat ve �ncil’de hiç tahrifat olmadı�ı anlamına gelmez. Kur’an kendi zamanında
Yahudilerin ve Hıristiyanların ellerinde bulunan Kitab’ı do�ru kabul etmektedir. Fakat
geçen zamanda Tevrat ve �ncil’de de�i�meler olmu�tur. Matbaanın olmadı�ı uzun
zaman içinde müstensihlerin elinde bilerek veya bilmeyerek bazı de�i�melerin olması
do�aldır.” Özellikle Kur’an’da bulunan �srailo�lu peygamberlerine ait kıssaların
günümüzdeki Kitab-ı Mukaddes’te bulunmamasını bu görü�üne örnek gösteren Ate�,
sözlerine �u �ekilde devam eder: “�imdi Kur’an’ın anlattı�ı kıssalar, Yahudilerin
ellerinde bulunan Kitab’a uymuyorsa, bunların do�ru oldu�unun onlardan sorulmasının 1 Bkz. �brahim, 4; Fussilet, 44. 2 Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajı Yeniden �slâm’a I, s. 36–38.
137
anlamı kalmaz. Oysa Kur’an’ın her yerinde Kitap Ehli âlimlerinin Kur’an’ı kendi
kitaplarına uygun bularak onun vahiy oldu�una inandıkları anlatılmaktadır. Demek ki
Kur’an kendi devrindeki Kitab-ı Mukaddes’i do�rulamaktadır. Fakat sonraları o Kitab’a
birçok de�i�me girmi�tir. Hatta Luter zamanındaki �ncil ile bugünkü �ncil arasında bile
bazı farklar tespit etmi� durumdayız.”1 demi�tir.
Ate�, �ncil’in tahrifi için de �unları söyler: “Esasen �ncil, �sa’nın yazdı�ı bir
Kitab de�ildir. Sonradan �akirtleri, ondan duydukları ilahî sözleri, kıssaları, va’z
mahiyetindeki mektuplarla çevrelerine iletmi�lerdir. ��te onların yazdıkları bu
mektupların derlenmesinden �nciller meydana gelmi�tir. Kur’an do�ru yola ileten
Tevrat’ı da �ncil’i de tasdik etmektedir.”
Ate�, Tevrat ve �ncil’deki tahrif için, “... Yanınızdakini do�rulayıcı olarak
indirdi�imize inanın”2 ayetini yorumlarken “Kur’an burada Musa ve �sa’dan kalma bazı
gerçek ayetleri do�ruluyor, yoksa tüm Tevrat’ı ve �ncil’i do�rulamıyor” diyenleri sert
bir dille ele�tirmi�tir. E�er Kur’an Kitab’ın bütününü de�il bir kısmını onaylayacak
olsaydı “yanınızda bulunanı do�rulayıcı” ifadesi yerine “yanınızda bulunanın bir
kısmını do�rulayıcı” demesi gerekirdi. Bu sebeple Ate� Kur’an’ın do�ruladı�ının cüz
de�il, Kitab’ın bütünü oldu�unu söylemi�tir. Ate� kendisinin bu fikrini ele�tiren
muarızına3 ise yaptı�ının zoraki te’vil oldu�unu belirtmi�tir. Ate�, Hz. Muhammed
devrindeki Tevrat’ı ve �ncil’i muharref kabul edersek bu iddianın Kur’an’a da
dokunaca�ını, çünkü Kur’an’ın da hemen hemen aynı �eyleri biraz üslup farklılı�ı ile
anlattı�ına de�inmi�tir.4
Kur’an’da �ncil’in tahrifinden yeteri kadar bahsedilmemesi sebebiyle Ate� bu
konuda fazlaca fikir beyan etmemi�tir. O genellikle Tevrat’ın tahrifi meselesinde farklı
görü�lerini kaleme almı�, kendisini ele�tirenlere de açıklamalar yapmı�tır. �ncil’in
tahrifinde de Tevrat’ın tahrifinde de Ate�’in tüm eserlerinde vazgeçmeden savundu�u
“Cennetin kimsenin tekelinde olmadı�ı” fikri tartı�malara damgasını vurmu�tur. Ate�,
“Cennete sadece Yahudi veya Hıristiyanların girece�i fikrini savunanları ya da bunun
tam tersi olan “Cennete Müslümanlardan ba�kası girmeyecektir” fikrine sarılanların
egoizmden kaynaklanan dar dü�ünceli insanlar olduklarını her yazısında istisnasız dile
1 Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajına Ça�rı, s. 127-128. 2 Nisa, 47. 3 Ayrıntılı bilgi için Bkz. Haydar Hatipo�lu, Süleyman Ate� Ate�le Oynuyor-Reddiye, Ankara 1990. 4 Bkz. Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajına Ça�rı, s. 133.
138
getirmi�tir. Ate�’e göre Rablerinden kendilerine indirileni uygulayan Kitap Ehli bu
uygulamanın mükâfatını mutlak surette alacaktır.
�ncil’de tahrifi savunanlar görü�lerine Âl-i �mrân 187. ayeti örnek gösterirler:
“Allah kendilerine Kitab verilenlerden: Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu
gizlemeyeceksiniz diye söz almı�tı. Fakat onlar verdikleri sözü sırtlarının ardına
attılar...”1 Fakat Ate�, Âl-i �mrân 187. ayetin tefsirini yaparken bu ayeti �ncil’in
tahrifine delil olarak almamı�tır. Ate�’e göre bu ayet Kitap Ehli’nden olan Yahudilere
hitab etmektedir.2
Di�er bir ayet; “Biz Hıristiyanız diyenlerin de sözünü almı�tık ama uymadıkları
�eyden pay almayı unuttular. Bu yüzden kıyamet gününe kadar aralarına dü�manlık ve
kin saldık. Yakında Allah onlara ne yaptıklarını haber verecektir. Ey Kitap Ehli!
Elçimiz size geldi, Kitap’tan gizledi�iniz �eylerin ço�unu size açıklıyor, ço�undan da
geçiyor. Size Allah’tan bir nur ve açık bir Kitab gelmi�tir.”3 Bu ayetlerin açıklamasında
Ate�, çok kısa bir �ekilde Hıristiyanlardan bahsetmi�, ayetlerin Kitap Ehli’nin
Yahudilerine de�indi�ini açıklamı�tır.
�ncil’in tahrifi ile ilgili Kur’an, Hıristiyanları teslissiz ve çocuksuz olarak müteal
ve tek Allah’a kulluk etmeye ça�ırır. �sa’nın Tanrı olamayaca�ını belirtir.4 Ate�, �ncil’in
tahrifi ve teslis konusunda �nciller arasında farklılıklar oldu�una de�inse de teslis ve
�sa’nın ulûhiyeti konusunu ayrı bir ba�lık altında ele almamı�tır. Ayrıca “�ncil ve
Tevrat’ta tahrif yoktur” fikrini savundu�u gerekçesiyle çok fazla ele�tiriye maruz
kalmı�tır.
�ncillerde tahrif konusunu ele alan bilinçli âlimler olmasına ra�men gerek
Hıristiyan dünyası gerek Yahudiler kutsal kitablarında tahrifi pek kabul etmezler. Bizim
âlimlerimiz arasında da cüzde ya da bütünde tahrif tartı�maları hala devam etmektedir.
Sonuç olarak Kur’an’daki tahrif ile ilgili ayetler incelendi�inde tahrif yapmakla
suçlananların Yahudiler oldu�u görülmektedir. Bu tahrif meselesi de Yahudilerin kendi
kutsal kitaplarını yanlı� yorumlamaları sonucu dile getirilmi�tir.5 Zaten ortada aslı
bulunmayan bir siret kitabının muharref oldu�unu kabul etmek anlamsızdır.6
1 Bkz. Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, s. 106. 2 Ayrıntılı bilgi için Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 156. 3 Mâide, 14–15. 4 Bkz. Nisa, 171; Mâide, 17; Meryem, 30. 5 Bkz. Muhammed Tarakçı, “�slâm Kaynaklarında �ncil Tartı�maları”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları IV,
Ankara 2004, s. 261. 6 Bkz. Öztürk, “�slâm Tefsir Gelene�inde Ehl-i Kitapla �lgili Bazı Telakkilerin Epistemik De�eri”, s. 22.
139
3.3.4. Kur’an, Tevrat ve �ncil’in Benzer Ayetlerinin Kar�ıla�tırılması
Tevrat ve �ncil’in tahrifi meselesini ele aldı�ımız bölümde bu iki kutsal Kitab’ın
da Kur’an’ın bazı bölümleriyle örtü�tü�ü konusuna de�inmi�, ama detaylı bir
kar�ıla�tırma yapmamı�tık. �imdi bu benzerlikleri ayet ve pasajlarda inceleyerek
esasında tüm ilahî kitapların özünün bir oldu�unu ve ayrıca ilahî kitaplarda tahrif olsa
bile bu tahrifin tüm Kitab’ı kapsamadı�ını göstermeye çalı�aca�ız.
Kitab-ı Mukaddes’te Musa ve �sa’nın tebli� etmi� oldu�u ahlâkî ilkeler
Kur’an’da da yer almasına kar�ın üslûp yönünden farklı olup bir bütün halinde de�il de
Mekkî ve Medenî surelerde da�ınık bir �ekilde zikredilmi�, çok defa da her biri bir
durum hakkında hüküm olarak gelmi�tir.1
�lk olarak Tevrat’ın Çıkı� bölümünün 20. Babında geçen On Emir’in “Sebt günü”
hariç, Kur’an’da hangi sure ve ayetlerde yer aldı�ını inceleyece�iz.
Çıkı� 20: 3: Kar�ımda ba�ka ilahlar olmayacaktır.2
Çıkı� 20: 4: Kendin için oyma put... yapmayacak ve onlar önünde secde
etmeyeceksin.3
Çıkı�, 20: 7: Rabbinin ismini bo� yere a�zına almayacaksın.4
Çıkı�, 20: 12: Babana ve anana hürmet et.5
Çıkı�, 20: 13: Katletmeyeceksin.6
Çıkı�, 20: 14: Zina etmeyeceksin.7
Çıkı�, 20: 15: Çalmayacaksın.8
Çıkı�, 20: 16: Kom�una kar�ı yalan �ahadet etmeyeceksin.9
Tevrat’ta bulunan bu pasajlar ahlâkî kaidelerin dayandı�ı esaslar olup Musa’nın
tebli�ini bu aslî vecibelerden ibaret saymak onu küçümsemektir.10 Tevrat’ın di�er
bölümlerinde kalbe ve zahirî amele taalluk eden ve �ncil’deki emirleri o zamandan
haber veren di�er emirlere de bakmakta fayda vardır.
1 Abdullah Draz, Kur’an’a Giri�, Çev. Salih Akdemir, Ankara 2000, s. 71. 2 Kr�. Bakara, 83; Nahl, 36; �srâ, 23; Cin, 18. 3 Kr�. Hacc, 30. 4 Kr�. Bakara, 224-225; Mâide, 89. 5 Kr�. �srâ, 23; Ankebut, 8; Lokman, 14; Ahkaf, 15. 6 Kr�. Nisa, 29; Mâide, 33; En’âm, 151; Furkan, 68. 7 Kr�. �srâ, 32; Nur, 30-31; Furkan, 68. 8 Kr�. Mâide, 38; Mümtehine, 12. 9 Kr�. Hacc, 30; Furkan, 72. 10 Draz, Kur’an’a Giri�, s. 71.
140
Çıkı�, 22: 21: Garibe haksızlık etmeyeceksin ve ona gadretmeyeceksin.1
Çıkı�, 22: 22: Hiçbir dul kadını ve garibi incitmeyeceksin.2
Çıkı�, 22: 31: Bana mukaddes adamlar olacaksınız.3
Çıkı�, 23: 1: Yalan haber ta�ımayacaksın.4
Çıkı�, 23: 2: Kötülük için çoklu�un pe�inde olmayacaksın.5
Çıkı�, 23: 7: Yalan �eyden uzak ol.6
Levililer, 19: 15: Hükümde haksızlık etmeyeceksiniz.7
Levililer, 19: 34: Sizinle misafir olan garip aranızda yerli gibi olacak ve onu kendin
gibi seveceksin.8
Levililer, 19: 35: Uzunluk, tartı, miktar ölçülerinde haksızlık etmeyeceksin.9
Tesniye, 5: 9: Allah’ı bütün kalbinle seveceksin.10
Kur’an sadece Tevrat’ın bazı bölümleriyle de�il aynı zamanda �ncil’in de bazı
bölümleriyle aynı mesajları vermektedir.
Matta, 5: 3: Ne mutlu ruhta fakir olanlara, çünkü göklerin melekûtu onlarındır.11
Matta, 5: 4: Ne mutlu yaslı olanlara, çünkü onlar teselli edileceklerdir.12
Matta, 5: 5: Ne mutlu halim olanlara, çünkü onlar yeri miras alacaklardır.13
Matta, 5: 7: Ne mutlu merhametli olanlara, çünkü onlara merhamet edilecek.14
Matta, 5: 27-29: Zina etmeyeceksiniz denildi�ini i�ittiniz, fakat ben size derim: Bir
kadına �ehvetle bakan her adam zaten yüre�inde onunla zina etmi�tir.15
Matta, 5: 42: Senden isteyene ver, senden ödünç isteyene sırtını çevirme.16
Matta, 6: 1: Gösteri� için iyilik yapmayınız.17
1 Kr�. Nisa, 36. 2 Kr�. Nisa, 10, 121; Duhâ, 9. 3 Kr�. Âl-i �mrân, 79; Tevbe, 108. 4 Kr�. Nûr, 11-19; Hucurât, 12. 5 Kr�. Mâide, 2. 6 Kr�. Bakara, 204. 7 Kr�. Nisa, 58. 8 Kr�. Nisa, 36. 9 Kr�. Mutaffifîn, 1-3; �srâ, 35. 10 Kr�. Bakara, 165. 11 Kr�. Bakara, 212; Âl-i �mrân, 14. 12 Kr�. Bakara, 155-157. 13 Kr�. Âl-i �mrân, 133-134. 14 Kr�. Beled, 17-18. 15 Kr�. Nur, 30-31. 16 Kr�. Bakara, 177; �srâ, 29; Zâriyât, 19; Hadîd, 18; Meâric, 24-25; Duhâ, 10; Mâun, 7. 17 Kr�. Bakara, 264; Nisa, 38; Mâun, 6.
141
Matta, 6: 19: Yeryüzünde kendinize hazine biriktirmeyiniz.. Fakat kendinize gökte
hazineler biriktirin.1
Görüldü�ü gibi Tevrat, �ncil ve Kur’an-ı Kerim zaman zaman aynı konulardan
bahsetmektedir. Sadece üslup farklılı�ı söz konusudur. Ayrıca Kur’an’da kıssalardan
bahsederken kıssanın uzun uzadıya anlatılmasından ziyade daha kısa bir anlatım göze
çarpmaktadır. Amaç olayın detaylarına de�il, anlatılan olaydan çıkarılacak sonuca
ula�maktır. Üç ilahî kitap arasındaki benzerlik bizlere kitapların kayna�ının bir
oldu�una kanıttır. Zaten Allah Kur’an’ın kendisinden önceki ilahî mesajların tasdikçisi
oldu�unu çe�itli ayetlerinde bildirmi�tir.2
“Sana da, daha önceki Kitabı do�rulamak ve onu korumak üzere hak olarak
Kitab’ı (Kur’an’ı) gönderdik... Her birinize bir �eriat ve bir yol verdik. Allah dileseydi
sizleri bir tek ümmet yapardı. Fakat size verdi�inde (yol ve �eriatlarda) sizi denemek
için (böyle yaptı). Öyleyse iyi i�lerde birbirinizle yarı�ın...”3
Di�er bir ayette de Kur’an’ın di�er kitaplarla muhteva yönünden benzedi�ini
görebiliriz. “O �üphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır.”4
Bu benzerli�in üç kitabın da ilahî kökenli oldu�unun kanıtı oldu�unu ve Kur’an
ayetlerinin de bu benzerli�e dikkat çekti�ini örnek ve kar�ıla�tırmalı ayetlerle belirttik.
Bazen bu benzerli�e olumsuz yorum getirenler de olmu�tur. Özellikle Hz.
Muhammed’in Kitab-ı Mukaddes’ten alıntı yaptı�ı ve bu alıntılara kendinden bir �eyler
ekleyerek yeni bir kutsal kitap olu�turdu�u fikrini benimseyenler de yok de�ildir.
3.4. Kur’an ve �ncillere Göre �sa’nın Hayatı
3.4.1. �sa’nın Soyu ve �mran Ailesi
Kur’an ve �ncil’in Allah katından indirilen kitaplar olması sebebiyle benzer
yanlarının oldu�una daha önceki konumuzda de�inmi�tik. Burada da Hz. �sa ile ilgili
benzerlikleri incelemeye çalı�aca�ız. Hz. �sa’nın hayatını daha iyi anlayabilmek için
Hıristiyanlık tarihinde önem arz eden isimlerden Zekeriyya ve Yahya peygamberlerin
hayatlarına da de�inece�iz.
Hz. �sa Kur’an’da çe�itli sıfatlarla anılan, kendisine �ncil’in verildi�i
peygamberdir. Kur’an’da “Allah’tan bir ruh ve kelime” olarak tavsif edilse de özellikle 1 Kr�. Tevbe, 34; Fecr, 19-20. 2 Ate�, “Cennet Kimsenin Tekelinde De�ildir”, �slâmî Ara�tırmalar, C. III, Sa. 1, s. 19. 3 Maide, 48. 4 �uara, 196.
142
kul oldu�u vurgulanmı�tır. Hıristiyanların �sa’yı Tanrı’nın o�lu kabul etmesi
Müslümanlarca problem olu�turmu�tur. Kur’an ve �ncillerde �sa’nın hayatını
incelemeye geçmeden önce �sa’nın kimli�i ile ilgili yapılan tartı�malara kısaca
de�inmekte fayda görmekteyiz.
Hıristiyan dininin inanç esaslarının olu�masında �sa’nın �ahsiyeti ve misyonu
önemli bir rol oynamı�tır. �sa ile ilgili ara�tırmalar sonucu “Christology” adlı ilim dalı
olu�turulmu�tur.1 Fakat �sa’nın tarihsel bir �ahsiyet olarak ya�ayıp ya�amadı�ı konusu
tartı�malara yol açmı�tır. Bu tartı�ma konularından birincisi, ontolojik boyutlu bir
�ahsiyetten ziyade daha çok mitolojik karakterin ön planda oldu�u �sa’dır. �kincisi ise
kutsal metinlerin ortaya koydu�u tarihsel bir kimlik olarak ya�amı� �sa olup, ara�tırma
yapanların ço�unlu�u bu ikinci görü�ü savunmu�tur.2
�lk görü�ü temsil eden A. Drews, Robertson, Bollant ve R. Stahl gibi
ara�tırmacılara göre �sa, kısmen Yahudili�in içinde varlı�ını sürdürmü� olan Sami
kaynaklı bir inancın yeniden ortaya çıkması �eklinde de�erlendirilmi�tir. Stahl, �sa’nın
�ahsiyetinin tamamen mistik karakterli oldu�unu savunurken Baver de �sa’nın hayali bir
�ahıs oldu�unu, Hıristiyanlı�ın kurucusu olmayıp onun bir ürünü oldu�unu dile
getirmi�tir.3 �kinci görü� ise daha fazla savunulur. Bu görü�ün savunucusu Bultman’a
göre �sa’nın ya�ayıp ya�amadı�ı konusunda �üpheye dü�mek dahi anlamsızdır. Bu
konuda Bultman �öyle der: “�ncillerden yola çıkılarak �sa’nın ya�amı ve �ahsıyla ilgili
tarihsel bir bilgi edinmemiz mümkün de�ildir. Çünkü �nciller de dâhil olmak üzere ilk
Hıristiyan kaynakları, onun ya�amına ve �ahsiyetine ilgi göstermeyip masalımsı bir
anlatımı seçmi�lerdir.” Yani Bultman’a göre �sa sorunu, Hıristiyan imanı için merkezî
bir önem arz etmez. Çünkü tarihsel �sa konusunda yapılan ara�tırmalar Hıristiyan
imanını ne tasdik ne de inkâr edebilir.4 Bu konuda Ogden ise, Hıristiyanlı�ın Nasıralı
�sa’nın tarihsel olgusu ile gerçekle�ece�ini söylemekte, Fuchs, Ebeling ve Kasmann gibi
ikinci görü�ün temsilcileri de ayrıntıları ele geçmemesine ra�men �sa’nın yeryüzünde
ya�amı� olan bir �ahsiyet oldu�unu savunmaktadır.5 Esasında �nciller arasındaki eksik
ve tutarsız bilgiler bu tür tartı�malara zemin hazırlamı�tır.
1 Bkz. Zekiye Sönmez, “�nciller ve Kur’an I�ı�ında Hz. �sa”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları III, Ankara
2002, Sa. III, s. 137. 2 Bkz. Has, “Tarihsel �sa Ara�tırmaları”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları III, s. 97. 3 Has, “Tarihsel �sa Ara�tırmaları”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları III, s. 97. 4 Mahmut Aydın, Tarihsel �sa: �manın Mesih’inden Tarihin �sa’sına, Ankara 2002, s. 49. 5 Has, “Tarihsel �sa Ara�tırmaları”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları III, s. 97–98.
143
�ncillerden Matta ve Luka’da �sa’nın soy kütü�ü, do�um öncesi geli�en olaylar,
do�umu ile ilgili bilgilere ve çocukluk yıllarına ait az ama de�i�ik örneklere rastlansa
da, Markos ve Yuhanna’da rastlanmaz. Bu �nciller genellikle �sa’nın ö�retilerini konu
edinmektedir.1
�ncillerde bulunan en önemli eksiklik ise �sa’nın on iki ya�ından sonraki
hayatının yazılarda hiç yer almamasıdır. Matta ve Luka’nın �sa ile ilgili on iki ya�ına
kadar verdikleri bilgilerin aniden kesilmesi ve arada geçen on sekiz yıllık bo�luk
yoruma açık bir konudur. Tüm ömrü otuz üç yıl olan bir insanın hayatının en önemli
safhasının anlatılmamı� olması �ncillerin en büyük eksikli�i olarak de�erlendirilebilir.
Fakat 1947 yılında Filistin’de Lut Gölü civarındaki Tillo ma�arasında bulunan Atinalı
bir Yahudi cemaatine ait kütüphane ve burada ele geçirilen “Lut Gölü Yazmaları” ile bu
eksiklik giderilmeye çalı�ılmı�tır. Burada inceleme yapan bilim adamları �sa’nın on
sekiz yıllık gençlik döneminin bu ma�arada geçti�ini tespit etmi�tir.2 Bazı ara�tırmacılar
ise �sa’nın hayatının bu ma�arada geçmedi�ini savunmu�tur. Onlara göre, �sa çok eski
bir kervan yolunu kullanmı�, �ran ve Afganistan’ı geçerek Hindistan’a gitmi�tir. �sa’nın
gençlik dönemi hakkında hiçbir bilgi bulunmadı�ı gibi çarmıhtan sonraki dönem de
oldukça karanlıktır. Bazı ara�tırmacılara göre, �sa çarmıh hadisesinden sonra, ilk olarak
Ke�mir’e sonra da Himalayaların Tibet bölgesi civarına gitmi� ve seksen be� ya�larında
vefat etmi�tir.3
Görüldü�ü üzere Hz. �sa’nın ya�antısı hakkında �nciller ve di�er Hıristiyan
kaynaklarında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Hıristiyanların özellikle �sa’nın ölümü,
dirilmesi ve semaya yükseltilmesi konuları ile ilgilenmeleri, onun dünyevî hayatı ile
ilgili bilgilerin ikinci plana atılmasına sebep olmu�, arada geçen bu zaman ise çe�itli
yorumlarla doldurulmaya çalı�ılmı�tır.
Do�um olayı ve nesep tartı�malarına geçmeden önce kısaca Hz. �sa’nın
Kur’an’da nasıl bahsedildi�ine bakalım.
Kur’an’da Hıristiyanlarla ilgili ayetler genellikle Yahudilerle birlikte
zikredilmi�tir. Hz. �sa ise on be� surede ve doksan üç ayette ismen ya da bir sıfatı ile
zikredilmi�tir. �sa ismi tek ba�ına yirmi be� defa, “�bn Meryem” (Meryemo�lu) �eklinde
ise yirmi üç defa kullanılmı�tır. Mesih kelimesi üç yerde tek ba�ına, “Mesih �bn
Meryem” (Meryemo�lu Mesih) olarak dört yerde, “Mesih �sa b. Meryem”
1 Has, “Tarihsel �sa Ara�tırmaları”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları III, s. 98. 2 Kuzgun, Dört �ncil…., s. 174–175. 3 Has, “Tarihsel �sa Ara�tırmaları”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları III, s. 99.
144
(Meryemo�lu �sa Mesih) olarak da üç yerde geçmi�tir. Bunların dı�ında “müeyyed,
rûhullah, vecîh, sâlih, resûl, mübe��ir, musaddık, ayet, merfû, temizlenmi�, göz
aydınlı�ı, abd, mübarek, ilim veya âlem ile rahmet” sıfatları da Hz. �sa için
kullanılmı�tır.1
Hz. �sa’nın hayatı ile ilgili bilgiler özellikle Âl-i �mrân, Mâide ve Meryem
surelerinde ele alınmı�tır. �sa’nın hayatı ile ilgili �ncillerdeki bilgileri anlatırken on sekiz
yıllık bir bo�luktan bahsetmi�tik. Bu bo�luk ile ilgili olarak Kur’an’da da hiçbir bilgiye
rastlanmaz. Zaten Kur’an, Hıristiyanların Hz. �sa’yı ilâhla�tırması sebebiyle ayetlerde
Hz. �sa’nın bir peygamber ve be�er olu�una dikkat çekilmi�tir.
3.4.2. Meryem’in Hayatı ve �sa �le Müjdelenmesi
�sa’nın hikâyesi Kur’an ve �ncillerde farklı �ekillerde anlatılmı�tır. Bazen ortak
bir paydada kesi�en Kur’an ve �ncil bazen de bu hayat hikâyesini çok farklı �ekilde
nakletmi�tir.
Bu konuya �ncillere bakarak bir giri� yapacak olursak, ilk �ncil olan Markos’ta
�sa’nın do�umu ve çocuklu�uyla ilgili bilgilere rastlarız. Fakat Markos’u kaynak olarak
kullanan Matta ve Luka �ncillerinde birbirlerini tutmayan do�um ve çocukluk
hikâyelerinin bulundu�unu görürüz. Bu yüzden �sa Okulu ara�tırmaları bu bilgilerin
�ncillere sonradan eklendi�i kanaatindedirler. Matta ve Luka’dan sonra �sa’nın
mucizelerini anlatan ve “Genç �sa” modeli çizen Thomas’ın Çocukluk �ncili
derlenmi�tir.2 Özellikle di�er �ncillerde konu edilmeyen Meryem’in ailesi, mabede
yerle�tirilip hamile kalması ve �sa’nın do�umu olaylarını içeren �ncil ise apokrif Yakub
�ncilidir.3
Görüldü�ü gibi �sa’nın do�umu kanonik �ncillerden ziyade apokrif �ncillerde
daha fazla yer bulmu�tur. Bu olay Kur’an’da biraz gizemli ve mucizevî bir tarzda
anlatılmı�tır. Fakat bu ayetlerde özellikle zaman ve mekân gibi unsurların kapalı
oldu�unu görmekteyiz.4
Kur’an’a göre Meryem, seçkin kılınmı� dört aileden biri olan �mran ailesine
mensuptur. �u ayette seçkin aileler belirtilmi�tir: “Allah Âdem’i, Nuh’u, �brahim ailesini
1 Bkz. Harman, “�sa”, TDV�A., C. XXII, s. 469. 2 Bkz. Aydın, Tarihsel �sa, s. 149. 3 Ayrıntılı bilgi için Bkz. Ekrem Sarıkçıo�lu, “Hıristiyanlarda Çocukluk �ncilleri”, Türkiye I. Dinler
Tarihi Ara�tırmaları Sempozyumu, Samsun 1992, s. 5–42. 4 Bkz. Mustafa Öztürk, Kıssaların Dili, Ankara 2006, s. 212.
145
seçip âlemlere üstün kıldı.”1 Âl-i �mrân suresi 33. ayetten 63. ayete kadar Hz.
Meryem’in hayatı, Allah’ın onu seçip temizlemesi, onu �sa ile müjdelemesi, �sa’nın
mucizeleri, vefatı ve ref’i ile ilgili konular hakkında bilgi verilmi�tir. Ayrıca Meryem
suresi 1’den 38’e kadar olan ayetler de bu konuları i�lemi�tir.
�mran Ailesinin seçilmi�li�i ile ilgili olarak Ate�, �bn Kesîr’e dayanarak �u
bilgileri vermektedir: “�mran’dan kasıt Matano�lu �mran olup, Musa’nın babası �mran
de�ildir.”2 �mran’ın karısı Fakuz’un kızı ve Meryem’in annesi olan Hanna’dır.
Hanna’nın kız karde�i -bir rivayete göre Meryem’in kız karde�i- �y�a, Hz.
Zekeriyya’nın karısı ve Hz. Yahya’nın annesidir. Luka �ncil’ine göre de Zekeriyya’nın
karısı Elisabet olup, o da Meryem’in teyzesidir.3
Ate�, �bn �shak’ın rivayetine dayanarak Hanna’nın uzun süre çocu�unun
olmadı�ından bahseder. Fakat Hanna sürekli Allah’tan bir çocuk ister. �ayet çocu�u
olursa onu Beytü’l-Makdis’e vermeyi adar. Bu olay ayetlerde �öyle geçer: “�mran’ın
karısı demi�ti ki: Rabbim karnımda olanı tam hür olarak sana adadım, benden kabul
buyur, �üphesiz sen i�itensin, bilensin.”4 Duası kabul olan Hanna hamile kalır ama
çocu�un kız oldu�unu görünce �öyle der: “Onu do�urunca –Allah onun ne
do�urdu�unu bilirken- yine �öyle dedi: Rabbim onu kız do�urdum, erkek kız gibi
de�ildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu, kovulmu� �eytanın �errinden sana
ısmarlıyorum.”5 Meryem do�madan önce babası vefat etmi�tir.6
Ate�, Hanna’nın ya�adı�ı �a�kınlı�a bir açıklama getirmemi�, fakat �mran
kelimesinin iki yerde geçmi� oldu�unu7 ve bu isim üzerinde tartı�malar yapıldı�ına
de�inmi�tir. Bu tartı�malarda geçen birinci �mran, Hz. Musa’nın, ikinci �mran ise Hz.
Meryem’in babası kabul edilmi�tir. Ate� de bu fikre katılır. Ate�’e göre,
Hıristiyanlardan küçük bir kısım dı�ında ço�unluk Hz. Meryem’in babasının adını
�mran olarak kabul etmez. Bu sebeple Matta ve Luka’da �sa’nın nesebi farklı olarak
gösterilmi�tir.8 Bu da Hıristiyanlar arasında görü� ayrılı�ı bulundu�unun kanıtı sayılır.9
1 Âl-i �mrân, 33. 2 Ayrıntılı bilgi için Bkz. Öztürk, Kıssaların Dili, s. 202–203. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 39. 4 Âl-i �mrân, 35. 5 Âl-i �mrân, 36. 6 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 39. 7 Bkz. Âl-i �mrân, 33, 35. 8 Bkz. Matta, 1: 15–16; Luka, 3: 23–24. 9 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 40.
