İslam devleti himmet ofisi...de ki: ayetleri ve yarattıklarıyla. gece, gündüz, ay ve güneş...

40

Upload: others

Post on 11-Feb-2021

18 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • İslam Devleti Himmet Ofisi

  • 4

    MUKADDİME

    Mukaddime

    Hamd, Allah’a olsun. Salat ve selam O’nun Resulüne, ehline, sahabelerine ve onları dost edinenlerin üzerine olsun.

    Bundan sonra;

    Bu elimizdeki kitap, Allah’ın bize tahkikini, basımını ve dağıtımını kolaylaştırdığı “Halis Tevhid Risaleleri” adıyla yayınladığımız yayın dizimizin altıncısıdır. Elimizdeki bu kitap üç mühim risaleyi içermektedir:

    1-El-Usulu’s Selase (Üç Esas)2-El-Usulu’s Sitte (Altı Kural)3-El-Kavaidu’l Erba (Dört Kaide)

    Bu üç risale, Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab’ın risaleleridir. Bu risalelerde bolca tanım ve açıklama bulunmaktadır. Bu risaleler, tevhid ve imanın esaslarını kapsamaktadır. Bundan ötürü ilim talebeleri bunu ezberlemeye önem verdiler, âlimler bunu ders vermek için gayret gösterdiler ve şarihler derin anlamlarına daldılar. Ayrıca bu risaleler, her tarafa yayıldı ve defalarca kez basıldı. Allah bu risaleler sebebiyle nice toplulukları şirkten ve sapıklıktan korudu. Faydası genel oldu, nuru yükseldi ve kokusu yayıldı. Allah , müellifine rahmet etsin ve onu hayırla mükâfatlandırsın.

    Bizler bu risaleyi okuyan okuyuculardan bunu ezberlemesini, lafızları üzerinde düşünmesini, ahkâmıyla amel etmesini ve insanları, içinde ifade ettiği şeylere davet etmesini talep ediyoruz. Aynı şekilde bu risalenin basılıp Müslümanların arasında dağıtılmasını da talep ediyoruz. Ta ki; büyük kurtuluşa erip öğrenen, amel eden ve öğretenlerden olsun.

  • 5

    LIBRAIRIE AL-HIMMAHMUKADDİME

    Duamızın sonu âlemlerin Rabbine hamdolsun. Muhammed üzerine, ehline, sahabesine salat ve selam olsun.

    İslam DevletiZilhicce 1438

  • ÜÇ ESAS

  • 9

    LIBRAIRIE AL-HIMMAHÜÇ ESAS

    Şeyh Muhammed Bin Abdulvehhab şöyle dedi: Bil ki; –Allah sana rahmet etsin– şu dört meseleyi bilmemiz gerekmektedir:

    Birincisi: İlim. Bu da Allah’ı, resulünü ve İslam dinini delilleriyle birlikte bilmektir.

    İkincisi: Onunla amel etmek.

    Üçüncüsü: Ona davet etmek.

    Dördüncüsü: Bu yolda karşılaşılan zorluklara sabretmek.

    Bunun delili ise, Allah’ın şu sözüdür:

    Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla: “Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna. (Onlar ziyanda değillerdir).” [Asr, 1-3]

    Şafii şöyle dedi: “Allah yarattıklarına hiçbir şey indirmeyip sadece bu sureyi indirseydi onlara yeterdi.”

    Buhari de şöyle dedi: (Amel ve Sözden önce İlim Babı), buna delil ise Allah’ın şu sözüdür: “Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O halde Allah’tan günahlarının bağışlanmasını dile.” [Muhammed, 19] Bu nedenle Allah amel ve sözden ince ilim ile başladı.

    Bil ki; –Allah sana rahmet etsin– her Müslüman kadın ve erkeğe bu üç meseleyi öğrenip amel etmesi vaciptir.

    Birincisi: Allah bizleri yaratmış, rızıklandırmış ve başıboş bırakmamıştır. Aksine bizlere resuller göndermiştir.

  • 10

    ÜÇ ESAS

    Kim ona itaat ederse cennete girer. Kim de karşı gelirse ateşe girer.

    Delil ise Allah’ın şu sözüdür: “Şüphesiz biz size üzerinize şahitlik edecek bir peygamber gönderdik. Nitekim Firavuna da bir peygamber göndermiştik. Ama Firavun o peygambere isyan etti, biz de onu ağır ve çetin bir şekilde yakalayıverdik.” [Müzzemmil, 15-16]

    İkincisi: Allah kendisine yapılan ibadette hiçbir şeyin ortak koşulmasına razı olmaz. Bu ister yakınlaştırılmış bir melek ister gönderilen bir nebi olsun.

