sosyal bİlgİler 6 ders notlari n dİlİ.. . . 46 dünden bugüne türk 7.ünİte...

53
SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI Öğrencinin ADI: SOYADI: SINIFI: NO:

Upload: lamthien

Post on 14-Mar-2018

239 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

SOSYAL BİLGİLER 6

DERS NOTLARI

Öğrencinin

ADI:

SOYADI:

SINIFI:

NO:

Page 2: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1

BU DERS NOTLARI,

SOSYAL BİLGİLER DERS KİTAPLARI

VE WEB ORTAMINDAKİ BİLGİLERDEN DERLENEREK,

TAMAMEN ÖĞRENCİLERİN YARARLANMASI AMACIYLA HAZIRLANMIŞTIR.

TİCARİ AMAÇLI KULLANILMASI YASAKTIR.

ZEKİ DOĞAN

SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENİ

sosyalciniz.wordpress.com

Page 3: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 2

İÇİNDEKİLER

1.ÜNİTE – SOSYAL BİLGİLER ÖĞRENİYORUM……………………………………………………………………………..3

OLAYLAR KİMLERİ NASIL ETKİLİYOR………………………………………………………………………………………………..……………….3

OLGU VE GÖRÜŞÜ AYIRT EDİYORUM…………………………………………………………………………………..…………………………..3

BİLİMSEL ARAŞTIRMA BASAMAKLARI………………………………………………………………………………………………………………3

ÇÖZÜM BULUYORUZ……………………………………………………………….………………………………………………………………………4

BEN ETKİN BİR VATANDAŞIM….…………………………………………………………….…………………………………………………………4

ATATÜRK VE SOSYAL BİLİMLER……………………………………………………………………….……………………………………………….5

2.ÜNİTE – YERYÜZÜNDE YAŞAM……………………………………………………………………………………….…..7

DÜNYA BİR KAĞIDA NASIL SIĞAR…………………………………………………………………………………………………………………7

COĞRAFİ KONUM…………………………………………………………………………………………………………………………………….……10

FARKLI YAŞAM ŞEKİLLERİ VE İKLİM……………………………………………………………………………………………………………….12

TÜRKİYE’NİN İKLİMİ………………………………………………………………….……………………………………………………………………14

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE YERLEŞME………………………………………………………………………………………………………..…..15

UYGARLIKLARIN BEŞİĞİ………………..………………………………………………………………………………………………………………16

3.ÜNİTE-İPEK YOLUNDA TÜRKLER……………………………………………………………………………………….19

ANAYURTTAN ANADOLU’YA………………………………………………………………………………………………………………….…….19

ATLI ASKERLERDEN MODERN TÜRK ORDUSUNA…………………………………………………………………………………………20

İPEK YOLU……………………………………………………………………………………………………………………………………………………..21

İSLAMİYETİN DOĞUŞU VE YAYILIŞI………………………………………………………………………………………………………………22

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ…………………………………………………………………………………………………………………………26

KÜLTÜRÜMÜZÜN YAŞAYAN DEĞERLERİ……………………………………………………………………………………………………….29

BOZKIRIN SANATKÂRLARI……………………………………………………………………………………………………………………………29

4.ÜNİTE – ÜLKEMİZİN KAYNAKLARI…………………………………………………………………………………………………………..30

DOĞAL KAYNAKLAR VE EKONOMİ………………………………………………………………………………………………………………..30

TÜRKİYEDE TARIM HAYVANCILIK SANAYİ TİCARET TURİZM MADENCİLİK……………………………………………………31

VERGİM BANA DÖNÜYOR……………………………………………………………………………………………………………………………..37

5.ÜNİTE – ÜLKEMİZ VE DÜNYA…………………………………………………………………………………………………………….…...39

DÜNYADA NÜFUS VE EKONOMİK FAALİYETLER……………………………………………………………………………………….....39

KAYNAKLAR VE İHTİYAÇLAR……………………………………………………………………………………………………………………........40

ULUSLARARASI İLİŞKİLERİMİZ……………………………………………………………………………………………………………………….41

YARDIMLAŞMA VE İŞBİRLİĞİ………………………………………………………………………………………………………………………...42

6.ÜNİTE – DEMOKRASİNİN SERÜVENİ……………………………………………………………………………………………………….43

DEVLETLER VE YÖNETİM BİÇİMLERİ……………………………………………………………………………………………………………....43

DEMOKRASİ TARİHİNE YOLCULUK………………………………………………………………………………………………………………..44

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZ……………………………………………………………………………….……………………………..44

BELGELERİN DİLİ……….. …….…………………………………………………………………………………………………………………………. 46

DÜNDEN BUGÜNE TÜRK KADINI………………………………………………………………………………………………………………….47

7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL………………………………………………………………………………………………………….…….49

HAYATIN İÇİNDEN………………………………………………………………………………………………………………………………….…...49

GELECEKTEKİ YAŞAM………………………………………………………………………………………………………………………….………..49

SAĞLIK İÇİN DAYANIŞMA-EMEĞE SAYGI………………………………………………………………………………………….…..…….51

ORTAK DEĞERLERİMİZ……………………………………………………………………………………………………………………………………42

8.ÜNİTE – HEPİMİZİN DÜNYASI…………………………………………………………………………………………………………………..43

DÜNYA ÇOCUKLARI………………………………………………………………………………………………………………………………………..43

ÜLKELER VE EKONOMİK ALIŞVERİŞ…………………………………………………………………………………………………………………43

Page 4: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 3

OLAYLAR KİMLERİ NASIL ETKİLİYOR

OLAY: Meydana gelen ya da ortaya çıkan hal, iş veya

duruma olay denir.

Yaşamımız boyunca her gün birçok olaya tanık

oluruz. Bazı olayları televizyon, gazete, dergi,

internet gibi iletişim araçlarından öğreniriz. Bazı

olaylar doğrudan bizimle alakalı olup ve ilgimizi

çekerken bazıları da ilgilendirmez.

OLAYLARIN ÖZELLİKLERİ

Her olayın birden fazla nedeni olabilir

Her olayın birden fazla olumlu ya da olumsuz

sonucu da olabilir.

Toplumsal olaylar her zaman aynı sonucu doğurmaz.

Her toplumsal olayın farklı sonucu vardır.

Olaylar insanları farklı etkiler. Aynı olaydan birçok

kişi farklı şekillerde etkilenebilir.

Olaylara sadece insanlar sebep olmaz.

Bir olayın sonucu başka bir olayın sebebi olabilir.

Örneğin trafik kazaları; sürücü hataları, yolcu hataları, yol

kusurları ya da araç kusurlarından kaynaklanabilir.

OLGU VE GÖRÜŞÜ AYIRT EDİYORUM

Örnekler:

Türkiye’nin başkenti Ankara’dır.

İstanbul en kalabalık şehrimizdir.

Adana’da Akdeniz iklimi görülür.

Su 100 derecede kaynar.

Örnekler:

En güzel renk mavidir.

Adana Türkiye’nin en güzel şehridir.

Bence pilav en güzel yemektir.

KAVRAM: Bir fikri, bir gerçeği ya da bir nesneyi

soyutlayarak ifade eden terime kavram denir.

Örnekler:

o Yeşil, kırmızı, mavi… bunların hepsini “renk “ olarak

ifade ederiz. Renk bir kavramdır.

o Bir sınıfta bulunan ( Busenaz, Sudenaz, Nisanaz, vs.)

öğrencilerin hepsini birden “öğrenci” olarak ifade

ederiz. Öğrenci bir kavramdır.

GENELLEME: Olgu ve kavramlardan yararlanarak daha

kapsamlı bilgiler elde etmektir.

Örnekler:

Büyük şehirlerde nüfus yoğundur.

Karadeniz bölgesinde çok yağmur yağar.

TÜMEVARIM: Parçadan bütüne varmaktır. ( Özelden

genele )

Ülkemizde köyler ilçeleri, ilçeler illeri, iller bölgeleri,

bölgeler de Türkiye'yi meydana getirir.

TÜMDENGELİM: Bütünden parçaya varmaktır.

( Genelden özele )

Türkiye - Akdeniz Bölgesi - Adana ili – Pozantı ilçesi -

Gökbez köyü

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YAPIYORUM

Bilimsel Araştırma: Bilimsel araştırma, sistemli bir

şekilde veri (bilgi) toplama ve açıklama sürecidir.

BİLİMSEL ARAŞTIRMA BASAMAKLARI

1- Araştırma konusunun ( problemin) belirlenmesi

2- Konu ile ilgili hipotezlerin (varsayımların)

belirlenmesi

3- Kaynak taraması yapma (Bilgi-verilerin

toplanması):

Bilgi toplamak için sözlü kaynaklar ( insanlar), yazılı

kaynaklar ( Kitap, dergi, gazete, internet çıktısı vb. )

ve görsel kaynaklar ( Televizyon programları,

görüntü, resim ve fotoğraflar) kullanılabilir.

Üçüncü basamakta öncelikle seçilen konularla ilgili

kaynak taraması yapılır. Kitaplar, dergiler, gazeteler,

ansiklopediler, internet ve hatta insanlar kaynak

olarak kullanılabilir.

ÇOK BOYUTLULUK: Bir olayın birden çok nedeni ve

sonucu olabilmesine olayların çok boyutluluğu denir.

HİPOTEZ (VARSAYIM): Doğruluğu henüz deneylerle

kanıtlanmamış ancak araştırma sonucunda

kanıtlanacağı sanılan bilgilerdir.

OLGU: Herkes tarafından aynı kabul edilen, kolayca

anlaşılabilir, kanıtlanabilir ve bilimsel verilere dayanan

bilgidir. Olgu kişiden kişiye değişmez.

GÖRÜŞ: Kişiden kişiye değişen, insanların kendi

düşüncelerini yansıtan ve bilimsel verilere

dayanmayan bilgilere görüş denir.

SOSYAL BİLGİLER 6

ÜNİTE 1 – SOSYAL BİLGİLER ÖĞRENİYORUM

Page 5: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 4

En çok bilgi kitaplarda bulunur. En çok kitaplar ise

kütüphanelerde bulunur. Kütüphanelerdeki kitaplar,

bulması ve kullanımı kolay olsun diye “Katalog

Sistemi”ne göre gruplandırılmıştır.

Kullandığımız kaynakları; kaynak adı, yazarın adı,

yayım tarihi, cilt ve sayfa numarasını da not almalıyız.

Bilgileri yazarken mutlaka yararlandığımız kitapları

ve kaynakları dipnot şeklinde belirtmeliyiz.

4- Varsayımların test edilmesi

5- Rapor yazma (Metin oluşturma)

ÇÖZÜM BULUYORUZ

HAK: İnsanların herhangi bir işi yapma yetkisine hak

denir. Hukuk düzeninin kişilere tanıdığı yetkilerdir.

Yaşama hakkı, eğitim hakkı gibi.

ÖZGÜRLÜK: Kişinin başkasına zarar vermeden dilediği

her şeyi yapabilmesine özgürlük denir. Düşünce

özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü gibi.

SORUMLULUK: Kişinin, kendine ve başkasına karşı

yerine getirmesi gereken yükümlülükleri zamanında

yerine getirmesine sorumluluk denir.

Bireyler karşılaştıkları sorunların çözümünde hak,

özgürlük ve sorumlulukları göz önünde

bulundurmalı ve buna göre davranmalıdır.

TEMEL HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER: Kişinin insanca

yaşayabilmesi için gerekli olan haklar ve özgürlüklerdir.

Bazı temel haklarımız şunlardır:

Yaşama Hakkı: En temel insan hakkıdır. Diğer

hakların kullanılması bu hakkın varlığına bağlıdır.

Kişi Dokunulmazlığı Hakkı

Konut dokunulmazlığı Hakkı

Eğitim ve Öğrenim Hakkı

Sağlık Hakkı

Din ve vicdan özgürlüğü

Düşünceyi ifade etme özgürlüğü

Tüketici Hakları: Hakkımızı arayabilmek için

aldığımız ürünün garanti belgesini, fiş veya faturasını

mutlaka almalıyız. Tüketici hakları, yasayla koruma

altına alınmıştır. Herhangi bir ürün satın alındıktan

itibaren 7 gün içinde hiç bir gerekçe gösterilmeden

geri iade edilebilir.

o Tüketici hakları ihlal edildiğinde,

Belediyelere

Tüketici Hakları Derneğine

Tüketici Hakları Merkezine

Tüketici Mahkemesine

Tüketici Sorunları İl/İlçe Hakem Heyetine

Reklam Kuruluna başvurulabilir.

o Devletin hizmet aksamalarında ise;

Belediyelere,

Muhtarlıklara,

Kaymakamlıklara,

Valiliklere başvurulabilir.

Dilekçe Hakkı: Resmi kurumlara istek ve

şikâyetlerimizi bu hak ile bildirebiliriz.

Bilgi Edinme Hakkı: Bir kişinin bir konu hakkında

bilgi edinmek istemesidir. Her hangi bir kamu

kuruluşundan istediğimiz konu hakkında bilgi

edinme hakkına sahibiz.

o Vatandaşlık görevlerinden(sorumluluk) bazıları

şunlardır:

Seçme ve seçilme hakkı: Hem görev(seçme) hem de

haktır (seçilme).

Kanunlara uymak

Vergi vermek

Askerlik yapmak

BEN ETKİN BİR VATANDAŞIM

Sosyal Bilimler: Toplumsal olaylar ile insanların sosyal

ve kültürel faaliyetleri konusunda araştırma ve inceleme

yapan bilim dalıdır. Sosyal Bilimler hayatın her

alanındadır.

o Sosyal Bilimlere ait bilim dalları: Tarih, Coğrafya,

Psikoloji, Sosyoloji, Ekonomi, Din Bilimleri, Filoloji,

Arkeoloji, Hukuk vb.

Dipnot: Metni yazarken alıntı yaptığımız kısımları

nereden ve kimden aldığımızı gösteren notlardır.

Alıntının yazıldığı sayfaların altına eklenir. Amaç

emek ve bilgi hırsızlığı yapmamaktır. Yazarın adı,

kitabın adı, alıntı yapılan sayfa numarası yazılır.

Kaynakça: Yararlandığımız kaynakların adını

belirtmeye denir. Kitapların son sayfalarında

gösterilir. Yazarın adı, kitabın adı, sayfa sayısı, basım

tarihi ve yeri yazılır.

Normal kurumlara yazılan dilekçeler 30 gün içinde,

TBMM’ye yazılan dilekçeler 60 gün içinde

cevaplandırılmak zorundadır.

Page 6: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 5

o Sosyal Bilgiler dersini niçin görürüz?

Vatandaşlık görev ve sorumluluklarımızı öğrenmek

Etkin ve sorumlu vatandaş olmak

Vatanını ve milletini seven vatandaşlar olmak

Haklarını bilen vatandaşlar olmak

Türk kültürünü ve tarihini oluşturan temel öğe ve

süreçleri bilen vatandaşlar olmak

o Sosyal Bilgiler Dersi;

Vatandaşlık görevi ve sorumluluklarının

öğrenilmesini sağlar.

Öğrencilerin, Türk milletine, bayrağına ve Türk

ordusuna karşı sevgi, saygı ve güven duygusunu

artırır.

Atatürk ilke ve inkılâplarının öneminin anlaşılması ve

bunların korunması bilincinin yerleşmesini sağlar.

Türkiye Cumhuriyeti'nin dayandığı temel ilkeleri

öğretir.

Türk tarihinin öğretilmesini amaçlar.

Hem ülkemizi hem de dünyayı tanımamızı sağlar.

Demokratik yaşam kurallarını öğretir.

Beraber yaşama, sorumluluk alma, yardımlaşma ve

karar verme duygularını geliştirir.

İnsanların, birbirlerine karşı olan hak ve

sorumluluklarını kavramalarını sağlar.

Bilimin ve tekniğin gelişmesinin insan hayatı

üzerindeki etkilerini öğretir.

ATATÜRK VE SOSYAL BİLİMLER

Atatürk, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni

çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak için çalışmalar

yapmıştır. Atatürk, diğer bilim alanlarında olduğu

gibi sosyal bilimler alanında da eğitime ve bu alanda

araştırmalar yapacak kurumlar açılmasına öncülük

etmiştir.

Bu doğrultuda:

1- Türk Tarih Kurumu’nun Kurulması

Atatürk, Türk milletinin zengin ve köklü bir tarihe

sahip olduğunu söylemiş bu amaçla Türk tarihinin

araştırılmasına önem vermiştir. Türklerin dünya

uygarlığına katkılarının anlatılması için çalışmalar

yapmıştır.

Bu çalışmalardan biride 15 Nisan 1931 de Türk

Tarihi Tetkik Cemiyeti kurulmasıdır. Kurumun adı 3

Ekim 1935’te Türk Tarih Kurumu olarak

değiştirilmiştir.

Türk Tarih Kurumu, Türk tarihi ve Türkiye tarihi ilgili

konuları inceleyen ve elde edilen sonuçları her türlü

yolla yaymayı amaçlamıştır. Özellikle, Türklerin

Selçuklu ve Osmanlıdan önceki tarihinin

aydınlatılmasında büyük katkıları olmuştur.

BELLETEN (1937), BELGELER (1964), HÖYÜK (1991)

TTK’nin düzenli aralıklarla yayımladığı yayınlardır.

2- Türk Dil Kurumu’nun Kurulması

o Atatürk milli kimliğimizin ve kültürümüzün ancak

milli bir dil ile korunabileceğini inanıyordu.

o İnsanlarımızın eğitim ve kültür seviyelerinin

arttırılması için 1928 yılında yeni Türk harfleri

kabul edilmiş, okuma yazma bilen sayısı artmıştır.

o 1932 yılında da dilimizin güzelliğini ve zenginliğini

ortaya çıkarmak, dünya dilleri arasındaki saygınlığını

arttırmak ve yabancı dillerin etkisinden kurtarmak

amacıyla Türk Dil Kurumu kurulmuştur.

3- Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin (DTCF)

Kurulması:

Türkiye’de sosyal bilimlerin gelişmesini sağlamak

ve bu alanda nitelikli eleman yetiştirmek

amacıyla Ankara’da 1936 yılında kurulmuştur.

İsmini bizzat Atatürk koymuştur. Birçok bilim dalında

eğitim vermiştir. Özellikle arkeoloji bölümü

Anadolu’da kazılar yapmıştır. DTCF, 1945 yılında

Ankara Üniversitesine bağlanmıştır.

ATATÜRK’ÜN SOSYAL BİLİMLERİN GELİŞMESİ

İÇİN YAPTIĞI DİĞER ÇALIŞMALAR

1- 1932 yılında Halkevleri kurulmuştur. Yurdun pek

çok yerine yayılan Halkevlerinde halka okuma yazma

öğretilmiş, dilin Türkçeleştirilmesi sağlanmış, tarih bilinci

yerleştirilmiş, milli ve manevi değerler topluma

kazandırılmıştır.

2- Anadolu’nun eski dönemlerinin aydınlatılması için

arkeolojik kazılar desteklenmiştir. Bu kazılardan çıkan

eserler Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde

sergilenmektedir.

3- 1924 yılında Topkapı Sarayı müze olarak açılmıştır.

4- 1928 yılında Etnoğrafya Müzesi açılmıştır. Birçok ilde

müzeler açılmış, eski müzeler onarılmıştır. Böylece Türk

milletinin ve Anadolu’nun zengin kültürel mirasının

insanlara tanıtılması amaçlanmıştır.

5- Ayrıca cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’den Avrupa

ülkelerine farklı alanlarda öğrenim görmeleri için

öğrenciler gönderildi. Bu öğrenciler arasında Afet İnan,

Jale İnan, Burhan Toprak, Halet Çambel, Muazzez İlmiye

Çığ gibi alanında çok önemli çalışmalara yapacak

öğrenciler de vardı.

Page 7: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 6

Yurt dışında eğitim gören ve döndükten sonra

değerli çalışmalara yapan bazı bilim insanları

şöyledir:

Burhan TORPAK: Fransa’da eğitim görmüş, ülkemize

döndükten sonra İstanbul Güzel Sanatlar fakültesinde

“Türk Süsleme Sanatları” bölümünün açılmasına

öncülük etmiştir. Ayrıca değişik konularda eserler

yazmıştır.

Prof. Dr. Jale İNAN: Almanya’da devlet bursu ile

arkeoloji eğitimi görmüştür. Ülkemize döndükten sonra

yaptığı kazılarla ilkçağ Anadolu tarihinin aydınlatılmasına

büyük katkılarda bulunmuştur. Türkiye’nin ilk kadın

arkeoloğudur.

Prof. Dr. Afet İNAN: Atatürk tarafından eğitim görmesi

için İsviçre’ye gönderilmiştir. Ülkemizde döndükten

sonra Türk Tarih Kurumu’nun kuruluşunda yer aldı ve

yıllarca da başkanlığını yaptı. Atatürk ve Türk Tarihi

konularında pek çok eseri ve kitabı vardır

Prof. Dr. Muazzez İlmiye ÇIĞ: Ankara Dil ve Tarih-

Coğrafya Fakültesi’nde Sümeroloji, Hititoloji, Arkeoloji

ve Tarih bölümünden dersler alarak mezun oldu.

Arkeoloji müzesinde görev yaptı.

Page 8: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 7

DÜNYA BİR KAĞIDA NASIL SIĞAR?

Yeryüzünde oluşan olayları, bu olayların nasıl meydana

geldiğini, nerelerde dağılım gösterdiğini ve oluşturduğu

sonuçların çevresine ve insanlara etkilerini inceleyen

bilim dalına coğrafya denir.

Coğrafya başlıca iki bölüme ayrılır:

1. Genel coğrafya 2. Yerel coğrafya

1. Genel Coğrafya kendi içinde ikiye ayrılır:

a) Fiziki Coğrafya: Yeryüzü şekillerini, dünyadaki iklim

çeşitleri ve bitki örtüsü çeşitliliğini, dünyanın şekli ve

şeklinin sonuçlarını inceler.

b) Beşeri ve Ekonomik Coğrafya: Dünya üzerinde var

olan insan topluluklarını, bu insanların çevre ile

ilişkilerini, ekonomik faaliyetlerini inceleyen bir bilim

dalıdır. Kısaca insanı ve ekonomik faaliyetleri inceler.

2. Yerel Coğrafya: Dünya üzerinde herhangi bir alandaki

tüm coğrafi olayları birlikte inceler. Bu alan kimi zaman

bir ülke, kimi zaman bir bölge olabilir.

HARİTA BİLGİSİ

Harita çizilirken şu hususlara dikkat edilmelidir:

Haritayı hangi amaç doğrultusunda kullanacağımızı

belirlemeliyiz.

Bu amaç doğrultusunda bize uygun olan ölçeği

seçmeliyiz.

Haritaya uygun bir isim koymalıyız.

Yönleri düzgün biçimde kullanabilmek için, daima

kuzeyi gösterir bir yön oku kullanmalıyız.

Lejand bölümü olmalıdır.

PLAN: Plan en ayrıntılı haritalardır. Küçük alanlara ilişkin

detaylı bilgi verir. Okullar, alışveriş merkezleri, parklar

plan ile gösterilirler.

KROKİ: Bir yerin kuşbakışı görünüşünün belli bir ölçeğe

uymadan kabataslak çizimine denir. Ölçeksiz

olduklarından harita değildir. Çoğu zaman bir yerin

adresini tarif etmek için kullanılır.

Uyarı: Planlarda ve haritalarda belli bir ölçeğe göre

küçültme yapılırken krokilerde ölçek yoktur.

HARİTA ÇEŞİTLERİ

I. Kullanım Amaçlarına Göre Haritalar

Haritalar kullanım amaçlarına göre iki bölüme ayrılırlar.

A) GENEL HARİTALAR

Toplumun her kesimi tarafından kullanılan haritalardır.

Topografya haritaları, atlas haritaları, duvar haritaları,

ansiklopedik haritalar, şehir haritaları ve turist haritaları

bu gruba girer.

1- Fiziki Haritalar:

Yer şekillerini (dağ, ova, plato, vadi vb.) gösteren

haritalardır.

2- Siyasi ve İdari Haritalar:

Kıtaların, ülkelerin sınırlarını gösteren haritalar siyasi

haritalardır. Ülke içindeki il, ilçe, kasaba ve köy gibi idari

birimler arasındaki sınırları gösteren haritalara da idari

haritalar denir.

3- Beşeri ve Ekonomik Haritalar:

Nüfus miktarını, dağılışını, yoğunluklarını, göçleri,

insanların milliyetlerini, dinlerini, dillerini, kültürlerine ait

özelliklerin dağılışını gösteren haritalara beşeri haritalar

denir. İnsanların ekonomik faaliyetlerini ve bu ekonomik

faaliyetlerin gerçekleşmesi için gerekli olan mal ve

hizmetlerin dağılışını gösteren haritalara ekonomik

haritalar denir.

B) ÖZEL HARİTALAR

Bu tür haritalar herhangi bir konuyu detaylarıyla

gösteren, dolayısıyla uzmanlaşma isteyen haritalardır.

Belirli bir alanda uzmanlaşmış kişi ya da kuruluşların özel

amaçları için hazırlanmış jeoloji, meteoroloji, toprak, bitki

örtüsü gibi haritaları kapsar.

Dünyanın tamamının ya da belli bir kısmının

kuşbakışı olarak ve belirlenmiş bir ölçek oranında

küçültülerek bir düzleme aktarılmış haline harita

denir.

LEJAND: Haritalarda kullanılan sembol ve işaretlerin

ne anlama geldiğini gösteren tablodur.

Bir çizimin harita sayılabilmesi için;

Kuşbakışı çizilmiş olması,

Belli bir ölçeğinin olması,

Düzleme aktarılmış olması gerekmektedir.

SOSYAL BİLGİLER 6

ÜNİTE 2 – YERYÜZÜNDE YAŞAM

Page 9: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 8

II. Ölçeklerine Göre Haritalar

A) BÜYÜK ÖLÇEKLİ HARİTALAR

Büyük ölçekli haritalarda, yeryüzü şekilleri daha az

küçültülerek düzleme aktarıldıklarından daha fazla ayrıntı

gösterirler.

1- Plan: Ölçekleri 1/20.000'e kadar olan haritalardır.

Planların ayrıntı gösterme gücü daha fazladır.

2- Topografya haritaları:

Ölçekleri 1/20.000 ile 1/200.000 arasında olan

haritalardır.

B) ORTA ÖLÇEKLİ HARİTALAR

1/200.000 ile 1/500.000 arasında değişen haritalardır.

Duvar haritaları orta ölçekli haritalardır.

C) KÜÇÜK ÖLÇEKLİ HARİTALAR

Ölçekleri 1/500.000'den daha küçük olan haritalardır.

Atlaslar küçük ölçekli haritalardır.

Büyük ve Küçük ölçekli haritalar arasındaki fark

Büyük Ölçekli Haritalar Küçük Ölçekli Haritalar

Paydası küçüktür. Paydası büyüktür.

Küçültme oranı azdır. Küçültme oranı fazladır.

Ayrıntısı fazladır. Ayrıntısı azdır.

Hata oranı azdır. Hata oranı fazladır.

Daha küçük alanları gösterir. Daha geniş alanları

gösterir.

Aynı alan çizildiğinde harita

alanı daha büyük olur.

Aynı alan çizildiğinde

harita alanı daha küçük

olur.

ÖLÇEK

Kesir Ölçek

o Haritalarda uygulanan küçültme oranın kesirle

ifade edildiği ölçeklerdir.

o Kesir ölçekte pay daima 1 ile gösterilir.

o 1/100 000, 1/2 000 000 gibi paydadaki sayı, çizimin

ne kadar küçültüldüğünü ifade eder.

Çizgi Ölçek

Küçültme oranının çizgi şeklinde gösterildiği

ölçeklerdir. Eşit aralıklara bölünmüş olan çizgi

üzerinde, aralıkların gerçekte ne kadar uzaklığa eşit

olduğu belirtilir.

20 0 20 40 60 80 km

1cm

Yukarıda verilen ölçekte, haritadaki 1 cm'lik uzunluk,

arazide 2 000 000 cm'yi yani 20 km'yi göstermektedir.

Haritalarda genellikle çizgi ve kesir ölçek birlikte

kullanılır. Çizgi ölçek, kesir ölçeğe göre daha

kullanışlıdır. Bunun nedeni harita, fotoğraf veya

fotokopi ile küçültülüp büyütülse de çizgi ölçeğin

gösterdiği uzunlukların değişmemesidir. Çünkü bu

işlem sırasında çizgi ölçek de aynı oranda

küçültülmüş veya büyütülmüş olur.

ÖLÇEKLERİN DÖNÜŞÜMÜ

Kesir Ölçeğin Çizgi Ölçeğe Çevrilmesi

Kesir ölçeğin çizgi ölçeğe çevrilmesi için haritadaki 1

cm'nin gerçekte kaç km'yi gösterdiğinin bulunması

gerekir.

Örnek:

1/2 000 000 kesir ölçeğinin çizgi ölçek olarak ifadesi

nedir?

Çözüm:

1

2.000.000

HUÖ

GU

Haritadaki 1 cm gerçekte 2 000 000 cm'ye yani 20 km'ye

eşittir.

Buna göre, 1 cm'nin 20 km olarak gösterildiği çizgi ölçek

hazırlanır.

20 0 20 40 60 80 km

1cm

Haritadaki küçültme oranına ölçek denir. Ölçek, harita

uzunluğu ile gerçek uzunluğun birbirine oranıdır. Bir

haritanın ölçeği iki şekilde gösterilir.

o Kesir ölçeklerde, ölçek ile ölçek paydası arasında

ters orantı vardır. Ölçeğin paydası büyüdükçe

ölçek küçülür, ölçek paydası küçüldükçe ölçek

büyür.

Page 10: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 9

Çizgi Ölçeğin Kesir Ölçeğe Çevrilmesi

Çizgi ölçeğin boyu haritadaki uzunluğu verir. Çizgi ölçek

üzerindeki tüm bölümlerin toplamı gerçekteki uzunluğu

ifade eder.

ÇizgiÖlçeğinHaritaUzunluğuÖlçek

ÇizgiÖlçeğinGerçekUzunluğu

10 0 10 20 30 40 km

ÖRNEK: Yukarıdaki çizgi ölçeğin harita uzunluğu 5

cm'dir.

Buna göre, kesir ölçek olarak değeri nedir?

Çözüm:

Gerçek uzunluk kilometreli olan uzunluktur. Buna göre

10 + 40 = 50 km

10 0 10 20 30 40 km

Haritadaki uzunluk cm’li olan uzunluktur. Bu da 5 cm

olduğuna göre

H.U. = 5 cm

G.U. = 50 km

Ölçek = ?