146
Meryem’in bir kız çocu�u olarak dünyaya gelmesinden sonra, onun bakımının
üstlenilmesi de bir di�er problemdir. Kur’an Meryem’in yeti�tirilmesini �u �ekilde
anlatır: “Rabbi onu güzel bir �ekilde kabul buyurdu. Onu güzel bir bitki gibi yeti�tirdi ve
Zekeriyya da onun bakımını üzerine aldı. Zekeriyya onun yanına, mihraba her
girdi�inde yanında bir rızık bulurdu. Ey Meryem! Bu sana nereden? derdi. Bu Allah
katından derdi. Zira Allah diledi�ine hesapsız rızık verir.”1
Bu ayetin açıklamasında Ate� “hadis-i �erife göre” demi� ama hadisi
zikretmemi�tir. Hadise göre Meryem’in eni�tesi, bir rivayete göre de teyzesinin kocası
olan Zekeriyya Meryem’in bakımını üzerine almak istemi�tir. Fakat hahamlar ona kar�ı
çıkmı�tır. Meryem’i yanına almak isteyen yirmi dokuz ki�i arasında çekilen kurada
kazanan Zekeriyya olmu� ve Meryem onun yanına verilmi�tir. Meryem büyüyünce
Zekeriyya onu, annesinin va’di gere�ince Beytü’l-Makdis’e götürmü�tür. Meryem’in
ibadetle me�gul oldu�u bu dönemde ona mana âleminden rızıklar gelmi�tir. Bu
rızıkların nereden geldi�ini soran Zekeriyya “Allah tarafından” cevabını almı�tır. Ate�,
burada ayeti, evliyanın kerametinin hak oldu�unun göstergesi olarak �u sözlerle
açıklamı�tır. “Zira bir peygamber olmayan Meryem’e Allah tarafından rızıklar gelmesi
salih ki�ilerin böyle ilahî lütuflara nail olacaklarının delilidir.”2
Meryem’in böyle güzel bir lütfa eri�mesini ve ona zamanından önce taze meyve
verildi�ini gören Zekeriyya, ya�ının çok geçmi� olmasına ra�men kendisinin de salih bir
çocu�u olmasını istemi�tir. “Orada Zekeriyya Rabbine dua etmi�ti. Rabbim demi�ti,
bana katından temiz bir nesil ver. Sen duayı i�itensin.”3 Bu ayette Zekeriyya’nın çocuk
istemesine çe�itli yorumlar getirilmi�tir. Ate�’in nakletti�ine göre, kimi müfessirlerce,
Zekeriyya Allah’tan mülküne de�il, bilgisi ve peygamberli�ine varis olacak salih bir
evlat istemi�tir. Bazı müfessirler ise, Zekeriyya’nın mutlak çocuk de�il, yerine geçecek
herhangi salih bir varis istedi�inden bahsetmi�tir. Fakat ço�unluk bunun salih bir zat
de�il, evlat oldu�u kanısındadır.4
Duası kabul edilen Zekeriyya bir çocuk ile müjdelenmi�tir: “Ey Zekeriyya! Biz
sana bir o�ul müjdeliyoruz, adı Yahya’dır.”5 Bu haber kar�ısında çok sevinen Zekeriyya
Allah’tan çocu�u olaca�ına dair bir i�aret istedi�ini aktarmı�tır: “Rabbim dedi, öyle ise
1 Âl-i �mrân, 37. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 41. 3 Âl-i �mrân, 38; ayrıca Bkz. Meryem, 2–15. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. V, s. 369–370. 5 Meryem, 7.
147
bana i�aret ver, senin i�aretin sapasa�lam oldu�un halde tam üç gece (ve gündüz)
insanlarla konu�mamandır, dedi.”1 Ayetten de anla�ılaca�ı gibi bu i�aret konu�ma
yasa�ıdır. Ate�, Zekeriyya’nın hiç mi konu�madı�ını ya da sadece yakınları ile mi
konu�tu�unun kapalı ve tartı�malı mevzulardan oldu�unu tefsirinde belirtir.2
Ate�, Zekkeriyya ile ilgili bu ayetleri de�erlendirme babında, ihtiyarlık
ça�ındaki Zekeriyya’nın çocuk sahibi olmasının ola�anüstü oldu�unu söyler. Buradaki
hikmetin, ileride babasız olarak yaratılacak olan Hz. �sa’nın do�umu için bir hazırlık
oldu�unu ve giri� niteli�i ta�ıdı�ını belirtir.3 Gerçekten de insanın fizyolojik özellikleri
dü�ünüldü�ünde olayın boyutları farklıla�maktadır.
Hz. Zekeriyya’nın bu durumuna de�indikten sonra asıl konumuz olan Hz.
Meryem’in hayatına tekrar dönecek olursak, Hz. Meryem’in bakımının üstlenmesi
esnasında ya�ananların Hz. Muhammed’e vahiy yoluyla bildirdi�ini görmekteyiz.
“Bunlar sana vahyetti�imiz görünmez âlemin haberlerindendir. Meryem’e hangisi kefil
olacak diye kalemlerini (oklarını) atarlarken sen onların yanında de�ildin…”4
�üphesiz bu bilgiler, �ncilleri okumamı� olan Hz. Muhammed için gaybdı.
Allah, tüm bu rivayetlerde üzerinde, ayrılı�a dü�ülen konuları açıklı�a kavu�turmu�tur.
Ayrıca Ate�, Hz. Muhammed’in bunları Kur’an beyanıyla böyle güzel anlatmasının
onun peygamberli�inin en büyük delili oldu�unu sözlerine eklemi�tir.5
Kur’an bu olaydan bahsettikten sonra Hz. Meryem’in �sa ile müjdeleni�ini
anlatır ve �sa’nın do�umuna geçer. Biz bu konuya geçmeden önce �ncillerde Meryem’in
hayatından nasıl bahsedildi�ine de�inmek istiyoruz.
�ncillerde Meryem ile ilgili bilgiler çok sınırlıdır. Apokrif Yakub �nciline göre
Meryem on iki ya�ına gelinceye kadar mabedde kalmı�tır. O ya�tan sonra kendisini
koruyacak dul erkeklerden bir zevce aramı� ve o�ulları olan Yusuf adında ya�lı bir zat
bulmu�tur. Fakat Yusuf, onu evine almanın uygun olmayaca�ını dü�ünse de Allah’ın
emrine kar�ı çıkmak istememi�tir. Meryem’in hamile kalması ile Yusuf’un onu kirletti�i
dü�ünülmü�, Yusuf bu konuda rahipler tarafından denenmi� ve suçsuz oldu�u
anla�ılınca affedilmi�tir.6 Kanonik �ncillerde ise Meryem’den ilk kez �sa Mesih’in
1 Meryem, 10. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. V, s. 370–371. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. V, s. 372. 4 Âl-i �mrân, 44. 5 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 44. 6 Sönmez, “�nciller ve Kur’an I�ı�ında Hz. �sa”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları III, s. 140.
148
annesi ve Yusuf’un ni�anlısı olarak bahsedilir.1 Di�erlerinde ise mele�in gelerek onu
müjdelemesi, �sa ile birlikte bir dü�ünde bulunması2, çarmıh hadisesi esnasında �sa’nın
yanında bulunması3 ve �sa’nın ref’i esnasında dua etmesinden bahsedilmi�tir.4
3.4.3. �sa’nın Do�umu
Meryem’den mucizevî �ekilde dünyaya gelen �sa Âl-i �mrân 42. ve 43. ayetlere
göre “melekler” tarafından, Enbiya 91. ve Meryem 17. ve 19. ayetlere göre de “ruh”
tarafından müjdelenmi�tir. Bu bir çeli�ki gibi görünse de esasen böyle de�ildir.5 Bunu
�öyle açıklayabiliriz: “Zira Meryem’in �sa’ya hamile kalaca�ına dair müjdenin Ruh
veya melekler tarafından verilmi� olması yahut Meryem’e izafe edilen sözün Ruh’a
veya do�rudan Allah’a söylenmi� olması, gerçekte hiçbir çeli�ki içermez. Çünkü �sa’nın
vücut bulması, en nihayet zat-ı ilahiyyenin irade ve iznine ba�lıdır. Ayrıca unutmamak
gerekir ki, Kur’an kısalarında tarihî malumat vermek gibi bir maksada yer yoktur.”6
Bu konuda Ate�, Meryem’e çocuk üfleyen ruhun adının belirtilmedi�ini
söylemi�tir. Tefsirlerin geneline göre bu ruh Cebrail’dir. Çünkü o, “er-rûhü’l-emîn”
güvenilir ruh olarak adlandırılmı�tır. Ate�, Bakara 97. ayette Kur’an’ın Cibril tarafından
indirildi�ini ve Tahrim 4. ayette de Cibril’in Hz. Muhammed’in dostu olarak bizlere
bildirildi�ini söylemi�tir. Bu sebeple Ate�, Kur’an’ı getiren Cibril ise Meryem’e ruhu
üfleyenin de o olması gereklidir dese de, bunu ısrarla savunmaz. “Yine de kesin olan
Meryem’e yüce bir ruhun çocuk üfledi�idir.” der. Bu konu ile ilgili son olarak
Müslim’in görü�lerine de yer verir. Müslim’e göre, Meryem’e gönderilen ruh onun
karnında �ekillenip insan olan ruhtur. Ate�, ilk görü�ü daha kuvvetli bulmu�tur.7
�sa’nın Meryem’e müjdelenmesi olayına geçecek olursak �sa’nın “Allah’ın
kelimesi” olarak nitelendirilmesi olayına da temas etmemiz gerekmektedir.
“Melekler demi�ti ki: Ey Meryem! Allah seni kendisinden bir kelime ile
müjdeliyor. Adı Meryem o�lu �sa Mesih’tir. Dünyada da ahirette de yüzde (�erefli) ve
Allah’a (yakın) olanlardandır.”8 Ate�’in açıklamasına göre burada �sa’nın Allah’tan bir
1 Matta, 13: 55; 1: 17–20. 2 Yuhanna, 2: 1–12. 3 Yuhanna, 19: 26–27. 4 Resullerin ��leri, 1: 9-14 5 Sönmez, “�nciller ve Kur’an I�ı�ında Hz. �sa”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları III, s. 146. 6 Öztürk, Kıssaların Dili, s. 214. 7 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. V, s. 375. 8 Âl-i �mrân, 45; ayrıca Bkz. Nisa, 171.
149
kelime olarak tavsif edilmesi, onun babasız olarak ve sadece “ol” emri ile yaratılmı�
olmasındandır. Bu sözde de onun mucizevî yaratılı�ına i�aret vardır. Onun bu �ekilde
do�umu herkes için Allah’ın kudretini ifade eden sözsüz bir konu�ma olup, do�umun
uyandırdı�ı ibretten dolayı “Allah’ın Kelimesi” olarak adlandırılmı�tır.1
�sa ile müjdelenen Meryem, Kur’an’da iffetli ve faziletli bir hanım olarak
zikredilir.2 Hz. Meryem bu müjdeyi kendisine bildirmek için yakı�ıklı bir erkek
�eklinde gelen ruhtan, kendisine saldıraca�ı endi�esi ile korkmu�tur: “Ben senden o çok
esirgeyene sı�ınırım. E�er Allah’tan korkuyorsan bana dokunma!”3 Buna cevaben ruh
�öyle demi�tir: “Ben dedi. Sadece Rabbin elçisiyim. Sana tertemiz bir erkek çocu�u
hediye etmek için geldim.”4 Bu duruma daha da fazla �a�ıran Meryem: “Benim nasıl
o�lum olur dedi. Bana bir insan dokunmadı ve ben bir kahpe de de�ilim?”5 Ruh:
“Öyledir ama dedi. Rabbin, o bana kolaydır, onu insanlara bir mucize ve bizden bir
rahmet kılmak için (böyle yarataca�ız) dedi ve i� olup bitti.”6 Ate�, bu yaratmanın Allah
için kolay oldu�unu söyler.7
Esasen Hz. Meryem tüm bu olayların ilahî bir vahiy oldu�unun farkındadır. O,
Hz. Âdem’in topraktan8, sonraki neslin ise bir erkek ve di�iden yaratıldı�ını9 bilse de
kendisine bahsedilen babasız bir çocuk müjdesinde �a�ırmı�, fakat Allah’ın “ol” emri ile
her �eyin olaca�ını kendisine bildirmesi ile tamamen teslim olmu�tur.10
Daha önce de bahsetti�imiz gibi Hz. Yahya’nın do�umu, Hz. �sa’nın do�umuna
hazırlıktır. Hz. �sa’nın mucizevî do�umundaki hikmet ise ilk insanın yaratılı�ının tarihin
belli bir yerinde hatırlatılmasıdır. Âdem’i aslî do�um unsurları olmadan11 var eden
Allah için �sa’yı da sadece tek unsur olan anneden var etmesi �üphesiz kolay bir i�tir.12
Tekrar konumuza dönecek olursak, Hz. Meryem’in hamile kalmasından sonraki
olaylar �u �ekilde devam etmektedir: “Ona gebe kaldı, onunla uzak bir yere çekildi.
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 46. 2 Bkz. Âl-i �mrân, 42–43; Mâide, 75; Enbiyâ, 91; Tahrim, 12. 3 Meryem, 18. 4 Meryem, 19. 5 Meryem, 20. 6 Meryem, 21; ayrıca Bkz. Âl-i �mrân, 47. 7 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. V, s. 375. 8 Bkz. Âl-i �mrân, 59. 9 Hucurât, 13. 10 Bkz. Ahmet Güç, “Kur’an-ı Kerim’e Göre Hz. Meryem ve �sa”, Uluda� Üniversitesi �lahiyat
Fakültesi Dergisi, C. III, Bursa 1991, Sa. 3 s. 218. 11 Bkz. Âl-i �mrân, 59. 12 Bkz. Güç, “Kur’an-ı Kerim’e Göre Hz. Meryem ve �sa”, U.Ü.�.F. Dergisi, Sa. III, s. 218.
150
Do�um sancısı onu bir hurma dalının altına getirdi. Ke�ke dedi, bundan önce ölseydim,
unutulup gitseydim. Altından (ruh) ona �öyle seslendi: Rabbin alt tarafında bir su arkı
var etti. Hurma dalını sana do�ru silkele, üzerine olmu� taze hurma dökülsün. Ye, iç
gözün aydın olsun! E�er insanlardan birini görürsen, ben Rahman için (susma) oruc(u)
adadım, bugün hiçbir insanla konu�mayaca�ım de.”1
Ate�, tefsirinde Meryem’in gebeli�inin ya altı ay sürdü�ünü ya da gebe kalır
kalmaz do�urdu�unu savunanların görü�lerini zikretmi�, fakat bu gebeli�in dokuz ay
sürdü�ünü, ço�unlu�un ve kendisinin de bu görü�te oldu�unu bildirmi�tir.2
Gebeli�i iyice belli olmaya ba�layan Meryem, durumu ailesinden gizlemek için
do�u tarafında uzak bir yere gider. Buradaki do�u, müfessirlerce Mescid-i Aksa’nın
do�u yanı veya Meryem’in evinin do�usu �eklinde tefsir edilmi�tir. Böylece
Hıristiyanların neden kıble olarak do�uyu seçtikleri de bu �ekilde açı�a çıkmı�
olmaktadır.3 Ate�, tefsirinde do�u tarafı ile ilgili bir açıklamada bulunmamı�tır.
�ncillerde ise bu olay �u �ekilde anlatılmı�tır. Apokrif Barnabas �ncili’ne göre:
“Yahudi kavminin Davud soyundan Meryem adlı bir bakire Allah’ın gönderdi�i Cebrail
tarafından ziyaret edilir. Cebrail kutsal bir hayat süren Meryem’i selamlar ve
korkmamasını söyleyerek �srailo�ularına gönderilecek bir peygamberin annesi olaca�ını
haber verir. Meryem bu duruma çok �a�ırır. “�imdi benim hiçbir erkek bilmedi�imi
görüp dururken nasıl o�lan dünyaya getirece�im?” diyen Meryem’e melek �öyle der:
“Ey Meryem, insan yokken insan yaratan Allah senden de erkek olmadan insan
meydana getirmeye kadirdir. Çünkü onun için hiçbir �ey imkân haricinde de�ildir.”4
Buraya kadar Kur’an ile örtü�en bilgiler içeren Barnabas �ncili’nin bundan sonrası biraz
farklıdır.
Meryem insanların kendisini bu hamilelik yüzünden suçlayıp ta�lamasından
korkup kendisine Yusuf adında dindar bir Marangozu e� olarak seçmi�tir. Fakat Yusuf
onun hamile oldu�unu ö�renince ondan ayrılmak istese de Allah’ın mele�i tarafından
uyarılmı�, Meryem’den olanın Allah’ın iradesi ile oldu�u ve onun adını �sa koyması
gerekti�i kendisine bildirilmi�tir.5
1 Meryem, 22–26. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. V, s. 376. 3 Bkz. Kur’an-ı Kerim Açıklamalı Meali, Komisyon, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2004, s.
291. 4 Bkz. Barnabas �ncili, Çev. Mehmet Yıldız, �stanbul, s. 56–57; ayrıca Bkz. Matta, 1: 18–21; 24–25;
Luka, 1: 26–38. 5 Bkz. Matta, 1. ve 2. Bablar.
151
Melek Cebrail’in Meryem’e �sa’yı müjdelemesi1 Hıristiyanlarca önemli bir
inanç konusu kabul edilir. Bu olayı her zaman anıp, zihinlerinde tutmak isteyen
Hıristiyanlar 25 Mart’ta bir kutlama ibadeti düzenlerler.2
Gerek apokrif gerek kanonik �ncillerde, Meryem’in Allah tarafından seçildi�i,
do�acak çocu�un kendisine melek tarafından müjdelendi�i, adının �sa konulması
Kur’an ile örtü�mektedir. Fakat Meryem’in kendine e� araması ve bulması konusu
farklılık arz eder.
Ayrıca burada de�inmek istedi�imiz bir di�er konu da, Dinler Tarihi açısından
Hz. Meryem’in durumudur. Müslümanlar Hz. Meryem’in iffeti konusunda herhangi bir
endi�e ta�ımaz ve ayetlerin bildirdi�i gibi Hz. �sa’nın babasız olarak do�du�unu kabul
ederler.3 Bu konuda Ate�’in de özel bir açıklaması yoktur. O, tefsirinde genel olarak
ayetler do�rultusunda Meryem’in bakireli�i ve �sa’nın do�umunun mucizevî �ekilde
gerçekle�ti�inden bahseder. Ehl-i Kitap’tan Yahudiler ise bu konuda farklı bir görü�
benimser. Yahudilere göre, Meryem Romalı bir askerle zina etmi� ve bu gayrı me�ru
ili�kiden �sa’ya hamile kalmı�tır. Bu durum erken dönem Hıristiyanlarınca da
Meryem’in dülger Yusuf ile birlikteli�i sonucu �sa’ya gebe kaldı�ı görü�ü ile ifade
edilmi�tir. Son dönem Hıristiyanları ise, Luka �ncili’ne �sa’nın bakire Meryem’den
do�du�u kısmın sonradan eklendi�i görü�ünü savunur. Bazı yazarlar ise bu �ekilde
do�umun bir mitos oldu�unu söylerler. Ortado�u mitolojilerinde bakireden do�um
olayına rastlanıyor olması esasen bu olayın mitos kabul edilmesinde etkili olmu�tur.4
Konuyu fazla da�ıtmadan Hıristiyan mezheplerinin de bu konuya bakı� açısını
de�erlendirirsek, Protestanların Meryem’in evlili�ini gerçek sayıp, �sa’nın babasını da
Yusuf olarak kabul ettiklerini görürüz.5 Yani Protestanlara göre, Meryem mucizevî
olarak do�urmamı�tır. Bundan dolayı da kutsal sayılmaz. Ortodokslar ise, Kutsal
Ruh’un o�ul yoluyla babadan çıktı�ını savunurlar.6 Ortodokslar Meryem’e çok saygı
gösterirler. Meryem �konları Ortodoks hayatında geni� bir yer tutar.7 Son olarak
Katoliklere bakacak olursak, onların bu evlili�i formalite saydı�ını görürüz. Onlar
Yusuf ve Meryem’in iki karde� gibi bir evde ya�adıklarını, �sa’ya isnad edilen
1 Bkz. Luka, 1: 26–34. 2 Bkz. Ali Erba�, Hıristiyanlıkta �badet, �stanbul 2003, s. 74. 3 Bkz. Âl-i �mrân, 56. 4 Bkz. Gündüz, Pavlus, s. 155–157. 5 Bkz. Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 298. 6 Bkz. Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s. 301. 7 Bkz. Günay Tümer, Hıristiyanlıkta ve �slâm’da Hz. Meryem, Ankara 1997, s. 139.
152
karde�lerin ise manevî karde�ler olduklarını savunurlar.1 Hıristiyan kutsal kitaplarında
Meryem’in bir mucizesinin oldu�undan bahsedilmemesine ra�men Katolikler, resim ve
heykellerin bulundu�u yerlerde mucizevî iyile�meler oldu�una inanırlar.2 Meryem
hakkında �slâmî görü�e en yakın görü� Katoliklerin dü�üncesidir.
Hz. Meryem Kur’an’a göre kendisini do�ar do�maz konu�an bebe�i ile
aklamı�tır: “Ey Harun’un kız karde�i, baban kötü bir adam de�ildi, annen de fahi�e
de�ildi, sen ne yaptın böyle? Meryem çocu�u gösterdi. Dediler ki: Be�ikteki çocukla
nasıl konu�uruz? (Çocuk) en Allah’ın kuluyum, dedi. O, bana Kitab’ı verdi, beni
peygamber yaptı. Beni bulundu�um her yerde insanlara yararlı kıldı. Sa� oldu�um
sürece bana namaz kılmayı, zekât vermeyi emretti.”3
Ate� bu ayetleri �öyle yorumlar: “Meryem do�urdu�u çocuk ile dönünce ailesi
onu kınamı�tır fakat o, Allah’ın kendisine daha önce emretti�i susma orucunu
bozmayarak be�ikteki bebe�i i�aret etmi�tir. Bebek ise mucizevî bir �ekilde konu�mu�
ve Allah’ın kulu oldu�unu söylemi�tir. Ayetin devamında “… O bana Kitab’ı verdi…”
cümlesinde geçen Kitab’ın Eski Ahit oldu�unun anla�ıldı�ını söyleyen Ate�’in
açıklaması �u �ekilde olmu�tur: “Demek ki �sa’ya verilecek olan Kitap, Yahya’ya da
verilmi� olan kutsal kitaptır. Gerek Yahya’ya, gerek �sa’ya kutsal kitabın ruhunu
uygulamaları emredilmi�, yani bu iki peygamber Yahudi dinini hurafelerden temizleyip
asıl safvetine kavu�turmakla görevlendirilmi�lerdir.4
Ate�, 28. ayetin açıklaması üzerinde de özellikle durmu�tur. “Ey Harun’un kız
karde�i” cümlesinden maksadın Meryem’in, Hz. Musa’nın karde�i Harun’un ailesinden
gelmi� oldu�unun bildirilmesidir, diyen Ate�, burada Hz. Harun ile Hz. Meryem
arasında ça�lar oldu�unu belirtmi� fakat ba�ka bir açıklama yapmamı�tır. Oysa bu ayet
�slâm tarihinde Kur’an’la ilgili bir polemik haline getirilmi�tir. Necran Hıristiyanları:
“Siz Kur’an’da ‘Ey Harun’un kız karde�i’ �eklinde bir ayet okumuyor musunuz?
Hâlbuki Musa ile �sa arasında çok uzun bir zaman aralı�ı var!” diyerek akılları
karı�tırmak istemi�lerdir. Müfessirler de ayette geçen Harun üzerine çe�itli yorumlar
yaparak durumu açıklamaya çalı�mı�lardır. Ate�’in ayetteki Harun’a yorumu, Hz.
Meryem’in Harun soyundan geldi�inin belirtilmek istenmesi oldu�unu söylemi�tik.5
1 Bkz. Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 298. 2 Bkz. Tümer, Hıristiyanlıkta ve �slâm’da Hz. Meryem, s. 142–143. 3 Meryem, 29-31; ayrıca Bkz. Mâide, 110. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. V, s. 376. 5 Bkz. Öztürk, Kıssaların Dili, s. 200–205.
153
Buna benzer ifadeler �ncil’de Zekeriyya ve karısı Elisabeth için de kullanılmı�tır.1 Ate�,
bir konu�macının kar�ısındakini etkileyip, co�turmak için, “Ey Fatih’in torunları,
Yavuz’un o�ulları” gibi hitaplar kullandı�ını söyler. Aslında kimse Fatih’in geçek
torunu de�ildir ama nesil olarak Fatih’e ba�lıdır. Bu açıklama ile Ate�, yukarıdaki
ayetle bir ba� kurmu� ve ayet üslûp açısından Meryem’in neslinin temizli�ine dikkat
çekmek istedi�ini belirtmi�tir.2
3.4.4. Do�um Esnasında Ya�anan Mucizeler
Kur’an’da �sa’nın do�umu esnasında ya�anan mucizeler, Hz. Meryem’in
suçlanmasına kar�ılık �sa’nın do�ar do�maz be�ikte konu�masından ibarettir.3
Kur’an’da daha fazla bilgi yer almaz ama bu konuda �ncillerdeki bilgiler oldukça
fazladır.
�ncillere göre, Meryem ve ni�anlısı Yusuf hükümdar Heredos’un kendi
saltanatını sona erdirecek bir çocu�un do�aca�ı kehanetine inanarak yeni do�an
çocuklara zarar verdi�ini duyunca Nâsıra’dan Beytlehem’e gider ve �sa burada do�ar.
Do�um esnasında gece olmasına ra�men ortalı�ın aydınlandı�ını gören çevredeki
çobanlar ı�ı�a ko�ar ve bebek �sa’yı selamlarlar.4 Ayrıca üç hâkim ki�inin de yıldızları
izleyerek bebe�i buldukları anlatılmaktadır.5 Yahudi adetlerince sekiz günlük olunca
sünnet edilen �sa6, ilk do�anlar için gerekli görüldü�ü biçimde Kudüs’teki mabede
götürülüp Tanrıya sunulur.7 Mabette bulunan Rahip Simeon, Meryem’in ve çocu�un
gelece�i ile ilgili kehanetlerde bulunur.8 Heredos’un ölümü ile aile Nasıra’ya geri
döner.9 Luka �nciline göre �sa’nın bir di�er mucizesi Fısıh bayramı için Kudüs’e giden
ailesinin dönü�te �sa’yı bulamamasıdır. �sa üç gün sonra mabette rahiplerle tartı�ırken
bulunmu�tur.10 Bu anlatılanlar dı�ında �sa’nın çocukluk ve gençlik yılları ile ilgili fazla
1 Bkz. Luka, 1: 5, “… Harun soyundan gelen karısının adı ise Elisabeth’ti.” 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. V, s. 376. 3 Bkz. Mâide, 110; Meryem, 29-33. 4 Bkz. Luka, 2: 15-21; Matta, 2: 1-5. 5 Bkz. Luka, 2: 25-35; Matta, 2: 1-3. 6 Bkz. Luka, 2: 21. 7 Luka, 2: 22–24; Levililer, 12. 8 Bkz. Luka, 2: 25–35. 9 Bkz. Bkz. Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s. 270–271; Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler
Tarihi, s. 297; Sönmez, “�nciller ve Kur’an I�ı�ında Hz. �sa”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları III, s. 147–150.
10 Bkz. 2: 41–52; Barnabas �ncili, s. 62–63; , Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 298.
154
bilgi yoktur. Ayrıca �sa’nın karde�leri tartı�ması,1 �sa’nın okuma-yazma bildi�i2, Ârâmî
dilini konu�up Grekçe’yi de anlayabildi�i bilgileri de �ncillerde mevcuttur.3
Tekrar Kur’an’a dönecek olursak Hz. �sa’nın çocuklu�u ile ilgili bilgiler
mu�lâktır. Hz. �sa’nın do�umu ve tebli� faaliyetine kadar geçen dönemle ilgili olarak,
Meryem ve o�lunun iskâna elveri�li, suyu bulunan bir tepeye yerle�tirildi�inden
bahseden tek bir ayete rastlarız: “Meryemo�lunu ve annesini de bir mucize kıldık ve
onları oturmaya uygun çe�meli bir tepeye yerle�tirdik.”4
Bu ayetin yorumunda Ate� ilk olarak, �sa’dan “Meryemo�lu” diye söz
edilmesine de�inmi�tir. Bu hitap Hıristiyanların onu Allah’ın o�lu diye bahsinden men
etmek içindir. Ayette geçen “rebve” de �sa’ya gebe kalan Meryem’in onu do�urmak için
sı�ındı�ı yerdir. Ayette buranın düz ya da meyveli ve verimli bir yer olan “karâr” ve
akarsuyu olan “ma’in” oldu�u belirtilmi�tir. Ate� bu yerin Beyt-i Makdis, Mısır veya
�am oldu�unu tartı�anların mevcudiyetinden de bahseder. Ayrıca Ate�, Meryem’in
yerle�ti�i yerin neresi oldu�u konusunda, Matta �ncili birinci ve ikinci Babdan
açıklamalar yapmı� ve �sa’nın Mısır’a götürüldü�ünden bahsetmi�tir. Kendisi bu yerin
tam olarak neresi oldu�unu söylememi� ama farklı görü�lere tefsirinde yer vermi�tir.
Özellikle et-Tefsirü’l-Hadis’ten �u görü�e de�inmi�tir: “Herhalde olay, Hıristiyanlar
vasıtasıyla Hz. Peygamberin ya�adı�ı çevreye aktarılmı�tır. Ayete geçen rebve’nin,
içinde Nil ırma�ı bulunan Mısır olması mümkündür. Çünkü ortasından Nil’in aktı�ı
Mısır topra�ı, meyveli ve verimlidir.”5
Tekrar Hz. �sa’nın mucizelerine dönecek olursak; �ncillere göre, �sa mucizeleri
kendi ba�ına göstermi�tir. Fakat Kur’an’a göre bu mucizeler Allah’ın izni ile
gerçekle�mi�tir. Hz. �sa’nın çocuklu�u ve mucizeleri ile ilgili bilgiler bazen �ncil’de ve
Kur’an’da ortak �ekilde yer alır. Fakat Kur’an �sa’nın bu mucizeleri gerçekle�tirirken
kaç ya�ında oldu�u konusuna de�inmemi�tir. Mesela apokrif Tomas �ncili’nde �sa’nın
be� ya�ında iken oynadı�ı dere kenarında on iki serçe figürü yaptı�ı ve onlara “gidiniz”
dedi�inde ku�ların uçup gitti�i anlatılır.6 Olay Kur’an’da ise �öyle yer alır: “Ben size
1 Bkz. Markos, 6: 3. 2 Bkz. Luka, 4: 17; Yuhanna, 7: 15. 3 Bkz. Harman, “�sa”, TDV�A., C. XXII, s. 467. 4 Mü’minûn, 50. 5 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VI, s. 103. 6 Bkz. Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 298.
