İstanbul’da surİyelİ mÜltecİlerİn saĞlik ......türkiye’de bugün 3,6 milyondan fazla...

42
İSTANBUL’DA SURİYELİ MÜLTECİLERİN SAĞLIK HİZMETLERİNE ERİŞİMİ: TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLI BİR BAKIŞ AÇISI GABRIELE CLOETERS SOUAD OSSEIRAN

Upload: others

Post on 14-Feb-2020

12 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

İSTANBUL’DA SURİYELİ MÜLTECİLERİN

SAĞLIK HİZMETLERİNE ERİŞİMİ:

TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLI BİR BAKIŞ AÇISI

GABRIELE CLOETERS SOUAD OSSEIRAN

ISBN: 978-605-2095-50-8

İstanbul Politikalar Merkezi Bankalar Caddesi No: 2 Minerva Han 34420 Karaköy, İstanbul Türkiye

+90 212 292 49 39 +90 212 292 49 57 @ [email protected] w ipc.sabanciuniv.edu

Mart 2019

İSTANBUL’DA SURİYELİ MÜLTECİLERİN SAĞLIK HİZMETLERİNE ERİŞİMİ:

TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLI BİR BAKIŞ AÇISI

ÇALIŞTAY RAPORU

GABRIELE CLOETERSSOUAD OSSEIRAN

Gabriele Cloeters sivil toplum kuruluşlarının göçmen destek hizmetlerinde kadın göçmenlerin özel konu-munu ne şekilde ele aldıklarına odaklanan ve Türkiye’deki Suriyeli göçünün toplumsal cinsiyet yönünü inceleyen bir 2017/18 Mercator-İPM Araştırmacısı’dır.

Souad Osseiran Suriyeli sağlık uzmanlarının Türkiye’deki işgücüne nasıl entegre edilmekte olduğunu ve bunun Türk vatandaşlığı süreci üzerinde yarattığı değişikliği inceleyen bir 2017/18 Mercator-İPM Araştır-macısı’dır.

İstanbul Politikalar Merkezi Hakkında

İstanbul Politikalar Merkezi demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden çatışma çözümüne ve arabuluculuğa kadar uzanan önemli sosyal ve siyasi konularda uzmanlığa sahip, çalışmalarını küresel düzeyde sürdüren bir politika araştırma kuruluşudur. İPM araştırmalarını üç ana başlık altında yürütmektedir: İstanbul Politikalar Merkezi-Sabancı Üniversitesi- Stiftung Mercator Girişimi, Demokratikleşme ve Kurumsal Reform ve Çatışma ve Arabuluculuk. 2001 yılından bu yana İPM, karar alıcılara, kanaat önderlerine ve paydaşlara uzmanlık alanına giren konularda tarafsız analiz ve yenilikçi politika önerilerinde bulunmaktadır.

www.ipc.sabanciuniv.edu

Mercator-İPM Araştırma Bursu Programı

Mercator-İPM Araştırma Bursu Programı,  İstanbul Politikalar Merkezi-Sabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Girişimi’nin bir parçasıdır. Programın amacı, ağırlıklı olarak Almanya’dan gelecek olan araştırma-cıların, Avrupa Birliği/Almanya-Türkiye ilişkileri ve iklim değişikliği alanlarında yapacakları araştırmalarla, Türkiye-Almanya ve aynı zamanda Türkiye-Avrupa arasındaki akademik, siyasal ve sosyal bağları güçlendir-mektir. İPM-Sabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Girişimi, 21.Yüzyılın zorluklarına birlikte hazırlanmak için küreselleşen dünyada bilgi edinme, insan ve fikir değişiminin bir önkoşul olduğu düşüncesi üzerine kurulmuştur.

* Bu rapor, “Healthcare Access for Syrian Refugees in Istanbul: A Gender-Sensitive Perspective” başlıklı raporun Türkçe çevirisidir. Yapılan yorumlar ve varılan sonuçlar yalnızca yazarlara aittir ve İPM’nin resmi görüşünü yansıtmaz.

İ Ç İ N D E K İ L E R

TEŞEKKÜR 4GİRİŞ 6BAĞLAM 8

Mültecilerin Sağlık Hizmetlerinden Yararlanma Hakkına İlişkin Güncel Mevzuat 8Suriyeli Mültecilerin Toplumsal Cinsiyete Dayalı Sağlık Sorunları 9

YÖNTEM 11SAĞLIK SİSTEMİNE VE HİZMETLERİNE ERİŞİMDE YAŞANAN BAŞLICA SORUNLAR 13

Sistemdeki Engeller 13Kayıt 14Yavaşlık 15

Dil ve (Yanlış)Bilgilenme 16Sağlık Okur Yazarlığı ve Sağlık Sistemi Konusunda Bilgi 16Dil 16

Kesişimsel Ayrımcılık Örüntüleri 17RUH SAĞLIĞI HİZMETLERİNE ERİŞİM 19

Psikososyal Destek Hizmetlerinin / İlginin Eksikliği 19Ruh Sağlığının Toplumsal Cinsiyet Boyutları 20

ÜREME SAĞLIĞI VE TOPLUMSAL CİNSİYET TEMELLİ ŞİDDET 22Üreme Sağlığı Hizmetleri Alanındaki Eksiklikler 22

Doğum Öncesi 22Doğum 24Doğum Sonrası 24Kürtaj 25

Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet 26SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ KAYGILARI 29

Projelerin Finansmanı ve Sürdürülebilirliği 29Mültecilerin Sağlık Durumları ve Gereksinimleriyle İlgili Verilerin Paylaşımı ve Eşgüdümü 29Sivil Toplum Kuruluşları Arasında Eşgüdüm 30

MÜLTECİLERİN SAĞLIK SORUNLARIYLA İLGİLENEN SAĞLIK KURULUŞLARI 31Suriyelilerin Çalıştırdığı Gayri Resmi Klinikler 31Resmi Göçmen Sağlığı Merkezleri 31Suriyeli Sağlık Çalışanları 32

SONUÇ 33ÖNERİLER 34KAYNAKÇA 38

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

4

T E Ş E K KÜ R

Bütün çalıştay katılımcılarına sonsuz şükranlarımızı sunarız. Paylaştıkları görüşler, yorumları ve katılımları sayesinde çalıştay son derece etkin ve verimli geçti. Önerilerinin ve vurguladıkları sorunların sağlık sisteminin Suriyeli mülteciler, özellikle de kadın mülteciler için daha erişilir hale gelmesini sağlayacak değişikliklerin yolunu açacağını umuyoruz.

Özellikle yuvarlak masa toplantısı sırasında sunum yapan Dr. Deniz Mardin, Dr. Selen Örs Reyhanioğlu, Özlem Çolak, Dr. Mustafa Hamitoğlu, Özgül Kaptan ve Esin Epli’ye teşekkür ederiz. Katkıları konuyla ilgili önemli bilgiler sağladı ve tartışmaların yapılandırılmasına yardımcı oldu.

Ayrıca İPM’deki meslektaşlarımız Çiğdem Tongal, Gülcihan Çiğdem Okan ve Derin Tufan’a çalıştayın düzen-lenmesine verdikleri destek, Megan Gisclon’a da bu raporun editörlüğünü üstlendiği için teşekkür borçluyuz.

Claire Treat’e de bu raporun ilk taslağının redaksiyonu ve yaptığı yorumlar için teşekkür ederiz.

Konferans günü ikram hizmetlerini sağlayan Kadın Kadına Mülteci Mutfağı’na teşekkür ederiz.

İPM stajyerleri Lena Hoffmeister, Arca Yılmaz, Ozan Bozkaya, Batıkan Bulut ve Sinan van der Hoeven’e çalıştay sırasında ve sonrasındaki yardımları için teşekkürler.

5

KISALTMALAR LİSTESİ

AFAD T.C. İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı

CEDAW Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi

GİGM Göç İdaresi Genel Müdürlüğü

AB Avrupa Birliği

KADAV Kadınlarla Dayanışma Vakfı

LGBTTİ Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transseksüel, Transgender ve İnterseksüel

STK Sivil Toplum Kuruluşu

SB Sağlık Bakanlığı

AÇSHB Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı

İGİM İl Göç İdaresi Müdürlüğü

GK Geçici Koruma

GKY Geçici Koruma Yönetmeliği

BM Kadın Birleşmiş Milletler Kadın Birimi

UNFPA Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu

WHO Dünya Sağlık Örgütü

WGSS Kadınlar ve Kız Çocukları İçin Güvenli Alan

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

6

G İ R İ Ş

Mercator-İPM Araştırmacıları olarak yaptığımız araştırma sırasında İstanbul’da mültecilere destek konusunda çalışan birçok sivil toplum kuruluşu Suriyeli mülteci kadınların sağlık hizmetlerine erişimini engelleyen toplumsal cinsiyete dayalı bazı engeller olduğunu vurguladı. Biz de araştırma projelerimizin1 kesişim alanında yer alan bu konuyu araştırmak üzere İstanbul Politikalar Merkezi’nde 4 Mayıs 2018 günü gerçekleştirilen “İstanbul’da Suriyeli Mültecilerin Sağlık Hizmetlerine Erişimi: Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bir Bakış Açısı” başlıklı bir yuvarlak masa toplantısı düzenledik. Çalıştay, Türkiye’deki mülteci toplulukları gönüllü ya da profesyonel olarak desteklemekte olan çeşitli paydaşları bir araya getirdi. Bu paydaşların çoğu İstanbul’da sağlık sistemi ile ilgili ya da mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimlerini destekleme konu-sunda geniş deneyime sahiptir.

Bu rapor, yarım günlük bu çalıştayın sonuçlarını sunacak ve Suriyeli mültecilerin ve özellikle kadın mültecilerin Türkiye’de sağlık hizmetlerine erişi-minin kolaylaştırılmasına dair bir dizi somut ve politika içerikli öneride bulunacaktır.

Çalıştay, katılımcıların uzmanlıklarından yararlanarak Suriyeli kadın mültecilerin sağlık hizmetlerine erişiminin önünde bulunan toplumsal cinsiyete dayalı sorun ve engelleri, hizmet açısından mevcut eksiklikleri ve mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırmak amacıyla halen devam etmekte olan girişimleri tartışmaya açmak üzere tasarlanmıştı. Çalıştayın amacı mülte-cilerin sağlık hizmetlerine erişmekte yaşadıkları

1 Souad Osseiran’ın 2017/18 Mercator İPM Araştırma Bursu kapsa-mında yürüttüğü araştırma projesinin başlığı “Suriyeli Sağlık Çalı-şanlarının Türkiye’ye Entegrasyonu: Türkiye Vatandaşlığının Deği-şen Formülasyonları”dır. Gabriele Cloeters’in araştırmasının başlığı “Türkiye’de Göçün Toplumsal Cinsiyet Boyutları: Sivil Toplum Kuru-luşlarının Suriyeli Kadın Mültecilere Yaklaşımı”dır.

sorunlar, mülteci ve sağlık politikalarının ve genel olarak sağlık hizmetlerine erişimin iyileştirilmesi hakkında sahadan gelen değerlendirmeleri temel alan somut öneriler geliştirmekti. Çalıştay, katılım-cıların fikir alışverişinde bulunarak aralarındaki ağları güçlendirmeleri ve yeni ilişkiler kurabilme-leri için bir fırsat niteliğindeydi.2 Çalıştay dilleri Türkçe, Arapça ve İngilizceydi ve bu diller arasında eşzamanlı çeviri yapıldı. Eşzamanlı çeviri katılımcı-ların birbirleriyle iletişim kurabilmeleri ve alandaki diğer uzmanların bilgilerinden yararlanmaları açısından önemli bir fırsat sağladı, zira dil engelleri yüzünden bilgi paylaşımı her zaman mümkün olamamaktadır.

Yuvarlak masa toplantısında geniş bir tabana yayılmış farklı paydaş gruplarını temsil eden 19 katılımcı vardı. Bunların arasında Suriyeli ve Türk STK üyeleri, toplum merkezi temsilcileri, İstan-bul’da çalışan bağımsız halk sağlığı uzmanları ve sağlık çalışanları ve alanda araştırma yapan akade-misyenler bulunmaktaydı.

2 Mültecilere destek alanında çalışan farklı paydaşların kendi arala-rında bilgi ve deneyim paylaşımında bulunabilecekleri ağlar bulun-maması çalıştaydaki konuşmalar sırasında sürekli gündeme gelen bir konu oldu.

7

Suriyeli Mültecilerin Yaş ve Cinsiyete Göre Dağılımı350.000

300.000

250.000

200.000

150.000

100.000

50.000

0

Mült

eci S

ayısı

0-4 5-9 10-14 15-18 19-24 25-29 30-34 50-5435-39 55-5940-44 60-6445-49 65-69 70-74 75-79 80-84 85-89

Erkek Kadın Yaş

Geçici Koruma Altında Bulunan Suriyeli Mültecilerin Cinsiyete Göre Dağılımı

Erkek

Kadın

%54%46

Şekil 1+2 Suriyeli Mültecilerin Yaş ve Cinsiyete Göre Dağılımı: Kaynak GİGM (22 Kasım 2018)

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

8

B AĞ L A M

Mültecilerin Sağlık Hizmetlerinden Yararlan-ma Hakkına İlişkin Mevcut Mevzuat

Türkiye’de bugün 3,6 milyondan fazla kayıtlı Suriyeli göçmen bulunmaktadır. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün (GİGM) istatistiklerine göre Türkiye’deki mültecilerin %46’sı kadın, %54’ü erkektir. Cinsiyet ve yaş dağılımına göre, çok sayıda mülteci 18 yaşın altındadır.3 Genel olarak, Suriyeli mültecilerin çoğunluğu kadın ve çocuklardır.

Kadınlar geleneksel olarak çocuk ve yaşlı aile üyelerine bakarak önemli bir rol oynamaktadır. Zorunlu göç nedeniyle kadınlar ailelerinin geçimini sağlamak ve çocuklarını tek başına büyütmek duru-munda kalmıştır. Ayrıca birçokları aile üyelerinin temel hizmetlere erişimini sağlamakta, onlara STK’lara kaydolurken, okulda ya da hastanede refakat etmektedir.

3 T.C. GİGM İstatistik sayfası, “Geçici Koruma,” 26 Kasım 2018’de gö-rüntülenmiştir, http://www.goc.gov.tr/icerik6/gecici-koruma_363_ 378_4713_icerik.

Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin tahminen %90’ı Türkiye’nin güneyinde kurulan kampların dışında yaşamaktadır. Bu %90’ın büyük bölümü Türkiye’de kentsel bölgelerde oturmaktadır. GİGM’e göre İstanbul şu anda en yüksek sayıda Suriyeli mülte-ciye ev sahipliği yapan şehirdir.4

Bu oranlar düşünüldüğünde, şehirlerde yaşayan mültecilerin sağlık ya da eğitim gibi temel hizmet-lere nasıl eriştikleri konusu özellikle önem kazan-maktadır.

Suriyeli mülteciler sağlıklarını ve sağlık sistemini kullanma yetilerini etkileyen birçok kesişimsel faktöre maruz kaldıkları için sağlık hizmetleri kilit önemdedir. Bu faktörlerden bazıları sağlıksız yaşam ve çalışma koşulları, sağlık okuryazarlığı düzeyinin düşük olması ve toplumsal dışlanma ve ayrımcılık

4 A.g.e.

600.000

500.000

400.000

300.000

200.000

100.000

0İstanbul Gaziantep BursaŞanlıurfa Adana İzmirHatay Mersin Kilis Konya

Şekil 3. Suriyeli Mültecilerin Geçici Koruma Kapsamında En Yüksek Mülteci Nüfusuna Sahip On İlde Dağılımı. Kaynak: GİGM İstatistik Ana Sayfa (22 Kasım 2018)

9

gibi zorunlu göçün yarattığı durumlardan kaynak-lanmaktadır. Diğer faktörler ise savaş sırasında oluşan yaralanmalar ya da ruh sağlığı sorunları gibi savaşın doğrudan sonucu olan faktörlerdir. Bunlara ek olarak Türkiye’ye gelen Suriyeli mültecilerin yüksek tansiyon, diyabet vb. gibi mevcut bazı tıbbi sorunları için tıbbi bakıma ihtiyacı vardır. Bunlar Suriye’de de yaşadıkları ve zorunlu göç nedeniyle ağırlaşmış rahatsızlıklar olabilir. Bütün bu faktör-lerin Türkiye’deki sağlık sisteminin geneli açısından kısa ve uzun vadeli sonuçları vardır.

