İstanbul polİtİkalar merkezİ hakkindaİstanbul polİtİkalar merkezİ hakkinda İstanbul...

34

Upload: others

Post on 25-Feb-2020

25 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden
Page 2: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden
Page 3: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA

İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden çatışma analizi ve çözümüne kadar, önemli siyasal ve sosyal konularda uzmanlığa sahip, çalışmalarını küresel düzeyde sürdüren bir politika araştırma kuruluşudur. İPM araştırma çalışmalarını üç ana başlık altında yürütmektedir: İstanbul Politikalar Merkezi-Sabancı Üniversitesi-Sti�ung Mercator Girişimi, Demokratikleşme ve Kurumsal Reform, Çatışma Çözümü ve Arabuluculuk. İPM, 10 yılı aşkın süredir, karar alıcılara, kanaat önderlerine ve paydaşlara uzmanlık alanına giren konularda tarafsız analiz ve yenilikçi politika önerilerinde bulunmaktadır.

www.ipc.sabanciuniv.edu

MERCATOR-İPM ARAŞTIRMA BURSU PROGRAMI HAKKINDA

Mercator-İPM Araştırma Bursu Programı İstanbul Politikalar Merkezi-Sabancı Üniversitesi-Sti�ung Mercator Girişimi’nin bir parçasıdır. Programın amacı, ağırlıklı olarak Almanya’dan gelecek olan araştırmacıların, Avrupa Birliği/Almanya-Türkiye ilişkileri ve iklim değişikliği alanlarında yapacakları araştırmalarla, Türkiye-Almanya ve aynı zamanda Türkiye-Avrupa arasındaki akademik, siyasal ve sosyal bağları güçlendirmektir. İPM-Sabancı Üniversitesi-Sti�ung Mercator Girişimi, 21.Yüzyılın zorluklarına birlikte hazırlanmak için küreselleşen dünyada bilgi edinme, insan ve fikir değişiminin bir önkoşul olduğu düşüncesi üzerine kurulmuştur.

Page 4: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

12

14

20

30

İÇİNDEKİLER

26

22

SAĞLIK

EĞİTİM

İŞGÜCÜ

TOPLUMSAL KAYNAŞMA

K-12

YÜKSEKÖĞRETİM

SİVİL TOPLUM

TOPLUMSAL CİNSİYETE İLİŞKİN KONULAR

10-11TAKVİM

7GİRİŞi

5KISALTMALAR

Page 5: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

* Bu kitapçık, “Syrians in Turkey” başlıklı kitapçığın Türkçe çevirisidir. Yapılan yorumlar ve varılan sonuçlar yalnızca yazarlara ai�ir ve İPM’nin resmi görüşünü yansıtmaz.

Yazarlar

Gabriele Cloeters sivil toplum kuruluşlarının göçmen destek hizmetlerinde kadın göçmenlerin özel konumunu ne şekilde ele aldıklarına odaklanan ve Türkiye’deki Suriyeli göçünün toplumsal cinsiyet yönünü inceleyen bir 2017/18 Mercator-İPM Araştırmacısı’dır.

Souad Osseiran Suriyeli sağlık uzmanlarının Türkiye’deki işgücüne nasıl entegre edilmekte olduğunu ve bunun Türk vatandaşlığı süreci üzerinde yara�ığı değişikliği inceleyen bir 2017/18 Mercator-İPM Araştırmacısı’dır.

Kristen Biehl toplum merkezlerinin farklı geçmişi, uygulamaları ve vizyonları ile bu merkezlerin göç bağlamında entegrasyonu ve kaynaşmayı güçlendirmek konusunda oynadıkları rolü ele alarak Türkiye’nin mültecilerle ilgili tutumunu inceleyen bir 2016/17 Mercator-İPM Araştırmacısı’dır.

Wiebke Hohberger Türk üniversitelerindeki Suriyeli öğrencilere odaklanan ve Suriyeli öğrencilerin yükseköğretim alanındaki güncel çabalara yönelik bakış açılarını inceleyen bir 2016/17 Mercator-İPM Araştırmacısı’dır.

Emre Üçkardeşler Almanya ve Türkiye’de geçici koruma statüsü kapsamındaki mülteci çocuklara ve gençlere yönelik eğitim ve entegrasyon politikalarını inceleyen bir 2016/17 Mercator-İPM Araştırmacısı’dır.

Hande Paker Türkiye örneği üzerinden mülteciler ile ev sahibi konumundaki toplumlar arasındaki etkileşimleri inceleyen ve mülteci meselesi hakkında alternatif, kapsayıcı bir yaklaşıma yönelik politika önerileri sunan bir 2015/16 Mercator-İPM Araştırmacısı’dır.

Katkıda bulunanlar

Megan Gisclon, Editör

Çiğdem Tongal & Gülcihan Çiğdem Okan, Mercator-İPM Araştırma Bursu Programı

Page 6: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

5

AB Avrupa Birliği

AÇSB Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı

AFAD Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı

BM Birleşmiş Milletler

BMMYK Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği

ESSN Acil Sosyal Güvenlik Ağı

GADEDB Göç ve Acil Durum Eğitim Daire Başkanlığı

GEM Geçici Eğitim Merkezi

GİGM Göç İdaresi Genel Müdürlüğü

GK Geçici Koruma

GSM Göçmen Sağlığı Merkezi

HBOGM Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü

İGİM İl Göç İdaresi Müdürlüğü

LGBTTİ Lezbiyen Gey Biseksüel Transseksüel Trans Birey ve İnterseks

MEB Milli Eğitim Bakanlığı

MTE Mesleki ve Teknik Eğitim

PICTES Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi Projesi

SB Sağlık Bakanlığı

ŞEY Şartlı Eğitim Yardımı

UNICEF Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu

USTK Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşu

WFP Dünya Gıda Programı

WHO Dünya Sağlık Örgütü

YÖK Yükseköğretim Kurulu

YÖS Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı

YUKK Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu

KISALTMALAR

Page 7: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

6

Page 8: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

Geçtiğimiz yedi yıl içinde sayıları 3,5 milyonu aşan Suriyeli Türkiye’ye sığınmış ve toplumsal hayata katılmıştır. Bu oran, BMMYK’ya kayıtlı Suriyeli mültecilerin %63’üne denk gelmektedir. 2011’de mülteci akını başladığında Türkiye,az sayıda Suriyeliyi kısa süreliğine “misafir” etmeyi öngörmüştü. Ancak, Suriye’de çatışmanın uzaması ve Avrupa’nın mülteci politikalarındaki tutarsızlık, Suriyelilerin Türkiye’de daha uzun süre kalmasına sebep oldu. Özellikle 2015 yılından itibaren hem Türkiye hem de uluslararası toplum, Suriyeli “misafirler”in kalıcı olduğunu ve bu nedenle ihtiyaçlarının uzun vadeli bir nitelik taşıdığını görmeye başladı.

Türkiye’deki Suriyelilerin birçoğu açısından dil öğrenimi, sağlık hizmetlerine, eğitime ve işgücü/istihdam fırsatlarına erişim gibi konular temel meseleler olmayı sürdürmektedir. Ayrıca, ev sahibi toplulukların Suriyeli mültecilerle olan ilişkileri birbirinden farklılık gösterdiği için yerel dinamiklerin analiz edilmesi, ev sahibi

toplumun adalet anlayışının kavranması,siyasi ve toplumsal cinsiyet temelli hassasiyetlerin göz önüne alınması, sivil toplum girişimlerinin desteklenmesi ve bütün bunların sonucu olarak toplumsal kaynaşmanın güçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Göçmenlerin topluma entegrasyonuna ilişkin modeller geliştirilmesi, Mercator-İPM Araştırma Bursu Programı’nın AB/Almanya-Türkiye ilişkileri ayağı kapsamındaki alt başlıklardan birini oluşturmaktadır. Bu kitapcık, söz konusu amaç doğrultusunda Türkiye’deki Suriyelilerin mevcut durumunu ve Suriye’den göçün başlangıcından bu yana benimsenmiş olan politikaları ele almaktadır. Bu çalışmaya katkı sunan Mercator-İPM Araştırmacıları konuyu altı farklı politika alanı üzerinden incelemektedir:

SağlıkEğitimİşgücü/İstihdamToplumsal Cinsiyete İlişkin KonularSivil ToplumToplumsal Kaynaşma

GİRİŞ

7

Page 9: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

**Kamplar dışında ve şehirlerde yaşayanlar

***Kamplarda yaşayanlar

* GİGM’den elde edilen veriler (19 Temmuz 2018)

İSTANBUL536.791

BURSA151.477

İZMİR138.150

MARDİN91.832

MERSİN209.089

HATAY442.909

GAZİANTEP390.204

ŞANLIURFA471.935

ADANA219.848

KİLİS130.677

En Çok En Az

GEÇİCİ KORUMAYA SAHİP SURİYELİ MÜLTECİLERİN EN YOĞUN OLDUĞU 10 İL*

GEÇİCİ BARINMA MERKEZLERİNDE (KAMPLARDA) ve KAMPLAR DIŞINDA YAŞAYAN SURİYELİ MÜLTECİLERİN SAYISI*

KAMPLARDAYAŞAYAN SURİYELİMÜLTECİLER***210.177

TOPL

AM

3.54

1.57

2

KAMPLAR DIŞINDA YAŞAYAN SURİYELİ MÜLTECİLER** 3.331.395

8

Page 10: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

*GİGM’den elde edilen veriler (19 Temmuz 2018)

KAYITLI SURİYELİ MÜLTECİLERİN, KAYITLI BİYOMETRİK VERİLERE GÖRE YAŞ VE CİNSİYETE GÖRE DAĞILIMI*

YAŞ ERKEK KADIN TOPLAMTOPLAM 1.920.435 1.621.137 3.541.572

5-9 246.675 231.456 478.131

10-14 190.523 175.193 365.716

15-18 157.745 127.120 284.865

25-29 195.235 141,101 336.336

30-34 162.424 120.821 283.245

35-39 114.454 90.091 204.545

40-44 76.954 69.654 146.608

45-49 58.100 54.212 112.312

50-54 47.081 45.192 92.273

55-59 31.484 31.468 62.952

60-64 22.668 23.248 45.916

65-69 14.746 14.798 29.544

70-74 8.162 9.074 17.236

75-79 4.666 5.624 10.290

80-84 2.622 3.419 6.041

85-89 1.380 1.732 3.112

90+ 717 939 1.656

19-24 534.131

0

150k

300k312.487

221.644

0-4 526.663

0

100k

200k 272.312254.351

9

Page 11: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

İki yüz elli iki (252) Suriye vatandaşı koruma talebiyle Hatay iline geçiş yaptı.

29 NİSAN 2011

50.000 Suriyelinin barınması için yirmi iki (22) mülteci kampı kuruldu.

2014

Türkiye’ye ve Avrupa’ya yönelik yoğun göçmen akını “mülteci krizi” olarak adlandırılmaya başlandı.

2015

Suriyelilerin statüsünü ilgilendiren temel mevzuat olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) çıkartıldı.

4 NİSAN 2013

AB ve Türkiye, düzensiz göç akınının sınırlandırılması amacıyla bir Eylem Planı üzerinde anlaştı.

29 KASIM 2015Türkiye, Suriye’den kaçan mülteciler için açık kapı politikası ilan e�i ve “geçici koruma” (GK) olarak anılan bir hukuki statü uygulanmaya başladı.

EKİM 2011

MAYIS 2011

Hatay’ın Yayladağı ilçesindeki eski tekel binası ilk çadır kente dönüştürüldü.

11 NİSAN 2013

Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM) kuruldu.

13 EKİM 2015

Mülteciler ve Geçici Koruma Altına Alınanların Evlenme ve Çocuklarının Tanınması konulu yazı yayınlandı.

22 EKİM 2014

Geçici Koruma Yönetmeliği uygulamaya konuldu. NİSAN 2012

Türkiye’deki Suriyeli mülteciler resmi olarak Türk devletinin “Geçici Koruması” altında sayıldı.

TAKVİM

10

Page 12: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine dair Yönetmelik, altı aydan uzun süredir Türkiye’de bulunan Suriyeli mültecil-erin ve işverenlerinin çalışma iznine başvurmasına imkan tanıdı.

15 OCAK 2016

GİGM Genelgesi yayınlandı. Buna göre, İl Göç İdaresi Müdürlükleri (İGİM) kayıtlı oldukları ilde ikamet etmesi gereken geçici koruma kapsamındaki mültecilere bildirim yükümlülüğü getirebilir.

27 KASIM 2017

GİGM’e kayıtlı 3.5 milyon mülteci bulunmaktadır.

2018

Türkiye-AB anlaşması imzalandı.

18 MART 2016

Geçici Barınma Merkezlerinin idaresine ve sağlık gibi hizmetlerin teminine ilişkin sorumluluk bundan böyle sadece GİGM’e ait olacaktır.

16 MART 2018

2016

Acil Sosyal Güvenlik Ağı Programı başladı (AB, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Dünya Gıda Programı ve Kızılay’ın işbirliği ile).

2017

MART 2017

Türkiye’de GK kapsamında bulunan Suriyelilerin aile birleşimi hakkı büyük ölçüde askıya alındı.

Şartlı Eğitim Yardımı (ŞEY) Programı başlatıldı. Bu program okula kayıt ve devamlılık karşılığında nakit yardımı sağlamaktadır.

17 MART 2016

YUKK Uygulama Yönetmeliği çıkartıldı.

29 KASIM 2017

Geçici Koruma Altındaki Yabancılara ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında GİGM Genelgesi yayınlandı.

