rüzgâra karþý ii - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer...

176
Rüzgâra Karþý II Ömer Madra

Upload: phamnga

Post on 05-Aug-2019

222 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

R ü z g â r a K a r þ ý I IÖmer Madra

Page 2: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

R ü z g â r a K a r þ ý I IÖmer Madra

www.altkitap.com

Page 3: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

altkitap - deneme 2

Rüzgâra Karþý II

Ömer Madra

Ekim 2000

Yayýna Hazýrlayan: Þerif Erol

Düzelti: Þerif Erol

Tasarým: Faruk Ulay

Tasarým Uygulama: Adnan Kurt

Kapak Fotografý: Marcel Bovis

© 2000 altkitap ve Ömer Madra

Yapýtýn tüm yayýn haklarý saklýdýr. Tanýtým için yapýlacak kýsa alýntýlar

dýþýnda yayýncýnýn izni olmaksýzýn hiçbir yolla çoðaltýlamaz.

www.altkitap.com

[email protected]

Page 4: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Yazar Hakkýnda1945 yýlýnda Ýstanbul'da doðan Ömer Madra, orta okulu English High

School'da (1961) liseyi de Robert Kolej'de bitirdi (1964). Ankara Üniversitesi

Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Diplomasi ve Uluslararasý Ýliþkiler Bölümü)

birincilikle bitirdikten sonra (1968), ayný Fakülte'nin Uluslararasý Hukuk

kürsüsünde 13 yýl süreyle öðretim üyeliði yaptý. 1977 yýlýnda "Avrupa Ýnsan

Haklarý Sözleþmesi ve Bireysel Baþvuru Hakký" konusunda doktorasýný

tamamlayan Madra Hollanda, Ýsviçre ve Ýsveç'te uluslararasý hukuk,

uluslararasý iliþkiler ve insan haklarý alanlarýnda araþtýrmalar yürüttü. Bu arada,

1975 yýlýnda kýsa dönem yedek subay olarak askerlik görevini tamamladý. Adý

anýlan doktora tezi, 1980 yýlýnda A.Ü.S.B.F. tarafýndan yayýmlandý.

1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet

gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma ve dýþ haberler

bölümünde görev yaptý. Madra, daha sonra Playboy, Þehir, Gergedan ve Start

dergilerinde kurucu, editör ve yazar olarak çalýþtý (1985 - 1988). 1989 baþýnda

Arredamento/Dekorasyon adlý mimari, tasarým, sanat ve dekorasyon dergisini

kuran Ömer Madra, 5 yýl süreyle bu derginin yayýn yönetmenliðini ve

baþyazarlýðýný üstlendi. Madra, bu görevinin yaný sýra, 1990 yýlýnda altý ay süre

ile Güneþ gazetesinin Pazar Eki'nin (P.Eki) yayýn yönetmenliðini ve köþe

yazarlýðýný da yürüttü.

Ömer Madra, Avrupa Konseyi'nden aldýðý bir bursla Fransa'da (Strasbourg)

araþtýrmalarda bulunduktan sonra, uluslararasý hukuk ve göçmen iþçiler

konusunda Migrant Workers and International Law adlý bir kitap yayýmladý

(Ankara, 1985).

1991 yýlý sonunda Romanýmla Sana Bir Ses� adlý romanýný (Remzi

Kitapevi) yayýmlayan Madra'nýn çeþitli dergi ve gazetelerde çok çeþitli

konularda (bilim, sanat, sinema, tiyatro, müzik, yemek, hayat, spor, vb.)

yayýnlanmýþ elliyi aþkýn makale, deneme ve röportajýndan bir seçme ile bir

hikâyesini içeren Rüzgâra Karþý adlý kitabý 1996 yýlýnda Yapý Kredi Yayýnlarý

tarafýndan yayýmlandý.

Ömer Madra, 1994 yýlýndan itibaren radyoculuk konusunda çalýþmalara

baþladý. Madra, 13 Kasým 1995 tarihinde yayýn hayatýna atýlan Açýk Radyo'nun

(94.9) kurucularý arasýnda yer aldý; halen de bu radyonun yayýn yönetmeni.

Ayrýca, radyoda "Açýk Gazete" ve "Rock 'n' Roll Kalýcýdýr" adlý programlarýn

yapýmcýlýðýný da yürütmektedir.

Madra, ayrýca, 1995/1996 akademik yýlýndan itibaren Ýstanbul Bilgi

Üniversitesi'nde Uluslararasý Ýliþkiler ve Uluslararasý Hukuk dallarýnda öðretim

üyesi olarak görev yapmakta ve 1999 aralýk ayýndan beri Yeni Binyýl

Gazetesi'nde haftada 5 gün köþe yazýlarý yayýnlanmaktadýr.

Ýki oðlu ve bir kýzý olan Madra Ýngilizce ve Fransýzca biliyor.

Page 5: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Kainatýn Ýçinde Karýþýk Bir Çarþý

Ben Yazýyorum Rüzgara KarþýÞerif Erol

Ömer Madra, 'Rüzgara Karþý' isimli -ve þu elinizin altýndaki sanalkitabýn ilki sayýlabilecek- kitabýnýn 'sunuþ'unda, "Yazýlarýn kitabadönüþüp yayýnlanmasý süreci," diyor, "-kolay kolay açýklanamayacak,çünkü kolay kolay anlaþýlamayacak nedenlerden ötürü- hem acýklý,hem de komik bir "serüven"e dönüþtü ve neredeyse üç yýl sürdü!"

Benim için ise, 'Rüzgara Karþý II'nin yayýna hazýrlanmasývazifesine beni layýk gören Murat Gülsoy kardeþimin kimi zamanalnýnda boncuk boncuk terler birikmesine sebep olduðumu tahminetmeme raðmen (teslim tarihini sürekli geciktiriyordum çünkü) bu iþüç ay bile sürmedi. Bu, hiç þüphesiz, konusuna fevkalade hakim vecevval bir editör olmamdan kaynaklanmýyordu. Ancak, þu kadarýnýsöyleyebilirim: Bir Ömer Madra okuru olmamýn semeresini gördümelbette.

Yoksa nerdee üç ay?..

Þimdi yeri gelmiþken okuru olmamýn yaný sýra geçen üç senedenberi tanýþý olmamýn da "kolay kolay açýklanamayacak, çünkü kolaykolay anlaþýlamayacak nedenler" hakkýnda bir fikrim olmasýnýsaðladýðýný söylemeliyim. Çünkü karar vermek kainatýn en zor iþidirÖmer Madra için. Bilhassa yazý yazarken o kadar ince eler ve sýkdokur ki onlarýn bir de yayýna hazýrlanmasýnýn kendisi için yazmaktandaha zorlu bir iþ haline gelmiþ olabileceðini rahatlýklakestirebiliyorum.

Mamafih, bu eleme ve dokuma titizliði Madra'nýn yazýlarýný (köþeyazýlarýnýn kaderi gereði aktüelle doðrudan dirsek temasý içindeolsalar bile) eskimez kýlar. Bu özellik, üslubundan ve bakýþýndankaynaklanýr. Kalemi elime geçirmiþken kiþisel bir tespitte bulunmakcüretini göstereceðim; ben Madra'nýn yazýlarýnýn, okurken'gözümüzün önüne getirilebileceðine' inanýyorum. Hayat karþýsýndasaf, savunmasýz ve bu dezavantajlarýna raðmen çok meraklý birkiþinin, þu dünyada baþýmýza gelenler karþýsýnda bir þaþkýnlýktan birdiðerine sürükleniþi, günlük bir köþe yazýsýný hayalde canlandýrýlabilirbir minik serüven haline getirmektedir çünkü. Mesela, yýlbaþý sabahýuyku mahmurluðuyla gözlerini oðuþtururken dünya nüfusunun büyükbir kýsmýnýn hala açlýk çektiðini hayretle öðrenmekte ya da siyasi

i

Page 6: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

geliþmeler karþýsýnda aðzý bir karýþ açýk kaldýðý için tatilde yüzerkenboðulma tehlikesi geçirmektedir -buna 'Madragil ironi' de denmiþ veböylelikle bencileyin acemi bir editörün tarif ve tespit yükü zamanýndafazlasýyla hafifletilmiþtir.

Gene de 'merak' ile 'bakýþ' hususlarýnda bir iki kelime dahasöyleyeceðim.

Birazdan okumaya baþlayacaðýnýz yazýlar toplamýnýn, Madra'nýnmerak ettiði ya da ilgisini çeken konular hakkýnda size tam tekmil birfikir vereceðini düþünüyorsanýz fevkalade yanýlýyorsunuz. Onlar,burnunu sokmayý becerebildiklerinin sadece bir kýsmýdýr.

'Bakýþ'a gelince, Madra -benim de birkaç seneden sonra çokþükür biraz anlar gibi olduðum üzere- 'Hayat'a bakar. Ama nereden?Kainatýn mümkünse ve tercihan yüksek bir yerinden. Ýnsanýn, insandiye anýlýp insanca yaþayamayanlarýn, hayvanlarýn, bitkilerin, mikrove makro organizmalarýn, çevre kirliliðinden mustarip olanlarýn,dünya nimetlerinden haklý payýný alamayanlarýn, "olaðan ve sahici"bir ömrü olamayanlarýn hayatlarýna bakar. Baktýkça onlar için çoküzülür ve oturup bir yazý yazar ancak... Elinden gelen budur.

Ýyisi mi, yakalarýnýzý kaldýrýn ve okumaya baþlayýn. Ama sahidenkaldýrýn. Zira baktým da ilk kitaptan bu yana rüzgarýn þiddeti demeðer fena halde artmýþ.

iiÖnsöz - Þerif Erol

Page 7: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Ýçindekiler

TERAZÝ YA DA UÐURLU KELÝMELERÝNÝZ: HUKUK, DEMOKRASÝNOEL BABA (27. 12. 99) 9

PINOCHET ÝNSANLIÐIN HÝZMETÝNDE (14. 1. 00) 11

"HOÞ" (17. 3. 00) 13

SOÐUKTAN GELEN CASUS (27. 3. 00) 15

KANLI PAZAR YA DA BRÝTANYA'NIN SUSURLUK'U (30 . 3. 00) 17

KAPALIAÇIK (5. 4. 00) 19

NASILSINIZ, ÝYÝ MÝSÝNÝZ? 21

ANONÝM, ANINDA, ALEMÞÜMUL (11. 5. 00) 22

BÝNYILI BÝZÝM ÝÇÝN DE AÇAN KUPA (21. 5. 00) 24

AÐIR METAL ÇOCUKLARIN BAÞINA DÜÞTÜ (4. 6. 00) 26

SON BÜYÜK ULUSAL NUMARAMIZ (18. 6. 00) 28

"MEKSÝKA'DA DOÐAN GÜNEÞ" (6. 7. 00) 30

AÐABEY ANAVATANA DÖNÜYOR (20. 7. 00) 32

BÖCEKLER, KURABÝYELER VE MAYMUNLAR (3. 8. 00) 34

ANAYASA DERSLERÝ (11. 8. 00) 36

ATMOSFER (10. 9. 00) 38

TABÝAT ANANIN ANASI AÐLARKENMEÇHUL AFETZEDE ANITI (24. 12. 99) 40

ÇOCUKLAR YAÞADI (26. 12. 99) 42

TARÝHÝN ÝÇÝNDE UYURGEZER OLMAK (20. 1. 00) 45

MEVSÝM DEÐÝÞÝKLÝKLERÝNÝ ANLAMAK (29. 3. 00) 47

"KENDÝNÝ YÝYEN BEYÝN" PARADOKSU (24. 4. 00) 49

ÝN MÝSÝN, GEN MÝSÝN? (28. 5. 00) 52

ÞÝÞEDEN KAÇAN GEN MASALI (29. 5. 00) 54

"3. HAMUR" KAÐIDA BASILMIÞ UCUZ DEDEKTÝF ROMANI (1. 6. 00) 56

KÖPEKBALIÐI YÜZGECÝ ÇORBASI (7. 7. 00) 58

BÝR BÜYÜDÜK ARTIK -HER YERDEYÝZ (14. 7. 00) 60

SANDALETLER VE BÝSÝKLETLER (27. 7. 00) 62

DÝNOZORLAR BURNUMUZUN DÝBÝNDE YELLENÝYOR (30. 7. 00) 64

BÝR DÝNOZORUN HEZEYANLARI (31. 7. 00) 66

EYYAM-I BAHUR (2. 8. 00) 68

SABOTAJCI (7. 8. 00) 70

GECÝKEN TATÝLCÝLER ÝÇÝN BULUNMAZ FIRSAT (31. 8. 00) 72

ULUSLARIN FAKÝRLÝÐÝ YA DA KÝMSEDE 'MORAL' KALMADIKAHRAMANLAR VE ALÇAKLAR (31. 12. 99) 74

PUSULASINI ÞAÞIRMIÞ ÝNSANLIK (6. 3. 00) 76

ÇÜRÜK KÝRAZLARI AYIKLAMAK (22. 3. 00) 78

BREZÝLYA'NIN DOÐUM GÜNÜ (20. 4. 00) 80

BEYAZIN DA BEYAZI (26. 4. 00) 82

VÝETNAM SAVAÞI: KÝM KAZANDI? (1. 5. 00) 84

KÜRESELLEÞMENÝN DAYANILMAZ AÐIRLIÐI (3. 5. 00) 86

AMA HAYDUTLUK DA KÜRESELLEÞTÝ (4. 5. 00) 88

ELMASLAR EBEDÝDÝR (15. 5. 00) 90

KÝTAB-ÜL HAYAT (25. 5. 00) 92

HAYAT -VE ÖLÜM- KÝTABI (26. 5. 00) 94

ALO ALO, ORASI NERESÝ --AFRÝKA MI? (2. 6. 00) 96

"HERKES ÝÇÝN DAHA ÝYÝ BÝR DÜNYA" (3. 7. 00) 98

VAAT EDÝLMÝÞ TOPRAK (19. 7. 00) 100

G-8 ZÝRVESÝNDE LÝDERLERÝN BURUNLARI UZADI (24. 7. 00) 102

Page 8: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

KABRÝSTANGÜLE GÜLE 'KEMO SABE' (30. 12. 99) 104

DON MARTIN DE GÝTTÝ: SPLOP! (16. 1. 00) 106

SEN ÝYÝ BÝR ÇÝZERDÝN, CHARLES SCHULZ (14. 2. 00) 108

KARINCAEZMEZ ÞEVKÝ (26. 3. 00) 110

KOPAN HAYAT BAÐLARI (26. 7. 00) 112

BÜYÜK ÝNSANLIÐIN ÝRÝLÝ UFAKLI HALLERÝOLAÐAN VE SAHÝCÝ (9. 1. 00) 114

BAYRAMIN KARANLIK YÜZÜ (10. 1. 00) 116

ÇOCUKLARIMA BÝR KOLAJ (21. 1. 00) 118

GÜVERCÝN SAVAÞLARI (23. 1. 00) 119

KAR TATÝLÝNDE MERVE ÝLE MEDÝNE (26. 1. 00) 121

HER ÖÐRENCÝ 1 LÝRA VERECEK (2. 2. 00) 123

EVET, MUTLULUÐUN RESMÝNÝ ÇÝZEBÝLECEÐÝZ (7. 2. 00) 126

ORDA KÝMSE YOK MU? (13. 2. 00) 128

AMERÝKA'DA YENÝ BÝR CEZA SÖMÜRGESÝ (18. 2. 00) 130

YÜKSEKLÝK KORKUSU (8. 3. 00) 132

GÝZLÝ ÇIKARLAR (16. 3. 00) 134

KAVANOZ DÝPLÝ DÜNYA (23. 3. 00) 136

BAYRAK DÝREÐÝ (3. 4. 00) 138

GÜZEL LAETITIA VATAN HAÝNÝ MÝ? (6. 4. 00) 140

CÝNAYETÝ GÖRDÜK (9. 4. 00) 142

ÝNSANIN NEÞE DOLMASI (23. 4. 00) 144

5 MUM YAKTIK, SEYRÝNE BAKTIK! (10. 7. 00) 146

"TÜM YAÞAM BÝÇÝMLERÝ AYNI DERECEDE DEÐERLÝDÝR" (1. 9. 00) 148

"EN KIYMETLÝ HAZÝNEMÝZ, ROBOTLARIMIZ" (3. 9. 00) 150

YAYIN KESÝLÝNCE (11. 9. 00) 152

KARAGÖZ'ÜN NEW YORK SAFASINEW YORK NEW YORK I (13. 9. 00) 154

NEW YORK NEW YORK II (14. 9. 00) 156

NEW YORK NEW YORK III (15. 9. 00) 158

NEW YORK NEW YORK (Vallahi son!) (17. 9. 00) 160

AMA BU BÝ�YAÐMURLA GELEN (25. 9. 00) 162

BELGRAD'DA ZAMAN (27. 9. 00) 164

BELGRAD'DA ZAMAN (28. 9. 00) 166

DEVRÝM SONRASI SIRBÝSTAN - TÜRKÝYE KARÞILAÞTIRMALARI I (9. 10. 00) 168

DEVRÝM SONRASI SIRBÝSTAN - TÜRKÝYE KARÞILAÞTIRMALARI II (11. 10. 00) 170

DEVRÝM SONRASI SIRBÝSTAN - TÜRKÝYE KARÞILAÞTIRMALARI III (12. 10. 00) 172

Page 9: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

TERAZÝ YA DA UÐURLU KELÝMELERÝNÝZ:HUKUK, DEMOKRASÝ

NOEL BABA

27 Aralýk 1999, Yeni Binyýl

Rahmetli Oðuz Atay, inci gibi elyazýsýyla kaleme aldýðý o unutulmaz

"Günlük"ünde þöyle diyor: "Bana öyle geliyor ki biz çocuk kalmýþ bir

milletiz ve daha olaylarý ve dünyayý mucizelere baðlý bir þekilde

yorumluyoruz en ciddi bir biçimde." Sonra ekliyor: "Ýçinde, düþüncenin

farketmediði bir 'humour' olan, saf diyebileceðim bir görüþ." Genel

olarak "Türkler" hakkýnda yapýlmýþ en canalýcý tespitlerden biri bu.

Ama, "biz"den baþka, belki bir tek Amerikalýlar için de geçerli

sayabiliriz bunu. Washington Irving'in, yüz yýl uyuduktan sonra uyanan

kahramaný Rip Van Winkle da týpatýp Atay'ýn tanýmýna uymuyor mu:

Dünyanýn Amerikalýlara nasýl baktýðýnýn aynasý o adeta: Zaman zaman

ve bir noktaya kadar sevimli, canayakýn; ama özünde, pek

olgunlaþmamýþ, benmerkezci, kaygýsýz ve hepsinden önemli - ve belki

de tehlikeli - olarak, saf.

24 Aralýk 1999 sabahý hepimiz Rip gibi uyandýk ve gözlerimizi

oðuþturduk: Cumhurbaþkaný Demirel, bilebildiðim kadarýyla, Türklerin

ya da T.C.'nin tarihinde ilk kez yayýnladýðý Noel mesajýnda þöyle

diyordu: "Hz. Ýsa'nýn 2000'inci doðum yýldönümünün barýþa ve

hayýrlara vesile olmasýný, bu mübarek Ramazan ayýnda Allah'tan niyaz

ediyor, Hýristiyan dinine mensup vatandaþlarýmýzýn ve tüm Hýristiyan

âleminin kutsal Noel bayramýný kutluyorum [�] Caminin, kilisenin ve

havranýn yanyana varlýklarýný sürdürdükleri bu topraklarýn insanlýk

onurunu herþeyin üstünde tutan eþsiz hoþgörü geleneði Cumhuriyetin

eþitlik ilkesine dayalý anayasal vatandaþlýk hakkýyla daha da

pekiþmiþtir." (Gazeteler) Ayný sabah, yani Hz. Ýsa'nýn doðumunun

2000'inci sabahýnda, gözlerimizi oðuþturmaya devam: Amerikan

diplomasisinin bir numarasý Madeleine Albright, A.B.D.'nin Müslüman

9

Page 10: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

gruplarýnýn önde gelen temsilcilerine verdiði iftar yemeðinde þöyle

diyor: "Ülkemiz dinsel özgürlük peþindekiler tarafýndan kuruldu. Sivil

haklar alanýndaki her ilerlemeyle biraz daha güçlendi. Geleceðimiz,

Amerikan kimliðinin herhangi bir ýrkýn, etnisitenin ya da dinin malý

olmadýðýný kavrama yeteneðimize baðlý. Bu yaklaþýmla sorunu olanlar

varsa, bunu aþmak zorundadýlar [�] Kadýn olduðum için bu iþi

yapamayacaðým [�] söylenmiþti. Bu Müslümanlara ve kadýnlara

yönelik bir hakaretti ve ciddi bir cehaletin yansýmasýydý. Bosna'da,

Kosova'da, Çeçenistan'da Müslüman sivillere yönelik þiddete karþý

duruyoruz. Huntington'ýn 'Uygarlýklar Çatýþmasý' tezinde öngörülen

Ýslam-Batý çatýþmasýna izin vermeyeceðiz." (Milliyet) Yani? Ýslamköy'lü

'Çoban Sülü' 'Barajlar kralý' olarak siyasete giriyor, iki kez darbe ile

devriliyor, baþbakanlýktan altý kez ayrýlýp yedi kez geri geliyor, yedi yýl

yasaklý kalýyor; aradaki iktidar günlerinde idamlar, "bana, saðcýlar

cinayet iþliyor dedirtemezsiniz" laflarý, 'baba' oluþu; sonra canileri

kapsayan af yasasýný 180 derecelik bir dönüþle 24 saatte veto, AGÝT

zirvesini, yýllar yýlý insanlarýn sadece okuduklarý için hapislerde

süründükleri Nâzým Hikmet'in meþhur "yaþamak bir aðaç gibi tek ve

hür/ve bir orman gibi kardeþçesine" dizesiyle kapatýþ, "darbeler

olmasaydý çoktan Avrupa Birliði üyesiydik" diye yakýnýþ ve iþte bir

sabah karþýmýzda: Kýzaðý 'hoþgörü', 'haklar', 'eþitlik', 'sivillik', 'yurttaþlýk'

ve 'kardeþlik' paketleriyle dolu, kýrmýzý elbisesi ve beyaz ponponlu

þapkasýyla - "Hoh hoh hoo!" Ayný anda, yeryüzünün en güçlü askeri ve

ekonomik ülkesinin dünya politikasý sözcüsü Albright. Nazi canilerinin

toplama kamplarýna kurban verdiði aile fertlerini bile çok sonradan

öðrenmiþ bir Avrupa Yahudisi ailenin Amerikalý kýzý. Latin Amerika

diktatörlüklerine binlerce kurban verilmesine yol açan ABD/CIA

desteðinden dolayý özür diledikten sonra, Müslümanlara iftar yemeði

verirken, Ýslam-Batý çatýþmasýna izin vermeyeceklerini söylüyor; peþin

yargý yok! Ha ha. Yorumlamakta zorluk çektiðinizi hissediyorum. Ama,

durun: Benim de size bir Noel ve yýlbaþý hediyem olacak: Aslýnda çok

kolay, sevgili dostlar: Bütün bunlar bir mucizeden ibaret. En ciddi

biçimde söylüyorum. Vallahi.

10Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 11: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

PINOCHET ÝNSANLIÐIN HÝZMETÝNDE

14 Ocak 2000, Yeni Binyýl

Tarihin en kanlý faþist diktatörlüklerinden birinin kurucusu ve baþ

cellâdý olan Pinochet'nin Ýngiltere'deki 14 aylýk zorunlu ikameti artýk

sona erecek gibi görünüyor. Bedenlerini ve ruhlarýný paramparça ettiði

onbinlerce insanýn (bu insanlarýn sevdiði, yakýn olduðu kiþileri de

sayarsak, yüzbinlerin) haklý isyanýna raðmen, bu yaratýðýn saðlýk

nedenleriyle ülkesine dönmesine izin verilmesi kararýný desteklediðimi

belirtmiþtim. Baþlýca gerekçem de þuydu: Zaten artýk bir 'mevta' olan

emekli generalin, 'yaþlý bir mahpus' olarak çýkacaðý duruþmalar

sýrasýnda ölüp gitmesi halinde, hani olur ya, bir tür kahramana

dönüþmesi tehlikesi vardý. Serbest býrakýlmasý ile hepimiz bu ölümcül

tehlikeden kurtulmuþ oluyoruz.

Öte yandan, Pinochet'nin þu kýsacýk tutukluluk süresi içinde

insanlýða yaptýðý sayýsýz hizmeti de unutmayalým: · Generalin ilk büyük

hizmeti, Ýngiltere seyahatidir: Ameliyat gerekçesiyle oraya özel gezi

yapmasaydý, uslanmaz hukukçu Garzon onu orada kýstýramazdý; o

zaman da, onu deðerli bir silah müþterisi olarak kabul eden eski-yeni

Avrupa politikacýlarýnýn o kayýtsýz ve sinik maskesi düþmez,

kimsecikler de Þili'deki 18 küsur yýllýk kepazelikleri hatýrlamak zorunda

kalmazdý. Pinochet, çok öðretici bir seyyah çýktý. · Uluslararasý hukuk

ve adalet anlayýþýna yaptýðý katký ise kalýcý, hatta ölümsüz oldu

generalin: Kendi ülkesindeki silahsýz vatandaþlarý ve yabancýlarý

katlederek 20. Yüzyýlýn en 'in' kavramlarýndan biri olan 'democide'a

(nüfus kýrýmý) müthiþ katkýlarý olan eski devlet yetkililerinin, ulusal

egemenlik iddiasýnýn ardýna sýðýnarak dokunulmazlýk zýrhýndan

yararlanmalarýnýn imkânsýz olduðunun canlý kanýtý ve anýtý oldu o.

Çünkü, uluslararasý insan haklarý sözleþmeleri böyle suçlarýn takibi için

sýnýr tanýmýyor. (Kendisi, bundan böyle, "beni Þili doktorlarýna emanet

ediniz!" diyebilir ancak.) General, böylelikle, istemeyerek de olsa,

11

Page 12: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

kendisi gibi zalimlere karþý kendimizi nasýl koruyabileceðimizi gösterdi

bize. Öðretmen Pinochet. · Üçüncü ve belki de en büyük hizmete geldi

sýra: General, 1980'lerin sonlarýnda, kendisine hâlâ insanlarý

güpegündüz 'kaybetmeyi' nasýl baþardýðýný soran bir gazeteciye,

"boþverin kayýplarý, insan haklarýný filan; ekonomik kalkýnmamýza

bakýn!" demiþti. Para ve maddiyat hýrsýnýn doðurduðu bu sýnýr tanýmaz

küstahlýk, yirminci yüzyýl sonlarýnýn en belirgin 'insan davranýþlarý'ndan

biri sayýlabilirdi. Ýþte, ameliyat için girdiði hastanede gözaltýna

alýndýktan sonra da -- iyileþtiði halde -- Þili halkýnýn parasýyla kalmaya

devam eden bu adam, "diðer hastalarýn haklarýný gasp ettiði"

gerekçesiyle hastaneden kovulurken, gýkýný bile çýkaramamýþtý. Bu,

zalimlerin had tanýmaz küstahlýðýnýn sonunun da yavaþ yavaþ

gelmekte olduðunu belirten bir 'sessiz gýk'tý aslýnda� Gelin þimdi,

bizlere bunca paha biçilmez dersler veren adamý selâmlayalým: Gýk

sana Pinochet.

12Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 13: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

"HOÞ"

17 Mart 2000, Yeni Binyýl

Yargýtay 8. Ceza Dairesi Baþkaný Naci Ünver, dairesindeki resmî

telefonlarýnýn herhangi bir mahkeme kararý olmaksýzýn, devletin kolluk

kuvvetlerince dinlendiðini öðrenmiþ. Bunu nereden öðrenmiþ? Ankara

DGM Cumhuriyet Baþsavcýlýðý'nýn yürütmekte olduðu bir

soruþturmadan. Konumu gereði ülkenin en yetkin hukukçularýndan biri

sayýlmasý gereken yargýç, bu durumdan infial duymuþ. Neden? Çünkü,

böyle bir davranýþýn, Anayasa'ya ve Anayasa'nýn koruma altýna aldýðý

demokratik hukuk devleti, hukukun üstünlüðü gibi en temel ilke ve

kurallara aykýrý olduðunu en iyi bilecek durumda olanlardan biri o da

ondan. Bunun üzerine ne yapmýþ sayýn yargýç? Temel haklarýnýn

çiðnendiðini düþünen her vatandaþýn yapmasý gereken - ama

genellikle yapmaktan nedense kaçýndýðý -- þeyi. "Aðýr hizmet kusuru"

iþlendiði gerekçesiyle Ýçiþleri Bakanlýðý aleyhine 25 milyar liralýk

tazminat dâvâsý açmýþ. Konuþmanýn içeriðinin hiç önemli olmadýðýný,

ne konuþulmuþ olursa olsun dinlemenin suç teþkil ettiðini belirtmiþ

dilekçesinde. Halen Ankara 10. Ýdare Mahkemesi'nde devam etmekte

bu dâvâ konusunda dâvâlý, yani TC Ýçiþleri Bakanlýðý ne yapmýþ peki?

Ýki ayrý savunma göndermiþ. Bakanlýðýn, hiç þüphesiz hepsi de yetkin,

akýllý ve saðduyulu birer hukukçu olan avukatlarý, ne demiþler bu

savunmalarda?

1) Telefon dinleme eylemi, telefonu gizlice dinlenen kiþinin kiþiliðine,

kimliðine, özel hayatýna, özel hayatýnýn dokunulmazlýðýna, yargý

baðýmsýzlýðýna ve hakimlik teminatýna bir saldýrý deðildir. 2) Böyle bir

saldýrý olmayýnca, hâkimin zarar gördüðü iddiasý da soyut, belirsiz ve

kanýtsýzdýr. 3) Zarar, zaten ancak ticari bir kayýp olmuþsa zarardýr;

hakimin mal varlýðýna bir halel gelmediðine göre ortada zarar filan

yoktur. Hakim esasen "konuþmanýn içeriði önemli deðil" derken, zarar

görmediðini de söylemiþtir. Dolayýsýyla, hakim zaten "aðýr, haksýz ve

13

Page 14: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

"fâhiþ" olan böyle bir tazminatý alýrsa "sebepsiz" yere "zenginleþmiþ"

olur. 4) Gizlice telefonlarý dinlenen sadece dâvâcý deðildir ki: "Diðer

önemli kurum ve kiþilerin" resmî telefonlarý da hep dinlenmektedir

zaten. Yani, bu "kiþiye özel" filan deðil, genel ve "normal" bir uygulama

sayýlmalýdýr. Olayda "hukuk devleti ilkelerine bir saldýrý sözkonusu

olabilir", ama bu ilkelere saldýrýlýnca, sadece telefonu gizlice dinlenen,

ama hakkýnda takibat filan yapýlmayan yargýtay hakimi bundan niye

zarar görmüþ olsun ki? 5) Hem, herkes yargýç Naci Ünver gibi tazminat

isterse bu iþin sonu neye varýr: "Tazminat istekleri sonu gelmez hoþ

olmayan bir örnek olur." Ýþte böyle. Dünkü bazý gazeteler (Yeni Binyýl,

Milliyet, Radikal...) bu olayý, "Komedi", "Komik Savunma", "Tuhaf

Savunma", "Aziz Nesin'lik Savunma" baþlýklarýyla verdiler. Bence, bu

gazeteler tümüyle yanýlýyordu: Tüm uðraþýma raðmen, olayda komik

ve tuhaf bir yan göremedim. Ayrýca, Aziz Nesin'in sanatýna duyduðum

hayranlýða raðmen de, deðil üstadýn, yeryüzünün gelmiþ geçmiþ tüm

mizah yazarlarýnýn biraraya gelseler bile, hayal güçlerinin böyle bir

kurguyu dile getirmeye yeteceðinden adamakýllý kuþkuluyum. Evet,

hayat sanatý taklit ediyor. Kendimizi hayatýn bu hoþ akýþýna býrakalým,

nâhoþ örneklere yol açmayalým, tatilimize kayalým.

14Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 15: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

SOÐUKTAN GELEN CASUS

27 Mart 2000, Yeni Binyýl

Yirminci yüzyýl, özellikle ikinci yarýsýndan itibaren, casusluk

faaliyetlerinin yoðunluðuyla da tarihe geçmiþtir herhalde. Baðýmsýz

Ýskoç gazeteci Duncan Campbell'ýn 20 yýldýr derinlemesine ve

belgelerle yürüttüðü araþtýrmalar, dünyada öncelikle Ýngilizce

konuþulan Batý ülkelerinin gizli servislerinin muazzam bir egemenliði

olduðunu tartýþma götürmez þekilde ortaya koydu. Avrupa Birliði'nin de

Campbell'a hazýrlatýp benimsediði yeni bir rapor, yeryüzünde

neredeyse bütün insanlarýn neredeyse bütün konuþma, görüþme ve

mesajlarýnýn dinlendiðini ve arþivlendiðini anlatýyor. Abarttýðýmý

düþünebilirsiniz, ama saatte birkaç milyar mesajdan sözedildiðini

unutmayýn! Böylelikle, George Orwell'in "1984" adlý unutulmaz

romanýnda çizilen fiktif totaliter toplum modelinin gerçek hayatta

düpedüz uygulandýðý bir çaða ulaþmýþ oluyoruz.

21. yüzyýlýn daha da eksiksiz bir "casuslar ve gizli servisler çaðý"

olacaðýna da kesin gözüyle bakýlabilir. Bunu da abartmalý bir kehanet

olarak görüyorsanýz, Rusya'da dün yapýlan seçim sonuçlarýna

bakmanýzý öneririm. Sovyetler Birliði'nin "kendi aðýrlýðý altýnda" kalýp

çökmesinin ardýndan dün yapýlan 3. baþkanlýk seçiminde, halkýn "milli

kahraman" Vladimir Vladimiroviç Putin'i baþa getirmeye kararlý olduðu

anlaþýlýyor. Kim bu Putin? 47 yaþýnda bir casus. Çekirdekten yetiþme.

Üniversiteyi bitirir bitirmez "çocukluk hayallerini" besleyen bu

heyecanlý mesleðe KGB'de atýlmýþ. Eski Baþkan Boris Yeltsin, onu

geçen Aðustos'ta Baþbakanlýða atadýðýnda bu ünlü gizli teþkilâtýn

yerini alan FSB'nin baþýydý. Hakkýnda da kimse bir þey bilmiyordu.

Doðal olarak. Çünkü, hepimizin bildiði gibi, casusluk mesleðinin en

temel ögesi, gizliliktir; yoksa iyi bir casus olunamaz. Putin dün seçim

sandýðýndan çýkarken, kimse gene onun hakkýnda pek birþey

bilmiyordu. "Hukukun diktatörlüðü" gibi siyaset literatürüne hayli tuhaf

15

Page 16: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

yeni katkýlarý olacaðýndan, siyasî bakýmdan tehlikeli gördüðü basýný

ezmesinden, Thatcher'ý çok beðenmesinden, güçlü devlet-

yurtseverlik-aile deðerleri-âdil iþ koþullarý-yoksullukla savaþ gibi son

derece tanýdýk -- ve muðlâk-- kavramlarý savunmasýndan baþka... Ha,

bir de þu var: Seçimden birkaç gün önce, Batý medyasýna verdiði son

derece nadir demeçlerden birinde, Rusya'nýn baþ belâsý yolsuzlukla

mücadele için müthiþ bir formül geliþtirdiðini açýkladý Putin: Seçimi

kazandýðý gibi, çok güvendiði bütün eski casus yoldaþlarýný Kremlin'e

sokup yolsuzluðun kökünü kazýyacak ve Rusya'yý "muasýr medeniyet

seviyesine taþýyacak"mýþ! (New York Times, 24 Mart 2000) Soðuktan

gelen casuslar küreselleþip Batý ile bütünleþiyor. Ayný söyleþide

"sembollerle uðraþacak hali olmadýðýný" söyleyen Vladimir

Vladimiroviç Putin, belki kendi farkýnda bile olmadan, 21. yüzyýlýn en

büyük metaforlarýndan biri haline geldi bile.

16Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 17: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

KANLI PAZAR YA DA BRÝTANYA'NIN 'SUSURLUK'U

30 Mart 2000, Yeni Binyýl

Þu günlerde Britanya, tarihinin en en büyük adlî soruþturmasýna

tanýk oluyor: "Kanlý Pazar" soruþturmasýna. Buna, bir bakýmdan,

"Britanya'nýn Susurluk'u" da diyebiliriz. 1972 yýlýnýn Ocak ayý sonunda

Kuzey Ýrlanda tarihinin en karanlýk Pazar günlerinden birinde,

Londonderry'de Britanya Paraþüt Alayý'nýn birinci taburu, yasadýþý

yürüyüþ yapmak isteyen insanlarýn üzerine aðýr silahlarla ateþ açmýþtý.

Bu ateþ, hepsi de silâhsýz olan 14 delikanlýnýn yürüyüþüne ebediyyen

son verdiði gibi, 17 kiþinin de - kimisi aðýr -yaralanmasýna yol açmýþtý.

Bazýsý arkadan vurularak öldürülenlerin altýsý, henüz 17 yaþýndaydý.

Asker de dahil olmak üzere orada görevli olan kolluk kuvvetlerinin

tümü, öldürülenlerin çoðunun þüpheli þahýslar olduðunu iddia

etmekteydi. Yani ya yasadýþý IRA'nýn silahlý militanlarýydýlar, ya da çivi-

bombacýlarý. Kanlý Pazar'i izleyen üç ay içinde bu dehþetengiz olayýn

soruþturmasý inanýlmaz bir süratle tamamlandý ve soruþturma

baþyargýcý Lord Widgery, paraþütçülerin, üzerlerine ateþ açýlmasý

üzerine "nefs-i müdafaa" amacýyla karþýlýk verdikleri kanaatine vardý

ve böylece Ordu'yu da akladý. Olay da bu þekilde kapanmýþ oluyordu.

Ama, Kanlý Pazar kurbanlarýnýn aileleri, ilk günden itibaren, ne

yapýlan resmî açýklamalara, ne de bu soruþturma sonuçlarýna

inandýlar. Widgery'nin alelacele hazýrladýðý 36 sayfalýk üstünkörü

raporun tek kelimesini kabul etmediler. Çocuklarýnýn, kardeþlerinin ya

da aðabeylerinin IRA ile iliþkisi olmadýðýný, yürüyüþ günü hiçbirinin

üzerinde tek bir silâh dahi bulunmadýðýný, iþin içinde baþka bir iþ

olduðunu anlatmak üzere çalmadýk kapý býrakmadýlar. Bu bir avuç sivil

insanýn çok uzun, zorlu ve dolambaçlý adalet mücadelesi çeyrek

yüzyýlý aþkýn bir süre devam etti. Sonunda, iki yýl önce, artýk baskýlara

ayak direyemeyen Blair hükûmeti, ikinci bir soruþturma baþlatmaya

karar verdi. Kara kaplý defter yeniden açýlmýþtý iþte sonunda. Yargýç

17

Page 18: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Lord Saville baþkanlýðýnda yürütülen yeni soruþturma da iki gün önce

resmen baþladý. 100.000 sayfadan fazla kanýt belgenin ortaya

konacaðý bu soruþturmanýn sadece açýlýþ ya da sunuþ konuþmalarýnýn

4 hafta boyunca aralýksýz devam edeceði biliniyor. Adlî soruþturmanýn

iddia makamýnda bulunan Christopher Clarke, "insani bakýmdan

nekadarý elimizden geliyorsa, o kadar koþacaðýz hakikatin peþinde."

Nasýl bir hakikat bu? "Ýnsanlarýn gördüðü hakikat deðil. Ýnsanlarýn

olmasýný istediði hakikat de deðil. Olanca yalýnlýðý ile sadece hakikat."

Dünyanýn dört bir yanýnda 2110 tanýðýn aranýp taranmasýndan ve

bunlarýn neredeyse tümünün ifadesine baþvurulduktan sonra ortaya

çýkacak olan hakikatten bahsediliyor. Bedeli de aðýr olabilir bu hakikat

arayýþýnýn. Bütçeden müthiþ paralar ayrýlmýþ, high-tech salonlar

kurulmuþ ve yaklaþýk iki yýl sürecek aðýr bir süreç izlenecekmiþ. "Kanlý

Pazar'da ilk aðýzda ölen Jack Duddy adlý delikanlýnýn yeðenlerinden

birinin açýlýþ günü belirttiði gibi, "kurbanlarýn aileleri, Ýrlanda'nýn Derry

kenti halký ve bir de uluslararasý insan haklarý camiasý, Britanya

hükûmetini bu soruþturmayý baþlatmaya zorladý." Soruþturma ile tam

ayný tarihte, Britanya'dan Peter Pringle ve Philip Jacobson adlý iki

gazetecinin bu konudaki derinlemesine araþtýrmalarýnýn sonuçlarýný

ortaya koyduklarý bir kitap yayýmlandý. Ordunun gizli bir"katliam planý"

uyguladýðýný kanýtlarýyla ileri süren kitabýn sadece adý bile hayli

aydýnlatýcý: "Kanlý Pazar: Bunlar gerçek mermi, öyle deðil mi?" 28 yýl

sonra yavaþ yavaþ aralanan bu kanlý ve karanlýk perdenin

arkasýndakileri anlatmaya yarýn devam edeceðiz.

18Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 19: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

KAPALIAÇIK

5 Nisan 2000, Yeni Binyýl

Dün, iktidar koalisyonunun bir zirvesi daha sonuçlandý. Týpký daha

önceki yirmiki zirve gibi bunun da tarihî bir liderler zirvesi olduðu

konusunda tüm gazeteler hemfikir. Hürriyet gazetesi, bu seferki tarihî

zirveden iki karar çýktýðýný, bunlardan birinin "açýk karar", ötekininse

"gizli karar" olduðunu belirttikten sonra, hem açýðýný, hem de kapalýsýný

(gizlisini) bize açýkladý. Aslýnda, belli baþlý diðer bütün yayýn

organlarýnda da açýklandýðý için pek gizlisi saklýsý kalmadýðýný

düþünsek de, biz gene biz olalým, bu gizli kararý saklý tutalým ve açýk

karara bakalým. Buna göre, 5 Nisan günü (yani bugün) yapýlacak olan

tarihî oylamada milletvekillerinin "Anayasa deðiþikliði için attýklarý

imzaya sahip çýkmasý saðlanacak"mýþ. Liderler, bunun için "her tedbiri

alacaðýz" demiþler. (Hürriyet, 4 Nisan 2000, s. 25) TBMM'de yapýlacak

gizli oylamada imzalara sahip çýkýlmasýnýn saðlanmasý için nasýl tedbir

alýnacaðý konusunda rivayet muhtelif. Bu fevkalade karmaþýk oylama

sürecini en iyi Yeni Binyýl anlatmýþ: Kýsaca, "gizli oy, açýk pul" ya da

"ýskarta oy formülü" diye adlandýrýlan bu sistem, özetle þöyle iþliyor:

- Oylamada kur'a usulüyle 5 milletvekili "tasnif komisyonu" olarak

belirleniyor. Adý okunan milletvekili komisyon masasýna gelip bir zarf

ile 3 renk pul alýyor. - Meclis matbaasýnda bastýrýlan ve mutlaka kalýn

kartonlardan oluþan pullar kýrmýzý (red), beyaz (kabul) ve yeþil

(çekimser/çekinser) renkte oluyor. - Gizli oylama olduðundan, kapalý

kabine giren milletvekili, orada oyunu koyduðu zarfý, açýk sayým

olduðundan dýþardaki baþkanlýk kürsüsü önündeki oy sepetine atýyor.

Diðer iki pulu ise ister cebine koyuyor, isterse çöp sepetine (ýskartaya)

atýyor. - Bu aþamada devreye giren "ýskarta formülü"ne göre, avucuna

sakladýðý diðer iki pulu parti denetçilerine gösteriyor. (Milletvekilinin,

kullanmadýðý pullarý avucunda kimden sakladýðýný maalesef

anlayamadým, tarihi zirveden çýkan tarihi ve açýk kararda burasý

19

Page 20: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

açýklanmamýþ çünkü.) - Son aþamada, ek bir tedbir daha var: Üç pulu

alan milletvekili, a) Kabinde beyaz pul koymadan zarfý kapatýp

çýktýðýnda boþ zarfý oy sepetine atabilir. b) Beyaz pulu saklayýp, diðer

iki pulu parti yöneticilerine teslim edebilir. Bu gibi sakat durumlara

karþý, beyaz oylarýn mutlaka yöneticilere alenen gösterilerek zarfa

konmasý ve sandýða atýlmasý öngörülmekteymiþ. (Yeni Binyýl, 4 Nisan

Salý) (Yukarýdaki a ve b þýklarýna, bir de beyaz pulun milletvekili

tarafýndan "yutulmasý" ihtimaline de Sabah'ta Rauf Tamer dikkat

çekiyor. Bu ihtimale karþý, oylamaya katýlan milletvekillerinin tek tek

mide röntgenlerinin alýnmasý gibi bir tedbir de ayrýca düþünülmüþ

müdür, orasýný bilemiyoruz, ama itiraf etmek gerekir ki, bu kadarý biraz

fantezi olur.) Tarihî zirveden çýkan tarihî karar uyarýnca alýnacak bu

tarihî tedbirler manzumesi Meclis'teki tarihî oylamada bitamam

eksiksiz uygulanýrsa, Türkiye de dünya tarihinde "bir ilk'e daha imza

atmýþ" ve böylelikle dünya siyaset literatürüne "gizliaçýk oylama"

terimini kazandýrmýþ olacak. Ayrýca, istikrar da geri gelecek tabii.

Bütün bu karmaþýk sistem içinde, oylarýn niçin kapalý kabinlerde

kullanýldýðýný da anlamadým, ama ey kari, bu kadarýný da benim kapalý

zihnime ver ve beni baðýþla.

20Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 21: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

NASILSINIZ, ÝYÝ MÝSÝNÝZ?

7 Nisan 2000, Yeni Binyýl

Kendimi yeni doðmuþ bir bebek gibi hissediyorum. Ya siz?

(Þerif�in notu: TBMM tarafýndan Süleyman Demirel�in Cumhurbaþkanlýðý süresininuzatýlmamasýna karar verildiði gün yazýlmýþtýr.)

21

Page 22: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

ANONÝM, ANINDA, ALEMÞÜMUL

11 Mayýs 2000, Yeni Binyýl

Siberuzayda "yýldýz savaþlarý"ndan beter amansýz bir savaþ sürüp

gittiðinin farkýnda mýsýn, ey kâri? Yeryüzünün en büyük sektörlerinden

müzik endüstrisi, çaðýmýz gençliðine karþý - hani biraz da umutsuz

görünen - bir "hukuk savaþý" yürütmeye çabalýyor bir kere. Dünyanýn

dörtbir yanýnda müziksever gençlerin kendi aralarýnda internet

üzerinden dijital müzik deðiþ-tokuþuna karþý, telif haklarý ayaklar altýna

alýndýðý gerekçesiyle ter ter tepiniyor. Ne yapacaðýný bilmek açýsýndan

plakçýlardan çok daha iyi durumda olmayan dev hukuk sektörü onlarýn

artýk ayyuka çýkan yakýnmalarýyla baþ etmeye çalýþa dursun, savaþta

yeni yeni cepheler de açýlýyor.