2014 tarihinde yürürlüğe giren Yabancılar ve Ulusla-rarası Koruma Kanunu Suriyeli mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimi ile ilgili ayrıntıları düzenle-miştir. Geçici Koruma (GK) ya da Geçici Koruma Yönetmeliği (GKY) kapsamındaki Suriyeli mülte-ciler Göçmen Sağlığı Merkezlerinde birinci basamak sağlık ve acil sağlık hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanabilirler. Bu hizmetler birinci basamak sağlık hizmetleri, devlet hastaneleri ve eğitim ve araştırma hastaneleri ile sınırlıdır. Birinci basamak sağlık hizmetlerine muayene, aşı, gebelik takibi, doğum sonrası bakım ve aile planlaması yöntemleri dahildir. GK kapsamındaki Suriyeliler ikinci (devlet hastaneleri) ve üçüncü (eğitim ve araştırma hasta-neleri) basamak hizmetlerden yararlanabilir, ancak tıbbi bakım masraflarını ödemekten sorumlu olan GİGM yalnızca Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu bütçesinde belirtilen tedavi ve ilaçların maliyetini karşılamaktadır.5 Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu bütçesindeki sınırlama ve boşluklar nedeniyle devlet kurumları Sosyal Güvenlik Kurumu tara-fından genel sağlık bütçesinden yararlananlar için belirlenen maliyetlerden yüksek olan tedavi, ilaç ve tıbbi cihaz bedellerini karşılamamaktadır.6

5 GKY’nde yapılan değişikliklerle (16 Mart 2018), sağlık hizmetlerinin sağlanması görevi AFAD’dan GİGM’ne devredilmiştir.

6 Bkz. Geçici Koruma Yönetmeliği, Madde 27 (c). Suriyeli mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimi ve ilgili mevzuat hakkında ayrıntılı bir ra-por için bkz.: Deniz F. Mardin, “Right to Health and Access to Health Services for Syrian Refugees in Turkey,” MiReKoc Policy Brief Series 2017/01, Mart 2017.

Suriyeli Mültecilerin Toplumsal Cinsiyet Te-melli Sağlık Sorunları

Ulusal sağlık sistemleri için toplumsal cinsiyet temelli sağlık hizmetlerinin sunulması kadınları ve toplumun genelini etkileyen sağlık hizmetlerinin hayati bir boyutudur. Kadın mültecilerin üreme sağlığı, gebelik ve doğum sonrası sağlık hizmetle-rine erişimle ilgili özel sorunları ve gereksinimleri vardır. Çalıştay katılımcıları bu konuları derinle-mesine el almış, yasal çerçeve, uygulamada erişim ve bunların mülteciler açısından sonuçlarına odaklanmıştır.

Toplumsal cinsiyet temelli şiddet bütün dünyada, göçe zorlanmamış birçok kadının da karşı karşıya olduğu bir tehlikedir. Ne var ki toplumsal cinsiyet temelli şiddet, zorunlu göç sırasında artış gösterir. Çeşitli araştırmalara göre mülteci kadınlar ve kız çocukları zorunlu göç döngüsünün her aşamasında toplumsal cinsiyet temelli şiddete maruz kalma riskini daha fazla yaşıyor.7 Toplumsal cinsiyet temelli şiddet terimi kapsamında toplumsal cinsiyet normlarına ve kadınlara ve erkeklere farklı biçimlerde zarar veren fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik ve yapısal şiddeti içeren cinsiyetlen-dirilmiş güç hiyerarşilerine dayalı her tür şiddeti tanımlıyoruz. Bu raporda mülteci kadınların fiziksel ve ruh sağlığı koşulları üzerinde uzun vadeli etkileri olan cinsiyetlendirilmiş şiddet biçimleri üzerinde duruyoruz. Bunlara zorunlu göç sırasında taciz ve tecavüz, erken ya da zorla yapılan evlilikler, seks işçiliği, geçim ya da barınma ihtiyacını karşı-layabilmek için tacize razı olmak ve aile içi şiddet dahildir.

7 Örn., Jeanne Ward ve Mendy Marsh, “Sexual Violence against Women and Girls in War and Its Aftermath: Realities, Responses, and Requ-ired Resources,” Çatışma ve Ötesinde Cinsel Şiddet Sempozyumu, 21–23 Haziran 2006, Brüksel; Inger Skjelsbœk, “Sexual Violence and War: Mapping out a Complex Relationship,” European Journal of In-ternational Relations 7, no. 2 (2001): 211–237.

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

10

Çeşitli uluslararası kılavuz kurallar ve ulusal yanıt planlarında belirtildiği gibi toplumsal cinsiyet temelli şiddet, bütün dünyada en yaygın kadın hakları ihlallerinden biridir. Türkiye 1985’ten beri Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi’nin (CEDAW) imzacıla-rından biridir ve 2011’de hükümet kadınlara karşı şiddetin önlenmesi ve şiddetle mücadeleye yönelik kapsamlı bir çerçeve sunan İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamıştır. Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kadınların toplumsal cinsiyet temelli şiddetten korunması için bir ulusal hukuki çerçeve oluşturmaktadır. Yine de toplumsal cinsiyet temelli şiddetin önlenmesi ve mağdurların desteklenmesi ve bunu takiben faillerin yargılanması mevcut ulusal ve uluslararası toplumsal cinsiyet temelli şiddetle mücadele çerçe-velerinde bir eksiklik olarak görülmektedir.8

Suriye’de kadına karşı şiddet savaştan önce toplumsal bir sorundu ve uzun süren silahlı çatışma sırasında daha da ciddi bir hal aldı.9 Türkiye’de mülteci kadınlara karşı toplumsal cinsiyet temelli şiddetle ilgili güvenilir veri ve istatistik bulun-mamaktadır. Ancak Ürdün’de BM Kadın Birimi tarafından Suriyeli mülteciler arasında yapılan bir araştırmaya göre toplumsal cinsiyet temelli şiddet Suriyeli mülteci kadınların yaşamlarını olumsuz yönde etkileyen yaygın bir halk sağlığı sorunudur.10 Araştırma Ürdün’e odaklanmış olsa da toplumsal cinsiyet temelli şiddetin Türkiye’deki

8 Devletler hukuku insan haklarının altında yatan toplumsal cinsiyet-le ilgili önyargıları ortaya koymaktadır. 1951 Mülteciler Sözleşmesi toplumsal cinsiyet konusuna hiç girmez ve cinsiyet temelli zulüm ko-nusuna yeterince eğilmez. Mülteci koruma tanımı kadınların yaşadığı cinsiyetlendirilmiş şiddet (örn. kadın sünneti, çocuk evlilikleri, zorla evlendirilme, aile içi şiddet ve ayrımcı üreme sağlığı uygulamaları) bi-çimlerine yaygın olarak uygulanmaz.

9 Suriye’nin Tümü Toplumsal cinsiyet temelli şiddet Sorumluluk Alanı (GBVAoR) Voices from Syria 2018: Assessment Findings of the Huma-nitarian Needs Overview (New York: UNFPA, 2017).

10 BM Kadın, Gender-Based Violence and Child Protection Among Syri-an Refugees in Jordan, With a Focus on Early Marriage (Amman: BM 2013).

Suriyeli kadın mültecilerin karşısında da önemli bir sorun olması muhtemeldir. Çalıştaya katılan uygulamacılar bu gözlemi desteklemekteydi. Psikiyatr Dr. Mohammed Dandal Suriye’de yaygın olan toplumsal cinsiyet temelli şiddet konusunu gündeme getirdi ve İstanbul’da gördüğü vakalara dayanarak bunun Türkiye’de daha da ağır bir hal aldığını belirtti.

11

YÖ N T E M

Çalıştay sırasında katılımcılar sağlık hizmetlerin-deki eksiklikleri, temel sağlık hizmetlerine erişimin önündeki engelleri ve Türkiye’de mülteciler için sağlık hizmetlerinin kolaylaştırılmasını amaçlayan en iyi uygulamaları tespit ettiler. Tartışmalar özellikle mülteci kadınlara odaklanarak paydaşlar arasında iletişim ve işbirliğini arttırmayı, ileriye dönük atılacak adımların belirlenmesini ve Suriyeli kadın mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimlerini kolaylaştırmaya yönelik politika önerilerinde bulunmayı amaçladı.

Çalıştay, katılımcıların Suriyeli kadın mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimi önündeki en büyük engellerin neler olduğuna dair algılarını ortaya koymak için kısa bir tanışma oturumuyla başladı. Çalıştay katılımcıları kendilerini tanıttılar, çalış-malarının sağlık sektörüyle ilgisini belirttiler ve Suriyeli mülteci kadınların sağlık hizmetlerinden yararlanmasının önündeki en büyük engellerin neler olduğuna dair görüşlerini açıkladılar.11 Açılış turunun ardından yuvarlak masa tartışmalarına katkıda bulunmak ve bu tartışmalara bir yapı kazan-dırmak için çalışmalarıyla ilgili sunum yapmak üzere davet edilen beş uzmanın yaptığı sunumlar dinlendi. Konuşmacılar şunlardı:

Dr. Deniz Mardin: Dr. Deniz Mardin pratisyen hekimdir, halihazırda İstanbul ve Eskişehir’de mültecilerin sağlık sistemine erişimde yaşadıkları sorunlar üzerine doktora tezini yazmaktadır. Doktora çalışması kapsamında üç hastanede sağlık hizmetleri sunucuları üzerinde araştırma yapmıştır. Ayrıca Türkiye’de Médecins Sans Frontieres Greece ile yoğun olarak çalışmıştır.

Dr. Selen Örs Reyhanioğlu (UNFPA): Dr. Selen Örs Reyhanioğlu program koordinatörü olarak Türkiye

11 Bkz. Şekil 4.

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA)12’da çalışmaktadır. UNFPA halihazırda Sağlık Bakanlığı (SB) ve uygulayıcı ortak kuruluşlarla eşgüdüm içinde Kadınlar ve Kız Çocukları İçin Güvenli Alan (WGSS)13 programını yürütmektedir.

Özlem Çolak (YUVA): Özlem Çolak YUVA Derneği’nde koruma koordinatörüdür. YUVA14 Türkiye’de deza-vantajlı konumda bulunan kesimleri desteklemekte ve geçim ve eğitim konularına odaklanmaktadır. İstanbul’un Ümraniye ilçesinde bir toplum merkezi çalıştırmaktadır. Suriyeli mültecilere temel hizmetlere erişimlerinde destek vermekte ve ayrıca eğitim ve becerilerini geliştir-meleri konusundaki kaynaklara ulaşmalarına yardımcı olmaktadırlar. YUVA Ümraniye ve İstanbul, Avcılar’da bu ilçelerde yaşayan mülteciler üzerinde bir gereksinim değerlendirme araştırması gerçekleştirmiş ve bulgula-rının bir bölümünü çalıştayda paylaşmıştır.15

Özgül Kaptan ve Esin Epli (KADAV): Özgül Kaptan sosyal hizmet uzmanı, Esin Epli ise KADAV’ın Küçükçekmece’deki toplum merkezinde proje koordinatörüdür. KADAV16 (Kadın Dayanışma Derneği) Türkiye’de feminist politikalar konu-sunda zengin bir katılım deneyimine sahiptir ve

12 UNFPA Ana Sayfası, 26 Kasım 2018’de ulaşılmıştır, https://turkey.unfpa.org/en.

13 UNFPA, “Women & Girls Safe Spaces,” 26 Kasım 2018’da ulaşılmış-tır, https://www.unfpa.org/sites/default/files/resource-pdf/UN-FPA%20 UNFPA%20Women%20and%20Girls%20Safe%20Spa-ces%20Guid- ance%20%5B1%5D.pdf.

14 YUVA Ana Sayfası, 26 Kasım 2018’de ulaşılmıştır, https://www.yuva. org.tr.

15 Gereksinim değerlendirmesi Kasım-Aralık 2017’de gerçekleştirilmiş-tir. YUVA üyeleri iki ilçede 265 haneyi ziyaret etmiş, toplam 1.453 ki-şiyle mülakat yapmıştır. Bu 1.453 kişiden 294’ünü gereksinim değer-lendirme projesine katılmak üzere davet etmiştir. Özlem Çolak ve d., Yerinde Erişim Projesi Değerlendirme Raporu (İstanbul: YUVA, Mart 2018).

16 KADAV Ana Sayfası, 26 Kasım 2018’de ulaşılmıştır, http://www.ka-dav. org.tr.

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

12

kadınların güçlendirilmesi, LGBTTİ bireyler ve Türkiye’deki mülteci ve göçmen topluluklar konu-sunda çalışmalar yapmaktadır. KADAV İstanbul, Küçükçekmece’de mülteci kadınlar için psikososyal destek, beceri geliştirme programları sunan ve kreşi bulunan bir toplum merkezi çalıştırmaktadır.

Dr. Mustafa Hamitoğlu: Dr. Mustafa Hamitoğlu geçmişte Türkiye Sağlık Bakanlığı’nda çalışmış olan gastroenteroloji uzmanı bir hekimdir. İstanbul Suriyeliler Toplum Birliği başkanıdır. Suriye Geçici Hükümeti’nde Sağlık Bakanı danışmanı olarak çalışmıştır. Suriye Birlik ve Yardımlaşma Derne-ği’nin kurucusudur.

Bu beş katılımcı farklı bakış açılarını kapsayan sunumlar yapmak üzere davet edildiler. Sunum-lardan sonra katılımcılardan yorumlar alındı ve tartışma yapıldı. Katılımcılardan sunumlar ve genel olarak sağlık sistemi ve kadın mültecilerin sisteme erişimi ile ilgili kendi proje ve deneyimlerine ilişkin görüş bildirmeleri istendi.

Çalıştayın ilk bölümünde katılımcılar sağlık hizmet-lerine erişimde genelde Suriyeli mültecilerin, özelde de kadın mültecilerin karşılaştığı engeller ve giderilemeyen sorunlar üzerinde durdular. İkinci bölümde katılımcılar toplumsal cinsiyet temelli şiddet konusuna odaklanarak Türkiye’de toplumsal cinsiyet temelli şiddetin önlenmesi ve bunun engellenmesinde karşılaşılan genel sorunlar ve kadın mültecilerin hizmetlere erişimde yaşadıkları güçlükler konusunu ele aldılar.

13

Dil Engelleri

Yetersiz Psikososyal Destek Hizmetleri

Geçici Koruma Kaydı

STK’lar Arasında Eşgüdüm Eksikliği

Projelerin Finansmanı ve Sürdürülebilirliği

Acil Hizmetlerinin Yetersizliği

Toplumsal cinsiyet temelli şiddet

Ayrımcılık

Yanlış Bilgilendirme

Üreme Sağlığı Hizmetlerinin Entegrasyonu

Sağlık Okuryazarlığı

Hükümet & STK İlişkileri

0 1 2 3 4 5 6

Şekil 4. Suriyelilerin sağlık hizmetlerine erişimde yaşadıkları temel zorluğun ne olduğu sorulduğunda katılımcıların verdiği yanıtların özeti. Bazı katılımcılar yanıtlarında birden fazla zorluktan bahsettiler.

SAĞLIK SİSTEMİ VE HİZMETLERİNE ERİŞİMDE YAŞANAN B AŞLICA S ORUNL AR

Sistemdeki Engeller

Çalıştayın başlangıcında katılımcılardan Suriyeli kadın mültecilerin sağlık hizmetlerine erişmekte yaşadıkları başlıca zorlukları söylemeleri istendi. Şekil 4’te katılımcıların saydığı çeşitli sorunlar gösterilmektedir. Bu çalışma, çalıştay katılımcı-larının engellere dair algılarındaki örtüşmeleri ve ortak noktaları ortaya çıkarmıştır.

Tanışma oturumu çalıştayda gerçekleşen tartışma-lara bir giriş teşkil etti. Bu raporun yapısını oluştu-rurken kısmen katılımcıların bu çalışma sırasında değindikleri zorlukları, yapılan sunumları ve genel tartışmaları esas aldık.