MART 2018

Bu tarihe dek (Türkiye-AB anlaşmasının üzerinden iki yıl geçmişken) yalnızca 12.778 Suriyeli mülteci Türkiye’den çeşitli Avrupa ülkelerine yerleştirilmiş bulunmaktadır.

Türkiye’ye hava/deniz yoluyla giren Suriyelilere vize kısıtlamaları getirildi.

8 OCAK 2016

Tüm Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonuna ilişkin Yol Haritası benimsendi.

22 AĞUSTOS 2016

11

Kaynaklar:

h�p://turkishpolicy.com/article/828/syrian-refugees-in-turkey-towards-integration-policies

h�p://www.europarl.europa.eu/RegData/etudes/STUD/2016/595328/IPOL_STU(2016)595328_EN.pdf

h�ps://www.fluechtlingshilfe.ch/assets/hilfe/syrien/faq-syrians-in-turkey-english.pdf

h�ps://openmigration.org/en/analyses/eu-turkey-deal-the-burden-on-refugees-in-greece/

h�p://www.asylumineurope.org/reports/country/turkey/overview-legal-framework (detailed documents a�ached but mostly in Turkish)

h�p://www.asylumineurope.org/reports/country/turkey/overview-main-changes-previous-report-update (detailed documents a�ached but mostly in Turkish)

h�p://timelineturkey.com/en/refugees/

Page 13: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

S A Ğ L I KSağlık hizmetine erişim hem Suriyeli mülteciler hem de uluslararası ve Türkiye’den paydaşlar açısından hayati öneme sahip bir konudur. Çoğunlukla dil engeliyle karşılaşan, Türkiye’deki sağlık sistemini bilmeyen, yer değiştirme imkanı kısıtlı olan veya ayrımcılığa uğrayan Suriyeli mülteciler sağlık hizmetlerinden yararlanmakta güçlük çekmektedir.

Eylül 2013’te Suriyeliler için ülke genelinde sağlık hizmetleri sağlandı.

2016 yılında Suriyeli doktor ve hemşirelere yönelik hızlandırılmış eğitim kursları başlatıldı.

2011-12 itibariyle Türkiye’nin güneyinde yer alan 11 ilde ücretsiz sağlık hizmeti mevcut.

Nisan 2018 itibariyle 1 milyonu aşkın muayene hizmeti sunmuş olan 158 sağlık merkezi faal durumdadır.

1.580 mülteci sağlık personeli istihdam edilecek.

12

Page 14: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

Suriyeli mülteciler 2011-12 yılından itibaren Türkiye’nin güneyinde yer alan 11 ilde ücretsiz sağlık hizmetlerine erişebilir duruma gelmiştir; diğer illerde yaşayan mülteciler ise temel ve acil sağlık hizmetlerine geçici erişime sahipti. Eylül 2013’te Afet ve Acil Durum Yönetimi Baskanlığı (AFAD), sağlık hizmetlerine erişimi ülke çapındaki Suriyeli mültecileri kapsayacak şekilde genişletmiş, ancak bunu Suriyeli mültecilerin yetkili makamlara kayıtlı olması şartına bağlamıştır. Bazı sağlık hizmetleri için mültecilerin valilikten onay almaları gerekmekteydi. 2014 yılında çıkartılan GK Yönetmeliği Suriyeli mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimine ilişkin ayrıntılı hükümler içeriyordu ve bu hizmetlere erişim kayıt işlemine bağlanmıştı. Bu kez, Suriyelilerin sağlık hizmetlerine erişimi kayıtlı oldukları il ile sınırlandırılmıştı.

2013 yılından bu yana yapılan değişikliklere rağmen, Suriyeli mülteciler dil engelinden dolayı veya Türkiye’deki sağlık sistemine dair bilgi sahibi olmadıkları için sağlık hizmetlerine erişim konusunda sorunlar yaşamaya devam etmektedir. Kurumsal düzeyde ise sağlık hizmeti sağlayıcıları, 2011 yılından beri artan sayıda yeni hastaya bakmanın zorluklarını yaşamaktadır. Ayrıca, GK ve bu korumanın sosyal ve sağlık hizmetleri açısından getirdiği coğrafi kısıtlama Suriyelilerin sağlık hizmetine erişimini daha da güçleştirmektedir. Bu kısıtlamaların yanı sıra Suriyelilere yönelik ayrımcı muameleler de bilhassa kadınların üreme sağlığını ilgilendiren konular açısından sorun yaratmaktadır.

2016 yılında Sağlık Bakanlığı, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile işbirliği içinde hareket ederek, Suriye’de doktor ve hemşire (bundan böyle sağlık personeli) olarak eğitilmiş ve çalışmış olan Suriyeli sağlık personeline yönelik hızlandırılmış bir eğitim kursu geliştirmiştir. Bu kurslar sayesinde Sağlık Bakanlığı’nın söz konusu personeli AB fonlarıyla Türkiye çapında açılmakta olan Göçmen Sağlığı Merkezlerinde (GSM’ler) istihdam etmesi mümkün hale

S A Ğ L I K

gelmiştir. Sıhhat Projesi’ne göre, yakın gelecekte toplam 178 sağlık merkezinin işler hale getirilmesi hedeflenmiş olup Kasım 2017 itibariyle bunlarından 90 tanesi faaliyete geçirilmiştir. Sağlık Bakanlığı sayıları tahmini 1580’i bulan sağlık personelinin neredeyse tamamını eğitimden geçirmiştir. GSM’lerde çalışan Suriyeli sağlık personeli Suriyelilere ve Arapça konuşan diğer mültecilere birinci basamak sağlık hizmetleri sunmaktadır. Her bir GSM’nin 2000 ila 4000 hastaya birinci basamak sağlık hizmeti sunması beklenmektedir. 2017 yılında GSM’lerde tahminen bir milyon muayene gerçekleştirilmiştir. Şu anda faal durumda olan 158 sağlık merkezi ile söz konusu muayene sayısının 2018 yılında daha da artması beklenmektedir. GSM’ler ayrıca hastaların ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerine (devlet, araştırma ve üniversite hastaneleri) erişimini de kolaylaştırmaktadır. Sağlık Bakanlığı ve WHO bugüne dek, sağlık personeli eğitiminin yanı sıra, hastaların sağlık hizmetlerine erişimine yardımcı olmak amacıyla sağlık merkezlerinde ve devlet hastanelerinde görevlendirilecek Türkçe ve Arapça bilen 960 hasta rehberine de eğitim vermiş bulunmaktadır. Suriyeli sağlık çalışanlarının ve destek personelin eğitimine yönelik çabalar, mevcut kapasitenin geliştirilmesini ve sağlık kuruluşlarının devamlılığının ar�ırılmasını amaçlayan bir stratejinin parçası olarak halen sürdürülmektedir.

2016 yılında, Sağlık Bakanlığı,WHO ile işbirliği içinde hareket ederek, Suriye’de doktor ve hemşire olmak üzere eğitilmiş ve çalışmış olan Suriyeli sağlık personeline yönelik hızlandırılmış bir eğitim kursu geliştirmiştir.

13

Page 15: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

3. Kurumsal ve Uzun Süreli (2016’dan günümüze)

Yeni geliştirilen “Ulusal Uyum Stratejisi” doğrultusunda hükümet, okul çağındaki Suriyeli çocukların tamamının ulusal eğitim sistemine entegrasyonunu amaçlayan uzun süreli bir mülteci eğitim politikası benimsemiştir. 2016 yılında MEB, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü bünyesinde Göç ve Acil Durum Eğitim Daire Başkanlığı’nı (GADEDB) kurmuştur. GADEDB ülkedeki kalış sürelerine ve ikamet statülerine bakılmaksızın, Türkiye’de ikamet etmekte olan “bütün mültecilere” yönelik eğitim ve destek hizmetlerinin planlanması, mevzuatı, uygulanması ve koordinasyonundan sorumlu temel birim olarak görevlendirilmiştir. 2016 yılında AB ile Türkiye arasında 300 milyon Avroluk hibe anlaşmasına dayanılarak Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi Projesi (PICTES) başlatılmıştır.

PICTES, öğrencilere yönelik olarak Türkçe dil eğitimi, destekleme ve telafi dersleri, eğitim materyalleri, okul taşıma hizmetleri, farkındalık, danışmanlık ve psikososyal destek hizmetleri sunmaktadır.

Türkiye’nin Suriyeli öğrenci akını karşısındaki eğitim politikaları üç stratejik aşamada incelenebilir:

1. Hazırlıksız Acil Durum (2011-14)

Bu dönemde Suriyeliler tarafından kendi topluluklarına yönelik olarak bir dizi eğitim programı gerçekleştirilmiş ve Suriyeli öğretmenler ile Türk müdürler tarafından yürütülen Geçici Eğitim Merkezleri (GEM) faaliyete başlamıştır. Söz konusu eğitim kurumlarında verilen eğitimin dili Arapça olup, üzerinde değişiklik yapılmış Arapça bir müfredat kullanılmaktaydı. Bu dönemde kamu yönetimi, uluslararası örgütler ve Suriye toplumu, Suriye’deki çatışmanın çok geçmeden sona ereceği ve Suriyelilerin vatanlarına geri döneceğini düşünmekteydi.

2. Sistematik Acil Durum ve Mevzuat Geliştirme (2014-16)

Bu dönemde MEB mevzuat düzenlemelerine ağırlık vermiş ve daha kapsamlı acil durum tedbirleri almıştır. MEB’in 2014 tarihli genelgesinde, çocuk haklarına ve eğitim hakkına ilişkin uluslararası sözleşmelere atıf yapılarak yetkili makamların sorumlulukları vurgulanmıştır. Genelgede Türkiye’de Türk vatandaşı olmayan kişilere sağlanacak eğitim hizmetlerine ilişkin usuller dile getirilmiştir. Devlet okullarına kayıt yapabilmek için yeterli evrak olarak - ikamet izni değil - yabancı kimlik belgesi öngörülmüştür.

Genelgede tüm faaliyetlerin ulusal standartlara uygun olmasını sağlamak amacıyla GEM ve devlet okullarındaki müfredat, eğitim ve yönetim süreçleri düzenlenmiştir.

Öğretmenlere yönelik olarak ise, personel eğitimi ve kapasite geliştirme hizmetleri sunmaktadır. PICTES, Suriyeli çocuklarının tamamınınTürk okullarına geçişini sağlamayı amaçlamaktadır. Ayrıca, yeni Türkçe dil testi ve izleme/değerlendirme modülleri gibi program geliştirme faaliyetlerini de içermektedir.

Eğitim Altyapısı: Okul ve eğitim ortamı inşası eğitim stratejilerinin başlıca öğelerinden biridir. Ulusal ve uluslararası kaynakların önemli bir kısmı altyapının geliştirilmesine harcanmaktadır. AB, MEB, KfW Kalkınma Bankası ve Dünya Bankası’nın işbirliğiyle,AB fonuyla, Türkiye çapında 155 beton bina ve 60 prefabrik okul inşa edilecek ve donatılacaktır.Bu yeni altyapıdan yılda 150.000 öğrenci yararlanacaktır.

Destek Hizmetleri: Mülteci öğrencilere danışmanlık, rehberlik, özel eğitim ve yönlendirme hizmetleri sunulmasına ilişkin yeni kılavuz belgeler hazırlanmış ve dağıtılmıştır.

Mesleki ve Teknik Eğitim (MTE):Çeşitli illerde “Geçici Koruma Altındaki Suriyelilerin Mesleki Eğitime Erişimlerinin Ar�ırılması Komisyonları” kurulmuştur. Bu komisyonların görevi (i) Türkçe ve Arapça dillerinde çeşitli faaliyetler yürüterek MTE imkanları hakkında farkındalık yaratmak; (ii) daha önceki öğretimin diploma denklik komisyonlarıyla tasdik edilmesini koordine etmek; (iii) Suriyelilerin MTE okullarına erişimini kolaylaştırmak; (iv) odalar ve işveren örgütleri gibi yerel MTE kuruluşları ile işbirliğinde bulunmaktır. 2017 yılında Suriyeli gençlerin MTE’ye kaydını kolaylaştırmak amacıyla yeni bir yasal çerçeve oluşturulmuştur.

2016 yılında MEB kapsamındaki Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü bünyesinde

Göç ve Acil Durum Eğitim Daire Başkanlığı

kurulmuştur. 2015 yılında Türkiye’deki bazı

üniversitelerde Arapça lisans programları başlatılmıştır.

2017/18 akademik yılında,

Türk üniversitelerinde üniversite çağındaki Suriyelilerin %4’üne

karşılık gelen 20.700 Suriyeli kayıtlı bulunmaktadır.

YÜKSEKÖĞRETİMK-12

2016 yılında

PICTESbaşlatılmıştır.

2017 yılından beri okula devam eden

350.000 öğrenci Şartlı Eğitim Yardımı’ndan (ŞEY) maddi destek

almaktadır.

2014’te beş yıllık bir dönem için

Suriyelilere tam kapsamlı 5000 adet burs dağıtacak bir

burs programı başlatılmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 2014 yılında

Suriyeli öğrencilere devlet okullarına kaydolma

hakkı tanımıştır.

2013 yılında devlet üniversitelerindeki

harç ücretleri kaldırılmıştır.

Türkiye’de GK kapsamında bulunan 3,6 milyon Suriyeliden yaklaşık 1 milyonu okul çağındaki çocuklardan oluşmaktadır. Şu anda, Suriyeli üniversite öğrencilerinin %82’si lisans programlarına kayıtlı olup, lisans programlarına yapılan başvuruların sayısı mevcut kapasiteyi aşmış durumdadır.

