sayi: 02 • ocak 2015 • ...okullari ve hocalarim bana, benİm baŞarili olabİleceĞim alani...

76
ISSN: 2148-9106 SAYI: 02 OCAK 2015 www.arimezunlari.org.tr

Upload: others

Post on 10-Oct-2020

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

ISSN: 2148-9106

SAYI: 02 • OCAK 2015 • www.arimezunlari.org.tr

Page 2: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel
Page 3: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel
Page 4: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel
Page 5: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel
Page 6: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

BİR DİYETİSYENİN GÖZÜNDENPOPÜLER DİYETLERİN İNSANSAĞLIĞI ÜZERİNDEKİ OLUMSUZETKİLERİ VE OBEZİTE…

10

28

40

1208

2015 ‘İŞTE BUDUR’LU BİR YIL OLSUN…

KİMYA MÜHENDİSLİĞİ:DÜNÜ VE BUGÜNÜ

YENİ YILIN HEYECANI VE KARA KIŞIN KASVETİ TEPİŞİPDURUYOR ZİHNİMDE…

TÜRK TİCARET KANUNU İLETİCARET HAYATIMIZA GİRENÖNEMLİ BİR YENİLİK…

OYUNCULUĞU, SANATI VEYETENEĞİ İLE GURURLANDIRANBİR MEZUN ÖYKÜSÜ..

EĞİTİM GÖNÜLLÜSÜ SITKI ALP’E “CUMHURİYET ONUR ÖDÜLÜ VE BERATI”

SITKI ALP CUMHURİYET VURGUSU YAPTI...

Yayın Sahibi:

Arı Eğitim Öğretim Tesisleri

Sanayi Ticaret A.Ş adına Sıtkı ALP

Genel Yayın Yönetmeni:

Ali Güleç

Sorumlu Yazı İşleri:

Gamze Selin Coşkun

Editör:

Seda Tarman

Haber Koordinatörü:

Cihan Aydos

Reklam Satış Sorumlusu:

Duygu Akın

Hukuk Danışmanı:

Coşkun Samancı

Finans Sorumlusu:

Nurullah Çelebi

Yayın Türü:

Süreli Yayın - 3 Aylık

Dijital Yayın:

Deha Çaman

Katkıda Bulunanlar: Onur Bayer, Anıl Bayer, Elif Koca, Duygu Akın, Coşkun Samancı, Burcu Belen, Gürhan Kara,

Hikmet İlke Yüksel, Zeynep Koltuk, Burcu Aksongur, Çağrı Erişen, Aziz Uygar Kılınç, Deniz Kutlu, Kübra Kara, Nurullah Çelebi, Ceren Oktar, Gül Toker, Burcu Seçmeer

Dağıtım: Yöntem Kurye

Dergi ve Kapak Tasarım: Turuncu Creative

Baskı:Turuncu Creative

İşçi Blokları Mah. Muhsin Yazıcıoğlu Cad. No: 61/214 Balgat - ANKARA

Tel: +90 312 285 70 20www.turuncucreative.com

Basım Tarihi:

Ocak 2015

Yönetim Yeri:

Öğretmenler Caddesi Çukurambar Mah.

16/A 100. Yıl - ANKARA

Tel: +90 312 286 85 85

Fax:+90 312 286 85 94

Okur önerileri ve yorumlar için:

[email protected]

Türkçe dilbilgisi yazım kuralları

Turuncu Creative tarafından

uygulanmıştır.

02sayı

32

36

içindekiler

Page 7: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

16

4862

20

52“EĞER BİR GÜN OYUNCU OLURSANIZİSTEDİĞİNİZ HER ŞEY OLABİLECEĞİNİZİFARK ETTİM! ”

İRAN / ŞİRAZ’DA 48 SAAT..

GÜÇLÜ BİNA VEGÜÇLÜ TASARIM

ÇOCUKLAR İÇİNDANS ZAMANI

YURTDIŞINDA DİL EĞİTİMİNİNGETİRDİĞİ KAZANIMLAR

ARI’DA EĞİTİM

“EVRENSEL TASARIM”KAVRAMININ TANIMI,TARİHSEL GELİŞİMİ, HEDEFİVE GENEL İLKELERİ ÜZERİNE..

ZORLU BİR EKONOMİK BUNALIM, BAŞARILI BİR CEO, DEĞİŞEN ŞİRKET POLİTİKALARI VE YENİDEN DOĞUŞ

24BAŞARILI BİR DOKTORUNOPERA TUTKUSU

42SAMİMİYET Mİ?İKİ YÜZLÜLÜK MÜ?

44

FİNANSAL KİRALAMANINDEĞİŞEN KURALLARI

56

“HER İNSANIN YAPMAKTANHOŞLANDIĞI, SEVEREK KATILDIĞI, BAŞARILI OLDUĞU BİR ALANI VARDIR. İŞTE ARI OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR”58

66

70

Page 8: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel
Page 9: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel oluyor, bunu bir kez daha anladım ve dergimizi çıkart-ma kararımızın ne kadar isabetli olduğunu bü-yük bir memnuniyetle gördüm. Bee Life dergisi ARI mezunlarının gücünün göstergesidir.

Arı Okulları Mezunlar Derneği, Türkiye’nin en güçlü mezunlar derneği olma potansiyeline sa-hip derneklerin başında gelmektedir. On bin ki-şiden fazla öğrencinin eğitim aldığı okulumuzun verdiği mezunlar arasında kamuda çalışan, özel sektörde aile şirketlerini devralan ya da profes-yonel kadrolarında üst düzey görev alan, sa-natçı, müzisyen, bankacı, akademisyen, doktor, hâkim, savcı, avukat, öğretmen gibi, meslekleri-ni ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde icra eden insanlar bulunmaktadır. Ortak geçmişe sahip olduğumuz mezunlarımızın başarılarını ve girişimciliklerini dernek sayesinde gördükçe kendimi hem şanslı hem de gururlu hissediyo-rum. Hala mezun vermeye devam eden okulu-muzda yeni mezun olacak arkadaşlarla yaptığı-mız çalışmalarda da aynı gururu hissediyorum. Öyle ki güzel nesiller yetişmeye devam ediyor.

Liseden kalma arkadaşlıkların en güçlü dostluk-ların kaynağı olduğu yadsınamaz. Hala hayatını-zın bir yerlerinde olan isimlerin o zamanlardan kalan arkadaşlarınız olduğunu unutmayın. Za-ten derneğin varoluş amacı da bu; hayatımızın farklı yerlerinde olan arkadaşlarımızı bir araya getirebilmek, yavaşlayan bağlarımızı güçlendir-mek, anılarımızda kalan güzel bağları günümüz hayatlarımızda da yaşamak. Bugüne kadar yap-tığımız organizasyonlarda bizler bunu gördük, Arı mezunları arasında gerçekten güçlü bir bağ var. Dergimizi çıkartmaya karar verdiğimizde mezun-lar tarafından sahiplenilmesini yaşadık. Mensu-bu olmaktan gurur duyduğum mezunlar derne-ğimizin daha çok gelişmeler kaydedeceğinden eminim. Sizler de lütfen bunun bilincinde olun.

Arı’lı olmak okuduğumuz yıllarda da gurur kay-nağı idi, şimdi de öyle. Bizler elbette önümüzde olan güzel örnekleri dikkate alacağız ve bu ör-neklerden daha iyi yapılar oluşturacağız. Buna bizler inanıyoruz, siz de inanın. Derneğe katılım-larınız bizim için değerli çünkü burada gerçekten güzel işler yapılıyor. Mezunlar derneğine katılım-larınız, hayalini kurduğunuz yapı için çok önemli, bu sebepten üzerinize düşen sorumluluğunuzu yerine getireceğinizden hiç kuşku duymuyorum. Bugüne dek bizlerle aynı hayali paylaşan üyeleri-mize ve yönetim kurulumuza şükranlarımı sunu-yorum. Mezunlarımızın istek, dilek ve katılımla-rıyla gelişen derneğimizin yanında olan ve olacak herkese teşekkür ediyorum.

Bulunduğunuz her ortamda gittiğiniz her yerde, sosyal ve iş hayatınızda bir Arı’lı ile karşılaşma olasılığınız çok yüksek. Bu bilinç ile aynı meslek grubunda çalışan her dönem Arı mezunlarını sosyal medyada bir araya getirmeye çalışıyo-ruz. Bu çabayı bir adım daha ileri götürüp ya-pacağımız organizasyonlar ile meslek komiteleri oluşturup iş tecrübelerinizi birbirinizle paylaşa-bileceğiniz yapıları oluşturmayı hedefliyoruz. Bu çalışmalara katkı sağlayabilecek tüm mezunları-mıza bu vesile ile çağrıda bulunuyorum, gelişti-recekleri tüm projelerde dernek olarak yanların-da olacağımızı bilmenizi istiyorum.

Oluşturmakta olduğumuz ARI kültürüne her bir mezunumuzun ve mezun olacak arkadaşlarımı-zın mutlaka katkısı olacaktır. Bir araya geldiği-mizde inanın çok güzel oluyoruz. Güzel yarınlar-da bir arada olmak ümidiyle…

Ali GÜLEÇ Arı Okulları Mezunlar Derneği Başkanı

BAŞKANIN MESAJI

Page 10: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

EĞİTİM GÖNÜLLÜSÜ SITKI ALP’E “CUMHURİYET ONUR ÖDÜLÜ VE BERATI”

SITKI ALP CUMHURİYET VURGUSU YAPTI

Bilgi çağının gerekleri doğrultusunda hedeflerini büyüten bir eğitim kurumları zincirinin kurucusu ve Çankaya Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Sıtkı Alp’e bir büyük onur da Erzurum Valiliğinden geldi. Erzurum Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, Sıtkı Alp’e 54 yılın deneyim ve birikimiyle eğitime sağladığı katkı-larından dolayı “Cumhuriyet Onur Ödülü ve Beratı”nı takdim etti.

Vali Altıparmak, Arı Okulları kurucusu Sıtkı Alp’e ödülü verirken yaptığı konuşmada; “Cumhuriyete sahip çıkarken değerlerimi-ze sahip çıkmalıyız, ülkemiz için, Erzurum için eğitime yaptığı katkılardan dolayı Sıtkı Alp’e teşekkür ediyorum.” dedi.

Atatürk’ün çizdiği aydınlık yolda, çağın eğitim gereksinimleriyle hareket ederek bugünlere ulaştığını vurgulayan Arı Okulları kuru-cusu Sıtkı Alp, ödülü alırken yaptığı konuşmada; “Ben Cumhuriyet çocuğu olarak doğdum. Öyle büyüdüm, öyle eğitim aldım. Çok ödül aldım. Her çeşit ödül alınabilir ama 29 Ekim’de, Cumhuriyetin kurulduğu tarihte bu ödülü almam, beni çok gururlandırdı. Haya-tımın en heyecanlı anını yaşadım. Bu büyük bir ödüldü. Allah bunu herkese nasip etsin. Sayın Valimiz başta olmak üzere tüm Erzurum halkına teşekkür ederim.” dedi.

Eğitim gönüllüsü Alp, Atatürk Üniversitesi yerleşim alanında yaklaşık yedi dönümlük arsada yaptırılan Süheyla-Sıtkı Alp Kam-püsünde incelemelerde bulundu. Burada iki yüz kişilik kız öğrenci yurdu, Halıcılık Enstitüsü, elli beş odalı Turizm Uygulama Konuk evi, kapalı otopark ve kreş gezildi.

08

Page 11: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

Merhaba,

Birinci sayımızda bizlere destek veren değerli mezun dostlarımız; Özer Özkaraoğlu, Burcu Belen, Deniz Kutlu, Kübra Kara, Pınar Büyükgüral, Anıl Bayer, Gürhan Kara, Veysel Onur, Burcu Aksongur, Çağrı Erişen ve Arımed’in Yönetim Kurulu üyelerinden değerli Elif Koca, Onur Bayer, Duygu Akın, Nurullah Çelebi ve Coşkun Samancı’ya BEE LIFE ekibi olarak gönülden teşekkür ederiz. Kaleminize, emeğinize sağlık.

İlk sayımızın ardından BEE LIFE hakkındaki duygu ve düşüncelerini bizlerle paylaşan birçok mezunumuz oldu. Bunların içinden Deniz San’ın mesajını sizlerle paylaşmak isterim. “İçerik ve baskı olarak başarılı bir yayın olmuş. Sizin aracılığınızla emeği geçenleri tebrik eder, başka okul mezunlarından gördüğümüz bir eksikliği tamamladığınız içinde bir Arı Koleji mezunu olarak teşekkür ederim.” İlk yazımda bahsettiğim sinerji işte tam olarak da buydu. Arımed ile mezunlarımız arasındaki iletişimin artmasının yanı sıra bizleri en çok sevindiren bir diğer nokta da onlarca mezunumuzun BEE LIFE’da yazmak için bizlerle iletişime geçmesi oldu. Desteğiniz var oldukça BEE LIFE da var olacaktır.

2014’ü noktaladık, 2015 hoş geldin, sefalar getirdin. Bu uzun gibi görünen kısacık sürede, tüm dileklerinizin gerçekleşmesini, mutluluğu nerede ve nasıl bulacaksanız orada olmanızı, ailenize, eşinize ve çocuklarınıza başta sağlık, huzur ve mutluluk getirmesini, vaktinizi iyi değerlendirmenizi, bol bol seyahat edip yüzlerce fotoğraf çekebilmenizi dilerim. Şems-i Tebrizi derki; “Hayatım alt üst olacak diye korkma, nerden biliyorsun hayatının altının üstünden güzel olmadığını.”

Pozitif düşünün, mutlu olun, sevgiyle kalın…

Sevgilerimle,

Hello to all of you,

As the BEE LIFE team, we sincerely express our gratitude to our distinguished graduates who have supported us in our first issue; Özer Özkaraoğlu, Burcu Belen, Deniz Kutlu, Kübra Kara, Pınar Büyükgüral, Anıl Bayer, Gürhan Kara, Veysel Onur, Burcu Aksongur, Çağrı Erişen and the distinguished members of Arımed’s Board of Directors Elif Koca, Onur Bayer, Duygu Akın, Nurullah Çelebi and Coşkun Samancı. Thanks for all your dear efforts.

After publishing our previous edition, many of our graduates shared their valuable thoughts and feelings about our new magazine, BEE LIFE. Among these, I would like to share the massage that was given by one of our graduates, Deniz San. ‘It has been a successful publication in terms of content and printing. I congratulate all those who has contributed to the magazine through your efforts and I thank you for correcting the deficiency that we have seen from other schools’ graduates.’ This is the type of synergy I referred to in my first article. As well as increasing the communication between Arımed and our graduates, the most important point that makes us happy is our graduates’ making contact with us to write in our magazine, BEE LIFE. The more you support us, the more BEE LIFE will exist.

Goodbye 2014, welcome 2015. In our short life span which is thought very long hope that all your wishes come true and you end up where and how you find happiness with your family, your spouses and you children and enjoy the time you have, travel and take tons of photos on these vacations as well. As Shams Tabriz said ‘Try not to resist the changes, which come your way. Instead let life live through you. And do not worry that your life is turning upside down. How do you know that the side you are used to is better than the one to come?’

Think positive, be happy, stay with love…

Yours sincerely,

EDİTÖREDITOR

Seda TARMANARIMED Genel Sekreteri

ARIMED Secretary General

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

0908

Page 12: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

2015 ‘İŞTE BUDUR’LU BİR YIL OLSUN… “Bir şeyin gerçekliği sizin onu kabul ettiğiniz kadardır”..

6 Mayıs 1979, Ankara doğumlu olan Elif Koca, ilkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Özel Arı Okulları’nda tamamladıktan sonra Başkent

Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklam bölümüne girdi. 2005 yılında bu bölümden mezun olan Elif Koca, Securitas Güvenlik Hizmetleri’nde İletişim Uzmanı olarak çalışmaktadır.

Elif KOCA1997 Mezunu

10

Page 13: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

YAŞAM

Klasik bir yılbaşı yazı girişiyle başlamak istiyorum; Bir yılı daha geride bıraktık.

Bir sürü sevinçler, mutluluklar, gülüm-semelerle dolu günler, aylar geçti gitti. Tabi ki kötü günlerimizde oldu ama şim-di onları hatırlamak bize bir şey kazandır-maz, öyle değil mi? Ben her yıl sonunda kendi kendime bir yılsonu değerlendir-mesi yaparım. Bu sene hayatımda neler değişti, neler öğrendim diye sorarım ken-di kendime. Aldığım cevaplardan bazıları yeni yılda hayata geçirmeyi planladığım kararlarım olur. Gerçi kaçı hayata geçer hiç belli olmaz.

Bu sayımızda sizlerle hayata dair bir şey-ler paylaşmak istedim, hazır yeni bir yılın daha başındayken belki bir şeylere etki eder, unutulduysa hatırlamanıza vesile olur yazdıklarım diye düşündüm.

Hadi başlayalım;

2014 seneniz nasıl geçti? Durup bir düşü-nün, nasıldı? Neler oldu 2014 senesinde? Neler girdi hayatınıza? Neler çıktı? Ne kadar mutlu oldunuz? Ne kadar başarılı oldunuz? Hedeflerinizin ne kadarını ger-çekleştirdiniz? Hayallerinizin kaçı ger-çekleşti? Yani hayatınızda neler değişti?

Benim kendim için verdiğim cevaplar-dan ortaya çıkan sonuç bir hayal kurma uzmanı olduğum. Evet, 2014 senesinde en başarılı olduğum konunun hayal kur-mak olduğunu söyleyebilirim, kendime “Profesyonel Hayal Kurucu” diyebilirim. Profesyonel Hayal Kurucu olarak sizlerle “hayaldi gerçek oldu” cümlesini kendini-ze ve çevrenize kurma yolundaki süreçle-ri paylaşmak isterim.

* Hayal gücünüzü zorlayın, sınır tanıma-yın. Gerçekleşeceğine kimse inanmasa da siz inanın, bırakın başkalarının söyledikle-rini, her şeyin bir yolu mutlaka vardır.

(bkz. Adriana Acun)

* Hayalinize ulaşmanın yollarını araştırın ve bir yol haritası oluşturun. Sizi hedefe ne-ler ulaştırır, onları belirleyin ve onları yap-maya başlayın. (koşullar mı el vermiyor?

O zaman bir alt basamağa inip el verme-yeni başarma adımlarını belirleyin)

* Araya motive ediciler serpiştirin, me-sela iş yerindeki masanızda hayalinizdeki gemi seyahatine dair bir fotoğraf olsun ya da buzdolabının üzerinde photoshop ile yüzü siz olan bir manken fotoğra-fı veya hayalinizdeki iş için yapılmış bir kartvizit. Bazılarınızın güldüğünü tahmin edebiliyorum, gülün, gülümsemek de bir motivasyon aracı.

* Veeee azim, istikrar. Sakın vazgeçme-yin. Sizi yıldırmak, yolunuzdan saptırmak isteyenler olabilir. Ben onlara “Heves Kırıcılar” diyorum. Boş verin! Gerçekten boş verin. Unutmayın, bir şeyin gerçek-liği sizin onu kabul ettiğiniz kadardır. O kişileri veya durumu ciddiye aldığınız ka-dar canınızı acıtabilirler, verdiğiniz değer kadar değerliler yani; siz izin verdiğiniz için sizi üzerler. Oysaki ne gerek var, öyle değil mi? Bırakın o heves kırıcıları, amaç-larına ulaşamadıkları için kendileri mut-suz olsun, inanın onları hayal kırıklığına uğratmak çok keyifli.

Kısaca; 2015 senesinde sınırları olma-yan hayaller kuruyor, sonrasında bir yol haritası çiziyor ve heves kırıcıları da alt ederek hedefimize azimle ilerliyoruz. Arada kendimizi motive ediyoruz ve asıl önemlisi bu yola çıkma cesaretini göster-diğimiz, başaracağımıza ilk başta kendi-miz inandığımız için kendimizle GURUR duyuyoruz.

Biten bir senenin ardından alacağımızı al-dık, bırakmamız gerekenleri bıraktık. İhti-yaç halinde çıkarıp okumak için aldığımız kararlara dair hatırlatma notlarımızı ce-bimize koyduk.

Bakalım 2015’te bizi neler bekliyor? Umarım gözlerimizin içini güldüren mutluluklarla dolu bir yıl olur. Okumalı, gezmeli, eğlenmeli, dinlenmeli, sevmeli, başarmalı veeee hayal kurup gerçekleş-tiğinde “İşte budur!!” demeli bir yıl ol-ması dileğiyle…

Saygı ve Sevgilerimle...

Let’s see what awaits us in 2015? I hope, our eyes will be filled with happiness whole year. We wish to be a year; with reading, travelling, entertaining, relaxing, loving, thriving and when our dreams occur, we will all say “that’s it”…

[email protected]

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

1110

Page 14: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

12

Page 15: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

RÖPORTAJ

Burcu Seçmeer kimdir? Bize kendiniz-den söz eder misiniz? Arı Okulları de-nince aklınıza ilk ne gelir?

1979 yılında Ankara’da doğdum. İlkokul birinci sınıfı Yükseliş Koleji’nde okudum. Arı Koleji’ne ikinci sınıfta annemin isteği üzerine geçtim. O zaman, okul değiştir-memek için çok ağladığımı hatırlıyorum. Arkadaşlarımdan, öğretmenlerimden ay-rılmak istememiştim. Şimdi bakıyorum da ne kadar önemli bir dönemeçmiş ha-yatımda. Ne kadar iyi ve hayırlı olmuş. Ortaokulda tanıştığım arkadaşlarım, can dostlarım oldu. Her biri hayattaki en bü-yük şansımdır. Yine orta okulda Türkçe öğretmenim olan Serpil Karaoğlu bugün yazmamın ve oyuncu olmamın yegane sebebidir. Her hafta bize hikâye yazdı-rırdı. Ben de genelde diyaloglu hikâyeler yazıyordum. Bir süre sonra onları oku-mak en büyük zevkim oldu çünkü sınıftan anında reaksiyon geliyordu. Tiyatronun en büyülü tarafı budur. Yaptığınız şeyin insanlar üzerindeki tesirini anında görür ve hissedersiniz. Ortak bir paylaşım alanı

oluşur. Bir gün Serpil Hoca bana, “Burcu, yazdığın şeyleri çok güzel canlandırıyor-sun. Oyuncu olmak istemez misin? Kon-servatuara gidebilirsin” dedi. Ben tabi acayip heyecanlandım. Mutlu oldum. Babam, hemen araştırmaya başladı. Ne yazık ki tiyatro bölümüne liseden son-ra öğrenci alındığını öğrendim. Yine de lisede tiyatro kulübüne girdim. Bir şe-kilde sahneye adım attım. O dönemde hem tiyatro kulübünü yöneten hem de müdür muavini olan Derya Keçeci en bü-yük destekçim olmuştur. Üniversitede Bilkent Tiyatro Bölümünü kazandım ve nihayet hayallerim gerçek oldu. Aslında insanlar oyuncu olduktan sonra yazmaya başladığımı sanıyorlar. Oysa yazdıklarım oyuncu olmama vesile oldu.

Hayatınızda en çok iz bırakan olay nedir?

Hayatımda iz bırakan birçok olay var tabi ama şimdi düşününce beni en çok etkileyenlerden biri üniversiteden son-ra Amerika’ya, Los Angeles’a gittiğimde gerçekleşti. Orada UCLA Üniversitesinde Entertainment Studies adlı bir sertifika

OYUNCULUĞU, SANATI VE YETENEĞİ İLE GURURLANDIRAN BİR MEZUN ÖYKÜSÜ.. Eğitim hayatı, öyküleri ve kitabı ile ilgili keyifli bir sohbet…

Burcu Seçmeer, 1979 yılında Ankara’da doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi Özel Arı Okulları’nda tamamladıktan sonra 1997 yılında,

Bilkent Üniversitesi Tiyatro bölümüne girdi. 2002 yılında üniversiteden mezun oldu ve 2007 de İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi Oyunculuk bölümünde yüksek lisansını tamamladı. Şu anda İstanbul’da Talimhane Tiyatrosu’nda oyunculuk yapan Seçmeer ‘DOKU’ adlı ilk kitabının heyecanını yaşıyor.

Burcu SEÇMEER 1997 Mezunu

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

1312

Page 16: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

programına katılmıştım. Öğrenciydim. Bir hafta sonu, Veni-ce Beach’de dolaşırken ablamla beraber mistik bir dükkâna girdik. Kirlian adı verilen aura- enerji fotoğrafımızı çektirmek istiyorduk çünkü o dönemler bu Türkiye’de yaygın bir şey de-ğildi. Ben de enerji - ruh meselelerine epey merak duymaya başlamıştım. Fotoğrafı çektirdikten sonra, dükkândaki kadın bizi yolcu ederken, “Meleklerinizi unutmayın. Onlar size yar-dımcı olmak için izninizi ve isteğinizi bekliyorlar” dedi. O an bu cümle bana çok bir şey ifade etmemişti fakat aradan bir yıl geçti ve ben kolay olmayan bir döneme girdim. Bir gün büyük bir moral bozukluğuyla Westwood’a doğru yürürken kulaklarımda kadının bu cümleleri yankılandı. Yolumu değiş-tirip kitapçıya gittim. Melekler ile ilgili birkaç kitap aldım ve kısa bir sürede hepsini okudum. Onlarla bağlantıya geçmeyi denedim ve o gün bugündür aramızda muhteşem bir iletişim var. Kendi dilimizi ve bağlantı şeklimizi keşfettik. “Los ANGE-LES” da meleklerimle tanıştım ve her gün onların mucizelerini deneyimliyorum. Varlıklarına şükrediyorum.

Ankara’dan İstanbul’a gidiş kararını nasıl aldınız?

Aslında çok zor bir karar değildi. Amerika’da üç sene kal-dıktan sonra Ankara’ya döndüm ama kısa bir süre sonra İstanbul’a taşındım. İstanbul sanatçılar için çok zengin ve seçenekleri olan bir şehir. Sanatın her alanında yelpazesi ge-niş bir yer. Dizi, reklam, sinema sektörü burada. Hem dev-let hem şehir hem belediye tiyatrosu var. Yüzlerce özel ve alternatif tiyatro grubu var. Son birkaç senedir Ankara da bu konuda atağa geçti ama İstanbul yine de ana kraliçe. Bir de yazan, üreten bir insan olarak, İstanbul’un coğrafyası, nüfusu etkileyici. Bu kadar kozmopolit bir topluluk gözlem yapmak için insana güzel malzeme veriyor. Zaten Boğazın şahane manzarası karşısında yazmamak, üretmemek müm-kün değil. Hele de yazın. Yine de Ankara’da doğup büyümüş biri olarak, yeri ben de başkadır, o da ayrı konu.

Yazmak yetenek işi midir? Öğrenilebilir mi?

Sanatın bütün dalları elbette ki yetenekle çok alakalı. Fakat çalışmakla, disiplinle, kendini geliştirmekle, beslenmekle de çok alakalı. Yazmanın da çok teknik tarafları var. Bun-ları bilmek, öğrenmek özgün olan yeteneğinizi şekillendirir, pekiştirir, cilalar, yön verir. Yazdıklarınız güzel bir elbiseyse,

işin teknik tarafı sağlam bir askıdır. Bol okumak, seyretmek ve gözlemci olmak müthiş katkı sağlar. Ayrıca ben yazmanın sabır ve sebat işi olduğunu da düşünüyorum. Çok yetenekli olabilirsiniz ama ona zaman ayırmadığınız, emek vermedi-ğiniz takdirde, fikirler, ilham perileri aklınızda ve kalbinizde hayalet ziyaretçiler olarak kalırlar. Bir süre sonra da size uğ-ramaktan vazgeçebilirler.