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

14

Kayıt

GK kapsamında kayıt olma zorunluluğu mülte-cilerin hizmetlere erişimini etkileyen önemli bir konudur. Tıbbi bakıma ihtiyacı olan Suriyeli mültecilerin GK Kimlik Belgesi olması ya da en azından GK başvurusu yapma sürecinde oldukla-rını kanıtlayan kayıt belgesinin bulunması gerekir. Bu konuyla ilgili olarak çalıştay katılımcıları hem kayıtlı hem de kayıtsız mültecilerin bürokratik süreçler nedeniyle sağlık hizmetlerine erişimde sorun yaşadıklarını belirttiler.

GİGM ve İl Göç İdaresi Müdürlükleri (İGİM) mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimi üzerinde önemli etkiye sahiptir. YUVA Derneği’ne göre birçok Suriyeli mülteci ekonomik nedenler ve İstanbul’da mevcut sosyal ağları nedeniyle Türkiye’nin güney sınırındaki illerden İstanbul’a taşınmakta ya da güney sınırını geçerek doğrudan İstanbul’a yerleşmektedir. 2017’nin sonundan bu yana mevcut mülteci sayısı (558.805)17 ve bu sayının hizmet sunucuları ve kapasiteleri üzerinde baskı oluşturması nedeniyle İstanbul’da Suriyeli mülteci kaydı durdurulmuştur. Diğer illerde kayıt olup İstanbul’a taşınan mülteciler kayıtlarını İstanbul’a taşıyamamaktadır. Ek olarak, kayıt durdurma kara-rından önce GK kapsamında başvuruda bulunan mülteciler de ilk kayıt başvurusundan GK kimlik belgelerini alana kadar uzun bekleme süreleriyle karşı karşıyadır. Bu süre onların temel hizmetlere ulaşmasını engellemektedir.

GK kapsamında kayıtlı olmayan mültecilerin sayısı tartışmalıdır; farklı raporlar ve uzmanlar farklı sayılar vermektedir. YUVA derneği üyeleri gerçekleştirdikleri gereksinim değerlendirmesinde katılımcı mülteci-lerin %13’ünün GK kapsamında kayıtlı olmadığını belirtmektedir.18

17 T.C. GİGM İstatistik sayfası, “Geçici Koruma,” 26 Kasım 2018’de ulaşılmıştır, http://www.goc.gov.tr/icerik6/geci- ci-koru-ma_363_378_4713_icerik.

18 Çolak ve d., Yerinde Erişim Projesi Değerlendirme.

Suriyeli mültecilerin kaydının durdurulması gebe kadınlar, ciddi tıbbi sorunları olan kişiler ve yeni doğmuş bebekler gibi bazı istisnalara tabidir. Tıbbi sorunları olan kişiler kayıtlarını hızlandırmak ya da başlatmak için GİGM ya da İGİM’e durumla-rını belgeleyen bir tıbbi rapor sunmak zorunda kalabilmektedir. Kayıtlı olmayan mültecilerin 9919 ile başlayan yabancı kimlik numarası olmadığı için internetten ya da telefonla randevu sistemine ulaşamamakta, bu nedenle randevu alıp uzmana görünme imkanı bulamamaktadırlar. Birinci basamak sağlık hizmetlerini sunan Göçmen Sağlığı Merkezleri uzman sağlık raporu hazırlama yetki-sine sahip değildir. YUVA Derneği’nden Özlem Çolak, sağlık hizmetlerinden yararlanmaya en fazla ihtiyacı olan mültecilerin bu hizmetlere erişmekte başarılı olamadığını ve durumun bir “kısır döngüye” dönüştüğünü söylemektedir.

Suriyeli mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimi kayıtlı oldukları ile bağlıdır ve büyük ölçüde ancak bu ilde sağlık hizmetlerine erişebilmektedirler. GKY’ne göre bir ilde kayıtlı olan mülteciler başka bir ildeki acil sağlık hizmetlerinden ve Göçmen Sağlığı Merkezlerinden yararlanabilir; ancak uygulamada vakaların çoğunda bu erişim hastane ve personele bağlıdır. Dr. Deniz Mardin’e göre kayıtlı oldukları ilin dışında sağlık hizmetlerinden yararlanmaları sınırlandırılan mültecilerin dolaşım ve hareketleri eşik bekçisi konumundaki sağlık çalışanlarının gözetimindedir.20 GK kapsamındaki Suriyeliler kayıtlı oldukları ili değiştirebilirler ancak taşınma nedenleriyle (örn. eğitim ya da tedavi) ilgili kanıt sunmak zorundadırlar. Daha önce de belirtildiği gibi akrabalarıyla bir araya gelmek ya da ekonomik nedenlerle başka bir ile taşınan mülteciler kayıtla-rını değiştirememekte, bu da sağlık hizmetlerine erişim hakkından tam olarak yararlanmalarının

19 Geçici Koruma ya da Uluslararası Koruma kapsamında ya da mukim olan ve Türk makamlarında kaydı olan her yabancıya 99 ile başlayan bir kimlik numarası verilir.

20 Mardin, “Right to Health and Access.”

15

önünde engel teşkil etmektedir. Yaşadıkları ilde sunulmayan tıbbi tedavileri görebilmek için kayıtlarını başka bir ile taşımak üzere yerel İGİM’e başvuran GK ya da Uluslararası Koruma21 kapsa-mındaki mülteciler de güçlüklerle karşı karşıyadır. Dr. Mardin’e göre taşıma onayı almak zordur ve uzun bekleme süreleri söz konusudur. Dr. Mardin, yaşanan gecikmeler nedeniyle uygulanan tıbbi tedavinin etkinliğinin de azaldığını belirtmektedir.

Yavaşlık

Çalıştaydaki tartışmalar sırasında hükümetin, sistemi mülteci akınına uyarlamakta ya da gerekli acil durum mekanizmalarını uygulamakta geç kaldığı defalarca belirtildi. Kriz ve afet dönemlerinde sağlık hizmetleri sektörü en hızlı harekete geçmesi gereken sektördür. Dr. Mardin’e göre Türkiye ulusal sağlık sisteminin kapasitesi Suriye’de çatışmaların uzayıp gitmesine ve hasta sayılarının bu kadar artmasına karşı hazırlıklı değildi. Dr. Hamitoğlu çatışmanın bu denli uzun sürmesinin öngörüleme-diğini, ancak Türk hükümetinin yaşanan mülteci akınının boyutu karşısında gösterdiği çabaların takdir edilmesi gerektiğini sözlerine ilave etti.

Genel olarak son yıllarda Türkiye’nin ulusal sağlık sistemi bazı değişimlerden geçmektedir. Sağlık Bakanlığı birinci basamak hizmetleri geliştirerek vurguyu koruyucu sağlık hizmetlerine kaydırmaya çalışsa da genel olarak sistem hastalık temelli bir yaklaşım gütmektedir. Kitle göçü bağlamında bu yaklaşım uzun vadede sağlık sisteminin tedavi etmesi gereken, mültecilerin beraberlerinde getirdikleri mevcut bazı kronik rahatsızlıklar nede-niyle halk sağlığı sorunlarına yol açabilir.22 Savaş

21 Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, Uluslararası Korumayı içermektedir. Uluslararası Koruma kapsamındaki şartlı mülteciler sığınma başvurusunda bulunan ve haklı sebeplerle zulme uğrama kor-kusu yaşamaları nedeniyle şartlı mülteci statüsü tanınan kişilerdir.

22 YUVA gereksinim değerlendirmesine göre görüşülen hanelerin % 34’ü tarafından kronik hastalıklar dile getirilmiş ve aile fertlerinin kronik hastalıkları olan bu hanelerin yarısının ilaca erişimi olmadığı anlaşılmıştır. Bkz. Çolak ve d.

nedeniyle gerçekleşen yaralanmalar ve ruh sağlığı sorunlarına ek olarak mültecilerin mevcut sağlık sorunlarının tedavisi sağlık hizmetleri altyapısı üzerindeki baskıları arttırmıştır.

Hükümetin harekete geçmekte yavaş kalmasının dışında sağlık sistemindeki genel aksaklıklar sistemden yararlanan herkesi (hem Türk vatandaş-ları, hem de mültecileri) etkilemektedir.23

Hasta sayılarının büyük oranlarda artması sağlık sisteminde mevcut eksiklikleri daha da derin-leştirmiştir. Ön saflardaki sağlık çalışanları hem mevcut eksiklikler, hem de sağlık sistemi üzerinde artan baskılardan olumsuz yönde etkilenmektedir. Sağlık çalışanları mültecilerle etkileşimlerini etki-leyebilecek uzun çalışma saatleri ve aşırı iş yükü gibi işle ilgili sorunlarla karşı karşıyadır. Bunlar dil engeliyle bir araya geldiğinde mülteci hastaların tedavisini aksatmaktadır. Hastane personeli de mültecilerin erişimini etkilemektedir. Yasalar Suriyeli mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimini düzenlese de bu düzenlemelerin hastanelerde uygulanması kurumdan kuruma değişmektedir. Bu açıdan mültecilere karşı ayrımcılık, yürürlükteki mevzuatı bilmeme ve bazı durumlarda hastanelerin ücretsiz olması gereken hizmetlerden para alması çalıştay sırasında gündeme gelen önemli sorunlar arasındaydı.

Mültecileri etkileyen bir diğer sorun da 2014’ten bu yana GİGM ile çalışan eczanelerin sayısındaki azalmadır. Bu uygulamaya katılan eczaneler reçeteli ilaçların faturasını GİGM’ye kesmektedir. Mülteciler de bu ilaçların bedelinin küçük bir bölümünü ödemektedir. Dr. Mardin’in belirttiği gibi, bu eczanelerin sayısının azalması mültecilerin reçetede yazılı ilaçları alabilecekleri eczaneleri bulmakta güçlük yaşamasına neden olmaktadır.

23 Örneğin Sağlık Bakanlığı psikososyal desteği ruh sağlığı toplum mer-kezlerine kaydırmaya çalışmaktadır. Ancak bu sınırlı bir hızda gerçek-leşmekte ve psikososyal hizmetler ancak bazı hastanelerde psikiyatri birimlerinde verilmektedir.

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

16

Kadın mültecileri etkileyen sorunlarla ilgili olarak çalıştay katılımcıları ruh sağlığı hizmetleri, üreme sağlığı hizmetleri ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet mağdurlarına destek konularında büyük uçurumlar olduğunu belirttiler. Katılımcılara göre özellikle üreme sağlığı zorunlu göç sırasında ciddi bir risk oluşturmakta ve anne ve bebek ölüm oran-larını etkilemektedir.24 Raporun ilerleyen sayfala-rında katılımcıların bu sorunlarla ilgili çalışmaları daha derinlemesine ele alınacaktır.

Dil ve (Yanlış) Bilgilenme

Sağlık Okuryazarlığı ve Sağlık Sistemi Konusunda Bilgi

Mülteciler, sağlık hizmetlerinden yararlanırken ya da mevcut sağlık hizmetleri olanaklarıyla ilgili bilgiye ulaşırken, Türkiye’de hasta kültürünün Suri-ye’den farklı oluşu, idari süreçler ve dil engelleri gibi çeşitli faktörler nedeniyle sorunlar yaşamaktadır. Ana engeller arasında randevu almak için hastane randevu sistemini kullanmak ve mültecilerin hastane sistemi bürokrasisi içinde yollarını bulmakta yaşa-dıkları güçlükler vardır. Bu özellikle mültecilerin engelli raporu ya da bir cerrahi müdahale ya da tedavinin gerekli olduğunu gösteren bir rapor almak zorunda olduğu durumlarda güçlük oluşturmaktadır. Çeşitli çalıştay katılımcıları tartışmalar sırasında bu konuyu farklı açılardan ele aldılar. Tartışmalar Özlem Çolak’ın sözleriyle şöyle özetlenebilir:

[Suriyeli mültecilerin] sağlık sistemini bilmediklerini kesinlikle iddia etmek yerine insanların hastaneye gittiklerinde yönlerini bulmakta zorlandıklarını, nereye gidecek-lerini ve [hizmetlere nasıl] ulaşacaklarını bilmediklerini söyleyebiliriz. Çünkü belki bu kişi hastaneye daha önce bir kez gitmiş olabilir. Hiç hastaneye gitmeye çalışmadıkla-rını söyleyemeyiz. Gidiyorlar, yollarını kaybe-

24 Ayrıca bkz. Hatice Kahyaoğlu Süt, ”Suriye’den Göç Eden Kadınlar ve Üreme Sağlığı Sorunları,” Sağlık ve Toplum 21, no. 1 (2017).

diyorlar, sonra ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bir kez, iki kez deniyor, sonra da üçüncüsünde bir hizmete ya da tedavi ya da muayeneye erişmeyi denemekten vazgeçiyorlar.

Çolak mültecilerin sağlığı üzerinde uzun vadeli etkileri olabilecek hayati bir konudan bahset-mektedir. Aynı zamanda bunun Türkiye sağlık sistemi üzerinde de önemli etkileri olabilir, çünkü kronik hastalıkların ve ciddi hastalıkların tedavi edilmemesi ya da eksik tedavisi sağlık sistemi için gelecekte önemli sorunlar doğurabilir. Ayrıca gerekli tedavilere ulaşmanın önüne çıkan engeller mültecilerin ölüm oranlarını da artırmaktadır.

Mülteciler Türkiye’deki sağlık sistemini bilmedik-leri için pek çok durumda STK’ların rehberliğinde ya da kulaktan dolma bilgilerle yollarını bulmaya çalışmaktadırlar. İstanbul’da STK’lar mültecilerin desteklenmesinde merkezi bir rol oynamakta, mültecilerin haklarını kullanarak temel hizmet-lerden yararlanabilmesini sağlamaktadır.

Mülteciler ilgili uzmandan randevu almayı başar-dıklarında ise her zaman konulan tanıdan memnun kalmayabiliyorlar. Dr. Mardin, hasta kültüründeki farklar nedeniyle birçok mülteci hastanın konulan tanıyı tam anlamadıklarından ya da tanıya güven-mediklerinden şikayet ettiklerini vurguladı. Bazı durumlarda mülteci hastalar aynı doktora kont-role gitmiyor ya da reçetede yazan tedaviyi takip etmiyor. Hasta kültüründeki farklar hastaların sağlık okuryazarlığını, doktorların tıbbi otoritesine duydukları güveni ve reçetelenen tedaviye göster-dikleri taahhüdü etkiliyor.

Dil

Dil bilmeme ve sağlık kurumlarında profesyonel çeviri hizmetlerinin sunulmaması mülteciler ve sağlık çalışanları için önemli birer engel. GKY’de mültecilere çeviri hizmeti sunulacağına dair hükümler var (Madde 31), ancak bu madde aktif

17

olarak uygulanmamaktadır.25 Dil engeline takılan mülteciler arkadaşlarından telefonda çeviri yapma-larını ya da doktor randevularına onlarla birlikte gelmelerini rica etmektedirler. Ancak birçok doktor telefonda çeviriyi reddetmekte, aktarılan bilgilerin yanlış ya da kötü tercüme edileceğinden korkmaktadır. Çalıştay sırasında dilin yalnızca sağlık çalışanlarıyla konuşurken değil, randevu sistemini kullanarak randevu alırken de sorun teşkil ettiği vurgulanmıştır.26 Dil engelleri sadece tıp terimlerinin çevirisi açısından değil, sağlık sistemi bürokrasisi içinde aradığını bulmak konusunda da sorun yaratmaktadır.

Daha önce de belirtildiği gibi Suriyeli mültecilerin çoğu kadın ve çocuklardan oluşmakta, birçok kadın ailelerinin sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaş-tırma sorumluluğunu üstlenmektedir. KADAV’dan Özgül Kaptan’a göre dil engelleri kadınlar için kalıcı bir sorun oluşturmaktadır çünkü kadınların çoğunun aile çevresinin dışında bir sosyal yaşamı yoktur. Dil kursları açılmaktadır, ancak çocukla-rını bırakacak kreşler olmadığında kadınların bu kurslara gitmesi zordur. Çalıştayda Kaptan şöyle konuştu: “Bir taraftan unutmayalım ki çocukları doktora kadınlar götürüyor. Yani bu açıdan yükleri çok daha fazla. Kadınların dil eğitimi için özel desteğe ihtiyacı var.” Kaptan, KADAV’ın kadınlarla yaptığı çalışmaların bir parçası olarak bürokratik sistemde ya da diğer durumlarda kadınlara gereke-

25 SB Türkiye’nin farklı bölgelerindeki hastanelerde çalıştırmak üzere 960 çift dilli (Arapça-Türkçe) sistem rehberi eğitmiştir. Bu rehberler mültecilerin hastane içinde yönlerini bulmalarına yardımcı olacaktır. Bugüne kadar 511 sistem rehberi Türkiye’nin farklı yörelerinde büyük hastanelerin danışma masalarına tayin edilmiştir.