New York Times'ýn manþetten verecek kadar önemli bulduðu

habere göre, bu "sibercephe"nin yeni Luke Skywalker'ý --ya da,

bulunduðun tarafa göre, Darth Vader'ý, artýk ona sen karar vereceksin

- 23 yaþýnda bir Ýrlandalý delikanlý. Ian Clarke adýndaki bu programcý,

"Freenet" (Özgür ya da Serbest Að) diye bir program tasarlamýþ ve

bunun "deneme yayýnlarý"ný da dünyanýn pek çok ülkesine bedava

daðýtmýþ durumda. Kendisinin Times'a söylediðine göre, yakýnda

bitirmek üzere olduðu bu program, her türlü sayýsal (dijital) haber ve

bilgi deðiþtokuþunu denetlemeyi olanaksýz kýlacak. Yani, ister müzik,

ister video, isterse de yazýlý metin veya yazýlým programý olsun,

tümünü bedavadan deðiþ tokuþ edebileceksiniz. Üstelik, böyle

malzemeyi edinmek ya da deðiþ-tokuþ etmek, anonim bir faaliyet

olacak. Dahasý, bu bilgiyi Ýnternet'ten kaldýrmak ya da bunun

kaynaðýný belirleme yolundaki bütün çabalarý da boþuna çýkaracak

þekilde tasarlanmýþ bir program bu. Þu sýralarda çok revaçta olan bir

reklamda söylendiði gibi "Bu bir devrim." Genç Ýrlandalý ve onun gibi

gönüllü programcýlardan oluþan grubu, bilerek ve isteyerek dünya telif

yasalarýyla çatýþmaya giriyorlar. Bu "savaþ"tan bekledikleri de þu:

22

Page 23: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Çatýþma sonunda yeryüzünün tüm bilgi ve haberlerinin serbestçe

(özgürce) paylaþýlacaðý bir siber âlem yaratýlacak. Her halükârda,

Freenet ve benzeri programlar (Gnutella, Napster vb.), "fikrî mülkiyet"

ya da telif haklarý diye bilinen kavramlara bakýþýmýzý kökten

deðiþtirecek gibi görünüyor. Daha düne (gerçekten düne) kadar, kayýt

endüstrisinin, avukatlar ordusunun ve bazý müzisyenlerin

(Metallica'cýlarýn kulaklarý çýnlasýn!) düpedüz "korsanlýk" diye suçladýðý

bu müzik-haber-bilgi deðiþtokuþu, birden bambaþka bir boyut

kazanabilir. Yeni programlarla merkezî bir otorite, bir denetim

mekanizmasý, bir hedef "korsan" bulunamayacak çünkü ortada.

Mesele, yalnýzca müzik, telif haklarý filânla sýnýrlý kalsa gene iyi. Yeni

teknolojiler sayesinde, her türden enformasyonun anonim, ânýnda,

âlemþümul (küresel) olarak daðýtýlmasý sözkonusu! Bu "üç a"nýn

insanlýða neler getireceðini düþünebiliyor musun, ey kâri? Sen bu çok

boyutlu denklemi bir günlüðüne düþünedur; biz de arkasýný yarýn

getirmeye çalýþalým.

23Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 24: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

BÝNYILI BÝZÝM ÝÇÝN DE AÇAN KUPA

21 Mayýs 2000, Yeni Binyýl

Kimi zamanlar idrakimin zayýflýðýndan dolayý en yakýnýmda olan

insanlarý bile þaþýrtýp onlarý aval aval baktýrmayý baþardýðým doðrudur.

Tek bir örnek vermem gerekirse, televizyondaki en sýradan (yani

olaylarýn akýþý her zaman insaný çileden çýkartacak kadar kolay tahmin

edilebilir olan) Amerikan filminin konusunu kavramamakta direndiðim

olmuþtur. "Bu kadýný niye öldürdüler þimdi, durup dururken?" diye

sorduðumda, karýmýn yüzünde okuduðum hayret, sahicidir: "Allahým,

her gün dünya olaylarýný yorumlayarak kafamý þiþiren bu adam,

dünyanýn en olaðan senaryosunu algýlamamýþ olabilir mi?" diye sorar

gibidir kara gözleri. Böyle durumlarda, onu iþletmediðimi, esasen

kimseyi iþletemeyecek kadar iyi niyetli (ve de geri, belki biraz da çift

þahsiyetli) olduðumu ona anlatana kadar göbeðim çatlar - anlatmayý

baþarabilirsem tabii. (Burada asýl amacým, erkek seçiminde yanlýþ

davranmamýþ olduðunu ona bir kez daha hissettirmek, dolayýsýyla da

özgüvenini saðlamlaþtýrmaktýr, müþfik bir koca olarak.)

Ama, kimi zamanlarda da olaylarýn gidiþatýný önceden kestirmekte

üstüme yoktur doðrusu. Ender de olsa, böyle biliciliklerim vardýr. Bu

kehânetlere tek bir örnek vermem gerekirse, Galatasaray antrenörü

Fatih Terim konusunda, ülke çapýnda þimdiki gibi tam bir fikir birliði

þöyle dursun, epey bir "kafa karýþýklýðý"nýn hâkim olduðu bir tarihte,

onun çok önemli bir adam olduðu konusunda kesin bir kanaate varmýþ

olduðumu söyleyebilirim. Üstelik, konu da futbol deðildi, iyi mi?

Bundan iki-üç yýl önce, þimdi maalesef bulup çýkaramadýðým bir

gazetede çýkmýþ bir röportajýnda, sayýn Terim, kendisi için öncelikli

konunun "insan haklarý" olduðunu net bir dille ifade etmiþti. Üstelik,

yanlýþ hatýrlamýyorsam, bunun neden böyle olduðunu da saðlam bir

mantýkla ortaya koymaktaydý. Hem insan haklarýnýn, hem de

Galatasaray'ýn koyu bir taraftarý olarak, o tarihten bu yana, geleceðe

24

Page 25: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

çok daha pozitif bir tavýrla baktýðýmý söyleyebilirim. Bu görüþümü, her

zamanki gevezeliðimle, o zaman da yakýnýmdaki insanlarla da

paylaþmýþ olduðumdan, hani tanýk sýkýntýsý da çekmiyorum. Arsenal'le

oynanan inanýlmaz final maçýnýn ardýndan iki önemli þey daha söyledi

Fatih Terim: Birincisi, hep ayný ülkelerin ayný takýmlarýnýn kazanmasýna

alýþýlmýþ bu kupayý farklý bir ülkenin farklý bir takýmýnýn kazanmasýyla

dünyaya katýlan "renk"ten bahsetti. Ýkincisi de, artýk unutmaya yüz

tuttuðumuzu dehþetle farkettiðim bir olayý hatýrlamasýydý: Muazzam bir

deprem felâketi yaþayan bir ülke sâkinlerinin yüzlerine bir süre için de

olsa gülümsemeyi yeniden katmanýn sevincinden söz etti teknik

direktor. Herþeyin para demek olmadýðýný; kiþiliðin, dürüstlüðün,

sözüne sadýk kalmanýn, "enayiliðin", "Donkiþotluðun", kýsacasý,

modasý geçmiþ sayýlan erdemlerin önemini bize çeþitli tarihlerde tekrar

tekrar hatýrlatan Fatih Terim, þahsen benim için (ilk gittiðim maçta

Beþiktaþ'a 5-4 yenildiðimiz o dramatik futbol faciasýndan bu yana) tam

45 yýllýk bir beklentiyi sona erdirenlerden biri olmanýn çok ötesinde.

Terim önderliðindeki Galatasaray'ýn Avrupa'nýn sýkýcý finallerine kattýðý

o canlý renkler de -- öncelik elbette sarý - kýrmýzýda olmakla birlikte --

gökkuþaðý gibi bir palet oluþturuyor. Ben bundan sonra da Amerikan

filmlerinde senaryoyu kavramakta zorlanmaya devam edeceðim;

burasý kesin. Ama, Avrupa'da "millennium"un açýlýþ kupasýna adýný

yazdýrmanýn ne demek olduðunu kavramakta zorluk çekeceðimi

sanmýyorum.

25Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 26: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

AÐIR METAL ÇOCUKLARIN BAÞINA DÜÞTÜ

4 Haziran 2000, Yeni Binyýl

Geçen yýl, daha 20 yaþýný doldurmamýþ bir üniversite öðrencisi bir

icatta bulundu: Napster adýný taþýyan bir bilgisayar programý. Kâinatýn

sýrrýný çözmekte E = mc2 formülü ne kadar etkili ise, özellikle gençlerin

gizemli dünyasýný aydýnlatmakta neredeyse o kadar büyük etki yaratan

MP3 dosyalarýný kullanan bir programdý bu. CD kalitesinde müziðin

sanal âlemde serbest dolaþýmýný mümkün kýlýyordu. Dolayýsýyla,

kaydedilmiþ parçalarýn mükemmel kopyalarý yeryüzünün bütün

bilgisayarlarýnda tedavüldeydi artýk. Teorik olarak, bir tek CD satýn

alarak, bir "hit"parçanýn milyonlarca kopyasýný yapabiliyordunuz.

Geçen yýl, tescilli marka olarak piyasaya sürülmüþ þarkýlardan bir

milyar kopya yapýlmýþ olduðu saptanmýþ. Bu yýl, bunun üç milyar

olacaðý tahmin ediliyor.

Ýþte Shawn Fanning'in programý, böylelikle, yirmibirinci yüzyýlda bir

baþka cini daha þiþeden çýkarmýþ oldu.

Dev müzik þirketleri, dev kârlarýný sýnýrlayacak bu korsanlýk durumu

karþýsýnda Napster'a karþý dâvâ üstüne dâvâ açarlarken, dev bir

paradoksu da ortaya çýkarmýþ oldular: Kendi varlýklarýnýn biricik temeli

olan müziksever gençleri bir tür "düþman" ilân etmiþ oluyorlardý

böylece. Bu ticaret devleri, yýllar yýlý adeta müstehcen þekilde þiþirilmiþ

fiyatlarla sattýklarý CD'lerden bir-ikisini almak için kendilerini paralayan

gençleri satýn almaya zorluyorlar þimdi. Elektronik þifreler koyuyorlar.

Böylece þarký kopyalayanlarý tespit edip kanunun pençesine teslim

edecekler. Müzikseverleri "mutlu"etmeye dayalý bir endüstri

sektörünün Orwell usulü "Büyük Birader" taktiklerine baþvuruyor

olmasý, ilginç bir durum. Ayrýca, biraz riskli de: Dinlediði müziðin

parasýný "kazýklanarak" da olsa ödeyen o sadýk müzikseveri de çileden

ve yoldan çýkarabilir.

26

Page 27: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Öte yandan, þiþeden çýkan bir cin daha var: Aðýr metalci Metallica,

aðýr rap'çi Dr. Dre ve Sir Paul McCartney gibi müzik "baba"larý -- ve

Madonna gibi "anne"leri -- müzikleri Ýnternet'ten bedava daðýtýlmaya

baþlayýnca birden kýlýk deðiþtirdiler: Meþin ceketleri, metal düðmeleri,

çivileri, porno kýlýklarýný filân bir kenara býrakýp iþadamlarýnýn kravatlý

koyu renk takým elbiselerini giymekte tereddüt etmediler. Bir zamanlar

"Kill'em All" (Hepsini Temizleyin) diye naralar patlatan Metallica, 317

bin hayranýný polise ihbar etti ve onlarýn Napster kullanmasýný

"yasaklattý". (Listeyi bizzat davulcu Lars Ulrich elden teslim etti!) Bir

zamanlar NWA grubunun bir elemaný olarak "Fuck The Police" (Polisi

s..in) diye þarký çaðýran "anarþist" Dr. Dre, þimdi yanýnda polislerle

hayran avýnda...

Zaman zaman büyük rock'çularýn þarký sözlerini toplu ya da tek tek

intihar edecek kadar ciddiye alan müziksever çocuklarýn þimdi ne

yapacaklarý merak konusu tabii. Her gün yenisi çýkan programlarla

internet polisliðini neredeyse olanaksýz kýlan teknolojik geliþmeler

karþýsýnda müzik endüstrisinin nasýl bir "çýkar yol" bulacaðý da ayný

derecede belirsiz.

Ama, ey kari, bilinen bir tek þey varsa, o da þu: Trilyonlar götüren

Rock yýldýzlarýný müzikseverlere "düzen karþýtý âsiler" diye bize

yutturmaya yarayan o köredici stadyum projektörlerinin ýþýðý için yatsý

vakti gelmiþ görünüyor.

27Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 28: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

SON BÜYÜK ULUSAL NUMARAMIZ

18 Haziran 2000, Yeni Binyýl

Yaz faslýna geçtiðimiz þu sýralarda, biraz da tatil rehavetine girmiþ

olduðumuzdan dolayý herhalde, Türklerin dünyayý sarsacak bir atýlýmý

sessiz sedasýz gerçekleþtirdikleri yolundaki haberler yerkürede pek

yanký bulmadý. Ama, ey kari, senin için hiçbir fedakârlýktan

kaçýnmayan þu satýrlarýn mütevazý ve fakat ayaðýna tez muharriri, tatil

dahi dinlemeden bunu ayaðýna getiriyor iþte:

Þok yaratýcý atýlýmýn adý MERNÝS. Herþeyin mutlaka bir kod adýyla

anýldýðý çaðýmýzda, MERNÝS (Merkezî Nüfus Ýdaresi Sistemi) projesi

ile memleketimizde 110 milyon kiþiye birer "ulusal kimlik numarasý"

verileceði bildiriliyor. Bu numaralar 11 haneli olacak; çeþitli devlet

kurumlarýnda iþlemlerin hýzla ve kolayca yapýlmasýna olanak verecek.

(Milliyet, 16 Haziran).

MERNÝS'in dünya çapýnda üç özelliði var. Birincisi, bürokrasiyi

toplumsal hayatýmýzdan tasfiye etmesiyle baþlý baþýna bir devrim

niteliðinde. (Düþünsenize, bürokrasi engeline takýlmayan bir

vatandaþlar ordusu oluyoruz.). Ýkincisi, sistem "kayda geçirilecek kiþi

bakýmýndan dünyadaki en büyük uygulama" imiþ. ("Kayda geçirilecek

kiþi bakýmýndan" ne demek, burasýný anlayamadým; ama, "dünyanýn

en büyük uygulamasý"ný yapan bir milletin ferdi olmanýn sana da büyük

gurur verdiðinden eminim ey kari.) Üçüncü -- ve þüphesiz en önemli -

- özellikse, kayda geçirilecek vatandaþlarýn nicelik ve niteliði: Türkiye

nüfusu 62 milyon dolayýnda, ama numara alacaklarýn sayýsý 110

milyon! Yani, yaklaþýk 42 milyon ölümüze de numara veriyoruz.

Ýnsanlarýmýza, onlar öldükten sonra (yani artýk bürokrasiyle bir

problemleri kalmadýðýnda) dahi birer "ulusal kimlik" kazandýrmak,

millennium'da dünya demografi bilimine yapabileceðimiz en müthiþ

katkýlardan biri!

28

Page 29: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Ne var ki, bazý küçük tereddütler yok deðil: Ulusal kimlik numarasý

verilecek ölülerimizi hangi nesilden baþlatacaðýmýz konusu biraz

ikircikli: Sevgili anneanneme güzel bir numara verilmesi elbette içimi

gururla karýþýk bir sevinçle dolduruyor; ama öte yandan, büyük büyük

büyük dedem Sadrazam Niþancý Mehmed Paþa'nýn "ilk 110"a

giremeyip" ulusal kimliðin dýþýnda öylece býrakýlývermesi ihtimali

karþýsýnda -- hani yeis demeyeyim ama -- derin bir hüzne gark

olmuyorum desem, yalan olur. Baþka bazý sorunlarým da var: Ulusal

kimlik numaralarýnýn daðýtýmýnda protokole uyulacak mý, sorusu

beynimde burgaçlanýyor meselâ: Mülkî askerî ve ilmî erkân -- ve

onlarýn ölüleri -- arasýnda numaralarýn seçim ve daðýtýmýnda bir öncelik

problemi çýkar mý acaba diye endiþeleniyorum. Ayrýca, ünlü katil ve

gangsterlerimizin numaralarý ne olacak? En iyi numaralarýn

daðýtýmýnda, bazý hapishanelerde kanlý çatýþmalar çýkabileceðini

dikkate almak gerekebilir. (Onlarýn numaralarý, kolluk kuvvetlerini

numaralarýndan daha güzel olabilir mi?) Daðýtýmda torpil ve rüþvet

mekanizmalarýnýn iþlemeyeceðinden de emin olmak, en doðal

vatandaþlýk hakkýmýz deðil mi? Ya medya? Genel yayýn

yönetmenlerinden ve baþyazarlardan baþlayarak köþe yazarlarýna

doðru inen bir "silsile-i merâtip" gözetilmeyecek mi bu numara

daðýtýmýnda? Önerim þu: MERNÝS, "resmi plaka" sistemi gibi bir

"numara" getirsin. En önemli vatandaþlarýn ilk on hanesi, onlardan

biraz daha az önemlilerin de ilk dokuz hanesi sýfýrla baþlatýlsýn. "Ulusal

kimlik numaralarý"nýn bazýlarý kýrmýzý (ya da kýrmýzý zemin üzerine altýn

yaldýzlý) olarak da düþünülebilir.

MERNÝS, bu pürüzler giderildikten sonra bizim en büyük

numaramýz olacak: Ulusal kimlik sorunumuz çözülecek ve herkese

"numaran kadar konuþ" diyebileceðiz!

29Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 30: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

"MEKSÝKA'DA DOÐAN GÜNEÞ"

6 Temmuz 2000, Yeni Binyýl

Bugünkü Meksikalýlarýn atasý Azteka kýzýlderililerinin yüce tanrýsý,

"yeryüzünün sahibi" Huitzilopoctl, simgelediði güneþle birlikte bir tür

geri dönüþ yapýyor gibi. Ama bu güneþ, baþka bir güneþ.

71 yýllýk yýkýlmaz tek parti iktidarýný oldukça temiz bir seçimle sona

erdirip kendilerine yeni bir kader çizme giriþiminde bulunan çaðdaþ

Meksikalýlar, baþkentin devâsâ Zocalo meydanýnda, "Baðýmsýzlýk

Meleði" anýtýnýn çevresinde müthiþ þenliklerle Kurumsal Devrim

Partisi'ne (PRÝ) güle güle diyorlar. Ülkenin büyük yazarlarýndan

Homero Aridjis, "Tarihî bir deðiþim bu," demiþ. "Demokrasi güneþi

Meksika üzerine doðuyor." (Washington Post)

Ortalama Meksikalýnýn tahminî ömür süresi kaç yýldýr tam

bilemiyorum; ama, 100 milyon vatandaþ içinde siyasal iktidar partisi

olarak PRÝ'den baþka bir kuþ tanýyan çok fazla kimse olmayabilir. En

az üç ayrý kuþak boyunca toplumun her kesiminin üstünden geçmiþ

dev bir buldozer - belki de silindir benzetmesi daha doðru olur -

hurdaya çýkarken, bütün o küf-pas içindeki demir aksam arasýnda

yuvalanmýþ bakterilerle virüslerin üstüne þimdi sýcak bir güneþin ýþýðý

düþmeye baþlýyor.

Kiþisel iradesini kullanarak bu demokratik geçiþi hazýrlamakta

büyük emeði olan ve partisinin maðlubiyeti yolunda galip sayýlmasý

gereken eski Baþkan Zedillo'dan iktidarý devralacak Vicente Cox, tarihî

zaferin üstünden 48 saat bile geçmeden yeni hükümetin planlarýný

açýklamýþ:

En büyük öncelik, yolsuzluk: Ülkeyi yarým yüzyýlý aþkýn bir zamandýr

felce uðratmýþ olan yolsuzluk ve çürümeyi silip atmanýn tek yolu olarak

federal kolluk ve adalet sistemini söküp atmak ve Amerikan tipi bir

adalet sistemini model alarak bütün sistemi baþtan kurmak.

30

Page 31: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Polis teþkilatýný politikacýlarýn oyuncaðý olmaktan kurtarmak.

Geçmiþ yönetimlerin sorumlu olduðu büyük rezaletleri araþtýrýp yeni

hükûmeti denetleyecek sade vatandaþlardan oluþan bir "Þeffaflýk

Komitesi" kurmak.

Korkunç gelir daðýlýmý adaletsizliðini gidermek ve yoksulluða karþý

topyekûn savaþ açmak

Korkunç boyutlardaki uyuþturucu kaçakçýlýðýna savaþ açmak.

Chiapas kýzýlderilileriyle bir türlü saðlanamayan barýþý

gerçekleþtirmek üzere Zapatista gerillalarý ile barýþ görüþmelerine bir

an önce oturmak. (Meksika silahlý kuvvetlerini çatýþmalý kýrsal

bölgelerden çekmek de yeni Baþkan Cox'un planlarý arasýnda yer

alýyor.)

ABD ve Kanada ile birlikte bir Kuzey Amerika Ortak Pazarý içinde

yer almak ve böylelikle çevreye, iþçi haklarýna ve hukukun

egemenliðine dayalý bir serbest mal ve iþçi dolaþýmý sistemine entegre

olmak.

Kolayca görülebileceði gibi, Meksika'nýn yeni çaða geçiþi oldukça

zorlu ve sancýlý bir deðiþim sürecinden geçeceði anlamýna geliyor. 71

yýldýr yürüyen bir silindirin, (çarký kýrýlsa dahi) direnmeksizin yoldan

çekileceðini en iyimser ve saf Meksikalý'nýn dahi düþündüðünü kimse

düþünmüyor. Ama, bir Meksikalý siyaset hukukçusunun söylediði gibi,

"Birilerinin de bunlarla savaþmasý gerekiyor." (Zaten Aztek tanrýsý

Huitzilopoctl'un simgelediði iki þeyden biri güneþti, öteki de savaþ.)

Meksika'da güneþin doðuþunu seyretmeyi epey sürdüreceðe

benzeriz.

31Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 32: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

AÐABEY ANAVATANA DÖNÜYOR

20 Temmuz 2000, Yeni Binyýl

Karýn Deþen Jak ile George Orwell'in ülkesi Britanya, geleneklerine

baðlýlýðý ile kazandýðý üne uygun düþen bir giriþim içinde. Liberal Ýþçi

Partisi hükûmetinin hazýrladýðý yeni bir yasa tasarýsý, Lordlar

Kamarasý'nda görüþüldükten sonra Avam Kamarasý'na geri dönecek.

Orada iktidar partisi büyük çoðunlukta olduðu için de, tasarýnýn

yasalaþacaðýna muhakkak gözüyle bakýlýyor.

Tasarýnýn adý Regulation of Investigatory Powers Bill.

Araþtýrma/Soruþturma Yetkilerini Düzenleyen Kanun diye çevrilebilir.

Ýngilizcesinin kýsaltýlmýþ hali RIP. Karýn deþmek anlamýna da geliyor.

Uygun bir kýsaltma olduðu da pekâlâ söylenebilir; zira, siber uzayýn bir

anlamda "karnýný deþmeyi" amaçlýyor.

Polis ve istihbarat yetkilileri, bu yasa ile tüm þirketlerin, tüm örgüt ve

kuruluþlarýn, tüm bireylerin tüm elektronik mesajlarýný dinleme, kesme

ve bunlara müdahale etme yetkisini kazanýyorlar. Amerika Birleþik

Devletleri'nde de sanal âlemin gözetim altýna alýnmasý konusunda

yasa tartýþmalarý var ama, bu atýlým Britanya'ya tarihi bir öncülük

ünvaný da getiriyor:

Hükûmeti, Ýnternet kullanan herhangi bir kiþiden e-posta mesajlarýný

ve diðer tüm elektronik bilgiyi deþifre etmek için kullandýðý anahtarý

kendisine vermeyi emredebilir. Bir çeþit "anahtar teslimi" projesi bu -

sadece anlamý bizim bildiðimizden hayli farklý. Böylelikle, Britanya Batý

demokrasileri arasýnda böyle bir önlemi yasal olarak devreye sokan ilk

ülke oluyor. Totaliter toplumlarýn en radikal eleþtirilerinden biri olan

"Aðabey Seni Her Yerde Gözlüyor" sloganýnýn yaratýcýsý olan Orwell'in

anavatanýndan da böyle bir öncülük beklenmeliydi zaten.

Yeni millennium'a özgü o çok geliþkin suçlarla, yani sübyancýlýk,

uyuþturucu ve insan kaçakçýlýðý, kara para aklama ve - maazallah -

32

Page 33: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

terorizm suçlarýyla baþ etmenin ancak böyle bir "derin izleme" yöntemi

ile mümkün olabileceðini belirtiyor yetkili aðýzlar. Herþey devletin

güvenliðini korumak için.

Ýnternet servis saðlayýcýlarý, bu yasa ile birer "kara kutu" koymak

zorunda olacaklar. Bu kara kutular her türlü veriyi iç güvenlik servisi

MI5'in gözetleme merkezine göndermek zorundalar. Üstelik, hükûmet,

standartlarýný kendisinin saptadýðý bu âletlerin parasýný da internet

þirketlerinin kendi ceplerinden ödemesini zorunlu kýlýyor.

Ayrýca, ABD'de ve baþka birçok demokratik ülkede olduðu gibi, özel

arama emri de aranmýyor. Yetkililerin þüphelenmesi yeterli.

E-postalarýný ya da bilgisayarlarýnýn "hard disc"lerindeki özel

dosyalarýnýn gizliliðini korumak için kullandýklarý PIN numarasýný

(þifreyi) yetkililer istediðinde açýklamayý reddetmenin cezasý iki yýl

hapis olacak! Bendeniz cennet kuþu gibi þifresini günde en az iki kez

unutanlar için de hayli kötü bir haber var: "Unuttum!" diyemiyorsunuz.

Daha doðrusu, diyebiliyorsunuz tabii de gene iki yýl giriyorsunuz

kodese. Unutkanlýðýn cezasý yeni millennium'da çok aðýrlaþmýþ

bulunuyor maalesef!� Unutkanlýðýn üstüne bir de, haksýz muamele

gördüðünüz iddiasý ile kamuoyuna þikâyette bulunmak gibi bir niyet

besleyenlerin de, durup bir daha düþünmeleri gerekiyor: Bunun cezasý

5 yýla kadar gidiyor çünkü.

Bu mükemmel suç önleme cihazýnda (hadi bunu da "SUÇÖNBÝL"

diye vaftiz edelim) bir tek þey unutulmuþ ya da atlanmýþ: Komþu

Ýrlanda'nýn varlýðý. Orada Ýnternet trafiði'nde gizli gözleme/dinleme'nin

kendisi kanunen yasak oluyor. Bu durumda, karakutu parasýný ödemek

istemeyen, gizliliði birinci derecede önemli sayan bütün o þirketler, özel

hayatýn gizliliðini birinci sýraya koyan bütün insanlar ve belki Ýþçi

Partisi'nin uyanýk Ýçiþleri Bakaný Straw'un sandýðý kadar ahmak

olmayan bütün o siber haydutlar da Ýrlanda Servis Saðlayýcýlarýna

kaçarlarsa ne olacak acaba?

Bu sorunun cevabýný yalnýzca iki kiþi biliyor: Karýn Deþen Jak ve

George Orwell. Her ikisi de öldü maalesef.

33Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 34: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

BÖCEKLER, KURABÝYELER VE MAYMUNLAR

3 Aðustos 2000, Yeni Binyýl

Son yirmibeþ - otuz yýlýmýz, insanlýðýn demokrasi ve açýk toplum

ideallerine en çok yaklaþtýðý çað olarak öve öve bitirilemedi. Dünyanýn

hemen her yerinde saçmalýk boyutuna vardýrýlan "millennium"

kutlamalarý da aslýnda bu umutlarýn katmerlenerek bir sonraki yüzyýla

taþýndýðýnýn en önemli göstergelerinden biri sayýlabilir.

Denetlenebilir yönetimlerin aðýr bastýðý açýk, þeffaf toplumlarýn

bilgi/enformasyon çaðý. Beklenen buydu. Yeryüzünün belli bazý

kesimlerinde, büyük ekonomik refah yükseliþlerine paralel olarak böyle

bir gidiþatýn belirtilerine de rastlanmýyor deðil doðrusu.

Ama, son zamanlarda birbiri ardýndan pýtrak gibi çoðalan bilimsel

raporlar yýðýnýna bakýldýðýnda, sýradan vatandaþlarýn her yerde

hükûmetlerin karanlýk teþkilâtlarý ve büyük þirketler tarafýndan - kimi

zaman elele yürüttükleri çabalarla - muazzam bir gözetleme/dinleme

aðý içine hapsedilmekte olduðunun, dünyanýn da bir tür boðucu fânus

içine kapatýldýðýnýn belirtilerini sezmemek için de hayli naif ya da

düpedüz ahmak olmak gerekir herhalde.

Ýnsanlarýn birbirlerine gönderdikleri tüm mesajlarý kayda alan ve

bunlarý ayýrýp tasnif eden Echelon dinleme/gözleme sistemi, Orwell'i

hasetten çatlatacak mükemmellikte. Ýþin ilginç yaný þu: Ýnsanlar, özel

hayatlarýnýn gizliliðini tamamen ortadan kaldýran bu uygulamalarý

umursamýyorlar bile. Avrupa Parlamentosu'nda bu konuda

koskocaman bir rapor çýktý ve çýktýðýyla da kaldý. Britanya'da

geçenlerde Lordlar Kamarasý'ndan soylu bir onay alarak çýkan RIP

yasasý ile dijital çaðda dünya Büyük Biraderler Locasý gibi birþeye

dönüþüyor.

Hayatýn seyri, sabah yataktan fýrlayýp kalkýldýðý andan baþlayýp

gecenin bir vakti ayný yataða bir çuval gibi yýkýldýðýnýz saate kadar en

ince ayrýntýsýyla kameralarla, mikrofonlarla, veritabanlarýyla, web

34

Page 35: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

"böcek"leriyle, internet "kurabiye"leriyle, kablolu TV'deki sistemlerle,

karakutularla, kartlardaki manyetik bantlarýyla kayda alýnýyor.

Observer gazetesinin yazdýðý gibi, BP þirketinin birkaç yýl önce

basýnýn baskýsý sonucu itiraf etmek zorunda kaldýðý gerçek, hayli

öðreticiydi: Benzin istasyonlarýna uðrayan milyonlarca araç sahibi,

pompa baþýnda ayakta dururken, arabasýnda otururken,

motosikletininin selesine dayanmýþ sevgilisiyle yârenlik ederken,

istasyonun maðazasýnda bir derginin sayfalarýný karýþtýrýrken ve belki

de istasyon tuvaletinde iþerken, düþünürken, konuþurken, acele

ederken, kendi kendine ya da sevgilisiyle, ana-babasýyla, en yakýn

arkadaþýyla, sýrdaþýyla neler konuþmuþ, mýrýldanmýþ ya da kýkýrdamýþ

ya da susmuþsa, hepsinin gizlice kayda geçtiðini bilmiyordu. Bilmesi

de pek farketmiyor aslýnda. Öðrendikten sonra da o istasyonlarda

benzin almaktan vazgeçmiþ olan insan sayýsýnýn bir elin parmaklarýný

geçmiþ olduðunu sanmýyorum þahsen, ey kari. Modern demokratik

devlet vatandaþý, modern demokratik devletin tarihinde özel hayatýn

gizliliðine karþý giriþilmiþ bu en büyük tecavüzü de "mevsim normalleri"

içinde sayýyor olmalý.

Belki de, Miki Maus kültürünün genlerimize yerleþmiþ olmasý

sonucu, gizli dinleme "böcek"lerini uður böceði, bilgisayardaki casus

"kurabiye"leri acýbadem kurabiyesi, gizli bilgi toplama programý

SurfMonkey'i de sirk maymunu sanýyoruzdur, kimbilir?

35Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 36: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

ANAYASA DERSLERÝ

11 Aðustos 2000, Yeni Binyýl

Þu KHK meselesini anlamaya çalýþalým:

Cumhurbaþkaný, 605 sayýlý KHK'yý geri gönderme gerekçesinde:

- Cumhuriyet'in temel niteliði ve rejimin temelinin "hukuk devleti"

ilkesi olduðunu belirtti.

- Hukuk devletinin hukukun üstünlüðü temeline dayandýðýný ve bu

ilkeye göre, devletin tüm organlarýnýn üstünde hukukun mutlak

egemenliði olduðunu belirtti.

- Anayasanýn bu ilkeler doðrultusundaki hükümleri uyarýnca,

Anayasa'nýn üstün kurallarýna öncelikle devletin tüm organlarýnýn

uymasýnýn zorunlu olduðunu belirtti.

- Anayasa'nýn 103. ve 104. maddeleri uyarýnca, Cumhurbaþkaný'nýn

görevlerini yaparken ve yetkilerini kullanýrken Anayasa'nýn ilgili

maddelerine uymak zorunda olduðunu belirtti.

- Anayasa'nýn 91. maddesinin, temel haklar, kiþi haklarý ve ödevleri

ile siyasi haklar ve ödevlerin KHK'larla düzenlenemeyeceðini

öngörmekle bir "yasak alan" yarattýðýný, bu konularýn ancak yasa ile

düzenlenebileceðini belirtti.

- Disiplin suç ve cezalarýnýn, Anayasa'nýn "kiþinin haklarý ve

ödevleri" baþlýklý ikinci bölümünde yer alan 38. Md. kapsamýnda

olduðunu, dolayýsýyla bu "yasak alan" kapsamýna girdiðini, bu yüzden

de disiplin suç ve cezalarýnýn KHK'larla düzenlenmesinin "olanaksýz"

olduðunu belirtti.

- Anayasa Mahkemesi'nin 1988 ve 1999 yýllarýndaki iki ayrý

kararýnda disiplin suç ve cezalarýnýn Anayasa'nýn 38. maddesindeki

"yasak alan" kapsamýnda görüldüðü yargýsýnýn açýkça ve yeniden

vurgulandýðýný, Anayasa'nýn 153. maddesine göre, Anayasa

Mahkemesi kararlarýnýn devletin tüm organlarýný, bu baðlamda

devletin baþý olan Cumhurbaþkaný'ný baðlayacaðýný belirtti.

36

Page 37: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

- Bu açýklamalar karþýsýnda, disiplin suç ve cezasý öngören

kurallarýn KHK ile deðil, yasa ile düzenlenmesi gerektiðini belirtti.

Bu gerekçe, anayasa hukukçusu bir yüksek yargýcýn verdiði bir

anayasa dersi gibi de görülebilir.

Baþbakan'ýn dünkü Bakanlar Kurulu toplantýsýndan çýkarak yaptýðý

"KHK'yý aynen Cumhurbaþkanlýðý'na gönderme kararý" gerekçesi de

þöyle:

- Anayasa'nýn 104. maddesinde, Cumhurbaþkanlarý'na kanunlarý

geri gönderme yetkisi verilmiþ, ama KHK için bu yetki verilmemiþtir.

(Yani KHK, kanunlardan daha özel, üst bir konumdadýr, þeklinde bir

yorum yapabiliriz. "KHK>Yasa". Bu formülün hukuk literatürüne yeni

bir katký olup olmadýðý da tartýþýlmalýdýr bence.)

- Cumhurbaþkanýnýn KHK'yý geri göndermesi "bizce" Anayasaya

aykýrý bir sürecin uygulanmasýdýr. (Yani, Anayasa Mahkemesi'nin eski

baþkaný, Anayasaya aykýrý davranmýþtýr. Burada, Baþbakan'ýn

kullandýðý "bizce" sözü, bir "sürc-ü lisan" deðilse eðer, hukuk

literatürüne ikinci katkýyý oluþturuyor olabilir. Çünkü, Anayasa'ya

aykýrýlýk konusundaki iddialarý, bilebildiðimiz kadarýyla yalnýzca

Anayasa Mahkemesi karara baðlayabilir. Bakanlar Kurulu'nun

Anayasa Mahkemesi gibi bir iþlev görmesi, bu alanda bir yeniliktir.)

- Cumhurbaþkaný'nýn, ikinci kez ve deðiþtirilmeden kendisine

gönderilen bir KHK'yý imzalamasý, anayasal bir zorunluluktur. (Yani,

tüm KHK'larýn onaylanmasý zorunludur. Ama, o zaman, KHK'larýn

neden Cumhurbaþkanlýðý'na gönderildiðini anlamak imkânsýz.

Otomatik olarak "olur" damgasý vurulmasý zorunluysa, bu

göndermeler, bir yýðýn bürokrasiye, zaman ve para kaybýna yol

açmaktan baþka ne iþe yarar ki?)

Bakanlar Kurulu'nun iadeyi iade gerekçesi de, yüksek politikanýn

verdiði anayasa dersi olarak görülebilir.

Son Cumhurbaþkanlýðý seçiminde Demirel'in süresinin uzatýlmasý

konusunda yapýlan oylamada parti gruplarýna "açýk oy"

kullandýrýlmasýnýn, Anayasa'nýn kapalý oy zorunluluðunu getiren

maddesine ne kadar uygun düþtüðü de ancak yüksek politikanýn

anayasa derslerinde öðrenilebilecek bir husus herhalde.

37Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 38: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

ATMOSFER

10 Eylül 2000, Yeni Binyýl

Ahlâk deðerlerinin yaný sýra, insan toplumlarýnda kaba kuvvetin

egemen olmasýný önleyebilecek tek güç, hukuk normlarý. Ýnsanlýðýn

temel ikilemini de hayat ile ölüm kadar basite indirgemek mümkün

galiba: Hukuk ve demokrasi ile þiddet ve baský karþýtlýðýna. Hele yeni

çaðýn herþeyi biraz da karmaþýklýðýndan arýndýran pragmatik

aynasýnda görülen manzara büsbütün öyle: Ya o, ya o.

Dünyada görülen - ve BM Genel Sekreteri Annan'ýn geçen hafta

yayýmlanan son büyük raporuna olanca çýplaklýðý ile yansýyan -

korkunç kaos ve þiddet tablosu da, uluslararasý hukukun, ülke

içlerindeki hukuka göre daha az geliþmiþ olmasýndan kaynaklanýyor.

Bununla birlikte, dünyada da giderek hukukun üstün bir deðer

kazanmaya doðru gittiði ve Cumhurbaþkaný Sezer'in birçok

konuþmasýnda vurguladýðý gibi, bir "uluslarüstü insan haklarý

hukuku"nun gittikçe önem kazandýðý görülüyor. Devletin temelini

oluþturan insan haklarýný yýllar yýlý pervâsýzca ayaklar altýna alýp

paspas gibi çiðneyen zâlim yöneticilerin baþlarý artýk her yerde darda:

Onca zamandýr kendilerini koruyan o ulusal egemenlik zýrhý pas

tutmaya baþladýðý gibi, yer yer delinmeye de baþladý. Deliklerden

görünen o ki, "Ben kendi ülkemde tam egemenim, bu sýnýrlar içinde

istediðimi yapar, asar keserim; kimse de karýþamaz," anlayýþý birden

köhneyiverdi. Kaba kuvvete karþý her yerde giderek artan, ulusal

sýnýrlarý birden aþýveren bir insancýl müdahale alaný geliþiyor.

Pinochet'nin, Miloþeviç'in, Habré'nin, Stroessner'in, Suharto'nun ve

adlarýyla sayýlarýný bilemediðimiz bütün o karanlýk insanlarýn yeni

"dramý" da bu oluyor: Ömürleri boyunca ne iþe yaradýðýný bir türlü

kestiremedikleri o hukuk, karþýlarýna koca koca tuðlalarý ile bir duvar

halinde çýkmaya baþladýðý zaman, onlar hastalýk, sakatlýk, bunaklýk,

ihtiyarlýk gibi teneke zýrhlarýný kuþanmaya çalýþýyorlar.

38

Page 39: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Tarihin en büyük zirvesinde insanlýðýn gelecek yýllarýna damgasýný

en çok vurmasý beklenen mühür de bu oldu zaten: Kaba kuvvete karþý

hukukun mührü. Ýster beðenelim ister beðenmeyelim, yeni millennium

atmosferinde insan haklarý hukuku solunacak.

Ulusal sýnýrlarýn içindeki havayý atmosferden soyutlamak, fizik

kurallarýna aykýrý olacaðý için imkânsýzdýr. Dolayýsýyla, sarsýntýlý ve

sancýlý bir deðiþim süreci içindeki Türkiye'de de, bütün diðer ülkelerde

olduðu gibi, atmosferin bileþiminde oraný giderek artan hukukun

solunmasýndan daha tabii ne olabilir?

Ayný derecede doðal olan bir þey de, 700 yýl boyunca kaba kuvvet

aðýrlýklý bir havayý soluya soluya genetik mutasyona uðradýklarý için --

insana çok benzer dýþ görünüþlerini baþarýyla korumuþ olmakla

beraber -- tamamen baþka bir türe dönüþmüþ bazý yaratýklarýn, hukuk

kelimesinin telâffuzuna dahi tahammül edemez hale gelmiþ olmalarý.

Vahþet, þiddet ve dehþet ortamý dýþýna alýndýklarý anda yaþamsal

iþlevlerini yitiren yaratýklarda hak ve hukukun þiddetli alerji yapmasý

normaldir.

39Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 40: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

TABÝAT ANANIN ANASI AÐLARKEN

MEÇHUL ÂFETZEDE ANITI

24 Aralýk 1999, Yeni Binyýl

Merhaba herkes!

Yeni yýla tam bir hafta kala, kar-kýþ-kýyamet ortamýnda, havadan

sudan konuþmanýn tam zamaný. (Aslýnda, asrýn ve o pek yaygýn kliþe

ile 'millenium'un resmen bitmesine daha bir yýl bir hafta var maalesef.

Ama, hepimiz bilmezden geliyor ve binyýlý bitirirmiþ gibi yapmayý tercih

ediyoruz. Kimsenin o kadar bekleyecek sabrý yok. Onun için, gibi

yapýyoruz biz de. Bu, bizim 'açýk sýr'rýmýz. Seneye, gene, bir daha

kutlarýz 'millenium'u, olur biter.)

Neyse. Havadan sudan. On gün kadar önce, Latin Amerika

ülkelerinden Venezuela'da havalar bozdu, yaðmur yaðdý ve þöyle oldu:

Kýrsal bölgelerden gelip Okyanus kýyýlarýndaki yamaçlarda yýðýnlar

halinde gecekondu mahalleleri kuran insanlarý sel bastý. Daha

doðrusu, küresel ýsýnmayla artan su buharý gitgide daha çok yaðmur

yaðdýrdý, bu insanlarýn oturduklarý yerler giderek su emdi ve gün geldi,

tüm mahalleler çamurdan bir kýzak olup aþaðý indi. Guardian'dan Tim

Radford'un yazdýðýna göre, yeterince dik olan yamaçlarýn denize iniþ

hýzý, saatte 330 kilometreyi bulmuþ! Formula 1 Grand Prix yarýþlarýnda

Michael Schumacher gibi en usta pilotlarýn ortalama hýzýný da aþarak

bir tür dünya rekoru kýran bu zavallý, yoksul insancýklar, 7 metre

yükseklikte çamur bentlerinin altýnda kaldýlar ve yokolup gittiler. Ölü

ve/ya kayýp sayýsýnýn 50.000'i aþacaðý söyleniyor! Ekonomik zararsa

en az 20 milyar dolar.

Ýþin kötüsü, ölen ya da kaybolan insanlarýn tam sayýsý hiçbir zaman

öðrenilemeyecek. Çünkü o insanlar þimdi ya denizin ya da çamur

deryasýnýn altýnda. (Zaten, bazý ülkelerde depremde ölenlerin sayýsý,

40

Page 41: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

katliamlardan arta kalan halklarýn nerede olduðu gibi bilgiler de pek

öðrenilemiyor. Biliyorum, herkes gerçeðin peþinde, ama ona ulaþmak

o kadar kolay mý bakalým?)

Daha kötüsü: Doðal bir âfet de deðilmiþ pek. Radikal'e göre, Devlet

Baþkaný Hugo Chavez'in, iktidarýný 13 yýl garanti altýna aldýðý 'tam

yetki' referandumunda oy kullanabilsinler diye, halký riskli bölgelerden

tahliye etmediði de öðrenilmiþ.

Daha da kötüsü: Asrýn âfeti, þimdilikmiþ! 1999 yýlý, çevre felaketleri

bakýmýndan, kayýtlardaki en fecîsi gibi gözükmekle birlikte, "asýl 2000'i

görün siz!" diyen yetkililer var.

Bir de, ironinin zalimliðine bakar mýsýnýz: Birleþmiþ Milletler,

1990'larý "doðal felaketleri azaltma onyýlý" ilan etmemiþ mi size?

(Onyýlý boþverelim, sadece 1999 bilançosu: Fransa ve Avusturya'da

çýðlar, Türkiye'de ve Tayvan'da dev depremler, ABD'de kasýrgalar,

Hindistan'da siklonlar ve Venezuela çamuru�)

Peki, þimdi de iyi haber - yazýyý tatlý bitirmek için: Venezuela'nýn

taze tam-yetkili Baþkaný, arama bile yapýlamayacak kadar çamura

gömülmüþ bölgeleri "anýt bölge" ilan edip öylece býrakacakmýþ,

ebediyete kadar. Hamiyyetten gözleriniz yaþarmadý mý?

Hâmiþ: Bugün, ülkemizin nurtopu gibi bir nükleer santrali olmasýna

ramak kalýyor. Nur ve topu!

41Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 42: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

ÇOCUKLAR YAÞADI!

26 Aralýk 1999, Yeni Binyýl

Çocukken bize balýkyaðý içirirlerdi. Daha iyi büyüyelim diye.

Özellikle anneannemin, yemeklerden sonra, elinde kocaman bir çorba

kaþýðý dolusu balýkyaðý ile telaþlý telaþlý peþimden koþturduðunu

hatýrlýyorum uzun ve loþ koridorlarda. Sürekli kaçýþ halindeydim, çünkü

balýkyaðýnýn tadý ve kokusu korkunçtu - balýk balýk kokardý.

Anneannem sürekli kovalamaca halindeydi, çünkü bu yaðýn benim için

çok faydalý olacaðýný düþünüyordu. Ýçinde iyot, klor, brom, kükürt,

fosfor ve demirin yanýsýra yüksek oranda A ve D vitaminleri

bulunduðunu, özellikle bu ikincisinin kemiklerin geliþmesinde ve kemik

hastalýklarýnýn iyileþtirilmesinde büyük rol oynadýðýný belki bilmiyordu

ama torununun güçlü, güzel, zeki ve saðlýklý olmasýnda balýkyaðýnýn

büyük payý olacaðýndan emindi.

Hani, bir bakýma da haksýz sayýlmazdý anneannem: Þimdi, güzelliði,

zekâyý filan bir yana býrakalým, ama bütün bu yararlý bilgileri

ansiklopediden bakýp söyleyebilecek konuma gelmemde

balýkyaðlarýnýn payý azýmsanmasa gerek. Her ne halse, sonuçta

kovalamacadan kimin galip çýktýðý belli olmazdý: Kimi zaman küçük bir

rüþvet karþýlýðý, burnumu týkayýp yutardým koca kaþýðýn içindekileri.