Kitabınızı yayınlatmak için nasıl çalışmalarda bulundu-nuz? Türkiye’de kitap yayınlatmak zor mudur? Kolay mıdır? İçinde yazma aşkı olanlara, eserini yayınlatmak isteyenlere önerileriniz nelerdir?

“DOKU” benim ilk kitabım olduğu için yayınlatma konusuna ben de çok hâkim değildim. Fakat yazma sürecim bittikten sonra uzun bir süre araştırdım. Kitabınızı yayınlatmak için iki seçenek var. Birincisi, yazmış olduğunuz türde kitap ba-san birkaç yayınevi seçip, eserinizi onlara mail ya da posta yolu ile gönderiyorsunuz. Üç ila altı ay gibi bir sürede de-ğerlendiriyorlar. Basmaya karar verirlerse size geri dönü-yorlar ve anlaşma yapılıyor. Olmazsa başka yayınevlerinin kapısını çalmanız gerek. Yeni yazarlar için biraz meşakkatli ve sabır isteyen bir süreç. İkincisi, kendi ekonomik imkân-larınız ile eserinizi basan yayınevleri var. Bunların arasında da seçici olmakta fayda var tabi. Kitabınız kısa bir sürede hayata geçiyor ve büyük oranda siz söz sahibi oluyorsunuz. Ben bu yolu tercih ettim. “Kendi emeğime yatırım yapmayıp neye yapacağım” diye düşündüm. Bu sektörün çeşitli alan-larında çalışan farklı insanların ortak tavsiyesi üzerine Yitik Ülke- Potkal Yayınları ile çalışmaya karar verdim. İyi ki de öyle yapmışım. Kitabımın emin ellerde olduğunu bilmek çok güzel. Bir önemli, hatta belki en önemli konu da yayınevini-zin çalıştığı dağıtım şirketi. Kitabınız dağıtılmadığı, yayıne-vinin dolaplarında kaldığı sürece hiçbir anlamı yok. “Artı” ve “Punto” bu konuda, en iyi iki isim.

Kitabınızdaki “Beklenti” hikâyesi ile başlayalım. Bir ressamın tuvalindeki karakterleri canlandırmak ve hikâyenin içinde başka bir hikâye yaratmak okuyucu-nun hayal gücünü her zamankinden daha farklı kullan-masına yol açıyor. Bu olayı yaratırken nereden ya da nasıl esinlendiniz?

Ben, Burcu ve yazar olarak resim sergilerinden çok besleni-yorum. Hayal gücüm anında harekete geçiyor. Bu hikâye, bir iki sene önce Sabancı Müzesini gezerken ortaya çıktı. Çok meşhur bir ressamın çizdiği bir aile portresine bakıyor-dum. O kadar gerçekçi çizilmişti ki, içimden, “Resmen canlı gibiler… Kim bilir belki de canlılar!” dediğimi hatırlıyorum. Fikir böyle doğdu ama hikâyedeki aile tamamen benim kurgum, müzedeki resimle alakası yok.

Hikâyeyi yazarken bir ressamın ruh halini de anlatmış-sınız. Bununla ilgili çalışmalarınız oldu mu?

Raçe, benim çizdiğim bir karakter olduğu için hikâyeyi ya-zarken şekillendi ve var oldu. Oyuncu olmanın sanırım bana bu anlamda büyük katkısı oluyor çünkü yazarken ben aynı zamanda içimde o karakteri, o sahneyi, o anı, o duyguları

14

Page 17: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

RÖPORTAJ

oynuyor, hissediyor oluyorum. Ben bu ki-taptaki bütün karakterleri şu an oynamış durumdayım. Hepsinin bedenine, kalbine, ruhuna, duygu ve düşüncelerine yazarken girdim, hikâyeler bittiğinde çıktım.

“İpucu” bölümü.. Birbirleriyle tek bir kelime bile etmeyen Gren ve Erato, birbirlerini sadece küçük ipuçları ve gözlemlerle çok iyi tanıyorlar. İnsan-ları sadece gözlem yaparak böylesine tanıyabilir miyiz sizce?

“İpucu”nun da ilginç bir çıkış noktası var aslında. Düzenli olarak yazmaya gittiğim bir mekân var. Neredeyse ofis olarak kul-landığım bir kafe. Çalışanlar içeceğimi artık sormadan hazırlıyorlar. Gitmediğim zamanlar, beni merak ettiklerini söylüyor-lar, o derece. Bir süre sonra, sizin gibi dü-zenli olarak oraya gelen insanları fark edi-yorsunuz. Aralarından dikkatinizi çekenler oluyor. Sık karşılaştığınız için o kişi ne yer, ne içer, ne giyer, ne okur, ne yazar bilir hale geliyorsunuz. Farkında olmadan de-tayları seçiyorsunuz. Kafanızda bir takım tahminler, yakıştırmalar bile oluşuyor. Bir gün yine yazmak üzere bu kafeye gittiğim-de, bu duyguyu, algıyı çok net hissettim ve bunun üzerinden romantik bir ilişki yazmak istedim. O yüzden bu sorunuzun cevabına “Neden olmasın?” diyorum...

Hikâye her insanın özlemini duyduğu bir mekânda geçiyor. İçe dönüş, Yeşil Nefes, Mavi Gözler ve cumartesi gün-leri.. Hayalinizde olmak istediğiniz bir yerin tasviri miydi buralar?

“Hayalimde böyle bir şehir ve mekân var. Şimdi bunlardan bir hikâye yazaca-ğım” dürtüsüyle yazmadım. Yazdıktan sonra “Keşke gerçekten böyle bir yer olsa” dedim.

“Yeşil” in geçtiği yer düşünülünce, eminin herkes böyle bir yerde tatil yapmak ister. Böyle bir yer gerçekten var mı yoksa hayallerinizde yarattığı-nız bir yer mi?

Otel, hayallerimde yarattığım bir mekân. Fakat Valin’in yüzdüğü deniz,

o cennet sahil var. Nere olduğunu söy-lemeyeceğim çünkü ora benim yeryüzü cennetim. Adı bende saklı.

Hikâyelerdeki karakterlerin isimleri çok fazla duymadığımız isimler. Pudra, Valin, Şeb, Erato. Bu isimler nasıl beli-riyor kafanızda? Önce isimi yaratmak mı, kahramanı yaratmak mı?

Genelde önce karakter beliriyor sonra ona uygun olan ismi seçiyorum. Araştırı-yorum, okuyorum, buluyorum ama istis-na durumlar olmuyor değil. Mesela “Pe-lemin” de karakterin adı hazırdı. Hikâyesi sonradan gelişti. Raçe, Valin de kendi ya-rattığım isimler. Bunu tercih ediyorum çünkü isimlerin taşıdıkları bir takım imajlar vardır. O ismi duyarsınız ve ister istemez algınız doğrultusunda kafanızda bir şeyler canlanır. Ben, okuyucu hikâye-ye karakterle beraber sıfır kilometreden başlasın istiyorum.

“Solaris, Kızıl Nehir, Şeb”. Benim fa-vori hikâyem bu oldu çünkü hikâyede bir sürpriz var. Okuyucuyu şaşırtmak ya da farklı duygular yaratabilmek için diyebilir miyiz?

Eee sürprizler her zaman iyidir. Özel-likle romanlarda, hikâyelerde, tiyatro oyunlarında ve filmlerde, yazarın yap-mak isteyeceği bir şeydir. Benim arzum, bu hikâyede okuyucuya biraz özgürlük vermek, kendi hayal güçlerini de ortak etmelerini sağlamaktı.

Son olarak kitapta “füme bulutların yaz turnesi, iriste kutlama” gibi ilgi çekici betimlemeler ve kişileştirmeler var. Böylesine zengin bir hayal gücü sonradan kazandığınız bir şey mi yok-sa çocukluktan mı geliyor?

Galiba her zaman hayalperest biri ol-dum. Yazmaya başladıktan sonra da kendimi iyice aştım. Aşmak derken, sınır koymadan, imkânsız demeden yaratım-larımın tadını çıkarıyorum.

I was born in Ankara in 1979. Firstly; I started primary school at Yükseliş College. Then I continued primary school at Arı College.Those days, I did not want to leave Yükseliş College because I had many friends there and I loved my teacher so much. Now, I say that I am so lucky to go to the Arı College. And my Turkish teacher, Serpil Karaoğlu, is the only reason to be a writer and actress. Those days, she wanted us to write a story every week and reading my own stories was the greatest pleasure for me. Because my friends loved my stories so much.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

1514

Page 18: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

İRAN / ŞİRAZ’DA 48 SAAT.. Bugüne kadar Türkiye’nin dört bir yanına ve 40 farklı ülkeye seyahat eden Gürhan Kara deneyimlediği farklı tatları ve mekanları bizlerle paylaşmaya devam ediyor..

6 Mayıs 1979 doğumlu olan Gürhan Kara, 1994 Arı Ortaokul mezunudur. Üniversite öğrenimini Bilkent’te tamamladıktan sonra

yüksek lisans yapmak için Amerika’ya gitti ve California State University Dominguez Hills’de yüksek lisansını tamamladı. Şu anda İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi’nde, Değişim Programları Ofis direktörü olarak çalışan Gürhan Kara’nın www.tadindaseyahat.com adında bir de web sitesi bulunmakta.

Gürhan KARA 1994 Mezunu

16

Page 19: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

GEZİ

Türk Hava Yolları, 6 ve 7 Aralık tarihleri arasında önde gelen seyahat bloggerları ve instagram fenomenlerinden oluşan bir grubu Şiraz’a davet etti. Ben de davetli blogger-lardan biri olarak seyahate katıldım. Cuma akşamı 21:15 seferiyle 3 buçuk saatlik bir uçuşun ardından vardığımız İran’ın sanat ve kültür şehri Şiraz’da toplam 48 saat ge-çirdik.

Şiraz’a Türk Hava Yolları’ndan davet alıncaya kadar doğru-yu söylemek gerekirse İran seyahat etmek istediğim ülke-ler sıralamasında pek üst sıralarda değildi. Kulaktan dolma bilgilerle bir ön yargım vardı. Turist olarak da İran’ı ziyaret eden birine de rastladığımı söyleyemeyeceğim. Genelde iş amaçlı gidenleri duymuştum. Tüm bu ön yargılarım 48 saatlik Şiraz gezisi sonrasında uçup gitti. Karşılaştığım at-mosfer beni oldukça şaşırttı.

Zor gelebilecek yönleri...

Şiraz’a gittiğinizde bir takım zorluklarla karşılaşabilirsiniz. Bizi en çok zorlayan şeylerden biri bol sıfırlı para birimleri Riyal oldu. İran’da aynı zamanda kafa karıştıran, miktarı be-lirtmek için var olmayan Tümen adlı birim de kullanılıyor. Riyal’den dolara sonra da TL’ye çevirebilmek epeyce hesap kitap gerektiriyor. Hatta bazen bu durum çıldırtıcı olabili-yor. Mağazalarda kredi kartı geçmiyor. Dolar alışverişte ka-bul görüyor. Ancak dolarla ödeme yaptığınızda para üstünü daha ucuzdan hesaplayıp veriyorlar. En iyisi şehir içinde bir döviz bürosunda paranızı çevirtmek olacaktır. Alışverişlerde pazarlık yapabiliyorsunuz. Taksilerde taksimetre yok. Ücret-siz internete rastlıyorsunuz ancak çok yavaş. Fotoğraf çeki-mi bazı dini yerlerde yasak. Hemen uyarılıyorsunuz.

Sürprizi bol Şiraz...

Şirazlılar çok sıcak ve cana yakın. İngilizce yaygın olmasa da halk size yardım edebilmek için ellerinden geleni ya-pıyorlar. Şehir güvenli, esnaf satış yapmak için sıkboğaz yapmıyor. Karşınıza dilenci pek çıkmıyor. Kadınlar yasaya göre başlarını kapatmak zorundalar. Bu turistler için de geçerli. Ancak saçlarının bir kısmını açıkta bırakabiliyorlar. Diz hizasına kadar hırka veya tunik giyerek gezebiliyorlar. İran’daki tarihi ve dini yapıların büyük bir bölümü Şiraz’da yer alıyor. İranlı ünlü şairlerin anıt mezarları, Persepolis medeniyetinin kalıntıları, krallarının mezarları, dini liderle-rin türbeleri, kaleleri ve saraylarıyla Şiraz dünyanın en özel şehirlerinden bir tanesi. Tüm bu güzelliklerini Türk Hava Yolları sayesinde artık dünyaya tanıtma fırsatına sahipler. Avrupa’dan turist grupları İstanbul aktarmalı olarak Şiraz’a kültür ve sanat mirasını görmeye geliyor...

Şiraz’da gittiğiniz her yerde karşınıza narenciye ağaçları çıkıyor. Mutlaka gördüğünüz manavdan biraz mandalina, portakal veya limon alıp tadına bakmalısınız. Çok beğene-ceksiniz. Yemeklerin hemen hepsine limon sıkıyorlar. Tatlı

limon dedikleri bir narenciye türleri var. Kesildiğinde tatlı ama sonradan ekşileşen bir tür limon. Pek aroması yok. Sa-dece tatlı.

Şiraz’da nişasta, süt ve buzla yapılan bir tür dondurma bulunuyor. Adı Paloodeh. Altında vanilyalı dondurma, üs-tünde de bu kadayıfa benzeyen sütlü nişasta. Üzerine bi-raz limon birazda nane suyu ekleniyor ve afiyetle yeniliyor. Şehirde arabalar çok yeni sayılmaz ve genellikle kendi ya-pımı arabaları kullanıyorlar. Bir diğer şaşırdığım şey ise ka-dın erkek yolda bir sürü burnu sarılı insan görmüş olmam. İran’da estetik cerrahi çok ucuz olduğu için hem kendi hal-kı çok fazla estetik ameliyat oluyor hem de yurtdışından gelip bu ameliyatları olanlar var.

Peki, biz Şiraz’da 48 saat boyunca nereleri gezdik ve ne ye-dik içtik? Şiraz’da gezilip görülecek yerlerin hemen hemen hepsini gezdik. Biraz sıkıştırılmış bir tur yaptık ama siz 3 güne yayarak Şiraz’ın tadına varabilirsiniz...

1. Gün:

08.30 Nasir Al-Mulk Camisi (Pembe Cami)

Aslında Nasir Al-Mulk bizim programımıza göre daha geç saatlerde ziyaret ettiğimiz duraklardan biriydi ancak ca-minin en büyük özelliği olan renkli cam yansımaları en iyi güneşin doğuşunda görülebiliyor. Yani aslında gün doğar doğmaz gidip bu olaya şahit olmak gerekiyor. Kaçar Ha-nedanlığı döneminde 1888 yılında tamamlanan camiye pembe denmesinin sebebi iç tasarımında pembe fayansla-rın kullanılması ve camlardan yansıyan renkli ışıklar. İnsan saatlerce bu muazzam camiyi fotoğraflamak istiyor.

10:00 Arg-e Karim Khan (Karim Khan Kalesi)

1767 yılında Zend Hanedanlığı tarafından kralın konutu olarak inşa edilip, daha sonra Kaçarlar tarafından yönetim merkezi, sonrasında ise hapishane olarak kullanılmış. 14 metre yüksekliğindeki kulelerinden bir tanesi tıpkı Pizza Kulesi gibi yana yatık durumda.

10.30 Vakil Camisi, Pazarı ve Hamamı

Zend Hanedanlığı tarafından 1773 yılında yapılan Cami, 19. yy da Kaçar Hanedanlığı tarafından yenilenmiştir. Vakil Camisi geniş avlusu ve içindeki mermer sütunlarla etkile-yici bir cami.

Caminin biraz ilerisinde Vakil pazarı yer alıyor. Burası bize oldukça tanıdık. Mini bir kapalı çarşı denilebilir. Baharattan kumaşa ve halıya her tür hediyelik eşyaya burada rastla-yabilirsiniz.

Yine Zend döneminden kalma Vakil hamamı da burada gö-rülmesi gereken bir başka tarihi yapı.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

1716

Page 20: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

13.30 Öğle Yemeği Haft Khan Restaurant’da

Haft Khan Restaurant, Şiraz’ın en iyi restoranlarından bir tanesi. Çok katlı ve farklı konseptlerden oluşuyor. Gi-riş katında açık büfe İran yemekleri, alt katta ise alakart, yerde oturarak yenilen bölüm mevcut. Doya doya kullanabileceğiniz kablosuz internet hattına da sahip! Açık büfe kısmında yemek yaklaşık 20$ civarında. Tavuk-lu, hindili, safranlı pilavlardan, meze çeşitlerine, turşulardan kebap çeşitle-rine ne ararsanız var. Üstüne lezzetli bir espresso veya Americano kahve de içebilirsiniz. Ancak aşağı restoran-da yediğimiz akşam yemeğinde çay ve kahve servisleri yoktu. Tatlı konu-sunda İran’da biraz hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olur. Bizdeki gibi tatlı türlerine pek rastlamadım. Genellikle puding veya helva cinsi tatlıları tüketiyorlar. Hurmalı helvala-rını beğendim. Ayrıca sarımsak turşu-larını da mutlaka deneyin...

14.45 Shah-e Cheragh Türbesi

12 imamlardan 8.si olan Ali İbni Ha-zeh’in kardeşleri Ahmad ve Moham-mad’ın mezarlarının bulunduğu bu türbeye girişte kadınlar için çarşaf gi-yinmek zorunlu. Ayrıca ciddi bir ara-madan geçerek içeri girebiliyorsunuz. Her yerde bir güvenlik görevlisi bu-lunuyor. Özel izniniz yoksa fotoğraf çekimi yasak. Türbenin içinde ise fo-toğraf çekimi tamamen yasak. Ancak maalesef asıl can alıcı kısmı türbele-rin içleri. Türbeler duvarlarından ta-vanlarına tamamen aynalardan olu-şuyor. Puzzle gibi binlerce parça ayna ile motifler oluşturulmuş. İnsanda hayranlık uyandırıcı bir atmosfere sahip. Türbe Şiraz’ın en önemli dini merkezlerinden biri.

16.00 Naranjestan Sarayı, bahçesi ve Kavam Evi

1886’da dönemin önemli tüccar ailelerinden biri olan Kavam ailesi

tarafından yaptırılmıştır. Daha son-ra Kavamlar Zend, Kaçar ve Pehlevi hanedanlığı yönetimde de bulun-muşlar. Burası Narenjestan adıyla da anılıyor. Bahçesi oldukça gösterişli. Yine buranın da balkon kısmında yer alan aynalar göz kamaştırıcı. Ayrıca evin tavanları da ayrı bir güzellikte süslenmiş. Ev şimdi müze olarak kul-lanılıyor.

19.00 Akşam Yemeği Shapori’de

Yine ilginç bir restoranla karşı karşı-yayız. Shapori, saraya benzeyen bir köşkte yer alıyor. Birden karşınızda görünce inanamıyorsunuz. Önünde kocaman bir süs havuzu da bulunu-yor. İnanılmaz süslü bir restoran. İran mutfağından yemekler servis edilen restoranda bizim tercihimiz merci-mekli sebze çorbası ve Koobideh adlı Adana kebaba benzeyen et oldu.

2. Gün

09.30 Persepolis

Şiraz’ın 70 km dışında yer alan Aka-manış İmparatorluğu’nun başkenti. Milattan önce 515 yılında ilk temel-leri 1. Darius tarafından atılmış. Pers şehri, Unesco’nun dünya mirası liste-sinde yer alıyor. Şehre 111 adet mer-divenle çıkılıyor. Şehrin girişi 25 met-relik 4 sütunlu milletler geçidinden oluşuyor. Batı kısmında Darius’un sarayı Apadana bulunuyor. Sarayın 73 kolonlu bir salonu bulunuyor. Sü-tunların bir kısmı halen ayakta...

11.30 Necropolis (Nakş-ı Rüstem)

Persepolis hükümdarları için şehrin 12 km kuzeybatısında anıt mezarlar inşa edilmiş. Yerel halk tarafından bu mezarlar ilk keşfedildiğinde mito-lojik kahraman Rüstem’e ait olduğu sanılmıştır. Gerçek ortaya çıkınca mezarlar yine de Nakş-ı Rüstem ola-rak anılmaya devam etmiştir. İlk kral Darius I ve diğer 4 kralın anıt mezar-ları dik kayalıklar, muazzam şekilde oyularak yapılmıştır. Mezarların ya-

18

Page 21: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

GEZİ

nına yaklaşana kadar bu kadar devasal büyüklükte olduklarını fark etmiyorsu-nuz. Ayrıca mezarların aşağısında Sa-sani dönemine ait zaferlerin anlatıldığı dev kabartmalar bulunuyor. Bunların en bilineni Şapur’un 3. Roma imparato-runa karşı kazandığı zaferi simgeleyen kabartma. Necrepolis’deki mezarlar dışında Persepolis’in hemen arkasın-daki tepe üzerinde de bazı krallara ait mezarlar bulunuyor. Necrepolis’deki en eski mezarın MÖ 1000 yılına ait olduğu düşünülüyor.

13.00 Laneh Tavoos Restaurant

Öğle yemeği için Necrepolis yakınla-rında bulunan Tavoos restorana gittik. Tavoos, çağrışım yapacağı üzere Tavus kuşu demek. Burada benim tercihim çorba ve chicken barbekü dedikleri ta-vuk şiş oldu. Yanında tabi ki safranlı pilavla servis edildi. Bu arada İran’da porsiyonların büyük olduğunu belirte-yim. Ayrıca her restoranda alkolsüz bi-raya rastlamanız mümkün. Çeşit çeşit aromalı olanları bulunuyor. Ben limonlu olanını denedim ve beğendim.

15.00 Eram Botanik Bahçesi

Yine İran bahçe kültürünün seçkin bir örneği daha... Eram Bahçesi. İçerisinde Kavam ailesine ait bir başka ev de bulu-nuyor. Bahçesi güller açtığında muhte-şem bir güzelliğe bürünüyor. Şuan Şiraz Üniversitesi botanik bahçesi içinde yer alan Eram bahçesi ve evi ayrıca dünya mirası listesinde... Yaklaşık 150 yıllık bir tarihi var. Zend ve Kaçar hanedanlığı sı-rasında yenilenmiş. Gün batarken evin havuza yansımasıyla ortaya muhteşem bir görüntü çıkıyor...

16.00 Sadi Anıt Mezarı

İran’ın önde gelen şairlerinden Sadi’nin mezarı güzel bir bahçenin içinde yer alı-yor. Mermer ağırlıklı sütunlar mavi çini işlemeli fayanslarla süslenmiş ve türbe-nin altında balıklı bir havuz bulunuyor. Yazın serin kışınsa soğuk suyu olan bir pınardan gelen havuzun suyuna İranlılar dilek dileyerek para atıyor.

17.00 Hafız Anıt Mezarı

Hafız İran’ın en ünlü şairi. Anıt mezarı 1935 yılında Fransız mimar Andre Go-dard tarafından tasarlanmış. 10 metre-lik sütunlar ve derviş takkesi görünümlü bakır bir kubbe yapılmış. Kubbenin içi de çinilerle süslenmiş. Anıt Mezar’da Hafez’in şiirleri okunuyor. Yazdığı şiirle-rin toplandığı kitap, tüm İranlıların evin-de bulunuyor ve bir dilek dilediklerinde kitaptan rastgele bir sayfa açıyorlar ve çıkan şiiri geleceğe yoruyorlar.

19.00 Akşam Yemeği Haft Khan Resta-urant’da

Bir önceki gün öğle yemeği yediğimiz restoranın bu kez alt katında bulunan bölümünde akşam yemeğimizi yedik. Burayı ilginç kılan dekorasyonu ve yerde oturarak yemek yenilmesi. Yuvarlak lo-calar oluşturulmuş ve her locanın orta-sına konulan bezin üzerine yemek servisi yapılıyor. Organizatörümüz bizim için ortaya bir karışık kebap tepsisi siparişi verdi. Tepsi geldiğinde gözlerimize ina-namadık. İçinde çeşit çeşit pilavlar, kuzu tandır, koobideh, tavuk şişler, et şişler, turşular ne ararsanız vardı. Kebapla bir-likte İran ayranından içtik. Naneli ekşi yoğurtla yapılan ayran buzla servis edi-liyor. Çok beğendim. Pilavlardan perde pilavı çok başarılıydı. Yediğim etlerin hepsini çok beğendim. 6 kişilik bu tep-sinin ücreti 360.000 Riyal.

48 saatlik Şiraz yolculuğumuz Türk Hava Yollarının 03:25’deki seferi ile sona erdi. Havalimanındaki görevlilerin biraz yavaş hareket ettiğini belirtme-liyim. 2 kez güvenlik kontrolünden ge-çiyorsunuz. O yüzden erken gidip tüm kontrollerden zamanında geçmenizde fayda var.

Şiraz’da konaklama yapabileceğiniz bir-çok otel bulunuyor. Biz Chamran Grand Otel’de konakladık. Toplam 250 odası ve 30 katıyla Şiraz’ın en yüksek oteli. 24’üncü katında Şiraz manzaralı bir res-toranı bulunuyor.

Tadında Seyahatler...

Turkish Airlines invited some bloggers including me to the Shiraz. This trip was on 6-7 December and I went to the Shiraz with the other bloggers. The flight lasted about 3 hours and we spent 48 hours in this city which is a cultural city of Iran. Actually Iran was not a primary country where I would like to travel, because I have some prejudice against Iran. After my trip, all my ideas about Iran have been changed.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

1918

Page 22: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

GİRİŞ

Bu yazıda, eğitim programlarının tasarımında güncel bir yönelim olan Evrensel Tasarım (Universal Design – UD) konusunu anlatmaya çalışacağım. Ancak, başlamadan önce açıklığa kavuşturalım; bunun eğitimle ilgili bir yazı olması konunun sadece eğitimcileri ve öğrencileri ilgilen-dirdiği anlamına gelmiyor. Zira okudukça fark edeceğiniz üzere Evrensel Tasarım, kurumların ve ülkelerin gelişmiş-lik ölçütlerinden biri aslında. Bu yüzden, yazıyı okuyacak olan herkese bir ödev veriyorum; lütfen, bu yazıdan kendi profesyonel ya da eğitim alanınızla ilgili ne gibi çıkarımlarda

bulunduğunuzu, Evrensel Tasarım’ın kendi çalışmalarınıza nasıl katkıda bulunabileceğini düşündüğünüzü, ya da bu yö-nelimden hali hazırda nasıl faydalandığınızı kısa bir e-posta aracılığıyla Bee Life dergisine ([email protected]) ulaştırın ve çıkarımlarımızı yine bu sayfalarda birbirimizle paylaşalım.

Ödev verildiğine göre, artık başlayabiliriz. Yazıda Evrensel Tasarım ifadesini sık sık tekrarlamaktan kaçınmak için ve bu ifadenin kısaltması göze hoş görünmeyeceğinden do-layı, kavramın orjinal İngilizce isminin kısaltmasını (UD) kullanacağım.

“EVRENSEL TASARIM” KAVRAMININ TANIMI, TARİHSEL GELİŞİMİ, HEDEFİ VE GENEL İLKELERİ ÜZERİNE..

23 Mart 1976, Ankara doğumlu olan Çağrı Erişen ortaokul ve lise öğrenimini Özel Arı Okulları’nda tamamladı. Bilkent Üniversitesi İşletme bölümünden mezun olduktan sonra Bilkent Üniversitesi

Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İngiliz Dili Eğitimi alanında yüksek lisans yaptı. Denizcinin Kedisi isimli bir grupta bateristlik yapan Çağrı Erişen, şu anda Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eğitim Programları Ana bilim Dalı, Eğitimde Program Geliştirme alanında doktorasını devam ettirmektedir. Aynı zamanda Çankaya Üniversitesi İngilizce hazırlık sınıflarında okutman olarak görev alan Erişen, evli ve bir çocuk babası.