    Buna delil ise Allah’ın şu sözüdür: “Şüphesiz mescitler, Allah’ındır. O hâlde, Allah ile birlikte hiç kimseye dua etmeyin.” [Cin, 18]

    Üçüncüsü: Kim ki Allah Resulü’ne itaat eder ve Allah’ı birlerse, en yakını olsa bile, o kişi Allah ve Resulü’ne düşmanlık edenlerle dostluk etmesi caiz değildir.

    Delil ise Allah’ın şu sözüdür: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy sopları olsalar bile, Allah’a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah’ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” [Mücadele, 22]

    Bil ki; –Allah seni itaatine iletsin– haniflik İbrahim’in milletidir. O da dini Allah’a has kılarak ibadet etmendir.

  • 11

    LIBRAIRIE AL-HIMMAHÜÇ ESAS

    Allah bütün insanları bununla emretmiş ve bunun için yaratmıştır. Tıpkı şu sözünde de buyurduğu üzere: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” [Zariyat, 56]

    “Kulluk Etsinler”: yani birlesinler.

    Allah’ın emrettiği en yüce şey tevhiddir: o da Allah’ı ibadette tek kılmaktır. Ve yine nehyettiği en büyük şey ise şirktir: o da Allah’la beraber başkasına ibadet etmektir.

    Delil ise Allah’ın şu sözüdür: “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın.” [Nisa, 36]

    Eğer sana şöyle bir şey denirse: İnsanın bilmesi gereken üç esas nedir?

    O halde şöyle söyle: Kulun rabbini, dinini ve nebisi Muhammed’i bilmesidir.

    Birinci Esas: Kulun rabbini bilmesi

    Eğer sana rabbin kim denirse?

    Şöyle söyle: Beni ve bütün mahlûkatı nimetiyle terbiye eden Allah’tır. O benim mabudumdur. O’ndan başka ibadet ettiğim kimse yoktur.

    Delil ise Allah’ın şu sözüdür: “Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” [Fatiha, 1]

    Âlem; Allah’ın dışındaki her şeydir. Bende bu âlemden biriyim.

    Eğer sana şöyle denirse: Rabbini ne ile bildin?

  • 12

    ÜÇ ESAS

    De ki: Ayetleri ve yarattıklarıyla. Gece, gündüz, ay ve güneş ayetlerindendir. Yedi yer, yedi gök, bunların içindekiler ve bunların arasında bulunanlar O’nun mahlûkatındandır.

    Buna delil ise Allah’ın şu sözüdür: “Gece, gündüz, güneş ve ay O’nun ayetlerindendir. Siz güneşe de, aya da secde etmeyin. Eğer yalnız Allah’a kulluk etmek istiyorsanız, bunları yaratana secde edin.” [Fussilet, 37]

    Diğer bir ayette de şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde yaratan ve Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah’tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir.” [Araf, 54]

    Rab ise, ibadet edilenin ta kendisidir.

    Buna delil ise Allah’ın şu sözüdür: “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız. O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın.” [Bakara, 21-22]

    İbn-i Kesir şöyle dedi: “Bu şeyleri yaratan ibadet edilmeyi hak edenin ta kendisidir.”

    Allah’ın emrettiği ibadet çeşitleri ise şunlardır: İslam, İman, İhsan, Dua, Korku, Umut, Tevekkül, İstemek, Korkmak, Huşu, Haşyet, Yönelmek, Yardım istemek, Sığınmak, Kurban kesmek, Adak adamak ve diğer türlü Allah’ın emrettiği birçok ibadet. Bunların hepsi de Allah içindir.

  • 13

    LIBRAIRIE AL-HIMMAHÜÇ ESAS

    Buna delil ise Allah’ın şu sözüdür: “Şüphesiz mescitler, Allah’ındır. O hâlde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin.” [Cin, 18]

    Her kim bu ibadetlerden her hangi birini Allah’ın dışında başka biri için yaparsa o müşrik ve kâfirdir.

    Buna delil ise Allah’ın şu sözüdür: “Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı hâlde Allah ile birlikte başka bir ilâha dua ederse/taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. Şüphesiz kâfirler asla kurtuluşa eremezler.” [Mü’minun, 117]

    Allah Resulü bir hadiste de şöyle buyrulmuştur: “Dua ibadetin özüdür.”

