sami mıhallemi dinler diller ve medeniyetler arası diyalog derneği anayasa Önerileri

24
SAMİ MIHALLEMİ DİNLER DİLLER VE MEDENİYETLER ARASI DİYALOG DERNEĞİ TBMM ANAYASA UZLAŞMA KOMİSYONUNA MIHALLEMİLER VE YENİ ANAYASA Mıhellemiler ;Mardin, Midyat, Hasankeyf, Batman, Şırnak ve Siirt’te yaşayan ve bölgedeki kökenleri Akkad’lara kadar dayanan kadim, sevecen ve uzlaşmacı bir halk topluluğudur. Türkiyedeki nufüsları 800 bin , dünya genelinde başta Suriye ve Lübnan olmak üzere Irak , Almanya, İsveç , İsviçre ,Hollanda ,Belçika ,Fransa , İngiltere ,Amerika ve daha bir çok ülkeye yayılmış nüfus’ları 3 milyon’un üzerinde tahmin edilen bir halk topluluğudur. Mıhellemiler ,yaşayan Arapça lehçeler içinde en fasih ve kitabi Arapçayı anadil olarak konuşan , kültür ve folklor olarak Aramiler ile büyük bir benzerlik gösteren, nev’i şahsına münhasır orijinilatisini hala koruyan bir topluluktur. Ekseri Müslüman Sünni olan Mıhallemilerin bir kısmı da Hristiyan , bir kısmı Musevi bir kısmı da , Ezidi /Ezdai / Yezidi’dir.Mıhallemiler ta Akadlar (MÖ.2500) dönemi öncesi kullanılan ve Arapça’nın bir lehçesi kabul edilen Mıhallemice’yi konuştuğundan, müslüman Mıhallemilerin tamamına yakını kendini Arap hissetmekte ve kabul etmektedir.Bundan dolayı Mıhallemiler için talep edip önerdiğimiz maddelerin Türkiyede yaşayan Arap halkını içinde geçerli olduğunu göz önünde bulundurmanızı istirham ediyoruz. Kısaca Mıhallemi Derneği Tam olarak ismi: Sami Mıhallemi Dinler Diller Ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Mıhallemi Derneği 2006 yılında Mehmet Ali Aslan kurucu başkanlığında Mardin’e bağMidyat ilçesinin Habsunnes köyünde kurulmuştur. Mıhallemilerin dünyada kurulan ilk yasal ve meşru yapılanmasıdır. Kendimizi Araplardan tamamıyla bağımsız bir topluluk görmediğimizden de Türkiyede kurulan ilk Arap derneği olma özelliğini de taşımaktayız. Derneğin kuruluş amacı : Özel olarak Mıhallemi dil ,kültür ,tarih ve mimarisini korumak ,araştırmak , kayıt altına almak , tanıtmak ve gelecek nesillere aktarmak olup , genel anlamda Mezopotamyada , Türkiyede ve tüm dünyada var olan diller , dinler , kültürler ve medeniyetleri korunması ve gelecek nesillere aktarılmasına dikkat çekmek, ve bu kimlikler arasında bir köprü vazifesi görerek bunlarla iletişimi, empatiyi, karşılıklı saygı temelinde birlikte yaşam duygusunu güçlendirmek. Dernek Ulusal ve Uluslararası alanda bir çok faaliyet gerçekleştirmiştir. Yeni Anayasadan beklentilerimize kısaca değinecek olursak ; Aşağıda yer alan taleplerimizin bir kısmının Anayasa ile , bir kısmının da kanunlar ve yönetmeliklerle düzeltilebilecek bir esasta olduğunun farkında olarak diyoruz ki ; 1- Anayasada bir ırka bir zümreye bir mezhebe bir…..vs’ye vurgu yapılmamalıdır.Birine vurgu yapılacaksa,Türkiyede yaşayan diğer tüm dini, etnik ,ve mezhepsel oluşumlara da eksiksiz yer verilmelidir. 2-Tüm toplulukların örgütlenme hakkı önündeki engeller kaldırılmalı , devlet , halkların temel insan hak ve hürriyetleri kapsamındaki örgütlenme hakkına hiçbir şekilde müdahele etmemelidir.

Upload: bizsizanayasaolmaz

Post on 13-Jun-2015

1.055 views

Category:

News & Politics


4 download

DESCRIPTION

Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu görüşlerinde öncelikle yeni anayasada bir ırka, bir zümreye bir mezhebe vurgu yapılmaması gerektiğinin altını çiziyor. Bunun yanı sıra, raporda, Türkiye topraklarındaki tüm kültür, dil ve inançların kendilerini var etme ve yarınlara taşıma haklarının anayasada güvence altına alınması ve yok olma tehdidi altındaki tüm dillerin ve kültürlerin de koruma altına alınıp bu dillere ve kültürlere pozitif ayrımcılık uygulanması talep ediliyor. Anadillerde veyahut Türkçe dışındaki dillerde isim –soy isim kullanabilme hakkının anayasal güvenceye alınması isteniyor ve şöyle deniliyor : “Mıhallemilerin ,Arapların ,Lazların ,Çerkeslerin, Kürtlerin , Zazaların ve diğer halkların sosyal , kültürel ve diğer insani hakları anayasal güvenceye alınmalıdır. Bu kapsamda Mıhallemi Dili ve Edebiyatı Enstitüleri veya bölümlerinin de bir an önce Üniversitelerde açılmasını talep ediyoruz”. Aynı zamanda anadilde eğitim hakkının tanınması gerektiği belirtiliyor ve bunun yanı sıra anadillerin kamusal alanda da resmi olarak kullanılabilir olması talep ediliyor.Dernek, diğer taraftan Mıhallemilerin yaşadığı bölgelerde var olan ve Tapu ve Kadastrodan kaynaklı ciddi Mülkiyet sorunlarının çözüme kavuşturulmasını ve bu sorunların çözüme kavuşturulması için yeniden kadastrolama tespit çalışması yapılıp gayrimenkullerin gerçek sahiplerine iade edilmesini talep ediyor.Düşünce ve ifade özgürlüğüne de değinilen raporda şiddet içermemesi kaydı ile her türlü düşüncenin savunulması ve eyleme dönüştürülmesi hakkının anayasal güvence altına alınması gerektiği ifade edilirken aynı zamanda şiddet eylemlerine katılmamış, siyasi olsun olmasın, tüm düşünce suçlularının serbest bırakılması da talep ediliyor. Kamu kurum ve kuruluşlarındaki kıyafet sınırlamaların kaldırılması talep edilirken aynı zamanda Türkiye’de yaşayan ve Müslüman olmayan dini inanç gruplarına ve Sünni olmayan Müslüman gruplara, kendi özel dini ve milli bayramlarında resmi tatil hakkı tanınması talep ediliyor. Yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluk alanının genişletilmesi de talep ediliyor. Dernek raporunda son olarak, adaletin gecikmemesi için tutukluluk sürelerinin kısaltılması, mahkemelerin daha hızlı ve adil karar verebilmesi için yargı yapılanmalarının sil baştan elden geçirilmesi ve uluslararası hukuk normları da esas alınarak modernize edilmesi gerektiğini ifade ediyor.

TRANSCRIPT

Page 1: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

SAMİ MIHALLEMİ DİNLER DİLLER VE MEDENİYETLER ARASI DİYALOG DERNEĞİ

TBMM ANAYASA UZLAŞMA KOMİSYONUNA

MIHALLEMİLER VE YENİ ANAYASA

Mıhellemiler ;Mardin, Midyat, Hasankeyf, Batman, Şırnak ve Siirt’te yaşayan ve bölgedeki kökenleri Akkad’lara kadar dayanan kadim, sevecen ve uzlaşmacı bir halk topluluğudur. Türkiyedeki nufüsları 800 bin , dünya genelinde başta Suriye ve Lübnan olmak üzere Irak , Almanya, İsveç , İsviçre ,Hollanda ,Belçika ,Fransa , İngiltere ,Amerika ve daha bir çok ülkeye yayılmış nüfus’ları 3 milyon’un üzerinde tahmin edilen bir halk topluluğudur. Mıhellemiler ,yaşayan Arapça lehçeler içinde en fasih ve kitabi Arapçayı anadil olarak konuşan , kültür ve folklor olarak Aramiler ile büyük bir benzerlik gösteren, nev’i şahsına münhasır orijinilatisini hala koruyan bir topluluktur. Ekseri Müslüman Sünni olan Mıhallemilerin bir kısmı da Hristiyan , bir kısmı Musevi bir kısmı da , Ezidi /Ezdai / Yezidi’dir.Mıhallemiler ta Akadlar (MÖ.2500) dönemi öncesi kullanılan ve Arapça’nın bir lehçesi kabul edilen Mıhallemice’yi konuştuğundan, müslüman Mıhallemilerin tamamına yakını kendini Arap hissetmekte ve kabul etmektedir.Bundan dolayı Mıhallemiler için talep edip önerdiğimiz maddelerin Türkiyede yaşayan Arap halkını içinde geçerli olduğunu göz önünde bulundurmanızı istirham ediyoruz.

Kısaca Mıhallemi Derneği

Tam olarak ismi: Sami Mıhallemi Dinler Diller Ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği

Mıhallemi Derneği 2006 yılında Mehmet Ali Aslan kurucu başkanlığında Mardin’e bağlı Midyat ilçesinin Habsunnes köyünde kurulmuştur. Mıhallemilerin dünyada kurulan ilk yasal ve meşru yapılanmasıdır. Kendimizi Araplardan tamamıyla bağımsız bir topluluk görmediğimizden de Türkiyede kurulan ilk Arap derneği olma özelliğini de taşımaktayız. Derneğin kuruluş amacı : Özel olarak Mıhallemi dil ,kültür ,tarih ve mimarisini korumak ,araştırmak , kayıt altına almak , tanıtmak ve gelecek nesillere aktarmak olup , genel anlamda Mezopotamyada , Türkiyede ve tüm dünyada var olan diller , dinler , kültürler ve medeniyetleri korunması ve gelecek nesillere aktarılmasına dikkat çekmek, ve bu kimlikler arasında bir köprü vazifesi görerek bunlarla iletişimi, empatiyi, karşılıklı saygı temelinde birlikte yaşam duygusunu güçlendirmek. Dernek Ulusal ve Uluslararası alanda bir çok faaliyet gerçekleştirmiştir.

Yeni Anayasadan beklentilerimize kısaca değinecek olursak ;

Aşağıda yer alan taleplerimizin bir kısmının Anayasa ile , bir kısmının da kanunlar ve yönetmeliklerle düzeltilebilecek bir esasta olduğunun farkında olarak diyoruz ki ;

1- Anayasada bir ırka bir zümreye bir mezhebe bir…..vs’ye vurgu yapılmamalıdır.Birine vurgu yapılacaksa,Türkiyede yaşayan diğer tüm dini, etnik ,ve mezhepsel oluşumlara da eksiksiz yer verilmelidir.

2-Tüm toplulukların örgütlenme hakkı önündeki engeller kaldırılmalı , devlet , halkların temel insan hak ve hürriyetleri kapsamındaki örgütlenme hakkına hiçbir şekilde müdahele etmemelidir.

Page 2: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

3-Ülkemizdeki bütün kültür , dil ve inançların kendilerini var etme ve yarınlara taşıma hakları anayasada güvence altına alınmalı , bu konuda kamusal ve toplumsal sorumluluklar tanımlanmalı ve bu doğrultuda yapılacak çalışmalar için genel bütçeden pay ayrılmalıdır.

4-Türkiye cumhuriyeti sınırları içinde bulunan ve yok olma tehdidi altındaki tüm diller ve kültürler koruma altına alınıp bu dillere ve kültürlere pozitif ayırımcılık uygulanmalıdır.

5-Kendi anadilinde veyahut Türkçe dışındaki dillerde isim –soy isim kullanabilme hakkı anayasal güvenceye alınmalıdır.

6- Mıhallemilerin ,Arapların ,Lazların ,Çerkeslerin, Kürtlerin , Zazaların ve diğer halkların sosyal , kültürel ve diğer insani hakları anayasal güvenceye alınmalıdır. Bu kapsamda Mıhallemi Dili ve Edebiyatı Enstitüleri veya bölümlerinin de bir an önce Üniversitelerde açılmasını talep ediyoruz.

7- Türkiyedeki tüm etnik ve dilsel hatta dinsel kültürün korunmasında büyük rol oynayan sesli ve görüntülü medyanın temel vazgeçilmezi olan televizyon hakkı Türkiyedeki tüm farklılıklara verilmeli, gücü ve imkanı olmayan halklara ve gruplara da devlet televizyon kanalı açmalıdır. Bu bağlamda Mıhallemilere de devlet bir televizyon kanalı tahsis etmelidir. (Derneğimiz bu konuda defalarca Hükümetin ve Devletin ilgili birimlerine gerek resmi yazılı , gerekse sözlü olarak müracaata bulunduğu halde hiçbir sonuç elde edememiştir.)

8-Tüm Türkiyede ve özelliklende Doğu ve Güneydoğu bölgesinde hususan Mıhallemilerin yaşadığı Turabdin adlı coğrafyada Tapu ve Kadastrodan kaynaklı ciddi Mülkiyet sorunları vardır.Bu ciddi sorunların en başında Devlet –Vatandaş kaynaklı sorunlar gelmektedir.Kişilere ve ailelere en az üç- dört kuşak öncesinden yani daha Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan evvel atalarından miras kalan ve işlenmiş bir çok bağ ,bahçe, tarla , haksız yere hazine malı, mer’a ,ortak mal gibi tescillenmiş tanımlamalarla vatandaştan gasp edilmiştir. Bunun neticesinde de hazine malı diye kadastrolanan yerler , ilgili yerleşim birimlerindeki ,zenginlere, kodamanlara ve Arazi mafyalarına peşkeş çekilmek suretiyle satışa sunulmaktadır. Bu adaletsiz ve zalimane uygulama , istenmeyen bir çok adli vakayı beraberinde getirdiği gibi bazı zamanlarda cinayetlerle sonuçlanmıştır. Bunun en bariz örneklerinden biri de bütün dünyanın şahit olduğu Bilge Köyü katliamıdır.