“Evrensel Tasarım, kurumların ve ülkelerin gelişmişlik ölçütlerinden biri aslında.”

Çağrı ERİŞEN 1993 Mezunu

20

Page 23: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

YAŞAM

EVRENSEL TASARIM (Universal Design - UD)

UD fikri yaklaşık 50 yıl önce fiziksel engelli bir mimar olan Ronald Mace tarafından ortaya atılmıştır. Bu fikre göre, mimari, iç mimari ve peyzaj mimarisinin alanına giren fi-ziksel ortam tasarımları ve diğer ürün ve hizmet tasarım-ları mümkün olan en geniş kitle için işlevsel olacak şekilde gerçekleştirilmelidir. Bu tasarımlar çok genç ya da çok yaş-lı olanlar, geçici ya da kalıcı fiziksel engeli bulunanlar, ya da başka sebeplerden dolayı fiziksel hareketleri kısıtlanmış insanların ihtiyaçlarına karşılık verebilmelidir. Örneğin, caddelerdeki ya da bina girişlerindeki merdivenlerin ke-narında bulunan eğimli yükseltiler tekerlekli sandalye kul-lananların istedikleri yere gitmelerine yardımcı olmakta, filmlerin altyazılarında sahnelerde duyulan konuşma dışı seslerin tasvir edilmesi işitme engellilerin filmlerin hissiya-tını daha iyi algılamalarını sağlamaktadır (McGuire, Scot, Shaw, 2006). Yukarıda değinilen ‘başka sebepler’ ise, tek meselenin sadece engelliler, yaşlılar ya da gençlerin değil, bütün insanların fiziksel çevreleriyle etkileşiminin kalitesini olabildiğince arttırmak olduğuna işaret etmektedir. Çünkü, fiziksel engeli bulunmayanlar da çevreleriyle etkileşimde desteğe ihtiyaç duyabilir. Örneğin, eğimli yükseltiler ağır bir bavul çekmekte olan, bir pusetle bebeğini gezdiren, ya da patenle dolaşmak isteyen insanların da hareketini kolaylaştırmaktadır. Filmlerin altyazıları ve o yazılardaki ortam sesi tasvirleri gürültülü ortamlarda film izlemeye çalışanlara da yardımcı olmaktadır. Yani, UD bütün tasa-rımların mümkün olan en geniş kitleye mümkün olan en yüksek kullanım ve istifade kalitesi sunmasını sağlamayı amaçlamaktadır.

UD’nin yedi temel ilkesi bulunmaktadır. Bu ilkeler ve açık-lamaları aşağıdaki gibidir:

Eşit Kullanım: Tasarım çok farklı yetenekleri olan kişilerce kullanılabilir ve satın alınabilir olmalıdır. Bu durum hem ürün tasarımında hem de mekân ve çevre tasarımında ge-çerlidir. Mekân ve çevre tasarımında kullanılabilirlik ve eri-şilebilirlik ele alınmalıdır. (...)

Kullanımda Esneklik: Tasarımın bireysel tercihler ve yete-nekler konusunda geniş seçenekler içermesi yararlı olur. (...)

Basit ve Sezgisel Kullanım: Tasarımın kullanımının kulla-nıcının deneyimine, bilgisine, dil yeteneklerine ve mevcut konsantrasyon düzeyine bağlı olmadan, kolay anlaşılabilir olmasını ifade etmektedir. Tasarım ve mekân kurgusunun kolay anlaşılabilmesi için basit olması ve kolay algılanabi-lir olması yararlı olmaktadır. (...)

Algılanabilir Bilgi: Tasarım ürünü olan çevre ve mekân kul-lanımla ilgili gerekli bilgilendirmeyi kullanıcısına çevrenin şartlarından ve kullanıcının algılama yeteneklerinden etki-lenmeyecek şekilde verebilmelidir. (...)

Hatalara Dayanım: Tasarım tehlikeleri ve kaza veya irade dışı hareketlerin kötü sonuçlarını en aza indirmelidir. UD farklı kullanıcılara yönelik olduğu için tüm kullanıcıların tehlike ve kazalara karşı korunması gerekir. (...)

Düşük Fiziksel Çaba: Tasarım ürünleri ve mekânlar müm-kün olan en az güçle etkili olarak ve konforlu şekilde kul-lanılabilmeli ve mekân-çevreler minimum güç harcanarak konforlu şekilde erişilebilir olmalıdır. (...)

Yaklaşım ve Kullanım İçin Boyut ve Mekan: Her türlü kulla-nıcının vücut boyutu, duruş şekli ve hareketlilik özellikle-rine uyum gösterecek yaklaşım, erişim ve kullanım boyut ve alanının sağlanması gereklidir (Ergenoğlu, Yıldız, 2008).

Eğitim programları ve öğretim de birer tasarım ürünü olmak itibarıyla UD’nin etki alanına girmektedir. UD’nin eğitim programlarına uyarlanması ile ilgili başlıca üç mo-del bulunmaktadır (McGuire vd, 2006). Bunlardan ilki Evrensel Öğrenme Modeli (Universal Design for Learning – UDL) ’dir. UDL beyin taraması teknolojisi kullanarak in-sanların nasıl öğrendiğini anlamaya çalışan bilişsel nöro-loji çalışmalarına dayanmaktadır. Bu çalışmalar sonucun-da insan beyinleri arasında sayısız farklılık olduğu ortaya çıkmış, bu gerçekten hareketle, insanların öğrenme stil-leri arasında geometrik oranda daha fazla farklılık oldu-ğu sonucuna varılmıştır. Bu bireysel farklılıklar üç ağda toplanmaktadır. Bunlardan ilki olan tanıyarak öğrenme ağı fiziksel uyaranları tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu ağdaki farklılıklar derslerde farklı sunum yöntemleri gerektirir. Sunum yöntemlerinde çeşitlilik tanınması öğ-renmeyi destekler ve öğrencilere bireysel öğrenim tarzı, deneyim ve geçmiş bilgi farklılıkları çerçevesinde çeşit-lendirilmiş bilgi edinme yolları sunar (Jimenez, T.C., Graf, V.L. , Rose, E. , 2007). İkinci ağ olan stratejik öğrenme ağı tanımlanan fiziksel uyaranların yorumlanmasını sağ-lar. Yorumlama farklılıkları öğrencilere kendilerini ifade edebilmeleri için farklı seçenekler sunulmasını gerektirir. Son ağ olan duyuşsal öğrenme ağı ise öğrencilerin mo-tivasyon düzeylerindeki farklılıkların kaynağıdır. Farklı motivasyon düzeyleri ise öğrenciler için farklı katılım du-rumları oluşturulması gerektiğine işaret eder (Eagleton, 2008). Bu bilgiler değerlendirildiğinde UDL’nin tek bir uygulama ya da yöntem olmadığı, birbirinden farklı öğ-renciler için öğrenim sürecini iyileştirmek amacıyla kendi ilkeleriyle alakalı yöntemleri bir araya getiren bir genel çerçeve olduğu ortaya çıkmaktadır (Jimenez, T.C., Graf, V.L. , Rose, E. , 2007).

1998 yılında Orkwis ve MacLane’in yayınladığı belgede UDL’nin; programları bütün öğrenciler için genel eğitime erişim, katılım ve gelişmeyi arttıracak şekilde planlamak ve geliştirmek yaklaşımı olduğundan bahsedilmektedir. Bu bağlamda, programların; derslerin öğrenciye sunumu, öğ-rencilerin kendilerini ifade edişi ve derslere katılımı alan-larında mümkün olduğunca çok seçenek sunması gerektiği

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

2120

Page 24: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

vurgulanmıştır. Bu çoklu seçenek gerekliliği yukarıda değinilen öğrenme ağlarındaki farklılıkların öğrencilerin eğitim ihtiyaçlarında yol açtığı farklılıklardan kaynak-lanmaktadır.

UD’nin eğitim programı tasarımına uyarlanmasına yöne-lik diğer bir model Evrensel Öğretim Modeli (Universal Design for Instruction – UDI) ’dir. UDI öğretimin planlan-ması, uygulanması ve öğrencilerin değerlendirilmesinin öğrencilerdeki çeşitliliği kapsayacak ve akademik stan-dartlardan taviz vermeyecek şekilde gerçekleştirilebile-ceğini savunur (McGuire vd, 2006). UD’nin yedi temel ilkesi UDI altında eğitim alanına uyarlanır. Burgstahler (2012) her bir ilkenin öğretim tasarımına yansımasıyla ilgili şu örnekleri vermiştir:

1. Eşit Kullanım: Bir öğretmenin Internet sayfasının gör-me engelli öğrencilerin de kullanabileceği şekilde tasar-lanması.

2. Kullanımda Esneklik: Bir ders kapsamındaki müze ge-zisinde, sergilenen nesneler hakkındaki bilgiler için hem okuma, hem de dinleme seçenekleri sunulması.

3. Basit ve Sezgisel Kullanım: Fen dersi ekipmanı üze-rindeki düğmelerin kolay anlaşılır yazı ve sembollerle etiketlenmesi.

4. Algılanabilir Bilgi: Bir derste kullanılan video sunumu-nun altyazılarla desteklenmesi.

5. Hatalara Dayanım: Bir eğitim yazılımı kullanan bir öğrenci yanlış bir komut verdiği zaman yazılımın rehber bilgiler sunması.

6. Düşük Fiziksel Çaba: Sınıf kapılarının biri yaklaşınca kendiliğinden açılması.

7. Yaklaşım ve Kullanım İçin Boyut ve Mekan: Labora-tuvarda hem sağ, hem de sol elle yazanlar, hem ayakta, hem de oturarak çalışanlar için yeterince yer sağlanması.

UD kapsamında belirlenen bu 7 ilkenin eğitime tam an-lamıyla uyarlanabilmesi için UDI kapsamında iki ilke daha eklenmiştir. Bunlardan ilki olan öğrenci topluluğu öğretim ortamının öğrenciler arasında ve öğrencilerle öğretmenler arasında yüksek iletişim ve etkileşim sağ-lamasını gerektirir. Diğer ilkeye göre ise öğretim çevresi ılımlı ve davetkar olmalıdır ve öğrencilere yüksek bek-lentiler yöneltilmelidir.

Burgstahler (2012) UD’nin öğretim ortamında kullanıl-masına yönelik sekiz performans göstergesi belirlemiş ve bunları örneklendirmiştir. Bunların ilki programlarda farklılıklara saygı teşkil eden etkinliklere yer vermek su-retiyle olumlu bir sınıf atmosferi yaratmaktır. Engellilerin hayata nasıl kazandırılacağı ile ilgili bir tartışma etkinliği böyle bir etkinliğe örnek olabilir. İkinci gösterge öğretim ortamında yüksek ve kaliteli etkileşimdir. Bunun sağlan-

ması için öğrencilerin birbirlerini destekleyerek çalıştık-ları, farklı bakış açıları ve becerilerle karşılaşıp bunlara saygı duymayı öğrendikleri grup çalışmaları uygulana-bilir. Üçüncü gösterge fiziksel çevre ve malzemelerin güvenlik çerçevesi dahilinde bütün öğrenciler tarafın-dan fiziksel olarak erişilebilir ve kullanılabilir olmasıdır. Öğrencilerle birlikte sınıf içi güvenlik yönetmeliği hazır-lanması bu anlayışın öğrencilere aktarılmasına yardımcı olabilir. Dördüncü gösterge çoklu öğretim yöntemleri-nin varlığıdır. Örneğin, bir konunun hangi yöntemle iş-lenmesine öğrencilere sorarak karar verilebilir ve farklı tercihler için farklı sunum yöntemleri kullanılabilir. Bu gösterge UDL modelinin bilişsel nöroloji bağlantısındaki tanıyarak öğrenme ağında da göze çarpan bir noktadır. Beşinci gösterge bilgi kaynaklarının teknoloji aracılığıyla erişilir hale getirilmesidir. Bir derste kullanılacak yazılı ve görsel kaynaklar dersin başlangıcıyla birlikte öğren-cilere sunulursa öğrencilere o kaynaklara önceden göz atma şansı verilmiş olur. Altıncı gösterge sürekli geri bildirimdir. Bunu sağlamak için büyük ödevler aşamalı biçimde yürütülebilir ve her aşamada geri bildirim sağ-lanabilir. Yedinci gösterge çoklu değerlendirme yön-temlerinin varlığıdır. Bu stratejik öğrenme ağının se-bep olduğu farklılıklarla başa çıkmanın bir yöntemidir. Böylelikle, öğrenciler değerlendirmede kendilerinden beklenen ifadeyi en rahat hissettikleri biçimde suna-bileceklerdir. Son gösterge ihtiyaçları öğretim tasarımı tarafından karşılanamayan öğrencilere verilen destektir. Örneğin, öğretim çevresinin yeniden düzenlenmesi için protokol süreci başlatmak bu değişikliğe ihtiyaç duyan öğrencilere destek teşkil edecektir.

UD’yi eğitim programlarına uyarlama konusundaki te-mel modellerden sonuncusu Evrensel Öğretim Tasarımı (Universal Instructional Design – UID) ’dır. Bu model UD’nin yedi ilkesinin ders programlarında kullanılma-sını ve bunun öğrenci başarısı üzerindeki etkisinin öl-çülmesini kapsar. Kanada’nın Guelp Üniversitesi’nde 2002-2003 öğretim yılında yürütülen bu çalışma prog-ramlardaki UID seviyesiyle öğrencilerin özyeterlik algı seviyeleri arasında olumlu yönde kayda değer bir ilişki olduğu sonucunu vermiştir (McGuire vd, 2006).

UD’nin eğitim programlarındaki uygulamaları ile ilgili kaynakların büyük çoğunluğunda fiziksel engelli ya da dezavantajlı öğrencilerin eğitime erişim ve katılımlarının ve eğitim kazançlarının arttırılması ön plandadır. UD’yi tetikleyen unsurun fiziksel engellilik olgusu olmasından dolayı bunda tartışılacak bir yön bulunmamaktadır. An-cak, eğitimde UD ilkeleri uygulanması aracılığıyla sade-ce fiziksel engelli ya da dezavantajlı öğrencilerin değil, bütün öğrencilerin eğitime erişim, katılım ve eğitim ka-litelerinin arttırılması olasılığı göz ardı edilmemelidir. Zira, UD anlayışına göre fiziksel engel bir kusur değil, çeşitliliktir (McGuire vd, 2006) ve mümkün olan en fazla

22

Page 25: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

YAŞAM

öğrenciye erişmek için çeşitlilik dahilindeki öğelerden her birine erişmek gereklidir. Bu öğeler de kesinlikle fiziksel engellilikle sınırlı değildir. Bu noktada bütün öğrencilere erişmek ile mümkün olan en fazla öğrenciye erişmek ça-baları birbirinden ayırt edilmelidir. Eğitimde UD bütün öğ-rencilere erişmek ve bütün bireysel ihtiyaçlara cevap ver-mek gibi gerçekçilikten uzak bir amaç gütmemektedir. UDL altında değinildiği üzere, bütün insanların beyin yapıları, buna bağlı olarak ta öğrenme şekilleri, ilgi ve ihtiyaçları, eğilimleri, geçmişleri, korkuları, yargıları farklıdır. Bu du-rum sayısız türden bireyin varlığına işaret etmektedir. Bu bağlamda, eğitimde UD tam anlamıyla tecelli edebilmek için her öğrenciye yönelik ayrı bir program geliştirilmesi kaygısı taşımamaktadır. UD’nin yaratıcısı Ronald Mace Ev-rensel teriminin pek yerinde bir ifade olmadığını, bir tasa-rım ne kadar düşünce katılarak gerçekleştirilmiş olursa ol-sun, hala onu kullanamayacak bazı insanlar olacağını, yine de bunun tasarımlarımızın evrensel kullanılabilirliklerini arttırmaya çalışmamıza engel teşkil etmediğini belirtmiştir (akt. McGuire vd,, s. 174). Bu görüşe paralel olarak, eği-timde UD’nin amacı mevcut imkan, bilgi ve becerilerimiz çerçevesinde erişebileceğimiz ve fayda sağlayabileceğimiz öğrenci sayısını arttırmaktır. Bu açıdan UD çağdaş eğitim anlayışının vücuda büründüğü, öğrencilere potansiyelleri-ni gerektiğince yansıtıp kendilerine, topluma ve insanlığa sağlayabilecekleri faydayı en üst düzeye çıkarabilmeleri amacıyla bireysel özellik, yatkınlık ve ihtiyaçları ön planda tutan, eğitim programlarını bu unsurlar çerçevesinde ta-sarlayan hümanist bir yönelimdir. UD’nin ortaya çıkışından önce, ya da UD’den haberdar olunmayan eğitim ortamla-rında bile hümanist eğitim uygulamalarına elbette rastlan-mıştır, rastlanmaktadır ve rastlanacaktır. Bazı öğretmen ve programcılar zaten uzun süredir görevlerini yaparken ev-rensel olarak tasarlanmış yöntemler kullanmakta oldukla-rı farkındalığına varabilirler (Lopes-Murphy, S., 2012). Bu farkındalık eğitimde iyi uygulamaları diğerlerinden ayırır. Sonuç olarak, UD’nin eğitimde iyi uygulamaları yaygın-laştırmayı amaçlayan çağdaş ve ideal bir eğitim felsefesi olduğu söylenebilir.

Teknoloji, özellikle de bilgi ve iletişim teknolojileri prog-ramların farklı sunum ve değerlendirme yöntemleriyle bezenmesini sağlaması, öğrencilere de kendilerini ifade etmek için farklı yollar sunması itibarıyla eğitimde UD ile ilgili kaynakların hemen hepsinde vazgeçilmez bir un-sur olarak göze çarpmaktadır. Ancak, teknolojinin sunum, ifade ve değerlendirme yöntemlerini farklılaştırmanın tek

yolu olmadığı da unutulmamalıdır. Yukarıda değinildiği gibi çağdaş ve ideal bir eğitim felsefesi olan UD’yi benim-seyen her eğitimci elindeki kaynakları ve fiziksel çevresini yeniden düzenleyerek, kişisel iletişim becerilerini geliştirip eğitim ortamının mensupları arasındaki anlayış ve saygının arttırılmasına katkıda bulunarak ta görevini UD standart-ları çerçevesinde gerçekleştirebilir.

SONSÖZ

Giriş’te de belirtildiği üzere, UD tüm akademik ve pro-fesyonel alanların ilham alabileceği bir kavramdır. Bu kavramın hayat kalitemize ne kadar katkı sağlayabileceği kavramın ne kadar iyi yorumlanıp paylaşılacağı ile doğru orantılıdır. Bu yüzden, dergimize bu paylaşımın gerçekle-şeceği bir platform olma görevini yükleyelim ve konuyla ilgili fikirlerimizi Giriş’te verdiğim ödev başlığında birbiri-mizle paylaşalım.

Saygılarımla.

KAYNAKLAR

• McGuire, J., Scott, S. S., Shaw, S.F. (2006). Universal Design and Its Applications in Educational Environments:. Remedial and Special Education, 27(3), 166-175.

• Ergenoğlu, A. S., Yıldız, S. (2008). Evrensel Tasarım. Sabancı Üniversitesi Farklı Açılardan Engellilik Projesi, Fiziksel Çevre ve Ulaşıma Erişilebilirlik Çalışma Grubu.

• Jimenez, T.C., Graf, V.L., Rose, E. (2007). Gaining Access to General Education: The Promise of Universal Design for Learning. Issues in Teacher Education, 16(2), 41-54.

• Eagleton, M. (2008). Universal Design for Learning. EBSCO Publishing Inc., EBSCO Research Starters, Academic Topic Overviews. http://www.ebscohost.com/uploads/imported/thisTopic-dbTopic-1073.pdf

• Burgstahler, S. (2012). Universal Design of Instruction (UDI): Definition, Principles, Guidelines, and Examples. Washington University Disabilities, Opportunities, Internet¬working, and Technology, http://www.washington.edu/doit/Brochures/PDF/ud.pdf

• Lopes-Murphy, S. (2012). Universal Design for Learning: Preparing Secondary Education Teachers in Training to Increase Academic Accessibility of High School English Learners. Clearing House: A Journal of Educational Strategies, Issues and Ideas, 85(6), 226-230.

In this essay, I will talk about Universal Design which is about education program. The essay is about education and this does not mean that only academician or students are interested in this essay. The notion of Universal Design –UD- shows us countries’ and foundations’ actual development level. Therefore, I give an assignment to people who will read this essay. The assignment is simple. Think that how Universal Design can contribute your works or how you can benefit from this orientation. And send your ideas to the Bee Life. ([email protected]). Then, all of us share our inferences with the help of this journal.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

2322

Page 26: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

BAŞARILI BİR DOKTORUNOPERA TUTKUSU Operayla ilk kez 11 yaşında tanışan başarılı mezunumuzdan Leyla Gencer’e dair keyifli bir yazı…

BAŞARILI BİR DOKTORUNOPERA TUTKUSU Operayla ilk kez 11 yaşında tanışan başarılı mezunumuzdan Leyla Gencer’e dair keyifli bir yazı…

28 Mayıs 1979 doğumlu olan Uzman Doktor Burcu Belen, ilkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Özel Arı Okulları’nda tamamladı. 1997–

2003 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde lisans eğitiminin ardından, 2009 yılında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanlık eğitimini tamamladı. Yine Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk Hematoloji Onkoloji Yandal Uzmanlık Eğitimini 2013 yılında tamamladı. Şu anda Gaziantep Çocuk Hastanesi’nde Çocuk Hematoloji Onkoloji Uzmanı olarak çalışan Dr. Burcu Belen mesleği dışında edebiyatla da yakından ilgilenmekte. 1998 yılında Türk Tabipler Birliği’nce yapılan öykü yarışmasında Türkiye Birincisi olduktan sonra öyküleri yine Türk Tabipler Birliği tarafından 2000 yılında kitap halinde yayınlandı. Halen kısa öyküler yazmaya devam eden Belen, üniversitede de 5 yıl Latin dansları ile ilgilenmiş ve halen amatör olarak dans etmekte.

Burcu BELEN 1997 Mezunu

24

Page 27: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

KÜLTÜR-SANAT

VE PERDE! LA SCALA’DA KALAN TUTKUNUN SESİ: LEYLA GENCER

Hayatımda ilk defa operaya gittiğimde 11 yaşındaydım. O zamanlar Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü olan rahmetli dayım beni yanında eşlikçisi olarak İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen İstanbul Müzik Fes-tivali’ne götürmüştü. Mozart’ın ‘Saraydan Kız Kaçırma’ operasının Saray’ın avlusunda ikinci sergilenişiydi ve ben dayanamayıp uyumuştum. Sonraki iki yıl aynı operayı aynı yerde izlediğimde artık uyumayıp müziği hissetmeye baş-lamıştım. Konstanze özgürlüğüne kavuştuğunda avludan sanatçılar tarafından uçurulan beyaz güvercinleri hatırlıyo-rum, sanırım kendimi en coşkulu hissettiğim anlardan birisi buydu, yani o güvercinlerin gökyüzünde süzülüşü…

Aynı yaz yıllarca bana ilham kaynağı olacak olan Zeynep Oral’ın “Tutkunun Romanı: Leyla Gencer” biyografisi eli-me geçti. Ünlü Türk Opera Sanatçısı Leyla Gencer’in ne-redeyse her sahne aldığında uçurumun kenarında durduğu ve kendini boşluğa bırakırcasına hem kendisi için hem de karşısındakileri fethedercesine söylediği aryalarıyla böyle tanıştım. 1928’de İstanbul’da Safranbolulu köklü bir Müs-lüman ailenin oğlu olan Hasanzade İbrahim Bey ile Polon-yalı Katolik bir ailenin kızı olan ve daha sonra Atiye adını alan Alexandra Angela Minakovska’nın kızı olarak dünyaya gelen Gencer, bir röportajında müslüman ve oryantal bir altyapıdan geldiğini belirtir. İstanbul’da ticaretle uğraşan ailesiyle yaşarken küçük yaşlarda bile evin geniş giriş ho-lünde şarkı söyler. İstanbul İtalyan Lisesi’ndeki eğitimin-den sonra İstanbul Devlet konservatuarında şan eğitimi alır. Ankara Devlet Konservatuarı’nda ders vermek üzere Türkiye’ye gelen İtalyan soprano Giannina Arangi-Lom-bardi ile tanıştıktan sonra onun özel öğrencisi olarak Anka-ra’ya gider ve Devlet Tiyatroları Ankara Operası’nda korist olarak çalışmaya başlar. Ankara Devlet Operası’nda görev yapmakta olduğu 1950-58 yılları arasında devlet konuk-larına verilen resitallerde en çok görev alan sanatçı olur. Bu dönemde kendine, kalıcı olmak, izleyicileri fethetmek, sanatında doruğa ulaşmak adeta sahneyle bütünleşmek istediği hedeflerini belirler: La Scala’ya gidecek, orada sahne alacaktır. Karakterinin ruhuna bürünecek, sahnede adeta devleşecektir. Kendini hep La Scala’da, sahnede ha-yal eder. 1953 yılında Türkiye ile İtalya arasında imzalanan Kültür Anlaşması çerçevesinde bir radyo konseri vermek üzere Roma’ya gider ve sonrasında Napoli Yaz Festivali’n-de sahnelenen Cavelleria Rusticana operasında başrol alır. Bir sonraki sezon yine Napoli’de sahne alan Gencer, ‘Napo-lili Türk’ olarak anılmaya başlar. 26 Ocak 1957 gecesi Leyla Gencer, kendisine koyduğu hedef olan Milano’nun La Sca-

la Tiyatrosu’nda sahnededir sonunda. Scala’da ilk sahneye çıkışından sonra ünlü orkestra şefi Arturo Toscanini’nin Milano Duomo Katedrali’nde düzenlenen cenaze törenin-de Verdi’nin Requiem’indeki soprano partisini seslendire-rek 1960’larda mesleğinin doruğuna çıkar. Bütün rollerine azimle, aşkla hazırlanır. İnatla yurtdışında ülkemizi temsil eder ve La Scala’da sahne alan ilk Türk sanatçı olur. Yurt-dışında sanat dünyasının acımasız çarkları arasında ezil-meden tutunmaya çalışırken, ülkesinde çalıştığı devlet tiyatroları sanatçılığı görevine ayak oyunları ile son verilir. Leyla Gencer Türkiye’de değerinin maalesef bilinmediği bu günlerde çok çalışır, kendini rolüne öyle verir ki zaman zaman yönetmenlerle yorum konusunda çatışır bile. Aldığı her rolü detayla inceleyip kendi yorumu ve mimikleriyle canlandırışı da sesi kadar büyük ilgi uyandırır dünyada. Sadece sesi değil, duruşu ve mimikleriyle de adeta sah-nede devleşir. Yurtdışındaki ününe rağmen, Türkiye’den gelen her teklife de küsmeden sıcak bakar ve koşa koşa gelip sahneye çıkar. 1988’den sonra değeri yeniden anla-şılır ve ‘Devlet Sanatçısı’ unvanıyla onurlandırılır.1982’den sonra seminer ve yorum kurslarıyla kendini genç opera sa-natçılarını yetiştirmeye adar. Hem La Scala’da genç opera sanatçıları için kurulan akademinin sanat yönetmenliğini yapar hem de Türkiye’de seminer, festival ve konferansla-ra katılır. İstanbul’da kendi adını taşıyan ‘Uluslararası Şan Yarışması’nın kurucusu olur.