5 5 1

50 5.000.000 1.000.000

HU cm cmÖlçek

GU km

ÖLÇEK HESAPLAMALARI

o Harita üzerinden, haritadaki uzunluk, gerçek

uzunluk ve ölçek hesaplamaları yapılabilir.

o Uzunluk hesaplarını hatasız yapabilmek için uzunluk

ölçüsü birimlerini bilmek gerekir. Uzunluk ölçüleri

10'ar 10'ar büyür, 10'ar 10'ar küçülürler.

Metrenin alt ve üst katları:

Uzunluk hesaplamalarında;

Gerçek uzunluk

Harita uzunluğu

Harita ölçeği hesaplanır.

1- Gerçek uzunluk= Harita uzunluğu x Harita ölçeğinin

paydası → GU = HU x HÖ

2- GerçekUzunluk

HaritaUzunluğuHaritaÖlçeğininPaydası

→ GU

HUHÖP

3- HaritaUzunluğu

HaritaÖlçeğininPaydasıGerçekUzunluk

→ HU

HÖPGU

NOT: Formülleri pratik olarak öğrenebilmek için üçgen

tabloyu kullanabiliriz.

NOT: Kilometre cinsinden bir değer istendiğinde beş (5)

sıfır silinir. Santimetre cinsinden istendiğinde beş (5) sıfır

eklenir.

NOT: Cm km’ye çevrilirken 5 sıfır silinir. Km cm’ye

çevrilirken 5 sıfır eklenir.

Page 11: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 10

COĞRAFİ KONUM

Bir yerin Dünya üzerinde bulunduğu konuma coğrafi

konum denir. Coğrafi konum, matematik ve özel konum

olarak ikiye ayrılır.

1- MATEMATİK KONUM

Dünya üzerindeki bir yerin başlangıç paraleline (Ekvator)

ve başlangıç meridyenine (Greenwich) göre olan

konumuna matematik konum denir.

Paralellerin Özellikleri

Başlangıç paraleli (0°) ve en büyük paralel dairesi

Ekvator'dur.

Ekvator'un kuzeyindeki paralellere kuzey paralelleri,

güneyindekilere ise güney paralelleri denir.

Paraleller, Ekvator'dan kutuplara doğru birer derece

aralıklarla çizilir.

90 tane Kuzey Yarım Küre'de, 90 tane Güney Yarım

Küre'de olmak üzere toplam 180 tane paralel

dairesi vardır.

Dünya'nın şeklinden dolayı Ekvator'dan kutuplara

doğru gidildikçe paralellerin boyları kısalır ve

kutuplarda nokta şeklini alır.

Birbirini takip eden (ardışık) iki paralel arasındaki

uzaklık her yerde eşittir ve yaklaşık 111 km'dir.

Bazı paralel dairelerinin özel isimleri vardır.

0° paraleli Ekvator

23°27' kuzey paraleli Yengeç Dönencesi

23°27' güney paraleli Oğlak Dönencesi

66°33' kuzey paraleli Kuzey Kutup Dairesi

66°33' güney paraleli Güney Kutup Dairesi

90° kuzey paraleli Kuzey Kutup Noktası

90° güney paraleli Güney Kutup Noktası

Meridyen ve Özellikleri

Bir kutup noktasından diğer kutup noktasına uzanan,

Ekvator ve paralelleri dik olarak kesen yarım

çemberlere meridyen denir.

Meridyenler, 360° olan Ekvator çemberinin birer

derecelik aralıklara ayrılmasıyla oluşturulmuştur.

Başlangıç meridyeni (0°), İngiltere'ni başkenti

Londra yakınlarındaki Greenwich Gözlem Evi'nden

geçer.

Başlangıç meridyeninin doğusunda kalan

meridyenlere doğu meridyenleri, batısında kalan

meridyenlere batı meridyenleri denir.

180 tane doğuda, 180 tane batıda olma üzere

toplam 360 tane meridyen yayı vardır.

Dünya'nın şeklinden dolayı tüm meridyenler kutup

noktalarında birleşirler ve birbirlerini kesmezler.

Buna bağlı olarak tüm meridyenleri uzunlukları

aynıdır.

İki meridyen arasındaki uzaklık, sadece Ekvator

üzerinde 111 km'dir. Bu uzaklık, Dünyanın

şeklinden dolayı kutuplara gidildikçe azalır ve

kutup noktalarında sıfır olur.

İki meridyen arasındaki zaman farkı 4 dakikadır.

Ekvator'dan kutuplara doğru gidildikçe meridyenler

arasındaki uzaklık azaldığı hâlde zaman farkı

değişmez.

Aynı meridyen üzerinde bulunan tüm noktalarda

yerel saat aynıdır. Çünkü aynı meridyen üzerindeki

bütün noktalar Güneş'in karşısında aynı anda

geçerler.

Meridyenler, Dünya üzerindeki herhangi bir yerin

matematik konumunun belirlenmesinde yardımcı

olur. Ayrıca meridyenler yardımıyla; Dünya üzerinde

iki yer arasındaki yerel saat farkı da bulunabilir.

Ekvator: Kutup noktalarından eşit uzaklıkta olan ve

Dünyayı iki eşit parçaya ayıran daireye Ekvator

denir.

Paralel: Ekvatoru teğet (paralel) geçtiği varsayılan

hayali çizgilere paralel denir.

Ekvator; yıl boyunca gece ile gündüz eşit-

liğinin yaşandığı, çizgisel hızın en fazla, yer

çekiminin en az olduğu paralel dairesidir.

Page 12: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 11

TÜRKİYE'NİN MATEMATİK KONUMUNUN

SONUÇLARI

Kuzey Yarımkürenin Orta Kuşağı'nda yer alır.

Başlangıç Meridyeninin (Greenvvich) doğusundadır.

En kuzeyi (42° Kuzey) ile en güneyi (36° Kuzey)

arasındaki kuş uçuşu uzaklık, yaklaşık 666 km'dir

(42° - 36°=6° 6x111 =666 km).

En doğusu (45° Doğu) ile en batısı (26° Doğu)

arasında, 76 dakikalık zaman farkı vardır (45°-

26°= 19° 19x4'=76').

Orta Kuşakta yer aldığı için yıl içinde dört mevsimi

belirgin olarak yaşar.

Kuzeyden esen rüzgârlar hava sıcaklığını düşürürken,

güneyden esen rüzgarlar ise hava sıcaklığını arttırır.

2- ÖZEL KONUM

Dünya üzerinde bir yerin veya bir ülkenin

kıtalara, okyanuslara, denizlere, işlek ticaret yollarına,

boğazlara, kanallara, ekonomik ve siyasi teşkilatlara,

komşularına göre konumu ile yer şekilleri ve yükselti

özellikleri o yerin özel konumunu belirler.

TÜRKİYE'NİN ÖZEL KONUMUNUN

SONUÇLARI

Üç kıtanın (Asya, Avrupa, Afrika) birbirine en yakın

olduğu yerde bulunur.

Üç tarafı denizlerle (Karadeniz, Ege Denizi, Akdeniz)

çevrili bir yarımadadır. Marmara Denizi'ne sahiptir.

Önemli ticaret yollarına ve boğazlara sahiptir

(İstanbul ve Çanakkale Boğazları). Bu durum

Türkiye'nin jeopolitik önemini artırmıştır.

Gelişmiş Avrupa ülkeleri ile zengin petrol yataklarına

sahip Orta Doğu ülkeleri arasında yer alır.

Ortalama yükseltisi fazladır (1132 m).

Batıdan doğuya doğru gidildikçe yükselti artar.

Dağlar genelde doğu-batı yönünde uzanır.

Sıcaklık ortalamaları batıdan doğuya gidildikçe

azalır.

Yer şekillerinin çeşitli olması, farklı iklim

tiplerinin görülmesine neden olur.

Yüzyıllar boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği

yapması nedeniyle, tarihsel ve kültürel bakımdan çok

zengindir.

DÜNYANIN ŞEKLİ: Dünya’nın kutuplardan basık

Ekvatordan şişkin kendine özgü şekline geoid denir.

DÜNYANIN HAREKETLERİ VE SONUÇLARI

Dünyanın 2 türlü hareketi vardır.

1-Dünyanın Günlük Hareketi: Dünya kendi ekseni

etrafında batıdan doğuya doğru 24 saatte döner. Buna 1

gün, harekete ise günlük hareket denir.

Dünyanın Günlük Hareketinin Sonuçları

Gece ve gündüz oluşur.

Gün içinde güneş ışınlarının yere düşme açısı değişir

ve buna bağlı olarak gün içinde; sıcaklıklar değişir,

Doğudaki bir yerde güneş batıdaki bir yere göre

erken doğar ve erken batar.

Doğu ve batı yönleri belirlenir.

Yerel saat farkları oluşur.

2-Dünyanın Yıllık Hareketi: Dünya, güneş çevresindeki

dönüşünü 365 gün 6 saatte tamamlar. Buna 1 yıl,

harekete ise yıllık hareket denir.

Dünyanın Yıllık Hareketinin Sonuçları

Mevsimler oluşur.

Güneş ışınlarının bir yere geliş açısı yıl boyunca

değişir. Bunun sonucunda; sıcaklık yıl içinde değişir.

Page 13: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 12

Yıl içinde gece ile gündüz süreleri değişir.

Dönence: Güneş ışınlarının yeryüzüne dik açıyla geldiği

en son sınırdır. 23 derece 27 dakika kuzey ve güney

enlemlerinden geçer. Kuzey yarımküredekine yengeç

dönencesi, güney yarımküredekine oğlak dönencesi adı

verilir.

Kutup Dairesi: 24 saatlik zaman dilimi içerisinde gece ve

gündüz durumlarının yaşandığı en son sınırdır. 66 derece

33 dakika güney enlemlerinden geçer.

KITALAR ve OKYANUSLAR

o Dünya yüzeyinin % 71’i Okyanus ve denizlerle, %29’u

karalarla kaplıdır.)

o Kıta: Kendine bağlı olan adalarla, etrafı denizlerle ve

okyanuslarla çevrili olan büyük kara parçalarına

denir.

o 7 tane kıta vardır: Asya, Avrupa, Afrika Kuzey

Amerika, Güney Amerika, Antarktika,

Okyanusya(Avustralya)

o Okyanus: Kıtalar arasındaki büyük çukurlarda kalan

geniş ve derin su kütlelerine denir.

o Okyanuslar büyükten küçüğe; Büyük Okyanus

(Pasifik Okyanusu), Atlas Okyanusu ve Hint

Okyanusudur

NOT: Kuzey yarımkürede karalar güney

yarımküredekilerden daha fazladır. Bu nedenle Kuzey

yarımküre güney yarımküreye göre 1-2 derece daha

sıcaktır.

ZAMAN ( YEREL SAAT ) PROBLEMLERİ

1-Öncelikle iki nokta arasındaki meridyen farkı bulunur

ve ardışık iki meridyen arası zaman farkı olan 4 dakika ile

çarpılır. Böylece yerel saat farkı bulunmuş olur.

2-Dünya batıdan doğuya doğru döndüğü için;

Doğuda yerel saat batıya göre ileri, Batıda yerel saat

doğuya göre geridir.

Buna göre;

Batıdaki bir noktanın yerel saati verilip, doğudaki bir

noktanın yerel saati isteniyorsa; doğuda yerel saat

ileri olacağından aradaki yerel saat farkı toplanır.

Doğudaki bir noktanın yerel saati verilip, batıdaki bir

noktanın yerel saati isteniyorsa; batıda yerel saat geri

olacağından aradaki yerel saat farkı çıkarılır.

FARKLI YAŞAM ŞEKİLLERİ VE İKLİM

İKLİM: Belli bir yerde görülen ( sıcaklık, nem, yağış,

basınç, rüzgâr ve bulutluluk gibi ) hava olaylarının uzun

yıllar boyunca gösterdikleri ortalama duruma iklim

denir.

İklimi inceleyen bilim dalına Klimatoloji denir.

Sıcaklık, rüzgâr ve yağış gibi hava olaylarının bir

yerde gösterdiği kısa süreli değişime de hava

durumu denir.

Hava durumunu inceleyen bilim dalına meteoroloji

denir.

Adana’da kışlar ılık ve yağmur yağışlıdır. ifadesi iklim

belirtir.

Adana’da dolu yağışı görüldü. ifadesi hava durumu

belirtir.

İKLİM KUŞAKLARI

o Sıcak kuşak ve ılıman kuşak, Kuzey Yarım Küre'de,

Güney Yarım Küre'ye göre daha geniş alan kaplar.

Bunun sebebi Kuzey Yarım Küre'de karaların

oranının daha fazla olmasıdır.

o Denizler karalara göre az ısınırlar. Oysa karalar çok

ısınırlar. Bu durum Kuzey Yarım Küre'de sıcak ve

ılıman kuşağın daha geniş alan kaplamasına neden

olmaktadır. Yine bu durumun sonucu olarak Kuzey

Yarım Küre Güney Yarım Küre'ye göre 2 °C daha

sıcak olmaktadır.

Page 14: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 13

Sıcaklık İklim Kuşakları

İklim tiplerini üç bölümde inceleyebiliriz:

A) Sıcak iklimler

B) Ilıman iklimler

C) Soğuk iklimler

A) SICAK İKLİMLER

1- Ekvatoral İklim:

Bu iklim tipi günlük ve yıllık sıcaklık farklılıklarının

en az olduğu iklimdir.

Amazon ve Kongo havzaları, Malezya, Filipinler ve

Papua Yeni Gine'de görülmektedir.

Ormanların çok gür olması nedeniyle çok sayıda

maymun ve kuş türü yaşar. .

Yıl boyunca yüksek sıcaklık ve bol yağış nedeniyle

bütün yıl yeşil kalan 40-50 m uzunluğundaki ağaçlardan

oluşan tropikal yağmur ormanları doğal bitki

örtüsüdür.

Kahve, kakao, kauçuk, ananas, şeker kamışı, soya

fasulyesi, turunçgiller, Hindistan cevizi, mısır ve pirinç

yetiştirilir.

2- Muson İklimi:

Bu iklim tipinde yaz mevsimi yağışlı, kış mevsimi

kurak geçmektedir.

Sıcaklık ortalamaları 10 °C'nin altına hiç

düşmemektedir.

Genellikle Güney, Güneydoğu Asya ve Doğu

Asya'da etkilidir.

Yağışsız dönemde yaprağını döken ormanlar doğal

bitki örtüsünü oluşturur.

Pirinç, çay, kahve, pamuk, muz, ananas,

turunçgiller, zeytin önemli tarım ürünleridir.

3- Tropikal İklim (Savan)

İsmini sıcak iklimlerde yetişen çayırlardan almaktadır.

Sıcaklıklar bütün mevsimlere yayılır.

Sıcak bir günde yağış görülebilmektedir.

Sudan platosu, Doğu, Güney ve Merkez Afrika'da

sıklıkla görülmektedir.

4- Çöl İklimi:

Bu iklim tipinde sıcaklıklar oldukça yüksek,

yağışlar ise son derece azdır.

Arabistan yarımadası. Büyük Sahra Çölü,

Avustralya'nın iç kısımları, Kızılkum, Karakum ve

Taklamakan Çölleri bu iklimin görüldüğü yerlerdir.

Bitki örtüsü bakımından oldukça fakirdir. Çoğunlukla

dikenli çalılar ve kaktüsler görülür.

Çöl ikliminin simgesi hurmadır. Yeraltı suyunun

yüzeye çıktığı yerler olan vahalarda sulama ile pamuk,

yer fıstığı, tahıl ve üzüm yetiştirilir. Koyun ve deve en çok

B) ILIMAN İKLİMLER

1- Okyanus İklimi:

Genellikle karaların batı kıyılarında hüküm süren

bu iklim tipinde yazlar serin, kışlar ise ılık geçmektedir.

Bitki örtüsü ormanlardır.

Görüldüğü yerler: Şili'nin güney kıyıları. Batı Avrupa

ve Yeni Zelanda vb.

2- Akdeniz İklimi:

Ülkemizde de görülen bir iklim tipidir.

Yazlar sıcak ve kurak kışlar ılık ve yağışlı

geçmektedir.

Bitki örtüsü makilerdir.

Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerin büyük çoğunluğu ile

Orta Şili ve California kıyılarında görülmektedir.

Buğday, arpa, zeytin, turunçgiller, üzüm, pamuk,

şekerpancarı yetiştirilir.

3- Karasal İklim:

Yazlar sıcak, kışlar ise çok soğuk ve kar yağışlı

geçer.

Denizden uzak karaların iç kesimlerinde

görülmektedir.

Yıllık sıcaklık farklılıkları oldukça fazladır. Bitki

örtüsü bozkır (step) dır.

Buğday, arpa, çavdar, yulaf, mısır, patates, çeşitli

baklagiller, üzüm, elma, armut, şekerpancarı, keten ve

tütün yetiştirilen başlıca ürünlerdir.

Karasal iklimin görüldüğü alanlarda küçükbaş

hayvancılık yapılır. Koyun en çok yetiştirilen küçükbaş

hayvandır.

C) SOĞUK İKLİMLER

1- Tundra iklimi:

Sıcaklıklar son derece düşüktür. Yılın büyük bir

bölümü soğuk geçer. Yazlar kısa ve serin, kışlar ise

uzun ve serttir.

Bitki örtüsü bataklıklarda bodur çalı, çayır ve

yosunlardan oluşan tundradır.

Page 15: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 14

Sibirya'nın kuzeyi, Grönland kıyıları ve Kanada'nın

kuzeyi görüldüğü yerlerdir.

Tundra ikliminin görüldüğü yerlerde ren geyiği, misk

öküzü ve bizon gibi hayvanlar görülür.

2- Kutup İklimi:

İklim tipleri içerisinde en soğuk olanıdır. Yılın

büyük kısmında güneş ışınları görülmez. Hakim bir bitki

örtüsü yoktur.

Görüldüğü yerlere Antarktika, Grönland'ın iç

kesimleri ve kuzey kutbunu örnek verebiliriz.

TÜRKİYE’DE SICAKLIK DAĞILIŞINI ETKİLEYEN

FAKTÖRLER

1.ENLEMİN ETKİSİ: Dünya’nın şeklinden dolayı,

kutuplara gidildikçe güneş ışınlarının düşme açısı

küçülür, atmosferde aldıkları yol uzar. Bu nedenle

kutuplara gidildikçe sıcaklık azalır, ekvatora

yaklaşıldıkça sıcaklık artar. Buna enlem etkisi denir.

Türkiye’nin güneyi ekvatora yakın olduğu için daha

sıcaktır. Kuzeye gidildikçe sıcaklık azalır.

2.RÜZGÂRLAR: Türkiye’de kuzeyden esen rüzgarlar

soğuk, güneyden esen rüzgarlar ılıktır. Bu durum,

ülkemizin kuzey yarımkürede yer aldığını gösterir.

3.YÜKSELTİ: Türkiye’de sıcaklıklar yükseltinin etkisiyle

batıdan doğuya gidildikçe azalır. Çünkü doğuya

gidildikçe yükselti artar.

4.DENİZELLİK-KARASALLIK: Türkiye’de kıyılar iç

kesimlerden daha sıcaktır. Kıyılarda denizler ılıtıcı etki

yapar.

5.BAKI: Güneş gören yerlerin gölgelere göre daha sıcak

olmasıdır. Türkiye’de güney bölgeler bakının etkisiyle

daha sıcaktır.

6.DAĞLARIN UZANIŞ YÖNÜ: Karadeniz ve Akdeniz’de

dağlar kıyıya paralel uzandığı için denizin ılıtıcı etkisi iç

kesimlere girmez. Ege Bölgesinde dağlar kıyıya dik

uzandığı için ılımanlaştırıcı etki iç kesimlere girer.

TÜRKİYE’DE GÖRÜLEN İKLİMLER

Türkiye’de farklı iklimlerin görülmesinin nedenleri:

Üç tarafı denizle çevrili olması

Yükseltisinin fazla olması

Ilıman (orta)kuşakta yer alması

Yer şekillerinin çeşitlilik göstermesi

1.KARASAL İKLİM

Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar

yağışlıdır. Sıcaklık kışın 0 derecenin altına düşer.

İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu

bölgeleri ile Marmara Bölgesinin denizden uzak iç

kesimlerinde görülür.

Bitki örtüsü bozkır(step)dır. Bozkır ilkbahar

yağışlarıyla yeşeren yaz sıcaklığı ile kuruyan ve sararan

kısa boylu ot topluluğudur.

Buğday, şeker pancarı, arpa, çavdar, mercimek

gibi ürünler yetiştirilir.

En çok yağış ilkbaharda düşer.

Konveksiyonel (Yükselim) yağışlar görülür.

İlkbaharda ısınan hava yükselir. Yükselen hava soğur ve

içindeki nem yağmura dönüşür. İç Anadolu Bölgesi’nde

ilkbahar aylarında yaygın olarak görülür. Halk arasında

Kırkikindi yağmurları olarak bilinir.

2. KARADENİZ İKLİMİ

Her mevsimi yağışlı olup, yazları serin, kışları ise

ılıktır.

En fazla yağışı sonbahar aylarında almaktadır.

Karadeniz Bölgesi’nin kıyı kesimleri ile Marmara

Bölgesi’nin Karadeniz kıyılarında etkilidir.

Bitki örtüsü ormandır. Evler ahşaptan yapılır.

Çay, kivi, fındık, mısır yetiştirilir.

Yamaç yağışları (Orografik) görülür.

3.AKDENİZ İKLİMİ

Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise ılık ve yağışlıdır.

Evler taştan yapılır.

Page 16: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 15

Bu iklim Akdeniz ve Ege bölgesinin kıyı kesimleri

ile güney Marmara Bölümü’nde etkilidir.

Yağış en çok kışın düşer. Kıyı kuşağında kar yağışı

ve don olayları nadiren görülür.

Doğal bitki örtüsü makidir. Makiler, her mevsim

yeşilliğini koruyan, kışın yapraklarını dökmeyen, kısa

boylu (1-2 m.) ağaç ve çalılıklardan oluşur. Mersin,

keçiboynuzu, sakız, zakkum, zeytin, erguvan ve defne

maki bitki örtüsüne örnek olarak gösterilebilir.

Turunçgiller, muz, zeytin, pamuk yetiştirilir.

Cephe yağışları etkilidir. Denizden gelen sıcak hava

ile karadaki soğuk havanın karşılaşması ile kışın yağışlar

olmaktadır.

Marmara Bölgesinde üç iklimin görülmesi tarım

ürünü çeşidini arttırmıştır.

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE YERLEŞME

TARİH: Geçmişte yaşamış insan topluluklarının

yaşamlarını belgelere dayanarak neden-sonuç ilişkisi

içerisinde inceleyen bilim dalıdır. Tarihi incelerken

geçmişi daha kolay algılayabilmek için dönemlere

ayırıyoruz.

YÜZYIL (Asır): Yüz yıllık zaman dilimine denir.

MİLAT: Başlangıç anlamına gelir. Hz. İsa'nın doğumunu

da ifade eder. Takvimde 0 olarak kabul edilir.

Bir tarihin hangi yüzyıla ait olduğunu bulmak için;

son iki basamağı silinir ve kalan sayıya 1 (bir) ilave

edilir.

Örnek: 1998 = 1998 geriye 19 kalır. 19+1= 20. yüzyıl

olarak buluruz.

Örnek: 657= 657 geriye 6 kalır. 6+1 = 7. yüzyıl

Kısaca 4 basamaklı tarihlerde ilk 2 basamağa, 3

basamaklı tarihlerde ilk basamağa 1 ilave edilir.

ÇAĞ: Benzer sosyal ve siyasal olayların yaşandığı

dönemlere denir.

Yazının bulunmasından önceki çağlara tarih öncesi

çağlar (devirler), yazının icadından sonraki çağlara

ise tarih çağları denir.

Tarihi dönemler 2’ye ayrılır.

A) Tarih Öncesi Devirler(Çağlar): Yazının olmadığı

dönemlerdir. Kullanılan araç gereçlere göre bölümlere

ayrılır.

Taş Devri: 1- Kabataş Devri 2- Yontma Taş Devri

3-Cilalıtaş Devri

Maden Devri: 1-Bakır Devri 2-Tunç Devri 3-Demir Devri

Kabataş Devri: En uzun devirdir. Hakkında kesin bilgiler

yoktur.

Yontma Taş Devri: Yontma taş devrinde insanlar,

havalar soğuk olduğundan ve yırtıcı hayvanlardan

korunmak için mağara ve ağaç kovuklarında yaşarlardı.

Avcılık ve toplayıcılık yaparlardı. Üretim olmadığı

için bu döneme tüketici hayat denilmektedir.

Yontma Taş Devri'ne ait kalıntılar, Antalya

yakınlarındaki Karain, Beldibi ve Belbaşı

mağaralarında bulunmuştur.

Cilalı Taş Devri

Hayvanlar evcilleştirilmiş ve hayvanlardan da

yararlanılmaya başlamıştır. Tarım yapabilmek için düz,

verimli toprak ve su kaynakları olan yerleri seçtiler.

Tarlaya yakın olması içinde bölgedeki malzemelerden ev

yaptılar.

İnsanlar belirli yerlere yerleşmeye başladığı için

nüfus artmış, önce köyler sonrada şehirler oluşmaya

başlamıştır.

Güvenlik amacı ile evler birleşik yapılmaya başlanmış

ve girişleri çatıdan yapılmıştır. Yine güvenlik için

şehirlerin etrafı surlarla çevrilmiştir.

Konya yakınlarındaki Çatalhöyük bu yerleşme

türüne güzel bir örnektir.

Cilalı Taş Devri'ne ait kalıntılar Diyarbakır'da

(Çayönü) ve Konya'da (Çatalhöyük) bulunmuştur.

MADEN DEVRİ

Kullanılan madenlere göre sırasıyla bakır, tunç ve demir

olarak üçe ayrılır.

Maden devrine ait kalıntılar, Yozgat (Alişar),

Çorum (Alacahöyük), Çanakkale (Truva), Kayseri

(Kültepe), Burdur (Hacılar Höyüğü) ve Van (Tilkitepe)'da

bulunmuştur.

Bu devirde insanlar üretici hayata geçmiş ve

tarım yapmaya başlamış ve yerleşik hayata

geçmişlerdir.

En önemli buluşları ateşi bulmalarıdır.

Page 17: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 16

YERLEŞMEDE ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER

Geçmişte:

İklim şartlarının uygunluğu

Su kaynakları

Verimli tarım alanları

Madenler (Yer altı kaynakları)

Güvenlik ( korunaklı Alanlar )

Ticaret ve göç yollarına yakın olma

Günümüzde:

Sanayi Bölgeleri

Ulaşım olanakları

Eğitim ve Sağlık hizmetleri

Ticaret, Turizm ve İş Olanakları

Tarım, İklim ve Yer şekilleri

Anadolu daha ilk çağlardan itibaren insanlar için

tercih edilen bir yer olmuştur. Bunun nedenleri;

B) Tarihi Devirler (Çağlar): Yazının icadıyla başlar. Tüm

insanlığı etkileyen evrensel olaylara göre bölümlere

ayrılmıştır.

1- İlk Çağ (MÖ 3200-MS 375) :M.Ö. 3200 yılında

Sümerlerin yazıyı icat etmesi ile başlayıp M.S. 375

yılındaki Kavimler Göçüne kadar süren dönemdir.

2- Orta Çağ (375-1453) :Kavimler Göçü ile başlayıp,

İstanbul’un fethine kadar süren dönemdir.

3- Yeni Çağ (1453-1789): İstanbul'un fethinden, Fransız

İhtilali’ne kadar süren dönemdir.

4-Yakın Çağ (1789-?): Fransız İhtilali'nden günümüze

kadar süren dönemdir.

UYGARLIKLARIN BEŞİĞİ

MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI

Bu bölgede Sümerler Akadlar Babiller Elamlar Asurlar

kurulmuştur.

SÜMERLER

Mezopotamya Uygarlığının kurucusu Sümerler’dir.

Dünyanın bilinen ilk uygarlığıdır.

Şehir devletleri halinde yaşamışlardır. Ur, Uruk,

Eridu, Lagaş gibi şehir devletleri kurmuşlardır.

Şehir devletlerini yöneten kişilere Patesi adını

vermişlerdir.

Sümerlerde çok tanrılı din hâkimdi.

Bölgede sulama kanalları açarak ve bataklıkları

kurutarak tarım yapabilecek araziler elde etmişlerdir.

Yazıyı kil tabletler üzerine yazmışlar ve şekiller çiviye

benzediği için çivi yazısı olarak adlandırmışlardır.

Bilgi birikimi ve aktarımı kolaylaşmıştır.

Sümerlerin kullandığı yazı, Asurlu tüccarlar

tarafından Anadolu’ya getirilmiş, böylece

Anadolu tarihi çağlara girmiştir.

Yaratılış ve Gılgamış (Gılgameş) destanları

Sümerlere ait önemli destanlardır.

Dört işlemi kullanmışlar, sayıları bulmuşlar ve

çemberi 360 dereceye bölmüşlerdir.

Sümerler matematik ve astronomide ileri

gitmişler ay takvimini yapmışlardır, güneş

sistemini incelemişlerdir.

BABİLLER

o Babil krallığı Amurrular tarafından Babil merkez

olarak kurulmuştur.

o Merkeziyetçi bir krallıkla yönetilmişlerdir.

o Güneş saatini, Ay ve Güneş tutulmasının devirli

olduğunu buldular.

Tarihte, Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki

bölgeye Mezopotamya denir.

Şehirlerini Ziggurat adını verdikleri tapınakların

çevresinde kurmuşlardır. Zigguratlar çeşitli amaçlar

içi kullanılmıştır: Alt katlar depo ve pazar yeri, orta

katlar dini ibadet ve eğitim, üst katlar gözlem evi

(rasathane) Bu durum astronomi yani gökbilimin

gelişmesini sağlamıştır.

Sümerler yazıyı icat eden ve kullanan ilk

uygarlıktır. Böylece tarihi çağları başlatmışlardır.

Tarihte bilinen ilk yazılı kanunlar Sümerler

tarafından yapılmıştır. ( Urgakina Kanunları )

Sümerlerin bir başka önemli buluşu da tekerlektir.

o En güçlü hükümdarları olan Hammurabi’nin

hazırladığı Hammurabi Kanunları ile ünlüdür.

o Önemli eserleri dünyanın yedi harikasından biri

olan Babil’in Asma Bahçeleri ve Babil Kulesi’dir.

o Tarihte ilk anayasayı hazırladılar. Bu anayasa

Hammurabi tarafından hazırlanmış ve kısasa kısas

esasına dayanıyordu.

