sİndİrİm sİstemİ hastaliklari ve hemŞİrelİk bakimi · tani ve tedavİ • tanı...
TRANSCRIPT
SİNDİRİM SİSTEMİ
HASTALIKLARI VE
HEMŞİRELİK
BAKIMI
İSTANBUL GELİŞİM ÜNİVERSİTESİ
HEMŞİRELİK BÖLÜMÜ
İÇ HASTALIKLARI HEMŞİRELİĞİ DERSİ
DR.ÖĞR.ÜYESİ ASLI GENÇ
ÜST
GASTROİNTESTİNAL
SİSTEM HASTALIKLARI
ÖZEFAGUS HASTALIKLARI
ÖZEFAGUS• Farenksin alt ucundan başlayan ve
mideye kadar uzanan, yaklaşık 23-25
cm uzunluğunda müsküler bir
borudur.
• Peristaltizim, kasların ritmik ve
koordine kasılmalarıyla lokmaların
özefagus boyunca iletilmesini sağlar.
• Alt özefagial sfinkter adı da verilen
kardia sfinkteri özefagusun distal
ucunda yer alır ve gevşeyerek
gıdaların mideye geçişine izin verir.
• Özefagus mukoza hücrelerinden
mukus salgılanır. Mukusla hem
yutulan besinler kayganlaşır, hem de
özefagus mukozası travmalardan
korunur.
GASTROÖZEFAJİAL REFLÜ HASTALIĞI
(GÖRH)
• Mide içeriğinin özefagusa geri dönmesidir.
• Reflü özefagus mukozasında tahrişe neden olur ve
özefajit gelişir.
• Her yaş grubunda görülür.
• Toplumun %10 kesiminde strese bağlı olarak gelişir.
• Ciddi GÖRH hasta sıklığı 40 yaşından sonra belirgin bir
şekilde artar.
• Hastalık daha çok beyaz ırkta ve erkeklerde kadınlara
göre 3 kat daha fazla görülmektedir.
ETİYOLOJİ
• Mide ile özefagus arasındaki sfinkterin gevşemesi
• Mide fıtığı ve şişmanlık
• Mideden fazla asit salgılanması
• Mideden yiyeceklerin bağırsağa geçişinin yavaşlaması
• Sigara ve alkol kullanımı
• Fazla yağlı yiyeceklerin yenmesi
• Yemekten sonra sırt üstü yatmak
BELİRTİ-BULGULAR
• Pirozis
• Odinofaji, disfaji
• Asid regürjitasyonu, geğirme ve ağıza su gelmesi
• Sırta, boyuna ve çeneye vuran ağrı (yalancı kalp ağrısı)
• Yemeklerden sonra başlayan ve antiasit ve sıvı alımı ile
hafifleyen ağrı
• Ses kısıklığı
• Kronik öksürük
• Üst solunum yolu sorunları
TANI VE TEDAVİ
• Tanı özefagoskopi, mide içeriğinin incelenmesi ile
koyulur. Tanıda semptomlar önemlidir.
• Tedavi kısmı sosyal önlemler (yaşam şeklinin
değiştirilmesi), ilaç tedavisi ve reflü cerrahisinden
oluşmaktadır.
• İlaç tedavisinde antiasitler (Gaviskon vb.), histamin
reseptör antagonistleri (famotidin vb.), proton pompası
inhibitörleri (lansoprozol), kolinerjikler (özefagusun alt
sifinkter basıncını azaltmak amacıyla) kullanılır.
HEMŞİRELİK BAKIMI
• Öğünlerde az ve sık yenilmeli,
• Yeterli derecede su içilmeli,
• Yiyecekler yavaş yenmeli ve iyi çiğnenmeli,
• Sıcak ve soğuk yiyecekler, yağ, alkol, kahve, çikolata ve
turunçgiller gibi meyve suları içilmemeli,
• Gece reflüsünü önlemek için yatağın baş kısmı
yükseltilmeli,
• Kilo verilmeli,
• Dar pantolon ve etek gibi karın bölgesini sıkıca saran
kıyafetler giyilmemelidir,
• Tütün, salisat özefajite neden olabileceği için
kullanılmamalı.
MİDE VE DUODENUM
HASTALIKLARI
MİDE
• Diyafragmanın altına
yerleşmiş J şeklinde bir
organdır. Kardia, fundus,
korpus, antrum ve pilor
olmak üzere beş
kısımdan oluşmuştur.
• HCl, pepsinojen, pepsin,
gastrin salgılar. Mide iç
yüzeyinden mukus
üretilir. B12 vitamini
emilimini sağlayan
intrensek faktör salgılar.
MİDENİN FONKSİYONLARI
• Alınan besinlerin depolanması.
• Proteinlerin yıkımının ilk aşaması midede olur.
• Yağ sindirimi midede çok azdır.
• Az miktarda su, alkol, glikoz ve bazı ilaçlar mide
mukozasında emilir.
• Asit özellikteki mide sıvısı, mikroorganizmaların çoğunu
yok eder.
DUODENUM
• Duodenum C harfi şeklinde
kavis yapar ve bu kavis içine
pankreasın baş kısmı
yerleşmiştir.
• Kimüs ilk olarak duedonuma
girer. Duodenum, hem
kimüsteki asitin
nötralizasyonunu sağlar hem
de Ca ve Fe emiliminden
sorumludur.
• Pankreasın ekzokrin salgısını
boşaltan duktus koledokus
duodenuma açılır.
GASTRİT
• Mide mukozasının inflamasyonu anlamına gelir.
• Akut ve kronik olarak sınıflandırılır.
Nedenleri
• Helicobakter pylori
• Bakteriler, parazitler, fungal ve viral nedenlere bağlı gelişen akut
infeksiyonlar
• Yüksek doz aspirin ve NSAİİ kullanımı
• Reflü
• Radyasyon tedavisi
• Aşırı alkol alımı
• Besin zehirlenmesi
• Stres
• Travma
• Yanık
AKUT VE KRONİK GASTRİT
• Akut gastrit; mukozada nonspesifik akut inflamatuar
reaksiyon sonucu değişik derecelerde akut kanama,
nekroz ve erozyon olmasıdır.
• Kronik gastrit; genellikle asemptomatiktir. Şikayetler
geçici olarak ortaya çıkar.
BELİRTİ VE BULGULARAkut gastritte
• İştahsızlık, kilo kaybı, defekasyon ile hafifleyen orta derecede epigastrik ağrı
• Daha ciddi olarak karın ağrısı, bulantı ve kusma
• Midenin üzerine bastırılınca ağrı
• Sindirim güçlüğü
• Şişkinlik
• Eroziv gastrit varsa, hematemez ve melena görülebilir.