Milano’da 2008’de hayatını kaybeder. Vasiyeti doğrultu-sunda La Scala operasının Santa Babila Kilisesinde düzen-lenen törenden sonra yakılır, külleri daha sonra İstanbul’a getirilir ve kendi isteği üzerine çok sevdiği boğazın sula-rına savrulur. Opera dünyasında bulunduğu yeri, yalnızca repertuarının çeşitliliğiyle değil canlandırdığı karakterlere kattığı dramatik nüanslarla da sağlamlaştıran Leyla Gen-cer, birçok unutulmuş eseri de gün ışığına çıkartır. Belki Opera dergisi eleştirmeni Michel Parouty’nin ‘O çağımızın son divası, kusursuzluğun simgesiydi’ sözü bize onu anla-tabilir.

Birkaç hafta önce Milano’ya iş için gittiğimde şehri geze-bilmek için sadece birkaç saat vaktim vardı. Burayı gör-mek, Leyla Gencer’i meslektaşlarından ayıran ve onu bu sahneye taşıyan ‘Tutku’yu görmek için ilk gideceğim yer Duomo Katedrali’nden sonra La Scala Operası oldu. Opera biletleri çok önceden tükendiği ve benim de sadece o gece gitme fırsatım olduğundan performans izleme fırsatım olmadı ancak La Scala Müzesi’ni gezerken adeta büyülen-dim. Mozart ve Lizst’in piyanolarının, Verdi’nin Librettola-rı, ünlü tenor ve sopranoların portreleri arasında gözlerim Leyla Gencer’in izlerini aradı. Maria Callas’ın tablosunun

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

2524

Page 28: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

bulunduğu yerde sonunda onu gördüm. Güçlü siması, dimdik duruşu ve gözle-rindeki tutkuyla… Zeynep Oral’ın Leyla Gencer biyografisinde naklettiği Hal-dun Taner’in ölümsüzleştirdiği Aktör Fasulyacıyan’ın sözleri ile yazımı bitirmek istiyorum:

‘Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varız. Yok olunca da sesimiz bu boş kubbede hoş seda olarak kalır(…) Birazdan teatro bomboş kalacak. Ama teat-ro işte o zaman yaşamaya başlar. Çünkü Setanik’in bir şarkısı şu perdelerden birine takılı kalmıştır. Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir. Hıranuş’la Vir-ginya’nın bir diyalogu eski kostümlerin yırtığına sığınmıştır. İşte bu hatıralar, o sessizlikte saklandığı yerden çıkar, bir fısıltı halinde yine sahneye dökülürler. Artık kendimiz yokuz. Seyircilerimiz de kalmadı ama repliklerimiz, fısıldaşır du-rurlar sabaha kadar. Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır… Perde!’

2008 yılında kaybettiğimiz Leyla Gencer’in replikleri de La Scala’nın kırmızı perdelerinin arasında saklı duruyor, onu geçmişin fısıltıları arasında duyacak-ları bekleyerek…

I was eleven when I went to the opera first time. My uncle who was the manager of Topkapı Palace Museum invited me to go to Istanbul Music Festival. The name of the opera was “Die Entführug ous dem Serail”. I fell asleep while I was watching the opera. Then when I went to the same opera two years later, I felt the music that time. And the most amazing moment that I remember was the releasing of the pigeons.

Several weeks ago, I went to the Milano for business and I had only a few time to travel the city and my first visit was the La Scala. I think it was fascinating.

26

Page 29: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

ARI’DA BAŞARI

ANKARA’DA ŞAMPİYON ARI

Genç Kız Basketbol Takımımız, 24 Aralık 2014 tarihinde MEB Beşevler Kapalı Spor Salonu’nda gerçekleşen okullar arası İl Birinciliği Basketbol Turnuvasında TED Ankara Koleji Vakfı Kız Basketbol Takımını 65-57 mağlup ederek Ankara Şampi-yonu oldu. Gruptaki tüm maçlarını yenilgisiz geçerek, namağlup unvanını sürdüren Genç Kız Basketbol Takımımız Türkiye finallerine koşuyor.

Bee Life Dergisi olarak, kızlarımızı kutluyor ve Türkiye finalleri için başarılar diliyoruz.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

2726

Page 30: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

KİMYA MÜHENDİSLİĞİ: DÜNÜ VE BUGÜNÜ “Kimya mühendislerinin çalışma alanları çok çeşitlidir. Eğer bir kimya mühendisiyseniz; laboratuvarda, ofiste, sahada, fabrikada ya da benim gibi, üniversitede öğretim üyesi olarak çalışabilirsiniz.”

21 Nisan 1979 doğumlu olan Ceren Oktar, ilkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Özel Arı Okulları’nda tamamladıktan sonra 2001

yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünden mezun oldu. 2003 yılında ODTÜ Kimya Mühendisliği bölümünde yüksek lisansını tamamlayıp yine aynı üniversitede ve aynı bölümde doktorasını tamamladı. Ceren Oktar, iş yaşamını Yardımcı Doçent Doktor ünvanıyla, öğretim üyesi olarak sürdürmektedir.

Ceren OKTAR 1997 Mezunu

28

Page 31: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

BİLİM

Kimya Mühendisliği, 19. yüzyılın sonlarında endüstriyel kim-yacılar tarafından geliştirilmiş olan bir disiplin olarak karşı-mıza çıkmıştır. Sanayi devrimi öncesi, kimyasallar ve diğer tüketim ürünleri genel olarak kesikli süreçlerle üretilmek-teydi. Kesikli süreçlerde, önceden belirlenmiş miktarlarda-ki bileşenler uygun bir kapta karıştırılıp; üretim için gerekli ısıtma, soğutma ve basınçlandırma işlemlerine tabi tutulur. Elde edilen ürün daha sonra oluşan karışımdan ayrılır, saf-laştırılır ve piyasaya sürülmeye uygunluğu çeşitli testlerle kontrol edildikten sonra piyasaya sürülür. Bu tip süreçler çok işgücü gerektirirler. Sanayi Devrimi sonrası ürünlerde hem nicelik hem de nitelik bakımından, benzeri görülmemiş bir talep artışı meydana gelmişti. Bu iki anlama gelmekteydi; birincisi ürünlerin elde edilmesi için kullanılan mevcut sü-reçlerin büyütülüp, geliştirilmesi gerekliliği, ikincisi ise bu geliştirilen süreçlerin test edilmesi mecburiyetiydi. İşte tam bu noktada kimya mühendisliği disiplini devreye girmiştir. Kimya mühendisliği teknikleri ile kesikli sistemlere alterna-tif olarak geliştirilen sürekli sistemler sayesinde çok daha büyük hacimli kimyasallar üretilebilmiştir.

Kimya Mühendisliği disiplini; 1887 yılında İngiltere’deki Man-chester Üniversitesinde bir profesör olan George E. Davis tarafından kurulmuştur. George E. Davis’in geliştirdi-ği endüstriyel kimya konularını kapsayan 12 derslik bu program ona dünyadaki ilk kimya mühendisi unvanını ka-zandırmıştır.

Kimya Mühendisliği diğer mühendislik branşlarına göre çok daha ayrıcalıklı bir disiplin olarak kabul edilmektedir. Diğer mühendislikler- inşaat, makina, elektrik- genel olarak uygu-lamalı fizik temellidir. Kimya mühendisliği ise kimya ile fizik disiplinlerinin birleşiminden oluşan bir disiplindir.

Peki, kimya mühendisleri hangi amaçlara hizmet etmek-tedirler? Bunu anlayabilmek için, ürün ve süreç arasındaki ilişkiyi bilmek gerekir. Tüketiciler bir ürün aldıklarında na-diren üretim sürecini merak ederler. Unutmamak gerekir ki

verimli bir süreç olmadan, bu denli çeşitli ve düşük maliyetli ürünlere ulaşmak mümkün değildir. Hem ürün hem de süreç geliştirmek için mühendislik gerekmektedir. Laboratuvarda geliştirilen bir ürünün talebi sağlayacak miktarda ve aynı ka-litede üretilmesi için ölçek büyütmek şarttır. Bu da kimya mühendislerinin işidir.

Kimya dersinde öğrenciler, bir test tüpünü ya da beheri bek alevinde karıştırarak bir kimyasal tepkimenin hızını arttıra-bilirler. Ancak endüstriyel bir tesiste bin litrelik bir tankı bir fırın üzerinde karıştırmak mümkün olamaz. Bunun nedeni tankın çok ağır olması değil, bu işlemin çok tehlikeli olma-sıdır. Isı aktarımı büyük ölçekte çok daha zordur ve eşit bir ısı aktarımı olmaması durumunda kimyasal girdiler ölümcül patlamalara neden olabilirler. İşte bu nedenle, kimyasal bir tepkimeyi test tüpü ortamından endüstriyel boyuttaki bir seviyeye taşımak yani ölçek büyütmek, birçok bilgi ve çaba gerektirir. Buna en güzel örnek Haber-Bosch sürecidir. Bir Al-man kimyacısı olan Fritz Haber, yüksek basınç altında kata-lizör kullanarak amonyak üremeyi 1910 yılında başarmıştır. Geliştirdiği metotta amonyak üretimini gerçekleştirmek için 500°C ve yaklaşık 1000 atm basınç gerekiyordu. Endüstriyel olarak bu kadar yüksek sıcaklık ve basınçta çalışmak oldukça zordu. Eğer, Alman bir şirket olan BASF’ta çalışan bir kimya mühendisi olan Carl Bosch olmasaydı, Haber’in bu yöntemi sadece laboratuvar araştırması olarak kalabilirdi. Haber, ge-liştirdiği amonyak üretim süreci ve Bosch da ölçek büyütme çalışmasından dolayı sırasıyla 1918 ve 1931 yıllarında Nobel Ödülüne hak kazanmışlardır.

Günümüzde süreç mühendisle-ri olarak da adlandırılan kimya mühendisleri laboratuvarda ge-liştirilen fikirleri hayat kalitemizi arttırmak amacı ile ucuz ama yük-sek kalitede ürünlere ve cihazlara dönüştürürler. Bunu yaparken de çevreyi korumayı göz ardı etmezler.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

2928

Page 32: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

Kimya mühendisleri; kimya, biyoloji, biyokimya, matematik, ekonomi ve finansı bir arada kullanarak laboratuvarda gelişti-rilen fikirleri gerçek hayatta, büyük ölçekte üretmek için gerekli süreçleri tasarlayıp, çalışır hale getirmenin yanı sıra, elde edilen ürünlerin kalitesini daha da arttırmak için ARGE faaliyetlerini de yürütürler.

Kimya mühendislerinin çalışma alanları çok çeşitlidir. Eğer bir kimya mühendisiyseniz, laboratuvarda ofiste, sahada, fabrika-da ya da benim gibi üniversitede, öğretim üyesi olarak çalışa-bilirsiniz. Kimya mühendislerinin sahip olabileceği kariyerler ve çalışma alanlarından bazılarını, belki merak edersiniz diye aşa-ğıda sıralıyorum.

- Biyoteknoloji ve Farmakoloji Endüstrileri- Gıda Sektörü- Tekstil Sektörü- Kozmetik- Petrokimya - Endüstriyel Kimyasal Üretimi- Çevre Mühendisliği (Hava kirliliği giderimi, su ve atık su arıtımı)- İş sağlığı ve güvenliği- Yarı-iletken ve mikro elektronik- Nanoteknoloji- İşletme danışmanlığı

Kimyasallar

Petrokimya

Elektronik

Gıda

Malzeme

Biyoteknoloji

Kağıt

Tasarım

ARGE

Çevre Mühendisliği

İş Servisleri

Diğer Sektörler

1%1%

7%

4%

4%

6%

7%

2%

9%

4%9%

4%

20%

22%

Chemical Engineering is a discipline that was developed by industrial chemists at the end of 19th century. Before Industrial Revolution, consumption products were produced by the time. After Industrial Revolution, demand for products increased in terms of quality and quantity. This had two means; one of them was that it was necessary to develop products and second was that it was also necessary to test developed products. Then, discipline of chemical engineering became a part of this situation.

30

Page 33: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

ARI’DAN HABERLER

10 KASIM’DA ATATÜRK’Ü ANDIK

Törenimiz,10 Kasım 2014 Pazartesi günü Lise Konferans Salonu’nda Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Onun bize öğrettiği, bizim bugün yaşattığımız ve geleceğe taşı-yacağımız öğretimiz; Atatürkçülük ve ilkeleridir. Bu ilkeler-den yola çıkan Özel Arı Okulları Türkçe öğretmeni Sayın Tuğçe Ayan’ın günün anlam ve önemini belirten konuş-masının ardından 10 Kasımlarda emanetini yaşatmaya ant içmiş Türk gençliğini temsilen öğrencilerimizin hazırladığı,

Atatürk’ün hayatından kesitlerin yer aldığı drama gösterisi göz doldurdu.

Atatürk’ün hayatından karelerin yer aldığı sunumun ardın-dan öğrencilerimiz Atatürk’ün sevdiği şarkıları çalarak ve söyleyerek izleyenleri duygulandırdılar. Ardından müzik öğretmenimiz tarafından hazırlanan koro ile devam eden törenimiz “Gençliğin Atatürk’e Cevabı” adlı andı ile sona erdi.

Kişiliğin ve yeteneğin dev bir simgesi olan, yüzyıla değil bin yıla damgasını vuran, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 76. yılında

kendisini sevgi, saygı ve minnetle andık.

MİNİKLER YÜZME YARIŞI BAŞARIMIZ15 Kasım 2014 tarihinde Eryaman Olimpiyat Hazırlık Merkezinde düzenlenen “10 Ka-sım Atatürk’ü Anma Minikler Yüzme Yarışı” 9 yaş erkekler grubu yüzme yarışlarında okulumuz 3-E sınıfı öğrencilerinden Okay Heper YILDIZ, 50 m serbest ve 50 m sırtüs-tü kategorilerinde Ankara 3.sü, 16 Kasım 2014 tarihinde düzenlenen 9 yaş erkekler grubu yüzme yarışları 100 m serbest ve 50 m kelebek kategorilerinde ise Ankara 3.sü olmuştur.

Öğrencimizi kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

3130

Page 34: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

BİR DİYETİSYENİN GÖZÜNDEN POPÜLER DİYETLERİN İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ VE OBEZİTE… Her yıla “bu yıl daha sağlıklı, daha mutlu geçsin” diye dileklerle gireriz ama sağlığın, beslenmenizden geldiğini de unutmamamız gerekir..

12 Temmuz 1988 doğumlu olan Kübra Kara, Arı Fen Lisesi’nden 2005 yılında mezun olduktan sonra Başkent Üniversitesi Beslenme

ve Diyetetik Bölümü’nü bitirdi. Yine Başkent Üniversitesi’nde yüksek lisansına devam eden mezunumuz, Bayındır Hastanesi’nde diyetisyen olarak çalışmaktadır.

Kübra KARA 2005 Mezunu

32

Page 35: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

SAĞLIK

OBEZİTE VE POPÜLER DİYETLER

Obezite; vücuda besinlerle alınan enerjinin, harcanan ener-jiden fazla olmasından ve yağ kitlesinin kas kitlesine oran-la artmasından kaynaklanan kronik bir hastalıktır. Obezite birçok risk faktörüne ve hastalıklara zemin hazırlamaktadır.

Obezite tedavisi planlanırken bireyin BKI, şişmanlığa bağlı bir sağlık sorununun var/ yok olması, bel-kalça oranı gibi önemli göstergeler, nasıl bir tedavi planı seçilmesi ile ilgili en önemli öngörüleri oluşturmaktadır.

Obezitenin tedavisinde beslenme tedavisinin amacı; vücut ağırlığını ideal düzeye indirmek için bireyin bütün gereksinim-lerini yeterli ve dengeli bir şekilde karşılayan diyetle tedavisini planlamaktadır. Obez kişide oluşmuş yanlış beslenme alış-kanlıklarını saptamak ve bunları doğru beslenme alışkanlıkları ile değiştirmek için davranış terapisi yapmak tedavinin ikinci adımıdır. Ağırlık kaybeden bireyin ağırlığını koruması için de korumaya yönelik beslenmenin planlanması uzun süreli bes-lenme tedavisinin başarısı açısından önemlidir.

Diyet, fiziksel aktivite ve davranış değişikliği tedavisi obezi-tenin tedavisinde yer almaktadır. Multidisipliner tedavi ekibi içerisinde diyetisyen beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivi-te, antropometri ve bununla ilgili tüm öneri ve ölçümlerden sorumlu birincil kişidir.

Obezitenin yaygın olması bireylerin gerçekçi olmayan vücut ağırlığı beklentilerinde bulunması sonucu, insanların değişik çözüm yollarına başvurmalarına yol açmaktadır. Diyetisyen-ler tarafından önerilen tedavilerin yerine bireylerde daha hızlı ağırlık kaybetme yöntemine dayalı diyetler kimi zaman sağlıklarını kaybetmelerine kimi zamanda ölüme kadar va-rabilen sonuçlar yaşamalarına neden olmaktadır. Obezite tedavisi hasta için uzun ve sabır gerektiren bir süreçtir.

Popüler diyetlerin temelinde besin öğesindeki dağılımdaki farklar göz önünde bulunmaktadır. Ancak ağırlık kaybının belirleyicisi, diyetin içerdiği enerji miktarıdır. Popüler diyet-lerdeki besinsel yetersizliklerin veya fazlalıkların bireyin sağ-lığını olumsuz yönde etkileyeceği bir gerçektir.

*** Çok Düşük Kalorili Diyetler

Son dakika diyeti, İsveç diyeti, hafta sonu diyeti, hızlı incelme diyeti

Bu diyetlerin genel özelliği günde 400-700 kcal sağlamaları, bol sıvı ve çiğ sebze tükettirip beraberinde yoğun fiziksel ak-tivite ile beraber size haftada 2-3 kilo verdirmeyi vaat etme-leridir. Sağlıklı kilo kaybı için önerilen değerler ise haftalık 0,5- 1 kilo verdiren diyetlerdir. Ayrıca günde 1000 kcal’ nin altında enerji alımı da sağlık için uygun değildir.

*** Formüla Diyetler

Öğünlerde normal besinler yerine hazır paketli şekilde toz veya sıvı formda ürünler kullanılan diyetler

Günlük verilen enerjileri 400- 900 kcal’dir ve protein içeri-ği yüksek olan diyetlerdir. Tek yönlü beslenilmesi ve düşük kalorili olmasından dolayı sağlık için uygun bir beslenme sistemi değildir. Ayrıca yapılan çalışmalarda uzun süre bu diyetlerle beslenip zayıflayan kişilerin ileriki dönemlerde yeme davranışı bozukluğu sorunu yaşadığı görülmüştür.

***Bölgesel Zayıflama Diyetleri

Kalça eriten, göbek eriten diyetler

Diyet yaparak bölgesel zayıflamak mümkün değildir. Böl-gesel zayıflamaya sebep olan hiçbir mucizevî besin yoktur. Diyetin vücut bileşimi üzerindeki etkilerinin güçlendirilmesi için, düzenli fiziksel aktivite yapılması gerekmektedir.

***Ketojenik Diyetler

Medyada en sık yer alan diyetler

En önemli özellikleri karbonhidrat içeriğinin oldukça düşük, protein ve yağ içeriği yüksek olmasıdır. Ekmek ve meyve grubu tüketimleri sınırlıdır. Yüksek yağ, düşük karbonhidrat-lı diyetlerin kısa dönemde vücut yağına kıyasla daha büyük oranda vücut suyunda kayba neden olmaktadır. Sodyum ve su kaybı sonucunda hipotansiyon, kabızlık, nefroliasiz gibi hastalıklar görülmektedir. Diyetler sona erdiğinde su ağırlığı yeniden kazanılmaktadır. Bu tür diyetlerin uzun süre tercih edilmesi durumunda Parkinson, Alzheimer gibi sinir sistemi hastalıkları görülmektedir.

***Atkins Diyeti

Günlük 2000 kalorinin %70’i yağdan karşılanan, karbonhidrat oranı çok düşük diyetler

Düşük karbonhidrat içeren diyetlerin metabolik sonuçları diyabet, kalp hastalığı, dislipidemi ve hipertansiyonu olan bireylerde ağır seyretmesi, sağlıklı bireylerde ise kanda ürik asit düzeyini yükseltmesidir. Bunun sonucunda böbrek ve karaciğer fonksiyonlarını bozmakta, insülin metabolizmasın-da olumsuz etki yaratmaktadır. Aşırı kolesterol alımına bağlı olarak kan kolesterol değerlerinde yükselme, gut hastalığı ve damar sertliği gibi sorunlar oluşmaktadır. Kalp ritminin bo-zulmasına sebep magnezyumun eksikliği görülmektedir. Kal-siyum eksikliğinden dolayı kemik erimesi riski artmaktadır. Bu diyeti uygulayanlarda kısa sürede fazla kilo kaybı görülebilir fakat verilen bu kilolar normal beslenme alışkanlığına dönül-düğünde kısa sürede tekrar kazanılmaktadır.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

3332

Page 36: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

*** Besin Ayrıştırma DiyetleriHergün tek çeşit besin tüketilen diyetler

Bir gün içerisinde sadece et, diğer gün sadece süt ve süt ürünleri, diğer gün meyve tü-ketilerek uygulanır. Son derece sağlıksız popüler diyettir.

*** Montignac DiyetiProteinli ve karbonhidratlı besinlerin birlikte tüketilmesine izin verilmeyen diyetler

Günlük enerjisi 450-500kcal’dir. Et ve makarnayı aynı öğünde tüketilmesi uygun gö-rülmemektedir. İki haftada 7-8 kilo kaybını hedefleyen diyetlerdir. Bu kadar hızlı kilo kaybını hedefleyen diyetler ani kalp rahatsızlıklarına neden olmaktadır.

*** South Beach DiyetiKarbonhidrattan fakir, yağdan zengin

Diyeti uygulayanlarda hızlı kilo kaybına bağlı olarak kas ve su kaybı yaşanır. Ekmek, pilav gibi karbonhidratların kullanımı yasaktır. Yüksek yağ oranı ile planlanan diyet-lerde kardiyovasküler hastalıklar için bir risk faktörüdür.

*** Tek Tip DiyetlerLahana diyeti, patates diyeti, soğan çorbası diyeti, dondurma diyeti, havuç diyeti, Bever-ly Hills diyeti

Lahana diyetinde bir haftada 8 kilo vermek hedeftir. Bu diyette soğan, kereviz, kabak, enginar, domates, biber ve patlıcandan oluşan bir çorba yapılır ve gün boyunca sa-dece bu çorba tüketilir. Domates diyetinde ise 2 saat aralıklarla bir su bardağı kadar domates ve limon suyu tüketilir. Bu tip diyetlerin yan etkileri; yorgunluk, halsizlik, dikkatsizlik, düşük tansiyon, baş ağrısı, sinirlilik, bulantı, kusma; uzun dönemde ise; saç dökülmesi, kuru cilt, safra taşları, adet düzensizlikleri, kolesterol ve ürik asit dü-zeylerinde yükselmelerdir.

*** Kan Grubuna ve Burcuna Göre DiyetlerBu diyet içeriklerinde kan grubunuza ve burcunuza göre hangi besinlerin size iyi, hangi-lerinin kötü geldiğini ve hangi spordan ne kadar yapılması gerektiğine dair bilgiler yer almaktadır.

Bu tip popüler diyetlerin hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Kan grupları ve burçlar aynı olsa da her birey birbirinden farklıdır ve aynı tip diyetleri uygulamaları doğru değildir. Her bir diyet bireye özgü hazırlanmaktadır.

*** Dukan DiyetiProtein ağırlıklı bir diyettir.

Hızlı kilo vermesiyle ünlenen dukan diyeti hızlı kilo verilmesinin tek sebebi vücuttaki su ve kas oranlarını azaltmasından dolayıdır. Vücuttaki kas ve su oranı yükseldikçe ve-rilen kilolar kısa sürede geri alınır. Karbonhidrat içeriği de dukan diyetinde çok azdır. Uygulayan kişinin kilo vermesi olasıdır. Fakat bir süre sonra kaybedilen kilolar tekrar alınır. Çok fazla protein tüketimi kolesterolü arttırır ve kandaki trigliserid artışı ile gut hastalığına sebep olur. Yüksek miktarda hayvansal protein alımıyla böbrek fonksi-yonları bozulmakta, yüksek yağ alımına bağlı olarak hiperlipidemi, insülin direnci ve glikoz intoleransı oluşmaktadır. Lif alımı eksikliğinden dolayı kabızlık görülür.

Her yıla “bu yıl daha sağlıklı daha mutlu geçsin” diye dileklerle gireriz ama sağlığın beslenmenizden geldiğini de unutmamamız gerekir. Yeni yılda başlangıç olarak ide-al ağırlığınızı yakalamaya çalışınız. Aşırı zayıflık durumunda kilo artışı, aşırı kiloluluk durumunda kilo verişi yeni hedefleriniz arasında olmalıdır. Bu hedeflere diyetisyen kontrolünde ulaşmanız umuduyla....Mutlu Yıllar.

OBESITY AND POPULAR DIETS

Obesity is a chronic disease and it occurs over time when you eat more calories than you use. Obesity may cause many diseases. Treatment of obesity should determine according to each person because each persons’ body may show differences. The purpose of treatment is to give appropriate diet to the person for becoming healthy. First of all, eating habits and behaviors should be changed for the obesity and physical activity should be the life style for a person. Generally people want to lose fat immediately and they do not prefer to go the dietician. However, if you have problems about your weight, you should go to a dietician.

34

Page 37: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

ARI’DAN HABERLER

“BİR KAP SU, BİR TAS YEMEK!”

IB ADAY ÖĞRENCİLERİMİZ “UNESCO’NUN KURULUŞ GÜNÜ”NÜ KUTLADILAR

UNESCO: BUILDING PEACE IN THE MINDS OF MEN AND WOMEN

İzcilerimiz, 2014-2015 eğitim-öğretim yılı sosyal sorumluluk projelerine 16 Ekim 2014 tarihinde sokak hayvanlarına des-tek vererek başladılar. Sokakta yaşayan, yardıma muhtaç hayvanlara yardımcı olmak isteyen izcilerimiz, küçük dostlarına barınaklar hazırladılar. “Bir kap su, bir tas yemek!” sloganı ile yola çıkan izcilerimiz barınakları gönüllü olarak sahiplendi-ler ve burada yaşayacak hayvanların tüm bakımlarını üstlendiler.

Anadolu Lisesi 9.sınıf IB Programı hazırlık grubu öğrencilerimiz, 14 Ka-sım 2014 tarihinde “UNESCO ‘nun Kuruluş Günü” kapsamında pek çok etkinlik gerçekleştirdi.

Öğrencilerimizden Ece Sabuncu da bu etkinliklere ve kazanımlara yö-nelik duygu ve düşüncelerini, arkadaşları ve öğretmenleriyle paylaştı.

I would like to commence with explaining what we have done so far about UNESCO.

First of all, we made up our mind about what we can do to get attention for UNESCO. There were plenty of ideas that were so interesting and we chose one of them that we all enjoyed. We changed a song’s lyrics and we tried to sing it. Also, our friends who can play instruments, rewrote the notes and they ended up with a great success. In the meantime, we were also working on a song. We had vocals and solos with guitar and with song. We had a lot of laughter while we were singing. At the end, we had a great choir with our background band.

Secondly, me and my friend prepared a presentation about UNESCO. We started with basic general knowledge about

UNESCO. Also, we showed a part from the first opening speech in 1945. Moreover, we talked about interesting knowledge like why there are seven wonders of ancient world. After that, we explained each of the seven wonders and gave information about how important Turkey is for UNESCO. Therefore, we tried to make an awareness for UNESCO and from our teacher’s feedback we assume we did a great job.