Page 18: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 17

ASURLULAR

Başkentleri Ninova’dır.

Asurlu tüccarlar Kayseri’deki Kültepe ile ticaret

yapmışlardır. Kültepe’deki kazılarda Sümer Çivi yazısı ile

yazılmış tabletler bulunmuştur.

Dünyadaki ilk kütüphaneyi başkent Ninova’da

yaptılar ve arşivcilik faaliyetlerini başlattılar.

Çömlekçi çarkını kullanan Asurlular bu sayede hızlı

ve seri kap kacak üretebiliyorlardı.

Ticaretle uğraşmışlar ve Anadolu’da karum adı

verilen ticaret kolonileri kurmuşlardır.

İLK ÇAĞ ANADOLU UYGARLIKLARI (MEDENİYETLERİ)

HİTİTLER ( ETİLER ) MÖ 1200-MÖ 200

M.Ö. 1700'lerde Kızılırmak yayı içerisinde

kurulmuşlardır.

Devleti krallar yönetirdi. Pankuş adı verilen meclis

ise krala yardımcı olmaktaydı. Gerektiğinde bu meclis

kralın işlerini denetlerdi.

Tavananna adlı kraliçelerde yönetimde etkiliydi.

Medeni hukuk gelişmiştir.

Ekonomileri tarım ve hayvancılığa dayanmaktaydı.

Hitit kralları hem başkomutan, başrahip ve baş

yargıç idi. Askeri, dini ve hukuki otoriteye sahiptiler.

Halk yöneticiler, rahipler, hürler ve köleler gibi sosyal

sınıflara ayrılmıştır.

Hititlerde din çok tanrılıdır. Hitit ülkesine “Bin tanrı

ili” denirdi.

Çivi ve hiyeroglif (resim) yazıları olmak üzere iki

çeşit yazı kullanmışlardır.

Frigyalılar tarafından yıkılmışlardır.

URARTULAR (MÖ 900 -MÖ 600)

Devlet yönetimi kralın mutlak egemenliğine

dayanıyordu

Çok tanrılı dine inanmışlardır.

Bulunduğu bölgede maden çok olduğu için

kuyumculukta ve maden işlemeciliğinde gelişmişlerdir

Savaş Tanrısı Haldi'ye inanmaları Urartularda

ordunun çok önemli olduğunu gösterir

Dağlık bir bölgede kurulan Urartular düşmanlardan

korunmak amacı ile taştan kaleler yapmışlardır.

İYONLAR (MÖ 1200-MÖ 700)

Şehir devletleri (polis) halinde yaşamışlardır. En

önemli şehir devletleri Efes, Milet, Foça, Bodrum ve

İzmir'dir.

Kurulan şehir devletlerinde sırası ile krallık, oligarşik

ve demokratik yönetim şekilleri görülmüştür. Kurulan

şehir devletleri arasında siyasi bir birlik yoktur.

Sümerlerin kullandığı yazı, Asurlu tüccarlar

tarafından Anadolu’ya getirilmiş, böylece

Anadolu Tarihi Çağlara girmiştir.

Koloni: Bir devletin kendi ülkesinin sınırları

dışında egemenlik kurarak yönettiği ekonomik veya

siyasal çıkarlar sağladığı ülke, sömürülen ülke.

Tanrıya hesap vermek için bir yıl içinde olan iyi

veya kötü olayları Anal dediğimiz yıllıklara yazarak,

tarafsız ve objektif tarih yazıcılığını

başlatmışlardır.

Tarihte bilinen ilk yazılı antlaşma olan Kadeş

Antlaşmasını Mısır ile M.Ö 1280'de imzalamışlardır.

Hititler kayaları düzleştirerek, tanrı kabartmaları

yapmışlardır. İvriz ve Yazılıkaya Kabartmaları

Hititlere aittir.

Başkentleri Hattuşaş'tır (Çorum-Boğazköy).

Doğu Anadolu Bölgesi'nde kurulmuştur. Başkenti

Tuşpa (Van)dır.

Ölümden sonra yaşamın devam ettiğini

düşünmüşlerdir Urartular, mezarlarını bile taştan

oda şeklinde yapmışlardır Bu mezarlara günlük

hayatta kullandığı değerli eşyaları da

koymuşlardır Çünkü Ölümden sonra yaşamın

devam ettiğini düşünmüşlerdir yani ahiret inancı

vardır.

Urartular taştan kale yapımında, taş işçiliğinde

ve kaya oymacılığında gelişmişlerdir.

Tarımı geliştirmek için sulama kanalları ve

barajlar yapmışlardır. Urartuların yapmış olduğu

Şamran Kanalı günümüzde bile kullanılmaktadır.

Page 19: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 18

Deniz ticaretinde gelişmişlerdir. Akdeniz ve

Karadeniz’de koloniler (ticaret şehirleri) kurmuşlardır.

Çok tanrılı dine inanmışlardır.

Halk çeşitli sosyal sınıflara ayrılmış, kölelik yaygındı.

Anadolu'da kurulan ilkçağ uygarlıkları içinde en

gelişmiş ve ileri düzeyde olanıdır. Çünkü İyonlar, Ön

Asya'dan gelen ticaret yollarının bitiş noktasında

oldukları için ve doğu batı arasında köprü vazifesi

görürlerdi.

FRİGLER (MÖ 750 – MÖ 600)

Orta Anadolu'da Sakarya Nehri çevresinde

kurulmuştur.

Başkentleri Gordion (Ankara yakınlarındaki Polatlı)

dır.

Ülke krallıkla yönetilirdi. Krallarına Midas unvanı

verilmiştir

Fibula adı verilen çengelli iğneler yaptılar.

Madencilikte ilerlemişlerdir.

Frigler hiç çivi kullanmadan mobilya yapabiliyorlardı.

Ağaç işlemeciliği ve mobilyacılıkta ilerlemişlerdir.

Frigler Krallarını ve soylu kişileri Tümülüs denilen

yığma mezarlara gömerdi. Ağaçtan işlenerek üzeri

toprakla örtülen mezar çeşididir. Diğer ölülerini ise

geometrik şekillerle süslü Kaya Mezarları’na

gömmüşlerdir.

Çok tanrılı inanca sahip olmuşlardır.

LİDYALILAR (MÖ 700 - MÖ 546)

Lidyalılar ise Menderes ve Gediz ırmakları arasında

kurulmuştu.

Başkentleri Manisa yakınlarındaki Sard'dır.

Tarım, hayvancılık ve ticaret başlıca geçim kaynakları

olmuştur.

Kara ticaretinde gelişen Lidyalılar ürettikleri malları

Kral Yolu ile Mezopotamya’ya gönderir oradan da

ihtiyaçlarını alırlardı.

Zengin olan Lidyalıların ordusu da paralı

askerlerden oluşurdu. Bu durum kısa sürede

yıkılmalarına neden olmuştur.

Lidyalılar, Frigler gibi Tümülüs tipi mezarlar

yapmışlarıdır

Çok tanrılı inanca sahip olmuşlardır.

Altın işletmeciliği, heykeltraşlık, dokumacılık ve

seramikte ileri gitmişlerdir. Ülke krallıkla yönetiliyordu.

Demokratik ve özgür düşünce ortamı

olduğu için bilim ve felsefede gelişmişlerdir.

Önemli bilim adamları arasında; Herodot,

Pisagor, Tales, Homeros ve Hipokrat yer

almaktadır.

Efes Artemis Tapınağı İyonların önemli sanat

eserlerinden biridir. İyon edebiyatının en önemli

eseri İlyada ve Odessa destanlarıdır.

En önemli tanrıları Kibele adı verilen toprak ve

bereket tanrıçasıydı.

En önemli geçim kaynağı tarımdı. Bu nedenle

tarımla ilgili ağır cezaları vardı. Öküz öldüren ya

da saban kırana ağır cezalar verilirdi.

Tapates adı verilen halı ve kilimleri çok

meşhurdu. Dokumacılıkta ilerlemişlerdir.

İlk Çağda Anadolu'nun en işlek ticaret yolu olan

"Kral Yolu" nu yapan Lidyalılar, bu yol ile doğu -batı

kültürlerinin kaynaşmasını sağlamışlardır. Kral Yolu

Sard’dan başlar Mezopotamya’da Ninova’da biterdi.

Lidyalılar ticareti kolaylaştırmak amacı ile parayı

icat ettiler. Böylece takas usulü Değiş-Tokuş usulü

sona erdi. Ticaret kolaylaştı. Ekonomik hayat canlandı.

Page 20: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 19

TÜRKLERİN ANA YURDU

ANAYURTTAN ANADOLUYA

Türklerin ana yurdu Orta Asya'dır. Orta Asya;

Doğuda Kingan Dağları, Batıda Hazar Denizi,

Güneyde Himalaya Dağları, Kuzeyde Sibirya ile çevrili

bölgedir.

ORTA ASYA’DAN GÖÇLERİN SEBEPLERİ

1- Nüfus artışı ve otlakların yetersiz kalışı,

2- Olumsuz iklim şartları (Kuraklık, şiddetli kışlar)

3- Kendi aralarında ve diğer kavimlerle olan

mücadeleler

4- Salgın hastalıklar

5- Türklerin Dünya hakimiyeti düşüncesi (Güneşin

doğduğu yerden, battığı yere kadar her yeri

fethetme arzusu)

6- Dış baskılar (Çin ve Moğol baskıları)

GÖÇLERİN SONUÇLARI

1- Orta Asya kültür ve medeniyeti dünyanın değişik

bölgelerine taşınmıştır.

2- Göç etmeyip, Orta Asya'da kalan Türkler, ilk Türk

Devleti olan "Asya Hun Devleti"ni kurmuşlardır.

3- Göç eden Türk boyları gittikleri yerlerde yeni Türk

Devletleri kurarlarken, oralardaki bazı devletleri de

yıktılar.

ASYA HUN DEVLETİ (BÜYÜK HUN DEVLETİ)

o Kurulduğu tarih kesin olarak bilinmemektedir.

o Bilinen ilk hükümdarı Teoman'dır. Teoman'dan

sonra yerine oğlu Mete Han geçmiştir.

o Asya Hun devleti Mete Han zamanında en geniş

sınırlarına ulaşmıştır.

o Mete Han döneminde; "onlu sistem"e dayalı ilk

düzenli Türk ordusu kuruldu.

o Çinliler Türk akınlarına karşı koymak için Çin

Seddini yaptılar.

o Büyük Hun Devleti veraset sistemi ve Çin siyaseti

nedeniyle Doğu ve Batı Hun Devleti diye ikiye ayrıldı.

o Orta Asya Türk devletleri ile Çin arasındaki

mücadelelerin asıl nedeni İpek Yolu’na hakim

olmaktır.

Çin Siyaseti: Çin, göçebe hayatı yaşayan ve

savaşçılıkları gelişmiş olan Türk Ordusu karşısında çaresiz

kalıyordu. Hatta Türk Akınlarını durdurmak için Çin

Seddi'ni yaptırmıştı. Buna rağmen Türkleri

durduramamıştı. Bu durum karşısında çaresiz kalan Çin

şu siyaseti takip etti:

1- Çin prenslerini Hun Hakanlarıyla evlendirerek,

prensesin yanında Hun sarayına çok sayıda hizmetçi

gönderdiler. Bu hizmetçiler casusluk faaliyetinde

bulunarak, Türkler hakkında bilgi topladılar.

2- Türk Beylerine hediyeler göndererek, onları

kendilerine bağlamaya ve ekonomik olarak Çin'e bağımlı

yaşamaya alıştırdılar.

3- Türk Beylerini birbirlerine karşı kışkırtarak, Türk

devletinin parçalanmasını sağladılar.

AVRUPA ( BATI ) HUNLARI VE KAVİMLER GÖÇÜ

KAVİMLER GÖÇÜ (375)

Batı Hunları, Balamir komutasında, MS. 374 yılında

Volga (İtil ) nehrini aşarak Batı'ya (Avrupa'ya) doğru

ilerlemeye başladılar. Türklerin bu ilerlemeleri

karşısında önlerinde bulunan Vizigot, Ostrogot,

Vandal, Sakson, Frank, Germen gibi birçok kavim

hareketlenerek Türklerden kaçmaya başladılar.

Böylece Batı Hun Türklerinin, sebep olduğu bu

büyük yer değiştirme olayına tarihte Kavimler Göçü

adı verilir.(375)

KAVİMLER GÖÇÜNÜN SONUÇLARI

İlk çağ kapandı, Ortaçağ başladı.

Roma İmparatorluğu; Doğu ve Batı Roma

İmparatorluğu olmak üzere ikiye ayrıldı.(395)

Avrupa’nın yapısı değişti. İngiltere, Fransa gibi

Avrupa devletlerinin temeli atıldı.

Barbar kavimler arasında Hristiyanlık yayıldı.

Avrupa'da Feodalite (Derebeylik) adı verilen

yönetim biçimi ortaya çıktı.

SOSYAL BİLGİLER 6

ÜNİTE 3 – İPEK YOLUNDA TÜRKLER

o Başkenti Ötüken’dir.

o Tarihte bilinen ilk Türk devletidir.

o Destanları Oğuz Kağan Destanı’dır.

o Türkler Çinlileri yenmişler ve vergiye bağlamışlar

ama Çin’e yerleşmeyi düşünmemişlerdir. Çünkü

Çin çok kalabalık olduğu için Türkler ( milli

benliklerini ) kültürlerini kaybetmekten,

kalabalık Çinliler arasında eriyip yok

olmaktan korkmuşlardır.

Veraset Sistemi: Türklerde devlet, hükümdar ailesinin

ortak malı sayılırdı. Ve ülke hükümdarın sağlığında

oğulları arasında paylaştırılırdı. Bu durum taht

kavgalarına ve devletin yıkılmasına neden olurdu.

Page 21: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 20

AVRUPA HUN DEVLETİ

Kavimler göçünden sonra Avrupa’ya gelen Hunlar

tarafından kurulmuştur.

İlk hükümdarları Balamir, en önemli hükümdarları

Attila'dır.

Attila’nın amacı; büyük bir devlet kurmak, Doğu

Roma ( Bizans) ve Batı Roma İmparatorluklarını

egemenlik altına almaktı. Bizans’ı vergiye bağlamayı

başarmıştır.

Attila ölünce iç karışıklıklar, Bizans saldırıları ve taht

kavgaları yüzünden yıkılmıştır.

GÖKTÜRK ( KÖKTÜRK ) DEVLETİ

552'de Bumin Kağan önderliğinde Ötüken merkez

olmak üzere kuruldu.

Hunlardan sonra Türk boylarını bir araya toplayan

ikinci Türk devletidir.

Bumin Kağan'ın yerine geçen Mukan Kağan

zamanında devlet en parlak dönemini yaşadı.

Göktürk Devleti, Çin entrikaları sonucu, 582 yılında

Doğu ve Batı Göktürkler olarak ikiye ayrıldı.

Daha sonra Doğu ve Batı Göktürkleri Çin hakimiyeti

altına girdiler.

II. GÖKTÜRK DEVLETİ ( KUTLUK DEVLETİ )

Göktürk Devleti’nin Çin hakimiyeti altına

girmesinden sonra Türkler 50 yıl boyunca

bağımsızlık özlemi ile yaşadılar.

682 yılında Kutluk Kağan önderliğinde Çin’e karşı

ayaklanma başarılı olmuş ve 2. Göktürk (Kutluk )

Devleti kurulmuştur.

Bilge Kağan'ın ölümünden sonra zayıflayarak Basmil,

Karluk ve Uygurlar'ın isyanı sonucu yıkıldılar.

ORHUN YAZITLARI (GÖKTÜRK KİTABELERİ)

Gök Türklerden günümüze kalan en önemli eser

Orhun Yazıtlarıdır. (Göktürk Kitabeleri)

Bu kitabeler Bilge Kağan, Kültigin Kağan ile Vezir

Tonyukuk adına dikilmiştir.

Bu yazıtları Danimarkalı Wilhem Thomsen (Vilyım

Tamsın) çözmüştür.

Bunlar Türk tarihi ve Edebiyatının ilk yazılı

belgeleridir. Bundan önceki Türk tarihini Çin

kaynaklarından öğreniyoruz.

Bu yazıtlarda Göktürk Tarihi ve Türk Uygarlığı

hakkında önemli bilgiler verilmektedir.

UYGURLAR

Kutluk Bilge Kül Kağan tarafından kuruldu.

Başkenti ( merkezi ) Karabalgasun’dur.

Maniheizm'i benimsediler. Mani dini et yemeyi ve

savaşmayı yasaklıyordu. Bu sebeple Uygurlar savaşçılık

özelliklerini kaybettiler.

Tarım, sanat, ticaret alanında çok ilerlemişlerdir.

18 harfli Uygur Alfabesini hazırladılar.

Tahta harflerden matbaayı oluşturdular, pamuktan

kağıt yaptılar.

Destanları Türeyiş Destanı ve Göç Destanıdır.

840 yılında Kırgız Türkleri tarafından yıkıldılar.

ATLI ASKERLERDEN MODERN TÜRK ORDUSUNA

Eli silah tutan herkes askerdir. Bu yüzden Türklere

asker millet denmiştir.

Mete ilk düzenli orduyu kurmuştur. Bu tarih (M.Ö

209) aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetlerinin kuruluş

yılıdır.

Mete onlu sistemi getirmiştir.

Başlıca silahları, ok, yay, kılıç, kalkandır.

Feodalite (Derebeylik): Ortaçağda Avrupa’da

hakim olan toprağa dayalı bir yönetim sistemidir.

Toprakta çalışan köylüler toprakla birlikte alınıp

satılabilirdi.

Tarihte Türk adını ilk defa devlet adı olarak

kullanan ilk topluluktur.

İlk Türk alfabesini kullanmışlardır. (Göktürk

alfabesi)

Destanları Ergenekon Destanı’dır.

Ünlü hükümdarları Bilge Kağan döneminde,

kardeşi Kültigin ve vezir Tonyukuk ile birlikte, en

parlak dönemlerini yaşadılar.

Yerleşik hayat geçen ilk Türk devletidir.

(Tarım ile uğraştıkları için )

Uygurların yerleşik yaşama geçmelerinde etkili olan

faktörler;

Mani dinini benimsemeleri ( Çünkü mani dini et

yemeyi yasaklıyordu. Bu sebeple tarımla

uğraşmışlardır.)

Page 22: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 21

GÖÇEBE HAYAT - YERLEŞİK HAYAT

Çadırlarda yaşarlar - Evlerde yaşarlar.

Hayvancılık - Tarım ve ticaret

Taşınabilir eşya - Taşınamaz eşya

Savaşçıdırlar - Savaşçılık gelişmemiş

Kalıcı eser yoktur - Kalıcı eser vardır.

Hunlar, Göktürkler - İlk defa Uygurlar

İPEK YOLU

İpek Yolu’nun Asya Hunları döneminde keşfedildiği

bilinmektedir. Bu yol Çin’den başlayıp Hatay veya

İstanbul’a kadar gelmektedir. Buradan da Avrupa'ya

giderdi.

Ticaret yolu üzerinde 30-40 km aralıklarla,

tüccarların dinlenmesi için yapılan büyük kaleye

benzeyen kervansaraylarda konaklamışlardır. Kervanları

saldırılardan korumak amacı ile yüksek surlardan

yapmışlardı.

İpek Yolunda değerli taşlar, ipek, kağıt, porselen,

baharat, seramik gibi ürünler taşınırdı.

İpek yolunda sadece mallar taşınmamış ayrıca, bu

kervanlar sayesinde çeşitli milletlere ait kültürel

etkileşimler de olmuştur. Değişik kültürlerin,

inançlarından dillerine, çalgılarından masallarına,

yemeklerinden oyuncaklarına kadar birçok kültürel değer

de aktarılmıştır.

ORTA ASYA TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE

UYGARLIK

DEVLET YÖNETİMİ

İlk Türk Devletlerinde devlet işleri Kurultay (Toy )

adı verilen mecliste görüşülürdü.

Devleti yöneten kişilere Han, Hakan ve Kağan

ünvanları verilirdi. Hakan'ın eşine Hatun (Katun) denirdi.

Hatun da devlet yönetiminde etkilidir ve gerektiğinde

hükümdarın vekili olarak devleti yönetir, elçileri kabul

ederdi.

Ülke doğu-batı veya sağ-sol şeklinde ikiye ayrılarak

yönetilirdi. Doğuda hükümdar, batıda ise yabgu ünvanı

verilen hanedan üyelerinden biri otururdu. Bu uygulanan

yönetim şekline ikili yönetim denir.

ORDU

Geniş bozkırların ortasında her an saldırıya açık,

savunmasız bir coğrafyada yaşayan Türkler, mücadeleci

ve savaşçı bir karakter kazanmışlardır. Türklerde

askerlik bir meslek olarak görülmemiştir. Karşılaşılan

saldırılarda kadın – erkek, çoluk-çocuk ayırt etmeden

herkes düşmana karşı koymuştur. Bu nedenle Türklerde

ordu-millet anlayışı vardır.

Mete ordusunu on, yüz, bin, on bin kişilik bölümlere

ayırmıştır. Bu nedenle bu uygulamaya onlu sistem adı

verilmiştir.

Eski Türklerde orduda; kargı, yay, ok, kılıç ve kalkan

gibi taşınabilir silahlar kullanılırken günümüzde ise; ateşli

silahlar kullanılmaktadır.

HUKUK

Türkler, yarı göçebe yaşam tarzını benimsedikleri için

gelişmiş bir yazılı kültüre sahip değillerdi. Yazılı hukuk

kuralları da bulunmazdı.

Türklerde sosyal ve siyasal yaşamı düzenleyen yazılı

olmayan hukuk kurallarına töre adı verilirdi. Töre; adalet,

eşitlik ve iyiliğe dayanırdı. Töreye kağan bile uymak

zorundaydı.

Çin'in Şian kentinden başlayıp Orta Asya'dan ve

Anadolu'nun çeşitli yerlerinden geçerek İstanbul'da

birleşen ve oradan da Avrupa'nın içlerine giden

önemli ticaret yoluna İpek Yolu denir.

Türkler göçebe oldukları için;

Hapis cezaları çok uzun sürmezdi

Ev –saray-tapınak gibi mimari eser yapmamışlardır.

Çadır kullanmışlardır

Sanat eserleri kemer-kilim gibi taşınabilir eserlerdir.

Hayvancılıkla uğraşmışlardır.

Atı evcilleştirmişler bu uzak yerlere göç etmelerini

kolaylaştırmıştır.

Ata binmek için pantolon giymişlerdir.

Türkler teşkilatçı bir yapıya sahip olduklarından

yıkılan bir devletin yerine hemen yenisini

kurabiliyordu. Türklerin birçok devlet kurmalarında ve

ayrı siyasal varlıklar altında yaşamalarında bağımsız

yaşamaya düşkün olmaları etkili olmuştur.

Türkler hükümdarlık yetkisinin kendilerine Gök

tanrı tarafından verildiğine inanıyorlardı. Bu yetkiye

Kut denirdi. Kutun kan yoluyla babadan oğula geçtiği

kabul ediliyordu. Kanında kut olan herkes devlet

yönetiminde hak sahibiydi. Bu nedenle Türklerde ülke

hanedan üyelerinin ortak malı sayılmıştır. Bu inanış

hükümdar öldüğünde hanedan üyeleri arasında taht

kavgaları yaşanmasına neden olmuştur.

İlk düzenli ordu teşkilatı Büyük (Asya) Hun

hükümdarı Mete Han tarafından kurulmuştur. Bu

yüzden günümüzde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin

kuruluş yılı olarak Mete Han'ın tahta çıktığı M.Ö

209 yılı kabul edilir.

Page 23: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 22

DİN VE İNANIŞ

Türklerin asıl dini Gök Tanrı inancıydı. Dünya'yı Gök

Tanrı'nın yarattığına, kimin ülkeyi yöneteceğine Gök

Tanrı'nın karar verdiğine inanıyorlardı.

Türkler, ölülerinin ardından yuğ adı verilen cenaze

törenleri düzenlerlerdi. Ölümden sonraki yaşama

inandıkları için ölünün değerli eşyaları ve silahları da

mezara konurdu.

Türkler din konusunda hoşgörülüydüler. Farklı

dinlere inananların ibadetlerini serbestçe yapmalarına

izin vermişlerdir. (Şamanizm, Maniheizm)

Uygurlar, Maniheizm (Mani) dinine inanmışlardır.

Avlanmayı, et yemeyi ve savaşmayı yasaklayan bir din

olduğu için savaşçılık özelliklerini kaybetmişlerdir.

EKONOMİK VE SOSYAL HAYAT

Türk devletlerinde halk sınıflara ayrılmazdı.

Toplumda eşitlik vardı. Toplumun en küçük birimi (oguş)

aileydi. Ailelerin birleşmesiyle sülale ( Uruğ), sülalelerin

birleşmesiyle boy ( aşiret), boyların birleşmesiyle

budun( millet), budunların birleşmesiyle devlet( il)

meydana geliyordu.

Aile ( oguş) > Sülale ( uruğ) > Boy ( aşiret) > Budun (

millet) > İl ( devlet)

Orta Asya'nın iklimi ve yeryüzü şekillerinden dolayı

Türklerde ekonomini temelini hayvancılık

oluşturuyordu. Koyun ve at yetiştirilen önemli

hayvanlardır. Atı evcilleştiren ilk toplum Türklerdir.

Orta Asya Türkleri içerisinde Uygurlardan itibaren

yerleşik yaşam başlamış ve tarımsal faaliyetler

görülmüştür.

YAZI, DİL VE EDEBİYAT

Türklere ait en eski yazı Köktürkler'e ait 38 harfli

Köktürk alfabesidir.

Köktürk alfabesiyle yazılmış en önemli eser, Türklere

ait ilk edebi ve tarihi eser olan Orhun Abideleri'dir. II.

Köktürk Devleti'ne ait olan bu eser; Bilge Kağan,

kardeşi Kültigin ve vezir Tonyukuk adına

dikilmiştir.

Orhun Abideleri'nin özellikleri

Yazılış tarihi M.S. 8. yüzyılın başlarına dayanmaktadır.

Türk adının geçtiği ilk Türkçe metindir.

Kitabeleri 1893'te Danimarkalı Wilhelm Thomsen (

Vilhem Tamsın) okumuştur.

Türk tarihini, toplumun yaşam biçimini ve dünyaya

bakış açısını ortaya koyar.

Kitabelerde yöneticilerin halkı aydınlatması ve

yaptıklarını hesabını halka vermesi söz konusudur.

Türklere ait ikinci alfabe Uygurlar tarafından

kullanılan 18 harften oluşan Uygur Alfabesidir.

Türklerde daha çok sözlü edebiyat gelişmiştir. Sözlü

edebiyatın en önemli ürünleri destanlardır. Halk

arasında dilden dile aktarılarak günümüze kadar

gelen Türk destanları İslamiyet'in kabulünden sonra

yazıya geçirilmiştir.

SANAT

Taşınabilir özellik gösterir. Çünkü Uygurlara kadar

göçebe yaşadılar.

Maden işletmeciliği, özellikle demircilikte

ileridirler.

Resim ve heykel yapımı, halı ve kilim dokumacılığı da

görülür.

İlk Türk devletlerinde bir çocuk kahramanlık

göstermeden ad konmazdı.

İlk Türk devletlerinde ölüler “Yuğ”adı verilen cenaze

törenleri ile gömülürdü.

İlk Türklerde müzik önemli yer tutardı. Kopuz önemli

müzik aletidir.

Nevruz bahar bayramıdır. Selçuklulardan itibaren

Osmanlılarda ve günümüzde kutlanır. 21 Mart baharın

başlangıcı sayılır.

İSLAMİYET’İN DOĞUŞU VE YAYILIŞI

İSLAMİYET'TEN ÖNCE ARAP YARIMADASI’NIN

DURUMU

Siyasal Durum: İslamiyet'ten önce Arap

Yarımadası'nda siyasi birlik yoktu. Halk kabilelere

bölünmüştü. Bu dönemde insanlar genelde güneyde

Yemen bölgesi ile Mekke ve Medine şehirlerinin

bulunduğu Hicaz bölgesinde yaşıyorlardı.

Sosyal ve Ekonomik Hayat: Mekkeliler ticaretle,

Medine'liler ve Taif'liler çiftçilikle geçimlerini sağlarlardı.

Mezarların etrafına, kişinin öldürdüğü düşman

sayısı kadar küçük heykeller dikilirdi. Buna balbal,

mezarlara ise kurgan denirdi.

Türklerin dış politikasının esasını İpek Yolu'na

egemen olmak düşüncesi oluşturmuştur. Türkler

ticareti geliştirmek için komşularıyla anlaşmalar

yapmışlar, yabancı tüccarlara kolaylıklar sağlamışlar

ve ticaret yollarının güvenliği için seferler

düzenlemişlerdir.

En ünlü Türk destanları şunlardır:

Büyük Hun Devleti- Oğuz Kağan Destanı

Köktürk Devleti- Ergenekon ve Bozkurt Destanı

Uygur Devleti- Türeyiş ve Göç Destanı

Kırgızlar- Manas Destanı ( en uzun Türk destanıdır.)

Şu (saka)-Alper Tunga

Page 24: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 23

Ukaz denilen yerde her yıl panayır düzenlenirdi.

Araplar'da kölelik yaygındı. Erkekler istediği kadar

kadınla evlenebilirdi. Kadının boşanma ve miras hakkı

gibi sosyal hakları yoktu. Kız çocukları ya öldürülür ya da

diri diri toprağa gömülürdü. Bu yüzden İslâmiyet'ten

önce Arabistan'da yaşanan döneme Cahiliye Devri

denir.

Din: Arap Yarımadası'ndaki insanların çoğunluğu

puta tapardı. Ayrıca Musevilik, Hıristiyanlık, Zerdüştlük

dinine inananlar vardı. Az da olsa Hz. İbrahim'in dinine

inanan ve Hanif denen kişiler de Arabistan'da yaşarlardı.

YENİ BİR DİN-İSLAMİYET DOĞUYOR

Hz. Muhammed Dönemi

Hz Muhammed 571 yılında Mekke'de doğdu.

Mekke'nin ileri gelen Haşimoğulları soyundan olan

Hz Muhammed'in annesinin adı Âmine, babasınınki

Abdullah'tır.

Doğmadan önce babasını, 6 yaşında ise annesini

kaybetmiş olan Hz. Muhammedi önce dedesi

Abdulmuttalip sonra da amcası Ebu Talip himaye

etmiştir.

Doğruluğu ve dürüstlüğü sayesinde "El-

Emin"(güvenilir kişi) unvanını almıştır.