155
Rabbinizden bir mucize getirdim, ben çamurdan ku� �eklinde bir �ey yaparım, ona
üflerim Allah’ın izni ile hemen ku� oluverir…”1
Ate�, bu ayetin tefsirinde Hz. �sa’nın mucizelerine de�inildi�ini açıklayan kısa
bir cümleden sonra, ayette geçen “ennîy ahluku lekum- Ben sizin için yaratırım”
denilmesi üzerinde özellikle durmu�tur. Burada “Halk”ın aslında yoktan var etmek
de�il, takdir etmek ölçü ve biçim vermek anlamına geldi�ine, Hz. �sa’nın da bu fiili
kullanmı� olmasının, bu sözü kullanmakta bir sakınca olmadı�ına delil oldu�una
de�inmi�tir.2
3.4.5. �sa’nın Tebli�i
Hz. �sa’nın tebli� vazifesine kaç ya�ında nerede ba�ladı�ı konusu Kur’an’da
açıklanmamı�tır. �ncillerde onun tebli� görevi Yahya’nın zindana atılması ile ba�latılır.3
�sa, “Zaman doldu. Tanrı’nın egemenli�i yakla�tı, tövbe edin. Müjde’ye inanın”4
diyerek görevine ba�lar. Bunu birbiri ardınca mucizeler takip eder. Fakat �sa’nın
tebli�de bulunaca�ı toplum, dinî ve siyasî açıdan oldukça karı�ıktır. �sa’nın do�um yeri
olan Nasıra kasabasının Galile muhitinde birçok etnik grubun barındı�ını görürüz.
Burada Yahudi olmayanlar, Fenikeliler, Suriyeliler, Yunanlar ve Araplar ya�amaktaydı.
Ço�unlu�u olu�turan Yahudilerin mesle�i genellikle çiftçilik ve balıkçılıktı. Ayrıca
toplumda devlet memurları ve din görevlileri de mevcuttu. Yahudili�in merkezi ise
Filistin’deki Kudüs’tü. Filistin bölgesindeki halkın ço�u tek tanrı inancı ta�ırken
aralarında putperestler de vardı. Siyasî açıdan Roma baskısı altında bulunan halk rahat
de�ildi. Buna bir de dinî açıdan Yahudi mezheplerinin sürekli mücadele halinde olması
eklenince halktaki huzursuzluk iyice artmaktaydı. Ümitsizlik içindeki halkın tek
tesellisi, Davud soyundan gelecek bir Mesih beklentisiydi.5
Yahudiler bir Mesih beklentisi içinde olmalarına ra�men, �sa’nın ıslahatçı
vaizli�ine pek sıcak bakmamı�lardır. �sa’ya inananlar genellikle, yurtlarından
uzakla�mı� kimseler, köleler ve yoksullardır. Çünkü �sa’nın ça�rısı, dı� dünyanın
1 Âl-i �mrân, 49. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 46–47. 3 Yuhanna’ya göre tebli� Yahya’nın tutuklanmasından önce ba�lamı�tır. Bkz. Yuhanna, 3: 22–24. 4 Markos, 1: 15. 5 Bkz. Ernest Renan, �sa’nın Hayatı, (Çev. Ziya �hsan), �stanbul 1992, s. 17-18; Sönmez, “�nciller ve
Kur’an I�ı�ında Hz. �sa”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları III, s. 152-153.
156
önemsizli�i olup, esas önemli olanın iç dünya oldu�u fikrine dayanmaktaydı.1 Fakat bu
ça�rı dünya malına çok önem veren �srailo�ullarına pek ho� gelmeyince onlar, �sa’ya
inanmamı�tı.
Görüldü�ü gibi �srailo�ulları kabul etmese de �sa Yahudi toplumuna gönderilmi�
bir elçidir. �ncil bu olaya �u pasaj ile de�inir: “Ben yalnız �srail halkının kaybolmu�
koyunlarına gönderildim.”2 Bu ifadenin Kur’an’daki kar�ılı�ı ise �u ayettir: “O,
�srailo�ullarına bir elçi olacak…”3 Ayrıca Hz. �sa, Kur’an’da bildirildi�ine göre
mübarek kılınmı� ve kendisine kitap verilmi�tir: “Ona Kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve �ncil’i
ö�retecek, Onu �srailo�ullarına bir elçi yapacak…”4 Ayrıca Kur’an’da Hz. �sa’nın
milletine sesleni�ine de yer verilir: “ (Ben), benden önce gelen Tevrat’ı do�rulayıcı
olarak ve size haram kılınan bazı �eyleri size helal yapayım diye gönderildim. Size
Rabbinizden bir mucize getirdim. Allah’tan korkun, bana itaat edin. Allah benim de
sizin de Rabbinizdir. O’na kulluk edin; do�ru yol budur.”5 Bu ayetler Ate� tarafından
bir-iki cümle ile açıklanmı�tır. Özellikle ayetin önemli bir kısmını olu�turan “haram
kılınanları helal kılma” konusunda tefsirde bir açıklama yapılmamı�tır.
Bu zor görev kar�ısında Hz. �sa’dan risaletini tebli� konusunda söz alınmı�tır.
“Biz peygamberden (verdi�imiz görevi yapıp, gerçe�i duyurmak hususunda) kuvvetle
sözlerini almı�tık; senden Nuh’tan, �brahim’den, Musa’dan, Meryem o�lu �sa’dan
onların hepsinden sa�lam söz almı�tık.”6 Bu ayet ile sadece �sa’dan de�il tüm
peygamberlerden görevlerini yapacaklarına dair söz alındı�ı anla�ılmaktadır. Ate�
burada, peygamberlik görevinin zorlu�undan bahsedildi�ini söyler. Ayrıca ayetin ileride
anlatılacak Hendek Sava�ı ve Müslümanları bekleyen zor günlere bir hazırlık niteli�i
ta�ıdı�ını anlatır.7 Alınan bu söz üzerine gönderilecek vahyin Allah tarafından oldu�u
Hz. �sa’ya bildirilmi�,8 ona bir hidayet ve ö�üt olarak �ncil verilmi�tir: “Onların
ardından yanlarındaki Tevrat’ı do�rulayıcı olarak Meryem o�lu �sa’yı gönderdik ve
Ona içinde yol gösterme ve nur bulunan, önündeki �ncil’i verdik. �ncil sahipleri Allah’ın
1 Bkz. �smail Racî el-Fârukî -Lâmiâ el-Fârukî, �slâm Kültür Atlası, Çev. Mustafa Okan Kibaro�lu-
Zerrin Kibaro�lu, s. 71. 2 Matta, 15: 24. 3 Âl-i �mrân, 49. 4 Âl-i �mrân, 48–49; ayrıca Bkz. Nisa, 171; Mâide, 75; Meryem, 30–31. 5 Âl-i �mrân, 50–51. 6 Ahzâb, 7. 7 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. VII, s. 139–140. 8 Bkz. Mâide, 117; Nisa, 163.
157
onda indirdi�i ile hükmetsinler.”1 Bu ayet Meryem o�lu �sa’nın kendinden önceki
Tevrat’ı do�rulayıcı olarak geldi�ini bildirir.
Ate�, bu ayetin tefsirini yaparken, ayetin içindeki “min” harf-i cerinin iki
durumundan bahsetmi�tir. Birinci duruma göre e�er min beyaniyye ise, “önünde
bulunan Tevrat’ı do�rulayıcı” anlamı ta�ır. �kinci durumda min ba’diyye ise, “Tevrat’ın
bir kısmını do�rulayıcı �ncil” anlamına gelir ki, birinci anlam do�ru olup, ikinci anlam
zorlama olur. Yani Ate�, ayette �öyle buyruldu�unu söyler: “Tevrat’ı (ikinci ihtimale
göre Tevrat’ın kaybolmaktan, tahriften korunmu� kısmını) do�rulayan Meryem o�lu
�sa’yı gönderdik. Ona �ncil’i verdik.” Ate�’in görü�lerine göre Kitab’ın kime
gönderildi�ine açıklık getirildikten sonra, Hıristiyanlara �ncil’i do�ru dürüst
uygulamaları emredilmi�tir. Ate�, “Hıristiyanların emredilen hükmü do�ru dürüst
uygulamaları neticesinde dü�manlı�ın ve ayrılı�ın ortadan kalkaca�ı” görü�ünü
savunmu�tur.2
Ayetin devamında da Hz. Muhammed’e hitap vardır: “Sana da kendinden önceki
Kitab’ı do�rulayıcı ve onu kollayıp koruyucu olarak bu Kitab’ı gerçekle indirdik. Artık
onların aralarında Allah’ın indirdi�iyle hükmet ve sana gelen gerçekten ayrılıp onların
keyiflerine uyma… Allah dileseydi hepinizi bir ümmet yapardı. Fakat size verdi�i
(nimetler) içinde sizi sınamak istedi…”3 Bu ayetler Hz. Muhammed’e Allah katından
indirilmi� olup Kur’an’ın Tevrat ve �ncil’i do�ruladı�ına kanıttır. Ate� bu ayeti �öyle
yorumlar: “Yani Kur’an kendinden önceki kitapların koruyucusu ve kollayıcısıdır.
Onlardaki ayetleri do�rular, onları Allah’ın sözü kabul eder. Fakat onlara sokulan
tahriflere de i�aret eder. Böylece o, kitaplardaki hak ile hak olmayanları birbirinden
ayırt eder. Kur’an ölçüdür. Kur’an’ın anlattı�ı mevzular e�er Tevrat’ta yoksa bunlar
zamanla kaybolmu�tur.”4
Ayrıca bu ayetler ile Hz. Muhammed’e, Ehl-i Kitab’ın keyfine göre hüküm
vermemesi hatırlatılmı�tır. Allah her ümmete ayrı �eriatlar vermi�tir ve ümmetler,
�eriatlara uyup uymama ile sınanmı�lardır. Ate�, bu açıklamaları yaptıktan sonra Re�id
Rıza’nın bu ayetler hakkındaki görü�ünü uzun uzadıya tefsirine eklemi�tir.5
1 Mâide, 46–47. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 6–7. 3 Mâide, 48–49. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s.7. 5 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 8–10.
158
Kısaca özetleyecek olursak, �sailo�ullarına gönderilen Hz. �sa, onları Allah’a
kullu�a ça�ırmı�tır.1 Bu esnada hitab etti�i topluma, kendine emredildi�i gibi, namaz ve
zekâtı tebli� etmi�tir.2 Ate�, bu ayette bahsedilen namaz ve zekât konusunun içeri�i
hakkında bir açıklama yapmamı�tır. Hz. �sa’nın bu ça�rısı toplum tarafından hemen
kabul görmemi�tir. Bu durumda Kur’an’ın da belirtti�i gibi Hz. �sa birçok mucize ile
desteklense de büyücülükle suçlanmaktan kurtulamamı�tır.3
Burada Ate�’in Mesih konusundaki açıklamalarına de�inebiliriz. Kur’an’da 9
ayette 11 kez geçen4 Mesih kelimesinin kullanım amacı açıkça belirtilmemi�tir. �sa
(a.s.)’nın Mesih olarak anılması ilk defa Âl-i �mrân 45. ayettedir. Müfessirlerin Mesih
kelimesini birkaç anlamda kullandıklarını belirten Ate�, bu kelimenin �branice me�îh ya
da mi�îyâ kelimesinden gelerek zamanla Mesih oldu�unu bildirmi�tir. Ate�’e göre bu
kelime, Allah tarafından seçilmi�, tertemiz bir insan anlamı ile kullanılmaktadır.5
Ate�’in, Mesih beklentisi konusu hakkındaki görü�leri “�sa’nın Ahir Zamanda �nece�i”
ba�lı�ı altında ele alınacaktır.
3.4.6. �sa’nın Mucizelerle Desteklenmesi
Kur’an Hz. �sa’nın mucizelerine, Meryem’e üflenen ruh ile dünyaya
gelmesinden haber vererek ba�lar.6 Ayrıca Hz. �sa Allah’tan bir kelime olarak
bahsedilmi�7 ve Rûhu’l-Kudüs ile desteklendi�i bildirilmi�tir.8 Bu ifade sadece Hz. �sa
için kullanılmı�tır. Hz. �sa’nın mucizeleri, do�ar do�maz onun be�ikte konu�ması ile
devam etmi�tir.9 O, çamurdan yaptı�ı ku�a üfleyip onu canlandırmı�, ölüleri diriltip,
körü ve cüzzamlıyı iyile�tirmi�, evde yenilen ve biriktirilen �eylerden de haber
vermi�tir.10 Son olarak da gökten bir sofra indirmi�tir.11
1 Bkz. Bakara, 87; Mâide, 110–117. 2 Bkz. Meryem, 30. 3 “… Fakat o, kendilerine açık deliller getirince, bu apaçık bir büyüdür, dediler.” Saff, 6. 4 Bkz. Âl-i �mrân, 45; Nisa, 157, 171–172; Mâide, 17, 72, 75; Tevbe, 30–31. 5 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 46. 6 Bkz. Nisa, 171; Enbiya, 21; Tahrim, 12. 7 Bkz. Âl-i �mrân, 39, 45, Nisa, 171. 8 Bkz. Bakara, 87, 253; Mâide, 110. 9 Bkz. Meryem, 30; Mâide, 110; Âl-i �mrân, 46. 10 Bkz. Âl-i �mrân, 49; Mâide, 110. 11 Bkz. Mâide, 112-115.
159
Sonuçta her peygambere verildi�i gibi Hz. �sa’ya da birçok mucize verilmi�tir.
Fakat Hz. �sa’nın göstermi� oldu�u bu mucizeler di�er peygamberlerin mucizeleri ile
kıyaslanacak olursa daha farklıdır.
3.4.6.1. Gökten Sofra �ndirilmesi
Hz. �sa tebli�ine �srailo�ullarından bir cevap bulamayınca, kendisine Allah
yolunda yardım edecek ki�iler aramı�tır. Bu sebeple ona yardımcı olacak Havarîler
verilmi�tir.
“�sa onlardan inkârı sezince: Allah yolunda kimler bana yardımcı olacak? dedi.
Havariler: Biz Allah (yolun)un yardımcılarıyız. Allah’a inandık, �ahit ol biz,
Müslümanlarız.”1 Ate�, bu ayetin tefsirinde Hz. �sa’ya gönderilen yardımcılardan, “Hz.
�sa’nın özel çömezleri” olarak bahsetmi�tir. Ayetin devamında, “Rabbimiz, senin
indirdi�ine inandık, elçiye uyduk, bizi �ahitlerle beraber yaz”2 denilmektedir. Ate�’e
göre, Havarilerin bu imanı Allah’ın bir lütfudur. Ate�, bu ayetlerin tefsiri üzerinde
fazlaca durmamı�, özellikle bir sonraki ayet olan Âl-i �mrân 54’te, Hz. �sa’ya kurulan
tuzaktan bahsetmi�tir.3
Havariler Hz. �sa’ya inanmalarına ra�men, ondan bir mucize istemekten de
çekinmemi�lerdir. “Havariler demi�lerdi ki: Ey Meryem o�lu �sa, Rabbin bize gökten
bir sofra indirebilir mi? (�sa) inanıyorsanız Allah’tan korkun dedi. �stiyoruz ki ondan
yiyelim, kalplerimiz iyice yatı�sın, senin bize do�ru söyledi�ini bilelim ve buna bizzat
tanık olalım, dediler. Meryem o�lu �sa da: Allah’ım bizim üzerimize gökten bir sofra
indir ki, bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için (o gün) bir bayram olsun ve o (olay),
Senden bize bir mucize olsun. Bizi rızıklandır, Sen rızık verenlerin en hayırlısısın, dedi.
Allah buyurdu ki: Ben onu sizin üzerinize indirece�im, ama ondan sonra sizden kim
inkâr ederse ben ona dünyalarda hiç kimseye yapmayaca�ım azabı yaparım.”4
Ate�, Mâide suresinin 109-120. ayetlerin tefsirine dört sayfa ayırmı�tır. Hz. �sa
ile ilgili olan bu ayetlerin Kur’an’da üç kısım olarak ele alındı�ını belirtmi�tir. Biz
burada konumuzla ilgili iki kısma de�inece�iz.
Birinci kısım 110. ayetin belirtti�i, Hz. �sa’ya verilen mucizelerden ibarettir.
Ate� bu bilgiler için, Hz. �sa’nın göstermi� oldu�u mucizelerin Hıristiyanlar arasında
1 Âl-i �mrân, 52. 2 Âl-i �mrân, 53; ayrıca Bkz. Mâide, 111. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 47. 4 Mâide, 112-115.
160
bilindi�ini ve Hıristiyanların aralarında anlattıkları bu mucizelerin Kur’an tarafından
tekrar onlara hatırlatıldı�ını bizlere aktarmaktadır.1
�kinci kısım ise biraz önce bahsetti�imiz 110-115. ayetlerin açıklamalarını içerir.
Havarilerin gökten bir sofra istemesine cevaben, Yüce Allah’ın inen bu sofraya itiraz
edenleri cezalandıraca�ını söyledi�i bu ayetlere göre Ate�, gökten bir sofra indirilip
indirilmedi�inin ayetlerde açık olmadı�ını söylemi�tir. Fakat “sözgeliminden böyle bir
sofranın indi�i anla�ılmaktadır” diyerek sözlerini noktalamı�tır. Ate�, konu ile ilgili
olarak �bn Abbas’a dayanan bir rivayete yer vermi�tir. Bu rivayete göre �sa (a.s.)
�srailo�ullarına vaaz ederken, “E�er Allah için otuz gün oruç tutar, sonunda dilekte
bulunursanız, Allah size diledi�inizi verir” demi�tir. Bu sözü tutan Havarilere gökten bir
sofra inmi�tir.2
Ate�, müfessirlerin Hıristiyan kaynaklara dayanarak sofranın içeri�i hakkında
çe�itli rivayetlerde bulunduklarını bildirmi�, ayrıca Razi’nin de bu konu hakkındaki
görü�lerini nakletmi�, son olarak kendi görü�üne yer vermi�tir. Fakat biraz önce
“sözgeliminden böyle bir sofranın indi�i anla�ılmaktadır” ifadesiyle görü�ünü belirten
Ate�, açıklamasının devamında “Hz. �sa’ya gökten sofra indi�i kesin de�ildir” diyerek
birbiriyle çeli�en fikirler ileri sürmü� görünmektedir. Müfessirlerin ço�unlu�una göre
gökten bir sofra inmi�tir ama Ate�’e göre sofranın içeri�ini ancak Allah bilir ve bu
konuda da sa�lam bir delil yoktur. Hatta Ate� burada Katade’ye göre, Allah’ın inen bu
sofrayı inkâr edecek olanlara kar�ı bir azaptan söz etmesinin Havarileri korkuttu�undan,
bu sebeple Havarilerin sofra istemekten vazgeçmi� oldu�undan bahsetmektedir. Bu
olayın bugünkü �ncillerde yer almadı�ını bildiren Ate�, buna benzer bir olay olan
�sa’nın be� bin ki�iyi doyurması3 hadisesine de tefsirinde yer vermi�tir.
�ncillerde anlatılan bu olayın Kur’an’ın anlattı�ına benzedi�ini, ama aynısı
olmadı�ını belirten Ate�, günümüzde Kudüs’te hem Müslümanların, hem de
Hıristiyanların saygı gösterdi�i Davud Peygamber binası içinde bulunan “Sofra
Evi”nden bahseder. Buna göre Hıristiyanlar ya da onların bir bölümü, Hz. �sa ve gökten
inen bu sofraya inanmaktadır. Peygamberimiz ile görü�en Hıristiyanların bu kanıda
oldu�unu belirten Ate�, Kur’an’ın bu olaya kısaca de�indi�ini fakat ayrıntıya
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 85. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 86. 3 Bkz. Matta, 14: 17; Markos, 6; Luka, 9; Resullerin ��leri, 10: 5–16.
161
girmedi�ini söylemi�tir. Ate�’in her zaman belirtti�i gibi Kur’an’ın amacı, insanların
bildi�i bir �eyi kendilerine hatırlatıp ö�üt vermektir.1
Bu sofranın niteli�i hakkındaki ayrıntıların Müslümanlarla ili�kide bulunan
Hıristiyanlardan alındı�ını söyleyen Ate�’in konuyla ilgili di�er bir görü�ü de çok
önemlidir. Ate�’e göre, “O zaman Hıristiyanların ellerinde bulunan �ncil parçaları
zamanla ortadan kaldırılmı� veya kalkmı� oldu�u için bu sofra olayı mevcut �ncillerde
yer almamı�tır ama olayın Kur’an’da anlatılması, Hıristiyanların tamamının olmasa bile
bir kısmının elinde buna dair parçalar oldu�unun kanıtıdır. Aksi takdirde Kur’an’ın bu
olayı anlattı�ını duyan Hıristiyanların �ncil’de böyle bir �ey yoktur diyerek
Müslümanlara itiraz etmesi gerekirdi. Ancak böyle bir itiraz meydana gelmemi�tir.”2
Son olarak Ate�, Kur’an’ın indi�i dönemde �ncillerde var olan, fakat �ncililerin
Latince olması sebebiyle, Hz. Peygamberin haberdar olmadı�ı bir olayı kendisine
vahyedilerek anlatan bu ayetlerin, sa�duyu sahiplerinin dikkatini Kur’an vahyinin
önemine çekti�inden bahsetmi�tir.3
Konu ile ilgili olarak de�inmek istedi�imiz bir nokta da, Ate�’in Gerçek Din Bu
II adlı eserinde gök sofrası ile ilgili görü�leridir. Ate� bu eserini -Mesh olayında
de�indi�imiz gibi- Turan Dursun’un Din Bu adlı eserine cevaben yazmı�tır. Gök sofrası
ile ilgili olarak Dursun, Havarilerin �sa’ya inanmamı� oldukları için bir sofra
indirilmesini beklediklerini görü� olarak beyan etmi�tir. Buna kar�ılık Ate�, Havarilerin
sofra istemelerinin �sa’ya inanmamaları sebebiyle de�il, kalplerinin itmi’nân (tam
güven ve huzur) bulması için oldu�unu belirtmi� ve Bakara 260. ayeti örnek göstererek,
Hz. �brahim’in Allah’a inanmadı�ı için de�il, kalbinin itmi’nân bulması için bir ölünün
diriltilmesini görmek istedi�i olayına vurgu yaparak Dursun’a cevap vermi�tir.4
Ayrıca Dursun’un gökten sofra inmesini mümkün görmemesine, “Allah için güç
bir �ey yoktur” �eklinde cevap veren Ate�, “Havarilerin gökten inmesini istedikleri bu
sofranın maddî bir sofra oldu�unu nereden biliyoruz” demi�tir. Ate�’e göre, bu sofra
kalplerinin tatmini için istenmi�tir. Bu sebeple maddî sofra geçici olup insan onu
görünce inanmakta ama sonra unutmaktadır. Yani onunla itmi’nân hâsıl olmaz.
Kur’an’a göre gönüllerin itmi’nâna kavu�ması zikir ile gerçekle�ebilir. Ayrıca feyiz de
önemlidir. Bu görü�leri bildiren Ate�, son olarak, “ ��te sanıyorum ki �sa’nın Havarileri
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 87. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 87. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 87. 4 Bkz. Ate�, Gerçek Din Bu II, s. 40.
162
de kendisinden gönüllerini tam huzur ve itmi’nâna kavu�turacak bir feyiz sofrasının
indirilmesini istemi�lerdir. Allah isterse maddî sofra da indirebilir ama gönlü asıl
itmi’nâna kavu�turacak olan manevî a�k ve feyiz sofrasıdır. Bu da ancak
peygamberlerin ve onların çömezi olan velilerin önünde yenilebilir”1 demi�tir. Ate�’in
itmi’nân ve feyz meselesine tasavvufî bir yorum getirdi�ini görmekteyiz. Fakat Ate�, bu
görü�lerine tefsirinde yer vermemi�tir.
3.4.7. �sa’nın Ölümü
Hıristiyanlıkta �sa’nın ölümü çarmıh meselesi ile iç içe geçmi� ve Kur’an-ı
Kerim de bu konu üzerinde önemle durmu�tur. Kur’an üç surede geçen ilgili ayetler ile2
Hz. �sa’nın Yahudilerce öldürülmedi�ini ve asılmadı�ını zikretmi� ama onun akıbetini,
ölüp ölmedi�ini, ref’inin ve nüzulünün nasıl oldu�unu ise açıkça beyan etmemi�tir.
Hıristiyan inançlarına göre, IV. yy’a ait üç bölümlü, on iki maddeli Havariler
Kredosuna göre her Hıristiyan;
1- �sa’nın Pilatus zamanında çarmıha gerildi�ine, öldü�üne ve gömüldü�üne,
2- Üçüncü gün ölüler arasında dirildi�ine,
3- Göklere yükseltildi�ine,*
4- Babanın sa�ına oturdu�una,
5- Oradan ölüleri ve dirileri yargılamak üzere inece�ine, inanmak zorundadır.3
Hıristiyanların önemle üzerinde durdukları çarmıha gerilme olayı kendi
aralarında da tartı�malı konulardandır. Bilindi�i üzere, üç yıl gibi kısa bir süre içinde
ö�retisini yaymaya çalı�an �sa’ya çok az ki�i iman etmi�tir. �sa’nın Cumartesi yasa�ına
kar�ı hastaları tedavi etmesi, �eriatın zaruret halinde yumu�atılabilece�ini söylemesi,
�ekilsel dindarlı�ı ele�tirerek, çevresine toplananlara yeni yorumlar ile vaaz vermesi,
onun Yahudi din adamlarını kar�ısına almasına ve idareci çevrelerde ho�nutsuzlu�a
sebep olmu�tur.4 Bu durumdan rahatsız olan Ferisiler, Romalı yöneticilere yaranıp
dünyevî menfaatleri u�runa siyasî idareyi �sa aleyhine kı�kırtmı�lardır.5 Sonuçta
1 Ate�, Gerçek Din Bu II, s. 41. 2 Bkz. Âl-i �mrân, 52–55; Nisa, 157–158; Mâide, 116–117. * Hıristiyanlar �sa’nın gö�e çıkmasını Paskalya’dan 40 gün sonra hatıra amaçlı kutlarlar. Buna “�sa’nın
Miracı Bayramı” (Ascension) adı verilir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ali Erba�, Hıristiyanlıkta �badet, s. 72; ayrıca bkz. Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 354.
3 Bkz. Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s. 280–281. 4 Bkz. Sarıkçıo�lu, Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 306. 5 Ayrıntılı bilgi için Bkz. Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, s. 17–20.
163
havarilerden Yahuda �skaryot’un yardımı ile yakalanan �sa, Yahudi Yüksek
Mahkemesi’nde yargılanarak idama mahkûm edilmi�tir.1
Kanonik �ncillere göre, Romalı idareciler �sa’yı suçlu bulmamı� ve onu
cezalandırmak istememi�lerse de, Yahudi ileri gelenlerinin ısrarı üzerine �sa haça
gerilmi�tir.2 �sa’nın ölümü meselesinde; tutuklanmasından sonra talebelerinin durumu,
idamdan önce ne içti�i, ölümü esnasında yanında kimin bulundu�u, dirildikten sonra
ya�ananlar vb. konular Kanonik �ncillerde farklı �ekillerde aktarılmı�tır.3
Bu çeli�kileri Ate�, Nisa suresi 156-159. ayetlerin tefsirinde üç sayfada ele
almı�tır. Ate�, Kanonik �ncillerdeki çeli�kilere özetle de�inmi�tir. Burada Matta 26: 56,
69-74; 27: 45-46. pasajlara yer veren Ate�, özellikle çarmıhta iken �sa’nın: “Eli, Eli,
lama sabaktani? Allah’ım Allah’ım niçin beni bıraktın?” yakarı�ına dikkat çekmi�tir.4
Bazı Hıristiyan kaynaklarına göre çarmıhta iken bir ara �sa’nın imanı gev�emi�,
bir bulutun Babasının yüzünü ondan gizlemesi ile ümitsizli�e kapılarak, bu kadar
a�a�ılık bir millet için ızdırap çekti�ine üzülerek bu sözleri sarf etmi�tir. Fakat ilahî
insiyakı galip gelince bu isyandan vazgeçmi�tir.5
Ate�’in de�indi�i di�er çeli�kiler; Markos �ncilinde, Yahuda’nın intiharından
bahsedilmedi�i, Matta �ncilinde haça gerilme saati belirtilmedi�i halde, Markos’ta
üçüncü saat �eklinde ifade edildi�idir. Örnekleri ço�altan Ate�, Allah sözünde bu kadar
tutarsızlık olamayaca�ını belirtmi�tir.6
Bu çerçevede, Mecdelli Meryem ile ilgili olan çeli�kili bilgilere Ate�’in yorumu
ilginçtir: “�sa’nın kabirden kalkı�ını ilk gören ki�inin Mecdelli Meryem oldu�u”
konusuna de�inen Ate�, �sa’nın hayatta iken bu kadından yedi cin çıkardı�ından
bahsetmi�tir. Ate�’e göre bu kadın normal birisi de�ildir. E�er rivayetlerde bir gerçeklik
payı varsa bu kadın yine cin görmü� ve bu cin de �sa kılı�ına girmi�tir. Ate�, burada cin
ve mele�i ayırt edemeyecek zekâya sahip Mecdelli Meryem’in �sa’yı görmü� oldu�unu
söylemesi ve hiçbir kültüre sahip olmayan ümmî �akirtlerin de buna inanması
1 Bkz. Matta, 26–27; Markos, 15–16; Luka, 23; Yuhanna, 19. 2 Bkz. Luka, 23: 13–25. 3 Ayrıntılı bilgi için Bkz. Kuzgun, Dört �ncil Yazılması Derlenmesi Muhtevası Farklılıkları ve
Çeli�kileri, s. 265–273. 4 Bkz. Matta, 27: 46; Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 397. 5 Bkz. Renan, �sa’nın Hayatı, s. 234–235; Renan’ın bu eserinde �sa’nın ölümü dramatik bir dille kaleme
alınmı�tır. 6 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 400.
164
sonucunda, �sa’nın ölüp gö�e çıkarıldı�ı inancının Hıristiyanlar arasında yayıldı�ını
ileri sürmü�tür.1
Kur’an Hz. �sa’nın ölümünü açık �ekilde ele almaz. Bu konuda inceleyece�imiz
ilk ayette Ate�, çarmıh hadisesinin altında yatan aslî suçun açıklamasına yer vermi�tir.