In short, this was our first class project and we did it with great success. As a pre-IB learner, I’m really happy to be accomplished such a little for everyone but a really big event for me. In fact, we killed two birds with one stone.

Ece SabuncuÖzel Arı Anadolu Lisesi9/D

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

3534

Page 38: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

YENİ YILIN HEYECANI VE KARA KIŞIN KASVETİ TEPİŞİP DURUYOR ZİHNİMDE…

11 Temmuz 1982 doğumlu olan Anıl Bayer, ilkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Özel Arı Okulları’nda

tamamladıktan sonra Bilkent Üniversitesi Elektrik - Elektronik Mühendisliği bölümünü bitirdi. Şu anda Telesis Telekomünikasyon Sistemleri A.Ş.’de Ar-Ge Bölümü Şefi olarak görev yapan Anıl Bayer evli ve bir çocuk babası.

Anıl BAYER 2000 Mezunu

36

Page 39: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

EDEBİYAT

Bu yıl başlanacak güzel projelerin hayalini kurarken, çeneme yediğim sıkı aparkatla her zaman bana el sallayan kestane ağacının kupkuru dallarını görüyorum. Tam to-parlayıp ayağa kalkmışken, köşedeki çocuk parkının boş salıncakları ve kaydırakları gözüme ilişiyor: Sessiz ve telaşesiz bir çocuk parkı!

Bu yıl hangi heyecan verici olaylar, renkli kişilikli kimseler ve çok şey vadeden fikir-ler hayatlarımızda yerlerini alacak diye düşünüp içimdeki heves ateşini canlandır-maya çalıştığımda sağlı sollu kroşelerle kendimi yerde buluyorum: sokakta yürüyen herkes grinin ve siyahın tonlarında giyinmiş, tek düze ve kasvetli!

Zaten sersemlemiş aklımla daha fazla çabalamamın gereksizliğine inanıp yerde kal-mayı tercih ediyorum.

Kış; kasvet ve sükûnet örtüsünü üzerime örtüyor. Ben de püsküllü ucundan tutup iyice sarınıyorum. Soğuk pek tabi.

Kuş olsam göçmen olmak isterdim ilk kışımdan sonra. Kanatlarımı açıp bir ucunu sevdiğimin kanat tüylerine dokunacak kadar yaklaştırmak. Diğer ucundaki tüyleri yeni arkadaşlıklar için boşlukta uçuşturmak.

Ve kilometrelerce uçmak isterdim; sıcağa, yeşile ve yeniye.

Ağaç olsaydım dikenli ailesinden olurdum. Köknar olurdum belki de! Gümüş kök-nar. Yapraklarımı döker, ama yenisini verirdim kışa inat. Yanımda, toprağını pay-laştığım, dallarında tek bir yaprak bile kalmamış erik ağacına göz kırpar ve ‘merak etme’ derdim sessizce.

İnsanız ya!

Soğuğa inat çıkarsam montumu üzerimden. Altımda şortum üstümde t-shirt çık-sam sokağa. En iyi ihtimalle zatürre olup girerim yine battaniyenin altına.

Gri bulutlara, boş parklara ve tüten bacalara veda etsem, binsem arabaya gitsem güneye. En fazla iki hafta! İş bekler, para biter..

Ama dedim ya; insanız! Buluruz oyalanacak bir şeyler. Cıvıldaşan kuşlara ekmek doğrarız pencere pervazına. Kestane yaparız tavada. Demli çayımızı alır, başımızı cama yaslarız. Bir kulağımız dışarıda bozacıda, diğeri sıcacık dostlarımızda. Aynı battaniyeyi paylaşırız, altında el ele tutuşur hayallere dalarız. Yazdan kalma filmle-ri izler, başrolde kendimizi görürüz. İlk kar ne zaman düşecek diye tahminler yapar, sayısız denememizden biri tuttuğunda gülümseriz. Dünden kalan yemekleri ısıtır sokaktaki minik dostlarımıza veririz. En son yaz tatilinde vakit ayırdığımız roman-lara dalar, küçücük evimize dünyayı sığdırırız. Gerçek dostlarımıza zaman ayırırız, evlere gider, evimize çağırırız. Babaanne tarifli çörekler fırında pişip, tüm evi iştah dolu kokutur. Tarçınlı, karanfilli, zencefilli ve daha kim bilir hangi baharatlarla dolu, içeriği sır olan içecekler fokurdar ocakta.

Kar yağarsa!

Kalın montlar, rengârenk atkılar ve eldivenler çıkar dolaplardan. Her boydan kar-topları havada uçuşur. Kimisi ilk kez kara dokunan minik ellerden, kimisi bu işin kitabını yazmış dedeler ve anneannelerin kırışık ellerinden. Kardan adamlar yapılır, daha önce tanışmadığınız komşularla beraber. Zeytin gözler üç numaradan, havuç yan apartmanın giriş katından.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

3736

Page 40: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

Ayaz varsa!

Sinemanın davetkâr koltukları ve taze patlamış mısırın kokusuna hayır denmez. Opera, bale ve tiyatro temsillerinde biletler çıktığı gün tükenir. Konserler, kışın ak-sine, sıcacık aydınlanmış rengârenk salonlarda verilir. Sergilerin huzurlu sessizliğin-de ressamlar, heykeltıraşlar ve sanatçılarla dolu dolu sohbetler…

Tatilsen!

En yakın dağ yolculuğu. Şöminede yanan meşe odunlarının çıtırtısında aşk dolu bakışlar. Kar tulumlarının içinde beyaz vadide kayak. Gece göğünde parıldayan bin-lerce yıldız altında sabahlamak.

Oyalanırız işte!

Pencerenden görünen kuru ağacın dallarında ilk tomurcuklar belirene kadar insan-ca oyalanırız. Yeşeren doğayla fikirler tomurcuklanır. Geri dönen kuşlarla hevesin kabarır. Kışın kasveti güneşin sarı ışıklarıyla dağılır ve insanca oyalanmalarımız can-lanan doğayla beraber içgüdüsel eylemlere bırakır yerini.

Ama onlardan burada bahsetmek kışa ayıp olur!

Bahar bizlere merhaba diyene kadar herkese bol oyalanmalı bir kış dilerim.

We hangout, till the first buds appear on the dry tree branches, seen through the window.

Opinions burgeon with green nature. Your desires rise up with returning birds. The depression of winter spreads with yellow lights of sun and our personal hangouts leave the place to instinctive actions with revived nature.

But it would be shaming to winter, if we mention them here!

I wish for people the most enjoyable times until spring says ‘hello’ to us.

38

Page 41: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

EDEBİYAT

Kont Dracula (Bujor Hoinic)

Ankara Devlet Opera ve Balesi, bu sezon yeni bir eser kazandırdı. “Kont Dracula” balesi 30 Ka-sım’da Dünya prömiyerinin ardından izleyicilerle buluştu. Bujor Hoinic’in şefliğini yaptığı, Nugzar ve Medela Magalashvili’nin koreografisiyle sanat-severlerle buluşan bale büyük ilgi ve beğeni aldı. Temsili izlemek isteyenlere ufak bir uyarı: Biletler temsil tarihinden iki hafta önce satışa çıkıyor ve çıktıktan 10 dakika sonra tükeniyor!

NORDIC WOMAN (by Deeyah)

Norveç-Pakistan/Afgan müzik yapımcısı ve sıkı bir aktivist olan Deeyah’ın prodüktörlüğünde NORDIC WOMAN albümü raflarda yerini aldı. Norveç, İşveç, Danimarka, Finlandiya ve İzlanda’dan ka-dın sanatçıların, kendi kültürlerinden aldıkları ilhamla farklı tarzla-rını yansıttıkları bu derleme albümü kışın soğuğunu hissettiğimiz günlerde şiddetle tavsiye ediyorum. Nordic Woman’ın sıcacık sesi içinizi ısıtırken sizleri kuzeyin ülkelerine, kültürlerine taşıyacak.

Zıplayan Şiirler (Kasım, 2014)

Mavisel Yener ve Aytül Akal’dan çocuklarımıza ve Türkçe’ye yeni şiirler. Edebiyat dünyamıza 50’den fazla eser kazandıran Mavisel Yener ve 100’den fazla kitabı bulunan Aytül Akal’ın çocuklarımız şiir açsın diyerek yazdıkları Zıplayan Şiirler adlı kitap raflarda yerini aldı.Bir tutam sevinç, çokça umut olsun, çocuklar şiir açsın diye...“Şiirime kuşlar konduDizeler cikcikle dolduDilimin en duru sözcükleriYüreğime çiçekten taç oldu”(Tanıtım Bülteninden)

COMING HOME (2015)Kışın soğuğunda içinizi ısıtacak ve yer yer kalbinizi yakacak kadar sıcak bir film Eve Dönüş! Lu Yanshi ve Feng Wanyu birbir-lerine sadakatle ve aşkla bağlı bir çifttir. Karısı (Feng) bir kazada yaralandığı sırada Lu politik suçlu olarak tutuklanır ve işçi kampına gönderilir.Çin’in Kültürel Devriminin son günlerin-de serbest bırakılır ve evine döner. Çok sevdiği eşinin hafiza kaybı yaşadığını ve geçmişinden çok az anıyı hatırladığını görür: Lu’yu tanıyamaz, sabırla kocasının eve dönüşünü bekler.Dağılmış ailesinin kalbinde yalnız bir ya-bancı olan Lu, geçmişi yeniden canlandır-maya eşinin anılarını geri getirmeye karar verir.

Whatz Up!!! ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

3938

Page 42: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

TÜRK TİCARET KANUNU İLE TİCARET HAYATIMIZA GİREN ÖNEMLİ BİR YENİLİK…Elektronik Ortamda Kurullar!

20 Ağustos 1983 yılında Erzurum’da doğan Coşkun Samancı, ortaokul ve lise öğrenimini Özel Arı Okullarında

tamamladı. 2007 yılında Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. İş yaşamına Samancı Hukuk Bürosunda serbest avukat olarak devam etmektedir.

Coşkun SAMANCI 2001 Mezunu

40

Page 43: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

HUKUK

1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren, 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu bilgi teknolojileri alanın-daki gelişmelerin de etkisiyle ticaret hukuku hayatımıza yeni kavramlar ve kurumlar kazandırdı.

Ticari şirketlerde kurumsal yönetim ilkeleri bakımından önemli işleyiş kolaylıkları sağlayan konulardan biri elektronik ortamda genel kurul, yönetim kurulu ve müdürler kurulunun toplanabilmesi ve karar alabilmesinin sağlanmasıdır.

Türk Ticaret Kanununun elektronik ortamda kurulları dü-zenleyen 1527. maddesini incelendiğimizde, anonim ve li-mited şirketlerin şirket sözleşmesinde öngörülmüş olmak kaydıyla elektronik ortamda genel kurul yapabileceğini, ayrıca yine bu şirketlerin yönetim kurulu ve müdürler ku-rulu toplantılarını da elektronik ortamda toplayabileceğini görmekteyiz.

Anonim şirketlerin genel kurullarının elektronik ortamda ya-pılmasına ilişkin usul ve esaslar, 28.08.2012 tarihli Resmi Ga-zetede yayımlanan Anonim Şirketlerde Elektronik Ortamda Yapılacak Genel Kurullara İlişkin Yönetmelik ile 29.08.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Anonim Şirketlerin Ge-nel Kurullarında Uygulanacak Elektronik Genel Kurul Sistemi Hakkında Tebliğ’de düzenlenmektedir.

Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde yönetim kurulu ve müdürler kurulu toplantılarına; kolektif, komandit, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin ortaklar kurulu veya genel kurul top-lantılarına, elektronik ortamda katılmaya ilişkin uygulama esasları ise 29.08.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Ticaret Şirketlerinde Anonim Şirket Genel Kurulları Dışında Elektronik Ortamda Yapılacak Kurullar Hakkında Tebliğ’de düzenlenmektedir.

Öncelikli olarak genel kurullara katılımın kolaylaştırılmasının amaçlandığı düzenleme ile diğer kurulların da elektronik or-tamda yapılabilmesinin sağlanması ticaret hukuku açısından önemli bir adımdır.

Anonim şirketlerde elektronik ortamda genel kurullar bakı-mından sürece baktığımızda aşağıdaki hususlar genel olarak sıralanabilir:

- Genel kurullara elektronik ortamda katılma, öneride bulun-ma, görüş açıklama ve oy verme, fiziki katılmanın ve oy ver-menin bütün hukuki sonuçlarını doğurmaktadır.

- Payları Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) tarafından kayden izlenen borsaya kote şirketler için elektronik genel kurul sistemi (EGKS) MKK tarafından sağlanacak elektronik plat-form üzerinde, diğer şirketler için ise kendilerinin kuracak-ları veya destek hizmeti alabilecekleri bir sistem üzerin-den işleyecektir.

- Elektronik ortamda genel kurul toplantısı yapabilme ve oy kullanabilmek için şirket sözleşmesinde genel kurula elektro-nik ortamda katılmaya ve oy vermeye ilişkin bir hükmünün bulunması gerekmektedir.

- Şirketin bu amaca özgülenmiş bir internet sitesine sahip ol-ması, ortağın bu yolda istemde bulunması, elektronik ortam araçlarının etkin katılmaya elverişliliğinin bir teknik raporla is-patlanıp bu raporun tescil ve ilan edilmesi ve oy kullananların kimliklerinin saklanması şarttır.

- Genel kurul toplantısı öncesinde temsilci çağrıları ve top-lantı çağrılarının EGKS üzerinden de yapılması sağlanmalıdır.

- Genel kurula elektronik ortamda katılım, hak sahiplerinin veya temsilcilerinin güvenli elektronik imzaları ile EGKS’ye girmeleriyle gerçekleşmektedir.

- Şirketlerin kanun ve esas sözleşme gereği yapılması zorunlu olan çağrıları, genel kurul öncesi hak sahiplerinin inceleme-sine sunulması zorunlu olan belgeleri ve toplantı gündemi-ne ilişkin belgeleri güvenli elektronik imzalı olarak kanunda öngörülen süreler içinde EGKS’de hak sahiplerinin erişimine hazır bulundurmaları zorunludur. Kurumsal temsilci ve kit-lesel temsilcilere ilişkin kimlik bilgilerinin EGKS’ne girilmesi gerekmektedir.

- Hazır bulunanlar listesinin oluşturulmasında kullanılan, toplantıya elektronik ortamda katılan hak sahipleri ve tem-silcilerine ilişkin liste, toplantı başlamadan önce EGKS’den alınmaktadır.

- Gündeme ilişkin görüşler sistem üzerinden yazılı olarak ile-tilebilir. Hak sahiplerinin her bir gündem maddesi için en fazla iki adet görüş iletme hakkı ve her bir görüş bakımından ise en fazla 600 karakter yazabilme imkânı bulunmaktadır.

- Elektronik ortamda katılanlar, toplantı başkanının ilgili gün-dem maddesine ilişkin oylamaya geçildiğini bildirmesinden sonra, oylarını sistem üzerinden kullanır. Her gündem mad-desinin, toplantı başkanının oylamaya geçildiğini bildirme-sinden sonra ayrı ayrı oylanması zorunludur. Hak sahibi veya temsilci, ilgili gündem maddesine ilişkin olarak verdiği oyu değiştiremez. Oylama sonucu, EGKS üzerinden toplantı baş-kanına iletilir. Toplantı başkanı bu sonucu ve varsa elektronik ortamda gönderilen muhalefet beyanını tutanağa işletir.

- Anonim şirketin genel kurul toplantısı gündeminde yer alan her bir gündem maddesine ilişkin olarak oylama, toplantı başkanı tarafından fiziki ve elektronik ortamda katılan hak sahipleri için aynı anda başlatılır. Elektronik ortamda oyların gönderilmesi ise iki dakika ile sınırlıdır.

Sonuç olarak, internet teknolojileri sayesinde elektronik or-tamda genel kurul toplantılarının yapılması ile pay sahipleri-nin haklarını daha etkin kullanması, bilgiye anında erişim, eş anlı görüşmelere katılıp oy kullanma, genel kurul toplantıla-rına katılımcı sayısının arttırılması ve yabancı yatırımcıların ilgisinin çekilmesi hedeflenmektedir.

Kanun ve ikincil düzenlemeleri ile ticaret hayatımıza giren bu yenilik sayesinde şirketlerin genel kurul toplantıları ve diğer kurul toplantılarında pay sahiplerinin etkin katılımı sayesin-de şeffaflığın artması sağlanacak, şirketlerin kurumsallaşması anlamında önemli bir ivme kazanılacaktır.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

4140

Page 44: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

SAMİMİYET Mİ? İKİ YÜZLÜLÜK MÜ?“Başkasına ve kendimize dürüst oldukça, kendimize ve ötekine yakınlaşır, daha içten ve sahici olmaya başlarız.”

25 Ocak 1976 yılında Ankara’da doğan Burcu Aksongur ilk, orta ve lise eğitimini Özel Arı Okullarında tamamladıktan sonra ODTÜ Psikoloji

bölümünden mezun oldu. Yüksek lisansını Ufuk Üniversitesinde tamamlayan Burcu Aksongur mesleki kariyerini, Ankara Eğitim ve Aile Danışmanlığı Merkezi’nde ‘Kurucu Psikolog’ olarak sürdürmektedir.

Burcu AKSONGUR 1993 Mezunu

42

Page 45: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

PSİKOLOJİ

Bu sayı için yazımı yazmaya başladığım-da ilişkileri konu olarak seçmiştim. Ya-zıyı hazırladım, tekrar okudukça içime sinmeyen bir şeyler olduğunu hissettim. Tekrar okudum, bir hata ya da eksik bul-maya çalıştım ama bulamadım.

Sanki son model üstü açık bir araba almıştım büyük bir hevesle ama be-nim bu soğuk hava şartlarında onu kullanmam mutluluktan ziyade beni üşütecekti. Hissettiğim duygu buydu. Ve yazıdaki eksikliği buldum. Yazı gü-zel olmuştu ama bu dergi için uygun değildi. Kendimi ifade etmek istediğim mezun arkadaşlarıma göre değildi. Bol bilgi vardı, teori vardı ama bana ait yani bize ait hiç bir şey yok gibiydi. Beynim-de biriken bilgilerin yazıya dökülmüş haliydi. Ve bu beni duygu yoksunluğu konusuna getirdi. Sonra fark ettim ki aynı yollardan geçtiğim, aynı sıralara oturduğum, aynı marşı söylediğim me-zunlarımızla yazım arasında samimiyet eksikti.

Son model üstü açık arabadan vazgeç-tim, onu garaja kaldırdım. Ve onunla üşümek yerine bildiğim sıcaklığını his-settiğim arabamla geçmişe yolculuk yapmaya karar verdim.

Ve yeni bir konu seçtim. “Samimiyet”…

Literatürde “intimacy” olarak geçme-sine rağmen pek çok psikoloji terimi gibi tam Türkçe karşılığı olmadığına inandığım “samimiyet” nedir? Tıpkı depresyon ya da panik atağın günlük hayatta kullanımı ile psikolojideki ta-nımları farklı olduğu gibi samimiyet de psikoloji biliminde farklı tanımlan-mıştır.

Samimiyet, ilk bakışta farklı görü-nen iki anlamda kullanılır: dürüstlük/doğru sözlülük ve içtenlik/yakınlık. Sponville, samimiyeti, “iyi niyet”in bir öğesi olarak görür: samimiyet, ki-şinin başkasına yalan söylememesi-dir, iyi niyet ise hem kendisine hem de başkasına. Samimiyetin iki anlamı

(dürüstlük-yakınlık), aslında iki aşa-masını tanımlar. Yani başkasına ve kendimize dürüst oldukça, kendimize ve ötekine yakınlaşır, daha içten ve sa-hici olmaya başlarız.

Yapılan araştırmalarda insanların en çok önem verdiği değerin dürüstlük ve samimiyet olduğu anlaşılmıştır. Başka yapılan bir araştırmada da insanların doğuştan dürüstlüğe-samimiyete ve ikiyüzlülük-yalana karşı da yatkınlığı olduğu anlaşılmıştır. Samimiyet in-san ilişkilerine ne katar dersek, tabii ki güveni arttırır. Burada aklıma bir soru takılıyor, güven hissettiğimiz bir durumda bile rahatsız hissettiğimiz olmuş mudur? Ben bazen böyle his-sediyorum pek çoğumuzun da benzer bir durumda kaldığını düşünüyorum. Güven duyduğumuz insan bize bir şey söyler, güvende hissettiğimiz or-tamda bir değişiklik vardır, farklı bir boşluk duygusu oluşur, canımız sıkılır gitmek isteriz oradan. Ve biz benim bir önceki yazımın bana hissettirdiği gibi bir duygu hissederiz. Tam anlamlan-dıramadığımız soğuk bir duygu var-dır. Örnek vermem gerekirse arabayı yeni bakımdan almamıza rağmen belli belirsiz bir titreme ya da değişik bir ses vardır. Araba tertemiz bakımı ya-pılmış ama bir eksikliği vardır. Ya da yaptığımız yemeği daha önce yüzler-ce kere yaptığımız şekilde yapmamıza rağmen tadında bir değişiklik vardır. Ancak ne olduğunu bulamıyoruzdur. Neyi eksiktir? Verilen mesaj belki de yüzde yüz doğruluk içerir gibi gözük-mektedir. Ancak, samimiyeti eksiktir. Bunu nereden anlarız ses tonu, jest, mimik ve beden dilinden anlayabiliriz. Aynı zamanda davranışlar ile sözel ifa-denin tutarsızlığından anlarız.

O zaman samimiyet, hissedilen bir kavram mıdır? Sosyal ilişkilerimiz-de bir erdem olarak tanımladığımız samimiyet, psikolojide hem bir ruh-sal olgunluk düzeyi hem de terapi/tedavinin hedeflerinden biridir. Biz

terapide, karşılıklı ama farklı samimi-yet ilişkisi kurmaya çalışıyoruz. Danı-şanlarımızla açık, güven içeren ilişki kurabiliyorsak başarılı olabiliyoruz. Çünkü biz toplum olarak sıcak, sami-mi ve yakın ilişkiye önem veriyoruz. Günlük hayatta da böyle değil midir? Samimiyet duyduğumuz ortamdan gitmek istemeyiz. Bizi içine çeker, sa-atler, dakikalar bitsin istemeyiz. Sa-mimi ilişki içerisinde olduğumuz dos-tumuz, sevgilimiz, ailemizin yanında kendimiz gibiyizdir. En savunmasız en korunmasız halimizle var olabili-riz. Bana göre, bunu yakalayabildiği-miz ilişkilere sıkı sıkı sarılmak gerekir. Modern toplum olmaya çalışan ancak içsel olarak hala geleneksel olan top-lumumuzda en büyük eksiklerden biri bence “samimiyet”. İlişkilerimizi bir de bu gözlükle incelememiz ve belki de kendimizi bu açıdan sorgulamanız daha doyum alabileceğimiz ilişkiler yaşamamızı sağlayacaktır.

Bu dergiyi bir kenara atıp ne sıkıcı bir yazıydı diyerek okuduysanız bile ben bu yorumunuzu duymak isterim. Belki de aramızdaki samimiyet ancak ve an-cak bu şekilde oluşabilir. Samimiyeti-mi hissettirebildiğimi umarım.

2015 yılında samimiyet dolu ilişkiler yaşayabilmemiz dileğiyle.

INTIMACY OR HYPOCRISY?

Intimacy is not translated to Turkish exactly like many psychological terms. Well, what is intimacy? Intimacy has a different meaning from its daily use like depression or panic attack. Intimacy is defined differently in psychology. It uses in two aspects and these two aspects define its two steps. According to the studies, it was found that the most important value for people is honesty and sincerity.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

4342

Page 46: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

“EĞER BİR GÜN OYUNCU OLURSANIZ İSTEDİĞİNİZ HER ŞEY OLABİLECEĞİNİZİ FARK ETTİM! DOKTOR, MÜHENDİS, ŞARKICI, HATTA SUÇLU BİRİ BİLE…”Başarılı oyuncu Zeynep Koltuk ile yeniden başlayan bir hayatın öyküsü...

İstanbul doğumlu güzel oyuncu ilkokul, ortaokul ve liseyi Özel Arı Okulları’nda tamamladıktan sonra Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümüne girdi. Üniversite öğreniminin ardından okuduğu

bölümün, hayatta olmak istediği yere götürmeyeceğini anlayıp tekrar sınavlara girerek Bilkent Üniversitesi Tiyatro bölümüne burslu olarak girmeye hak kazandı. Adanalı, Bizim Evin Halleri ve Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi gibi dizilerde yer alan başarılı oyuncu şu anda Show Tv’de yayınlanan Ezra adlı dizide bir polis şefini canlandırıyor.

Zeynep KOLTUK 1998 Mezunu

44

Page 47: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

BİYOGRAFİ

Hiçbir şey için geç değilmiş ben bunu anladım!

Hayatım boyunca hiperaktif bir çocuk oldum. Ama hocalarım aynı zamanda çalış-kan ve istekli de olduğumu bildiğinden bana anlayışla yaklaştılar ve her zaman bu enerjimi doğru yönde harcamamı sağladılar. İlkokuldaki temel eğitim çok önemli. Benim ilk öğretmenim Süheyla Alp’ti. Bir öğrencinin başına gelebilecek en güzel şey! Ben 4 yaşımda kendi kendime okuma yazmayı sökmüştüm. Süheyla hoca okula başladığımda benim okuryazar olduğumu anlamış beni “küçük öğretmen” ilan et-mişti. Tahtaya diğerleri deftere geçirsin diye heceler, kelimeler yazarken ben de sı-ralar arasında gezinir arkadaşlarıma yardımcı olur yahut sessizliği sağlardım. Doğru yönlendirmeyle benim sıkılmadan öğrenmemi kolaylaştıran Süheyla hocama çok şey borçluyum. Çünkü hiperaktif pek çok çocuk var ama hepsi benim kadar şanslı olmuyor. Öğretmenlerinden sürekli azar işitiyorlar, okuldan soğutuluyorlar. Daha sonra Meral Selvi oldu hocam. O da eğitimci olduğu kadar çocuk gelişiminden an-layan biriydi ve okulu olduğundan da güzel hale getirdi.

Hep çalışkan bir öğrenciydim ama ilgim çabuk dağılıyordu. Ama öyle şanslıyım ki, Arı Koleji’nde okuduğum yıllar boyunca ki ilkokuldan lise sona kadar bir süreden bahsediyorum, hep anlayışlı ve öğrencilere tek tek nasıl yaklaşacağını bilen öğret-menlerle karşılaştım. Böylece sınıftaki başarılarım artarak devam etti. Fen dersini çok seviyordum. Biyoloji ve kimya benim için her şeydi. (Canımın içi Sedef Eryurt hocama selam olsun) Ama matematikte de olimpiyat takımına seçilmiştim. Bu arada okulda bir tiyatro kulübü oluşturuldu. Ben hiperaktif enerjimi dağıtmak için hafta sonları koroya gidiyor, bale yapıyor, hafta içi günlerde de basketbol antren-manlarına katılıyordum. Ama tiyatroyu duyunca içimde bir şeyler kıpırdadı.

Ben eskiden bu hiperaktiflik sebebiyle her şeye kolay yönlenirdim ve kolay vaz-geçerdim. Her şeyi aynı anda yapmak ister, büyüyünce her şey olmak isterdim: doktor, mühendis, şarkıcı, sporcu...

O yüzden kendimi hep maymun iştahlı zannederdim.

Ama aslında istediğim tek şey varmış: oyuncu olmak!

Zaten eğer oyuncu olursanız bir gün istediğiniz her şey olabileceğinizi fark ettim!