Kronik gastritte
• Atrofi gelişene kadar belirti vermez
• Yemek sonrası epigastrik alanda ağırlık
• Yağlı ve baharatlı gıdaları tolere edememe
• Yemek yemeyle hafifleyen nedeni belirsiz epigastrik bölgede yanma
tarzında ağrı
• Bulantı, kusma, iştah kaybı
• Bu belirtiler antiasit alımı ile hafiflemez
• Yorgunluk ve pernisiyöz anemi ortaya çıkar
TANI-TEDAVİ
• Endoskopi
• Biyopsi ile alınan doku örneklerinin incelenmesi
• H.pilori infeksiyonuna karşı oluşan antikorları belirlemek
için üreaz solunum testi yapılır ve tanı koyulur.
• Tedavi nedene yönelik H.pilori infeksiyonu varsa
antibiyotikler
• Proton pompa inhibitörleri
• H2 reseptör antagonistleri
• Pernisiyöz anemi için parenteral B12 vitamini
KOMPLİKASYONLAR
Gastrit tedavi edilmezse pernisiyöz
anemi, gastrik ülser, GİS kanama
gelişir.
HEMŞİRELİK BAKIMI
Hasta eğitimi çok önemlidir. Hastalık hakkında açıklama
anksiyeteyi azaltacaktır.
Koruyucu önlemler alınır (çay, kahve, asitli içecekler,
ekşi, acı, baharatlı yiyecekler yasaklanır)
Akut dönemde yatak istirahati önerilir.
Etken ortadan kaldırılmalıdır.
Bulantı, kusması varsa ağızdan bişey verilmez.
Sıvı elektrolit kaybı varsa paranteral yolla beslenir.
Semptomlar hafifleyince ağızdan yumuşak sulu gıdalar
verilir.
PEPTİK ÜLSER
• Duodenum, mide ya da özefagusta ortaya çıkan
muskularis mkozayı aşan doku kaybıdır.
• En sık mide ve duodenumda görülür.
• Mide her şeyi sindirme özelliği olan bir organ olduğu
halde koruyucu faktörler sayesinde kendi mukozasına
zarar vermez.
• Görülme sıklığı erkeklerde %12, kadınlarda %10’dur.
ETİYOLOJİ
• Mide suyunun asiditesinin (hidroklorik asit) artması ile
mukus bariyerin korunmasının yetersiz olması ve çok
fazla hidroklorik asit sekresyonunun oluşması etiyolojide
rol oynar.
• H.Pilori enfeksiyonu
• Aspirin ve NSAİ ilaç kullanımı
• Stres
• Sigara, alkol
• Zolinger Ellison Sendromu (Pankreasın insülin
salgılamayan hücrelerinden kaynaklanan bir endokrin
neoplazi durumudur. Tümörün çıkardığı gastrin
nedeniyle çok fazla miktardaki asit salgısı, çeşitli
bölgelerde ülserlere neden olur.)
GASTRİK ÜLSER
• Erkek ve kadınlarda görülme oranı arasında belirgin
bir fark yoktur.
• 55-65 yaşlarında daha çok görülür.
• Kanama genellikle hematemez şeklinde görülür.
• Epigastrik Ağrı: Yayılmaz (komlikasyonlu ülserlerde
karnın her bölgesine ve sırta yayılım olabilir)
• Yanıcı tarzda, yemek sonrası ve gece başlayan ağrı
2-3 saat sürer.
• Gastrik ülserde ağrı yemekle başlar. Bulantı ve
kusma ağrıya eşlik eder ve ağrıyı hafifletebilir.
• Karında hazımsızlık, gaz, hafif kramplar
• Hastaların %46-57'sinde iştahsızlık ve kilo kaybı
olabilir.
DUODENAL ÜLSER• En yaygın görülen ülserdir. Erkeklerde kadınlara oranla 4 kat
daha fazla.
• Kanama daha çok melena şeklindedir
• Genç yaşlarda ortaya çıkar (Ortalama 25 yaş).
• Duedonumun ilk birkaç cm’lik kısmında, mukoza ülseri ve onun
çevresinde inflamatuvar değişiklik ile karakterizedir.
• Midede aşırı HCl salgılanması vardır.
• Tipik olarak yemeklerden 2-4 saat sonra başlayan kazıntı
hissi, yanma ve epigastrik ağrı vardır; Duodenal ülser uykudan
uyandırır. Bu yakınmalar yemekle, antiasitlerle veya
antisekretuvar ilaçlarla düzelir.
• Duodenal ülserlerde bireyler normal iştaha sahiptir, genellikle
kusma olmaz. Kusma gastrik daralma veya pilorik tıkanıklıktan
kaynaklanır.
PEPTİK ÜLSERLERDE TANI VE TEDAVİ
• Kesin tanı endoskopi, baryumlu üst sindirim sistemi
grafisi ve biyopsi yapılır.
Peptik ülserde tedavi üç amaca yöneliktir;
• Neden olan faktörün etkisini azaltmak
• Koruyucu faktörleri güçlendirmek
• Helicobacter pylori'yi temizlemek.
TEDAVİ VE HEMŞİRELİK BAKIMI
• Diyet düzenlenir.
• Stresin azaltılması, akut streste sedatifler, istirahati sağlanır.
• Sigara ve alkol yasaklanır.
• İlaç tedavisi;
H2 reseptör antagonistleri (ranitidin, simetidin, fomadin, nizatidin)
Antiasitler (magnezyum oksit, aliminyum hidroksit,)
Antikolinerjikler (librax,urispas)
Proton pompa inhibitörleri (omeprozol, lansoprozol, pantoprazol,
esomeprozol)
Antibiyotikler ve bizmut tuzları (tetrasiklin, amoksisilin, klaritromisin,
matronidazol, De-nol tb.).
İlaçlar hekim istemine uygun olarak düzenli verilmeli, genellikle
antiasitler yemeklerden bir saat sonra, antikolinerjikler yemeklerden
30 dk önce verilmelidir.
PEPTİK ÜLSER KOMPLİKASYONLARI
• Kanama : En sık GÜ de görülür. Hematemez, melena, gaytada gizli kan incelenmelidir.
• Perforasyon: Duedonumda sık görülür. Aniden keskin bir ağrı oluşur, peritonit başlar ve ağrı tüm karına yayılır.
• Obstrüksiyon: Ülserin neden olduğu ödem, inflamasyon, skar dokusu sonucu pilorda oluşan daralmadır. En belirgin bulgusu bulantısız şekilde kusmadır.
• Penetrasyon: Ülserin mide duvarını aşıp pankreas gibi komşu organlara yapışmasıdır. Bu organları da tahrip etmeye başlar.
ALT GASTROİNTESTİNAL
SİSTEM HASTALIKLARI
AKUT İNFLAMATUAR BARSAK
HASTALIKLARI
İnflamatuar barsak hastalığı (İBH), GİS’in
akut ve kronik inflamasyonu ile karakterize
(non-infeksiyöz) iki idiyopatik hastalık olan
Ülseratif Kolit (ÜK) ve Crohn Hastalığı
(CH)’nı kapsar.