Bu sorunlar yumağının merkezinde yer alan biri olarak, zaman zaman bu uygulamalardan kaynaklı kargaşa,kavga ve cinayetlere şahit oluyoruz. Gayr-i menkulu gaspedilen bir çok insan “ dedelerimden bana miras kalan , tarlayı, bağı , bahçeyi alan olursa cinayet çıkar ” dediğine şahit oluyoruz ve zaman zaman da cinayetler çıkıyor. Bazen de araya hatırı sayılır insanların girmesiyle gayri menkulun gerçek sahibi , büyük meblağlarla kendi gayri menkulunu satın almak zorunda bırakılıyor.

Bu sorunların ve apaçık haksız uygulamaların daha da derinleşmemesi ve insanlar arasında yeni kin,düşmanlık ve kan davalarının üretilmemesi için ; sorunlu olan tüm yerleşim bölgelerine yeniden tapu kadastro girmeli ve kadastrolama çalışması yapılacak yerlere sadece muhtarlar ve Köy ihtiyar heyeti veya bilirkişiler değil, arazi sahipleri ve diğer komşuları da hazır bulunabilmelidir.

Sayın Başbakanımızın talimatıyla 1936’dan bu yana Azınlıklara ait gasp edilmiş , veya ellerinden bir şekilde zorla alınmış, vakıf gayri menkullerinin iadesi, üçüncü kişilerin eline geçen mülkler için ise tazminat ödenmesi konusunda çok adilane ve isabetli kanun hükmünde bir kararname çıkartılmıştır. Geç de olsa eksik de kalsa, kanun hükmündeki bu kararname , büyük bir haksızlığı ve adaletsizliği kısmen giderdiği için ehl-i hak ve ehl-i vicdan tarafından büyük alkışlara mazhar olmuştur.

Page 3: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

Bizim de talebimiz ; belki de yürütmenin ve Hükümetin bihaber olduğu bu mağduriyetimizin üzerinden Azınlık gayr-i menkullerde olduğu gibi ; üzerinden 70 yıl geçmeden , bizler (Mıhallemiler) ve bizim durumumuzda olan tüm Türkiyedeki mağdurlar için, yeniden kadastrolama tespit çalışması yapılıp , gayri menkullerimiz üçüncü şahısların eline geçmeden yasal düzenleme ile gerçek sahiplerine iadesinin sağlanmasıdır. Üçüncü şahısların eline geçmiş gayr-i menkullerimiz için ise ya değeri nisbetinde , gerçek hak sahiplerine tazminat ödenmesi veyahut devlet tarafından bedeli ödenerek gayr-i menkulun üçüncü şahıstan alınıp , hak sahibine iadesi sağlanmalıdır.

Aksi taktirde başta Hükümet olmak üzere , şu anda bu satırları okuyan tüm komisyon üyeleri hesabı ödenemez bir vebale şerik olacaktır. ( Bu madde tafsilatlı olarak, metnin sonunda bulunan ek -1 de yer almaktadır .)

9-Suriye , Lübnan ve Irakta sayıları yüzbinleri bulan aslen Türkiyeli Mıhellemiler 50 yıldan fazladır o ülkelerde yaşadıkları halde, henüz bulundukları ülkede vatandaşlık hakkı elde etmedikleri gibi Türkiye vatandaşılığını da kaybetmişlerdir. ( bu durumda sayıları 10 binleri bulan insanımız vardır) Türkiye bu konumdaki Mıhellemilerin sorununa bir çözüm bulmalıdır. Ya vatandaşlık verip Türkiyeye geri dönüşlerinin önünü açmalı veyahut yaşadıkları ülke iktidarları ile görüşüp bu sorunu çözme iradesini göstermelidir.

10-Mıhellemiler bölgede diğer bölge halklarına karşın farklı etnik tanımlamar adı altında bir denge unsuru olarak kullanılmaktan rahatsızlık duymaktadır. Denge unsuru olarak kullanılmanın sonucu olarak zaman zaman bölgede etnik ve dini facialar yaşanmıştır. Bu kullanılışın sistematik olarak sürdürülmesi ilerde daha büyük facialara ve çatışmalara yol açabilecektir.

11-Devlet bütün vatandaşlarının insani ve mecburi ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Herkes için, sağlık , okuma, özellikle bir sosyal güvencesi olmayan insanları (insanlık vasfından çıkaracak derecede muhtaç etmek suç işlemek demektir. Asgari geçim ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmak zorundadır.) Kira yardımı dahil, elektrik, su ve gıda, eğitim ihtiyaçları temin edilmelidir.

Kaynaklar çok açık biçimde var; Her gün zenginler tarafından israf edilen gıda miktarı, bütün fakirleri doyuracak miktardan daha fazladır.

12- Türkiyede daha şeffaf , daha adil ve daha işlevsel bir sistemin hakim olması için bir an önce Ombudsman‘lık sistemine geçiş için ilgili çalışmalar başlatılmalıdır.

13- Şiddet içermemesi kaydı ile ,her türlü düşünce ve düşünceyi eyleme dönüştürme hakkı Anayasal güvence altına alınmalıdır.

14-Şiddet eylemlerine katılmamış, her türlü ,siyasi olsun olmasın, tüm düşünce suçluları serbest bırakılmalıdır. Düşünmeyi ve düşünceyi açıklamayı sansürleyen kokuşmuş kanunlar tedavülden kaldırılmalı , yerine düşünmeyi , ve düşüncesini açıklamayı teşvik edici kanunlar düzenlenmelidir.

15- 1980 öncesi ve sonrası haksız yere hüküm giyen insanların geçmişe dönük emekli kesintileri yatırılmalı ve emekli edilmelidirler. Hüküm giyipte şimdi hayatta olmayanların varsa eşi ve çocukları , eşi ve çocuklarına tazminat ödenip onlara maaş bağlanmalıdır.

Hüküm giymeleri kanuni olabilir ama haksız ve temel insan hak ve hürriyetlerine aykırı bir kanunsa ,o bozuk kanunun yüzünden yatanlara maddi ve manevi haklar tanınmalıdır.

Page 4: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

Örnekleyecek olursak : Bir zamanlar Türkiyede Türkçe dışındaki dillerin konuşulması ,dinlenmesi,yazılması yasaktı. Bu yasağı çiğneyen bir çok insan çeşitli işkencelere maruz bırakılarak kesinleşmiş cezalar aldılar. Özü itibariyle tefessüh etmiş böylesi kanunlarla yargılanıp ceza alanları suçlu görüp ,o zalimane kanunun meşruluğunu savunmak,hak ve hakikat nezdinde büyük bir zulüm olduğundan , o gibi kanunların mağduriyetine ve zulmüne uğramış insanlarımız için telafi edici düzenlemeler yapmalmalıdır. Böylelikle geçmişte ayaklar altına alınmış olan insanlık onurunun çiğnenmesine razı olmadığımızı bir nebze de olsa tarihe ve insanlığa göstermiş olacağız.

16-Devlet memurlarının başörtüsü dahil istediği şekilde bir giyinme Hürriyeti olmalıdır.Bunun yanında yine devlet memuru istediği tarzda saç ve sakalını bırakma ve şekillendirme hürriyeti tanınmalıdır.

17-Nasıl ki Ramazan bayramında Müslümanlara 3.5 gün , Kurban Bayramında 4.5 gün bayram tatili veriliyorsa , aynen öyle de Türkiyede yaşayan ve Müslüman olmayan dini inanç gruplarına ve Sünni olmayan Müslüman gruplara da , kendi özel dini ve milli bayramlarında 3.5 günlük ve 4.5 günlük resmi tatiller verilmelidir.

18-Müslüman erkekler için Dini bir yükümlülük olan Cuma namazı ibadetinin rahatça ifa edilmesi ve kanuni herhangi bir sorunun çıkmaması için , bütün devlet memurlarına ve özellikle de öğretmenlere yarım saatlik Cuma namazı izni kanuni güvenceye alınmalıdır.( Özellikle öğretmenler dememizdeki kasıt ; ikili öğretim yapan okullarda çoğu zaman öğrtemenlerin ders saatleri Cuma namazı saati ile çakışmaktadır.)

Kadir gecesini ifa etmek isteyen insanımızın iş verimi arttırmak ve beden sağlığını korumak için Kadir gecesinin ertesi günü resmi tatil ilan edilmelidir. Bunun gibi özel gün ve geceleri olan farklı inanç gruplarına da bu hak tanınmalıdır. Ör : Hristiyanların 3 gün boyunca üst üste tuttukları Ninova orucu , ya da Alevilerin buna benzer tuttukları kerbala orucu gibi.

19- Hac farizasını yerine getirmek isteyen insanımıza devlet gerekli kolaylığı sağlamalı ve belli bir oranda maddi yardım yapmalıdır. Ayrıca memur olup ta Hacca gitmek isteyenlere iznin rahatça ve sorunsuz kullanılması konusunda gerekli izin yönetmeliklerinde pozitif değişiklikler yapılmalıdır. İzin hakkı olmayan öğretmenlere de görev hayatında bir defaya mahsus olmak üzere bu izin hakkı tanınmalıdır. Aynı şekilde farklı inanç gruplarına da kendilerince kutsal addedilen mekanları ziyaret etmek için aynı izin hakları tanınmalı ve gerekli kolaylıklar sağlanmalıdır.

20- Meclis andı değiştirilmelidir. Daha özgürlükçü ve her türlü ideolojik kavram ve tanımlamalardan uzak insan ufkunu açıcı ,maddi ve manevi gelişimi süreklileştirecek tarzda insanın mutluluğunu daim ve kaim kılacak bir and üzerinde çalışılmalıdır.Ve herkes kendisi için ne önemli ve kutsal ise onun üzerine and içmelidir. Aksi taktirde andın bir anlamı kalmayacaktır. Atatürk ilke ve inkılaplarının kendisi için bir değeri olmayan birine bu andı içirmek andın manası aslisi ile çelişir, ve hiçbir bağlayıcılığı olmaz.

21-Bütün Resmi kamu kurum ve kuruluşlarında ve belli bir büyüklükteki özel şirketlere, bina içinde bir mabed odası veya mabet salonu tahsis etme zorunluluğu getirilmelidir. Böylece farklı dini inanışlara sahip memurlarımız ve işçilerimiz iş yerlerinde , kıyıda, köşede ,kuytu yerlerde bin bir sıkıntı ile zahmete dönüşen ibadet mekanlarından kaynaklı sorunlardan kurtulup , insan şeref ve haysiyetine yakışır bir mekanda ibadetlerini eda edebileceklerdir

22- Cezaevlerinde tutuklu bulunan hükümlüler ile ilgili değişik iyi hal indirimlerine gidilmelidir. Örneğin Kuran-ı Kerim’in tamamını veya bir kısmını ezberleyene değişik miktarlarda ceza indirimi uygulanabilir. Yine aynı şekilde Müslüman olmayan tutukluların da

Page 5: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

kendi kutsal kitaplarını ezberlemeleri ile ilgili ceza indirimine gidilebilir. Kutsal kitapları ezberlemek istemeyen ve kitap okuyup kitap yazmak isteyenlere de belli bir limit konup gerekli kontrol sistemleri de işletilerek , kitap okuyup kitap yazanlara da belli bir oranda iyi hal ceza indirimi uygulanabilir. Böylelikle tutukluların hem zamanları değerlendirilmiş olur hem de ceza bitiminde iyi ve faydalı birer insan olarak toplumsal hayatta yer almaları sağlanmış olur.

23- Okullarda en azından Türkiyede konuşulan ikinci bir dil öğrenme zorunluluğu getirilmelidir.

24- Bütün Türkiye sınırları içindeki farklı dil ve lehçelere ,Anadilde eğitim zorunluluğu getirilmelidir. Anadilde eğiti seçmelei olsun mu olmasın mı tartışmaların çokça dallanıp budaklandığı bu konuda da kesin bir çözüm önerisi sunmak istiyoruz şöyle ki: Anadil Allah’ın ayetlerinden bir sanat olup tüm insanlara bahşedilmiş bir güzelliktir. Her dil mensubunun kendi anadilinde eğitim alma ve verme hakkı fıtridir. Dolayısı ile Allahın kullarına tanıdığı bu hakkı yönetenler ,yönetilenlerden gasp etmemelidir. Sadece Anadil ile eğitim hakkı değil ,anadili ile hayatın her alanında (kamusal alan dahil) kendini özgürce ifade etmeli ,hizmet almalı ve hizmet verebilmelidir.

Türkçe bütün Türkiyede ortak zorunlu eğitim dili olarak kalmalı , bunun yanında da ikinci bir resmi eğitim dili o bölgede konuşulan dil olmalıdır.

Örnekleyecek olursak Arapların yoğun olarak yaşadıkları bölgede zorunlu eğitim dili Türkçenin yanı sıra , zorunlu eğitim dili Arapça da devletin güvencesinde olmalıdır. Yine Karadenizde zorunlu eğitim dili olan Türkçenin yanı sıra , Laz olanlara da zorunlu Lazca eğitimi verilmelidir.