“Allah demi�ti ki: Ey �sa! Ben seni vefat ettirece�im, bana yükseltece�im, seni
inkâr edenlerden temizleyece�im ve sana uyanları, ta kıyamet gününe kadar inkâr
edenlerin üstünde tutaca�ım…”2
Konu ile ilgili ayetlerin açıklamasında Ate�, Re�id Rıza’nın, Tefsîru’l-Kur’ani’l-
Hakîm’inden yararlanmı�tır. Çarmıh hadisesi Âdem’in yasak meyveyi yeyip, Allah’a
asi olması sebebiyle vuku bulmu�, bu sebeple Âdem soyundan gelenler hem Âdem’den
hem de kendi günahlarından ötürü cezaya müstahak olmu�lardır. Bu durumda, Allah’ın
Âdemo�ullarını cezalandırması rahmetine aykırı, cezalandırmaması da adaletine aykırı
olmaktadır. ��te Allah ilk isyandan bu yana hep rahmet ve adalet sıfatlarını
ba�da�tırmayı dü�ünmü� ve sonunda kendi nefsi olan o�lunu, bir çocuk �eklinde, bir
kadının karnına koyarak onun bir insan olarak dünyaya gelmesine karar vermi�tir. Bu
çocuk insanlar gibi ya�ayarak insanların zulmü ile insanları ezelî günahtan kurtaracaktır.
Hıristiyan kaynaklarına göre olayı aktaran Re�id Rıza, olayın mantı�a sı�ar bir tarafının
bulunmadı�ını dile getirmi�, Ate� de bu fikri onaylamı� ve �öyle yorumlamı�tır: “Allah
adalet ve rahmet sıfatlarını ba�da�tırabilmek için Âdem’in yaratılı�ından itibaren
dü�ünüp, çareyi bu uzun müddet zarfında bulabilmi�se demek ki O, uzun süre aciz
kalmı� ve bir çözüm yolu bulamamı�tır.” Ate�, sözlerini “Hâ�â, Allah’a hiçbir an
cahillik ve acizlik arız olmaz” diyerek bitirmi�tir. Ayrıca insanları affetmek için
Allah’ın çareler dü�ünmesi abestir ve babanın suçunu çocu�un çekmeyece�i, yoksa bu
durumun Allah’ın adaletine ters dü�ece�i Ate�’in yorumları arasındadır.3
Aslî suç sebebiyle kendini feda eden �sa’nın çarmıhta ölmesini �iddet olarak
kabul eden farklı görü�ler de mevcuttur. Hıristiyan gelene�inde �iddetin
me�rula�tırılmasında çarmıh, yani kefaret doktrininin rolü büyüktür. �sa’nın çarmıhta
ölmesi, insanlık tarihinde hukuk ve günaha ba�lılık döneminin kapanıp, iman ve sevgi
aracılı�ı ile kurtulu� döneminin açılmasına ba�langıç sayılmı�tır.4 Fakat “sevgi ve barı�
Tanrısının” �iddete pirim veren çarmıh olayı ele�tiriye açık bir mevzudur. Ayrıca �sa’yı
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 400. 2 Âl-i �mrân, 55. 3 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 50–52. 4 Bkz. Romalılar, 3: 25–26.
165
çarmıha germe eyleminin sorumlusu da açık de�ildir. Sorumlu, onun çarmıhta ölmesine
izin veren ve bunu irade eden Tanrı mı, Pavlus’un mektubunda belirtti�i Yahudiler mi,
yoksa cezayı infaz eden Romalı askerler midir? Bu sorulara Hıristiyan teolojisinde
de�i�ik �ekillerde cevaplar aranmı�tır. Fakat konumuzu fazla da�ıtmamak için bunlara
burada de�inmiyoruz.1
Dinsel �iddet içerikli çarmıh olayı sonuç itibarı ile gerek �ncil yazarları ve
Pavlus tarafından, gerek de ilk dönem Hıristiyanlarınca ilahî bir takdir olarak
kar�ılanmı�tır. Yani bu �iddetin amacı, kim tarafından yapılmı� olursa olsun bir haklılık
ta�ımakta olup, gelece�e yönelik ilahî iradenin gerçekle�mesi ve Tanrı ile iyilerin zaferi
amacına yöneliktir.2
Gerçi çarmıha germe köken itibariyle bir Hıristiyan prati�i de�ildir. Bu
uygulamanın tarihçesini daha eskilere götürmek mümkündür. Mesela Hindu inancına
göre, Kri�na insanlı�ı kurtarmak için ellerinden ve ayaklarından çivilenerek asılmı�tır.3
Burada haçın tarihine kısaca de�inecek olursak, Ortado�u kökenli oldu�u ileri sürülen
haçın tarihinin M.Ö. 3000-4000’lere kadar götürüldü�ünü görebiliriz. Günümüz
tarihçileri haçın ilk defa �ran’da ortaya çıktı�ını ileri sürmektedirler. Anadolu
kavimlerinde ölen ataları simgeleyen, ellerini koruyucu gibi yanlara açan basit insan
resimleri ve gerdanlıklar haçın ilk �eklini göstermektedir. Ayrıca, Hititler, Mitaniler ve
Urartulardan kalan heykellerde de haça rastlanmı�tır. Akamenid, Pers ve Sasani
�mparatorluklarının sikkelerinde de haç kullanılmı�tır. Antik dünyada haça germe belli
bir co�rafyaya özgü de�ildir. Bu ceza Hindistan’da, �skitler’de, Mezopotamya, Kuzey
Afrika, Yunan, Roma ve Kuzey Avrupa kavmi olan Keltler arasında da uygulanmı�tır.
Ölü Deniz Yazmaları da bu cezadan bahsetmektedir. Bazı kayıtlar Budistlerin de haça
saygı gösterdiklerinden ve putperestlerin de ayinlerinde alınlarına haç i�areti yapmı�
olduklarından bahseder. Yani Hıristiyanlıkla bir ilgisi olmayan haç putperest âdeti de
sayılmı�tır.4
Konumuza tekrar dönecek olursak, bu inancın Hıristiyanlı�a bir Babil
efsanesinden geçmi� oldu�unu Lord Headly’nin bir eserinden nakleden �eyh
Tantavî’den alıntı yapan Ate�, 1903–1904 yıllarında ke�fedilen Babil yazıtında bulunan
Bil’in dramının �sa’nın dramı ile aynı oldu�unu 14 madde altında aktarır. 1 Ayrıntılı bilgi için bkz. �inasi Gündüz, Dinsel �iddet, Samsun 2002, s. 72–74. 2 Gündüz, Dinsel �iddet, s. 78. 3 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 51, 402–403. 4 Bkz. Kadir Albayrak, “Dinsel Bir Sembol Olarak Haç’ın Tarihi, Dinî Ara�tırmalar, C. VII, Sa. 19, s.
108–109.
166
Mesela,
1- Bil esir dü�er / �sa da esir dü�er
2- Bil ile iki haydut götürülür / �sa ile de iki suçlu götürülür.
3- Bil tepeye (çarmıha) çıkınca yer sarsılır / �sa da öldü�ü zaman yar sarsılır.1
Sonuçta her nereden alınırsa alınsın Hıristiyan inancına göre Hz. �sa çarmıhta
öldürülmü�tür ama Kur’an, Hz. �sa’yı öldürdüklerini iddia eden Yahudilere ve onun
çarmıhta can verip, defnedildikten sonra bedeniyle kalkıp gö�e çıkarıldı�ına inanan
Hıristiyanlara �u ayetler ile cevap vermektedir: “Biz Allah’ın elçisi Meryem o�lu �sa
Mesih’i öldürdük, demelerinden ötürü (kendilerini yıldırım çarptı). Oysa onu
öldürmediler ve asmadılar. Fakat (öldürdükleri) kendilerine (�sa’ya) benzer gösterildi.
Onun hakkında ayrılı�a dü�enler, ondan yana tam bir ku�ku içindedirler. O hususta bir
bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu yakinen öldürmediler (onu öldürdüklerini
kesinlikle bilemediler). Hayır, Allah onu (�sa’yı) kendisine yükseltti…”2
Ate�, ayetin yorumunda çarmıh olayının gece oldu�unu, bu sebeple �sa’yı
yakalamaya gelenlerin onu tanımadı�ını belirtir. Onu ihbar eden Yahuda, �sa’yı
askerlere gösterecekti, bu esnada �sa’nın yanındaki tüm �akirtler kaçmı�tı, sadece Petrus
olayı çok uzaktan seyretmi� ama �sa’nın yakalanı�ını yakından görmemi�ti. Ate�’in
vurguladı�ı detay, �sa’nın yakalanı�ının kimse tarafından görülmedi�idir. �hbarcı
Yahuda da bu olaydan sonra bir daha görülmemi�tir.3 Genel �slâmî kanı ihbarcı
Yahuda’nın �sa’ya ihanetine ceza olarak �sa suretine büründürülüp onun yerine
öldürüldü�ü yönündedir. Ate� bu olayı iki �ekilde ele almı�tır.
�lk olarak, vali Pilatus �sa’yı seviyordu ve onu suçsuz buldu�unu ve asmak
istemedi�ini Yahudi kâhinlerine bildirmi�ti. Fakat onun asılmasında kararlı kâhinler bu
ısrarcı tutumlarını sürdürünce Pilatus �sa’yı saklamı� ve yerine ba�kasını idam ettirmi�
olabilirdi. Çünkü kâhinler ve askerler �sa’yı tanımıyorlardı.4
�kinci olarak, çarmıhtan sonra �sa’nın mezarına gelenler onu görememi�lerdi.
Demek ki �sa çarmıha gerilmemi�ti. Fakat onun çarmıhta ölüp gömüldü�üne inananlar
onun mezarını bo� bulunca, �sa’nın dirilip cesedi ile gö�e çıktı�ını sanmı�lardır. Ate� bu
dü�üncede olan �akirtleri; balıkçılıkla u�ra�an, parlak zekâlı olmayan ki�iler olarak
tanımlamı�tır. Ayrıca ümmî olan bu insanlar olayın efsanele�mesinde rol oynamı�lardır.
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 403–404. 2 Nisa, 157–158. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 400. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 400.
167
Tüm peygamberlerin bir mucizesi oldu�unu söyleyen Ate�, buna ra�men peygamber de
olsa ölen bir insanın cesedi ile gö�e yükselmesini sünnetullaha aykırı bulur.1
Kanonik �nciller Yahuda’nın �sa’nın yerine öldü�ünü kabul etmez. Mesela
Matta �ncili �sa’nın yakalanmasına dayanamayan Yahuda’nın kendini astı�ından
bahseder.2 Resullerin ��leri’nde ise ihbarı kar�ılı�ı aldı�ı tarlada ba� a�a�ı dü�üp bütün
ba�ırsaklarının dı�arı çıktı�ından bahsedilir.3 Barnaba �ncilinde de askerlerin Yahuda’yı
�sa sanmalarına de�inilir: “Ben size gerçe�i söylüyorum. Yahuda’nın sesi, yüzü ve
�ahsiyeti �sa’ya benziyordu.”4
Ate�, Yahuda’nın akıbeti hakkında kesin bilgi bulunmadı�ını ve “onu yakinen
öldürmediler” ayetinin �sa’nın kurtuldu�u ve yerine ba�kasının geçti�i konusuna açıklık
getirdi�ini bildirir. Umumiyetle di�er müfessirlerin de aynı görü�ü benimsedi�ini
söyler.5 Yahuda hakkında Re�id Rıza’nın de�i�ik bir fikrine yer veren Ate�, vicdan
azabından kurtulamayan Yahuda’nın kendisini �sa olarak tanıtıp asıldı�ını nakleder.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Hıristiyan kaynaklarında onun intihar etti�inin
söylenmesi olup, onun kendini askerlere teslim etmesinin de bir çe�it intihar oldu�udur.6
Ate�, Re�id Rıza’nın �sa’nın ölümü ile ilgili olarak �u görü�lerine yer vermi�tir:
“Seni inkâr edenlerden seni temizleyece�im” ayetine binaen Allah’ın �sa’yı
dü�manlarının elinden kurtarmı� ve gizlice ba�ka bir ülkeye gönderilen �sa normal
hayatını devam ettirdikten sonra ölmü�tür, vefatından sonra da ruhu Allah katında
derecelere yükseltilmi�tir. Ate� konu ile ilgili açıklamalara Re�id Rıza’nın görü�leri ile
devam etmi�, kendi dü�üncelerine yer vermemi�tir.7 Re�id Rıza’nın bu görü�leri ise �u
�ekilde ele�tirilmi�tir: Hz. �sa Yahudilerce öldürülmediyse kalan hayatını nasıl ve
nerede geçirmi�tir?8 Bu esnada nübüvvet görevi ne olmu�tur? Görüldü�ü gibi bu
soruların cevapları muallâkta kalmaktadır.
Çalı�mamızda genel Hıristiyan inancına göre �sa’nın çarmıhta ölmü� oldu�una
inanıldı�ından bahsettik. Fakat tarihsel süreçte çarmıh hadisesini kabul etmeyen
Hıristiyan mezhepleri de mevcuttur.
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 400. 2 Bkz. Matta, 27: 5. 3 Bkz. Resullerin ��leri, 1: 18. 4 Bkz. Muhammed Ali Kutup, Barnaba �ncili Ara�tırmalar, Çev. Osman Cilacı, Konya 1998, s. 88. 5 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 401. 6 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 52. 7 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 52. 8 Bkz. Zeki Sarıtoprak, �slâm �nancı Açısından Nüzul-i �sa Meselesi, �zmir 1997, s. 39–40.
168
Bu mezheplerden Cerinthi ve Tatianos mezhebine tefsirinde yer veren Ate�, bu
mezheplerin asılmayı kabul etmedi�inden bahseder. Tatianos �arap içmeyi haram
saydı�ından dolayı sapık ilan edilmi�tir. Ayrıca Kanonik �ncillere aykırı �ncil
nüshalarının okunmasının haram sayıldı�ını belirten Ate�, bu nüshaların do�ru bilgiler
içerdi�ini ve bu sebeple yakıldıklarını, bu akıbetten kurtulan tek �ncil’in ise Barnaba
�ncili oldu�unu söylemi�tir.1
�sa’nın haça gerilmeyip, onun yerine Yahuda’nın ya da Cyreneli Simon’un haça
gerildi�ini savunan di�er bir mezhep de Doketizm mensuplarıdır. Bu konuda Doketler,
Kur’an ile örtü�en görü�lerinin yanı sıra, �sa Mesih’in acı çekmedi�i çünkü onun
fiziksel bir bedeni olmadı�ını savunurlar. Hıristiyanlarca mezhep olarak kabul
edilmeyen Doketizm, Gnostik bir hareket sayılır. Eliade bu konu hakkında; “Hz.
Muhammed, Yahudilerin kanısının aksine hem Gnostikler hem de Doketistlerle uyum
içinde �sa’nın çarmıha gerilmesini ve ölümünü yadsır” der.2
Ayrıca Hıristiyan mezheplerinden Basilidianlar’da haça gerilenin Cyreneli
Simon oldu�una inananlardandır. Markionistler, Pavlikanlar, Bardasianlar,
Karpaçratianlar da haça gerilmeyi kabul etmemektedir. Bogomiller ona büyük bir
nefretle bakmakta ve “nasıl ki Mesih binmi�tir diye bir merkebe saygı göstermiyorsak,
üzerine çivilendi�i haçı da kutsamamalıyız” fikrini savunmaktadırlar.3 Kur’an ifadesine
uygun fikirler benimseyen bu ve benzeri mezhepler ne yazık ki heretik sayılmı� ve
fikirlerinin yayılması engellenmi�tir.
3.4.8. �sa’nın Ref’i
Nisâ suresi 158. ayette, “Allah, onu kendisine ref’ etti…” yani yükseltti
denilmektedir. Buna benzer di�er bir ifade, “Ey �sa, ben seni öldürece�in, bana
yükseltece�im…” �eklinde Âl-i �mrân suresi 55. ayette yer alır. Özellikle Âl-i �mrân 55.
ayette geçen “teveffi” kelimesi üzerinde çe�itli yorumlar yapılmı�tır.4
Teveffi kelimesinin açıklaması ile konuya giri� yapan Ate�, kelimenin, “bir i�i
tam yapmak, can almak” anlamlarına geldi�inin söylemi�tir. Teveffi müfessirlerce üç
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 403. 2 Kadir Albayrak, Bogomilizm ve Bosna Kilisesi, Adana 2004, s. 140. 3 Bkz. Albayrak, “Dinsel Bir Sembol Olarak Haç’ın Tarihi”, Dinî Ara�tırmalar, C. VII, Sa. 19, s. 123–
124. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 49-50, 401-402; Ate�, “�sa”, Kur’an
Ansiklopedisi, C. X, s. 205-212.
169
anlama gelecek �ekilde yorumlanmı�tır. Bunlar: 1- Ölüm, 2- Uyku, 3- Kabz (tamamen
alıp kaldırmak) anlamlarındadır.
Ate� birinci anlama göre, kelimenin ayette “ben seni öldürece�im” anlamında
kullanıldı�ını �bn Kesîr’in tefsirinden faydalanarak açıklamı�tır. Burada kastedilen
gerçek ölümdür. �kinci anlama göre kelimeye “seni uyutaca�ım” manası verilmi�tir ve
bu görü�ü savunanlar az de�ildir. Üçüncü anlam da kelime, “ben seni ruhun ve cesedin
ile yerden alıp bana kaldıraca�ım” manasında kullanılmı�tır ki, Ate� bu yükseli�in
sadece ruh ile oldu�unu savunan müfessirlerin yanı sıra, hem ruh hem beden ile
yükseli�ten bahsedenlerin de mevcut oldu�unu nakletmi�tir. 1
Bu açıklamalardan sonra kendi görü�lerine üç madde halinde de�inen Ate�,
“teveffi”yi gerçek ölüm manası ile kullanmı� ve ref’ konusunu �u �ekilde açıklamı�tır:
1- Kur’an Allah kanununda bir de�i�iklik olmayaca�ını söyler. Bu sebeple Hz. �sa
bedeni ile gö�e yükselemez.
2- Gök ile kastedilen maddî gök ise bu yıldızlardan ibaret olup, �sa yıldızlara mı
çıkarılmı�tır? E�er kastedilen manevî gök ise oraya ceset de�il, ruh girer.
3- Kur’an �sa gö�e yükseltildi demiyor, Allah’a yükseltildi diyor. Yani Allah’a
yükselmek O’nun katında derece kazanmak anlamındadır. Nitekim Kur’an bazı
peygamberler hakkında bu yükseltme ifadesini kullanmı�tır.2
Yani Âl-i �mrân 55. ayette Allah’ın �sa’yı manevî derecelere yükseltmesi
anlatılmak istenmi�tir. Bu yükseli� ise ancak ruhun yükselmesi �eklinde olursa
mantıklıdır. Ate�’in benimsedi�i bu görü�ü Re�id Rıza ve Mahmut �eltut gibi âlimler de
savunmu�lardır.
Ayetin, “ta kıyamet gününe kadar sana uyanları, inkâr edenlere üstün
kılaca�ım…” kısmını Ate�, “Gerçekten �sa’nın ümmeti, onun Allah nezdindeki �anının
yüceli�ini gösterir” �eklinde yorumlar.3
�sa’nın ref’i konusu daha birçok tartı�mayı beraberinde getirmi�tir.4 Hz. �sa’nın
cismen yükseli�ini savunan müfessirlerin, Hz. Muhammed’in Miraç’ta Hz. �sa ve
Yahya’yı görmü� olmasını delil göstermelerine ise Ate�’in yorumu �öyledir: “E�er,
Miraç’taki bulu�ma �sa’nın cismen gö�e çıktı�ına delil ise, Hz. Yahya ve di�er 1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 50. 2 Bkz. Nûr, 36; Yusuf, 76; �n�irâh, 4; Meryem, 57; Mücadele, 11. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 49–50. 4 Ayrıntılı bilgi için Bkz. Mahmut �eltut, “Hz. �sa’nın Gö�e Yükseltilmesi ve Tekrar Dönü�ü”, Dinî
Ara�tırmalar, Çev. Mustafa Ba�, C. VII, Ankara 2005, Sa. 21, s. 289–306; Mehmet Ünal, “Tefsir Kaynaklarına Göre Hz. �sa’nın Ölümü, Ref’i ve Nüzulü Meselesi”, �slâmiyat, C. III, 2000, Sa. 4, s. 133–146.
170
peygamberlerin de cismen gö�e çıktı�ına delildir. Çünkü Peygamberimiz di�er
peygamberleri de gökte görmü�tür ama kimse di�er peygamberler için böyle bir iddiada
bulunmamı�tır. Ate�, tüm peygamberlerin ruhlarının yücelere, melekût âlemine
yükseldi�ini de son cümlesine eklemi�tir.1
3.4.9. �sa’nın Ahir Zamanda �nece�i Meselesi
Kur’an’da Hz. �sa’nın kıyametten önce gelece�i ile ilgili bir ayet
bulunmamasına ra�men bazı ayetler de�i�ik yorumlarla bu manaya hamledilmi�tir.2
Konu ile ilgili hadislerin mevcudiyeti de bu yorumların fazlala�masında rol oynamı�tır.
Ate�, tefsirinde bu konuya “Ahir Zamanda Hz. �sa’nın �nece�ine Dair Hadisler”
ba�lı�ı altında üç buçuk sayfalık bir yer ayırmı�tır. Ayrıca di�er eserlerinde de bu
konuya bazen bilgi vermek, bazen de muarızlarına cevap vermek amaçlı olarak
de�inmi�tir.3
Ate�, konuya, “Kitap Ehli’nden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce ona
inanacak olmasın”4 ayeti üzerine yapılan yorumlar ile giri� yapmı�tır. Bu ayetin
“mevtih” kelimesindeki zamirin kime raci oldu�u tartı�malıdır. Zamir için, Kitap
Ehli’nden her insana racidir diyen Ate�, bazı müfessirlerin bu zamiri Hz. �sa’ya
götürdü�ünden de bahseder. Bu müfessirler genellikle �sa’nın kıyametten önce dünyaya
dönece�ine inanırlar.5 Onlara göre, Hz. �sa gökten yere inip, bir müddet ya�adıktan
sonra ölecek ve Kitap Ehli’nden herkes ona inanacaktır. Bu görü�ün kabulünün
mümkün olamayaca�ını savunan Ate�, bu durumda Kitap Ehli olan her insanın �sa’nın
inece�i zamana kadar ya�aması gerekir ki bu da mümkün de�ildir, der. Buradaki
zamirin aynı zamanda Hz. Muhammed’e de götürüldü�ünü belirtir ve bu dü�üncenin
yanlı�lı�ını �öyle açıklar: Kitap Ehli’nden her ferdin Hz. Muhammed’e inanması
muhaldir. Çünkü Hz. Muhammed’den önceki Kitap Ehli onu bilmez ve tanımaz.6
Konu ile ilgili olarak Ate�’in katıldı�ı bir di�er yorum, Kitap Ehli’nden
herkesin, ölüm esnasında gözden perde kalkınca �sa’nın Allah’ın o�lu olmadı�ını
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 52. 2 Bkz. Âl-i �mrân, 46; Mâide, 110; Nisa, 159. 3 Bkz. Ate�, “�sa”, Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 216–221; Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajına
Ça�rı, s. 140–158; Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajı Yeniden �slâm’a I, s. 205–242. 4 Nisa, 159. 5 Bkz. Öztürk, Kıssaların Dili, s. 235. 6 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 52–53, 408.
171
anlayacak olmasıdır ama yeis halindeki bu iman geçersiz olacaktır. Bu yorum �bn
Kesîr’den nakledilmi�tir.1
Hz. �sa’nın nüzulü ile ilgili birçok hadis de mevcuttur. Ate�, bu hadislerin
birkaçına yer vermi�tir. Buharî, Müslim ve Tirmizî’de, Ebû Hüreyre’den muhtelif
yollarla �u hadis rivayet edilmi�tir: “Nefsim, elinde bulunan Allah’a and olsun ki
Meryem o�lu Mesih �sa’nın aranıza adil bir hakem olarak inece�i zaman
yakla�maktadır. O zaman o, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak, mal o
kadar bolla�acak ki onu kabul edecek kimse bulunmayacak.” Ate� bu hadisin çe�itli
rivayetlerinde fazlalık ve eksikliklerin mevcudiyetinden bahsetmektedir. Meselâ, Ebû
Davud’da bulunan bir hadiste “Meryem o�lu �sa” kıyametin on alametinden biri olarak
sayılmakta ama gökten inece�inden bahsedilmemektedir. Tirmizî’nin rivayet etti�i iki
hadisten birinde, Hz. �sa’nın �am’da Ak Minare yakınlarına inece�i, di�erinde Deccal’i
Ludd Kapısında öldürece�i ifadesine rastlanır. Ate� birkaç farklı rivayetten bahsettikten
sonra, lafızları birbirinden farklı bu hadislerin manalarında da bir birlik olmadı�ını ama
sonuçta, hadislerin genelinde Hz. �sa’nın nüzulünden bahsedildi�ini belirtir.2
Bu konu ile ilgili Ate�, “Yeniden �slâm’a I” adlı eserinde daha detaylı bilgi
vermi�, burada Hz. �sa’nın tüm sinagog ve kiliseleri yıkaca�ından bahsedilmesinin Hac
suresi 40. ayete ters oldu�una de�inmi�tir.3
Ate�, �sa’nın inece�ine inanmanın itikadî bir mesele oldu�unu, itikadın ise �ek
üzerine kurulmayıp, yakîn üzerine kurulaca�ını söylemi� ve sözlerine �öyle devam
etmi�tir: “Hz. �sa’nın gö�e çıkıp, ahir zamanda dönece�ine dair yakîn ifade edecek bir
haber yoktur. Bu konudaki rivayetlerin hepsi âhâd haberlerdir. Bu rivayetler mütevatır
olmadı�ı gibi me�hur bile de�ildir. Bunlar hadisçilere göre sahih hadisin altında bir
derece olan hasen hadis kabul edilmi�lerdir. Kesinlik ifade etmeyen bu hadislerle itikad
sabit olmaz.”4
Bu hadisler genel yapı itibarı ile zekât verecek kimsenin dahi bulunamayaca�ı
�ekilde refah seviyesinin yükselece�ini bildirmektedir. Ate� buradaki anlamı manevî
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 52–53, 408–409. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 53–54. 3 Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajı Yeniden �slâm’a I, s. 233–234; Hacc, 44: “Onlar, ba�ka
de�il, sırf ‘Rabbimiz Allah’tır’ dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmı� kimselerdir. E�er Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) di�er bir kısmı ile def edip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah’ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler yıkılır giderdi. Allah kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç �üphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.”
4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 54.
172
olarak dü�ünmek gerekti�ini hatırlatıp, �u yorumu yapmı�tır: “Belki Birle�mi� Milletler
Örgütü gittikçe güçlenerek dünya milletleri arasında tam bir hakem rolü oynar, uluslar
arası ili�kilerde adalet, barı� ve huzur sa�lanır.”1
Bu inanca benzer bir inancın, �iîlere göre ortadan kaybolan on ikinci imamın
ahir zamanda çıkıp adaleti kurma beklentisi oldu�unu söyleyen Ate�, Ehl-i Sünnet’te de
bu adaleti Mehdî’nin gerçekle�tirece�i beklentisinden bahseder. Ate�’in konu ile ilgili
kesin yorumunu ise �u cümleler ile ifade edebiliriz: “Bizim gökten �sa’nın inmesini
yahut ortadan kaybolmu� imamın çıkmasını ya da Mehdî’nin gelmesini beklemeye
ihtiyacımız yoktur. Biz ne Mehdî’yi inkâr ederiz, ne de mutlaka gelecektir diye hüküm
belirtiriz. �slâm kıyamete kadar olan son din olup, bu u�urda canını feda eden her
Müslüman; �sa’dır, �mamdır, Mehdî’dir.”2
Konu ile ilgili olarak Ate�, ilginç ve yerinde olan �u soruyu sormu�tur: “Diyelim
ki bugün �sa geldi, acaba Ona kim inanır? �nsanlar kolay kolay yerle�mi� inançlarını
bırakamaz. Müslümanlar da ona inanmazlar.” Ate�, tarihte Mehdî ve Mesih iddiasında
bulunanların ba�larına gelenleri tefsirinde anlatmı�tır. Hatta günümüzde Bahailik ve
Kadıyanilik ile bu konuda mücadele edildi�ini bildirmi�tir.3
Ayrıca Ate�, �sa’nın inece�i rivayetinin Hz. Muhammed’in son peygamber
olması inancı ile de çeli�ece�ine de�inerek konuyu �öyle açıklar: “Peygamber olmu� bir
zatın tekrar ümmet bireyi olarak gelmesi onun peygamberlik rütbesinden a�a�ı inmesi
demektir ki bu, Allah’ın evrim yasasına aykırıdır. Çünkü evrim geriye gitmez. Allah,
kuluna lütfetti�i bir rütbeyi onun bir kusuru olmadan geri alamaz. E�er Hz. �sa
peygamber olarak gelirse bu da, Hz. Muhammed’den sonra bir peygamber gelmeyece�i
inancına ters dü�er.”4
Hadisler hakkında kendi görü�lerine bu �ekilde yer veren Ate�, mevzu edilen
hadislerin do�ru olması ihtimali durumunda, hadislerin �u �ekilde te’vil edilebilece�ini
söylemi�tir: “Bir peygamberin dini ya�adıkça kendisi de manen ya�amaktadır. Onun
(Hz. �sa’nın) ruhunu temsil eden ümmeti, bir gün ismen olmasa bile manen Hz.
Muhammed’in fikriyatını benimseyecek, onları uygulayacaktır.” Sözlerinin devamında
Afrika’da �slâm’ın hızla yayıldı�ını belirten Ate�, �slâm’a engel olan, onun hüviyetini
de�i�tirerek, tahrif ederek Avrupa’ya anlatan misyonerlerin, yeni yeti�en tarafsız bilim 1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 406. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 407. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 407. 4 Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajına Ça�rı, s. 145–146; Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajı
Yeniden �slâm’a I, s. 235.
173
adamlarının çabalarıyla, yava� yava� bu tutumlarından vazgeçmek zorunda kaldıkları
fikrini beyan eder. �slâm’ın do�ru anlatılması durumunda da tüm dünyaya hâkim olacak
bir din oldu�unu da iddia eder.1 Sonuç olarak Ate�, �sa’nın vefatının kesin oldu�unu,
konu ile ilgili ayetleri âhâd haberlere dayanarak te’vil etmek yerine, hadislerin te’vilinin
daha do�ru olaca�ını savunur.
Di�er müfessirlerin de bu konu hakkında çe�itli görü�leri mevcuttur.2 Bu
müfessirlerden; Taberî, �bn Kesîr, Ebû Hayân, Suyûtî, �evkânî, Kettânî, Ke�mîrî ve
Kevserî gibi âlimler konu ile ilgili haberlerin mütevatir seviyesinde oldu�unu açıkça
ifade etmi�lerdir.3
�sa’nın vefatının kesinli�ini ve nüzulün gerçekle�meyece�ini savunan di�er
müfessirler ise bu rivayetlerin âhâd haber oldu�unu belirtip, itikada yönelik konularda
kesinlik ifade eden haberlere itibar edilece�ini söyleyerek de�i�ik te’vil yollarına
gitmi�lerdir.4 Bu fikri benimseyen Re�id Rıza, Muhammed Abduh, Hamdi Yazır, Said
Nursî gibi âlimler ise bu haberleri te’vil ederek ahir zamanda �sevî ruhu temsil eden
birilerinin dini -�slâm ya da Hıristiyanlık- canlandıraca�ını söylemi�lerdir.5 Ate� de bu
görü�ün temsilcilerindendir. Bazı müfessirler, bu nüzulün gerçekle�mesi halinde
durumun Müslümanlar için sadece vakti gelmi� olan kıyamet habercisi olmaktan öte
anlam ifade etmeyece�ini söylemi�lerdir.6
Sonuç olarak, “gerek nüzul dönemiyle aramızdaki uzun tarihsel mesafeden
gerekse tefsir literatüründeki yorum çe�itlili�inden dolayı “Kur’an’daki �sa”, ça�da�
Müslümanlar tarafından çözülmesi neredeyse imkânsız gözüken bir bilmeceye
dönü�mü�tür.”7
Hıristiyan dünyasında �sa beklentisi ise Amerika’nın ke�fi ile güç kazanmı�tır.