Hz. Muhammed hayatının hiçbir döneminde putlara

tapmamış ve sık sık Hira(Nur) Dağı'nda kendi iç

dünyası ile baş başa kalmıştır.

610 yılında Hira Dağı'nda bulunduğu sırada Hz

Cebrail aracılığı ile peygamberlikle görevlendirildi.

Hz Hatice, Hz Ali, Hz Ebubekir ve Hz Zeyd

İslamiyet'e ilk inananlardır.

Kısa sürede Mekke'de yayılan İslamiyet, Mekkeli

müşrikler tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Eşitlik ve

sosyal adalet ilkeleri üzerine inşa edilmiş olan İslam

dini tek tanrı inancını getirmiştir. Bundan dolayı

putlara tapan' Mekkeli müşrikler Müslümanlara karşı

işkence ve baskı uygulamışlardır.

Mekkeli müşriklerin ileri gelenleri Hz Muhammedi

öldürmek için harekete geçtiler.

Mekke'de ticaret yapan Medineliler Hz

Muhammed'e ve tebliğ ettiği dine inanmışlardı.

Medineli Müslümanların çağrısı üzerine Hz

Muhammed Hz. Ebubekir ile birlikte Medine'ye

hicret etti. (622)

Hicretin Sonuçları

o İslamiyetin yayılması kolaylaşmıştır.

o Mekke'den göç edenlere "Muhacir", Medineli

Müslümanlara da "Ensar" adı verilmiştir. Böylece

Yahudiler ile birlikte Medine'de üç grup oluşmuştur.

o Bu grupların anlaşmaları (vatandaşlık sözleşmesi) ile

birlikte İslam devleti kurulmuştur.

o Hz Muhammed devlet başkanı kabul edilmiştir.

HZ. MUHAMMED DÖNEMİ SİYASİ OLAYLARI

Bedir Savaşı (624)

Muhacirler Mekke'de bıraktıkları mallarına karşılık

Mekke kervanına el koymuştur. Bunun üzerine

Mekkeliler ile yapılan savaşı Medineli Müslümanlar

kazandı.

İslam savaş hukuku doğdu. Savaşta elde edilen

ganimetlerin 1/5'i devlet hazinesine, 4/5'inin ise savaşa

katılanlara verileceği kararlaştırıldı.

Savaşta esir düşenler fidye ödemeleri veya Müslüman

gençlere okuma-yazma öğretmeleri karşılığında serbest

bırakıldı.

Uhud Savaşı (625)

Mekkeliler, Bedir yenilgisinin intikamını almak için,

Medineli Müslümanlara savaş açtı.

Uhud dağı eteklerine yerleştirilen okçuların yerlerini

terk etmeleri üzerine, Halid bin Velid komutasındaki

müşriklerin saldırısı sonucu Müslümanlar bu savaşı

kaybetmiştir.

Müslümanların Mekkeli müşrikler karşısında

aldıkları ilk ve tek yenilgidir.

Hendek Savaşı (627)

Mekkeli müşriklerin Müslümanları tamamen ortadan

kaldırmak istemelerinden dolayı, müşrikler tekrar

harekete geçti.

Hz Muhammed, İranlı Müslüman komutan Selman-ı

Farisi'nin tavsiyesi ile Medine şehrini hendeklerle

çevirdiler ve savunmada kaldılar.

o Hicret, hicri takvime başlangıç olarak kabul edildi.

Müslümanların Mekkelilere karşı kazandığı ilk

zaferdir.

Esirlerin okuma-yazma karşılığında serbest

bırakılması, İslamiyet'in eğitime verdiği önemi

gösterir.

Bu savaş Müslümanların son savunma savaşı

olmuştur.

Page 25: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 24

Hudeybiye Antlaşması (628)

Hz Muhammed 628 yılında Kabe'yi ziyaret etmeye

karar verdi. 1500 Müslüman'la beraber yanlarına

sadece kılıç alarak Kabe'yi ziyaret etmek için yola

çıktı.

Hudeybiye mevkine gelindiğinde Hz Osman elçi

olarak gönderildi ve Kabe'yi ziyaret için izin istendi.

Mekkelilerin Hz Osman'ı alıkoymaları üzerine savaş

kararı alındı. Bunun üzerine Mekkeliler barış istedi.

Yapılan antlaşmaya göre;

İki taraf arasında 10 yıl savaş yapılmayacak.

Müslümanlar o sene Hac yapmayacak; ertesi yıl 3

gün süreyle silahsız olarak Kabe'yi ziyaret

edebileceklerdi.

Bu madde Mekkelilerin Müslümanlardan çekindiğini

gösterir.

Reşit olmadan İslamiyet'i seçen Mekkeliler

Medine'ye alınmayacak, ancak Mekke'ye sığınan

Müslümanlar geri verilmeyecekti.

Her iki taraf da istedikleriyle antlaşmalar

yapabileceklerdi.

Mekke'de İslamiyet daha hızlı yayılmaya başladı.

Hayber Kalesi'nin Fethi (629)

Şam ticaret yolunu tehdit eden Mekkelileri

Müslümanlar aleyhine kışkırtan Yahudiler üzerine bir

sefer düzenlendi. Yahudilerin elindeki Hayber Kalesi

fethedildi.

Mute Savaşı (629)

Bir Müslüman keşif kolunun Bizans'a bağlı Gassaniler

tarafından pusuya düşürülüp öldürülmesi sonucunda

Gassaniler üzerine sefere çıkılmıştır.

Hz Muhammed sefere katılmadı. İslam ordusu Bizans

karşısında başarısız olmuştur.

Bizans ile yapılan ilk savaştır.

Mekke'nin Fethi (630)

Mekkelilerin Hudeybiye Antlaşmasının maddelerine

uymaması üzerine Hz Muhammed Mekke'nin fethi

için harekete geçti. Önemli bir direnişle

karşılaşmadan Müslümanlar şehri ele geçirdi. Kabe

putlardan temizlendi. Böylece İslamiyet'in yayılışı

kolaylaştı.

Huneyn Savaşı ve Taif Seferi (630)

o Müslüman olmayan Arap kabilelerin Müslümanlara

karşı birleşmesi üzerine Hz Muhammed hareket

geçti. Huneyn şehrinde yapılan savaşta putperestler

yenilgiye uğradı.

o Huneyn’den kaçan putperestler Taife sığındılar.

Buraya yapılan seferden sonuç alınamadı. Ama daha

sonra şehir kendiliğinden İslamiyet'i kabul etti.

Tebuk Seferi (631)

Bizans İmparatorluğu'nun büyük bir ordu ile

Arabistan'a yürüdüğü haberi alınınca Hz Muhammed

sefere karar vermiştir. Ancak Tebük şehrine varılınca

haberin asılsız olduğu anlaşılmış ve geri

dönülmüştür.

Tebük seferi Hz Muhammed'in son seferi

olmuştur.

Veda Hutbesi (632)

Hz Muhammed, 632 yılında hac görevini yerine

getirmek için kalabalık bir kafile ile Mekke'ye giderek

son kez Hac görevini yerine getirmiştir. Arafat'ta

yaklaşık 150000 kişiye bir konuşma yaptı. Hz

Muhammed bu hutbede:

Kuran-ı Kerim'in tamamlandığını,

Cahiliye devrinin kapandığını,

Kan davalarının sona erdiğini,

Faiz ve zinanın haram olduğunu,

Bütün Müslümanların eşit olduğunu belirtti.

Hz Muhammed 8 Haziran 632'de Medine'de

vefat etti.

DÖRT HALİFE DÖNEMİ (632-661)

Halife, İslam devletinde din ve adalet başkanıdır.

Hz Muhammed'in vefatından sonra sırası ile Hz

Ebubekir, Hz Ömer, Hz Osman ve Hz Ali halife olmuştur.

Hz. EBUBEKİR DÖNEMİ (632-634)

Ortaya çıkan yalancı peygamberler sorununu

çözdü.

Zekat ve vergi vermeyen, dinden dönen kabileler ile

savaşarak Müslümanları tekrar Medine etrafına

topladı.

İlk kez Arap Yarımadası dışında fetihlere başladı.

Yermuk Savaşı ile Bizans, ilk kez mağlup edilmiştir.

Hudeybiye Antlaşması ile;

Mekkeliler, Müslümanları hukuken tanımış

oldular.

Müslümanların ilk taarruz savaşıdır.

Gaza (Gazve): Hz Muhammed'in bizzat katıldığı

savaşlara denir.

Seriye: Hz Muhammed'in katılmadığı savaşlara

denir.

Dört halife döneminde halifeler seçimle iş başına

geldikleri için, bu döneme "Cumhuriyet Dönemi"

denilmektedir.

Page 26: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 25

Savaşlarda hafızların şehit olmaları üzerine Kur'an

ayetleri kitap haline getirilmiş ve böylece Kur'an

değişmeden günümüze kadar gelmiştir.

Hz. ÖMER DÖNEMİ (634-644)

Seçimle başa geldi. Adaleti, doğruluğu ve cesareti

ile ün yapmıştır.

Bizans, Ecnadeyn Savaşı ile bir kez daha yenilgiye

uğratılmış, Suriye ve Filistin'in fethi tamamlanmıştır.

Kuzey Afrika'nın fethine başlanarak, Mısır'ın tamamı

fethedildi.

Sasaniler ile yapılan Kadisiye (636), Celula (637) ve

Nihavent (642) savaşlarının sonucunda İran ve Irak

toprakları Müslümanların eline geçti, Sasani

İmparatorluğu'na son verildi.

Bu gelişmelerden sonra Müslümanlar, Türkler ile

komşu olmuşlardır.

Hz Ömer zamanında teşkilatlanma çalışmalarının

yapılma sebebi; fetihlerle ülke sınırlarının genişlemesidir.

H. OSMAN DÖNEMİ (644-656)

o İran'ın fethi tamamlanmıştır.

o İlk defa Müslümanlar ile Türkler karşı karşıya

geldi. Kafkasya'ya giren İslam orduları Hazarlar ile

yapılan savaşta yenilerek geri çekildiler.

o Kuzey Afrika'nın fethi tamamlanmıştır.

o Hz. Osman'ın kendi soyundan olanları valiliklere

ataması huzursuzluklara yol açtı. Bundan dolayı Hz

Osman bu durumdan rahatsız olanlar tarafından

şehit edilmiştir.

Hz. ALİ DÖNEMİ (656-661)

Hz Ali döneminde siyasi sebeplerden dolayı

Müslümanlar arasında; Cemel Vakası, Sıffin Savaşı,

Hakem Olayı yaşandı.

Fetihler durdu.

İç karışıklıklar arttı.

İslam'da ilk ayrılıklar yaşandı.

EMEVİLER (661-750)

661 yılında Muaviye tarafından Şam merkez olmak

üzere kuruldu.

Hz Hüseyin'in şehit edildiği Kerbela Olayı yaşandı.

Emeviler ilk Arap parasını bastılar. Arapçayı resmi

dil olarak kullandılar.

Doğuya ilerleyerek Türklerle mücadele ettiler:

Türklerin yaşadığı Semerkant ve Buhara, İpek Yolu

üzerinde ve deri mamulleri ile kağıt satarak zenginleşen

şehirlerdi Semerkant “Zengin şehir” anlamına

gelmekteydi. Emeviler İpek Yolunun denetimini ele

geçirmek için bu şehirlere saldırmışlardır.

Cebelitarık boğazını geçerek İslamiyet’i İspanya’da

(Avrupa’da) yaydılar. Tarık Bin Ziyad Komutasında

İspanya’ya geçerek İslamiyetin burada yayılmasını

sağladılar. Emevilerin yıkılmasından sonra burada

Endülüs Emevileri kurulmuştur.

Emeviler İspanya’da cami, kütüphane, medrese gibi

eserler yapmışlardır. Bu medreselerde Hristiyanlarda

eğitim görmüştür. Bu durum İslam uygarlığının Avrupa

tarafından tanınmasına neden olmuş ve etkileşim

olmuştur.

Günümüze kalan tek eseri El Hamra Sarayıdır.

Önemli şehirleri Gırnata ve Kurtuba idi.

750 de Ebul Abbas tarafından yıkıldılar.

ABBASİLER (750-1258)

Abbasi Devleti, Hz. Muhammed'in amcası Abbas'ın

torunlarından Ebu'l Abbas tarafından 750 tarihinde

kuruldu. Başkenti Bağdat’tır.

Abbasi hükümdarları, Emeviler gibi Arap

üstünlüğüne dayalı bir devlet kurmadılar.

751 yılında Çinlilerle Talas Savaşı yapıldı.

Harun Reşit Dönemi Abbasilerin en parlak dönemi

oldu.

Bizans sınırlarında "Avasım" denilen Türk

ordugâhları kurdurdu.

Kur'an-ı Kerim kitap haline getirildi.

Fethedilen topraklar adı verilen yönetim

birimlerine ayrılmıştır. Bu illere valiler tayin edilmiştir.

Düzenli ordu ve ordugâhlar kurulmuştur.

Mali ve askeri amaçlı divan örgütü kurulmuştur.

Devlet hazinesi kurulmuştur.

Adli teşkilat kurularak illere kadılar tayin edildi.

İkta sistemi uygulanmaya başlamıştır.

Hicri takvim kullanılmaya başlandı.

o İslam devletinin ilk donanması bu dönemde

kuruldu.

o Kur'an-ı Kerim çoğaltılarak önemli merkezlere

gönderildi.

Halifeliği saltanata (babadan oğula geçen

sistem) dönüştürdüler.

İstanbul ilk defa Müslümanlar tarafından

kuşatıldı.

Emeviler Arap milliyetçiliği yapmış ve Arapları

üstün tutan bir politika izlemişlerdir. Emevilerin

bu politikası Türklerin Müslüman olmasını

geciktirmiştir.

Page 27: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 26

Abbasiler bilime önem verdiler. Harezmi gibi birçok

bilgin bu dönemde yetişti. Bilim adamları ve şairler

korunmuş Bağdat ilim merkezi olmuştur

Abbasi Devleti, Moğollar tarafından yıkıldı.

TALAS SAVAŞI 751

Savaş, Abbasilerle Çinliler arasında olmuştur. Nedeni

Maveraünnehir (Seyhun ve Ceyhun Nehirleri arasındaki

verimli bölge) Bölgesini Çin’in ele geçirmek istemesidir.

Türklerin Abbasileri desteklemesi ile savaşı Araplar

kazanmıştır. Böylece;

Abbasiler, Emeviler gibi Arap milliyetçiliği yapmamış

ve hoş görülü bir yönetim sergileyerek Arap olmayanlara

da devlet yönetimden yer vermişlerdir.

Abbasi Türk yakınlaşması Türklerin İslamiyeti

kabulünde etkili olmuştur.

Kağıt, Matbaa, Barut, Pusula gibi Çinlilerin

bulduğu bazı buluşları Talas Savaşında Müslümanlar da

öğrenmiştir.

Türklerin İslamiyeti kabul etmesinde şunlar etkili

olmuştur:

o Abbasilerin hoşgörülü tutumu

o İslam Dini ile Göktanrı dini arasındaki benzerlikler

o İslamiyet'te ve Türklerde kurban kesme ve Ahiret

inancının olması

o Türklerdeki Cihan Hakimiyeti düşüncesi ile

o İslamiyet'teki Cihat anlayışının benzemesi

Talas Savaşı Türk-İslam tarihinin başlangıcıdır.

Türklerin İslamiyeti kabulü Milli kimliklerini

korumasını sağlamıştır.

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

KARAHANLILAR (840-1212)

Uygur Devleti yıkıldıktan sonra 840-1212 tarihleri

arasında, Türkistan ve Maveraünnehir'de kurulan ilk

Müslüman Türk devletidir.

Karahanlılar; Karluk, Çiğil, Basmil, Yağma ve diğer

Türk boylarından meydana gelmiştir

Bilge Kül Kadir Han tarafından kurulmuştur.

Satuk Buğra Han döneminde İslamiyet hızla

yayılmış ve İslamiyet resmi din haline gelmiştir.

Karahanlılar, halkının tamamı Türk olan bir bölgede

kurulduğu için resmi dili, konuşma dili ve edebi dili

Türkçedir. Bu sayede yeni bir Türk-İslam kültürü ve

edebiyatı doğmuştur.

Yusuf Kadir Han'ın ölümünde sonra oğulları arasında

çıkan taht kavgaları sonucunda ülke Doğu ve Batı

Karahanlılar olmak üzere ikiye ayrıldı.

DEĞERLİ MİRAS

İlk Türk –İslam eserleri Karahanlılar döneminde

verilmiştir. Bunlar: Divan-ı Lügat’it Türk ve

Kutadgu Bilig’dir.

Eserde 7500 kelimenin anlamı atasözleri ve deyimlerle

açıklanmıştır. Eserin sonunda Türklerin yaşadığı yerleri

gösteren Türk Dünyası Haritası vardır. Ayrıca 24 Oğuz

boyunun tablosu verilmiştir. Unesco, doğumunun bininci

yılında 2008 yılını Kaşgarlı Mahmut yılı olarak kabul

etmiştir.

GAZNELİLER (963-1183)

Gazne Devleti, Afganistan'ın Gazne şehrinde

kurulmuştur.

Kurucusu Alp Tekin'dir.

Gazneliler en parlak dönemini Sultan Mahmut

döneminde yaşamıştır. Sultan Mahmut, İslamiyet'i

yaymak için Hindistan'a 17 sefer düzenlemiştir.

Sultan Mahmut'tan sonra yerine Sultan Mesut

geçmiştir.

Sultan Mesut, Selçuklularla Dandanakan Savaşı'nı

yapmış ve devlet yıkılma sürecine girmiştir.

Abbasiler Türk askerleri ve aileleri için Irak’ta

“Samarra” kentini kurdular. Bu dönemde birçok

Türk, Abbasilerde önemli görevlere geldi.

Orta Asya’nın Çin hakimiyetine girmesi önlendi.

Türkler Müslüman olmaya başlamıştır.

İslamiyeti ilk kabul eden Türk Boyu Karluklar

İslamiyeti Kabul Eden İlk Türk Devleti

Karahanlılardır.

Karahanlılar’ın Önemli Özellikleri

İslamiyeti kabul eden ilk Türk devletidir.

Karahanlılar, İslamiyeti kabul etmekle birlikte

Türklük bilincini kaybetmediler ve millî

benliklerini korudular.

Türkçeyi resmî dil olarak kabul ederek,

Türkçenin gelişmesine katkıda bulundular.

Türk - İslam kültürünün temellerini atarak, bu

alanda ilk yazılı eserleri verdiler.

Divan-ı Lügat’it Türk (Büyük Türkçe Sözlük):

Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmıştır. Amacı

Türkçenin Arapçadan zengin bir dil olduğunu

anlatmak ve Türkçeyi öğretmek için yazmıştır.

Kutadgu Bilig (Mutluluk Bilgisi): Yusuf Has

Hacip tarafından yazmıştır. Bu öğüt ve ahlak

konusunda bilgiler verir. İnsanların iyi olması için

neler yapması gerektiğini anlatır.

Page 28: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 27

Gazne Devletinde, Sultan Mesut'un ölümünden

sonra iç karışıklıklar yaşanmış ve devlet Gurlular

tarafından yıkılmıştır.

Sultan Mahmut döneminde sarayda 400’e yakın şair

olduğu söylenmektedir. Gazneli Mahmut bilime ve

sanatçılara önem verir onları korurdu.

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ(1038-1157)

Tuğrul ve Çağrı Beyler tarafından kurulan devlet,

adını dedeleri Selçuk Bey'den almıştır.

1038’de Tuğrul Bey Nişabur şehrinde kendi adına

hutbe okutup para bastırmıştır. Böylece Büyük

Selçuklu Devleti kurulmuştur.

Selçuklular, Gaznelilerle 1040’da yaptıkları

Dandanakan Savaşı’nı kazanarak bağımsızlıklarını

ilan etmişlerdir.

Tuğrul Bey, 1055 yılında Büveyhoğulları'nın baskısı

altında kalan Abbasi Halifesi'ne yardım etmiş ve onu

kurtarmıştır. Bunun üzerine Halife, Tuğrul Bey'e

"Doğunun ve Batı'nın Sultanı" ünvanını vermiştir.

Tuğrul Bey'den sonra yerine Çağrı Bey'in oğlu

Alparslan geçmiştir.

Alparslan döneminde Selçukluların Doğu Anadolu'da

etkili olmaları üzerine Bizans İmparatoru Romenos

Diogenes, hazırlamış olduğu ordusuyla Selçukluların

üzerine yürümüştür.

1071 yılında Malazgirt Ovası'nda Büyük Selçuklu

Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında yapılan

savaşta Selçuklular çok büyük bir zafer kazanmıştır.

Malazgirt Savaşı’nın kazanılmasında Bizans

ordusunda paralı askerlik yapan Peçenek ve Oğuz

Türkleri'nin Selçuklu tarafına geçmeleri etkili

olmuştur.

Alparslan'ın ölümünden sonra yerine oğlu Melikşah

geçmiştir.

Melikşah dönemi devletin en geniş sınırlara ulaştığı,

kültür-uygarlık seviyesi bakımından en üst düzeye

eriştiği dönemdir.

Melikşah 1092 yılında ölmüştür. Ölümünden sonra

devlette sürekli taht kavgaları olmuştur. Bu şekilde

zayıflayan devlet, 1141 yılında yapılan Katvan

Savaşı'nın kaybedilmesiyle yıkılış sürecine girmiştir.

Bu dönemde devleti ayakta tutmaya çalışan Sultan

Sencer'in 1157 yılında ölümüyle Büyük Selçuklu

Devleti yıkılmıştır.

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE

UYGARLIK

Devlet Yönetimi: Karahanlılar İslamiyet'i resmi din

olarak benimsemiş ama devlet yönetiminde İslamiyet

öncesi Türk devletlerinde görülen özellikle

sürdürmüşlerdir. Kut anlayışı, devletin hanedanın ortak

malı olması, ikili yönetim gibi uygulamaları devam

ettirmişlerdir. Hükümdarlar unvan olarak Han, Hakan ve

Kağan'ı kullanmışlardır.

Gazneliler "Sultan" unvanını kullanmaya başlamış;

hükümdarlar hakimiyetlerini Abbasi halifesine

onaylatmışlardır.

Büyük Selçuklu Devleti de Arap ve Fars (İran)

etkisinde kalmıştır.

Selçuklu hükümdarları ailelerinin erkek üyelerini yani

Melikleri ülke yönetiminde tecrübe kazanmaları için,

ülkenin çeşitli bölgelerine yönetici olarak

göndermişlerdir.

Biruni: Harezm'de doğmuştur. Gazneli sarayında

büyük saygı görmüştür Fizik, astronomi ve

matematikte çalışmaları vardır.

Gaznelilerin Özellikleri

Egemenlikleri altına aldıkları bölgede farklı

milletlerin bulunması Gaznelilerin yıkılmasında etkili

oldu.

Arapların ve İranlıların etkisinde kaldılar. Resmî

yazışmalarda Arapçayı, sarayda Türkçeyi, edebiyat dili

olarak Farsçayı kullandılar.

Çok uluslu yapıya sahip oldukları için millî

birliği sağlayamadılar.

Dandanakan Savaşı'ndan sonra Anadolu'ya

yönelen Selçuklular, Bizans'la savaşmışlardır.

1048’de gerçekleşen Pasinler Savaşı,

Selçukluların Bizans'a karşı kazandığı ilk

zaferdir.

Malazgirt Savaşı sonucunda

Anadolu'nun kapıları Türklere açılmış,

Türkler Anadolu’ya yerleşmeye başlamış,

Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması

başlamış,

Bizans'ın savunma gücü kırılmış,

Anadolu'da ilk Türk beylikleri kurulmuştur.

Dönemin ünlü veziri Nizamülmülk devlet

teşkilatlanması alanında önemli çalışmalar

yapmıştır. Kurduğu Nizamiye Medreseleri ile

eğitimi geliştirmiş, "Siyasetname" adlı eserinde

ise devlet yönetimi ile ilgili bilgiler vermiştir.

Page 29: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 28

Ordu Sistemi: İlk Müslüman Türk devletlerinde ordu

sistemleri birbirine benzerdi. Ordu düzenli ve

disiplinliydi.

İlk Türk - İslam devletlerinin ordularını büyük ölçüde

Türkler oluştururdu.

Gazne ordusu; köleler, düzenli birlikler, eyalet

askerleri, ücretli askerler ve gönüllülerden oluşurdu.

Gazne ordusunda başka uluslardan askerler de

bulunurdu. Çoğunlukla atlı birliklerden oluşan Gazne

ordusunda, filler de kullanılırdı.

Büyük Selçuklu ordusu; merkez ordusu, hassa

ordusu, ikta askerleri, Türkmenler, bağlı

devletlerin ve beyliklerin askerlerinden

oluşuyordu

Büyük Selçuklu Devleti'nde askerî sistem toprağa

bağlı olarak düzenlenmiştir. Ülke toprakları vergi

gelirlerine göre ikta adı verilen bölümlere ayrılmış ve

bu topraklar komutanlara hizmetleri karşılığında belli

bir süre ile verilmiştir.

Sosyal ve Ekonomik Hayat: İlk Müslüman Türk

devletlerinde halk genellikle geleneklerine bağlı bir

yaşam sürüyordu. İslam dinî ile uyuşmayan âdetler

kaldırıldı.

Türk töresi halkın yaşamında belirleyici oldu. Türk

olmayan uluslar devletin hoşgörüsü sebebiyle kendi

kültürlerini devam ettirebildi.

Halkın büyük bir kısmı yarı göçebe olduğu için

ekonominin temelini hayvancılık ve tarım

oluştururdu. Şehirde oturanlar ise devlet

memurlukları ve ticari işlerle uğraşırdı. Doğudan

gelen ticaret yollarının hâkimiyetini ellerinde

bulunduran Türk devletleri bu yollardan yararlanarak

zenginliklerini artırdılar.

Büyük Selçuklu Devleti'nde ticari gelirlerin

artırılması amacıyla ticaret yolları güvenlik altına

alındı ve ticari faaliyetleri geliştirmek amacıyla

kervansaraylar yapıldı.

Edebiyat, Bilim ve Sanat: İlk Müslüman Türk

devletlerinde Türkçe, Arapça ve Farsça kullanılırdı.

o Karahanlılar Türkçeyi resmî dil olarak ilan ettiler.

Ancak diğer Türk devletlerinde halkın çoğunun Arap

ve İranlı olması sebebiyle Arapça ve Farsça kültürel

alanda ön plana çıktı.

o Arapça ve Farsçanın bilim ve edebiyat alanında ön

plana çıkması Türkçenin gelişimini zayıflatmıştır.

o Hükümdarlar bilim faaliyetlerine önem vermiş ve

ülkelerinin çeşitli yerlerinde medreseler yapmışlardır.

o Büyük Selçuklu Devleti veziri Nizamülmülk'ün

Bağdat'ta yaptırdığı Nizamiye Medresesi dönemin

en önemli bilim ve kültür merkezi durumuna geldi.

o Medreselerde dinî bilimlerin yanında tarih, coğrafya,

matematik ve fen bilimleri de okutulurdu.

o Farabî, İbni Sina, Harezmî, Birûni, Ömer Hayyam

ve Zemahşeri bu dönemde yetişmiş önemli bilim

adamlarıdır.

o İslam dininin resim ve heykel yapımını yasaklaması

sebebiyle minyatür, kakmacılık, hattatlık gibi

süsleme sanatları gelişme gösterdi.

o Türk - İslam sanatının kaynağı Orta Asya'daki Türk

kültürüne kadar dayanır. Türk - İslam devletlerinde

mimari gelişti ve yeni sanat anlayışları doğdu. Bu

dönemde çok sayıda mimari eser yapıldı.

Karahanlılar döneminde başlayan hastane kurma

faaliyetleri Selçuklular döneminde gelişti. Ayrıca

cami, kümbet, kervansaray, han, hamam gibi

mimari eserler yapıldı.

Melikleri gönderirken yanlarına da her bakımdan

tecrübeli "Atabey" denilen kişileri

görevlendirmişlerdir.

Devlet yönetiminde önemli işlerin görüşüldüğü

divan oluşturulmuş ve bu divan hükümdara

danışmanlık yapmıştır.

İkta sistemi ile;

Devletin hazinesine yük olunmadan, düzenli bir

ordunun kurulması sağlanmıştır.

Bulundukları bölgelerin güvenlikleri, ikta

sahiplerinin yetiştirdiği askerler tarafından

sağlanmıştır.

Toprağa dayalı köle sisteminin oluşması

önlenmiştir.

Üretimde süreklilik ve artış sağlanmıştır.

İkta sisteminde toprak üzerinde üretim yapan

çiftçi, vergisini o bölgeye gönderilen komutana

verirdi. Komutan da verginin bir kısmıyla geçimini

sağlar, bir kısmıyla da orduya atlı asker yetiştirirdi.

Böylece devlet hazineden masraf yapmaksızın her

zaman hazır bir orduya sahip olurdu.

Toplum içerisinde sosyal sınıf ayrımları yoktu.

Ancak meslek grupları kendi aralarında çeşitli

teşkilatlar kurmuşlardı.

Lonca adı verilen bu teşkilatlarda aynı mesleği

yapanlar kendi aralarında birlik kurarak bir

denetim mekanizması oluşturmuşlardır.

Page 30: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 29

Toprak Yönetimi: Türk İslam devletlerinde toprağın

mülkiyeti devlete aitti. Topraklar halka işlemesi için

verilirdi. Toprağı işleyen halk, ekip biçme hakkına sahipti.

Tarımsal üretime önem verilmiş, bu düşünceyle

birlikte üretimin devamlılığı ve kaliteyi artırmak için

toprağı boş bırakanın elinden alınarak başkalarına

verilmiştir.

Büyük Selçuklu Devleti'nde toprak, kullanılış

amaçlarına göre 4'e ayrılmıştır.

Bunlar;

: Gelirleri hükümdara ait topraklardır.

Gelirleri devlet memurlarına ve savaşta

yararlılık gösterenlere maaş karşılığı verilen arazilerdir.

Kişiye ait topraklardır. Bu araziler alınıp

satılabilir ve miras olarak bırakılabilirdi.

Elde edilen gelirler, sosyal amaçlı hizmet

yapan kurumlara ayrılan topraklardır.(cami, medrese,

hastane gibi sosyal kurumlar) Bu topraklar, satılamaz ve

başkalarına miras bırakılamazdı.

Hukuk: Türk-İslam devletlerinde hukuk sistemi ikiye

ayrılmıştır. Adli işlerde ‘’örfi ve şeri" hukuk kuralları

uygulanmıştır.