ETİYOLOJİ
• İdiopatik
• Enfeksiyon
• Genetik
• Psikosomatik
• İmmunolojik
• Çevresel faktörler
ÜLSERATİF KOLİT
• Yalnızca kolon ve rektumun iç yüzeyinde yaygın ülserler ve iltihabi
poliplerle karakterize bir hastalıktır.
• Hastalarda genellikle kronik, intermittan seyirli (remisyon ve
alevlenme dönemleri olan) bir hastalıktır.
• Rektumda başlayıp proksimale doğru yayılan (sıklıkla sol kolonu
tutar) ve tüm kolon mukozası ve submukozasında inflamatuar
değişikliklerle karakterizedir.
• Yaklaşık 13 yıl sonra %30’undan fazlasında hastalık tüm kolona
yayılır.
• Hastalarda, kendi kendine iyileşen tek bir atak, fulminant bir kriz
veya çok sıklıkla yıllar boyunca süren, ancak araları tahmin
edilemeyen intermittan ataklar şeklinde görülebilir.
• Hasta kolonlarla ilgili lokal veya ciddi sistemik komplikasyon
gelişebilir.
FİZOPATOLOJİ
• Ülseratif kolitte kolonun görünümü hastalığın şiddeti ve süresine
göre değişiklikler gösterir.
• Hafif vakalarda mukozal eritem, odem, kücük erozyonlar görülebilir.
Mukoz membran hemorajik,granüler veya kadife görünümdedir.
Üllserasyonlar yüzeyel veya derin olabilir. Sıklıkla psodopolipler
görülür.
• Hasta kolon kısmı devamlılık gösterir.
• Hastalık ilerledikçe ödem, iltihap, hipertrofi ve bağ dokusu birikmesi
sonucu kolonlarda daralma, duvarda kalınlaşma, haustralar
kaybolur. Kolonlar düzleşerek ülseratif kolite özgü kursun borusu
görünümü ortaya çıkar.
• Hastalığın uzun sürmesi durumunda epitel hücreleri displastik
değişiklikler gösterebilir.
BELİRTİ-BULGULAR
• Kanlı, mukuslu kronik ishal ülseratif kolite işaret eden en
önemli bulgudur.
• Sadece rektumun tutulduğu olgularda polipi taklit eden
intermittent kanmalar görülebilir.
• Hastalar genelliklekronik diyare, rektal kanama,
hematokezya, periumbilikal veya sol alt kadranda
lokalize karın ağrısı yakınmaları ile başvururlar. Karın
ağrısı genellikle diyareye eşlik eden kramp tarzındadır.
Ancak şiddeti crohn hastalığından daha hafiftir.
Dışkılama sık ve sulu olup sabah yemekten sonra ve
gece boyunca görülebilir.
• Kilo kaybı, halsizlik, ateş görülebilir.
TANI VE TEDAVİ
• Tanı kolon mukozasının biyopsisi ve radyolojik inceleme ile koyulur.
• Yatak istirahati
• Semptomatik tedavi (sulfasalazine, kortikosteroidler,
antispazmodikler ve sedatifler)
• Yüksek dozda kortikosteroid
• Geniş spektrumlu antibiyotik
• 48 stte tedaviye cevap alınmazsa cerrahi konsültasyon
• Enfeksiyonu önlemek
• Sıvı-elektrolit dengesini düzeltmek
• Malnütrisyonu düzeltmek (yüksek kalorili içinde yüksek protein ve
karbonhidrat bulunana az posalı diyet)
• Stresle başetmek (gerekirse sedatif veya trankilizanlar verilebilir.)
CROHN HASTALIĞI
• 15-30 yaşlar arasında görülür.
• GİS’in her tarafını tutabilir.
• Genellikle lezyonlar süreklilik göstermez (ara ara
lezyonlar).
• Transmural bir hastalıktır. GİS’in tüm katmanlarını tutar.
• Tutulum yerine ve hastalığın davranışına bağlı olarak
klinik özellikler sergileyen heterojen bir hastalıktır.
• ‘Kaldırım - taşı’ görünümü sıklıkla izlenir.
• Psödopolip oluşumu görülebilir.
• Hastalığın belirleyicisi; derin penetran “gül dikeni”
ülserleridir. Bu ülserlerin dağılımı asimetriktir.
BELİRTİ-BULGULAR
• Önceden kestirilemeyen tekrarlama ve
düzelme dönemleriyle ilerleyen kronik bir
hastalıktır.
• Karın ağrısı başlangıçta en sık rastlanan
semptomdur. Hastaların %75’inde gece
uyandıran karın ağrısı vardır.
• Ataklar aralıklıdır, genellikle birkaç hafta ile
birkaç ay arasında tekrarlar.
• İshal ve karın ağrısı aynı zamanda geçer.
• Kilo kaybı, sedimantasyonda artma, anemi
• Melena veya taze kanama
• İleri durumlarda malabsorbsiyon sendromu,
perforasyon, peritonit, fistüller
TEDAVİ
• Kortikosteroid tedavisi, inflamayonu azaltmada ve
hastalığı baskılamada etkilidir; dozu ve uygulama şekli
hastalığın şiddetine ve tutulan bölgeye göre değişir.
Klinik belirtiler yatıştıktan sonra doz azaltılmalıdır.
• Sulfazalin tedavisi, hastalık kolonu tutuğunda etkilidir
ancak yalnızca ince bağırsak tutulduğunda fazla etkili
olmaz.
PARAMETRE CROHN HASTALIĞI ÜLSERATİF KOLİT
KAPSAMI İnce ve kalın barsağı
kapsayabilir.
Kolonun daha aşağısından
başlar, kolon boyunca
yayılabilir.
ETKİLENEN DOKU Barsağın tüm dokuları Barsak yüzeyini örten
mukoza
MAJÖR
KOMPLİKASYONU
Malabsorbsiyon Toksik megakolon
UZUN DÖNEM
KOMPLİKASYONU
İntestinal obstrüksiyon,
fistül, abse, perforasyon
CA GELİŞME RİSKİ Fissür, abse Kanser riski artar
CERRAHİ TEDAVİ Yapısal hasarın onarımı için
birkaç noktada gereklidir.
Hastalığın ilerleyişini
sınırlamaz ya da tedavi
etmez.
Yaklaşık %50’sinde kolon
çıkarılıp ileostomi
uygulamasına neden olur.
NEDENİ Bilinmiyor, immün durumda
değişim olması olabilir.
Bilinmiyor, enterik E.coli
olabilir.
DIŞKI Nadiren kanlı, yarı
yumuşak, yağ ve mukus
mevcut. 3-4 kez/yarı
yumuşak/gün
Yağ yok, mukus mevcut.
15-20 kez/sıvı/gün
İBH’DA HEMŞİRELİK BAKIMI
• Ülseratif kolit çok iyi bir bakım gerektirir.