26 İnternetten randevu alma sistemi 2018 sonunda güncellenmiştir. Mevcut Türkçe ve İngilizce seçeneklerine Arapça ve Rusça da eklen-miştir.

bilecek sağlıkla ya da günlük yaşamla ilgili kelimeleri belirlemeye çalıştığını ifade etti.27

Kesişimsel Ayrımcılık Örüntüleri

Çalıştay katılımcıları mültecilerin sağlık hizmetlerine erişmekte karşılaştıkları yapısal engelleri mültecilere karşı kesişimsel ayrımcılık örüntüleri olarak ele aldılar. Sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan bürok-ratik engeller mültecilere karşı ırkçılık ya da kadın mültecilere karşı toplumsal cinsiyet temelli ayrım-cılıkla kesişebilmektedir. Ayrıca sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan engeller resmi işgücü piyasasına girişte de mevcuttur çünkü mülteciler sağlıksız ve güvensiz çalışma koşullarına maruz kalabilmektedir.

Dr. Mardin, Türkiye’de Suriyeli mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimi üzerine yaptığı araştırmadan28 yola çıkarak sağlık sisteminin bu sistemi anlayan, sabit bir adreste yaşayan ve gereksinimlerini ülkenin dilinde ifade edebilen insanlar için tasarlandığını söylemiştir. Yaşam koşulları, çalışma koşulları, işe erişim ve çalışma hakkı ve yasal statü, Suriyeli mülte-cilerin günlük yaşamlarını ve kaynaklara erişimini etkileyen faktörlerdir. Dr. Mardin, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi’ne (CESCR)29 gönderme yaparak “yoksulluk, kişinin yeterli düzeyde bir yaşam standardı ve diğer medeni, kültürel, ekonomik, siyasi ve toplumsal haklardan yararlanabilmek için gerekli kaynaklardan, yeteneklerden, seçeneklerden, güven-likten ve güçten uzun süre ya da daimi olarak yoksun bırakılmasını anlatan bir insanlık durumudur” tanı-mını getirmiştir. Bu yapısal ayrımcılık biçimleri kadın

27 Devletin son zamanlarda getirdiği düzenlemeler hükümet dışı kuruluş-ların ve STK’ların dil kursu açma kabiliyetini kısıtlamıştır. Düzenleme-ye göre hükümet dışı kuruluşlar ve STK’ların dil eğitimi sunmak için resmi izin alması gerekmektedir. Politikalardaki bu değişiklik dil eğiti-mi alanında etkin olan STK’lar için önemli bir engel teşkil etmektedir.

28 Mardin, “Right to Health and Access.”

29 CESCR, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Söz-leşme’nin BM üyesi devletler tarafından uygulanmasını denetleyen ve 18 bağımsız uzmandan oluşan bir komitedir. UNHCR, “Committee on Economic, Social and Cultural Rights,” 26 Kasım 2018’de erişilmiştir, https://www.ohchr.org/en/hrbodies/cescr/pages/cescrindex.aspx.

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

18

mültecilerin temel kaynak ve hizmetlere erişimini derinden etkilemektedir.

Yapısal engellere ek olarak ırkçılık da Suriyeli mültecilerin temel haklara erişimini etkileyen önemli bir sorundur. Ev sahibi toplumun üyelerinin mültecilere dair olumsuz algıları, örneğin mülteci-lerin hastalık taşıdığı ya da sağlık sistemini olumsuz etkilediği düşünceleri, oldukça yaygındır ve mülte-cilere karşı ayrımcılığın artmasına neden olmak-tadır. Mülteciler hastanelerde ayrımcılığa maruz kalabilmekte, yasal düzenlemeler bunu temel bir hak olarak güvence altına almış olsa dahi personel onlarla ilgilenmeyi, hatta tedavi etmeyi reddedebil-mektedir. Dr. Mardin, sağlık çalışanlarının mülteci-lerin ihtiyaç duydukları tedaviyi görmelerinin ve bu tedaviyi nasıl göreceklerinin önünde eşik bekçiliği görevini üstlendiğini belirtmiştir. Özellikle kadınlar üreme sağlığı ile ilgili konularda ayrımcılığa maruz kalmakta, gebelik ya da doğumla ilgili komplikas-yonları olan kadınlar gerekli tedaviye ulaşmakta zorluklar yaşamaktadır. Bu uygulamalar anne ve bebek ölüm oranlarını etkilemektedir.

Mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimde karşı karşıya oldukları ayrımcılığa ek olarak Suriyeli mültecilerin ve Türkiye’deki genel mülteci nüfusun kayıtdışı işgücü piyasalarında yer almaları da onların sağlıklarını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Resmi işgücü piyasasına girmelerinin önündeki engeller nedeniyle mülteciler çalışma haklarından, özellikle de iş kazaları sonucu oluşan yaralanmalar ve hastalık izni ile ilgili haklarından yararlanama-maktadır. 2016’dan beri GK kapsamındaki Suriyeli mültecilerin çalışma izni alması mümkündür, ancak süreç uzundur ve birçok durumda izin başvu-rusunu işverenlerin yapması gerekmektedir. Oysa işverenlerin çoğu kayıtdışı işçi çalıştırmak çok daha ucuz olduğu için mülteci çalışanları için çalışma izni başvurusu yapmaya istekli değildir. Bu yapısal engeller mültecilerin önündeki fırsatları ve bunlara

erişimlerini etkileyen bir ayrımcılık türü olarak düşünülebilir.30

Dr. Mardin işle ilgili yaralanmaların Suriyeli ve Suriyeli olmayan mülteciler için önemli bir sorun oluşturduğunu, işverenlerin mültecilerin yaralanmanın işbaşında olduğunu hastaneye bildireceğinden korktuğunu anlatmıştır. Eğer bu bildirim yapılırsa işveren kaçak işçi çalıştırmakla suçlanacak ve para cezaları ödeyecektir. Ancak Dr. Hamitoğlu’nun vurguladığı gibi, daha temel bir düzeyde mültecilerin kayıtdışı işgücü piyasasına entegre olması onların sağlık hizmetlerine erişimini etkilemektedir. Mülteciler işten izin alırlarsa işsiz kalacaklarından korktukları için hastalandıklarında doktora gitmeyi geciktirebilmektedir. Bu da hasta-lığı ağırlaştırabilir ve uzun vadede mültecilerin ve sağlık sisteminin üzerindeki yükü ağırlaştırabilir.

Bazı çalıştay katılımcıları mültecilerin resmi işgücü piyasasına girişinin önündeki engellere ek olarak kadın mültecilerin işgücü piyasasında sömürüye maruz kaldığını ve işyerinde cinsel taciz risklerinin daha yüksek olduğunu belirtti. Kadın mülteciler kayıtdışı ve güvencesiz iş koşullarında daha fazla çalışmakta ve işverenler onların ailelerinin geçimini sağlama mecburiyetini suiistimal edebilmekte. Toplumsal cinsiyet temelli şiddet kadınların temel haklarının ihlalidir ve kadınların sağlığı üzerinde yıkıcı bir etkiye sahiptir.

30 Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSHB) rakamlarına göre 2016’da Suriyeli mültecilere 13.284 çalışma izni verilmiştir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 9 Temmuz 2018’de Aile ve Sosyal Politika-lar Bakanlığı ile birleştirilmiştir. Bkz. Resmi Gazete, 26 Kasım 2018’de erişilmiştir, http://www.resmi- gazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/eskil- er/2018/07/20180709m3.htm&ma-in=http://www.resmigazete.gov. tr/eskiler/2018/07/20180709m3.htm.

19

R U H S AĞ L I Ğ I H İ Z M ET L E R İ N E E R İ Ş İ M

Psikososyal Destek Hizmetlerinin / İlginin Ek-sikliği

GKY’ye göre mültecilerin birinci, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerine erişimi vardır; ancak yönetmelik psikososyal desteğe nasıl erişileceğini net olarak belirtmemektedir.31 Bu muğlaklığın yanı sıra Suriyeli mülteciler arasında ruh sağlığı sorun-ları çok yaygındır ve bu sorunlara yönelik kapsamlı hizmetler yoktur.32 Çolak ruh sağlığı hizmetleriyle ilgili olarak İstanbul’da yalnızca üç ana psikiyatri hastanesi olduğunu ve bu hastanelerin hiç birinde Arapça konuşan sağlık personeli bulunmadığını ve buralarda çeviri hizmeti de sunulmadığını ifade etti. Mültecilere destek konusunda çalışan STK’lar psikososyal destek arayan mültecileri bu hizmetleri sunan diğer STK’lara sevk etmektedir. Çolak genelde “ruh sağlığı alanında daha ayrıntılı, uzmanlık gerektiren tedavilere ihtiyaç duyan kişi-leri sevk edebileceğimiz pek az kaynak var,” demek-tedir. Buna ek olarak Türkiye’deki sağlık çalışanları genelde mülteci topluluklarla, özelde de zorunlu göç ve toplumsal cinsiyet temelli travma yaşayan kesimlerle çalışmak için eğitim almamıştır. YUVA, yürüttüğü araştırmaya katılan Suriyeli mültecilerin birçoğunun ruh sağlığı sorunları yaşadığını ancak bunlardan pek azının tedavi gördüğünü belirtmek-

31 GKY’ye 2019’da (16 Mart 2018) yapılan değişikliklerin bir parçası olarak psikososyal destek Madde 27 (1,5)’ye eklenmiştir: “Geçici Ko-rumadan yararlanan kişilere sunulacak psikososyal hizmetler destek çözüm ortaklarıyla [işbirliği içinde] birlikte verilecektir; bu hizmetler 3/1/2014 tarihli, 28871 sayılı Resmi Gazete’de Aile ve Sosyal Politika-lar Bakanlığı tarafından yayınlanan Türkiye Afet Müdahale Planı’nda da belirtilmiştir.”

32 Ayrıca bkz. Gökay Alpak ve d.., “Post-traumatic stress disorder among Syrian refugees in Turkey: A cross-sectional study,” International Journal of Psychiatry in Clinical Practice 19, no. 1 (2015); S. Al-Nuaimi et al., “Psychiatric morbidity among physically injured Syrian refuge-es in Turkey,” Comprehensive Psychiatry 80 (2018); Mehmet Karadağ et al., “Our experience with Syrian refugee patients at the child and adolescent psychiatry clinic in Gaziantep, Turkey,” International Journal of Psychiatry in Clinical Practice 22, no. 2 (2018): 157-159.

tedir.33 Travma ve depresyon gibi ruh sağlığı sorun-ları olan yüksek sayıda mülteciye hızlı ve etkin bir yanıt geliştirilmesi kritik bir önem taşımaktadır.

Katılımcılar Türkiye’de kadın psikiyatr – özel-likle kadın Suriyeli psikiyatr eksikliğinin sağlık sisteminin büyük bir sorunu olduğunu söylediler. Psikiyatr Dr. Mohammed Dandal Suriyeli kadın ruh sağlığı çalışanlarını sisteme entegre etme potansi-yelinden bahsetti ve onların Türk sağlık sistemine entegre olmasının önündeki engelleri sorunsallaş-tırdı.

[Türkiye’ye] gelmek isteyen çok sayıda sağlık çalışanı var: kadın ve erkek doktorlar. Birço-ğuyla ruh sağlığı ile ilgili girişimler başlatma konusunu konuştum. Yönteme yönelik bir eğitim yürütme fikri oluştu, böylece, örneğin, çok sayıda kadın pediatrist ve jinekoloğu eğiteceğiz, onlar da çocuk ve kadınlarla, özellikle doğum sonrası depresyonuyla ilgili ruh sağlığı konularına eğilebilecekler [ve] bunu özellikle psikiyatr olmayan yerlerde yapacağız, ki birçok ilde yok …34

Çalıştay katılımcılarının değindiği bir diğer boyut da ruh sağlığı hizmetleriyle ilgili toplumsal önyar-gılar ve ruh sağlığı hizmetlerine başvurmanın utanç verici birşey olarak algılanması. Women Now for Development’ta koruma yetkilisi olarak çalışan Oula Marwa, birçok mülteci için ruh sağlığı sorunlarının tedavisinin öncelikli olmadığını çünkü barınma, gelir ve beslenme gibi diğer bazı temel ihtiyaçların çok daha acil ve önemli görüldüğünü

33 Çolak ve d., Yerinde Erişim Projesi Değerlendirme.

34 Dr. Dandal savaştan önce Suriye’de benzer bir girişime katıldığını, psikiyatr olmayan kırsal bölgelerdeki pratisyen hekimleri, jinekolog-ları ve pediatristleri hafif ruh sağlığı sorunlarını tanıyıp tedavi etmek üzere eğittiklerini söyledi.

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

20

söyledi. Bu durumlarda mülteciler tedavi arayışına daha geç giriyor ya da hiç tedavi olmuyorlar.

Çolak, YUVA gereksinim değerlendirmesindeki bazı katılımcıların kültürel olarak tasvip edilmediği için psikososyal destek aramadıklarını söyledik-lerini açıkladı. Ancak değerlendirme sırasında vurgulanan başka konular da vardı. Birçok mülteci ruh sağlığı sorunlarının farkında olmadıkları ya da hizmetlere nerede erişeceklerini bilemedikleri için psikososyal destek arayışına girmiyordu:

Öncelikle günlük hayatı sürekli etkileyen kaygı, korku ve üzüntü gibi bir sorunu sorun olarak tanımlayabilmek için [ruh sağlığı belirtileriyle ilgili] bilgi sahibi olmak gerekir. Bilgi sahibi olmayanlar [mülteciler] dene-yimledikleri şeyleri tarif etmek zorundadır. Eğer gerekli bilgiye erişemiyorlarsa bu sorunlar hayatlarının bir parçası haline gelir. Eğer bunu [ruh sağlığı sorunu] bir sorun olarak görmüyorlarsa ve durumları psiki-yatri hastanesine yatmalarını gerektirecek kadar ağır değilse insanlar çözüm arayışına girmiyor. Bilgi yokluğu ya da eksikliği bunu etkileyen bir durum.

Aynı şekilde, Dr. Mardin de algılanan değil, aynı zamanda algılanmayan ihtiyaçların da olduğunun anlaşılması gerektiğini vurguladı. Kronik belirsiz-liğin mültecilerin ruh sağlığında yarattığı gerginliği vurguladı. İşgücü piyasasında sosyal yalıtım ve sömürü, kaygı ve depresyona neden olabilir. Mülte-cilerin karşı karşıya olduğu psikososyal sorunları çözebilmek için Suriyeli ve Suriyeli olmayan mülte-cilerin içinde bulunduğu geçiciliğin kurumsallaştı-rılması gereği kabul edilmelidir. Yapısal belirsizlik mültecilerin ekonomik ve eğitim olanaklarını, diğer kaynaklara erişimlerini ve kendileri ve aileleri için uzun vadeli planlarını olumsuz yönde etkilemek-tedir.

Özet olarak katılımcılar Suriyeli mültecilerin ruh sağlığı ile ilgili gerekli tedavilere ulaşabilmelerinin önünde bulunan çeşitli engelleri gündeme getirdi. Bu engeller sistemden kaynaklanan sorunlar, mültecilerin bilgi eksikliği, ruh sağlığı sorunlarının öncelikli olmaması ve psikolojik sorunlara karşı toplumda bulunan önyargılar olarak özetlenebilir.

Ruh Sağlığının Toplumsal Cinsiyet Boyutları

Çalıştay sırasında katılımcılar yeme bozuklukları, yeme alışkanlıklarında değişiklikler, yalıtılmışlık, korku, üzüntü, öfke ve kaygı gibi ruh sağlığı sorun-ları belirtilerinin Suriyeli kadın mülteciler arasında mevcut ve yaygın olduğunu vurguladılar. Dr. Dandal sorunun dev boyutlarını ortaya koydu:

Kendi çalışmalarımda bizim toplumla-rımızda, Suriye toplumunda, kadınların şiddetle ne kadar yüz yüze olduğunu gördüm ve bunların gerçek birer felaket olduğuna tanık oldum. Dürüst olmak gerekirse kırsal bölgelerde eğitim oranları düşük [ve bir de] iş fırsatı yok. Bu nedenle Suriye’nin kırsal bölgelerinde küçük bir köyden gelen bir kadının İstanbul’da var olmaya çalıştığını görüyoruz. Kimi zaman bu kadın eşini kaybetmiş olabiliyor, çocuklarına bakmak zorunda olabiliyor ve ayrıca geçimini sağlayabilmek için günde on saat fabrikada çalışıyor. Bunun ne denli büyük bir felaket olduğunu tahayyül edebiliriz, bu çocuklar, neredeyse okuma yazma bilmeyen bir anne, kirasını, çocuklarının yeme içme ihtiyacını karşılayabilmek için günde on saat çalışıyor. (...) Eğer (Suriye’de kadın haklarının ihlale uğradığı) ilk koşullarını, savaş koşullarını, psikososyal destek hizmetlerinin olmayışını düşünecek olursak bunun nasıl bir felaket olduğunu anlayabiliriz.