14

Öğrenciler dört yıllık eğitim ve öğretimin ardından bir meslek diploması elde edebilecektir. Bu süre zarfında Suriyeli öğrenciler/çıraklar sosyal sigortadan faydalanabilecek ve kendilerine burs sağlanacaktır. Öğrenciler diplomalarını aldıktan sonra kendi dükkanlarını açabilecek veya işe başvurabilecektir. MEB ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSB) uluslararası örgütlerle işbirliği içerisinde, Suriyelilerin daha önce aldıkları eğitim ve okul dışı öğrenimin denklik ve geçerliliğinin tanınmasına yönelik usullerin geliştirilmesi konusunda çalışmaktadır. Yardım Programları: Yardıma en muhtaç kesimlere sunulan yardım programları Türkiye’de ve dünyada sosyal ve eğitime ilişkin stratejilerin ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır. Suriyelilere yönelik ilk geniş ölçekli yardım programı olan ESSN (Acil Sosyal Güvenlik Ağı) 2016 yılında başlatılmıştır. Bu program, Dünya Gıda Programı (WFP) ve Kızılay ile işbirliği içinde Türkiye’deki mevcut sosyal yardım büroları ve yerel AÇSB şubeleri üzerinden yürütülmektedir. ESSN şu anda 1.2 milyon kişiyi kapsamaktadır.

2017 yılında Türkiye, ESSN deneyiminden hareketle Şartlı Eğitim Yardımı (ŞEY) programını başlatmıştır. ŞEY programının fonu AB’nin yanı sıra ABD ve Norveç devletleri tarafından sağlanmaktadır. Bu program AÇSB, Kızılay ve UNICEF arasında yürütülen bir ortaklık çerçevesinde uygulanmaktadır. ŞEY, okula gitmeyen çocukların okullara kaydının sağlanmasını, öğrencilerin devamlılığının artırılmasını ve okulu bırakma oranlarının azalmasını amaçlamaktadır. Programa uygunluk ve katılım kriterleri Türk çocuklara yönelik kriterler gözetilerek belirlenmektedir. Şu anda 350.000’i aşkın çocuk söz konusu program kapsamında bulunmaktadır.

Eğitim konusunda bugüne kadar önemli ve takdir edilecek bir ilerleme kaydedilmiştir. Okul çağındaki Suriyeli çocukların tamamının milli eğitim sistemine kaydedilmesi yönündeki çalışmalar hala sürmektedir. Eğitime erişimde kaydedilen ilerleme, nitelik ve kapsayıcılıkla birleştirilerek sürdürülmelidir.

E Ğ İ T İ M

Page 16: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

3. Kurumsal ve Uzun Süreli (2016’dan günümüze)

Yeni geliştirilen “Ulusal Uyum Stratejisi” doğrultusunda hükümet, okul çağındaki Suriyeli çocukların tamamının ulusal eğitim sistemine entegrasyonunu amaçlayan uzun süreli bir mülteci eğitim politikası benimsemiştir. 2016 yılında MEB, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü bünyesinde Göç ve Acil Durum Eğitim Daire Başkanlığı’nı (GADEDB) kurmuştur. GADEDB ülkedeki kalış sürelerine ve ikamet statülerine bakılmaksızın, Türkiye’de ikamet etmekte olan “bütün mültecilere” yönelik eğitim ve destek hizmetlerinin planlanması, mevzuatı, uygulanması ve koordinasyonundan sorumlu temel birim olarak görevlendirilmiştir. 2016 yılında AB ile Türkiye arasında 300 milyon Avroluk hibe anlaşmasına dayanılarak Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi Projesi (PICTES) başlatılmıştır.

PICTES, öğrencilere yönelik olarak Türkçe dil eğitimi, destekleme ve telafi dersleri, eğitim materyalleri, okul taşıma hizmetleri, farkındalık, danışmanlık ve psikososyal destek hizmetleri sunmaktadır.

K-12

PICTES 2016 yılında AB ile Türkiye arasında 300 milyon Avroluk doğrudan hibe anlaşmasına dayanılarak başlatılmıştır.

Türkiye’nin Suriyeli öğrenci akını karşısındaki eğitim politikaları üç stratejik aşamada incelenebilir:

1. Hazırlıksız Acil Durum (2011-14)

Bu dönemde Suriyeliler tarafından kendi topluluklarına yönelik olarak bir dizi eğitim programı gerçekleştirilmiş ve Suriyeli öğretmenler ile Türk müdürler tarafından yürütülen Geçici Eğitim Merkezleri (GEM) faaliyete başlamıştır. Söz konusu eğitim kurumlarında verilen eğitimin dili Arapça olup, üzerinde değişiklik yapılmış Arapça bir müfredat kullanılmaktaydı. Bu dönemde kamu yönetimi, uluslararası örgütler ve Suriye toplumu, Suriye’deki çatışmanın çok geçmeden sona ereceği ve Suriyelilerin vatanlarına geri döneceğini düşünmekteydi.

2. Sistematik Acil Durum ve Mevzuat Geliştirme (2014-16)

Bu dönemde MEB mevzuat düzenlemelerine ağırlık vermiş ve daha kapsamlı acil durum tedbirleri almıştır. MEB’in 2014 tarihli genelgesinde, çocuk haklarına ve eğitim hakkına ilişkin uluslararası sözleşmelere atıf yapılarak yetkili makamların sorumlulukları vurgulanmıştır. Genelgede Türkiye’de Türk vatandaşı olmayan kişilere sağlanacak eğitim hizmetlerine ilişkin usuller dile getirilmiştir. Devlet okullarına kayıt yapabilmek için yeterli evrak olarak - ikamet izni değil - yabancı kimlik belgesi öngörülmüştür.

Genelgede tüm faaliyetlerin ulusal standartlara uygun olmasını sağlamak amacıyla GEM ve devlet okullarındaki müfredat, eğitim ve yönetim süreçleri düzenlenmiştir.

Öğretmenlere yönelik olarak ise, personel eğitimi ve kapasite geliştirme hizmetleri sunmaktadır. PICTES, Suriyeli çocuklarının tamamınınTürk okullarına geçişini sağlamayı amaçlamaktadır. Ayrıca, yeni Türkçe dil testi ve izleme/değerlendirme modülleri gibi program geliştirme faaliyetlerini de içermektedir.

Eğitim Altyapısı: Okul ve eğitim ortamı inşası eğitim stratejilerinin başlıca öğelerinden biridir. Ulusal ve uluslararası kaynakların önemli bir kısmı altyapının geliştirilmesine harcanmaktadır. AB, MEB, KfW Kalkınma Bankası ve Dünya Bankası’nın işbirliğiyle,AB fonuyla, Türkiye çapında 155 beton bina ve 60 prefabrik okul inşa edilecek ve donatılacaktır.Bu yeni altyapıdan yılda 150.000 öğrenci yararlanacaktır.

Destek Hizmetleri: Mülteci öğrencilere danışmanlık, rehberlik, özel eğitim ve yönlendirme hizmetleri sunulmasına ilişkin yeni kılavuz belgeler hazırlanmış ve dağıtılmıştır.

Mesleki ve Teknik Eğitim (MTE):Çeşitli illerde “Geçici Koruma Altındaki Suriyelilerin Mesleki Eğitime Erişimlerinin Ar�ırılması Komisyonları” kurulmuştur. Bu komisyonların görevi (i) Türkçe ve Arapça dillerinde çeşitli faaliyetler yürüterek MTE imkanları hakkında farkındalık yaratmak; (ii) daha önceki öğretimin diploma denklik komisyonlarıyla tasdik edilmesini koordine etmek; (iii) Suriyelilerin MTE okullarına erişimini kolaylaştırmak; (iv) odalar ve işveren örgütleri gibi yerel MTE kuruluşları ile işbirliğinde bulunmaktır. 2017 yılında Suriyeli gençlerin MTE’ye kaydını kolaylaştırmak amacıyla yeni bir yasal çerçeve oluşturulmuştur.

15

Öğrenciler dört yıllık eğitim ve öğretimin ardından bir meslek diploması elde edebilecektir. Bu süre zarfında Suriyeli öğrenciler/çıraklar sosyal sigortadan faydalanabilecek ve kendilerine burs sağlanacaktır. Öğrenciler diplomalarını aldıktan sonra kendi dükkanlarını açabilecek veya işe başvurabilecektir. MEB ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSB) uluslararası örgütlerle işbirliği içerisinde, Suriyelilerin daha önce aldıkları eğitim ve okul dışı öğrenimin denklik ve geçerliliğinin tanınmasına yönelik usullerin geliştirilmesi konusunda çalışmaktadır. Yardım Programları: Yardıma en muhtaç kesimlere sunulan yardım programları Türkiye’de ve dünyada sosyal ve eğitime ilişkin stratejilerin ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır. Suriyelilere yönelik ilk geniş ölçekli yardım programı olan ESSN (Acil Sosyal Güvenlik Ağı) 2016 yılında başlatılmıştır. Bu program, Dünya Gıda Programı (WFP) ve Kızılay ile işbirliği içinde Türkiye’deki mevcut sosyal yardım büroları ve yerel AÇSB şubeleri üzerinden yürütülmektedir. ESSN şu anda 1.2 milyon kişiyi kapsamaktadır.

2017 yılında Türkiye, ESSN deneyiminden hareketle Şartlı Eğitim Yardımı (ŞEY) programını başlatmıştır. ŞEY programının fonu AB’nin yanı sıra ABD ve Norveç devletleri tarafından sağlanmaktadır. Bu program AÇSB, Kızılay ve UNICEF arasında yürütülen bir ortaklık çerçevesinde uygulanmaktadır. ŞEY, okula gitmeyen çocukların okullara kaydının sağlanmasını, öğrencilerin devamlılığının artırılmasını ve okulu bırakma oranlarının azalmasını amaçlamaktadır. Programa uygunluk ve katılım kriterleri Türk çocuklara yönelik kriterler gözetilerek belirlenmektedir. Şu anda 350.000’i aşkın çocuk söz konusu program kapsamında bulunmaktadır.

Eğitim konusunda bugüne kadar önemli ve takdir edilecek bir ilerleme kaydedilmiştir. Okul çağındaki Suriyeli çocukların tamamının milli eğitim sistemine kaydedilmesi yönündeki çalışmalar hala sürmektedir. Eğitime erişimde kaydedilen ilerleme, nitelik ve kapsayıcılıkla birleştirilerek sürdürülmelidir.

Page 17: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

3. Kurumsal ve Uzun Süreli (2016’dan günümüze)

Yeni geliştirilen “Ulusal Uyum Stratejisi” doğrultusunda hükümet, okul çağındaki Suriyeli çocukların tamamının ulusal eğitim sistemine entegrasyonunu amaçlayan uzun süreli bir mülteci eğitim politikası benimsemiştir. 2016 yılında MEB, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü bünyesinde Göç ve Acil Durum Eğitim Daire Başkanlığı’nı (GADEDB) kurmuştur. GADEDB ülkedeki kalış sürelerine ve ikamet statülerine bakılmaksızın, Türkiye’de ikamet etmekte olan “bütün mültecilere” yönelik eğitim ve destek hizmetlerinin planlanması, mevzuatı, uygulanması ve koordinasyonundan sorumlu temel birim olarak görevlendirilmiştir. 2016 yılında AB ile Türkiye arasında 300 milyon Avroluk hibe anlaşmasına dayanılarak Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi Projesi (PICTES) başlatılmıştır.

PICTES, öğrencilere yönelik olarak Türkçe dil eğitimi, destekleme ve telafi dersleri, eğitim materyalleri, okul taşıma hizmetleri, farkındalık, danışmanlık ve psikososyal destek hizmetleri sunmaktadır.

Türkiye’nin Suriyeli öğrenci akını karşısındaki eğitim politikaları üç stratejik aşamada incelenebilir:

1. Hazırlıksız Acil Durum (2011-14)

Bu dönemde Suriyeliler tarafından kendi topluluklarına yönelik olarak bir dizi eğitim programı gerçekleştirilmiş ve Suriyeli öğretmenler ile Türk müdürler tarafından yürütülen Geçici Eğitim Merkezleri (GEM) faaliyete başlamıştır. Söz konusu eğitim kurumlarında verilen eğitimin dili Arapça olup, üzerinde değişiklik yapılmış Arapça bir müfredat kullanılmaktaydı. Bu dönemde kamu yönetimi, uluslararası örgütler ve Suriye toplumu, Suriye’deki çatışmanın çok geçmeden sona ereceği ve Suriyelilerin vatanlarına geri döneceğini düşünmekteydi.

2. Sistematik Acil Durum ve Mevzuat Geliştirme (2014-16)

Bu dönemde MEB mevzuat düzenlemelerine ağırlık vermiş ve daha kapsamlı acil durum tedbirleri almıştır. MEB’in 2014 tarihli genelgesinde, çocuk haklarına ve eğitim hakkına ilişkin uluslararası sözleşmelere atıf yapılarak yetkili makamların sorumlulukları vurgulanmıştır. Genelgede Türkiye’de Türk vatandaşı olmayan kişilere sağlanacak eğitim hizmetlerine ilişkin usuller dile getirilmiştir. Devlet okullarına kayıt yapabilmek için yeterli evrak olarak - ikamet izni değil - yabancı kimlik belgesi öngörülmüştür.

Genelgede tüm faaliyetlerin ulusal standartlara uygun olmasını sağlamak amacıyla GEM ve devlet okullarındaki müfredat, eğitim ve yönetim süreçleri düzenlenmiştir.