Kimi zaman da - gene rüþvete raðmen - aðzýmý sýmsýký kapatýp

direnirdim. O zaman da, yerlere merlere saçýlan balýkyaðlarý yüzünden

ortalýk batar, bir sürü iþ çýkardý.

"Balýkyaðý mücadeleleri" daha sonraki yýllarda adamakýllý

yumuþayarak devam etti; hatta bir "uzlaþma"ya baðlandý. Þiþli

Terakki'deki ilkokul yýllarýmda, hepimize eþit sevecenlikle davranan

meleksi Cazibe haným, bana yemeklerden sonra bir kaþýk balýkyaðý

içirirken, hemen arkasýndan bir kaþýk da "malt hülâsasý" verince

tartýþma olmazdý. Çünkü, erken bira sevgimi erken keþfeden

anneannem, onun tadýný andýran malt hülâsasýyla birlikte

42

Page 43: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

sunulduðunda o iðrenç yaða itiraz etmeyeceðimi de keþfetmiþti.

Böylelikle, uzun yýllar yað-malt karýþýmýyla büyümeye çalýþýp durdum.

Sonuçta levent-endam biri olamadým maalesef, ama kemik hastalýðý

falan da geçirmedim doðrusu.

Bizden sonraki kuþaðýn çocuklarýysa, her bakýmdan olduðu gibi,

balýkyaðý içme konusunda da bizden daha þanslýydýlar: Teknolojinin

baþdöndürücü geliþmesi sonucu, balýkyaðlarý o sevimsiz koca

þiþelerden çýkýp, gayet sempatik küçük, sarý, þeffaf 'draje'lerin içine

girivermiþlerdi çünkü. Bir bardak suyla beraber yuttuðunuzda tad mad

almýyordunuz. Þeffaflýða düþkün olan tüm çocuklara çok çekici gelen

bu jel-drajelerin içinde küçük bir hava boþluðu da bulunuyordu ayrýca

ve elinizde salladýðýnýzda oradan oraya hareket eden bu boþluklarla

birlikte, drajelerin bir tür oyuncaða benzemesi de elbette cazibeyi

arttýrýyordu. Bütün bunlara raðmen, yeni kuþak çocuklarýnýn da

balýkyaðý içme iþine gönüllerini yatýrdýklarý söylenemez. Sindirim

sýrasýnda ya da sonrasýnda, içinizden bir yerlerden nahoþ balýk

kokularý gelmesini teknolojinin gücü bile önleyemezdi çünkü. Eh, bunu

da kim sever? Kýsacasý, balýkyaðý sorunu, kuþaklararasý geçiþte, bir

kâbustan nâhoþ bir deneyime dönüþmekle kaldý.

Ama þimdi durum baþka. 1999 biterken, tüm dünya çocuklarýna bir

müjdem var: Hadi yaþadýnýz çocuklar! 2000 yýlýna büyük bir ihtimalle

balýkyaðsýz giriyorsunuz! Neden mi? Çünkü, balýkyaðýnýn elde edildiði

morina balýðýnýn kaynaðý tükeniyor da ondan. (Meraklýsý için reçete:

"Morinanýn taze karaciðeri alýnýr, öd kesesi ve diðer yaramaz kýsýmlarý

ayýklandýktan sonra özel bir cihazýn içine konur, su buharýyla hafif hafif

ýsýtýlýr. Elde edilen yaðý açýk sarý renktedir ve balýk kokuludur." Meydan

Larousse)

Guardian gazetesinin geçenlerde yazdýðýna göre, Ýngiliz, Ýrlanda,

Belçika ve Hollanda balýkçýlýk ve deniz ürünleri endüstrisinin

candamarý olan morina balýklarýnýn nesli tükenmek üzereymiþ! Sebep?

Bu balýklarýn 'anavataný' olan Kuzey Denizi'nin aþýrý ýsýnmasý. (Aþýrý

avlanma da var tabii, ama ana sebep kesinlikle bu ýsýnmaymýþ.)

Dünyanýn dörtbir yanýndan bilim adamlarý bir araya gelip ölçüm

yapmýþlar ve bir de ne görsünler? Burada sýcaklýk son altý yýlda tam 4

derece (Celsius) artmamýþ mý?! Morinacýklarýn üreme davranýþ

43Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 44: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

kalýplarý bu sýcakta altüst oluyormuþ. Isýnmanýn sebebi mi? Küresel

ýsýnma tabii. Küresel ýsýnmanýn sebebi mi? Bunu, bilim adamlarýnýn

çoðu dýþýnda herkes biliyor: Atmosfere salýnan gazlar, egzos, fabrika

bacalarý filan.

Avrupa Birliði de, hemen bir kararla avlanma kotalarýný en az %40

oranýnda azaltývermiþ. Ýngiliz balýkçýlar aðlayýp duruyorlar þimdi. Balýk-

patates kýzartmasý (fish & chips) meraklýlarý da korkunç fiyatlarý

görünce aðlýyorlar. Ortalama vatandaþlarsa, o sevdikleri balýk yerine

ahtapot, kalamar ve tekir türünden sýcak deniz (Akdeniz!) ürünlerine

alýþmak zorunda kalacaklarý için iç geçiriyorlar. (Bu 'egzotik' yaratýklar

çoðalýyormuþ oralarda çünkü, 'doðal' olarak!)

Peki aðlamayanlar kim? Çocuklar tabii! Onlar yaþadý. Artýk

balýkyaðý içmek zorunda býrakýlamayacaklar. Hatta, belki de ne olacak

biliyor musunuz? Kalamar kýzartmalarýný gövdeye indirirlerken, tadý

'nötralize etmek' deðil, aksine, büsbütün arttýrmak için - malt

hülasasýndan yapýlmýþ - biralarýndan birer yudum alacaklar ve çakýr-

keyif, yeni binyýlýn keyfini sürecekler artýk. Þerefe çocuklar!

44Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 45: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

TARÝHÝN ÝÇÝNDE UYURGEZER OLMAK

20 Ocak 2000, Yeni BinyýlTeknik olarak tartýþmalý olsa da, bir yüzyýlý

deðiþtirdiðimiz konusunda tam bir mutabakata varmýþ bulunuyoruz.

Zaten, itiraf etmek gerekir ki, hiçbirimizin artýk teknik ayrýntýlara

ayýracak zamaný yok. Bu yüzyýl deðiþtirme meselesinin ne kadar

önemli olduðu geçenlerde ispatlandý da: Yapýlan bir araþtýrmaya göre,

bilim adamlarýný þaþkýnlýktan þaþkýnlýða düþürecek kadar çok sayýda

insan, son nefesini vermek için 2000'in ilk günlerini beklemiþ -- resmen

ölümü ertelemiþ yani! 'Millennium hummasý'ný belki de en iyi dile

getiren, New York'ta bir hastahanede ölüm döþeðinde yatan bir

adamcaðýz. Aylardýr sadece damardan serumla beslenen adam,

yakýnlarýna þöyle demiþ: "Býrakýn yeni millennium'u göreyim, ondan

sonra da kesersiniz artýk serumu." (Kesmiþler mi kesmemiþler mi,

sormayýn artýk; bilmiyorum, merak da etmiyorum.)

Evet, yüzyýlý deðiþtirdik sonunda. Geçen yüzyýlda aya gitmeyi, dev

güçte bilgisayarlar yapmayý, insan genlerini nakletmeyi becermiþtik.

Koyun Dolly ile baþlayan memeli kopyalama furyasý, müjdeler olsun ki,

2000'in hemen baþýnda rhesus maymunu Tetra ile devam etti ve ilk

primat da kopyalanmýþ oldu. Ýþler yolunda giderse, bu bahar Romulus

ile Rhesus adlý genetik ikiz maymunlarýmýz da olacak inþallah! Bilim

adamlarý, bu iþin Parkinson ve þeker hastalýklarý tedavisinde

kullanýlacaðýný söylüyorlarsa da, eminim siz de benim gibi, çok daha

ötelere sýçranacaðýna ve en kýsa sürede insanýn kopyalanacaðýna

inanýyorsunuzdur. Her þey insan için! Yirmibirinci yüzyýlýn en büyük

meydan okuyuþlarýndan biri bu kopyalama iþi. Ama yüzyýlýn baþlarýnda

biz insanlarý baþka büyük sürprizler de bekliyor! Merkezi

Washington'da bulunan Worldwatch Institute adlý kuruluþ "Dünya Hali

2000" raporunda iþte bunlarý açýklýyor: Yerkürenin doðal sistemlerine

baský arttýkça, 'trend'ler arasýnda etkileþimler olacak, bunlar biribirini

güçlendirecek ve âni deðiþimlere yol açacak. Sonuçta hayli tatsýz

sürprizlerle karþýlaþabiliriz." Raporun baþyazarý Lester Brown,

45

Page 46: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

"günümüzün akýl almaz hýzla geliþen enformasyon ekonomisi

hayatýmýzýn her yönünü derinden etkiliyor; biliyoruz," diyor. "Ama," diye

ekliyor: "Gene de, yüzyýlý asýl biçimlendirecek olan þey, çevreye neler

olduðudur." Sözün özü þu: Internet'in muazzam çýkýþýna kapýlýrken

þehvetle, yerkürenin saðlýðýndaki iniþi gözden kaçýrývermemiþ miyiz

saflýkla? "Sanal dünyanýn o gürbüz canlýlýðý ile gerçek dünyanýn

giderek artan hastalýklý halini birbirine karýþtýrmak hata olur," diyor

Brown. Dünya Hali 2000 raporundan iki hoþ cümleyle bugünü

kapatalým isterseniz: · "Ýnsanlar çevre bozulmasýný yavaþ yavaþ olan

ve önceden kestirilebilir birþey sanýyorlar çoðunlukla; ama bunun

gerçekte böyle olduðunu varsayarsak, tarihin içinde uyurgezerlik

yapýyoruz demektir�" · "Bu yüzyýlda yüzyüze olduðumuz sorunlarýn,

büyüklükleri ve âciliyetleri bakýmýndan eþi menendi görülmemiþtir� Ve

tabiat, 'aç-kapa' ('reset') düðmesini kullanmaz." Bilin bakalým þimdi,

yukarýda söylenenlerden hangisi sanal, hangisi gerçek? (Bulmacayý

çözmek için sonsuza kadar süreniz var.)

46Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 47: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

MEVSÝM DEÐÝÞÝKLÝKLERÝNÝ ANLAMAK

29 Mart 2000, Yeni Binyýl

Ýnsanýn yaþlandýðýný anlamasýnýn -- ya da kabul etmesinin diyelim -

- en kesin göstergelerinden biri, mevsim deðiþikliklerini artýk ânýnda

farketmemesi olabilir. Çok deðil, daha bir-iki sene öncesine kadar,

doða'nýn bu büyük deðiþim anlarýný dokularýnda, kemiklerinde,

sinirlerinde, velhasýl tüm coðrafyasýnda hisseden bedenin, birden bu

hassas kayýt cihazý özelliðini yitirip ibresi kopuk bir sismografa

dönmesini keþfetmek epey acý oluyor doðrusu. Gerçi, aðýr ve yýpratýcý

bir kýþýn yerini iç hoplatýcý bir bahara býrakmasýný duymak da kendi

baþýna acý bir deneydir. Hani þu, "yahu koca bir mevsim daha devrildi

ve ben hiçbir halt yapamadým, ne olacak halim?" duygusu. Ama, bu

boþluk duygusunun verdiði acý, gerçek deðildir: Karýn boþluðundan

yukarý doðru yükselen sýzý, insanýn önünde çiçekler gibi açýlan yeni

mevsimin vaadettiði sýnýrsýz potansiyelin de habercisidir de. Onu

karþýlayacak enerjinin içinizde bir yerlerde var olduðundan

eminsinizdir de ("beni asýl bu bahar görün siz"), kendinize þýmarýklýk

yapýyorsunuzdur biraz.

Bahar faslý baþladý ve belki de ömrümde ilk kez bunu kendiliðimden

farkedemedim. Bunun yaþlanma olgusuyla ilgili olduðunu

kabullenmekte zorlanýyorum doðal olarak. Onun için, iki küçük direniþ

mevziini de hemen ayarladým: Birincisi, her zaman olduðu gibi,

pozitivist, bilimsel ve objektif bir yaklaþýmý elden býrakmadan þunu

söyleyebilirim: Daha birkaç mevsimdönümünü yaþayýp bedenimin

antenlerini "test etmeden" kesin bir sonuca varmak hiç de doðru

olmaz. Kimbilir, belki de beklenmedik dýþ etkenlere baðlý geçici bir

"yanýlma" durumudur bu. (Hatta, kimbilir deðil, muhakkak öyledir diye

bakýyorum þimdi, bir daha düþününce.) Ayrýca, ikinci bir ihtimal daha

var: Belki de bedenim deðil, mevsimler þaþmýþtýr; olamaz mý yani?

Doða'nýn kendisi. Zaten, baksanýza, Amerika'da her yýl üstüste kýþlar

47

Page 48: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

daha kýsa sürüyormuþ. Kuzey denizi buzullarý gitgide inceliyor ve hýzla

kýrýlýp unufak oluyormuþ. Zaten dünyanýn dörtte üçünü oluþturan

okyanuslar da son yýllarda sürekli ýsýnýyor ve bütün bunlar daha sýcak

bir iklimin önümüzde olduðunu ortaya koyuyormuþ. Eh, kâinatýn en

büyük mucizelerinden biri olan tabiat þaþýrmýþ ve mevsimler de

deðiþirlerken kendilerini bana belli etmekte zorlanýr olmuþlarsa, bunda

benim nâçiz vücudumun ne kadar kabahati olabilir ki? Bahar geldi,

farketmedim, ama farketmez: yaþlandýðým falan yok.

48Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 49: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

"KENDÝNÝ YÝYEN BEYÝN" PARADOKSU

24 Nisan 2000, Yeni Binyýl

Ey kâri, salaklaþýyorsun! Sakýn üzülme fakat; yalnýz deðilsin. Biz de

varýz iþin içinde ve hep birlikte salaklaþýyoruz. Çevre kirlenmesi ve

çevreye yönelik baþka tehditler, yeryüzünde milyonlarca insaný

aptallaþtýrýyor!

22 Nisan'da 183 ülkeden 5,000 kuruluþ ve yarým milyar insan

"Dünya Günü"nü kutlarken, ayný gün o saðýr kulaklarýmýza böyle bir

haber de geldi iþte: Gerzekleþiyoruz.

Ey kâri, bu satýrlarý okuyan senin gibi herkesin asil kanýnda, yüz yýl

önce hiç varolmayan 500 kimyasal madde mevcut. Ve bil ki, bu

maddelerin saðlýðýn üzerinde tam ne yaptýðýný bilen bir tek Allah'ýn kulu

yok! Bilinen bir þey varsa, o da gittikçe gerzekleþtiðin, maalesef.

Londra Üniversitesi öðretim üyelerinden ve Küresel Ýklim Deðiþikliði

Programý araþtýrmacýsý Dr. Chris Williams, kirlenmenin insan zekâsý

üzerindeki etkileri üzerine yapýlan yeni araþtýrmanýn sonuçlarýný þöyle

aktarýyor:

· Baþlýca aptallaþtýrýcýlar: Kurþun, PCB (tarým ilâçlarý, plastik,

elektrik malzemesi vb. yapýmýnda kullanýlan bir bileþik) ve radyasyon

gibi zehirli maddeler.

· Ýkinci bir sorun: Erozyon, ürünlerin yoksullaþmasý vb. nedenlerle

demir ve iyot türü mikroskobik besinlerin giderek eksilmesi. Bu

sorunun da tam boyutlarý bilinemiyor; çünkü veri toplamak çok zor ve

bir sorun bir baþkasýna yol açabiliyor. (Örneðin, çocuklarda demir

eksikliði, onlarýn fazla demir alýp zehirlenmesine de sebep olabiliyor.)

· Bilimin kendisi de büyük sorun: Çünkü, tek tek maddelerin

incelenmesi üzerine kurulu bir bilim bu; bileþik etkileri gözönüne

alamýyor. Ve, her zaman olduðu gibi, bilim adamlarý, tahminlerinin çok

49

Page 50: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

ötesinde bir sorunla karþý karþýya olduklarýný anlayýp þaþýrmýþlar.

Hayat, sürprizlerle dolu!

· Araþtýrmanýn en tatsýz bulgularýndan biri de radyasyon! Hani þu,

neredeyse kimseciklere zarar vermediði söylenen ünlü Çernobil

nükleer kazasý var ya? Ýþte o kazadan sonra yaðmur yaðmýþ ve bakýn

radyasyondan neler olmuþ: Almanya'da, Ýskandinav ülkelerinde,

Ýskoçya'da Down sendromu ile doðan, zihnen engelli çocuklarýn

sayýsýnda anormal artýþ gözlenmiþ. Rusya'da uranyum madeninden

saçýlan radyasyondan etkilenen küçük bir kentin çocuklarýnýn % 95'i

zihnen sakatlanmýþ.

Yeryüzünün durumuna bu açýdan bakýldýðýnda, karþýmýza þöyle

rakamlar çýkýyor:

Güneydoðu Asya'da 1,5 milyar insan, "Yeþil Devrim" ürünlerindeki

(özellikle mýsýrda) demir yetersizliðinden etkileniyor...

Dünyada 2 milyara yakýn insan iyot yetersizliðinden mustarip...

Çin'de ve Himalayalar'da orman kesimi ve yangýnlar dolayýsýyla

topraklar yaðmurla akýp gidiyor ve temel besin maddelerini de birlikte

götürüyor...

Kanda kurþun seviyesinin zekâyý sakatlayacak orana ulaþmasý:

Britanya'da 10 çocukta 1, bazý Afrika þehirlerinde 10 çocukta 9!..

Inuit (eskimo) çocuklarý, Tropik bölgelerden kaynaklanýp bir haftada

Kanada'ya ulaþan PCB maddesi yüzünden geri zekâlý oluyorlar...

Hindistan köylerinde su kuyularý florürle zehirlenmiþ, içenler aptal

oluyor (aklýný kullanýp kaçanlarsa kendilerini kurtarýp yeni düzen

kuruyor)...

Ýstatistikler böyle sürüp gidiyor ama asýl belâ nerede biliyor

musunuz: Ýnsanýn evriminde. Dr. Williams'ýn BBC'ye söylediði þu:

"Ýnsan beyni, kendi davranýþ biçiminden dolayý tehlike altýnda.

Ekosistem içinde kendine böyle zarar veren baþka hiçbir þey yok."

Sürekli göç eden ve göç yollarý üzerindeki tüm bitkileri yiyip bitiren

"lemming" adlý bir tür tarla faresinin bile eskisi gibi davranmadýðýný

söylemiþ araþtýrmacý doktor. "Ama biz insanlar lemmingler gibi

davranýyoruz."

50Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 51: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Ýþte böyle, ey kâri. 22 Nisan Dünya Günü'nü, 23 Nisan Ulusal

Egemenlik ve Çocuk Bayramý'ný kutladýn; çevreni ve çocuklarýný

kutsadýn. Þimdi de otur ve 26 Nisan "Çernobil Günü"nden önce,

millennium'un yeni paradoksunu düþün: "Kendini yiyen beyin"

paradoksunu. Hâlâ "kafayý yemediysen" tabii.

51Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 52: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

ÝN MÝSÝN, GEN MÝSÝN?

28 Mayýs 2000, Yeni Binyýl

Yunus Emre'yi tepetaklak etme pahasýna söylersek, bir Türkiye var

bizde, bir de dünya, bizden dýþaru.

Herhangi bir gazeteye bakýn, bunun böyle olduðunu kolaylýkla

göreceksiniz: Bizi bize anlatan sayfalar dolusu yazýdan sonra arada

"dýþ" haberlere ayrýlmýþ 1 ya da 2 sayfaya gelirsiniz. O "dýþ", bizim de

"iç"inde olduðumuz varsayýlan dünyadýr iþte: Dýþýmýzdaki Bütün

Dünya.

Televizyonda da týpatýp böyledir: Herhangi bir kanala bakýn: Saçlarý

her gün renk deðiþtiren güzel haber sunucusu, geçmek bilmez

dakikalar boyunca "biz"e bizim dedikodumuzu yaptýktan sonra, o güzel

gülümsemesini bir kez daha yüzüne takar: "Þimdi de," der. "Bakalým

dünyada neler olmuþ." Magazinel görüntülerin aðýrlýklý olduðu üç

dakikalýk bir özetten izleriz "onlar"ýn neler yaptýðýný ve hemen ardýndan

kendimize döneriz, türkülerle, þarkýlarla, yarýþmalarla...

Anlaþýlýyor ki, dünya iþleri Türkiye'yi pek ilgilendirmiyor. Önce

Vatan.

Gene de söyleyelim dedik: "Dünyalýlar" fena halde genlerle

uðraþýyor þu sýralarda. Hayýr, insanýn genetik kodunun yazýlý olduðu o

3.1 milyar harften oluþan tek cümlelik "Kitab-ül Hayat"tan

bahsetmiyorum. O ayrý. Gene insanýn "tanrýsallaþmasý"na iliþkin çok

önemli bir sorun daha var gündemde: "Genleri dönüþtürülmüþ

tohumlar" meselesi. Ýþte bu tohumlar, þu sýralarda dünyaya korku ve

nifak tohumlarý saçýyor. (Bizimse hiçbir þeyden korkumuz yok.)

Geçen hafta Cenova'da kýyamet koptu: Bir uluslararasý

biyoteknoloji konferansýný binlerce çevreci bastý. Dönüþtürülmüþ genli

tohumlarýn Avrupa'ya sinsice yayýlmasýný protesto eden bu öfkeli

insanlarý Ýtalyan polisinin daðýtmasý, en az 20 yaralýya mal oldu...

52

Page 53: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Fransa 600 hektarlýk arazide ekilmiþ "karýþýk" kolza tohumunun derhal

imhasý yoluna giderken, Ýsveç hükümeti kendi çiftçilerine, karýþýk kolza

tohumlarýný iki hafta içinde sökmeleri talimatýný verdi... Almanya'daki

genleri dönüþtürülmüþ ürünlerin yok edilmesi için dâvâlar açýlýyor...

Avrupa ülkeleri tarým bakanlarý tatil filân dinlemeden toplantý üstüne

toplantý yapýyorlar: Güzelim hafta sonunu bu tatsýz sorunla "piç

etmeleri", yarýn ve öbürgün yapýlacak büyük tohum toplantýsýna

hazýrlanmak ve bir "ortak tavýr" belirleyebilmek için...

Bir tür "zamanla yarýþ" da diyebiliriz buna. Bütün mesele, saflýðýn

elden gidip gitmediði meselesi: Bugün yeryüzünde üretilmiþ % 100 saf,

yani genleri ile oynanmamýþ herhangi bir besin maddesi kaldý mý,

sorusu.

Hâlâ önemli bir tarým ülkesi sayýlan Türkiye'nin bir yurttaþý olarak bu

soruyla ilgilenip ilgilenmediðini, ilgileniyorsan da nasýl bir cevabýn

olduðunu bilmiyorum ey kari.

Ama, gel gör ki, sen bunu düþünürken, iþ iþten geçmiþ, cevap

gelmiþ görünüyor: Cin þiþeden çýkmýþ bir kere! Artýk hiçbir güç onu

oraya geri sokamaz! "Kaçýnýlmaz" olan gerçekleþmiþ, tohumlarýn

saflýðý ve bekâreti bozulmuþ. Genleri ile oynanmýþ tohumlar, bildiðimiz

babadan kalma tohumlara gizlice -- ve biraz da yanlýþlýkla -- karýþmýþ.

Bundan kaçýnmak artýk imkânsýz! Sonsuza kadar da böyle, beslenme

zincirinin içinde kalacak! Avrupa'da geçen hafta birbiri ardýndan

patlayan iki skandalden bunu öðrendik. Öðrendiðimiz bir baþka þey de

þu: Avrupa'daki olay, buzdaðýnýn görünen ucundan ibaretmiþ meðerse!

Þiþeden kaçan cin masalýnýn arkasý yarýn: Bu süper prodüksiyonun

baþrollerinde devler ve prensler var... Bakalým geniþ figüran kadrosu

içinde kendini tanýyabilecek misin, ey kari?

53Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 54: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

ÞÝÞEDEN KAÇAN GEN MASALI - II

29 Mayýs 2000, Yeni Binyýl

Bahar rüzgârlarý...Savrulan polenler... Asfalt ve betondan fýrsat

bulabildikleri ölçüde "çiftleþecekler" ve tabiat, dönüþüm sürecinde bir

evreyi daha tamamlayacak...

Bu, doða'nýn "doðal" hali.

Bir de "yeniden tasarlanmýþ" hali var onun: Hayatýmýzý kendi

elcaðzýmýzla Kafkasal bir kâbusa dönüþtürüyor olabilir miyiz?

Belli baþlý çevre kuruluþlarý epeydir baðýrýyorlardý: Genetik yapýsý

deðiþtirilmiþ tohumlarýn bütün hayatýmýzý kaplamasýný önlemenin yolu

kalmýyor, diye. Genellikle inanmýyorduk onlara; ama haklýlarmýþ:

Dünyanýn en büyük tohum ihracatçýsý Pioneer Hi-Bred, Avrupa'nýn

mýsýr ürününün yaklaþýk % 15'inde genetik bakýmdan dönüþtürülmüþ

malzeme bulunduðu yolundaki iddialarý doðruladý (BBC). Bu malzeme

saf tohumlara rüzgârda uçuþan polenlerle ya da tohum ezme

makineleri aracýlýðýyla bulaþýyormuþ.

Ýtiraf, bir baþka þirketin (Advanta), Avrupa çiftçilerine yanlýþlýkla

"karýþýk" tohum sattýðý açýklamasýnýn hemen ardýndan geldi.

Sonuç: Avrupalýlar, kendi bilgileri olmadan bu iþe bulaþmýþlar.

Mýsýrda, kolzada, soyada, balda -- ve belki de patateste! -- durum

böyle.

Genetik deðiþime uðratýlmýþ tohumlarýn yayýlmasýný durdurmak için

artýk çok geç olduðunun da farkýndalar. Ayrýca, Britanya hükûmetinin

bu bilgiyi bir süredir hasýraltý ettiði de ortaya çýkýverince, Popper'ýn

ruhunu da þâd etmeye baþlamýþlardýr herhalde.

Bazý þirket ve hükûmet yetkilileri, bulaþmýþ tohumlarýn insanlar

ve/ya çevre için bir tehlike yaratmadýðýný söylüyorlar: "Herþey kontrol

altýnda!"

Ama, bunca yaþamsal bir gerçeðin gizlendiðini öðrenince de

insanlar kontrolden emin olamýyorlar. Genetic ID þirketinin New

Scientist dergisine ifþâ ettiði gibi "ok yaydan çýktý"ysa ve Avrupa'daki

54

Page 55: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

durum sadece "Aysberg'in ucu"ysa, ya gerisi?! "Yeryüzündeki

beslenme zincirinin herhangi bir noktasýnda yüzde yüz saflýk saðlamak

artýk olanaksýz". "Yüzde 0.1 saflýk limitini uygulasak, her 10 ton

tohumdan 9 tonu geri çevrilir; küçük þirketlerin hepsi batar; en iyisi bu

limiti yüzde 1'e çýkarmak." (BBC, 24 Mayýs)

Ýþte gen þiþeden böyle kaçmýþ; onu bir daha oraya týkamazsýnýz!

Dünyanýn en saygýn zoologlarýndan Profesör Hans-Hinrich Kaatz

da, dört yýllýk araþtýrma sonunda þu dehþetengiz bulguya varmýþ:

Dönüþtürücü yabancý genler "tür engelini aþmýþ"! Yani, balarýlarýnýn

baðýrsaklarýndaki bakterilere geçmiþ! Yatay gen transferi! Bu tür "tür

atlamalarý"nýn insanlarda koli ve menenjit gibi hastalýklar

yaratabileceðinden büyük endiþe duyuluyor. (Observer, 28 Mayýs).

"Ballý" sorunu daha da acý hale getiren bir þey var: Bazý bilim

çevreleri, bu tür açýklamalarý yapanlarý "defterden siliyor"lar. Genleri

dönüþtürülmüþ patateslerin, farelerde mide çeperini tahrip ettiðini

gösteren Dr. Arpad Pustzai'nin iþine son verilip araþtýrmalarýnýn

karalanmasý gibi. (Günaydýn Franz!)

Galler Prensi Charles da, en saygýn bilim ve siyaset adamlarý

tarafýndan tartýþýlan bir konuþma yaptý geçenlerde: "Kendi çýkarýmýza

göre mühendislik müdahaleleri yaparak doðayla oynarsak, çevremize

çok büyük zarar verebiliriz." (BBC, 17 Mayýs)

Büyük fizikçi ve kozmolog Stephen Hawking, Prensin "tanrýcýlýk

oynama" konusundaki bu uyarýsýna ayný gün, tam da bilim adamlarý

adýna "tanrýcýlýk oynayarak", þöyle cevap verdi: "Bilim ve teknoloji

çalýþmalarý, biz istesek de istemesek de olacaktýr. Ýnsanlarýn en fazla

yapacaðý, bu geliþmelerin doðru dürüst dizginlenmesini saðlamaktýr."

(BBC, 18 Mayýs)

Hawking, bu fazlasýyla otoriter tavrý neyin acýsýný çýkarmak için

sergiliyor, bilinmez. Ama, bilim dünyasýnýn dev uluslararasý þirket

çýkarlarý doðrultusunda iþler yapan kesimine karþý özellikle Avrupa

kamuoyunda yükselen güvensizlik dalgasýndan bihaber gibi.

Dünya çapýndaki bu büyük tartýþmadan bihaber gibi görünen bir

baþka insan grubu daha var: Tarým Bakanlýðý, tarým kooperatifleri,

ziraat fakülteleri, ziraat odalarý, Yaðlý Tohumlar Gnl. Md. ve çiftçimiz ve

arýcýmýz ve milletin efendisi köylümüz ne düþünüyor acaba bu

konularda? Konuþsalar da öðrensek.

55Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 56: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

"3. HAMUR" KÂÐIDA BASILMIÞ UCUZ DEDEKTÝF ROMANI

1 Haziran 2000, Yeni Binyýl

"Dünyanýn akciðerleri" diye tanýmlanan tropik ormanlarýn kiþisel kâr

uðruna insanlar ve kurumlar tarafýndan büyük bir katliama

uðradýklarýný ortaya koyan raporun tam üç yýl boyunca hasýraltý edildiði

ortaya çýktý.

Rapora göz gezdirince, bu örtbas etme olayýnýn sebebini kolaylýkla

anlayabiliyor insan. En ürkütücü dehþet filmi senaryosu dahi bu

"teknik" metnin yanýnda mâsum kalabilir.

Avrupa Komisyonu'nun ýsmarladýðý raporda ilgili hükûmetler,

çokuluslu þirketler, uluslararasý finans kuruluþlarý aðýr bir dille sorumlu

suçlanýyor ve metinde müthiþ rüþvetler, iþbirlikleri, yolsuzluklar, þantaj,

þiddet ve dehþet sahneleri yer alýyor.

Dünya Kaynaklarý Enstitüsü (WRI) ve Doðal Yaþamý Koruma Fonu

(WWF) gibi saygýn kuruluþlarýn saygýn bilim adamlarý, araþtýrmalarýný

tamamladýklarýnda, vardýklarý sonuçlar karþýsýnda kendi gözlerine

inanamamýþlar. Orta Afrika'da, Karaibler kuþaðýnda ve Pasifik'te

bulunan 11 ülkede, bütün rüþvet skandalleri soruþturulup doðru dürüst

çevre koruma koþullarý saðlanana kadar aðaç kesimlerinin - ve de

Avrupa Birliði yardýmlarýnýn - derhal durdurulmasýný önermiþler.

Ayrýca, hükûmetler, yardým kuruluþlarý, yatýrýmcýlar ve sivil toplum

kuruluþlarý topluca âcilen esaslý önlemler almazlarsa, bu bölgelerdeki

bâkir ormanlarýn yalnýz bekâretlerini deðil, kendilerini de beþ ilâ 10 yýl

içinde dünyanýn kaybedeceðini önemle belirtmiþler. "Derhal ve âcilen!"

Bu dedikleri, üç sene öncesi! Hiçbir þey yapýlmamýþ tabii. Daha

doðrusu, þunlar yapýlmýþ: AB, daha "temiz" bir rapor istemiþ; belli baþlý

Avrupa ve ABD þirketlerinin ve bazý hükûmetlerin adlarý silinerek

hazýrlatýlan ikinci raporu da beðenmemiþ; üçüncü ve "en temiz"

raporun yayýmlanmasý da bu sefer WWF'nin duyduðu bazý korkular

56

Page 57: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

yüzünden durdurulmuþ. Þimdilerde, yeni ve iyice "aðartýlmýþ" bir

raporun yayýmlanmasý bekleniyor. Ama AB de bunun faturasýný

ödemeyi reddetmiþ. Bunun üzerine WWF ilk 5000 kopyayý hamur

yapmýþ, oradan edindiði para ile 2000'lik bir "düzeltilmiþ ve gözden

geçirilmiþ yeni baský" yapacak ve önümüzdeki ay yayýmlayacakmýþ

inþallah. Ancak, araþtýrmayý WWF adýna yapan ve baþka bilim

adamlarýna denetleten saygýn bilim adamlarý, "düzeltilecek hiçbir þey

yok," diyorlar. "Biz yazdýðýmýz her satýrýn arkasýnda duruyoruz!"

Orijinal raporun gözlerden ýrak tutulmasýnýn sebebini de "hatalar"ýn

dýþýnda bir yerlerde aramak gerektiðini ima ediyorlar.

Sonuçta, bu üç yýl içinde talanlar, orman yangýnlarý ve þiddet

olaylarý olanca hýzýyla devam ederken, durdurulan tek þey de þüpheli

kesimler yerine, þüpheli kesimleri açýk eden rapor olmuþ.

Bilindiði gibi, basýlmýþ kitaplarýn tekrar kâðýt fabrikasýnda hamur

yapýlýp bu yolla elde edilen ve hiçbir zaman çok beyaz olmayan "3.

Sýnýf" kâðýtlara ucuz dedektif romanlarý basýlmasýna Amerika'da "pulp

fiction" adý veriliyor.

Dünyanýn þu andaki halini bundan iyi gösteren bir metafor bulmak

da zor olurdu doðrusu.

57Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 58: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

KÖPEKBALIÐI YÜZGECÝ ÇORBASI

7 Temmuz 2000, Yeni Binyýl

Çeyrek yüzyýl kadar önce, küreselleþme kelimesinin bilinmediði

"kapalý" Ankara'da, "bizimkinden" farklý "öteki" kültürlerle yakýn

temasýmýzýn çeþitli büyükelçilik binalarýnýn önünden geçmenin pek de

ötesine geçmediði bir dönemde ilk Çin lokantasý açýldýðýnda birden

minik bir kültür þokuna girivermiþtik.

Yeniliklere -- ve elbette yalnzca Batý'ya deðil, Doðu'ya da -- daima

açýk çekirdek ailemiz bu fýrsatý ganimet bildi ve kendini Uzakdoðu'nun

Baþkent'e taþýnmýþ büyülü havasýnýn içine bodoslama býraktý:

Dragonlar, kýrmýzý ipekliler, "pagoda"lar, lakeler, kulaða "ters" gelen

melodileri terennüm eden biraz "cýrtlak" haným sesleri, içine ustaca

gömülü pirinç tanelerinin yer yer saydamlaþtýrdýðý porselen çanaklar,

tahta çubuklar ve buhur� Uzak, þimdi yakýndý.

Bize Çince gibi gelen mönüyü incelemek için, kýrmýzý ipek giysili ve

çekik gözlü nâzik haným garsondan yardým aldýk. Büyük oðlum, hem

doðuþtan maceraperest bir damaða sahip olduðu, hem de

köpekbalýklarýna derin bir merak duyan üçüncü kuþaðýn temsilcisi

olduðu için, tereddütsüzce yaptý ilk seçimini: "Köpekbalýðý yüzgeci

çorbasý." Onunla rekabetten asla vazgeçmediðim için olsa gerek, ben

de ayný þeyi ýsmarladým.

Yirmibeþ yýl kadar önce, ailemizin diðer iki ferdinin kýnayan bakýþlarý

altýnda biraz da yapmacýk bir iþtiha ile içtiðimiz çorbanýn içinde son kez

yüzen yüzgeç parçalarýnýn diþlerimdeki elastiki gýcýrtýsýný hâlâ

hatýrlýyorum.

Ailecek küreselleþmeye geçiþimizin ilk simgesi sayýlabilecek köpek

balýðý yüzgeci çorbasýný içerken, 400 milyon küsur yýllýk bir evrimi sona

erdirmekte olduðumuzu bilemezdik þüphesiz. Doðanýn þaþmaz

dengesini geri döndürülmez biçimde bozduðumuzu da.

58

Page 59: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Onu ben dün öðrendim: Ýnsanlýðýn yüzgeç çorbasýna duyduðu

doyurulmasý imkânsýz iþtihasý, yýlda 100 milyon köpekbalýðýnýn telef

edilmesine yol açýyormuþ! (Yanlýþ hesaplamadýysam, günde yaklaþýk

250 bin, saatte 10.000 köpekbalýðý cinayeti.) Avlanýp yüzgeçleri

kesildikten sonra tekrar denize atýlan hayvanlar, ya kan kaybýndan ya

da yüzemediklerinden boðularak ölüyor, okyanus dipleri muazzam

köpekbalýðý mezarlarý ile dolup taþýyormuþ. 408 milyon yýldan beri

denizlerde dolaþan haþmetli köpekbalýðýnýn birçok türü tükenmek

üzere. O çok korktuðumuz "jaws" yýlda ortalama 12 insanýn ölümüne

sebep oluyormuþ buna karþýlýk.

Yirmibeþ yýl kadar önce içtiðim o ilk çorbayý nasýl kusabilirim acaba

diye düþünüyorum þimdi.

59Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 60: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

BÝZ BÜYÜDÜK ARTIK - HER YERDEYÝZ

14 Temmuz 2000, Yeni Binyýl

Cehennem sýcaðýndan þikâyetçi misin, ey kari? Daha dur bakalým;

iþin baþýnda sayýlýrýz. Asýl bundan sonra olacaklara bak. Aþaðýdaki

satýrlarý oku ve titre, ey kari, mücrim gibi, baktýkça istikbaline:

"1999 kýþýnda NASA, 1998'in 12 ayýnýn, ABD'de kayýtlarýn

tutulmasýna baþlandýðý günden beri en sýcak 12 ay olduðunu açýkladý.

1998 yýlý, 1997 rekorunu, rekor bir farkla kýrdý. 1997 ise, 1995'in

rekorunu kýrýyordu� Aslýnda, The End of Nature (Doða'nýn Sonu)

kitabýnýn ilk olarak yayýmlandýðý 1989'dan bu yana, yeryüzünde

bildiðimiz en sýcak 10 yýlýn 7'si yaþandý.

Geride kalan 10 yýlýn en önemli istatistikleri, bunlardýr iþte. Bunlar,

büyük patlama yapan borsanýn yükseliþ rakamlarýndan da, Baþkan'ýn

popülarite düzeyini gösteren araþtýrma sonuçlarýndan da, üzerinde

durduðumuz bütün öteki rakamlardan da daha önemlidir.

Bu rakamlar, türümüzün iki ayak üzerine ilk kalktýðýndan bu yana en

acayip zaman parçasý içinde yaþamakta olduðumuz noktasýný

vurgulamakta. Gerek sayýmýzla, gerekse iþtihamýzla öylesine büyüdük

ki, sonunda etrafýmýzdaki herþeyi deðiþtirir hale geldik.

Bu rakamlar, doða'nýn baðýmsýz bir güç ve bizden daha büyük

birþey olarak sonunun geldiðini göstermektedir.

Ama Yeryüzü'nün devirleri þimdi daha hýzlý hareket ediyorsa da -

Kuzey Yarýkürede ilkbahar yirmi sene öncesine göre ortalama bir hafta

daha erken gelmektedir - insan toplumu, en azýndan hayati önem

taþýyan bu konularda tamamen felç olmuþ görünüyor. Siyasi ve

ekonomik zaman tam on yýl boyunca dondu kaldý: Birkaç uluslararasý

konferans ve yüksekten atýp tutan ateþli deklarasyon dýþýnda, küresel

ýsýnmayý ateþleyen karbondiyoksit salýnýmýný durdurmak için hemen

hemen hiçbir þey yapmadýk. [�]

60

Page 61: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Fizikî dünyanýn deðiþme hýzý ile insan toplumunun bu deðiþime

gösterdiði tepkinin hýzý arasýndaki tezat, çaðýmýzýn temel çevre

gerçeðini meydana getirmektedir. [�]

Þimdi o eski ve harikulade küçüklük duygusunu hissetmek için

ormana gitmek daha zor artýk. Ya da daðlara. Ya da okyanusa. Hatta

bir tutam yabançiçeðinin yetiþtiði o arazi parçasýna bile. O atýlmýþ

Coca Cola tenekeleri her yerde. Biz her yerdeyiz. [�]

Daðlardan, denizlerden, kentlerden, ormanlardan oluþan; balýðý,

kurdu, böceði, insaný ile; karbonu, hidrojeni, nitrojeni ile uðuldayan,

çiçeklenen, gizemli, zalim küre - üzerinde konakladýðýmýz kýsacýk an

içinde þirazesinden çýkýverdi. O, büyük ölçüde biz'den ibaret artýk."

(Bill McKibben, The End of Nature, Anchor Books, 1999, s. xv-xxv)

61Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 62: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

SANDALETLER VE BÝSÝKLETLER

27 Temmuz 2000, Yeni Binyýl

Gazeteler 25 diye yazýyor, ama aslýnda tam 35 yýllýk bir serüvendi

bu. Türkiye'nin nükleer enerji peþindeki kof hülyâsý. Yýlan hikâyesi.

Yalan hikâyesi. Dipsiz karanlýk kuyusu ülkenin - Akkuyu. Bitmek bilmez

karabasaný.

Ama bitti iþte: Poff! Kan-ter içinde uyanýldý ve kalkýldý karanlýkta:

"Üff, amma da pis rüyaydý." Yýlanýn kuyruðu kopuverdi - ve bilebildiðim

kadarýyla, yýlan kuyruklarý bazý kertenkelelerinki gibi deðildir; yeniden

oluþmaz.

Büyük paralarýn, yeraltýnda ve yerüstündeki büyük güçlerin devreye

girdiði bir olay. Yeraltý saðlamdý zaten: Deprem durduramazdý.

Yeryüzüne çýkýldýðýnda oranýn da sapasaðlam olduðunu gördük:

"Siyasî irade"nin bu yönde tecelli ettiði hükûmet sözcüsünce ciddi ciddi

açýklandý. Eh, kala kala bir tek gökyüzü kalýyordu bu durumda. Ýnsan

için küçük, ama insanlýk için dev nükleer adýmý bir tek Allah

durdurabilirdi olsa olsa. Semavî irade. Ama, buna da pek ihtimal

olmadýðý, Enerji Bakaný'nýn enerjik sözlerinden anlaþýlýyordu.

Ama olmadý iþte. Ýþin içine hiç beklenmedik bir baþka irade karýþtý:

Kamuoyunun iradesi. Yurttaþlara, sürekli olarak karanlýkta kalma

tehdidi altýnda olduklarý telkin edildi. Asýl karanlýk elektrik kesintilerinde

deðildi ama: Bilgilenme hakkýndan yoksun býrakýlmaktan doðan

gerçek karanlýk sözkonusuydu. Ne kadar pahalýya patlayacaktý bu iþ

insanlara? Ne kadar tehlikeliydi? Alternatif yok muydu?

Üç temel soru ve bunlardan türeyen binlerce baþka soru. Soru soru

soru.

Bu sorularý ýsrarla, yýlmadan soran genç insanlara donkiþotlar ve

baldýrýçýplak marjinaller, bir tür "paryalar" gözüyle bakýldý. O kadar ki,

sandaletlerini ayaklarýna takýp bisikletlerine atlayarak Ankara'daki anti-

62

Page 63: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

nükleer bir protestoya katýlanlarýn gösterisi, basýnda "Nükleer Savaþ!"

manþetiyle verilebildi. Uluslararasý konsorsiyumlar ve "ulusal siyasi

irade" karþýsýnda sandaletleri ve bisikletleriyle soru soranlarýn

"savaþý"!

Dün, Baþbakan'ýn nükleer santral ihalesinin iptal edildiði ve

alternatif enerji arayýþlarýna gidilebileceði yolundaki açýklamasý, bana

kalýrsa, göründüðünden daha önemli: Ardýndaki bütün o tozlu topraklý

yollar da dikkate alýndýðýnda, bu iptal olayý, Türkiye'nin son yýllarda

içine girmiþ göründüðü ilginç deðiþim sürecinin kilometre taþlarýndan

biri olarak deðerlendirilse yeridir.

Anti-nükleer mücadeleyi yýllardýr yýlmadan yürüten sivil

hareketlerden Greenpeace'in Türkiye kolu sorumlulularýna dünyanýn

dörtbir yanýndan gelen mesajlarý da sadece geleneksel "tebrik ve

dayanýþma" mesajlarý olarak düþünmemeli: Benzer sorunlarý yaþayan

ve benzer sorularý soran baþka ülkelerin çocuklarý baþka birþey daha

söylüyorlar o mesajlarda: Bu iptal kararýnýn onlarýn mücadelesini

kolaylaþtýracaðýný.

Yani, radyasyon nasýl sýnýr tanýmýyorsa, sivil mücadeleler de sýnýr

tanýmýyor.

Ve Türkiye, belki de ulusal kurtuluþ hareketinden bu yana ilk kez, bir

yurttaþ hareketi ile baþka ülkelere "emsal" oluyor. Gündelik medya

kliþesini ilk kez doðru baðlamda kullanmaya çalýþýrsak: Türkiye "bir

ilk'e imza atýyor," da diyebiliriz.

Sandaletli ayaklarýn çevirdiði ve bisiklet pedallarýyla çok yol

alýnabiliyor yani.

Darýsý, düþünce ve ifade özgürlüðünün baþýna.

63Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 64: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

DÝNOZORLAR BURNUMUZUN DÝBÝNDE YELLENÝYOR - I

30 Temmuz 2000, Yeni Binyýl

Bilimin, popüler bilimin, yalancý bilimin ve bilim-kurgunun favori

ortak konularýndan biri, dinozorlar. Daha doðrusu, yeryüzünün

insanoðlundan önce gördüðü en müthiþ canavarlarýn bundan 160

küsur milyon yýl önce nasýl olup da "birdenbire" ortadan kalktýklarý

sorusu. Bu konuda sayýsýz kuram var tabii, ama en yaygýn üç tanesi

þunlar:

Ýklimin hýzla deðiþip sýcaklýðýn düþmesi sonucunda hayvanlarýn

donarak ölmesi;

Büyük yanardað patlamalarý sonucunda çýkan öldürücü gazlarla

iklimin yaþanmaz hale dönüþmesi ve yaratýklarýn zehirlenerek ölmesi;

Devâsâ bir göktaþýnýn düþmesi sonucunda ortalýðý kaplayan toz-

duman bulutunun iklimi deðiþtirip dondurucu soðuklara yol açmasý ve

böylece pek çok canlý türünün ölümüne sebep olmasý.