Doktor da, mühendis de, şarkıcı da, hatta suçlu biri bile...

Meğer bunu anlamam gerekiyormuş.

Çünkü ben gerçekten de “her şey” olmak istiyordum.

Tabii bunu anlamak şu anda yazmak kadar kolay olmadı. Önce siyasal okudum.

Bilkent Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdim. Ama ben bir türlü sevemedim o bö-lümü. Benle örtüşmeyen bir şeyler vardı. Sonra bir tesadüf ile bir dizide oynamaya başladım. Casus rolündeydim. Ve işte o gün, ilk set günü anladım ki ne istersem sah-nedeyken olabiliyordum! Bu benim için ölümsüzlüğü keşfetmek gibi bir şeydi. Zaten yeterince iyi olur da bu dünyada bir iz bırakabilirsem ölümsüz olmuş sayılırdım! :)

Bu beni konservatuara yönlendirdi. Sınavlara girdim. Eğer oyuncu olmak istiyor-sam nasıl yapılması gerektiğini temelinden öğrenmem şarttı. Hiçbir şey için geç değilmiş ben bunu anladım. Bir üniversiteden zaten mezun olmuştum ama amaçlar doğrultusunda bir ikinciyi neden okumayayım ki? diye düşündüm ve Bilkent Üni-versitesi Tiyatro Bölümü’nü burslu olarak kazandım.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

4544

Page 48: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

Ancak aynı senenin yazında babamı kaybetmiştim ve çalış-mam da gerekiyordu.

Hem okudum hem de dizilerde rol aldım. Zor ve yorucuy-du ama her saniyesine değerdi. Çünkü her anı beni mutlu ediyordu. Öyle ki ağlama sahnelerini bile mutlulukla oy-nuyordum.

4 sene su gibi akıp geçti.

İnsan sevdiği şeyi yaparken zamanın nasıl geçtiğini ya da yorulduğunu anlayamıyor.

Çok iyi yapımlarda muhteşem oyuncularla çalıştım:

Kod Adı Kaos

Bizim Evin Halleri

Adanalı

Behzat Ç

Aramızda Kalsın

Ve şimdi son olarak Show Tv’de Ezra adlı bir dizide polis şefini canlandıracağım :)

2013’te Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümünden birinci-likle mezun oldum. Bu çok gurur vericiydi. Babam da orda olsun, fotoğraflarımı çeksin isterdim. Ama o ait olduğu

yerde gökyüzünde ve eminim beni görüyor. Babam F–16 test pilotuydu, ölene kadar da Türkiye’deki ilk ve tek F–16 test pilotu unvanını korudu. Ben onunla hep gurur duy-dum, o da benimle gurur duysun, beni izlesin ve başarıla-rımla övünsün isterdim.

Ama yalnız değildim. Annem en büyük destekçim, moral kaynağım ve en iyi arkadaşım. Aynı zamanda objektifliğine en çok inandığım insan! Bana çok şey verdi. Her şeyi o öğ-retti. Dünyanın en güzel annesi o! Her anlamda!

O yüzden kendimi hep şanslı olarak görmüşümdür. Ailem, okullarım, hocalarım, işim ve arkadaşlarım... Hepsi özel ve hepsi bana çok şey kattı. Ben ümitsizliğe düştüğümde bana benden çok inandılar. Ben neden bir türlü ne olmak istedi-ğime karar veremiyorum, ben maymun iştahlı mıyım diye kendimi sorgularken bile, etrafımdaki kimse beni yargıla-madı. Bana benden daha iyi niyetle yaklaşıp aynı anda “her şey” nasıl olunabiliri gösterdiler.

Herkes ne istiyorsa onu olabilirmiş ben bunu öğrendim. Sevmediğin bir bölümü okusan bile çıkıp her şeye yeniden başlanabilirmiş ben bunu test ettim :) insan bir değil bir-çok şey olabilirmiş ben bunu yaşadım.

Yeter ki isteyin.

Hiç bir şey imkânsız değilmiş:)

I learned reading and writing when I was 4 years old and I was a hyperactive child. Then I started to primary school at Arı College and my first teacher was Süheyla Alp. She realized my talent and declared me as a young teacher. So I helped my friends about writing. Thanks to my first teacher, Süheyla Alp, I learned everything easily. Otherwise, I may have learned difficult because of my hyperactivity. I went to the Arı College from primary school to high school. Then I study International Relations at Bilkent University. However, it is not the department that I want. Therefore, I studied department of theatre at Bilkent University again and I graduated ranking first in class. Then my acting life started.

46

Page 49: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

ARI’DAN HABERLER

ÖĞRETMENLERİMİZ “DOSTLUK MAÇI”NDA BİRARAYA GELDİ

YILDIZ KIZ VOLEYBOL MÜSABAKASI BAŞARIMIZ

ÖNOKULDA KIRMIZI-BEYAZ PARTİSİ

Lise öğretmenlerimiz ile ortaokul öğretmenlerimiz 19 Kasım 2014 tarihinde “Dost-luk Maçı”nda karşılaştılar. Beden eğitimi zümremizin bir etkinliği olan, 24 Kasım Öğretmenler günü öncesi gerçekleşen ve 3-3 beraberlikle sonuçlanan maçta si-yah-sarı formalarıyla ter döken öğretmenlerimize, öğrencilerimizin coşku dolu te-zahüratları eşlik etti.

07 Kasım 2014 tarihinde “Ankara İl Gençlik ve Spor İl Genel Müdürlüğü”nün dü-zenlediği “Okullar Arası Yıldız Kız Voleybol Müsabakaları”nda Okul Takımımız 23 Nisan Ortaokulu’nu 2-0 yenmiştir. Öğrencilerimizi ve öğretmenlerimizi kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.

Ata’mızın aydınlattığı aydınlık yolda ilerlemeyi kendine ilke edinen Arı Okulları’nın en minik öğrencileri Cumhuriyet’imizin kuruluşunun 91. yıldönümünü coşkuyla kutladılar. Okullarını ve kendi sınıflarını Türk bayraklarıyla donatan minik Arılılar 24 Ekim Cuma günü Cumhuriyetin bizlere getirdiği yenilikleri keyifli bir parti ile kutladılar.

Tüm öğrenciler parti için evlerinden bayrağımızın rengi olan kırmızı-beyaz giysilerle geldiler. Öncelikle, Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun silah arkadaşlarını anmak için saygı duruşunda durdular ve ardından İstiklal marşımızı okudular. Daha sonra Önokul müdürümüz Sayın Neşe Sayın’ın konuşmasını dinleyen öğrencilerimiz; Cumhuriyetin kuruluşu ve devrimlerin yer aldığı bir slayt gösterisi izlediler. Ardından tüm sınıfları-mız hazırladıkları marşları, şiirleri, şarkıları birbirlerine sundular.

6 yaş grupları ise Atatürk’ün sözleri, yaptığı devrimler, Cumhuriyet’in anlamını an-latan etkinliklerden oluşan sunumlarını gerçekleştirdiler. Ardından 10. yıl marşı ve patlayan konfetiler eşliğinde Türk bayraklarıyla coşan ve yürüyüş yapan öğrencile-rimiz Türk çocuklarına yakışır bir gün geçirdiler.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

4746

Page 50: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

GÜÇLÜ BİNA VE GÜÇLÜ TASARIM“Güçlü bir tasarım yapmak, sadece yüksek bütçelerle çokça oda yapmak ya da düşük bütçelerle minimum ihtiyaçları karşılamak değildir.”

1975 Ankara doğumlu olan Onur Bayer, ortaokul ve lise öğrenimini Özel Arı Okulları’nda tamamladıktan sonra Anadolu Üniversitesi

Mimarlık Bölümüne girdi. Ankara’da Onur & Anıl Proje isimli şirketin ortağı ve tasarımcısı olan Onur Bayer, evli ve bir çocuk babası.

Onur BAYER 1993 Mezunu

48

Page 51: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

MİMARİ

Bir binadan beklentilerimizi sıralayacak olursak, hiç şüphesiz ilk aklımıza gelecek bir kaç kriter şöyle olacaktır;

Rahat bir kullanımı olması, güzel görünmesi, eşyaların rahat taşınması ve yerleşmesi, biraz daha ileri gidersek kişisel tercihlerimizi karşılaması ile ilgili satırlar da ekleyebi-liriz bu listeye. Bahsettiğimiz liste, o anki ruh halimize ya da ihtiyaçlarımıza göre uzar ve detaylanır. Bir dereceden sonra kendimizi idealimizdeki konutu ya da iş yerini tarif ederken bulabiliriz. Çok güneş alması ya da loş olması, küçük ve derli toplu olması ya da çok geniş ve ferah olması gibi.

Oysa hepsinin başına dönersek temel beklentileri de eklemek gerekir. Bunlar binanın ayakta durması ve bizi dış etmenlerden koruması gibi hayati önemi olan kriterlerdir. Özellikle 1999 depreminden sonra ülkemizde daha da ön plana çıkan ‘depreme karşı dayanıklı bina’ kavramı, 2003 yılında çıkan Modern Çarşı yangınından sonra yönet-meliklerle alınan önlemler, 2012 senesinde Samsun TOKİ bloklarında sel baskını ile bodrum katta iskâna izin verilmemesi bu bahsettiğim olmazsa olmazlar içerisinde yer almakta.

Beklentilerin yükselmesi, bir medeniyetin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel duru-mu ile birebir orantılıdır. Aynı zamanda o medeniyete mensup olan sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel grupların da toplum içindeki dağılımına ışık tutar. Sosyal hayat hakkında bize ipuçları verir. Yani nitelikli binaların çokluğu, toplumun niteliği açısın-dan önemlidir.

Konut açığı fazla, bunun yanında nüfus artışı süren Türkiye gibi ülkelerde toplu ko-nutlara bakacak olursak, binaların büyük kısmının ancak bu minimum kriterlere yetiş-meye çalıştığını rahatlıkla görebiliriz. Yapımında beton ve demirin kullanıldığı, bunun

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

4948

Page 52: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

yanında estetik ve konfor bakımından çok da fazla bir şey vaat etmeyen binalardan bahsediyorum. Bunlar yazı başlı-ğında yer alan Güçlü Binalardır. Öte yandan bir medeniye-tin ilerlemesini sağlayan en önemli kavram ‘Artık Ürün’dür. Yani insanların tükettiklerinden daha fazlasını üretmeleri sonucu, toplum içerisinde üretim sektörü dışında çalışabi-lecek insanların oluşmasına imkân sağlayabilecek kadar çok üretim yapılmasıdır. Bu sayede toplum içerisinde bir takım insanlar sağlık, eğitim ve eğlence gibi hizmet sektörlerinde hayatlarını kazanabilirler. Bu üretim miktarı arttıkça başka konulara kafa yorabilecek insan sayısı ve çeşidi artar. Sağlık ve eğitim gibi temel sektörler de toplum içerisinde yerini bulduktan sonra sosyo-kültürel bakımdan toplumu besleye-cek yeni bir sınıf oluşur. Kim bu insanlar sorusunun cevabı konuya çok da derinlemesine girmeden sporcular, popstar-lar, düşünürler, bilim adamları ve sanatçılar olarak verilebilir. Bu sayede hayatta kalmak için minimum kriterlerin dışında, hayatımıza renk katan detaylar ortaya çıkmaya başlar.

Antik Yunan’dan başlayarak söz konusu Artık Ürün sayesin-de ortaya çıkmış birçok bina sayılabilir. Bu binaların ortak özelliği, geleneksel yaklaşımları zorlamak, daha fazlasını ortaya çıkartmak çabasıdır. Tasarımlarında daha büyük, daha gösterişli, daha detaylı, daha kapsamlı gibi birçok ‘Daha’ barındırırlar. Çok kısa örneklerle geçecek olursak M.S 532 yılında 1. Jüstinyen tarafından yaptırılan Aya Sofya,

50

Page 53: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

MİMARİ

taşıyıcı sistemi bakımından bir dönüm noktası oluştur-muştur. Yapımına M.S 1568 yılında başlanan Selimiye Camii’nde ise hem taşıyıcı sistem ve hem de mekân kurgusu açısından çıtayı yükseltmiştir. Günümüz mega strüktürlerinin yanında çok da haşmetli olmayan bu bi-naları kendi döneminin gözlükleriyle görmeyi denersek, günümüze kadar varlığını sürdürememiş birbirinin aynı bir çok ufak konut yapısının yanında yükselen dev bina-ları hayal edebiliriz.

Rönesans ile birlikte daha ince duvarlar, daha geniş açık-lıklar için harcanan çaba artmış, bunlara binaları süsleyen resimler ve heykeller eklenmiştir. Modernite ile birlikte geniş açıklıklarla ve daha akılcı taşıyıcı sistemlerle başa çıkabilecek bir başka meslek adamı eklenmiştir mimarın yanına. Mühendisler. Artık daha fazla düşünen adamı bes-leyebilecek bir üretim sürecine girilmiştir. Mimarların bir yandan dertleri taşıyıcı sistemin ‘güvenli’ sınırlarını zor-lamak pahasına ‘Daha’ fazla tasarım yapmaktır. Üstelik binanın amacı artık sadece ayakta durmak da değil, her şeye rağmen bir yandan ayakta dururken bir yandan da konfor şartlarını sağlamaktır.

Erken modern binalara bakacak ve onları bir önceki dönem yapılarıyla karşılaştıracak olursak demek istediğim daha rahat anlaşılacaktır. Örneğin; Johnson House ya da daha bilinen adıyla Glasshouse, 1949 senesinde tasarlanırken insanoğlunun bir bi-nadan beklentilerinin ayakta durması gibi temel kaygıların ne kadar ötesine geçtiğini simgeler. O dönemin anlatımıyla artık bir bina neredeyse duvarları olmadan ayakta durabilecek kadar iyi tasarlanmış, şeffaf duvarlarına rağmen konfor şartlarını sağla-yacak kadar tekniktir. Hem doğanın içerisinde ve hem de doğayı evcilleştirebilmiştir.

Günümüze geldikçe tüm bu olmazsa olmaz kaygılar artık mimarın elinde neredeyse bir eğlenceye dönüşür. Mimar, binayı bir Zaha Hadid tasarımı olan Aliyev Kültür Mer-kezi’ndeki gibi eğer, çekiştirir, artık duvar veya çatı gibi binanın olmazsa olmazları, kendi içerisinde birbirine girmiş, anlamsızlaşmıştır. Bir Santiago Calatrava tasarımı olan Turning Torso’da olduğu gibi döndürür, esnetir ve toplumun geldiği noktadaki tüm olanakları zorlar. Yalnızca teknik olarak zorlamaz elbette. Entelektüel olarak da tasarımlarını anlamlandırır.

Yazımın başında bahsettiğim ‘Güçlü Tasarım’ kavramı tam da bu konuyla ilgilidir.

Görüldüğü üzere, güçlü bir tasarım yapmak, sadece yüksek bütçelerle çokça oda yap-mak ya da düşük bütçelerle minimum ihtiyaçları karşılamak değildir.

If we priorities our expectations of a building; the first few that would come to our mind would be as follows, without a doubt:

Having a comfortable usage, looking nice and comfortable handling and settlement for furniture. If we go a little further; we could add lines about eliminating our personal preferences to the list. That list, extends and includes details for our mood or our needs. After this process, we could find ourselves describing our ideal residences or places of work, like, getting a lot of sun or not, little and tidy or wide and roomy.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

5150

Page 54: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

ZORLU BİR EKONOMİK BUNALIM, BAŞARILI BİR CEO, DEĞİŞEN ŞİRKET POLİTİKALARI VE YENİDEN DOĞUŞ“Bir şirketi kurtarabilmek için önce insanlara odaklanmak, onları hedefler doğrultusunda motive etmek, onlar için bir umut kaynağı olmak ve sahiplik duygusunu yaratmak gerekmektedir…”

18 Mayıs 1978, Amasya doğumlu olan Aziz Uygar Kılınç, ortaokul ve liseyi Özel Arı Okulları’nda tamamladı. 2001 yılında Gazi Üniversitesi

Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümünden mezun olduktan sonra Çankaya Üniversitesi’nde İşletme mastırını tamamladı. Şu anda İş Bankası Başkent Kurumsal Şubesi’nde Servis Yetkilisi olarak çalışan Aziz Uygar Kılınç, evli ve bir çocuk babası.

Aziz Uygar KILINÇ1996 Mezunu

52

Page 55: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

İŞ DÜNYASI

BİR DEĞİŞİMİN ÖYKÜSÜ – NISSAN’IN HİKÂYESİ

27 Mart 1999’da Renault ve Nissan firmaları stratejik itti-fak yaparak otomotiv sektöründe iş birliği yapmak amacıy-la bir araya geldiklerinde o tarihe kadar oluşturulmuş olan en büyük otomobil üreticisi haline geldiler. Nissan firması dünya çapında ürettiği otomobillerin güvenilirliği, mühen-dislikte gösterdiği yetenek ve çok iyi bir üretim kapasitesi-ne sahip olması ile biliniyordu. Renault firması ise yenilikçi tasarımları, üstün pazar gücü ve başarılı maliyet yönetimi ile tanınan bir markaydı. Bu birleşme her iki taraf içinde bü-yük avantajlar içeriyordu. Nissan’ın Kuzey Amerika’da sahip olduğu pazar gücü, Renault’un buradaki boşluğunu kapa-tacak ve Renault’un yüksek sermayesi sayesinde Nissan’ın borç yükü hafifleyebilecekti. Bununla birlikte her iki firmada küresel anlamda daha rekabetçi kalabilecek ve ürünlerinin tüm dünyaya daha etkin bir şekilde yayılmasını sağlayabile-cekti. Fakat buradaki en önemli nokta, daha ziyade Nissan firmasının o anda içinde bulunduğu durumdu. Dünyanın en önemli otomobil üreticilerinden biri olan Nissan ekonomik bir bunalımın içindeydi ve bu çöküşün ardındaki en önemli neden tasarruf kaynaklı kararlardı. Nissan 8 yıldır kâra geç-mek için çabalıyordu ve bu yüzden kâr miktarları son derece düşüktü. Satın alma maliyetleri ise Renault ile karşılaştırıldı-ğında %15 ila %25 oranları arasında daha yüksekti. Bununla birlikte ürün geliştirmeye ve piyasaya yeni modeller çıkarıl-masına ara verilmiş, Avrupa ve Amerika pazarlarına kıyasla son derece demode araçlar piyasaya sürülmüştü. Nissan’ın sahip olduğu fabrikaların üretim kapasitesi ise, şirketin ihti-yaçlarının çok üstündeydi. Fabrikalar her yıl Nissan’ın sattığı otomobil miktarından neredeyse bir milyon araç daha faz-la üretebilecek kapasitedeydi. Tüm bunların sonucu olarak Nissan, daimi işletme kaybına, artan yatırım sıkıntısına ve neredeyse kronikleşmiş hale gelen nakit ve borç darboğazı-na girmişti. Her ne kadar Nissan bu sıkıntıya düşecek kapi-tale sahip değilse de bir değişimin yapılması kaçınılmazdı. Böylece Renault’un Ceo’su olan Louis Schweitzer, Nissan’ı tekrar ayağa kaldırabilmek için eski bir mühendis olan ve günümüzde artık dünyanın en başarılı ceo’larından biri hali-ne gelmiş olan Lübnan asıllı Carlos Ghosn’u Nissan’ın başına ceo olarak atamıştı.

Carlos Ghosn’nun yaptığı ilk iş bir kurtuluş planı hazırlamak olmuştu. Bu kurtuluş planı, esas olarak iki amaç üzerine otur-tulmuştu: birincisi mevcut zihinsel yapıyı günün şartlarına ve modern yönetim ilkelerine göre değiştirmek, ikincisi ise gerek müşteriler için olsun gerekse çalışanlar ve yöneticiler için ol-sun yüksek seviyede bir güven duygusu yerleştirmekti.

Kurtuluş planında yer alan ana konular ise şunlardı:

1 – Maliyetleri azaltmak,

Japon şirketlerinin çoğu kendilerinden daha küçük olan şir-ketlere yatırım yaparak onlarla bir çeşit ortaklık kuruyorlar-dı. Böylelikle büyük firmalar, küçük firmalardan hammadde ve/veya yedek parça alarak bu şirketlerin başarısına katkıda

bulunmuş oluyorlardı. Japon yönetim kültüründe uzun za-mandır var olan bu sisteme “keiretsu yatırım sistemi” den-mektedir.

Tedarikçi firmaların ayakta kalmasını sağlamak için yapılan bu harcamalar en sonunda Nissan’ın çok yüklü bir borç stoğuna sahip olmasıyla sonuçlanmıştı. Bu durumdan kurtulmanın yolu ise ana firmanın rolünün yeniden tanımlanmasından geçmekteydi. Böylece Nissan sıfır stok ile çalışmaya ve ih-tiyaca göre hammadde ve yedek parça alımına başlamıştı. Hissedar olduğu şirketlerdeki hisse oranını azalttı ve buradaki işgücünü eğiterek daha kaliteli ve daha ucuz parça üretimini gerçekleştirdi. İhtiyaç gerektiğinde insan kaynağı alımında ise bu küçük şirketlerdeki çalışanlara öncelik verilmiş ve bu şekil-de ilişkiler güçlendirilmeye çalışıldı.

2 – Organizasyon kültüründe yapılan değişiklikler

Japonlar uzun yıllardır gelenek ve göreneklerine bağlı olan bir millet olduklarından dolayı bu felsefe genelde kurum kültürü ve kimliğine de işlemişti. Elbette genç çalışanların performanslarından dolayı üst pozisyonlara terfi etmeleri bir miktar problem yaratmıştı. Ancak yeni nesil çalışanların, yaşlı personel ile birlikte çalıştırılarak onlardan bilgi, beceri ve tecrübe edinmeleri sağlanmıştı. Yapılan bu uygulama ile genç çalışanlar, analitik düşünme ve problem çözme yeteneklerini geliştirmiş, daha donanımlı ve kalifiye hale gelmişti. Ayrıca bu yolla yaşlı çalışanlar küstürülmemiş ve genç çalışanlara yol göstererek bir çeşit danışmanlık yapmaları sağlanmıştı.

Yönetim kurulunda da bazı değişiklikler yapılmıştı. Japon yönetim sistemine göre yönetim kurulu 40 – 50 kişiden olu-şacak kadar genişti. Bu sayı 10 kişiye indirildi ve yönetim ku-ruluna sadece firmanın departman liderleri olan üst düzey yöneticiler dahil edildi.

3 – Ücret sisteminin yenilenmesi,

Japon ücret sistemine göre ücret düzeyini belirleyen faktörler şu şekildedir:

Eğitim başarısı: ücretin başlangıç konumunu belirler. Mezun olunan okullar, kalitesine ve büyüklüğüne göre sıralanır ve bu sıralamaya göre maaş belirlenir.

Kıdem ve yaş: ücret basamağında kıdem faktörünün önemi, deneyim ve beceriye değer verme anlamına gelmektedir. Aynı işi gören yaşlı çalışan ile genç çalışan arasında ücret eşit-sizlikleri mevcuttur. Bunun sebebi ise geçim için yapılan te-mel harcamaların daha kıdemli çalışanlarda daha fazla olduğu varsayımına dayanmaktadır.

Ailevi sorumluluklar: bir erkeğin evlenme yaşına geldiği dö-nemlerde maaşı da göreceli olarak artmaktadır. Bu daha çok 25 ila 40 yaşları arasında görülen bir durumdur.

Ayrıca ücret, pek çok sosyal yardımlarla birlikte zenginleştiril-mektedir. Çalışanlara o yıl kendilerine ödenen toplam ücretin 1,5 – 2 katı kadar da emeklilik ödeneği verilmektedir.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

5352

Page 56: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

Batı ülkelerinde tepe yöneticiler, kardan pay almakta ve hisse verilerek şirkete ortak edilmektedirler. Oysa Japon ücret sisteminde, tepe yöneticilere kardan herhangi bir pay verilmiyordu. Bu nedenle, firmayı ileriye götürecek fikirleri ortaya çıkaran kişiler belli bir maddi doyumsuzluk içindey-di. Hazırlanmış olan kurtuluş planı uygulamaya konduktan sonra bu durum tamamıyla düzeltildi. Şirket artık kara geç-tiğinde, kar oranı performansa göre değerlendirilmekte ve buna göre personele pay edilmekteydi.

4 – Sorumluluk kabulü ve şeffaflığın temini

Nissan firmasındaki bir başka sorun ise sorumlulukların kabul edilmemesinde yaşanıyordu. Şirket kâr etmediğinde satış kadrosu ürün tasarımcısını, ürün tasarımcı mühendis kadroyu, mühendis kadro ise pazarlama departmanını suç-luyordu. Bu problemin temelinde, yöneticilerin ve çalışan-ların sorumluluk ve görev alanlarının yeteri kadar net bir şekilde tanımlanamamış olması vardı. Bu şekilde olan kad-rolaşma değiştirilmiş ve danışmanlarda dâhil olmak üzere herkesin görev yetkileri, tanımları ve sorumluluk alanları yeniden şekillendirilmiş, çalışanların karar alımına aktif olarak katılmaları sağlanmıştı.

Bir şirkete güvenilmesi, sadece o şirketin marka imajı, per-formansı ve kurum kültürüne verdiği önemle değil aynı zamanda ne kadar şeffaf olduğuna da bağlıdır. Şeffaflık de-mek “ bir şirketin düşündüğünün, söylediğinin ve yaptığının arasında fark olmaması” demektir ki bu da kurtuluş planı ertesinde Nissan’da başarıyla uygulamaya konulmuş başka bir kavramdır.

5 – Marka imajına yapılan yatırımları arttırmak

Kurtuluş planının bir başka önemli noktası ise Nissan mar-kasının saygınlığını arttırmak ve küresel pazarda daha fazla dikkat çekmekti. Bundan dolayı kurum kendisine yeni bir geniş görüşlülük (insanların yaşamlarını zenginleştirmek) ve misyon (Nissan, Renault ile birleşimle birlikte bütün paydaş çıkar gruplarına mükemmel ölçülebilir değerler ve-ren servisler ve tek ve yenilikçi otomobil ürünleri sağlamak-tadır) edindi.

Marka imajı konusunda da ciddi bir değişime giren Nissan, yeni kimliğini “beklentilerinizi değiştirin” sloganıyla yansıt-maya karar vermiştir. Bu slogan Nissan’ın yeni duruşunu ve tüketicisine vermek istediği mesajı simgeliyordu. Slogana göre “değiştirmek” kelimesi hem Nissan’ı hem de potan-siyel kullanıcıları hedefliyordu. Burada ulaşılmak istenen asıl nokta, kullananlara “benim otomobilim” dedirtebi-lecek projeler sunmak ve bu alanda kendi standartlarını belirlemekti. Zaten yenilenen ve değiştirilen akıl dolu ta-sarımlarıyla Primera ve Micra gibi otomobiller ile Nissan

kısa zamanda hak ettiği ilgiyi geri kazanmış ve satışlar hızla artmıştır. Yeni ürün tasarımlarına hız verilmiş, 2001 yılı içe-risinde 5 yeni model piyasaya sürülmüştür. 2004 yılı itiba-riyle bu rakam 13’e çıkarılacaktır.