    Delil ise Allah’ın şu sözüdür: “Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duanıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir hâlde cehenneme gireceklerdir.” [Mü’min, 60]

    Korkuya delil ise Allah’ın şu sözüdür: “Onlardan korkmayın, eğer mü’min iseniz, benden korkun.” [Al-i İmran, 175]

    Umudun delili ise Allah’ın şu sözüdür: “Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.” [Kehf, 110]

    Tevekkülün delili ise Allah’ın şu sözüdür: “Eğer mü’minler iseniz, yalnızca Allah’a tevekkül edin.” [Maide, 23]

    Ve yine şu sözüdür: “Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter.” [Talak, 3]

    İsteme, Korkma ve Huşuya delil ise Allah’ın şu sözüdür:

  • 14

    ÜÇ ESAS

    “Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize karşı huşu içerisinde olan kimselerdi.” [Enbiya, 90]

    Haşyetin (Korku) delili ise Allah’ın şu sözüdür: “Zalimlerden korkmayın, benden korkun.” [Bakara, 150]

    Yönelmenin delili ise Allah’ın şu sözüdür: “Rabbinize dönün ve O’na teslim olun.” [Zümer, 54]

    Yardım istemenin delili ise Allah’ın şu sözüdür: “(Allah’ım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.” [Fatiha, 5]

    Hadiste de şöyle buyrulmaktadır: “Yardım istediğin zaman Allah’tan iste.”

    Sığınmanın delili ise Allah’ın şu sözüdür: “Sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.” [Felak, 1]

    Ve yine şu sözüdür: “İnsanların Rabbine sığınırım.” [Nas, 1]

    Medet ummanın delili ise Allah’ın şu sözüdür: “Hani Rabbinizden kurtuluş/yardım istiyor, yalvarıyordunuz. O da, ‘Ben size ard arda bin melekle yardım ediyorum’ diye cevap vermişti.” [Enfal, 9]

    Kurban kesmeye delil ise Allah’ın şu sözüdür: “Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, ibadetlerim/Kurbanım da, yaşamım da, ölümüm de âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur.” [Enam, 162-163]

    Sünnette ise şöyle buyrulmaktadır: “Allah, kendisinden başkasına kurban keseni lanetlemiştir.”

  • 15

    LIBRAIRIE AL-HIMMAHÜÇ ESAS

    Adak adamanın delili ise Allah’ın şu sözüdür: “O kullar adaklarını yerine getirirler. Kötülüğü her yanı kuşatmış bir günden korkarlar.” [İnsan, 7]

    İkinci Esas: İslam dinini delillerle bilmek

    O da Allah’a tevhidle teslim olmak, itaatle ona bağlanmak, şirk ve ehlinden beri olmaktır.

    Bu da 3 mertebede gerçekleşir: İslam, iman ve ihsan. Her mertebe içinde belirli şartlar vardır.

    Birinci Mertebe: İslam.

    İslam’ın Şartları Beştir: Allah’tan başka hak ilah (mabud) olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şehadet etmen, namazı kılman, zekâtı vermen, ramazan orucunu tutman ve yoluna güç yetirebilirsen Allah’ın evi mescidi haramı haccetmendir.

    Şehadet’in delili Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka hak ilâh (mabud) olmadığına adaletle şâhitlik ettiler. O’ndan başka hak ilâh (mabud) yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” [Al-i İmran, 18]

    Anlamı: Allah’tan başka hak mabud yoktur.

    Lailahe: Allah’ın dışında ibadet edilen her şeyi nefyeder.

    İllallah: kulluğun sadece Allah için olduğuna ve ibadette ortağı olmadığını ispat eder. Aynı şekilde mülkünde de onun ortağı yoktur.

    Bunun tefsirini Allah’u Teâlâ’nın şu sözü açıklar: “Hani

  • 16

    ÜÇ ESAS

    İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: ‘Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım. Ben ancak beni yaratana kulluk ederim. Şüphesiz O beni doğru yola iletecektir.’ İbrahim bunu, belki dönerler diye, ardından gelecekler arasında kalıcı bir söz yaptı.” [Zuhruf, 26-27-28]

    Ve yine bunun tefsirini Allah’u Teâlâ’nın şu sözü açıklar: “De ki: ‘Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin.’ Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: ‘Şahit olun, biz Müslümanlarız.’ ” [Al-i İmran, 64]

    Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şehadetin delili ise Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.” [Tevbe, 128]

    Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şehadet etmenin anlamı şudur: Emrettiği şeylerde itaat etmek, bildirdiği şeylerde onu tasdik etmek, nehyettiği ve menettiği şeylerden uzak durmak ve ancak onun söylediği şekilde Allah’a ibadet etmektir.

    Namazın, zekâtın ve tevhidin tefsirinin delili ise Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.” [Beyyine, 5]

    Orucun delili ise Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” [Bakara, 183]

  • 17

    LIBRAIRIE AL-HIMMAHÜÇ ESAS

    Haccetmenin delili ise Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür:

    “Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse, şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey O’na muhtaçtır.)” [Al-i İmran, 97]

    İkinci Mertebe: İman.