Mıhallemilerin, Arapların ,Kürtlerin ve Süryanilerin yaşadığı çok dilli ve çok kültürlü Mardin gibi şehirlerde ise ; okullarda Mıhallemice ,Kürtçe , Arapça , Süryanice eğitim veren sınıflar olmalı , ebeveyn , isterse Arapça ve Türkçenin zorunlu resmi okutulduğu sınıfa , isterse de Kürtçe ve Türkçenin zorunlu eğitim dili olduğu sınıflardan birini , isterse de Süryanice ve Türkçe sınıflarından birini tercih edebilmelidir.Yani ülkenin ortak resmi eğitim dili olan Türkçenin yanı sıra , Allahın birer ayeti (sanatı) olan anadilleri ile de devletin zorunlu güvencesinde bir eğitim söz konusu olacak ve böylelikle çok kültürlülük ve çok dillilikte korunmuş olup daha da gelişecek ve Anadolu medeniyetine katkıda bulunmuş olunacakatır. Aynı şekilde Karadenizde de Lazca ve Türkçe zorunlu eğitim dili olmalıdır. Türkiyenin içine dağılmış Arap , Kürt ,Laz ,Çerkez ve diğer topluluklara gelince bir sınıflık sayı düzeyinde ailelerden başvuru olması halinde , ilgili okulun belli başlı sınıflarında da anadil ile eğitim olanağı sunulmalıdır. Örneğin İstanbulda A okulunda 15 veli çocuğunun Türkçe eğitimi yanında Kürtçe eğitim almasını da istiyorsa bu talep yerine getirilmelidir. Bir çok Avrupa ülkesinde bunun örnekleri vardır. Aynı şekilde , lehçeler ile de eğitim hakkı alma olanağı sunulmalıdır. Örneğin Dersim ve Bingöl gibi illerde Kürtçenin bir lehçesi kabul edilen Zazaca eğitim, Türkçe ile birlikte zorunlu olarak verilmelidir.

25-Türkiyede iki dil ve daha fazlasını bilen devlet memurlarına dil tazminatı ödenmelidir.Burada kastedilen İngilizce,Almanca gibi diller değil ,Türkiyede konuşulan dillerdir.Örneğin Doğuda Kürtçe ve Arapça bilen devlet memurlarına ,Türkçe dışında bildikleri her dil için Asgari ücretin en az sekizde bir’i (8/1) oranında tazminat ödenmelidir.

Özellikle öğretmenlere bu dil tazminatı mutlaka ödenmelidir.Okula başlarken Türkçe bilmeyen çocuklar var.Öğretmenler bu çocuklarla Kürtçe,Arapça,Lazca,Çerkezce , Süryanice,Ermenice ,ve diğer dilleri konuşuyor, böylelikle çocuklar okuldan tırsmıyor,ve okula alışıyor.

Page 6: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

Yani burada öğretmenin İngilizce ,Almanca,Fransızca bilmesi bir işe yaramıyor.Dolayısı ile Türkiyede konuşulan dilleri konuşabilen ve bu diller ile bir çeşit hizmet veren tüm devlet memurlarına ve hatta özel sektörlerde çalışan personele de bu konuda dil tazminatı alabilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.Böylece çok dil öğrenmenin ve çok dilli bir toplumun avantajlarından yararlanmanın da önü açılmış olacaktır.

26-Engellilere engel durumuna göre en azından, alt limit olarak Asgari ücret ödenmelidir.Yine engellilerin çocuklarına da 18 yaşına dek belli bir aylık bağlanmalıdır.Engellilerin temel ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmalıdır.(Elektrik,su,telefon,kira ve eğitim harcamalarını )

Evlenmek isteyen engellilerin ,evlilik ile ilgili tüm masrafları devlet tarafından karşılanmalıdır.Çalışmak isteyen ve çalışmaya ihtiyacı olan bütün engellilere ,engel durumları göz önünde bulundurularak iş imkanı sağlanmalıdır. Yine engel oranına bakılmaksızın tüm engellilere beyaz eşyalarda her türlü vergi muafiyeti getirilmelidir. Ayrıca yine engel oranına bakılmaksızın tüm engellilere otomobil alımlarında KDV dahil vergi muafiyeti getirilmelidir.(Engelli vatandaşımıza son birkaç düzenleme hariç , devletin ekstradan hiçbir katkısı söz konusu değilken , hala otomobil alımlarında ,hangi vicdanla KDV alınmaktadır kayda değer vicdan muhasebesini gerektiren bir konu doğrusu.) Yine bir şart var ki evlere şenlik doğrusu , hastalık olarak % 90 ve üstü raporu olan engellilere veya hastalara otomobilde ÖTV muafiyeti var. Yani adam yaşayan bir ölü halini alsın sonra ben vergimden vazgeçeyim anlayışı…Lütfen Devlet , engellilerden ve iş yapamaz durumda olan hasta insanların ceplerinden gözünü ve elini yasal düzenlemelerle çeksin. (Ha bu arada ben veya 1. dereceden akrabalarımın hiç birinde herhangi bir özür veyahut engel durumu söz konusu değil !)

27-Ekolojiye saygılı ekolojik dengeleri gözetleyici bir Anayasa hazırlanmalıdır. Ekolojik imar planları düzenlenmeli ve sıkı sıkıya denetlenmelidir. Örneğin: Apartmanlarda en azından daire sayısınca ağaç alanı zorunluluğu getirilmelidir. Köylerde ve ilçelerde arazi ve arsa yapısına uygun olarak zorunlu ağaç dikimi, yapılmalıdır.Yeşillendirme için sarfedilen su ve elektirğin ücreti çok düşük tutulmalıdır.

28-Kimlik Bakanlığı kurulmalıdır. Kimlik Bakanlığının esas işlevi Türkiyede yaşayan farklı etnik, dini ve diğer sosyal ve kimliksel sınıflara hizmet etmek olmalıdır. Bu bağlamda farklı kimliklerin sorunları gün be gün takip edilip en kısa sürede çözüme kavuşturulmalı ve farklı kimlikleri özgün haliyle korumanın ve sonraki nesillere aktarmanın çalışmaları yapılmalıdır. Bu bakanlıkta çalışacak tüm personel eşit ve orantılı bir şekilde farklı kimlik aidiyeti insanlardan müteşşekil olmalıdır. ( Bu kimlik bakanlığı , vazife-i aslisinden sapıp kimlikleri nasıl asimile edebiliriz anlayışına sapmamalıdır ! )

29- Mıhallemi ve Arap yerleşim birimleri başta olmak üzere Türkiyede ismi zorla elinden alınmış tüm yerleşim bölgelerine eski isimlerinin iade edilmesini talep ediyoruz. Bunu referandumla falan da istemiyoruz. Çünkü yerleşim birimlerimizin ismi zorla değiştirilirken herhangi bir referandum yapılarak isimler takla atmamıştı.

30- Kin ve Nefreti körükleyici etkinliklerde ve beyanatlarda bulunanlar için ceza oranları arttırılmalıdır.

31-Demokrasinin bir kanseri , istibdadın da küçük bir kardeşi olan yüksek seçim barajı ; kaldırılmalı veyahut çokça aşağılara çekilmelidir. Türkiye milletvekili ünvanıyla belli bir kontejana sahip , alternatif milletvekilliği modeli geliştirilmelidir. Kişi istediği yerden

Page 7: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

milletvekili aday adaylığını koyup , Türkiye genelinde yüzbin ( bu rakam yükseltilebilir ,düşürülebilir ) oy alması durumunda milletvekili olabilmelidir.

32- Katılımcı ve paylaşımcı bir hayat için yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluk alanı genişletilmelidir.

33- Mardin ve Hatay gibi farklı etnik ve dini yapıdaki kozmopolit iller, özel ve özerk bir biçimde yönetilmeli ve burada görev yapacak başta Vali olmak üzere diğer bütün devlet memurları , emniyet ve kolluk mensupları dahil özel bilgi ve beceriye sahip , empati kurabilen , farklılıkları benimsemiş , içine sindirmiş , şehirde konuşulan dillere aşina, dinlere saygılı, olgun kişilerden seçilmeli ve istihdam edilmelidir.

Yine Midyat ve İskenderun gibi ilçelerde aynı şekilde özel ve özerk bir biçimde yönetilmeli , başta Mülki idare amiri Kaymakam olmak üzere diğer bütün devlet memurları ,emniyet ve kolluk mensupları dahil özel bilgi ve beceriye sahip , empati kurabilen , farklılıkları benimsemiş ,içine sindirmiş , ilde konuşulan dillere aşina, dinlere saygılı, olgun kişilerden seçilmeli ve istihdam edilmelidir.

Habsunnes ( Mercimekli Köyü -Midyat) gibi yerleşim birimleri de özel kanunlarla yönetilmelidir. Tıpkı Vatikan da veya başka bir örnekte olabileceği gibi….Habsunnes şu anda Dünyada tüm halkı bazında dört dilin konuşulduğu (Türkçe ,Mıhallemice /Arapça, Süryanice ,Kürtçe) , dört kültürün hala yaşandığı üç dine ait mabedlerin bulunduğu tek yerleşim birimidir. Özel bir idari sistem ile yönetilmesi ve korunması durumunda , Türkiyenin Dünya içindeki bir ayrıcalığı olacak ve farkındalığı artacaktır. Ayrıca kültürlere ,dinlere ve dillere verilen önemin somut bir gösteresi olup, Medeniyetler İttifakının da Türkiyenin dünyadaki eşbaşkanlığının da bir manası olacaktır.

34- Tüm Türkiyede Yerel Meclisler oluşturulmalı ve bunlara işlerlik kazandırılmalıdır. Bu yerel meclislerde hem dinlerin hem dillerin hem farklı düşünce gruplarının hem gençlerin ,hem ihtiyarların ,hem çocukların , hem engellilerin ve hem de bayanların temsilcileri olmalıdır.

35-Şahıs , kurum ve yerel yönetimler kendi bağımsız eğitim ve öğretim kurumlarını açabilmelidir.

36-Eğitim ve öğretim ilk 4 yıl okulda alınması bir zorunluluk , gerisi ise açık öğretim ve daha başka alternatiflerle öğrenimini hayat boyu sürdürebileceği zahmetsiz ve ideolojisiz bir cazibesi ve çekiciliği olan özgürlükçü ve ufku açıcı bir programa bağlanmalıdır.

37- Çağımızın çok gerisinde olan , ırkçı ve ideolojik kavramlarla adeta çocuklarımızın ruh ,kalp ve dimağını zehirleyen okullarda okutulan “andımız” kaldırılmalıdır.

38-Sivil Toplum Örgütlerine ,özellikle de Derneklere devlet her yıl düzenli olarak para yardımı yapmalıdır. Su ,elektrik,telefon,kira ve temel büro malzemeleri gibi genel giderlerin yanı sıra , STK’ların yaptığı her bir faaliyetin maliyetinin bir kısmını ya da tamamını devlet karşılamalıdır. Sivil Toplum Örgütleri ile ilgili bir Bakanlık veyahut en azından Diyanet İşleri Başkanlığı gibi etkin ve işlevsel bir daire başkanlığı kurulmalıdır.

39-Şehit ailelerine ödenen tazminat ve imkanlar arttırılmalıdır. Şehit edilen kişinin tüm kardeşleri veyahut çocukları , istemeleri halinde askerlikten muaf tutulmalıdırlar.Veyahut Askerlik haricinde ,Vatani görev adıyla başka bir sivil görev imkanı oluşturulmalıdır.

Page 8: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

40-Terör Örgütü olarak tanımlanan , örgütlere katılan , devletin/ devlet görevlilerinin , ihmali veyahut devletin / devlet görevlilerinin azmettirmesi sonucu katıldığı tespit edilen kişilere hiç cezasız, bir af yasası çıkarılıp, bu durumdaki örgüt üyelerine devlet tazminat ödemeli, iş imkanı sağlamalı ve devlet babalık görevini gerektiği gibi ifa edemediği ,ya da ilgili devlet görevlilerinin görevlerini kötüye kullandıklarından dolayı özür dilemelidir.

Aynı şekilde devletin ihmali veya ilgili devlet görevlilerinin azmettirmesi neticesinde belki de bir anlık ya da birikmiş bir öfkenin neticesinde , tanımlı terör örgütlerine katılıp orada yaşamını yitirenlerin ailesine de devlet tazminat ödemeli ,geriye kalan aile bireylerine iş ve eğitim hakkı sağlamalıdır. Çünkü devletin bir görevi de yurttaşlarının güvenliğini ve mutlu bir hayat sürmelerine yönelik ,yaşam haklarını muhafaza etmek iken,bilerek ya da bilmeyerek, bir kısım vatandaşlarını haksızlıklar yaparak , canından bezdirerek , yasadışı örgütlerin kucağına kovalamışsa ya da itmişse, devlet ; hak ve hakikat gereği hukuken özür dileyip, gereken tazminatları ödemelidir. Ayrıca buna sebebiyet veren art niyetli devlet görevlilerini tespit edip yargı önünde hesap verdirmelidir.

41- Özel bir kurum kurularak , Zeki ve yetenekli çocuklar , gençler ,yetişkinler,hatta ihtiyarlar tespit edilmeli ve tespit edilen dahi-yarı dahi insanlar ,ilgi ,yetenek ve zekalarına göre yetiştirilmeli ,istihdam edilmelidir.

42-Türkiyede mevcut devlet memurlarının içinde 10 binlerce memur ,sevmediği ya da ilgi alanının dışındaki bir görevde çalışmaktadır.Bir yasal düzenleme ve adil bir sınav ile , ilgi alanlarına ve yeteneklerine göre devlet memurları kurum ve meslek değiştirebilmelidir.

43-Her öğretmene bedava bilgisayar ve bedava internet sağlanmalıdır.Çünkü öğretmenlerin nerdeyse okul mesaileri süresine denk bir zamanı meslek sorumlulukları icabı bilgisayar başında geçiyor. (Not girme,sınav sorusu hazırlama, devamsızlıkları girme, okudukları kitap, anketler vs…..) Her devlet memurunun işinin gereklerine bağlı olarak masasında bilgisayarı ve interneti var. Yine bir devlet memuru olan öğretmene bu imkan neden sağlanmamaktadır?

Yine öğretmenlere yıpranma payı adı altında ek bir ücret tahsisi sağlanıp ,tıpkı kolluk mensupları gibi erken emeklilik hakkı tanınmalıdır.