Aslýnda, medyanýn da en sevdiði konularýn baþýnda geldiði de

söylenebilir dinozorlarýn. Türün yokoluþu konusunda yeni bir kuram ya

da spekülasyon ortaya atýldýðýnda, canavarlar da -- olaðanüstü

güzellikteki renkli çizimleriyle birlikte -- "magazin" sayfalarýnýn baþ

köþelerini süslüyorlar -- ve tabii her seferinde de okurlara Spielberg'in

o kötü Jurassic Park filmini hatýrlatýyorlar.

Dünkü gazetelerde bu konuda çok ilginç bir yeni kurama yer

verilmekteydi: Dinozorlar, -- yüzünüze güller! -- ciddi bir "yellenme

sorunu" yüzünden toptan yokolmuþlardý! Çin'de yayýmlanan ve her

zaman Komünist Partisi'nin ciddiyetine uygun aðýrbaþlýlýkta bir üslup

kullanan Çin Gençlik Gazetesi, adýný vermediði bir Fransýz bilim

adamýna atýf yaparak aynen þöyle diyordu:

"Her biri 80 - 100 ton çeken hayvanlar, her gün 130 ilâ 260 kilo gýda

tüketiyor ve dur durak bilmeksizin yelleniyordu." Gazeteye göre,

64

Page 65: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

dinozor "yel"leri, yüksek oranda metan gazý içerdiði için, hayvanlarýn

yeryüzündeki yaklaþýk bir milyon yýllýk ikameti sýrasýnda atmosfer bu

gazla dolup "taþtý" ve sonunda ozon tabakasýnýn "delinmesi"ne yol

açtý. Ozon tabakasý atmosferi güneþin morötesi ýþýnlarýndan korumaz

olunca, yeryüzü bitki örtüsünde muazzam deðiþimler meydana geldi.

Ortaya çýkan besin yetersizliði de dinozorlarýn topyekûn açlýktan

ölmeleri sonucunu doðurdu.

"Kendi yelinde boðulan dinozor" teorisi, bütün gönderme ve

uzantýlarýyla, bir tatil sabahý insanýn yüzünde hafif bir tebessümle

okuyacaðý ve hemen arkasýndan da (bu konudaki bir sonraki habere

kadar) unutacaðý mükemmel bir magazin haberi gibi görünüyor. Tarih,

bilim, espri, egzotizm ve görsellik dozu ne eksik, ne de fazla.

Gel gör ki, ey kari, kazýn (ya da, bu durumda dinozorun) ayaðý pek

de öyle deðil. Ýþi küresel ýsýnma boyutunda ele aldýðýn zaman, bu

küçük ve sevimli haber, dinozorlarýn yokoluþlarý ile ilgili en akla yakýn

ve gerçekçi kuram olabileceði gibi, dinozorlarýn yokoluþlarý ile ilgili en

akla yakýn ve gerçekçi kuram olabileceði gibi, aslýnda seninle, insan

türünün geleceði ile ilgili çok önemli bir "felâket habercisi" de olabilir

pekâlâ.

Ýnsanoðlu ya da insankýzý olarak, yaktýðýn ormanlardan çýkan

gazlarýn, o ormanlardan arta kalan otlaklarda otlattýðýn sýðýrlarla

davarlarýn yellenmesiyle atmosfere boca edilen metan gazlarýnýn,

kestiðin aðaçlarý kendisine þölen yapan termitlerin saldýðý gazlarýn

hesabýný yaptýðýn zaman, göreceksin ki, dinozorlar sana sandýðýn

kadar uzakta yaþayýp ölmedi.

65Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 66: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

BÝR DÝNOZORUN HEZEYANLARI

31 Temmuz 2000, Yeni Binyýl

Dinozorlarýn kendi yelleri içinde "boðulduklarý" kuramýndan söz

ediyorduk dün. Þimdi, bu "eski" olayý, "yeni" bir olaylar dizisiyle

baðlamaya çalýþalým. Yalnýzca Temmuz'un son haftasý içinde elimize

ulaþan üç ayrý raporda þunlar söyleniyor:

1) WWF ve IUCN adlý saygýn çevre kuruluþlarý, özellikle

Yunanistan'daki ve Avrupa'daki son orman yangýnlarýnýn, 1997 ve

98'de Doðu Asya'da meydana gelen korkunç yangýnlarla birlikte ele

alýnmasý gerektiðini ve bunlarýn "iki yýl içinde meydana gelecek büyük

küresel felâketin" sadece bir habercisi olduðunu söylüyorlar.

Rapora göre, Pasifik'te beklenen yeni El Niño olayý ile birlikte çok

daha fazla ve çok daha büyük yangýnlar olacak. Yunanistan'daki

yangýnlarsa, dünya çapýnda olup bitenlerin bir "mikrokozmosu"ndan

ibaret. (BBC) Bu raporlarda, ABD'de son 10 yýlda görülen ikinci en

korkunç yangýn felâketinin (NBC) dikkate alýnýp alýnmadýðýný

bilmiyoruz.

2) Saygýn Science dergisinin yeni bir makalesinde, Grönland ve

Kuzey Kutbu buzullarýnýn büyük bir hýzla eridiði bildiriliyor. Kutup

buzullarý son 20 yýlda yüzde 6 oranýnda "çekmiþ" ve Arktik buz

"þapkasý" son 50 yýlda yüzde 42 incelmiþ.

Tahminlere bakýlýrsa, yüzyýlýn ortalarýna doðru yaz aylarýnda artýk

kutuplarda buz örtüsü olmayacakmýþ. Bu, yeni ve ucuz deniz ulaþýmý

bakýmýndan çok iyi haber (düþünsenize, Kutupta bir Boðaziçi). En

kýrýlgan ekosistem olan kutuplar açýsýndansa kötü haber. (New York

Times)

3) Yine Science dergisinden: Britanyalý araþtýrmacýlar, atmosferin

üst tabakalarýnda yeni bir sera gazý keþfetmiþler. Triflorometil sülfür

pentaflorür, atmosferin üst tabakalarýndan sýcaklýðýn uzaya kaçmasýný

engelleyen "sera" gazlarýnýn baþýnda gelen karbondiyoksitten 18,000

kere daha güçlü bir "ýsý tutucu" imiþ!

66

Page 67: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Raporun yazarlarýndan Dr. Bill Sturges'e göre bu gaz sadece 40

yýldan beri atmosferde mevcutmuþ. Yani, insan faaliyetlerinin bir yan-

ürünü olarak gelmiþ kâinata. Bu "yeni yetme" gazýmýz, büyük olasýlýkla,

yüksek voltajla çalýþan âletlerin türettiði bir þey; ve müthiþ yüksek ýsý-

tutma kapasitesinin yanýnda, son derece uzun ömürlü.

Þimdilik, düþük seviyesi bakýmýndan küresel ýsýnma üzerinde

önemli bir etkisi olmadýðý sanýlýyormuþ gazýn; ama, neredeyse

"ölümsüz" olduðundan, gelecekteki etkisi hiç de kolay

kestirilemeyecek gibi. (BBC)

Þimdi þöyle: Endüstri, otomobiller, uçaklar vb. aracýlýðý ile salýnan

karbonlarýn yaný sýra, sadece orman yangýnlarýyla atmosfere yýlda 1 ilâ

2.5 milyar ton sera gazý salýnýyor. Ormanlarýn yerini çöl almamýþsa,

otlaklar alýyor. Zaten ormanlarý ya kereste için kesiyoruz ya da

hayvancýlýk için yakýyoruz.

Otlaklarda 1.2 milyar büyükbaþ hayvan otlatýyoruz: 5 adam baþýna

bir büyükbaþ hayvan. Bu sýðýrlarýmýz; davar, deve, keçi, at ve

domuzlarýmýzla birlikte havaya her yýl 73 milyon ton metan gazý

yelliyor. Çünkü, yedikleri otlardaki selülozu ayrýþtýrmak için

barsaklarýndaki anaerobik bakteriler metan gazý üretiyor.

Sýðýrlarý hamburger ya da cýzbýz köfte þeklinde mangallarda piþirip

ormanlarý daha fazla yakýyoruz. Kestiðimiz kerestelerin bir kýsmýný ise

akýl almaz ölçüde çoðalan termitler yiyor. (Þu anda adam baþýna yarým

ton termit/karýnca düþmekte!) Yediklerinden týpký inekler gibi metan

üreten bu minik hayvanlar astronomik boyutlarda gaz çýkarýyor: Bir

termit yuvasýndan dakikada 5 litre metan çýkabiliyor.

Ayrýca, kutuplardaki sürekli buz (permafrost) tabakasýndaki

tundralarda ve okyanuslarýn kýt'a sahanlýðý çamurlarýnda muazzam

ölçülerde sýkýþýp kilitlenmiþ "aðýr metan" gazý var. Sera etkisiyle

okyanuslar ýsýnýp, buzlar çözülürse, buradaki potansiyel metan

salýnýmý yýlda yarým milyar tonu aþabilecek. Bu bileþikler atmosferi

ýsýtýnca, daha fazla su buharý birikebilecek. Kendisi de güçlü bir sera

gazý olan bu ilâve su buharý ise yeryüzünü büsbütün ýsýtacak. (Bill

McKibben, The End of Nature, 1999)

Yani, atmosferi ýsýt, sera gazlarý açýða çýksýn; sera gazlarýný açýða

çýkart, atmosfer ýsýnsýn ve bu böyle gitsin...

Dinozorlar, yellenmekten vazgeçemezdi, ey kari. Ya sen?

67Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 68: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

EYYÂM - I BÂHUR

2 Aðustos 2000, Yeni Binyýl

"Eyyâm-ý bâhûr"! Çocukluðumun sahil kasabasýnda bütün "çete"nin

yüreðine ürpertili bir heyecan salan büyülü sözcükler.

Heyecan, güneþin yeni göveren tuzlu küçük bedenlerimiz üstüne

acýmasýzca çullanacaðýný bilmek gibi mazoþistçe bir keyiften

geliyordu. O yaz'ýn da adam gibi, yani düpedüz yaz gibi yaþanacaðýný

kendi biyolojik mevsim saatimizle bilmekten gelen bir güvenden

kaynaklanýyordu daha doðrusu.

Ürpertiyse, korkudandý. "Eyyâm-ý bâhûr" ya da o kasaba

çocuklarýnýn tümünün aðzýndaki yanlýþ söyleyiþle "ehen buhur", daima

Aðustosun hemen baþýnda yakýcý bir sýcak dalgasý halinde gelip bir

hafta boyunca hepimizi buharlaþtýrýrken, bir de tatsýz söylenceyi

yanýnda getirirdi: "Sam yeli".

Þaþmaz bir þekilde sekiz gün süren "ehen buhur" sýrasýnda esen bu

yelin, deðdiði ýslak bedenlerde beyaz beyaz lekeler býrakacaðýna, bu

lekelerin de ömür boyu silinmeyeceðine o zamanlar aramýzda

inanmayan yoktu. (Hoþ, kendi payýma, buna hâlâ inandýðýmý itiraf

etmekte hiçbir sakýnca görmüyorum ya, neyse.) Küçük beyaz lekeler o

an için pek önem taþýmasa da, birkaç ay ya da en geç bir yýl içinde

karþý cinsle kuracaðýmýzdan emin olduðumuz romantik iliþkiler

açýsýndan ölümcül bir estetik engel oluþturacaðýndan, bu konuda

herkesin derin bir korkusu olurdu.

Allah'tan, herþeyin mutlak çaresinin bulunduðu o müthiþ dönemde

yaþýyorduk: Demir, sam yelinin amansýz düþmaný ve kalkanýydý. Boyna

veya bileðe bir iple asýlacak ya da mayonun lâstiðine iliþtiriliverecek

küçücük paslý bir çivi - mutlaka demir olmalýydý, baþkasý, altýn bile olsa

bu durumda asla iþe yaramazdý! - doða'nýn müthiþ gücünden gelecek

her türlü tehlikeyi bertaraf etmeye yeterli olacaktý.

68

Page 69: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Ve öyle de oldu. Sahil kasabasýnda geçirdiðimiz o altýn çocukluk

yýllarýnda, her seferinde muntazaman gelen ve muntazaman sekiz gün

sürdükten sonra geçip giden "ehen buhur"larda bizim çete

mensuplarýndan bir teki bile - arada yüzerken çivisini düþürmüþ olsa

dahi - sam yeli yeyip "lekelenmedi" ve dolayýsýyla da sonraki yýllarda

hepsi pek çok güzel aþk yaþadý�

Dünkü Saatli Maarif Takvimi, "Eyyam-ý bâhûr"un baþladýðýný

bildiriyordu. "Deniz günleri" yani. Yani, "en sýcak sekiz gün". Sabah bu

konudaki bilgiyi okuduktan sonra, sýcak dalgasýnýn ayný gün tüm yurdu

terkettiðini, sýcaklýklarýn 15 derece birden düþeceðini de okudum

gazetelerde. Daha sonra, "küresel ýsýnma iklim kuþaklarýný da

deðiþtirdi, "Türkiye artýk sýcak kuþakta!" diyen haberi de okudum.

Ekosistemlerin küresel ýsýnma yüzünden kuzeye doðru kayacaðýný,

güneye Afrika sýcaðý yerleþirken Karadeniz'de pamuk yetiþtirilmeye

baþlanabileceði haberlerini de okudum�

Sokaða çýktým sonra. "Eyyâm-ý bâhûr"un ilk gününde öðle vakti�

Ýnsanýn içine iþleyen serinlikte þakýr þakýr yaðmur altýnda ellerimi

cebime sokmuþ, dudaklarýma bir ýslýk bile takamadan yürürken, biz bu

yýl atlamýþ olmayalým bizim ehen buhuru - "geçmiþ olmasýn sakýn" diye

bir düþünce gelmesin mi aklýma?

Hemen bir demir parçasý arandým bileðime asayým diye --

bulamadým.

69Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 70: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

SABOTAJCI

7 Aðustos 2000, Yeni Binyýl

Adana'nýn Karaisalý ilçesinde dört gün önce baþlayan kýzýlçam

orman yangýný kýsmen kontrol altýna alýndý, ama 2000 hektarlýk alan

tamamen yandý. Adana'nýn ardýndan Antalya/Manavgat'ta çýkan

yangýnlar kýsmen kontrol altýna alýndý, ama 2,700 hektarlýk yeþil alan

tamamen yandý. Side'de çýkan yangýn kontrol altýna alýnamadý,

Perge'deki antik kentte çýkan yangýnlarsa kontrol altýna alýndý, ama 1

hektar orman alaný yandý ve tarihi eserler tahrip oldu.

Orman Bakaný bu yýl çýkan yangýnlarda - þimdilik - 20 bin hektar

(yani Gökçeada kadar bir alana eþit) ormanlýk alanýn yok olduðunu

açýkladý. Bakana göre, bu, geçen yýla göre 3 kat fazla. Ama, bu hesap

doðru olmayabilir. Çünkü, Orman Genel Müdürlüðü, geçen yýlýn ilk 6

ayýnda yaklaþýk 1,500 hektar yandýðýný daha önce bize bildirmiþti (AA).

Bu rakam doðru ise, 3 deðil, en az 13 katlýk korkunç bir artýþ var

demektir!

Bakan, ayrýca, bazý yangýnlarda birtakým sabotajcýlardan da

bahsetmiþ, ama onlarý yakalayamadýklarýný da eklemiþ. Ýyi haberse þu:

"Buralarý" bir yýl içinde aðaçlandýracaklarýný ifade etmiþ Bakan ve her

yýl 55 bin hektar alaný aðaçlandýrdýklarýný belirtmiþ. Ne var ki, bu

açýklamalar da biraz fazla iyimserliði barýndýrýyor olabilir. Zira,

Türkiye'nin ormanlarýnda sürekli, düzenli ve büyük oranda bir azalma

olduðu da yine daha önceki resmî açýklamalardan çýkýyor.

Mali açýdan bakýlýrsa, yalnýz tomruk bedeli olarak, son dört günlük

iki yangýnda 45 trilyonluk zarara uðrandýðý hesaplanýyor!

Finans yönü ise iþin en önemli parçasý bile deðil. Hayatýn kendisi

tehlikede! Cumhurbaþkaný Sezer, üç gün önceki açýklamasýnda iþte bu

yönü vurguluyordu: "... Sadece orman varlýðýmýz deðil, yaþamýn sürekliliði

için hayati önem taþýyan doðal dengeler de bozulmaktadýr." (AA)

70

Page 71: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Sözün özü, sonbahara varýldýðýnda, 2000 yýlýnýn, bu açýdan

Türkiye'nin en kara yýlý olarak tarihe geçmesi çok muhtemel.

2000 yýlý, ABD'de de son 50 yýlýn en kara yýlý olarak þimdiden tarihe

geçti bile: Ülkenin Kanada sýnýrýndan Meksika sýnýrýna kadar uzanan

11 Batý Eyaletinde, cehennemin ta kendisi yaþanýyor: Þu âna kadar 62

bin yangýnda en az 1,5 milyon hektarlýk orman ve yeþil alan kavruldu;

20 binden fazla itfaiyeci ve asker yoðun ateþ ve duman altýnda "Körfez

savaþý'ndan beter koþullarda" görev yapýyor; kýzýlderililere ait tarihi

yerler tehlikede; günde 15 milyon dolar harcanýyor ve þu âna kadar en

az 300 milyon dolar harcandýðý saptanmýþ.

Ekim'de, hatta Kasým'da karlar yaðana kadar bu yangýnlarýn daha

da artarak gideceði en yetkili aðýzlardan belirtiliyor. (BBC, NBC)

Ýtalya'da Temmuz ayýnda 32 bin hektarlýk ormaný yok eden "rekor"

yangýnlar Aðustos'ta gene baþladý: Sardunya, Foggia, Roma çevresi

yanýyor; Yunanistan'daki "rekor" yangýnlarsa baþta Sisam, birçok

yerde ormanlarý kasýp kavurdu ve Atina çevresinde neredeyse tüm

ormanlarý bitirdi; geçen hafta Ýspanya'da Madrid - Valencia arasýndaki

bölgede en az 2 bin hektarlýk alan kül oldu; Kazakistan'da 10 gündür

süren yangýnlarda 1000 hektar kül oldu ve milli parklar tehlike altýnda...

Bütün bu yangýnlar, bütün bu rekorlar tesadüf tabii: Ýþte düþük nem,

aþýrý sýcaklar, "kuru yýldýrýmlar", yaðmursuzluk, çýraya dönüþen

ormanlar, La Niña doða olayý, atýlan sigaralar, olasý sabotajlar hepsi

nasýlsa bu aralarda dünyanýn dörtbir yanýnda tesadüfen bir araya

geliverdi. Yoksa küresel ýsýnmayla, sera gazlarýyla, insan

davranýþlarýyla filân hiç alâkasý yok...

ABD Orman Ýdaresi Baþkaný Mike Dombeck: "Gerçekten Tabiat

Ana'nýn insafýna kaldýk," demiþ.

Çok geç bayým, onu Ana'nýzý becermeden önce düþünecektiniz.

Sabotajcýyý çok uzaklarda aramayalým.

71Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 72: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

GECÝKEN TATÝLCÝLER ÝÇÝN BULUNMAZ FIRSAT!

31 Aðustos 2000, Yeni Binyýl

Haber: "Çöl sýcaðý" geri geliyormuþ. Haberin yorumu: Okullarýn

açýlmasýna 10 gün kala yaþanacak bu "güneþli günler", "geciken

tatilciler" için "yeni fýrsatlar" yaratacakmýþ. (Sabah, 30 Aðustos)

Normalde dehþetle karþýlanmasý beklenebilecek "çöl sýcaðý"nýn

nasýl bir anda "güneþli günler"e dönüþtüðü ve bunun nasýl yeni fýrsatlar

yarattýðýný anlamak için çok fazla da kafa patlatmaya gerek yok.

"Dikkat!" ibaresiyle baþlayan bu küçük uyarýcý haber, hepimizin ortak

düþünce tarzýna tercüman oluyor aslýnda:

Fizikî dünya, iklimler ve çevre büyük bir hýzla, gözle görülür þekilde

deðiþiyor; insanlýk olarak bizim bu deðiþime gösterdiðimiz tepkinin hýzý

ise, sýfýr. Dünya hapý yutuyor; bizse bundan yeni fýrsatlar çýkartmaya

çalýþýyoruz. Bir hýz ve zaman problemi de denebilir: Deðiþim hýzý ile

deðiþime tepki hýzý, birbiri ile ters orantýlý.

Doðrusu dünyanýn en radikal çevre militaný ya da endüstri düþmaný

yayýn organý sayýlmayacak olan ünlü Time dergisi, son sayýsýnýn kapak

konusu olarak "Kuzey Kutybundaki Buzlarýn Erimesi"ni seçmiþ. Nâçiz

yazarýnýzýn bu konudaki pek çok yazýsýnda kaleme almaya cesaret

edemeyeceði þiddette uyarýlar geliyor makalede: "Resimde görülen

kutup ayýsý tehlikede, ama sen de ey okur, o ayý kadar tehlike

altýndasýn," deniyor baþlýkta meselâ ve ardýndan da küresel ýsýnmanýn

þu anda bile gezegeni nasýl tehdit altýna aldýðý ballandýra ballandýra

anlatýlýyor.

Küresel ýsýnmanýn, ironik bir biçimde küresel soðumaya da yol

açmasý, meselâ Avrupa'nýn ve Kuzey Amerika'nýn 12.000 yýl sonra

eskisinden de korkunç yeni bir buzul çaðýna girmesi, insana masal gibi

geliyor belki, ama inanýn hayli somut bir ihtimal. Dahasý, "Younger

Dryas diye adlandýrýlan bu çaðýn gelmesi, 20 yýl içinde bile mümkün!

72

Page 73: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Ýnsanlýðýn yüce medeniyetini yýkýmdan koruyabilmek için bir kuþaðýn

ömründen epey kýsa bir zaman dilimine sahip olduðumuz ortaya

çýkýyor ve bunu da Time dergisi yazýyor!

Gene bir zaman problemi ile karþý karþýyayýz yani: Dünya

Milletlerinin hiçbir zaman uygulamayacaklarýnýn anlaþýldýðý (hatta,

ABD senatosunun imzalamayý bile düþünmediði) Kyoto Protokolü,

bundan 12 yýl sonra ilk tedbirlerin uygulanmasýný öngörürken, iklim

deðiþikliklerinin çok yavaþ ve tedrici olacaðý düþünülüyordu. Tümüyle

yanlýþ olduðu bugün açýkça bilinen bir varsayým!

Ýklim deðiþecek deðil. Ýklim deðiþmeye çoktan baþladý: Dünyanýn

buzdan þapkasý eriyor, medeniyetlerin doruðuna çýkmýþ ülkeler buzul

çaðýna girmek üzere, daha az medenî yerlerde ise kuraklýk, çölleþme,

açlýk ve seller, orman yangýnlarýyla kolkola ölümcül bir vals yapýyor.

Dünyanýn "termostat"ý bozuldu. Çivisi çýktý da diyebiliriz.

Time da yazdýktan sonra, artýk küresel ýsýnmanýn "doðrulanýp

doðrulanmayacaðý bilinmeyen bir diðer teori" olduðunu yaymak gerçek

bir entellektüel sahtekârlýk olur.

Geciken tatilciler için son fýrsatlar bunlar yani - Batan geminin

mallarý!

73Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 74: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

ULUSLARIN FAKÝRLÝÐÝ YA DA KÝMSEDE MORALKALMADI

KAHRAMANLAR VE ALÇAKLAR

31 Aralýk 1999 , Yeni Binyýl

Geçen Eylül ayý ortalarýnda Bosna'da bir doðumevinde dünyaya bir

çocuk geldi. Adýný bilmiyoruz. Çok merak etsek öðrenirdik belki, ama

bunun fazla önemi de yok. Asýl önemli olan, bebeðin 'sýra numarasý' ve

onu çok iyi biliyoruz iþte: Yaklaþýk üçbuçuk kilo aðýrlýðýndaki bu mavi

gözlü bebek, gezegenin altý milyarýncý sâkini olarak ilân edildi. Bu

sembolik bir jestti: Ayný anda dünyanýn dörtbir köþesinde farklý ten

renklerinde binlerce baþka bebek de doðdu tabii, ama insanlýk âlemi,

Bosna'daki savaþ ve katliamý düþünerek, orada doðan bebeðe altý

milyarýncý insan 'ödül'ünü lâyýk gördü iþte. 2000'e girmeden az önce o

yuvarlak ve sihirli rakama ulaþmýþtýk! Kalabalýklaþmýþtýk.

Oysa, daha yüz yýl önce çok daha tenha bir gezegenimiz vardý.

1900'de aþaðý yukarý þimdikinin dörtte biri kadardýk: Birbuçuk milyar.

(Tabii sadece insanlar olarak; yoksa bilumum hayvanat ve nebatatla

paylaþtýðýmýz bu gezegende sayýlamýyacak kadar çok olduðumuzu

söylemeye bile gerek yok herhalde.) Yirminci yüzyýl: Kayda geçmiþ

insanlýk tarihinin yaklaþýk yüzde 3'ü. Bu kýsacýk zaman dilimi içinde

dört misli çoðaldýk, radyo dinlemeye, telefonla konuþmaya, uçmaya,

antibiyotik kullanmaya, sinemaya gitmeye, televizyon seyretmeye,

uzayda ve sanal uzayda 'surf' yapmaya baþladýk; küreselleþtik,

ömrümüzü uzattýk; dev örgütler yarattýk; akýl almaz servetler, süper

vücutlar, mega þehirler yaptýk. Bir yandan da kýt'alararasý balistik

füzeler attýk, atom bombalarý patlattýk, herbir yana mayýn döþedik,

içimizden 111 milyon kiþiyi savaþlarda yitirdik, yeni savaþlarda askerler

yerine yüzde 90 oranýnda sivilleri öldürmeye ve gitgide büyüyen

sayýlarda çocuklarýmýzý savaþtýrmaya baþladýk; ozon tabakasýný

deldik, atmosferi toza dumana boðduk, binbir canlý türünü ortadan

74

Page 75: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

kaldýrdýk. Sonuç olarak, yirminci yüzyýl sonundaki dünya, dünya

çapýnda bir eðlence parký ile yine ayný çapta bir canavarlar sarayýna

dönüþmüþ görünüyor. Ýnsanlýk, varolduðu andan bugüne kadar yaptýðý

tüm buluþlarýn yarýsýný, toplam kayýtlý tarihinin iþte bu yüzde 3'lük

diliminde yaptý: Yirminci yüzyýlda. Kendisi de dahil olmak üzere tüm

canlý türlerini bir anda yokedebilecek güce nükleer bomba ile bu

yüzyýlda ulaþtý insanoðlu (ya da insankýzý). Genetik kopyalama

yöntemiyle kendisini yeniden yaratma olanaðýna kavuþmasý da yine bu

yüzyýlda oldu denebilir. Yani, yokeden ve vareden sýfatýna, bu tanrýsal

sýfata, hiçbir zaman bu yüzyýlda olduðu kadar yaklaþmamýþtý da

diyebiliriz. Tarihin en büyük kahramanlýklarýyla en büyük alçaklýklarýnýn

eþzamanlý olarak sýrtsýrta yaþandýðý baþka bir yüzyýl göstermek, epey

zorlu bir iþ olur. Bilim, sanat ve kültür insanlarýnýn çoðu, kimi zaman

'akýntýya kürek' çekme pahasýna da olsa, çoðulcu duyuþ ve düþünüþün

baþýný çekerek, insanlýðý dönüþtürme çabasý içinde 'kahramanlar'

safýnda yer alýyor. Yirminci yüzyýlýn önemli 'yeniden keþif'lerinden biri

olan 'anti kahramanlar'ýn (bunlarý, post-modern dönem öncesi bir

bakýþla 'alçaklar' diye de nitelendirebiliriz pekâlâ) kahramanlar

karþýsýnda ne kadar þanslarý olacaðýný, çocuklarýmýz görebilecek

ancak. Not: Bu yazý, Atilla Aksoy ve Suay Aksoy editörlüðünde

gerçekleþtirilen "Unutulmayanlar: 20. Yüzyýlýn Portreleri" fotoðraf

sergisi (Ýstanbul, 24 Kasým 1999 - 4 Ocak 2000) ile eþzamanlý olarak

yayýmlanan ayný adlý kitabýn önsöz'ünün biraz deðiþtirilmiþ halidir.

(1999'un son gününe uygun düþer, diye düþündüm.)

75Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 76: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

PUSULASINI ÞAÞIRMIÞ ÝNSANLIK

6 Mart 2000, Yeni Binyýl

Mozambik'in en büyük gazetelerinden biri olan Noticias'ýn evvelki

günkü manþeti: "Batý Mozambik Trajedisine Gözlerini Yumdu!" Aslýnda

eksik bilgi: "Batý" yerine "insanlýk" demeliydi genel yayýn yönetmeni -

büyük "Ý" ile. Aðaç tepelerinde tüneyip günler boyu aç-susuz bekleyen,

orada çocuk doðuran, korkunç hastalýklara yakalanan, ve

"olgunlaþýnca" da aþaðýdaki sel sularýna pat diye düþüp ölen binlerce

siyahî insanýn yardýmýna koþan 5 helikopter görüntüsü, dünyayý hem

"þoke etmiþ", hem de kýzdýrmýþ, iyi mi? Ama, kayýtsýz kalan sadece

Batý deðil; pusulanýn deliler gibi dönen ibresi dört ana yönü birden

gösteriyor. Ýnsanlýðýn insanlýðý kurtarýp geliþtirmek için bulabildiði en

yetkin araç olan Birleþmiþ Milletler, hepimizle birden dalga geçiyor:

Uluslararasý Doðal Felâketleri Azaltma Onyýlý daha yeni tamamlandý

ve iþte resmî sonuç: Son on yýlda "doðal" felâketler tam üç katýna

çýkmýþ! Kýzýlhaç Federasyonu'nun rakamlarýna göre de, doðal

felâketlerden ölen insanlarýn yüzde 96'sý - kibarca - "geliþme yolunda"

diye adlandýrýlan yoksul ülkelerde ölüyor, 1 milyar insan tamamen

plansýz gecekondularda oturuyor, en hýzlý büyüyen 50 kentin 40'ý

deprem bölgelerinde kurulmuþ, 10 milyon insan da kesintisiz sel

tehdidi altýnda�

Amerikan yardým kuruluþlarýndan birinin baþkaný, bu zengin - fakir

ayrýmcýlýðýna da dikkat çekerek þöyle bir kýyaslama yapýyor: Ýsviçre'de

bir çýð felâketi olmuþ, 10 kayakçý da bunun altýnda kalmýþ olsaydý,

saniye geçmeden 10 helikopter onlarý bulmak için harýl harýl uçmaya

baþlardý, diyor. Ama Mozambik, böyle olaylarýn ilki deðil ki, sadece

"sýradaki". Geçen yýlý hatýrlayýn: Türkiye'de Marmara ve Düzce

depremleri, Atina ve Tayvan depremleri, Hindistan'da, Vietnam'da ve

Venezuela'da korkunç seller� Venezuela'da ölenlerin sayýsý hiçbir

zaman bilinmeyecek. Mozambik'e dönelim: Bir milyondan fazla evsiz-

76

Page 77: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

barksýz insan, sivrisinek bulutlarý, yýlanlar çiyanlar arasýnda sýtma,

verem, kolera gibi hastalýklardan kýrýlýrken bakýn neler oldu:

- 90.000 kiþiyi bir hafta besleyecek 370 ton yiyecek (yemeklik yað,

þeker, vesaire) BM depolarýnda haftalardýr bürokrasi yüzünden

bekletiliyor;

- Britanya'nýn Savunma Bakanlýðý ile Uluslararasý Yardým Bakanlýðý

arasýndaki kavga yüzünden haftalardýr gönderilemeyen helikopterler

sonunda tam yola çýkarýlacakken, kiralanan uçaklara sýðmadýklarý

anlaþýldýðýndan yeniden hangarlarýnda;

- Güney Afrika ile Mozambik arasýnda bürokratik tartýþmalar

yüzünden birçok helikopter gönderilemiyor;

- Komþu Zimbabwe de kendi helikopterlerini yardýma gönderemiyor,

çünkü onlarý Kongo'daki "yaðma savaþý"na göndermiþ bulunuyor

maalesef!

- Ve nihaî darbe: Helikopterlerin TV ekranlarýnda çok iyi görüntü

vermekle birlikte, çok da iþe yaramadýklarý, asýl çözüm için teknelere

ihtiyaç olduðu ortaya çýkýyor! Þimdi Mozambik'le birlikte hepimiz,

Madagaskar üzerinde seyreden Gloria kasýrgasýnýn getireceklerini

kaygýyla izliyoruz. Gene hepimizle alay edercesine "dünyanýn en hýzlý

geliþen ekonomilerinden biri" diye adlandýrýlan Mozambik'in yýlda

adam baþýna 152 dolar geliri olduðunu ve geliþmiþ ülkelere haftada 3

milyon dolara yakýn borç ödediðini de biliyoruz. Söyleyin þimdi: Trajedi

mi, yoksa dünyanýn en gülünçlü oyunu mu bu?

77Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 78: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

ÇÜRÜK KÝRAZLARI AYIKLAMAK

22 Mart 2000, Yeni Binyýl

Dünyada yeni buluþ sahiplerinin en çok baþvurduklarý yer, kolaylýkla

tahmin edilebileceði gibi, ABD Patent Bürosu. Milyonlarca kiþinin

patent almak için önünde kuyrukta beklediði bu kuruluþun 1988

yýlýndaki sözcüsü Charles H. Duell, bundan 12 yýl önce þöyle demiþ:

"Yapýlabilecek bütün buluþlar yapýldý, icat edilebilecek herþey icat

edildi." (Time dergisi). Son yýllardaki geliþmelerin ýþýðýnda, büro

sözcüsü Bay Duell'in müthiþ yanýldýðýný, hatta kendine çok yanlýþ bir iþ

seçmiþ olduðunu rahatlýkla söyleyebiliriz. Buluþlar ve icatlar öylesine

hýzla birbirini kovalýyor ki, normal insanýn bunlarý izlemesi bile

olanaksýz. Bill Gates'in dediði gibi, "geliþmeler neredeyse düþünce

hýzýnda oluyor". Yirmibirinci yüzyýlýn en baþdöndürücü geliþmeleri - ve

tabii ayný zamanda kârlarý - da, bilgisayar (Ýnternet) ve biyoteknoloji

alanlarýnda oluyor. "Tech wealth" adý verilen bu yeni "bilgisayar

zenginliði"ni ve bunun ne gibi "yan etkileri" olduðunu, þimdilik bir yana

býrakalým ve ikinci alana eðilelim biraz. Koyun, keçi, inek, domuz�

bilumum hayvanlarýn "kopyalanmasý", hatta kopyalarýn da

kopyalanmasý olaylarý "umur-u âdiye"den, yani olaðan olaylardan

sayýlmaya baþladý. Þimdi, "yaratýklarýn en onurlusu" olan insanoðlu

nefesini tutmuþ, kendisinin ne zaman kopyalanacaðýný beklemekle

meþgul. Ýnsanýn gen haritasýnýn tekmil çýkarýlmasýna da bir yýldan az

bir zaman kaldý. Bilinen hububat türlerinin genlerinin de

deðiþtirilmesiyle, ortalýkta çok saðlam, dayanýklý ve gürbüz tahýllar kol

geziyor.

BBC'den son aldýðýmýz bir habere göre, Britanya Hükûmeti

biyoteknoloji kullanýmýnda yepyeni bir adým atýlmasýna önayak olmuþ:

Sigorta þirketlerinin, bir insaný sigortalamadan önce genetik

deneylerden geçirmesine izin verecekmiþ hükûmet. Böylece, bir

insanýn ciddi bir hastalýðý atalarýndan tevarüs etmesi riski

78

Page 79: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

ölçülebilecek. Bu da þu demek oluyor ey kari: Ailende bir hastalýk

varsa, sigorta þirketi senden daha yüksek prim isteyecek. Britanya

Sigortacýlar Derneði sözcülerinden Mary Francis de bunu doðrulamýþ:

"Bir insanýn hastalanma olasýlýðý kanýtlanýrsa, bu ne kadar üzücü bir

durum olursa olsun biz bu kanýtý dikkate elmak zorundayýz." Francis

haným üzülüyor, ama ne yapsýn, baðrýna taþ basýyor. Tüketiciyi koruma

gruplarýndan bazýlarý da böyle bir uygulamada primlerin "dramatik" bir

þekilde yükseleceðinden kaygý duyduklarýný açýklamýþlar. Ama, asýl

kaygý verici geliþme orada deðil. Genetik testlerin böylesine yaygýn

kullanýma açýlmasýna karþý çýkan gruplar, bu durumda yeni bir "alt

sýnýf" doðacaðýný söylüyorlar: Yani alýnlarýnda resmen "hastalýklýdýr"

diye yazan, sigorta kapsamý dýþýnda kalmaya mahkûm bir yeni " alt

sýnýf" bu. Bu kadarla da kalmýyor aslýnda: Eþcinsellerden daha yüksek

prim alýndýðýný öðrenince, kendi sigorta þirketini kuran iþadamý Ývan

Massow, "dehþet verici bir eðilim" diye adlandýrmýþ bu brojeyi.

"Manavdan kiraz seçer gibi," diyor Massow. "Þirketler, çürük olmayan

insanlarý seçip sigortalayacaklar; çürükler de ortada kalakalacak."

Hani Ýngiltere'de eskiden bizde olduðu gibi, kesekâðýdýnýn altýna çürük

meyveleri sokuþturma adeti de bilinmediðinden, bu seçme eksiksiz

yapýlacak, diyebiliriz. Hatta, bundan bir sonraki mantýki adým da,

"genetik bakýmdan saf" olanlara çok özel, indirimli prim tarifeleri

uygulanmasý. Ýskandinav ülkelerinde, Britanya'da, ABD'de,

Almanya'da 1920'lerden baþlayarak ta 1970'lere kadar süregelen

yaygýn kýsýrlaþtýrma uygulamasý ile sakatlar, geri zekâlý kabul edilenler,

iþsizler ve 'serseriler' filân toplumdan ayýklanmýþlardý, hatýrlarsanýz.

Ama, bu, etik bakýmdan epey kaygý yarattýðý gibi, uygulamada da bazý

zorluklar çýkarýyordu. Þimdi, biyoteknolojideki bu muazzam geliþmeler

sonucu, önümüz açýk, iþimiz çok kolay: En saf genlere sahip olanlarý

hemen ayýrdedeceðiz ve onlara dünyayý vereceðiz. Cesur ve zengin

yeni dünyayý.

79Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 80: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

BREZÝLYA'NIN DOÐUM GÜNÜ

20 Nisan 2000, Yeni Binyýl

Yeni millennium Brezilya'ya biraz gecikmeyle geldi. Daha doðrusu,

Brezilya'nýn yöneticileri, ülkenin 500. yaþýnda, yani yarým-milleniumluk

olduðuna karar vermiþler. Halk da bu büyük olayý kendine özgü ünlü

festivallerinden biriyle, sambalar yaparak kutluyor. Brezilya'nýn

kendine seçtiði "sýfýr yýlý", ilk beyaz adamlarýn bu topraklara ayak

bastýðý 1500 oluyor. Portekizli denizci Gaspar de Corte-Real bu tarihte

ilk resmî ayak basmayý gerçekleþtirmiþ. Onun ardýndan da genç kâþif

Pedro Alvares Cabral, o zamanki Portekiz Kralý I. Manoel adýna burayý

sahiplenmiþ. Yeni gelen beyazlarla, o ülkenin daha önceki sâkinleri

arasýndaki ilk karþýlaþma sâkin geçmiþ: Avrupalý medenî beyazlardan

Amerikalý ilkel kýzýlderililere verilen hediyeler behiyeler filân. Ama,

hemen ardýndan beyazlarýn kýzýlderilileri "hediyelik eþya"ya

dönüþtürmeleri olayý var: Onlarý gaspedip Avrupa'ya köle olarak

satmaya giriþmiþler. O tarihten beri de bu iki ýrk arasýnda yolunda

gitmeyen birþeyler var.

Portekizliler bu cennet gibi mekâna ilk geldiklerinde, buralarda

yaþayan 1000 kabileye mensup 5 milyon kýzýlderili varmýþ. Aradan

geçen 500 yýl içinde kabile sayýsý 210'a, insan sayýsý da 350.000'e

inmiþ. Beyazlar kýzýlderilileri epey tüketmiþ yani. Tüketim çaðý çýlgýnlýðý

iþte. Beyazlarýn getirdiði hastalýklara karþý baðýþýklýklarý hiç olmayan

kýzýlderililer, þiddet, köleleþtirme, baský ve iþkencenin yaný sýra bir de

bu hastalýklar yüzünden sapýr sapýr dökülmüþler. (Zaten, çoðu,

çalýþmanýn insan doðasýna aykýrý olduðuna inandýklarýndan, zorla

çalýþtýrýldýklarýnda hemen ölüyorlar. Bu yüzden, kýzýlderililerden köle

olamýyor; köleci beyaz adamýn dramý da iþte burada yatýyor.) Telef

olanlardan arta kalanlarýn da topraðý, yeri yurdu pek belli deðil:

Brezilya, tüm kabilelerin kendi topraklarýna sahip olma hakkýný

tanýmayan iki Latin Amerika ülkesinden biri. Hükûmetlerin kendilerine

80

Page 81: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

uygun gördüðü arazi þeritlerinde asgarî saðlýk ve eðitim þartlarý içinde

sersefil yaþadýklarýndan, yerlilerin ortalama ömür süresi, beyazlarýn

neredeyse yarýsý kadar. Zaten, altýn gibi deðerleri madenlerin, yaðmur

ormaný kerestelerinin ya da hidroelektrik santrallerinin yaratacaðý

kârlarýn peþinde koþan beyazlar, kýzýlderilileri, geliþmenin önünde birer

engel olarak görmektelermiþ. Özellikle bir kabilenin, Guarani'lerin

baþlattýðý bir de "moda" var: Binlerce, belki de milyonlarca yýldýr

yaþadýklarý topraklardan tamamen atýlan bu kýzýlderililer, muazzam

oranda intihar etmeye baþlamýþlar. Gerek sivil toplum kuruluþlarý,

gerek araþtýrmacýlar, bu korkunç intihar oranýný, topraksýzlýða

baðlýyorlar. Bu yüzden de, yerli halk, ortada pek kutlanacak birþey

olmadýðýný düþünüyor: Yanomami kabilesinin lideri Davi Yanomami, bu

500üncü doðumgünü hesabýnda büyük bir yanlýþlýk olduðu görüþünde:

"Beyazlar Brezilya topraklarýný keþfettiklerini haykýrýyorlar, ama bu

kuyruklu bir yalan," diyor. "Atalarýmýz ezelden beri buradaydýlar.

Beyazlarýn yaptýðý keþfetmek deðil, yaðmur ormaný çocuklarýnýn

topraðýný gaspedip onlarý da yoketmekten ibaret." Kýzýlderililer, bu

hafta sonu, "karþý-kutlama" törenlerini baþlatýyorlar. 2000 kýzýlderilinin

gösteri yürüyüþü yapacaklarý yer, Bahia eyaletindeki bir kumsal.

Beyazlara göre medeniyetin baþladýðý yer burasý: Portekizli "kâþif"lerin

o güçlü ayaklarýný bastýklarý yer. Kýzýlderililerse, bu "sýfýr yýlý"nýn,

beyazlarýn kendilerini sýfýrlamaya baþladýklarý yýl olduðu

düþüncesindeler. Dünyada gelir daðýlýmý adaletsizliðinin en yüksek

olduðu ülke Brezilya, beþyüzüncü yaþýný iþte böyle kutluyor. Ýyi ki

doðdun Avrupalý Brezilya, sen çok yaþa, e mi?

81Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 82: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

BEYAZIN DA BEYAZI

26 Nisan 2000, Yeni Binyýl

Daha önce de yazmýþtýk: Brezilya'da iþler gitgide karýþýyor. Ülke,

bundan 500 yýl önce Portekizli bir maceraperest denizcinin, filosunun

baþýnda buralara ayak basmasýný kendisi için "sýfýr yýlý" seçti. Ama 365

gün 365 gece sürecek sambalý, neþ'eli bir doðumgünü partisi hesaplarý

tutmadý. Yanlýþ hesabýn Bahia eyaletinden döneceði önceden belliydi

aslýnda: Geçen ay, tam kutlama hazýrlýklarý doruðundayken, ülkenin

beyazlardan önceki sâkinlerinden bir kýzýlderili kabilesinin öfkeli þefi,

elinde oku ve yayý ile Meclis'i basmýþ ve Senato baþkanýný ölümle

tehdit etmiþti, "Kim neyi keþfetmiþ bakalým?" diye. 22 Nisan'da

baþlayan þenlikte de havai fiþeklerden çok, polisin 2000 kiþilik

kýzýlderili topluluðunu daðýtmak için kullandýðý plastik mermilerin,

gözyaþartýcý bombalarýn sesleri ve izleri ortalýðý kapladý. Kýzýlderili

iþleri bürosunun baþkaný, hükümetin bu tek yanlý tutumunu protesto

etmek için istifa etti. Ha Ha Hae kabilesinin reisi de bu olaylarý, 500 yýl

öncesine benzetiyor: "O zaman da gelmiþler, herþeyi yaðmalamýþlar,

yerli halký þiddete boðmuþlardý."