Örfi hukuk kuralları, adet, gelenek, görenek, töre

kavramlarını içerir.

Şer’i hukuk kuralları ise dinsel kurallara göre ortaya

konmuştur. Adli işlere kadılar bakmaktaydı. Ordu

mensuplarının davalarına ve büyük davalara ise

kadıasker bakmaktaydı.

KÜLTÜRÜMÜNÜZÜN YAŞAYAN DEĞERLERİ

İlk Türk Devletlerinde yeni doğan bir çocuğa

kahramanlık göstermeden ad konmazdı.

Ölüler “Yuğ” adı verilen cenaze törenleri ile

“Kurgan” denilen mezarlara gömülürdü.

Eski Türklerde dini törenleri yöneten kişiye “Kam”

denilirdi

Mezarların başına o kişinin öldürdüğü düşman sayısı

kadar “Balbal” denilen taşlar dikilirdi

Şiirini, aşk, doğa, kahramanlık gibi konularda, sazıyla

birlikte söyleyen şairlere İslâm’dan önce “ozan”,

“baksı”, “kam” “şaman” denilirken, İslâm’ın

kabulünden sonra “aşık” ya da “saz şairi” denmiştir.

Ayrıca Baksı Türkmenlerde destan anlatıcısı,

Özbeklerde destancı ve falcı, Kazak ve Kırgızlarda ise

büyücü ve duahan manalarında kullanılmaktadır. Ve

Kam dini törenleri yönetirdi.

İlk Türklerin hayatında müzik önemli yer tutardı.

”Kopuz” önemli müzik aletleri idi.

Ergenekon destanında Türklerin Ergenekon denilen

yerden demirden dağı eriterek çıktıklarını anlatan

“Nevruz” bahar bayramıdır. Bayramın kutlandığı ay

ilk Türk devletlerinde yılın ilk ayıdır “yeni gün”

anlamına gelmektedir. İlk Türklerden itibaren

Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerinde kutlanan

Nevruz günümüzde de kutlanmaktadır. Nevruz’a

göre 21 Mart baharın başlangıcıdır. Nevruz günü,

Nevruziye adlı şiirler Hükümdara sunulmuş ve yine

bu isimle yapılan macunlar halka dağıtılmıştır.

Kültürel öğelerimizden bir diğeri olan düğünler ise

geleneklerimizin yüzlerce yıldır yaşatıldığı

değerlerimizdendir. Düğünlerde kültürümüzü

yansıtan maniler söylenir, müzik eşliğinde türküler

okunur, davul zurna eşliğinde halaylar çekilir.

BOZKIRIN SANATKÂRLARI

Orta Asya’da yapılan kazılarda Türklere ait pek çok

esere rastlanmıştır. At koşum takımları, arabalar,

elbiseler, süs eşyaları, müzik aletleri, kumaşlar ve

“Pazırık halısı” olarak tanınan halı ve bu eserlerden

bazılarıdır. Bu halı dünyanın en eski ve en ünlü

halısıdır.

Türkler yaşam tarzlarını eserlerine yansıtmış ve

eserlerini hayvan ve av motifleriyle

süslemişlerdir. Kurt, kaplan, geyik ve yırtıcı kuşlar en

çok rastlanan motiflerdir.

Uygurlardan itibaren resim sanatında ilerlemeler

kaydedilmiş ve genelde günlük yaşantılar ve dini

törenler resmedilmiştir.

İslamiyet’in kabulünden itibaren de cami

kervansaray ve türbe gibi değişik mimari yapılar

yapılmıştır.

Camiler şehir merkezlerine yapılırdı ve ulu cami adını

alırdı. Camiler yalnızca ibadet edilen yerler değil aynı

zamanda halkın eğitim gördüğü, halkın bir araya

geldiği, sosyal ve kültürel faaliyetlerin yapıldığı

yerlerdir.

Cami yakınına, zamanla çeşitli ihtiyaçları karşılamak

üzere hastane, okul, aşevi, kütüphane, hamam,

kervansaray, medrese vb. yapılar inşa edilmiştir ve

bu yapılar ”külliye” adını almıştır

“Kervansaray”, ticaret yolları üzerinde kurulan

konaklama yerleridir. Daha küçük olanlarına da

“han” denirdir.

İslamiyet’ten önce olduğu gibi Türk İslam devletleri

döneminde de madencilik önemli sanatlardan olmuş

ve eserler verilmiştir.

Günümüze madenden yapılma ibrik, bakraç,

mürekkep kutusu, mangal, şamdan, kazan gibi

eserler ulaşmıştır. Seramik ve minyatür gelişen diğer

sanatlar olmuştur.

Özbekistan da bulunan Ribat-ı Melik kervansarayı,

Türkmenistan da bulunan Selçuklu Sultanı Sencer’in

türbesi günümüze ulaşan yapılardır.

Page 31: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 30

DOĞAL KAYNAKLAR VE EKONOMİ

TÜRKİYE’DE TARIM

İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla toprağı

işleyerek ürün elde etmesine tarım denir. Bu faaliyet,

topraktan çeşitli ürünlerin elde edilmesinin yanı sıra

hayvancılık ve ormancılık faaliyetlerini de kapsar.

Ülkemizde nüfusun yaklaşık yarısı (% 48,4) geçimini

tarımla sağlamaktadır.

Cumhuriyet döneminde tarım olanaklarını

artırmak için;

Sulama, gübreleme, tohum ıslahına önem verildi.

Tarımda makineleşme ile birlikte modern tarım

yöntemleri uygulanmaya başlandı.

Ziraat Bankası, Toprak Mahsulleri Ofisi ve Tarım

Kredi Kooperatifleri kuruldu.

Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ile Fırat ve Dicle

nehirleri üzerinde barajlar, hidroelektrik santralleri ve

sulama tesisleri yapıldı.

Tarımda Verimi Etkileyen Faktörler

1- Toprak ve bakımı: Topraktan en verimli şekilde

yararlanmak için teknolojik yeniliklerin uygulanması

gerekir. Toprağın bakımı; toprağın sürülmesi,

çapalanması, yabancı otlardan ayıklanması, erozyonla

mücadele ile sağlanır.

2- Sulama: Su, bitkiler için en önemli maddedir.

Toprağın uygun zamanlarda ve yeterince sulanması

gerekir.

Ülkemizde tarım alanlarında sulama

yaygınlaştırılırsa;

o İklim koşullarına bağımlılık azalır.

o Üretimde süreklilik ve artış sağlanır.

o Nadas yöntemi bırakılarak toprak her yıl

kullanılabilir.

o Aynı araziden yılda birden fazla tarım ürünü

alınabilir.

o Çiftçinin üretim geliri artar.

o Sebze yetiştirilen alanlar genişler.

o Sanayi bitkilerinin ekim alanları genişler.

3- Gübreleme: Toprağın besin ve mineral bakımından

zenginleştirilmesidir. Toprağın gübrelenmesi sonucunda

birim alandan elde edilen ürün miktarı artar.

4- Tohum ıslahı: Ülke şartlarına en uygun tohumu

üretmek için yapılan çalışmalara denir. Ülkemizdeki

Tohum Islahı İstasyonları, Devlet Tarım İşletmeleri, Devlet

Üretme Çiftlikleri ve Ziraat Fakülteleri gibi kuruluşlar

kaliteli tohum elde etmek için kurulmuştur.

5- Makineleşme: Üretim işlemlerinin gelişmiş araçlarla

yapılmasıdır. Tarımda makineleşme sonucunda toprak

daha iyi ve kısa sürede işlenir. Tarımsal üretim ve verim

artar.

6- İlaçlama: Tarımda verimi ve kaliteyi artırmak için

çeşitli hastalık ve böceklere karşı ilaçlama yapılmasıdır.

7- Toprak analizi: Yapılan toprak analizi ile toprağın

hangi tür bitkilerin yetiştirilmesine elverişli olduğu

belirlenir.

8- Çiftçinin Eğitimi: Verimin artırılması için çiftçilerin

eğitim düzeyinin yükseltilmesi gerekir. Çiftçi, hangi tarım

aletini nasıl kullanacağını bilmeli, hangi tohumun

kullanılacağı ve ne kadar gübreleme yapılacağı

konusunda gerekli olan bilgiye mutlaka sahip olmalıdır.

9- Pazarlama: Ürünün bozulmadan tüketim ya da

işleme merkezlerine ulaştırılıp satılmasına pazarlama

denir. Ülkemizde çiftçilerin olumsuz yönde etkilenmesini

engellemek için devlet, çiftçiye önceden taban fiyattan

ürün alma garantisi verir. Bu uygulamaya destekleme

alımı denir. Tahıllar ve şeker pancarı gibi temel besin

maddeleri destekleme alımları yapılan ürünlerdir.

Bunun dışında özellikle Cumhuriyet Dönemi'nde

önemli tarım yatırımları yapıldı. Bunlar; üreticilerden

ürünleri satın alıp depolayan Toprak Mahsulleri Ofisi,

Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri gibi

kuruluşlardır.

Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde sulama

sıkıntısının fazla olması sebebiyle tarım alanları

nadasa bırakılmaktadır.

yarı kurak bölgelerde tarlanın sürülerek,

suyunu biriktirmesi için bir yıl boş bırakılmasıdır.

Toprakların nadasa bırakılmasını önlemenin tek yolu

ise sulamadır.

Engebenin fazla olduğu Karadeniz ve Doğu

Anadolu bölgelerinde tarımda makine kullanımı

oldukça sınırlıdır.

Türkiye'de tarımın geliştirilmesi için yapılan en

büyük proje Güneydoğu Anadolu Projesi

(GAP) dir. Bu proje ile Fırat ve Dicle nehirleri

üzerinde yapılan barajlarla sulama sorununun

çözülmesi ve üretimin artırılması

amaçlanmaktadır.

SOSYAL BİLGİLER 6

ÜNİTE 4 – ÜLKEMİZİN KAYNAKLARI

Page 32: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 31

TÜRKİYE'DE TARIMI DESTEKLEYEN KURULUŞLAR

Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM): Bitki ve

hayvan üretimini artırmaya, ürünleri çeşitlendirmeye ve

kaliteyi yükseltmeye çalışır.

Tarım Kredi Kooperatifleri (TKK): Üreticilerin ürünlerini

değerlendirmek ve fiyat düşüşlerine karşı üreticilerin

zarar görmesini önlemek amacıyla destekleme yapar.

Devlet Su İşleri (DSİ): Kurduğu bent, gölet, baraj ve

sulama şebekesiyle tarımdaki sulama ihtiyacını karşılar.

Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO): Özellikle tahıl

ürünlerinin alım ve satışını yapar. Genellikle stok tesisini

ve korunmasını sağlar. Bu ürünlerin piyasada istikrarını

sağlar.

Ziraat Bankası: Verdiği kredilerle üreticileri destekler.

Çeşitli yatırımlarıyla tarımın gelişmesine katkıda bulunur.

Çaykur: Çay üreticilerini korumak için kurulmuştur.

Tariş: Ege bölgesindeki üreticilerin çeşitli ürünlerini satın

almak ve aldığı ürünleri işleyerek tüketiciye sunmak için

kurulmuştur.

Fisko Birlik: Karadeniz Bölgesi'nde yetiştirilen ürünleri

(başta fındık) işleyerek piyasaya sürmek için kurulmuştur.

Gülbirlik: Akdeniz Bölgesi'nde gül üreticilerini korumak

için kurulmuştur.

BAŞLICA TARIM ÜRÜNLERİMİZ

TAHILLAR

Buğday: Yurdumuzda en çok üretilen ve tüketilen

tahıldır.

Un, ekmek ve makarna üretiminde kullanılır.

Buğday, yetişme döneminde yağış, olgunlaşma

döneminde kuraklık ister.

Ülkemizde en fazla İç Anadolu Bölgesi'nde (başta

Konya Ovası) yetiştirilir. Marmara ve Akdeniz

bölgelerinde de üretimi yapılır.

Buğday, sürekli yağış almasından dolayı Karadeniz

kıyılarında, düşük sıcaklıkların görülmesinden dolayı

da Doğu Anadolu Bölgesi'nin yüksek kesimlerinde

yetişmez.

Yağışların bol olduğu yıllarda üretim artarken kurak

geçen yıllarda üretim azalır.

Arpa: Buğdaydan sonra en çok yetiştirilen tahıldır.

Soğuğa ve sıcağa dayanıklı olup buğdaya göre daha

kısa sürede yetişir. Bu nedenle buğdayın

yetişemediği daha soğuk ve yüksek yerlerde de

üretimi yapılır.

Arpa, hayvan yemi olarak ve ekmek yapımında

kullanılır. Bira sanayisinin ham maddesidir.

En çok İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Ege

bölgelerinde yetiştirilir.

Çavdar: Buğdayın ve arpanın iyi yetişemediği yerlerde

yetişir.

o İç Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesi'nin yüksek

kesimlerinde yetiştirilir.

o Fazla sıcaklıklardan zarar görür. Yayla iklimini sever,

düşük ısıya dayanabilir. Bunun için buğdaya göre

daha fakir topraklarda ve yükseklerde tarımı

yapılmaktadır.

o Tanesinden ekmek ve bira, saplarından hasır

şapka yapılır. Sandalye yapımında ve hayvan

yemi olarak da yararlanılır.

Yulaf: Serin, yüksek, nemli bölgeler ile sıcak ve kurak

yörelerde yetiştirilir.

Daha çok hayvan yemi olarak kullanılan yulaf, İç

Anadolu, Akdeniz ve Marmara bölgelerinde ekilir.

Yulaf unu besin maddesi olarak da kullanılır.

Mısır: Fazla su ve sıcaklık isteyen mısır, bu özelliğiyle

diğer tahıllardan ayrılır. Yaz yağışlarının ve sulama

imkânlarının bulunduğu yerlerde yetiştirilir.

Akdeniz, Karadeniz, Marmara ve Ege bölgelerinde

üretilir.

Doğal yetişme alanı Karadeniz Bölgesi'dir. Ancak

temel besin maddesi olarak tüketildiği için bölge

ticaretinde önemli yer tutmaz.

Mısır üretiminin yaklaşık yarısı Akdeniz

Bölgesi'nde yapılır. Mısır üretiminin son yıllarda

artış göstermesinde sanayi ham maddesi olarak alkol

ve yağ imalatında kullanılması etkilidir.

Yemeklik yağ üretiminde ve hayvan yemi olarak

kullanılır.

Pirinç: Çeltik bitkisinin tohumlarının kabuklarından

ayrılması ile elde edilir.

Sıcak ve nemli iklim koşullarında yetişen bir tarım

ürünü olduğundan akarsu boylarında ve sulak

ovalarda yetişir.

Ülkemizde pirinç üretimi tüketimi

karşılayamamaktadır. Bu nedenle yurt dışından

pirinç ithal edilmektedir.

Ülkemizde en fazla Marmara (Meriç Ovası),

Karadeniz (Tosya - Boyabat) ve Akdeniz

bölgelerinde üretilir.

Çeltik tarlaları sivrisinek ve kurbağa gibi canlıların

üremesi için uygun ortam olduğu için, üretimi

yerleşim merkezlerine yakın kesimlerde

yapılmamaktadır. Bu nedenle üretim alanları devlet

tarafından sınırlandırılmıştır.

SANAYİ (ENDÜSTRİ) BİTKİLERİ

o Türkiye'de tahıllardan sonra en çok yetiştirilen tarım

ürünleridir. Sanayi bitkileri doğrudan tüketilmeyip

fabrikalarda işlenerek kullanıma hazır hâle

getirilen ürünlerdir.

Page 33: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 32

PAMUK: Dokuma sanayinin ham maddesidir.

Alüvyal toprakları sever. Yetişme döneminde bol su

ve yüksek sıcaklık, olgunlaşma ve hasat döneminde

tam kuraklık ister.

En çok Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Ege Bölgesi

(Büyük Menderes, Küçük Menderes, Gediz ovaları),

Akdeniz Bölgesi (Çukurova, Antalya Ovası), Güney

Marmara Bölümü ve Doğu Anadolu Bölgesi'nde

(Malatya, Elazığ, Iğdır ovaları) yetiştirilir.

TÜTÜN: Sigara sanayinin ham maddesidir.

Yetişme döneminde bol su, olgunlaşma döneminde

de yüksek sıcaklığa ihtiyaç duyar.

Türkiye, dünyanın kaliteli tütün üreten ülkeleri

arasında yer alır.

Tütün üretimi belli bölgelerde toplanmıştır. Bu

durum kaliteli tütün üretimi sağlamak için üretimin

devlet kontrolünde olmasından kaynaklanır.

Ülkemizde en çok Ege Bölgesinde yetiştirilir. Bu

bölgemizi sırasıyla Güneydoğu Anadolu, Karadeniz

ve Marmara bölgeleri izler.

Yüksek kaliteli ürün almaya elverişli olmayan

sahalarda üretimi devlet tarafından engellenmiştir.

ŞEKER PANCARI: Şeker sanayinin ham maddesidir.

Şeker pancarı yurdumuzun hemen her yerinde

yetiştirilebilmesine rağmen kıyıya yakın alanlarda

tarımı yaygın değildir.

Nemli topraklarda iyi gelişir. Yağışların yetersiz

olduğu yerlerde ise sulama yapılarak üretilir.

En çok İç Anadolu Bölgesi’nde yetiştirilir. Daha

sonra Karadeniz ve Marmara bölgeleri gelir.

Şekerpancarı hasat edildikten hemen sonra

tüketilmesi gerektiğinden, şeker fabrikaları

üretim alanlarına yakın yerlerde kurulmaktadır.

ÇAY: Sıcaklık farkları fazla olmayan ılıman, yağışlı bir

iklim ile kireçsiz ve yıkanmış toprak ister.

o Türkiye'de sadece Doğu Karadeniz Bölümü'nde,

Giresun'dan Gürcistan sınırına kadar olan kıyı

şeridinde yetişir. Üretilen çayın büyük bölümü

Rize'den sağlanır.

o Çay, ekim alanı en dar olan sanayi bitkimizdir.

AYÇİÇEĞİ: Alüvyonlu toprakları ve sıcağı sever.

Tohumlarından yağ çıkarılan bitkiler arasında en

önemlisidir.

Ekim alanı yaygındır. Başta Marmara Bölgesi'nin

Trakya kesimi olmak üzere, İç Anadolu ve

Karadeniz (doğu kıyıları hariç) bölgelerinde de

yetiştirilir.

KETEN-KENEVİR: Ilık ve nemli iklimlerde daha çok

yetişir.

Keten lifleri, keten kumaş ve kâğıt yapımında

kullanılır. Tohumlarından boya yapımında kullanılan

bezir yağı elde edilir.

Kenevir bitkisinin lifleri ise halat, ip, paspas gibi

kaba dokumalarda kullanılır.

En fazla Batı Karadeniz Bölümü'nde üretimi yapılır.

HAŞHAŞ: Yazları sıcak geçen ve orta derecede yağışların

görüldüğü yerlerde yetişir.

o Haşhaş ilaç sanayinde kullanılır ve tohumlarından

yağ elde edilir.

o Haşhaş bitkisinin meyvesinde bulunan ve afyon

sakızı adı verilen maddeden uyuşturucu özelliği

olan morfin elde edilir. Bu nedenle haşhaş üretimi

devlet kontrolünde yapılır.

o Haşhaş üretiminin büyük bir bölümü Ege

Bölgesi'nde yapılır. Afyon, Denizli, Kütahya, Uşak,

Konya, Isparta ve Burdur'da üretimi yapılır.

ZEYTİN: Kışların ılık geçtiği Akdeniz ikliminde yetişen ve

ekonomik değeri yüksek olan bir bitkidir.

Bir kısmından yağ elde edilir, bir kısmı ise sofralık

olarak tüketilir.

Ege Bölgesi (Edremit, Ayvalık arası) yağlık, Marmara

Bölgesi sofralık zeytin üretiminde başta gelir.

Akdeniz Bölgesi'nde daha fazla gelir getiren

ürünlerin ekilmesi tercih edildiğinden zeytin

üretimi az yapılmaktadır.

Az miktarda olmakla birlikte Doğu Karadeniz

Bölümü'nde de zeytin üretilmektedir.

SUSAM: Akdeniz ikliminde yetişir.

Yağ ve tahin üretiminde kullanılır.

Güneydoğu Anadolu, Akdeniz, Ege ve Marmara

bölgelerinde üretilir.

Zeytin, ayçiçeği, susam, keten, mısır, fındık ve pamuk

yağ elde edilen sanayi bitkileridir.

ANASON: Rakı ve içki yapımında kullanılır.

Burdur (% 50) üretimde birincidir. Burdur'u, Muğla ve

Antalya illeri izler.

BAKLAGİLLER

FASULYE: Yetişme döneminde yağış veya sulama ister.

Ege ve Marmara bölgelerimizdeki ovalar ile

Çukurova ve Batı Karadeniz Bölümü'nde fasulye

tarımı yaygındır.

SOYA FASULYESİ: Yazları sıcak ve yağışlı geçen iklim

şartlarında yetişir.

En çok Akdeniz Bölgesi'nde üretilir. Orta ve Batı

Karadeniz kıyıları ile Ege ve Marmara'da üretimi

yapılır.

Page 34: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 33

BAKLA: Başlıca yetişme alanları Güney Marmara ve Ege

Bölgesi’dir.

YEŞİL MERCİMEK: Kuraklığa çok dayanıklı bir bitkidir.

Yeşil mercimek en fazla İç Anadolu Bölgesi'nde,

kırmızı mercimek ise Güneydoğu Anadolu

Bölgesi'nde üretilir.

NOHUT: Baklagiller içinde üretim bakımından ilk sırayı

alır.

o İç Anadolu, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu

bölgelerinde yetiştirilir.

MERCİMEK: Baklagiller içinde nem isteği en az ve

kuraklığa en dayanıklı olan bitkidir.

Kırmızı mercimek üretiminde Güneydoğu

Anadolu, yeşil mercimek üretiminde ise İç Anadolu

Bölgesi başta gelir.

İç Anadolu Bölgesi baklagil üretiminde ilk sırada yer

alır.

Yumrulu Bitkiler: Ürünü toprağın altında olan, düşük

sıcaklıklara dayanabilen patates, soğan, havuç, turp,

sarımsak gibi bitkilere yumrulu bitkiler denir.

TÜRKİYE’DE MEYVECİLİK

FINDIK: Nemli iklim, kış ılıklığı ve humuslu toprak ister.

o Ana vatanı Karadeniz kıyılarıdır. Ordu, Giresun,

Trabzon ve Samsun illerinde ülkemiz fındığının

%80'i üretilir. Fındığın geri kalan kısmı Marmara

Bölgesi'nde İzmit Körfezi çevresinden elde edilir.

o Yıllık üretimi ile Türkiye, dünyadaki fındık ihtiyacının

yarısından fazlasını karşılar. Bu nedenle fındık

önemli bir ihraç ürünüdür.

ÜZÜM: Ülkemizde yetişme alanı en geniş olan ve en çok

üretilen meyvedir.

Üzüm bitkisine asma, üzüm yetiştirilen yerlere bağ

adı verilir.

Olgunlaşma döneminde yüksek sıcaklık ister.

Bununla birlikte soğuğa en dayanıklı bitkilerden biridir.

Üzüm üretiminde ilk sırayı Ege Bölgesi alır. Bu

bölgeyi Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu, Marmara ve

Doğu Anadolu bölgeleri izler.

Türkiye kuru üzüm ihracatında birincidir.

İNCİR: Soğuğa karşı dayanıksızdır.

Ege Bölgesi'nin kıyı kesimleri, Akdeniz, Marmara ve

Karadeniz Bölgesi ile Güneydoğu Anadolu’nun

soğuk olmayan kesimlerinde yetiştirilir.

İncir, kuru ve yaş olarak tüketilir.

Kuru incir ihracatımız gelişmiştir.

ELMA: Üzümden sonra yetişme alanı en geniş meyvedir.

Düşük sıcaklıklara dayanıklıdır.

En fazla İç Anadolu Bölgesi'nde üretilir.

TURUNÇGİLLER( NARENCİYE)

o Turunçgil, mandalina, portakal, limon gibi meyvelere

denir.

o Yüksek sıcaklık ve bol su ister. Don olaylarından

olumsuz etkilenir. Bu nedenle sıcaklığın 0°C'nin

üstünde olduğu yerlerde üretilir.

o En fazla üretim Akdeniz Bölgesi’nin kıyı kesiminde

yapılır. Daha sonra Ege, Marmara’nın güneyi, Doğu

Karadeniz Bölümü’nün (Rize ve çevresi) kıyılarında

yetiştirilir.

MUZ: Tropikal bir meyvedir.

Kış sıcaklık ortalamalarının yeterli olduğu Alanya -

Anamur arasında üretilir.

Ülke ihtiyacını karşılamak için ithal edilir.

TÜRKİYE’DE SEBZECİLİK

Ülkemiz, farklı iklim tiplerinin görülmesi nedeni ile

sebze tarımına uygundur.

Ülkemizde sebzelerin en erken yetiştiği yer Akdeniz

Bölgesi, en geç yetiştiği yer ise Doğu Anadolu

Bölgesi'dir.

Seracılık faaliyetlerinin gelişmiş olmasından dolayı en

çok sebze üretimi Akdeniz ve Ege bölgelerinde

yapılmaktadır.

Akdeniz Bölgesi'nde turfanda sebzecilik gelişmiştir.

Seracılık (Turfandacılık)

Cam veya plastikten yapılan seralarda mevsimi

dışında meyve ve sebze üretme faaliyetlerine seracılık

(turfandacılık) denir.

Seracılık güneşli gün sayısının fazla olduğu Akdeniz,

Ege, Marmara ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde

yapılır.

TÜRKİYE'DE HAYVANCILIK

Ekonomik değeri olan hayvanların üretilip,

beslenmesi ve pazarlanması işlerine hayvancılık

denir.

Hayvancılık özellikle yüksek ve engebeli yerlerde,

ekime dikime elverişli olmayan bölgelerde, halkın

yaşayışında birinci derecede rol oynar.

Karadeniz kıyılarında bulutlu gün sayısının fazla

olması, Doğu Anadolu'da kış mevsiminin soğuk ve

uzun geçmesi, İç Anadolu'da ise yaz kuraklığının erken

başlaması sebze üretimini sınırlandırmış ve seracılığı

engellemiştir.

Page 35: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 34

Türkiye, geniş çayır ve meralarıyla hayvan

yetiştirilmesine elverişli bir ülkedir.

Hayvan sayısı bakımından önemli bir zenginliğe

sahiptir. Dünyada 9. Orta Doğu'da ve Avrupa'da 1.

sırada yer alır.

Ülkemizde hayvancılık faaliyetleri, mera

hayvancılığı ve ahır hayvancılığı olarak ikiye ayrılır.

Mera hayvancılığı doğa koşullarına bağlı olarak

yapılan hayvancılıktır. Et ve süt verimi düşüktür. En

çok Doğu Anadolu Bölgesi'nde yapılmaktadır.

Ahır hayvancılığı yıl boyunca hayvanların ahırlarında

beslenmesidir. En çok Marmara Bölgesi'nde

yapılmaktadır. Ahır hayvancılığı daha çok sığır

yetiştirilmesinde uygulanmaktadır.

BÜYÜKBAŞ HAYVANCILIK: Manda, sığır, deve, at,

eşek gibi hayvanlar büyükbaş hayvanlardır.

Ülkemizde en çok sığır yetiştirilir.

o Büyükbaş hayvancılık daha çok Erzurum Kars

Platoları ile Doğu Karadeniz Bölümünde yapılır.

KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIK: Türkiye'de en çok

yapılan hayvancılıktır. Bu gruba giren hayvanlar

koyun, kıl keçisi ve tiftik keçisidir. Küçükbaş

hayvancılık daha çok İç Anadolu Bölgesi’nde yapılır.

o Koyun en çok İç Anadolu’da, kıl keçisi Akdeniz’de,

tiftik keçisi İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu

Bölgesi’nde yapılır.

KÜMES HAYVANCILIĞI: Tavuk, horoz, hindi, kaz,

ördek gibi hayvanlara kümes hayvanları denir. En

çok Güney Marmara, Ege Bölgesi, Orta ve Batı

Karadeniz bölümlerinde yetiştirilir.

İPEK BÖCEKÇİLİĞİ: İpek böceği, doğal ipek elde

etmek için yetiştirilen ve dut yaprağı ile beslenen bir

hayvandır.

o Türkiye'de Bursa, Denizli, Elazığ, Ankara, Antalya,

Amasra ve Diyarbakır'da ipek böcekçiliği

yapılmaktadır.

ARICILIK: Bal ve balmumu elde etmek için arı

beslenme faaliyetine arıcılık denir. Türkiye'nin iklimi,

bitki örtüsünün çeşitliliği, üstün nitelikli arı türleriyle

arıcılığa elverişlidir. Türkiye'nin her bölgesinde

arıcılık yapılır.

BALIKÇILIK: Yurdumuzun üç tarafı denizlerle çevrili

olmasına rağmen balıkçılık yeteri kadar

gelişmemiştir.

o Türkiye'de tutulan balığın denizlerimize göre

dağılımı şöyledir; Karadeniz %85, Marmara Denizi

%10, Ege Denizi %3, Akdeniz %2'dir. Akarsu ve

göllerimizin olduğu yerlerde ise tatlı su balıkçılığı

yapılmaktadır.

Türkiye'de balıkçılığın yeterince gelişmemesinin

başlıca nedenleri:

Balıkçılığın daha çok kıyı balıkçılığı olarak yapılması,

açık deniz balıkçılığının yaygın olarak yapılmaması,

Modern tekne ve yöntemlerle balıkçılığın

yapılmaması,

Halkın balık tüketimi konusunda yeterli bilince sahip

olamaması,

Kaçak, usulsüz ve aşırı avlanmaların yaygın olması,

Son yıllarda su kirliliğinin artması,

Su ürünlerinin işleneceği sanayi tesislerinin yetersiz

olması,

Su ürünlerinin saklanabileceği soğuk hava

depolarının yetersiz olması,

Türkiye'de Hayvancılığın Gelişmesi İçin Gerekli

Koşullar

Türkiye, hayvancılığın gelişmesi için önemli bir

potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin değerlendirilmesi

için aşağıdaki koşulların uygulanması gerekir.

o Çayır ve mera hayvancılığı yerine, besi ve ahır

hayvancılığının yaygınlaştırılması,

o Yem üretiminin artırılması,

o Hayvan soylarının iyileştirilmesi (ıslahı),

o Otlakların ıslah edilmesi ve korunması, aşırı ve erken

otlatmanın engellenmesi,

o Süt dana ve süt kuzu ile doğurgan hayvanların erken

kesiminin önlenmesi,

o Hayvan hastalıklarıyla mücadele edilmesi,

o Üreticilere yönelik hayvancılık eğitiminin

yaygınlaştırılması,

o Hayvan üreticilerine teşvik kredilerinin sağlanması,

o Üreticilerinin pazarlama olanaklarının geliştirilmesi.