44- Devlet memurluğunda 4 yıllık üniversite mezunları Şu anda 9/ 1 ‘den başlıyor ve her 3 yılda bir derece alıyorlar. ikinci bir üniversite bitirmek bu durumda kademe ve dereceye herhangi bir pozitif etkisi yok. Oysaki ikinci bir 4 yıllık üniversite bitirene mutlaka 1 derece daha verilmelidir. ikinci bir yüksek okul bitirenlere de bitirdikleri yüksek okul sayısına göre ayrıca en azından 1’er kademe verilmelidir. Böylece ülkenin yüksek tahsilli memur oranı yükselecek ve devlet memurlarının eğitim düzeyi artacaktır.

45-Muhtarların aldıkları ücret arttırılmalı en azından asgari ücret alabilmelidirler. Buna paralel olarak ihtiyar heyeti azalara da en azından asgari ücretin yarısı kadar maaş tahsis edilmelidir. Böylece muhtarlık ve heyeti daha bir işlevsel kılınarak en küçük idari birimlerde dahi bir hareket bir çalışma bir ilerleme sağlanacaktır.

46-Vatani hizmetini ifa etmek için askere giden devlet memurları başta olmak üzere tüm insanımız askerlik süresi boyunca sigortalanmalıdır. Sadece sağlık sigortası yetmez. Diğer Sigorta primleri ile ilgili tüm kalemler yatırılmalıdır. Yine devlet memuru iken Askere

Page 9: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

gidenlerin ,derece,kademe ve diğer özlük hakları kaybolmamalı, askerlik süresi ,memuriyette hizmet süresinden sayılmalıdır.

47-Askere gidenlerin geride bıraktıkları ve bakmakla yükümlü oldukları eşleri ve çocukları gibi aile fertlerinin geçimini sağlayabilmeleri için , devlet tarafından aile birey sayısına göre bir gelir bağlanmalıdır.(Yani vatani hizmetini ifa eden askerin eşi veya çocukları dilendirilmemeli , muhtaç bırakılmamalıdır. )

48- İl,Bölge ,Ülke ve Uluslar arası çapta başarı sağlayan , sporcularımıza veya herhangi bir dalda (bilgi yarışması gibi) başarı gösteren insanımıza geçimini ve uğraşı alanının ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda bir maaş bağlanmalıdır. (Başarılı olduğu alanda çalışmalarına devam ettiği müddetçe)

49- 4 yıllık bir Üniversite bitirmek şartıyla herkese istediği alanda Yüksek lisans yapabilme olanağı sağlanmalıdır. Araştırma görevliliği ve eğitim ile ilgili diğer bazı kurumlarda şart koşulan “35 yaşından gün almamış olmak” gibi subjektif şartlar kaldırılmalıdır.

50- Bir kişi ile bile olsa Dernek açılabilmelidir.(Hollanda da olduğu gibi) Teoride Dernek aynı düşünceyi, ideali paylaşan ve ortak bir hedef için çalışmayı kendine düstur edinen en az 16 kişiden meydana gelir. Birey olarak ben özgünüm ve bu anlamda ; yani aynı düşünce,ideal ,ve hedefi taşıyan değil 16 kişi belki bir ikinci kişiyi dahi bulamayabilirm. Bulamazsam örgütlenme hakkım elimden alınacak mı ? Hak, Hukuk ve Adalet temelli yönetimlerde birey bir kişi de olsa , fikrini beyan edebileceği ,bir platform, bir dernek kurabilmelidir. Çünkü burada önemli olan üye sayısı değil temsil edilen fikirdir. Fikrini beyan edebileceği yasal meşru zemin ve yasal statü hakkı kendine tanındıktan belli bir süre sonra üye sayısının makul bir seviyede arttırılması istenebilir.

51- Mevcut dernekler kanunu tuzak cezalarla dolu olup, en ufak gayri ihtiyari bir yanlıştan dolayı 3 ay hapsiniz istenebilmektedir. Gönüllülük ve fedakarlık esası üzerine kurulan derneklerin daha bir işlevsel kılınması ve toplumda sivil bir sinerjinin yolunun açılması için ,dernekler kanunu yeniden düzenlenmeli daha demokratik ve daha özgürlükçü bir hale getirilmelidir.

52- Belediyelerin 18.maddesi çok istismar ediliyor.18. madde tamamıyla vatandaşın aleyhine kullanılıyor. Kişi hakkı , rızasının haricinde kamu hakkına feda ediliyor, bu yanlış bir uygulama olup çokça istismar edilmektedir. Bu ilgili madde düzeltilmeli ve mağdurlarına tazminatlar ödenmelidir.

53- Tarihi ve Kültürel yapıların korunmasına dönük ciddi çalışmalar yapılmalıdır.Gerekirse her bir tarihi yapının korunması için bir görevli istihdam edilmelidir. Korunan tarihi yapı Turizme kazandırılmalıdır. İlgili tarihi yapının güvenliği ve restorasyonu için gerekli bütçenin finansmanı ziyaretçilerin giriş ücretlerinden karşılanabilmelidir. Tarihi ve kültürel yapılara zarar verenlerin ceza oranları da arttırılmalıdır.

54- Milletvekili danışman sayıları arttırılamlıdır. En azından iki kişi bölgede iki kişi de Ankarada görevlendirilmelidir. Büro ve giderleri ,ulaşım ve telefon gibi giderlerini de devlet karşılamalıdır. Sonuçta 550 milletvekili Türkiyeyi yönetiyor. Başbakanın deyimi ile “Bakkal dükkanı yönetmiyor”.

55- Şahsa karşı işlenen kasıtlı (Taammüd) suçlarda, her hangi bir af çıkarılacaksa, birince derecede, o olaydan menfi şekilde etkilenen insanlar affetmeyi kabul etmedikçe, o suçu işleyen affedilmemelidir.

Page 10: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

56-Milyon dolarlık şirketler; her türlü eğlencesine kadar vergiden düşme yoluna gidebiliyor, sabit gelirli vatandaşlar bütün vergi yükünü karşılıyor.

Belki de Dünyanın hiçbir yerinde görülmeyecek derecede, haksız vergiler, özellikle orta ve alt gelir gurubu insanlar üzerinde, (insanları delirtecek ve intihara kadar götüren ,zulüm derecesinde vergiler vardır.) Bunların kaldırılması, ve yerine gelire göre vergi(Kazanç sistemi esas alınmalıdır.

57- Gelir seviyesi belli bir meblağın altında olan ve evlenmek isteyen tüm insanımıza evlilik yardımı adı altında, temel evlilik masraflarının en az yarısını devlet karşılamalıdır.

58- Devlet ve devleti temsil eden hükümetler Türkiye ile ilgili aldıkları kararlarda mutlaka Türkiyede yaşayan tüm halklar ve inanç gruplarının temsilcileri ile görüştükten ve ortak bir mutabakattan sonra karar vermelidir.

59-Yine aynı şekilde bölge ile ilgili kararlarda mutlaka bölge halklarıyla görüşmeli ve o doğrultuda hareket edilmelidir. Tüm kararlarda halkların ve inanç gruplarının temsiliyet hakkı olmalıdır.

60- Resmi kurumlarının işleyişinin şeffaflığı açısından STK’lar resmi kamu kurum ve kuruluşlarını izleyebilmeli , denetleyebilmelidir. Özellikle Tapu Kadastro , ve Kaymakamlıkların denetiminde olan vakıflar mercek altına alınmalıdır.

61-Meşru bir zeminde, güçlü bir üst kimlik için, alt kimliklerin hak ve hukuku gözetilmeli ve geliştirilmelidir.

62- Devlet ile vatandaşlar arasındaki anlaşmazlıklarda ve mahkemelerde bireyin hakkının korunması esas alınmalıdır.

63- Adaletin gecikmemesi için Tutukluluk süreleri kısaltılmalı , Mahkemelerin daha hızlı ve adil karar verebilmesi için Yargı yapılanmaları sil baştan elden geçirilmeli ve uluslar arası hukuk normları da esas alınarak modernize edilmelidir.

Ek -1

MIHALLEMİLERİN EN ÖNCELİKLİ BAŞ SORUNU :

GASPEDİLEN ARAZİLERİMİZİ GERİ İSTİYORUZ !

Tüm Türkiyede ve özellikle de Doğu ve Güneydoğu bölgesinde hususan Mıhallemilerin yaşadığı Turabdin adlı coğrafyada geçmiş yönetimlerden ve hükümetlerden kalma Tapu ve Kadastrodan kaynaklı ciddi Mülkiyet sorunları vardır. Bu ciddi sorunların en başında Devlet –Vatandaş kaynaklı sorunlar gelmektedir. Sorun ; bölgede ilk kadastrolama çalışmaları yapılırken ,okuma yazma oranın düşük olması , okuma yazma bilenlerin de büyük çoğunluğunun , o esnada bölgede değil yurt içinde farklı illerde ve farklı ülkelerde çalışıyor olduklarından , kadastrolamadan doğan yanlışlıklara ve haksızlıklara müdahele edememişlerdir. Okuma yazma bilip de kadastrolama sırasında hazır bulunanlar ise , kadastrolama; teknik bilgileri gerektiren bir iş ve işlem olduğundan, yanlışların ve hak gasplarının kimi zaman farkına bile varmamış , kimi zamanda ceberut yönetimler ve Askeri darbe yönetim mantığı , o zamanlar , sivil devlet memurlarına da sirayet etmiş olduğundan , hak sahibi hakkını çoğu zaman aramaktan dahi korkuyordu. Kadastrolama çalışmasını yürüten ilgili personelin keyfi ve menfi tutumunun da eklenmesiyle sorun çığ gibi büyümüş , ve günümüze uzanmıştır.

Page 11: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

Kişilere ve ailelere en az üç-dört kuşak öncesinden yani daha Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan evvel atalarından miras kalan ve işlenmiş bir çok bağ ,bahçe, tarla , ve ağaçlık saha , haksız yere hazine malı, mer’a ,ortak mal gibi tescillenmiş tanımlamalarla vatandaştan gasp edilmiştir. Bunun neticesinde de hazine malı diye kadastrolanan yerler , ilgili yerleşim birimleri veyahut çevredeki , zenginlere, kodamanlara ve arazi mafyalarına peşkeş çekilmek suretiyle satışa sunulmaktadır. Bu adaletsiz ve zalimane uygulama istenmeyen bir çok adli vakayı beraberinde getirdiği gibi bazı zamanlarda cinayetlerle sonuçlanmaktadır. Bunun en bariz örneklerinden biri de bütün dünyanın şahit olduğu Bilge Köyü katliamıdır.

Bu sorunlar yumağının merkezinde yer alan mağdur vatandaşlar ve yurttaşlar olarak, zaman zaman bu uygulamalardan kaynaklı kargaşa, kavga ve cinayetlere şahit oluyoruz. Gayr-i menkulu gaspedilen bir çok insan “ dedelerimden bana miras kalan , tarlayı , bağı ,bahçeyi alan olursa cinayet çıkar ” dediğine şahit oluyoruz ve zaman zaman da cinayetler vuku buluyor . Bazen de araya hatırı sayılır insanların girmesiyle gayr-i menkulun gerçek sahibi , aç canavar gibi bekleyen ; ihaleye katılan tüm katılımcılara büyük miktarda paralar ödeyerek açık arttırmalı ihaleden çekilmelerini sağlayarak ,kendi gayr-i menkulunu büyük meblağlar ödeyerek satın almak zorunda bırakılıyor. Bazen de , hak sahibi kendi mülkünü alacak para bulamadığı için , ya da kalpazanlar ,gerçek mülk sahibinden para koparabilmek için ihaleyi sürekli arttırma yoluna gittikleri için, hak sahibinin parası yetmediğinden göz göre göre gayr -i menkulu , adil devletimizin o şefkatli ellerinin güvencesiyle ! haram –helal bilmez , hak – hukuk tanımaz kravatlı eşkiyaların mal varlığına dahil ediliyor. Devlet baba da çocukları hükmündeki vatandaşlara böylesi adilane ! bir uygulama ortamını tesis ettiğinden kendi payını almayı da ihmal etmiyor …

Ey “ Adalet Mülkün Temelidir ” diye her tarafa yazan devlet ! Sen kimin malını kime satıyorsun ? Ve kimin malı ile , hangi köylünün , hangi öksüz ve yetimin malı ve mülkü ile hazineye sözde gelir sağlıyorsun ? “ Zulm ile abad olanın sonu berbat olur ” diyen bir başbakan ve kabinesi yönetiyorsa bu ülkeyi ve bu devlet aygıtını , o halde açık ve apaçık olan bu zulmü kaldırsınlar artık ! Kaldırsınlar ki onların da sonları -ma’azallah- berbat olmasın !

Uygulamaya dikkat edilirse ; vatandaşın rağmına ve vatandaşın aleyhine ve vatandaşın kuşaklar boyu süregelen öz kaynaklarından , devleti oburlaştırmak ve hatta devleti canavarlaştırmak görünümü arz eden bu Karun’ane uygulama neticesinde yargıya intikal etmiş binlerce dava var.Davaların büyük bir kısmı hatta neredeyse tamamı vatandaşın aleyhinde sonuçlanmaktadır , çünkü yargılamanın esas alındığı kanunun kendisin de , bir adaletsizlik dolayısı ile bir kanunsuzluk var. Aihm ve diğer uluslar arası mahkemeler aracılığı ile bizi dışarılarda adalet aramaya mecbur edip , meseleyi uluslar arası bir dava konusu yapmaya zorlamayın !

Şu açıkça bilinmelidir ki : Bizler burada zelilane bir tarzda sadaka istemiyoruz, izzetane bir şekilde, Türkiye Cumhuriyetinden evvel , atalaramızdan bizlere miras kalan , kutsal olan mülkiyet hakkından kaynaklı , mülklerimizin bizlere geri iade edilmesini talep ediyoruz.

Mıhallemilerin ve diğer halkların devlete ve adaleti yerine getirmekle mükellef yargıya olan güvenini zedelemeyin. Aksi taktirde devletin bu haksız ve zalimane uygulaması ile yurttaşının ve vatandaşının sırtından ,etinden ,tırnağından kazandığı katirilyonların , ileride kat be kat fazlasını harcarsanız dahi size inanmış , size gönül bağlamış ümitvar mazlum ve mağdur halkın maddi ve manevi zararını hiçbir cihetle telafi edemezsiniz.