Kýzýlderililerin yaný sýra siyahlar da indirgenmiþ olduklarý marjinal

rolü protesto ediyor, Topraksýzlar Hareketi adlý köylü grubu ise,

iþletilmeden durduðunu iddia ettiði 500 çiftliði iþgal ederek doðumgünü

kutlamalarýna katýlmayý planlýyor. Kýsacasý, kendisini "geleceðin

ülkesi" diye adlandýran ve en az üç ýrkýn uyum halinde yaþadýðý iddia

edilen "rüya gibi" Brezilya'da, bizlerin de âþinâ olduðu bir "kimlik krizi"

had safhaya varmýþ görünüyor. Ünlü Jornal do Brasil gazetesi þu

manþeti atmýþ: "Brezilya, 500 Yýlýný Kendini Tanýmadan Geçirdi." Bu

yerým millennium'da dönüp kendine bakan birçok Brezilya vatandaþý

da gördüklerinden memnun deðil. BM Kalkýnma Vakfý'nýn son

raporuna göre dünyada gelir daðýlýmý adaletsizliðinin en koyu olduðu

ülkelerden biri olan Brezilya'da muazzam bir þiddet dalgasý hüküm

82

Page 83: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

sürüyor. Kitaplarý yarým milyonun üzerinde satýlan tarihçi Eduardo

Bueno: "Brezilya iþi niye yürümedi, bunu herkes bilmek istiyor artýk,"

demiþ. "Belki de herþey o ilk günden yanlýþ baþladý." Ülkenin bu ilginç

vicdan muhasebesine hiç katýlmayanlar, yöneticiler tabii. Turizm ve

Spor Bakaný Greca, "etnik barýþ ülkesi" diye tanýmlamýþ Brezilya'yý ve

kýzýlderililerin, "topluma kabul edildikleri için müteþekkir olmalarý"

gerektiðini belirtmiþ. Ama, "nankör"ler sadece kýzýlderililerden

çýkmýyor. 20 milyon dolarý konserlere ve futbol müzesi kurmaya

harcayacak yerde, 500 okul, 500 de hastane yaptýrabilirdi diyen çok

sayýda toplum önderi, gazeteci, yazar çýkmýþ. Futbol deyince,

Brezilya'nýn favori oyununun efsanevî kahramaný ve ülkenin en

tanýnmýþ insaný olan Pele, "Brezilya'dan utanýyorum!" diye demeç

vermiþ. "Hükûmet fonlarýnýn çarçur edildiði, hýrsýzlýðýn gemi azýya

aldýðý ve namussuz politikacýlarýn at koþturduðu bu ülkeden

utanýyorum." (New York Times) Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (1988)

ünlü romancý José Saramago'nun "keþif"le ilgili eleþtirisi de çok aðýr:

"Kültürlerarasý diyalog ya da insanlarýn karþýlaþmasý deðildi bu. Þiddet,

soygun ve fetihti." 500. kutlamalarýn "mucidi" sayýlan Baþkan Cardoso

ise, durun bir dakika, bir yanlýþ anlama oldu gibilerinden bir düzeltme

yapmýþ: "Bu bir kutlama ve þenlik olacaktý, bir uyanýþ çaðrýsý deðil." Ne

var ki, yanlýþ anlayanlarýn bitmek tükenmek bilmeyen gösterileri

yüzünden, önemli dua törenlerini programýndan çýkartmak zorunda

kalmýþ. Herþeyi yanlýþ anlayan kýzýlderililerle siyahlar, acaba Mali'deki

kadýnlar gibi mi yapsalardý: Yüzlerini ve bedenlerini binbir kremle

aðartsalar ve yeni beyaz kimlikleri ile kutlamalara öyle katýlsalar, olmaz

mýydý acaba?

83Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 84: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

VÝETNAM SAVAÞI: KÝM KAZANDI?

1 Mayýs 2000, Yeni Binyýl

Dün, önemli bir yýldönümüydü. Bundan tam 25 yýl önce, 30 Nisan

1975'te Vietnam Savaþý "resmen" sona ermiþti. Filmler dýþýnda artýk

kimsecikler pek hatýrlamasa da, yakýn geçmiþin en büyük savaþýydý

bu: Kan, ölüm, dehþet ve vahþet...

Savaþ, ABD'nin Kuzey Vietnam'ý bombalamasýyla 1964'te

baþlamýþtý. Ardýndan, 11 yýllýk muazzam bir insan ve doða yýkýmý geldi.

Saygon'da son helikopterin Amerikan Büyükelçiliði çatýsýndan

havalanmasý, 390 ve 843 no'lu Kuzey Vietnam tanklarýnýn da birkaç

blok ötede --o zamanlar "Baðýmsýzlýk Sarayý" diye adlandýrýlan--

baþkanlýk binasýnýn demir kapýlarýný yýkýp saat 11:30'da binaya ulusal

bayraðýn çekilmesi ile "bitti".

Amerikalýlarýn "Vietnam Savaþý", Vietnamlýlarýn da "Amerikan

Savaþý" diye adlandýrdýklarý bu tuhaf insanlýk olayýný kim kazandý, kim

kaybetti peki?

Tarihçiler baþta, tüm insanlýk, bunun, Amerika Birleþik Devletleri'nin

200 yýllýk kýsa tarihinde kaybettiði ilk ve tek savaþ olduðunda birleþiyor.

Yani, Vietnam kazanmýþ, ABD kaybetmiþ.

Buraya kadar bir sorun yok da, kayýplarýn sayýmýna geçildiðinde, iþ

biraz karýþýyor: Amerikan askerlerinin ölü sayýsý, toplam 58,000.

Vietnamlý askerlerle sivillerden ölenlerin sayýsýnýn ise -- hiçbir zaman

tam bilinemeyecek olmasýna raðmen - 3 ilâ 4 milyon olduðu tahmin

ediliyor! Tümüyle Vietnam topraklarýnda geçen bu savaþta baþka bazý

gerçekleri de gözönüne almakta yarar olabilir:

ABD ordusunun, yoðun orman dokusunu seyrelterek düþmaný daha

iyi görüp öldürmek amacýyla püskürttüðü yaprak dökücü kimyasal

zehir Agent Orange var meselâ. Ormanlara boca edilen milyonlarca

varil Agent Orange, içindeki öldürücü dioksin zehiri ile bu ülkenin doðal

84

Page 85: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

dokusunu mahvetmenin yaný sýra, kuþaklar boyu Vietnamlýlarýn

kanserden ölmesine, çocuklarýnýn ve torunlarýnýn deforme doðmasýna

yol açýyor. (1 milyon Vietnamlýnýn bu zehrin etkisi altýnda kaldýðý

tahmin ediliyor. Öte yandan, Amerikan ordusunun bu savaþta önemli

rol oynamýþ Amirallerinden Elmo Zumwalt, torununun sakat doðmasýný

da, oðlunun kanserden genç yaþta ölmesini de, oðlunun orada

savaþýrken bu zehrin etkilerine maruz kalmýþ olmasýna baðlýyor.)

Ayrýca, savaþta kullanýlan havan mermileri, her yere serpiþtirilmiþ

antipersonel mayýnlar ve topraða gömülü 200 kiloluk bombalar her

durumda ortaya çýkýyor ve sayýsýz patlayýcýlar hem yepyeni can

kayýplarýna, hem de tarým alanlarýnýn kullanýlmaz hale gelmesine

neden oluyor...

Kan, ölüm, dehþet ve vahþetten çeyrek yüzyýl sonra Vietnamlýlar

zaferlerini, yaþayan komutanlarýnýn katýldýðý görkemli törenlerle kutlar,

ABD'nin o zamanlar savaþtan kaçýp askerlikten "kaytarmakla"

suçlanan þimdiki yöneticileri de bu "düþündürücü" yýldönümünü tek

kelime etmeden mutlak bir sessizlikle geçiþtirirlerken, soruyu bir daha

sormak lâzým belki: Bu savaþý kim kazandý, kim kaybetti? Tek bir

cevap hakkýnýz var. Yardým alabilirsiniz.

85Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 86: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

KÜRESELLEÞMENÝN DAYANILMAZ AÐIRLIÐI

3 Mayýs 2000, Yeni Binyýl

Perþembe'nin geleceði Çarþamba'dan belliydi. Önce geçen

Kasým'da "Seattle Savaþý" (Battle in Seattle) oldu, onun ardýndan

Nisan ayýnda Washington'daki "bahar âyini" geldi, þimdi de 1 Mayýs

gösterilerinde ortalýk ayaða kalktý. Kýtalararasý bir öfkenin dumanlarý

gittikçe sýk aralýklarla gözlerimizi yakýyor, burnumuzun direðini

sýzlatýyor. Geçen yýl sonunda Dünya Ticaret Örgütü'nün, dünya

ticaretinin en gürbüz olduðu yerlerden Seattle'da düzenlediði

Konferans onbinlerce insan tarafýndan alenen basýldý. Bir millennium'a

elveda, bir yenisine de merhaba niyetine. Dünyanýn dört bir yanýndan

akýn akýn gelen iþçilerin, iþsizlerin, iþçi sendikalarýnýn, çiftçilerin, hippie

eskilerinin, kilise mensuplarýnýn, çevrecilerin, bazý hisse senedi

sahiplerinin, anarþistlerin ve kýsaca sadece yoksul diyebileceðimiz

insanlarýn isyaný. Siyah, beyaz, kýzýl ya da sarý derili, genç ya da yaþlý

farketmeksizin. Küreselleþme olgusunun getirdiði olumsuz sonuçlara

ve onu temsil ettiklerini düþündükleri ulus-aþýrý dev þirketlerin

bencilliðine, uluslararasý finans kuruluþlarýnýn "zenginlerden yana

tavrý"na, vahþi kapitalizme ve onun devletlerine karþýydýlar. Adalet,

eþitlik, hakkaniyet istiyorlardý.

Belki, tam neye karþý olduklarýný, istediklerinin nasýl

gerçekleþtirilebileceðini kendileri de bilmiyorlardý, ama hayatýn binbir

kanalýndan akýp bu protestoda birleþmiþlerdi iþte. Siyahlarla,

gangsterlerle, Vietnam savaþý protestocularýyla ve daha binbir

badireyle baþetmeye alýþýk ABD polisini kimi yerde adamakýllý âciz

durumlara düþürdüler ve Örgüt'ün açýlýþ törenini yaptýrmamayý bile

baþardýlar� Arkasý da çok çabuk geldi. Dünya Bankasý ile IMF'nin

ABD'nin kalbinde, Washington'da yaptýklarý olaðan bahar toplantýlarý

da Seattle'daki gibi "basýldý". Ona benzer bir "benzemezler

koalisyonu", yine Internet'i kullanarak müthiþ bir hazýrlýk yaptý.

86

Page 87: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Dünyanýn önde gelen malî kurumlarýnýn "demokratik olmayan, hesap

sorulamayan ve yoksul ülkelerin yoksul kitleleri yerine dev þirket ve

bankalarý kollayýp arkalayan, çevreyi ve insaný takmayan" tavrýna,

dozu giderek artan eleþtiriler yönelttiler. Gemlenemeyen bir öfke

sokaklarda ifadesini bulmaktaydý. Washington polisi, Seattle'dan

çýkardýðý "ek ders"lerle hazýrlýklýydý: Milyon dolarlýk "isyan bastýrma"

giysileri, isyan bastýrma araç-gereçleri ve bir yýðýn isyan bastýrma

tatbikatý... Ama, gene de oralardan ciddi dumanlar çýktý. Dünya

Bankasý ve IMF yetkililerini, küreselleþme ilkesinden hiç

vazgeçmemekle birlikte, onun getirdiklerinden yararlanamayan

kitlelere karþý bir tür özür dilemeye de zorlayacak kadar yoðun

dumanlar� Ve iþte þimdi de geleneksel 1 Mayýs. Ýþçi ya da bahar

bayramý -- Nasýl yorumlarsanýz artýk. 1 Mayýs 2000'de, beþ kýt'ada

sayýsýz insan biraz þenlik ama biraz da öfke kokan bir havada ortalýðý

birbirine kattý gene. Ýngiltere'de, Almanya'da, Ýsviçre'de,

Ýskandinavya'da, Filipinler'de, Rusya'da ve baþka yerlerde� Neo-

naziler, aþýrý milliyetçiler, ýrkçýlar ve yabancý düþmanlarý da boþ

durmadýlar� Ayný gün: Birleþmiþ Milletler Ýnsan Haklarý Yüksek

Komiseri, küreselleþme ile ýrkçýlýðý ve yabancý düþmanlýðýný birbirine

baðlayýp, "vicdansýz politikacýlarý" suçladý ve bu konuda âcilen

konferans toplanmasýný istedi�Bir Fransýz yargýç, küreselleþmiþ suç

örgütleri yüzünden "haydut devletler"i itham etti. Dünya eðitim zirvesi,

yoksul ülkelerin eðitimi üzerindeki kavga gürültüyle sürüp

gitti�Papalýk, yoksullardan özür diledi� Dünyanýn kesin aðýrlýðý

nihayet ölçülmüþ! Gezegenimiz, tahmin edilenden yüzde 0,2 daha

hafif çýkmýþ. Bu kesin hesap nereden geliyor dersiniz? Seattle'dan

tabii. Küreselleþen dünya artýk daha hafif!

87Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 88: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

AMA HAYDUTLUK DA KÜRESELLEÞTÝ

4 Mayýs 2000, Yeni Binyýl

5 kýtayý saran 1 Mayýs gösterilerinin, Londra cephesinde öfkeli

yýðýnlarýn öfkeli yýkýmlarýna da dönüþmesi üzerine Britanya Baþbakaný

Tony Blair, çok tipik bir Britanyalý tepkisi göstererek: "Absolute

disgrace!" demiþ. "Tam bir utanç vesilesi." Maskeli göstericilerin polisle

sokak muharebelerine giriþmesini ve bir "fast food" lokantasýný tahrip

etmesini de þöyle yorumlamýþ: "Bu eylemlerin kanaat ve inançlarla hiç

ilgisi yok; kafasýzca giriþilmiþ haydutluklardan baþka birþey deðil

bunlar." (BBC)

Ýþte mesele tam da burada ya. "Kafasýzca giriþilmiþ haydutluklar"ý,

yalnýz Londra'nýn maskeli güruhlarýnda deðil, çok daha geniþ bir

çevrede de görebiliyoruz bu küreselleþme çaðýnda. Blair ve Batý'nýn

diðer pek çok yöneticisi, çifte standardý bir an için býrakabilseler,

"inançsýz haydutluk"un burunlarýnýn dibinde kol gezdiðini de

söyleyebilirlerdi. Fransýz yargýç ve yazar Jean de Maillard, Le Monde

Diplomatique'teki son makalesinde, küresel haydutluðun patlama

yaptýðýný açýkça dile getiriyor. "Gangster Devletler" baþlýklý bu yazýda,

bakýn nasýl özetleniyor mekanizma: Günümüzdeki küreselleþmenin en

belirgin özelliði olan 'deregülasyon' (kýsýtlayýcý kurallarýn kaldýrýlýp akýþ

serbestisi saðlanmasý), dünya çapýnda yepyeni bir pazar açmýþtýr.

Ekonomik küreselleþmenin karanlýk yüzü, cürümle beslenen bu hukuk

pazarýdýr� Hükûmetler kendi regülasyonlarýný da en yüksek fiyatý

verene satma yarýþýndadýrlar. Küreselleþmenin gerçek öncüleri,

uyuþturucu tacirleriydi. Ta 1960'larda, dünyanýn en pahalý ve kârlý

mallarýný kýtalararasý ticarete açarken kimseden izin almamýþlardý�

Eroin ticaretinin azmasýndan kaygýlanan ABD, Marsilya'daki "Fransýz

baðlantýsý"nýn üzerine gidince, uyuþturucu þebekelerinin aðýrlýk

merkezi de, serbest ticaretin büyük savunucusu ABD'ye kaydý.

Gerisini de biliyoruz zaten� Dünyanýn en büyük uyuþturucu tröstleri

88

Page 89: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

kuruldu, dünyanýn her yerinde istikrarsýz hükümetleri manipüle etmeye

baþladýlar� Muazzam bir baðýmlý kitlesi oluþtu, bedenlerinden ve

organlarýndan baþka satacak hiçbirþeyi olmayan yoksul kadýnlar,

erkekler, çocuklardan oluþan küresel bir insan ticareti aldý baþýný gitti�

Devletler de, mal ve sermaye akýþýndaki bariyerleri hemen kaldýrmayý

ihmal etmediler. Neyi açýða çýkardýklarý umurlarýnda bile deðildi� Taze

sermayeye daima büyük açlýk duyan ekonomik sistemler, bunun

kaynaðý konusunda en ufak kaygý duymadýklarýndan, haydutlar da

kara kazançlarýný bu ekonomilere boca ettiler. Küreselleþme ve

deregülasyon, "offshore" cennetleri olmadan tamamlanamazdý.

Devletler de hukuk sistemlerini "bypass" edip bu "offshore" vergi ve

banka cennetlerini semirttiler. Mantar gibi biten mikrodevletler,

egemenliklerini ve hukuk sistemlerini, en fâhiþ parayý verene satýyorlar

ve böylece kendi sistemlerini birer fâhiþe haline getiriyorlardý." Ýþte

Blair'in Britanyasý sýnýrlarý içinde Isle of Man, Guernsey, Jersey vb.

bölgeleri, "tarafsýz" Ýsviçre, Monaco, Vatikan, Malta, Kýbrýs,

Lüksemburg, Liechtenstein, Andorra, Karaibler ve Doðu Asya'daki

"offshore devletler" böyle birer kara para aklama cenneti oldular.

Uluslararasý haydutluðun yýllýk yüz milyarlarca dolarlýk cirosu, resmî

ekonomilere sessiz sedasýz giriverirken, hiçbir hükûmetin bundan en

ufak kaygý duyduðu, bunu "bir utanç vesilesi" diye nitelediði

görülmemiþti nedense... Mütemadiyen yapýlan uluslararasý zirvelerde

devlet ve hükûmet baþkanlarýnýn o koca koca deklarasyonlarýnýn bir

tekinin bile hayata geçirildiðini gören de yok� Kýsacasý, dünya

çapýnda bir haydutluk ve hukuksuzluk patlamasý var ortada. Haydutluk

da küreselleþmiþ durumda yani. Dünyanýn en yoksul insanlarýnýn

küresel gelirden aldýklarý sefil gelir payý son 10 yýlda % 2,3'ten % 1.4'e

gerilerken, küreselleþmenin bu yanlarýna isyan edenlerin "kafasýz

haydutlar"dan ibaret olduðunu söylemek, biraz insafsýzlýk olmuyor mu

acaba?

89Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 90: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

ELMASLAR EBEDÝDÝR

15 Mayýs 2000, Yeni Binyýl

Anneler gününde annenize armaðan etmek üzere küçük bir elmas

yüzük seçmeden önce, ýþýklý ve pýrýltýlý vitrinin önünde bir-iki dakika

fazladan durmalýydýnýz. O ekstra 120 saniye, elmas ve pýrlanta

fiyatlarýnýn oluþumu hakkýnda size çok öðretici bir hikâyeyi anlatýp

bitirmeme yeterdi. Jonah Dumbuya'nýn hikâyesi bu. Kendisi, dünyanýn

en büyük elmas kaynaklarýndan biri olan Sierra Leone vatandaþý. 23

yaþýnda bir öðretmen. Bundan üç yýl önce, þimdiki gibi sýcak ve

rutubetli bir günde, oturduðu ve çocuklarý okuttuðu köyde sýk çalýlarýn

arasýnda yürürken, isyancý gerillalarla karþýlaþmýþ. Þimdi bütün

dünyanýn "aradýðý" savaþ aðasý Foday Sankoh'un komutasýndaki

Devrimci Birleþik Cephe (RUF) gerillalarýyla. Tepeden týrnaða silâhlý

isyancý askerler Dumbuya'yý yere çökerttikten sonra sað kolunu ve iki

kulaðýný palayla uçurmuþlar. Ýþlerini bitirdikten sonra da genç

öðretmenin kalan saðlam eline bir mektup tutuþturmuþlar: "Bunu

hükümetine götür de sana yeni bir kol versin, e mi!"

Observer gazetesinin 4 ayrý muhabirle Londra'da, Sierra Leone'da,

New York'ta ve Antwerp'te hazýrladýðý "özel rapor"da Batýlý silâh

tacirlerinin, çürümüþ savaþ aðalarýnýn ve içimizdeki bitmek tükenmek

bilmez mücevherat tutkusunun, milyonlarca insanýn kesilip biçilmesine

nasýl yol açtýðý hikâye ediliyor. Burada öðretmenimiz Dumbuya,

dünyanýn en zengin Batý ülkeleriyle en yoksul Afrika ülkelerini; Doðu

Avrupa'nýn tozlu Kalaþnikof depolarýyla tropik ormanlarýn içindeki saz

damlý kulübelerin kolsuz bacaksýz çocuklarýný; dünyadaki gelinlerin

yarýsýnýn yüzük parmaklarýný süsleyen pýrýltýlý elmaslarla kan-ter-ýstýrap

üçgenini birbirine kopmaz baðlarla baðlayan devasa ve karmaþýk

zincirin minicik ve kanlý bir halkasýný oluþturmakta --Kendisi, bunlarý

bilmese bile. Öðretmenimiz, bunlarý bilmiyor olabilir, ama hesabý çok

kuvvetli: "Sierra Leone'da bir pýrlantanýn deðerini öðrenmek mi

90

Page 91: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

istiyorsunuz?" diye soruyor. "Söyleyeyim: Kesilen tüm kollarla

bacaklarý toplayýp bir kenara koyun. Ondan sonra, son 10 yýl içinde

madenlerden çýkarýlan tüm elmaslarý da toplayýp öbür tarafa koyun.

Ardýndan da elmaslarý kol-bacaklara bölün. Ýþte size Sierra Leone'da

bir elmasýn deðeri." Birleþmiþ Milletler Genel Sekreteri Annan,

insanlýðý Sierra Leone baþta olmak üzere Afrika'nýn yardýmýna

çaðýrmýþ acý acý. Ve ABD baþta, Batý ülkelerini suçlamýþ. ABD, kendi

asker göndermediði gibi, uçak tahsisi için de BM'nin ödeyemeyeceði

kadar çok,yani fâhiþ paralar istiyormuþ, Annan'a göre. Üstelik, insanlýk

adýna oralarý barýþ ve huzura kavuþturacak BM Barýþ Gücü

askerlerinin de, elmasýn pýrýltýsýný görünce akýllarý baþlarýndan

gidiyormuþ. Sierra Leone'a zýrhlý kariyerleri ile giden 900 kiþilik koca bir

Gine taburu, "silahlarýmýzý kaptýrdýk" deyince, insan þüpheleniyor

demiþ Genel Sekreter. "Zýrhlý araçlarý satmýþ olmasýnlar sakýn?"

Boþuna dememiþler ey kari, "elmaslar ebedidir" diye.

91Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 92: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

KÝTAB-ÜL HAYAT

25 Mayýs 2000, Yeni Binyýl

Müjdeler olsun, ey kari: Ömür boyu beklediðin an geldi çattý iþte!

"Hayatýn Kitabý"ný pek yakýnda okuyabileceksin! Þunun þurasýnda 15

gün birþey kaldý -- Bilemedin, 3 hafta. Üç hafta daha diþini sýkabilirsen,

kâinatýn 3 ½ milyar yýllýk en büyük sýrrý, kocaman bir kitap halinde

gözlerinin önüne seriliverecek. Ýnsaný gökler hâkimi Gordon gibi

kâinatýn merkezine yerleþtiren anlayýþa göre - ki, biliyorum, sen de

hepimiz gibi bu anlayýþý benimsemektesin elbette, baþka türlüsü

elinden gelmez çünkü - yerlerin ve göklerin en þýk þifrelenmiþ yaratýsý

olan insanoðlunun (ya da insankýzý) sýrrýna vâkýf olacaksýn.

Washington Post'tan Rick Weiss'ýn yazdýðýna göre, gelmiþ geçmiþ

en büyük, en iddialý, en cür'etli biyolojik proje olan insan "genomu"nun

"haritasýný çýkarma" giriþimi, artýk sonuçlanmak üzere. Biyolojinin

"Graal Destaný" diye de adlandýrabiliriz bunu. Hani, Kral Arthur ve

Yuvarlak Masa Þövalyeleri'nin hikâyesindeki, herkesin peþinde olduðu

o kutsal kupa gibi bir þey. On yýldan beri insan genomu denen çift iplikli

sarmal genetik kodun çözülmesi için muazzam bir yarýþ sürüyor. Ýki

milyar dolara mal olan bu projede, insanýn aya gönderilmesi için

kullanýlmýþ bilgi iþlemlerinin milyonlarca kat fazlasý yapýlýyor. Amaç, bu

genom'un biyolojik ve kimyasal kodundaki milyarlarca "harf"i okumak,

oradaki esrarengiz moleküler mesajý çözmek ve böylelikle de insanýn

tam bilgisine ulaþmak. Bilge Sokrates'in dediði gibi: Kendini bil!

ABD'de bir özel þirkete ve bir de kamu fonlarýyla desteklenen

uluslararasý vakfa baðlý bilim adamlarý, ayrý ayrý yarýþmaktalar. Yarýþ

iki-üç hafta içinde sonuçlandýðýnda, bu bilim adamlarý biz dünyalýlara

Hayatýn Kitabý'ný sunacaklar. Ýnsan bedenine nasýl yaþamasý

gerektiðini dikte eden yaklaþýk 3 milyar genetik kod parçasýný tespit

etmiþ ve bir güzel de sýraya dizmiþ olacaklar. Bu parçacýklar, kalýtýmýn

moleküler temelini oluþturan çekirdeksi asitlerin içindeler. Yani

92

Page 93: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

DNA'nýn. Ýnsan genomunu devâsâ bir ansiklopedi gibi düþünün. Tek

cümle halinde yazýlmýþ bir ansiklopedi bu. Üç milyar yüz milyon kadar

harften oluþan cümlede neredeyse tek bir noktalama iþareti yok.

Neredeyse iki metre uzunluktaki bu moleküler cümlenin birer kopyasý,

aklýn alamayacaðý mükemmellikte bir ambalajlama sayesinde bir güzel

katlanýp, insan vücudundaki 100 trilyon hücrenin neredeyse hepsine

bir bir yerleþtirilmiþ. Bilim adamlarý iþte bu ansiklopediyi hemen hemen

bitirdik diyorlar - sa da, hemen oltaya sazan gibi atlama ey kari. Kazýn

ayaðý tam da öyle deðil çünkü. Karanlýkta - ya da, hadi alacakaranlýk

diyelim - kalan epey nokta var ve bunlarý da sana açýk açýk

söylemiyorlar. Bir kere, tam bilgiye ulaþýlmýþ deðil. Çaðýmýz insaný pek

acul; beklemeye tahammülü yok. O yüzden, þifre pek çözülemeden

geliyor kitap. Biraz az piþmiþ sunulan bir ziyafet gibi, mideye oturabilir.

Ýkincisi, Hayat Kitabý'nýn bir de öbür yüzü var tabii: Ölüm Kitabý. Þifrede

insanýn ne zaman ve neden öleceði de yazýlý çünkü. Üçüncüsü de þu:

Þifreyi çözdün mü, kimi yaþatýp kimi ýskartaya çýkaracaðýný

kararlaþtýrabiliyorsun: Biyolojik "ýrk ayrýmý"ný, yeryüzünün en büyük

ayrýmcýlýðýný, en hakikî soykýrýmý sahneye koymaya baþlýyorsun. Bu

ölüm-kalým kitabýný konuþmayý sürdürelim.

93Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 94: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

HAYAT - VE ÖLÜM - KÝTABI - II

26 Mayýs 2000, Yeni Binyýl

"Kara Kaplý Kitab"ýn kapaðýný kaldýrmamýza ramak kaldý, diyorduk

ey kari. Bilim adamlarýnýn -- ya da modern þamanlarýn -- bizi

aydýnlatacak açýklamalarýný bekliyoruz nefeslerimizi tutarak. Hayatýn

ve/ya ölümün kitabý geliyor! Açýklama tarihi konusunda tarihî açýklama

da geldi iþte: Kitabýn "müsveddesi" 15 Haziran'da bize bildirilecek!

Baþlangýcýn sonu! Açýklamalar biraz bulanýk bir finiþ çizgisi getirecek

gerçi; ama yatýrýmcýlar ve ABD Kongresi'ndeki fon saðlayýcýlar aç

kurtlar gibi bekleþirken, yarý-bitirilmiþ, yarý-keyfî bir açýklama da

kesecek bizi artýk, çaresiz.

Ýnsan genetik kodunun tümünü okuma iþi bir-iki yýl daha alacakmýþ.

Biten kýsým, yüzde 90 civarýnda. Ayrýca, bitirilen "okuma"larda da

yýðýnla hata bulunacak. Ama, gamlanma ey kari: Ýlk çýkarýlan kaba

müsvedde de insanýn "kendini bil"mesi konusunda bir dönüm noktasý

sayýlýyor. Nobeller de yolda! Çokça heyecan, az da kaygý var.

Heyecan: Genetik kodumuzu bir çözdük mü, çok önceden hangi

hastalýklara yakalanacaðýmýzý bileceðiz, yeni "mucize ilaçlar"

kullanacaðýz, hatta hastalýklarý hastalanmadan halledeceðiz ve

ömrümüze ömür katacaðýz. Ayrýca, geliþmiþ ülke hükümetleri,

yatýrýmcýlarý, doktorlarý ve bilim adamlarý servetlerine servet katacak.

Kaygý: Genetik kodumuzu bir çözdük mü, topluca yeni bir karanlýk

çaða da girmiþ olacaðýz: Yeni öjenizm çaðýna. Çürük-çarýk genli

insanlarý aramýzda barýndýrmayacaðýz, kýsýrlaþtýracaðýz, hatta toptan

çöpe atacaðýz. Ayrýca, bütün o pahalý ilaçlarý kendi aralarýnda

pazarlayan geliþmiþ ülke insanlarý olarak, genetik haritayý çýkartýrken,

bunlarý rüyalarýnda göremeyen yoksul ülkeleri de dünya haritasýndan

silebiliriz. Ýyi haber: Genetik ayrýmý önleyecek yasalarý çýkarmak için

hâlâ biraz vakit varmýþ. "Ýnsanlarýn kendileri hakkýnda güvenli bilgiye

sahip olmalarýnýn vakti artýk," demiþ bir yetkili. Pek söylenmeyen kötü

94

Page 95: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

haber ise þu: Bilim adamlarý, uzun cümledeki gizli mesajý pek

anlayamýyorlarmýþ. Hani sýralama iþi tamam olsa da, bunun

anlamlandýrýlýp yorumlanmasý pek bir zormuþ. Ansiklopediyi okuyacak

insan çýkmamýþ henüz. Adý üstünde, þifreli çünkü. Hecelemeye

baþlasanýz da, harflerin ezici çoðunluðunu oluþturan ve bir türlü

anlamlandýrýlamayan "çöplük DNA"larý da ayýklamanýz gerekiyor.

Dahasý, o karmaþýk programlar, cam kavanozlardaki akýllý robotlar,

süper teknisyenler ve yýlda 1 milyon dolarlýk elektrik masrafýna yol

açan süperbilgisayarlar, bu "anlamsýzlýklar ummaný" içinde yüzerken,

aranan diziliþlerin yarýsýný atlýyormuþ! Ýnsanýn "otobiyografisi" yabancý

dilde yazýlmýþ olabilir mi? Kendi hayat hikâyemizi nasýl

okuyamazmýþýz? Ezelden ebede uzanan anlam arayýþýmýzýn en

çarpýcý örneklerinden biri bu. (Artaud ve Beckett de, semalarda bir

yerden gülümsüyor olmalýlar.) Bir "özür": Çaðdaþ genbiliminin henüz

yüz yaþýnda olduðunu hatýrlatan bir bilimadamý þöyle diyor: "Bu metnin

yaratýlmasý için üçbuçuk milyar yýllýk bir evrim gerekti. Þimdi bir yüzyýl

içinde bu metnin yorumunda son sözü söyleyeceðiz diye ortaya

çýkmak, insanýn kendini beðenmiþliðinin bir ifadesi gibi geliyor bana."

(Kendini beðenmiþlik mi? Ýnsan mý? Yok caným, daha neler?) Bir

tatsýzlýk: Özel sektörle kamu sektörü arasýnda, "ilk açýklamayý

hangimiz yapacak" konusunda hýr çýkmýþ. Dünyanýn en parlak

bilimadamlarý çirkin çirkin konuþuyorlar, birbirlerine ahlâksýz ve

karacahil diyorlar. Celera Genomics þirketi, birinci biziz diyor ve ayrýca

genlerimizi patentleyip elinde tutarak müthiþ servetlere ulaþmayý

amaçlýyor. Kamu fonlarýndan beslenen araþtýrmacýlarsa "ham gen

kodu"nun, genlerin sahibi olan biz insanlara bedava daðýtýlmasý

gerektiðini söylüyor. Genlerimiz kimin malý sahiden? Bu gen projesinin

çok þiþirilmiþ bir balon olduðunu söyleyenler de var: Onlara göre,

hayat ve ölümümüzün sýrrýný, mirasýný devraldýðýmýz genlerden çok,

içinde yaþadýðýmýz ortamda aramalýyýz asýl. Behey kari, "Hayat

Kitabý"nýn kara kapaðýný kaldýrýp Anlam'ý bulmak için deliler gibi

sabýrsýzlandýðýný görür gibiyim.

95Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 96: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

ALO ALO, ORASI NERESÝ -- AFRÝKA MI?

2 Haziran 2000, Yeni Binyýl

Belki de IMF ile yapýlan anlaþma sayesindedir, ne bileyim, son

zamanlarda yeni bir huy edindim: Rapor okuyorum. Hobi de

diyebilirsiniz. Televizyonda bir yarýþma programýna katýlsaydým, o

ölümsüz soruya tek ve þaþmaz bir "yanýt" verirdim:

"Boþ zamanlarýmda rapor okurum!"

Sunucunun, "Emin misiniz?� Son kararýnýz mý?" þeklindeki

þaþýrtmaca sorularýný da ayný kararlýlýkla göðüslerdim:

"Eminim; son kararým sürekli rapor okumaktýr."

Aslýnda, ilk bakýþta görüldüðü kadar þaþýrtýcý ve egzantrik bir tercih

de sayýlmaz bu. Çünkü, artýk yazýlan bütün raporlar son derece

sürükleyici. Heyecan dozu o kadar yüksek ki, geceleri okuduðum

metin elimden düþse, okuduðum kýsýmlar uykusuz geceler geçirmeme

yetiyor.

Uluslararasý kuruluþlarýn "dünya hali"ne ayna tutan ciddi

raporlarýndan bahsediyorum: Gelir daðýlýmý, ormanlar, çevre, çocuklar,

çocuk savaþçýlar, kadýnlar, mayýnlar, mülteciler, biyoteknoloji, gizli

dinleme ve casusluk gibi konularda gün geçmiyor ki bir yeni rapor

patlamasýn. Ortalýk rapordan geçilmiyor.

Benim için herbiri birer "best-seller" deðerinde olan bu raporlarýn

olsa olsa yüzde birine filân yetiþebiliyorumdur, ama o kadarý bile

"beyaz geceler"i sürekli kýlmaya yeterli.

Ýþte ey kari, sana son "bomba"larýmdan bir tadýmlýk:

Dünya Bankasý'nýn fýrýndan taze çýkmýþ bir raporunda, birçok Afrika

ülkesinin, 1960'lardaki hallerinden çok daha kötü durumda

bulunduklarý saptanmýþ.Yani sömürge olduklarý dönemde bile daha

iyiymiþler. Hepimizin gayet iyi bildiði gibi, sömürgecilik, adý üstünde,

96

Page 97: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

çok kötü birþeydir. Sömürgeci ülke, sömürgesinin kanýný-iliðini sömürür

çünkü. Ama þimdi, sömürge olmayan Afrika ülkeleri, o zamandan bile

beter durumda. Ýþte durum özeti:

-- Afrika'daki 48 ülkenin toplam geliri, Belçika'nýnkinden az fazla!

-- Ortalama Afrika ülkesinin ekonomisi, 60.000 kiþilik bir zengin ülke

kasabasýnýn ekonomisinden daha küçük!

-- Afrika'nýn dünya ekonomik üretimindeki payý % 1, dünya

ticaretindeki payý % 2!

-- Afrika'da yollarýn % 16'sý asfalt; 100 kiþiden 1'inin telefonu, 10

kiþiden 2'sinin elektriði var; kýrsal kesimde yaþayan 4 insandan 3'ü

saðlýk hizmeti yüzü görmüyor; 35 milyon insan AIDS'li ve en az iki

ülkede her 4 kiþiden 1'i bu hastalýktan ölüyor; kadýnlarýnýn öðrenim

düzeyi son 40 yýlda sadece 1.2 yýl artmýþ ve bu bir tersine dünya

rekoru;

-- Sahra'nýn güneyindeki 48 ülkeden en az 20'si en az 20 yýldýr

savaþ ve iç savaþlardan kýrýlýyor;

-- Siyasi sistemi, seçim yapýlan yerlerde dahi, "kazan, hepsini al!"

þiarýna dayanýyor ve etnik temsilden eser yok;

-- Afrika, dünyanýn en çok dýþ borç bataðýna batmýþ yeri: ülkeler

içinde üretilen hasýlanýn % 17'si borç ödemelerine gidiyor ki bu, þimdiki

durumunu koruyabilmesi için gerekli seviyenin en az üç kat üstünde...

Bu heyecan verici raporun sonunda Dünya Bankasý soruyor:

"Afrika, 21. Yüzyýla Girebilecek mi?"

Cevabý tahmin ediyorsundur, ey kari: Dünyanýn belki en büyük

potansiyel ve gizli rezervlerine sahip bu kýta: a) daha iyi yönetilir, daha

az savaþýrsa, b) insanlarýna daha çok yatýrým yaparsa; c) ekonomisini

çeþitlendirebilirse ve d) Zengin ülkelerden daha çok yardým alýrsa�

evet, bizlere, yani dünyanýn geri kalan kesimine yetiþebilir.

Gördüðün gibi ey kari, dört basit þarta baðlý iþte. Ama eðer Dünya

Bankasý'na deðil de bana sorarsan, çok daha basit bir çözümü var iþin:

Afrika'da, hele Sahra'nýn güneyindeki ülkelerden birinde doðma,

yeter.

97Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 98: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

"HERKES ÝÇÝN DAHA ÝYÝ BÝR DÜNYA"

3 Temmuz 2000, Yeni Binyýl

Son zamanlarda duyduðum en iyi haber: Yeryüzünün yüzyüze

olduðu yoksulluk felâketinin kökünü kazýmak üzere Cenevre'de

toplanan insanlýk temsilcileri, zirveyi tam bir gün uzatmýþlar (BBC).

Günde tek bir Amerikan dolarýndan daha az bir gelirle yaþamak

zorunda olan bir milyarý aþkýn insanýn sefaletini sona erdirecek

stratejiyi çizmek ve bu kepazeliðe son noktayý koymak üzere -- az

deðil -- koca bir 24 saat daha kazandýk! "Bir milyar için bir gün"!

Bu kritik saatler içinde hükûmet temsilcileri -- ve onlarýn emrinde

karýnca gibi çalýþan bürokratlar -- ciddi ciddi tartýþarak ortak bir görüþe

varacaklar ve nihaî metni ortaya çýkarmýþ olacaklar.

Aslýnda, haksýzlýk etmemeli. Strateji belli: Yoksullarla zenginler

arasýndaki korkunç uçuruma bir "köprü" kurmak üzere âcil önlemler

alýnmasý. Hedefler son derece belirgin ve basit:

Yoksullarý zenginleþtirmek, cehaleti ortadan kaldýrmak, savaþlarý ve

içsavaþlarý durdurmak, sýnýrsýz kazanç hýrsýný dizginlemek, þehveti

gemlemek, kadýnlarý güçlendirmek, küçükleri korumak, büyükleri

saymak, iklimi daha fazla bozmamak, insana yaraþýr saðlýk koþullarýný

da her yerde Coca Cola kadar yaygýn hale getirmek...

Bu hedeflerin hepsi doðru saptanmýþ. Sadece Birleþmiþ Milletler

deðil, zirveye paralel toplantý yapan uluslararasý sivil toplum kuruluþlarý

da bunlarý makûl ve gerçekleþtirebilir buluyor. Zaten, "uzatmalarý

oynanan" zirve toplantýsýnýn sonunda çýkacak olan metnin baþlýðý da

"Herkes Ýçin Daha Ýyi Bir Dünya".

Peki sorun nerede? Þurada: Herkes için daha iyi bir dünyanýn nasýl

gerçekleþtirileceði bilinmiyor maalesef. Dünya tarihinde ilk defa BM,

IMF, Dünya Bankasý ve OECD kafa kafaya verip birlikte bir çalýþma

kotarmýþlar ve ortaya bir sonuç çýkaramamýþlar. Herkesin üzerinde

98

Page 99: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

tam fikir birliði ettiði tek konu var, o da, dünyanýn herkes (ama, tabii

özellikle yoksullar) için daha kötüye gittiði.

Çok öncelikli iki konu, yani borçlarýn silinmesi ve yeni maddi

kaynaklar yaratýlmasý konularý, son çýkacak raporda öylesine

sulandýrýlmýþ ki, neden bahsedildiðini anlamak bile olanaksýz hale

gelmiþ. Yeni fonlar arayýp bulma gereði konusunda da herkes hemfikir,

ama bunu kimin yapacaðý bilinmiyor.

Herkesin üzerinde anlaþtýðý görülen bir konu daha var: Bundan beþ

yýl önce Kopenhag'da yapýlan ilk sosyal zirveden bu yana özellikle

geliþmiþ ülke hükûmetlerinin, yüklendikleri taahhütlerin hemen hiçbirini

yerine getirmedikleri. (Sadece 4 ülkenin - Danimarka, Hollanda,

Norveç ve Ýsveç -- gayrisafi milli hasýlalarýnýn yüzde yarým'dan biraz

fazlasýný dýþ yardým olarak kullanmalarý taahhüdünü yerine

getirdiklerini belirtelim.)

Yoksulluðu silmek için açýk bir yol haritasý olmayýnca, insanlýk

camiamýzýn geçmiþteki hatalarýný tekrarlamaktan nasýl kurtulacaðý

sorusunun cevabýný da bilemiyoruz.

Kimsenin "uzun ömürlü, saðlýklý gelecek" sevincini kursaðýnda

býrakmak istemeyiz elbette; ama, o harika genom haritasýnda bize

âcilen gereken bu yolun çizgileri gösterilmiyor ne yazýk ki.

O harita, bu harita deðil.

99Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 100: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

VAAT EDÝLMÝÞ TOPRAK

19 Temmuz 2000, Yeni Binyýl

"Postacý" filminde postacýnýn þaire söylediði gibi: Hayatýn kendisi de

bir metafor galiba�

Filipinler'in baþkenti Manila'nýn büyük çöp daðý önce bir volkan

oldu, sonra yaralý bir dev halinde canhýraþ bir çýðlýkla naralandý;

derken bir tsunami olup kabardý, ardýndan bir cehennemî bir alev

topuna dönüþüp Vaat Edilmiþ Toprak sâkinlerinin üzerine bir ölüm

bulutu þeklinde çöktü.

Þaka deðil. Bu çöplüðün adý gerçekten Arz-ý Mev'ud. Yani, Eski

Ahit'te ve Kur'an da dile getirildiði gibi Tanrýnýn vaad ettiði ülke. En az

15 metre yüksekliðinde ve 300 dönüm geniþliðine bir alana yayýlmýþ

gerçek bir çöp daðýnýn, buranýn gerçek sâkinleri tarafýndan "Tanrý'nýn

Vaadettiði Ülke" diye vaftiz edilmesi kadar iç burkan bir espri kolay

kolay düþünülemezdi doðrusu.

Dünyadaki nüfus artýþýnýn ve þehirlere yapýlan göçün canlý

metaforlarý olan bu insanlardan 200'ünün öldüðü, en az dört katýnýn

"kayýp" olduðu, gerçek sayýnýn ise sonsuza kadar bilinemeyeceði

bildiriliyor.

Týpký 1993 yýlýnda Ümraniye Hekimbaþý çöplüðünün patlamasý

sonucunda dünya deðiþtiren insanlarýn tam sayýsýnýn hiçbir zaman

bilinemeyeceði gibi. Ya da, 17 Aðustos Depremi'nde yokolan

insanlarýn sayýsýnýn bilinemeyeceði gibi.

Günde 10,000 ton çöp atýlan Manila çöplüðü, için için hep yanar ve

gece gündüz ýþýl ýþýl parlarmýþ. Dayanýlmaz kokular ve sürekli duman

arasýnda zaman zaman duyulan çatýrtý-patýrtý ise patlayan pillerden

gelirmiþ. Heyelanda dört çocuðundan üçünü kaybeden genç bir

hanýmýn kocasýna söylediði gibi: "Bak, her tarafta mumlar yanýyormuþ

gibi. Sanki bir mezarlýkta yaþýyoruz." (New York Times)

100

Page 101: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Çok karmaþýk bir ekonomik sistem yürürlükteymiþ burada: Köyden

gelip buraya yerleþen "leþ kargalarý", çeþitli kategorilere ayrýlan artýk

ve atýklarý kentteki yeni aðalarý olan aracýlara satmak zorunda.

Aðalarýn üstünde de, kendi çöplerini bir þekilde geri alýp kullanýma

sokan büyük oteller vb. var.

"Free-lance" olarak çalýþan "leþ kargalarý" ise, seçilen atýklardan

geri kalaný üzerinde çalýþýyor. Daha çöpü atmadan kamyonlarýn üstüne

sýçrayýp ellerine geçeni kurtaran gençlere ise "sýçrayanlar" deniyor.

Vaat Edilmiþ Ülke sâkinleri, vaat edilmemiþ ülkelerinin 25 milyonluk

"atýk"larýný temsil ediyorlar - günde bir dolardan az geliri olan sefilleri,

kalýntýnýn kalýntýlarýný. Ve bu sefiller, oracýkta günde milyonlarca

peso'luk ciro yapan bir ekonominin motoru durumundalar.

Bu Þehr-i Stanbul'un adam baþýna ortalama günde 3 kilogram

(yýlda toplam 3 milyon ton) çöp "üreten" sâkinlerinden biri olarak,

Manila'nýn bizden ne kadar uzakta olduðunu düþünüyorum. Ve bana

artýk Manila kadar uzak gelen çocukluðumdaki oyunlardan birinin

oyunu o an için donduran sloganýný hatýrlayýp sevinçle haykýrýyorum:

Çerçöp!

101Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 102: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

G8 ZÝRVESÝNDE LÝDERLERÝN BURUNLARI UZADI

24 Temmuz 2000, Yeni Binyýl

"Yeni bir çað için þafak söküyor. Daha müreffeh bir 21. yüzyýla,

daha derin bir huzura ve daha büyük istikrara doðru hep beraber

umutla ilerleyelim!"

Dünyanýn en zengin 7 ülkesinin liderleri (liderlerimiz), aralarýna

Rusya'nýnkini de alarak, yýllýk zirvelerini dün Okinawa'da baþarýyla

tamamladýlar ve canalýcý cümlesini yukarýda aktardýðýmýz bildirilerini

de yayýnladýlar.

Her tarafýndan umut, iyimserlik ve pozitif titreþimler saçýlan bildiride

ayrýca dünya ekonomisinin güçleniþi ve dinamizmi göklere çýkarýlýyor,

yerkürenin daha da güvenli, müreffeh bir gezegen hale getirilmesi için

liderlerimizin ellerinden geleni artlarýna koymayacaklarý vaadi dile

getiriliyordu.

"Eh, bundan iyisi can saðlýðý," diye düþünebilirsin ey kari, ama

hemen söyleyeyim, liderlerimiz bundan da iyisini dile getirdiler:

Dünyanýn en yoksul ülkelerini kýrýp geçiren borç yükünü hafifletmeyi,

bu ülkeleri tarümar eden salgýn hastalýklarý iyileþtirmeyi, bellerini

büsbütün büken enformasyon teknolojisi açýðýný kapatmayý ve en çok

sayýda insana en ucuz fiyata en iyi yiyeceði - eðer genetik dönüþüm

güvenli ise - saðlamayý da vaat ettiler.

(Bu amaçlara somut olarak nasýl ulaþýlacaðý ya da yoksul ülkelere

yapýlan muazzam silâh satýþlarý konusunda ise herhangi bir açýklama

yapmadýlar, ve yardým örgütleri tarafýndan hiçbir vaatlerini tutmamakla

aðýr þekilde suçlandýlar -- ama o kadar kusur da kadý kýzýnda bile

bulunur be kari.)