Öğretmenlere yönelik olarak ise, personel eğitimi ve kapasite geliştirme hizmetleri sunmaktadır. PICTES, Suriyeli çocuklarının tamamınınTürk okullarına geçişini sağlamayı amaçlamaktadır. Ayrıca, yeni Türkçe dil testi ve izleme/değerlendirme modülleri gibi program geliştirme faaliyetlerini de içermektedir.

Eğitim Altyapısı: Okul ve eğitim ortamı inşası eğitim stratejilerinin başlıca öğelerinden biridir. Ulusal ve uluslararası kaynakların önemli bir kısmı altyapının geliştirilmesine harcanmaktadır. AB, MEB, KfW Kalkınma Bankası ve Dünya Bankası’nın işbirliğiyle,AB fonuyla, Türkiye çapında 155 beton bina ve 60 prefabrik okul inşa edilecek ve donatılacaktır.Bu yeni altyapıdan yılda 150.000 öğrenci yararlanacaktır.

Destek Hizmetleri: Mülteci öğrencilere danışmanlık, rehberlik, özel eğitim ve yönlendirme hizmetleri sunulmasına ilişkin yeni kılavuz belgeler hazırlanmış ve dağıtılmıştır.

Mesleki ve Teknik Eğitim (MTE):Çeşitli illerde “Geçici Koruma Altındaki Suriyelilerin Mesleki Eğitime Erişimlerinin Ar�ırılması Komisyonları” kurulmuştur. Bu komisyonların görevi (i) Türkçe ve Arapça dillerinde çeşitli faaliyetler yürüterek MTE imkanları hakkında farkındalık yaratmak; (ii) daha önceki öğretimin diploma denklik komisyonlarıyla tasdik edilmesini koordine etmek; (iii) Suriyelilerin MTE okullarına erişimini kolaylaştırmak; (iv) odalar ve işveren örgütleri gibi yerel MTE kuruluşları ile işbirliğinde bulunmaktır. 2017 yılında Suriyeli gençlerin MTE’ye kaydını kolaylaştırmak amacıyla yeni bir yasal çerçeve oluşturulmuştur.

16

1 milyon öğrencinin eğitim sistemine entegrasyonu, altyapı, personel, eğitim, program ve bütçe gerektiren çok kapsamlı ve karmaşık bir süreçtir.

Öğrenciler dört yıllık eğitim ve öğretimin ardından bir meslek diploması elde edebilecektir. Bu süre zarfında Suriyeli öğrenciler/çıraklar sosyal sigortadan faydalanabilecek ve kendilerine burs sağlanacaktır. Öğrenciler diplomalarını aldıktan sonra kendi dükkanlarını açabilecek veya işe başvurabilecektir. MEB ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSB) uluslararası örgütlerle işbirliği içerisinde, Suriyelilerin daha önce aldıkları eğitim ve okul dışı öğrenimin denklik ve geçerliliğinin tanınmasına yönelik usullerin geliştirilmesi konusunda çalışmaktadır. Yardım Programları: Yardıma en muhtaç kesimlere sunulan yardım programları Türkiye’de ve dünyada sosyal ve eğitime ilişkin stratejilerin ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır. Suriyelilere yönelik ilk geniş ölçekli yardım programı olan ESSN (Acil Sosyal Güvenlik Ağı) 2016 yılında başlatılmıştır. Bu program, Dünya Gıda Programı (WFP) ve Kızılay ile işbirliği içinde Türkiye’deki mevcut sosyal yardım büroları ve yerel AÇSB şubeleri üzerinden yürütülmektedir. ESSN şu anda 1.2 milyon kişiyi kapsamaktadır.

2017 yılında Türkiye, ESSN deneyiminden hareketle Şartlı Eğitim Yardımı (ŞEY) programını başlatmıştır. ŞEY programının fonu AB’nin yanı sıra ABD ve Norveç devletleri tarafından sağlanmaktadır. Bu program AÇSB, Kızılay ve UNICEF arasında yürütülen bir ortaklık çerçevesinde uygulanmaktadır. ŞEY, okula gitmeyen çocukların okullara kaydının sağlanmasını, öğrencilerin devamlılığının artırılmasını ve okulu bırakma oranlarının azalmasını amaçlamaktadır. Programa uygunluk ve katılım kriterleri Türk çocuklara yönelik kriterler gözetilerek belirlenmektedir. Şu anda 350.000’i aşkın çocuk söz konusu program kapsamında bulunmaktadır.

Eğitim konusunda bugüne kadar önemli ve takdir edilecek bir ilerleme kaydedilmiştir. Okul çağındaki Suriyeli çocukların tamamının milli eğitim sistemine kaydedilmesi yönündeki çalışmalar hala sürmektedir. Eğitime erişimde kaydedilen ilerleme, nitelik ve kapsayıcılıkla birleştirilerek sürdürülmelidir.

Page 18: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

3. Kurumsal ve Uzun Süreli (2016’dan günümüze)

Yeni geliştirilen “Ulusal Uyum Stratejisi” doğrultusunda hükümet, okul çağındaki Suriyeli çocukların tamamının ulusal eğitim sistemine entegrasyonunu amaçlayan uzun süreli bir mülteci eğitim politikası benimsemiştir. 2016 yılında MEB, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü bünyesinde Göç ve Acil Durum Eğitim Daire Başkanlığı’nı (GADEDB) kurmuştur. GADEDB ülkedeki kalış sürelerine ve ikamet statülerine bakılmaksızın, Türkiye’de ikamet etmekte olan “bütün mültecilere” yönelik eğitim ve destek hizmetlerinin planlanması, mevzuatı, uygulanması ve koordinasyonundan sorumlu temel birim olarak görevlendirilmiştir. 2016 yılında AB ile Türkiye arasında 300 milyon Avroluk hibe anlaşmasına dayanılarak Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi Projesi (PICTES) başlatılmıştır.

PICTES, öğrencilere yönelik olarak Türkçe dil eğitimi, destekleme ve telafi dersleri, eğitim materyalleri, okul taşıma hizmetleri, farkındalık, danışmanlık ve psikososyal destek hizmetleri sunmaktadır.

Türkiye’nin Suriyeli öğrenci akını karşısındaki eğitim politikaları üç stratejik aşamada incelenebilir:

1. Hazırlıksız Acil Durum (2011-14)

Bu dönemde Suriyeliler tarafından kendi topluluklarına yönelik olarak bir dizi eğitim programı gerçekleştirilmiş ve Suriyeli öğretmenler ile Türk müdürler tarafından yürütülen Geçici Eğitim Merkezleri (GEM) faaliyete başlamıştır. Söz konusu eğitim kurumlarında verilen eğitimin dili Arapça olup, üzerinde değişiklik yapılmış Arapça bir müfredat kullanılmaktaydı. Bu dönemde kamu yönetimi, uluslararası örgütler ve Suriye toplumu, Suriye’deki çatışmanın çok geçmeden sona ereceği ve Suriyelilerin vatanlarına geri döneceğini düşünmekteydi.

2. Sistematik Acil Durum ve Mevzuat Geliştirme (2014-16)

Bu dönemde MEB mevzuat düzenlemelerine ağırlık vermiş ve daha kapsamlı acil durum tedbirleri almıştır. MEB’in 2014 tarihli genelgesinde, çocuk haklarına ve eğitim hakkına ilişkin uluslararası sözleşmelere atıf yapılarak yetkili makamların sorumlulukları vurgulanmıştır. Genelgede Türkiye’de Türk vatandaşı olmayan kişilere sağlanacak eğitim hizmetlerine ilişkin usuller dile getirilmiştir. Devlet okullarına kayıt yapabilmek için yeterli evrak olarak - ikamet izni değil - yabancı kimlik belgesi öngörülmüştür.

Genelgede tüm faaliyetlerin ulusal standartlara uygun olmasını sağlamak amacıyla GEM ve devlet okullarındaki müfredat, eğitim ve yönetim süreçleri düzenlenmiştir.

Okul Çağındaki Suriyeli Çocukların Sayısı, Yüzdesi ve Kayıt Oranı (2014-2018)*

*MEB’den elde edilen veriler (Haziran 2018)

Devlet Okullarına Kayıtlı Öğrenci Sayısı

40.000

62.357

201.505

388.475

Devlet Okullarına Kayıtlı Öğrenci Sayısı

%17,39

%20,03

%40,91

%63,64

GEM’lere Kayıtlı Öğrencilerin Sayısı

190.000

248.902

291.039

222.943

GEM’lerdeki Öğrencilerin Yüzdesi

%82,61

%79,97

%59,09

%36,46

Toplam Kayıtlı Öğrenci Sayısı

230.000

311.259

492.544

611.418

Okul Çağındaki Nüfus

756.000

834.842

833.039

611.418

Yıllar

2014-2015

2015-2016

2016-2017

2017-2018

30%

37%

59%

63%

Kayıt(Okullaşma) Yüzdesi

2014/15

2015/16

2016/17

2017/18

Öğretmenlere yönelik olarak ise, personel eğitimi ve kapasite geliştirme hizmetleri sunmaktadır. PICTES, Suriyeli çocuklarının tamamınınTürk okullarına geçişini sağlamayı amaçlamaktadır. Ayrıca, yeni Türkçe dil testi ve izleme/değerlendirme modülleri gibi program geliştirme faaliyetlerini de içermektedir.

Eğitim Altyapısı: Okul ve eğitim ortamı inşası eğitim stratejilerinin başlıca öğelerinden biridir. Ulusal ve uluslararası kaynakların önemli bir kısmı altyapının geliştirilmesine harcanmaktadır. AB, MEB, KfW Kalkınma Bankası ve Dünya Bankası’nın işbirliğiyle,AB fonuyla, Türkiye çapında 155 beton bina ve 60 prefabrik okul inşa edilecek ve donatılacaktır.Bu yeni altyapıdan yılda 150.000 öğrenci yararlanacaktır.

Destek Hizmetleri: Mülteci öğrencilere danışmanlık, rehberlik, özel eğitim ve yönlendirme hizmetleri sunulmasına ilişkin yeni kılavuz belgeler hazırlanmış ve dağıtılmıştır.

Mesleki ve Teknik Eğitim (MTE):Çeşitli illerde “Geçici Koruma Altındaki Suriyelilerin Mesleki Eğitime Erişimlerinin Ar�ırılması Komisyonları” kurulmuştur. Bu komisyonların görevi (i) Türkçe ve Arapça dillerinde çeşitli faaliyetler yürüterek MTE imkanları hakkında farkındalık yaratmak; (ii) daha önceki öğretimin diploma denklik komisyonlarıyla tasdik edilmesini koordine etmek; (iii) Suriyelilerin MTE okullarına erişimini kolaylaştırmak; (iv) odalar ve işveren örgütleri gibi yerel MTE kuruluşları ile işbirliğinde bulunmaktır. 2017 yılında Suriyeli gençlerin MTE’ye kaydını kolaylaştırmak amacıyla yeni bir yasal çerçeve oluşturulmuştur.

17

Öğrenciler dört yıllık eğitim ve öğretimin ardından bir meslek diploması elde edebilecektir. Bu süre zarfında Suriyeli öğrenciler/çıraklar sosyal sigortadan faydalanabilecek ve kendilerine burs sağlanacaktır. Öğrenciler diplomalarını aldıktan sonra kendi dükkanlarını açabilecek veya işe başvurabilecektir. MEB ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSB) uluslararası örgütlerle işbirliği içerisinde, Suriyelilerin daha önce aldıkları eğitim ve okul dışı öğrenimin denklik ve geçerliliğinin tanınmasına yönelik usullerin geliştirilmesi konusunda çalışmaktadır. Yardım Programları: Yardıma en muhtaç kesimlere sunulan yardım programları Türkiye’de ve dünyada sosyal ve eğitime ilişkin stratejilerin ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır. Suriyelilere yönelik ilk geniş ölçekli yardım programı olan ESSN (Acil Sosyal Güvenlik Ağı) 2016 yılında başlatılmıştır. Bu program, Dünya Gıda Programı (WFP) ve Kızılay ile işbirliği içinde Türkiye’deki mevcut sosyal yardım büroları ve yerel AÇSB şubeleri üzerinden yürütülmektedir. ESSN şu anda 1.2 milyon kişiyi kapsamaktadır.

2017 yılında Türkiye, ESSN deneyiminden hareketle Şartlı Eğitim Yardımı (ŞEY) programını başlatmıştır. ŞEY programının fonu AB’nin yanı sıra ABD ve Norveç devletleri tarafından sağlanmaktadır. Bu program AÇSB, Kızılay ve UNICEF arasında yürütülen bir ortaklık çerçevesinde uygulanmaktadır. ŞEY, okula gitmeyen çocukların okullara kaydının sağlanmasını, öğrencilerin devamlılığının artırılmasını ve okulu bırakma oranlarının azalmasını amaçlamaktadır. Programa uygunluk ve katılım kriterleri Türk çocuklara yönelik kriterler gözetilerek belirlenmektedir. Şu anda 350.000’i aşkın çocuk söz konusu program kapsamında bulunmaktadır.

Eğitim konusunda bugüne kadar önemli ve takdir edilecek bir ilerleme kaydedilmiştir. Okul çağındaki Suriyeli çocukların tamamının milli eğitim sistemine kaydedilmesi yönündeki çalışmalar hala sürmektedir. Eğitime erişimde kaydedilen ilerleme, nitelik ve kapsayıcılıkla birleştirilerek sürdürülmelidir.