TÜRKİYE'DE ORMANLAR

Türkiye'de ormanların dağılışını etkileyen en önemli

faktör nemlilik ve yağıştır. Bununla birlikte; yer şekilleri,

yükselti, toprak özellikleri gibi faktörlerde ormanların

dağılışını etkiler.

Türkiye'deki ormanların %79'u kıyı bölgelerinde

yer alırken, iç bölgelerde orman varlığı yalnızca % 21

'dir.

Karadeniz'de nem oranının yüksek olması nedeniyle

ormanlar deniz seviyesinden itibaren başlar. Bölgede,

her mevsim bol yağışlı olması nedeniyle gür

ormanlar yetişir.

İç bölgelerde yağışların yetersiz olması ve belli

dönemlerde kuraklığın etkili olması nedeniyle, ormanlar

geniş alan kaplamazlar. İç kesimlerde ormanlar,

genellikle daha nemli olan yüksek kesimlerde

toplanmıştır.

Türkiye'de orman varlığını korumak ve ağaçlandırma

çalışmalarıyla orman alanlarını genişletmek amacıyla,

çeşitli kuruluşların çalışmaları vardır.

Page 36: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 35

Bunların başlıcaları; Orman Bakanlığı, TEMA (Türkiye

Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları

Koruma Vakfı), ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini

Koruma ve Tanıtma Vakfı), Doğal Hayatı Koruma Derneği

(DHKD) ve Çevre Gönüllüleri Derneği gibi kuruluşlardır.

Ormanların Önemi

Canlı yaşamı için gerekli oksijeni üretir.

Erozyonu önler.

İçinde barındırdığı bitki ve hayvan varlığını korur.

Askerî ve stratejik yönden yurt savunmasına katkı

sağlar.

Kıyılarda, kumulların içerilere sokulmasını engeller

Temiz havası ve doğal güzellikleriyle turizme katkı

sağlar.

Havanın temizlenmesine ve atmosferdeki nem

dengesinin korunmasında düzenleyici rol oynar.

Sel, çığ, taşkın ve heyelan gibi doğal afetleri önler.

Ormanların Korunması

Sayısız yararları bulunan orman varlığını korumak ve

geliştirmek için aşağıdaki önlemlerin alınması gerekir.

Tahrip edilen orman alanlarının ağaçlandırılması,

Orman yangınlarına karşı önlemlerin alınması,

Sulak alanlarda çabuk büyüyen ağaçların (kavak,

okaliptüs, dişbudak, söğüt vb) yetiştirilmesi,

Yakacak odun için çabuk büyüyen ağaçların

kullanılması gerekir.

SANAYİ

Hammadde veya yarı işlenmiş maddelerin kullanıma

hazır hale getirilmesi için kurulan tesislere sanayi

(endüstri) denir.

Sanayinin kurulması için gerekli şartlar

- Hammadde

- Sermaye

- Enerji

- İşgücü

- Teknik eleman

- Ulaşım

- Pazar

- Yeryüzü şekillerinin elverişliliği

TÜRKİYE'DEKİ SANAYİ KOLLARI

1. Besin (Gıda) Sanayisi

Hammaddesi tarım ve hayvansal ürünlere dayalı olan

sanayidir. Sanayi kolları içerisinde ikinci sırayı alır. Besin

sanayisi, tarım ürünlerinin yoğun olarak yetiştirildiği

merkezlere yakın yerlerde kurulmuştur.

Önemli besin sanayi kolları;

Şeker fabrikalar (Karadeniz kıyısı hariç her yerde),

Çay fabrikaları (Rize),

Un fabrikaları, makarna ve bisküvi fabrikaları

(özellikle İç Anadolu),

Zeytinyağı fabrikaları (Ege ve Güney Marmara'da),

Ayçiçek yağı fabrikaları (Trakya'da),

Tütün fabrikaları (İstanbul, İzmir, Bitlis, Samsun,

Tokat vb.),

İçki fabrikaları (İstanbul, Tekirdağ),

Konserve ve salça fabrikaları (Marmara, Ege, Akdeniz

bölgeleri),

Süt ürünleri fabrikaları (İzmir, Edirne, Kars, İstanbul).

2. Dokuma, Tekstil ve Deri Sanayisi

Türkiye'de en gelişmiş sanayi koludur. En fazla işçi

bu sektörde çalışır. Üretimin çoğu ihraç edilir.

Pamuklu dokuma; Adana, Antalya, İzmir, Aydın,

Nazilli, Manisa, Kayseri, Malatya, İstanbul ve Bursa.

Bursa'da ipekli dokuma, Gemlik'te suni ipek fabrikası

vardır.

Yünlü dokuma; İstanbul, Hereke, Bursa, İzmir, Uşak.

Halıcılık; Isparta, Uşak, Gördes, Kayseri, Simav

Deri ve kösele işleme; İstanbul, İzmir, Bolu ve Uşak.

3. Maden Sanayisi

Demir - çelik; Karabük, Ereğli, İskenderun, Kırıkkale,

Sivas, İzmir

Alüminyum; Seydişehir.

Bakır işleme fabrikaları; Samsun, Murgul.

4. Makine Sanayisi

Bursa, İstanbul, İzmit, Adapazarı, Konya, Adana'da

otomobil, kamyon ve otobüs fabrikaları

Eskişehir ve Adapazarı'nda lokomotif ve vagon

fabrikaları

İstanbul, Tuzla, Pendik, Gölcük ve İzmir'de gemi

tersaneleri bulunmaktadır.

Kırıkkale ise savaş sanayinin merkezidir.

5. Kimya Sanayisi

İlaç fabrikaları; İstanbul, İzmir, Ankara, Adapazarı

Lastik fabrikaları; İzmit, Adapazarı, Kırşehir

Gübre fabrikaları; Mersin, Bandırma, Elazığ,

Kütahya, Tekirdağ ve İskenderun.

6. Orman Ürünleri Sanayisi

En fazla Karadeniz Bölgesi'nde gelişme göstermiştir.

Kâğıt ihtiyacımızın bir kısmını ithal etmekteyiz.

Kâğıt fabrikaları; İzmit, Balıkesir, Çaycuma

(Zonguldak), Taşköprü (Kastamonu), Taşucu (İçel),

Dalaman (Muğla), Aksu (Giresun), Çay (Afyon) da

bulunur.

Petrol Rafinerileri

Petrokimya; Batman( Batman ), İzmit (İpraş),

Mersin (Ataş), İzmir (Aliağa), Kırıkkale (Orta

Anadolu Rafinesi) de bulunmaktadır.

Page 37: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 36

Mobilya sanayi; Adapazarı, Ankara, İnegöl, İstanbul,

İzmir, Kayseri

7. Çimento, Cam, Seramik Sanayisi

Hammaddesi taşa, toprağa bağlıdır.

o Çimento fabrikaları; Türkiye'nin her bölgesine

dağılmıştır. İhraç ürünlerimizdendir. İstanbul, İzmit,

Adana, İzmir, Denizli, Ordu, Elazığ.

o Cam fabrikaları; İstanbul, Denizli, Mersin, Kırklareli,

Sinop

o Seramik fabrikaları; Çanakkale, Bilecik, Kütahya,

İstanbul, İzmir

TİCARET

Ülkeler arasında veya ülke içinde kâr amacıyla ya-pılan

alış-verişe ticaret denir. Ülke içinde yapılan ticarete iç

ticaret, ülkeler arasında yapılan ticarete de dış ticaret

denir.

İÇ TİCARET: Ülke içinde yapılan ticarete iç ticaret

denir.

Ülkemizde; hayvansal maddelerin her yerde

üretilmemesi, nüfusun dengesiz dağılımı, bölgeler

arasında yetiştirilen tarım ürünlerinin farklı olması ve

sanayi kuruluşlarının dengesiz dağılımı gibi

nedenlerden dolayı çok canlı bir iç ticaret

yapılmaktadır.

İç ticaretin yapıldığı yerler pazar, hâl, dükkân,

mağaza, panayır ve fuar gibi isimler alır.

DIŞ TİCARET: Ülke dışına yapılan ticarete dış ticaret

denir.

Dış ticaret ihracat (dış satım) ve ithalat (dış alım) dan

oluşmaktadır. Dış ticareti, ürün miktarı, ürün kalitesi,

ürün fiyatı, iç tüketim ve ulaşım şartlan gibi hususlar

etkilemektedir.

Türkiye 1980'li yıllara kadar tarım ve maden ürünleri

ihraç edip, işlenmiş sanayi ürünlerini ithal

etmekteydi. 1990'lı yıllarda sanayi ürünlerinin

ihracattaki payı % 90'a çıkmıştır.

Türkiye’nin En Fazla İthalat (Dış Alım) Yaptığı

Ülkeler: Almanya, Rusya, İtalya, Fransa, İsviçre, İngiltere

Türkiye'nin En Fazla İhracat (Dış Satım) Yaptığı

Ülkeler: Almanya, İngiltere, ABD, İtalya, Hollanda,

Fransa, İspanya, Rusya.

İTHAL ETTİĞİMİZ MALLAR: Petrol, doğalgaz, kömür, iş

makineleri, elektronik ürünler, saat, otomobil ve yedek

parça, gemi, uçak, ilaç ve sağlık ürünleri, optik ve ölçü

aletleri, muz, kakao, kauçuk, kahve, pirinç, şeker, et,

kalay, alüminyum, kağıt, içki, sigara, elektrikli makineler,

v.s.

İHRAÇ ETTİĞİMİZ MALLAR : Pamuk, tütün, fındık,

turunçgiller, kayısı, kuru üzüm, kuru incir, ceviz, Antep

fıstığı, halı, mobilya, otomobil, otobüs, çimento, beyaz

eşya ürünleri, demir çelik ürünleri, cam ve cam ürünleri,

krom, bor mineralleri, bakır, mermer, pamuklu dokuma

ve konfeksiyon ürünleri, ayakkabı, deri v.s.

TURİZM

Turizm: İnsanların gezip, görmek, eğlenmek, dinlenmek

amacıyla yaptığı gezilere denir.

Turizm faaliyeti milli sınırlar içinde gerçekleşiyorsa "iç

turizm" ülkeler arasında oluyorsa "dış turizm" adını

alır.

Turizmin sağladığı yararlar:

Ülke içindeki birlik ve beraberlik duygusunu geliştirir.

Uluslararası yakınlaşma ve samimiyet sağlar.

Ülkeye döviz girdisi sağlar, ekonomiyi güçlendirir.

Ticareti canlandırır. Ulaşım ve haberleşme olanakları

artar.

ÖNEMLİ TURİZM MEKÂNLARIMIZ:

Tarih turizmi: İstanbul, Edirne, Bursa, Çanakkale, Efes,

Milet, Meryem Ana Kilisesi, Aspendos, Çorum'da

Alacahöyük, Trabzon'da Sümela Manastırı, Medeniyetleri

Müzesi, Anıtkabir, Kayseri'de Kültepe, Adıyaman'da

Nemrut Dağı heykelleri

Kış Turizmi:: Bursa'da Uludağ , Antalya'da Saklıkent,

Kayseri'de Erciyes, Bolu’da Kartalkaya, Çankırı'da Ilgaz,

Kars'ta Sarıkamış, Erzurum'da Palandöken Dağı

Deniz Turizmi: Balıkesir-Erdek, İstanbul-Şile-Silivri

Çeşme, Kuşadası, Bodrum, Didim, Marmaris, Datça

Antalya, Alanya

Doğa Turizmi: Balıkesir'de Manyas Kuş Cenneti,

Denizli'de Pamukkale Travertenleri, Antalya'da Düden ve

Manavgat Şelaleleri, İnsuyu ve Karain mağaraları, Cennet

- Cehennem Obrukları, Nevşehir’de Peri Bacaları,

Aksaray'da Ihlara Vadisi, Bolu'da Abant ve Yedigöller,

Trabzon'da Uzungöl

NOT: En çok ihracat ve ithalat yaptığımız ülkeler

yıllara göre değişiklik gösterebilmektedir. O nedenle

bu bilgiler güncel olmayabilir. Ders kitabındaki

istatistikleri esas alınız.

Page 38: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 37

VERGİM BANA DÖNÜYOR

Vatandaşların, herhangi bir karşılık beklemeden

kazançlarının bir bölümünü devlete vermelerine

vergi denir.

Devletin, kendi kaynakları ile ülke için gerekli olan

yatırımların tamamını yerine getirmesi mümkün

değildir. Bu nedenle devletin bu konuda vatandaşın

desteğine ihtiyacı vardır. Vatandaşlardan alınan

vergiler yine toplum yararı için devlet tarafından

kullanılır.

Bir kurumun hangi vergi dairesine vergi ödediğini

gösteren ve iş yerinin duvarında asılı olan belgeye

vergi levhası denir.

Ülkemizde devlete ödenen birçok vergi çeşidi vardır.

Bunlardan gelir vergisi, vatandaşların bir yıl içinde

elde ettikleri gelirin belli bir oranda

vergilendirilmesidir.

Vergi sadece kişilerden değil, şirketler, kooperatifler,

iş ortaklıkları gibi kurumlardan da alınır. Buna

kurumlar vergisi denir. Ev gibi gayrimenkul

sahiplerinin ödediği vergiye de emlak vergisi denir.

Vergi mükelleflerinin bir vergi döneminde sağladığı

kazancı bildiren belgeye vergi beyannamesi denir.

Vergi mükelleflerini tespit eden vergiyi denetleyen

ve toplayan resmî daireye vergi dairesi denir.

HAYAT VEREN PROJE (GAP)

Bir bölge idaresidir.1989’da Başbakanlığa bağlı

olarak kuruldu. Amacı; bölge kapsamına giren illerde;

konut, sanayi, madencilik, tarım, enerji, ulaşım gibi

hizmetler ile bölgeyi hedef alan araştırmaların

yaptırılmasıdır.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi bir tarım ve hayvancılık

alanıdır. Toprakları verimli ve geniş düzlükler halindedir.

Tarımda en önemli sorun sulamadır. Bu amaçla

bölgede GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) adı ile

bilinen çalışmalarla (baraj, kanal, tünel) tarım alanlarının

sulanması ve buraların değerlendirilmesi düşünülmüştür.

Buna paralel olarak çeşitli sektörlerin gelişmesi

sağlanacaktır.

MADENLER

Maden: Yeraltından çıkarılan ve ekonomik değeri olan

maddelere “maden” denir.

Bir madenin işletilebilmesi için gerekli şartlar

şunlardır:

-gereç),

kalitesi), madenin değeri,

olması (rezerv=madenin miktarı),

müsait olması.

Cumhuriyet dönemi ile birlikte madencilik alanında

yapılan çalışmalar şunlardır:

Bilimsel çalışmalara başlandı.

Etibank, 1935 yılında yapılacak çalışmalar için

gerekli olan sermaye için kuruldu.

1935 yılında yer altı maden kaynaklarımızı

araştırmak için Maden Tetkik ve Araştırma Enstitüsü

MTA kuruldu.

Yatakların işletilebilmesi ve değerlendirilebilmesi için

“Maden Kanunu” çıkarıldı. (1950)

Madenlerimizin bir kısmı enerji kaynağı, bir kısmı ise

çeşitli sanayilerin hammaddesi olarak değerlendirilir.

ENERJİ KAYNAKLARI

Enerji: İş yapabilme gücüne denir. Yenilenebilir enerji

kaynakları ve yenilenemez enerji kaynakları olarak 2’ye

ayrılır.

Yenilenebilir Enerji Kaynakları:

1-Güneş: Güneşten gelen ışık ve ısı sayesinde elde

edilen enerjidir.

2-Rüzgar: Rüzgarın gücünden elde edilen enerjidir.

3-Hidroelektrik: Barajlarda suyun yüksekten akıtılması

ile elde edilen enerji kaynaklarıdır.

4-Jeotermal Enerji: Yer altından çıkan sıcak su

kaynaklarıdır.

Yenilenemeyen Enerji Kaynakları

Doğalgaz, Petrol, Taş Kömürü, Linyit

Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP),

Türkiye'nin tarımla ilgili olarak hazırlanmış en

büyük projesidir. Projenin yapımı hâlâ devam

etmektedir.

Bu proje Dicle ve Fırat nehirleri üzerinde

yapımı planlanan barajlar, hidroelektrik santraller

ve sulama tesislerini kapsamaktadır.

Page 39: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 38

MADENLER

Kullanıldığı Alan ve

İşletmeler

Çıkarılan Yerler

DEMİR: Demir-çelik

sanayisinin temel

hammaddesidir.

Demir-çelik fabrikaları:

Karabük, Ereğli ve

İskenderun’daki demir-çelik

fabrikalarıdır

Divriği, Hekimhan, Hasan

Çelebi (Sivas-Malatya arası);

Kayseri, Adana, K.Maraş arası;

Develi, Edremit (Balıkesir);

Simav (Kütahya); Poyas

(İskenderun)

BAKIR: Elektrik ve elektronik

sanayisinde kullanılır. Bakır

üretiminde Dünyada 1.yiz

Samsun’da Karadeniz Bakır

İşletmeleri

Küre (Kastamonu); Murgul

(Artvin);

Ergani-Maden(Elazığ); İzmir

(Dikili-Torba)

KROM: Demir-çelik

sanayisinin hammaddesidir.

Çeliğin sertleştirilmesinde ve

paslanmaz çelik üretiminde

kullanılır.

En önemli ihraç

maddemizdir. (Üretimde

Dünya 3.)

Fethiye-Köyceğiz (Muğla),

Guleman-Maden (Elazığ)

Bursa, Eskişehir arası,

Kayseri, Sivas, Adana,

K.Maraş

Denizli, Kütahya.

BOR: Jet ve roket yakıtı, cam,

elyaf, sabun, deterjan, tekstil

boyaları, porselen, ilaç

sanayi, fotoğrafçılıkta

kullanılır.

Susurluk, Bigadiç, Sındırlı

(Balıkesir)

Seyitgazi (Eskişehir), Emet

(Kütahya)

M. Kemalpaşa (Bursa)

BOKSİT: Alüminyum ham

maddesidir. Uçak, ve

otomobil endüstrisi ile ev

eşyası yapımında...

Konya (Seydişehir)

İskenderun, Muğla, Adana

KÜKÜRT: Haşerelere karşı Keçiborlu (Isparta) Denizli

(Sarayköy), Burdur.

KURŞUN-ÇİNKO: (Yahyalı,

Ulukışla, Kütahya)

Elazığ (Keban),

Akdağmadeni

CİVA: Eczacılık, elektrikli

aletlerin yapımında kullanılır.

Konya (Sarayönü), İzmir

(Çeşme)

MANGANEZ: Demirin çeliğe

dönüştürülmesinde kullanılır.

Artvin (Borçka), Zonguldak

(Ereğli)

TUZ: Yemeklerde, kimya

sanayiinde.

Tuzgölü, İzmir Çamaltı,

Çankırı

OLTU TAŞI: Tespih, süs taşı Erzurum (oltu)

LÜLE TAŞI: Pipo ve süs

eşyası

Eskişehir

MERMER: Heykel, inşaat

işleri, süsleme.

Manisa, Kütahya, Muğla,

Aydın Çanakkale, Bursa,

Gemlik, Erzurum

ZIMPARA TAŞI: Cila İzmir, Aydın, Muğla.

ENERJİ KAYNAKLARI

Kullanıldığı Alan Üretilen Yerler

Taş Kömürü (Maden Kömürü):

Demir-çelik ve kimya sanayisinin

hammaddesidir. Termik

santrallerde kullanılır; ihtiyacı

karşılamaz.

Zonguldak (Kilimli, Kozlu,

Ereğli)

Linyit: Sanayide, ısınmada ve

elektrik enerjisi üretiminde

kullanılır. Ülkemizin ihtiyacını

karşılar.

Termik santraller: Maraş

(Afşin-Elbistan) (ilk), Zonguldak

(Çatalağzı), Manisa (soma),

Kütahya (Seyitömer) (Tunçbilek),

Muğla (Yatağan), İstanbul

(Ambarlı), Sivas (Kangal),

Kütahya (Tunçbilek,

Değirmisaz) Manisa (Simav);

K. Maraş (Elbistan) Amasya

(Çeltik), Ankara (Beypazarı)

Çorum (Dodurga)

Petrol: Birçok alanda kullanılır.

% 85’i ithal edilmektedir.

Rafineriler: Batman,

İzmir (Aliağa), İzmit (Tüpraş),

Mersin (Ataş) Kırıkkale (Orta

Anadolu)

Raman, Garzan (Siirt),

Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin,

Adıyaman ve Adana.

Doğal gaz: Çabuk tutuşan,

yanıcı özelliği olan, yüksek ısı

veren, kirlilik yapmayan yakıt.

Kırklareli (Hamidabat),

Mardin (Çamurlu),

Hidroelektrik santralleri: Su

gücünden enerji elde

edilmesidir. Elektriğin %35’i bu

yolla elde edilir. Yani

potansiyelin % 25’ini

kullanmaktayız.

GAP ile Fırat ve Dicle üzerinde

21 baraj, 17 hidroelektrik

santrali kurulması

öngörülmektedir.

Fırat üzerinde: Atatürk,

Keban, Karakaya

Kızılırmak: Hirfanlı,

Kesikköprü, Altınkaya

Yeşilırmak: Almus, Hasan

Uğurlu, Suat Uğurlu

Sakarya: Hasan Polatkan,

Sarıyar, Gökçekaya

Gediz: Demirköprü

Menderes: Kemer, Adıgüzel

Seyhan: Seyhan

Ceyhan: Aslantaş, Menzelet

Manavgat: Oymapınar

Jeotermal Enerji: Yeraltından

çıkan sıcak suyun buharı ile elde

edilen enerjidir.

Denizli (Sarayköy)’de jeotermal

santral bulunmaktadır.

Denizli (Sarayköy), İzmir

(Balçova), Aydın (Germençik),

Çanakkale (Tuzla), Afyon

(Sandıklı), Nevşehir (Acıgöl),

Ankara (Kızılcahamam)

Güneş enerjisi: Su ısıtma, sera

ısıtma ve bazı elektrikli aletlerin

çalıştırılmasında kullanılır.

Akdeniz ve Ege Bölgelerinde

yararlanılan enerji türüdür.

Nükleer enerji: Uranyum ve

toryumdan elde edilen enerjidir.

Mersin Akkuyu’da bir santral

kurulmuştur.

Uranyum yatakları: Aydın,

Çanakkale, Şebinkarahisar

Page 40: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 39

DÜNYADA NÜFUS VE EKONOMİK FAALİYETLER

DÜNYA'NIN NERESİNDEYİZ

İşte bu nedenlerden dolayı;

o Türkiye'nin stratejik önemi artmıştır.

o Boğazlardan geçiş ücreti alınarak gelir elde

edilmektedir.

o Ortadoğu petrollerine yakınlığı nedeniyle dünyanın

önemli ülkelerinden biridir,

o Türkiye'de farklı iklimlerin etkisiyle çeşitli tarım

ürünleri yetişmektedir.

Sınırları belirli bir alan içinde yaşayan insan sayısına

nüfus denir. Bu alan Dünyanın tamamı olabileceği

gibi kıta, ülke, bölge, il, ilçe, köy veya daha dar bir

alan da olabilmektedir.

İnsanların eseri olan ya da doğal çevreden elde

edilen, işletildiğinde gelir getiren zenginlikler

ekonomik kaynak olarak adlandırılır. Ekonomik

kaynakların işleniş şekilleri, mal ve hizmet etkinlikleri

ile bu etkinliklerden doğan ilişkilerin bütününe de

ekonomik faaliyetler denir.

Nüfus ve ekonomik faaliyetler yeryüzüne eşit ve

dengeli bir şekilde dağılmamıştır. Bunun nedeni

yeryüzündeki her alanın aynı özellikleri

taşımamasıdır.

Dünya üzerinde nüfusun ve ekonomik faaliyetlerin

dağılışının düzensiz olmasında çeşitli faktörler

etkilidir.

Bunlar;

Fiziki Faktörler

1- Yeryüzü şekilleri 2- İklim özellikleri 3- Bitki örtüsü

4- Toprak verimliliği 5- Su kaynakları

6- Kara ve denizlerin dağılışı 7- Coğrafi konum

8- Yer altı kaynakları 9- Bakı

Beşerî ve Ekonomik Faktörler

1- Ulaşım 2- Sanayileşme 3- Ticaret 4- Tarım

5- Yer altı zenginlikleri 6- Turizm 7- Tarihî faktörler

8- Göçler

Arazinin engebeli olduğu yerlerde ulaşım, iş

olanakları ve tarım alanları kısıtlı olur. Bu nedenle

dağlık ve engebeli alanlar nüfusun seyrek olduğu

yerlerdir. İnsanlar asırlar boyunca yerleşmek için düz

alanları seçmiştir. Örneğin; Alp ve Himalaya dağları

gibi yüksek ve engebeli yerlerde nüfus oldukça azdır.

İklim özellikleri de nüfusun coğrafi dağılışı

üzerinde etkilidir. Sıcaklık ve yağış koşullarının

yeterli olduğu yerlerde nüfuslanma fazla iken

ekonomik faaliyetler de çeşitlidir. Buna karşılık

sıcaklığın ve yağışın yetersiz veya çok fazla olduğu

yerlerde ise nüfus ya çok az ya da hiç yoktur. Kutup

bölgeleri ve Ekvator çevresi bu duruma örnektir.

Doğal bitki örtüsü orman olan bu alanlar tarıma ve

yerleşmeye elverişli değildir. Bu nedenle bu

alanlarda nüfusun az olduğu görülür.

Örneğin; Nil, Dicle, Fırat, İndus ve Ganj gibi akarsu

havzaları tarıma elverişli olduğu için buralarda nüfus

yoğundur.

Örneğin; önemli ticaret yollarının geçtiği Türkiye,

tarım alanlarının geniş olduğu Hindistan, sanayinin

geliştiği Batı Avrupa ve Japonya nüfusun yoğun

olduğu yerlerdir.

SOSYAL BİLGİLER 6

ÜNİTE 5 – ÜLKEMİZ VE DÜNYA

Türkiye Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının

birbirine en çok yaklaştığı yerde bulunur.

Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan İstanbul ve

Çanakkale boğazlarına sahiptir.

Doğal güzellikleri bakımından zengindir.

Dünyada en fazla petrol çıkarılan Irak, İran,

Azerbaycan gibi ülkelere komşudur.

Üç tarafı denizlerle çevrilidir ve yeryüzü şekilleri

çeşitlidir.

Yer altı ve yerüstü kaynaklar bakımından oldukça

zengindir.

Yükseltisi batıdan doğuya doğru artmaktadır.

Türkiye özel konumu nedeniyle birçok uluslararası

kuruluşa üyedir (BM, NATO).

En uzun kara sınırı Suriye, en kısa kara sınırı

Azerbaycan iledir.

Türkiye Avrupa'da Yunanistan ve Bulgaristan,

Asya'da Ermenistan, Azerbaycan, İran, Irak ve

Suriye ile komşudur.

Verimli toprakların bulunduğu, akarsuların,

göllerin, tatlı su kaynaklarının olduğu yerlerde

de nüfus yoğundur.

Ulaşım, sanayi, tarım, ticaret ve enerji

kaynaklarının işletilmesi gibi ekonomik

faaliyetlerin yoğun olduğu yerlerde insan

gücüne ihtiyaç duyulması nedeniyle nüfus

yoğundur.

Page 41: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 40

Dünyada Nüfusun Yoğun Olduğu Yerler

Afrika'da Nil Vadisi, Kuzey Amerika'nın doğu kıyıları,

Güneydoğu Asya kıyıları (Malezya, Endonezya,

Hindistan), Avrupa ülkeleri (Fransa, İngiltere, Hollan-

da, Belçika, Lüksemburg, Almanya, İsviçre,

Macaristan, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya).

Dünyada Nüfusun Az Olduğu Yerler

Dağların yüksek kesimleri,

Kuzey ve güney kutup çevreleri,

Bataklık alanlar ve engebeli dağlık araziler,

Ekvatoral bölgedeki Amazon ve Kongo havzaları gibi

sık ormanlık alanlar,

Asya Kıtası içlerindeki ve dönenceler çevresindeki çöl

ve bozkır alanlarıdır.

Dünyada nüfusun ve ekonomik faaliyetlerin az

olduğu yerler doğal faktörler açısından insan

yaşamı için uygun koşullar taşımayan yerlerdir.

Nüfus Yoğunluğu Fazla Olan Ülkelerden Bazıları

Bangladeş, Güney Kore, Hollanda, Belçika, Japonya,

Hindistan, El Salvador, Sri Lanka, İngiltere, Almanya

Nüfus Yoğunluğu Az Olan Bazı Ülkeler

Moğolistan, Namibya, Avusturya, Moritanya, Libya,

Kanada, Kazakistan, Orta Afrika, Bolivya, Rusya,

TÜRKİYE'DE NÜFUS DAĞILIŞI

Türkiye'de kıyı kesimleri, iklimin elverişli olmasından

dolayı tarımsal etkinlikler için uygun koşullar

oluşturur. Bu nedenle kıyı kesimlerinde nüfus

yoğunluğu fazladır.

Kışları çok soğuk geçen yüksek ve engebeli alanlar

ile kuraklığın yaygın olduğu kesimlerde nüfus

yoğunluğu azdır.

Türkiye'de Nüfusun Yoğun Olduğu Kesimler

1. Çatalca-Kocaeli Bölümü başta olmak üzere Marmara

Bölgesi,

2. Ege Bölümü,

3. Çukurova ve Akdeniz kıyı kesimi,

4. Doğu Karadeniz'in kıyı kesimleri, İç kesimlerde verimli

alüvyal ovalar

Türkiye'de Nüfusun Seyrek Olduğu Kesimler

1. Doğu Karadeniz'in iç kesimleri,

2. Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki yüksek platolar,

3. Hakkari Bölümü(Doğu Anadolu)

4. Menteşe Yöresi(Akdeniz)

5. Teke ve Taşeli platoları(Akdeniz), Yıldız Dağları

Bölümü(Marmara)

KAYNAKLAR VE İHTİYAÇLAR

KİM NEREDE ÇALIŞIYOR?