Sonra da, geleneksel kapanýþ törenlerini beklemeden uçaða

koþturup Ortadoðu sorununu çözmeye giderken parmaklarýyla

dünyaya umut iþareti yapan Clinton'ýn ardýndan, bu en büyük lideri

102

Page 103: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

"sevgi, saygý ve hayranlýk"la bir kez daha selâmlamayý da ihmal

etmediler. (Reuters)

Dünyanýn en güçlü adamlarý, yani liderlerimiz artý Putin, bu parlak

zirvenin açýlýþ gecesi 15. yüzyýlda Samuraylar döneminden kalan

Þurico þatosunda verilen görkemli þölende ýstakoz, havyar ve ördeðin

baþý tuttuðu muhteþem bir yemek yemiþlerdi. Üç günlük zirvenin

yapýlmasý için harcanan para da baþ döndürücü bir rakama ulaþýyordu:

Yaklaþýk 750 milyon dolar!

Sadece bu para ile, liderlerin kurtarmak istedikleri en yoksul 40

ülkenin sefil çocuklarýndan 1,5 milyonunun hayatýnýn kurtarýlabileceði

ya da Gambia gibi bir ülkenin borçlarýnýn hepten silinebileceði

hesaplanýyor. (BBC)

Ve sen ey kari, zenginlerin toplantýsýyla çenesini yoran bu züðürt

yazýsýný sonuna kadar okuyacak kadar azimli idiysen, haberin olsun,

bu okuma süresi içinde 20 küçük çocuk bu dünyadan ayrýldý - açlýktan

ve hastalýktan.

Ne yapalým, saðlýk olsun.

103Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 104: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

KABRÝSTAN

GÜLE GÜLE 'KEMO SABE!'

30 Aralýk 1999, Yeni Binyýl

Çocukken, kovboy olmak isterdim. Bu bakýmdan bir ayrýcalýðým

olduðu da söylenemez - aþaðý yukarý tanýdýðým herkes de kovboy

olmak isterdi zaten. 11 yaþýndayken filan Foto Sabah'ta çekilmiþ bir

fotoðrafým var, orada da açýkça görülüyor: Kýzýlderili usulü, uzun

püsküllü kollarý olan gömlek, gene kenarlarý püsküllü siyah, deri taklidi

pantalon, mücevher taklidi sarý kesme taþý olan broþu ile siyah ip

kravat - ve geniþ kenarlý beyaz þapka tabii, galonluk. (Altý patlar

gümüþî revolverleri saymýyorum bile. Otuzbeþlik simit gibi sýrýtan

yüzümdeki maðrur ifadeyi de. Onlar, iþin 'olmazsa olmaz' parçalarý.)

Bütün takým-taklavat, anneannemin hediyesiydi.

Ayný yýllarda, bir hediye daha aldým ondan: 'Stereoskop' denen bir

teknoloji harikasý. Çevresine muntazam aralýklarla renkli 'slide'lar

yerleþtirilmiþ bir disk düþünün. Yalnýz, her 'resim'den ikiþer tane var ve

bunlar simetrik olarak karþýlýklý yerleþtirilmiþ. Bu diski, dürbün gibi iki

'objektif'i bulunan bir siyah âletin içine yerleþtiriyordunuz, Sað yandaki

metal kolu aþaðý çektikçe disk dönüyordu, ve siz her seferinde deðiþen

o simetrik resimleri iki ayrý gözünüzle ayrý ayrý gördüðünüzden, üç

boyutlu bir hikâye seyrediyordunuz. (Bir çeþit 'Al gözüm seyreyle Salih'

numarasý yani - ama, elbette, onun çok geliþmiþ hali.)

Stereoskopumda seyredebileceðim bir yýðýn disk vardý, Hansel ve

Gretel masallarý, 'Hula' dansý yapan yarý-çýplak kýzlarla bezeli turistik

ve birazcýk da erotik Hawaii manzaralarý ve daha neler neler. Ama,

açýkça itiraf etmem gerekirse, bunlardan yalnýzca bir tanesi bende

silinmez izler, hatta saplantý yarattý: Maskeli Süvari! Gür yeleli beyaz

atýný þaha kaldýrmýþ, geniþ kenarlý beyaz þapkasýnýn altýndaki kara

maskesi, açýk mavi iþlemeli gömleði, boynundaki kýrmýzý mendili ve

gümüþ kurþunlar atan çifte tabancasýyla çeþitli pozlar veren o eþsiz

kahraman.

Kötülerin amansýz düþmaný, adalet ve demokrasinin yýlmaz

savunucusu Maskeli Süvari, yüzyýllarýn en kötüsü sayýlan bu yüzyýlýn

104

Page 105: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

sonuna doðru, 2000'e üç gün kala öldü. Daha doðrusu, onu

canlandýran, ona suret kazandýran ve benim o harika âletimin içine

giren aktör Clayton Moore'du ölen. Aslýna bakarsanýz, ölen kimdi,

Maskeli Süvari mi, yoksa oyuncu Moore mu, bunu ayýrdetmek

imkânsýz artýk. Çünkü oyuncu, rolü çoktan aþmýþ, onunla yekvücut

olmuþtu. O kadar ki, rolü býraktýktan sonra bile beyaz þapkasýný

çýkarmadý ve onu ömrünün sonuna kadar taþýdý. Maskeli Süvari

karakteri 1930'larda bir radyo kahramaný olarak doðmuþtu. Binlerce

gün devam eden ve radyonun günümüzde yeniden dönülen altýn

günlerinde de tekrar göze giren dizi, tabii televizyonda ve Hollywood

filmlerinde de varlýðýný sürdürdü.

Dizi, þaþmaz biçimde Wilhelm Tell uvertürü ile açýlýrdý:

"Iþýk hýzýyla koþan müthiþ bir at, yerden kalkan toz bulutu ve

kahramanýn aðzýndan fýþkýran savaþ çýðlýðý: 'Hi Yo Silver!' Ýþte Maskeli

Süvari. Sadýk kýzýlderili dostu Tonto ile birlikte ovalarýn bu cesur ve

yetenekli maskeli süvarisi, vahþi Batý'nýn ilk yýllarýnda kanun ve nizam

için savaþýn baþýný çekerdi. Býldýr senelerin o müthiþ günlerine

dönelim. Maskeli Süvari gene at koþturuyor!"

Ýyi adamýn neden kara maske taktýðýný soruyorsanýz, hemen

söyleyelim: Bir haydut çetesinin pususuna düþen Teksaslý Rancer'ler

grubunun hayatta kalan tek üyesiydi de ondan. Saklanmak zorundaydý

o. Tek tüy takan kýzýlderili Tonto onu bulup saðalttýktan sonra,

düþmanlarýndan korunmak için maskesini takmýþtý ve Tonto'yla ikisi

bütün Batý'da kötülerin peþine takýlmýþlardý. Her bölümün sonunda da,

batan güneþe doðru yol alýrlarken, kötülerden kurtardýklarý

masumlardan biri mutlaka sorardý: "Kim bu maskeli adam?"

Maskeli Süvari'nin neden gümüþ kurþun kullandýðýný sorarsanýz,

ona da cevabým hazýr: Bilirsiniz, gümüþ yumuþak bir madendir; sadýk

dostu Tonto'nun "Kemo Sabe!" diye sevecenlikle hitap ettiði

kahramanýmýz, attýðý kurþunlarýn bile öldürmesini istemez; yumuþak

kurþunla yaralar kötüleri bile.

Ýþte böyle. Maskeli Süvari de gitti. Artýk at koþturamayacak. Hýrs ve

önyargýya karþý adalet ve eþitliðin tabancasý olan kahraman yok artýk.

Kahramanlara belki de her zamankinden fazla ihtiyaç duyulan yeni

dönemde biz, yani bütün çocuklar ve radyocular, onu çok özleyeceðiz.

105Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 106: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

DON MARTIN DE GÝTTÝ: SPLOP!

16 Ocak 2000, Yeni Binyýl

Yeni yýla, þenliklerin yaný sýra, hayli hüzün verici önemli bir kayýpla

girdik. Amerikan yergi geleneðinin özellikle 50'lerde ve 60'larda pupa

yelken giden ünlü Mad (Kaçýk) dergisinin "en kaçýk sanatçýsý",

karikatürist Don Martin de öldü sonunda. Martin'in saçý baþý daðýlmýþ,

kepçe kulaklý, titrek bacaklý, ayak uçlarý kaldýrýmlardan yola sarkan

sarsak karakterleri, bizim kuþaðý epey güldürmüþ, epey de

hüzünlendirmiþtir, farkýnda olmasak bile. Orta okul ve lise yýllarýmýzda,

komünal gruplar arasýnda epey de el deðiþtirmiþtir bu dergi ve

karikatürler. Ama, bunlardaki aðýr yaralayýcý mizahýn derinlemesine

farkýna - ya da eski deyimle 'künhüne' - vardýðýmýzdan da pek emin

deðilim doðrusu. (Nedense, hep böyle oluyor: Aðýrlýklý sözü ya da

çizgisi olan birini, ancak öldükten sonra daha iyi

deðerlendirebiliyormuþum gibi bir hisse kapýlýyorum - Bir çeþit geç

kalmýþlýk ya da 'yaþlanýyorum artýk' duygusu.)

Don Martin'in, Fonebone ya da Kaptan Klutz gibi acayip isimler

taþýyan karakterleri dünyanýn en talihsiz, beceriksiz ve mutsuz

yaratýklarýdýr. Türkçe'de onlarý tanýmlamak için bulabileceðimiz en iyi

karþýlýk, garip olabilir - her iki anlamýnda da. Ýçlerinde yaþadýklarý

dünya da, týpký baþlarýna gelen kazalar gibi, acayip, hatta grotesk'tir:

Islýkla melodiler çalarak neþ'e içinde kaldýrýmda yürüyen bir 'sokak

müzisyeni'nin kafasýna bir gökdelenin tepesinden koskocaman bir

kuyruklu piyano düþebilir meselâ ve telleri de bizimkini salam gibi

keserek, yolun ortasýna ince dilimler halinde üstüste yýðýlmasýna yol

açabilir. 'Ayaklarýn baþ olduðu', yani bildiðimiz, alýþtýðýmýz tüm

kavramlarýn tepetaklak edildiði, bu biraz Kafkasal dünyada yaþayan

gariplerin en temel derdi, çevreye uyum saðlayamamaktýr: Otel

müþterisi kahramanýmýz, meselâ, odasýndaki hamamböceklerinden

þikâyet etmek için paldýr küldür resepsiyona iner ve� resepsiyondaki

adamýn dev bir hamamböceði olduðunu görür - tüylü dört bacaðý, bir

karýþ uzamýþ sakalý, aðzýnda sönmüþ purosu ve öfkeli bir tehditle ileri

geri sallanan antenleri ile koskocaman bir hamam böceði!

106

Page 107: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Her durumda ezilmeye, paralanmaya, mahvolmaya mahkûm

garipler, çevrelerini kuþatan çaðdaþ dünyayla onulmaz biçimde ters

düþerler. Makineler baþdüþmandýr: Yol silindirleri ve yeri delme âletleri

gibi komplike aygýtlardan tutun, fön âletleri, tuvalet kâðýdý tutacaklarý,

hatta tel elbise askýlarý gibi basit þeyler de her an büyük bir felâkete yol

açabilir bu dünyada. Tehdit her an her yerdedir.

Don Martin'in daima sefillik, iðrençlik ve talihsiz felâketler üzerine

kurduðu mizahýn 'hastalýklý' bir anlayýþýn yansýmasý olduðu

söylenegelmiþtir. Kendisi, bu konuda tek bir ölçüt koyuyor: "Komik mi?

Karikatür denen þey sözkonusuysa, bildiðim tek test var, o da bu.

Yoksa, hastalýklý mýymýþ, insanlarýn deðerlerini ya da maneviyatlarýný

yerle bir mi edecekmiþ, soru bu deðil ki. Çok basit, tek bir soru

soracaksýnýz: Komik mi?"

Dünyanýn en 'kaçýk' sanatçýlarýndan Martin'in þu ölümlü dünyaya

yaptýðý iki katkýdan daha bahsetmek gerekir: Birincisi, karikatür ve

'resimli roman' dünyasýna getirdiði yeni ses boyutu: Onomatopeia

sanatýnýn eþsiz örnekleri: Her fiziki iþkencenin kendine özgü bir sadasý

vardýr Martin'in dünyasýnda: Karýlarý suratlarýna taze balýðý

çarptýðýnda, gariplerin yanaklarýndan 'SPLADAP' diye bir ses çýkar;

operatör ameliyat masasýnda kestiði organ parçalarýný evdeki köpeðe

götürülecek kesekâðýdýna atarken çýkan ses, 'SPLOP'tur; gardropta

yürüdüðü anlaþýlan uyurgezer garibin aðzýndan elbise askýsý

sökülürken çýkan ses 'POÝT'tir; yutulmamak için direnen spagettiler,

pizzalar filan da asla taklit edilemeyecek 'etsi' sesler çýkarýrlar.

(Sanatçýnýn kendi araba plakasýnda da 'SHTOÝNK' yazardý zaten.)

Martin'in ikinci katkýsý ise, emekçi haklarý alanýnda olmuþtur.

Yerleþik düzene muhalif çizgisiyle tanýnan Mad dergisi, karþý olduðu

birçok yayýn organýyla ayný geleneði sürdürmekteydi nedense: Yazar

ve çizerlerini 'kira sözleþmeleri'yle çalýþtýrýyor ve çok kâr getiren

yeniden basým haklarýný kendi elinde tutuyordu. Don Martin, 'f ree-

lance' diye adlandýrýlan tarzda çalýþan bütün sanatçýlarýn adýna bu

uygulamaya karþý çýkarak dergiden ayrýldý ve rakip Cracked dergisine

geçti. Ayný zamanda, ABD kongresi önünde free-lance sanatçýlarýn

haklarýný savundu. Daha önceden yayýnlanmamýþ karikatürlerinden

oluþan kitaplarýný yayýmlayarak 7 milyonluk satýþa ulaþtý ve sosyal

haklar alanýnda önemli bir zafer kazandý (POIT!)

Don Martin'le birlikte 'ruh kardeþlerimiz'den birini daha yitirmiþ

olduk. Halil Turhanlý'nýn dediði gibi: "Günbegün eksiliyoruz�

Vedalaþmaya zaman bile bulamadan."

107Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 108: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

SEN ÝYÝ BÝR ÇÝZERDÝN, CHARLES SCHULZ

14 Þubat 2000, Yeni Binyýl

"Aman Yarabbim!" Charles Schulz öldü. Ýki gün önce. 77 yaþýnda.

Santa Clara'daki evinde. Uykusunda. Gelmiþ geçmiþ en ünlü, en

popüler ve en iyi band karikatürünün, "Peanuts"ýn yaratýcýsýydý kendisi.

Dünyanýn en ilginç ölümlerinden de biri oldu bu ayný zamanda. Çünkü,

o ölümsüz karakterlerinin resmigeçit yaptýðý ve sanatçýnýn milyonlarca

okuruna hem teþekkür hem de veda ettiði son bandý yayýnlanmadan

bir gün önce öldü Schulz. Bir meslekdaþýnýn dediði gibi, "sanki bunu

da kendi yazmýþ"tý. "Sanatý taklid eden hayat" deyiþi, belki de hiç

kimseye Schulz'dan daha fazla yakýþamazdý.

Dünyada 75 ülkede 2600 gazete ve dergide her gün yayýmlanan

"Peanuts"ýn baþlýca karakteri Charlie Brown, "sürekli kaybedenlerin

koruyucu azizi" idi. Uçurtmasýný bir kez olsun aðaçlara takýlmadan

uçurmayý, Amerikan futbol topunu bir kez olsun doðru þutlamayý,

beyzbol takýmýna bir kez olsun galibiyet kazandýrmayý, platonik aþký

'kýzýl saçlý kýz'a bir kere olsun kendini beðendirmeyi beceremeyen, her

yenilgisini de "Good grief" (Aman yarabbi) diye þaþkýnlýkla

karþýlamaktan vazgeçmeyen yuvarlak kel kafalý Charlie Brown. Ve

Charlie Brown'un hayat kadar gerçek arkadaþlarý: Psikolojik güvenlik

battaniyesini bir an yanýndan ayýrmayan entelektüel Linus; '25 kuruþa'

psikolojik danýþmanlýk hizmeti veren 'cadý' Lucy; oyuncak piyanosunda

idolü Beethoven'in tüm eserlerini kusursuz çalan Schroeder; I. Dünya

Savaþý'nda amansýz hasmý 'Kýzýl Baron'la semalarda it dalaþý yapan

yazarlýk heveslisi avköpeði Snoopy ve bütün ötekiler� Türkçe dilinde

'çete' kelimesini olumlu ve sevecen anlam yüküyle kullanabileceðimiz

tek durum da bu belki: Charlie Brown ve çetesi� Beyaz kâðýt üstüne

siyah mürekkeple çizili ve iki boyutlu idiler evet; ama, dediðimiz gibi,

tümüyle gerçektiler. Yaratýcýlarý da gerçekti: Elli yýla yakýn süreyle her

gün çizen (yarým yüzyýl yýl içinde yalnýzca 5 hafta tatil yapmýþtý!),

108

Page 109: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

baþkasýna asla çizdirmeyen, ölümünden sonra çizgisinin baþkalarýnca

sürdürülmesine izin vermeyen, dünyanýn en ünlü ve en çok para

kazanan çizeri olmasýna raðmen, doðup büyüdüðü kasabadan

çýkmadan yaþayan, hayat tarzýnda tek bir deðiþiklik yapmayan,

ömrünü çocukluk arkadaþlarý, karýsý ve çocuklarý ve bir de komþularý

arasýnda, hokey oynayarak, sosisli sandviç ve jöleli bonbonlar yiyerek

geçiren biri. Yüksek ahlâklý, alçakgönüllü, mahçup bir adam. "Güzel

Amerikalý". (Türkçeye bir dönem Can Yücel tarafýndan çevrilmesi de

hayli anlamlý geliyor þimdi bana.) 21 dünya dilinde her gün

yüzmilyonlarýn okuduðu bu adamýn, gerçek hayatta "daha iyi bir çizer

olsaydým keþke" dediðine inanabiliyor musunuz? Charlie Brown gibi.

Ansiklopedilere geçmesi, kendini emekliye ayýrdýðýnda binlerce

insandan yoðun tepki gelmesi, onu iyi bir çizer olduðuna

inandýramamýþ. Ama inananlar var: Ýlkokul ikinci sýnýf öðrencisi bir

oðlan çocuðu, geçenlerde þöyle bir mektup yazmýþ ona:

"Çizimlerinden hoþlanýyorum. Onnar çok komik. Ýyi çiziyosun." Ben de

o çocukla ayný fikirdeyim: Onnar çok komik. Sen iyi bir çizerdin Charles

Schulz.

109Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 110: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

KARINCAEZMEZ ÞEVKÝ

26 Mart 2000, Yeni Binyýl

Biraz dikkatli biri idiyseniz, onun kocaman camlý gözlüðünün

ardýndaki gözlerinde bizimkinden birazcýk farklý baþka bir dünyaya ait

hülyalý bulutlarýn dolaþtýðýný fark ederdiniz. Biraz dikkatli idiyseniz

diyorum, çünkü gözlerindeki hülyalý bulutlardan çok daha çarpýcý

þeyler vardý ortada: Deðiþik saç kesim ve renklerinin, farklý giyim

tarzlarýnýn, irkiltici beden süslemelerinin hemen hemen hiç bilinmediði

bir çaðda, giyim-kuþamýyla gerçek bir "freak" görüntüsü verirdi o.

Tümüyle sarý ve kýrmýzý renklerden oluþan giysileriyle, ete-kemiðe

bürünmüþ bir kulüp flamasýndan farksýzdý. Sarý ve kýrmýzý renklerin

hâkim olduðu o her zaman þýk ve temiz ceketinin mendil cebinde, yani

kalbinin tam üstüne gelen nahiyede, bir vazo dururdu! Küçük, ince-

uzun, gerçek bir vazo. Vazonun içinde gerçek su vardý. Suyun içinde

de iki gerçek karanfil: Biri sarý, öteki kýrmýzý. Ceketin altýna genellikle

giydiði tertemiz, ütülü golf pantolonun çok sayýdaki kemik düðmeleri

daima bir sarý, bir kýrmýzý þeklinde sýralanýrdý. Ayakkabýlarýnýn

baðcýklarý da farklý renklerdeydi - sarý ve kýrmýzý.

Karýncaezmez Þevki'den bahsediyorum tabii. Birkaç gün önce 82

yaþýnda ölen ve dün cenazesi kaldýrýlan Ýstanbullu taksi þoförü, "adýyla

müsemma" gerçek bir beyefendi ve Galatasaray'ýn "bir numaralý

taraftarý" olan Karýncaezmez Þevki'den. Bütün toplumlarda giderek

yokolduðuna biraz da hüzünle tanýk olduðumuz bazý erdemleri bizatihi

adýnda taþýyan bir adam: Karýncaezmez. Yani ince, duyarlý ve

merhametli. Bu, babasýnýn ailesi için aldýðý soyadý mýydý, yoksa kiþiliðe

uygun isim yakýþtýrmakta üstüne olmayan halkýmýzýn taktýðý ve

kendisinin de benimseyip yakasýndaki karanfiller gibi büyük zarafetle

ömür boyu taþýdýðý bir sýfat mý, bilinmez. Ama, her halükârda, her

duyduðumuzda içimizde hoþ ve insanî çaðrýþýmlar yaratan bir

Karýncaezmez Þevki iþte. Aerodinamik kurallarý pek bilinmezken

yapýlmýþ o biraz biçimsiz 1948 modeli Opel Kapitan taksisinin dýþý koyu

bej, ama içi sarý-kýrmýzý bir renk cümbüþüydü. Arabaya bindiðinizde,

gene o vazolar, vazolarýn içindeki sularda, dostu ve kahramaný Kaptan

110

Page 111: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Turgay'ýn "güle güle" yazýsýnda belirttiði gibi "tam tazeliðiyle her gün

deðiþen sarý kýrmýzýlý güller, karanfiller", sizi birden o kendinizinkinden

biraz farklý dünyaya taþýyýverirdi. Galatasaray'ýn uluslararasý âlemde

"destanlar", "tarihler" falan yazdýðý, "ilklere imza" attýðý dönemlerden

farklý bir zaman diliminin adamýydý Karýncaezmez. O zamanlar

Galatasaray, baþarýlar karþýsýnda taraf deðiþtirmeler sonucu bugünkü

"dev" taraftar kitlesine sahip deðildi. Aksine, mutlak bir azýnlýk olmanýn

o tuhaf ve biraz da mazohistçe keyfini yaþýyan taraftarlarý, o zamanki

adýyla Dolmabahçe stadýnýn kapalý tribünün deniz tarafýndaki köþesine

sýkýþmýþ "bir avuç insan"dý. Ve, gene Turgay Þeren'in anlattýðý gibi,

Karýncaezmez Þevki iþte orada "iki direk arasýnda heykel gibi" dikilirdi,

"iki eli havada, sarý kýrmýzýlý bayrak elinde yükselir ve tek kelime

söylemez, sadece bayrak sallardý". (Hürriyet, 25 Mart 2000)

Karýncaezmez Þevki'ye þu sýralarda "efsanevi amigo" gibi sýfatlar

yakýþtýrýldýðý görülüyor. Oysa, o bir amigo deðildi. Kulüplerle maddi

çýkar alýþveriþi içinde olan, tribünler yeterince coþkulu deðilse onlarý

vahþi bakýþlarla azarlayarak tezahürat yapmaya "zorlayan", kulüp

basýp futbolcu döven, kendine daima en büyük, takýmýna da duruma

göre "ruhsuz" diyerek söven bu amigoluk ya da "taraftarlýk"

kavramýndan daha uzak bir kimse düþünülemez. O, býrakýn

küfretmeyi, bayraðýný sallamaktan öte tek kelime bile baðýrmayý

gereksiz gören bir yaradýlýþtaydý. Ama, iþte Galatasaray bir gol atmaya

görsün, "o bayraklar öyle bir sallanýrdý ki elinde," diye hatýrlýyor kaptan

Turgay, "en etkili rüzgâr bile böyle bir tesir gösteremezdi."

Galatasaray'ýn bir dönem artarda kötü sonuçlar almasý üzerine,

kapalýdaki "taraftar"larýn Þevki'nin "uðursuz" geldiðine hükmettiklerini

ve bu ilkel hýnçlarýný ona da söyleme vahþetini gösterdiklerini de ben

hatýrlýyorum. Ýþte ilk kez o zaman, büyük kentin belki biraz yoz, ama

çokça da derin ve nezih kültürünün hoyrat bir "taþra kültürü" tarafýndan

tasalluta uðramaya baþladýðýnýn ipuçlarýný sezinler gibi olmuþtu

bazýlarýmýz. Karýncaezmez ise bu akýl almaz kabalýk karþýsýnda

sadece o tribünü terketmekle yetindi. Onu kovanlara küsüp

küsmediðini bilmiyorum. Ama, tam bir karþýlýksýz sevgi örneði olarak

onun sarý-kýrmýzý renkleri ölümüne dek bir an bile terketmediðini bütün

gazeteler yazýyor. Karýncaezmez Þevki öldü. Galatasaray bir numaralý

taraftarýný kaybetti. Galatasaray'ýn bir numaralý taraftarlýk "koltuðu"nun

bir daha doldurulacaðýna ihtimal vermiyorum. Zaten, karýnca bile

ezmemenin modasý geçti.

111Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 112: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

KOPAN HAYAT BAÐLARI

26 Temmuz 2000, Yeni Binyýl

Fransýz sinema yönetmeni Claude Sautet geçen hafta sonu 76

yaþýnda öldü. Böylelikle, bize mutsuzluðun resmini en iyi

çizebilenlerden biri daha bu diyarlardan gitmiþ oldu.

Onun, ömrünü sýradan sosyoloji hafriyatý ile geçirdiði söylenir.

Herhalde doðrudur da. Modernleþen orta sýnýfýn, devlet memurlarýnýn;

doktor, mimar, avukat gibi meslek sahiplerinin, saðcý mirasyedilerin,

solcu sonradan görmelerin o çok sýkýcý ve sýkýntýlý hayatlarýna,

inanýlmaz nötr'lükte bir bakýþla yaklaþmýþ ve "hayatýn küçük þeyleri"ni

neredeyse bir bilim adamý nesnelliði ile yakalayýp yansýtmýþtý. Didier

Peron'un Liberation'da yazdýðý gibi, hep o ayný insanlar, ayný yazlýk

evlerde, ayný çeliþkili aþklar içinde, birbirlerine bir araba lâf edip

sustuklarýnda kendi kendilerinden nefret eden yakýn arkadaþ gruplarý,

ayný kýrýk ve hareketsiz kadýnlar, ayný geyik muhabbetlerini izleyen

ayný uzun sessizlikler...

Ama sosyolojik "inceleme"nin derinliklerinde, eleþtirinin hayli

ötesine uzanan o "mutsuzluk resmi"nin önemini de gözden

kaçýrmamak gerekir herhalde. Bütün geleceklerini bir þekilde geride

býrakmýþ, gene Peron'un deyiþiyle, elle tutulur gerçek bir çeliþme dahi

yakalayamayan insanlarýn yerinde sayan hayatlarý. Biraz Halit Ziya,

biraz Oðuz Atay, çokça da Flaubert...

Sýðýnacak en önemli melce olarak para ve bilumum tüketilecek

nesnelerin gölgesine sýðýnan günümüz insanýnýn çöken moral

deðerleri içinde portresini çizerken de ahlâkçý birinden çok, bilgece bir

yaklaþýmý benimsemiþ olduðu düþünüyorum Sautet'nin.

"Filmlerimde hiçbir zaman mutlu son yoktur," demiþ bir

söyleþisinde. "Filmlerimin ucu açýktýr; týpký iliþkilerin ve hayatýn kendisi

gibi."

112

Page 113: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Flaubert'vari bir bakýþla "göreceliði" sabit fikir edinmiþ, duran

zamaný temel meselesi saymýþ bu sanatçýnýn en parlak filmlerinden

biri "Hayat Baðlarý" idi (Les choses de la vie). Michel Piccoli ile güzelim

Romy Schneider'in baþrollerinde olduðu bu filmi, Sautet'nin tüm

deðerlerinin aksini savunan bir sinemada, Hollywood'un aksiyon dolu

mutlu son sinemasýnda Richard Gere ve Sharon Stone'la yeniden

çekmek de bu acýmasýz dünyanýn bize yapacaðý en zalim ve kaba

þakalardan biri olmalýydý.

Ama söylemiþlerdi: "Asýl iþ ekonomide, enayi".

113Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 114: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

BÜYÜK ÝNSANLIÐIN ÝRÝLÝ UFAKLI HALLERÝ

OLAÐAN VE SAHÝCÝ

9 Ocak 2000, Yeni Binyýl

Bayram ziyaretlerinin en tuhaf 'ritüel'lerinden biri 'selâmlaþma' faslý

olarak görünmüþtür bana, öteden beri. En tuhaf ve en hoþ. Mutlaka

ailenin en yaþlý efradýndan, yani 'büyük ev'dekilerden baþlanan

ziyarette, ayakkabýlar çýkarýlýp terlikler giyildikten sonra, iyice

hazýrlanýp tertiplenmiþ 'oturma odasý'nda toplanan insanlar yaþ

sýrasýna ve giriþ kapýsýna uzaklýklarýna göre konuþlandýrýlýr; ilk telâþ ve

hareketliliðin yatýþmasýndan sonraki kýsa sessizliðin korkutucu ve

utandýrýcý bir hâl alacak kadar uzamasýna varmadan iþ, muhtemelen

aile büyüklerinden bir hanýmýn mükemmel zamanlamalý bir

müdahalesiyle iþte o tuhaf dediðim fasýl baþlar: Herkesin herkese

"nasýlsýnýz?" diye sorduðu, herkesin herkesi "hamdolsun, iyiyim, ya siz

nasýlsýnýz?" diye cevaplandýrdýðý bir zincirleme selâmlaþmadýr bu.

Þaþmaz bir biçimde aynen tekrarlanýr ve ne hiyerarþik sýrasý bozulur,

ne de bilgisayar programlarýnda olduðu gibi 'kýsayol'u, kestirmesi filân

vardýr. Ýþin daha da ilginç yaný, "büyük ev"den çýkýlýp gidilen daha

sonraki akraba, dost ve ahbap ziyaretlerinde ayný tören harfiyyen

tekrarlanýr; bir önceki evde birbirlerinin hal ve hatýrýný soran ayný

insanlar, ikinci - üçüncü ziyaretlerde yeniden karþýlaþtýklarýnda - ki bu

yeniden karþýlaþmalar da kaçýnýlmazdýr - sanki birbirlerini biraz önce

hiç görmemiþ gibi gene ayný soruyu soruyu sorar, cevabýný büyük bir

merakla dinler, bir sonraki insana dönüp ayný merakla ayný soruyu

sorarlar�

Küçükken, bunu çok yadýrgardým: "Yahu, daha yarým saat önce üst

katta birbirlerinin çok iyi olduðunu öðrenmemiþler miydi?" Bir daha

sormanýn hem lüzumsuz, hem de - daha kötüsü - biraz sahtekârca

olduðunu düþünürdüm. Biraz sahte(kârca) olduðunu düþündüðüm

baþka þeyler de vardý çocukluðumun bayram ziyaretlerinde: Hal-hatýr

sormalarda izlenen hiyerarþik sýraya aynen uyularak herkesin

dizilmesi ve, ailenin 'bir numarasý' hariç, herkesin önce el öpüp sonra

114

Page 115: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

sýraya girerek el öptürmesindeki 'biçimsellik' meselâ. ('Bir numara',

yani dedemiz, o ölmüþse, ninemiz, kimsenin elini öpmezdi tabii; hem

öpme, hem de öptürme faslý, iki numaradan baþlar ve aklý el

öpebilecek yaþa gelmiþ en küçüðe kadar kesintisiz uzanýrdý.) Çocuk

yaþtakilerin, kendilerinden küçüklere el öptürüp harçlýk vermesi, bana

tuhaf ve yapay gelirdi. 'Di'li geçmiþ kullanýyorum, çünkü bütün bunlar

eskidendi. Þimdi bana tuhaf gelen hiçbir þey yok. Dün, bayramýn ilk

günü, aile ziyaretleri bizim evden baþladý. 'Büyük ev' olma sýrasý tam

bize geçmemiþti, ama yeni taþýnmamýz dolayýsýyla 'güle güle

oturma'ya denk getirildi ziyaret. Zil, terlik, oturma odasý, sessizlik ve

selâmlaþma. Hepimiz hepimize "nasýlsýn(ýz)?" diye sorduk tek tek ve

"hamdolsun, iyiyim, ya siz/sen?" diye cevapladýk yaþýmýza göre. Sonra

oturduk, hoþ-beþ ettik, yemek yedik ve ardýndan da el öpüp öptürdük.

87 yaþýndaki teyzemiz 'Bir Numara' olarak sýranýn baþýna geçti, bütün

ýsrarýmýza raðmen, narin ve kýrýlgan bedenini bir koltuða býrakmayý

reddetti ve bütün töreni vakarla ayakta götürdü. Ritüeli karým

yönetiyordu. (Yalnýzca evsahibesi olduðu için deðil, ayný zamanda,

yaradýlýþtan organizatör olduðu için.) Onun cebime koyduðu 5

milyonluk banknotlarla gene onun gösterdiði yere geçtim. Ve,

protokolün üçüncü sýrasýnda yer aldýðýmý, þaþkýnlýkla karýþýk bir

gururla farkettim. (Ayný karýþýk duygularý, daha önce, sofranýn

baþköþesine oturtulduðumda da yaþamýþ, hatta bir-iki saniye de

yadýrgar gibi olmuþtum bu durumu. Ama, hemen uyandým: Normalde

tabii ki teyzenin olmasý gerekiyordu o köþe; ama ben evsahibi

konumundaydým ve çok daha önemlisi, erkektim! Ailenin en büyük

erkeði. Karým gene haklýydý.) Hatasýz bir performans gösterdim: Sýrasý

gelince karýma el öptürdüm, ona iyi bayramlar diledim, ardýndan gelen

gelin elimi öpmekten utanýnca, onu güleryüzle uyarýp görevini

hatýrlattým, sonra yaþ sýrasýyla kýzým ve yeðenim geldiler, onlara el

öptürürken, daha önce karýmdan gördüðüm usulü aynen uygulayýp

cebimden çaktýrmadan avucuma kaydýrdýðým banknotlarý onlarýn

küçük ellerine ustaca aktarýverdim. Herþey yað gibi gitti. Sonra çikolata

yiyip likör içtik yüksük gibi gümüþ kadehlerde. Çocuklara ikinci bir

kadeh likörü vermeyi reddettik, ama olay çýkmadý. Sonra bayramýn

birinci günü ziyareti sona erdi ve ben yazýyý yetiþtirmek için bilgisayarýn

baþýna koþtum. Herþey ne kadar olaðandý. Ve sahici.

115Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 116: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

BAYRAMIN KARANLIK YÜZÜ

10 Ocak 2000, Yeni Binyýl

Televizyon ekranýnda Fenerbahçe'nin o çok baþarýlý ümit futbol

takýmý oyuncularýndan biri beliriyor. Sarýþýn delikanlýnýn sevimli ve

güleç yüzünde belli belirsiz bir þaþkýnlýðýn izlerine de rastlanmýyor

deðil ama: Sincan stadyumunda Gençlerbirliði ile oynamalarý gereken

deplasman maçýnýn 'olumsuz hava koþullarý' nedeniyle 'ileri bir tarihe

ertelendiði'ni yeni öðrenmiþ. Ama, 'aðabeyleri'nin ayný kentteki - ve

elbette ayný hava koþullarýndaki - maçýnýn oynanacaðýný da biliyor. "Ne

yapalým," diyor sarýþýn delikanlý. "Biz de kartopu oynarýz." Sonra da,

gözlerinde muzip bir pýrýltýyla ekliyor: "Yarýn kar yaðarsa, gene kartopu

oynarýz biz de."

Fenerbahçe'nin, ve tabii Türkiye'nin, yarýnýný temsil eden delikanlý

dediðini yapýyor ve ikinci 'sahne'deki genel çekimde onu takým

arkadaþlarýyla kartopu oynarken seyrediyoruz Sincan stadýnda.

Ardýndan, kamera, ayný stadýn zeminini karlardan temizlemekle

uðraþan gencecik bir temizlik iþçisine odaklanýyor. O temizlik iþçisi -

Selim Iþýk gibi tek ve Türk - elindeki týrmýða benzer derme-çatma tahta

âleti bir iki kere ileri-geri sürüp küçük bir yol açýyor karlarýn üzerinde;

sonra, kameraya çevirdiði pýrýltýlý kara gözlerinde "Gördünüz ya,

herþey nâfile!" diyen bir bakýþla bu boþuna uðraþýna son verip

görüntüden kayboluyor� Ýþte bu, bayramýn ve bayram tatillerinin ikinci

yüzüdür: Stadýn bembeyaz karlarla kaplý zemininden ekranlarýmýza

yansýyan karanlýk, görünmeyen yüzü. Bayramlar, 'ölüm

unutkanlýðý'mýza kýsa bir ara verdiðimiz kabristan ziyaretleriyle baþlar.

Kabristandan sonra akraba, dost ve yakýn ziyaretlerine gideriz ve

ölümü unutmayý ânýnda beceriveririz. Ama, o unutmaz: Yollarda bekler

bizi, bazen sürücü, bazen yaya olarak; zamanýnda gelemeyen ve

dolayýsýyla can kurtarmakta hayati gecikmelerde bulunan sarsak

cankurtaranlarda ya da hastanelerde bulur; bol ýþýklý ameliyat

masalarýnda ya da buz gibi yoðun bakým odalarýnýn loþluðunda yakalar

bazen, ve dahi, sonu gelmeyen bir nekahatin geçirildiði hasta

odalarýnda bazen de� Daðdaðalý modern þehir hayatýnýn

mütemadiyen ertelettiði kavuþmalarý hiç olmazsa yýlda 2 kez

116

Page 117: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

gerçekleþtirmeyi umduðunuz bayramlar, bir bakarsýnýz, ebedi

ayrýlýklara da sebep oluvermiþ. Hayat durur çünkü bayramlarda.

Cankurtarana, doktora, hemþireye, hastabakýcýya, derdinize kulak

verecek herhangi bir kimseye ulaþamayabilirsiniz. Herkes tatile

çýkmýþtýr. Sucusu, marangozu, tamircisi, gazcýsý da� Ramazan

boyunca saðlam bir inanç ve tevekkülle oruç tutanlarýn bazýlarý, bu

edimin yalnýzca kendileri ile Allah arasýndaki en dolaysýz iliþkinin bir

tezahürü olduðunu, bunun kendi nefsini terbiye etmek için giriþilen en

ulvi eylem olduðunu hatýrdan çýkarývermiþlerdir, bakarsýnýz: Bu

unutkanlýðýn sonucunda somurtkan ya da ihmalkâr olmayý, oruç

tutmayanlara karþý bir gizli öfkeyi baðýrlarýnda barýndýrmayý bir tür hak

olarak görebilmiþlerdir. (Tabii kendilerine bile itiraf etmeden.) Týpký,

bayram tatilini de 'öteki'lerden çok hak edilmiþ bir hak olarak gördükleri

gibi. Ne var ki, hele hafta sonuna doðru bazý günleri birbirine eklenerek

uzatýlmýþ bayram günlerinde hayat durmuþ, ölüm durmamýþ, ülkemiz

bir 'tatiller ve kaatiller ülkesi'ne dönüþmüþtür. Ve o zaman, ne kadar

yalnýz olduðunuzu da anlayýverirsiniz birden. Ve o zaman, o badem

þekerleri, lokumlar, bonbonlar, çikolatalar ve likörler boðazýnýzda

kalabilir iþte; yutkunmak zorunda kalabilirsiniz - Üstüste üstüste.

Dünyanýn en genç nüfuslu ülkelerinden biri olan ülkemizin kýrk yaþýný

aþmýþ herhangi bir vatandaþýnýn rahatlýkla verebileceði toplumsal

öðütlerden bir demet vereyim size: Bayrama girerken: 1) a)

Hastalanmayacaksýnýz: Beyin kanamasý, inme, yüksek tansiyon, kalp

krizi geçirmeyeceksiniz, þeker komasýna vb. girmeyeceksiniz.

b)Yakýnlarýnýzýn ve sevdiklerinizin hastalanmasýna da zinhar izin

vermeyeceksiniz. 2) a) Kaza ve felaket (deprem, sel, trafik kazasý vb.)

geçirmeyeceksiniz. b) Yakýnlarýnýzýn ve sevdiklerinizin kaza ve felâket

geçirmesine izin vermeyeceksiniz. 3) a) Hayatýnýzda aþk baþlangýcý,

flört, yeni dostluklar, taþýnma ya da ayrýlma ya da boþanma gibi radikal

deðiþikliklere asla giriþmeyeceksiniz. b) Yakýnlarýnýzýn ve

sevdiklerinizin böyle deðiþikliklere giriþmesine izin vermeyeceksiniz.

Üç altýn öðüt: O pek övülen toplumsal dayanýþmamýzýn tam

çalýþmadýðý durumlar için. Geliþmiþ Batý demokrasilerinin o pek

kýnanan soðuk, bencil, hatta egosantrik iliþkileri ("olmayan insan

iliþkileri") içinse, formül, gene onlardan geliyor: Toplumsal dayanýþma

içinizden gelmiyorsa, onun yerine geçecek bir toplumsal örgütlenme

kurun. Biz, eski nesil bunu kuramadýk anlaþýlan. Þimdi ümit,

Fenerbahçe ümit takýmýnýn temsil ettiði yeni kuþakta. Bir bayram

þekeri alýr mýydýnýz?

117Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 118: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

ÇOCUKLARIMA BÝR KOLAJ

21 Ocak 2000, Yeni Binyýl

Belediye Ýmar Ýþleri iþçileri � kazma, kürek ve maske �

kompresör ve kepçe � kömürlük � bahçe � toprak ve taþ �

çukur � toprak dolu havuz � kalýn beton tabakasý � battaniye

ve çarþaf � ceset torbasý � naylon torba � el, tel, poþet � ip �

beton çivisi � satýr � susturuculu tabanca � kurþun delikleri �

kýrýk bilekler � iki dakikalýk hýçkýrýk � kesik el ve ayaklar � ip

� bedenin ön kýsmý � bacak arasýndan arkaya sarkýtma � bacak

arasýna sýkýþan baþ � arka tarafa alýnan eller � uzun tutulan ip

� kýrýlan dizler � soðumadan önce katlanan vücut � top ya da

cenin hali � çýrýlçýplak � diri diri � kova kova su � þiþme �

çürüme � aðýr bir koku � ve taze ekilmiþ soðanlar.

Not: Ýþbu kolaj, yeni millennium'un 20. günü, Ýstanbul'da,

yerel basýnýn sekiz gazetesinin gene ayný tarihli nüshalarý tek tek

taranmak suretiyle dört saat içinde hazýrlanmýþ, 'Times New

Roman' font kullanýlarak özenle bilgisayarda yazýldýktan sonra

çýkýþ alýnarak fakslanmak suretiyle gazeteye gönderilmiþ ve

sanatçýnýn çocuklarýna adanmýþtýr.

118

Page 119: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

GÜVERCÝN SAVAÞLARI

23 Ocak 2000, Yeni Binyýl

Geçen Pazarki yazý Amerikan hiciv dünyasýnýn büyük isimlerinden

karikatürist Don Martin'in ardýndan kaleme alýnmýþ bir 'mersiye' idi.

Sonradan, yazýda bir eksik farkettim: Sanatçýlarýn toplumlarýn ne kadar

önünde gittiðini gösteren parlak bir örneði eklemeyi unutmuþum.

Martin, seneler önce þöyle birþey çizmiþti: Güneþli bir gün (bence

Pazar)� Adam, parkta bir sýraya oturmuþ. Koca kesekâðýdýndan

çýkardýðý patlamýþ mýsýrlarý çevresinde birikmiþ güvercinlere serpiyor.

Amacý, onlarý zehirlemek - "Güvercinlerden nefret ederim," diyor sâkin

sâkin. Ama, hüsran: Etrafýnda öbek öbek toplanmýþ olan öteki park

sâkinleri, güvercinlerden önce atýlýp o leziz mýsýrlarý yiyip bitiriyorlar

çünkü - ve ölüyorlar!

Sanatçýnýn uzak görüþlülüðü dedik. Gerçekten de, þu sýralarda tüm

Avrupa'da insanla güvercin arasýnda her gün amansýz bir savaþ

yürütülmekte. Belediyeler onlarý beslemeyi kesinlikle yasaklýyorlar. Ve

meselâ, New York Times'dan Alessandra Stanley'in yazdýðý, gerçek

hayattan þöyle bir sahne: Veronalý bir beyefendi, Assisi'de bir parkta

sâkin sâkin oturuyor. Hemen zabýta memurlarý sökün ediyor ve adamý

sorguluyor: "Neden ayaklarýnýzýn dibinde bir yýðýn güvercin dolaþýyor

bakalým?" Adam bankýn bir köþesine suçlu suçlu büzülüyor: "Vallahi

kasden yapmadým; kýrýntýlar kazara yere düþmüþ olacak" diyor,

elindeki pastadan arta kalanlarý zabýtaya göstererek. Sonra da

yakýnýyor: "Ama haksýzlýk bu. Güvercinlerin de yaþamaya hakký var!"

Barýþ simgesi güvercinle savaþý tüm Avrupa kentlerinde sürdürüyor

insanoðlu, ama bunun Assisi'de apayrý bir önemi var. Çünkü, burada

hayvan haklarý ile insan saðlýðýnýn ve tarihî anýtlarýn korunmasý

arasýndaki büyük tartýþmaya yerli bir Azizin öðretileri de karýþýyor.