Page 19: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

2017/18 akademik yılında Türk üniversitelerine 20.700 Suriyeli öğrenci kayıt yaptırmıştır. Bu sayı, üniversite çağındaki Suriyelilerin %3-4’üne denk gelmektedir. (Savaş öncesinde Suriye’de üniversiteye giden öğrenci oranı yaklaşık %20 idi.) Suriyeliler uluslararası öğrenci olarak kayıt yaptırmakta olup, Türk öğrencilerin aksine, üniversitelere şahsen başvuruda bulunmak durumundadır. Her üniversite kabul edeceği uluslararası öğrenci sayısını kendi başına belirlemektedir; ancak Türkiye’deki mevzuata göre bu sayı Türk öğrencilerin sayısını

Y Ü K S E K Ö Ğ R E T İ M

Türkiye’deki Üniversitelerde Bulunan Toplam Suriyeli Öğrenci Sayısı*

*YÖK istatistiklerinden elde edilen veriler.

aşmamalıdır. Kayıt için genellikle geçerli bir lise diploması ve not dökümünü gösterir belgenin yanı sıra MEB’den alınmış bir denklik belgesi gerekli olmaktadır. İsteyen öğrenciler ayrıca, GEM’lerde açılan “GEM Lise Yeterlik ve Denklik Sınavı”na da girebilir. Ayrıca çoğu zaman Türkçe C1 seviyesinde dil sertifikası da aranmakta olup, bu sertifika üniversitenin ilk yılında da alınabilmektedir. Üniversitelerin çoğu Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı (YÖS) sonuçlarını da istemektedir.

21.000

18.000

15.000

12.000

9.000

6.000

3.000

0

2013/14 2014/15 2015/16 2016/17 2017/18

1.785

5.560

9.684

15.042

20.701

18

Page 20: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

Ön lisans programlarına kaydolan Suriyelilerin sayısı 2016/17’de %7 iken 2017/18’de %9’a yükselmiştir.

2013 yılından itibaren Türkiye, devlet üniversitelerinde Suriyeli öğrencilere yönelik harç ücretlerini kaldırmıştır. 2014 yılında, Türkiye Bursları adlı devlet burs programı kapsamında, beş yıllık bir dönem için özel olarak Suriyelilere yönelik tam kapsamlı 5000 adet burs sağlayacak bir burs programı başlatılmıştır. Türkiye’deki devlet kuruluşlarının yanı sıra, sivil toplum örgütleri ve uluslararası ve yabancı kuruluşlar da, örneğin burs dağıtarak, Türkçe ve İngilizce dil kursları düzenleyerek veya danışmanlık hizmeti sunarak Suriyelilerin Türk üniversitelerine girmesinin kolaylaştırılmasına katkı sağlamaktadır. Gelecek yıllarda artması

2017/18 yılında Suriyeli Öğrencilerin Dereceye göre Dağılımı*

16.944 1.492

404

1.861Ön Lisans

Lisans

Doktora

Yüksek Lisans

19

beklenen başvuru sayısı düşünüldüğünde, hem Türkiye’de hem de tüm dünyada uzaktan eğitim programları daha önemli bir rol oynayacaktır.

Şu anda Suriyeli üniversite öğrencilerinin %82’si lisans programlarına kayıtlı olup, bu programlara yapılan başvuruların sayısı mevcut kapasiteyi aşmış durumdadır. Bu nedenle, Türk ve uluslararası paydaşlar iki yıllık ön lisans programlarının yararına ilişkin daha fazla tanıtım yapmaktadır. Bunun sonucunda, ön lisans programlarına kaydolan Suriyelilerin sayısı 2016/17’de %7 iken 2017/18’de %9’a yükselmiştir.

*YÖK istatistiklerinden elde edilen veriler.

Page 21: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

İşgücü piyasasındaki koşullar ve istihdam konusunda belirli sektörlere ve lokasyonlara ilişkin kısıtlamalar nedeniyle Türkiye’deki Suriyelilerin çoğunluğu değişik sektörlerde resmi çalışma izinleri olmaksızın çalışmaktadır.

İ Ş G Ü C Ü

AÇSB 2016 yılında Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine dair Yönetmelik yayınladı.

GK kapsamındaki Suriyelilere yönelik olarak iş alanlarında sınırlamalar ve

%10’luk istihdam kotası sistemi getirildi.

Ekim 2014’te GK kapsamındaki mültecilere yasal çalışma hakkı verildi.

Birçok Suriyeli bu kısıtlamalardan ötürü halen izinsiz şekilde çalışmaktadır.

Çalışma izinleri sektöre, illere ve yere bağlı kılındı; bunun tek istisnası mevsimlik tarım ve hayvancılık işçileridir.

Suriyeliler için düzenlenmiş olan çalışma izinlerinin sayısı 20.000’den fazladır.

20

Page 22: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

2011 yılında, Suriyeli mülteciler ve işverenleri Türkiye’de çalışan diğer tüm yabancılar ile aynı işlemler çerçevesinde çalışma izni başvurusunda bulunmak zorundaydı. Yabancılara verilen çalışma izinlerine ilişkin düzenlemeler bazı sınırlamalar getirmekte, buna göre yabancılar ekonomik duruma bağlı olarak kimi sektörlerde veya illerde çalışma imkanı bulamamaktadır. Çalışma izni sistemi içinde bir kota sistemi söz konusudur (örneğin bir işyerinde çalışan yabancıların sayısı o işyerindeki toplam işgücünün %5’ini aşamaz) ve asgari ücret, sosyal güvenlik gibi konularda birtakım şartlar getirilmiştir. Karşılanması gereken bu şartlar ve belirli sektörlerde ve yerlerde istihdama getirilen kısıtlamalardan dolayı Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin çoğu çeşitli sektörlerde resmen çalışma izinleri olmadan çalışmaktaydı. Ekim 2014’te çıkartılan GK Yönetmeliğinde, GK kapsamındaki kişilerin ancak gerekli izinleri aldıktan sonra çalışma iznine sahip olacağı öngörülmüştü.

GK Yönetmeliği Suriyelilerin yerel piyasalara girmesi konusunda sektöre ve yere bağlı olarak sınırlamalar getirmiştir. Yönetmelik Suriyelilerin Türkiye’deki çalışma hakkına yasal bir nitelik kazandırmakla birlikte, GK kapsamındaki kişiler için çalışma iznine başvurma süreci 2016 yılına dek uygulamaya konulmamıştır.

İ Ş G Ü C Ü

Bazı kısıtlamalar nedeniyle birçok Suriyeli hala çeşitli sektörlerde ve illerde izinsiz şekildeçalışmayı sürdürmektedir.

2016 yılında, AÇSB Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine dair Yönetmelik çıkartmış; bu yönetmelikte Suriyelilerin ve işverenlerinin çalışma iznine başvurma konusundaki hakları, koşullar ve söz konusu süreç açıklanmıştır. Yönetmelik başvuru sahiplerinin ve işverenlerinin bu başvuruyu internet üzerinden yapabilmesine imkan sağlamaktadır. Ancak Suriyeliler Türkiye’de şirket kurduklarında ve bu şirketi tescil e�irdiklerinde bağımsız olarak da çalışma iznine başvurabilmektedir. Yönetmelik istihdam konusundaki kısıtlamaları ve kota sistemini devam e�irmektedir (GK kapsamındaki Suriyeliler herhangi bir işyerinde işgücünün %10’undan azını oluşturmak durumundadır). AÇSB’nin çalışma izni vermesi şu anda başvurunun yapıldığı sektöre, ile ve yere bağlı bulunmaktadır. Yalnızca mevsimlik tarım işçisi olarak veya hayvancılık alanında çalışanlar izin işleminden muaf tutulmaktadır. Bu kısıtlamalar nedeniyle birçok Suriyeli hala çesitli sektörlerde ve illerde izinsiz sekilde çalısmayı sürdürmektedir. Kimi kaynaklara göre,bugüne dek düzenlenen çalışma izni sayısı20.000’den fazladır.

21

Page 23: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

T O P L U M S A LC İ N S İ Y E T Eİ L İ Ş K İ NK O N U L A RSınırların güvenliği konusundaki uluslararası süreç ve geçici koruma konusundaki idari yaklaşım Türkiye’deki mülteci kadınlar açısından dramatik sonuçlar yaratmaktadır.

Kentlerde barınma, istihdam, sosyal hizmetler ve sağlık hizmetlerine (özellikle de

üreme ve ruh sağlığı) erişim konusunda daha fazla yapısal güçlüklerle karşılaşmaktadır.

Türkiye’deki mülteci toplumunun yaklaşık 2/3’ünü oluşturmaktadır.

Mülteci kadınlar ve çocuklar

Ekonomik baskılardan ötürü sık sık çocuk yaşta erken evliliğe zorlanmaktadır.

LGBTTİ mülteciler uyrukları, toplumsal cinsiyetleri ve cinsel yönelimleri sebebiyle çeşitli alanlarda ayrımcılığa uğramaktadır.

Sınır güvenliği, yasadışı insan ticareti ve hem Suriye toplumuna hem de ev sahibi topluma

egemen olan ataerkil yapılar sebebiyle bir dizi şiddet olayına ve tehlikeye maruz kalmaktadır.

Türkiye’de mültecilere destek konusunda aktif rol oynayan sivil toplum kuruluşları, Suriyeli mülteci kadınların ve genç kızların özel ihtiyaçlarına eğilen toplumsal cinsiyet açısından duyarlı ihtiyaç değerlendirme usulleri ve işgücü piyasasına entegrasyona yönelik kadını güçlendirme ve beceri kazandırma programları geliştirmektedir. Bazı belediyeler de mülteci kadınlara ve genç kızlara yönelik özel programları desteklemektedir. GK Yönetmeliğinde sağlık hizmetlerine, eğitime, sosyal yardıma ve işgücü piyasasına erişim de dahil olmak üzere bir dizi hak, hizmet ve yardım öngörülmektedir.

Ancak sivil toplum kuruluşları, uygulamada söz konusu sistemin Suriyeli mülteci kadınlar tarafından her zaman erişilebilir olmadığını bildirmektedir. Eğitim, resmi istihdam ve sağlık hizmetleri (özellikle üreme ve ruh sağlığı) gibi kaynaklara erişimin önündeki engellerin yanı sıra yabancı düşmanlığı ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet, Suriyeli mülteci kadınların ve genç kızların karşılaştığı temel sorunlar arasındadır.

Türkiye’ye zorla göç etmek durumunda kalan kadınların ve genç kızların Türkçe öğrenme veya bu becerilerini geliştirme imkanları daha kısıtlıdır. Kadınların sosyal açıdan toplumdan tecrit edilmelerine sebep olabilen ev içi roller, çocuk bakımı için destek sağlanmadığı durumlarda örgün dil eğitimi programlarına katılımlarını daha da güçleştirmektedir.

Mültecilerin eğitim sistemine erişim konusunda yaşadığı genel zorlukların yanı sıra, Suriyeli kız çocuklarının örgün eğitime dahil olma ihtimali erkek çocuklarına kıyasla çok daha düşüktür. Ev içindeki görevler ve kız çocuklarının okulda güvende olup olmayacaklarına dair kaygılar örgün eğitim konusunda engel oluşturmaktadır. Ayrıca, çocuk işçiliği hem erkek, hem kız çocukların okula gitmesi önünde bir engel teşkil etmektedir. Suriyeli mülteci kadınlar genellikle vasıfsız işçi olarak değerlendirilmekte ve çok düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır.

Bu nedenle, Suriyeli mülteci kadınların büyük bir kısmı işgücü piyasasına girmemekte, ailelerinin geçimini sağlamak konusunda yoğun bir baskıyla karşılaşmaktadır. Sınır güvenliği, yasadışı insan ticareti ve hem Suriye toplumuna hem de ev sahibi topluma egemen olan ataerkil yapılar sebebiyle, mülteci kadınlar cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddete uğramaktadır. Suriyeli mülteci kadınların karşılaştığı toplumsal cinsiyete dayalı sorunlar arasında özellikle barınma ve/veya istihdam karşılığında cinsel istismar gözlenmektedir. Göç sebebiyle aile dayanışmasının ortadan kalkması, geleneksel aile yapılarının alt üst olması ve ekonomik baskılar nedeniyle kadına yönelik aile içi şiddet olayları da artmaktadır. Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine dair Kanun GK kapsamındaki mülteci kadınların haklarını korusa da, toplumsal cinsiyete dayalı ve cinsel nitelik taşıyan şiddet olaylarının tamamı yetkili makamlara bildirilmemekte ve çoğu zaman çözümü için çaba gösterilmemektedir.

Ekonomik baskı ve/veya ihtiyaçtan dolayı mülteci kadınlar arasında çocuk yaşta erken evlilikler de yaygın şekilde gözlenmektedir. Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları, Suriyeli kadınların bazen Türkiye’deki erkekler tarafından resmi nikahın sağladığı yasal haklardan mahrum olacak şekilde ikinci eş olarak alındığını bildirmektedir. İkinci eş durumu yasal olmadığı için, ikinci eşlerin velayet ve maddi destek açısından hiçbir hakkı bulunmamaktadır.

Suriyeli LGBTTİ mülteciler

LGBTTİ mülteciler uyrukları, toplumsal cinsiyetleri ve cinsel yönelimleri sebebiyle çeşitli alanlarda ayrımcılığa uğramaktadır. Türkiye genellikle bir geçiş ülkesi olarak görüldüğünden, bu mültecilerin dosyaları BMMYK önünde karara bağlanmayı beklemektedir. LGBTTİ mülteciler, mülteci topluluk içindeki ve ev sahibi toplumdaki homofobik yaklaşımlar nedeniyle sosyal olarak dışlanma tehlikesi altındadır. Ancak LGBTTİ bireyler Türkiye’deki örgütlü LGBTTİ topluluklardan destek görmektedirler.