21

Dr. Dandal, gereğince tedavi edilmeyen ruh sağlığı sorunlarının sosyal sosyal sonuçlarını da anlattı ve ruh sağlığı sorunlarının birkaç kuşak üzerinde iz bıraktığını söyledi:

(…) travma yaşayan ve depresyon ya da travma sonrası stres bozukluğu yaşayan bir kadın çocukların üzerinde sonu felakete varabilecek izler bırakır ve böylece sorunlar birkaç kuşak boyunca aktarılır. Şimdi biliyoruz ki Amerika ve Avrupa’da Vietnam Savaşı ve hatta (…) İkinci [Dünya] Savaşı’nın bıraktığı acılar hala hissediliyor ve bunların sonuçları günümüzde dahi yaşanıyor. Aynı şey herhangi bir araştırmaya konu olmasalar da Suriyelilerle, Suriyeli çocukların gördüğü tedavilerle ve bizi önümüzdeki on yıllarda bekleyecek tehlikelerle ilgili olarak var olacaktır.

Ruh sağlığı sorunlarına odaklanan hizmetler, özel-likle de toplumsal cinsiyeti gözeten yanıtlar sınırlı olduğu gibi ruh sağlığı sorunları yaşayan kadınlar arasında destek alanların sayısı da çok az. Özellikle kadınlara yönelik girişimlerin geliştirilmesi birçok farklı tarafa, hem ruh sağlığı sorunları yaşayan kadınlara hem de Suriye ve Türkiye toplumlarına, uzun vadede yararlı olacaktır.

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

22

Ü R E M E S AĞ L I Ğ I V E TO P LU M S A L C İ NS İ Y ET T E M E L L İ Ş İ D D ET

Üreme Sağlığı Hizmetlerinde Eksiklikler

Mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimini düzen-leyen GKY üreme sağlığı hizmetlerine herhangi bir gönderme yapmamaktadır. STK’lar ve ulusal ve uluslararası devlet dışı aktörler üreme sağlığı hizmetlerine erişimi teşvik etmekte ve bunun ulusal sağlık hizmetlerinin bir parçası haline getirme gereğiyle ilgili farkındalık yaratma konusunda kilit role sahiptir. Bu alanda UNFPA, Sağlık Bakanlığı ve Türkiye hükümetinin üreme sağlığı hizmetlerini ulusal sağlık hizmetleri kapsamına alması gerektiği konusunda savunuculuk yapmaya devam etmek-tedir.

UNFPA’dan Dr. Selen Örs Reyhanioğlu savaş ve zorunlu göç dönemlerinde özellikle cinsel şiddet, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve HIV bulaşma riskinin daha fazla olabileceğine ve bu nedenle üreme sağlığı hizmetlerine duyulan gereksinimin arttığına dikkat çekmiştir.

Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin %46’dan fazlası kadın ve kız çocuklarından oluştuğu için üreme sağlığı hizmetlerine duyulan gereksinim aşikardır. Doğurgan yaşta olan Suriyeli kadın ve kız çocuk-ları cinsel şiddete maruz kalma riskiyle özellikle karşı karşıyadır. Dr. Örs Reyhanoğlu’na göre zorla ya da erken yaşta yapılan evlilikler gibi cinsel şiddet biçimleri ve istenmeyen gebelikler dışında kadın mültecilerin en az %15’i doğum ya da düşük sırasında komplikasyonlar yaşamakta, bebeklerde tedavi ve takip ihtiyacı oluşturan erken doğumlar görülmektedir.

Bir sonraki bölümde Suriyeli kadın mültecilerin gebeliğin farklı dönemlerinde yaşadıkları sorunlar özetlenecektir.

Doğum öncesi dönem

Doğum öncesi bakım gebeliğin daha sonraki aşama-larında ya da doğum sırasında ortaya çıkabilecek sorunların tespit ve önlenmesi açısından önemlidir. Dr. Örs Reyhanioğlu’nun da açıkladığı gibi, her toplumda 100 gebelikten 15’inde gebelik sırasında herhangi bir sorun yaşanmayabilir, ancak anne doğum sırasında kadın doğum uzmanı müdahalesi gerektiren kapsamlı komplikasyonlar yaşayabilir. Ayrıca özellikle henüz reşit olmamış hamile genç kızların hedef alınması önemlidir, çünkü erken gebeliklerde ilave sağlık riskleri oluşmaktadır.35

Çolak, görüştükleri hamile ya da yeni doğum yapmış kadınların %48’inin gebelik sırasında doktor kontrolünden geçmediğini açıkladı. Doktor kontrolünden geçen %52’lik kesimin de ancak gebeliklerinin son aylarında kontrol oldukları anla-şıldı. Bu %52’nin küçük bir kısmı gebeliğin başında ya da dört ila altıncı hafta arasında doktora gittik-lerini söyledi.36 Örneklem sınırlı bir boyutta olsa da bu değerlendirme doğum öncesi bakıma ulaşmada yaşanan başlıca sorunlara örnekler vermektedir.

Gebelik sırasında tıbbi bakımdan yararlanılmaması annelerin ve doğmamış bebeklerinin yaşamlarını tehlikeye atabilir. Bu açıdan gerekli farkındalığın oluşması ve kadın mültecilerin kapsamlı doğum öncesi hizmetlerden yararlanmasının sağlanması hayati önem arz etmektedir.

35 Çolak ve d., Yerinde Erişim Projesi Değerlendirme Raporu.

36 A.g.e.

23

GÜVENLİ ALANLAR: KADIN MÜLTECİLERİN SAĞLIK SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK BİR YAKLAŞIM

“Birçok toplumda kimi zaman kadınları kamusal alanda görmek zor olabilir çünkü kadınların bir araya gelebileceği alanlar sınırlıdır. Özellikle çocuk bakımı, yemek, ev işi, aile bakımı vb. geleneksel olarak kadının sorumluluğu olarak algılanır. Kriz durumlarında bunlara dışarıda çalışmak, gelir elde etmek ya da yardım bulmak gibi başka bazı roller de eklenebilir. Yine, aileler genellikle kızlarını korumak amacıyla kız çocuklarını evde tutmayı tercih ediyor ve evin dışına çıkmalarına pek izin vermiyorlar. Kriz ortamlarında genç kızlar ve kadınlar daha yalıtılmış ve eve daha bağımlı hale geliyorlar.” (Dr. Örs Reyhanioğlu, UNFPA)

UNFPA tarafından yürütülen Kadınlar ve Kız Çocukları İçin Güvenli Alan (WGSS) programının ana amacı kadınların ve kız çocuklarının sağlık hizmetlerine, özellikle de doğum öncesi bakım, güvenli doğum, doğum sonrası bakım ve aile planlaması yöntemleri gibi cinsel ve üreme sağlığı hizmetlerine ve haklarına erişimlerini sağlamak. WGSS cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve doğum kontrol yöntem-leri hakkında farkındalık oluşturmaktadır.

Ayrıca WGSS, kadın mültecilere önyargısız yaklaşarak toplumsal cinsiyet temelli şiddet mağdur-larına hukuki, psikososyal ve tıbbi destek sağlamak yoluyla toplumsal cinsiyet temelli şiddete çözümler geliştirir. Toplumsal cinsiyet temelli şiddeti önleyebilmek için koruma hizmetleri sunar ve farkındalık oluşturma üzerinde çalışır. WGSS kadınların duygusal ve fiziksel olarak şiddetten uzak kalabilecekleri, kendi toplumlarından tepki görmeyecekleri ya da ev sahibi toplumda ayrımcılıkla karşılaşmayacakları bir ortam sağlayarak kadınlara evlerinin dışında gidebilecekleri alanlar sunar. Dr. Örs Reyhanioğlu’na göre projenin amacı güvenli bir sosyalleşme alanı sunarak mülteci kadınların başka kadınlarla bağlantı kurabilmesi ve ağlar oluşturabilmesinin sağlanmasıdır.

WGSS kapsamında doktorlar, hemşireler, ebeler, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları ve sağlık çalışanlarından oluşan yaklaşık 400 hizmet sunucusu çalışmaktadır. Dr. Örs Reyhanioğlu 2018’de 34 sağlık hizmetleri danışmanlık merkezinin Sağlık Bakanlığı’yla işbirliği halinde çalıştığını ve Göçmen Sağlığı Merkezlerinin sunduğu hizmetleri tamamlayıcı nitelikte hizmetler sunduklarını açıkladı.

Hizmet sunucuları sağlık hizmetleri aracılarıyla çalışmaktadır. Kadınların toplum içindeki rollerinin artmasını sağlamak için UNFPA Türkiye’nin farklı bölgelerinde Suriyeli topluluklar bünyesindeki sağlık hizmetleri aracılarıyla çalışarak bir program başlatmıştır. Aracılar genellikle merkezlere gelip başvuruda bulunan ve merkezlerde eğitim (üreme sağlığı hizmetleri, toplumsal cinsiyet eşitliği, aile planlaması ve psikososyal destek) alan kadınlardır. Kadınlar kendi toplumlarıyla Merkez arasında bir köprü görevi üstlenerek sosyal yardım görevlisi gibi çalışırlar.

WGSS kadın mültecilerin sağlık konularıyla, aile planlaması ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet ile ilgili bilgilenme ihtiyacını karşılar ve kadın mültecilerin güvenli bir ortamda sosyalleşmesi için fiziksel mekan sağlar.

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

24

Doğum

Birçok katılımcı doğumla ilgili hizmetlere erişimin İstanbul’daki Suriyeli kadın mültecilerin, özellikle de GK kimlik kartı olmayan ya da başka bir ilde verilmiş kimlik kartına sahip kadınların karşı karşıya olduğu önemli bir konu olduğunu belirt-tiler. Mülteci annelerin sağlıklı bir ortamda doğum yapabilmeleri ancak yaşadıkları şehirde verilmiş kimlik belgeleri olması, hastaneye kaydolmaları ve bu hastanede doğum yapabilmeleri için kadın doğum uzmanından alacakları randevulara gitme-leri yoluyla mümkün olabilir. Kimlik belgeleri olmayan ya da başka şehirden kimlik belgesi almış kadınların (pahalı bir seçenek olan) özel hastane-lerde ya da evde doğum yapmaktan başka seçeneği yoktur. Gebeliklerinin son aylarında kaydı olmayan kadınlar mültecilere destek veren STK’lar için önemli bir güçlük yaratmaktadır çünkü bu kadın-ları hızlı bir şekilde kaydettirebilmek için hangi makamın aranması gerektiğine dair bir belirsizlik söz konusudur. Annenin kayıtlı olmadığı ve evde doğum yapmak durumunda kaldığı vakalarda çocuk belgesiz olacaktır, bu da gelecekte devletsiz insan-ların sayısının artacağı anlamına gelmektedir.

Bunlara ek olarak kadın mülteciler, acil sağlık hizmetlerine dahil olmadığı için doğumla ilgili sorunlar yaşamaktadır. Bütün hamile kadınların önceden gidecekleri hastanenin kendilerini kabul edeceğinden emin olması gerekmektedir. Bazı kadınlar gebelikleri süresince gerekli sağlık hizmet-lerinden yararlanmadıkları ve yeterli bilgileri olma-dığı için doğum vakti geldiğinde acile gitmektedir. Bu vakalarda hastane personeli hamile kadının geri dönüp doğumdan hemen önce gelmesini, aksi takdirde ailenin acil olmayan yatış nedeniyle doğumun ücretini ödemek zorunda kalabileceğini öğütleyebilmektedir.

Anne ve bebek ölüm oranlarıyla ilgili verilerin bulunmayışı STK’lar ve kadın mültecilerle çalışan kurumlar için bir diğer sorundur. Dr. Mardin, Türk vatandaşları arasında anne-bebek ölümleriyle ilgili

halka açık veriler olduğunu, ancak Sağlık Bakanlı-ğı’nın aynı verileri kadın mülteciler için paylaşmadı-ğını vurgulamıştır. Türk vatandaşı olan bir kadının evde doğum yaptığı vakalarda bebek ölürse yerel sağlık müdürlüğü ölümü araştırmaktadır; ne var ki kadın mülteciler söz konusu olduğunda aynı sürecin uygulanıp uygulanmadığı, uygulanıyorsa nasıl uygu-landığı net olarak bilinmemektedir. Çalıştaya katılan Koç Üniversitesi’nden Dr. İlker Kayı, STK’ların bu vakalarda bir sözlü otopsi yapması tavsiyesinde bulundu. Bu yöntem, bebek ölümlerinin görülme sıklığının anlaşılmasına ve sorunun çözümüne yönelik adım atılmasına yardımcı olacaktır.

Doğum Sonrası

Annelerin kayıtlı olması bebeklerin de kaydedilme hızını etkilediği için tıbbi takip ve tedaviye ihtiyacı olan bebekler eğer anneleri kayıtlı değilse sorun yaşayacak, sağlık hizmetlerine erişimleri kısıtlana-caktır. Uzun vadede kayıtlı olmayan çocuklar örgün eğitim ya da diğer temel haklardan yararlanamaya-caktır.

Katılımcılar sağlık sisteminde kadın mültecilerin ruh sağlığı ile ilgili önemli bir boşluk olduğunu söylediler. Dr. Dandal’a göre kadın mülteciler arasında doğum sonrası depresyonunun yarattığı etkiyi göz önünde bulundurmak gerekir:

Çok sayıda doğumdan söz ediyoruz. Elimde rakamlar yok, ancak binlerce olduğundan bahsediliyor. Biliyoruz ki doğumların %10’undan sonra [anneler] doğum sonrası depresyonu yaşarlar. [Olası] rakamlar düşünüldüğünde binlerce kadın herhangi bir tedavi görmeden doğum sonrası depresyonu yaşamaktadır (...)

Yukarıda belirtildiği gibi, ruh sağlığı hizmetlerine erişim ve özellikle doğum sonrası depresyon vaka-larında cinsiyete özel psikolojik destek eksikliği sağlık sisteminin genelinde büyük bir boşluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

25

Kürtaj

Türkiye’de kürtaj 1983’ten beri yasaldır. Ancak kürtajla ilgili hizmetlere erişim çok sınırlıdır. Mary Lou O’Neil ve meslektaşlarına göre (2016) Türkiye’de kürtaj yasal olsa da ancak çok az sayıda devlet, eğitim ve araştırma hastanesi herhangi bir kısıtlamaya tabi olmadan kürtaj hizmeti sunmak-tadır. Türkiye’deki 81 ilden 53’ünde kısıtlama olmadan kürtaj yapan devlet hastanesi yoktur. Birçok hastane kürtaj yapmayı reddetmekte, yafta-layıcı uygulamalar gütmekte ve kürtajı ancak tıbben gerekli olduğu durumlarda yapmaktadır.37 Erişimin genelde kısıtlı olması nedeniyle tecavüz vakalarında kürtaj yaptırmak da zor olmaktadır. Kürtajı sert bir dille kınayan ve kadınların üreme haklarını kontrol eden söylemlerin hakim olduğu bir toplumsal ve siyasi ortamda kadınların kendi kaderini tayin etme hakkı sürekli çiğnenmektedir.38

Çalıştay katılımcıları Türkiye’de kürtaja erişimin sınırlı olmasının yanında Suriyeli toplulukların da kürtajı kınadığını söylediler. Feminist kuruluş KADAV bunu şöyle vurguladı:

Aslında gördük ki Suriyeli kadınlar doğum kont-rolünden rahatça bahsedebilmek istiyorlar. Bazen altıncı çocuğunu doğurmak istemeyen kadınların kürtaj olmak istediğini gördük. 160 kişiden oluşan bir çalışma grubu düzenlediğimizde Suriyeli toplu-luklar içinde bu konu gündeme geldi. Konu toplum

37 Yaptıkları araştırmada Mary Lou O’Neil ve meslektaşları (2016) çok az sayıda devlet hastanesinde herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan kürtaj hizmeti sunulduğunu ortaya koymuştur. Hastanelerin çoğu sadece tıbbi nedenlerle kürtaj yapmaktadır; kadın doğum / jinekolo-ji servisi olan bazı hastaneler ise hiç kürtaj hizmeti vermemektedir. Mary Lou O’Neil ve d., Legal but not Necessarily Available: Abortion Services at State Hospitals in Turkey (Istanbul: Kadir Has Üniversitesi Bilimsel Araştırma Fonu, 2016). Ayrıca bkz.: Katrina A. MacFarlane ve d., ““It was as if society didn’t want a woman to get an abortion”: a qualitative study in Istanbul, Turkey,” Contraception 95, no. 2 (2017): 154–160.