Bu sorunların ve apaçık haksız uygulamaların daha da derinleşmemesi ve devletten kaynaklı ; tapu – kadastro sorunları yüzünden , insanlar arasında yeni kin,düşmanlık ve kan davalarının üretilmemesi için ; sorunlu olan tüm yerleşim bölgelerine yeniden kadastrolama çalışmaları

Page 12: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

girmeli ve kadastrolama çalışması yapılacak yerlere sadece muhtarlar ve köy ihtiyar heyeti veya bilirkişiler değil, arazi sahipleri ve diğer komşular da hazır bulundurulmalıdır.

Sayın Başbakanımızın talimatıyla 1936’dan bu yana Azınlıklara ait gasp edilmiş , veya ellerinden bir şekilde zorla alınmış, vakıf gayri menkullerinin iadesi, üçüncü kişilerin eline geçen mülkler için ise tazminat ödenmesi konusunda çok adilane ve isabetli kanun hükmünde bir kararname çıkartılmıştır. Geç de olsa eksik de kalsa, kanun hükmündeki bu kararname , büyük bir haksızlığı ve adaletsizliği kısmen giderdiği için ehl-i hak ve ehl-i vicdan tarafından büyük alkışlara mazhar olmuştur.

Bizim de talebimiz ; belki de yürütmenin ve Hükümetin bihaber olduğu bu mağduriyetimizin üzerinden Azınlık gayr-i menkullerde olduğu gibi ; üzerinden 70 yıl geçmeden , bizler (Mıhallemiler) ve bizim durumumuzda olan tüm Türkiyedeki mağdurlar için, yeniden kadastrolama tespit çalışması yapılıp , gayri menkullerimiz üçüncü şahısların eline geçmeden yasal düzenleme ile gerçek sahiplerine iadesinin sağlanmasıdır. Üçüncü şahısların eline geçmiş gayr-i menkullerimiz için ise ya değeri nisbetinde , gerçek hak sahiplerine tazminat ödenmesi veyahut devlet tarafından bedeli ödenerek gayr-i menkulun üçüncü şahıstan alınıp , hak sahibine iadesi sağlanmalıdır.

Eğer TBMM , özündeki Adalet cevherinden hareketle bir irade gösterip , geçmiş dönemlerden kalan ve adeta bir kangrene dönen bu haksız ve zalimane uygulamayı kaldırıp , Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan evvel kendilerine atalarından miras kalan sürülmüş , işlenmiş ve korunmuş gayr-i menkulleri gerçek hak sahiplerine iade ederse, halkın bedduası yerine duasını alacak , ve fitne kapısını da kapatacağından , bu yüzden ilerde vuku bulması kuvvetle muhtemel adli vakalar ve hususan cinayetleri de kökünden ref’ ederek , hakka ,halka ve hakikate hizmet etme şerefine nail olacaktır. Aksi taktirde başta Hükümet ve TBMM olmak üzere , şu anda bu satırları okuyan ve resmi bir makamı temsil eden konunun muhatapları kişiler , kurumlar ve seçilmişler , bu konudaki her bir hak gaspında ve akabinde vuku bulacak her bir facianın ve bedduanın direkt muhatabı olup hesabı ödenemez bir adaletsizliğe ,bir hukuksuzluğa ,bir gaspa ve zulme şerik olacaklardır. 15Nisan 2012

Batman Mıhallemi Derneği – Hatay Ahlemi Mıhallemi Derneği – İsveç Mıhallemi Derneği –BMM ANAYASA UZLAŞMA KOMİSYONUNA

ANKARA

MIHALLEMİLER VE YENİANAYASA

Mıhellemiler ;Mardin, Midyat, Hasankeyf, Batman, Şırnak ve Siirt’te yaşayan ve bölgedeki kökenleri Akkad’lara kadar dayanan kadim, sevecen ve uzlaşmacı bir halk topluluğudur. Türkiyedeki nufüsları 800 bin , dünya genelinde başta Suriye ve Lübnan olmak üzere Irak , Almanya, İsveç , İsviçre ,Hollanda ,Belçika ,Fransa , İngiltere ,Amerika ve daha bir çok ülkeye yayılmış nüfus’ları 3 milyon’un üzerinde tahmin edilen bir halk topluluğudur. Mıhellemiler ,yaşayan Arapça lehçeler içinde en fasih ve kitabi Arapçayı anadil olarak konuşan , kültür ve folklor olarak Aramiler ile büyük bir benzerlik gösteren, nev’i şahsına münhasır orijinilatisini hala koruyan bir topluluktur. Ekseri Müslüman Sünni olan Mıhallemilerin bir kısmı da Hristiyan , bir kısmı Musevi bir kısmı da , Ezidi /Ezdai / Yezidi’dir.Mıhallemiler ta Akadlar (MÖ.2500) dönemi öncesi kullanılan ve Arapça’nın bir lehçesi kabul edilen Mıhallemice’yi konuştuğundan, müslüman Mıhallemilerin tamamına yakını kendini Arap hissetmekte ve kabul etmektedir.Bundan dolayı Mıhallemiler için talep

Page 13: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

edip önerdiğimiz maddelerin Türkiyede yaşayan Arap halkını içinde geçerli olduğunu göz önünde bulundurmanızı istirham ediyoruz.

Kısaca Mıhallemi Derneği

Tam olarak ismi : Sami Mıhallemi Dinler Diller Ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği

Mıhallemi Derneği 2006 yılında Mehmet Ali Aslan kurucu başkanlığında Mardin’e bağlı Midyat ilçesinin Habsunnes köyünde kurulmuştur. Mıhallemilerin dünyada kurulan ilk yasal ve meşru yapılanmasıdır. Kendimizi Araplardan tamamıyla bağımsız bir topluluk görmediğimizden de Türkiyede kurulan ilk Arap derneği olma özelliğini de taşımaktayız. Derneğin kuruluş amacı : Özel olarak Mıhallemi dil ,kültür ,tarih ve mimarisini korumak ,araştırmak , kayıt altına almak , tanıtmak ve gelecek nesillere aktarmak olup , genel anlamda Mezopotamyada , Türkiyede ve tüm dünyada var olan diller , dinler , kültürler ve medeniyetleri korunması ve gelecek nesillere aktarılmasına dikkat çekmek, ve bu kimlikler arasında bir köprü vazifesi görerek bunlarla iletişimi, empatiyi, karşılıklı saygı temelinde birlikte yaşam duygusunu güçlendirmek. Dernek Ulusal ve Uluslararası alanda bir çok faaliyet gerçekleştirmiştir.

Yeni Anayasadan beklentilerimize kısaca değinecek olursak ;

Aşağıda yer alan taleplerimizin bir kısmının Anayasa ile , bir kısmının da kanunlar ve yönetmeliklerle düzeltilebilecek bir esasta olduğunun farkında olarak diyoruz ki ;

1- Anayasada bir ırka bir zümreye bir mezhebe bir…..vs’ye vurgu yapılmamalıdır.Birine vurgu yapılacaksa,Türkiyede yaşayan diğer tüm dini, etnik ,ve mezhepsel oluşumlara da eksiksiz yer verilmelidir.

2-Tüm toplulukların örgütlenme hakkı önündeki engeller kaldırılmalı , devlet , halkların temel insan hak ve hürriyetleri kapsamındaki örgütlenme hakkına hiçbir şekilde müdahele etmemelidir.

3-Ülkemizdeki bütün kültür , dil ve inançların kendilerini var etme ve yarınlara taşıma hakları anayasada güvence altına alınmalı , bu konuda kamusal ve toplumsal sorumluluklar tanımlanmalı ve bu doğrultuda yapılacak çalışmalar için genel bütçeden pay ayrılmalıdır.

4-Türkiye cumhuriyeti sınırları içinde bulunan ve yok olma tehdidi altındaki tüm diller ve kültürler koruma altına alınıp bu dillere ve kültürlere pozitif ayırımcılık uygulanmalıdır.

5-Kendi anadilinde veyahut Türkçe dışındaki dillerde isim –soy isim kullanabilme hakkı anayasal güvenceye alınmalıdır.

6- Mıhallemilerin ,Arapların ,Lazların ,Çerkeslerin, Kürtlerin , Zazaların ve diğer halkların sosyal , kültürel ve diğer insani hakları anayasal güvenceye alınmalıdır. Bu kapsamda Mıhallemi Dili ve Edebiyatı Enstitüleri veya bölümlerinin de bir an önce Üniversitelerde açılmasını talep ediyoruz.

7- Türkiyedeki tüm etnik ve dilsel hatta dinsel kültürün korunmasında büyük rol oynayan sesli ve görüntülü medyanın temel vazgeçilmezi olan televizyon hakkı Türkiyedeki tüm farklılıklara verilmeli, gücü ve imkanı olmayan halklara ve gruplara da devlet televizyon kanalı açmalıdır. Bu bağlamda Mıhallemilere de devlet bir televizyon kanalı tahsis etmelidir. (Derneğimiz bu konuda defalarca Hükümetin ve Devletin ilgili birimlerine gerek resmi yazılı , gerekse sözlü olarak müracaata bulunduğu halde hiçbir sonuç elde edememiştir.)

Page 14: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

8-Tüm Türkiyede ve özelliklende Doğu ve Güneydoğu bölgesinde hususan Mıhallemilerin yaşadığı Turabdin adlı coğrafyada Tapu ve Kadastrodan kaynaklı ciddi Mülkiyet sorunları vardır.Bu ciddi sorunların en başında Devlet –Vatandaş kaynaklı sorunlar gelmektedir.Kişilere ve ailelere en az üç- dört kuşak öncesinden yani daha Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan evvel atalarından miras kalan ve işlenmiş bir çok bağ ,bahçe, tarla , haksız yere hazine malı, mer’a ,ortak mal gibi tescillenmiş tanımlamalarla vatandaştan gasp edilmiştir. Bunun neticesinde de hazine malı diye kadastrolanan yerler , ilgili yerleşim birimlerindeki ,zenginlere, kodamanlara ve Arazi mafyalarına peşkeş çekilmek suretiyle satışa sunulmaktadır. Bu adaletsiz ve zalimane uygulama , istenmeyen bir çok adli vakayı beraberinde getirdiği gibi bazı zamanlarda cinayetlerle sonuçlanmıştır. Bunun en bariz örneklerinden biri de bütün dünyanın şahit olduğu Bilge Köyü katliamıdır.

Bu sorunlar yumağının merkezinde yer alan biri olarak, zaman zaman bu uygulamalardan kaynaklı kargaşa,kavga ve cinayetlere şahit oluyoruz. Gayr-i menkulu gaspedilen bir çok insan “ dedelerimden bana miras kalan , tarlayı, bağı , bahçeyi alan olursa cinayet çıkar ” dediğine şahit oluyoruz ve zaman zaman da cinayetler çıkıyor. Bazen de araya hatırı sayılır insanların girmesiyle gayri menkulun gerçek sahibi , büyük meblağlarla kendi gayri menkulunu satın almak zorunda bırakılıyor.

Bu sorunların ve apaçık haksız uygulamaların daha da derinleşmemesi ve insanlar arasında yeni kin,düşmanlık ve kan davalarının üretilmemesi için ; sorunlu olan tüm yerleşim bölgelerine yeniden tapu kadastro girmeli ve kadastrolama çalışması yapılacak yerlere sadece muhtarlar ve Köy ihtiyar heyeti veya bilirkişiler değil, arazi sahipleri ve diğer komşuları da hazır bulunabilmelidir.

Sayın Başbakanımızın talimatıyla 1936’dan bu yana Azınlıklara ait gasp edilmiş , veya ellerinden bir şekilde zorla alınmış, vakıf gayri menkullerinin iadesi, üçüncü kişilerin eline geçen mülkler için ise tazminat ödenmesi konusunda çok adilane ve isabetli kanun hükmünde bir kararname çıkartılmıştır. Geç de olsa eksik de kalsa, kanun hükmündeki bu kararname , büyük bir haksızlığı ve adaletsizliği kısmen giderdiği için ehl-i hak ve ehl-i vicdan tarafından büyük alkışlara mazhar olmuştur.

Bizim de talebimiz ; belki de yürütmenin ve Hükümetin bihaber olduğu bu mağduriyetimizin üzerinden Azınlık gayr-i menkullerde olduğu gibi ; üzerinden 70 yıl geçmeden , bizler (Mıhallemiler) ve bizim durumumuzda olan tüm Türkiyedeki mağdurlar için, yeniden kadastrolama tespit çalışması yapılıp , gayri menkullerimiz üçüncü şahısların eline geçmeden yasal düzenleme ile gerçek sahiplerine iadesinin sağlanmasıdır. Üçüncü şahısların eline geçmiş gayr-i menkullerimiz için ise ya değeri nisbetinde , gerçek hak sahiplerine tazminat ödenmesi veyahut devlet tarafından bedeli ödenerek gayr-i menkulun üçüncü şahıstan alınıp , hak sahibine iadesi sağlanmalıdır.

Aksi taktirde başta Hükümet olmak üzere , şu anda bu satırları okuyan tüm komisyon üyeleri hesabı ödenemez bir vebale şerik olacaktır. ( Bu madde tafsilatlı olarak, metnin sonunda bulunan ek -1 de yer almaktadır .)

9-Suriye , Lübnan ve Irakta sayıları yüzbinleri bulan aslen Türkiyeli Mıhellemiler 50 yıldan fazladır o ülkelerde yaşadıkları halde, henüz bulundukları ülkede vatandaşlık hakkı elde etmedikleri gibi Türkiye vatandaşılığını da kaybetmişlerdir. ( bu durumda sayıları 10 binleri bulan insanımız vardır) Türkiye bu konumdaki Mıhellemilerin sorununa bir çözüm bulmalıdır. Ya vatandaşlık verip Türkiyeye geri dönüşlerinin önünü açmalı veyahut yaşadıkları ülke iktidarları ile görüşüp bu sorunu çözme iradesini göstermelidir.