Koloniler arasında yaygın dinî inanı�a göre Amerika �sa’nın ikinci geli� yeri olarak
seçilmi�tir. Hatta “�sa’nın muhte�em zafer ümidini yıkmakla tehdit eden Anti-�sacı
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 55. 2 Bkz. Ünal, “Tefsir Kaynaklarına Göre Hz. �sa’nın Ölümü, Ref’i ve Nüzulü Meselesi”, �slâmiyat, C. III,
Sa. 4, s. 145. 3 Ayrıntılı bilgi için bkz. Sarıtoprak, �slâm �nancı Açısından Nüzul-i �sa Meselesi, s. 69-82. 4 Bkz. Ünal, “Tefsir Kaynaklarına Göre Hz. �sa’nın Ölümü, Ref’i ve Nüzulü Meselesi”, �slâmiyat, C. III,
Sa. 4, s. 144–145. 5 Bkz. Ünal, “Tefsir Kaynaklarına Göre Hz. �sa’nın Ölümü, Ref’i ve Nüzulü Meselesi”, s. 146. 6 Bkz. Ünal, “Tefsir Kaynaklarına Göre Hz. �sa’nın Ölümü, Ref’i ve Nüzulü Meselesi”, s. 146; Ayrıntılı
bilgi için Bkz. �eltut, “Hz. �sa’nın Gö�e Yükseltilmesi ve Tekrar Dönü�ü”, Dinî Ara�tırmalar, C. VII, Sa. 21, s. 289–306; Öztürk, Kıssaların Dili, s. 237–243; Hayri Kırba�o�lu, “Hz. �sa’yı Gökten �ndiren Hadislerin Tenkidi”, �slâmiyat, C. III, 2000, Sa. 4, s. 147–168.
7 Öztürk, Kıssaların Dili, s. 244.
174
hareketin Amerika’yı i�gali”nden korkulmu�, bu sebeple �sa’nın geli�ine kadar Amerika
sınırlarını ku�atacak bir sur yapılması teklif edilmi�tir.1
Bu beklenti kutsal kitaptaki sırlı ifadelerden dolayı Hıristiyanlar arasında da
tartı�malı konulardandır. �sa’nın ilk geli�i ceseden oldu�una göre ikinci geli�i de bu
yönde olacaktır.2 Bazı mezhepler kendi aralarında bile görü� birli�i sa�layamamı�tır.
Mesela Yehova �ahitlerinin bir kısmına göre �sa bedenen dünyaya gelecek,
Armageddon (son sava�) ba�layacak ve sonra, �sa �ahitlerle beraber dünyayı
yönetecektir. Fakat bir grup Yehova �ahidi ise, �sa’nın ikinci geli�inin gerçekle�ti�ini
iddia etmektedir.3
3.4.10. Ruhbanlık
Be�erî istekler ve dünya hayatından el çekmek �eklinde tabir edilen ruhbanlık,
kilise otoritesiyle belli bir hiyerar�i içinde müessesele�mi�, Allah rızasını kazanma
amacıyla Hıristiyanlarca ba�latılan bu gelenek zamanla bozulmu�tur.4
“… Ona �ncil’i verdik ve ona uyanların kalplerine �efkat ve merhamet koyduk.
�cad ettikleri ruhbanlı�ı biz onlara yazmamı�tık, yalnız Allah’ın rızasını kazanmak için
kendiliklerinden uyguladılar ama ona gere�i gibi de uymadılar. Biz de onlardan iman
edenlere ödüllerini verdik. Fakat onlardan birço�u da yoldan çıkmı�tır.”5
Ate� ayete Allah’ın kalplerine �efkat ve merhamet verdi�i insanların, Allah’ın
rızasına ermek için bahsedilen ibadetlerin yanına bir de ruhbanlı�ı eklemelerinden ve
daha sonra icad ettikleri bu âdete uymadıklarından bahsedildi�ini belirtmi�tir.
Açıklamasının devamında, “�cad ettikleri ruhbanlı�ı biz onlara yazmamı�tık, yalnız
Allah’ın rızasını kazanmak için kendiliklerinden uyguladılar” ayetine �bn Kesîr’in
tefsirinde iki mana verildi�ine de�inmi�tir. Bu manalardan Said �bn Cübeyr ve
Katade’ye dayanan birinci tefsire göre mana �öyledir: “Onlar bu ruhbanlı�ı Allah’ın
rızasına ermek amacıyla ortaya çıkardılar. Biz bunu onlara farz kılmadık.” �kinci tefsire
göre, “Biz onların ortaya çıkardı�ı bu ruhbanlı�ı onlara sırf Allah’ın rızasına ermeleri
1 Bkz. Mircea Eliade, Dinin Anlamı ve Sosyal Fonksiyonu, Çev. Mehmet Aydın, Konya 2004, s. 93–
100. 2 Bkz. �branilere, 9: 28; Koloselilere, 3: 2,4; I. Selaniklilere, 2: 19; 4: 15, 17; I. Petrus, 1: 5,7. 3 Bkz. Sarıtoprak, �slâm �nancı Açısından Nüzul-i �sa Meselesi, s. 69–82. 4 Sinano�lu, “Hıristiyanlık”, TDV�A., C. XVII, s. 365. 5 Hadid, 27.
175
için yazdık (farz kıldık).”1 Ate� bu görü�leri sadece nakletmi� hangisine katıldı�ını
açıklamamı�tır.
Ate�, yine �bn Kesîr tefsirinde anlatılan ve Peygamber Efendimiz ile �bn Mesud
arasında geçen bir diyaloga de�inmi�tir. �srailo�ullarının 72 fırkaya ayrılaca�ından
haber veren bu hadise göre, “…sonra bir ba�ka fırka kalktı. Bunların ne sava�maya ne
de adaleti yerine getirmeye güçleri yoktu. Da�lara çekildiler, kendilerini ibadete,
ruhbanlı�a verdiler. ��te Yüce Allah’ın, �cad ettikleri ruhbanlı�a gelince, biz onu onların
üzerine yazmamı�tık, sözüyle andı�ı fırka budur.” Ate�, hadisin sahih olması
durumunda Hıristiyanlar arasında bölünmelere i�aret sayılaca�ını bildirmi�tir. Bunun
dı�ında bir açıklama yapmamı�, son olarak Ahmet b. Hanbel ve Ebû Ya’lâ’nın
rivayetine göre, “Her peygamberin bir ruhbanlı�ı vardır. Bu ümmetin ruhbanlı�ı da
Yüce Allah yolunda cihaddır”2 hadisine tefsirinde yer vermi�tir.
Ruhbanlık konusunda de�inilmesi gereken di�er bir ayet de �udur:
“Hahamlarını ve rahiplerini Allah’tan ayrı Rabler edindiler. Meryem o�lu Mesih’i de
öyle. Oysa kendilerine yalnız tek Tanrı olan Allah’a ibadet etmeleri emredilmi�ti.
Ondan ba�ka Tanrı yoktur. O, onların ortak ko�tukları �eylerden münezzehtir.”3
Bu ayet ruhbanlarca istismar edilen dini otoritelerin Hıristiyan toplumu
üzerindeki etkilerine i�aret ederek, Hıristiyanların �sa’yı kutsalla�tırdıkları gibi, zamanla
rahiplerini de kutsalla�tırdıklarını hatırlatmı�tır.4 Ayetin açıklamasını yapan Ate�,
Hıristiyanların içini bir papaza dökerek, onu af için araç kılmasını ele�tirmi�. Zamanla
insanın Allah’ı bırakarak kendi gibi bir insanı Tanrı kabul etmesinin yanlı�lı�ını dile
getirerek, bu ayetin de, böyle davranan insanları kınadı�ını bildirmi�tir.5 Konu ile ilgili
olarak Tefsîrü’l-Menar’dan alıntı yapan Ate�, Hatemi Tâi’nin o�lu Adiyy’in Tevbe 31.
ayeti okuyan Peygamberimize: “Biz onlara tapmayız” dedi�ini, buna cevaben
Peygamberimizin: “Onların haram yaptı�ını siz haram, helal yaptı�ını da siz helal
kılmaz mı idiniz? ��te bu onlara tapmaktır” diyalogunu aktarmı�tır. Ate�’in olaya
yorumu ise �öyledir: “Allah’ın kitabında olmadı�ı halde birtakım akıl oyunlarıyla,
Allah’ın helal ve haramları arasına sokulmu� �eyleri helal ve haram kabul etmek de,
bunu yapan din adamlarını tanrıla�tırmaktır.” Sözlerinin devamında Ate�, bazı �slâm
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IX, s. 280–281. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IX, s. 282. 3 Tevbe, 31. 4 Bkz. Sinano�lu, “Hıristiyanlık”, TDV�A., C. XVII, s. 365. 5 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IV, s. 70.
176
mezheplerinin de çe�itli oyunlarla dine helal ve haramlar ekleyerek dini daralttı�ından
bahsetmi�tir. Sonuç olarak da, insanların din adamlarını tanrıla�tırmasını, onlarda ilahî
bir güç oldu�una inanmalarına ba�lamı�tır. Aciz bir insanı tanrıla�tırmanın, yaratılı�
yasalarına aykırı oldu�unu, bu sebeple Kur’an’ın bu tür putla�tırmaları reddederek
insanları tevhide davet etti�ini açıklamı�tır.1
3.4.11. Ehl-i Kitab’ın Kadınları �le Evlenme Meselesi
Kur’an-ı Kerim’de önemli bir akit olan ve te�vik edilen evlilik2 konusunun
içinde incelenmesi gereken önemli bir ba�lık Ehl-i Kitap ile evliliktir. Ate�, evlilik ve
evlenilebilecek kadınlar konusuna, hem ilgili ayetlerin tefsirinde hem de di�er
eserlerinde detaylı bir �ekilde yer vermi�tir.3
Konu ile ilgili ilk olarak �u ayeti inceleyebiliriz: “… �nanan namuslu hür
kadınlar ve sizden önce kendilerine Kitap verilenlerden namuslu hür kadınlar –zina
etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir biçimde (evlenmek üzere) mehirlerini
verdi�iniz takdirde size helaldir. Kim inanmayı kabul etmezse, onun eylemi bo�a
çıkmı�tır ve o, ahirette kaybedenlerdendir.”4
Ate�, bu ayetin Müslümanların Kitap Ehli olan namuslu hür kadınlarla
mehirlerinin verilmesi durumunda evlenilebilece�ini, bu kadınlarla gayrı me�ru ve gizli
bir ili�ki kurulamayaca�ını belirtti�ini söyledikten sonra ayetin ini� sebebi hakkında
Taberî’nin, Katade’den �unu nakletti�ini bildirmi�tir: “Yüce Allah bu ayette
Müslümanlara Kitap Ehli’nin kadınlarını helal kılınca bazı insanlar: Bizim dinimizden
olmayan kadınlarla nasıl evlenelim? demi� bunun üzerine Allah ayetin son cümlesini
indirmi�tir. Fakat Ate� ayetin bir bütün oldu�unu ve ayetin parça parça indi�ini gösteren
bu rivayetin güvenilir olmadı�ını söylemi�tir.5
Burada önemli bir tartı�ma konusuna de�inen Ate�, bazı müfessir ve fakihlerin
ayette kastedilen Kitap Ehli’nin Tevrat ve �ncil tahrif olmadan önceki mi, yoksa tüm
Kitap Ehli mi oldu�u konusunda tartı�tıklarını nakletmi�tir. Ate�, Yüce Allah’ın
Kur’an’ın indi�i zamandaki Kitap Ehli’nin kadınlarıyla evlenmeyi helal kıldı�ını”
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IV, s. 71. 2 Bkz. Nisa, 3; Nûr, 32. 3 Bkz. Ate�, “Evlenme”, Kur’an Ansiklopedisi, C. VI, s. 14–16; “Haram Olan Kadınlar”, C. VII,
Kur’an Ansiklopedisi s. 298–314; �slâm’da Kadın Hakları, �stanbul 1996, s. 84; Kur’an’a Göre Evlenme ve Bo�anma, �stanbul ty., s. 30-33; Haram Kavramına Ça�da� Yakla�ımlar, s. 273-301.
4 Mâide, 5. 5 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 469.
177
beyan etmi�tir. Ayrıca, teslise inanan, çe�itli fırkalara ayrılıp, kitaplarını tam manasıyla
uygulamayan Kitap Ehli’nin bu özellikleri Kur’an’ın birçok suresinde bildirilmesine
ra�men, Yüce Allah’ın bir �art ko�madan onlara bu izni verdi�ini de söylemi�tir. Konu
ile ilgili olarak, Tefsîrü’l-Kur’ani’l-Hakîm’den: “Kur’an’ın indi�i devirdeki Kitap Ehli
ne ise, müfessir ve fakihlerin bu tartı�maları ba�lattıkları zamandaki Kitap Ehli de odur”
cümlelerini tefsirine alarak kendi görü�lerini peki�tirmi�tir.1
Konu ile ilgili di�er bir ayet de �udur: “Allah’a ortak ko�an kadınlarla, onlar
inanıncaya kadar evlenmeyin. (Allah’a ortak ko�an kadın) ho�unuza gitse dahi, inanan
bir cariye, ortak ko�an bir kadından iyidir. Ortak ko�an erkekler de inanıncaya kadar,
onları (kadınlarınızla) evlendirmeyin. (Allah’a ortak ko�an hür bir erkek) ho�unuza
gitse dahi, inanan bir köle ortak ko�an bir adamdan iyidir…”2
Ayetin ini� sebebi olarak tefsirinde iki rivayete yer veren Ate�, ayetin �irk ko�an
kadınlarla evlenmeyi yasaklayarak ve inanan köle ile cariyelerin, mü�rik olan hür erkek
ve kadınlardan daha hayırlı olduklarını açıkladı�ını bildirmi�tir.3
Bu ayet ile ilgili olarak bir kısım ulema, “Üzeyir Allah’ın o�ludur” diyen
Yahudileri ve “Mesih Allah’ın o�ludur” diyen Hıristiyanları, mü�rik kategorisinde
de�erlendirerek, ayeti bu açıdan tefsir etmeye çalı�mı�lardır. Fakat Ate� bu iddiaya
cevaben önce mü�ri�in tanımını yapmı� daha sonra Kur’an’ın Ehl-i Kitab’ı asla mü�rik
saymadı�ını açıklamı�, bu açıklamasına da Bakara 105. ve Mâide 82. ayeti örnek
göstermi�tir.4
Kur’an, Ehl-i Kitab’ın evlenilecek kadınlarını bize bildirdikten sonra göç ederek
Müslümanlara sı�ınan kadınların durumuna da �u ayetle açıklık getirmi�tir: “Ey
inananlar, mü’min kadınlar göç ederek size geldikleri zaman onları imtihan edin. Allah
onların imanlarını daha iyi bilir. E�er onların gerçekten inanmı� olduklarını
anlarsanız, onları kâfirlere geri döndürmeyin. Ne bu kadınlar onlara helaldir, ne de
onlar bunlara helal olurlar. Onların, (bu kadınlara) harcadıkları (malları)nı onlara
verin. Ücretlerini (mehirlerini) kendilerine verdi�imiz takdirde bu kadınlarla
evlenmenizde sizin için bir günah yoktur. Kâfir kadınların ismetlerini (nikâh ba�larını)
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 470. 2 Bakara, 221. 3 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 381. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 381–382.
178
tutmayın, (onları salıverin) harcadı�ınız (mal)ı da isteyin. Onlar da (size katılan
kadınlarına) harcadıklarını istesinler. Bu size Allah’ın hükmüdür.”1
Görüldü�ü gibi ayet birçok hükmü bir arada, açık bir �ekilde zikrederek, dar-i
harpten kaçıp da Müslümanlara sı�ınan kadınlarla -evli dahi olsalar- evlenmenin helal
kılındı�ını belirtmi�tir. Ate�, tefsirinde böyle kadınların kâfir ve mü�rik kocalarıyla
ba�larının koptu�unu ve iddetini doldurduktan sonra kocalarından ayrılmı� olduklarını
açıklamı�tır.2
Ayrıca ayet, bazı Müslümanların Mekke’de kalan ama iman etmeyen
kadınlarının durumunu bildirmi�, mü’minlerin artık o kadınlarla i�leri kalmadı�ına
açıklık getirmi�tir. Ayet, Müslümanlarla evli kadınların inkâr edip kâfir tarafına
geçmesi ya da kâfirlerin Müslüman tarafına geçen kadınlarından mehirlerini geri
isteyebileceklerini de belirtmi�tir. Ayetin devamında mü�rik kadınlarla evlenmek ve
daha önce nikâh altında bulunanlarla da akdi sürdürmek yasaklanmı�tır.3 Bu
açıklamalara Ate�’in herhangi bir yorumu ya da eklemesi olmamı�tır.
Ayette bahsedilen, “kadınların imtihan edilmesi” konusu ise Ate� tarafından
�öyle açıklanmı�tır: “�mtihan, yemin ettirmek sureti ile kadının Müslüman olup
olmadı�ının sınanmasıdır.” �bn-i Abbas’tan gelen rivayetlere göre, Peygamberimiz
(s.a.v.) kadınlara önce kelime-i �ahadeti söyletmi�, daha sonra bir erke�e â�ık
olmaksızın ya da dünya menfaati için de�il sırf Allah ve elçisinin rızası için geldiklerine
dair Allah adına yemin ettirmi�tir. Ate�, bu imtihanın dı�ında, yürekten inanmanın
yalnız Allah tarafından bilinece�i ile açıklamasını noktalamı�tır.4
Tüm bu ayetlere bakıldı�ında, Kur’an’da Ehl-i Kitap kadınları ile -belli �artlar
dâhilinde- evlenilmesine izin verildi�i halde, Kitap Ehli erkeklere kız verme konusunda
bir açıklamanın olmadı�ını görürüz. Ate� bu konuyu �u �ekilde açıklamı�tır: “Allah’ın
elçisi devrinden beri Müslüman kadınların, ba�ka din mensuplarıyla evlenemeyecekleri
konusunda oy birli�i vardır. Ba�ka türlü de olamaz, çünkü �slâm tamdır. Tahrifata
u�ramı� di�er dinler eksiktir. Eksiklikten tama geçilir, ama tamdan eksi�e geçilmez.
Erkek ailenin reisidir. Nesil erke�e ba�lanır. Hıristiyan biriyle evlenen bir
Müslümandan do�acak çocuk Hıristiyan olur.”5
1 Mümtehine, 10. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IX, s. 387. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IX, s. 387–388. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IX, s. 389. 5 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 473; Ayrıntılı bilgi için bkz. Cafer Sadık Yaran, �slâm
ve Öteki Dinlerin Do�ruluk Kurtarıcılık ve Birarada Ya�ama Sorunu, �stanbul 2001, s. 261–263.
179
Son olarak Ate� kısa bir açıklamadan sonra, Müslüman kadının, gayrı müslim
erkekle evlenmesinin ümmetin �erefine aykırı oldu�u için, �slâm �eriatında bu tür
evlili�in haram ve batıl oldu�unu da sözlerine eklemi�tir.1
3.4.12. Ehl-i Kitab’ın Yiyeceklerinin Yenilmesi Meselesi
Ehl-i Kitap ile aynı ortamı payla�an Peygamberimiz ve ashabına, Kur’an-ı
Kerim’de Ehl-i Kitab’ın yiyeceklerinin helal olup olmadı�ı bildirilmi�tir.
“Bugün size iyi ve temiz �eyler helal kılındı. Kendilerine Kitap verilenlerin
yeme�i size helal, sizin yeme�iniz de onlara helaldir…”2
Ate�, ayetin Kitap Ehli’nin yiyeceklerinin Müslümanlara helal oldu�unu
bildirdi�ini, sadece domuz eti, akıtılmı� kan ve �arap gibi yiyeceklerin bunlar dı�ında
tutuldu�unu belirtmi�tir. Ate�, Kitap Ehli olmayanların kestiklerinin Müslümanlara
helal olmadı�ını, fakat kesilen etler dı�ında pi�irilen yemeklerin haram oldu�una dair
bir açıklama da yapılmadı�ını bildirmi�tir. Kesilen etin haram olması da hayvanların
Allah’tan ba�kası adına kesilmi� olmasından dolayıdır, demi�tir.3
Zaten Kur’an, En’âm 145, Nahl 115, Bakara 173 ve Mâide 3. ayetlerde
yenilmemesi gerekenleri bildirmi�tir. Ayrıca bu ayetler zaruret halinde haramlardan
yenilebilece�i hükmünü de içermektedir.
“Allah (size) sadece, ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve Allah’tan ba�kası adına
kesilen hayvanı haram kıldı. Ancak kim mecbur kalırsa (ba�kalarının haklarına)
saldırmaksızın, sınırı da a�madan (bunlardan) yiyebilir.”4
“Le�, domuz eti, Allah’tan ba�kası adına bo�azlanan, bo�ulmu� (tahta veya
ta�la) vurularak öldürülmü�, yukarıdan dü�mü�, boynuzlanmı� ve canavar parçalayarak
ölmü� olan hayvanlar –henüz canları çıkmadan kestikleriniz hariç- dikili ta�lar (putlar)
adına bo�azlanan hayvanlar… size haram kılındı…”5
Ate�, ayeti uzun ve detaylı bir �ekilde ele almı�tır. Ayette geçen meyte’nin yani
kesilmeden ya da avlanmadan öldürülmü� hayvanların, kanın ve domuz etinin niçin
yasaklanmı� olduklarını, zararlarına de�inerek açıklamı�tır. Ayrıca Kitab-ı Mukaddes’in
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 473. 2 Mâide, 5. 3 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 471; Ayrıntılı bilgi için bkz. Yaran, �slâm ve
Öteki…, s. 258-263. 4 Nahl, 115. 5 Mâide, 3.
180
birçok yerinde de alkollü içki içmenin ve domuz eti yemenin haram kılındı�ını ama bu
yasa�ın sonradan kaldırıldı�ını cümlelerine eklemi�tir.1
Allah’tan ba�kası adına bo�azlananlar konusunu açıklarken ise, “Hıristiyanların
�sa’nın adını anarak kestikleri yenilir mi yenilmez mi?” sorusuna, “Bu mesele ihtilaf
konusu olmu�tur” �eklinde bir açıklama yapmı�tır. Ebu Hanife, Malik ve �afiî’nin de
içinde bulundu�u bir grubun, �sa’nın adı anılarak kesilenlerin, Allah’tan ba�kası adına
kesilenler grubuna girece�ini savunduklarını ama bir ba�ka grubun da bu �ekilde kesilen
hayvanın haram olmadı�ını bildirdiklerini aktaran Ate�, “�htilaf nereden çıkmı�tır?”
sorusuna �öyle bir açıklama getirmi�tir:2
Mâide 5. ayette “Kendilerine Kitap verilenlerin yeme�i size helal, sizin
yeme�iniz de onlara helaldir” denilmektedir. Bu ayet, Bakara 173. ayeti tahsis etmekte
oldu�u gibi, o ayet de bunu tahsis etmektedir. O zaman mana, “Allah’tan ba�kasının adı
anılmadıkça Kitap Ehli’nin yeme�i size helaldir” �eklinde olabilece�i gibi, “Allah’tan
ba�kasının adı anılarak kesilenler haramdır, ancak Kitap Ehli’nin kestikleri hariç”
�eklinde de olabilir. ��te birinci görü�te olanlar, Hıristiyanların, �sa’nın adını anarak
kestikleri hayvanları haram saymı�lar; ikinci görü�te olanlar da, �sa’nın adı anılarak
kesilmi� olsa da Kitap sahiplerinin kestiklerini helal saymı�lardır.” Ate�, burada ikinci
görü�ü tercihe �ayan bulmu�, çünkü ayetin Arapların putlar adına kestiklerini
yasakladı�ını, Kitap Ehli ile ilgili olmadı�ını belirtmi�tir.3
Ehl-i Kitab’ın kestiklerinin yenmesi meselesine bu tartı�ma ile de�inen Ate�,
konu ile ilgili olarak, En’âm 118-121. ayetleri de aynı bilgiler do�rultusunda
yorumlamı�tır.4
“Kesilirken üzerine Allah’ın adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyiniz! Çünkü
o(nu yemek) yoldan çıkmadır…”5 Ate�, Allah adı anılmadan kesilen yemek fısktır, yani
Allah’a isyandır, diyerek “herhalde Mü�rikler, imanı zayıf bazı Müslümanlara
telkinlerde bulunarak, bu yasa�ı çi�netmek istemi�lerdir” açıklamasını yapmı�tır.6
Görüldü�ü gibi ayetler Kitap Ehli’nin kestiklerinin yenilmesi konusunu uzunca
ele almamı�, Ate� de ayetleri bu do�rultuda yorumlayarak, Ehl-i Kitab’ın kestiklerinin
yenilmesi konusundan ziyade “Haram Olan Etler” ba�lı�ı altında yasaklanan etlerin
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 458. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 283. 3 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 283. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 227–230. 5 En’âm, 121. 6 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 230.
181
özelliklerini ve niye yasak edildiklerine daha fazla de�inmi�tir. Ayrıca daha önceki
konularımızda de�inmi� oldu�umuz, �srailo�ullarına haram edilen etleri de bu ba�lık
altında incelemi�tir.1
3.4.13. �lahî Kitaplar ve Do�unun Kutsal Kitaplarında Hz. Muhammed’in
Müjdelenmesi
Zamanla tahrife u�rayan kutsal kitaplarda, Peygamberimizin ismine ve son
peygamber olaca�ına dair deliller mevcuttur. Kur’an ise Hz. Muhammed’in gelece�ini
di�er peygamberlere bildirmi�tir.2 Ate� bu konuya tefsirinde, A’râf 157 ve Saff 6.
ayetlerin açıklamasında de�inmi�tir. Daha derli toplu bir açıklama ise �slâm’a �tirazlar
ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar adlı eserinde mevcuttur.
Hz. Muhammed’in �srailo�ullarına müjdelenmesine Kur’an, Bakara 133. ayette
de�inmi�tir.3 Tevrat’ta bu müjde �öyle yer alır: “Allah’ın Rab, senin için aranızdan,
karde�lerinizden benim gibi bir peygamber çıkaracaktır, onu dinleyeceksin…”4
Tevrat’ın bu pasajında, Hz. Musa’nın �srailo�ullarına kendi aralarından ve
karde�leri arasından kendisi gibi bir peygamber gelece�inin müjdelenmesinden
bahsedildi�ini söyleyen Ate�, açıklamanın devamında, Hz. Musa’dan sonra gelen Hz.
�sa’nın yeni bir din getirmeyip sadece Hz. Musa’nın dinini düzeltmeye çalı�tı�ını
belirtmi� ve Hz. Musa’ya denk olarak bahsedilen peygamberin �srailo�ullarının kendi
aralarından de�il, karde�leri arasından çıkaca�ından bahsetmi�tir. �srailo�ullarının
karde�leri de, �smail soyundan gelen Kurey� kabilesi oldu�una göre bu peygamber Hz.
Muhammed’dir diyerek, pasajın açıkça Hz. Muhammed’i müjdeledi�ini bildirmi�tir.5
Di�er bir ayette Hz. Muhammed’in �ncil’de de müjdelendi�inden bahsedilir:
“Meryemo�lu �sa da: Ey �srailo�ulları, ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen
Tevrat’ı do�rulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir elçiyi müjdeleyici
1 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ate�, “Haram Olan Etler”, Kur’an Ansiklopedisi, C. VII, s. 326–340;
“Allah’tan Ba�kası Adına Kesilen Havyan”, Kur’an Ansiklopedisi, C. II, s. 485–488; Süleyman Ate�, Haram Kavramına Ça�da� Yakla�ımlar, �stanbul 2005, s. 223–240.
2 Bkz. Âl-i �mrân, 89. 3 Bkz. Bakara, 133; “… (Yakub) o�ullarına benden sonra kime kulluk edeceksiniz demi�ti. Onlar: Senin
ve ataların �brahim, �smail ve �shak’ın ilahı olan tek Allah’a kulluk edece�iz, biz ancak ona teslim olmu�uzdur, dediler.”
4 Tesniye, 18: 15–18. 5 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 242–243; C. III, s. 398–400.
182
olarak (geldim) demi�ti. Fakat (�sa’nın müjdeledi�i elçi) onlara apaçık deliller
getirince, ‘Bu apaçık bir büyüdür’ dediler.”1
Ate�, ayette geçen “Felemma caehum”daki zamiri, bazı kimselerin �sa’ya,
bazılarının da onun müjdeledi�i peygamber Ahmed’e götürdüklerini belirtir. Ate� de,
zamirin Hz. Ahmed’e gitti�inden bahseder ve açıklamasına �öyle devam eder: “Zaten
Hz. �sa’nın �srailo�ulları ile konu�up, onlara Ahmed’i müjdeledikten sonra ‘�sa gelince’
demesi uygun de�ildir. Çünkü �sa gelmi�tir. Onun gelmesi beklenmemektedir. Gelmesi
beklenen Ahmet’tir.”2 �ncillerde geçen Ahmed adının muhakkak o zamanki �ncillerde
var oldu�unu bildiren Ate�, aksi halde o dönemdeki Hıristiyanların bu ayeti duyunca
reddetmesi gerekti�ini ama böyle bir durumun olmadı�ını da belirtir.3
Barnaba �ncil’inde Ahmed adı yerine, övülen, yüksek ahlak sahibi anlamında
“Faraklit” kelimesi kullanılmı�tır.4 Faraklit �efaatçi olarak da tercüme edilmi�tir ki, bu
da Resulullah’ın bir sıfatıdır. Bazı Hıristiyanlara göre de hakkı batıldan ayıran demektir
ve bunun aslı da Faruk olup, “lît” tahkik ve tekid ifade eder. Bu suretle Faraklit (Furkan
sahibi) olur, bu sıfat da Resulullah’ın isimlerinden biridir. Günümüz �ncillerinde
Faraklit yerine Arapça tercümelerde Muazzî, Türkçelerde teselli edici ifadeleri
kullanılmı�tır.5
Ate�’in önemle üzerinde durdu�u bir nokta, Hz. Peygamberin adının Ahmed
olmadı�ı, onun bu ad ile ça�rılmadı�ı hususudur. Bu ad Ate�’e göre, muhtemelen Hz.