• Ağır tipte ülseratif kolitlerde hastanın oral alımı kesilir.
• Hasta yatak istirahatine alınır.
• Sıvı elektrolit dengesi korunur.
• Hastanın diyeti mutlaka yüksek protein ve kalorili,
posasız olmalıdır.
• Bu hastalar süt ve süt ürünlerinden kaçınmalıdırlar.
• Laksatifler, ülseratif kolitli hastalarda hastalığı aktive
ettiğinden dolayı asla verilmemelidir.
• Gerekirse hastalara psikoterapi uygulanabilir.
• Hastaya başlangıçta tedaviye ve sınırlamalara uymak
zor gelebilir. Hemşire hastanın durumunu geliştirmeli ve
kendi bakımına katılımını sağlamalıdır.
ALT GİS HASTALIKLARINDA HEMŞİRELİK
TANILARI
• Diyare
• Perianal bölge bütünlüğünde bozulma
• Sıvı volüm eksikliği
• Akut ağrı (karın ağrısı)
KARACİĞER HASTALIKLARI
KARACİĞERİN GÖREVLERİ
• Glikoz metabolizmasının düzenlenmesi
• Amonyağın üreye dönüştürülmesi
• Protein sentezi (Albümin, globulin sentezi)
• Yağ metabolizması
• Kanın pıhtılaşması: Fibrinojen, protrombin, faktör v ve vııyapımı KC’de olur.
• Vitamin ve Demir depolanması: ADEK, bazı Bkompleksvit.
• İlaç metabolizması, detoksifikasyon ve koruma.
• Safra oluşumu: KC hücreleri tarfından oluşturulur ve safra kanalına boşalır.
• Kan yapımı, depolanması ve filtrasyonu
• Bilirubin yapımı
HEPATİTLER
Akut viral hepatitler öncelikle karaciğeri etkileyen
sistemik bir enfeksiyondur.
KLİNİK SEYİR
AKUT HEPATİT
• Altı aydan kısa bir süre devam eder, ya karaciğer
hasarının tamamen iyileşmesi ile normal karaciğer
işlevleri geri döner, ya da akut hasarın yaygın nekroza
hızla ilerlemesi ile ölümle sonuçlanır.
KRONİK HEPATİT
• Karaciğerin altı aydan uzun süre devam eden iltihabi
durumunu tanımlar.
• Kronik hepatitin siroza ilerlediğini gösteren histolojik tanı;
fibröz nedbeleşme ve lobül yapısının bozulmasıdır.
ETİYOLOJİ
• Virüsler: Hepatit A,B,C,D,E virüsleri, EBV, CMV
• Alkol
• Toksinler: Amanita phalloides mantar zehirlenmesi,
karbon tetra klorür,
• İlaçlar: Asetominofen, INH, halotan, klorpromazin,
eritromisin
AKUT VİRAL HEPATİTLER
A B C D E
VİRÜSÜN
KAYNAĞIFeçes Kan/vücut
sıvıları
Kan/vücut
sıvıları
Kan/vücut
sıvıları
Feçes
BULAŞMA
YOLUFekal- oral Perkütan/per
mukozal
Perkütan/per
mukozal
Perkütan/per
mukozal
Fekal- oral
KRONİK
ENFEKSİYONHayır Evet Evet Evet Hayır
ÖNLEME Maruziyetten
önce-sonra
aşılama
Maruziyetten
önce-sonra
aşılama
Bağışlanan
kanı tarama-
riskli
davranış
değiştirme
Maruziyetten
önce-sonra
aşılama/riskli
davranış
değiştirme
Sağlıklı içme
suyu
HEPATİT A (HAV)
• Ribonükleik asit (RNA) virüsü tarafından gerçekleştirilir. HAV enfeksiyonu gelişmekte olan ülkelerde sıklıkla çocukluk çağı hastalığıdır.
• Gelişmiş ülkelerde ise koruyucu sağlık hizmetlerindeki yeterliliğe bağlı, sınırlı salgınlar halinde ve sıklıkla ileri yaş gruplarında görülür.
• Dünyada görülme oranlarına göre yüksek, orta, düşük olmak üzere, üç farklı endemisite paterni göstermektedir. Ülkemiz orta grup endemisite bölgesindedir. Kuluçka evresi 2-7 hafta (ortalama 4 hafta)dır.
• Virüs aside ve deterjana karşı dirençlidir.
• Kuru hava ile sterilizasyonda 160 derecede 1 saatte, kaynatmakla 5 dakikada, otoklavda 121 derecede 30 dakikada inaktive olur. Klorlamaya 30 dakika dayanır.
BULAŞMA YOLU
• HAV enfeksiyonu hastalıklı insan dışkısı yolu ile sağlıklı
kişilere bulaşır, genelde virüs bulaşmış yiyecek veya
içeceklerle vücuda girer.
• Bazen cinsel yolla da bulaşabilir.
• İstiridye gibi kirli sulardan yakalanan yumuşakçaların çiğ
ve kısmen pişmiş olarak yenilmesi bir başka geçiş
yoludur.
BELİRTİ-BULGULAR
• Koyu renkli idrar
• Açık renkli dışkı
• Karın ağrısı
• İkteri
• Miyalji
• Kaşıntı
• İştah kaybı
• Ateş
• Grip benzeri bulgular
• ALT ve AST ↑
TANI
• Tanı serolojik testler ile antikorlar taranarak konur. İlk
saptanan antikor Anti-HAV IgM’dir. Bu antikor akut
enfeksiyonu gösterir.
• Anti-HAV Ig G (+) olması daha önce hepatit A virüsü ile
karşılaşmış olduğunu ve bağışıklığı gösterir.
• Virüs serumda, gaitada ve karaciğerde sadece akut
dönemde bulunur.
• Hastalığın prognozu iyidir. Kronik taşıyıcılık göstermez.
Kronik hepatit ve siroz oluşumunda rol oynamaz.
TEDAVİ
• İstirahat dışında özel bir tedavisi yoktur.
• Akut viral hepatitte gerekli ise destek tedavisi
yapılmalıdır. Bu kapsamda antiemetikler, vitaminler, sıvı
infüzyonları, protrombin zamanı uzamış hastalara K
vitamini verilebilir.
• İki-üç gün süreli düşük dozda kortikosteroid tedavisine
iyi yanıt verir.
PASİF VE AKTİF PROFİLAKSİ
• Pasif Profilaksi: Hastalıklı insanlara temastan sonraki
iki hafta içinde IM olarak 0.02-0.06 mg/kg dozda verilen
standart Ig preparatları %90 koruyucudur. Ig 4-6 ay
koruduğu için endemik bölgelere seyahat edecek olan
kişilere önerilir.