Page 15: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

10-Mıhellemiler bölgede diğer bölge halklarına karşın farklı etnik tanımlamar adı altında bir denge unsuru olarak kullanılmaktan rahatsızlık duymaktadır. Denge unsuru olarak kullanılmanın sonucu olarak zaman zaman bölgede etnik ve dini facialar yaşanmıştır. Bu kullanılışın sistematik olarak sürdürülmesi ilerde daha büyük facialara ve çatışmalara yol açabilecektir.

11-Devlet bütün vatandaşlarının insani ve mecburi ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Herkes için, sağlık , okuma, özellikle bir sosyal güvencesi olmayan insanları (insanlık vasfından çıkaracak derecede muhtaç etmek suç işlemek demektir. Asgari geçim ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmak zorundadır.) Kira yardımı dahil, elektrik, su ve gıda, eğitim ihtiyaçları temin edilmelidir.

Kaynaklar çok açık biçimde var; Her gün zenginler tarafından israf edilen gıda miktarı, bütün fakirleri doyuracak miktardan daha fazladır.

12- Türkiyede daha şeffaf , daha adil ve daha işlevsel bir sistemin hakim olması için bir an önce Ombudsman‘lık sistemine geçiş için ilgili çalışmalar başlatılmalıdır.

13- Şiddet içermemesi kaydı ile ,her türlü düşünce ve düşünceyi eyleme dönüştürme hakkı Anayasal güvence altına alınmalıdır.

14-Şiddet eylemlerine katılmamış, her türlü ,siyasi olsun olmasın, tüm düşünce suçluları serbest bırakılmalıdır. Düşünmeyi ve düşünceyi açıklamayı sansürleyen kokuşmuş kanunlar tedavülden kaldırılmalı , yerine düşünmeyi , ve düşüncesini açıklamayı teşvik edici kanunlar düzenlenmelidir.

15- 1980 öncesi ve sonrası haksız yere hüküm giyen insanların geçmişe dönük emekli kesintileri yatırılmalı ve emekli edilmelidirler. Hüküm giyipte şimdi hayatta olmayanların varsa eşi ve çocukları , eşi ve çocuklarına tazminat ödenip onlara maaş bağlanmalıdır.

Hüküm giymeleri kanuni olabilir ama haksız ve temel insan hak ve hürriyetlerine aykırı bir kanunsa ,o bozuk kanunun yüzünden yatanlara maddi ve manevi haklar tanınmalıdır.

Örnekleyecek olursak : Bir zamanlar Türkiyede Türkçe dışındaki dillerin konuşulması ,dinlenmesi,yazılması yasaktı. Bu yasağı çiğneyen bir çok insan çeşitli işkencelere maruz bırakılarak kesinleşmiş cezalar aldılar. Özü itibariyle tefessüh etmiş böylesi kanunlarla yargılanıp ceza alanları suçlu görüp ,o zalimane kanunun meşruluğunu savunmak,hak ve hakikat nezdinde büyük bir zulüm olduğundan , o gibi kanunların mağduriyetine ve zulmüne uğramış insanlarımız için telafi edici düzenlemeler yapmalmalıdır. Böylelikle geçmişte ayaklar altına alınmış olan insanlık onurunun çiğnenmesine razı olmadığımızı bir nebze de olsa tarihe ve insanlığa göstermiş olacağız.

16-Devlet memurlarının başörtüsü dahil istediği şekilde bir giyinme Hürriyeti olmalıdır.Bunun yanında yine devlet memuru istediği tarzda saç ve sakalını bırakma ve şekillendirme hürriyeti tanınmalıdır.

17-Nasıl ki Ramazan bayramında Müslümanlara 3.5 gün , Kurban Bayramında 4.5 gün bayram tatili veriliyorsa , aynen öyle de Türkiyede yaşayan ve Müslüman olmayan dini inanç gruplarına ve Sünni olmayan Müslüman gruplara da , kendi özel dini ve milli bayramlarında 3.5 günlük ve 4.5 günlük resmi tatiller verilmelidir.

18-Müslüman erkekler için Dini bir yükümlülük olan Cuma namazı ibadetinin rahatça ifa edilmesi ve kanuni herhangi bir sorunun çıkmaması için , bütün devlet memurlarına ve

Page 16: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

özellikle de öğretmenlere yarım saatlik Cuma namazı izni kanuni güvenceye alınmalıdır.( Özellikle öğretmenler dememizdeki kasıt ; ikili öğretim yapan okullarda çoğu zaman öğrtemenlerin ders saatleri Cuma namazı saati ile çakışmaktadır.)

Kadir gecesini ifa etmek isteyen insanımızın iş verimi arttırmak ve beden sağlığını korumak için Kadir gecesinin ertesi günü resmi tatil ilan edilmelidir. Bunun gibi özel gün ve geceleri olan farklı inanç gruplarına da bu hak tanınmalıdır. Ör : Hristiyanların 3 gün boyunca üst üste tuttukları Ninova orucu , ya da Alevilerin buna benzer tuttukları kerbala orucu gibi.

19- Hac farizasını yerine getirmek isteyen insanımıza devlet gerekli kolaylığı sağlamalı ve belli bir oranda maddi yardım yapmalıdır. Ayrıca memur olup ta Hacca gitmek isteyenlere iznin rahatça ve sorunsuz kullanılması konusunda gerekli izin yönetmeliklerinde pozitif değişiklikler yapılmalıdır. İzin hakkı olmayan öğretmenlere de görev hayatında bir defaya mahsus olmak üzere bu izin hakkı tanınmalıdır. Aynı şekilde farklı inanç gruplarına da kendilerince kutsal addedilen mekanları ziyaret etmek için aynı izin hakları tanınmalı ve gerekli kolaylıklar sağlanmalıdır.

20- Meclis andı değiştirilmelidir. Daha özgürlükçü ve her türlü ideolojik kavram ve tanımlamalardan uzak insan ufkunu açıcı ,maddi ve manevi gelişimi süreklileştirecek tarzda insanın mutluluğunu daim ve kaim kılacak bir and üzerinde çalışılmalıdır.Ve herkes kendisi için ne önemli ve kutsal ise onun üzerine and içmelidir. Aksi taktirde andın bir anlamı kalmayacaktır. Atatürk ilke ve inkılaplarının kendisi için bir değeri olmayan birine bu andı içirmek andın manası aslisi ile çelişir, ve hiçbir bağlayıcılığı olmaz.

21-Bütün Resmi kamu kurum ve kuruluşlarında ve belli bir büyüklükteki özel şirketlere, bina içinde bir mabed odası veya mabet salonu tahsis etme zorunluluğu getirilmelidir. Böylece farklı dini inanışlara sahip memurlarımız ve işçilerimiz iş yerlerinde , kıyıda, köşede ,kuytu yerlerde bin bir sıkıntı ile zahmete dönüşen ibadet mekanlarından kaynaklı sorunlardan kurtulup , insan şeref ve haysiyetine yakışır bir mekanda ibadetlerini eda edebileceklerdir

22- Cezaevlerinde tutuklu bulunan hükümlüler ile ilgili değişik iyi hal indirimlerine gidilmelidir. Örneğin Kuran-ı Kerim’in tamamını veya bir kısmını ezberleyene değişik miktarlarda ceza indirimi uygulanabilir. Yine aynı şekilde Müslüman olmayan tutukluların da kendi kutsal kitaplarını ezberlemeleri ile ilgili ceza indirimine gidilebilir. Kutsal kitapları ezberlemek istemeyen ve kitap okuyup kitap yazmak isteyenlere de belli bir limit konup gerekli kontrol sistemleri de işletilerek , kitap okuyup kitap yazanlara da belli bir oranda iyi hal ceza indirimi uygulanabilir. Böylelikle tutukluların hem zamanları değerlendirilmiş olur hem de ceza bitiminde iyi ve faydalı birer insan olarak toplumsal hayatta yer almaları sağlanmış olur.

23- Okullarda en azından Türkiyede konuşulan ikinci bir dil öğrenme zorunluluğu getirilmelidir.

24- Bütün Türkiye sınırları içindeki farklı dil ve lehçelere ,Anadilde eğitim zorunluluğu getirilmelidir. Anadilde eğiti seçmelei olsun mu olmasın mı tartışmaların çokça dallanıp budaklandığı bu konuda da kesin bir çözüm önerisi sunmak istiyoruz şöyle ki: Anadil Allah’ın ayetlerinden bir sanat olup tüm insanlara bahşedilmiş bir güzelliktir. Her dil mensubunun kendi anadilinde eğitim alma ve verme hakkı fıtridir. Dolayısı ile Allahın kullarına tanıdığı bu hakkı yönetenler ,yönetilenlerden gasp etmemelidir. Sadece Anadil ile eğitim hakkı değil ,anadili ile hayatın her alanında (kamusal alan dahil) kendini özgürce ifade etmeli ,hizmet almalı ve hizmet verebilmelidir.

Page 17: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

Türkçe bütün Türkiyede ortak zorunlu eğitim dili olarak kalmalı , bunun yanında da ikinci bir resmi eğitim dili o bölgede konuşulan dil olmalıdır.

Örnekleyecek olursak Arapların yoğun olarak yaşadıkları bölgede zorunlu eğitim dili Türkçenin yanı sıra , zorunlu eğitim dili Arapça da devletin güvencesinde olmalıdır. Yine Karadenizde zorunlu eğitim dili olan Türkçenin yanı sıra , Laz olanlara da zorunlu Lazca eğitimi verilmelidir.

Mıhallemilerin, Arapların ,Kürtlerin ve Süryanilerin yaşadığı çok dilli ve çok kültürlü Mardin gibi şehirlerde ise ; okullarda Mıhallemice ,Kürtçe , Arapça , Süryanice eğitim veren sınıflar olmalı , ebeveyn , isterse Arapça ve Türkçenin zorunlu resmi okutulduğu sınıfa , isterse de Kürtçe ve Türkçenin zorunlu eğitim dili olduğu sınıflardan birini , isterse de Süryanice ve Türkçe sınıflarından birini tercih edebilmelidir.Yani ülkenin ortak resmi eğitim dili olan Türkçenin yanı sıra , Allahın birer ayeti (sanatı) olan anadilleri ile de devletin zorunlu güvencesinde bir eğitim söz konusu olacak ve böylelikle çok kültürlülük ve çok dillilikte korunmuş olup daha da gelişecek ve Anadolu medeniyetine katkıda bulunmuş olunacakatır. Aynı şekilde Karadenizde de Lazca ve Türkçe zorunlu eğitim dili olmalıdır. Türkiyenin içine dağılmış Arap , Kürt ,Laz ,Çerkez ve diğer topluluklara gelince bir sınıflık sayı düzeyinde ailelerden başvuru olması halinde , ilgili okulun belli başlı sınıflarında da anadil ile eğitim olanağı sunulmalıdır. Örneğin İstanbulda A okulunda 15 veli çocuğunun Türkçe eğitimi yanında Kürtçe eğitim almasını da istiyorsa bu talep yerine getirilmelidir. Bir çok Avrupa ülkesinde bunun örnekleri vardır. Aynı şekilde , lehçeler ile de eğitim hakkı alma olanağı sunulmalıdır. Örneğin Dersim ve Bingöl gibi illerde Kürtçenin bir lehçesi kabul edilen Zazaca eğitim, Türkçe ile birlikte zorunlu olarak verilmelidir.

25-Türkiyede iki dil ve daha fazlasını bilen devlet memurlarına dil tazminatı ödenmelidir.Burada kastedilen İngilizce,Almanca gibi diller değil ,Türkiyede konuşulan dillerdir.Örneğin Doğuda Kürtçe ve Arapça bilen devlet memurlarına ,Türkçe dışında bildikleri her dil için Asgari ücretin en az sekizde bir’i (8/1) oranında tazminat ödenmelidir.

Özellikle öğretmenlere bu dil tazminatı mutlaka ödenmelidir.Okula başlarken Türkçe bilmeyen çocuklar var.Öğretmenler bu çocuklarla Kürtçe,Arapça,Lazca,Çerkezce , Süryanice,Ermenice ,ve diğer dilleri konuşuyor, böylelikle çocuklar okuldan tırsmıyor,ve okula alışıyor.

Yani burada öğretmenin İngilizce ,Almanca,Fransızca bilmesi bir işe yaramıyor.Dolayısı ile Türkiyede konuşulan dilleri konuşabilen ve bu diller ile bir çeşit hizmet veren tüm devlet memurlarına ve hatta özel sektörlerde çalışan personele de bu konuda dil tazminatı alabilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.Böylece çok dil öğrenmenin ve çok dilli bir toplumun avantajlarından yararlanmanın da önü açılmış olacaktır.

26-Engellilere engel durumuna göre en azından, alt limit olarak Asgari ücret ödenmelidir.Yine engellilerin çocuklarına da 18 yaşına dek belli bir aylık bağlanmalıdır.Engellilerin temel ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmalıdır.(Elektrik,su,telefon,kira ve eğitim harcamalarını )

Evlenmek isteyen engellilerin ,evlilik ile ilgili tüm masrafları devlet tarafından karşılanmalıdır.Çalışmak isteyen ve çalışmaya ihtiyacı olan bütün engellilere ,engel durumları göz önünde bulundurularak iş imkanı sağlanmalıdır. Yine engel oranına bakılmaksızın tüm engellilere beyaz eşyalarda her türlü vergi muafiyeti getirilmelidir. Ayrıca yine engel oranına bakılmaksızın tüm engellilere otomobil alımlarında KDV dahil vergi muafiyeti

Page 18: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

getirilmelidir.(Engelli vatandaşımıza son birkaç düzenleme hariç , devletin ekstradan hiçbir katkısı söz konusu değilken , hala otomobil alımlarında ,hangi vicdanla KDV alınmaktadır kayda değer vicdan muhasebesini gerektiren bir konu doğrusu.) Yine bir şart var ki evlere şenlik doğrusu , hastalık olarak % 90 ve üstü raporu olan engellilere veya hastalara otomobilde ÖTV muafiyeti var. Yani adam yaşayan bir ölü halini alsın sonra ben vergimden vazgeçeyim anlayışı…Lütfen Devlet , engellilerden ve iş yapamaz durumda olan hasta insanların ceplerinden gözünü ve elini yasal düzenlemelerle çeksin. (Ha bu arada ben veya 1. dereceden akrabalarımın hiç birinde herhangi bir özür veyahut engel durumu söz konusu değil !)