    İman yetmiş küsur şubedir. En üstü (Lailaheillallah) sözüdür. En aşağı ise yoldan eziyet veren bir şeyi kaldırmaktır. Hayâ da imamın şubelerindendir.

    İmanın Şartları Altıdır: Allah’a, meleklerine, kitaplarına, resullerine, kıyamet gününe, kaderin hayrına ve şerrine inanmak.

    Bu Altı Şartın Delili Şunlardır:

    (İlk beş şartın delili) Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanır.” [Bakara, 177]

    Kadere inanmanın delili ise Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “Biz, her şeyi bir kadere/ölçüye göre yarattık.” [Kamer, 49]

    Üçüncü Mertebe: İhsan

    İhsanın tek bir şartı vardır. O da Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmektir. Sen onu görmüyorsan da O seni görmektedir.

    İhsan’ın delili Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “Şüphesiz Allah,

  • 18

    ÜÇ ESAS

    kendisine karşı gelmekten sakınanlar ve Muhsinlerle/iyilik yapanlarla beraberdir.” [Nahl, 128]

    Ve şu sözüdür: “Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan. O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor. Secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor). Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O’dur.” [Şuara, 217-220]

    Ve şu sözüdür: “Ne zaman sen bir işte bulunsan, ne zaman Kur’an’dan bir şey okusan ve siz ne zaman bir iş yaparsanız, o işe daldığınız zaman biz mutlaka üstünüzde şahidizdir.” [Yunus, 61]

    Sünnetten delil ise meşhur Cebrail hadisidir. Ömer’den h şöyle dediği rivayet edilir:

    Bir gün Allah Resulü’nün huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, üzerinde yolculuk eseri bulunmayan ve hiçbirimizin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber’in önüne oturdu, dizlerini Peygamber’in dizlerine dayadı, ellerini (kendi) dizlerinin üstüne koydu ve:

    - Ey Muhammed, bana İslâm’ı anlat, dedi.

    Resulullah :- “İslâm, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şehadet etmen, namazı kılman, zekâtı vermen, ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirebilirsen Kâbe’yi ziyaret (hac) etmendir” buyurdu.

    Adam:- Doğru söyledin, dedi.

    Onun hem sorup hem de tasdik etmesi tuhafımıza gitti.

  • 19

    LIBRAIRIE AL-HIMMAHÜÇ ESAS

    Adam:- Şimdi de imanı anlat bana, dedi.

    Resulullah :- “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanmandır. Yine kaderin hayrına ve şerrine iman etmendir.” buyurdu.

    Adam tekrar:- Doğru söyledin, diye tasdik etti ve; peki, “ihsan” nedir, onu da anlat, dedi.

    Resulullah :- “İhsan, Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdu.

    Adam yine:- Doğru söyledin dedi, sonra da, kıyamet ne zaman kopacak, diye sordu.

    Peygamber :- “Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bilgili değildir.” cevabını verdi.

    Adam:- O halde alâmetlerini söyle, dedi.

    Resulullah :- “Cariyelerin sahiplerini doğurması, yalın ayak, çıplak ve fakir koyun çobanlarının, yüksek binalar kurmada birbirleriyle yarışmalarıdır.” buyurdu.

    Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra Peygamber :- “Ey Ömer, soru soran kişi kimdi, biliyor musun?” buyurdu.

  • 20

    ÜÇ ESAS

    Ben:- Allah ve Resulü bilir, dedim.

    Resulullah :- “O Cebrail’di, size dininizi öğretmeye geldi.” buyurdu.1

    Üçüncü Esas: Nebi Muhammed’in Tanınması

    Nebimiz, Muhammed bin Abdullah bin Abdulmuttalib bin Haşim’dir.

    Haşim Kureyş kabilesinden, Kureyş, Araplardan, Araplar da İbrahim’in oğlu İsmail’in soyundan gelmişlerdir (onun ve Nebimizin üzerine çokça salat ve selam olsun). Muhammed nübüvvetten önce kırk, Nebi ve Resul olarak yirmi üç sene olmak üzere, toplam altmış üç yıl yaşadı.

    Alak süresinin ilk ayeti olan “İkra/Oku” ile Nebi, Müddessir suresinin ilk ayetiyle de Resul oldu.

    Şehri Mekke idi. Daha sonra Medine’ye hicret etti. Allah , Allah Resulü’nü , insanları şirkten sakındırmak ve tevhide davet etmek için gönderdi.

    Buna delil Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “Ey örtüye bürünen! Kalk da uyar. Rabbini yücelt, elbiseni temizle. Kötü şeylerden sakın. Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma, Rabbin için sabret.” [Müddessir, 1-7]

    “Kalk da uyar” manası: insanları şirke karşı uyar ve onları tevhide çağır demektir. “Rabbini yücelt” manası: Allah’ı tevhidle yücelt demektir. “Elbiseni temizle” manası:

    1 Müslim, Îmân 1, 5. Ayrıca bk. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi, Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesâi, Mevâkît 6.