Sosyal hizmetler ve barınma desteği esasen aileleri desteklemeye odaklandığı için LGBTTİ mülteciler genellikle bunun dışında kalmaktadır. Mültecilerin işgücü piyasasına erişiminin önündeki genel engellerin yanı sıra, LGBTTİ bireyler Suriyeli toplumun destek ağlarından da yararlanamadıkları için sıkıntı çekmekte ve bunun sonucunda yoksulluğa düşebilmektedir. Nefret suçları, cinsel şiddet ve zorla cinsel işçilik hem mülteciler hem de ev sahibi topluma mensup olan LGBTTİ bireyler için ciddi bir sorundur.

22

Sivil toplum toplumsal cinsiyet açısından duyarlı ihtiyaç değerlendirmesi usulleri geliştirilmesi konusunda destek sağlamakta ve Suriyeli kadınlara ve genç kızlara yönelik hizmetler sunmaktadır.

Page 24: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

T O P L U M S A L C İ N S İ Y E T E İ L İ Ş K İ N K O N U L A R

Eğitim, yasal istihdam ve sağlık hizmetleri (özellikle üreme ve ruh sağlığı) gibi kaynaklara erişimin önündeki engellerin yanı sıra yabancı düşmanlığı ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet, Suriyeli mülteci kadınların ve genç kızların karşılaştığı temel sorunlar arasındadır.

Bugün Türkiye’deki mülteci nüfusun yaklaşık üçte ikisi kadın ve çocuklardan oluşmaktadır. Zorunlu olarak göç eden mülteci kadınlar ve genç kızlar bir dizi şiddet olayına ve tehlikeye maruz kalmaktadır. Sınırların güvenliği konusunda uluslararası süreç ve GK konusundaki idari yaklaşım Türkiye’deki mülteci kadınlar açısından dramatik sonuçlar yaratmaktadır.

Kentlerdeki mülteciler, barınma, istihdam, sosyal hizmetler ve sağlık hizmetlerine erişim konusunda yaşadıkları sıkıntılardan ötürü kamplarda yaşayanlara göre daha çok yapısal güçlükle karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum bilhassa kadınlar açısından zorlayıcı olmaktadır. Kadınlar genellikle evin ve çocukların sorumluluğunu üstlenen geleneksel rollerini sürdürse de, birçok kadın erkek akrabaları veya kocaları olmadığı için aynı zamanda ailenin geçimini de sağlamaya başlamıştır. Ancak, kadınlar ailelerinin geçimini sağlamak konusunda çok ciddi zorluklarla karşılaşmaktadır.

Türkiye’de mültecilere destek konusunda aktif rol oynayan sivil toplum kuruluşları, Suriyeli mülteci kadınların ve genç kızların özel ihtiyaçlarına eğilen toplumsal cinsiyet açısından duyarlı ihtiyaç değerlendirme usulleri ve işgücü piyasasına entegrasyona yönelik kadını güçlendirme ve beceri kazandırma programları geliştirmektedir. Bazı belediyeler de mülteci kadınlara ve genç kızlara yönelik özel programları desteklemektedir. GK Yönetmeliğinde sağlık hizmetlerine, eğitime, sosyal yardıma ve işgücü piyasasına erişim de dahil olmak üzere bir dizi hak, hizmet ve yardım öngörülmektedir.

Ancak sivil toplum kuruluşları, uygulamada söz konusu sistemin Suriyeli mülteci kadınlar tarafından her zaman erişilebilir olmadığını bildirmektedir. Eğitim, resmi istihdam ve sağlık hizmetleri (özellikle üreme ve ruh sağlığı) gibi kaynaklara erişimin önündeki engellerin yanı sıra yabancı düşmanlığı ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet, Suriyeli mülteci kadınların ve genç kızların karşılaştığı temel sorunlar arasındadır.

Türkiye’ye zorla göç etmek durumunda kalan kadınların ve genç kızların Türkçe öğrenme veya bu becerilerini geliştirme imkanları daha kısıtlıdır. Kadınların sosyal açıdan toplumdan tecrit edilmelerine sebep olabilen ev içi roller, çocuk bakımı için destek sağlanmadığı durumlarda örgün dil eğitimi programlarına katılımlarını daha da güçleştirmektedir.

Mültecilerin eğitim sistemine erişim konusunda yaşadığı genel zorlukların yanı sıra, Suriyeli kız çocuklarının örgün eğitime dahil olma ihtimali erkek çocuklarına kıyasla çok daha düşüktür. Ev içindeki görevler ve kız çocuklarının okulda güvende olup olmayacaklarına dair kaygılar örgün eğitim konusunda engel oluşturmaktadır. Ayrıca, çocuk işçiliği hem erkek, hem kız çocukların okula gitmesi önünde bir engel teşkil etmektedir. Suriyeli mülteci kadınlar genellikle vasıfsız işçi olarak değerlendirilmekte ve çok düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır.

Bu nedenle, Suriyeli mülteci kadınların büyük bir kısmı işgücü piyasasına girmemekte, ailelerinin geçimini sağlamak konusunda yoğun bir baskıyla karşılaşmaktadır. Sınır güvenliği, yasadışı insan ticareti ve hem Suriye toplumuna hem de ev sahibi topluma egemen olan ataerkil yapılar sebebiyle, mülteci kadınlar cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddete uğramaktadır. Suriyeli mülteci kadınların karşılaştığı toplumsal cinsiyete dayalı sorunlar arasında özellikle barınma ve/veya istihdam karşılığında cinsel istismar gözlenmektedir. Göç sebebiyle aile dayanışmasının ortadan kalkması, geleneksel aile yapılarının alt üst olması ve ekonomik baskılar nedeniyle kadına yönelik aile içi şiddet olayları da artmaktadır. Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine dair Kanun GK kapsamındaki mülteci kadınların haklarını korusa da, toplumsal cinsiyete dayalı ve cinsel nitelik taşıyan şiddet olaylarının tamamı yetkili makamlara bildirilmemekte ve çoğu zaman çözümü için çaba gösterilmemektedir.

Ekonomik baskı ve/veya ihtiyaçtan dolayı mülteci kadınlar arasında çocuk yaşta erken evlilikler de yaygın şekilde gözlenmektedir. Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları, Suriyeli kadınların bazen Türkiye’deki erkekler tarafından resmi nikahın sağladığı yasal haklardan mahrum olacak şekilde ikinci eş olarak alındığını bildirmektedir. İkinci eş durumu yasal olmadığı için, ikinci eşlerin velayet ve maddi destek açısından hiçbir hakkı bulunmamaktadır.

Suriyeli LGBTTİ mülteciler

LGBTTİ mülteciler uyrukları, toplumsal cinsiyetleri ve cinsel yönelimleri sebebiyle çeşitli alanlarda ayrımcılığa uğramaktadır. Türkiye genellikle bir geçiş ülkesi olarak görüldüğünden, bu mültecilerin dosyaları BMMYK önünde karara bağlanmayı beklemektedir. LGBTTİ mülteciler, mülteci topluluk içindeki ve ev sahibi toplumdaki homofobik yaklaşımlar nedeniyle sosyal olarak dışlanma tehlikesi altındadır. Ancak LGBTTİ bireyler Türkiye’deki örgütlü LGBTTİ topluluklardan destek görmektedirler.

Sosyal hizmetler ve barınma desteği esasen aileleri desteklemeye odaklandığı için LGBTTİ mülteciler genellikle bunun dışında kalmaktadır. Mültecilerin işgücü piyasasına erişiminin önündeki genel engellerin yanı sıra, LGBTTİ bireyler Suriyeli toplumun destek ağlarından da yararlanamadıkları için sıkıntı çekmekte ve bunun sonucunda yoksulluğa düşebilmektedir. Nefret suçları, cinsel şiddet ve zorla cinsel işçilik hem mülteciler hem de ev sahibi topluma mensup olan LGBTTİ bireyler için ciddi bir sorundur.

23

Page 25: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

Türkiye’de mültecilere destek konusunda aktif rol oynayan sivil toplum kuruluşları, Suriyeli mülteci kadınların ve genç kızların özel ihtiyaçlarına eğilen toplumsal cinsiyet açısından duyarlı ihtiyaç değerlendirme usulleri ve işgücü piyasasına entegrasyona yönelik kadını güçlendirme ve beceri kazandırma programları geliştirmektedir. Bazı belediyeler de mülteci kadınlara ve genç kızlara yönelik özel programları desteklemektedir. GK Yönetmeliğinde sağlık hizmetlerine, eğitime, sosyal yardıma ve işgücü piyasasına erişim de dahil olmak üzere bir dizi hak, hizmet ve yardım öngörülmektedir.

Ancak sivil toplum kuruluşları, uygulamada söz konusu sistemin Suriyeli mülteci kadınlar tarafından her zaman erişilebilir olmadığını bildirmektedir. Eğitim, resmi istihdam ve sağlık hizmetleri (özellikle üreme ve ruh sağlığı) gibi kaynaklara erişimin önündeki engellerin yanı sıra yabancı düşmanlığı ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet, Suriyeli mülteci kadınların ve genç kızların karşılaştığı temel sorunlar arasındadır.

Türkiye’ye zorla göç etmek durumunda kalan kadınların ve genç kızların Türkçe öğrenme veya bu becerilerini geliştirme imkanları daha kısıtlıdır. Kadınların sosyal açıdan toplumdan tecrit edilmelerine sebep olabilen ev içi roller, çocuk bakımı için destek sağlanmadığı durumlarda örgün dil eğitimi programlarına katılımlarını daha da güçleştirmektedir.

Mültecilerin eğitim sistemine erişim konusunda yaşadığı genel zorlukların yanı sıra, Suriyeli kız çocuklarının örgün eğitime dahil olma ihtimali erkek çocuklarına kıyasla çok daha düşüktür. Ev içindeki görevler ve kız çocuklarının okulda güvende olup olmayacaklarına dair kaygılar örgün eğitim konusunda engel oluşturmaktadır. Ayrıca, çocuk işçiliği hem erkek, hem kız çocukların okula gitmesi önünde bir engel teşkil etmektedir. Suriyeli mülteci kadınlar genellikle vasıfsız işçi olarak değerlendirilmekte ve çok düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır.

Bu nedenle, Suriyeli mülteci kadınların büyük bir kısmı işgücü piyasasına girmemekte, ailelerinin geçimini sağlamak konusunda yoğun bir baskıyla karşılaşmaktadır. Sınır güvenliği, yasadışı insan ticareti ve hem Suriye toplumuna hem de ev sahibi topluma egemen olan ataerkil yapılar sebebiyle, mülteci kadınlar cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddete uğramaktadır. Suriyeli mülteci kadınların karşılaştığı toplumsal cinsiyete dayalı sorunlar arasında özellikle barınma ve/veya istihdam karşılığında cinsel istismar gözlenmektedir. Göç sebebiyle aile dayanışmasının ortadan kalkması, geleneksel aile yapılarının alt üst olması ve ekonomik baskılar nedeniyle kadına yönelik aile içi şiddet olayları da artmaktadır. Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine dair Kanun GK kapsamındaki mülteci kadınların haklarını korusa da, toplumsal cinsiyete dayalı ve cinsel nitelik taşıyan şiddet olaylarının tamamı yetkili makamlara bildirilmemekte ve çoğu zaman çözümü için çaba gösterilmemektedir.

Ekonomik baskı ve/veya ihtiyaçtan dolayı mülteci kadınlar arasında çocuk yaşta erken evlilikler de yaygın şekilde gözlenmektedir. Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları, Suriyeli kadınların bazen Türkiye’deki erkekler tarafından resmi nikahın sağladığı yasal haklardan mahrum olacak şekilde ikinci eş olarak alındığını bildirmektedir. İkinci eş durumu yasal olmadığı için, ikinci eşlerin velayet ve maddi destek açısından hiçbir hakkı bulunmamaktadır.

Suriyeli LGBTTİ mülteciler

LGBTTİ mülteciler uyrukları, toplumsal cinsiyetleri ve cinsel yönelimleri sebebiyle çeşitli alanlarda ayrımcılığa uğramaktadır. Türkiye genellikle bir geçiş ülkesi olarak görüldüğünden, bu mültecilerin dosyaları BMMYK önünde karara bağlanmayı beklemektedir. LGBTTİ mülteciler, mülteci topluluk içindeki ve ev sahibi toplumdaki homofobik yaklaşımlar nedeniyle sosyal olarak dışlanma tehlikesi altındadır. Ancak LGBTTİ bireyler Türkiye’deki örgütlü LGBTTİ topluluklardan destek görmektedirler.

Sosyal hizmetler ve barınma desteği esasen aileleri desteklemeye odaklandığı için LGBTTİ mülteciler genellikle bunun dışında kalmaktadır. Mültecilerin işgücü piyasasına erişiminin önündeki genel engellerin yanı sıra, LGBTTİ bireyler Suriyeli toplumun destek ağlarından da yararlanamadıkları için sıkıntı çekmekte ve bunun sonucunda yoksulluğa düşebilmektedir. Nefret suçları, cinsel şiddet ve zorla cinsel işçilik hem mülteciler hem de ev sahibi topluma mensup olan LGBTTİ bireyler için ciddi bir sorundur.

24

Page 26: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

Türkiye’de mültecilere destek konusunda aktif rol oynayan sivil toplum kuruluşları, Suriyeli mülteci kadınların ve genç kızların özel ihtiyaçlarına eğilen toplumsal cinsiyet açısından duyarlı ihtiyaç değerlendirme usulleri ve işgücü piyasasına entegrasyona yönelik kadını güçlendirme ve beceri kazandırma programları geliştirmektedir. Bazı belediyeler de mülteci kadınlara ve genç kızlara yönelik özel programları desteklemektedir. GK Yönetmeliğinde sağlık hizmetlerine, eğitime, sosyal yardıma ve işgücü piyasasına erişim de dahil olmak üzere bir dizi hak, hizmet ve yardım öngörülmektedir.