Dünya üzerinde yaşayan nüfusun bir kısmı tarım, bir

kısmı sanayi, bir kısmı da hizmet sektöründe

çalışmaktadır. Bu sektörler içinde değişik meslek dalları

yer almaktadır.

Sektörün

Adı

Ekonomik Faaliyet

Kolları

Tarım Tarla ve bahçe bitkileri,

hayvancılık ve ormancılık

Sanayi Madencilik, Elektrik, gaz ve su,

İnşaat ve bayındırlık işleri

Hizmetler Toptan ve perakende ticaret,

lokanta ve oteller, ulaştırma,

haberleşme, depolama, mali

kurumlar, sigorta ve yardımcı iş

hizmetleri, toplum hizmetleri,

sosyal ve kişisel hizmetler

Malavi, Bolivya, Arnavutluk, Bangladeş ve Jamaika

gibi ülkelerde tarım alanında çalışan nüfusun oranı

yüksek iken ABD, Japonya, İngiltere, Norveç, Güney

Afrika gibi ülkeler hizmet ve sanayi sektörü alanında

gelişme göstermiştir.

Tarım sektörüne ağırlık veren ülkelerin gelişmişlik

düzeyi yetersiz, hizmet ve sanayi sektörüne ağırlık

veren ülkelerin gelişmişlik düzeyi yüksektir.

Ülkelerin ekonomik alanda öne çıkmalarında;

o İklim özellikleri

Toprak özellikleri

Doğal kaynaklar

Devlet politikası

Yetişmiş insan gücü

Girişimcilik arayışı etkili olur.

Dünyada nüfusun yoğun olduğu yerlerde iklim

şartları elverişli, yeryüzü şekilleri sade, tarım

alanları geniş, toprak özellikleri tarıma elverişli,

su kaynaklan bol, ulaşım ağı gelişmiştir.

Tarım sektöründe çalışan nüfusun yoğun

olduğu ülkeler fazla gelişme gösterememiştir.

Hizmet ve sanayi sektöründe çalışan nüfusun

fazla olduğu ülkeler ise oldukça gelişmiş

ülkelerdir.

Sanayileşmiş ülkelerde tarımda çalışan insan

sayısı azdır. Ancak tarımdan elde edilen verim

oldukça yüksektir. Sanayileşmiş ülkelerde tarım

alanında modern yöntemler uygulandığı gibi

teknik araç ve gereçlerden yararlanarak daha çok

gelir ve verim elde edilir.

Page 42: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 41

ALDIKLARIMIZ, SATTIKLARIMIZ

Belirli bir kazanç sağlamak amacıyla her türlü mal ve

hizmetin alım satım faaliyetlerine ticaret adı verilir.

Bir ülkenin sınırları içindeki iç pazara yönelik ticaret

iç ticaret, ülkeler arasında dış pazara yönelik ticaret

ise dış ticaret olarak adlandırılır. Ülkeler ürettikleri

malların ya da ham maddelerin fazlasını diğer

ülkelere satar.

Dış ticaret ile satılan malların döviz olarak karşılığına

dış ticaret hacmi denir.

Bir ülkenin ihracatı ve ithalatı üzerinden alınan

vergiye gümrük vergisi denir. Devlet gümrük vergisinin

alınmasından sorumludur ve bazı kuruluşları aracılığıyla

bu işi yapar. Ülkelerin giriş ve çıkışlarında gümrük kapısı

olarak adlandırılan vergi denetiminin yapıldığı yerler

vardır.

Sınır (Gümrük) Kapılarımız: Yunanistan (İpsala),

Bulgaristan (Kapıkule), Suriye (Nusaybin-Cilvegözü-

Ceylanpınar), Irak (Habur), İran (Gürbulak-Esendere),

Nahçıvan (Dilucu), Ermenistan (Akyaka), Gürcistan(Sarp).

TÜRKİYE’NİN DIŞ SATIMI (İHRACATIMIZ)

Ülkemizin dış ticaret hacmi yıllara göre büyümüş

olsa da henüz yeterli düzeyde değildir. Özellikle dış

satımımız istenilen düzeye ulaşamamıştır. Bunda dış

pazarlarda yaşanan rekabet güçleri, hızlı nüfus

artışı ve dışarıdan alınan ağır sanayi ürünlerine

ödenen giderlerin fazla olması gibi faktörler etkili

olmuştur.

Türkiye'nin İhraç Ettiği Başlıca Ürünler

Madencilik sektöründe; Krom, Bor, Civa, Manganez,

Bakır

Tarım sektöründe; Pamuk, Tütün, Sanayi bitkileri, İncir,

Üzüm, Zeytin, Turunçgiller, Buğday, Arpa, Sebze ve

meyve, Canlı hayvan, Hayvansal ürünler, Su ürünleri

İmalat sanayi sektöründe: Dokuma ve tekstil ürünleri

Bitkisel ve hayvansal yağlar, Unlu mamuller, Plastik

maddeler, Orman ürünleri, Kimyasal maddeler, Demir -

çelik ürünleri, Madeni eşyalar, Ev eşyaları, Şeker, Lastik

Çimento

Türkiye'nin En Fazla İhracat Yaptığı Ülkeler

Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Irak

TÜRKİYE’NİN DIŞ ALIMI (İTHALATIMIZ)

Türkiye’nin dış ticaretinde ithalatın payı ihracattan

fazladır. Bu nedenle ticarette giderlerimiz

gelirlerimizden fazladır. İthalatımızda da en fazla

pay sanayi sektörüne aittir. Türkiye bir tarım ülkesi

olduğu için ithalatta en az pay tarım sektörüne aittir.

Türkiye’nin İthal Ettiği Başlıca Ürünler

Tarım sektöründe; Çay, Kahve, Muz, Pirinç, Kauçuk

Madencilik sektöründe; Ham petrol

İmalat sanayi sektöründe; Sanayi ham maddeleri, İlaç,

Boya, Madeni yakıtlar, Yağlar, Suni gübre

Türkiye'nin En Fazla İthalat Yaptığı Ülkeler

İtalya, Rusya, Almanya, Çin, ABD, İtalya

ULUSLARARASI İLİŞKİLERİMİZ

KÜLTÜRLER ARASI KÖPRÜ

Anadolu ilk çağlardan beri dünyanın en eski yerleşim

merkezlerinden biri olmuştur.

İklim koşullan, bol su kaynakları, önemli ticaret

ve ulaşım yollarının Anadolu'dan geçmesi buranın

yerleşim yeri olarak seçilmesinde etkili olmuştur.

Anadolu, konumunun sağladığı özelliklerden dolayı

tarih boyunca farklı kültürlere, medeniyetlere ve

devletlere ev sahipliği yapmıştır. Aynı zamanda ticaret

ve kültür iletişiminin kaynaşma noktası olmasıyla

dünyadaki birçok medeniyetin oluşmasında ve

gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu ilk günlerden

itibaren dış politikasında barışı esas almıştır. Yabancı

ülke temsilcilerinin ziyareti, elçilik binalarının yapılması,

devletlerarası antlaşmalar, uluslararası örgütlere üyelik

gibi faaliyetler Atatürk dönemi dış politikamıza örnek

teşkil eder.

ATATÜRK DÖNEMİNDE DIŞ POLİTİKA ESASLARIMIZ

Türkiye, I. Dünya Savaşı'nın ardından uluslararası

barış ve güvenliği sağlamak, adaletli onurlu ilişkiler

sürdürmek amacıyla kurulan Milletler Cemiyeti'ne 1932

yılında üye olmuştur.

Bir ülkenin başka bir ülkeye mal satmasına

ihracat (dış satım ) denir.

Bir ülkenin başka bir ülkeden mal almasına ise

ithalat (dış alım) denir.

Türkiye'nin ithalat ve ihracat yaptığı ülkelerin

başında Almanya gelir.

Bağımsızlığımızı her şeyin üstünde tutmak

Milli sınırlar içinde kalmak

Milletler arası ilkelerde eşitlik

Komşu devletlerle barış içinde yaşamak

Uluslararası hukuka bağlılık

Gerçekleşmeyecek hayaller peşinde koşmamak

Page 43: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 42

Aynı işleri yürüten ve II. Dünya Savaşı'ndan sonra

kurulan Birleşmiş Milletlere ise 50 asil üye arasında yer

alarak 1945 yılında üye olmuştur. Günümüzde dünya

devletlerinin 189'u bu örgüte üyedir.

1937 yılında Türkiye, Iran, Irak ve Afganistan,

İtalya'nın doğu ülkelerine yönelik politikalarına karşı iş

birliği içine girdiler ve Sadabat Paktı'nı imzaladılar.

Atatürkçülüğün ilkelerinden biri de tam

bağımsızlıktır.

Atatürk'e göre, Türk halkının haysiyeti, onurlu bir

halk olarak yaşaması ancak tam bağımsızlıkla

sağlanabilirdi. Bu nedenle dış politikadaki anlayışını tam

bağımsızlık ilkesi üzerine kurdu.

Dünyada 250 milyondan fazla Türk yaşamaktadır. 80

milyona yaklaşan nüfusu ile ülkemiz en fazla Türkün

yaşadığı yerdir. Türkiye dışında yaşayan

vatandaşlarımızın sayısı 5 milyona yakındır. 3,5 milyonu

aşan Türk varlığı ile en fazla Türk'ün yaşadığı ülke

Almanya'dır. Bunun dışında Fransa, Hollanda, Belçika,

Avusturya, İsviçre ve İsveç'te de Türk vatandaşlarımız

bulunmaktadır. Türkler bu ülkelere genellikle çalışmak

için gitmiştir.

YARDIMLAŞMA VE İŞ BİRLİĞİ

o Yardımlaşma, kendi gücümüzü ve olanaklarımızı,

başkalarının iyiliği için kullanmaktır.

o Dayanışma, toplumu oluşturan bireylerin bir

konuda, duygu, düşünce ve karşılıklı çıkar birliği

içinde olmalarıdır.

o Her ülke doğal afetlerden ve çevre sorunlarından

zarar görenlere yardım etmek amacıyla yardım

kurumları kurmuşlardır. Ülkeler tek başlarına

çözemeyecekleri doğal afetler ve çevre sorunlarıyla

karşılaştıkları zaman diğer ülkelerden yardım alırlar.

o Doğal afetlerin ve çevre sorunlarının ortaya

çıkması sonucu birçok ülke, uluslararası yardım

kuruluşları ve sivil toplum örgütleri iş birliği

yaparak insanlığa hizmet etmektedirler.

o Hızlı teknolojik gelişmeler çevre sorunlarını da

beraberinde getirmiştir. Bu sorunlarla başa çıkmak

için ülkeler uluslararası konferanslar düzenleyip

uluslararası sözleşmeler yapmaktadırlar. Örneğin

Kyoto Anlaşması, gelişmiş ülkelerin sera etkisi

yaratan gazların salınımını 2008-2012 yılları arasında

%5,2 düşürmelerini öngörmektedir.

DOĞAL AFETLER

Deprem, Erozyon, Sel baskını, Çığ, Toprak kayması,

Yangın

ÇEVRE SORUNLARI

Havanın kirlenmesi

Suyun kirlenmesi

Toprağın kirlenmesi

Doğal varlıkların yok olması

Bu sorunlar karşısında hizmet veren çeşitli

uluslararası yardım kuruluşlarından bazıları

şunlardır:

Kızılay

Kızılhaç

FAO (BM Gıda ve Tarım Örgütü)

WHO ( BM Dünya Sağlık Örgütü)

Türkiye Kızılay Derneği özellikle Balkanlar, Kafkaslar ve

Orta Doğu ülkelerine yönelik yapmış olduğu

çalışmalarda Türkiye'yi en iyi şekilde temsil etmiş, Güney

Asya'da meydana gelen tsunami ve Pakistan depreminde

zarar gören afetzedelere de yardım göndermiştir.

TÜRKSOY

(ULUSLARAARASI TÜRK KÜLTÜRÜ TEŞKİLATI)

Türk dünyasının UNESCO'su olan Uluslararası Türk

Kültürü Teşkilatı(TÜRKSOY), 1993 yılında,

Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan,

Türkmenistan ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından

kurulmuştur. Daha sonra Kuzey Kıbrıs Türk

Cumhuriyeti, Tataristan, Başkurdistan, gibi ülkeler

TÜRKSOY'a gözlemci üye olarak katılmışlardır.

TÜRKSOY 20 yılı aşkın süredir Türk halklarının

gönül birlikteliğini ve kardeşliğini güçlendirmek,

ortak Türk kültürünü gelecek nesillere aktarmak

ve dünyaya tanıtmak için çalışmaktadır.

TİKA ( TÜRKİŞBİRLİĞİ VE KALKINMA İDARESİ

BAŞKANLIĞI )

Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı ya da

kısaca TİKA, Türkiye'nin dış yardımlarını organize

eder. Ayrıca yurt dışında Türkçe öğretimini

destekler. TİKA Türkoloji Projesi buna örnektir.

TİKA 1992 yılında kuruldu.

TİKA, Orta Asya ülkeleri başta olmak üzere, yaklaşık

100 ülkede görev yapan, Türkiye Cumhuriyeti

Devleti’nin tek Teknik Yardım Kuruluşudur. TİKA

Merkez Teşkilatına ilave olarak, 48 ülkede bulunan

50 Program Koordinasyon Ofisi ile çok geniş bir

coğrafyada ve bütün sektörlerde çalışmalarını

sürdürmektedir.

TİKA, gelişme yolundaki ülkelerin kalkınmalarına

yardımcı olmak ve bu ülkelerle ekonomik, ticari,

sosyal, kültürel iş birliği için kurulmuştur.

Page 44: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 43

DEVLETLER VE YÖNETİM BİÇİMLERİ

Geçmişte monarşi ile yönetilen ülkeler; Roma

İmparatorluğu, Rusya, İngiltere Osmanlı Devleti,

Fransa.

Günümüzde ise Suudi Arabistan, Fas, Birleşik Arap

Emirlikleri, Ürdün, İngiltere, İspanya, Hollanda,

Japonya monarşik devletlerdir.

Geçmişte oligarşi(aristokrasi) ile yönetilen ülkeler;

Eskiçağ’da Roma, Yunanistan

Günümüzde Cezayir, Irak ve Suriye gibi ülkeler

oligarşik devletlerdir.

Geçmişte teokrasi ile yönetilen ülkeler; Osmanlı

Devleti, Emeviler, Abbasiler.

Günümüzde İran, Vatikan, İsrail teokratik devletlere

örnek olarak gösterilebilir.

Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya,

Fransa, Kanada demokratik devletlerdir.

DEMOKRASİNİN TEMEL İLKELERİ

Millî Egemenlik: Demokraside egemenlik millete

aittir. Millet bu hakkını temsilcileri (milletvekilleri)

aracılığıyla kullanır. Yönetenler, gücünü milletten alır.

Hiçbir kimse, zorla iş başına gelemez. Bu esas,

anayasamızda şöyle belirtilmiştir: "Egemenlik

kayıtsız şartsız milletindir."

Hürriyet ve Eşitlik: Demokraside, hürriyet ve eşitlik

esastır. Hürriyet, başkalarına zarar vermeden her

şeyi yapabilmektir. Bütün insanlar hürdür. Herkes,

serbestçe düşünür ve düşüncelerini açıklayabilir.

Eşitlik, hiçbir ayrım olmaksızın herkesin kanun

önünde aynı haklara sahip olmasıdır. Hiç kimseye

din, dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşüncesinden dolayı farklı

işlem yapılamaz.

Çoğulculuk/ Siyasi Partiler: Demokratik

yönetimlerde, ülke sorunlarının çözüm yolları

üzerinde aynı düşünceyi paylaşan insanlar bir siyasi

parti kurabilirler. Vatandaşlar, bu siyasi partilerden

birine üye olabilirler.

Demokrasilerde hükümeti kurma görevi, genellikle

seçimler sonucunda en çok milletvekilliği kazanan

partiye verilir.

Hükümeti kuran partiye iktidar partisi denir. Diğer

siyasi partiler ise muhalefet partileri olarak

adlandırılır. Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez

unsurlarındandır.

Katılımcılık/Sivil Toplum Örgütleri: İnsanların

kendilerini ve toplumu ilgilendiren konularda ve

karar alma süreçlerinde etkin rol oynamasıdır.

Sendikalar, dernekler ve vakıflar aracılığı ile sosyal

hayatta aktif olarak yer almasıdır.

İnsan Haklarına Saygı: Dini, dili, ırkı, cinsiyeti, siyasi

düşüncesi ne olursa olsun insanlara sadece insan

olmalarından dolayı saygı duymaktır.

Demokrasinin Öğeleri

Hâkimiyetin asıl sahibi halktır.

Kişi hak ve özgürlüklerine yer verilir.

Herkes tek ve eşit oy hakkına sahiptir.

Toplum içinde yaşayan insanlar eşit haklara sahiptir.

Yönetenler, halk tarafından belli aralıklarla yapılan

seçimler sonucunda göreve gelir.

Azınlıkta kalanların haklarına saygılı bir çoğunluk

yönetimi sağlanır.

SOSYAL BİLGİLER 6

ÜNİTE 6 – DEMOKRASİNİN SERÜVENİ

MONARŞİ: Tüm yetkilerin ve güçlerin tek kişide

toplanmasıdır. Bu yetki, babadan oğula (saltanat)

geçer ve tek bir kişide toplanır. Bu kişi kral, prens,

padişah, çar olabilir. Bu kişinin emirleri tartışılmaksızın

kabul edilir. Yasama, yürütme ve yargı yetkileri bu

kişinin elindedir. Kimseye hesap vermez.

OLİGARŞİ: Belli bir sınıfın, grubun, zümrenin ya da

küçük bir azınlığın egemenliği ve yönetimi altında

tutulan yönetim şeklidir.

TEOKRASİ: Bir ülkedeki siyasal yapılanma, devletin

yönetim organları tüm siyasal ilişkilerin dinî kurallara

göre düzenlenip yürütüldüğü yönetim biçimidir.

CUMHURİYET: Halkın egemenliğine dayalı yönetim

şeklidir. İnsanlar, seçme ve seçilme hakkına sahiptir.

Yönetim ve güç halkın kendisinin seçtiği kişilere aittir.

Yöneticiler millet tarafından belirli süreler için seçilir.

Kişilerin vazgeçilmez hak ve hürriyetleri vardır.

Yasaların üstünlüğü vardır. Buna herkes uymak

zorundadır. Halk memnun olmadığı yöneticileri

seçimle değiştirebilir.

Page 45: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 44

YAŞAYAN DEMOKRASİ

o Seçme ve seçilme demokrasinin temel

özelliklerindendir.

o Seçimler serbest ve eşit esaslara göre yapılır.

Seçmen, oyunu kendisi kullanır. Oy, gizli verilir.

Oyların sayımı, dökümü ve tutanaklara bağlanması

açık olarak yapılır.

o 18 yaşını dolduran her Türk vatandaşı, seçme ve

halk oylamasına katılma hakkına sahiptir.

o 1995 yılında yapılan bir değişiklik ile partilere üye

olma yaşı 18’e indirildi.

o 1995 yılında milletvekili sayısı 450'den 550'ye

çıkarıldı.

DEMOKRASİ TARİHİNE YOLCULUK

Demokrasi sözcüğü Yunancadan gelir. Eski

Yunancada "demos’ halk, ‘kratos’ iktidar ya da

egemenlik anlamında kullanılırdı. Buna göre,

demokrasi, halkın egemenliğini ifade eder.

Demokrasinin ilk ortaya çıktığı ülke eski

Yunanistan’dır.

Demokrasinin günümüze kadar gelişmesini etkileyen

önemli unsurlar şunlardır:

M.Ö. 450: Atina'da Aristo, Eflatun ve Sokrates gibi

düşünürlerin düşünce olarak katkıda bulundukları bir

çeşit yönetim sistemi, siyasi tarihteki yerini aldı. Site"

denilen şehir devletlerce kadınlar ve köleler site

halkının dışında kabul ediliyordu. Yetişkin erkeklerin

halk meclisinde konuşma ve oy kullanma hakkı vardı.

375: Roma İmparatorluğunda yurttaşlık ve insan

hakları kavramı gelişme gösterdi.

1215: İngiltere'de Kral I. John'un imzaladığı Magna

Carta Libertatum (Büyük Özgürlük Bildirisi) kralın

yetkilerini sınırlarken halka da bazı hak ve

özgürlükler tanıyordu. Magna Carta ile kralın sınırsız

yetkilerine son verildi. Kimsenin yargılanmadan

cezalandırılmayacağı ilkesi getirildi.

1450: Alman Johann Gutenberg modern matbaayı

geliştirdi. Matbaanın geliştirilmesiyle birlikte

insanlar duygu, düşünce ve bilgilerini birbirleriyle

paylaşmaya başladı. Bu da demokratik hak ve

talepleri hızlandırdı. Matbaanın geliştirilmesi

Avrupa'da Rönesans ve Reform hareketlerinin

başlamasına neden oldu.

1750: Avrupa aydınlanma felsefesiyle anayasal

demokrasinin düşünce temelleri atıldı. Montesqieu

(Monteskiyo), Jean Jacgues Rousseau (Jan Jak Russo)

gibi düşünürler özgürlük, eşitlik, yaşama hakkı,

özel mülkiyet hakkı gibi insanların sahip olması

gereken belirli özgürlükleri savundu.

1776: Virginia Haklar Bildirgesi'nde yaşam,

hürriyet ve mülkiyet haklarıyla beraber mutluluğu

arama hakkından söz edildi.

1789: 1789 yılında Fransa halkı krala karşı ayaklandı.

Bunun sonucunda Fransız İnsan Bildirgesi

yayımlandı. Bu bildiri temel insan haklarını "hürriyet,

mülkiyet, güvenlik ve zulme direnme" olarak tespit

etmektedir. Eşitlik, özgürlük ve adalet düşüncesinin

kitleler tarafından telaffuz edildiği ilk siyasal örnektir.

Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi,

yalnızca Fransızlar için değil, bütün insanlar için

geçerli olan bir bildirgedir. Bu yüzden evrensel

niteliktedir.

1876: Osmanlı Devleti’nin ilk anayasası olan Kanun-

u Esasi hazırlandı ve Meşrutiyet ilan edildi. Seçimler

yapıldı ve Mebuslar Meclisi açıldı. Halk (erkekler) ilk

defa seçme ve seçilme yetkisini kullandı.

1923: 29 Ekim 1923’te Mustafa Kemal Atatürk

tarafından Cumhuriyet ilan edildi.

1945-46: Ülkemizde ilk defa 1945 yılında çok

partili hayata geçildi ve ilk çok partili seçimler

1946 yılında yapıldı.

1945: Birleşmiş Milletler örgütü kuruldu ve 1945

yılında Birleşmiş Milletler Antlaşması imzalandı. 10

Aralık 1948 tarihinde genel kurul tarafından İnsan

Hakları Evrensel Beyannamesi ilan edildi. Bildirge

insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı

sağlamak ve geliştirmek yolunda atılan ilk adımdır.

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZ

Temel Haklar: Kişinin insanca yaşayabilmesi için,

doğuştan sahip olduğu evrensel nitelikte olan

haklardır.

İnsan haklarının temelini, 10 Ocak 1948 tarihli İnsan

Hakları Evrensel Beyannamesi ile 4 Kasım 1950

tarihli Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi

oluşturmuştur. Bu beyanname ve sözleşmede

1839: Osmanlı Devleti’nde anayasal düzenin

başlangıcı kabul edilen Tanzimat Fermanı ilan

edildi. Padişah gücünün üstünde kanun gücünün

olduğu kabul edildi. (hukukun üstünlüğü)

1920: 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara'da

egemenliğin millete ait olduğu ilk meclis (TBMM)

kuruldu. Yurdumuzun değişik bölgelerinden gelen

milletvekilleri burada çalışmaya başladı.

1934: Türk kadını ilk kez seçme ve seçilme

hakkını kullandı.

Page 46: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 45

yaşama hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği, düşünce,

din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğüne

verilmiştir. Bunlar bizim anayasamızda da yer

almaktadır.

Anayasamızın 12. maddesince kişiliğine bağlı,

dokunulamaz, devredilemez, vazgeçilemez temel

hak ve hürriyetlere sahiptir." ifadesi yer almaktadır.

Temel haklar anayasamızda da temel hak ve

özgürlükler başlığı altında Kişi Hakları, Sosyal ve

Ekonomik Haklar, Siyasi Haklar olarak üç grupta

ele alınmıştır.

Kişi Hakları

1. Yaşama hakkı,

2. Kişi dokunulmazlığı,

3. Özel hayatın gizliliği ve korunması

4. Yerleşme ve seyahat hürriyeti

5. Din ve vicdan hürriyeti.

6. Düşünce ve kanaat hürriyeti

7. Bilim ve sanat hürriyeti,

8. Toplantı hak ve hürriyeti

9. Mülkiyet hakkı vb.

Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler

1. Ailenin korunması,

2. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi,

3. Çalışma ile ilgili haklar,

4. Toplu iş sözleşmesi, grev hakkı ve lokavt

5. Sağlık, çevre ve konut hakkı,

6. Gençliğin korunması ve spor hakkı,

7. Sosyal güvenlik hakları,

8. Tüketici hakları,

Siyasi Haklar ve Ödevler

1. Türk vatandaşlığı,

2. Seçme, seçilme, siyasi faaliyetlerde bulunma hakları,

3. Kamu hizmetine girme hakkı,

4. Dilekçe hakkı

YAŞAMA HAKKI: İnsanın en temel hakkı yaşamaktır.

Temel hak ve özgürlüklerin uygulanması öncelikle

yaşama hakkına bağlıdır. Yaşama hakkı bütün hakların

temelinde olduğu için hiçbir şekilde engellenemez.

KİŞİ DOKUNULMAZLIĞI HAKKI: Kişinin hem beden

hem ruh bütünlüğüne, dokunulmamasını ve kimseye

işkence yapılamayacağını ifade eder. Bu hak, kişinin

yaşamasını ve vücut bütünlüğünü güvence altına

almaktadır.

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ: Kişilerin özel yaşamı da

devlet tarafından güvence altına alınmıştır. Anayasamızın

20. maddesinde "Herkes özel yaşamına ve aile

hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına

sahiptir." ifadesi yer almaktadır.

KONUT DOKUNULMAZLIĞI: Herkes evinde ailesi ile

birlikte rahatsız edilmeden bir yaşam sürme hakkına

sahiptir.

Anayasamızın 21. maddesinde, "Kimsenin konutuna

dokunulamaz. Kanuna bağlı hâkim kararı olmadıkça;

gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla

yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça, kimsenin

konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki

eşyaya el konulamaz." ifadesi yer almaktadır.

EĞİTİM HAKKI: Herkes eğitim öğretim görme hakkına

sahiptir. Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz.

Anayasamızın 42. maddesinde, "Kimse, eğitim ve

öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.’’ ifadesi yer

almaktadır. Eğitim ve öğretim ülkemizde Atatürk İlke ve

İnkılaplarına göre düzenlenir.

SAĞLIK HAKKI: Sağlık hakkı, insanların temel

haklarından biridir. İnsanların sağlıklı yaşayabilmeleri için,

öncelikle koruyucu önlemlerin alınması gerekir.

DİLEKÇE HAKKI: Demokratik bir devletin vatandaşlarına

tanıdığı haklardan birisi de dilekçe hakkıdır. Vatandaşlar

herhangi bir şekilde hakları ihlal edildiğinde devletin ilgili

kurumlarına dilekçe ile başvurabilir.

SEÇME VE SEÇİLME HAKKI: Seçme, seçilme ve siyasi

parti faaliyetlerinde bulunmak demokrasinin en önemli

hak ve hürriyetlerindendir. Bu hak ve hürriyetler kanunla

düzenlenmiştir.

DÜŞÜNCE KANAAT VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ: Düşünce

ve bir konuda karar verebilme insana özgü özelliklerin

başında gelir. İnsanın geliştirilebilmesi ve kişilik

kazanabilmesi için özgürce düşünebilmesi gerekir.

Anayasamızın 25. maddesinde, 'Herkes düşünce ve

kanaat özgürlüğüne sahiptir." ifadesi yer almaktadır.

BASIN VE YAYIN ÖZGÜRLÜĞÜ: Basın özgürlüğü,

insanların görüşlerini gazete, kitap, dergi ve televizyon

gibi araçlarla topluma duyurabilmesini ifade eder.

DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ: Din ve vicdan

özgürlüğü kişinin istediği bir dine inanmasını ve

ibadetlerini serbestçe yapabilmesini kapsar.

HABERLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜ: Haberleşme özgürlüğü

kişilerin yakınları, özel veya devlet kuruluşları ile çeşitli

yollarla haberleşmesini ifade eder. Kişilerin

haberleşmesinde gizlilik esastır. Hiç kimsenin telefonları

Temel haklar insanın sadece insan olmasından

ötürü sahip olması gereken haklar olduğu için

dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez

özelliğe sahiptir.

Page 47: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 46

dinlenemez. Ancak devlet, suçun önlenmesi veya ortaya

çıkarılması amacıyla yetkili kurumlarıyla telefonları

dinleyebilir.

YERLEŞME VE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ: Yerleşme ve

seyahat özgürlüğü kişinin istediği yerde oturmasını veya

seyahat edebilmesini kapsar. Anayasamızın 23.

maddesinde, "Herkes, yerleşme ve seyahat

özgürlüğüne sahiptir." ifadesi yer almaktadır.

Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlandırılması

Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması ancak

kanunla yapılabilir. Devlet temel hak ve hürriyetleri

ancak belli bir ölçüde sınırlayabilir.

Ancak temel hak ve hürriyetlerin bazı durumlarda

kısmen veya tamamen durdurulması durumunda

bile kimsenin yaşama hakkına, din, vicdan ve

düşünce özgürlüğüne dokunulamaz.

BELGELERİN DİLİ

İnsan haklarının gelişimi geçmişten günümüze kadar

gelen çeşitli belgeler ve yasalardan öğrenilmektedir.

Bu belge ve yasaların bazıları şunlardır:

HAMMURABİ KANUNLARI (M.Ö. 1795 -1750)

Babil kralı olan Hammurabi, kendi adıyla bilinen yasalar

çıkardı. Bu yasalar, Hammurabi'nin evlenme, boşanma,

ticaret, ceza gibi toplumsal adalet kurallarını içerir.

Hammurabi Yasaları kendinden sonraki toplumları

etkiledi ve örnek oldu. Bu nedenle demokrasinin gelişim

sürecinde önemli bir belgedir.