  • 21

    LIBRAIRIE AL-HIMMAHÜÇ ESAS

    amellerini şirkten arındır demektir. “Kötü şeylerden sakın” Rucz (kötü şeyler) puttur. Onlardan sakınmak ise; putu ve ehlini terk edip onlardan beri olmaktır.

    Allah Resulü on sene boyunca insanları tevhide davet etti. 10 seneden sonra Allah Resulü göğe yükseltildi ve üzerine 5 vakit namaz farz kılındı. Allah Resulü Mekke’de 3 sene namaz kıldı. Daha sonra Medine’ye hicret etmekle emrolundu.

    Hicret, şirk beldesinden İslam beldesine intikal etmektir. Bu ümmetin, şirk beldesinden İslam beldesine hicret etmesi farzdır. Ve hicret, kıyamet gününe kadar devam eder.

    Buna delil ise Allah’u Teâlâ’nın şu sözü: “Nefislerine zulmedenlerin canlarını aldıkları zaman melekler: ‘Ne yapıyordunuz’ deyince ‘Yeryüzünde biz zayıf kimselerdik’ derler. Melekler de: ‘Allah’ın arzı geniş değil miydi, hicret etseydiniz ya!’ derler. İşte onların barınacakları yer cehennemdir. O ne kötü dönüş yeridir. Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar müstesnadır. Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder. Çünkü Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.” [Nisa, 97-99]

    Ve şu sözüdür: “Ey iman eden kullarım! Şüphesiz ki benim arzım (yeryüzü) geniştir. O hâlde, ancak bana kulluk edin.” [Ankebut, 56]

    Bagavi -Allah O’na rahmet etsin- şöyle dedi: “Bu ayetin iniş sebebi Mekke’de kalıp hicret etmeyen Müslümanlar hakkındadır. Allah’u Teâlâ da onlara ‘iman edenler’ ismiyle nida etti.”

    Hicrete, sünnetten delil ise Allah Resulü’nün şu sözüdür: “Tevbe kapısı kapanmadan hicret kapısı kapanmaz. Güneş

  • 22

    ÜÇ ESAS

    batıdan doğmayana kadar da tevbe kapısı kapanmaz.” [Müslim]

    Allah Resulü Medine’de karar kıldıktan sonra, zekât, oruç, hac, cihad, ezan, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak ve bunların dışındaki İslam’ın diğer kurallarının yapılmasını emretti.

    Bu şekilde 10 sene geçti. Daha sonra Nebi vefat etti. Ancak onun dini kalıcıdır ve bu da onun dinidir. Nebi , ümmetine bütün hayırları göstermiş ve tüm şerlerden de onları sakındırmıştır. Nebi’nin emrettiği hayır; tevhid ve Allah’ın sevip razı olduğu her şeydir. Yasakladığı şer ise; Allah’ın sevmediği ve kabul etmediği her şeydir.

    Allah, onu bütün insanlığa gönderdi ve Allah d bütün insanların ve cinlerin ona itaat etmelerini farz kılmıştır.

    Buna delil ise Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “(Ey Muhammed!) De ki: Ey insanlar! Doğrusu ben, hepiniz için gönderilen Allah’ın resulüyüm.” [A’raf, 158]

    Allah’u Teâla, dinini Muhammed ile tamamladı.

    Buna delil ise Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “Bugün sizin dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak da İslam’a razı oldum.” [Maide, 3]

    Allah Resulü’nün vefat ettiğine delil ise Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler. Sonra siz şüphesiz, kıyamet günü, Rabbinizin huzurunda muhakeme olacaksınız.” [Zümer, 30-31]

    İnsanlar öldükleri zaman tekrar diriltilecekler.

    Buna delil ise Allah’u Teâlâ’nın şu sözü: “(Ey insanlar!) Sizi

  • 23

    LIBRAIRIE AL-HIMMAHÜÇ ESAS

    topraktan yarattık, (ölümünüzle) sizi oraya döndüreceğiz ve sizi bir kere daha oradan çıkaracağız.” [Taha, 55]

    Ve şu sözüdür: “Allah, sizi de yerden ot (bitirir) gibi bitirmiştir. Sonra sizi yine oraya döndürecek ve kesinlikle sizi (yeniden) çıkaracaktır.” [Nuh, 17-18]

    Dirilişten sonra hesaba çekilip amellerin karşılığını göreceklerdir.