Ancak sivil toplum kuruluşları, uygulamada söz konusu sistemin Suriyeli mülteci kadınlar tarafından her zaman erişilebilir olmadığını bildirmektedir. Eğitim, resmi istihdam ve sağlık hizmetleri (özellikle üreme ve ruh sağlığı) gibi kaynaklara erişimin önündeki engellerin yanı sıra yabancı düşmanlığı ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet, Suriyeli mülteci kadınların ve genç kızların karşılaştığı temel sorunlar arasındadır.

Türkiye’ye zorla göç etmek durumunda kalan kadınların ve genç kızların Türkçe öğrenme veya bu becerilerini geliştirme imkanları daha kısıtlıdır. Kadınların sosyal açıdan toplumdan tecrit edilmelerine sebep olabilen ev içi roller, çocuk bakımı için destek sağlanmadığı durumlarda örgün dil eğitimi programlarına katılımlarını daha da güçleştirmektedir.

Mültecilerin eğitim sistemine erişim konusunda yaşadığı genel zorlukların yanı sıra, Suriyeli kız çocuklarının örgün eğitime dahil olma ihtimali erkek çocuklarına kıyasla çok daha düşüktür. Ev içindeki görevler ve kız çocuklarının okulda güvende olup olmayacaklarına dair kaygılar örgün eğitim konusunda engel oluşturmaktadır. Ayrıca, çocuk işçiliği hem erkek, hem kız çocukların okula gitmesi önünde bir engel teşkil etmektedir. Suriyeli mülteci kadınlar genellikle vasıfsız işçi olarak değerlendirilmekte ve çok düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır.

Bu nedenle, Suriyeli mülteci kadınların büyük bir kısmı işgücü piyasasına girmemekte, ailelerinin geçimini sağlamak konusunda yoğun bir baskıyla karşılaşmaktadır. Sınır güvenliği, yasadışı insan ticareti ve hem Suriye toplumuna hem de ev sahibi topluma egemen olan ataerkil yapılar sebebiyle, mülteci kadınlar cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddete uğramaktadır. Suriyeli mülteci kadınların karşılaştığı toplumsal cinsiyete dayalı sorunlar arasında özellikle barınma ve/veya istihdam karşılığında cinsel istismar gözlenmektedir. Göç sebebiyle aile dayanışmasının ortadan kalkması, geleneksel aile yapılarının alt üst olması ve ekonomik baskılar nedeniyle kadına yönelik aile içi şiddet olayları da artmaktadır. Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine dair Kanun GK kapsamındaki mülteci kadınların haklarını korusa da, toplumsal cinsiyete dayalı ve cinsel nitelik taşıyan şiddet olaylarının tamamı yetkili makamlara bildirilmemekte ve çoğu zaman çözümü için çaba gösterilmemektedir.

Ekonomik baskı ve/veya ihtiyaçtan dolayı mülteci kadınlar arasında çocuk yaşta erken evlilikler de yaygın şekilde gözlenmektedir. Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları, Suriyeli kadınların bazen Türkiye’deki erkekler tarafından resmi nikahın sağladığı yasal haklardan mahrum olacak şekilde ikinci eş olarak alındığını bildirmektedir. İkinci eş durumu yasal olmadığı için, ikinci eşlerin velayet ve maddi destek açısından hiçbir hakkı bulunmamaktadır.

Suriyeli LGBTTİ mülteciler

LGBTTİ mülteciler uyrukları, toplumsal cinsiyetleri ve cinsel yönelimleri sebebiyle çeşitli alanlarda ayrımcılığa uğramaktadır. Türkiye genellikle bir geçiş ülkesi olarak görüldüğünden, bu mültecilerin dosyaları BMMYK önünde karara bağlanmayı beklemektedir. LGBTTİ mülteciler, mülteci topluluk içindeki ve ev sahibi toplumdaki homofobik yaklaşımlar nedeniyle sosyal olarak dışlanma tehlikesi altındadır. Ancak LGBTTİ bireyler Türkiye’deki örgütlü LGBTTİ topluluklardan destek görmektedirler.

Sosyal hizmetler ve barınma desteği esasen aileleri desteklemeye odaklandığı için LGBTTİ mülteciler genellikle bunun dışında kalmaktadır. Mültecilerin işgücü piyasasına erişiminin önündeki genel engellerin yanı sıra, LGBTTİ bireyler Suriyeli toplumun destek ağlarından da yararlanamadıkları için sıkıntı çekmekte ve bunun sonucunda yoksulluğa düşebilmektedir. Nefret suçları, cinsel şiddet ve zorla cinsel işçilik hem mülteciler hem de ev sahibi topluma mensup olan LGBTTİ bireyler için ciddi bir sorundur.

350b

300b

250b

200b

150b

100b

50b

0

0-4 5-9

10-1

4

15-1

8

19-2

4

25-2

9

30-3

4

35-3

9

40-4

4

45-4

9

50-5

4

55-5

9

60-6

4

65-6

9

70-7

4

75-7

9

80-8

4

85-8

9

90+

AG

E

LTEC

İ SA

YIS

I

Mültecilerin Yaşa ve Cinsiyete Göre Dağılımı*

ERKEK

Geçici Koruma Kapsamındaki Suriyeli Mültecilerin Cinsiyete Göre Dağılımı*

KADIN

ERKEK KADIN

1.920.435%54 %46

1.621.137

*GİGM’den elde edilen veriler (19 Temmuz 2018)

25

*GİGM’den elde edilen veriler (19 Temmuz 2018)

Page 27: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

Son yıllarda acil insani yardım ihtiyacı azalmıştır. Mültecilerin artık “geçici misafir” olmadığı anlaşıldıkça, toplumsal kaynaşma arayışlarına ağırlık verilmektedir.

İnsani yardım, koruma, vaka yönetimi, eğitim, geçim desteği ve topluluk inşası/kaynaştırma Türkiye’de yürütülen başlıca sivil toplum faaliyetleridir.

Sivil toplum yerel tabanlı yaklaşımlara dayanır.

Çeşitli alanlarda çalışma yürüten sivil toplum kuruluşları kamplar dışında yaşayan mültecilere yardım konusunda kilit bir rol oynamaktadır.

Devletin ve sivil toplumun söylemi insani yardımdan entegrasyona, acil yardımdan devamlılığa doğru değişim göstermiştir.

Kentlerde yer alan toplum merkezleri çok sayıda mülteciye kucak açmaktadır.

Türkiye’de sivil toplum 2011’deki ilk göç akınından bu yana mültecilerin ihtiyaçlarına yanıt vermek konusunda aktif olarak çalışmaktadır. Çeşitli alanlarda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları (uluslararası, ulusal, yerel, Suriyeli vs.), Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan ve kamplar dışında yaşayan mültecilere yardım konusunda kilit bir rol oynamaktadır. Son yıllarda Türkiye’deki Suriyeli sivil toplum kuruluşların sayısı da artmaktadır. Mülteciler için planlanan faaliyetlerin büyük bir kısmı insani yardım, koruma, vaka yönetimi, eğitim, geçim desteği ve topluluk inşası/kaynaştırma konuları ile ilgilidir. Ancak bu faaliyetlerin uygulanması ilden ile çeşitlilik göstermekte olup, yerel dinamikler (örneğin yeni gelenlerin yerel nüfusa oranı, ortak etnik köken ve dil, mültecilere ne denli kucak açıldığı vs.) doğrultusunda şekillenmektedir. Yerel tabanlı bu yaklaşım Türkiye’de sivil toplum faaliyetlerinin en güçlü yanlarından birini oluşturmaktadır. Buna ilişkin en çarpıcı örneklerden biri, çeşitli kentlerde çok sayıda mülteciye kucak açan birçok toplum merkezi açılmış olmasıdır. Bu merkezlerde bireysel destek (örneğin yerel kamu hizmetlerine erişim konusunda), psikososyal destek, eğitim-öğretim ve farkındalık yaratıcı atölye çalışmalarından sosyo-kültürel faaliyetlere kadar çeşitli hizmetler sunulmaktadır. Bu merkezler öncelikle mültecileri hedef almakla birlikte, özellikle sosyo-kültürel faaliyetler konusunda ev sahibi toplulukları da sürece dahil etmeye çalışmaktadır.

Son yıllarda acil insani yardım ihtiyacı azalmıştır. Mültecilerin artık “geçici misafir” olmadığı anlaşıldıkça, toplumsal kaynaşma arayışlarına ağırlık verilmektedir. Dolayısıyla, devletin ve sivil toplumun söylemi insani yardımdan entegrasyona, acil yardımdan devamlılığa doğru değişim göstermiştir. Bu değişim yaşanırken, uluslararası sivil toplum kuruluşların Türkiye’deki varlığının ve rolünün azaldığı gözlenmektedir. Bunun bir sebebi söz konusu kuruluşların acil durumlara ve insani yardıma odaklanma eğilimidir. Diğer bir sebep ise doğrudan ülkedeki ortamla ilgilidir. Baştaki yoğun mülteci akını dindikten sonra, devlet düzenlemeler getirmek ve mevcut faaliyetlerin yürütülmesini devralmak konusundaki kontrolünü ar�ırmıştır. Bu durum bilhassa eğitim alanında ön plana çıkmış, devlet, sivil toplumun bu alandaki faaliyetlerini (örneğin dil ve meslek kursları) devletin eğitim alanındaki tekeline yönelik bir ihlal olarak algılamıştır. Bu gerekçeden hareketle, Ocak 2017’de MEB,

S İ V İ LT O P L U M

uluslararası veya yerel sivil toplum kuruluşları tarafından yürütülen tüm eğitim faaliyetlerini yasaklayan ve gelecekte yapılacak her türlü faaliyeti MEB’in özel iznine bağlayan bir açıklama yapmıştır. Bu yaklaşımın amacı, mültecileri mevcut milli eğitim yapılarına entegre etmek ve paralel yapıların oluşumunu engellemektir. Ancak bu kararın Türkiye’deki mevcut siyasi ortamdan, özellikle de devletin uluslararası veya yerel sivil toplum kuruluşlarına yönelik tutumundan etkilendiği de belirtilmelidir.

Devlet öncelikli olarak kendi sorumluluğu kapsamında olan eğitim ve sağlık gibi alanlarda sivil toplumun yürü�üğü faaliyetleri kısıtlarken, diğer tara�an da sivil toplumun bilhassa toplumun en yardıma muhtaç kesimlerine ulaşmak bakımından ve son zamanlarda da toplumsal kaynaşma ve topluluk inşası konularında temsil e�iği gücün bilincindedir.

26

Page 28: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

Türkiye’de sivil toplum 2011’deki ilk göç akınından bu yana mültecilerin ihtiyaçlarına yanıt vermek konusunda aktif olarak çalışmaktadır. Çeşitli alanlarda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları (uluslararası, ulusal, yerel, Suriyeli vs.), Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan ve kamplar dışında yaşayan mültecilere yardım konusunda kilit bir rol oynamaktadır. Son yıllarda Türkiye’deki Suriyeli sivil toplum kuruluşların sayısı da artmaktadır. Mülteciler için planlanan faaliyetlerin büyük bir kısmı insani yardım, koruma, vaka yönetimi, eğitim, geçim desteği ve topluluk inşası/kaynaştırma konuları ile ilgilidir. Ancak bu faaliyetlerin uygulanması ilden ile çeşitlilik göstermekte olup, yerel dinamikler (örneğin yeni gelenlerin yerel nüfusa oranı, ortak etnik köken ve dil, mültecilere ne denli kucak açıldığı vs.) doğrultusunda şekillenmektedir. Yerel tabanlı bu yaklaşım Türkiye’de sivil toplum faaliyetlerinin en güçlü yanlarından birini oluşturmaktadır. Buna ilişkin en çarpıcı örneklerden biri, çeşitli kentlerde çok sayıda mülteciye kucak açan birçok toplum merkezi açılmış olmasıdır. Bu merkezlerde bireysel destek (örneğin yerel kamu hizmetlerine erişim konusunda), psikososyal destek, eğitim-öğretim ve farkındalık yaratıcı atölye çalışmalarından sosyo-kültürel faaliyetlere kadar çeşitli hizmetler sunulmaktadır. Bu merkezler öncelikle mültecileri hedef almakla birlikte, özellikle sosyo-kültürel faaliyetler konusunda ev sahibi toplulukları da sürece dahil etmeye çalışmaktadır.

Son yıllarda acil insani yardım ihtiyacı azalmıştır. Mültecilerin artık “geçici misafir” olmadığı anlaşıldıkça, toplumsal kaynaşma arayışlarına ağırlık verilmektedir. Dolayısıyla, devletin ve sivil toplumun söylemi insani yardımdan entegrasyona, acil yardımdan devamlılığa doğru değişim göstermiştir. Bu değişim yaşanırken, uluslararası sivil toplum kuruluşların Türkiye’deki varlığının ve rolünün azaldığı gözlenmektedir. Bunun bir sebebi söz konusu kuruluşların acil durumlara ve insani yardıma odaklanma eğilimidir. Diğer bir sebep ise doğrudan ülkedeki ortamla ilgilidir. Baştaki yoğun mülteci akını dindikten sonra, devlet düzenlemeler getirmek ve mevcut faaliyetlerin yürütülmesini devralmak konusundaki kontrolünü ar�ırmıştır. Bu durum bilhassa eğitim alanında ön plana çıkmış, devlet, sivil toplumun bu alandaki faaliyetlerini (örneğin dil ve meslek kursları) devletin eğitim alanındaki tekeline yönelik bir ihlal olarak algılamıştır. Bu gerekçeden hareketle, Ocak 2017’de MEB,

S İ V İ L T O P L U M

uluslararası veya yerel sivil toplum kuruluşları tarafından yürütülen tüm eğitim faaliyetlerini yasaklayan ve gelecekte yapılacak her türlü faaliyeti MEB’in özel iznine bağlayan bir açıklama yapmıştır. Bu yaklaşımın amacı, mültecileri mevcut milli eğitim yapılarına entegre etmek ve paralel yapıların oluşumunu engellemektir. Ancak bu kararın Türkiye’deki mevcut siyasi ortamdan, özellikle de devletin uluslararası veya yerel sivil toplum kuruluşlarına yönelik tutumundan etkilendiği de belirtilmelidir.