• Aktif Profilaksi: Yeterli sayı ve aralıkta yapılmış
bağışıklama yaklaşık 20 yıl kadar koruyuculuk
sağlamaktadır. Koruyucu antikor düzeyinin 20 Mıu/ml
olması yeterlidir. Aşı deltoid kasa uygulanır. Bu aşı
ancak 20 yıl sonra rapeli yapılacaksa yapılmalıdır.
Ülkemizde Sağlık Bakanlığı’nın Aşı Takviminde 18 ve
24. aylarda uygulanmaktadır.
HEPATİT A AŞISI YAPILMASI ÖNERLEN
GRUPLAR
• Çocuklar, kreş personeli
• Askerler, homoseksüel erkekler
• Endemik bölgelere seyhat edenler
• İntravenöz ilaç kullanma alışkanlığı olanlar
HAV’DAN KORUNMA
• Aile bireyleri arasında hastalığın yayılımını önlemek için
yatak takımları, havlu, çatal, bıçak, kaşık, bardak gibi
araç-gereçlerin ortak kullanılmaması ve yeterli temizliğin
sağlanması
• Hastanın dışkı ve idrarının açık bırakılmaması,
tuvaletlerin çamaşır suyu veya kireç kaymağı ile
dezenfekte edilmesi
• Az gelişmiş ülkelere seyahat edilecekse, yalnızca şişe
suların içilmesi, sebze, meyve, çorba gibi su ile
hazırlanan yıkanan gıdaların tüketilmemesi
• Temizliğinden emin olunmayan musluk suyunun
içilmemesi ve bu sudan oluşan buzun kullanılmaması ve
bu su ile diş fırçalanmaması
• Yeterli sanitasyon, temizlik ve kişisel hijyen
sürdürülmesi, yemeklerden önce ve tuvaletten sonra
ellerin su ve sabun ile iyice yıkanması
• Soyulmamış meyvelerin, salataların, haşlanmamış
sebzelerin yıkanmadan yenmemesi ve istiridye, midye
gibi deniz ürünlerinden sakınılması
• Sokaklarda temizlik kurallarına dikkat edilmeden
hazırlanmış yiyecek ve içeceklerin yenilmemesi gerekir.
HEPATİT E (HEV)
• Fekal-oral yolla bulaşır.
• 27-34 nm çapında küçük bir RNA virüsüdür.
• İnkübasyon periyodu ortalama 40 gündür.
• Aile içi bulaş daha geri plandadır.
• Maternal-neonatal bulaş gösterilmiştir.
• HAV enfeksiyonuna oldukça benzeyen klinik belirti- bulgularla seyreder.
• Ancak mortalitesi HAV’dan 10 kat fazladır. Özellikle yağmurlu sonbahar salgınları yapmaktadır. Türkiye’de prevalans Güneydoğu Anadolu bölgesinde artmaktadır.
HEV BELİRTİ-BULGULARI VE TANI
• Hepatit A’ya benzer,
ancak ondan daha
ağır seyreder.
• Her iki virüs de daha
çok akut bir hastalık
yapar, kronikleşmez.
• Hepatit E daha yaşlı
kişilerde görülür
HEV Tanı
• HEV- DNA
(ancak yaygın olarak
kullanılmamakta)
• IgM (hastalık
meydana geldikten 1
hafta sonra
pozitifleşir, 2-3 ay
pozitiflik sürer).
Korunma
• Bir aşısı yoktur.
HEPATİT B (HBV)
• Hepatit B virusu 42 nm çapında bir DNA
virusudur.
• İnkübasyon periyodu 15-180 gün (ortalama 60-
90 gün).
• Dünyanın en önemli sağlık sorunlarından
birisidir. Yüz HBV enfeksiyonlu hastadan 95’i
gelişmekte olan ülkelerdendir. Ülkemizde
yaklaşık üç milyon kişinin HBV’nin kronik
taşıyıcısı olduğu tahmin edilmektedir.
HBV BULAŞMA YOLLARI
1. Kan Yolu İle Bulaş
• Kan ve kan ürünü alıcıları,
• Enjeksiyon yoluyla ilaç, uyuşturucu alanlar,
• Hemodiyaliz hastaları,
• Sağlık çalışanları, kanla karşılaşan diğer çalışanları.
2. Seksüel Bulaş
3. Perkütan / Permükozal bulaş
• Kazara iğne batması,
• Ortak kullanılan jiletle traş,
• Akupunktur,
• Ortak kullanılan diş fırçası,
• Dövme yaptırma.
Perinatal Bulaş
• HBV taşıyıcı annelerin bebekleri
5. Horizontal Bulaş
• Kötü hijyen ve düşük sosyoekonomik durumda yaşayan kalabalık toplumlar,
• Mental özürlüler.
6. Fekal-Oral Bulaş
• Kanıtlanmamıştır.
HBV ENFEKSİYONUNDA BELİRTİ-
BULGULAR
• Çoğunlukla asemptomatik seyreder.
• İlk bulgu ALT yüksekliğidir.
• Bulaşmadan 6-7 hafta sonra daha letarji, anoreksi ve halsizlik,
• Cilt ve mukozalarda sarılık, kaşıntı ve purpura,
• Karın ağrısı, artralji,
• Hepatosplenomegali ve lenfadenopati,
• Koyu renkli idrar, açık renkli dışkı,
• Ateş ve grip benzeri bulgular, İştah kaybı
• Sigara içenlerde sigaraya karşı isteksizlik,
• HBV infeksiyonlarında semptomlar 6-8 hafta sürer.
• Kronik hepatit meydana gelebilir ve kronik aktif form siroz / hepatoselüler karsinoma ile sonuçlanabilir.
TANI
• HBsAg: Yüzey antijeni varlığı B tipi hepatit ile enfekte olduğunu
gösterir. Hastalığın klinik ve biyokimyasal belirtilerinden önce
kuluçka döneminde ortaya çıkar.
• Anti-HBs: Haftalar veya aylar sonra belirir ve ömür boyu varlığını
korur. Bazı hastalarda Hbs Ag akut infeksiyondan sonra devam eder
ve anti-HBs gelişmez. Bu hastalarda genellikle kronik hepatit gelişir
ve kişiler bu virüsün asemptomatik taşıyıcısı haline gelir. Kanda
HBsAg pozitifliği HBV enfeksiyonunu gösterirken, anti-HBs pozitif
olduğunda HBV’ye bağışıklık kazanılmış anlamındadır.
• HBcAg: Core (çekirdek) antijeni, hepatit B virüsü sonrası hastalığın
klinik olarak ortaya çıkışı ile belirir ve giderek azalır veya yaşam
boyu devam eder. Anti-HBs ile birlikte bulunmasının daha önce
Hepatit B geçirildiğini göstermesi dışında özel bir anlamı yoktur.
Kronik HBsAg taşıyıcılarında da bulunur.
• HBeAg: İnfektvite antijeni, sadece HBsAg pozitif serumda bulunur.