    Buna delil ise Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. (Bu) kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, iyilik edenleri de daha güzeliyle mükâfatlandırması için (böyle)dir.” [Necm, 31]

    Her kim tekrar dirilmeyi inkâr ederse kâfir olur.

    Buna delil ise Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “İnkâr edenler, kesinlikle, öldükten sonra diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. De ki: Hiç de öyle değil, Rabbime andolsun, mutlaka diriltileceksiniz, sonra da yaptıklarınız size elbette haber verilecektir. Bu, Allah’a kolaydır.” [Tegabun, 7]

    Allah bütün resulleri müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdi.

    Buna delil ise Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” [Nisa, 165]

    Resullerin ilki Nuh sonuncusu ise Muhammed’dir .

    Resullerin ilkinin Nuh olduğu ile ilgili delil Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “Biz, Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik.” [Nisa, 163]

  • 24

    ÜÇ ESAS

    Allah, her ümmete, sadece Allah’a ibadet etmelerini emretmek ve onları tağuta kulluk etmelerinden sakındırması için Nuh’tan Muhammed’e kadar resuller göndermiştir.

    Buna delil ise Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tağuttan kaçının” diye resuller gönderdik.” [Nahl, 36]

    Allah’u Teâlâ tüm kullarına tağuta küfretmelerini ve Allah’a iman etmelerini emretmiştir.

    İbn-i Kayyım şöyle dedi:

    Tağut: Kulun haddini aşmasına vesile olan tüm ibadet edilen, tabi olunan veya itaat olunan şeylerdir.

    Tağutlar çoktur. Başları ise şu beş şeydir:

    1– İblis (Allah ona lanet etsin).2– Razı olduğu halde kendisine ibadet dilen kimse.3– Kendisine ibadet etmeleri için insanları çağıran kimse.4– Gaypten bir şey bildiğini iddia eden kimse.5– Allah’ın indirmediğiyle hükmeden kimse.

    Buna delil ise Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” [Bakara, 256]

    İşte bu ayet (Lailaheillellah’ın) manasıdır.

    Bir hadiste şöyle geçer: “İşin temeli İslam, direği namaz, doruk noktası ise Allah yolunda cihaddır.”2

    2 Süneni Tirmizi, Hadis No: 2558; Süneni İbn-i Mace, Hadis No: 63. Tirmizi, hadis

  • 25

    LIBRAIRIE AL-HIMMAHÜÇ ESAS

    Allah daha iyi bilendir. Salat ve selam Muhammed’in, ailesinin ve sahabesinin üzerine olsun.

    ***

    hasen sahihtir, dedi.

  • ALTI KURAL

  • 29

    LIBRAIRIE AL-HIMMAHALTI KURAL

    İmam Muhammed Bin Abdulvehhab şöyle dedi:

    Allah’ın zannedenlerin zannının da üstünde ve apaçık bir şekilde insanların avamına açıkladığı bu altı kural, daima üstün gelen mülk sahibinin kudretine delalet eden acayiplerinde acayibi olandır. Bu altı kural hakkında azında azı hariç, âdemoğlunun akıl sahipleri ve dünyanın zeki insanlarının birçoğu bu konuda hata etmiştir.

    Birinci Kural: Dini, ortağı olmayan ve tek olan Allah’a has kılmak ve bunun zıddı olan Allah’a şirk koşmayı açıklamak. Kur’an, bu temeli birçok yönüyle açıklayarak, en kıt anlayışlı sıradan birinin bile anlayacağı sözlerle gelmiştir. Ümmetin birçoğuna olan olduktan sonra şeytan, insanlara, Salihlere karşı bir eksikliklerinin ve haklarında taksirata gittikleri yönünde onlara karşı bir samimiyet izhar etti. Bu Salihleri sevme ve onlara tabi olma suretinde, Allah’a karşı bir şirki ortaya çıkardı.

    İkinci Kural: Allah’ın dinde birleşmeyi emretmesi, tefrikayı ise nehyetmesidir. Allah bunu, avamında anlayabileceği bir düzeyde aşikar bir şekilde açıklamıştır. Ve bizden öncekilerin ihtilafa ve tefrikaya düşüp helak oldukları gibi, bizimde ihtilafa ve tefrikaya düşmemizi nehyetmiştir. Bununla birlikte Müslümanlara, dinde birleşmelerini emrettiğini ve dinde tefrikaya düşmelerini nehyettiğini zikretmiştir. Ayrıca, Allah Resulü’nün sünnetinde varid olan sayılamayacak derecedeki açıklamalarla da bunun açıklığını artırmıştır. Daha sonra bu dinin temellerinde ve kısımlarında olan ayrılık, dinde ilim (!) ve fıkıh (!) oldu. Bu konuda bir olmayı ise zındıklar (!) ve delilerden (!) başkası söylemez oldu.