Muhammed’in sıfatı olup, ona kendi döneminden sonra verilmi�tir.6
Gelece�i müjdelenen peygamber ile ilgili pasajlar bugünkü �ncillerde de �u
�ekilde mevcuttur: “E�er beni seviyorsanız, emirlerimi tutarsınız. Ben de babaya
yalvaraca�ım ve size ba�ka bir tesellici, hakikat Ruhunu verecek”7, “Artık sizinle çok
�ey konu�mayaca�ım, çünkü bu dünyanın reisi geliyor ve ben de onun hiçbir �eyi
1 Saff, 6. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IX, s. 414. 3 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IX, s. 416. 4 Faraklit kelimesinin Yuhanna’da kullanılı�ı ve etimolojik tahlili konusu için bkz. Osman Güner,
Resulullahın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, s. 151–156; Mehmet Paçacı, “Kur’an’ı Kerim I�ı�ında Vahiy Gelene�ine-Kitab-ı Mukaddes Ba�lamında- Bir Bakı�”, �slâmî Ara�tırmalar, C. V, Sa. 3, s. 186–188.
5 Bkz. Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 341–342. 6 Ate�, “�sa” , Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 240. 7 Yuhanna, 14: 16–17.
183
yoktur…”1, “…Benim gitmem sizin için hayırlıdır, çünkü gitmezsem Tesellici size
gelmez, fakat gidersem, onu size gönderirim.”2
Apokrif sayılan Barnaba �ncilinde de Hz. Muhammed’in gelece�i
müjdelenmi�tir.3 Fakat bu �ncil’de Muhammed adı kullanılmı�tır. Ate�, büyük ihtimalle
Müslüman olan Arap asıllı birisinin ustalıkla Muhammed ismini Barnaba �ncili’ne
soktu�unu �brahim Müteferrika’nın “Risale-i �slâmiyye” adlı eserinden nakletmi�tir.4
Konu ile ilgili olarak, Müslüman olan bir rahibin görü�lerine de tefsirinde yer vermi�tir.
Konumuzu toparlayacak olursak Ate�, Tevrat ve �ncil’de son peygamberin
vasıflarından üstü kapalı �ekilde bahsedildi�ini ve Hz. �sa’nın hak dini tamamlayıp,
güçlendirecek bir elçiyi müjdeledi�ini bildirmi�tir. Ate�, “Bu sözler gerçekten Hz.
�sa’nın sözleri ise, bunların, ahir zaman peygamberine i�aret oldu�unu söylemek biraz
kendi kafamızda bulunan öncel dü�ünceleri okumak gibi olmaktadır. Çünkü bu sözlerde
�sa kendi çevresine ve �akirtlere hitap ederek, kendi gidi�i ile Tesellici’nin gelip,
misyonunu tamamlayaca�ını söylemektedir. Bu Tesellici’nin hemen �sa’nın ardından
onun ya�adı�ı toplum içine gelece�i anla�ılır. Hz. �sa’nın kastı asırlar sonra gelecek bir
peygamber de�ildir. Çünkü o, peygamber “size gelecek” demi�tir. Ayrıca bahsedilen
Tesellici asırlar sonra gelecek olsaydı, Hz. �sa’nın hitap etti�i toplumu göremezdi”
demi�tir.5
Ate�, Yahudi ve Hıristiyanlara, Hz. Muhammed’in vasıflarının Kur’an’da
bildirildi�ini söylemi�tir.6 Daha sonra, Kitap Ehli’nden bazı kimselerin, Kur’an’ın Allah
katından gönderildi�ine inandıklarını ve bundan sevinç duyduklarını belirten ayetlerin
varlı�ından da bahsederek cümlelerini noktalamı�tır.7
Konumuz Ehl-i Kitap olmasına ra�men, Ate�’in “Do�unun Kutsal Kitaplarında
Muhammed’e ��aretler” ba�lı�ı altında verdi�i bilgilere de de�inmek istiyoruz. Ate�, bu
bilgileri 1962 yılında Ankara �lahiyat Fakültesi’nde, hocası Muhammed Hamidullah’ın
dersinde aldı�ı notlardan aktardı�ını söylemi�tir.
1 Yuhanna, 15: 26. 2 Yuhanna, 16: 7; ayrıca bkz. 14: 15, 25–26, 29–31; 16: 4–14. 3 Bkz. Barnabas �ncili, �ngilizceden Çev. Mehmet Yıldız, Önsöz ve Notlar, Ali Ünal, ty. s. 196,
“…Fakat senin dinin dü�meyecek. Muhammed, onun kutlu adıdır.” s. 296, “Havariler kar�ılık verdiler: Ey muallim sözünü etti�iniz, bu dünyaya gelecek ki�i kim olacak? �sa kalp co�kusuyla cevap verdi: O, Allah’ın elçisi Muhammed’dir.”
4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IX, s. 415–416. 5 Ate�, “�sa” , Kur’an Ansiklopedisi, C. X, s. 239–240 6 Bkz. A’râf, 157. 7 Bkz. Kasas, 52–53; �srâ, 107–108; En’âm, 114; Ahkaf, 10; Rad, 36; Âl-i �mrân, 159; Nisa, 162; Mâide,
83–84.
184
Bu notlara göre, Zerdü�t’ün kitabı “Zend-Avesta”da, “Övgülere lâyık ve herkes
için rahmet isminde bir put kırıcı gelecek” denmektedir. Burada övülmü�, Hz.
Muhammed’in ismine, herkes için rahmet sıfatı da Rahmeten li’l âlemîn olu�una
delalettir. Ayrıca Brahmanizm’in kutsal kitaplarından müte�ekkil külliyatının adı
“Purana” yani “Eski Yazılar”dır. Kur’an �uara 196. ayette, “O zuburu’l evvelinde (Eski
Yazılar’da) vardır” denilmi�tir. Yani Kur’an Purana’ya i�aret eder. Purana’ya göre
Allah yeryüzüne on defa inecektir. Sonuncusunda sava�çı olarak zuhur edecek, babası:
“Allah’ın kulu (Abdullah)”; annesi, “Güvene layık (Âmine)” olacaktır. Vedalarda ise bu
sava�çı, kumlar diyarında do�acak (yani Mekke), vatanını terk edip kuzeye iltica edecek
(hicret), bu zat deve sahibi hikmetli bir ki�i olup, yapaca�ı iki büyük sava�ın birinde,
300 sava�çı (Bedir Sava�ı), di�erinde 10 bin sava�çısı olacaktır (Mekke’nin Fethi).
Ayrıca gö�e de�en arabası olaca�ından, yani Miraç’tan da bahsedilmi�tir.1 Görüldü�ü
gibi, di�er dinler de bir kurtarıcı beklentisi içindedir ve bahsedilen bu kurtarıcının
özellikleri Hz. Peygambere uymaktadır.
3.4.14. Ehl-i Kitab’ı Dost ve Veli Edinmeme
Kur’an, Müslümanların Ehl-i Kitapla olan ili�kilerine net açıklamalar getirmese
de, do�rudan ya da dolaylı olarak Ehl-i Kitab’ı dost ve sırda� edinmeyi yasaklamı�tır.
“Ey inananlar! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar birbirlerinin
dostudurlar. Sizden kim onları dost tutarsa, o onlardandır...”2
Ehl-i Kitab’ı dost edinmeyi yasaklayan bu ayeti Ate� detaylıca be� sayfada
açıklamı�tır. Ayetin ini� sebebi olan birçok rivayeti çe�itli tefsir kaynaklarından
alıntılarla aktarmı� ve kendi görü�leri ile de konuyu zenginle�tirmi�tir.
Ate�’e göre, bu ayet Yahudilerin bir kitle olarak Medine’de bulundukları sırada
inmi�tir. Ayet Müslümanlara kar�ı sava�an Yahudi ve Hıristiyanları dost ve veli
edinmemeyi emretse de, Müslümanlarla sava�mayan gayri müslim ve mü�riklerle
ittifaka bir engel getirmemi�tir. Çünkü Peygamberimiz Medine’ye gelen Yahudilerle
ittifak yapmı�tır. Ate�, Müslüman bir toplumun gayri müslimlerle dost olmasının bir
sakıncası olmadı�ının ama bu dostlu�un ba�ka Müslümanlara zarar vermesi durumunda
haram sayılaca�ına da de�inmi�tir. Mesela Peygamberimiz, Medine Yahudileriyle
dı�arıdan gelecek bir saldırıya kar�ı ortak savunma ittifakı yapmı�, bunun da
1 Bkz. Ate�, �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, s. 351–352. 2 Mâide, 51.
185
Mümtehine 8. ve 9. ayetlerde belirtildi�ini söylemi�tir. Ate� bu ayetlerde gayri
müslimlerle ittifakın men edildi�i konusundan ziyade, �slâm’ın barı� dini olmasının
önemine de�inmi�tir.1
Bu konuda incelenmesi gereken di�er bir ayet de �udur: “�nsanlar içerisinde,
inananlara en yaman dü�man olarak Yahudileri ve (Allah’a) ortak ko�anları bulursun.
�nsanların sevgice en yakınları da ‘Biz Hıristiyanız’ diyenleri bulursun. Çünkü onların
içlerinde ke�i�ler ve rahipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar.”2
Ate�, ayetin Yahudi ve mü�riklerin �slâm’ın azılı dü�manları oldu�unu
bildirdi�ini söylemi�tir. Mü�rikler �slâm’ın ba�langıcından Huneyn Sava�ı’na kadar
Müslümanlara dü�manlık etmi�lerdir. Yahudiler ise, dünya menfaatleri, siyasal ve
ekonomik güç kaybı sebebiyle mü�rikleri Müslümanlara kar�ı kı�kırtmı�, yaptıkları
ittifakı bozmu�, mü�rik ve münafıklarla bir olup �slâm’a zarar vermeye çalı�mı�lardır.
Hıristiyanların durumu ise biraz farklıdır. Onlar, Hz. �sa’nın telkinleri ile dünyaya fazla
önem vermemi�tir. Ate�’in açıklamalarına göre, bazı ke�i� ve rahiplerin telkinleri ile de
Hıristiyanlar Müslümanlara dostça davranmı�tır. �çlerinden gelen heyetler
Peygamberimiz ile görü�üp, Kur’an dinlemi�, bunlardan bazıları dinlerinde kalmı�,
bazıları da Hz. Muhammed’i peygamber olarak kabul etmi�tir. Bu grup Necran
Hıristiyanlarıdır. Hz. Muhammed Hıristiyanların, kendi mescidinde, Hıristiyan usulüne
göre ibadet etmelerine de müsaade etmi�tir.3
Kur’an, Hıristiyan ve Yahudilerden dü�man olanları açıkladıktan sonra, Kur’an’ı
dinleyip, a�layan gerçe�i gören Kitap Ehli’nden de bahsetmi�tir: “Elçi’ye indirilen
(Kur’an)’ı dinledikleri zaman, tanıdıkları gerçeklerden dolayı gözlerinin ya�la dolup
ta�tı�ını görürsün. Derler ki: Rabbimiz, inandık, bizi �ahitlerle beraber yaz!... Bu
sözlerden dolayı Allah onlara, altlarından ırmaklar akan, ebedî kalacakları cennetler
verdi...”4
Ate�, ayette bahsedilen gurubun �bn Kesîr’in tefsirine göre Habe�istan
Hıristiyanları oldu�unu aktarmı�tır. Ate� bu grubun �am tarafından gelen Hıristiyanlar
da olabilece�ini savunmu�, gerekçe olarak da Kur’an’ı dinleyip, anladıklarına göre bu
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 13–14. 2 Mâide, 82. 3 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 46-47. 4 Mâide, 83-86.
186
grubun Süryânî –Ârâmî gibi Arap soyundan bir Hıristiyan heyeti olma ihtimaline i�aret
etmi�tir.1
“Mü’minler, inananları bırakıp kâfirleri dost edinmesin. Kim böyle yaparsa
Allah ile bir dostlu�u kalmaz. Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden ) korunmanız,
ba�ka (�erlerinden korunmak için dost gözükebilirsiniz). Allah, sizi kendisin(in
emirlerine kar�ı gelmek)den sakındırır. (Sakın hükümlerine aykırı davranarak,
dü�manlarını dost tutarak O’nun gazabına u�ramayın: çünkü ) dönü� O’nadır.”2
Bu ayet kâfirleri dost edinmeyi yasaklamı�tır ama ayet Yahudileri de içine
alması sebebiyle konumuzla ilgilidir. Ate�, ayetin indirili� sebeplerini Kurtubî’ye
dayanarak dört ba�lık altında ele almı�tır:
1- Birinci rivayete göre bazı Müslümanlar Yahudiler ile dostluklarında
samimilerdi. Di�er Müslümanlarca uyarılsalar da onları dikkate almadılar.
2- Ayet Abdullah ibn Ubeyye ve adamları hakkında inmi�tir. Müslümanların
sırlarını Yahudilere ta�ıyan bu kimseler Yahudilerin zafer kazanmasını istiyorlardı.
3- Ubâde ibn es-Sâmit’in Yahudiler arasında dostları bulunmaktaydı. Hendek
Sava�ı’nda Ubâde, “Ya Resulallah, Yahudiler içinde be�yüz adamın var, onların da
benimle beraber dü�mana kar�ı sava�malarını istiyorum” demesiyle ayet inmi�tir.
4- Son olarak, ashabından Hâtib ibn Ebî Beltea, Mekke fethinin hazırlıklarını
Kurey�’e bildirmeye te�ebbüs edince bu ayetler inmi�tir.3
Ate� 4. rivayetin ayetin siyakına uymayaca�ını çünkü bu rivayetin Mümtehine 1.
ayet sebebiyle anlatıldı�ını söylemi�tir. Ayetin ini� sebebini Ate�, Yahudilerin de zaman
zaman katıldı�ı Necran Hıristiyanları ile Hz. Peygamber arasında geçen uzun
münaka�alar olarak açıklamı�tır. Yüce Allah bu ayetle Ehl-i Kitap olan Yahudilerin
küfürlerini ve peygamberlere saldırılarını açıklamı� ve Müslümanların böyle toplumlara
sır vermeyip, ihtiyatlı davranmalarını istemi�tir. Ayrıca ayetin Müslüman olan ve
olmayan toplumlarla ili�kiler konusuna iki prensip getirdi�ini bildiren Ate�, bunu �öyle
açıklamı�tır:
1- Müslüman olmayanlarla ili�kilerde ihtiyatlı olup sadece Müslümanları
gerçek dost bilmek,
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 47. 2 Âl-i �mrân, 28. 3 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 33.
187
2- �artlara göre, gerekirse �erlerinden korunmak için onlarla iyi geçinmek ama
onları ba� tacı etmemek.1
Konu ile ilgili olarak Tevbe 23., Mücadele 22. ve Mümtehine 1. ayetleri de göz
önünde bulundurmalıyız, diyen Ate�, ayet meallerini bu konuyu açıklarken zikretmi�tir.
Ayrıca Nisâ 138-139., 144. ve Mâide 51. ayetin de münafık ve kâfirlerle dostlu�u
yasakladı�ını belirten Ate�, bu ayetlerin Müslümanların o zamanki stratejik
durumlarıyla yakından ilgisinin oldu�unu belirtmi�tir.2
�ttifaklar kar�ılıklı menfaatlere dayanır diyen Ate�, “anla�ma yapıp iyi geçinmek
ba�ka �ey, dost tutmak ba�ka �ey” demi� ve bu cümlesine Mümtehine 8. ayette geçen,
“Ancak onlardan korunmanız ba�ka” ayeti ile açıklık getirmi�tir. Bu ayetten takiyye
hükmü çıkarıldı�ından bahseden Ate�, bazı müfessirlere göre zayıf oldukları bazı ülke
ve zamanlarda Müslümanların kâfirlere kar�ı ya da Müslümanlara kar�ı takiyye
uygulayabilece�ine hükmedenler oldu�undan bahsetmektedir. Taberî ve Hazin ise,
kâfirleri kendilerine dost edinme hususunda takiyye olmayaca�ını belirtmi�tir.3
Ate�, ayetin kâfirlerin davranı�larını kastetti�ini, bu sebeple buradan
Müslümanların birbirlerine kar�ı takiyye ile hareket edecekleri anlamı çıkarmanın uzak
bir te’vil oldu�u yorumunu yapmı�tır.4
“Ey inananlar! Kendinizden ba�kasını kendinize dost edinmeyin, onlar sizi
bozmaktan geri durmazlar. Size sıkıntı verecek �eyleri isterler. Onların a�ızlarından
öfke ta�maktadır. Gö�üslerinde gizledikleri kin ise daha büyüktür. Dü�ünürseniz, size
ayetleri açıkladık. ��te siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, hâlbuki onlar sizi
sevmezler. Kitabın hepsine inanırsınız. Onlar sizinle kar�ıla�tıkları zaman ‘inandık’
derler, ama kendi ba�larına kaldıklarında size kar�ı öfkeden parmak uçlarını
ısırırlar...”5
Bazı müfessirler bu ayetlerin münafıkları kastetti�ini söylese de, Ate�’e göre
ayette candan dost tutulması yasaklanan grup Yahudilerdir. Samimi olmayanların
dostlu�unun özellikle askerî açıdan sakıncalı oldu�unu, Müslümanların dostunun ancak
Müslümanlar olması gerekti�ini Nisâ 144. ve Mâide 51. ayetlere göre belirten Ate�,
Müslüman olmayan, zeki bir genci katiplik için Hz. Ömer’e önerenler oldu�unu ama
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 32–33. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 34. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 35–36. 4 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 36. 5 Âl-i �mrân, 118–119.
188
Hz. Ömer’in “Müslümanlardan ba�kasını kendime dost mu edineyim?” dedi�ini �bn
Kesîr’den aktarmı�tır.1
Ate�, ilim ve sanat konusunda ise herkesten faydalanılması gerekti�ini
cümlelerine ekleyerek, Peygamberimizin, hikmeti, mü’minin yiti�i sayıp nerede
bulunursa alınmasını emretti�ini de belirtmi�tir.2
Mümtehine suresinde de belirtildi�i gibi, “Allah sizinle din u�runda
sava�mayana ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara adil
davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah adaletli olanı sever. Allah yalnız sizinle din
u�runda sava�anları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım
edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa i�te zalimler onlardır.”3
Ayetten de anla�ılaca�ı üzere Müslümanlar kimseye durduk yere dü�man olmamalıdır.
Ayrıca Bakara 190, 256 ve Mümtehine 8-9. ayetler ile Müslümanların kendilerine
saldırmayanlara saldırmaları yasaklanmı�tır. Ate�, bu bilgilerden sonra ayetlere göre
Müslüman olmayan toplumların dört grupta incelenebilece�ini belirtmi�tir. Bunlar:
1- Müslümanlara saldıran veya vaktiyle saldırıp kötülük etmi�, yaptıklarını telafi
etmedikleri gibi hala da saldırıya devam eden veya fırsat kollayan dü�manlar,
2- Müslümanların müttefiki olan gayri müslimler,
3- Tarafsız olan gayri müslimler,
4- Sava� sonucu cizye kar�ılı�ında Müslümanların egemenli�ine tabi olan gayri
müslimler.
Ate�, bu dört gruptan sadece birinci gruba saldırılabilece�ini, çünkü bunun
adaletin gere�i ve nefsi savunmanın prensibi olup, gasp edilen hakların geri alınması
gerekti�ini söylemi�tir. Di�er �artları ta�ıyan gruplara saldırmanın zulüm oldu�u
gerekçesi ile yasaklandı�ını belirten Ate�, “Allah zalimleri sevmez”4 ayetini konuya
örnek göstermi�tir.5
Bu konuda de�inilmesi gereken bir mevzu da Ate�’in bildirdi�ine göre bazı
müfessirlerin Mümtehine 8. ayetin Tevbe 5. ayet ile neshedildi�ini söylemesidir.
“Haram ayları çıkınca (Allah’a) ortak ko�anları nerede bulursanız öldürün, onları
yakalayın, hapsedin ve her gözetleme yerinde oturup onları bekleyin. E�er tevbe
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 100. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. II, s. 101. 3 Mümtehine, 8–9. 4 Âl-i �mrân, 140. 5 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IX, s. 385; Ayrıntılı bilgi için bkz. Ate�, “Dostluk
Karde�lik”, Kur’an Ansiklopedisi, C. V, s. 274–295.
189
ederler, namazı kılarlar, zekatı verirlerse yollarını serbest bırakın. Çünkü Allah
ba�ı�layan, esirgeyendir.”1 Ate�, Taberî’ye göre bu görü�ün bir anlamı olmadı�ını ve
Tevbe suresinin, bu ayetin Müslümanlara saldıran mü�rikler hakkında oldu�unu,
Mümtehine 8. ayetin ise tarafsızlar hakkında oldu�unu aktarmı�tır. Yani açıklamaya
göre Ate�, Taberî’nin “ayet mensuhtur demenin bir anlamı yoktur” sözlerine tefsirinde
yer vermi�tir.2
Sonuç olarak diyebiliriz ki, yasaklama getiren ayetler, Ehl-i Kitab’ı istenmeyen
grup ilan etmemi�, sadece onlarla kurulacak askerî ve siyasî ili�kilerde ihtiyatlı
davranılması konusunu açıklı�a kavu�turmu�tur. Konu ile ilgili birçok hadis de
mevcuttur.3
3.4.15. Hıristiyanlı�ın Di�er Dinlere Bakı�ı
Hıristiyanlar, �sa’nın Ferisî gelene�ine göre yeti�mi� bir Yahudi olmasından
dolayı Yahudili�e birinci derecede önem vermektedirler. Ayrıca Hıristiyanlık,
Yahudili�in iptal edilip seçilmi�li�in Kilise’ye geçti�ini iddia etmesine ra�men, Yahudi
kutsal metinlerini kendi kutsal metinleri olarak benimsemektedir. Bu bilgiler
do�rultusunda Hıristiyanlı�ın Yahudili�e bakı�ını çatı�ma ve uzla�ma dönemi olarak iki
ba�lık altında inceleyebiliriz.4
Çatı�ma dönemine çok kısa de�inecek olursak, ilk dönem Yahudilerinin, �sa
ö�retilerine gösterdi�i sert tutum, Kilise’nin Yahudilere bakı�ını olumsuz etkilemi�tir.
Kilise bu dönemde Haç’a gerilenin Nasıralı �sa oldu�una, seçilmi�li�in Yahudilerin
günahları sebebiyle Kilise’ye geçti�ine karar vermi�tir. Ayrıca �sa’yı Haç’a
germelerinden dolayı Tanrı’nın cezasına maruz kalan �srailo�ullarının Kutsal
Mabedlerinin yıkıldı�ını ve son olarak Pavlus’un tasarrufuyla Yahudi �eriatının
neshedildi�ini benimsemi�lerdir.5
Uzla�ma döneminde ise, Hıristiyanların Yahudilere II. Dünya Sava�ı’nın sonuna
kadar süren baskıcı tutumu ve �srail Devleti’nin kurulmasını önleme çabaları göze
çarpmaktadır. Fakat buna ra�men 1948’de kurulan �srail Devleti, Kilise’nin kendi
tutumlarını yeniden gözden geçirmesine sebep olmu�tur. 1965’te hazırlanan 1 Tevbe, 5. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IX, s. 385–386. 3 Ayrıntılı bilgi için bkz. Mirza Tokpınar, Hadislere Göre Yahudi ve Hıristiyanlara Uymak, �stanbul
2003. 4 Bkz. Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Di�er Dinler, s. 125. 5 Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Di�er Dinler, s. 126–129.
190
Hıristiyanlıkla ilgili ilk resmî doküman olan Nostra Aetate’de di�er din mensuplarından
Yahudilerin durumuna detaylıca yer verilmi�tir.
Bu dokümanda Kilise’nin Yahudilerle olan tarihî ba�ı ve ortak mirasından söz
edilmi�, Pavlus’un mektuplarına atıfta bulunularak Yahudilerin �ncilleri kabul etmeseler
de Tanrı’nın sevgili kulları oldukları hatırlatılmı�tır. Yuhanna �ncilinde bulunan ve
Yahudileri �sa katili olmaları sebebiyle lanetleyen pasajların da sadece o dönemdeki
Yahudileri kapsadı�ı savunularak ifade yumu�atılmı�tır.1
Hıristiyanlıkla �slâm arasında tarihsel bir ba�ın bulunmaması sebebiyle
Hıristiyanların �slâm’a bakı�ı oldukça farklıdır. Bu iki din arasında “Seçilmi�lik mirası,
Mesihlik ve Tanrı Katilli�i” gibi problemler ya�anmamı�tır.
Hıristiyanlarla Müslümanlar arası ilk diyalog, Hz. Muhammed’in Necranlı
Hıristiyanlarla yapmı� oldu�u görü�medir. �lk ciddi çatı�ma ise, Müslümanların
Hıristiyan topraklarına girmeleri ile ba�lamı�tır. Hıristiyanlar Müslümanlı�ı ilk
zamanlarda Hıristiyanlı�a ait heretik bir mezhep sayarak pek ciddiye almamı�lar, ama
kar�ılarında farklı bir inanç sistemi görünce bu hatalarını anlayarak hemen savunmaya
geçmi�lerdir. Fakat bu savunma ilmî anlamdan ziyade, �slâm’a çirkin saldırılar �eklinde
olmu�tur. �slâmî inanç bile bile çarpıtılmı�, �slâm kılıç dini olarak takdim edilmi�,
özellikle Hz. Muhammed’in ki�ili�ine ve özel ya�amına iftiralarda bulunulmu�tur.2 Bu
esnada heretik bir akım sayılan �slâm, Hıristiyanlardan intikam almak için �sa’nın can
dü�manı olan �eytan tarafından Hz. Muhammed’e kurdurulmu� sahte bir din olarak da
yorumlanmı�tır.3
Müslüman inanç ve ibadetlerinden ilk defa II. Vatikan Konsili’nde
bahsedilmi�tir. 1964’te kabul edilen Luman Gentium’da Müslümanlar için �öyle
denilmi�tir: “Kurtulu� planı, Yaratıcıyı kabul edenleri de kapsar. Bunların ba�ında
Müslümanlar gelir. Onlar, �brahim’in imanını payla�ırlar. Bizimle birlikte tek ve
ba�ı�layıcı, hüküm gününde insanları yargılayacak olan Tanrı’ya ibadet ederler.” Bu
ifade 1965’te Nostra Aetate’de daha da geni�letilerek, Müslümanların tek Tanrı’ya
ibadet etmeleri, �sa ve annesine saygı gösterip, onları anmaları övgüye layık
1 Bkz. Yuhanna, 19: 6; Romalılar, 11: 28–29. 2 Bkz. Montgomery Watt, Günümüzde �slâm ve Hıristiyanlık, Çev. Turan Koç, �stanbul 2002, s. 20–22;
Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Di�er Dinler, s. 147–149. 3 El-Fadl �elek, “Ba�lamayan Diyalog”, Çev. Kadir Albayrak, Ç.Ü.�.F.D. Sa. 1, Adana 2001, s. 279–280.
191
bulunmu�tur. Fakat bunların eksik tarafı �slâm’ın �brahimî bir din oldu�unun kabul
edilmemesidir.1
Lumen Gentium’a göre, Kurtulu� planı, “Yaratıcıyı kabul edenleri de kapsar”
ifadesi, Müslümanları kurtulu� planına dâhil etse de, bu onların kendi �slâm inançları
içinde kalarak kurtulabilecekleri anlamına gelmemektedir. Bu sebeple Müslümanlar,
Hıristiyanlı�a davet edilerek kurtarılması gereken halklar arasında de�erlendirilmi�tir.2
1983’ten itibaren Rahip Race’in sınıflandırmasına göre, Hıristiyanların di�er
dinsel gelenekler ve onların taraftarlarına yönelik tutumları; dı�layıcılık, kapsayıcılık ve
ço�ulculuk olarak üç grupta ele alınmı�tır.
Bu sınıflandırmada dı�layıcılık anlayı�ına göre, Hıristiyanlık dı�ındaki tüm
dinsel gelenekler hatalı oldukları için geçersizdirler. Kapsayıcılık ise, di�er dinsel
gelenekleri tamamen dı�lamaz, onların �sa’ya yakınlık ve uzaklık derecesine bakar ve
�sa’ya gizli imanı �art ko�ar. Kısacası kurtulu� için tek din vardır, o da Hıristiyanlıktır,
ancak bu çe�itli �ekillerle di�er dinlerde de mevcuttur. Son görü� olan ço�ulculu�a göre
de, Hıristiyanlık ya da �sa-Mesih Hıristiyanlar için nasıl kurtulu� vasıtası ise di�er dinsel
gelenekler de Hıristiyan olmayanlar için kurtulu� vasıtasıdır. Tek kurtulu� vasıtası �sa-
Mesih de�ildir.3
Görüldü�ü gibi Kur’an’ın Ehl-i Kitap sayıp bazı haklar verdi�i Hıristiyanların
�slâm’a bakı� açısının ilmî ve objektif oldu�unu söyleyemeyiz.4 Hıristiyanlarca �slâm,
günümüz dünyasında sava� ve terör ile özde�le�tirilerek, Müslüman ismi “terörist,
insafsız, ho�görüsüz, zalim vb.” anlamlar ile kullanılmaktadır. Esasen bu bakı� açısı
Hıristiyan kimli�inin devamlılı�ını temin etme ve ona yönelik tehditlerle mücadele
arzusuna indirgenebilir.5
1 Bkz. Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Di�er Dinler, s. 153–158. 2 Ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmet Aydın, Monologdan Diyaloga: Ça�da� Hıristiyan Dü�üncesinde
Hıristiyan-Müslüman Diyalogu, Ankara 2001, s. 75–120; Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Di�er Dinler, s. 158.
3 Bkz. Aydın, Monologdan Diyaloga, s. 90–115. 4 Ayrıntılı bilgi için bkz. Harman, “Hıristiyanların �slâm’a Bakı�ı”, Asrımızda Hıristiyan-Müslüman
Münasebetleri, s. 95–110. 5 Ayrıntılı bilgi için bkz. Asım Yapıcı-Kadir Albayrak, “Ötekini Algılama Ba�lamında Dinî Gruplar
Arası �li�kiler”, Ba�lamayan Diyalog, Adana 2004, s. 36–40.
192
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
“CENNET K�MSEN�N TEKEL�NDE DE��LD�R” TARTI�MALARI
Konumuzun akı�ı içerisinde Kur’an’da Ehl-i Kitap’tan olan Yahudi ve
Hıristiyanlardan bahseden ayetlerin “Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri”ndeki yorumuna
de�indik. Belli konular üzerinde yo�unla�arak Ate�’in bu konudaki fikirlerini
aktarmaya çalı�tık. Bu son bölümde ise Ate�’in önemle üzerinde durdu�u, Ehl-i
Kitab’ın cennete gidip gitmeyece�i konusunu ele alaca�ız. Bu konuda Ate�’in bazı
ayetlere getirmi� oldu�u yorumlara ve bu yorumlara yapılan ele�tirilere de de�inece�iz.