Varlığı hastalığın kronikleşme oranının yüksek olduğunun
göstergesidir. Buna karşılık anti-HBe varlığı infeksiyonun daha
düşük seviyeli olduğunun göstergesidir.
• Hepatit B tanısında buzlu cam görüntüsünde hepatositlerin
görülmesi tanıya yardımcı olur. Bu bulgu akut hepatit B
enfeksiyonunda nadir olup kronik enfeksiyonda daha spesifiktir.
• Hepatit B virüsü subklinik taşıyıcılık, akut hepatit, kronik hepatit,
siroz ve hepatoselüler karsinoma gibi çok çeşitli tablolarda
karşımıza çıkar. Kronikleşme %5-10 arasındadır.
• Akut hepatit B tanısı için anti HBc IgM pozitifliğinin tespiti gereklidir.
• Kronik hepatit B tanısı için HBs Ag + olmalı, taşıyıcı veya hastalık
ayrımı için HBV DNA testi ile hepatit B virüsünün viral yükünün
tayini yapılmalıdır.
TEDAVİ• Akut HBV İnfeksiyonu Tedavisi: Günümüzde akut HBV
enfeksiyonunun tedavisini sağlayacak bir ilaç bulunmamıştır. Tedavi
semptomatiktir. Bulantıyı uyarmayacak kolay sindirilebilir besinlerin
alınması, cilt altında safra tuzu birikiminin yarattığı kaşıntıyı önlemek
için kolestimanin uygulanması, kabızlığın önlenmesi esastır.
Hastalığın hekim tarafından bir girişim yapılmaksızın izlenmesi
yeterlidir.
• Kronik HBV İnfeksiyonu Tedavisi: Hasta genç erişkin ya da orta
yaşlı ise, altı aydan uzun süreli bilinen HBsAg (+), HBeAg ve düşük
düzeyde HBV DNA (+), ALT ve AST normalden iki kat yüksek,
karaciğer histopatolojisi orta ve yüksek aktivite gösteren kronik aktif
hepatit ise, kardiyovasküler ve tiroit sorunları yoksa interferon
(Roferon-A, Intron) tedavisine alınabilir. Ülkemizde kullanılan
Lamivudin, Adefovir, Entekavir, Tenofavir, Telbivudin gibi antivira ilaçlar
bulunmaktadır
PASİF VE AKTİF PROFİLAKSİ
• Pasif Profilaksi (HBIG): Anti-HBc ve anti-HBs negatif
olanların temaslarında, yaklaşık üç-dört aylık hızlı bir
profilaksi sağlar. Hepatit B immünglobulin hepatit B’ye
karşı yüksek düzeyde antikor içerir. Ancak pahalı olması
kullanımını kısıtlamaktadır.
• HBsAg pozitif kan taşıyan iğnelerin kaza ile batırıldığı
durumlarda 24 saat içinde 0,06 ml/kg IM ve bir ay sonra
tekrar aşılama ile birlikte yapılmalıdır. HBsAg pozitif olan
anneden doğan çocuklarda %70 oranında kronik hepatit
B gelişimini engellemektedir. Bu amaçla 0,5 ml IM olarak
doğum sonrası 12 saat içinde aşı ile birlikte yapılmalıdır.
• Aktif Profilaksi (HBV Aşısı): Hepatit B enfeksiyonu ortaya çıktıktan
sonra aşılamanın etkinliği yoktur. Profilaksi amaçlı aşı tüm
yenidoğanlara ve adölesanlara yapılmalıdır. Aşılama ideal olarak
birer ay ara ile 2 doz ve ilk aşıdan 6 ay sonra 3. doz yapılmalıdır. İlk
aşılamadan sonra 5 yılda bir tek dozda aşı tekrarlaması
önerilmektedir. Aşı sonrası antikor taraması olanak var ise
yapılmalıdır. Bunun için en uygun zaman, son aşıdan bir-iki ay
sonrasıdır. Koruyucu antikor titresi 10 Mıu/ML’nin üzerinde olması
yeterlidir.
• Hepatit B virüs enfeksiyonlu anneden yeni doğana, doğumdan ilk 24
saat içerisinde hepatit B immünglobulin ve bir doz aşı yapılmalıdır.
Bu kombinasyon ile risk altındaki bebekler %94 oranında enfeksiyon
gelişiminden korunabilmektedirler. Bu bebeklerin bağışıklaması
0,1,2,12 şeması ile sürdürülmelidir.
• Ülkemizde Sağlık Bakanlığı’nın Aşı Takviminde 0-1 ve 6. aylarda üç
doz şeklinde uygulanmaktadır.
HEPATİT B AŞISININ ÖNERİLDİĞİ
GRUPLAR
• Yeni doğanlar,
• Sağlık personeli,
• Hemodiyaliz hastaları,
• Mental özürlülere bakanlar,
• HBsAg taşıyıcılarının yakın çevresi,
• İlaç bağımlıları,
• Anti-HBs <10 IU/L koruyucu (%95).
HEPATİT C (HCV)
• Zarflı, tek sarmal RNA virusu, 40-50 nm büyüklüğünde
dairesel bir partiküldür.
• İnkübasyon periyodu 15-160 gün (ortalama 50 gün).
• Tüm dünyada sık rastlanan HCV %50-70 oranında
kronikleşmesi nedeniyle önemli bir sağlık sorunudur.
• Anti-HCV pozitifliği Dünya ‘da ortalama %0,5-1 arasında
iken, Türkiye’de yapılan araştırmada %1-2 arasında
bulunmuştur.
• Persistan infeksiyon: kronik hepatit, siroz, hepatoselüler
karsinom gelişebilir.
• Kronikleşenlerin %20-30’u siroz, sirozların %75’i
kaybedilmektedir (%10’u HCC).
BULAŞMA YOLLARI
• HCV bulaşma yolları parenteral, seksüel olmak üzere
HBV’ye benzemektedir. Kan ve kan ürünlerinin
transfüzyonu ile bulaşır, cinsel temas ile geçiş
tartışmalıdır. HBV’ye göre infeksiyozite ve antijenemi
düzeyi çok düşüktür. Bu nedenle temel olarak parenteral
yolla bulaştığı kabul edilmektedir.
• Anneden bebeğe vertikal bulaş gösterilmiştir. Yüksek
viral yüklü annelerin bebeğine , intrauterin ve doğum
sırasında %10-30 olasılıkla bulaş gerçekleşmekle birlikte
viral yükü düşük annelerin bebeklerine bulaş
gerçekleşmemektedir.
BELİRTİ-BULGULAR (AKUT HEPATİT C)
• Olguların çoğu anikterik ve subklinik seyreder,
• Halsizlik, çabuk yorulma, anoreksi, bulantı-kusma daha sıktır,
• Ateş, artralji,
• AST, ALT düzeyi 800 U/l’yi genelde aşmaz,
• Fulminant hepatit nadirdir,
• İlerleyen hastalıkta AST, ALT genelde dalgalanmalar gösterir (zaman zaman normal, zaman zaman yüksek)
• ALT düzeyi normal bile olsa histolojik ilerleme bulunabilir.