    Üçüncü Kural: Habeşî bir köle dahi olsa başımıza emir olarak getirilenleri dinleyip itaat etmek birliğin

  • 30

    ALTI KURAL

    tamamlanmasındandır. Allah’u Teâlâ bunu açıklığın çeşitleri olan şer’i ve kıyas yolları ile yeterli ve aşikâr bir şekilde açıklamıştır. Ancak bu temeli, ilim ehli (!) olduğunu iddia edenler bile bilmezken onunla amel nasıl gerçekleşebilir?

    Dördüncü Kural: Fakihlerin, fıkhın, âlimlerin, ilmin ve bunlara benzemeye çalışıp da bunlardan olmayanların açıklanması. Allah’u Teâlâ bu temeli, Bakara suresinin başındaki “Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın.” [Bakara, 40] sözüyle açıklamaya başlamış ve -İbrahim’i zikretmeden- önceki: “Ey İsrailoğulları!” [Bakara, 47] ayetine kadar buna devam etmiştir. Ayrıca sünnet, anlayışı kıt bir avama bile açık ve aşikâr sözlerle bunun açıklığını artırmıştır. Sonra bu en garip şeylerden biri oldu. İlim ve fıkıh ise bidatler ve sapıklığa dönüştü. Allah’u Teâlâ’nın yarattıklarına farz kıldığı ve övdüğü ilmi, zındık (!) ve delilerden (!) başka kimse dile getirmez oldu. Ve onların seçkinleri hakkı batıl ile yanılttılar. Bu ilmi inkâr eden, ona düşmanlık gösteren ve ona karşı ikaz edip uzak durulması için kitaplar tasnif edenler ise Âlim (!) ve fakih (!) oldular.

    Beşinci Kural: Allah’u Teâlâ’nın; Allah’ın dostları ile onlara benzemeye çalışan Allah’ın düşmanlarından facir ve münafıkların arasındaki farkı açıklaması. Bunun için Al-i İmran suresindeki şu ayet yeterlidir. O da Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür: “De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin.” [Al-i İmran, 31], yine Allah’u Teâlâ’nın Maide suresinden bir ayetteki şu sözü: “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler.” [Maide, 54], ve Yunus suresindeki Allah’u Teâlâ’nın şu sözü: “Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Onlar iman etmiş ve Allah’a karşı gelmekten sakınmış olanlardır.” [Yunus, 62-63]

  • 31

    LIBRAIRIE AL-HIMMAHALTI KURAL

    Daha sonra, ilim sahibi ve şeriatın koruyucusu ve mahlûkatı doğru yola ileten olduklarını iddia eden birçoğunun yanında durum şu hale geldi; Allah’ın dostları, resullere tabi olmayı terk etmeleri gerekir ve Resullere tabi olanlar Allah’ın dostları değildir. Cihadı terk etmeleri gerekir ve cihadı terk etmeyenler Allah’ın dostlarından olamazlar. Ve yine Allah dostları, imanı ve takvayı terk etmeleri gerekir, imana ve takvaya bağlananlar Allah dostlarından değillerdir. Ey Rabbimiz senden bağışlanma, sağlık ve sıhhat diliyoruz. Şüphesiz sen duaları işitensin.

    Altıncı Kural: Şeytanın ortaya atmış olduğu; Kur’an ve Sünneti terk edip çeşitli arzulara ve görüşlere tabi olma hakkındaki şüpheleri reddetmektir. Bu şüphe; tamamı Ebu Bekir ve Ömer’de bile olmayan vasıflar zikredilerek, Kur’an ve Sünneti şu şu sıfatlara sahip olan mutlak bir müçtehitten başkası bilemez, şüphesidir. Eğer bir insan bu özellikleri kendisinde barındırmıyorsa, Kur’an ve Sünnetten şüphesiz yüz çevirmesi kesin bir şekilde farzdır. Anlaması zor olduğundan dolayı kim bunlara bakarak hidayeti talep ederse, o kişi ya zındıktır ya da delidir. Allah’ı tenzih eder ve ona şükrederiz. Allah bu lanetlik şüpheyi; buyurma, yaratma, kıyas ve şer’i olarak o kadar açıkladı ki; artık durum herkesin bilmesi gereken genel zorunluluklar sınırına ulaştı. Ancak insanların birçoğu bunu bilmezler. “Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler. Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır. Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler. Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar. Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği hâlde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele.” [Yasin, 7-8-9-10-11] ...

  • 32

    ALTI KURAL

    Hamd âlemlerin Rabbine, salat ve çokça selam din gününe kadar Efendimiz Muhammed’in, ailesinin ve sahabesinin üzerine olsun.