Devlet öncelikli olarak kendi sorumluluğu kapsamında olan eğitim ve sağlık gibi alanlarda sivil toplumun yürü�üğü faaliyetleri kısıtlarken, diğer tara�an da sivil toplumun bilhassa toplumun en yardıma muhtaç kesimlerine ulaşmak bakımından ve son zamanlarda da toplumsal kaynaşma ve topluluk inşası konularında temsil e�iği gücün bilincindedir.

27

Page 29: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

Türkiye’de sivil toplum 2011’deki ilk göç akınından bu yana mültecilerin ihtiyaçlarına yanıt vermek konusunda aktif olarak çalışmaktadır. Çeşitli alanlarda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları (uluslararası, ulusal, yerel, Suriyeli vs.), Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan ve kamplar dışında yaşayan mültecilere yardım konusunda kilit bir rol oynamaktadır. Son yıllarda Türkiye’deki Suriyeli sivil toplum kuruluşların sayısı da artmaktadır. Mülteciler için planlanan faaliyetlerin büyük bir kısmı insani yardım, koruma, vaka yönetimi, eğitim, geçim desteği ve topluluk inşası/kaynaştırma konuları ile ilgilidir. Ancak bu faaliyetlerin uygulanması ilden ile çeşitlilik göstermekte olup, yerel dinamikler (örneğin yeni gelenlerin yerel nüfusa oranı, ortak etnik köken ve dil, mültecilere ne denli kucak açıldığı vs.) doğrultusunda şekillenmektedir. Yerel tabanlı bu yaklaşım Türkiye’de sivil toplum faaliyetlerinin en güçlü yanlarından birini oluşturmaktadır. Buna ilişkin en çarpıcı örneklerden biri, çeşitli kentlerde çok sayıda mülteciye kucak açan birçok toplum merkezi açılmış olmasıdır. Bu merkezlerde bireysel destek (örneğin yerel kamu hizmetlerine erişim konusunda), psikososyal destek, eğitim-öğretim ve farkındalık yaratıcı atölye çalışmalarından sosyo-kültürel faaliyetlere kadar çeşitli hizmetler sunulmaktadır. Bu merkezler öncelikle mültecileri hedef almakla birlikte, özellikle sosyo-kültürel faaliyetler konusunda ev sahibi toplulukları da sürece dahil etmeye çalışmaktadır.

Son yıllarda acil insani yardım ihtiyacı azalmıştır. Mültecilerin artık “geçici misafir” olmadığı anlaşıldıkça, toplumsal kaynaşma arayışlarına ağırlık verilmektedir. Dolayısıyla, devletin ve sivil toplumun söylemi insani yardımdan entegrasyona, acil yardımdan devamlılığa doğru değişim göstermiştir. Bu değişim yaşanırken, uluslararası sivil toplum kuruluşların Türkiye’deki varlığının ve rolünün azaldığı gözlenmektedir. Bunun bir sebebi söz konusu kuruluşların acil durumlara ve insani yardıma odaklanma eğilimidir. Diğer bir sebep ise doğrudan ülkedeki ortamla ilgilidir. Baştaki yoğun mülteci akını dindikten sonra, devlet düzenlemeler getirmek ve mevcut faaliyetlerin yürütülmesini devralmak konusundaki kontrolünü ar�ırmıştır. Bu durum bilhassa eğitim alanında ön plana çıkmış, devlet, sivil toplumun bu alandaki faaliyetlerini (örneğin dil ve meslek kursları) devletin eğitim alanındaki tekeline yönelik bir ihlal olarak algılamıştır. Bu gerekçeden hareketle, Ocak 2017’de MEB,

uluslararası veya yerel sivil toplum kuruluşları tarafından yürütülen tüm eğitim faaliyetlerini yasaklayan ve gelecekte yapılacak her türlü faaliyeti MEB’in özel iznine bağlayan bir açıklama yapmıştır. Bu yaklaşımın amacı, mültecileri mevcut milli eğitim yapılarına entegre etmek ve paralel yapıların oluşumunu engellemektir. Ancak bu kararın Türkiye’deki mevcut siyasi ortamdan, özellikle de devletin uluslararası veya yerel sivil toplum kuruluşlarına yönelik tutumundan etkilendiği de belirtilmelidir.

Devlet öncelikli olarak kendi sorumluluğu kapsamında olan eğitim ve sağlık gibi alanlarda sivil toplumun yürü�üğü faaliyetleri kısıtlarken, diğer tara�an da sivil toplumun bilhassa toplumun en yardıma muhtaç kesimlerine ulaşmak bakımından ve son zamanlarda da toplumsal kaynaşma ve topluluk inşası konularında temsil e�iği gücün bilincindedir.

28

Oluşturulma tarihi: 10 Kasım 2016 Kaynak: BMMYK Hazırlayan: BMMYK – Türkiye Geri Bildirim: [email protected]

TürkiyeHarici Kullanım içinBMMYK, Ortaklar, Toplum Merkezleri ve Mülteci Erişim Gönüllüleri Varlığı

Page 30: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

Son yıllarda acil insani yardım ihtiyacı azalmıştır. Mültecilerin artık “geçici misafir” olmadığı anlaşıldıkça, toplumsal kaynaşma arayışlarına ağırlık verilmektedir.

Dolayısıyla, devletin ve sivil toplumun söylemi insani yardımdan entegrasyona, acil yardımdan devamlılığa doğru değişim göstermiştir.

Türkiye’de sivil toplum 2011’deki ilk göç akınından bu yana mültecilerin ihtiyaçlarına yanıt vermek konusunda aktif olarak çalışmaktadır. Çeşitli alanlarda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları (uluslararası, ulusal, yerel, Suriyeli vs.), Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan ve kamplar dışında yaşayan mültecilere yardım konusunda kilit bir rol oynamaktadır. Son yıllarda Türkiye’deki Suriyeli sivil toplum kuruluşların sayısı da artmaktadır. Mülteciler için planlanan faaliyetlerin büyük bir kısmı insani yardım, koruma, vaka yönetimi, eğitim, geçim desteği ve topluluk inşası/kaynaştırma konuları ile ilgilidir. Ancak bu faaliyetlerin uygulanması ilden ile çeşitlilik göstermekte olup, yerel dinamikler (örneğin yeni gelenlerin yerel nüfusa oranı, ortak etnik köken ve dil, mültecilere ne denli kucak açıldığı vs.) doğrultusunda şekillenmektedir. Yerel tabanlı bu yaklaşım Türkiye’de sivil toplum faaliyetlerinin en güçlü yanlarından birini oluşturmaktadır. Buna ilişkin en çarpıcı örneklerden biri, çeşitli kentlerde çok sayıda mülteciye kucak açan birçok toplum merkezi açılmış olmasıdır. Bu merkezlerde bireysel destek (örneğin yerel kamu hizmetlerine erişim konusunda), psikososyal destek, eğitim-öğretim ve farkındalık yaratıcı atölye çalışmalarından sosyo-kültürel faaliyetlere kadar çeşitli hizmetler sunulmaktadır. Bu merkezler öncelikle mültecileri hedef almakla birlikte, özellikle sosyo-kültürel faaliyetler konusunda ev sahibi toplulukları da sürece dahil etmeye çalışmaktadır.

Son yıllarda acil insani yardım ihtiyacı azalmıştır. Mültecilerin artık “geçici misafir” olmadığı anlaşıldıkça, toplumsal kaynaşma arayışlarına ağırlık verilmektedir. Dolayısıyla, devletin ve sivil toplumun söylemi insani yardımdan entegrasyona, acil yardımdan devamlılığa doğru değişim göstermiştir. Bu değişim yaşanırken, uluslararası sivil toplum kuruluşların Türkiye’deki varlığının ve rolünün azaldığı gözlenmektedir. Bunun bir sebebi söz konusu kuruluşların acil durumlara ve insani yardıma odaklanma eğilimidir. Diğer bir sebep ise doğrudan ülkedeki ortamla ilgilidir. Baştaki yoğun mülteci akını dindikten sonra, devlet düzenlemeler getirmek ve mevcut faaliyetlerin yürütülmesini devralmak konusundaki kontrolünü ar�ırmıştır. Bu durum bilhassa eğitim alanında ön plana çıkmış, devlet, sivil toplumun bu alandaki faaliyetlerini (örneğin dil ve meslek kursları) devletin eğitim alanındaki tekeline yönelik bir ihlal olarak algılamıştır. Bu gerekçeden hareketle, Ocak 2017’de MEB,

uluslararası veya yerel sivil toplum kuruluşları tarafından yürütülen tüm eğitim faaliyetlerini yasaklayan ve gelecekte yapılacak her türlü faaliyeti MEB’in özel iznine bağlayan bir açıklama yapmıştır. Bu yaklaşımın amacı, mültecileri mevcut milli eğitim yapılarına entegre etmek ve paralel yapıların oluşumunu engellemektir. Ancak bu kararın Türkiye’deki mevcut siyasi ortamdan, özellikle de devletin uluslararası veya yerel sivil toplum kuruluşlarına yönelik tutumundan etkilendiği de belirtilmelidir.

Devlet öncelikli olarak kendi sorumluluğu kapsamında olan eğitim ve sağlık gibi alanlarda sivil toplumun yürü�üğü faaliyetleri kısıtlarken, diğer tara�an da sivil toplumun bilhassa toplumun en yardıma muhtaç kesimlerine ulaşmak bakımından ve son zamanlarda da toplumsal kaynaşma ve topluluk inşası konularında temsil e�iği gücün bilincindedir.

29

Page 31: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

Toplumsal kaynaşma yerel seviyelerde farklılaştığı için ulusal düzeyde bir değerlendirme yapılması mümkün değildir.

Ulusal ve yerel seviyede toplumsal kaynaşma farklı şekillerde yaşanmaktadır.

“Bütün Suriyelilere” aylık maaş bağlandığı ve kolayca Türk vatandaşlığı sağlandığı yönünde

birtakım söylentiler dolaşmaktadır.

Türkiye’deki mültecilerin büyük bir çoğunluğunun burada kalıcı olduğu konusundaki farkındalık gittikçe artmaktadır.

Okullar ayrımcı söylem ve uygulamalara sahne olmaktadır.

T O P L U M S A LK A Y N A Ş M A

30

Page 32: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

Bu nedenle, toplumsal kaynaşma ve mülteciler ile ev sahibi topluluklar arasında kültürlerarası etkileşim konusu, ele alınması gereken toplumsal bir konu haline gelmiştir.

Hem mülteciler, hem de ev sahibi toplum ilk başta bu yer değiştirmenin geçici olacağını düşündüyse de, son yıllarda bu beklentinin gerçekçi olmadığı gitgide daha net görünür hale gelmiştir. Şu anda, Türkiye’deki mültecilerin büyük çoğunluğunun burada kalıcı olduğu yönünde artan bir farkındalık gözlenmektedir. Bu nedenle, toplumsal kaynaşma ve mülteciler ile ev sahibi topluluklar arasında kültürlerarası etkileşim konusu, ele alınması gereken toplumsal bir konu haline gelmiştir. Toplumsal kaynaşma yerelde farklı şekillerde yaşandığı için ulusal düzeyde bir değerlendirme yapılması mümkün değildir. Kimi il ve ilçelerde ortak etnik, dini ve dilsel yakınlıklar sayesinde toplulukların uyum ve barış içinde bir arada yaşaması mümkün olurken, diğer pek çok yerde topluluklar arası ilişkiler asgari seviyeyi geçmemekte, bu durum da dışlanmaya yol açmaktadır. Açık çatışmalar çok az yaşansa da, topluluklar arası gerilim riski her zaman varlığını sürdürmektedir. Ev sahibi topluluklar mültecilere karşı ö�eli bir tutum sergilemekte, bölgedeki kiraların artmasından ve ücretlerin azalmasından dolayı onları suçlamaktadır. Ayrıca devletin ve/veya BM kuruluşlarının

“bütün Suriyelilere” aylık maaş bağladığı ve Suriyelilere kolayca Türk vatandaşlığı verildiği yönünde birtakım söylentiler dolaşmaktadır. Son yıllarda Türkiye’de devlete ait eğitim kurumlarına entegre edilen çok sayıda mülteci çocukla birlikte, hem velilerin, hem de öğretmenlerin mültecilere yönelik ayrımcı söylemleri de daha belirgin biçimde gözlenir olmuştur.

T O P L U M S A L K AY N A Ş M A

31

Page 33: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden
Page 34: İSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDAİSTANBUL POLİTİKALAR MERKEZİ HAKKINDA İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden

ISBN: 978-605-2095-33-1

İstanbul Politikalar Merkezi Bankalar Caddesi No: 2 Minerva Han 34420 Karaköy, İstanbul TÜRKİYE

0 212 292 49 39 0 212 292 49 57 @ [email protected] w ipc.sabanciuniv.edu