27-Ekolojiye saygılı ekolojik dengeleri gözetleyici bir Anayasa hazırlanmalıdır. Ekolojik imar planları düzenlenmeli ve sıkı sıkıya denetlenmelidir. Örneğin: Apartmanlarda en azından daire sayısınca ağaç alanı zorunluluğu getirilmelidir. Köylerde ve ilçelerde arazi ve arsa yapısına uygun olarak zorunlu ağaç dikimi, yapılmalıdır.Yeşillendirme için sarfedilen su ve elektirğin ücreti çok düşük tutulmalıdır.

28-Kimlik Bakanlığı kurulmalıdır. Kimlik Bakanlığının esas işlevi Türkiyede yaşayan farklı etnik, dini ve diğer sosyal ve kimliksel sınıflara hizmet etmek olmalıdır. Bu bağlamda farklı kimliklerin sorunları gün be gün takip edilip en kısa sürede çözüme kavuşturulmalı ve farklı kimlikleri özgün haliyle korumanın ve sonraki nesillere aktarmanın çalışmaları yapılmalıdır. Bu bakanlıkta çalışacak tüm personel eşit ve orantılı bir şekilde farklı kimlik aidiyeti insanlardan müteşşekil olmalıdır. ( Bu kimlik bakanlığı , vazife-i aslisinden sapıp kimlikleri nasıl asimile edebiliriz anlayışına sapmamalıdır ! )

29- Mıhallemi ve Arap yerleşim birimleri başta olmak üzere Türkiyede ismi zorla elinden alınmış tüm yerleşim bölgelerine eski isimlerinin iade edilmesini talep ediyoruz. Bunu referandumla falan da istemiyoruz. Çünkü yerleşim birimlerimizin ismi zorla değiştirilirken herhangi bir referandum yapılarak isimler takla atmamıştı.

30- Kin ve Nefreti körükleyici etkinliklerde ve beyanatlarda bulunanlar için ceza oranları arttırılmalıdır.

31-Demokrasinin bir kanseri , istibdadın da küçük bir kardeşi olan yüksek seçim barajı ; kaldırılmalı veyahut çokça aşağılara çekilmelidir. Türkiye milletvekili ünvanıyla belli bir kontejana sahip , alternatif milletvekilliği modeli geliştirilmelidir. Kişi istediği yerden milletvekili aday adaylığını koyup , Türkiye genelinde yüzbin ( bu rakam yükseltilebilir ,düşürülebilir ) oy alması durumunda milletvekili olabilmelidir.

32- Katılımcı ve paylaşımcı bir hayat için yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluk alanı genişletilmelidir.

33- Mardin ve Hatay gibi farklı etnik ve dini yapıdaki kozmopolit iller, özel ve özerk bir biçimde yönetilmeli ve burada görev yapacak başta Vali olmak üzere diğer bütün devlet memurları , emniyet ve kolluk mensupları dahil özel bilgi ve beceriye sahip , empati kurabilen , farklılıkları benimsemiş , içine sindirmiş , şehirde konuşulan dillere aşina, dinlere saygılı, olgun kişilerden seçilmeli ve istihdam edilmelidir.

Yine Midyat ve İskenderun gibi ilçelerde aynı şekilde özel ve özerk bir biçimde yönetilmeli , başta Mülki idare amiri Kaymakam olmak üzere diğer bütün devlet memurları ,emniyet ve kolluk mensupları dahil özel bilgi ve beceriye sahip , empati kurabilen , farklılıkları

Page 19: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

benimsemiş ,içine sindirmiş , ilde konuşulan dillere aşina, dinlere saygılı, olgun kişilerden seçilmeli ve istihdam edilmelidir.

Habsunnes ( Mercimekli Köyü -Midyat) gibi yerleşim birimleri de özel kanunlarla yönetilmelidir. Tıpkı Vatikan da veya başka bir örnekte olabileceği gibi….Habsunnes şu anda Dünyada tüm halkı bazında dört dilin konuşulduğu (Türkçe ,Mıhallemice /Arapça, Süryanice ,Kürtçe) , dört kültürün hala yaşandığı üç dine ait mabedlerin bulunduğu tek yerleşim birimidir. Özel bir idari sistem ile yönetilmesi ve korunması durumunda , Türkiyenin Dünya içindeki bir ayrıcalığı olacak ve farkındalığı artacaktır. Ayrıca kültürlere ,dinlere ve dillere verilen önemin somut bir gösteresi olup, Medeniyetler İttifakının da Türkiyenin dünyadaki eşbaşkanlığının da bir manası olacaktır.

34- Tüm Türkiyede Yerel Meclisler oluşturulmalı ve bunlara işlerlik kazandırılmalıdır. Bu yerel meclislerde hem dinlerin hem dillerin hem farklı düşünce gruplarının hem gençlerin ,hem ihtiyarların ,hem çocukların , hem engellilerin ve hem de bayanların temsilcileri olmalıdır.

35-Şahıs , kurum ve yerel yönetimler kendi bağımsız eğitim ve öğretim kurumlarını açabilmelidir.

36-Eğitim ve öğretim ilk 4 yıl okulda alınması bir zorunluluk , gerisi ise açık öğretim ve daha başka alternatiflerle öğrenimini hayat boyu sürdürebileceği zahmetsiz ve ideolojisiz bir cazibesi ve çekiciliği olan özgürlükçü ve ufku açıcı bir programa bağlanmalıdır.

37- Çağımızın çok gerisinde olan , ırkçı ve ideolojik kavramlarla adeta çocuklarımızın ruh ,kalp ve dimağını zehirleyen okullarda okutulan “andımız” kaldırılmalıdır.

38-Sivil Toplum Örgütlerine ,özellikle de Derneklere devlet her yıl düzenli olarak para yardımı yapmalıdır. Su ,elektrik,telefon,kira ve temel büro malzemeleri gibi genel giderlerin yanı sıra , STK’ların yaptığı her bir faaliyetin maliyetinin bir kısmını ya da tamamını devlet karşılamalıdır. Sivil Toplum Örgütleri ile ilgili bir Bakanlık veyahut en azından Diyanet İşleri Başkanlığı gibi etkin ve işlevsel bir daire başkanlığı kurulmalıdır.

39-Şehit ailelerine ödenen tazminat ve imkanlar arttırılmalıdır. Şehit edilen kişinin tüm kardeşleri veyahut çocukları , istemeleri halinde askerlikten muaf tutulmalıdırlar.Veyahut Askerlik haricinde ,Vatani görev adıyla başka bir sivil görev imkanı oluşturulmalıdır.

40-Terör Örgütü olarak tanımlanan , örgütlere katılan , devletin/ devlet görevlilerinin , ihmali veyahut devletin / devlet görevlilerinin azmettirmesi sonucu katıldığı tespit edilen kişilere hiç cezasız, bir af yasası çıkarılıp, bu durumdaki örgüt üyelerine devlet tazminat ödemeli, iş imkanı sağlamalı ve devlet babalık görevini gerektiği gibi ifa edemediği ,ya da ilgili devlet görevlilerinin görevlerini kötüye kullandıklarından dolayı özür dilemelidir.

Aynı şekilde devletin ihmali veya ilgili devlet görevlilerinin azmettirmesi neticesinde belki de bir anlık ya da birikmiş bir öfkenin neticesinde , tanımlı terör örgütlerine katılıp orada yaşamını yitirenlerin ailesine de devlet tazminat ödemeli ,geriye kalan aile bireylerine iş ve eğitim hakkı sağlamalıdır. Çünkü devletin bir görevi de yurttaşlarının güvenliğini ve mutlu bir hayat sürmelerine yönelik ,yaşam haklarını muhafaza etmek iken,bilerek ya da bilmeyerek, bir kısım vatandaşlarını haksızlıklar yaparak , canından bezdirerek , yasadışı

Page 20: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

örgütlerin kucağına kovalamışsa ya da itmişse, devlet ; hak ve hakikat gereği hukuken özür dileyip, gereken tazminatları ödemelidir. Ayrıca buna sebebiyet veren art niyetli devlet görevlilerini tespit edip yargı önünde hesap verdirmelidir.

41- Özel bir kurum kurularak , Zeki ve yetenekli çocuklar , gençler ,yetişkinler,hatta ihtiyarlar tespit edilmeli ve tespit edilen dahi-yarı dahi insanlar ,ilgi ,yetenek ve zekalarına göre yetiştirilmeli ,istihdam edilmelidir.

42-Türkiyede mevcut devlet memurlarının içinde 10 binlerce memur ,sevmediği ya da ilgi alanının dışındaki bir görevde çalışmaktadır.Bir yasal düzenleme ve adil bir sınav ile , ilgi alanlarına ve yeteneklerine göre devlet memurları kurum ve meslek değiştirebilmelidir.

43-Her öğretmene bedava bilgisayar ve bedava internet sağlanmalıdır.Çünkü öğretmenlerin nerdeyse okul mesaileri süresine denk bir zamanı meslek sorumlulukları icabı bilgisayar başında geçiyor. (Not girme,sınav sorusu hazırlama, devamsızlıkları girme, okudukları kitap, anketler vs…..) Her devlet memurunun işinin gereklerine bağlı olarak masasında bilgisayarı ve interneti var. Yine bir devlet memuru olan öğretmene bu imkan neden sağlanmamaktadır?

Yine öğretmenlere yıpranma payı adı altında ek bir ücret tahsisi sağlanıp ,tıpkı kolluk mensupları gibi erken emeklilik hakkı tanınmalıdır.

44- Devlet memurluğunda 4 yıllık üniversite mezunları Şu anda 9/ 1 ‘den başlıyor ve her 3 yılda bir derece alıyorlar. ikinci bir üniversite bitirmek bu durumda kademe ve dereceye herhangi bir pozitif etkisi yok. Oysaki ikinci bir 4 yıllık üniversite bitirene mutlaka 1 derece daha verilmelidir. ikinci bir yüksek okul bitirenlere de bitirdikleri yüksek okul sayısına göre ayrıca en azından 1’er kademe verilmelidir. Böylece ülkenin yüksek tahsilli memur oranı yükselecek ve devlet memurlarının eğitim düzeyi artacaktır.

45-Muhtarların aldıkları ücret arttırılmalı en azından asgari ücret alabilmelidirler. Buna paralel olarak ihtiyar heyeti azalara da en azından asgari ücretin yarısı kadar maaş tahsis edilmelidir. Böylece muhtarlık ve heyeti daha bir işlevsel kılınarak en küçük idari birimlerde dahi bir hareket bir çalışma bir ilerleme sağlanacaktır.

46-Vatani hizmetini ifa etmek için askere giden devlet memurları başta olmak üzere tüm insanımız askerlik süresi boyunca sigortalanmalıdır. Sadece sağlık sigortası yetmez. Diğer Sigorta primleri ile ilgili tüm kalemler yatırılmalıdır. Yine devlet memuru iken Askere gidenlerin ,derece,kademe ve diğer özlük hakları kaybolmamalı, askerlik süresi ,memuriyette hizmet süresinden sayılmalıdır.

47-Askere gidenlerin geride bıraktıkları ve bakmakla yükümlü oldukları eşleri ve çocukları gibi aile fertlerinin geçimini sağlayabilmeleri için , devlet tarafından aile birey sayısına göre bir gelir bağlanmalıdır.(Yani vatani hizmetini ifa eden askerin eşi veya çocukları dilendirilmemeli , muhtaç bırakılmamalıdır. )

48- İl,Bölge ,Ülke ve Uluslar arası çapta başarı sağlayan , sporcularımıza veya herhangi bir dalda (bilgi yarışması gibi) başarı gösteren insanımıza geçimini ve uğraşı alanının ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda bir maaş bağlanmalıdır. (Başarılı olduğu alanda çalışmalarına devam ettiği müddetçe)

Page 21: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

49- 4 yıllık bir Üniversite bitirmek şartıyla herkese istediği alanda Yüksek lisans yapabilme olanağı sağlanmalıdır. Araştırma görevliliği ve eğitim ile ilgili diğer bazı kurumlarda şart koşulan “35 yaşından gün almamış olmak” gibi subjektif şartlar kaldırılmalıdır.

50- Bir kişi ile bile olsa Dernek açılabilmelidir.(Hollanda da olduğu gibi) Teoride Dernek aynı düşünceyi, ideali paylaşan ve ortak bir hedef için çalışmayı kendine düstur edinen en az 16 kişiden meydana gelir. Birey olarak ben özgünüm ve bu anlamda ; yani aynı düşünce,ideal ,ve hedefi taşıyan değil 16 kişi belki bir ikinci kişiyi dahi bulamayabilirm. Bulamazsam örgütlenme hakkım elimden alınacak mı ? Hak, Hukuk ve Adalet temelli yönetimlerde birey bir kişi de olsa , fikrini beyan edebileceği ,bir platform, bir dernek kurabilmelidir. Çünkü burada önemli olan üye sayısı değil temsil edilen fikirdir. Fikrini beyan edebileceği yasal meşru zemin ve yasal statü hakkı kendine tanındıktan belli bir süre sonra üye sayısının makul bir seviyede arttırılması istenebilir.

51- Mevcut dernekler kanunu tuzak cezalarla dolu olup, en ufak gayri ihtiyari bir yanlıştan dolayı 3 ay hapsiniz istenebilmektedir. Gönüllülük ve fedakarlık esası üzerine kurulan derneklerin daha bir işlevsel kılınması ve toplumda sivil bir sinerjinin yolunun açılması için ,dernekler kanunu yeniden düzenlenmeli daha demokratik ve daha özgürlükçü bir hale getirilmelidir.