BELİRTİ-BULGULAR (KRONİK HEPATİT C)
• Hastanın aktif şikayeti yoktur.
• Hastaların çoğuna tanı, başka hastalıklar için tetkik esnasında konur.
• ALT düzeyleri dalgalanma gösterir.
• ALT düzeyi ne olursa olsun, bu hastalarda karaciğerde belli ölçüde hasar vardır.
• Hasta kompanse sirozlu ise; halsizlik, çabuk yorulma, kas-eklem-sağ üst kadran ağrısı, dispepsi bulunabilir.
HCV TANISI
• Anti HCV, HCV-RNA tayini, RİBA test
• Anti-HCV infektiviteyi değil, virüsle karşılaşmayı gösterir (Koruyucu değildir).
• Anti-HCV en erken 6-8 haftada pozitifleşir.
• AST, ALT virüsün girişinden 6-12 hafta sonra yükselir.
• Tek fizik bulgu hepatomegalidir.
• KC Biyopsisi yapılır.
TEDAVİ
• Akut ve kronik olguların tedavisinde interferon+ Ribavirinya da Timozin yararlıdır
Tedavinin Komplikasyonları
• Grip benzeri semptomlar
• Diyare,
• Alopesi,
• Tiroid fonksiyonlarında bozulma,
• Kemikiliği supresyonu,
• Otoimmün hastalıklarda alevlenme,
• Kardiyovasküler etkiler,
• Cilt döküntüsü,
• Mental değişiklikler, Depresyon
HCV’DEN KORUNMA
• Donör taraması yapılmalıdır,
• Riskli davranışlar engellenmelidir,
• Kan ve vücut sıvıları ile ilgili genel önlemler alınmalıdır.
• Temas sonrası profilakside immünglobulinler etkili
değildir.
• Koruyucu aşı geliştirilememiştir.
• Bulaş yolları bilinmelidir ve bunlara yönelik önlemler
alınmalıdır.
HEPATİT D
• HDV’nin özelliği; Hbs Ag’nin kılıfını oluşturmasıdır. Yani HBV olmadığı zaman HDV fonksiyon görmez.
• HBV taşıyıcılarının %5’inde HDV enfeksiyonunun da bulunduğu düşünülmektedir.
• Delta virüs, 36 nm çapında, tek sarmal bir RNA virüsü.
• İnkübasyon periyodu 4-7 hafta.
• Sadece karaciğerde replike olur.
• Virüsün üremesi için HBsAg’ye ihtiyaç olduğundan HBsAg negatif kişilerde hastalık meydana gelmez.
TEDAVİ
• HDV için geliştirilmiş bir aşı yoktur.
• HDV enfeksiyonu HBV enfeksiyonu olmaksızın tek
başına görülemeyeceğinden HBV’ye karşı yapılan
çalışmalar HDV’yi de önler.
• HB-Ig ve Hepatit B aşıları Hepatit D’deki aynı
endikasyonlar için kullanılır.
HEPATİT G
• Bir RNA virüsü.
• Kronik Hepatit C olgularının %10-20’sinde
gösterilmiştir.
• İnkübasyon periyodu belli değildir.
• Vireminin uzaması ve persistan enfeksiyon
sıktır.
BULAŞMA YOLLARI
KAN KAYNAKLI
• IV ilaç kullananlar
• Kan ve kan ürünleri alanlar
• Ülkemizde hemodiyaliz hastalarında %25 , kronik karaciğer hastalığı olanlarda %20 oranında bulunmuş.
• Tanı yöntemi olarak PCR ile HGV RNA’sı araştırılmaktadır.
• Bulaşma yolunun HCV enfeksiyonunu benzemesi nedeniyle, HCV’deki önlemler gündeme gelmiştir.
FULMİNAN KARACİĞER YETERSİZLİĞİ
• Daha önce karaciğer hastalığı olmayan bir kişide, ani ve
şiddetli gelişen yaygın hepatoselüler nekroz ile
karakterize ve prognozu oldukça ciddi bir sendromdur.
• FKY ilk semptomların / sarılığın başlamasını takip eden
8 hafta içinde hepatik ensefalopatinin gelişmesidir.
ETİYOLOJİ
• En sık nedeni viral hepatitler,
• İlaçlar (INH, asetominofen, halotan, tetrasiklinler vb.),
• Toksik maddeler,
• Alkol,
• Mantar zehirlenmesi,
• Metabolik bozukluklar,
• Vasküler,
• Malign hastalıklar,
• Gebelik.
BELİRTİ-BULGULAR• Mental fonksiyon bozuklukları,kişilik ve davranış
bozuklukları, konuşmanın bozulması, hafif konfüzyon, ajitasyon, agresiflik
• Uyku ritminde değişiklikler
• Deliryum tablosu ve mani atakları
• Reflekslerin kaybı ve derin koma.
• Hiperbilirubinemi
• Kusma
• Protrombin zamanının giderek uzaması
• Karaciğerin küçülmesi
• Splenomegali ve periferik bulgular (palmar eritem, spideranjiyom)
TANI• Tam kan sayımı
• Glikoz
• Üre, kreatinin
• Aminotransferazlar (ALT, AST)
• LDH
• Alkalenfosfataz
• Bilirubinler
• Albumin
• EEG
• Protrombin zamanı, PTT
• Elektrolitler
• Kan gazları
• Amilaz, ürik asid
• Kan grubu
• Görüntüleme yöntemleri: Akciğer grafisi, batın USG.
Problem Tedavi
Portal sistemik
ensefalopati
Oral protein alımının engellenmesi
Fosfat enema
Sedasyonun engellenmesi
Laktuloz verilmesi
Serebral ödem Iv mannitol
Hipoglisemi Kan glikoz düzeyi 60 mg/dl nin altında ise 100 ml % 50 glikoz
24 saatte 3 lt % 10 glikoz infüzyonu
Hipokaleminin düzeltilmesi
Saatlik kan glukoz düzeyi takibi yapılması
Hipokalsemi 10 ml. %10 kalsiyum glikonat Iv günlük
Renal yetmezlik Hemofiltrasyon ve diyaliz
Solunum yetmezliği Pulse oksimetre ile takip edilmeli
Entübasyon, ventilator, oksijen
Hipotansiyon Dopamin
İnfeksiyon Sık kültür alınması ve antibiyotik proflaksisi
Kanama IV simetidin veya ranitidin
TDP ve platelet infüzyonu
FKY’İNDE HEMŞİRELİK BAKIMI
• SVB takibine başlanmalıdır.
• İdrar kateteri uygulanmalı ve idrar miktarı kontrol
edilmelidir.
• Kan şekeri takibi yapılmalıdır.