    ***

  • DÖRT KAİDE

  • 35

    LIBRAIRIE AL-HIMMAHDÖRT KAİDE

    Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab şöyle dedi:

    Büyük arşın sahibi ve Kerim olan Allah’tan dileğim; seni dünya ve ahirette dost edinmesi ve nerede olursa olsun seni mübarek kılmasıdır. Ve seni, nimet verilediğinde şükreden, ibtila olunduğunda sabreden, günah işlediğinde istiğfar dileyen kimselerden eylesin. Çünkü bu üç şey, saadetin adresidir.

    Allah seni itaatine irşat etsin bil ki;

    Allah seni, dini sadece O’na has kılarak O’na ibadet etmen için yarattı. Nitekim Allah’u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

    “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” [Zariyat, 56]

    Bunu böyle bildikten sonra şunu da bil ki; nasıl ki namaz, ancak taharetle olduktan sonra namaz olarak isimlendiriliyorsa, ibadet de ancak tevhidle beraber olursa ibadet olarak isimlendirilir.

    Bunu böyle bildiğin zaman; bil ki, nasıl ki namaz ancak abdestle oluyorsa ibadet de ancak tevhidle olur. Abdesti bozan herhangi bir şey tahareti bozduğu gibi, şirk de ibadete karışırsa ibadet bozulur.

    Şirkin ibadete karıştığı zaman onu bozduğunu, ameli boşa çıkarttığını ve sahibini ebediyen cehenneme soktuğunu, -nasıl ki Allah’u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar.” [Nisa, 48]- ve halis tevhidi öğrenip onun zıttı olan büyük şirki ve Allah’u Teâlâ’nın kitabında zikrettiği ve bu şirki tanımana yardımcı olacak olan şu dört kaideyi öğrendiğin

  • 36

    DÖRT KAİDE

    zaman, senin için en önemli şeyin bu olduğunu da öğrenmiş olursun. O dört kaide bunlardır:

    Birinci Kaide:Bil ki; Allah Resulü’nün savaştığı kâfirler Allah Teâlâ’nın yaratıcı ve işleri tedbir eden olduğunu ikrar ediyorlardı. Ancak bu onları İslam’a sokmuyordu.

    Bunun delili, Allah Teâlâ’nın şu sözüdür:

    “De ki: ‘Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Ya da işitme ve görme yetisi üzerinde kim mutlak hâkimdir? Ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor? İşleri kim yürütüyor?’ ‘Allah’ diyecekler. De ki: ‘O hâlde, Allah’a karşı gelmekten sakınmayacak mısınız?’ ” [Yunus, 31]

    İkinci Kaide:Müşrikler şöyle diyorlardı: “Bizler sadece Allah’a yakınlaşmak ve onun katında şefaatçiler edinmek için evliyalara ve putlara dua ediyor ve onlara yöneliyoruz.”

    Yakınlaşmanın delili, Allah Teâlâ’nın şu ayetidir:

    “O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, ‘Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz’ diyorlar.” [Zümer, 3]

    Şefaatçi edinmek istediklerine dair delili ise, Allah Teâlâ’nın şu ayetidir:

    “Allah’ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve ‘İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir’ diyorlar.” [Yunus, 18]

    Müşriklerin bu iddiaları onlardan şirki kaldırmadı.

  • 37

    LIBRAIRIE AL-HIMMAHDÖRT KAİDE

    Üçüncü Kaide: Peygamber ibadet çeşitleri değişik olan insanlara geldi. Bunlardan bazıları meleklere, bazıları peygamber ve salihlere, bazıları ağaç ve taşlara ve bazıları da güneş ve aya ibadet ediyordu. Allah Resulü aralarında fark gözetmeksizin bunlarla savaştı.

    Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu sözüdür:

    “Fitne (şirk) ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.” [Enfal, 39]

    Dördüncü Kaide: Asrımızdaki müşriklerin şirki, önceki müşriklerin şirkinden daha katıdır. Çünkü önceki müşrikler rahatlıkta şirk koşuyor, zorlukta ise dini Allah’a has kılıyorlardı. Asrımızdaki müşriklerin şirki ise zorlukta da bollukta da devam ediyor.

    Bunun delili ise Allah’u Teâlâ’nın şu sözüdür:

    “Gemiye bindikleri zaman dini Allah’a has kılarak O’na dua ederler. Onları kurtarıp karaya çıkardığı zaman ise bir de bakarsın ki, Allah’a ortak koşuyorlar.” [Ankebut, 65]

    ***

    Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab’ın sözleri bitti. Allah O’na rahmet etsin ve Müslümanlara sağladığı bu hizmetinden ötürü onu hayırlı mükafatlandırsın.

  • İlk BaskıZilhicce 1438

    İslam DevletiHimmet Ofisi