Hammurabi Kanunlarındaki maddelerden bazıları

şunlardır:

o Sağlam olmadığı için yıkılarak içindekilerin ölümüne

neden olan binanın ustası da öldürülür.

o Ameliyat sırasında hastasını öldüren doktorun elleri

kesilir.

o Bir insan, kendisi ile eşit olan birinin dişini kırarsa

onun da dişi kırılır (Dişe diş).

o Bir insan başka bir insanın gözünü çıkarırsa onun da

gözü çıkarılır (Göze göz).

VEDA HUTBESİ (632)

İnsan hakları, Hz. Muhammed’in önemle üzerinde

durduğu bir konudur. Batı'da kabul görmüş evrensel

değerler, insan haklarına ilişkin hükümler asırlar önce Hz.

Muhammed tarafından dünyaya ilan edildi.

Veda Hutbesi, Hz. Muhammed'in 23 yılda yaptığı ilahi

duyurunun özünü, ana noktalarını vurgulayan tarihî

konuşmanın adıdır. Bu tarihî hitap iç içe geçmiş ve

gittikçe genişleyen dairelerden oluşur. Merkez dairede

kişi yer alır. Kişinin yer aldığı bu merkezî daireyi aile ve

bütün insanlığın bulunduğu daireler kuşatır.

Veda Hutbesindeki maddelerden bazıları şunlardır:

İnsanların canları, malları ve ırzları kutsaldır.

Kan davaları tamamen kaldırılmıştır.

Hiç kimse diğerinden üstün değildir.

Kimseye haksızlık yapmayın, boyun da eğmeyin.

Kimse başkasının suçundan dolayı sorumlu

tutulamaz.

MAGNA CARTA (1215)

Magna Carta Liberatum ( Büyük Özgürlük Bildirisi) 1215

yılında İngiltere kralı ile soylular arasında imzalanmıştır.

Bu belge ile kralın sonsuz yetkilerini sınırlanmıştır.

Magna Carta, vatandaşların hakları ve özgürlükleri

açısından önemli kurallar getirerek, hukukun üstünlüğü

ilkesinin birçok ülkede yerleşmesini sağladı.

o Kral yasalara uygun olarak verilmiş bir hüküm

olmadan kimseyi tutuklayamaz, hapsedemez,

mallarına el koyamaz, sürgüne gönderemez, kötü

muamelede bulunamaz.

KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN'IN KANUNLARI

(1520-1566)

I. Süleyman (Kanunî Sultan Süleyman) Osmanlı Devleti'ne

Yükselme Dönemi'nde hükümdarlık yaptı. Hazırladığı

kanunlarla dünyada ün yapan I. Süleyman'a "Kanunî"

unvanı verildi.

Kanunlarda yer alan maddelerden bazıları şunlardır:

Bir kimse bir başkasıyla kavga edip birbirinin sakalını

yolsalar, ikisi de kınanır. Zenginse yirmi, fakirse on

akçe alınır. Eğer birbirlerinin yakalarını yırtsalar her

ikisi de cezalandırılır.

Bir kimse adam öldürürse kısas uygulanır (Adamı

öldüren de öldürülür).

Bir yerde kalan kişinin malı çalınırsa hırsızı oradakiler

bulmalıdır. Eğer bulamazlar ise o kişinin zararını

karşılamak zorundadırlar.

Temel hak ve hürriyetlerin bazı durumlarda

durdurulduğu görülür. Anayasamızın

15.maddesinde bu durum bazı şartlara

bağlanmıştır. Bu şartlar;

Savaş hâli,

Seferberlik hâli,

Sıkıyönetim hâli

Olağanüstü hâldir.

Page 48: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 47

FRANSIZ İNSAN VE YURTTAŞ HAKLARI BİLDİRGESİ

(1789)

1789 yılında Fransa'da çıkan ihtilal sonucunda mutlak

krallıkların yıkılabileceği görüldü. Fransa 28 Ağustos

1789 tarihinde Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları

Bildirgesi'ni ilan etti. Demokrasi, Batı uygarlığının

vazgeçilmez unsurlarından biri oldu. Eşitlik, özgürlük,

adalet, anayasal yönetim ve milliyetçilik gibi ilkeler

önce Avrupa'ya sonra da dünyaya yayıldı.

Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ndeki

maddelerden bazıları şunlardır:

İnsanlar özgür ve eşit değerdedir ve öyle de kalırlar.

Hiç kimse inançlarından dolayı rahatsız edilemez.

Düşünce ve ifade özgürlüğü garanti altındadır.

Hiç kimse yasaların gösterdiği durumlar dışında

suçlanamaz ve tutuklanamaz.

Suçlu olduğu ispat edilene kadar herkes masumdur.

Hak ve özgürlüklerin sınırı yasalardır. Özgürlük bir

başkasına zarar vermeden her şeyi yapabilme

gücüdür.

KANUN-U ESASİ (1876)

Osmanlı Devleti'nde 23 Aralık 1876’de I. Meşrutiyet ilan

edilerek Türk tarihinin ilk anayasası olan Kanun-u

Esasi kabul edildi. Böylece halk ilk defa padişahın

yanında yönetime ortak oldu. Seçme, seçilme ve temsil

hakkını kullandı. Kişi hakları anayasanın güvencesi

altına alındı.

Kanun-u Esasi'deki maddelerden bazıları şunlardır:

o Osmanlı sınırlarındaki herkes kişisel hürriyete

sahiptir. Hiç kimse başkalarının hürriyetine zarar

veremez.

o Bir kanuna dayalı olmadığı sürece hiç kimseden

vergi alınamaz.

o İşkence ve her türlü eziyet kesinlikle ve tamamen

yasaktır.

o Mahkemeler her türlü müdahaleden uzaktır.

o Kanunda olmayan bir sebepten dolayı kimsenin özel

mülküne zorla girilemez.

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ (1948)

II. Dünya Savaşı'nın ardından 24 Ekim 1945 tarihinde

Birleşmiş Milletler kuruldu. Birleşmiş Milletler bünyesinde

kurulan İnsan Hakları Komisyonu’nun çalışmaları

sonucunda 10 Aralık 1948 tarihinde İnsan Hakları

Evrensel Beyannamesi kabul edildi. Bu bildirge insan

haklarını uluslararası alanda korumayı amaçlayan önemli

bir belgedir.

İnsan Hakları Beyannamesi'ndeki maddelerden

bazıları şunlardır:

Her kişinin yaşama hakkı, kanun koruması altındadır.

Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı

ceza ya da işleme uğratılamaz.

Hiç kimse zorla çalıştırılamaz ya da zorla çalışmaya

bağlı tutulamaz.

Herkesin özgürlük ve güvenlik hakkı vardır.

Herkes özel ve aile yaşamına, konutuna ve

yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir.

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ (1950)

Birleşmiş Milletler Örgütü'nün kurulması ve İnsan Hakları

Evrensel Beyannamesi'nin kabul edilmesinden sonra

demokratik ilkeleri benimseyen Batı Avrupa ülkeleri 5

Mayıs 1949 tarihinde Avrupa Konseyi'ni kurdular. Avrupa

Konseyi insan haklarının korunmasında etkili olan ilk

bölgesel kuruluştur.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ndeki maddelerden

bazıları şunlardır:

Bütün insanlar hürriyet, haysiyet ve şeref bakımından

eşittirler.

Herkes ırk, renk, cins, din, dil gibi açılardan herhangi

bir fark gözetmeksizin bu bildirideki hürriyetlerden

yararlanır.

Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin

hakkıdır.

Hiç kimse kölelik ya da kulluk altında

bulundurulamaz.

Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ve haysiyet kırıcı

cezalara tabi tutulamaz.

Kanun önünde herkes eşittir.

Hiç kimse keyfi olarak tutulamaz, alıkonulamaz ve

sürülemez.

DÜNDEN BUGÜNE TÜRK KADINI

EŞİTLİĞE DOĞRU

Orta Asya Türk devletlerinde kadının saygın bir

yeri vardı. Kadın ve erkek eşit haklara sahipti. Aile

tek eşli evlilik esasına dayanır, çocuklar üzerinde

baba kadar anne de etkili olurdu.

Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasından sonra, 1924

yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu ( Öğretim Birliği

Yasası) kabul edilerek eğitimde birlik sağlandı. Bu

yasayla eğitimi sadece dinsel anlayışla sürdüren

medreseler kapatıldı. Kız ve erkek öğrenciler aynı

sınıflarda eğitim görmeye başladı. Daha sonra

1926 yılında Medeni Kanun yürürlüğe konularak

Türk kadınına yeni haklar sağlandı.

Page 49: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 48

1985 yılında Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı

Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi

Türkiye'de yürürlüğe girdi.

Medeni Kanun'da 2002 yılında yapılan değişikliklerle,

Türk kadınının sahip olduğu haklar genişletildi. Türk

kadını da Atatürk'ü haklı çıkarttı ve her alanda Türk

erkeğiyle birlikte yerini aldı. Bu kadınlarımızdan

bazıları şunlardır:

Ülkemizde seçme ve seçilme hakkı yalnız

erkeklere özgü iken kadınlar Atatürk'ün sayesinde

ilk kez 1930 yılında belediye seçimlerinde oy

kullanma, 1933 yılında muhtarlık seçimlerine

katılma, 1934 yılında da seçme ve seçilme

hakkına kavuştu. Bunun sonucu olarak da 1935

yılında yapılan seçimlerde 17 kadın milletvekili

olarak meclise girdi.

Türk kadınları, birçok Avrupa ülkesindeki

kadınlardan daha önce siyasi haklar

kazanmıştır.

o Fatma Aliye Osmanlı Devleti'nde ilk kadın

dergilerinden birinin yazarıdır.

o Muazzez İlmiye Çığ Cumhuriyetin ilk

arkeologlarındandır.

o Refet Angın ilk kadın tarih öğretmenlerindendir.

o Esma Nayman ilk kadın milletvekillidir.

o Lale Aytaman ilk kadın validir.

o Sabiha Gökçen ilk kadın savaş pilotudur.

o Türkan Akyol İlk kadın bakandır.

o Tansu Çiller ilk kadın başbakandır.

Page 50: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 49

HAYATIN İÇİNDEN

İçinde insan olan ve topluma ait olan bütün

unsurların incelendiği bilim dalına sosyal bilimler

denir.

Sosyal bilimler hayatımızın her alanında vardır. İnsan,

hayatında yaşadığı değişim ve gelişimleri

anlatabilmek için sosyal bilimlerden yararlanmak

zorundadır.

SOSYAL BİLİMLERİN BAŞLICALARI

TARİH: Toplumu etkileyen hareketlerden doğan olayları,

zaman ve yer göstererek anlatan, bu olaylar arasındaki

ilişki ve bağlantıları ortaya koyan bilim dalıdır.

Tarih bilimi, geçmişte yaşayan toplumlar hakkında bilgi

verir. Geçmişte yaşanmış olaylardan ders alarak

bunlardan yararlanmamıza katkı sağlar.

SOSYOLOJİ: Bir toplumun örfünü, âdetini, yaşam

biçimlerini, toplumsal olay ve kurumlarını inceleyen bilim

dalıdır. Sosyoloji, törelerimizi, inanış ve düşüncelerimizi

kısaca kültürümüzü incelemektedir.

Sosyoloji ile uğraşan bilim insanlarına ise sosyolog

denir.

COĞRAFYA: İnsanın içinde yaşadığı çevrenin doğal

özelliklerini, insan ile doğal çevre etkileşimini konu

edinen sosyal bilim dalıdır. Coğrafyanın konusu

yeryüzüdür.

FELSEFE: Varlığın ve bilginin kaynağını bilimsel olarak

araştıran bir bilim dalıdır. Günümüzde bilim dallarının

ortaya çıkmasında ve gelişmesinde felsefenin önemi

büyüktür.

ANTROPOLOJİ: Kazılar sonucunda ortaya çıkarılan insan

iskeletlerini inceleyerek insan ırklarını sınıflandıran bir

bilim dalıdır. Eskiden yaşamış ırkların ve toplumların

kültürel özelliklerini benzer ve farklı yönlerini

öğrenmemize katkı sağlar.

ARKEOLOJİ: Geçmişte yaşamış insan topluluklarına ait

kalıntı ve eserleri kazı yaparak ortaya çıkaran ve

inceleyen bilim dalıdır.

HUKUK: Toplumsal ilişkileri düzenleyen, devletin

yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütününü inceleyen

bir bilim dalıdır.

EKONOMİ: İnsanların yaşamak için üretim yapma ve

üretimi bölüşme biçimlerini inceleyen bir bilim dalıdır.

GELECEKTEKİ YAŞAM

TEKNOLOJİNİN GELİŞMESİ

İnsanoğlu, doğumundan itibaren sürekli doğayla

mücadele halinde olmuştur. Bu nedenle insanlar

sürekli olarak doğayı kontrol altına almak ve doğaya

hükmetmek için çalışmalar yapmıştır.

İnsanlığın, sürekli gelişim ve değişim içerisinde

olması her geçen gün doğa karşısında insanların

üstünlüğünü artırmaktadır.

İnsanların, doğada bulunan maddeleri kendi işlerine

yarar hâle getirebilmek ve yeni maddeler bulmak

için kullandıkları farklı yöntemleri de içine alan

tekniklerin tümüne teknoloji denir.

Teknolojinin ilerlemesi 18. yüzyılda sanayileşme

faaliyetleri ile gerçekleşti. Teknolojik ilerleme ve

bilim alanında meydana gelen gelişmeler

günümüzde bütün hızıyla devam etmektedir.

Teknoloji ve bilimin bu hızla ilerlemesi insan - doğa

mücadelesinde, insanların daha avantajlı olmasını

sağlamaktadır.

Son yıllarda bilim ve teknoloji alanında yaşanan

gelişmeler ve bu gelişmelerin gelecekteki insan

yaşamı üzerine etkilerinden bazıları şunlardır:

Tıp alanında: Gelecekte mikroskobik robotlar

vücudun dolaşım sistemine girerek hücre

seviyesinde onarım yapıp hastalıkları

iyileştirebilecektir. Nano algılayıcılar insan

vücudundaki hastalıkları çok önceden saptayarak

etkin tedavi olanağı sağlamaktadır.

SOSYAL BİLGİLER 6

ÜNİTE 7 – ELEKTRONİK YÜZYIL

Sosyal bilimler; tarih, coğrafya felsefe, psikoloji,

sosyoloji, arkeoloji, antropoloji, ekonomi ve

siyaset gibi birçok bilim dalını içine alan geniş bir

bilimdir.

NANO TEKNOLOJİ: Mini teknoloji olarak da bilinir.

Nano teknoloji, maddenin atomik ve moleküler yani en

küçük seviyede kontrol edilmesidir. Nano teknoloji,

gözle göremediğimiz kadar küçük mikro cisimleri

incelemektedir.

Page 51: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 50

Sanayi alanında; tekstil, boya, kimya, su arıtma,

mutfak malzemeleri, otomotiv, elektronik bilgisayar

alanında kullanılabilmektedir.

Nano teknolojinin Yararları

Enerji kaynaklarından tasarruf sağlanarak enerji

maliyeti düşer.

Maliyet azalır, üretim artar.

Üretim süresi kısalır, zaman ve maliyet kaybı önlenir.

Ürünün kalitesi artar.

İnsanların yaşam kalitesi ve artar.

Milli gelir artar.

İLETİŞİM TEKNOLOJİSİ

o Elektrikli telgrafın 19. yüzyılda icadıyla iletişim çağı

başlamıştır. İlk uyduların uzaya fırlatılışı ve elektronik

alanda sağlanan gelişmeler iletişim teknolojilerinin

gelişiminde önemli adımlar olmuştur.

o Televizyon sayesinde dünyada meydana gelen

olaylar evlere taşınabilmektedir. Faks, televizyon,

görüntülü telefon, optik diskler, bilgisayar,

internet ağı gibi iletişim araçlarıyla dünyanın her

yerine kısa sürede bilgiler aktarabilmektedir. Türkiye,

iletişim teknolojilerini kullanan bir ülkedir.

o Graham Bell tarafından 1876 yılında telefon icat

edilmiştir, günümüzde ise görüntülü ve kamera

kaydı yapabilen telefonlar yaygınlaşmıştır.

o Günümüzdeki en hızlı iletişim aracı internettir.

İnternet dünya çapındaki devlet kurumlarını ve

bireylerini birbirine bağlayan, sürekli büyüyen ve

yaygınlaşan bir iletişim ağıdır.

o Ülkemiz dünyanın pek çok ülkesiyle haberleşmemizi

sağlayan Türksat uyduları gibi uydu ve yer

istasyonlarına sahiptir.

ULAŞIM TEKNOLOJİLERİ

20. yüzyılda ulaşım alanındaki gelişmeler son derece

hız kazanmıştır. Bu gelişmeler 21. yüzyılda da aynı

hızla devam etmektedir. Kara, deniz, demir ve hava

yolu ulaşımı günlük hayatı oldukça

kolaylaştırmıştır.

Son yıllarda kullanılan metrolar kent içi ulaşımı

büyük ölçüde rahatlatmaktadır. Demir yolu

araçlarının modernleşmesi demir yollarına olan ilgiyi

artırmıştır. Özellikle son dönemlerde çok hızlı

gidebilen trenler yapılmıştır. Japonya ve Avrupa'da

saatte 300 - 500 km hızla hareket eden trenler sefere

konulmuştur. Ülkemizde de yüksek hızlı tren

seferli başlamıştır.

Deniz yoluyla yük ve yolcu taşımacılığının ucuz

olması deniz yoluna olan talebi artırmaktadır. Deniz

otobüslerinin faaliyet göstermesiyle şehirlerarası

ulaşım da kolaylaşmıştır.

II. Dünya Savaşı'ndan sonra havacılık sektöründe de

hızlı gelişmeler kaydedilmiştir.

ARTIK KİMSE KAYBOLMAYACAK

GPS (Küresel Konumlandırma Sistemi)

GPS (Küresel Konumlandırma Sistemi) dünya

üzerindeki kesin yerimizi belirlemek için kullanılır.

Konum belirlemek için son yıllarda yapılan en önemli

keşiftir.

Amerika Savunma Bakanlığının denetiminde ve

kontrolünde olan sistem 24 adet uydudan

oluşmaktadır.

GPS'nin Kullanım Alanları Şunlardır:

1. Tam olarak tanınmayan herhangi bir şehir veya

arazide kaybolmamak için kullanılır.

2. Mühendislik, kadastro, maden, deniz haritaları

üzerinde herhangi bir nokta veya bölgeyi bulmak

için kullanılır.

3. Liman veya morinadan çıkış otomatik olarak cihazda

kaydedilir. Bu kayıt ile geri dönüş kolay olur.

4. Gidilecek noktanın ne kadar mesafede olduğu ve hız

bilgileri öğrenilir.

5. Doğa gezilerinde kaza durumunda yer tespitinde

kullanılır.

6. Maden sahası, arsa yanan orman alanı, kaçak

yapılaşma tespiti ile haritada olmayan yolların

ölçümü yapılır.

NÜKLEER ENERJİ

Nükleer enerjinin diğer adı atom enerjisidir.

Maddenin en küçük birimi olan atomun

parçalanması veya birleştirilmesi ile ortaya çıkan

enerjidir. Bu enerjinin ana maddesi uranyum ve

toryumdur. Ancak günümüzde bu enerji üretimi

sadece uranyumdan faydalanarak yapılmaktadır.

Alternatif bir enerji kaynağı olarak düşünülen

nükleer enerji ile dünyanın ilk tanışması 1945 yılında

Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine ABD

tarafından atılan atom bombaları ile oldu. Bu

durum nükleer enerjinin silah olarak kullanıldığında

olumsuz sonuçlara yol açtığını gösterdi.

Nükleer enerjinin daha çok barışçıl amaçlarla ve

insanlığın yararına kullanılmasını sağlamak için

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu kuruldu.

Türkiye’nin nükleer enerjiden faydalanmasını

sağlamak için Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK

) kurulmuştur. Türkiye’de Mersin (Akkuyu) ve

Sinop’ta nükleer santral kurulması için çalışmalar

sürmektedir.

Bluetooth( Blutut) : Kablosuz bağlantı sağlayan

çok önemli bir teknolojik gelişmedir. Bu sayede

bilgisayar, cep telefonu, yazıcı, kamera ve çeşitli

ev aletlerinin birbiriyle ilişkisi kablosuz ortamda

sağlanabiliyor.

Page 52: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 51

NÜKLEER ENERJİNİN OLUMSUZ ETKİLERİ

Nükleer enerji elde edilirken çevreye yayılan gaz ve

sıvı hâldeki atıklar çevreye zarar verir. Bu atıkların

su, hava veya toprağa karışması insan yaşamını

olumsuz yönde etkiler.

Nükleer kazalarda radyasyon tehlikesi ortaya çıkar.

Nükleer santrallerin kurulması, atıklarının

depolanması oldukça pahalı bir iştir.

Dünyadaki enerji kaynakları kısıtlıdır ve farklı enerji

kaynaklarına ihtiyaç duyulmaktadır.

Nükleer enerjiyi kullanacak olan ülkelerin çok dikkatli

olması ve atıkların depolanması konusunda çok titiz

davranmaları gerekmektedir. Bir gaz sızıntısı

çevreye çok büyük zararlar verebilmektedir. Yakın

dönemde meydana gelen Çernobil kazasının yol

açtığı (kanser, deri hastalığı) olumsuzlukların izleri

hâlâ devam etmektedir.

UZAY TEKNOLOJİSİ

İnsanlar ilk çağlardan beri bu gök cisimlerine

ulaşmayı düşündü ve bu konuda çalışmalar yaptı.

Uçakların kullanılmaya başlaması ile bu düşüncenin

gerçek olması için ilk adım atılmış oldu.

Alman, Rus ve Amerikalı bilim adamları uzay

çalışmaları için roket geliştirme yarışına girdiler. 1957

yılında Sputnik adlı uzay aracı Ruslar tarafından

Dünya yörüngesine yerleştirildi ve böylece uzay çağı

başlamış oldu. 1958 yılında Amerikalı bilim

adamlarınca uzay çalışmaları için kademeli roketler

geliştirildi.

Bu çalışmalar sonucunda 21 Temmuz 1969

tarihinde Ay'a ayak basıldı.

Uzayın keşfedilmesi ile insan hayatında önemli

değişiklikler oldu. Bunlar:

1- Uzay bilimi olan astronomi, gözlemlere dayalı

olmaktan çıkıp deneysel bir bilim hâline geldi.

2- Gök cisimleri ve gezegenler hakkında bilgiler arttı.

3- Dünya'nın gerçek boyutları ölçüldü.

4- İletişim ve ulaşım teknolojileri gelişti.

SAĞLIK İÇİN DAYANIŞMA

Doku ve Organ Bağışı: Görevini yapamayacak duruma

gelen doku ve organın yerine sağlıklı olan doku ve

organın nakledilmesine doku ve organ nakli denir.

Nakli yapılabilen organlar; böbrek, karaciğer, akciğer,

pankreas, kalp ve bağırsaktır. Bunun yanında gözün

saydam tabakası olan kornea, kemik iliği, pankreasın

insulin salgılayan hücreleri de nakledilebilmektedir.

Diyanet işleri Başkanlığı Din işleri Yüksek Kurulu,

organ bağışını insanın insana yapabileceği en büyük

yardım olarak tanımlamıştır.

Bir gün bizim de organa ihtiyacımız olabileceği

düşünülerek organ bağışı konusunda daha duyarlı

olmamız gerekir.

Kan Bağışı ve Önemi: Kan, çok önemli fonksiyonları

nedeniyle doku olarak kabul edilmektedir. Kan bağışı,

tedavide çok önemlidir.

Kan yapay olarak üretilemez ve kanın tek kaynağı

insandır.

Hemen hemen tüm ameliyatlarda ve pek çok

hastalıkta kan nakline ihtiyaç vardır.

Ülkemizde kan bağışı yeterli düzeyde değildir.

Türkiye'de kan bağışının yeterli düzeyde

olmamasının en önemli nedeni bilgi eksikliği ve

insanları bu konuda yanlış bilgilendirmedir.

Hastaların sağlıklarına kavuşabilmesi için sağlıklı

vatandaşların kan bağışında bulunması gerekir. Kan

bağışında bulunmak hayat kurtarır. Toplumdaki

dayanışmayı güçlendirir.

Bulaşıcı Hastalıklar: Hastalık yapıcı ve herhangi bir

yoldan insana geçme özelliğindeki çok küçük organizma

ve parazitlerin vücuda girmesiyle oluşur.

Bulaşıcı hastalıklar insana; insan, hayvan ya da

toprak aracılığıyla bulaşabilir. Birçok kişinin

ölümüne veya sakat kalmasına sebep olan

hastalıklar toplum açısından önemlidir.

Bulaşıcı hastalıklardan bazıları; hepatit, difteri,

kolera, menenjit, tifüs, tüberküloz, çiçek, kızamık,

tifo, suçiçeği, dizanteridir.

Aşı, bulaşıcı hastalıklardan korunmak için en

etkin yoldur. Penisilin ve benzeri antibiyotikler

bakterilere karşı etkili olmaktadır.

Verem, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, boğmaca,

hepatit B, grip, tetanoz vs difteri gibi bulaşıcı

hastalıkların aşıları vardır.

Salgın Hastalık: Bulaşıcı bir hastalığın bir yörede, bir

ülkede veya bütün dünyada ortaya çıktıktan sonra, hızla

yayılması ve birçok insanı aynı anda etkilemesidir.

Örneğin; kuş gribi, domuz gribi vb.

EMEĞE SAYGI

Türkiye'de başkasına ait eserlerin alınmaması ve

izinsiz kullanılmaması için Patent ve telif hakları

çıkarılmıştır.

BULUŞ: Mevcut bilgilerden yararlanılarak daha önce

bilinmeyen yeni bilgilere ulaşmaya buluş denir. Yeni

ürünler ortaya çıkarmak oldukça zordur. Bu nedenle

başkasına ait herhangi bir ürünü yasadışı yollarla

kullanmak ve çoğaltmak yasaktır.

Page 53: SOSYAL BİLGİLER 6 DERS NOTLARI N DİLİ.. . . 46 DÜNDEN BUGÜNE TÜRK 7.ÜNİTE – ELEKTRONİK YÜZYIL ..49

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 52

Ülkemizde özgün çalışmalar yapan insanların haklarını

korumak amacıyla Türk Patent Enstitüsü kurulmuştur.

Türk Patent Enstitüsünün Görevleri

1- Bir ürünün patent haklarının tescili ve bu hakların

korunması ile ilgili işlemleri yapmak

2- Yurtdışındaki benzer kuruluşlarla işbirliği yapma

3- Patent hakları konusunda yurt içindeki kişi ve

kuruluşları bilgilendirmek

4- Lisans işlemlerinde arabuluculuk yapmak

Patent Tescili İçin Gerekli Şartlar Nelerdir?

Yenilik sağlaması,

Tekniğin bilinen durumunun aşılması,

Sanayi alanında uygulanmasıdır.

o Telif hakkına sahip olan kişi eserine maddi ve manevi

olarak zarar gelmemesi için gereken bütün haklara

sahiptir.

o Telif hakkı, eserin sahibine eseriyle ilgili bazı

kullanımları kontrol etme hakkı verir. Bunlar eserin

çoğaltılması, kayda alınması, radyo ve televizyonda

yayınlanmasını ve başka dillere çevirilerinin

yapılmasını içermektedir

o Ülkemizde ilk olarak 1951 yılında kabul edilen "Fikir

ve Sanat Eserleri Kanunu" ile telif hakları koruma

altına alınmıştır. Bunlar başlıca;

1. Eser sahibinin haklarının korunması

2. Kamunun eserden faydalanmasının sağlanması

3. Eser hakları ile ilgili süre

4. Eserle ilgili yasal ve toplumsal yaptırımdır.

KORSANA HAYIR

Ülkemizde korsan yayınların önüne geçebilmek için bazı

yasalar hazırlanmıştır.

Hepimiz üretici olarak telif ve patent hakkı saklı olan

ürünleri almalı ve kullanmalıyız.

Bir eserin üzerine yapıştırılmış devletçe vergisinin

kesildiğini gösteren etikete bandrol denir.

Piyasada, en fazla CD, kaset, kitap, bilgisayar yazılım

programları gibi ürünlerin korsanları vardır.

Üzerinde bandrol olan ürünler o üründen devletçe belli

bir vergi alındığını göstermektedir.

ATATÜRK’ÜN BİLİM VE TEKNOLOJİYE VERDİĞİ

ÖNEM

Atatürk yaşamı boyunca, akılcılık ve bilime çok

önem vermiştir. Asker ve devlet adamı kişiliğinin

yanında bilime katkı sağlayan çalışmaları da vardır.

Atatürk'ün "Geometri" kitabı matematik dünyasına

bazı yenilikler getirmiştir.

Atatürk, kalkınmasının temelinde bilim ve

teknolojinin olduğunu bilmekteydi. Bu amaçla

araştırma enstitülerinin kurulması gerektiğini

düşünerek bu faaliyetlere hız kazanmıştır.

Bu amaçla;

Ankara'da Veteriner Kontrol ve Araştırma

Enstitüsü (1921)

Adana'da Pamuk Araştırma Enstitüsü (1924)

Rize'de Çay Araştırma Enstitüsü

Ankara'da Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü

(1929)

Eskişehir'de Tarımsal Araştırma Enstitüsü

(1926)'nün kurulmasına öncülük etmiştir.

Atatürk’ün isteğiyle havacılığın gelişmesi için Türk

Tayyare Cemiyeti ( Türk Hava Kurumu)

kurulmuştur.

1933’te İstanbul Üniversitesini kurdurmuştur.

1935’te Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesini

kurdurmuştur.

Ayrıca Atatürk'ün emri ile Maden Tetkik Arama

Enstitüsü (MTA) ve tarım ve sanayi sayımı yapan

istatistik Umum Müdürlüğü kurulmuştur. Bu

çalışmalar Atatürk'ün bilime ve teknolojiye verdiği

önemi ortaya koymaktadır.

PATENT: Bir buluşun veya o buluşu uygulama

alanında kullanım hakkının bir kimseye ait olduğunu

gösteren belgeye patent denir.

TELİF HAKKI: Telif hakkı, bir düşünce veya sanat

eserini oluşturan kişinin bu eser üzerindeki haklarının

tümüdür.

KORSAN ESER: Çoğaltımı yasal yollarla yapılmayan

ve piyasaya bandrolsüz sunulan eserlere korsan eser

muamelesi yapılır.

BANDROL (DENETİM PULU): Kaset, Kitap, Cd, Vcd,

Dvd, gibi süresiz yayınlarda telif ödemelerini ve

eserlerin tescillerini kontrol altına almak için Kültür ve

Turizm Bakanlığı tarafından verilen baskılı minik

etikete verilen addır.