• AÇT takibi yapılmalıdır.
• Cilt, mukoza, idrar, gaita kanama yönünden
gözlenmelidir. Yaşam bulgularındaki değişiklikler
izlenmelidir.
• Alınan kan örneklerinde hepatit markerları kontrol
edilmeli ve koruyucu önlemler alınmalıdır.
KARACİĞER SİROZU
• Karaciğerin uzun süreli
enflamatuar, toksik çeşitli
lezyonlara yanıtını oluşturan
fibröz doku ve hepatoselüler
rejenerasyonun geri dönüşsüz
bir sonucudur.
• Sirozda,normal lobül yapısı,
yerini rejenere olmuş
hepatosit odaklarından oluşan
modüler ve onu çevreleyen
fibröz doku odaklarına
bırakmıştır.
ETİYOLOJİ• Alkol: Kuzey Avrupa, Amerika gibi gelişmiş ülkelerde sirozun en önemli
nedeni alkoldür. 5 yıl boyunca günlük 160 gr ya da 10 yıl boyunca 40-50 gr
alkol kullanımı karaciğerde yağlanmaya neden olarak yıllar sonra karaciğer
sirozunun gelişme riskini arttırdığı bildirilmiştir.
• Post Nekrotik Siroz: Asya ve Afrika gibi gelişmemiş ülkelerde sirozun en
önemli iki nedeni Hepatit B ve C’dir. Hepatit B veya C nedeniyle harap olan
hücrelerin yerine bağ dokusu artışı olur ve siroz oluşur.
• Biliyer Siroz: İntrahepatik safra yollarında harabiyet sonucu safra koledok
yolu ile duodenuma akıtılamaz ve birikerek doku değişikliği ve siroza neden
olur.
• Kardiyak Siroz: Karaciğerin kronik konjesyonu sonucu meydana gelir.
Başlıca nedenler arasında uzun süren sağ kalp yetersizliği, triküspit kapak
hastalığı, kardiyomiyopati ve konstriktif perikardit sayılır.
• Wilson Sirozu: Bakır birikimi gibi metal ve metabolitlerin karaciğerde birikimi
sonucunda 10 yıl sonra siroz gelişebilir.
• Kriptojenik Siroz: Değinilen siroz etiyolojilerinin hiçbirinin bulunmadığı siroz
olgularıdır.
FİZYOPATOLOJİ
• Zaman içerisinde etiyolojik faktörlerin etkisi ile normal
karaciğer dokusu yok olup yerini fibröz doku alır.
• Hepatositlerin ve karaciğer lobüllerinin kaybı sonucu
karaciğerin metabolik işlevleri bozulur.
• Karaciğer dokusu nodüller bir görünüm alır. Fibröz doku
oluşumuyla karaciğer dokusunun elastikiyeti bozulur ve
kan ve safra akışı engellenir. Kan akımının engellenmesi
sonucunda portal hipertansiyon gelişir.
BELİRTİ-BULGULAR
• Kompanse Dönem: Karaciğer büyümüş ve hassastır. Buna bağlı olarak
karın ağrısı görülebilir.
• Karın bölgesinin sağ üst kadranında ağrı olabilir. Hastada kilo kaybı,
halsizlik ve iştahsızlık olabilir. Bağırsak işlevlerinin değişmesine bağlı diyare
veya konstipasyon olabilir.
• Dekompanse Dönem: Hastalığın ilerlemesiyle oluşan portal hipertansiyon
ve karaciğer yetersizliği tabloya eklenir. Cilt altı kanamalar ile spider anjiom,
palmar eritem, asit oluşumu (portal dolaşımda tıkanmaya bağlı), erkekerde
jinekomasti, kadınlarda infertilite, deride sarılık, nörolojik bulgular (hepatik
koma ve hepatik ensefalopati durumunda), ödem (plazma albümin
konsantrasyonunun düşmesine bağlı) görülür. Portal hipertansiyona bağlı
hastalarda karın çevresinde venler belirginleşir ve asit oluşumu artar.
Karaciğerden kan dolaşımının engellenmesi GI sistemde paralel kan
damarlarının oluşmasını sağlar ve özefagus varisleri oluşur. Özefagus
varislerinde çatlaklar oluşarak hastada hematemez ve melena görülebilir.
A,C,K vitaminlerinin yapımı, kullanımı ve depo edilmesinde yetersizlik
vardır. GIS fonksiyonlarının bozukluğu nedeniyle anemi vardır.
SİROZUN KOMPLİKASYONLARI
• Özefagus varis kanamaları
• Assit ve spontan bakteriyel peritonit
• Hepatik ensefalopati
• Hepatoselüler karsinoma
• Karaciğer yetmezliği
• Hepatorenal sendrom
• Hepatopulmoner sendrom
• Hipersplenizm ve hematolojik bozukluklar
• Enfeksiyonlar
• Gastrointestinal komplikasyonlar
• Endokrin bozukluklar
TEDAVİ
• Diyet: Tuz kısıtlı, vitaminlerden zengin, en az 3000 kalori/gün sağlayan bir diyet. Alkol kesin olarak yasak.
• İstirahat
• Anemini tedavisi: Folik asit, B12, demir
• Vit. Desteği: Başlangıçta yüksek doz nicotinik asid dahil B kompleks vit. ve askorbik asid verilmeli. Protrombinzamanı uzamış ise K vitamini yapılmalı.
• Portal hipertansiyonun tedavisi: Na kısıtlaması, β-bloker tedavisi, gerekirse antihipertansif tedavi.
• İnterferon tedavisi ?
• Karaciğer transplantasyonu
HEMŞİRELİK BAKIMI
• Hastanın aldığı- çıkardığı sıvı takibi yapılmalıdır. Serum elektrolitleri
izlenmeli, özellikle hiperpotasemi durumunda nabız aritmiler
yönünden izlenmelidir.
• Özellikle akut dönemde yeterince dinlenmesi sağlanmalıdır.
• Hastalarda enfeksiyona yatkınlık vardır bu nedenle enfeksiyon
belirtileri yönünden dikkatle izlenmelidir.
• Hastanın kaşıntıya bağlı deri bütünlüğünde bozulmayı engellemek
için normal cilt bakımı yapılır ve sonrasında uygun nemlendiriciler
sürülür. Hastanın tırnaklarının kesilmesi ve temiz tutulması önerilir.
• İştahsızlık, bulantı-kusma ve halsizlik için diyeti yüksek kalorili,
proteinden kısıtlı (hastanın NH3 durumuna göre), bol miktarda
vitamin özellikle A, B, C vitaminleri içermelidir. Sık sık ağız bakımı
verilir, hoş tat ve koku için ağız spreyleri, naneli şekerler
kullanılabilir. Yemekler iştah açıcı olmalıdır. Azar azar sık aralarla
yemek verilmelidir.
TEŞEKKÜRLER