52- Belediyelerin 18.maddesi çok istismar ediliyor.18. madde tamamıyla vatandaşın aleyhine kullanılıyor. Kişi hakkı , rızasının haricinde kamu hakkına feda ediliyor, bu yanlış bir uygulama olup çokça istismar edilmektedir. Bu ilgili madde düzeltilmeli ve mağdurlarına tazminatlar ödenmelidir.

53- Tarihi ve Kültürel yapıların korunmasına dönük ciddi çalışmalar yapılmalıdır.Gerekirse her bir tarihi yapının korunması için bir görevli istihdam edilmelidir. Korunan tarihi yapı Turizme kazandırılmalıdır. İlgili tarihi yapının güvenliği ve restorasyonu için gerekli bütçenin finansmanı ziyaretçilerin giriş ücretlerinden karşılanabilmelidir. Tarihi ve kültürel yapılara zarar verenlerin ceza oranları da arttırılmalıdır.

54- Milletvekili danışman sayıları arttırılamlıdır. En azından iki kişi bölgede iki kişi de Ankarada görevlendirilmelidir. Büro ve giderleri ,ulaşım ve telefon gibi giderlerini de devlet karşılamalıdır. Sonuçta 550 milletvekili Türkiyeyi yönetiyor. Başbakanın deyimi ile “Bakkal dükkanı yönetmiyor”.

55- Şahsa karşı işlenen kasıtlı (Taammüd) suçlarda, her hangi bir af çıkarılacaksa, birince derecede, o olaydan menfi şekilde etkilenen insanlar affetmeyi kabul etmedikçe, o suçu işleyen affedilmemelidir.

56-Milyon dolarlık şirketler; her türlü eğlencesine kadar vergiden düşme yoluna gidebiliyor, sabit gelirli vatandaşlar bütün vergi yükünü karşılıyor.

Belki de Dünyanın hiçbir yerinde görülmeyecek derecede, haksız vergiler, özellikle orta ve alt gelir gurubu insanlar üzerinde, (insanları delirtecek ve intihara kadar götüren ,zulüm derecesinde vergiler vardır.) Bunların kaldırılması, ve yerine gelire göre vergi(Kazanç sistemi esas alınmalıdır.

57- Gelir seviyesi belli bir meblağın altında olan ve evlenmek isteyen tüm insanımıza evlilik yardımı adı altında, temel evlilik masraflarının en az yarısını devlet karşılamalıdır.

Page 22: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

58- Devlet ve devleti temsil eden hükümetler Türkiye ile ilgili aldıkları kararlarda mutlaka Türkiyede yaşayan tüm halklar ve inanç gruplarının temsilcileri ile görüştükten ve ortak bir mutabakattan sonra karar vermelidir.

59-Yine aynı şekilde bölge ile ilgili kararlarda mutlaka bölge halklarıyla görüşmeli ve o doğrultuda hareket edilmelidir. Tüm kararlarda halkların ve inanç gruplarının temsiliyet hakkı olmalıdır.

60- Resmi kurumlarının işleyişinin şeffaflığı açısından STK’lar resmi kamu kurum ve kuruluşlarını izleyebilmeli , denetleyebilmelidir. Özellikle Tapu Kadastro , ve Kaymakamlıkların denetiminde olan vakıflar mercek altına alınmalıdır.

61-Meşru bir zeminde, güçlü bir üst kimlik için, alt kimliklerin hak ve hukuku gözetilmeli ve geliştirilmelidir.

62- Devlet ile vatandaşlar arasındaki anlaşmazlıklarda ve mahkemelerde bireyin hakkının korunması esas alınmalıdır.

63- Adaletin gecikmemesi için Tutukluluk süreleri kısaltılmalı , Mahkemelerin daha hızlı ve adil karar verebilmesi için Yargı yapılanmaları sil baştan elden geçirilmeli ve uluslar arası hukuk normları da esas alınarak modernize edilmelidir.

Ek -1

MIHALLEMİLERİN EN ÖNCELİKLİ BAŞ SORUNU :

GASPEDİLEN ARAZİLERİMİZİ GERİ İSTİYORUZ !

Tüm Türkiyede ve özellikle de Doğu ve Güneydoğu bölgesinde hususan Mıhallemilerin yaşadığı Turabdin adlı coğrafyada geçmiş yönetimlerden ve hükümetlerden kalma Tapu ve Kadastrodan kaynaklı ciddi Mülkiyet sorunları vardır. Bu ciddi sorunların en başında Devlet –Vatandaş kaynaklı sorunlar gelmektedir. Sorun ; bölgede ilk kadastrolama çalışmaları yapılırken ,okuma yazma oranın düşük olması , okuma yazma bilenlerin de büyük çoğunluğunun , o esnada bölgede değil yurt içinde farklı illerde ve farklı ülkelerde çalışıyor olduklarından , kadastrolamadan doğan yanlışlıklara ve haksızlıklara müdahele edememişlerdir. Okuma yazma bilip de kadastrolama sırasında hazır bulunanlar ise , kadastrolama; teknik bilgileri gerektiren bir iş ve işlem olduğundan, yanlışların ve hak gasplarının kimi zaman farkına bile varmamış , kimi zamanda ceberut yönetimler ve Askeri darbe yönetim mantığı , o zamanlar , sivil devlet memurlarına da sirayet etmiş olduğundan , hak sahibi hakkını çoğu zaman aramaktan dahi korkuyordu. Kadastrolama çalışmasını yürüten ilgili personelin keyfi ve menfi tutumunun da eklenmesiyle sorun çığ gibi büyümüş , ve günümüze uzanmıştır.

Kişilere ve ailelere en az üç-dört kuşak öncesinden yani daha Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan evvel atalarından miras kalan ve işlenmiş bir çok bağ ,bahçe, tarla , ve ağaçlık saha , haksız yere hazine malı, mer’a ,ortak mal gibi tescillenmiş tanımlamalarla vatandaştan gasp edilmiştir. Bunun neticesinde de hazine malı diye kadastrolanan yerler , ilgili yerleşim birimleri veyahut çevredeki , zenginlere, kodamanlara ve arazi mafyalarına peşkeş çekilmek suretiyle satışa sunulmaktadır. Bu adaletsiz ve zalimane uygulama istenmeyen bir çok adli vakayı beraberinde getirdiği gibi bazı zamanlarda cinayetlerle sonuçlanmaktadır. Bunun en bariz örneklerinden biri de bütün dünyanın şahit olduğu Bilge Köyü katliamıdır.

Page 23: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

Bu sorunlar yumağının merkezinde yer alan mağdur vatandaşlar ve yurttaşlar olarak, zaman zaman bu uygulamalardan kaynaklı kargaşa, kavga ve cinayetlere şahit oluyoruz. Gayr-i menkulu gaspedilen bir çok insan “ dedelerimden bana miras kalan , tarlayı , bağı ,bahçeyi alan olursa cinayet çıkar ” dediğine şahit oluyoruz ve zaman zaman da cinayetler vuku buluyor . Bazen de araya hatırı sayılır insanların girmesiyle gayr-i menkulun gerçek sahibi , aç canavar gibi bekleyen ; ihaleye katılan tüm katılımcılara büyük miktarda paralar ödeyerek açık arttırmalı ihaleden çekilmelerini sağlayarak ,kendi gayr-i menkulunu büyük meblağlar ödeyerek satın almak zorunda bırakılıyor. Bazen de , hak sahibi kendi mülkünü alacak para bulamadığı için , ya da kalpazanlar ,gerçek mülk sahibinden para koparabilmek için ihaleyi sürekli arttırma yoluna gittikleri için, hak sahibinin parası yetmediğinden göz göre göre gayr -i menkulu , adil devletimizin o şefkatli ellerinin güvencesiyle ! haram –helal bilmez , hak – hukuk tanımaz kravatlı eşkiyaların mal varlığına dahil ediliyor. Devlet baba da çocukları hükmündeki vatandaşlara böylesi adilane ! bir uygulama ortamını tesis ettiğinden kendi payını almayı da ihmal etmiyor …

Ey “ Adalet Mülkün Temelidir ” diye her tarafa yazan devlet ! Sen kimin malını kime satıyorsun ? Ve kimin malı ile , hangi köylünün , hangi öksüz ve yetimin malı ve mülkü ile hazineye sözde gelir sağlıyorsun ? “ Zulm ile abad olanın sonu berbat olur ” diyen bir başbakan ve kabinesi yönetiyorsa bu ülkeyi ve bu devlet aygıtını , o halde açık ve apaçık olan bu zulmü kaldırsınlar artık ! Kaldırsınlar ki onların da sonları -ma’azallah- berbat olmasın !

Uygulamaya dikkat edilirse ; vatandaşın rağmına ve vatandaşın aleyhine ve vatandaşın kuşaklar boyu süregelen öz kaynaklarından , devleti oburlaştırmak ve hatta devleti canavarlaştırmak görünümü arz eden bu Karun’ane uygulama neticesinde yargıya intikal etmiş binlerce dava var.Davaların büyük bir kısmı hatta neredeyse tamamı vatandaşın aleyhinde sonuçlanmaktadır , çünkü yargılamanın esas alındığı kanunun kendisin de , bir adaletsizlik dolayısı ile bir kanunsuzluk var. Aihm ve diğer uluslar arası mahkemeler aracılığı ile bizi dışarılarda adalet aramaya mecbur edip , meseleyi uluslar arası bir dava konusu yapmaya zorlamayın !

Şu açıkça bilinmelidir ki : Bizler burada zelilane bir tarzda sadaka istemiyoruz, izzetane bir şekilde, Türkiye Cumhuriyetinden evvel , atalaramızdan bizlere miras kalan , kutsal olan mülkiyet hakkından kaynaklı , mülklerimizin bizlere geri iade edilmesini talep ediyoruz.

Mıhallemilerin ve diğer halkların devlete ve adaleti yerine getirmekle mükellef yargıya olan güvenini zedelemeyin. Aksi taktirde devletin bu haksız ve zalimane uygulaması ile yurttaşının ve vatandaşının sırtından ,etinden ,tırnağından kazandığı katirilyonların , ileride kat be kat fazlasını harcarsanız dahi size inanmış , size gönül bağlamış ümitvar mazlum ve mağdur halkın maddi ve manevi zararını hiçbir cihetle telafi edemezsiniz.

Bu sorunların ve apaçık haksız uygulamaların daha da derinleşmemesi ve devletten kaynaklı ; tapu – kadastro sorunları yüzünden , insanlar arasında yeni kin,düşmanlık ve kan davalarının üretilmemesi için ; sorunlu olan tüm yerleşim bölgelerine yeniden kadastrolama çalışmaları girmeli ve kadastrolama çalışması yapılacak yerlere sadece muhtarlar ve köy ihtiyar heyeti veya bilirkişiler değil, arazi sahipleri ve diğer komşular da hazır bulundurulmalıdır.

Sayın Başbakanımızın talimatıyla 1936’dan bu yana Azınlıklara ait gasp edilmiş , veya ellerinden bir şekilde zorla alınmış, vakıf gayri menkullerinin iadesi, üçüncü kişilerin eline geçen mülkler için ise tazminat ödenmesi konusunda çok adilane ve isabetli kanun hükmünde bir kararname çıkartılmıştır. Geç de olsa eksik de kalsa, kanun hükmündeki bu kararname , büyük bir haksızlığı ve adaletsizliği kısmen giderdiği için ehl-i hak ve ehl-i vicdan tarafından büyük alkışlara mazhar olmuştur.

Page 24: Sami Mıhallemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Anayasa Önerileri

Bizim de talebimiz ; belki de yürütmenin ve Hükümetin bihaber olduğu bu mağduriyetimizin üzerinden Azınlık gayr-i menkullerde olduğu gibi ; üzerinden 70 yıl geçmeden , bizler (Mıhallemiler) ve bizim durumumuzda olan tüm Türkiyedeki mağdurlar için, yeniden kadastrolama tespit çalışması yapılıp , gayri menkullerimiz üçüncü şahısların eline geçmeden yasal düzenleme ile gerçek sahiplerine iadesinin sağlanmasıdır. Üçüncü şahısların eline geçmiş gayr-i menkullerimiz için ise ya değeri nisbetinde , gerçek hak sahiplerine tazminat ödenmesi veyahut devlet tarafından bedeli ödenerek gayr-i menkulun üçüncü şahıstan alınıp , hak sahibine iadesi sağlanmalıdır.

Eğer TBMM , özündeki Adalet cevherinden hareketle bir irade gösterip , geçmiş dönemlerden kalan ve adeta bir kangrene dönen bu haksız ve zalimane uygulamayı kaldırıp , Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan evvel kendilerine atalarından miras kalan sürülmüş , işlenmiş ve korunmuş gayr-i menkulleri gerçek hak sahiplerine iade ederse, halkın bedduası yerine duasını alacak , ve fitne kapısını da kapatacağından , bu yüzden ilerde vuku bulması kuvvetle muhtemel adli vakalar ve hususan cinayetleri de kökünden ref’ ederek , hakka ,halka ve hakikate hizmet etme şerefine nail olacaktır. Aksi taktirde başta Hükümet ve TBMM olmak üzere , şu anda bu satırları okuyan ve resmi bir makamı temsil eden konunun muhatapları kişiler , kurumlar ve seçilmişler , bu konudaki her bir hak gaspında ve akabinde vuku bulacak her bir facianın ve bedduanın direkt muhatabı olup hesabı ödenemez bir adaletsizliğe ,bir hukuksuzluğa ,bir gaspa ve zulme şerik olacaklardır.

15 Nisan 2012

Batman Mıhallemi Derneği Hatay Ahlemi Mıhallemi Derneği İsveç Mıhallemi Derneği Hollanda Mıhallemi Platformu Dünya Mıhallemi Birliği Mardin Çalışma Platformu Sekreteryası Hollanda Mıhallemi Platformu Dünya Mıhallemi Birliği Mardin Çalışma Platformu Sekreteryası