6 – Çapraz fonksiyonlu ekiplerin (cross – functional te-ams) yaratılması

Kelime anlamı ile çapraz fonksiyonlu ekipler, grup üyeleri-nin işletme’nin çeşitli fonksiyonlarından bir araya gelmesi ile oluşturulmuş olan çalışma gruplarıdır. Her bir ekibin ba-şında yönetim kurulu tarafından seçilen ve CFT Pilot diye adlandırılan birer adet genel müdür atanmıştır. Oluşturu-lan bu ekiplerin sorumluluk ve çalışma alanları ise; araştır-ma – geliştirme, organizasyon, finans ve maliyet, satış ve pazarlama, üretim ve lojistik, yönetim – idare, satın alma, iş geliştirme ve karmaşık ürün ve parça yönetimi depart-manlarından oluşuyordu. Ekipler öncelikle şirketin çalışma biçimini 3 ay boyunca izlediler. Daha sonra görüş ve öneri-lerini bildirdiler. Yapılan bu çalışmalar sonucunda işletme maliyetleri düşürüldü. Her ay düzenli olarak yapılan top-lantılar ile ekiplerden brifingler alındı. Bununla birlikte bu ekipler, Nissan’ın kurum kimliğini ve kültürünü koruyarak devamlı surette geliştirildiler. Yapılan çalışmalar sonucun-da elde edilen sonuçlar tüm yönetim kurulu ve ceo Carlos Ghosn tarafından değerlendirilip incelendi.

SONUÇ

Uygulamaya konulan kurtuluş planı sayesinde Nissan tek-rar kar eden bir kuruluş haline gelmiş, üç yıldan kısa bir süre içerisinde zarar etmekten kurtularak 2000 yılı sonunda 2,8 milyar $ net kâra geçmiştir. Bununla birlikte gerek Nissan, gerekse Renault her zaman için birbirlerinin kurum kültü-rüne ve bunun getirmiş olduğu farklılıklara karşı saygılı ol-muşlar buna paralel olarak her iki kuruluş arasındaki ilişkiler tam anlamıyla dengelenmiştir. Karşılıklı yapılan uzman de-ğişimleri sonucunda her iki tarafta birbirlerinin deneyimle-rinden çok önemli bilgiler edinmeye başlamışlardır.

Özetlemek gerekirse, elinizdeki kaynaklar ne kadar çok ya da az olursa olsun eğer şirket kültürü yeteri kadar güçlü ve değişime açık değilse, bunları atılıma dönüştürmek hayli zordur. Sayılar bir şirketin başarısını göstermek için her za-man doğru ve yeterli göstergeler değildirler. Önemli olan çalışanların, müşterilerin, yöneticilerin, ortak çıkar grupla-rının ve kamuoyunun o şirketle ne kadar gurur duyduğudur. Bu nedenle bir şirketi kurtarabilmek için önce insanlara odaklanmak, onları hedefler doğrultusunda motive etmek, onlar için bir umut kaynağı olmak ve sahiplik duygusunu yaratmak gerekmektedir. Tıpkı daha önceleri Sony ve Toyo-ta’da ve şimdi de Nissan’da gerçekleştirildiği gibi.

In 1999, Renault and Nissan came together in order to cooperate and this cooperation made Renault and Nissan more powerful in the automobile sector. Nissan was known with its reliability, talented engineers and production capacity. And Renault was known with its innovations, market power and successful expenditure management. This cooperation had many advantages for both sides. Market power of the Nissan in the North America was going to complete Renault’s inadequate sides. On the other side, Renault’s high capital was going to be a help for Nissan’s debt. In this way, both firms’ products were going to spread all over the world.

54

Page 57: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

LİSEDE YAŞAM

BİLİM ŞENLİĞİ

KARİYER GÜNLERİ VE MESLEK TANITIM PANELİ

Bilim Şenliğinde öğrencilerimiz, bilimsel araştırma, yöntem ve tekniklerini kullanarak ortaya koydukları özgün projelerle ilgili çalışmalarını ve elde ettikleri sonuçları etkili sunum teknikleriyle arkadaşları, öğretmenleri ve jüri üyeleriyle paylaşmaktadırlar.

Öğrencilerimize, Bilim Şenliği sürecinde ilgili branş öğretmenleri ve ARGE merke-zi uzmanları rehberlik etmektedir. Bilim Şenliğine katılan öğrencilerimizin bilimle gerçek yaşamı ilişkilendirme becerisinin, yaratıcılıklarının ve sorun çözme yetenek-lerinin geliştiği, öz güvenlerinin arttığı ve kendilerini daha iyi ifade edebildikleri gözlemlenmektedir.

Etkinlikte, gelecekteki mesleklerini hayal eden öğrencileri-miz, 10 yıl sonra kullanacakları kartvizitleri kendi tasarımları ile hazırladılar. Kariyer günlerine kendi kartvizitleri ile katılan öğrencilerimiz, ileriye dönük planlarını da somut biçimde görebilmenin mutluluğunu yaşadılar.

Düzenlenen “Kariyer Günleri” ile öğrencilerimizin, motivas-yonu yüksek, verimli ve istekli çalışabilmeleri için, yetenek-leri ve ilgi alanları doğrultusunda, kendilerine uygun meslek seçimi yapabilmelerini hedefledik. “Arı Kültürü” ile çok yön-lü gelişerek, meslek yaşamlarında birçok başarı öyküsüne

sahip olan mezunlarımız, düzenlenen panellerde 12. Sınıf öğrencilerimize mesleklerini tanıttılar.

Birbirinden değerli ve deneyimli katılımcıların paylaşımda bulunduğu etkinlikte; Elektrik Elektronik Müh. Yrd. Doç. Dr. Baran USLU, Ortopedi ve Trav. AD, Yrd. Doç. Dr. Ramazan AKMEŞE, Metalürji Müh. Kıvanç ERDİRİ, Enerjisa Muhasebe Başdanışmanı Tolga KALFAZADE, Gazeteci ve Televizyon-cu Tuba ATAV, Genetik Müh. Gülay CEYLANER, Avukat Gül TOKER, Bilgisayar Müh. Ali IŞIK, Mimar Erhan DENİZ yer aldı.

Öğrencilerimizi bilimsel yöntemlerle buluşturmak, araştırmaya yönlendirmek, onların bilimi anlamalarını, bilimsel tutum ve be-

cerileri geliştirmelerini sağlamak ve onları bilimle gerçek yaşamı ilişki-lendirebilen, düşünen ve sorgulayan bireyler olarak yetiştirmek ama-cıyla okulumuzda geleneksel olarak Bilim Şenliği düzenlenmektedir.

Almış oldukları nitelikli eğitimle, başarılı ve topluma örnek olan mezunlarımız ile Arı Anadolu ve Fen Lisesi 12. sınıf öğrencilerimizin buluştuğu “Kariyer Günleri” 10 Aralık 2014 tarihinde başladı.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

5554

Page 58: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

FİNANSAL KİRALAMANIN DEĞİŞEN KURALLARI“Sat-Geri Kirala”da Dikkat Edilmesi Gerekenler ve Faydaları..

20 Ekim 1977 doğumlu olan Nurullah Çelebi, liseyi Özel Arı Okulları’nda tamamladıktan sonra Trakya Üniversitesi İşletme Bölümü’nü bitirdi.

Daha sonra Serbest Muhasebeci Mali Müşavir olarak kendi bürosunu açan Nurullah Çelebi, evli ve iki çocuk babası.

Nurullah ÇELEBİ 1996 Mezunu

56

Page 59: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

EKONOMİ

Bizim Temel uluslararası ekonomi toplantısına katılır... Devletin topladığı vergi dağılımını tartışırlar... Konuş-macılardan biri Amerikalı, biri Avrupalı, biri de Temel.. Ortaya bir fikir atılır... Halktan toplanan vergiler nasıl dağılım yapılacak. Amerikan vatandaşı söz alır:

- Bizim Amerika’da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladığımız vergileri havaya atarız... Çizginin soluna düşen paraları halka hizmet olarak geri veririz, sağ ta-rafta kalan devlete kalır, yatırım yaparız...

Derken Avrupalı söz alır ve:

- Bizim Avrupa’da başka ama ona benzer bir uygulama yaparız... Önce yere bir daire çizeriz... Halktan toplanan vergileri havaya atarız. Dairenin dışında kalan halka hiz-met olarak geri döner, dairenin içine düşenleri devlet har-camalarına kullanırız...

Sıra bizim Temel’e gelir ve başlar anlatmaya:

- Ula uşaklar ne güzel anlattunuz. Keşke biz da sizun çir-kefluklerunuzi değil da habu çalışkanluğunuzi alsak... İnanun bizum öyle bir uygulamamız yok... Bizde daha kısa oluyi... Bi kere öyle yere çizgi çizmezuk... Bizde hü-kümet halktan toplar vergileri... Atar havaya. Yere dü-şenleri kendilerine harcama yaparlar... Havaya kalanlar halka hizmet olarak geri döner...

6361 Sayılı Kanun ile ülkemizde finansal kiralamanın kuralları sil baştan değişti. Kanun ile, ihtiyaç duyulan malların finansal kiralama şirketince bizzat kiracıdan satın alınarak kullanımının bir bedel karşılığında kiracıya devredilmesi de finansal kira-lamanın kapsamı içine alındı. Böylelikle uluslararası uygula-mada yaygın bir finansman yöntemi olan sat-geri kiralama işleminin yapılabilmesine imkan tanınmış oldu.

Sat-geri kirala ne demek?

Sat-geri kirala işleminde, ihtiyacınız olan kaynağı oluştu-rabilmeniz için menkul ve/veya taşınmazı güncel değeri üzerinden leasing şirketine devrediyor ve finansman elde ediyorsunuz. Belirlenecek olan vade dahilinde geri ödeme-lerinizi yaparak vade sonunda menkul ve/veya gayrimenkul-lerinize yine siz sahip oluyorsunuz.

Ne sağlar?

Sat-geri kirala işlemi ile; işletme sermayesi ihtiyacının karşı-lanması, şirketin sermaye yapısının güçlenmesi, aktifinin büyü-mesi, kısa vadeli borçların uzun vadeye yayılarak bilanço yapı-sının düzeltilmesi ve de nakit akışının dengelenmesi mümkün.

KDV yok!

KDV Kanunu’nun 17/4-y maddesine göre; sat-geri kirala konusu yapılan taşınmazların (mülkiyetin sözleşme süresi sonunda kiracıya devredilecek olması koşuluyla) kiralayana

satılması, satan kişilere kiralanması ve devri vergiden istis-na. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, söz konusu istisna düzenlemesinin kısmi istisna niteliğinde olmasıdır.

Damga vergisi yok

Finansal kiralama sözleşmeleri ve bu sözleşmelerin devri-ne-tadiline ilişkin kâğıtlar Damga Vergisi’nden müstesna. Bu kapsamda bir sözleşme imzalanması halinde Damga Ver-gisi ödenmeyecek.

Tapu harcı cüzi

Bilindiği üzere taşınmazların satışında hem devir eden hem de devir alanın ayrı ayrı %2 tapu harcı ödemesi gerekiyor. Satıp geri kiralama yöntemi ile gerçekleştirilen kiralama sözleşmeleri kapsamında, kiracı tarafından sözleşme süresi sonunda geri alınmak kaydıyla, kiralanan taşınmazların kira-layana satışı sırasında devredenden ise sadece binde 4,5-5 oranında tapu harcı tahsil ediliyor.

Ayrıca; satıp geri kiralama yöntemi ile yapılan kiralama sözleşmeleri kapsamında kiralanan taşınmazların sözleşme süresi sonunda kiracı adına tapuya tescili tapu harcından is-tisna edilmiş durumda.

Kurumlar vergisi açısından

6495 Sayılı Kanun ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-e maddesinin 2. paragrafında yapılan değişiklikle, sat-geri kirala işlemlerine yönelik özel bir Kurumlar Vergisi istisnası düzenlemesi getirilmiş durumda. Buna göre kurumların ak-tiflerinde yer alan taşınmazların leasing şirketlerine satışla-rından doğan kârın tamamı vergiden istisna. Üstelik satışı yapılacak taşınmazın iki tam yıldan uzun süre ile aktifte bu-lundurulması da şart değil. Yani süre şartı yok.

Ancak ilgili maddenin (KVK md. 5/1-e) son paragrafında; taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançların istisna kapsamı dışında tutulacağı ifade ediliyor. Söz konusu ifadenin sat-geri kirala işlemlerini de kapsayıp kapsamadığı hususu özel önem arz etmekte.

Taşınmaz ticareti ile uğraşan kurumların durumu

8 seri nolu Kurumlar Vergisi Tebliği taslağında; taşınmazla-rın geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alın-ması şartıyla, finansal kiralama şirketlerine satışı ve finansal kiralama şirketlerince taşınmazın devralındığı kuruma satı-şından doğan kazançların tamamının vergiden istisna edile-bileceği ve bu taşınmazlar için en az iki tam yıl süreyle aktifte bulundurma şartı ile ilgili maddede yer alan diğer şartların aranmayacağı ifade edilmiş durumda. Buna göre söz konusu tebliğ bu şekli ile yayımlanırsa, taşınmaz alım-satımı ve kira-laması ile uğraşan kurumların da sat-geri kirala imkanından faydalanması net bir şekilde mümkün olacak.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

5756

Page 60: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

“HER İNSANIN YAPMAKTAN HOŞLANDIĞI, SEVEREK KATILDIĞI, BAŞARILI OLDUĞU BİR ALANI VARDIR. İŞTE ARI OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞİM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR” Sevimli dostlarımızı emanet ettiğimiz başarılı veteriner İlke Yüksel

27 Ağustos 1980 doğumlu olan Hikmet İlke Yüksel, 1997 yılında Arı Fen Lisesi’nden mezun olduktan sonra Selçuk Üniversitesi Veteriner

Fakültesine girdi. Mezuniyetinin ardından Patipark Veteriner Kliniği’ni açtı ve şu anda Ankara’da başarılı bir veteriner hekim. Evli ve bir çocuk babası olan Yüksel, kendisi gibi kızını da bir Arı’lı olarak büyütüyor.

İlke YÜKSEL 1997 Mezunu

58

Page 61: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

BİLİM

Merhabalar;….

İşte karşınızda 97 fen lisesi okul birincisi (sondan canım)…Evet, Arı ailesine lise yıllarında katıldım. Katıldığım içinse çok mutlu ve memnunum. Lise yıllarını düşününce; halen devam eden dostluklar, sıkı bir ders programı ve isyanlar geliyor ak-lıma. Lise yıllarında haddinden fazla asi bir yapıya sahiptim ve ders çalışmak, üniversite gibi kavramlar bana çok uzaktı. Ama okul, biyoloji dersine olan ilgimi fark etmemi sağladı. Her derste başarısız ama biyoloji konusunda uzman gibi ol-muştum. Halen sorsanız ‘’trigonometri nedir?’’ diye ne cevap vereceğimi bilmiyorum. Ama öğretmek için çok çaba harcadı saygıdeğer hocalarım, haklarını yememek lazım. Hatta ve-teriner fakültesini kazandığımı duyan dershane hocalarımın ‘oğlum bir daha sınava gir istersen, sen bu bölümde yapamaz-sın’ sözleri kulaklarımda çınlar durur.

Her insanın yapmaktan hoşlandığı, severek katıldığı, başarılı olduğu bir alanı vardır. İşte Arı Okulları ve hocalarım bana be-nim başarılı olabileceğim alanı bulmamda yardımcı oldular. Düşünün fen lisesini ite kaka bitiren bir genç veteriner fakül-tesi gibi ağır ve uzun bir eğitim sürecine giriyor ve o asi genç, o bitmez denen okulu hem zamanında hem de derece ile biti-riyor. Yani başarı, ideallerde saklı….

Şu an kendi kliniğimde serbest hekimlik yapıyorum. 3,5 ya-şındaki kızımı bu yaşta bir Arı mensubu yapmaktan gururlu ve mutluyum.

Şimdi; size mesleğimle ilgili bilgiler vermek istiyorum. Ancak doğru bilinen yanlışları; ‘’kedi tüyü kist yapar’’, ‘’kuduz olabi-lir’’, ‘’köpeklerin beyni büyüyor sahibini yiyor’’, ‘’bu köpekler saldırgan’’ gibi sözleri de es geçemeyeceğim ve kısa bir şekil-de hepsini cevaplayacağım.

‘’Kedi tüyü kist yapar’’

En çok bilinen yanlışlardandır. Kedi tüyü kist yapmaz!!! Kedi-nin tüyünün üzerindeki parazit yumurtası kiste sebep olabilir. Hatta ve hatta sokakta ne olduğu belirsiz yerlerde yediğiniz salata ve benzeri ürünlerden bu kiste yakalanma olasılığınız kedilere oranla %70-80 oranında daha fazladır. Bu nedenle sokakta bir kedi severseniz ellerinizi yıkamadan elinizi ağzını-za götürmeyin, evinizde kedi bakıyorsanız parazit ilaçlamasını (2–3 ayda bir) es geçmeyin.

‘”Kuduz olabilir”

Sokakta size havlayan ya da üstünüze koşan her hayvan kuduz değildir. Onlarında kendine göre bir dünyası vardır. Siz farkın-da olmayabilirsiniz ama belki onun yavrularına tehlikeli bir şekilde yaklaşmış, belki onu istemeden de olsa korkutmuş, ya da onun hâkimiyet alanına izinsiz giriş yapmış olabilirsiniz. Genel olarak kedi veya köpeklerin saldırgan hal göstermesi-

nin sebepleri bunlardır. Kuduz ise Türkiye’de günümüzde çok nadir de olsa görülebiliyor. Kuduz bir hayvan sebepsiz saldır-ganlık gösterir, larınks felci dolayısı ile yutkunamaz ve sürekli köpüklü salya ile kendini gösterir. Zaten böyle bir duruma ge-len hasta 10 gün içerisinde hayatını kaybeder.

‘’Köpeklerin beyni büyüyor sahibine saldırıyor’’

Daha çok Doberman ırkı hayvanlarda bahsedilen bu durum tamamen yanlıştır. Sadece köpeklerde değil, hiçbir canlıda enfektif veya tümöral oluşumlar haricinde beyinde büyüme görülmez. Diğer durumlarda ise zaten saldırganlıktan önce farklı belirtiler görülür.

‘’Bu köpekler saldırgan (katil köpek)’’

İnsan psikolojisini de değerlendirirsek kimse katil doğmaz... Tabii ki genetik ve ırk faktörleri işin içinde olsa dahi saldırgan-lık görmeyen bir canlı durduk yerde saldırganlık göstermez. Örneğin Pitbull; nam-ı diğer katil köpek… Eğer bir Pitbull edi-nir ve onunla ilgilenirseniz, döverek değil severek eğitip, diğer köpeklerle sosyalleşmesini sağlarsanız kuzu gibi bir Pitbull’a sahip olursunuz. Tabi ki bahsettiğimiz ırk sert bir yapıya sa-hiptir. Bu eğitimleri verirken bir uzmandan yardım almanız gereklidir. Diyelim ki başarısız oldunuz; Pitbull edindiniz ve oldukça saldırgan; bunun da çözümü var emin olun. İnsan-larda kullanılan antidepresan benzeri ilaçlar hayvanlar için de kullanılabilir ve bu saldırganlıklar sonlandırılabilir. Yani sonuç olarak bir köpek saldırgan olmaz (biz istemedikçe), eğer sal-dırgan ise de sorunu köpeklerde değil kendimizde aramalıyız.

Biz veteriner hekimler her ortama girdiğimizde bu tip sorulara maruz kalıyoruz. Sonuç olarak bir veteriner hekim hem hay-van sağlığı hem de insan sağlığı ile ilgilenmelidir. Aynı tıp he-kimliğinde olduğu gibi bilimin ilerlemesi ile veteriner sahada da ilerlemeler kaydedilmiş ve uygulamaya geçilmiştir.

Kedi ve Köpeklerde PRP (platalet rich plazma) ve Ozon Tedavi

Günümüzde özellikle estetik sahada çok yoğun kullanılan PRP, evde beslediğimiz küçük dostlarımızın da birçok hastalı-ğında kullanılabilir durumdadır.

Öncelikle PRP nedir diye soracak olursak; PRP, canlının ken-disinden alınan kan örneğinin çeşitli işlemlerden geçirildikten sonra kan ürünlerinden biri olan trombositten zengin seru-mudur.

Bu serum, vücutta stem cell olarak adlandırdığımız kök hüc-relerin uyarılması ve bu uyarımla hasarlı bölgede iyileşme sağlanması amaçlamaktadır. Özellikle kedi ve köpeklerde operasyon sonrası yaralarda, eklem hasarı ve kırık olgularında kullanım alanı bulmuş ve başarılı sonuçlar göstermiştir. Ope-rasyon yaralarında normal şartlarda 10-12 gün içerisinde tam

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

5958

Page 62: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

yapışma ve iyileşme görülürken, PRP uygulanan hastaları-mızda 6-8 gün içerisinde iyileşme görülmüştür. Ayrıca diz ekleminde problem yaşayan 2 hastamızda uyguladığımız PRP olumlu sonuçlar göstermiş, eklem içi uygulamalar ile eklem bölgesindeki yangı ve ağrı oluşumlarında azalmalar tespit edilmiştir. Genellikle eklem problemlerinde kortizon uygulamalarına benzer tepkiler alınmış ve buna bağlı olarak kortizon kullanımı (ki yan etkileri herkes tarafından bilinir) tedavi seçeneği olarak karşımıza çıkmıştır.

Uygulama şekli ile ilgili olarak; operasyon yaralarının te-davisinde tek uygulama ile sonuç alınırken, açık yaralar ve farklı doku kayıplı yaralarda, yaranın boyutlarına bağlı ola-rak haftada bir veya iki uygulama ile yara kapanana kadar uygulama devam ettirilir ve normal bir iyileşmeye oranla %40-50 oranında hızlı bir iyileşme gözlenir.

Eklem hasarlı vakalarda ise yine haftada bir olmak üzere 3 uygulama sonrası hasta takibe alınarak en az 2-3 ay uygu-lama yapılmaz ve hasta monitorize edilir. Emin olun, kul-landığımız birçok ilaçtan daha etkin ve daha az yan etkili bir tedavi görülmektedir.

Sonuç olarak; zararlı yan etkilerinin olmaması, kötü huylu yayılım ve yara dokusu oluşturmaması, kolay elde edilebilir ve uygulanabilir olması ile PRP uygulamaları veteriner he-kimlikte de yer bulmaya başlamıştır.

Ozon Tedavi;

Ozon, doğada normal olarak bulabileceğimiz bir molekül değildir. Sadece yıldırım düşmesinde, yağmurla birlikte or-taya doğal olarak çıkar ve hemen yıkımlanır. Ancak, bilim bunun üstesinden gelmiş ve zeytinyağının uzun bir süre (1 ay) yoğun elektrik akımına (20.000 w) maruz bırakılması ile yıkımlanamayacak şekilde ortaya çıktığını tespit etmiş ve üretimini sağlamıştır.

Ozon ilk olarak Almanya’da üretilmiş ve sağlık alanında kullanılmıştır. Daha sonra veteriner sahada da çalışmalar yapılmış ve etkinliği kesinlik kazanmıştır. Buna rağmen çok yaygın ve bilinen bir tedavi yöntemi olarak karşımıza çık-mamaktadır.

Peki, ne işe yarar ozon? Yine genel kullanımda estetik amaçlı yer alan ozon, aslında birçok hastalığın da tedavi-sinde bize yardımcı olur.

Ozon, yoğun oksijen bileşiğine sahip olduğu için anaerob (oksijene ihtiyaç duymayan) bakteriler üzerinde yoğun bakterisid(bakteri yıkımlayıcı) etkiye sahiptir.

Genel olarak insanlar üzerinde buhar terapi, topikal uygu-lama, genel vücut detoksu, ozon hemotherapy (hastadan alınan kanın uygun düzeyde ozon ile karıştırılarak vücu-da geri verilmesi) gibi uygulamalar yapılsa da veteriner sahada öncelikle ve özellikle topikal uygulamaları tercih ediyoruz. Örneğin insan sağlığı için de önemli olan uyuz, mantar gibi hastalıklarda kliniğimizde yaptığımız topikal ozon uygulamalarında hastalarımızda normalden 3 kat daha hızlı bir iyileşmenin ve dökülen tüylerin yeniden çıkma hızında artışın yanı sıra genel tüy örtüsünde par-laklaşma ve dökülmenin azaldığı yönünde dönüşlerle de karşılaştık.

Bunların haricinde kırık benzeri ortopedik hastalıkların te-davi sürecini kısalttığı, glokom gibi göz hastalıklarında te-davi edici yönlerinin bulunduğu, özellikle uzun süreli yatan hastalarda oluşan yatak yaralarının giderilmesinde etkin olduğu da belirtilmektedir.

Avrupa’da birçok ülkede veteriner sahada kullanılan ozon tedavi, ülkemizde sadece birkaç noktada uygulanmaktadır ve bu noktalardan biri olarak, hastalarımıza bu tedavi yön-temini sunabilmekten gurur duymaktayız.

Veteriner hekimlik alanında da beşeri hekimlik alanında kullanılan birçok uygulama ve tedavinin kullanıldığını gö-rüyoruz. Aslında klinik ortamda birçok kişiden ‘’ aaa hay-vanlarda da kanser oluyor mu?’’, ‘’tiroit insan hastalığı değil mi?’’, ‘’köpeklerde de alerji mi olurmuş?’’, ‘’hayvan-larda kalp yetmezliği de görülüyor mu?’’ gibi söylemlerle karşılaşmaktayız. Evet, insanlarda görülen birçok hastalık maalesef evlerimizde beslediğimiz birçok evcil hayvanda da görülmektedir. Veteriner hekim olarak bizler de bu has-talıklarla mücadeleye ve halkı daha çok bilinçlendirmeye yönelik çalışmalarımıza devam etme çabasındayız.

Artık bu yazıyı sonlandırırken, bizlerin bu günlere gelmesin-de emeği geçen tüm Arı ailesine ve hocalarımıza buradan bir selam verip teşekkürlerimi iletmek isterim. Ayrıca bizle-ri eski günlerimize taşıyan ve bizi birleştirme çabası içinde olan ARIMED grubuna da başarılarının devamını dilerim.

I met the Arı College at high school and I am so happy to go to the Arı College. When I think about my high school years, I remembered my best friends and hard studies. During those years, I was a quite rebellious boy so I did not think about university or lessons. Nevertheless, I realized that I loved biology. I was not successful at lessons except biology. Today if you ask what trigonometry is, still I do not know what I am saying. However, my teacher made a great effort for us. I would like to thank my all teachers for their patient and effort.

60

Page 63: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

LİSEDE YAŞAM

ÖĞRENCİ KULÜPLERİ

TİYATRO GÜNLERİ

SOSYAL SORUMLULUK ETKİNLİKLERİLÖSEV’E DESTEK

Öğrencilerimizin yeteneklerini keşfetmek, var olan beceri-lerini doğru yönlendirmek ve geliştirmek, onların kendilerini gerçekleştirme süreçlerine katkıda bulunmak için haftada 3 saat sosyal etkinlik dersi uygulanmaktadır. Sosyal etkinlik kapsamında yer alan öğrenci kulüplerinde, onların, yeni ilgi alanları edinmeleri ya da ilgi alanlarında derinleşmelerinin yanında, onların güven ve sorumluluk duygularını geliştirerek bedensel, zihinsel ve duygusal yönden sağlıklı bireyler olarak yetişmeleri amaçlanmaktadır.

Sahne sanatlarına ilgi duyarak kendisini bu alanda ifade et-mek ya da geliştirmek isteyen yetenekli öğrencilerimiz, yıl boyunca sürdürülen tiyatro çalışmalarına katılmakta ve hazır-ladıkları çalışmayı da Çankaya İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce düzenlenen tiyatro şenliklerinde izleyenlerin beğenisine sun-maktadırlar.