38 Ünal ve Cindoğlu kürtaj ve kadınların üreme ile ilgili haklarına dair siyasi söylemi incelemiştir. Didem Ünal ve Dilek Cindoğlu, “Re- pro-ductive Citizenship in Turkey. Abortion Chronicles,” Women’s Studies International Forum 38 (2013): 21–31.

içinde konuşulup kadınlar tepki gösterip bunun uygunsuz olduğunu ve dinen yasak olduğunu söyle-yince bunu isteyen kadınlar vaz geçiyor. Toplumsal baskı var. Aslında içinde yaşadıkları topluluğun baskısı var. Bu konuda kanaat önderlerinin fikirle-rinin biraz güçlendirilmesi zor olmayacaktır ama önemlidir. Sağlık çalışanları bu açıdan çok önemli bir göreve sahiptir çünkü bir anlamda otomatikman kanaat önderi olarak algılanmaktadırlar. Diğer katı-lımcılar da farkındalık oluşturmakta kamuya mal olmuş kişiler olarak sağlık çalışanlarının rolünün öneminin altını çizdiler. Ancak katılımcıların temas ettiği bir diğer nokta çocuk yaşta hamile kalanlara ulaşıp onların kürtaj olmasının sağlanmasının çok zor oluşu. Erken yaşta yapılan evlilikler Suriyeli mülteciler arasında ciddi bir mesele ve genç kızların ve ergenlerin hamile kalması yalnızca sağlık sistemi için bir sorun olmakla kalmıyor, kadın ve kız çocuklarının hakları açısından da büyük zorluklar yaratıyor.39

39 BM Kadın, Gender-Based Violence and Child Protection.

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

26

KADAV VE KADIN DAYANIŞMASI: (MÜLTECİ) KADINLARA KARŞI TOPLUMSAL CİNSİYET TEMELLİ MÜCADELEDE BİR YAKLAŞIM

KADAV 1999’da kurulmuş, kadın, çocuk ve LGBTTİ bireylerle çalışan feminist bir örgüttür. 2011’den bu yana Türkiye’deki kadın mültecilere de odaklanmaktadır. KADAV İstanbul, Küçükçekmece’de ağırlıklı olarak Suriyeli kadınlara destek sağlayan bir merkez çalıştırmaktadır. Kuruluş, kadın mültecilere yönelik hukuki danışmanlık hizmeti ve psikososyal destek, ayrıca tasarım, terzilik ve dokuma gibi beceri geliştirme atölyeleri sunmaktadır. KADAV kadın mültecilerin sağlık hizmetleri de dahil olmak üzere temel hak ve hizmetlere ulaşmasında onlara destek olmaktadır.KADAV, mülteci kadın ve çocukların toplumsal cinsiyet temelli şiddete karşı korunması alanında BM Mülte-ciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) uygulama ortağıdır. Bu açıdan toplumsal cinsiyet temelli şiddetle ilgili vaka yönetimi yapmakta, bu vakalarda psikososyal destek sunmakta ve şiddet olayları sonrasında kadınların adli tıp raporu almasına destek vermektedir. KADAV temsilcisi kuruluş üyelerinin kadın hakla-rının korunmasını sağlamak için bir kadın uğradığı şiddetle ilgili bildirimde bulunmak istediğinde vatandaş olsun, mülteci olsun, ona poliste ya da diğer kurumlarda refakat ettiklerini açıkladı. Buna ek olarak KADAV istenmeyen gebelikler ve erken gebeliklerde sağlık sorunları konusunda hukuki danışmanlık sunmakta ve dayanışma grupları içinde üreme sağlığı, cinsel sağlık ve hijyen konusunda eğitimler düzenlemektedir.KADAV feminist bir yaklaşımla toplumsal cinsiyet temelli şiddet mağdurlarına destek vermek, kadınların her tür şiddetten zarar görmeme temel hakkını savunmak ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet vakalarında kadınlara destek sağlanmasını kolaylaştırmak üzere kadın dayanışma grupları kurmaktadır. Çalıştay sırasında KADAV temsilcileri kadın dayanışmasının (mülteci) kadınların temel haklarını savunmak açısından ne denli önemli olduğunu vurguladılar ve mültecilere destek alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının toplumsal cinsiyet temelli şiddetin önlenmesi ve bu şiddete verilecek yanıta yönelik yasaların uygulanması için proaktif ve kararlı şekilde lobi faaliyeti yürütmelerinin öneminin altını çizdiler. KADAV gibi kadın örgütlerinin ve Women Now for Development gibi mültecilerin önderliğinde kurulan kadın örgütlerinin kadın mültecilerin temel haklarını korumakta önemli bir rolü vardır.

Toplumsal cinsiyet temelli şiddet

Kadın haklarının yaygın biçimde ihlal edilmesine neden olan şiddet, çalıştaydaki tartışmalar arasında gündeme geldi. KADAV temsilcileri toplumsal cinsiyet temelli şiddetin önlenmesi ve buna verilecek yanıt konusunda büyük sorunlar olduğunu vurgula-dılar. KADAV’dan Esin Epli toplumsal cinsiyet temelli şiddetin ortadan kaldırılması/cezalandırılması ve kadınların korunmasıyla ilgili hukuki bir çerçeve mevcut olsa da toplumsal cinsiyet temelli şiddet konusunda çalışan pek çok kurumda hala kadın aley-hine bir zihniyet olduğunu belirtti. Epli mültecilerin

mevcut yasaların uygulanmasıyla ilgili çeşitli sorun-larla karşılaştığını anlattı. Örneğin Epli’ye göre 6284 sayılı, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Engellenmesine Dair Kanun40 resmi görevliler ve STK’lar tarafından yeterince bilinmiyor.

40 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Engellenme-sine Dair Kanun, medeni halinden bağımsız olarak kadınlara koruma sağlar. Bu yasa kapsamında kadınlar aile içi şiddet faillerine karşı geçi-ci uzaklaştırma kararı aldırabilirler. Yasa ayrıca aile içi şiddet mağdur-larına barınma, maddi yardım, psikolojik ve hukuki danışmanlık ve terapi ve mağdurların iş gücüne entegre olabilmesi için destek sağlar. Resmi Gazete, 26 Kasım 2018’de erişilmiştir, http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/03/20120320-16.htm.

27

Emniyet kurumları sık sık kadınların kendilerine şiddet uygulayan kocalarıyla barışmalarını teşvik eder ve amacın kadınları korumak değil ailenin birli-ğini sağlamak olduğunu savunur. Kadınların eşle-riyle barıştırılmasının yanı sıra toplumsal cinsiyet temelli şiddetle ilgili yasalar her zaman kadınların lehine uygulanmamaktadır.41 Evlilik içi tecavüz Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak tanımlanmış olsa da yasalar genellikle evlilik içi tecavüz vakalarında uygulanmamakta. Genel olarak sağlık sisteminde cinsel taciz ve işkence mağdurları konusunda bir boşluk var. Ancak belirli hastaneler destek ve tedavi sunuyor ve gerekli hizmetlere erişim sınırlı.

Toplumsal cinsiyet temelli şiddet konusunda yukarıda sözü edilen yapısal engeller kadın mülte-ciler için daha da ağır. KADAV’dan Özgül Kaptan dil sorunu olmayan ve hangi kuruma başvurması gerektiğini bilen Türkiyeli kadınlar arasında bile aile içi ya da daha başka şiddet türleri nedeniyle yasal koruma başvurusunda bulunanların az olduğunu söyledi (%11).42 Dili bilmeyen ve mevcut kurumlarla ilgili bilgi edinme konusunda daha fazla yapısal zorlukla yaşayan Suriyeli kadınlar için durum daha da karmaşık. Örnek olarak Kaptan teoride kadınların kimlik kartlarını vermeden polise ihbarda bulunabileceğini, uygulamada ise polisin kimlik kartını talep ettiğini, bunun da Suri-yeliler için başka bir engel olduğunu belirtti.

Sağlık çalışanları bir hastanın üzerinde şiddet izleri varsa bunu bir raporla bildirmek zorundadır.

41 Örneğin kadınların “kışkırtıcı” kıyafetler giymesi ve/veya kışkırtıcı davranışlarda bulunması bazı davalarda mağdurun suçlu çıkarılması yoluyla sanığın cezasının azaltılmasında kullanılmıştır. Kadını yafta-layan hukuki uygulamalar ve kadını koruma amacını güden yasaların uygulanmasındaki eksikliklerle ilgili kapsamlı bir feminist analiz için bkz. Cemre Baytok, “Political Vigilance in Courtrooms: Feminist In-terventions in the Field of Law,” Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniver-sitesi, 2012; Feminist Politika, “Dosya: Tecavüz: Şiddet, ceza,’cinsel-lik,’” Feminist Politika 14 (2012): 21–42.

42 Arat ve Altınay’ın kadına karşı şiddet konusunda yaptıkları araştır-manın verileri bu varsayımları doğrular nitelikte. Yeşim Arat ve Ayşe Gül Altınay, Violence Against Women in Turkey: A Nationwide Survey (Istanbul: Punto, 2009).

Tekrar şiddet yaşanması olasılığına karşı bu rapor-ların kayda geçirilmesi önemlidir. Yine de çalıştay katılımcılarına göre yasal olarak buna mecbur olsalar da bütün sağlık çalışanları vakalarla ilgili rapor hazırlamamakta. Kaptan KADAV’ın adli tıp raporu almakta sorunlar yaşadığını belirtti:

6284’ün [sayılı kanunun] uygulanmasına karşı genel bir dirençle karşı karşıyayız. Bu sadece Suriyeli mültecilerin yer aldığı vakalarla ilgili değil. Örneğin birkaç yıl önce adli tıptan rapor almak çok kolay bir süreçti ve bir kadın polis karakoluna başvurduğunda buradaki polisler ona yol gösteriyordu. Şimdi ise onları zorlamamız gerekiyor. Onlara refakat etmemiz gerekiyor. Onlarla birlikte gitmezsek Türk kadınlara da adli tıp rapo-runu alamıyoruz. Yasanın uygulanmasında ciddi bir isteksizlik var. Polis memurları mültecilerin geri gönderilmemesi ilkesini ve şiddet konusunu pek de iyi bilmiyorlar. Her karakolda vizeyle ilgili bir sorun varsa ya da kişilerin kalış süresi sona ermişse söz konusu kişileri geri göndermeyi tercih ediyorlar.43

Dr. Örs Reyhanioğlu, toplumsal cinsiyet temelli şiddet vakalarında kadın mültecilerin desteğe erişiminin önünde yer alan kurumsal engellerin yanı sıra sorunun (özellikle de cinsel şiddet) ayıp-landığını ve ailelerinden ve içinde bulundukları topluluktan dışlanmaktan korkan mağdurların susturulduğunu vurguladı. UNFPA’dan Altuna Söylemezoğlu WGSS’ler içindeki deneyimlerden bahsetti ve Güvenli Alan programındaki doktor ve hemşirelerin bir hastanın toplumsal cinsiyet temelli şiddete maruz kaldığından kuşkulandıklarında bu konuyu hastaya açarlarsa mağdurun genellikle bir daha WGSS’ye gelmediğini söyledi.

43 Kaptan mülteci kadınları ya da Türkiye’de vize ya da oturumla kalan kadınları kastediyor. Geçici Koruma kapsamındaki Suriyeli kadın mültecilerin Türkiye’de kalma hakları vardır.

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

28

Türkiye’deki bütün kadınları kapsayan toplumsal cinsiyet temelli şiddetle ilgili yasaların uygulanma-sındaki ciddi eksikliklere ek olarak kayıtlı olmayan mülteciler genellikle sınır dışı edilme korkusundan polise gitmek istememektedir. KADAV’dan Epli İstanbul Sözleşmesi’ne göre şiddet vakalarında geri göndermeme ilkesinin yetkililer tarafından iyi bilinmediğini açıkladı. Bu konu vatandaşlığı ve Türkiye’deki yasal statüsü ne olursa olsun bütün mülteci ve göçmen kadınları etkilemektedir.

Çalıştaydaki tartışmalar sırasında mültecilere destek sağlayan STK’lar ve hükümet dışı kuruluşlar arasında toplumsal cinsiyet temelli şiddeti ortadan kaldırmak için mevcut yasal çerçeve ve mekanizma-larla ilgili kritik bilgi boşlukları olduğu vurgulandı. Özellikle mülteci kadınlarla çalışan kuruluşlarda bir destek ağı ve olası müdahaleler ve yasal mekanizmalarla ilgili yeterli bilginin bulunması toplumsal cinsiyet temelli şiddetin önlenmesi ve mülteci kadınların korunması açısından önemlidir.

Hem KADAV hem de UNFPA’nın temsilcileri Türkiye’deki kadın sığınma evlerinin durumunu ele aldılar. AÇSHB’nin bir birimi olan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü kadın sığınma evlerinin yönetiminden sorumludur. Türkiye’de bazı büyük şehirlerde belediyeler topluluk düzeyinde sığınma evleri çalıştırmaktadır. Farklı şehirlerde birkaç STK toplumsal cinsiyet temelli şiddet mağdurları için sığınma evleri çalıştırmaktadır. Bu sığınma evlerinden bazıları Türkiye’de 1980’lerden beri faal olan feminist aktivistlerin çabaları ve savunuculuğu sayesinde kurulmuştur.44

Çalıştay katılımcıları sığınma evlerinin çoğu devlet yetkilileri tarafından işletildiği için bu sığınma evlerine erişimin ancak polise şikayet başvurusu yapıldığında mümkün olabildiğini söylediler. Sığınma evlerinin sayısının yetersiz olduğunu,

44 Çağla Diner ve Şule Toktaş, “Shelters for Women Survivors of Domes-tic Violence. A view from Turkey,” Women’s Studies. An Interdiscipli-nary Journal 44, no. 5 (2015): 613.

sığınma evlerinin kalabalık olduğunu ve sığınma evi ortamının bazı kadınlar için uygun olmayabilece-ğini anlattılar. Söylemezoğlu bebeğiyle bir sığınma evine giden bir kadın örneğini anlattı, kadın sığınma evinin kuralları nedeniyle kocasına geri dönmek zorunda kalmış çünkü sığınma evi bebeğini her gece çocuk kısmında bırakmasını talep ediyormuş. Ayrıca Türkiye’deki sığınma evlerinin hiçbirinde Arapça konuşan personel ya da çevirmen bulunma-dığını, bunun da Suriyeli kadınlar için caydırıcı bir etken olduğunu belirtmek gerekir.

Toplumsal cinsiyet temelli şiddetin önlenmesi ve buna karşı bir yanıt geliştirilmesinin önünde yer alan hayati yapısal sorunlar kadın mültecilerin korunmasıyla ilgili ciddi eksikliklere yol açmak-tadır. Türkiye’de kadınları korumak için yasalar yeterli olsa da yasaların kadının lehine uygulan-masında ya da yasalarla ilgili farkındalıkta sorunlar var. Toplumsal cinsiyet temelli şiddete maruz kalan kadın mülteciler birden fazla engel, kurumsal bariyer, yapısal hukuki engeller ve dil meseleleri ve kayıt sorunları ile karşı karşıyadır. Bunlara ek olarak toplumsal cinsiyet temelli şiddet mağdurla-rının yaftalanmaya devam edilmesi ve aile birliğini korumaya yapılan vurgu (mülteci) kadınların bütün toplumsal cinsiyet temelli şiddet türlerine karşı korunması açısından ciddi kısıtlamalar yaratmak-tadır.