Ehl-i Kitap terim olarak Müslümanlar dı�ındaki kutsal kitap sahibi din
mensupları için kullanılmaktadır.1 Ate� ise eserlerinde Ehl-i Kitap’tan ziyade “el-Kitab”
ile bahsedilen Kitap’ın hangisi oldu�unu açıklamı�tır. Burada Ate�’in Kitap, Ehl-i Kitap
ve �slâm kavramlarından ne anladı�ı önem arz etmektedir. Ate�’e göre, “Kur’an’da
özellikle ‘el-Kitab’ �eklinde tarifli olarak anılan Kitap ile kasıt Kur’an’dan önce
Musa’ya verilmi� olan Tevrat’tır. Çünkü Kur’an Kitap olarak indirilmemi�tir. Ama
Kur’an’ın ifadesine göre, Tevrat Musa’ya yazılı levhalar halinde verilmi�tir.2 Bu
açıklamanın ardından Ate�, Musa’ya verilen Kitab’a, el-Kitab denildi�i gibi temel
Kitap’ın içeri�i olarak Hz. Muhammed’e indirilene de Kitap denildi�ini3 belirtmi�tir.4
Ate�, tefsirinde ve kaleme aldı�ı di�er eserlerinde “Kur’an’ın �lahî Kitaplara
Bakı� Açısı” ya da “Kur’an’ın Kendinden Önceki Kitapları Tasdiki” ba�lıkları altında
Kur’an ve di�er ilahî kitapların durumunu da incelemi�tir.
Ate�’e göre, Kur’an Allah’ın birli�ini kabul eden, ahirete inanan ve salih
amelleri bulunan tüm insanları cennetle müjdelemi�tir. Ate�, “Kur’an’ın kendi ifadesine
göre Kur’an, kendisinden önceki kitapları nâsih (ortadan kaldırıcı) de�il, musaddik
(do�rulayıcı) ve müheymin (koruyup kollayıcı) olarak gelmi�tir” diyerek, Kur’an’ın
1 Bkz. Kaya, “Ehl-i Kitap”, TDV�A., C. X, s. 516; Ignaz Goldziher, “Ehl-i Kitap”, �slâm Ansiklopedisi,
C. IV, �stanbul 1977, s. 208. 2 Bkz. A’râf, 145; �srâ, 2; Kasas, 43, 52; Hûd, 110; Fusssilet, 41; Mü’minûn, 49; Secde, 53; Bakara, 53,
87, 92, 121, 146; En’am, 20, 89, 154; Saffat, 117; Enbiyâ, 48; Hadid, 16; Tevbe, 29; Casiye, 16; Müddessir, 31; Âl-i �mrân, 19-20, 186-187; Nisâ, 47, 31; Beyyine, 4; Mâide, 5.
3 Bkz. Nisâ, 136; A’râf, 145; Zümer, 41; Fussilet, 1-3, 44-45; Mü’min, 53-54. 4 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajına Ça�rı Yeniden �slâm’a I, s. 20–
28.
193
daha önceki ilahî Kitab’ı do�ruladı�ını ve onlara uygun oldu�unu da birçok ayet ile1
örneklendirmi�tir.2
Bu açıklamaları ile tartı�ma konusu olan Ate�, “Kur’an’ın önceki ilahî kitapları
neshetti�i, o kitapların mensuplarının, Hz. Muhammed’in getirdi�i �ekliyle Müslüman
olmadıkça ibadetlerinin Allah katında kabul görmeyece�i söylenemez, bu Kur’an’ın
açık ifadesine terstir” demi�tir.3 ��te bu açıklamalar “Cennete Kim Girer?”
tartı�malarına zemin hazırlamı�tır. Süleyman Ate� ise bu konu ile ilgili olarak, tüm ilahî
dinlerdeki ruh birli�ine sıkça de�inerek konuyu açıklama yolunu seçmi�tir. Özellikle
peygamberlerin mesajlarının dil bakımından ayrı olsa da, anlam ve ruh bakımından bir
oldu�una de�inmi� ve tüm dinlerin temel prensibinin Allah’a ve ahiret gününe iman ve
salih ameller oldu�unu belirtmi�tir. Bu sebeple herhangi bir peygambere tâbi olanların
-ötekini inkâr etmeksizin- di�erine de tâbi sayıldı�ına ve hiçbirinin arasında ayrım
yapılamayaca�ına bazı ayetleri4 delil göstermi�tir.5
Ate�’e göre �slâm Kur’an’da yalnız Hz. Muhammed’in getirdi�i din olarak
de�il, bütün peygamberlerin getirdi�i din için kullanılmı�tır. Ate� �u ayet ile sözlerini
desteklemi�tir: “Havarilere: Bana ve elçine inanın diye vahyetmi�tim. �nandık, bizim
Müslüman oldu�umuza �ahit ol, demi�lerdi.”6
Ate�’e göre �slâm, sadece son dinin adı de�il, tüm ilahî dinlerin ortak adı olup,
bu dinlerin dillere göre adları ba�ka ba�ka olsa da ruhları �slâm’dır. Böylece Allah da
tek bir zümrenin de�il, âlemlerin Rabbi olmakta ve rahmeti gazabını geçmektedir.7
Buna ra�men Ate�’in dedi�ine göre, insanlar bencillikleri ile ilahî mesajın geni� ufkunu
daraltmı� ve her din mensubu sadece kendi grubunun cennete girebilece�i iddiasında
bulunmu�tur.8
“Dediler ki, Yahudi ya da Hıristiyan olandan ba�kası cennete giremeyecek. O,
onların kuruntularındandır. Do�ru iseniz (bu konuda) delilinizi getirin. Hayır, kim i�ini
1 Bkz. Bakara, 41, 89, 91, 97, 101; Âl-i �mrân, 3; Nisâ, 47; Mâide, 48; En’âm, 92; Fatır, 31; Ahkaf, 12,
30. 2 Ate�, �slâm’da Güncel Tartı�malar, s. 10. 3 Ate�, �slâm’da Güncel Tartı�malar, s. 10. 4 Bkz. Bakara, 131–133, 136, 285; Nisâ, 152, 163. 5 Ate�, Yeniden �slâm’a I, s. 63–64. 6 Mâide, 112. 7 Bkz. En’âm, 12; A’râf, 156. 8 Bkz. Ate�, “Cennet Kimsenin Tekelinde De�ildir”, �.A.D., C. III, Ocak 1989, Sa. I, s. 7-8.
194
güzel yaparak özünü Allah’a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbi’nin yanındadır.
Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyecekledir.”1
Ate� bu ayetin yorumunda, cenneti kendilerine tahsis eden Kitap Ehli’nin bu
bencilli�ini, ümmî Arap mü�riklerin kendilerini köleler kar�ısında yüksek görmelerine
benzetmi�tir. Ayetin tefsirinde tekrar �slâm’ın açıklamasına yer veren Ate�, burada
kendini Allah’a teslim eden Müslim’in di�er bir vasfı olan ihsandan söz etmi�tir.
Hadislere göre ihsanı, Allah’ı görüyormu�çasına O’na ibadet olarak tanımlayan Ate�
ayrıca, “özünü Allah’a teslim eden ki�i, güzel davranır, her �eyi güzel yapar.
Görüyormu�çasına Allah’a kulluk eder. ��te cennete girecekler, sadece Yahudi ve
Hıristiyanlar de�il, her devirde özünü Allah’a verip, güzel davrananlardır, böyleleri
Rablerinin yanında mükâfatlarını bulur” demi�tir.2
Ate�, Yahudi ve Hıristiyanların aynı kitabı okudukları halde aralarında ayrılı�a
dü�melerinin sebebini, Kitab’ı yanlı� anlamaları oldu�unu söylemi�tir. Bu sözlerinin
ardından, “o halde her iki fırkanın iki kitabı da do�rulayan, aralarındaki davayı hak ile
çözümleyen bu yeni Kitab’ı tanıyıp �slâm’a gelmeleri gerekir ki, yeryüzünde ihtilaf
kalmasın. �slâm bu iki ucun orta noktasıdır. A�ırı uçlardakiler merkezde birle�irse ihtilaf
kalmaz. �slâm’da ifrat ve kıskançlık yoktur” diyerek görü�lerini bildirmi�tir.3
Bu konu ile ilgili esas tartı�maya yol açan Bakara 62. ve Mâide 69. ayetlerin
tefsirleri olmu�tur.
“�üphesiz iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sâbiîlerden her
kim ki Allah’a ve ahiret gününe inanır, iyi bir i� yaparsa elbette onlara Rableri katında
mükâfat vardır; onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”4
Ate�, bu ayette bir istisna oldu�unu Kitap Ehli’nden ve Sâbiîlerden Allah’a ve
ahiret gününe inanıp iyi i�ler yapan kimselere korku olmadı�ının bildirildi�ini
söyledikten sonra, “Bu ayetin hükmüne göre, Allah’a �irksiz inanmak, Uzeyr’i ve �sa’yı
Allah’ın o�lu saymamak ahirete de lâyik-i veçhile inanmak, bunun yanında �slâm
dini’ne girmese dahi Kur’an’ın Allah kelamı, Hz. Muhammed’in de hak peygamber
oldu�unu inkâr etmemek lazımdır” diyerek, “Rabbimiz Allah’tır deyip sonra do�ru
1 Bakara, 111–112. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 222. 3 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 222. 4 Bakara, 62.
195
olanların üzerine melekler iner, korkmayın, üzülmeyin, size söz verilen cennet ile
sevinin (derler)”1 ayetini de konuya örnek vermi�tir.2
Ate�’in bu görü�leri müfessirlerin yorumundan oldukça farklıdır. Kendisinin de
belirtti�i gibi müfessirler genellikle Kitap Ehli’nden Allah’a ve ahirete inanmı� olan
kimselerin ancak Hz. Muhammed’e inanıp Müslüman oldukları takdirde ahirette
üzüntüye u�ramayacaklarını savunmu�lardır. Ate�, kendi görü�ünde olmayan, �bn
Kesîr’in de bu konudaki açıklamalarına yer vererek, Musa’ya inananların iman ve
amellerinin �sa gelene kadar, �sa’ya inananların iman ve amellerinin de Muhammed
(s.a.v.) gelene kadar makbul oldu�unu, Hz. Muhammed’in sözleriyle amel etmeyenlerin
imanının ise makbul olmayaca�ı inancının yaygın oldu�unu belirtmi�tir. Fakat kendi
kanaatine göre ayette böyle bir kayıt olmadı�ını söylemi�tir. Ate�, ayetin Allah’a ve
ahiret gününe inanan herkesin güvene kavu�up, üzüntüden kurtulaca�ını bildirdi�ini Âl-
i �mrân 113-115. ayetler de ispatlamaya çalı�mı�tır: “Ama hepsi de�ildir. Kitap Ehli
içinde öyleleri var ki gece saatlerinde ayakta durup Allah’ın ayetlerini okuyarak
secdeye kapanırlar. Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. �yili�i emreder, kötülükten men
ederler. Hayır i�lerine ko�u�urlar. ��te onlar iyilerdendir. Yaptıkları hiçbir iyilik inkâr
edilmeyecektir. �üphesiz Allah (günahlardan) korunanları bilir.”3 Bu ayetten sonra
Mâide 69. ayeti de* örnek gösteren Ate�, bu ayetler ve Bakara 62. ayet ile Allah’ın
cennete girebilmek için üç �art belirtti�ini söylemektedir. Bu �artlar: 1. Allah’a �irksiz
iman, 2. Ahiret gününe iman, 3. Salih ameldir.
��te bu �artları yerine getiren her kul, Kur’an’a göre cennetliktir, diyen Ate�,
açıklamasının devamında �bn Abbas’a dayandırılan bir söze göre bu ayetin neshedildi�i
söylense de bunun do�ru olmadı�ını, çünkü bu ayetin emir de�il, haber oldu�unu
belirtmi�tir. Ate�, “haber verilen gerçek de�i�mez ki neshedilsin, hâ�â böyle bir �ey
Allah’a yalan isnad etmek olur. Böyle bir �ey Allah’ın �anına yakı�maz” sözleri ile
ayetin tefsirini noktalamı�tır.4
Sonuç olarak Mâide 69. ayetin tefsirini yaparken Ate�, Kitap Ehli’nin Allah’a ve
ahirete inanırlarsa mü’min sayılıp cennete gidebilecekleri ifadesini kullanmı�tır. Ayrıca
1 Fussilet, 30. 2 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 174. 3 Âl-i �mrân, 113–115. * “�nananlar, Yahudiler, Sâbiîler ve Hıristiyanlar (dan) Allah’a ve ahiret gününe inanan ve iyi i�ler
yapanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” 4 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. I, s. 175.
196
en fazla tartı�ılan nokta, “mutlaka kendi dinlerinden ayrılıp Müslüman olmaları �art
de�ildir” sözleri olmu�tur.1
“Cennet Kimsenin Tekelinde De�ildir” adlı makalesinde ise “Kur’an Allah’ın bu
geni� rahmetini tevhid erbabına sunmu� iken bizim Allah’ın rahmetini daraltmaya, son
din mensuplarından ba�ka kimsenin cennete girmeyece�ini iddia etmeye hakkımız var
mı? Kur’an peygamberler ve ilahî dinler arasında bir ayrım yapmıyor ki? Son din ne ise
ilk din de odur. Peygamberlerin misyonu yeni din icat etmek de�il, �brahim’in getirdi�i
tevhid dinini aslî safvetine kavu�turarak, kendinden öncekileri kendisine tâbi kılmak
de�il, �brahim’e ve Onun soyundan gelen peygamberlere uymaktır”2 diyerek görü�lerini
Ahkâf 9, Hacc 78, Nuh 125 ve En’âm 90. ayetler ile desteklemi�tir. Bu yorumlar Türk
�slâm dünyasında büyük yankılar uyandırmı�tır. Çünkü Ate�’in bu konudaki görü�leri
daha önce Abduh ve Re�id Rıza tarafından seslendirilmi�tir. Bakara 62. ayetin Menar
tefsirindeki yorumu Ate�’in söyledikleriyle aynıdır. Ate� Hoca bu görü�leri Menar’dan
almı�, fakat kendisine ait gibi takdim etmi�tir.3 Birçok âlim tarafından ele�tirilen bu
görü�ler, Ate�’in onlara verdi�i cevaplar ile daha da sertle�tirmi�tir. Bu kadar fazla
tartı�maya sebep olan Bakara 62. ayetin açıklamasında ini� sebebi zikredilmemi� ve
detaylı bir açıklama da yapılmamı�tır.
Bir di�er tartı�ma konusu olan, “�nananlar, Yahudiler, Sabiîler ve
Hıristiyanlar(dan) Allah’a ve ahiret gününe inanan ve iyi i�ler yapanlara korku yoktur
ve onlar üzülmeyeceklerdir”4 ayetinin tefsirinde de Ate�’in açıklaması oldukça kısadır.
Bu ayetler ile ilgili yorumlar genellikle Ate�’in makaleleri ve eserlerinde yer
almaktadır.
Ate�’in Kitap Ehli’nin cennete girmesine delil saydı�ı bu ayetlerin yorumuna
Talat Koçyi�it’ten sert bir cevap gelmi�tir. Koçyi�it, Ate�’in ayetleri siyak ve sibak
içinde ele almadı�ına ve nerede, ne �ekilde nazil oldu�una de�inmedi�ine temas
etmi�tir. Koçyi�it’e göre bu ayetler, kendilerine sonsuz nimetler verildi�i halde yine de
küfürlerinde ısrarcı olan Yahudi ve Hıristiyanlardan söz eden ayetlerden sonra
zikredilmi� olup, �slâm’a davet metoduyla yakından ilgilidir. Koçyi�it, Kur’an’da
davetin ba�lıca üç grupta nitelendirildi�ine dikkat çekmi�tir. Buna göre, ilk davet
mü�riklere olup, onlar tevhid inancına davet edilmi�tir. �kinci davet, kendilerine kitap
1 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. III, s. 33. 2 Ate�, “Cennet Kimsenin Tekelinde De�ildir”, s. 9. 3 Bkz. Re�id Rıza, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Hakîm (Tefsîru’l-Menar), Beyrut 1999, C. I, s. 275-277. 4 Mâide, 69.
197
ve peygamber gönderilen ama onlara uymayan Kitap Ehli’ne; üçüncü davet de,
kalplerinde iman nuru oldu�u halde iman için kendilerine bir yol bulamayan Kitap Ehli
ile Müslümanlara yakınlık duyan kimselere yapılmı�tır. Bunlar Allah’a, resulüne ve
Kur’an’a imana davet olunmu�lardır. Üç davetin de amacı tüm insanları Hz.
Muhammed’in tebli� etti�i dinde birle�tirmektir.1
Koçyi�it, Ate�’in, “Ehl-i Kitab’ın muhakkak kendi dinini bırakıp Müslüman
olması �art de�ildir. Peygamberlerin misyonu insanları sadece Hakk’a taptırmaktır.
Bütün peygamberlerin mesajları aynıdır. Herhangi bir kul Allah’a yöneliyor, yalnız
O’na kulluk ediyorsa, o, Peygamberin yolundadır”2 sözlerini, “Bir �eyin yenisi, tamamı
ve en mükemmeli gelince, onun eskisi, eksi�i ve bozulmu�uyla yetinilebilece�ini ileri
sürmek aklın alabilece�i i�lerden midir?” diyerek ele�tirmi�tir.3
Koçyi�it’in ele aldı�ı bir di�er mevzu da, Ate�’in Tevrat’ta de�il, Talmud’da
tahrif bulundu�u konusunu i�lerken, “Müslüman fakihlerin de dini zorla�tırmada
Yahudilerden geri kalmadı�ı” yorumunadır.4 Koçyi�it hiçbir fakihin bu ele�tirileri hak
etmedi�ini dile getirmi�tir. Ayrıca Yahudi ve Hıristiyan din âlimlerinin de, elde mevcut
bulunan tahrif edilmi� kitaplarını Ate� kadar fazla savunmadıklarını iddia etmi�tir.5 Ate�
ise bu ele�tirilere hem “Yüce Kur’an’ın Evrensel Mesajına Ça�rı Yeniden �slâm’a” adlı
eserinde hem de “Cennet Tekelcisi mi?” makalesinde uzunca cevaplar vermi�tir.6
Bu tartı�malara katılan Muhammed Ali es-Sâbûnî, Bakara 62. ayetin, Hz. Musa
ve Hz. �sa zamanında ya�ayıp da, onlara iman edenleri kapsadı�ını, ayetten Ate�’in
dedi�i gibi herkesin cennete girebilece�i anlamının çıkartılmayaca�ını belirtmi�tir.
Ayrıca Peygamberimizin Hz. Ömer’in Tevrat’tan bazı sayfalar okudu�unu görünce ona
kızarak, “Allah’a kasem olsun ki, Musa hayatta olsaydı bana tâbi olmaktan ba�ka bir
�ey yapmazdı” sözlerini açıklamasına eklemi�tir.7
Ate�’in Mâide 69. ayeti yanlı� anladı�ını, kendi dinine ba�lı kalan Hıristiyan ve
Yahudilerin kurtulacaklardan sayılamayaca�ına da de�inen Sâbûnî, �mam-ı Müslim’in
1 Bkz. Talat Koçyi�it, “Cennet Mü’minlerin Tekelindedir”, �slâmî Ara�tırmalar, C. III, 1989, Sa. 3, s.
89. 2 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IV, s. 506. 3 Bkz. Koçyi�it, “Cennet Mü’minlerin Tekelindedir”, �slâmî Ara�tırmalar, C. III, s. 89. 4 Bkz. Süleyman Ate�, “Cennet Tekelcisi mi?”, �slâmî Ara�tırmalar, C. IV, Ocak 1990, Sa. 1, s. 34. 5 Bkz. Koçyi�it, “Cennet Mü’minlerin Tekelindedir”, �slâmî Ara�tırmalar, C. III, s. 93. 6 Bkz. Ate�, “Cennet Tekelcisi mi?”, �slâmî Ara�tırmalar, C. IV, Sa. 1, s. 39; Yüce Kur’an’ın Evrensel
Mesajına Ça�rı Yeniden �slâm’a, s. 36–58. 7 Muhammed Ali es-Sâbûnî, “Süleyman Ate�’in Cennet Kimsenin Tekelinde De�ildir Ba�lıklı Makalesinin
Tenkidi”, Çev. Ömer Faruk Tokat, www.inkisaf.net, 2006, s. 7.
198
Sahihi’nden �u hadisi de delil göstermi�tir: “Nefsim elinde tutan (Allah’a) kasem olsun
ki, bu ümmetten her kim -Yahudi olsun Hıristiyan olsun- beni i�itir, sonra da bana
gönderilene inanmadan ölecek olursa, mutlaka cehennem ehlinden olacaktır.” Bu
hadisin üzerine Sâbûnî, kendi kafamıza göre ahkâm kesip Kitap Ehli’nin cennete
girebilece�ini, söylememizin caiz olmayaca�ını, herkesin cennete girmesini arzu
edebilece�imizi ama cennetin anahtarlarının ne bizim ne de Hıristiyanların elinde
olmadı�ını beyan etmi�tir.1
Ayrıca Sâbûnî makalesinin devamında cennete girmek için Kur’an’da
belirlenmi� birtakım �artlar oldu�una2, Yahudi ve Hıristiyanların kâfir oldu�unun
ayetlerle sabit bulundu�una3, Hz. Muhammed’in tebli�inin evrenselli�ine4, �slâm’a ters
dü�en her dinin merdud oldu�una5 ve �slâm’ın en üstün din sayıldı�ı konusuna
de�inmi�tir.6 Özellikle makalesinin bir kısmında, “Hz. Muhammed’in bi’setinden sonra
bile olsa, semavî dinlerden herhangi birine tabî olan kimse, Allah’ın azabından
kurtuluyorsa, o halde Müslümanların oruç, kıtâl, cihad gibi me�akkatli tekliflerin
olmadı�ı �ncil’e tabî olmalarında bir sakınca görülmeyece�i, ayrıca �ncil’in, “Bir
yana�ına vurulursa, di�er yana�ını çevir” emrine uyularak zevkü sefa içinde
ya�anabilece�ini dile getirmi�tir. Son cümlesine ise bu fikirlerin hiçbir Müslümanca
kabul edilemeyece�ini eklemi�tir.7
Ate�’in Bakara 62. ayeti keyfince yorumladı�ını dü�ünüp ona bir reddiye yazan
di�er bir isim de Haydar Hatipo�lu’dur. O, söz konusu ayette geçen “�man edenler”i,
iman etmi� gibi görünen münafıklar veya fetret devrinde �sa (a.s.)’ya gere�i gibi iman
etmi� olup, sonra Hz. Peygamber dönemine yeti�enler ya da onun dinine girmi� olanlar
�eklinde yorumlamı�tır.8
Ate�’in bu ayet ile cennetin anahtarlarını da�ıtmaya çalı�tı�ını ama bu
davranı�ın Kur’an’a ihanet oldu�unu söyleyen Hatipo�lu, Ehl-i Kitab’ın cennete
girebilmek için Hz. Muhammed’in peygamberli�ini tanıyıp Müslüman olmalarının �art
1 Sâbûnî, “Süleyman Ate�’in Cennet Kimsenin Tekelinde De�ildir Ba�lıklı Makalesinin Tenkidi”, s. 6. 2 Bkz. Bakara, 285; Nisâ, 150. 3 Beyyine, 6; Nisâ, 156; Mâide, 17-18, 72-73. 4 Sebe, 28; A’râf, 158. 5 Âl-i �mrân, 19, 85, 102; Mâide, 3; Nûr, 63. 6 Tevbe, 33; Mâide, 14, 48; Nisâ, 46. 7 Sâbûnî, “Süleyman Ate�’in Cennet Kimsenin Tekelinde De�ildir Ba�lıklı Makalesinin Tenkidi”, s. 7. 8 Hatipo�lu, Ate� Ate�le Oynuyor, s. 50.
199
oldu�unu1 dile getirmi�tir. �slâm’ı din olarak saymayan Yahudi ve Hıristiyanların kâfir
sayılıp cehenneme gidece�ini2, ayrıca Kur’an’a aykırı olan hiçbir ibadet ve amelin de
salih amel sayılamayaca�ını, sadece mü’minlerin ödüllendirilece�ini3 söylemi�tir. Salih
amel sahibi gayrı müslimlerin davranı�larının kar�ılı�ını bu dünyada alaca�ını da görü�
olarak belirtmi�tir.4
Ate�’in bu makalesinde çürütülecek daha birçok fikir oldu�undan ama �imdilik
bu kadarıyla yetinece�inden bahseden Hatipo�lu, bu yazıyı okuyup da zihni karı�an
mü’minlere de hidayet duasında bulunmu�tur.5 Ate� ise, Hatipo�lu’nun bu ele�tirilerine
“Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajına Ça�rı Yeniden �slâm’a” adlı eserinde “Tenkid
De�il, �ftira, Saldırı ve Kin Belgesi” ba�lı�ı altında kırk sayfalık bir cevap vermi�tir.6
Ate�’in Bakara 62. ve Mâide 69. ayetlere yorumunu ele�tirenlerden Ahmet
Tekin ise, di�erlerinden farklı olarak, Ehl-i Kitap’tan Yahudi ve Hıristiyanların kitapları
oldu�unu kabul etsek bile, Sabiîlerin �u anda bir kitabı olmadı�ına göre onların ne ile
amel edecekleri sorusunu Ate�’e yöneltmi�tir.7 Tekin’in dikkat çekici di�er bir sorusu
ise �öyledir: “Acaba �imdiye kadar Resulullah’a inanıp da Yahudilik ve Hıristiyanlı�ı
terk etmemi� kimseler çıkmı� mıdır?” Bu sorulara Nisâ, 115. ve Âl-i �mrân, 86-87.
ayetleri cevap gösteren Tekin ardından �unu eklemi�tir: “E�er sadece Allah’a inanıp
salih amel i�leyerek Kitap Ehli kurtulacaksa; ça�da� yorumcu Ate� de bu iddiasında
ba�ka maksatlar ta�ımayıp gerçekten samimi ise, Allah’ın onu Yahudi ve Hıristiyanlarla
beraber ha�retsin.”8
Tekin, Ate�’in, Kitab’a yükledi�i anlamı da ele�tirmi� ayrıca, “Yüce Kur’an’ın
Ça�da� Tefsiri’ndeki Hata Örnekleri” ba�lı�ı altında bir bölümde de Tefsirdeki hatalı
kısımları kaleme almı�tır.9 Diyaloga bakı� açısı da farklı olan Tekin, Türkiye’de 1980’li
yıllardan itibaren diyalogun hız kazanmasını Ate�’in meal ve tefsirlerine ba�lamı�,
diyalog toplantıları ba�lamadan önce Ate�’in Türkiye’deki din adamlarının % 15’i
üzerinde etkili oldu�unu iddia etmi�tir.10 Ate�’i Ehl-i Kitab’a cennet kapılarını açmakla
1 Bkz. A’râf, 3, 158; Âl-i �mrân, 31–32; En’âm, 153–155; Ha�r, 7; Nisâ, 80. 2 Bkz. Bakara, 75–81, 146, 159, 174–176. 3 Bkz. Nahl, 97; Mü’min, 40; Nûr, 39; Furkan, 23. 4 Ayrıntılı bilgi için bkz. Hatipo�lu, Ate� Ate�le Oynuyor, s. 49–61. 5 Bkz. Hatipo�lu, Ate� Ate�le Oynuyor, s. 140. 6 Bkz. Ate�, Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajına Ça�rı Yeniden �slâm’a, s. 180–220. 7 Bkz. Ahmet Tekin, Diyalogculara Kur’an Dersi, �stanbul 2006, s. 308. 8 Tekin, Diyalogculara Kur’an Dersi, s. 308. 9 Bkz. Tekin, Kur’an Yolunda Kalem Oynatanlar, s. 149–168. 10 Ayrıntılı bilgi için bkz. Tekin, Diyalogculara Kur’an Dersi, s. 14–47.
200
ele�tiren Tekin, diyalogcuların da onun fikirlerini kullandı�ına de�inmi�, Müslümanlara
imanın altı ve daha fazla �artı yüklenirken Ehl-i Kitab’a sadece iki �artın geçerli
sayılmasının abesli�ini dile getirmi�tir.1
Ate�’i ele�tirenlerin yanı sıra Bakara 62. ayetin yorumunda Ate� gibi dü�ünenler
de mevcuttur. Mesela, Fazlur Rahman bu konuda müfessirlerin büyük ço�unlu�unun
Bakara 62. ve Mâide 69. ayetteki apaçık anlamı kabul etmemek için kendilerini bo� yere
yorduklarını söylemi�tir.2
Görüldü�ü gibi Ate� Bakara 62. ve Mâide 69. ayetin yorumu ile dikkatleri
üzerine çekmi�tir. �slâm’ın son din oldu�u bu sebeple Hz. Muhammed’e iman
etmeyenlerin cennete giremeyece�ini savunanlara cevaben, “�sa dininde olan bir insan
e�er duymu� ise, Hz. Muhammed’in peygamberli�ine inanmak ve tevhid çizgisine
gelmek zorundadır. Bu da �slâm’ın egemenli�ini kabul etmektir” demi�tir. Ayrıca Ate�,
Kur’an’da Ehl-i Kitab’a gösterilen ho�görü ayetlerini görü�leri için delil saymı�tır.3
Cennetin de laf ile de�il, iman ve salih amel ile kazanılaca�ını ayetler ile ispatlamaya
çalı�mı�tır.4 Ate� ayetleri siyak ve sibak içinde de�erlendirmedi�i konusundaki
ele�tirilere de, “Hıfzım vardır ve tazedir. Ayetleri hep siyak ve sibakı içinde
dü�ünürüm” demi�tir.5
Ate�’in önemle üzerinde durdu�u konu ise ilah dinlerdeki ruh birli�i olmu�tur.6
O, ilahî dinler arasında fark olmadı�ını savunmu� ama bazı din adamlarının bunu kabul
etmedi�ini ve dinlerin birbirini neshetti�i fikrini benimsedi�ini söylemi�, bu davranı�ın
da cennetin tekelle�tirilmesine sebep oldu�unu belirtmi�tir. Kendini ele�tirenleri de
ba�naz dü�üncelere sahip olmakla suçlayarak bu insanlardan bazılarının art niyet sahibi
oldu�unu ve ikna edilemeyeceklerini dile getirmi�tir.7
Ate� gelecek ele�tirileri daha önce tahmin etti�ini belirtmi� ve sözlerine �öyle
devam etmi�tir: “Biz Kur’an’ı Peygamber (s.a.v.)’e gelen anlamıyla sunmak için
tefsirimizi önyargılardan uzak, ilmî bir metod, ça�da� ara�tırmacıya yakı�ır ilmî bir
1 Tekin, Diyalogculara Kur’an Dersi, s. 248. 2 Bkz. Rahman, Ana Konularıyla Kur’an, s. 244. Ayrıntılı bilgi için bkz. Öztürk, Kur’an’ı Kendi
Tarihinde Okumak Tefsirde Anakronizme Ret Yazıları, s. 170–176. 3 Bkz. Ate�, “Cennet Tekelcisi mi?”, �slâmî Ara�tırmalar, C. IV, Sa. 1, s. 32. 4 Bkz. Nisâ, 116–121; Bakara, 62; Mâide, 69, 72–73; Âl-i �mrân, 113–115. 5 Bkz. Ate�, “Cennet Tekelcisi mi?”, �slâmî Ara�tırmalar, s. 32. 6 Bkz. Ate�, “Din Birli�i”, Kur’an Ans., C. V, s. 89-117; “�lahî Dinlerdeki Ruh Birli�i”, C. VIII, s. 207-
211. 7 Bkz. Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IV, s. 489.