Anadolu Lisesi ve Fen Lisesi 11. sınıf öğrencilerimiz, 20 Kasım 2014 Perşembe günü LÖSEV yararına okulumuzda bir kermes düzenlediler. Sosyal sorumluluk ve yardımlaşma duygusuyla düzenlenen kermesten elde edilen gelir, lösemili çocukların tedavisinde kullanılmak üzere LÖSEV’E bağışlandı.

Kermese katkıda bulunan öğrencilerimize, velilerimize ve öğ-retmenlerimize teşekkür ederiz.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

6160

Page 64: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

ÇOCUKLAR İÇİN DANS ZAMANIAilece kaliteli zaman geçirmenin en etkili yollarındandır dans, kuşak farkı tanımaz, haydi salondaki orta sehpa kalksın, dans başlasın...

Deniz Kutlu, 25 Temmuz 1975 tarihinde Ankara’da doğdu. Ortaokul ve lise eğitimini Arı Okullarında tamamlayan Deniz Kutlu,

ODTÜ Beden Eğitimi ve Spor bölümünü bitirdi. Yine ODTÜ’de spor yönetimi ve organizasyonu alanında yüksek lisansını tamamladı. 2007 yılında Nefes Dans ve Müzik topluluğunu kurdu. Topluluğun genel koordinatörlüğünü yürüten Deniz Kutlu, yurtiçi ve yurtdışı projelere dans ve müzik organizasyonları düzenliyor.

Deniz KUTLU 1993 Mezunu

62

Page 65: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

SAHNE SANATLARI

Eğer çocuk sahibiyseniz, sınırsız enerjisi olan çocuğunuzu en iyi hangi aktiviteye yön-lendirebileceğiniz sorusunu kendinize onlarca kez sormuşsunuzdur, birden fazla çocu-ğunuz varsa belki de yüzlerce kez!

Beden eğitimi ve spor uzmanı, dansçı, dans eğitmeni ve hareketli (hareketli ne kelime 24 saat şarjı bitmeyen) bir çocuğun annesi olarak bir de dansı denemenizi tavsiye ederim.

Dans, çok küçük yaşlardan başlayarak (2-3 yaş) çok büyük yaşlara kadar (bence bir ömür) cinsiyet, sosyal ve kültürel fark gözetmeksizin, daha önce tecrübeniz olmasa da, fiziksel veya başka engelleri tanımadan, tek başınıza veya kalabalıkla ve her yerde yapabileceğiniz en eğlenceli aktivitelerdendir. Çocuğunuz için dans; fiziksel koordi-nasyon becerileri, kuvvet, esneklik ve konsantrasyon gelişimini en iyi sağlama yol-larından biridir. Ayrıca büyük bir eğlence ve hem çocuğunuz hem de sizin için diğer ailelerle tanışıp bilgi alışverişi ve farklı bakış açıları kazanmanızı sağlar.

Dans, bireysel ve takım sporlarına alternatif fiziksel bir aktivitedir. Mücadeleci bir ruha sahip olmasanız da dans edebilirsiniz ve en güzeli sahne (ister evdeki aynanın karşısı, ister gerçek bir platform olsun) sizindir, siz orada bir yıldızsınızdır ve sahne aldığınız kişilerle yarışıma ve madalya alma kaygınız yoktur.

Dans, öğrenmek için doğal bir metod ve kültürel ifadenin en temel formudur. Tıpkı çocukların küçük yaşlarda dil öğrenmeye olan yatkınlıkları gibi hareket öğrenmeye de büyük yatkınlıkları vardır ve bu hareketler ilk kez müzikle birleştiği andan itibaren doğal olarak dansa dönüşür.

Dans evrensel iletişimin de bir parçasıdır.

“Dans, dünyanın tüm dillerini kapsar, üstelik anlaşmak için kelimelere ihtiyacınız yok-tur.”®

Dansın ayrıcalıklı dünyasında; çocuğunuzun istekleri, fiziksel yapısı ve karakterine göre bireysel veya grup halinde yapabileceği alternatifler sunabilirsiniz. Eşli danslar, bale, halk dansları, modern dans, hiphop, caz dans v.b. gibi listeyi uzatmak müm-kündür. Doğru ortamda doğru ellerde dansla tanışan çocuğunuz, bir kere tadına vardı mı ileride iyi bir dansçı olmasa da mutlaka iyi bir dans sever olur. (En azından kendi düğününde çekinmeden oynar :))

Bilimsel açıdan dansın çocuklar üzerindeki etkilerini sizler için birkaç başlıkta anlat-mak isterim.

Dans Kinestetik Zekayı Geliştirir

Gardner’ın Çoklu Zekâ Kuramı’ndan bu yana birçok eğitimci “zekâyı” tek ve baskın bir yetenek olarak görmenin dışında, çeşitli ve özel boyutlardan oluştuğu modellemeler-le ele almaya başladı.

“Kinestetik (Bedensel) Zekâ”da çoklu zekâyı oluşturan çeşitlerden biridir. Çocukları göz önünde bulundurarak tanımlamak gerekirse, kinestetik zekâ; çocuğun bir proble-mi çözmek, kendini ve duygularını ifade edebilmek ve iletişim kurabilmek için vücu-dun bir bölümünü veya tamamını kullanabilme kapasitesidir.

Dansın kinestetik zekayı geliştirdiği farklı çalışmalarla ortaya konulmuştur. (Keun, Hunt 2006)

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

6362

Page 66: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

Dans eden çocukta vücut koordinasyonu kısmi değil çok yönlü gelişir. Dans eğitiminin müzikle iç içe olması, farklı ritimlerle birçok hareket yapılması, ritim duygusunu ge-liştirirken vücut koordinasyonunu üst düzeylere taşır. Bu gelişim hayatının her alanında çocuğun yaşam kalitesini arttırır.

Dans Fiziksel Gelişim Sağlar

Dans, başlı başına çaba sarf edilen fiziksel bir aktivitedir ve düzenli dans eden çocukların genel fiziksel sağlıklarının za-ten iyi olması beklenen bir sonuçtur. Dans figürleri yalnızca hareket edebilmekten ibaret değildir, hareket ederken kimi zaman kuvvet, esneklik, hız, koordinasyon ve denge değiş-kenlerinden birçoğu aynı anda kullanılır.

11–14 yaş grubu çocuklarda yapılan araştırmada yaratıcı dansın fiziksel (akciğer kapasitesi, esneklik ve aerobik kapa-sitede artış) ve psikolojik (içsel motivasyon, özsaygı ve dansı sevme) gelişimi arttırdığı gözlenmiştir. (Quin 2007)

Obezitenin yaygın olduğu günümüzde kilo vermek için yapı-lan zorlayıcı sporlara alternatif olarak en eğlenceli aktivite-dir. Zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmadan, sıkılmadan çocuğunuzda kilo kontrolü sağlar.

Dans Bilişsel Gelişim Sağlar

Dans dersleri, çocuklara önemli zihinsel becerileri verirken onların diğer alanlardaki kabiliyetlerini de arttırır.

Dans derslerinde öğrenciler pratik yaparken modelleme, sı-ralama, detaylara dikkat etme ve becerileri ezberleme şek-

linde zihinsel uyaranlarla uyarılırlar böylece öğrenme ger-çekleşir. (Carter 2004)

Bilişsel olarak dans eğitimi çocuklarda yaratıcılığı arttırma, problemlere farklı bakış açısı geliştirme, risk alabilme yetisi ve yüksek muhakeme yeteneği sağlar.

“Dans çalışmaları, kişilerin aralarında sözsüz iletişim kura-bilme yetilerini besler.” (Hanna 1999)

Dans Duygusal ve Sosyal Gelişim Sağlar

İnsanoğlu konuşarak iletişimden önce hareket etmeyi öğ-rendi. Yüzyıllar öncesinde dansın iyileştirici gücü keşfedil-mişti. Dansın rahatlatıcı gücü sayesinde stres ve zorluklarla baş etmek çok önceleri öğrenildi.

Çocuklar, gençler ve erişkinler üzerinde gerçekleştirilen birçok deneysel çalışma ve klinik rapor gösteriyor ki dans/hareket terapisi stresle baş etmeyi ve kişinin kendini denge-lemesini sağlıyor (Brauninger 2012)

Yine okul öncesi çocukları kapsayan bir çalışmada, dans ve hareket derslerine katılan çocukların katılmayanlara oranla sosyal yeterliliklerinin geliştiği, depresyon, çekingenlik, kay-gı ve saldırganlıklarının azaldığı deneyimlenmiştir. (Lobo, 2006)

Başka bir açıdan bakarsak, çocukların başka kültürlerin ken-dine has dans ve müziklerini öğrenmeleri, dünyayı daha derin boyutlarla algılamalarını ve böylece farklılıklara saygı duymalarını sağlar.

64

Page 67: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

SAHNE SANATLARI

Ailece kaliteli zaman geçirmenin en etkili yollarındandır dans, kuşak farkı tanımaz, haydi salondaki orta sehpa kalksın, dans başlasın...

Referanslar

1-Brauninger, I. (2012) Dance movement therapy group intervention in stress treat-ment: A randomized controlled trial (RCT). Arts in Psychotherapy. Vol.39(5), 443-450.

2-Carter, Carmen S. Effects of Formal Dance Training and Education on Student Per-formance, Perceived Wellness and Self-concept in High School Students. Diss. Uni-versity of Florida, 2004. Web

3-Griss Suzan. (1999). Minds in Motion: A Kinesthetic Approach to Teaching Elemen-tary Curriculum, Heinemann Press.

4-Hanna Judith Lynne, 1999 Partnering Dance and Education: Intelligent Moves for Changing Times. Human Kinetics.

5-Keun, L. L., & Hunt, P. (2006). Creative dance: Singapore children’s creative thin-king and problem solving responses. Research in Dance Education, 7(1), 31.)

6-Lobo, Y. B., & Winsler, A. (2006). The effects of a creative dance and movement program on the social competence of HEAD START PRESCHOOLERS. Social Deve-lopment. 15, 501-519.

7-Quin, Redding and Frazer. Dance Science Research Report

The effects of an eight-week creative dance programme on the physiological and ps-ychological status of 11-14 year old adolescents: An experimental study. Hampshire Dance and Laban, 2007.

If you have a child who is too energetic, you ask this question yourself many times;

Which activity should my child do? I suggest dancing as a mother, as a dancer and as a trainer. Dancing is the most enjoyable activity that you can start at your early ages. You can dance own by own or you can dance in a crowd. And dance is a part of universal communication.

Deniz Kutlu

NEFES DANS VE MÜZİK TOPLULUĞU

Yıldızlar Çocuk Topluluğu Eğitmeni

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

6564

Page 68: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

YURTDIŞINDA DİL EĞİTİMİNİN GETİRDİĞİ KAZANIMLAR ‘Sadece ‘karar vermeniz’ yeterli olacaktır.’ ..

1979 Trabzon doğumlu olan Duygu Akın, Özel Arı Okulları’ndan mezun olduktan sonra 1997 yılında Ankara Üniversitesine girdi ve

2001 yılında mezun oldu. Bir süre özel sektörde çalıştıktan sonra eşiyle birlikte Ankara’da bulunan Akın Dil Eğitim Merkezi’ni açtı. Şu anda Akın Dil Eğitim Merkezi’nde Genel Müdür Yardımcısı olarak çalışan Akın, evli ve iki çocuk annesi.

Duygu AKIN 1994 Mezunu

66

Page 69: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

EĞİTİM

Neden yurtdışında dil eğitimi almakta ciddi fayda var? En önemli farklar nedir?

Yurtdışında, örneğin Amerika’ da veya İngiltere’ de, bir dil okuluna kayıt olabilmeniz için, sadece ‘karar verme-niz’ yeterli olacaktır. Bunun dışında başka hiçbir kritere ihtiyaç duymadan, dilediğiniz okula yerleştirilerek işlem-lerinize başlayabilirsiniz. Yurtdışı dil okulları size dil be-cerilerinizin gelişmesinin yanı sıra, şu anki durumunuza göre her konuda çok farklı bir pencereden bakabilmenizi sağlayan bir kişisel gelişim süreci de yaşatacaktır. Yurtdı-şı eğitim programlarına katılan öğrencilerin bu konularda çok ciddi bir yol kat ettiği su götürmez bir gerçektir.

Tekrar eğitim penceresinden baktığımızda ise; örneğin 3 aylık bir dil eğitimini, yurtdışı dil okulları aracılığı ile al-dığınızda, Türkiye’ de alacağınız belki 7-8 aylık belki de daha fazla süredeki bir eğitime denk bir ilerleme kayde-debilecek olmanız bir gerçektir. Bunun sebebi de maale-sef ülkemizde konuşma pratiği yapmanın hemen hemen sıfıra yakın olmasıdır. Her ne kadar en iyi dil okuluna da gidiyor olsanız bile, yurt içindeki bu okulların size pratik olarak verebileceği ilerleme oldukça sınırlı kalır. Çünkü haftada 2 günlük, 2 ya da 3 er saatlik bir dil eğitimi dı-şında, geri kalan bütün zamanınızı “Türkçe” yaşayarak geçirirsiniz. Fakat yurtdışı eğitim alanında katıldığınız bir kursta, okulda geçirilen vakit haricinde sosyal yaşamda da sürekli o yabancı dil ile iletişim kurup, o yabancı dil sayesinde yaşamınızı devam ettirmek zorunda kalırsınız.

Bu da kesintisiz bir eğitim ve kopma olmadan pratik im-kanı demektir. Bir başka deyişle, o dili yaşamak demektir. Bu sayede öğrenme ivmeniz ve öğrenme süreleriniz cid-di anlamda iyileştirilmiş olur. Kağıt üzerinde ve gramer konularında yurtdışı eğitimlerdeki başarı yakalanabiliyor olsa da hepimizin temel sorunu olan “anlıyorum ama konuşamıyorum!” konusunda genel olarak bir çözüme ulaşılamamaktadır. Yurtdışında alacağınız dil eğitimi si-zin, öğrendiğiniz dili efektif bir biçimde, tüm alanları ile kullanabilmenizi sağlar. Yurtdışındaki dil okulları, özel-likle eğitimlerini pratiğe dayalı bir biçimde vermektedir. Eğitim süreleri 2 haftadan başlayarak, bir yıla kadar uza-yabilir. Öğrencilerin ihtiyaç ve tercihleri doğrultusunda Yurtdışı eğitim danışmanları tarafından en doğru süreye karar vermek zor olmayacaktır.

Yurtdışı Dil Okulları İçin Amerika Tercihi;

Yurtdışında bir eğitim planlıyorsanız, dünyanın neresin-de yaşıyor olursanız olun, yurtdışı dil okulları listesinde Amerika mutlaka ilk sıralarda yer alacaktır. Amerika ge-nel olarak, özellikle Türk öğrenciler arasında da popüla-rite olarak her zaman ilk sırada yer almaktadır. Hepimiz “Amerikan Rüyası” veya “Kaliforniya Yazları” ile ilgili, kı-sacık da olsa mutlaka bir şeyler yaşamak isteriz! Bu genel kanı haricinde, Amerika’nın gerçekten çok tercih edilme-sinin nedenlerinden bazıları da sunabildiği uçsuz bucaksız dil okulu seçenekleri, her bütçeye uygun okul ve program fırsatları ve sayısız lokasyon alternatifleridir.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

6766

Page 70: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

Yurtdışı Dil Okulları - İngiltere Seçe-neği İncelemelisiniz;

Artık hepimiz kabul edebiliriz ki İngi-lizce bilmek artık bir zorunluluk haline geldi. Yani en azından başarılı bir kari-yer sahibi olmak isteyen, vasat üzeri bir firmada herhangi bir pozisyonda çalışmak isteyenler için. Eskiden İngi-lizce bilinmesi başvurularda bir tercih sebebi iken, artık günümüzde İngilizce bilinmemesi bir iş kaybı sebebine dö-nüşmüş durumda. Bu konuya en etkin ve en hızlı çözümü getirebilmek için, birçok Türk vatandaşı, öğrenci veya ka-riyer sahibi hiç fark etmez, artık yurt-dışı dil okulları ile işlemlere başlayıp, İngilizce eğitimlerini o dilin ana vatanı olan İngiltere’ de alıyor!

İngiltere hali hazırda yabancı dil eği-timi almak üzere en çok tercih edilen ilk iki ülkeden bir tanesi, Amerika ile aralarında ciddi bir çekişmenin söz ko-nusu olduğunu kesinlikle söyleyebili-riz. İngiltere’nin diğer ülkelere göre en önemli avantajı ülkemize yakınlığıdır belki de. Yaklaşık 3.5 saatte sona eren bir uçak yolculuğunun ardından, yeni hayatınıza merhaba diyebiliyorsunuz. Diğer önemli avantajı ise bu işi tam anlamıyla bir sektör haline getirmiş olması ve bu bağlamda da öğrencilere ihtiyaç duyulabilecek her konuda sınır-sız destek ve imkan sağlayabilmesidir hiç şüphesiz.

Bu imkan ve fırsat alanların başında tabi ki dil okulları geliyor. İngiltere’ de gerçekten neredeyse sınırsız sayıda dil okulu olduğunu rahatlıkla söyleye-biliriz. Özellikle bu alanda ün yapmış Londra, Cambridge, Oxford, Brighton,

Bournemouth gibi şehirlerde, seçe-neklerinizin sayısı çok fazla. Burada iyi bir danışmanlık firmasının, sizi doğru seçeneklere ulaştırabilmekte rolü ise hiç kuşkusuz çok önemli! Çünkü pek de bilgi sahibi olamayacağınız bir ko-nuda, sayısız farklı seçenekle karşı kar-şıyasınız ve karar kriterinizin de sadece “para” olamayacak kadar önemli bir noktadasınız! Uzman bir göz değerlen-dirmesi ile genel bir bakış yaptığımızda; maalesef yurtdışı dil okulları genel de-ğerlendirmesinde; en ucuz okul eşittir en fazla sorun eşittir en mutsuz öğrenci gibi bir döngü oluşturmaktadır.

Okul seçiminin yanı sıra konaklama tercihlerinde de çok dikkatli olmanızda fayda var. Zira uzun dönemli bir eğitim alacaksanız, bu sürenin çekilmez hale gelmesini hiç istemezsiniz. En çok ter-cih edilen ve İngiltere’ de on binlerce aileye gelir kaynağı olan “homestay konaklama”, yani bir İngiliz ailenin ya-nında, kendinize ait tek veya çift kişilik bir odada konaklama, ilk öne çıkan se-çenek olarak karşımıza çıkar her zaman. Bu seçenekte, okul ve aile kriterleri ve tercihleri doğru yapılmış ise çok fazla şey öğrenirsiniz ve bu öğrendikleriniz sadece İngilizce dil becerileri ile sınırlı kalmaz. Aynı zamanda farklı bir kültü-rü de tamamen içinde yaşayarak tanı-ma fırsatı bulmuş olursunuz. Aile yanı konaklama imkanı sayesinde öğrenci-ler hem sosyal hayatlarında İngilizce pratiğe devam etme hem de İngiliz kültürünü daha yakından ve daha kısa sürede tanıma imkanı bulabiliyorlar. Bu anlamda İngiltere’de eğitim, hem ekonomik hem de pratik programlar sunmaktadır.

Yurtdışı Dil Okulları İçerisinde Tercih Yaparken, Opsiyonlarınızın ve Geti-recekleri Avantajların Farkında Olun, Bunları İncelemeyi Unutmayın!

İngiltere’ de alacağınız eğitimler sadece genel İngilizce ile sınırlı kalmamaktadır. Tüm yurtdışı dil okulları genelde aşağı-daki programları sunmaya çalışır fakat İngiltere’ de hemen hemen her oku-lun eğitim yelpazesi çok çeşitlidir. Bu da diğer ülkelere göre bir fark yaratır. TOEFL/IELTS hazırlık kursları, sertifika ve diploma programları, yaz okulları, iş İngilizcesi programları, yöneticilere özel İngilizce kursları, mesleki İngilizce kurs-ları vb. birçok farklı kategoriden mutla-ka kendinize en çok kazanç sağlayacak olanını seçebilirsiniz.

Sadece Eğitim Almayın, Aynı Za-manda Trenle İngiltere Turuna da Çıkın!

Eğitimin yanı sıra, İngiltere’ ye giden öğrenciler çok rahatlıkla onlarca fark-lı şehir ziyaretinde bulunabilirler. Çok gelişmiş olan tren altyapısı sayesinde, en uzak şehirler bile birbirlerine 2 saat-lik mesafelerle bağlanmış durumdadır. Ve tren biletleri de herkesin karşılaya-bileceği miktarlarda, 5-15 Sterlin/GBP aralığında fiyatlardadır. Dünyanın en eski ve gözde üniversitelerinden olan Cambridge ve Oxford Üniversiteleri, Brighton sahilleri, Bournemouth say-fiyeleri görebileceğiniz yerler arasında-dır. Londra’ nın eşsiz metropol özellik-leri, Bristol’ un küçük şehir havasında sunduğu büyük şehir imkanları, Esat-bourne’ un sakin sahil kasabası özel-likleri, Batı şehrinin tarihi mirasları ve bunun gibi sayısız güzelliği İngiltere’ de

68

Page 71: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

EĞİTİM

1 ay bile kalıyor olsanız rahatlıkla görüp değerlendirebilirsiniz.

Kısaca İngiltere’nin avantajlarını özetlersek;

• Yakın oluşu

• İngilizcenin ana vatanı oluşu,• Yurtdışı eğitim konusunu tam bir sektör olarak işlemesi• Uluslararası öğrencilerin fazlalığı ve ye-rel halkın bu duruma çok alışkın olması,• Konaklama seçeneklerinin fazlalığı,• Verilen eğitim seçeneklerinin fazlalığı,• Ve bol bol gezi imkanları sunabilmesi diyebiliriz.

Yurtdışında Sertifika ve Diploma Prog-ramları

Sertifika / Diploma Programı Nedir?

Herhangi bir alanda uzmanlaşmak ve ka-riyerlerine daha profesyonel bir şekilde devam etmek isteyen herkesin (öğrenci, işadamı, yönetici, öğretmen vb.) katıla-bileceği, yurtdışındaki üniversite, kolej veya özel eğitim kuruluşları tarafından verilen, kısa – orta – uzun süreli eğitim programlarıdır.

Avantajları Nelerdir?

Yurtdışı sertifika programlarının, mas-ter ve benzeri akademik eğitimlere göre çok daha kısa süreli, ekonomik olması ve başvuru şartlarının kolaylığı, bu prog-ramlara olan talebin artmasını sağla-maktadır. Üstelik sertifika programların-da aldığınız eğitim pratiğe dayalı olduğu için, eğitim sonunda staj yapma olanağı da sağlamaktadır.

Kimler Katılabilir?

İstedikleri alanda kısa sürede ve daha ekonomik, pratik bilgilerle uzmanlaşmak isteyen, en az orta seviye ve üzerinde İn-gilizce bilen herkes bu programlara katı-labilir. İngilizcesi yeterli olmayan adaylar ise, sertifika programı öncesinde alacak-ları dil eğitimi ile programa dahil olabi-

lirler. Programın staj imkanı sunması ve master’a göre daha iş hayatına yönelik eğitim vermesi nedeniyle, özel şirketler ve büyük firmalar tarafından da prog-ramlardan sertifika eğitimi almış kişiler daha fazla talep görmektedir.

Hangi alanlarda Sertifika Eğitimi Ala-bilirim?

* Uluslararası İşletme / Finans / Muhase-be / Hukuk* Halkla İlişkiler / Reklam / Pazarlama* Turizm ve Otel İşletmeciliği* Uluslararası Ticaret, İş Yazışmaları* Bilgisayar ve Enformasyon Teknolojisi* Grafik tasarım, Mimarlık* Tekstil, moda ve takı tasarımı,* İngilizce Öğretmenliği Sertifikası* Ziraat, Su Ürünleri* Sağlık

Eğitim Sonunda Profesyonel Staj Hakkı:

Sertifika programını başarı ile tamam-layan öğrencilere, ülkelere göre değiş-kenlik gösterecek biçimde, 6 aydan 2 yıla kadar staj yapma veya bir vatandaş gibi çalışma imkanları tanınmaktadır. Bunun yanı sıra, örneğin Amerika’ da; 9 aylık bir sertifika programını bitirdiğiniz takdirde, görülen dalda pratik kazanma amaçlı çalışma (Optional Practical Trai-ning) hakkını da kazanıp 12 ay boyunca profesyonel bir şirkette aynı master öğ-rencisine verilen hak gibi, size de çalışma hakkı verilmektedir. Bu belirttiğimiz gibi bir çok ülke ve programa göre değişken-lik gösteren bir durumdur.

Ücretsiz Danışmanlık:

AKIN Dil Yurtdışı Eğitim, öğrencilerine uygun sertifika programı, konaklama ayarlanması, vize dosyası hazırlanma-sı-takibi ve süreç boyunca ihtiyaç duyu-labilecek her konuda kesintisiz destek için ücretsiz danışmanlık hizmeti ver-mektedir.

Why are foreign language schools beneficial? What are the differences?

You just make a decision to enroll a foreign language school in America or London. Apart from this decision, you do not need anything. There are not any criteria to enroll a language school. Your language skills improve with the help of this language schools. Besides this, your horizon expands with these schools. Also, you have different experiences that you will never forget.

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

6968

Page 72: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

3D laboratuvarında, farklı öğrenme stillerine yönelik ola-rak video ve animasyonlarla zenginleştirdiğimiz öğretim materyallerimiz sayesinde, soyut ve anlaşılması güç olan konuların öğrenilmesinin kalıcı olmasını başarıyoruz.

Kimya laboratuvarında, havalandırma sisteminin yanı sıra canlı hava filtreleme sistemi kullanılmaktadır. Bu sistem cam bir bölme içerisinde yetiştirilen yağmur ormanı bitki-lerinden oluşmaktadır. Cam bölmenin üst kısmında topla-nan kirli hava, bölme içerisinde bitkiler tarafından temizle-nip, alt kısımdan temiz hava olarak ortama verilmektedir. Kimyasallarla yapılan; zehirli gaz çıkma ihtimali olan ve güvenlik önlemi alınması gereken deneyler ‘çeker ocak’

denilen bölme içinde yapılmaktadır. Çeker ocak, dışarıdan gözlemlemeye açıktır. Oluşan gazlar, çeker ocaktaki baca sayesinde havalandırma yoluyla dışarı atılır.

Robot kulübünün de etkin olarak kullandığı fizik laboratu-arı, öğrencilerin derste öğrendikleri teorik bilgilerin pratiğe dökülmesini sağlar. Veri almada kullanılan teknoloji ta-banlı aletler sayesinde deneyler daha kısa sürede ve hata payı daha az olacak biçimde yapılmaktadır.

Biyoloji laboratuvarında, müfredata uygun deneylerin yanı sıra, DNA, çiçek, hücre, iskelet gibi modellerin sıklıkla kullanıldığı uygulamalar yapılmaktadır.

LABORATUVARLAR2014-2015 Eğitim Öğretim yılının başında yenilenmesi tamamlanan

laboratuvarlarımız teknoloji destekli donatılmıştır. Lise müfredatı gözden geçirilerek yapılabilecek deneyler belirlenip, bu deneylere uygun malzemeler alınmıştır.

70

Page 73: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

ARI’DA EĞİTİM

ww

w.ar

imez

unla

ri.or

g.tr

7170

Page 74: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel
Page 75: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel
Page 76: SAYI: 02 • OCAK 2015 • ...OKULLARI VE HOCALARIM BANA, BENİM BAŞARILI OLABİLECEĞIM ALANI BULMAMDA YARDIMCI OLDULAR ” 58 66 70 Güzel yapılan işlerin sonuçları da güzel

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

Vakifbank Platinum Yeni KV ilan 20X28-02_CON.pdf 1 06.11.2014 18:18