29

S İ V İ L TO P LU M KU R U LUŞ L A R I N I N K AYG I L A R I

Projelerin Finansmanı ve Sürdürebilirliği

Bazı çalıştay katılımcıları projelere devamlı finansman bulabilmenin mültecilere destek alanındaki çabaların önünde önemli bir engel teşkil ettiğini belirttiler. Projelerin uzun vadede sürdürü-lebilir olabilmesi güvenilir finansman kaynaklarına bağlıdır.

Birçok Suriyeli mültecinin gelecekte Türkiye’de kalacağı düşünüldüğünde uzun vadede sürdürü-lebilir proje ihtiyacı daha da fazla önem kazan-maktadır. Buna bağlı olarak toplumsal uyum, ekonomik entegrasyon ve Suriyeli sağlık ve eğitim çalışanlarının devlet kurumlarına dahil edilmesi devlet ve sivil toplum aktörleri için birer öncelik haline gelmeye başlamıştır. STK’lar gibi sivil toplum aktörleri de yalnızca temel haklarına erişimlerinde değil, aynı zamanda onların geçimlerine, eğitim, sağlık hizmetleri ya da toplumsal uyumlarına odak-lanan programlar düzenleyerek Suriyeli mültecilere yardım etmekte kilit bir rol üstlenmiştir. Epli’nin altını çizdiği bir konu kuruluşların sundukları hizmetleri genellikle mülteci haklarını savunma ve bu hakları talep etme yolunda bir atlama taşı olarak değerlendirmeleridir.

STK’ların ve hükümet dışı kuruluşların yeterli ve sürdürülebilir finansmana erişiminin sağlanması kritik önem arz etmektedir çünkü bu kuruluşların mülteciler gibi savunmasız ya da ulaşılması zor gruplara sosyal yardım ve farkındalık oluşturma tarzında hizmetleri sunabilmeleri için desteğe ihti-yaçları vardır. Bu kuruluşların mültecilerin duru-muna ilişkin yerel bazda sahip oldukları bilgiler ve saha deneyimlerinden yola çıkarak sunabilecekler, rehberlik, politika oluşturma süreçlerinde yararlı olabilir.

Mültecilerin Sağlık Durumları ve Gereksinimle-riyle İlgili Verilerin Paylaşımı ve Eşgüdümü

Verilerin yetersiz olması ve kamu kuruluşlarının verileri paylaşma konusunda isteksiz davranması birçok katılımcı tarafından dile getirildi. Suriyeli mültecilerin sağlık durumu ve sorunları üzerine hazırlanan bazı AFAD raporları45 dışında Suriyeli mültecilerin sağlık şartları ve tıbbi sorunlarıyla ilgili halka açık kapsamlı ulusal veri yoktur.

STK’lar ve akademik kurumların hazırladığı raporlar mikro ve makro düzeylerle ilgili bilgi sunsa da raporların araştırmanın yapıldığı bağlamın (şehir ve il) kapsamı ve şartları nedeniyle bazı sınır-lamaları vardır. Bu raporlar mültecilerin erişimi önündeki güçlük ve engelleri ortaya çıkarmak açısından önemlidir ancak ulusal politikaların geliştirilmesi için bir temel olarak kullanılmak için yeterli değildir. Kayıtlı Suriyeli mültecilerin profi-line dair ülke çapındaki verilerin bütünleşik olarak ele alınması mültecilere destek alanında çalışan bütün aktörlerin daha kapsamlı program, girişim ve araçlar geliştirmesine yardımcı olacaktır.

Gayri resmi Suriyeli sağlık merkezlerinin araş-tırmaya dahil edilmesi yaygın hastalıklar ve tıbbi gereksinimlerle ilgili bir bilgi kaynağı oluştu-racaktır. Suriyeli sağlık merkezlerinin faaliyete geçmek için Sağlık Bakanlığından ruhsat almak için başvuruda bulunmaları gerekmektedir ancak bu ruhsatı az sayıda merkez alabilmiştir. Dev bir talebe cevap vermeye çalışan ve resmi sağlık sistemi üzerinden büyük bir yükü kaldıran gayri resmi klinikler aşağıda açıklanacağı gibi hem hastalar,

45 Raporlar örneklem olarak kamplarda kalan mültecileri ele almıştır. Bu örneklem Türkiye’de yaşayan genel Suriyeli nüfusu temsil etmeye-bilir çünkü Suriyeli mültecilerin %90’ı kampların dışında yaşamakta-dır (İl bazında dağılım için bkz. Şekil 3).

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

30

hem sağlık çalışanları ve hem de siyasa yapıcılar için sorunlar oluşturmaktadır.

Kadın mültecilerin karşı karşıya olduğu özellikle erken gebelik, bunun neden olduğu sağlık sorunları ya da toplumsal cinsiyet temelli şiddet gibi sorun-larla ilgili az miktarda veri bulunmaktadır.

Veri bulunduğu durumlarda da bu verinin kapsamı sınırlıdır. Bebek ve anne ölüm oranlarıyla ilgili veri bulunmayışı en önemli kaygılardan biri olarak vurgulanmıştır.

Sivil Toplum Kuruluşları Arasında Eşgüdüm

Çalıştayda yapılan tartışmalar sivil toplum örgütleri, girişimler, BM kurumları ve diğer aktörler arasında eşgüdüm ve bilgi transferi eksikliğini işaret etti. Mültecilere destek alanında çalışan farklı paydaşlar diğer kuruluşların projelerini ya da etkinliklerini bilmemekte, bu da diğer paydaşların uzmanlık ve kaynaklarından yararlanma yetilerini kısıtlamak-tadır. Toplumsal cinsiyet temelli şiddet alanında çalıştayda yapılan tartışmalar konunun çözümü için geliştirilen stratejilerle, sorunu önlemek ve uygun bir yanıt geliştirmek üzere mevcut mevzuata erişmek için oluşturulan stratejiler arasında bir boşluk olduğunu ortaya koydu.

31

M Ü LT EC İ L E R İ N S AĞ L I K S O R U N L A R I Y L A İ L G İ L E N E N S AĞ L I K KU R U LUŞ L A R I

Gayri Resmi Sağlık Klinikleri

2015’te Sağlık Bakanlığı Suriyeli hekimlerin yardım kuruluşları tarafından işletilen kliniklerde bir Türk hekimin gözetiminde ücretsiz tıbbi bakım sunabileceğine dair bir karar yayınladı. Birçok klinik ruhsat almak üzere Sağlık Bakanlığı’na başvursa da bunlardan pek azı ruhsat alabildi. Yine de sağlık hizmetlerine gösterilen büyük talepten ötürü birçok klinik ruhsatsız çalışmaya devam etti. Ayrıca bu kliniklerin ruhsatının altı ayda bir yeni-lenmesi gerekmektedir, bu da bu kliniklerde çalışan sağlık personeli için belirsizlik yaratmaktadır. Bu klinikler gayri resmi oldukları ve tıbbi tedavileri denetime tabi olmadığı için Türk hükümeti tara-fından sorunlu addedilmektedir.

Bu özel kliniklerde dil engeli olmadığı ve kimlik ibraz etme zorunluğu olmadığı için çok sayıda mülteci bu sağlık merkezlerine gitmeyi tercih etmektedir. Buralarda hekimler kendi uzmanlık alanlarında çalışmaktadırlar, bu da bu merkezlerin cazibesini arttırmaktadır. Böylece Dr. Hamitoğ-lu’nun belirttiği gibi, bu sağlık merkezleri ulusal sağlık sisteminin yükünü hafifletmekte yardımcı olmuşlardır.

Bazı çalıştay katılımcıları bu özel merkezlerde sunulan hasta bakımı ve sağlık hizmetleri ile ilgili sorular sordular. Tıbbi personelin hakları ve klinik-lerin hukuki konumları da önemli sorunlar olarak dile getirildi. Tıbbi cihaz eksikliği, tesislerin aşırı kalabalık olması ve tıbbi standartların uygulan-maması da hastalara sunulan tedavinin kalitesini etkileyen unsurlar olarak ele alındı.

Çalıştay katılımcıları bu klinikleri hasta bakımı standartlarını yerine getirecek, sağlık çalışanlarına yasal koruma sağlayacak ve yaygın hastalıklarla ilgili veri toplanmasını mümkün kılacak biçimde

yasallaştırmak için yeni mekanizmalar geliştirilme-sinin acil bir ihtiyaç olduğunu vurguladı. Konuya farklı bir açıdan bakan Dr. Kayı, Suriyeli mülte-cilerin bağımsız klinikleri kullanmasının teşvik edilmesinin sağlık hizmeti sunucuları arasında ayrımcı uygulamalara yol açacağını, Türk sağlık hizmeti sunucularının Suriyelileri tedavi etmek yerine Suriyeliler tarafından çalıştırılan kliniklere yollayacağını belirtti.

Sonuç olarak, Suriyeliler tarafından çalıştırılan kliniklerin yasallaştırılması Suriyeli hastalara bakım sağlayarak sağlık sistemine destek olabilir, ancak eğer bu klinikler teşvik edilecekse önyargı-ların oluşması ve bölünmüş bir sağlık sistemi oluş-turma risklerinin önlenmesi için gerekli adımların atılması gerekir.

Resmi Göçmen Sağlığı Merkezleri

2016’da Sağlık Bakanlığı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile işbirliği halinde AB finansmanı ile Suriyeli sağlık çalışanlarının istihdam edildiği Göçmen Sağlığı Merkezleri açtı. Göçmen Sağlığı Merkezlerindeki hekim ve hemşireler Sağlık Bakanlığı ve WHO tarafından geliştirilen bir eğitim kursuna katılmaktadır. Kursa katılmadan önce Türk sağlık çalışanları onların tıp eğitim ve deneyi-mini gözden geçirip değerlendirmektedir. Sonra da bu sağlık çalışanları Türkiye’nin farklı bölgelerinde yer alan Göçmen Sağlığı Merkezlerinde hizmet sunmaktadır. Bu sağlık çalışanlarının merkezlerde sağlık sistemine dahil edilmesi sınırlı bir ölçekte gerçekleşmektedir, zira hekimlerin çoğu Suriye’de uzmanlıklarını yapmış ve uzman hekim olarak (kardiyolog, çocuk hastalıkları vb.) çalışmış olsalar dahi pratisyen hekim olarak işe alınmaktadırlar. Bu genel sınırlamaya rağmen açılacak olan toplam 178 Göçmen Sağlığı Merkezi’nden 42’si daha kapsamlı sağlık hizmeti sunacak ve genellikle bu merkezler

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

32

kendi uzmanlık alanında çalışacak bir çocuk hasta-lıkları, bir de kadın hastalıkları ve doğum uzmanı içerecektir.46

Göçmen Sağlığı Merkezlerinin çalışma alanı birinci basamak hizmetlerle sınırlıdır. Merkezler vatandaşlık ve statülerinden bağımsız olarak bütün göçmen ve mültecilere hizmet verebilir. Göçmen Sağlığı Merkezleri ulusal sağlık sisteminin bir parçası olduğu için pratisyen hekimler hastaları takip edilmek üzere devlet hastanelerindeki uzmanlara sevk edebilir. Sağlık Bakanlığı hasta-ların tıbbi durumları ile ilgili bilgi toplamakta ve ilaç reçeteleri düzenli bir biçimde Sağlık Bakanlığı online hasta sistemine kaydedilmektedir.

Daha önce belirtildiği gibi bu klinikler ulusal sağlık sistemine destek vermekte ve resmi sağlık hizmetle-rine erişimi kolaylaştırmaktadır, yine de bölünmüş bir sağlık sistemi yaratma riski mevcuttur.

Suriyeli Sağlık Çalışanları

Suriyeli hastalar dil engelleri ve hasta kültüründeki farklar ve/veya ayrımcı uygulamalar nedeniyle genellikle Suriyeli sağlık çalışanlarına gitmeyi tercih etmektedir. Göçmen Sağlığı Merkezleri bu sağlık çalışanlarının entegrasyonuna yönelik bir girişim olsa da çalıştay katılımcılarının da belirttiği gibi bu konuda daha fazla çabaya gerek vardır.

Dr. Dandal ve Dr. Hamitoğlu’na göre uzman hekimler Türkiye’de resmi olarak çalışma konu-sunda sorun yaşamaya devam ettikleri için bazı Suriyeli sağlık çalışanları Körfez ülkelerine ya da Avrupa ülkelerine göç etmeyi tercih etmektedir. Bu göç Türkiye açısından bir kayıptır, özellikle de söz konusu sağlık çalışanı uzun bir deneyime sahipse ve uzmanlara çok gereksinim duyulan psikiyatri gibi bir alanda çalışıyorsa.

46 178 Göçmen Sağlığı Merkezi’nden 160’ı Mayıs 2018 itibariyle faaliyete geçmiş durumdadır.

Çalıştay katılımcıları ayrıca ruh sağlığı sorunu yaşayan kadın hastaların tedavisi için Suriyeli kadın psikiyatrlara gereksinim olduğunu vurguladılar. Hastaların ana dilinde danışmanlık ya da terapi sunulması verilen hizmetin kalitesini arttır-maktadır. Türkiye’de mevcut istihdam sorunları düşünüldüğünde sayısı zaten az olan Suriyeli psiki-yatrları ülkede kalmaya ikna etmek zordur.

Suriyeli sağlık çalışanlarının yanı sıra özellikle ruh sağlığı alanında çalışan uygulamacılar kendi alan-larında çalışmakta zorluk yaşamaktadırlar. Oula Marwa Türkiye’de bulunan Suriyeli psikologların çoğunun yeni mezun olduğunu ve süpervizyon ve eğitime ihtiyaçları olduğunu söyledi ve teknik ve yöntemlerin aktarımı için bu süpervizyon ve eğitim için gerekli çerçevenin bulunmadığını vurguladı. Marwa uzman psikolog olarak kendi durumundan örnek verdi ve Türkiye’de resmi olarak çalışama-dığını çünkü işini icra edebilmesi için gerekli yasal çerçevenin bulunmadığını söyledi. Yasal koruma olmadan psikolog olarak danışmanlık ya da diğer başka bir hizmet sunarsa Marwa hakkında dava açılabilir.

33

S O N UÇ

Çalıştay sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin, sağlık çalışanlarının ve akademisyenlerin Suriyeli kadın mültecilerin sağlık sistemine erişimiyle ilgili başlıca sorunları ve engelleri tartışmaları için bir fırsat olmuştur. Çalıştay katılımcıları kadın mültecilerin hizmetlere ulaşımını arttırma yolunda mevcut olumlu deneyimleri ve girişimleri, ayrıca bu alandaki eksiklik ve sınırlamaları ele almıştır.

Dile getirilen ana sorunlar mültecilerin kayıt altına alınması, sağlık okuryazarlığı düzeylerinin düşük olması ya da Türk sağlık sistemine dair bilgi eksikliği, bunun yanında ruh sağlığı ve üreme sağlığı konusundaki hizmetler de dahil olmak üzere Türk sağlık sistemindeki eksikliklerdir. Çalıştayın büyük bir kısmı sistemde var olan toplumsal cinsiyet temelli sorunlara, özellikle de kadın ve kız çocuklarının toplumsal cinsiyet temelli şiddete karşı yeterince korunamamalarına odaklanmıştır. Yapılan tartışmalar sonucunda sağlık sisteminin tümünün ya da bazı kısımlarının mültecilere ulaşma, hizmetler ve performansın arttırılması konusunda nasıl güçlendirilebileceğine dair somut öneri ve tavsiyeler ortaya çıkmıştır.

Hizmetlerin sunumunu ve bu hizmetlere erişimi iyileştirebilmek için Suriyeli sağlık çalışanlarını ve özellikle kadın odaklı Suriyeli sivil toplum kuruluşlarını ve girişimlerini mümkün olduğunca sürece katmak gerekmektedir. Suriyeli sağlık çalışanlarının Türk sağlık sisteminin her düzeyine dahil edilmesi hizmetlere erişimin arttırılması ve sistemin güçlendirilmesi gibi konularda doğrudan sonuçlar doğuracaktır. Bu çalışanların sisteme daha fazla entegre edilmesi sağlık hizmetleri sunucusu kurumlarda da ayrımcılığın azalmasını sağlayabilir.