201
yakla�ımla yazmaya çalı�tık. Köhne dü�ünceleri yıkılan bazı primitif kafaların nurunun
önündeki bulutları kaldırma azmiyle çabalarımızı sürdürece�iz.”1
Ate�, be� milyar insandan sadece bir milyara yakınının Müslüman oldu�unu,
bunların içinde de dinî vecibelerini yerine getiren Müslümanların üç yüz milyonu
geçmeyece�ini, bu gruplar içindeki hiziple�melerin de dü�ünülmesi durumunda bu
sayının iki-üç milyona kadar dü�ece�ini söyleyerek �u soruyu sormu�tur: “Acaba Allah
cenneti bu be� milyardan sadece �u birkaç milyon için mi yarattı?” Böyle bir durumun,
Allah’ın gazabını öne çıkarması olarak yorumlayan Ate�, Allah’ın kullarının acı
çekmesinden ho�nut olmayaca�ını dile getirmi�tir. Ate�’e göre Brezilya ya da
Meksika’da do�an birinin benimsedi�i dini bırakması oldukça zordur. Bir de bu insana
�slâm tebli� edilmemi�se o, Allah tarafından cehenneme mi atılacaktır? Ate�, bu
sorunun cevabını, Cenâb-ı Hak inanıp iyi i�ler yapanlarla müfsidleri, korunanlarla
facirleri bir tutmayacaktır2, �eklinde vermi�tir.
Bu tartı�maları noktalarken gerçekten sorulması gereken �u sorular önem arz
etmektedir. Allah’ın rahmeti sadece belli bir zümreye ise di�er insanların durumu nedir?
Müslüman olu� özgür iradeye mebni bir tercih mi yoksa dünyaya geli�te istem dı�ı
giydirilen kültürel bir kimlik mi? E�er bu bir imtiyaz ise Allah niye bunu sadece bize
vermi�tir? Ayrıca �u ihtimaller de göz önünde bulundurulmalıdır: Kur’an nazil oldu�u
dönemde Ehl-i Kitap arasında övülenler veya teslisten uzak Hıristiyan veya muvahhid
Yahudiler niçin günümüzde de olmasın? Yahudilik ya da Hıristiyanlık inancına sahip
bir co�rafyada do�an, Kur’an’da ifadesi bulunan inanç ve ö�retilere ula�amayan ama
tevhid ekseni ve ahiret bilincinde ya�ayan erdemli insanlar niçin bulunmasın?3
Sonuç olarak belirtmek gerekir ki, Ate�’in tefsirinde ve eserlerinde bu soruların
cevabı net olarak ele alınmamı�tır. Fakat eserlerde dikkatimizi çeken nokta, Ehl-i
Kitab’ın ayrıcalıklı bir sınıf oldu�unun üzerinde sıkça durulmu� olmasıdır. Genel olarak
diyebiliriz ki Ate� Allah’ın geni� merhamet sahibi olmasını delil göstererek cenneti belli
bir zümreye tahsis etmemek gerekti�ine her fırsatta de�inmi�, aldı�ı ele�tirilere ra�men
savundu�u fikirlerden vazgeçmemi�tir.
1 Ate�, Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, C. IV, s. 517. 2 Bkz. Ate�, “Cennet Tekelcisi mi?”, �slâmî Ara�tırmalar, C. IV, Sa. 1, s. 37. 3 Ayrıntılı bilgi için bkz. Öztürk, Kur’an’ı Kendi Tarihinde Okumak Tefsirde Anakronizme Ret
Yazıları, s. 176-178.
202
SONUÇ
Süleyman Ate�’in “Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri” adlı eserindeki görü� ve
yorumlar temelinde yapmı� oldu�umuz bu çalı�mada “Ehl-i Kitap” ile ilgili ayetleri
mümkün mertebe incelemeye çalı�tık. Bu çalı�ma sonunda Ehl-i Kitab’ın Kur’an’ı
Kerim’de çokça zikredilen bir terim oldu�unu gördük.
Kur’an’da Ehl-i Kitap tabiri Yahudi ve Hıristiyanları kapsamaktadır. Kur’an bu
grupların ba�larına gelen olaylardan yer ve zaman belirtmeden, ayrıntıya girmeden
bahsetmi�tir. Bu, Ehl-i Kitap ile münasebet içinde bulunan Müslümanlara yol gösterme
amaçlıdır. Kur’an’da bahsedilen bu gruplar sadece Yahudi ve Hıristiyanlar de�ildir.
Bunun yanında Sabîi ve Mecusiler de Kur’an’da adı geçen di�er Müslüman olmayan
topluluklardır. Fakat bu gruplar hakkındaki ayetler çok az oldu�u gibi bunlar hakkında
hiçbir bilgi de verilmemektedir. Bu ayetlerde zikredilen gruplardan Allah’a ve ahiret
gününe inanıp yararlı i�ler yapanların cennetle müjdelenece�i de Kur’an’da yer
almaktadır. Bu ba�lamda Ehl-i Kitab’ın durumu tartı�ma konusu yapılmı�tır.
Kur’an’ın Ehl-i Kitap statüsü ile en çok bahsetti�i grup �üphesiz Yahudilerdir.
Süleyman Ate� de tefsirinde Yahudilik konusuna etraflıca de�inmi�tir. Kur’an Ehl-i
Kitab’ın durumundan bahsederken hepsinin bir olmadı�ını, içlerinde fasıklar
bulunmasına ra�men övgüye layık olanlarına da bulundu�unu zikretmi�tir. Fakat
�slâm’ın son din, Hz. Muhammed’in de son peygamber olması sebebiyle âlimler
kurtulu�u sadece �slâm’a girip, Hz. Muhammed’e tabi olmakla sınırlandırmı�tır. Oysa
“ötekine” göre de kurtulu� sadece kendi dinlerine ba�lılıktan geçmektedir. ��te bu
ba�lamda Ate� “Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri” adlı eserinde bu konu hakkında di�er
müfessirlere göre farklı görü�ler beyan etmi�tir. Ate�, Ehl-i Kitap ile ayetleri ele alırken
Kur’an’ın bahsetti�i bu grubun sadece Hz. Muhammed öncesi ya�ayan Ehl-i Kitap
olmadı�ını, Hz. Muhammed’den sonra ya�ayanların da de�erlendirmeye tabi tutulması
gerekti�ini dile getirmi�tir. Bu sebeple Ehl-i Kitab’ı korumakla ve bu i�i yaparken art
niyet ta�ımakla suçlanmı�tır.
Ate�’in bildirdi�ine göre, yaptıkları yanlı�lıklar ayetlerde belirtilen Ehl-i Kitap
içinde gerçekten inanan insanlar mevcuttur. Bu zümre di�erleri ile aynı kategoride
de�erlendirilmemelidir. Onların içinde Allah’a ve ahiret gününe inanan, salih amellerde
bulunan, geceleri Allah’ın ayetlerini okuyup secdeye kapanan ve kendilerine verilen
emanete hıyanet etmeyen kimseler de mevcuttur.
203
Bu çerçevede Kur’an, Ehl-i Kitab’ı kendi kitaplarına uymaya davet emi�tir.
Yahudiler ellerinde bulunan Tevrat’la hükmetmeleri konusunda uyarılmı�,
Hıristiyanlara da �ncil’in mesajını hayata geçirmeleri halinde kar�ıla�acakları
nimetlerden bahsedilmi�tir. Her iki gruba da kendilerine indirilene uymadıkları
müddetçe do�ru yolda olmayacakları bildirilmi�tir. Bu ayetlerin Kur’an’ın en son nazil
olan Mâide suresindeki ayette yer alması da dikkat çekicidir. Yani bu ayetler Yahudi ve
Hıristiyanların hâlihazırda bulunan kitaplarının tümüyle bozulmu� olmadı�ına delil
sayılmaktadır. ��te Ate� bu konuda, Tevrat’ta metin tahrifini -ki Ate� böyle bir �ey varsa
bile çok az oranda, der- de�il, Tevrat’a yazılan �erhlerin tahrif edildi�ini savunmu�tur.
Tevrat’ın metninde tahrif, Peygamberimiz döneminde zamanla saklanan ayetlerin tekrar
Tevrat’a eklenmesi ile olu�mu�tur. �ncil’deki tahrife ise �ncil’in Hz. �sa’nın ölümünden
çok sonra kaleme alınması ve �ncil yazarlarının birbirleri ile çeli�en ifadelerinin sebep
oldu�unu bildirmi�tir. Tüm bu de�i�ikliklere ra�men Ate�’in her zaman savundu�u,
ilahî dinlerin özde birli�i fikrine dayanarak kutsal kitapların aynı ahlakî prensipleri
içerdi�ini söylemesidir. Mesela Hz. Musa’nın “On Emir”i ve �sa’nın belirtmi� oldu�u
ilkeler Kur’an’da bir bütün olarak sunulmasa da gerekli konularda zikredilmi�tir.
Çalı�mamız esnasında Ate�’in fikirlerinden anladı�ımız kadarıyla Kur’an’da
Yahudiler kendilerine verilen nimetleri ve fırsatları iyi de�erlendiremeyen bir toplum
olarak nitelendirilmi�tir. Hıristiyanların durumu ise biraz daha farklıdır. Kur’an onların
Müslümanlara yakın kimseler olduklarından bahsetmi� ama yine de onları samimi
dostlar edinmemek gerekti�ini vurgulamı�tır. Hıristiyanlarla ilgili ayetlerde Hz. �sa’nın
ölümü, ref’i ve nüzulü konularını Ate� detaylı bir �ekilde ele almı�tır. Ref’ konusunda
Ate� Hz. �sa’nın bedeni ile gö�e yükselmi� olamayaca�ını, bunun sünnetullaha aykırı
oldu�unu savunmu�tur. Nüzul meselesine de farklı bir yorum yaparak, Hz. �sa’nın
tekrar bu dünyaya cismen gelmesinin mümkün olmadı�ından bahsetmi�, nüzuldan
bahseden ayetleri ise Hz. �sa’nın ruhunu temsil eden milletlerin günümüz içerisinde Hz.
Muhammed’in fikirlerini benimseyerek bu fikirleri uygulayacak olmaları �eklinde
yorumlamı�tır.
Ayrıca Ate�’in �slâm’dan anladı�ı da genel kanıya göre farklıdır. Çünkü Ate�’e
göre �slâm Hz. Muhammed’e inananlara ad olarak kullanılmaktan ziyade tüm ilahî
dinlerin ortak adıdır. Her peygamber aynı misyonu yerle�tirmek için birbirlerini
do�rulayan elçiler olarak gönderilmi�tir. Bu sebeple ilahî dinler arasında bir fark yoktur.
Böylece Ate�’in savundu�u en önemli fikre göre dininin kurallarına uyan Kitap Ehl-i
kendi dini üzerine kalsa bile kurtulu�a erebilecektir. ��te temel problem veya tartı�ma
204
burada ba�lamaktadır. Ate�’in savundu�u bu görü� geleneksel inancı savunan çevrelerin
ele�tirisine hedef olmu�tur. Cennet tekelcili�i yapmamak konusunda tüm din
mensuplarını uyaran Ate�’in bu görü�ü savunmasıyla ortaya çıkan ve cevap bekleyen
birçok soru vardır.
Acaba cennete götüren din tek midir? Bu din �slâm mı, Yahudilik ve ya
Hıristiyanlık mı ya da ça�ımız insanını ahlakî prensipler etrafında toplayan Uzak Do�u
dinleri midir? E�er tek din insanın kurtulu�unu belirliyorsa di�er dinlerin durumu nedir?
Bu durum Allah’ın merhameti açısından nasıl açıklanabilir? vb. sorular Ate�’in tefsir ve
eserlerinde cevaplandırılmaya çalı�ılmı�tır.
Ate�, merhamet sahibi Yüce Allah’ın yaratmı� oldu�u milyarlarca insana azab
etmesinin dü�ünülemeyece�ini, e�er tek din kurtulu�a götürüyorsa, bir iki milyon
insanın kurtuluyor olmasının Allah’ın merhameti ile ba�da�mayaca�ını detaylı bir
�ekilde açıklamı�tır. Ama en önemli sorulardan biri olan “Tüm dinlerin mensupları
kurtuluyorsa neden son din ve son peygamber gönderilmesine ihtiyaç duyulmu�tur?”
sorusuna net bir cevap verilmemi�tir. Ayrıca bu çerçevede misyonerlik ve tebli�
vazifesinin durumuna da açıklık kazandırılmamı�tır. �lahî dinlerin özde birli�ini sürekli
savunan Ate� bu soruların cevabını tefsirinde net olarak vermemi�tir.
Tefsirde Dinler Tarihini ilgilendirecek açıklamalara yer verilmi�, ilgili ayetlerin
açıklamasında gere�inden fazla kar�ıla�tırma yapılmı�tır. Tüm bunlara ra�men
Süleyman Ate�’in “Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri” adlı eseri, Ehl-i Kitapla ilgili
ayetlerin tefsirinde ho�görü çerçevesinde bir dil kullanması ve her kesime hitap etmesi
açısından de�erli bir eserdir. Aynı zamanda farklı ilahî dinlerin ortak noktalarını
vurgulaması açısından günümüz dünyasındaki dinî tartı�malara da katkıda
bulunmaktadır.
205
KAYNAKÇA
ADAM, Baki, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, Pınar Yayınları, �stanbul 2002.
----------------- Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Di�er Dinler, Pınar Yayınları,
�stanbul 2002.
----------------- “Kur’an’ın Anla�ılmasında Tevrat’ın Rolü” , �slâmî Ara�tırmalar,
C. IX, 1996 Sa. 1–4.
---------------- “Müslümanların Yahudilere Yöneltti�i Teolojik Ele�tiriler”, Dinler
Tarihi Ara�tırmaları, C. IV. Ankara 2004.
ALBAYRAK, Kadir, “Dinsel Bir Sembol Olarak Haç’ın Tarihi”, Dinî
Ara�tırmalar, C. VII, Sa. 19, 2004.
----------------- Bogomilizm ve Bosna Kilisesi, Baki Kitabevi, Adana 2004.
----------------- “�srailo�ullarının Altın Buza�ısı ve Kızıl �nek’i”, Bilimname, C.
VII, Sa. 19, 2004.
ATE�, Süleyman, “Cennet Kimsenin Tekelinde De�ildir”, �slâmî Ara�tırmalar,
2004, Sa. 5.
--------------------- “Cennet Tekelcisi mi?”, �slâmî Ara�tırmalar, C. IV, Ocak 1990,
Sa. 1.
--------------------- Gerçek Din Bu, I-II, Yeni Ufuklar Ne�riyat, �stanbul ?.
--------------------- Haram Kavramına Ça�da� Yakla�ımlar, Yeni Ufuklar Ne�riyat,
�stanbul 2005.
--------------------- �slâm’a �tirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, Yeni Ufuklar
Ne�riyat, �stanbul ?.
--------------------- �slâm’da Güncel Tartı�malar, Yeni Ufuklar Ne�riyat, �stanbul
2002.
--------------------- �slâm’da Kadın Hakları, Yeni Ufuklar Ne�riyat, �stanbul 1996.
--------------------- Kur’an Ansiklopedisi, Kur’an Bilimleri Ara�tırma Vakfı,
�stanbul ?.
------------- “Allah’tan Ba�kası Adına Kesilen Hayvan”, C. II.
------------- “Altın Buza�ıya Tapma”, C. III.
------------- “Bilene Sorma”, C. IV.
------------- “Dostluk Karde�lik”, C. V.
------------- “Etleri Yenilen Hayvanlar”, C. VIII.
------------- “Evlenme”, C. VI.
206
------------- “Haram Olan Etler”, C. VII.
------------- “Haram Olan Kadınlar”, C. VII.
------------- “�lahî Dinlerdeki Ruh Birli�i”, C. X.
------------- “�sa”, C. IX.
------------- “�srailo�ulları”, C. X.
--------------------- Kur’an’a Göre Evlenme ve Bo�anma, Yeni Ufuklar Ne�riyat,
�stanbul ?.
--------------------- Kur’an’da Nesh Meselesi, Yeni Ufuklar Ne�riyat, �stanbul 1996.
--------------------- Kur’an’ın Nizamı, Yeni Ufuklar Ne�riyat, �stanbul ?.
--------------------- Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajı Yeniden �slâm’a I-II, Kur’an
Okulu Yayıncılık, �stanbul 1997.
--------------------- Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Mesajına Ça�rı, Yeni Ufuklar
Ne�riyat, �stanbul 1999.
--------------------- Yüce Kur’an’ın Ça�da� Tefsiri, I-XI, Yeni Ufuklar Ne�riyat,
�stanbul 1988–1991.
AYDEM�R, Abdullah, Tefsirde �srailiyat, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
Ankara ?.
AYDIN, Mahmut, Monologdan Diyaloga: Ça�da� Hıristiyan Dü�üncesinde
Hıristiyan-Müslüman Diyalogu, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2001.
--------------------- Tarihsel �sa: �manın Mesih’inden Tarihin �sa’sına, Ankara
Okulu Yayınları, Ankara 2002.
AYDIN, Mehmet, “Hz. Muhammed Devrinde Müslüman-Hıristiyan
Münasebetlerine Bir Bakı�”, Asrımızda Hıristiyan-Müslüman
Münasebetleri, �lmî Ne�riyat, �stanbul 1993.
------------------------ Ansiklopedik Dinler Sözlü�ü, Din Bilimleri Yayınları, Konya
2005.
Barnabas �ncili, �ngilizceden Çev. Mehmet Yıldız, Önsöz ve Notlar, Ali Ünal,
Kültür Basın Birli�i Yayınları, ?.
BUCAILLE, Maurice, Müsbet �lim Yönünden Tevrat, �nciller ve Kur’an, Çev.
Mehmet Ali Sönmez, Diyanet ��leri Ba�kanlı�ı Yayınları, Ankara 2001.
BUCHNER, V. F., “Mecûsî”, �slâm Ansiklopedisi, C. VII, Milli E�itim Bakanlı�ı
Yayınları, �stanbul 1993.
C�LACI, Osman, Dinler ve �nançlar Terminolojisi, Damla Yayınevi, �stanbul
2001.
207
--------------------- Günümüz Dünya Dinleri, Diyanet ��leri Ba�kanlı�ı Yayınları,
Ankara 2002.
DEM�RC�, Kür�at, “Hıristiyanlık”, Türkiye Diyanet Vakfı �slâm Ansiklopedisi, C.
XVII, �stanbul 1998.
--------------------- Yahudilik ve Dinî Ço�ulculuk, Ayı�ı�ı Kitapları, �stanbul 2000.
Dinler Tarihi Ansiklopedisi, “Hıristiyanlık” C. II, Medya Ofset, �stanbul 1991.
DRAZ, Abdullah, Kur’an’a Giri�, Çev. Salih Akdemir, Kitabiyat, Ankara 2000.
EL-FÂRUKÎ, �smail - Lâmiâ Racî, �slâm Kültür Atlası, Çev. Mustafa Okan
Kibaro�lu- Zerrin Kibaro�lu, �nkılâp Yayınları, �stanbul 1999.
ELIADE, Mircea-COULIANO, Joan P., Dinler Tarihi Sözlü�ü, Çev. Ali Erba�,
�nsan Yayınları, �stanbul 1997.
ELIADE, Mircea, Dinin Anlamı ve Sosyal Fonksiyonu, Çev. Mehmet Aydın, Din
Bilimleri Yayınları, Konya 2004.
--------------------- Dinsel �nançlar ve Dü�ünceler Tarihi, C. II, Çev. Ali Berktay,
Kabalcı Yayınları, �stanbul 2003.
ERBA�, Ali, “Zerdü�tilikte Din Anlayı�ı”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları II, Dinler
Tarihi Derne�i Yayınları, Konya 1998.
------------------ Hıristiyanlıkta �badet, Ayı�ı�ı Kitapları, �stanbul 2003.
FAZLUR RAHMAN, Ana Konularıyla Kur’an, Çev. Alparslan Açıkgenç, Ankara
Okulu Yayınları, Ankara 1998.
GOLDZIHER, Ignaz, “Ehl-i Kitap”, �slâm Ansiklopedisi, C. IV, Milli E�itim
Bakanlı�ı Yayınları, �stanbul 1977.
GÜÇ, Ahmet, “Hz. Peygamber Döneminde Müslüman-Hıristiyan Münasebetleri”,
Dinler Tarihi Ara�tırmaları III, Ankara 2002.
----------------- “Kur’an-ı Kerim’e göre Hz. Meryem ve �sa”, Uluda� Üniversitesi
�lahiyat Fakültesi Dergisi, C. III, Sa. 3, Bursa 1991.
------------------ Çe�itli Dinlerde ve �slâm’da Kurban, Dü�ünce Kitabevi, �stanbul
2003.
GÜNDÜZ, �inasi, “Kur’an’daki Sabiîlerin Kimli�i Üzerinde Bir Tahlil ve
De�erlendirme”, Türkiye I. Dinler Tarihi Ara�tırmaları Sempozyumu,
Samsun 1992.
--------------------- “Kur’an’daki Sabiîlerin Kimli�i Üzerine Bir Tahlil ve
De�erlendirme”, Türkiye I. Dinler Tarihi Ara�tırmaları Sempozyumu,
Samsun 1992.
208
-------------------- “Pavlus’un Hıristiyan Gelene�indeki Merkezili�i/Belirleyicili�i”,
Dinler Tarihi Ara�tırmaları III, Ankara 2002.
--------------------- “Sabiîlikte Din ve Din Anlayı�ı” Dinler Tarihi Ara�tırmaları II,
Konya 1998.
--------------------- Din ve �nanç Sözlü�ü, Vadi Yayınları, Konya 1998.
--------------------- Dinsel �iddet, Etüt Yayınları, Samsun 2002.
--------------------- Pavlus Hıristiyanlı�ın Mimarı, Ankara Okulu Yayınları, Ankara
2001.
--------------------- Sabiîler, Son Gnostikler, Vadi Yayınları, Ankara 1999.
GÜNER, Osman, Resulullah’ın Ehli Kitapla Münasebetleri, Fecr Yayınevi,
Ankara 1997.
HARMAN, Ömer Faruk, “�srail”, Türkiye Diyanet Vakfı �slâm Ansiklopedisi, C.
XXIII, �stanbul 2001.
--------------------- “�sa”, Türkiye Diyanet Vakfı �slâm Ansiklopedisi, C. XXII,
�stanbul 2000.
--------------------- “Tefsir Gelene�inde Yahudilere Bakı�”, Dinler Tarihi
Ara�tırmaları, C. IV, Ankara 2004.
HAS, Kenan, “Tarihsel �sa Ara�tırmaları”, Dinler Tarihi Ara�tırmaları III,
Hıristiyanlık Dünü Bugünü ve Gelece�i, Sa. 3, Ankara 2002.
HAT�PO�LU, Haydar, Süleyman Ate� Ate�le Oynuyor-Reddiye, Mesaj
Yayıncılık, Ankara 1990.
�ncil, Yeni Ya�am Yayınları, �stanbul 2001.
KAUFMANN, Francine- EISENBERG, Josy, “Yahudi Kaynaklarına Göre
Yahudilik”, Din Fenomeni, Derleyen ve Çev. Mehmet Aydın, Din
Bilimleri Yayınları, Konya 2000.
KAYA, Remzi, “Ehl-i Kitap”, Türkiye Diyanet Vakfı �slâm Ansiklopedisi, C. X,
�stanbul 1994.
KESLER, Fatih, Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar Kur’an-ı Kerimde
Ehl-i Kitab, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2001.
KOÇY���T, Talat, “Cennet Mü’minlerin Tekelindedir”, �slâmî Ar�atırmalar, C.
III, 1989, Sa. 3.
KIRBA�O�LU, Hayri, “Hz. �sa’yı Gökten �ndiren Hadislerin Tenkidi”, �slâmiyat,
C. III, 2000, Sa. 4.
Kitab-ı Mukaddes, Kitab-ı Mukaddes �irketi, �stanbul 1997.
209
Kur’an-ı Kerim Açıklamalı Meali, Komisyon, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
Ankara 2004.
KUTUP, Muhammed Ali, Barnaba �ncili Ara�tırmalar, Çev. Osman Cilacı, Tekin
Kitabevi, Konya 1998.
KUZGUN, �aban, Dört �ncil Yazılması Derlenmesi Muhtevası Farklılıkları ve
Çeli�kileri, Metinler Matbaacılık, �stanbul 1991.
--------------------- �slâm Kaynaklarına Göre Hz. �brahim ve Haniflik, Se-da
Yayınları, Kayseri 1985.
KÜÇÜK, Abdurrahman-TÜMER, Günay, Dinler Tarihi, Ocak Yayınları, Ankara
1997.
KÜÇÜK, Abdurrahman, Dönmeler (Sabatayistler) Tarihi, Andaç Yayınları,
Ankara 2003.
ÖRS, Hayrullah, Musa ve Yahudilik, Remzi Kitabevi, �stanbul 1966.
ÖZSOY, Ömer-GÜLER, �lhami, Konularına Göre Kur’an, Sistematik Kur’an
Fihristi, Fecr Yayınları, Ankara 2004.
ÖZTÜRK, Mustafa, Kıssaların Dili, Kitabiyat, Ankara 2006.
--------------------- Kur’an’ı Kendi Tarihinde Okumak Tefsirde Anakronizme Ret
Yazıları, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2004.
-------------------- “�slâm Tefsir Gelene�inde Ehl-i Kitapla �lgili Bazı Telakkilerin
Epistemik De�eri”, (Yayımlanmamı� Sempozyum Bildirisi), Kur’an’ın
Farklı �nanç Mensuplarına Yakla�ımı Sempozyumu, Konya 2006.
PAÇACI, Mehmet, “Kur’an’ı Kerim I�ı�ında Vahiy Gelene�ine-Kitab-ı
Mukaddes Ba�lamında- Bir Bakı�”, �slâmî Ara�tırmalar, C. V, 1991, Sa.
3.
PETTAZONI, Rafaella, Tanrıya Dair, Çev. Fuat Aydın, �z Yayıncılık, �stanbul
2002.
RENAN, Ernest, �sa’nın Hayatı, Çev. Ziya �hsan, Milli E�itim Bakanlı�ı
Yayınları, �stanbul 1992.
RIZA, Re�id, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Hakîm (Tefsîru’l-Menar), Beyrut 1999, C. I.
SÂBÛNÎ, Muhammed Ali, “Süleyman Ate�’in Cennet Kimsenin Tekelinde
De�ildir Ba�lıklı Makalesinin Tenkidi”, Çev. Ömer Faruk Tokat,
www.inkisaf.net, 2006.
SARIKÇIO�LU, Ekrem, “Hıristiyanlarda Çocukluk �ncilleri”, Türkiye I. Dinler
Tarihi Ara�tırmaları Sempozyumu, Samsun 1992.
210
--------------------- Ba�langıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Fakülte Yayınları,
Isparta 2002.
SARITOPRAK, Zeki, �slâm �nancı Açısından Nüzul-i �sa Meselesi, Ça�layan
Yayınları, �zmir 1997.
SAYI, Ali, Firavun, Haman ve Kârun Kar�ısında Hz. Musa, �z Yayıncılık,
�stanbul 1992.
SCHIMMEL, Annemarie, Dinler Tarihine Giri�, Kırkambar Yayınları, �stanbul
1999.
S�NANO�LU, Mustafa, “Hıristiyanlık”, Türkiye Diyanet Vakfı �slâm
Ansiklopedisi, C. XVII, �stanbul 1998.
SÖNMEZ, Abidin, Rasulullah’ın Diplomatik Münasebetleri, �nkılab Yayınları,
�stanbul ?.
SÖNMEZ, Zekiye, “�nciller ve Kur’an I�ı�ında Hz. �sa”, Dinler Tarihi
Ara�tırmaları III, Ankara 2002, Sa. 3.
�ELEK, El-Fadl, “Ba�lamayan Diyalog”, Çev. Kadir Albayrak, Çukurova
Üniversitesi �lahiyat Fakültesi Dergisi, Sa. 1, Adana 2001.
�ELTUT, Mahmut, “Hz. �sa’nın Gö�e Yükseltilmesi ve Tekrar Dönü�ü”, Dinî
Ara�tırmalar, Çev. Mustafa Ba�, C. VII, Ankara 2005, Sa. 21.
TABARRA, Afif Abdü’l-Fettah, Kur’an’da Yahudi Men�ei ve Karakterleri, Çev.
Mehmet Aydın, Konya 1978.
TARAKÇI, Muhammed, “�slâm Kaynaklarında �ncil Tartı�maları”, Dinler Tarihi
Ara�tırmaları IV, Ankara 2004.
TEK�N, Ahmet, Diyalogculara Kur’an Dersi, �stanbul 2006.
----------------- Kur’an Yolunda Kalem Oynatanlar, Kelam Yayınları, �stanbul
2006.
TOKPINAR, Mirza, Hadislere Göre Yahudi ve Hıristiyanlara Uymak, �nsan
Yayınları, �stanbul 2003.
TÜMER, Günay, Hıristiyanlıkta ve �slâm’da Hz. Meryem, Diyanet ��leri
Ba�kanlı�ı Yayınları, Ankara 1997.
ÜNAL, Mehmet, “Tefsir Kaynaklarına Göre Hz. �sa’nın Ölümü, Ref’i ve Nüzulü
Meselesi”, �slâmiyat, C. III, 2000, Sa. 4.
WATT, Montgomery, Günümüzde �slâm ve Hıristiyanlık, Çev. Turan Koç, �z
Yayıncılık, �stanbul 2002.
211
YAPICI, Asım-ALBAYRAK, Kadir, “Ötekini Algılama Ba�lamında Dinî Gruplar
Arası �li�kiler”, Ba�lamayan Diyalog, Nobel Kitabevi, Adana 2004.
YARAN, Cafer Sadık, �slâm ve Öteki Dinlerin Do�ruluk Kurtarıcılık ve Birarada
Ya�ama Sorunu, Kaknüs Yayınları, �stanbul 2001.
YILDIRIM, Suat, “Kiliseyi �slâm �le Diyalog �stemeye Sevk Eden Sebepler”,
Asrımızda Hıristiyan Müslüman Münasebetleri, �lmî Ne�riyat, �stanbul
1993.
------------------ Mevcut Kaynaklara GöreHıristiyanlık, Diyanet ��leri Ba�kanlı�ı
Yayınları, Ankara 1988.
212
ÖZGEÇM��
K���SEL B�LG�LER
Adı Soyadı : Ayçe ÖZEV�N
Do�um Yeri ve Yılı : Adana 1979
Medeni Durumu : Bekâr
Telefon : 0 (322) 226 51 41
Adres : Beyazevler Mah. 24 sk. Miraç Sitesi A Blok 4/8
01150 Seyhan / ADANA
E-mail Adresi : [email protected]
E��T�M DURUMU
2002–2006 Yüksek Lisans, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe
ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, Adana.
1998–2002 Çukurova Üniversitesi, �lahiyat Fakültesi, �lkö�retim Din Kültürü ve
Ahlak Bilgisi Ö�retmenli�i Bölümü, Adana
1994–1997 �ehit Temel Cingöz Lisesi
1991–1994 Sıtkı Kulak Ortaokulu
1985–1990 Celalettin Sayhan �lkö�retim Okulu
Yabancı Dil : Arapça, �ngilizce.
�� Durumu : 2002, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ö�retmeni, Salba� �lkö�retim
Okulu/Karaisalı