Devlet ve devlet dışı aktörler STK’ların ve diğer sivil toplum aktörlerinin deneyim ve bilgilerinden yarar-lanmalıdır. Kadın mültecilerin sağlık hizmetlerine

erişimini arttırmaya yönelik bütüncül bir yaklaşım oluşturabilmek için paydaşların mültecilerin sağlık sorunlarına odaklanan girişimlere cinsiyete duyarlı bir bakış açısı eklemeleri gerekmektedir. Mülteci kadınların temel hizmetlere eşit erişimlerinin sağlanması ve onların her tür şiddetten korunması mültecilerle ilgili politikaların merkezine yer alma-lıdır.

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

34

Ö N E R İ L E R

Öneriler: Sistemdeki Engelleri

• Bu mülteci yanıt deneyiminden yola çıkarak ba-şarılı girişim ve uygulamalara dayalı somut bir ulusal eylem planı oluşturulması; bu plan gele-cekte olası yeni bir mülteci akınında Türk devle-tinin resmi politikası haline gelebilir.

• Bütün mültecilere sağlık hizmetlerine hızlı, büt-çeye uygun ve ayrımcılık içermeyen bir biçimde erişim sağlanabilmesi için şeffaf bir kayıt sistemi oluşturulması.

• Mülteci ve göçmenlere açık olan hizmetlerle il-gili bilgilendirme yapacak enformasyon merkez-lerinin kurulması. Özellikle kadın mültecilere ulaşabilmek için bu merkezlerde çalışmak üzere yeterli sayıda kadın personel yetiştirilmesi.

• GK kapsamında kaydolmaya çalışan mülteciler için gayri resmi sağlık merkezlerinin verdiği ra-porların kronik ya da ciddi hastalıkların kanıtı için geçerli sayılması.

• Mültecilerin işle ilgili yaralanmalar ve hastalık izniyle ilgili haklarından tam olarak yararlana-bilmesi için Suriyeli ve Suriyeli olmayan mülteci-lerin işgücü piyasasına entegrasyonuna resmiyet kazandırılması için çalışmaların yoğunlaştırıl-ması.

Öneriler: Sağlık Çalışanları

• Mevcut yöntemlerle ya da hızlandırılmış bir sis-temle mülteci sağlık çalışanlarının ulusal sağlık sisteminin farklı düzeylerine entegre edilmesi.

• Kadın hastalara sunulan hizmetlerin iyileştiril-mesi için sağlık çalışanlarının toplumsal cinsiyet konusunda eğitilmesi.

• Suriyeliler tarafından çalıştırılan gayri resmi kliniklerde tıbbi standartların uygulanması ve hastaların ve sağlık çalışanlarının haklarının korunması için yapılan işlerin hukuki düzenle-meye tabi tutulmasına yönelik mekanizmalar oluşturulması.

Öneriler: Dil ve (Yanlış) Bilgilendirme

• Sağlık hizmetlerine erişimin önündeki engelle-ri kaldırmak için devlet hastaneleri ve eğitim ve araştırma hastanelerinde yeterli profesyonel çe-viri hizmeti sunulmasının sağlanması.

• Hastalara yardımcı olmak için danışma masala-rında çok dilli personel çalıştırılması.

• Mülteciler için Arapça da dahil olmak üzere farklı dillerde kronik hastalıklar ve tedavileri konusunda temel bilgiler sunan broşürler hazır-lanması.

• Çocuklu kadınlara kreş desteği verilerek kadın mültecilerin dil eğitimine erişiminin arttırılması.

Öneriler: Ruh Sağlığına Erişim

• Ruh sağlığı alanındaki Suriyeli uzmanların yasal olarak çalışma hakkı da dahil olmak üzere sağlık sistemine entegre edilmesi.

• Psikososyal desteği mülteci yanıt planlarına ve ulusal sağlık sistemine dahil etmek için çabala-rın hızlandırılması.

• Suriyeli mültecilerin ruh sağlığı hizmetlerine erişimini arttırabilmek için Suriyeli hekimlere ya da Türk üniversitelerinde okuyan Suriyeli öğrencilere psikiyatri ve/veya psikolojik danış-manlık alanında uzmanlaşmaları için burs ve eğitimler sunulması.

35

• Sivil toplum kuruluşları da dahil olmak üzere, ruh sağlığı sorunlarına (travma, toplumsal cinsi-yet temelli şiddetin sonuçları) çözüm getirmeye çalışan ve kadın mültecilerin göç deneyimlerini ve toplumsal cinsiyet temelli şiddeti dikkate alan paydaşların desteklenmesi.

• Ruh sağlığı sorunlarının erken aşamada tedavi edilmesi ve böylece gelecekte bu sorunların sosyal ve davranışsal sonuçlarının (örn. çocuk-larda ruh sağlığı sorunları) en aza indirgenmesi.

Öneriler: Üreme Sağlığı

• Suriyeli kadın jinekologların sağlık sistemi-nin farklı düzeylerine entegrasyonunun kolaylaştırılması.

• Doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası sağlık hizmetlerine ilişkin kapsamlı politikaların geliştirilmesi ve bu önlemlerin acil sağlık hizmetleri düzenleme ve politikalarına dahil edilmesi.

• Kadın mülteciler arasında doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası sağlık hizmetlerine nasıl ulaşacaklarına ilişkin farkındalık oluşturucu çalışmaların desteklenmesi.

• Kadın mültecilerin aile planlaması, doğum kontrol yöntemleri ve cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili bilgiye erişiminin sağlanması.

• Türkiye’de kürtajı yasallaştıran mevcut yasaların kadınlara karşı herhangi bir engel ve önyargı ol-madan uygulanmasının sağlanması.

• STK’ların evde doğum yapan ve bebeğini kaybe-den annelerle ilgili sözlü otopsi yapmaları için bir yaklaşım geliştirmesi ve böylece bu olayların görülme sıklığı hakkında verilerin toplanmasına yardımcı olunması.

Öneriler: Toplumsal cinsiyet temelli şiddet

• Toplumsal cinsiyet temelli şiddet mağduru oldukları anlaşılan kadınlar ve kız çocukları arasında hukuki ve fiili süreçlerle ilgili, toplum-sal cinsiyet temelli şiddet konusunda nasıl bildi-rimde bulunulacağı, kendileri ve çocukları için nasıl koruma sağlayabilecekleri gibi konularda farkındalık yaratılması.

• Yetkililer nezdinde, toplumsal cinsiyet temelli şiddet vakalarında mülteci ve göçmen kadınların geri gönderilmekten korunma hakkı olduğuna dair savunuculuk çabalarının arttırılması.

• Sivil toplum kuruluşlarının toplumsal cinsi-yet temelli şiddetle ilgili yasaların, süreçlerin ve yanıtların uygulanması için savunuculuk faaliyetlerini arttırmaları ve devlet aktörleri nezdinde toplumsal cinsiyet temelli şiddetin önlenmesi ve kadınların ve kız çocuklarının toplumsal cinsiyet temelli şiddete karşı korunmasının önemine dair savunuculuk faali-yetlerinin yoğunlaştırılması.

• Sağlık çalışanlarına ve emniyet güçleri ve GİGM personeli gibi hükümet yetkililerine to-plumsal cinsiyet temelli şiddete karşı duyarlık oluşturmaya ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet riskiyle karşı karşıya olan kadın ve kız çocuklarının nasıl belirleneceğine dair eğitim verilmesi.

• İlgili kamu kurumlarında toplumsal cinsiyet te-melli şiddet vakaları konusunda çalışmak üzere yeterli sayıda kadın hizmet sunucusu ve çevir-men yetiştirilmesi.

• STK’lar ve kamu personeline yönelik, toplumsal cinsiyet eşitliği ve 6284 sayılı yasa gibi yasala-rla ilgili farkındalık oluşturulması için eğitimler düzenlenmesi.

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

36

• Hem mülteci, hem de ev sahibi toplumdan kadınların dahil olacağı, bu iki kesim arasında bağlar kurulmasını, örgütlenmelerinin sağlan-masını ve ortak sorun ve kaygıların ele alınmasını temin etmek üzere kadın dayanışma gruplarının kurulmasına yönelik alan yaratılması ve bu tür girişimlerin desteklenmesi.

• Sığınma evi kapasitesinin ve hizmetlerin arttırılması yoluyla toplumsal cinsiyet temelli şiddete maruz ya da geçmişte maruz kalmış olan kadınlara destek verilmesi.

• Mülteciler arasında toplumsal cinsiyet temelli şiddet konusunda farkındalık oluşturarak kendi ailelerinde, yaşadıkları toplulukta toplumsal cinsiyet temelli şiddete maruz kalmış kadınların yaftalanmasının önlemesi.

• Bütüncül bir yaklaşımın geliştirilmesi için topluluk çapında toplumsal cinsiyet temelli şiddete odaklanan programlara erkeklerin de dahil edilmesi.

• Kadın olsun, erkek olsun, topluluk liderlerinin toplumsal cinsiyet temelli şiddete odaklanan programlara katılmasının sağlanması; değişim için bu kişilerin öneminin anlaşılması.

Öneriler: Finansman ve Projelerin Sürdürülebi-lirliği

• Mültecilere destek alanında çalışan kuruluş ve girişimlerin sürdürülebilir ve yeterli finansma-na kavuşmasının sağlanması.

• Toplumsal cinsiyet temelli şiddete maruz ka-lan mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırmak ve cinsel istismar mağdurlarına hizmet veren kuruluşları desteklemek için daha fazla fon tahsis edilmesi.

• Yalnızca hizmet sunumuna odaklanmak yerine haklar temelli bir yaklaşım uygulayan sivil top-lum kuruluşlarının desteklenmesi.

Öneriler: STK’lar Arası Eşgüdüm ve Veri Paylaşımı

Veriler

• STK ve kamu kuruluşlarının mültecilerin sağlık durumuyla ilgili mevcut verileri Türkiye’deki bilgilerin gizliliği yasaları çerçevesinde pay-laşmaları için yöntemler geliştirilmesi.

• Mülteci (ve ev sahibi toplumdaki) kadınların uğradığı toplumsal cinsiyet temelli şiddete ilişkin yeterli ve doğru bilgi toplanması ve yayımlanması ve bu yolla bütüncül ve so-mut sonuç getirecek yanıtların ve önleyici politikaların oluşturulması.

Eşgüdüm

• STK ve diğer hükümet dışı kuruluşlar, BM kurumları ve devlet aktörleri arasında plat-formlar ve ağ oluşturma girişimleri yaratarak paydaşlar arasındaki iletişim ve eşgüdümün kolaylaştırılması ve kadın mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimini sağlayacak girişimlerle ilgili bilgilerin yaygınlaştırılması.

• STK’lar arasında sağlık hizmetlerine odaklanan devlet ve devlet dışı proje ve girişimlere ilişkin bilgilerin yayılması.

• Suriyelilerin liderliğinde kurulan kuruluş ve STK’larla Türk mevzuatı çerçevesinde kadınların sorunlarına ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet vakalarında fiili süreçlere odakla-nan eğitim ve seminerlerin arttırılması.

Öneriler: Kesişimsel Ayrımcılık Örüntüleri

• Mültecilere karşı, özellikle hastane personeli ve sağlık çalışanları arasında mevcut ırkçı ve ayrımcı önyargıların giderilmesi.

37

• Mültecilerin sağlık durumları ve bunun ev sa-hibi toplum açısından sonuçlarına ilişkin bazı basmakalıp inanışların ortadan kaldırılmasına yönelik adımlar atılması ve böylece mültecilerin sağlık hizmetlerinde ayrımcılık yaşamasının ön-lenmesi.

• Mültecilerin karşı karşıya kaldığı önyargılarla il-gili sistematik veri toplanması ve bu önyargıların giderilmesi için stratejiler geliştirilmesi.

• Sağlık kurumlarında mülteci ve göçmenlere karşı ayrımcılığı önlemeyi amaçlayan cinsel yö-nelim de dahil olmak üzere cinsiyetlendirilmiş bir bakış açısı içeren yasal düzenlemelerin geti-rilmesi için savunuculuk yapılması.

İ S TA N B U L’ DA S U R İ Y E L İ M Ü LT E C İ L E R İ N S A Ğ L I K H İ Z M E T L E R İ N E E R İ Ş İ M İ : T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E D U YA R L I B İ R B A K I Ş A Ç I S I

38

K AY N A KÇA

Al-Nuaimi, S., S. Aldandashi, AKS Easa ve M. Saqqur. “Psychiatric morbidity among physically injured Syrian refugees in Turkey.” Comprehensive Psychiatry 80 (2018).

Alpak, Gökay, Ahmet Ünal, Feridun Bülbül, Eser Sağaltıcı, Yasin Bez, Abdurraham Altındağ, Alican Dalkılıç ve Haluk A. Savaş. “Post-traumatic stress disorder among Syrian refugees in Turkey: A cross- sectional study.” International Journal of Psychiatry in Clinical Practice 19, no. 1 (2015).

Arat, Yeşim ve Ayşe Gül Altınay, Violence Against Women in Turkey: A Nationwide Survey. Istanbul: Punto, 2009.

Baytok, Cemre. “Political Vigilance in Courtrooms: Feminist Interventions in the Field of Law.” Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi, 2012.

Çolak, Özlem ve d. Yerinde Erişim Projesi Değerlen-dirme Raporu. İstanbul: YUVA, Mart 2018.

Diner, Çağla ve Şule Toktaş. “Shelters for Women Survivors of Domestic Violence. A view from Turkey.” Women’s Studies. An Interdisciplinary Journal 44, no. 5 (2015): 611–634.

Feminist Politika. “Dosya: Tecavüz: Şiddet, ceza, ‘cinsellik.’” Feminist Politika 14 (2012): 21–42.

Kahyaoğlu Süt, Hatice. “Suriye’den Göç Eden Kadınlar ve Üreme Sağılığı Sorunları.” Sağlık ve Toplum 21, no. 1 (2017).

Karadağ, Mehmet, Cem Gökçen, Funda Dandil ve Baran Çalışgan. “Our experience with Syrian refugee patients at the child and adolescent psyc-hiatry clinic in Gaziantep, Turkey.” International Journal of Psychiatry in Clinical Practice 22, no. 2 (2018): 157–159.

MacFarlane, Katrina A., Mary Lou O’Neil, Deniz Tekdemir ve Angel M. Foster. ““It was as if society didn’t want a woman to get an abortion”: a qualita-tive study in Istanbul, Turkey.” Contraception 95, no. 2 (2017): 154–160.

Mardin, Deniz F. “Right to Health and Access to Health Services for Syrian Refugees in Turkey.” MiReKoc Policy Brief Series 2017/01, Mart 2017.

O’Neil, Mary Lou, Bahar Aldanmaz, Rosa Maria Quirant Quiles ve Fatih Rusul Kılınç. Legal but not Necessarily Available: Abortion Services at State Hospitals in Turkey. İstanbul: Kadir Has Üniversi-tesi Bilimsel Araştırma Fonu, 2016.

Skjelsbœk, Inger.“Sexual Violenceand War: Mapping out a Complex Relationship.” European Journal of International Relations 7, no. 2 (2001): 211–237.

UN Kadın. Gender-Based Violence and Child Protec- tion Among Syrian Refugees in Jordan, With a Focus on Early Marriage. Amman: UN, 2013.

Ünal, Didem ve Dilek Cindoğlu. “Reproductive Citi-zenship in Turkey. Abortion Chronicles.” Women’s Studies International Forum 38 (2013): 21–31.

Ward, Jeanne ve Mendy Marsh. “Sexual Violence against Women and Girls in War and Its Aftermath: Realities, Responses, and Required Resources.” Symposium on Sexual Violence in Conflict and Beyond için hazırlanmıştır, 21–23 Haziran 2006.

Whole of Syria Gender-Based Violence Area of Responsibility (GBV AoR). Voices from Syria 2018: Assessment Findings of the Humanitarian Needs Overview. New York: UNFPA, 2017.

NOTLAR

NOTLAR

İSTANBUL’DA SURİYELİ MÜLTECİLERİN

SAĞLIK HİZMETLERİNE ERİŞİMİ:

TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLI BİR BAKIŞ AÇISI

GABRIELE CLOETERS SOUAD OSSEIRAN

ISBN: 978-605-2095-50-8

İstanbul Politikalar Merkezi Bankalar Caddesi No: 2 Minerva Han 34420 Karaköy, İstanbul Türkiye

+90 212 292 49 39 +90 212 292 49 57 @ [email protected] w ipc.sabanciuniv.edu