Bilindiði gibi, 1200'lerde bu ortaçað kentinde yaþayan mütevazý keþiþ

Francesco bütün hayvanlarý baðrýna basar, özellikle de güvercinlerle

konuþurmuþ. 1997'de büyük bir deprem felâketi yaþayan Assisi'de,

ünlü bazilika büyük hasar görmüþtü; onun restorasyonu çarçabuk

119

Page 120: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

tamamlandýðý halde, evleri yýkýlan halka (11 ölü) yeni evleri - Ýtalyan

usulü bir kargaþa sonucu - hâlâ verilemediði için zaten travma içinde

olan insanlar, bir de güvercinlere yapýlan zulüm yüzünden büsbütün

sýkýntýda. Assisi'de yönetimle halk karþý karþýya. Belediye Baþkaný,

güvercin nüfusunu aç býrakýp azaltmayý hedefliyor. Halkýn büyükçe bir

kesimi ise bunu bir çeþit 'insanmerkezcilik' olarak görüyor. Kentin

hayvanseverlik ahlâkýna, Aziz Francesco'nun öðretilerine yapýlan

büyük bir saygýsýzlýk örneði olarak yani. Fransisken rahipleri ise iki

arada bir derede: "Baþkan'ýn kararýna saygýlýyýz, ama hemfikir deðiliz,"

diyorlar. "Hayvanlarla çevreye saygýlý alternatifler olmalý." Bununla

birlikte, rahipler de bazilikalarýný güvercin kakalarýndan korumak için,

duvarlarýn üstüne ince teller gerdirip bunlara elektrik akýmý vermeyi

ihmal etmemiþler. Belediye baþkaný, kararýný yiðitçe savunuyor:

Venedik'teki gibi gaz odalarýnda güvercin soykýrýmý filân yapmadýðýný,

sadece pratik önlemler aldýðýný söylüyor: "San Francesco bir azizdi;

bense zavallý bir belediye baþkanýyým. Saðduyunun gereðini

yapmalýyým." (Venedik yöneticilerinin de hakkýný yememek lâzým

aslýnda: "50.000 güvercini yutacak bir þahin bulsak, herkes alkýþlardý,

ama ne yazýk ki yok," diyorlar. "Doða ne ise odur, Walt Disney'in bize

gösterdiði þey deðil.") Konu çok tartýþmalý aslýnda: Bazý

hayvanbilimciler Aziz Francesco'nun hayatýnda hiç güvercin görmemiþ

olduðunu söylüyor. Onun ölümünden yüzyýl sonra getirilmiþ

güvercinler Avrupa'ya. Üstelik, Kutsal Topraklar'dan getirilen

hayvanlar, hapur küpür yenmek için beslenmiyorlar mýymýþ meðerse?

Kanatlý hayvan tarihçileri ise taban tabana zýt fikirde: Milat'tan önce

10.000 yýlýnda Avrupa kýyýlarýnda görüldüðünü söylüyorlar kuþun.

Kadim Mýsýrlý'lar evcilleþtirmiþler onu ve yemiþler, ardýndan da

Etrüskler ve Romalý'lar ayný þeyi yapmýþ. (Petronius'un "Satyricon"

romanýnda insanýn aðzýnýn suyunu akýtan o muhteþem þölenlerin en

gözde yemeði neymiþ, güvercin tabii!) Sanat tarihçileri de ikinci görüþü

destekliyor: Aziz Francesco Bazilikasý'nda Giotto'nun yaptýðý sanýlan

bir fresko var. Depremde toza batmýþ ama restorasyondan sonra yine

pýrýl pýrýl. Azizi kuþlara vaaz verirken gösteriyor. Ýþte bu kuþlardan

bazýlarý da, sanat tarihçilerine göre, güvercinin ta kendisi� Velhasýl,

güvercin durumlarý çok karýþýk. Ha, bir de son nokta: Belediye

yasaklarýna karþý kentte büyük bir sivil itaatsizlik hareketi olmasýndan

korkuluyor. Bugün Pazar; þöyle Eminönü meydanýnda, Yenicami

çevresinde bir gezintiye ne dersiniz?

120Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 121: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

KAR TATÝLÝNDE MERVE ÝLE MEDÝNE

26 Ocak 2000, Yeni Binyýl

Dýþarýyý seyrediyorum. Karýn büyüleyici bir yaný var. Ateþ gibi.

Baktýkça bakýyor insan. Bakýyor ve çocuklarýn niye kara sevindiðini

daha iyi anlýyor. Sadece tatil ve oyundan dolayý deðil ama. Onun

dýþýnda birþey olmalý. Doðal bir olayý doðaüstü bir olaymýþ gibi

görmekten dolayý belki de. Ama her seferinde, þaþmaz bir þekilde. Ne

garip. Kar taneleri birdenbire yön deðiþtiriyor. Yere paralel uçmaya

baþlýyorlar önce, sonra da havaya doðru yükseliyorlar. Hepsi birden.

Gözlerimi binbir güçlükle onlardan ayýrýp kýzýmý arýyorum. "Meraba

babiþko!" diyor cývýltýlý, sevinçli ve azýcýk da hoppa sesiyle. Tabii ki çok

memnun kar yaðmasýndan: "Ýnanmayacaksýn ama tam bir saat

kartopu oynadýk Selin'lerle."

Niye inanmayayým ki? Kar yaðýnca kartopu oynanýr. Bana sýradan

ve hatta biraz 'banal' gelmesine raðmen, ilgiyle dinliyormuþ gibi

yapýyorum bu kartopu hikâyesini. Oyunu bir saatin sonunda

býrakmýþlar ama; arkadaþlarý "program yapmýþ" çünkü. Hem zaten

annesi de, fazla kalýrsa üþüyüp hasta olmasýndan korktuðu için bir

saatten fazla izin vermemiþ. Þimdi de sýkýldýðýný söylüyor ufak ufak.

"Sen de baþka program yapsaydýn o zaman," diyorum. "Görmek

istediðin bir film falan yok mu?" "Var," diyor utangaçça gülerek. "

'Lânetli Tepe'" Onun bir korku filmi olduðunu söylüyorum, itiraz

ediyormuþum gibi yaparak. "Ýyi ya," diye gülüyor. "Böyle korkuyorsun

iþte, ne güzel."

Ahizeyi yerine koyduktan sonra yeniden dýþarý bakýyorum. Taneler

küçülüp mikroskopik bir hal almýþlar, oraya buraya uçuþuyorlar.

Ankara'yý düþünüyorum sonra. "Soðuk hava ve kar yaðýþý trafiði

etkileyeceðinden, Baþkent'teki anaokulu, ilköðretim ve orta dereceli

okullarýn (�) bir gün süreyle tatil edilmesi kararlaþtýrýlmýþtýr." Merve ile

121

Page 122: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Medine'yi düþünüyorum. Valiliðin bu tatil tebliðini nasýl karþýladýlar

acaba? Merve ile Medine. Ya da Büþra ile Kübra. Hizbullah tedhiþ

örgütünün Ankara sorumlusunun kara çarþaflý küçük kýzlarý. Biri dört,

biri sekiz yaþýnda. Biri anaokulunda, öteki de ilkokulda olmalýydý bu

hesapça. Ama okulda deðiller; Ankara Emniyet Müdürlüðü TEM

Þubesi'ndeler. Yani, Terörle Mücadele Þubesi'nde. (Sabah,

22.01.2000) Babalarý operasyonda gözaltýnda alýnmýþ. Annelerine ne

olduðunu ise haberde yazmamýþlar. Olan þu ki, kýzlar "bakacak

kimseleri olmadýðý için" TEM'e götürülmüþler. Bu geçen hafta sonu

olmuþ. Herhalde hâlâ oradadýrlar. Merve ile Medine. Yoksa Büþra ile

Kübra mý? Hangisi hangisi? Hangisi gerçek, hangisi sanal? Ya da

hangisi küçük, hangisi büyük? Tam üç gündür kafamýn içinde dönüp

duran habere bir daha bakýyorum: "Çocuklarýn bakýmýndan sorumlu

olan bayan polis, resmi kimlik belgelerine dayanarak onlara gerçek

adlarýyla seslendi. Fakat, çocuklar hiç tepki vermediler. Daha sonra,

gerçek adlarýnýn Büþra ve Kübra olduðunu söylediler. Bunun üzerine

ifadelerine baþvurulan teröristler, örgüt içindeki yapýlanma gereði,

çocuklara da birer kod isim verildiðini itiraf etti."

Gene dýþarý bakýyorum: Taneler hem irileþmiþler tekrar, 'kuþbaþý'

olmuþlar, hem de gene havaya yükseliyorlar. O kadar ki, bir teki bile

yere düþmüyor. Büyülenmiþ halde 'göðe yaðan' kara bakarken bile

dört ve sekiz yaþlarýndaki iki isimli, kara çarþaflý iki küçük kýzý

düþünmekten kendimi alamýyorum bir türlü. "Bayan polis" onlara

"gerçek adlarýyla seslen"dikten sonra ne diyecekti acaba? Ekmek mi

verecekti? "Çiþiniz geldiyse söyleyin," mi diyecekti? Bir korku filmine

mi götürecekti yoksa, þöyle bir güzel korksunlar diye?

122Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 123: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

HER ÖÐRENCÝ 1 LÝRA VERECEK!

2 Þubat 2000, Yeni Binyýl

Bugün 2 Þubat, 2000. Sayýlarý 100'ü ancak geçen bazý insanlar içinönemli bir gün: Robert Kolej'in 1964 mezunlarý bundan tam 36 yýl önce'2222' formülüne göre buluþmak üzere kavilleþmiþlerdi: Ýkibinin ikinciayýnýn ikinci günü saat ikide. Yanýlmýyorsam, o zamanki müdür Bullatmýþtý bu fikri ortaya. O zamanlar 'millennium' modasý yoktu. Gene de,böyle yuvarlak bir rakam herkese çok cazip gelmiþti. Tarih yapmak gibibirþey. Herkesi bilmem ama benim gibi birkaç kiþi için oldukça fantastikbir fikirdi. 36 yýl! Onca zaman sonrasýný bir tekimizin biledüþünmediðinden eminim o tarihte. Kim öle, kim kala. Ama þimdi,hakikat âný gelip çattý iþte: Ölenler öldü, kalanlar da vaadlerini tutmaküzere bir araya geldi. Dünyanýn dörtbir yanýndan geldiler. Ýki kuþaklýkeþek þakalarý, geyik muhabbetleri ve belki biraz da hüzün varpaylaþýlacak� Ben de, bu 'müktesebat'a geçen yýl yazdýðým biryazýdan parçalarla katkýda bulunayým bari.

Açýk Radyo'daki odamda, masanýn arkasýndaki duvarda bir fotoðraf

asýlý: Sýnýflardan biri, toplantý salonu olarak kullanýlmakta. Orta 1 falan

olmalý. Hepsi üniformalý (kravat-ceket-taralý saçlar) öðrenciler, bir

kararý oylamaktalar anlaþýlan. Çünkü, sað eller havaya kalkmýþ.

Kürsüde býyýklarý yeni terlemiþ bir genç, bir baþkan sâkinliði ile ile

oturmuþ, kalkan elleri vakur gözlerle seyretmede. Onun hemen

yanýnda bir baþka öðrenci de ayakta, kalem tutan eliyle oy sayýmý

yapýyor. Hemen arkalarýnda karatahta var. Üstünde, matbaa harfleriyle

son derece düzgün bir yazý, tebeþirle: "Her öðrenci radyo için 1.00 TL

verecektir." Robert Kolej'in tozlu arþivinde çýkma bu siyah-beyaz

fotoðraf (Günaydýn Leyla!) her þeyi anlatýyor aslýnda: "Zihnin tiyatrosu"

diye adlandýrýlan radyo olgusunun önemi çoktan kavranmýþ; öðrenciler

kulüplerini çoktan kurmuþlar; 'radyo'larýný kurup iþletmek için de para

topluyorlar. Paralar toplanacak. Lâmý cimi yok, Çünkü emir ortada: Her

öðrenci bir lirasýný verecektir! Hayal gücü, yaratýcýlýk, sorumlulukla

karýþýk bir disiplin ve kolektif davranýþ içinde katýlým. Daha ne

söylenebilir ki? Abartýlý bir övgüye geçmek niyetinde deðilim. Ama, þu

123

Page 124: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

da var: 1950'lerin sonlarýyla 1960'larýn ortalarýna kadar olan dönemde

Robert Kolej'de okumuþ olanlarýn, Boðaz havasýyla karýþýk böyle

birþeyleri de solumuþ olduklarý yadsýnamaz. Kimbilir hangi art

amaçlarla bir misyon tarafýndan kurulmuþ olan okulda belki de baþtaki

amaçlarý aþan bir atmosfer vardý. "Sivil yurttaþ olma bilinci"nin

ipuçlarýný yakalamanýn mümkün olduðu bu buðulu atmosferi yaratan

binbir etken üzerinde durulabilir. Kendi payýma, sadece somut olarak

gözlemleme þansýna sahip olduðum bir tanesini ön plana almak

istiyorum: 60'larýn baþýnda, ABD'de tutuculuðun, sýradanlýðýn, günlük

hayatýn sýkýcýlýðýnýn insaný çatlatacak ölçüde elle tutulur hale geldiði bu

dönemde (ayrýmcýlýklarý, Vietnam'ý da unutmayalým) bireysel

baþkaldýrý yolunu seçen bazý seçkin ve eðitimli insanlar bu bunaltýcý

ülkeden düpedüz 'kaçma' yolunu tutmuþlardý. Bir kýsmý, kendilerini

Türkiye gibi 'egzotik' bir ülkede buluverdiler. Karþýlarýnda

bulduklarýysa, bu ülkenin naif, ama herþeye açýk insanlarýydý. Birinci

kategoride, Amerikalý öðretmenlerimiz yer alýyordu: Ömürlerinin belki

de ilk yurtdýþý deneyimine girmiþ, üniversitede daha yeni

öðrendiklerinin yaný sýra, heyecan ve düþüncelerini de baþkalarýyla

paylaþmayý bir hayat tarzý olarak önlerinde bulmuþ birtakým 'güzel

Amerikalýlar'. Ýkinci kategoride bizler vardýk: Teknoloji devriminden tam

nasibini alamamýþ (TV de yoktu!), dolayýsýyla bu Amerikalýlara biraz da

Merih'ten gelenler gözüyle bakan, ama herþeyi içlerine sindirmeye

hazýr saf çocuklar� Bence, hiç de fena bir kimya deðildi: Ýnsanlýðýn

vicdanýný henüz tamamen yitirmemiþ olduðu bu garip dönemde biraz

da tesadüfî bir konjonktürde gerçekleþen buluþmadan hoþ sentezler

çýktý. 68'in mini minnacýk tohumlarýna bile rastlamanýn þimdi, bu kadar

zaman sonra bakýldýðýnda, pekâlâ mümkün olduðu görülüyor. O bir

sürü dil bilen, Latinceyle de, Shakespeare'le de, Don Kiþot'la da,

Homeros'la da, Joyce'la da, Salinger'la da, Gargantua'yla da, ama

ayný zamanda Türk þair ve edebiyat insanýyla da ilgilenip bunlarý

bizimle paylaþan; sinema, tiyatro, bol içki, az biraz hedonizm,

sosyalizm ve biraz daha fazlaca bireycilikle karýþan bu bileþimin fitilini

ateþleyen genç amerikalýlar'ýn, 60'lar sonuna doðru çekip

'anayurt'larýna döndüklerinde ortaya önemli eserler döktüklerini

sonradan öðrendik. Onlarla bu havayý paylaþan 'jön Türkler' de

(bunlara bazý Türk öðretmenler dahil) epey iyi iþler yaptýlar. Belki

124Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 125: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

bazýlarý Halit Ziya'nýn ve Oðuz Atay'ýn kýrýk hayatlarýna denk düþen

sýradan trajedilerin kahramaný oldu, ama sonuncu olgu bile hiç de

yabana atýlmaz diye düþünüyorum doðrusu. Þenlikli bir dönemdi

vesselâm! Robert Kolej'in o yýllarýnda her öðrenci bir lirasýný verdi iþte:

Ama radyo için, ama 'sportmen biraderler kulübü' (Günaydýn Mehmet!)

için� Konuþtuðumuz, o bir liralarýn birikmiþ halidir.

125Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 126: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

EVET, MUTLULUÐUN RESMÝNÝ ÇÝZEBÝLECEÐÝZ!

7 Þubat 2000, Yeni Binyýl

Çok taze bir araþtýrma: Yeni binyýlýn ilk ayýnda ABD'de iþsizlik oraný

son 30 yýlýn en düþük seviyesine inmiþ! Araþtýrmacýlar bir kez daha

þaþýrmýþlar; bu kadar iþ alaný yaratýlmasýný beklemiyorlarmýþ çünkü.

Hatta, ABD'nin "iþçileri bitmesin" diye ekonomik geliþme hýzýný

yavaþlatma önlemleri üzerinde düþünülüyor! Binyýlýn ikinci ayýnda da

ABD'nin tarihteki en uzun ekonomik büyüme rekorunu kýrmasý

bekleniyor. Aslýnda bu da bilim adamlarýný çok þaþýrtýyor. O kadar ki,

deðerli bir ekonomi profesörü olan bir arkadaþým, bu 'trend'in biraz

daha devam etmesi halinde, temel ders kitaplarýný cart diye yýrtýp

atmak zorunda kalabileceðini söylüyor - hem de sýnýfta, öðrencilerinin

gözü önünde!

Bilim adamlarýnýn þaþkýnlýðý bu kadarla kalsa, gene iyi. Eþi menendi

görülmemiþ bu zenginlik artýþý Amerikalýlarýn mutluluðunu arttýrmýyor,

hatta azaltýyormuþ, iyi mi? Araþtýrmacýlar, ellerindeki yeni verilerle

gidip insanlara düpedüz soruyorlarmýþ, "mutlu musunuz?" diye, onlar

da ayný dobralýkla cevap veriyorlarmýþ: "Hayýr, eskiden daha

mutluyduk!" 30 yýl öncesine göre daha mutsuz olanlar, yalnýz

Amerikalýlar da deðil, üstelik. Avrupalýlar da, bütün geliþmiþ ülkeler de

böyle. (Financial Times, 5-6 Þubat) Ýyice güncel bir örnek vermek

gerekirse, þu anda dünyanýn en zengin ülkelerinden biri, Avusturya.

Ekonomisi istim üstünde, iþsizlik oraný gayet düþük. Hatta Viyana, yeni

bir araþtýrmaya göre, dünyada hayat kalitesinin en yüksek olduðu 200

kent arasýnda birinci gelmiþ! (NYT) Ama, ne yaparsýnýz ki, mutsuzlar.

Mutsuzluktan ne yaptýklarýný bilmedikleri için de, bir yeni-faþist'e oy

verip, onu iktidara taþýdýlar ve -- Lippizaner atlarý, Viyana çocuk

korosu, Mozart'ýn kendisi ve çikolatasý ile maruf -- bu "Neþeli Günler"

ülkesini Avrupa Birliði içinde bir parya ülke haline getirdiler. Görüldüðü

gibi, mutluluk para ile satýn alýnamýyor.

126

Page 127: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Aslýna bakarsanýz, zenginler yoksullardan daha mutlu ve insanlar

zenginleþtikçe daha da mutlu oluyorlar -- burasý tamam da, bir de

görecelik kuramý var tabii: Ýnsanlar daima baþka insanlara bakýyorlar.

Çevrenizdeki herkesin de bir Porsche arabasý varsa, kendinizinkini

sürmek pek o kadar da mutluluk vermiyor size. O zaman da mutluluk

yerine yeni bir kavram devreye giriyor: Tatmin. Princeton

Üniversitesi'nden Profesör Daniel Kahneman, bunu þöyle açýklýyor:

"Ýnsanlarý daha mutlu edebilirsiniz ama onlarý asla daha fazla tatmin

edemezsiniz."

Aylýk geliri 1 ABD dolarý olan milyarlarca insan var dünyada.

Meselâ, Afganistan'dakiler. Yani, 550.000 TL. Yani, günde 23.000 TL.

Onlarýn gelirlerini diyelim on katýna çýkardýnýz: Elbette, Taliban'ýn

mutluluðu da artacaktýr; ama tatmin olacaklar mýdýr; orasý pek þüpheli.

(Son yüzyýlýn en 'baba' parçasý olarak Stones'un 'Satisfaction'

parçasýnýn seçilmiþ olmasý her þeyi anlatýyor aslýnda. Yoksa,

eleþtirmenler Beatles'ýn 'Happiness is A Warm Gun'ýný seçerlerdi, deðil

mi ya?)

Aslýnda her þey, mutluluktan ne anladýðýnýza baðlý. Bu muammaya

da bilim adamlarýndan bir cevap geliyormuþ yakýnda: En geç iki yýl

içinde, mutluluðu beyinsel elektrik akýmý halinde ölçüp bildirecek bir

âlet piyasaya verilecekmiþ. Hem de portatif. O zaman, en azýndan

geliþmiþ ülkelerde, sokakta yürürken mutluluktan uçuyor musunuz,

yoksa kederden geberiyor musunuz, bunu ölçebileceksiniz. Bu

olaðanüstü haberi aldýn ya benden ey kari, mutluluk içinde yüzdüðünü

görür gibiyim. Þimdiden.

127Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 128: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

ORDA KÝMSE YOK MU?

13 Þubat 2000, Yeni Binyýl

"Sana ilginç bir haberim var," dedim karýma. "Sözümü sonuna

kadar kesmeden dinleyeceðine söz verirsen, anlatýrým." Hiçbir þeye

söz veremeyeceðini söyledi her zamanki garanticiliðiyle. "Ama kötü

haber bu," dedim. "Bütün inanç sistemini bir anda yerlebir edebilir."

"Farketmez," dedi sinsi ve kararlý bir tavýrla. "Söz veremem." Ben de

anlatmaya baþladým: "Biliyor musun, orda kimse yokmuþ!" "Nerde?"

diye sormasý için herþeyimi verebilirdim - yani hemen hemen

herþeyimi -- ama sormadý hain; bunca yýllýk beraberliðin sonucunda

beni neredeyse benden iyi tanýyordu. "Yaþlanýyorum yaþlanýyorum�"

diye düþündüm. "Pantalonumun paçalarýný kývýracaðým�" Ama, 68

ruhunun asla kaybolmayan azmiyle direndim, kötümser düþünceleri

aklýmdan kovaladým ve beden diliyle devam ettim: "Bak, orda!" diye

gösterdim dimdik iþaret parmaðýmý semalarda bir noktaya dikerek:

"Kâinatýn içinde bizden baþka hiçbir canlý yaþamýyormuþ. Yani, bizim

gibi kompleks ve zeki canlýlar."

Kahvaltý masasýndaydýk - Pazar kahvaltýsý. "Kim demiþ?!" diye tam

bu noktada sormasýný bekliyordum karýmýn, kuþkucu ve yarý alaycý bir

edâyla. Tuzaðýma düþmedi, bu soruyu sormadý, ve ben de çoktan

hazýrladýðým cevabý hemen patlatýverdim: "Amerika'nýn en saygýn

bilimadamlarýndan ikisi, geçen ay çýkardýklarý kitapta söylemiþler

bunu." Sonra da eteðimdeki bütün taþlarý birbiri ardýna döktüm artýk:

Biri paleontolog, öteki de astronom olan bu adamlarýn modern bilimin

kanýtlarýyla ortaya koyduklarýna göre, yeryüzünün bileþimi ve istikrarý

onu evrende biricik yapýyor. Dünyamýz dýþýnda hemen her yerde ya

radyasyon düzeyleri fazlasýyla yüksek, ya doðru kimyasal elementler

yetersiz, elveriþli gezegenlerin sayýsý yok denecek kadar az ve tabiî,

en önemlisi de, katil göktaþlarý o kadar yoðunmuþ ki, ileri medeniyetleri

daha doðmadan yok ediyormuþ bunlar. "Ýnsanlýðýn bu muhteþem

128

Page 129: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

medeniyetinin en büyük güvencesi de kimmiþ, biliyor musun?" diye

sordum karýma. "Jüpiter! Güneþ sisteminin en büyük gezegeni!

Kahraman Jüpiter alçak göktaþlarýný ya 'emiyor' ya da tenis topu gibi

fýrlatýveriyormuþ karanlýk uzayýn derinliklerine� Ýþin ilginci, uzayda, ya

da en azýndan Samanyolu gibi yakýn çevrede baþka bir 'iyi Jüpiter'e de

raslanmýyormuþ maalesef." Sonra da ekledim: "Yani, Jüpiter

olmasaymýþ, medeniyetimiz þimdikinden 10.000 kat daha büyük

tehlike altýnda olacakmýþ, düþünebiliyor musun?" Karýmýn bunu

düþünüp düþünemeyeceðini düþünmeme bile gerek yoktu. Mükemmel

bir zamanlamayla, muzaffer bir þekilde gülümseyerek, nihaî darbeyi

vurdum: "Yani, sevgilim, o sizin dünya-dýþý yaratýklar efsaneniz bitti.

Þunu kabul edin artýk lütfen: Kâinatta bizlerden baþka zeki ve ileri

varlýk yok!" Kahvaltý masasýnýn etrafýnda bir sessizlik oldu. Kýsa ve

kesin. Bunun iyice tadýný çýkarmak için biraz bekledim, ardýndan da

son çiviyi çaktým artýk: "Sevgilim," dedim tok bir ses tonuyla. "Bu

durumda biz insanlara da büyük görev düþüyor tabiî. -- Az buz deðil:

Dünyada her hayvan ya da bitki türü ortadan kalktýðýnda, insanoðlu

olarak sorumluluðumuz daha da artýyor. Yeryüzünü daha iyi

yönetmeliyiz. Dahasý, entelektüel ve ahlâki sorumluluðumuz bizi daha

ötesine de zorluyor. Madem ki bu kadar enderiz, medeniyetimizi uzak

yýldýzlara taþýmak da bizim baþlýca ödevimiz! Hem, biliyor musun ki--"

Karým beklenmedik birþey yaptý ve sözümü kesti: "Aman yarabbi,"

dedi. "Bu kadar yalnýz mýyýz sahiden?" Çayýmý bitiremedim.

Not: Geçen Cuma yayýmlanan yazýmýn baþlýðýnda bir dizgi hatasý vardý. 'Bilgi

toplumu', yerini 'bilge toplumu'na býrakmýþtý. Belki böylesi daha doðrudur. Kâinatýn

biricik yaratýðý da, olsa olsa bilge toplumu kurar. Gene de, amacýmý aþan bir bilgelik

tezahürü olduðundan, düzelteyim dedim. ÖM

129Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 130: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

AMERÝKA'DA YENÝ BÝR 'CEZA SÖMÜRGESÝ'

18 Þubat 2000, Yeni Binyýl

2000 yýlý, özellikle A.B.D. bakýmýndan 'rekorlar yýlý' oluyor: Belki de

dünyanýn gelmiþ geçmiþ en güçlü devleti için normal sayýlacak bir

durum. Daha yeni millennium'umuzun ikinci ayýnda 107 aylýk kesintisiz

ekonomik geliþme ve büyüme saðlayarak hepimize parmak ýsýrttý bu

dev. Geçen Salý, yepyeni bir rekor haberi de yine oradan geldi: ABD'de

cezaevi nüfusu 2 milyona yükselmiþ! Dünyada en çok insaný 'demir

parmaklýklar' ardýnda tutan ülkeden bahsediyoruz. Üþenmeyip biraz

almanak karýþtýrýrsanýz, bu nüfusun Birleþmiþ Milletler üyesi olan 185

ülkeden en az 60'ýný geride býraktýðýný rahatlýkla görebilirsiniz. Kadýn

erkek 2 milyonluk bir suçlular topluluðu! Ceza sömürgesi gibi birþey.

Bu sihirli rakama ulaþtýðýmýz 15 Þubat'ý 'Dünya Ceza Günü' ilân

etmemiz lâzým aslýnda. Ama, iþ orada da bitmiyor: Bu açýdan

bakýldýðýnda, son 10 yýlý da 'Ceza Onyýlý' ilân edebiliriz. Zira, 1990'larýn

baþýnda ABD kodes nüfusu 1 milyona ulaþmýþ, ve bu, o zaman bile

tarihte görülmemiþ bir rakam olarak herkesi þaþýrtmýþken, son on yýl

içinde iki katýna çýkarak, daha önceki 90 yýlýn toplam mahkûm sayýsýný

aþmýþ! Ekonomik büyüme hýzýný da fersah fersah geride býrakan

baþdöndürücü bir geliþme doðrusu.

Hýz analizlerini bir yana býrakýp, bir de 'renk ayrýmý' yaparsak,

cezaevi nüfus daðýlýmýnda çarpýcý bir tayf ile karþýlaþýyoruz: ABD'de

siyahlarýn hapse atýlma þansý, beyazlarýn neredeyse 7 katý. Ülkenin

uyuþturucu suçlarýndan dolayý cezaevini boylamýþ olan

vatandaþlarýnýn dörtte üçü siyahî. Siyahlar, tüm ABD nüfusunun yüzde

13 kadarýný oluþturmalarýna raðmen, toplam tutuklu nüfusun yarýsýný

oluþturmaktalar. Tutuklulara zaten herkes 'Öteki' diye bakýyor. Apayrý

ve sapmýþ bir kast yani. Öyle bir orantýsýzlýk ki bu, ABD'deki siyahlar,

mevcut cezaevi sistemini çaðdaþ bir köle plantasyonu olarak

görüyorlarmýþ. Tabii, yalnýz siyahlar deðil. "Kasým Koalisyonu",

130

Page 131: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

"Uyuþturucu Siyasasýnda Saðduyu" gibi sivil toplum kuruluþlarý da

bunu 'yýkýcý' ve 'riyakâr' bir siyasetin ürünü olarak mahkûm ediyor.

Literatüre de yeni bir terim girdi son zamanlarda: "Cezaevi-Sanayi

kompleksi" deniyor. Çözmeye çalýþtýðý toplumsal hastalýklardan beter

bir yapý oluþturduðu söyleniyor. Aralarýnda federal yargýçlarýn,

projesörlerin, William Buckley, Jr. gibi yayýncýlarýn, George Soros'un ve

hatta New Mexico'nun Cumhuriyetçi valisi Gary Johnson'ýn da

bulunduðu birçok saygýn kiþi de bu yapýyý ciddi biçimde eleþtiriyor.

Louisiana'da bir gardiyan da, herkesi toplayýp içeri týkmak yerine

alternatif politikalar denenmesini istiyor, ama umutsuz da: Bu dev

hapishanecilik sektörünün buna izin vereceðini hiç sanmadýðýný

söylüyor gardiyan. Bu endüstrinin çýkarý, kendini sürekli yeniden

yaratmakta yatýyormuþ çünkü. Ben de suç oranýný nasýl azaltýp duruyor

bu ABD diye düþünüp duruyordum; þimdi anlamýþ bulunuyorum.

Epeydir düþündüðüm ikinci bir soru da, "ABD'de ýrk ayrýmý var mý?"

Buna henüz kesin bir cevap bulamadým maalesef.

131Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 132: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

YÜKSEKLÝK KORKUSU

8 Mart 2000, Yeni Binyýl

AKUT Arama Kurtarma Derneði, bütün basýn ve yayýn organlarýna

3 Mart tarihli bir bildiri gönderdi. Metinde, 29 Þubat tarihinde AKUT

kurucu üyesi Ýskender Iðdýr'ýn Aðrý daðýnda hayatýný kaybetmesine yol

açan talihsiz kaza hakkýnda medyada getirilen yorumlarýn "gerçek dýþý

sonuçlar" meydana getirdiði, halka "eksik ve yanlýþ haber verildiði"

belirtilerek bundan yakýnýlmaktaydý. "Ýçinde bulunulan durumun

hassasiyeti gözönüne alýnarak, deðerlendirmelerin ve yorumlarýn

tarafsýz ve gerçeklere dayandýrýlarak yapýlmasýnýn, ileride tedavi

edilemeyecek yaralarýn açýlmasýný engelleyeceði" temennisiyle

bitiyordu AKUT bildirisi.

Kaza geçiren daðcýlýk ekibinin baþý ve ayný zamanda AKUT

Yönetim Kurulu Baþkaný olarak bu bildiri metninin de sorumluluðunu

taþýdýðýný düþündüðümüz Nasuh Mahruki, 5 Mart tarihli Hürriyet

Pazar'da, her zaman kullandýðý o þýk vinyetli "logo"sunun yanýnda yer

alan 2/3 sayfalýk yazýsýnda, olayý tüm teknik ve duygusal boyutlarýyla

hikâye etmekteydi. Hem ekibin baþý, hem de tecrübeli ve ünlü bir daðcý

olarak, Mahruki'nin kendi yazýsýndan baþka bir metne ihtiyacýmýz yok

elbette bu olay hakkýnda deðerlendirme ve yorum yapabilmek için.

Everest dahil, dünyanýn en tehlikeli zirvelerine týrmanmýþ olan ve "Kar

Leoparý" nâmýyla tanýnan Mahruki, Aðrý týrmanýþýndaki ruh halini þu

cümleciklerle anlatýyor: "Doðrusu ya, daðcýlýk hayatýmda beni ciddi

þekilde tedirgin eden çok fazla yer olmamýþtýr, bu yan geçiþten

gerçekten korktum." [�] beni tedirgin eden buzul yan geçiþinin baþýna

geldim [�] devamýndan bir türlü emin olamadýðým için [�] saðlýklý bir

yan geçiþ bulamadým [�] artan tedirginliðimle [�] bu planým da

tutmadý [�] baþarýsýz iniþ denemelerim sýrasýnda� Yani, "Kar

Leoparý"nýn, bütün tecrübe ve cesaretine raðmen, hem týrmanýþ hem

de iniþ sýrasýnda adamakýllý tedirgin, kaygýlý ve korkulu olduðu kendi

kaleminden açýkça ortaya çýkýyor. Olabilir tabii, o da insan. Bu ruh hali

içinde Mahruki, "artýk burayý iple denemenin þart olduðuna karar

132

Page 133: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

veriyor". Ve hazýrlanýyor: "Hattýmýz sadece çok hafif bir denge unsuru

için kullanýldý." Ýþte yazýda anlayamadýðým üç cümleden biri bu. Neden

"sadece çok hafif bir denge unsuru için"? Ve, yazýyý okuduðum Pazar

sabahýndan bu yana beynimde dönüp dolaþan diðer cümleler: "Gerçek

bir buz emniyeti ancak buz vidasý veya buz çubuðuyla alýnýr. Ancak

burada böyle saðlam bir emniyet sistemi deðil, sadece dengemizi

koruyacaðýmýz basit bir sistem kurduk"! Peki neden? Bunca tecrübeli

bir daðcý, ekibinin de baþý olarak, neden gerçek ve saðlam emniyet

tedbirini almýyor? Daha önce týrmandýðý (üstelik, pek adý anýlmayan bir

baþka daðcýyý da yitirdiði) daðda kendisini korkutan bir buzlu yan

geçidin varlýðýný gayet iyi bildiði halde, neden önceden kurmuyor

gerçek ve saðlam emniyet sistemini? Beynimde burgaçlanan bu

sorularýn cevabýný bilmiyorum. Mahruki'nin yazýsýna bakýyorum ama

cevabý öðrenemiyorum. Çünkü orada yazmýyor. Tek açýklama

getirmiyor yazý. O zaman ben de yazýyý býrakýyorum ve görüntülere

bakýyorum, aklýmda kaldýðý kadarýyla. Önce o logo: Karlý zirve

siluetlerinin önünde kar gözlükleriyle sonsuz ufuklara bakan hafif

sakallý daðcý� Sonra, birinci sayfadan bir fotoðraf: Pýrýltýlý ve hýzlý

motosikletinin üzerinde, selesinin arkasýnda sevgilisiyle, eþofmanlý ve

hafif sakallý sporcu� Sonra, bir dekorasyon dergisinde evinin

fotoðraflarý: Kütüphaneleri, kitaplarý, duvara asýlý resimleri, dünyanýn

dörtbir yanýndan toplanmýþ objeleri ve köpeði�

Ya o uðursuz kaza olmasaydý? Sað sâlim inseydi herkes?

Hayalimde hemen bir manþet çatýyorum: "Aðrý'yý Buz Vidasý Bile

Olmadan Fethettiler�"

Kar Leoparý buzlu yan geçitten korkuyor. Benimse baþka korkularým

var: Bir kahraman yaratmaya çalýþýrken, sakýn ola gerçek kahramaný

kaybetmiþ olmayalým o yüzlerce metrelik düþüþle birlikte, diye

korkuyorum. Depremin hemen ardýndan yeni doðmuþ bir tay gibi

paytak adýmlar atan acemi sivilliðimizin ilk simgesi, gözbebeðimiz

AKUT'u da kaybedersek, diye korkuyorum. Güzel gözlü küçük

Zeynep'e örnek olarak göstereceðimiz deðerler kalmýyor mu yoksa,

diye korkuyorum. "Ýleride tedavi edilemeyecek yaralar" ya þimdiden

açýldýysa, diye korkuyorum. Hiç daða çýkmamýþ biri olsam da, her gün

önüme çýkan buzlu yan geçitlerden korkuyorum. Korkuyorum ve

üþüyorum.

133Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 134: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

GÝZLÝ ÇIKARLAR

16 Mart 2000, Yeni Binyýl

"Bayanlar baylar� Þu doktorun elinde görmüþ olduðunuz cihaz,"

diyor Doktor Martin Leon. "Paragon yayý. Çok iyi bir yaydýr..." Boðaziçi

vapurlarýndaki seyyar satýcýlarýn, o kýsacýk yolculuk süresince

çantalarýndan elçabukluðu marifet þeklinde çýkardýklarý ayna-tarak ve

binbir çeþit baþka nesneyi yolculara pazarlamaya çalýþmalarýný

andýran bu manzara, ABD'de yaþanýyor. 1997'de Washington

Convention Center'da yapýlan bir týbbî gösteri bu. Ülkenin önde gelen

kardiyologlarýndan meþhur doktor Leon, kapalý devre televizyon

kameralarý önünde dizilmiþ binlerce kalp uzmanýna, "canlý yayýn"da bir

ameliyatta hastanýn koroner arterine yerleþtirilen minik bir cihazýn

özelliklerini belirtiyor. "Stent" adý verilen bu küçük yaylý kafesin ele ne

kadar yumuþak geldiðini, ne kadar esnek olduðunu, piyasada en çok

satýlan baþka bir "stent"e ne kadar benzediðini anlatýyor. O anlatýrken,

ekranýn altýnda kayan bir þeritte de cihazýn ve onu imal eden firmanýn

adý geçiyor.

Deneysel cihaz üzerinde araþtýrma yapan Doktor Leon, binlerce

meslekdaþýna objektif bir bilim adamýnýn görüþlerini aktarmakta.

Yalnýz, küçük bir nokta var burada: Doktor, objektif bir bilim adamýndan

baþka her þey sayýlabilir o anda. Meslekdaþlarýna söylemeyi ihmal

ettiði küçük bir ayrýntý var: Týkanan arterleri açýk tutan cihazý yapan

firmanýn ortaðý olduðu! Herþey yolunda giderse, yani "yay"lar da dahil,

100 kiþiyle birlikte ortaðý olduðu o þirketin hisse senetlerinin piyasa

deðeri 75 milyon dolar edecek! New York Times'ýn geçen yýl sonunda

yürüttüðü kapsamlý bir araþtýrma, Dr. Leon gibi sayýsýz doktorun

varlýðýný ortaya koyuyor: Muazzam boyutlarda bir piyasada

kardiyologlar arasýnda sýký bir rekabet, yatýrým ve promosyon kavgasý

var. Doktorlar araþtýrýyor, icat ediyor, icatlarýnýn reklam ve

promosyonunu yapýyor, yatýrýma giriyor� Büyük servetler kazanmak

134

Page 135: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

için de, yaptýklarý araþtýrmalarýn sýrf olumlu yönlerini ortaya koyuyorlar.

"Çýkar çatýþmasý" adý verilen ve kimi doktorlarca müthiþ eleþtirilen bu

uygulama öyle bir hal almýþ ki, ünlü Cleveland kliniðinden uzman

doktor Nissen "Kaybolduk, feci þekilde yolumuzu kaybettik," diyor.

"Para peþinde koþarken bilim yolda bir yerde kayboldu." (Kurt

Eichenwald ile Gina Kolata'nýn NYT'de yayýmladýklarý 30 Kasým 1999

Tarihli "özel rapor"dan.) "Gizli çýkarlar" meselesi, sadece kalp

rahatsýzlýklarý alanýnda ortaya çýkmýyor tabii: Biyoteknolojide, gen

tedavisinde, "klonlama" çalýþmalarýnda, sigaranýn zararlarý

konusundaki araþtýrmalarda, akla gelebilecek tüm "kârlý" araþtýrma

alanlarýnda parasal çýkar çatýþmalarý mevcut. Bilimsel sürecin her

aþamasýnda bu çeliþmeye raslandýðý saygýn gazetelerde yer alýyor.

Ýstenen araþtýrma sonuçlarýnýn ön plana çýkarýldýðý, baþarýsýzlýklarýn

göz ardý edildiði, ortaklýklarýn ve malî iliþkilerin hemen her zaman

herkesten gizlendiði ilginç bir "kapalý devre" ortamý var. Bilgi çaðý diye

adlandýrýlan günümüz "açýk toplum"larýnýn, bir bakýma en karanlýk

"kapalý toplum" yönlerinin ortaya çýktýðý ilginç bir paradokslar çaðýnda

yaþýyoruz. Toplumun bilimle olan iliþkisinde biraz "kritik" bir aþamaya

gelindiði, hatta bir "güven bunalýmý" yaþandýðý da iþte bunun için

söyleniyor bu sýralarda. "Çeliþmeler insanýn aklýný baþýndan alacak

düzeyde!" demiþ bir ünlü profesör. "Eðer topluma yön veren 'kanaat

önderleri'ne, o sözümona uzmanlara ve en kötüsü, yapýlan bilimsel

araþtýrmalara güvenemezseniz meslek ne hale gelir, hastalar ne hale

gelir?" Gizli çýkarlar meselesi çok önemli. Hayat, hayatî önem taþýr.

Bunun içindir ki, insanlar özellikle hastalandýklarýnda, ama onun

dýþýndaki zamanlarda da hekimlere büyük güven beslemek

ihtiyacýndadýrlar. Hayat gerçektir ve gerçek de hayatî önem taþýr.

Bunun içindir ki, insanlar her zaman medyanýn gerçekleri ortaya

çýkarmasýna büyük güven beslemek ihtiyacýndadýrlar. Medyanýn

yalnýzca gerçek peþinde koþabilmesinin vazgeçilmez önkoþulu da,

týpký hekimler gibi, hiçbir "çýkar çatýþmasý"na girmemesidir. Para

peþinde koþarken gerçek haberler yolda bir yerde kaybolabilir.

Haberlere güvenemezseniz meslek ne hale gelir; okurlar ne hale gelir?

Medya konusuna elbette döneceðiz, ama þimdi hem Týp Bayramý'ný,

hem de Kurban Bayramý'ný kutlama zamaný.

135Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 136: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

KAVANOZ DÝPLÝ DÜNYA

23 Mart 2000, Yeni Binyýl

Önümde bir fotoðraf: Herhalde 4 yaþýnda, sarý saçlarý ense

hizasýndan düz kesilmiþ bir kýz çocuðu, çýrýlçýplak. tombalak ve minik

bedenini beyaz örtülü bir masaya oturtmuþlar; oda bütün çocuklarýn

sýk sýk yaptýðý gibi, bir elinin boðum boðum parmaklarý ile öbür elinin

parmaklarýný yakalamýþ, çaresizlik içinde aðlýyor. Günümüzde

bürolarda çalýþan hanýmlarýn bilgisayar ekranlarýný, ekran boþ

kaldýðýnda süslemek için sýk sýk kullandýklarý o güzel bebek

fotoðraflarýný andýrýyor ilk bakýþta - bu bebek aðlýyor olsa bile. Ama

fotoðrafa eþlik eden haberi okuyunca, durumun tamamen farklý

olduðunu anlýyorsunuz. Fotoðrafý çeken, Avurturyalý bir doktor:

Ülkesinin bir numaralý adli týp uzmaný, ruhbilimci, sinir-operatörü, pek

meþhur doktor Heinrich Gross. Fotoðrafýn çekildiði yer: Avusturya'nýn

en büyük ruhbilim hastanesi. Fotoðraftaki küçükkýzýn adý, Anne - Marie

Haupl. Kendisi, Avusturya'nýn kendi rýzasýyla Nazi Almanyasý ile

birleþmesinden hemen sonra bu doktorun müþvik ellerinde bakýma

alýnmýþ. Doktor Gross da bakýma aldýðý bu kýzý, çok fazla aðlatmamýþ

doðrusu. Önce sýký bir rejime sokmuþ, yani tümüyle aç býrakarak iyice

zayýflatmýþ, ardýndan bir güzel zehirleyerek öldürmüþ, hemen

arkasýndan da usta bir operasyonla beynini çýkarýp, üzerinde yoðun

bilimsel araþtýrmalar yürütmüþ, beyinle iþi bittiðinde de bu organý

saydam silindir bir kavanozun içine - tabii, Suyundan da koyarak -

yerleþtirmiþ ve hastane deposunun raflarýna kaldýrtmýþ. Hepsi de

prusyalý bilim adamlarýnýn eriþilmez disipliniyle etiketlenip

numaralanan diðer kavanozlarýn yanýna. Viyana'nýn varoþlarýndaki bu

meþhur hastanenin deposunda, anne-Marie'nin yaný sýra ayný

yöntemle çýkarýlan 771 minik beyin daha duruyor kavanozlarda. 772

çocuðun katli aslýnda Hitler'in ''mükemmel bir dünya'' yaratma

vizyonunun bir parçasýný oluþturuyor. Nazilerin ''euthanasia'' siyaseti,

saðlýklý ve saf topluma ulaþmak için, zihnen ve bedenen sakat

136

Page 137: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

olanlarýn ayýklanmasýna yönelik. Ýleride serseri, eþcinsel, geri zekâlý,

saðlýksýz filân olmasý ihtimali bulunan bütün çocuklar böylelikle

erkenden alýnan tedbirle, sorun çýkartmadan bu gezegenden atýlýyor.

Üstelik bir taþla iki kuþ: Hem toplumun saflaþtýrýlmasý hem de bilimsel

ilerleme ayný anda saðlanýyor. Bakýn, siyasetle bilim elele verdiðinde

ne mucizeler yaratýlabiliyor.

Savaþ sonunda Naziler yenildiðinde, mucize yarým kalmýþ. Kliniðin

þefini savaþ suçlusu olarak asmýþlar. Ama, bizim doktor Gross baþka

bir mucize gerçekleþtirmiþ: Önce cinayetten suçlanmýþsa da, bir iki ay

hapiste yatýp çýkmýþ. Savaþ'tan sonra da en iyi bildiði alanda - insan

beyni alanýnda - parlak bir kariyer yapmýþ. Büyük paralar kazanmýþ,

mahkemelerde adli týp otoritesi olarak bilirkiþilik yapmýþ, televizyonlara

çýkmýþ, insanlarý saðaltarak Hippocretes'in gözlerini yaþartacak

hizmetlerde bulunmuþ. Arada kimse onun geçmiþini sual etmemiþ mi?

Etmiþ: 1950'lerde bir yargýlanacak olmuþ; ama ''bir takým hukukî

zorluklar''dan dolayý dâvâlarý düþmüþ. Sonra, 1980'lerde yeniden

hatýrlamýþlar hazik doktorumuzu. Ne var ki, bu sefer de 30 yýllýk zaman

aþýmýndan dolayý düþmüþ dâvâlar. Zaten kendisi de her seferinde

þiddetle inkâr etmiþ suçlamalarý. ''Ben hiç öyle kötü þeyler yapacak

adama benziyor muyum Allahaþkýna?'' diyormuþ. Derken, yüzyýl

biterken, doðu Alman gizli polis arþivlerinden ne çýkmýþ beðenirsiniz:

Doktor Gross'un en az dokuz çocuðu böylece öldürüp beyinlerini

araþtýrdýðýnýn kanýtlarý. Arþiv unutmaz derler.Meðerse yalan

söylemiþmiþ bu çok saygýn doktor. Böylece, Nazileri öve öve

bitiremeyen Jörg Haider'in ortaðý olduðu koalisyonla yönetilen

Avusturya'nýn tarihinde 25 yýldýr ilk kez bir savaþ suçlarý dâvâsý açýldý

geçenlerde. Ama, ilk celsede yarým saat geçmiþ geçmemiþti ki, yeni bir

mucize yaþandý: Mahkemenin tayin ettiði bir baþka meslekteþý, bizim

doktorun ileri derecede ''dementia''sý bulunduðunu söyleyince

(bunama gibi bir þey olmalý bu; Pinochet'yi muayene eden doktorlar da

benzeri bir tanýmda bulunmuþlardý) yargýç da dâvâyý belirsiz bir tarihe

erteledi ve olay da kapandý. Fotoðraftaki küçük kýz, dünyanýn bu halini

þeffaf kavanozunun merceðinden seyrediyor ve artýk aðlamýyor.

137Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 138: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

BAYRAK DÝREÐÝ

3 Nisan 2000, Yeni Binyýl

Bakýn, sadece son iki günlük gazetelere þöyle bir kuþbakýþý göz

atmakla neler öðrendik. Bir kere ülkemizin bize hep anlatýldýðý kadar

büyük ve güçlü bir ülke olmadýðýný öðrendik. Hatta, þuna düpedüz

yoksul da diyeceðiz ya, dilimiz varmýyor; dünkü Yeni Binyýl'ýn

manþetinde yazýldýðý gibi, "küme düþtük" demekle yetiniyoruz. Ayrýca,

ülkemizin bize hep anlatýldýðý gibi "kimsenin açlýktan ölmediði" bir ülke

olmadýðýný da öðrendik; çünkü dünkü Cumhuriyet, Türk-Ýþ'in son

araþtýrmasýna dayanarak, gelir daðýlýmýndaki adaletsizliðin 36 milyon

insaný açlýk sýnýrýna getirdiðini yazýyordu. Özellikle ülkemizin

Güneydoðu ve Doðu kesimlerinin bu yoksulluktan ve açlýktan çokça

pay aldýðýný da öðrendik.

Bu arada, tanesi 200 bin dolara (118 milyar Türk Lirasý) satýlan Fred

marka altýn kaplama gözlüklerden Türkiye'de 11 tane satýldýðýný da

ekstradan öðrendik. Bu nadide gözlüðü alanlar, Güneydoðulu birkaç

müþteri, bunun dýþýnda da birkaç "ünlü isim" imiþ. (Hürriyet, 1 Nisan

tarihli nüshasýnda bu haberi 1. sayfadan verirken, 1 Nisan þakasý

yapmýyordu sanýrým.) Bu iki gün içinde öðrendiklerimizin haddi hesabý

yok açýkçasý. Ama, öðrendiðimiz bir yeni "anekdot" var ki, tek baþýna

ondan çýkarýlacak dersler dahi insaný "allâme-i cihan" yapmaya yeter.

Þu anda Cumhurbaþkanlýðý'nýn son günlerini yaþayan Süleyman

Demirel'in "25 yýllýk siyaset arkadaþý" Hüsamettin Cindoruk, gazeteci

Nilgün Cerrahoðlu'na Demirel'in "ince hesapçýlýðý"na örnek olarak,

epey zaman önce yaþanmýþ bir olayý anlatmýþ: Askerî darbe sonrasý

Zincirbozan'a götürülerek tutuklanmýþ olan çeþitli siyasetçiler arasýnda

Demirel ve onun yakýn arkadaþlarý da vardýr. Cindoruk þöyle anlatýyor:

"Zincirbozan'da tutukluyken, Demirel ve rahmetli Sait Bilgiç, bahçede

oturuyorduk. Zelzele oldu. Baktýk; askerler 2. kattan aþaðý atlýyor.

Bayaðý þiddetli. Sait kelime-i þehadet getir, dedi. Getirdim. Saðýmýza

138

Page 139: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

baktýk, Demirel yok. Bahçenin ortasýnda gördük sonra onu. Sait Bey:

Niye oraya gittin?" dedi. Demirel'den cevap: "Bayrak direði üzerimize

yýkýlabilirdi..." (Milliyet, 2 Nisan). Bu anekdot, Demirel'in "hesap

ustalýðý"ný anlatýyor olabilir; ama yalnýzca bunu mu anlatýyor acaba?

Þimdi, Ecevit'in baþka bir baðlamda söylediði gibi, "iki adým sonrasý"ný

düþünelim: Þiddetli bir deprem oluyor. Demirel, bahçedeki bayrak

direðinin, birlikte oturduðu arkadaþlarýyla kendisinin üzerine

düþebileceðini o saniyede hesaplýyor. Sonra ne yapýyor peki?

Siyasetin çilesini ve cezaevinin ekmeði ile suyunu paylaþtýðý canciðer

kader arkadaþlarýna tek kelime söylemeden, tek baþýna kendisi için

güvenli bir yere gidiyor... Þimdi Sait Bilgiç'in, Hüsamettin Cindoruk'un

ve Nilgün Cerrahoðlu'nun sormadýklarý soruyu soralým: Acaba Demirel

bayrak direðinin sadece kendi üzerine mi düþeceðini hesaplamýþtý?

"Yok, bu kadar da ince olasýlýk hesabý yapýlamaz" diyorsanýz, yani

tehlike öteki insanlar için de var idiyse -- ki, burada birinci çoðul þahýs

kipini ("üzerimize") kullanan Demirel'in bu ikinci varsayýmý

düþündüðünü rahatlýkla söyleyebilirsiniz -- o zaman da þu soruya

cevap vermelisiniz: Demirel, niçin her zamanki lider davranýþý içinde

onlarý da uyarýp bahçenin o emin bölgesine götürmemiþti? Nisan,

aylarýn en zalimi olduðu kadar, en öðreticisi de.

139Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 140: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

GÜZEL LAETÝTÝA HAÝN MÝ?

6 Nisan 2000, Yeni Binyýl

Hiç bekler miydiniz: Koskoca Fransa'da istikrar elden gitsin, 21

yaþýnda yeni yetme bir kýz çocuðu, Versailles sarayýnýn bahçelerindeki

Napolyon döneminden kalma ulu çýnarlarýn onbinlercesini kökünden

söküp atan son kasýrgadan beter bir fýrtýna yaratsýn ülkede? Olacak

þey deðil -- ama oldu: Neredeyse 200 yýl arayla küçücük Korsika

adasýndan çýkýp koca dünyayý fetheden iki yüce Fransýz'dan ikincisi

(birincisi, Ýmparator I. Napolyon), fotomodeller imparatoriçesi güzeller

güzeli Laeticia Casta ülkesini birbirine kattý, saðcýlarla solcularý bir kez

daha birbirine düþürdü, romantik vatanseverlerle pragmatik

küreselcileri birbirine hasým kamplara ayýrdý, Cumhuriyet'in

merkezinden en ücra yerel yönetimlere kadar uzanan þok dalgalarý

yarattý.

Fransa'nýn birdenbire içine düþtüðü bu dehþetengiz kaos ve

istikrarsýzlýk girdabýnýn tek sebebi, Laetitia Casta'nýn yüksek

vergilerden kaçmak için memleketini terkedip Londra'yý mesken

tuttuðu yolundaki þayia. Bir Rodin heykeli kadar kusursuz güzellikteki

bedenini Victoria's Secret (Viktorya'nýn Sýrrý) adlý bir Amerikan iç

çamaþýrý þirketine, hafif bir taþra bayaðýlýðý barýndýrmakla birlikte,

gençliðinin olanca taravetini yansýtmaktan geri kalmayan yüzünü de

ünlü kozmetik devlerinden l'Oréal'e kiralayarak yýlda 3 - 4 milyon dolar

kazanan süpermodelin, Ýngiltere'ye yerleþerek % 30-40 daha az vergi

ödemek istemesi normal þartlarda kimseyi rahatsýz etmezdi aslýnda.

Ama, normal þartlarda! Oysa, ilk adýný büyük Napolyon'u doðuran

kadýndan alan güzel Laetitia, geçen Ekim'den bu yana, büyük Fransa

Cumhuriyeti'nin tüm erdemlerinin simgesi olan çýplak memeli

Marianne büstlerine modellik etmek üzere seçilmiþ olunca, iþin tüm

rengi deðiþir! O Marianne ki, adýnýn yarýsýný ödünç aldýðý Meryem'in

bâkireliðinden tutun, Fransýz Ýhtilali'nin özgürlük, eþitlik, kardeþlik

140

Page 141: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

ilkelerine varýncaya kadar tüm güzellikleri, doðruluklarý akla getirir ve

bu erdemler arasýnda para hýrsý asla yoktur. Yakýnda ülkenin dörtbir

yanýnda Hükûmet binalarýný, belediye saraylarýný þenlendirecek olan

binyýlýn yeni Marianne'ý, yüz hatlarýný Laetitia'dan alýyor. (Eski

Marianne'lar için Catherine Deneuve ve Brigitte Bardot örnek

alýnmýþtý.) Dolayýsýyla, "vatana ihanet" bile sayýlabilir bu davranýþ: Mon

Dieu, Cumhuriyetin amblemi, üç kuruþ para uðruna Ýngiltere'ye

kaçýyor! Saðcýlar, bunu "sosyalizmin iflasýnýn muhteþem bir simgesi"

olarak yorumlarken, solcular "Cumhuriyet'e karþý ayýp bir el iþareti"

sayýyorlar. Onu bu role seçen belediyeler birliði þaþkýnlýklar içinde; "hiç

yakýþtýramadýk," demiþ belediye baþkanlarý. Ýçiþleri bakanýysa, apar

topar televizyona çýkýp küçücük kýzýn ödünü koparacak bir konuþma

yapmýþ: "Bayan Casta, hele bir gitsin Londra'ya, görür gününü,"

demiþ. "Emlâk fiyatlarýnýn yüksekliði, hastanelerin ve metronun

kalitesindeki düþüklüðü onu piþman edecek." Paris sokaklarý ise -- her

zaman olduðu gibi -- ikiye bölünmüþ durumda: "Kýzcaðýz haklý,

geleceðini düþünmek zorunda" diyenlerle "Býrak Allasen, þýmarýk piç

kurusu!" diye kýzanlar eþit sayýda. Her daim aðýr baþlý ve ciddi Le

Monde gazetesinde, biraz kafasý karýþmýþ bir yazar soruyor: "Aklý

baþýnda bir Fransýz, saðlýk sistemi, trenleri, metrosu bu kadar kötü bir

ülke olan Ýngiltere'ye neden taþýnmak istesin ki -- para kaygýsý

dýþýnda?" (Týpký Ýçiþleri Bakaný gibi, bu yazar da, Bayan Casta'nýn

hastalanýnca SSK hastanelerine gittiðini, alýþveriþe çýkmak için de

metroya filan bindiðini sanýyor anlaþýlan. Marianne, bir erdem olarak

safdilliði de simgeliyor muydu acaba?) Bütün bu hengâmede

soðukkanlýlýðýný koruyan tek kiþi var Fransa'da: Laetitia'nýn babasý

Dominique. O, "bütün bu hikâye külliyen yalan," diyerek savunmuþ

kýzýný. "Benim yavrum Fransýzdýr, Fransýz olmaktan gurur duyar,

Fransýz kalacaktýr." Ýnsan, Marianne dahil bütün güzel Fransýz kýzlarýný

seven büyük þarkýcý Serge Gainsbourg'un vakitsiz ölümüne yanýyor. O

sað olsaydý, Laetitia ile özel bir görüþme yapýp ânýnda hallederdi bu

millî sorunu.

141Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 142: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

CÝNAYETÝ GÖRDÜK

9 Nisan 2000, Yeni Binyýl

Uzun süredir televizyonda cinayet seyretmemiþtik, iyi oldu. Bir saat

içinde düzinelerce insanýn katledildiði dehþet dizilerini deðil, sahici

cinayetleri kastediyorum. "Canlý yayýn"daki ölümleri. Ýstanbul'un ve

hatta Türkiye'nin kalbinin attýðý yerden yapýldý yayýn. Büyük otellerin,

kültür merkezlerinin, eðlence yerlerinin bulunduðu, günün ve gecenin

her saatinde yerli yabancý binlerce insanýn cývýl cývýl dolaþtýðý Taksim

meydanýndan yayýnlanan bir belgeseldi seyrettiðimiz: Jön Türkler, 37

yaþýndaki fiber optik mühendisi Christopher Loftus'u, üç kardeþinin

gözü önünde kalbine uzun bir býçak saplayarak, 40 yaþýndaki "pub"

iþletmecisi ve biri 7, öteki 3 yaþýnda iki küçük çocuk sahibi Kevin

Speight'i de gene pala benzeri bir kesici âletle karnýný boydan boya

yararak katlettiler. Fýþkýran kanlarý, yerde biriken kan göllerini, açýlan

korkunç yaralarý, acýlarý, kan içindeki aðýzlardan fýþkýran canhýraþ

haykýrýþlarý, ölüm ânýný geciktirmek üzere can havliyle giriþilen "hayat

öpücüðü" verme yolundaki beyhude çabalarý, bunu yapmaya

çalýþanlarý uzun ve kalýn sopalarla vurarak engelleme, yani ölümü

çabuklaþtýrma yolundaki baþarýlý çabalarý, "dokunmayýn, ölüyor!" diye

baðýranlarýn hýrpalanmasýný, ölmekte olan insanýn bir araca koli gibi

atýlmasýný, hepsini seyrettik. Prime-time'da yayýnlanan programda,

Türk gençlerinin þevkle, þehvetle iþlediði bu cinayetleri, milyonlarca

Türk televizyon seyircisi, çok sayýda polis ve Türk'ün kahramanlýðýný

simgeleyen Taksim anýtý, hep birlikte seyrettik.

Belgesel o kadar reyting yaptý ki, ertesi gün ve ondan sonraki gün

de yeni bölümleri yapýldý. Necip Türk milletinin büyük beðenisiyle

karþýlanan bu yayýnlarda Galatasaray taraftarlarýnýn, öldürülen

Ýngilizler'in arkadaþ ve akrabalarý "katiller" diye baðýrdýðýnda onlara bir

aðýzdan cenaze marþý söylemesi gibi parlak eðlence törenleri yaptýðýný

gördük, takýmlarý için tezahürat yapan Ýngilizleri görünce: "Bak bak,

142

Page 143: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

daha hâlâ baðýrýyorlar!" diye haykýran ey Türk gençliðini gördük,

galibiyetten sonra da yine o meydana, kanlarýn deterjanla yýkanýp,

cinayet artýklarýnýn süprülüp pirüpak edildiði Taksim'de çýlgýnca

eðlenen taraftarlarýn arasýna karýþtýk ve çok sevindik. Bütün reyting

rekorlarýný kýran dizinin üçüncü bölümünde, Türk basýnýnýn yýldýzý Star

gazetesi, biz Türkler'in, iki tabutun yaný sýra diðer Ýngilizleri de vatan

topraðýný öptürüp onlara cenaze namazý kýldýrdýktan sonra, suratlarýna

tükürerek gönderdiðimizi haykýrýrken, Ýstanbul polisinin þefi de, polisin

koruyamadýðý için öldürülen taraftarlarý "aðýr tahrik"le suçladý ve "çok

ciddi tedbirlerin alýndýðýný, maçýn "Türkiye'ye yakýþýr güzellikte

geçtiðini" kaydeden müdür, Ýngiliz takým ve taraftarlarýnýn "maçtan

sonra sað olarak Ýstanbul'dan ayrýldýklarýný" söyledi. (Yeni Binyýl, 8

Nisan 2000). Cinayeti gördük, diziyi ailecek seyrettik, ölenleri tabutla,

kalanlarý tükürükle ve fakat sað olarak ülkelerine yolladýk, çok

eðlendik. O kadar çok gülüp eðlendik ki, gözlerimizden yaþ geldi.

143Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 144: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

ÝNSANIN NEÞE DOLMASI

23 Nisan 2000, Yeni Binyýl

Salonun açýk penceresinden içeri bahar yayýlýyor. Özellikle

yasemin. Duru beyaz dört ya da beþ petal yapraðý ile bu inanýlmaz

sadelikteki kýsacýk ömürlü çiçeðin böylesi bir koku salmasý þaþýrtýcý

geliyor. Hem bu kadar baygýn, hem de bu kadar lâtif, nasýl olabiliyor?

"Olaðanüstü" diye düþünecekken tam, duruyorum. Yeryüzünün en

olaðan þeyini olaðanüstü diye tanýmlamanýn saçmalýðý birden kafama

dank ediyor.

Üstüste içildiði için artýk hiçbir anlam ve tad vermeyen sigaranýn her

yerime sinmiþ zifir kokusunu bir anda silip atýveren yaseminin

ardýndan, baharýn bir baþka uzantýsý: Bülbül. Onu oturduðum yerden

göremiyorum. Ama, ne renk ne de biçim açýsýndan "kayda deðer" bir

özellik taþýyan bu kuþun olanca basit notalardan örülü þarkýsý, delip

geçiyor iþte:

Yaný baþýmda, yazý yazdýðým bilgisayarýn çýkardýðý o tekdüze,

elektrik yüklü výnlamayý aþýyor... Yýllar yýlý çalýþtýðým radyonun

kulaklýklarýnda hiç durmaksýzýn çýnlayan ses ve müzik kýrýntýlarýnýn

uðultusuyla yýpranmýþ yaþlýca kulaklarýmýn duyarsýzlaþmýþ

kývrýmlarýný, kanallarýný, tüylerini boydan boya katediyor ve içime

iþliyor.

Derken, trampet sesleri geliyor rap rap... Ve borazanlar, zart zart:

Çocuklar! Bülbül ve yasemin duyulmaz oluyor.

Çocuklar, disiplinli bir þekilde yürütülüyor olmalýlar. Yarýn bayramlarý

ve o törene hazýr olmalýlar. Onun için prova yapýyorlar. Oturduðum

yerden göremiyorum onlarý. Ama, "iç göz"ümle onlarý birçok þey

yaparken görebilirim:

Stadyumlarda uygun adým yürütüldüklerinde terlerlerken...

144

Page 145: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Okullarda doktor raporu almadýkça katýlmak zorunda olduklarý

törenlerde akordu bozuk korolar halinde "Tin tin tinimini haným"ý ya da

"Süpürgesi Yoncadan Eminem"i söylerlerken...

Sembolik olarak oturtulduklarý Cumhurbaþkanlýðý ve Baþbakanlýk

koltuklarýnda, cýlký çýkmýþ, iðrenç yapaylýktaki medya sorularýna

("Söyle bakalým, Cumhurbaþkanlýðý ya da Baþbakanlýk nasýl bir

duygu?" veya "Sen memleketimizi nasýl yöneteceksin bakalým

büyüyünce?") cevap verirmiþ gibi yaparlarken...

Kardeþlerinin ve annelerinin gözü önünde öz babalarýnýn sürekli

tecavüzüne uðrarlarken...

Satýldýklarý muhabbet tellâllarýnýn emriyle kýz erkek günde

bilmemkaç kere çürük diþ, yarý hazmolmuþ kýyma ve alkol kokulu

aðýzlarýndan salyalar akan sakallý "olgun" erkeklerin altýna yatarlarken

...

Okula gitmek yerine resmen ordular halinde evlerine hapsedilip,

televizyonlarýnda Deliyürek, Marziye dizilerini ve Televole

programlarýný seyrederlerken...

Ýleri teknoloji sayesinde hafifleyip küçücük omuzlarýnda

taþýyabilecekleri hale gelmiþ tam otomatik taarruz silâhlarýyla koca

insanlarý biçerlerken...

Ayaklarýndan zincirle baðlanmýþ halde harikulade halýlar dokurken,

FÝFA onaylý futbol toplarý dikerken, en þýk "marka" spor ayakkabýlarýný

yapýþtýrýrken...

Ayakkabý yapýþtýrmakta da kullanýlan yapýþtýrýcýlarý uyarýcý ya da

uyuþturucu niyetine biteviye koklarken...

65 milyonu ayaða kaldýran tarihî futbol zaferinin ardýndan

sokaklardaki eðlence cinnetini biraz da þaþkýn gözlerle

seyrederlerken...

Trampet ve borazan sesleri usulca uzaklaþýp bitiyor. Salonun açýk

penceresinden içeri bahar yayýlýyor: Yasemin ve bülbül.

145Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 146: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

5 MUM YAKTIK, SEYRÝNE BAKTIK!

10 Temmuz 2000, Yeni Binyýl

Yarýn bir yýldönümü var: Yakýn tarihe Srebrenica katliamý olarak

geçen müthiþ bir olayýn 5. yýldönümü. Tam beþ yýl önce, Bosna-

Hersek'in doðusundaki Srebrenica kasabasý, benzerine az rastlanan

bir vahþete sahne olmuþtu. Bosnalý Sýrp askerlerin giriþtiði bir dizi hile,

pusu ve "yargýsýz infaz" sonucunda yaklaþýk 7000 Boþnak erkeði -

çocuk, delikanlý ve dede - yeryüzünden "kaybedilmiþ"ti.

Boþnaklar, bu olaydan iki yýl kadar önce aðýr silâhlarýný BM Barýþ

Gücü'ne teslim etmiþler, karþýlýðýnda da Srebrenica'nýn bir uluslararasý

"güvenlik cebi" olarak ilân edilmesini saðlamýþlardý. (Ya da,

saðladýklarýný sanýyorlardý.) Yani, BM, insanlýk camiasý adýna bu

sivilleri sað-salim tutacaðýna dair hepimize söz vermiþ oluyordu.

Ama, 95 Temmuz'undaki o meþ'um günde Sýrp kasaplarý saldýrýya

geçtiklerinde, mavi bereli ve mavi gözlü Hollanda barýþ gücü askerleri

ve onlarýn yine mavili BM komutanlarý, Boþnak erkekleri korumak için

parmaðýný bile kýpýrdatmadý. Hatta, parmak meselesi bir yana, bazý

hediye-behiye olaylarý karþýlýðýnda, kendi onurlarýna insanlýk adýna

teslim edilmiþ bulunan bu insanlarý "sattýklarý"na dair epey güçlü iddia

ve kanýtlar da var. (BM, "özür dileme millennium'unda bir özür de

buradaki "ihmali" için diledi de oradan biliyoruz bunlarý.)

Þimdi burada bir dur bakalým, ey kari. Yoksa, bütün bunlar olmamýþ

mýydý? Srebrenica'nýn düþmesinden sonra Uluslar arasý Kýzýlhaç'a

bildirilen 7,000 "kayýp" erkek listesinin ancak küçük bir kýsmýný

kayýtlara geçirebiliyoruz. Son beþ yýlda toplu mezarlardan sadece

1,866 ceset çýkarýlabildi. Geri kalan en az 2000 cesedin çýkarýlýp

listelenebilmesi için daha çok zamana ve paraya ihtiyaç var. Ýnsanlýðýn

elinde de en az bulunan iki malzeme bunlar maalesef.

146

Page 147: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Mezarlar açýlmazsa, gerçeðin hiçbir zaman öðrenilemeyeceði ve

tarihi bir fýrsatýn da böylelikle kaçabileceði söyleniyor. Çünkü, Sýrp

milliyetçileri ile Kosova bombardýmanýna karþý çýkan bazý Avrupalý ve

Amerikalý solcular, bu gibi olaylarýn çok abartýldýðýný söylüyorlar. (Hani,

Ýkinci Dünya Savaþý'nda Naziler'in Yahudi katliamýný yapmadýklarýný

söyleyen "tarihçiler" gibi.) Batýlý Diplomatlar ve Amerikan askeri

yetkilileri de, þimdi buralarda mezarlarý karýþtýrmanýn, yeni

gerginliklere yol açýp Avrupalý ve Amerikalý "barýþ koruyucusu"

delikanlýlarýn bir ikisinin ölmesine yol açabileceði endiþesiyle

kývranýyor.

Sýrp milliyetçileri zaten böyle bir olay hiç olmadý diyorlar. Bosna'daki

bürokrasi ve yerel yöneticilerde çürümüþlük yüzünden mezarlar da

cesetler de ortada kalmýþ durumda. Uluslararasý toplum iþin

karýþtýrýlmamasýndan yana. Ulusal politikada iktidar mücadeleleri

yüzünden hareket edilemiyor. Buraya bir anýt dikilmesini ise Boþnaklar

istiyor, Sýrplar istemiyor, BM'ciler de hem istiyor, hem de "þimdi, beþinci

yýl, bunun sýrasý deðil" diyor.

Bu hengâmede 2,000 beyaz plastik çuval içine konmuþ 1,866 ceset

de Tuzla'daki bir morgda beklemede. Beklemede olmayansa: Bu ceset

ve kemiklerle beslenen fareler. Bütün insanlýk, koruyacaðýna ant içtiði

hemcinslerinin cesetlerini farelerden korumaktan âciz görünüyor.

Peki, beþinci yýlda, Srebrenica'nýn tarihi nasýl yazýlacak? Cevabý

Orwell'e býrakalým ey kari:

" 'Geçmiþi kontrol eden, geleceði kontrol eder; þimdiyi kontrol eden

de geçmiþi kontrol eder,' diye tekrarladý Winston, boyun eðerek."

(1984)

Üstünde kremayla 'Srebrenica' yazan pastanýn üzerine eðiliyorum

ve 5 mumun hepsini birden bir kerede "püff!" diye söndürüyorum.

Alkýþlar.

147Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 148: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

"TÜM YAÞAM BÝÇÝMLERÝ AYNI DERECEDE

DEÐERLÝDÝR"

1 Eylül 2000, Yeni Binyýl

Almanya'dan bir düðün haberi: Ýktidardaki Sosyal Demokrat Parti

(SPD) Genel Sekreteri'nin kýzý, 4 yýlý aþkýn bir süredir birlikte yaþadýðý

kýz arkadaþý ile evlenmeye karar verdiklerini açýklamýþ. 31 yaþýnda

olan Mirjam Müntefering, arkadaþý Astrid ile resmî nikâh yolunu tercih

etmesinin nedenini de, bu iliþkiyi hukuki açýdan güvence altýna almak

olarak açýklamýþ. (Yeni Binyýl, 31 Aðustos

Fi tarihinde bir araþtýrma amacýyla yolum bir yýllýðýna Ýsveç'e

düþtüðünde, doldurmam gereken ilk resmî form'da "medeni durum"

hanesinin karþýsýnda "evli" ve "bekâr/dul" hanelerinin yanýnda bir de

"birlikte yaþýyor" þýkkýnýn yer aldýðýný gördüðümde hafif bir þaþkýnlýk

geçirmiþtim.

Birlikte yaþamanýn bir medenî hal olarak devlet karþýsýnda bir

hukuki statü ifade etmesi, askeri bir darbenin olanca aðýrlýðýyla hüküm

sürdüðü bir ülkenin vatandaþý olarak kolay kolay aklýmýn alabileceði bir

durum deðildi. Doðrusu, birlikte yaþayan iki sevgilinin devlet karþýsýnda

hangi haklarýnýn güvence altýna alýndýðý sorusundan çok daha farklý

hukuki meselelerle meþguldü kafam.

Hayatýný "serbest yazar" olarak kazanan genç hanýmýn Almanya'da

sevgilisiyle birlikte yaþamasýnýn kendisine -- Ýsveç'teki gibi -- bir hukuki

statü kazandýrdýðýndan pek þüphem yok, ama herhalde "evli" statüsü,

baþta miras hukuku olmak üzere bu çifte birçok ek haktan yararlanma

olanaðý saðlayacaktýr. Yoksa bu lezbiyen çift neden birçok aþk iliþkisini

yýpratabilen evlilik statüsüne geçmek istesin ki?

Mirjam Müntefering, büyük aþkýný tanýmadan çok önce, kendini

tanýmýþ anlaþýlan: 20 yaþýna geldiðinde babasýna bu yönelimini

açýklamýþ: "Ben bir lezbiyenim baba," demiþ. O tarihlerde çok önemli

148

Page 149: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

bir siyasi mücadelenin içinde olan babasý Franz Müntefering de a)

Kýzýna kýzmamýþ; b) onu mirasýndan reddetmemiþ; c) bu gerçekliði

reddetmemiþ; d) bu durumu partisinden, toplumundan gizlemesi için

kýzýna bir baský yapmamýþ.

Kýzýný kýzý olarak, eskisi gibi sevmeye devam etmiþ yani.

Ýþin ilginç tarafý, lezbiyen olan ve sonradan âþýk olduðu kýzla

memnun mesut yýllarca birlikte oturan bir kýzýn babasý, rakip

politikacýlarýn ve onlara hizmet eden medyanýn "avý" olmamýþ, kendi

partisindeki amansýz rakiplerinin kolay lokmasý haline gelmemiþ ve

sonuçta o partinin en yüksek mevkilerinden birine getirildiði gibi,

toplum da onu, partisiyle birlikte iktidara taþýmýþ.

Ýktidar Partisinin Genel Sekreteri olan bu adam, hayat felsefesini

kýzýna daha o ilk itirafta, o "hakikat ânýnda" açýklamýþ zaten. "Benim

için," demiþ Franz Müntefering, "tüm yaþam formlarý ayný deðerdedir."

Baba-kýz Müntefering'lere, Astrid'e, Sosyal Demokratlara bir

merhaba. Ayrýca, Kohl'e ve Hýristiyan Demokratlara da� Merhaba

Avrupa.

149Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 150: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

"EN KIYMETLÝ HAZÝNEMÝZ, ROBOTLARIMIZ"

3 Eylül 2000, Yeni Binyýl

Yeni millennium'a girdiðimizde her þeyin bambaþka olacaðýný

söyleyenler haklý çýkýyorlar galiba. Baksanýza, ortalýk birbirinden

müthiþ robot haberlerinden geçilmiyor.

Baþta, her türlü geliþmenin baþýný çeken ABD geliyor tabii: Brandeis

Üniversitesi'nden iki bilgisayarcý, Darwin'in evrim kuramýný harfiyyen

izleyerek "yapay hayat" konusunda muazzam bir adým atmýþlar. Bir

bilgisayar, 600 "kuþak"lýk bir "evrim" sonucu, sürekli mutasyonlara

uðrayan ve nihayet çevre koþullarýna en iyi uyum saðlayan birtakým

"yaratýklar" yaratmýþ. Bu "automaton"larýn tasarlanýp "hayata"

geçirilmeleri sürecinde insan katkýsý neredeyse sýfýr. Ýnsanýn tek

yaptýðý, imal edilecek "evren" hakkýnda, bilgisayara bilgi vermek. (Yeni

Binyýl, Washington Post, 1 Eylül)

"Tetra", "ok", "yýlan", "yengeç" diye adlandýrýlan 20 cm. boyundaki

bu yeni "türler"in tek marifeti, düz bir satýh üzerinde týrtýl ya da solucan

gibi kývrýla kývrýla ilerlemek. Ama, þimdilik! Bunlarý hemen bambaþka

iþler yapmasý beklenen baþkalarý izleyecek ve önümüzdeki 5-10 yýl

içinde dünya ekonomisinde yepyeni bir sektör, yepyeni kâr alanlarý

doðacak.

Geliþme yolundaki ülkelerden de önemli bir geliþim haberi var:

Taylandlý mucitler, Hollywood filmlerinde gördüðümüz türden bir

"Robokoruma" yapmýþlar. Küçük bir video kamerasý ile silahlý bir kolun

birleþtirilmesinden oluþan bu âlet, internet üzerinden kontrol edilip

dünyanýn herhangi bir noktasýndan hedefi vurabileceði gibi, kendi

"iradesi" ile de vurup öldürebilecek þekilde "yaratýlmýþ". (BBC, 31

Aðustos). Þimdilik sadece hava tüfeði ile donatýlan ve sabit bir zemine

oturtulmuþ bir kol bu. Ama, yakýn gelecekte, ayaklarý da olup hedefi

kovalayacaðý gibi, eline de bir makineli tüfek tutuþturulmasý iþten bile

deðil. Dünyanýn en büyük sektörlerinden biri olan silah ve güvenlik

endüstrisi için yepyeni ufuklar açýlmakta.

150

Page 151: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Evrimleþen solucan robotlarla, attýðýný vuran "robokoruma"larý

izleyen bir yeni buluþ da Kanada'dan: Chris McKinstry adlý

araþtýrmacýnýn yürüttüðü Gac projesi, bir bilgisayara insan olmanýn ne

demek olduðunu öðretmeyi amaçlýyor: Ýnternet üzerinden insanlara

basit bazý sorular sorup "akl-ý selim" ya da saðduyu konusunda ortak

bir bilgiye varmak, sonra da bunu bilgisayara öðretmek. Araþtýrmacý

McKinstry, "sizin bilgisayar donanýmýnýzýn ve elektriðinizin deðil,

insanlýðýnýzýn peþinde koþuyorum," diyor. (BBC, 1 Eylül)

"Ýnsanlýk bilgisi"ne, insan düþünce modeline sahip ve böylelikle

insan kadar insan olacak olan bilgisayarýn artýk bundan sonra neler

yapabileceðini, dünya ekonomisine neler katabileceðini varýn siz

düþünün.

Hazýr düþünmeye baþlamýþken, bir de Robot ilminin babalarýndan

büyük yazar Asimov'un bu konuya iliþkin üç altýn kanununu da

hatýrlayýverin, derim:

Robotlar:

1)Ýnsanlara zarar vermemeli;

2)Ýnsan emirlerine uymalý;

3)Ýlk iki yasayla ters düþmediði sürece, kendilerini korumalýdýrlar...

Yeni millennium'da en kýymetli hazinemiz robotlarýmýz olacak

galiba.

151Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 152: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

YAYIN KESÝLÝNCE

11 Eylül 2000, Yeni Binyýl

"Televizyon yayýný kesilince kocamý daha yakýndan tanýma fýrsatý

buldum. Yaþlanmýþ." (Yeni Binyýl, 7 Eylül)

Moskova sâkinlerinden bayan Larissa Lubimiroca'nýn sözleri bunlar.

Pekâlâ Arthur C. Clarke'ýn usta kaleminden çýkmýþ izlenimini

veriyorlarsa da, herhangi bir kurgudan alýnmamýþ, gerçekten

söylenmiþler.

Rusya Federasyonu'nda denizin 100 küsur metre derinliklerindeki

meydana gelen ölümcül denizaltý kazasýnýn hemen ardýndan bu sefer

de 500 küsur metre göklere yükselen Ostankino TV ve radyo

kulesinde çýkan ölümcül yangýn felâketinin "yan-sonuç"larýndan biri de,

Moskova ve çevresindeki bütün yayýnlarýn kesilmesi oldu: Ýnsanlar,

Moskova'nýn güzelim yaz sonu akþamlarýnda her zamanki gibi

evlerinin salonlarýnda en sevdikleri koltuða oturup en sevdikleri diziyi

seyretmek üzere ekranýn baþýna geçtiklerinde, birdenbire hiçbir þeyin

her zamanki gibi olmadýðýný fark ettiler. Ýþte yeni "hakikat âný: Moskova

sâkinleri, en sevdikleri dizi yerine tüyler ürpertici bir elektronik týslama

eþliðinde sürekli uçuþan elektronik "kar" taneciklerini seyretmek

zorundaydýlar artýk ve bu durum belki de aylarca sürecekti...

ABD'de ileri teknoloji, Türkiye gibi ülkelerde ise genel örgütsüzlük

nedeniyle baþa aslâ gelmeyecek bir tuhaf "kaza" bu. Oysa, bir

zamanlarýn merkeziyetçilik ve otoriterlik anýtý Rusya, serbest rekabet

piyasasýna ve küreselleþme anaforunun içine bodoslama girmeye

kalkýnca, böyle ilginç olaylar olabiliyor iþte. Günümüz Rusyasý'nýn

kazalarýný kendi hayatlarýmýza tutulan bir ayna olarak kullanabiliriz:

Aþaðýda, parçalanmýþ Kursk denizaltýsýnýn içindeki gencecik

denizciler, olaðanüstü eðitimleri sayesinde yaþam fonksiyonlarýný

asgariye indirerek hareketsiz yattýklarý yerde kendi nefeslerinden çýkan

152

Page 153: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

zehirli gazlarla yavaþ yavaþ boðulurlarken, yukarýda onlarýn ölümüne

yol açan ihmali haykýran annelerin herkesin içinde sâkinleþtirici

enjeksiyonlarla uyutulmasý ve yayýn kesildiði için bütün bunlarý

ekranlarýnda seyredemeyen, favori koltuklarýna çivilenmiþ orta yaþlý

kent sâkinleri...

Onlar, sonsuzluða kadar kesiþmeyecek paralel hayatlarýný,

baþlarýnýn hafif bir hareketiyle belki de ömürlerinde ilk kez "kazayla"

çakýþtýrýyorlar, kocalarýný-karýlarýný-sevgililerini-çocuklarýný "tanýmaya"

baþlýyorlar ve bir bakýyorlar ki ne görsünler: Yaþlanmamýþlar mý?

153Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 154: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

KARAGÖZ'ÜN NEW YORK SAFASI

NEW YORK NEW YORK - I

13 Eylül 2000, Yeni Binyýl

"Brian Wilson, Pet Sounds albümünün tümünü senfoni orkestrasý

eþliðinde çalýp söylüyor. 10 Eylül New York konserine bir fazla biletim

var. Bana eþlik eder misin? Sevgiler. Sedat."

Geçen Aðustos ayý sonunda aldýðým elektronik mesaj. "Fazla

biletim var. Eþlik eder misin?"... Hepsi bu.

Brian Wilson! The Beach Boys! "Pet Sounds"! Ýlk gençlik. Kaybolan

gençlik. Kaybolmayan çocukluk. Kaybolan masumiyet... Vay canýna!

"Nasýl olur," diyor karým. "Bir günlük konser için 8,000 kilometre

gidilir mi?"

"Asýl nasýl olmaz? Hem bu kilometre meselesi deðil ki; yýl meselesi.

39 yýl. 40 diyelim."

"Peki, o zaman," dedi karým. Onu kucakladým.

"Geliyorum," diye "telledim" Sedat'a, elektronik olarak tabii.

* * *

Bilet? Yedekte beklemeye alýndým. Yazýlar? Beklemeye alýnamazdý.

Beklerken bir yedek yazý yazdým, ertesi gün halam öldü, ressamdý,

ondan sonraki gün bir torunum oldu, ne mesleði olacaðý belli deðildi,

daha sonraki gün RTÜK'ten Açýk Radyo'nun 15 gün kapatýldýðý haberi

geldi, onun durumu hiç belli deðildi, ayný gün uçakta yer açýldý, o gün

gidilemezdi, cenaze, hastane, radyo toplantýsý filân vardý ve bir ek

yazý, güzergâh, otel, yer bulunmasý, Sedat'ta yer yok, peki New

York'un yeni sâkinlerinden Ari, onun evinde olmaz mý, telefon, olurmuþ

ama küçücük tek bir odada tek bir yatak, bir de kedi "Abla", peki ama

ayný yatakta nasýl olur, neden olmasýn, iki kuþak bir yatakta, zaten

Brian'la bir ruh akrabalýðýmýz yok mu, peki, ama ikinci yazý sabaha

154

Page 155: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

kalýr, ne yapalým sabahýn köründe kalkmaya alýþtýk artýk beþ yýldýr,

ikinci yazý da hukuk yerine "guguk"lu olsun bari, TV baþýnda geçen

paralel hayatlar, üff, ne ruh karartýcý, olsun ben yolda olacaðým, geride

kalan karîlerin ruhu sýkýlsýn, benim ruhum þimdiden New York'a uçtu

bile, saçma sapan konuþmaya devam edersen geç kalacaksýn, uçaðý

kaçýracaksýn, olsun, her þeye geç kaldým zaten, þaka þaka, bitiriyorum,

bazý kelimeleri siyahlaþtýrýyorum bak, gerçekten bitiriyorum, son

noktayý da koyuyorum iþte, para, bilet, pasaport, sigara, sigarayý

yoldan alýrýz, orada ateþ pahasýdýr, radyoyu da yolda konuþuruz,

konuþtuk iþte, bir sonuç çýkmadý, unut þimdi radyoyu, kýrk yýlýn bir baþý

hayatýnýn adamlarýndan birine gidiyorsun, radyoyu dönüþte

düþünürüz, herþeyi dönüþte düþünürüz, gidiþte hiçbir þey düþünmeyiz,

geldik iþte, gazete de alalým, ama az gazete alalým bu sefer, New

York'a az haber taþýyacaðým, son sigaramý içeceðim, aman aðzýný

hayra aç, ama 10 saati sigarasýz nasýl geçireceðimi gerçekten

bilmiyorum, sayýlý saat çabuk geçer, bu da geçer yahu, peki dönüþ

yazýlarý, onlar kolay, müzik yazacaksýn, ve rock 'n' roll, uçakta uyuma

da yaz, hayatýmýn son kýrk yýlýnýn muhasebesini 10 saatlik uçak

yolculuðunda mý kaleme almamý istiyorsun yani, üstelik sigarasýz,

inþallah kahveleri iyidir, öpücük, "check-in", "check-out" da var mýdýr,

rötar rötar rötar, viski, viski, viski, dinleyici Vahe Bey, iþ gezisine

çýktýðýnýzý söylemiþtiniz son programýnýzda, ama doðru, iþ gezisi sayýlýr

bu da, sizin iþinize gýpta ediyorum, e, bizim iþlerimiz böyledir iþte Vahe

Bey, hadi girelim artýk uçaðýmýza, benim þimdiden "jet-lag"im geldi de,

bir de Wilson çalýþacaðým ev ödevi olarak, pardon "uçak ödevi"...

Dünya liderleri New York'u terk ediyor ve ben New York'a gidiyorum.

155Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 156: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

NEW YORK NEW YORK - II

14 Eylül 2000, Yeni Binyýl

Kaybolan masumiyetinin peþinde koþan bir dede: Bu ben. The

Beach Boys'un "Surfin' Safari" adlý ilk plâðýný, çýktýðý tarihte, 1961'de

dinlemiþtim nasýlsa. Tam 39 yýl önce yani. Bana sadece iyi ve güzel

þeyler hatýrlatan bir müzik. Bugüne kadar hiç görmediðim, ama

kendimi her þarkýyla oraya ýþýnladýðým California'nýn güneþli, masum

havasý þimdi, gene bugüne kadar hiç görmediðim New York'a taþýnmýþ

oluyor bir günlüðüne ve ben de bir günlüðüne oraya taþýnmýþ

oluyorum...

Pasaport kontrolüne girmek üzere bekleyenler için yere çizilmiþ o

çizginin birkaç santim gerisinde durmaya baþladýðým anda, farký

farkediyorum: O çizgi baþka bir çizgi aslýnda: Pasaport ve sýnýr

çizgilerinin bu dünyada en fazla muðlâklaþacaðý bir çizgi. Yalnýz

Manhattan adasýnda 160'tan fazla dil konuþulduðunu bir gün sonra

öðreneceðim, ama o yerdeki çizgi üzerinde beklerken de böyle bir þeyi

sezmek mümkün: "Yabancý" olmanýn, farklý bir dile ve farklý bir kültüre

ait olmanýn olumsuz yönüyle en az hissedilebildiði yer New York olmalý

dünyada. Çoðu New York'ludan daha iyi Ýngilizce konuþabildiðini

farketmenin verdiði tuhaf bir rahatlama� Dolayýsýyla, zaten yüksek

uyum yeteneðine sahip bir ülkenin evlâdý olarak, dördüncü dakikadan

itibaren adaptasyonum tamamlanmýþ sayýlýr.

Beni karþýlayan Ýstanbullu Ermeni-Yahudi-Rum karmasý - ve

dolayýsýyla da gerçek bir New York'lu sayýlmasý gereken - sanatçý ve

"iþadamý" genç dostum Ari ile, zaten Ýstanbul'dan iyice alýþkýn

olduðumuz yapýþ yapýþ "baðýl nem" içinde sürekli terleyerek, sürekli

terlemekten de garip bir keyif duyarak yürümeye baþlýyoruz. 19:00

sularýnda çýktýðýmýz bu "uzun yürüyüþ" kentin Batý yakasýndan

baþlýyor, küçük bira-margarita-campari-bira-margarita duraklarýyla

sabaha karþý 3:00 sularýnda Doðu yakasýnýn sefil mahallelerinde

156

Page 157: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

bitiyor. Kentin sert Belediye Baþkaný Giuliani'nin tüm hapishaneleri

suçlularla doldurma yolundaki radikal tedbirleri iþe yaramýþ olmalý ki,

"þiddet dolu" New York efsanesinin yerinde epeydir yeller esmekte

olduðu gözleniyor. (Daha yolun baþýnda, sokaðýn birine öylece

parkettiðimiz arabanýn içinde býrakýlmýþ olan pasaport ve bavullarýma

"hiçbir þey olmayacaðý garantisini "Stingy Lulu" adlý ilginç bardaki

Türklerin tümü verince, ben de endiþelenmekten vazgeçtim, ve

gecenin sonunda onlar haklý çýktý.) Tabii, gelir daðýlýmýndaki uçuruma

raðmen, büyük ekonomik refahýn da bunda payý olmalý.

Çin Mahallesi, "Küçük Ýtalya"daki panayýr, Polonyalýlar mahallesi,

Soho, Greenwich Village, Halil Turhanlý'nýn tavsiye ettiði sefil

Bowery� Crack filân alýþveriþleriþlerinin hüküm sürdüðü iyice ara ve

arka sokaklara girmemekle birlikte, þiddetin göz çýkarýcý bir örneðini

görmeden yapýlan aðýr yürüyüþte iki þey gündelik Ýstanbullu gözlerimi

yadýrgattý: Karartýlmýþ pencereler dizisi ile önünüzden geçip gitmesi

neredeyse dakikalarca süren inanýlmaz uzunluktaki limuzinler

("limo"lar), siyah ve beyaz� Bir de, kalçalarý "ters dönmüþ" izlenimi

veren, yalpalý yürüyüþleri ile hemcinsiniz olduklarýna inanmakta güçlük

çektiðiniz görülmemiþ þiþmanlýkta bedenler, her yaþ ve cinsten, siyah

ve beyaz. Bilinen ölçü ve tanýmlarýn tümüyle yeniden ele alýnmasýný

gerektiren bir durum sayýlabilir. "Çöplük" hazýr yiyeceklerin insan

bedenini böylesine deforme edebileceðini, hayal gücünü geniþçe

sayan benim gibi birinin bunlarý görmeden düþünmesi bile zor. Su

içiyor ve onlar adýna da terliyoruz. 80 blok yürüdük desem, abartmýþ

sayýlmam.

Bu arada, günün sokak modasý olarak çocukluðumun

"trotinet"lerinin geri dönmüþ olduðunu görmekse ayrý bir heyecan

veriyor bana. Bisiklet gibi gidonu olan, tek ayaðýnýzý üzerine koyup

öteki ayakla - ve son derece mâkûl bir sür'atle! - sürüp "tenezzüh"te

bulunduðunuz bu sevimli âletler (genellikle "Razor" marka), buraya

asýl geliþ sebebime de tam uygun düþüyor: Beach Boys'un beyni

Wilson, genç müzisyenlerle yeniden "moda", "trotinet"ler gibi� Radyo

101.1 FM'de Fats Domino ve Johnny Ace� Baðýra çaðýra Ýspanyolca

konuþan ve o saatte basketbol oynayan çocuklarýn arasýndan geçip

"oda"ya giriyorum, "Abla"nýn döktüðü tüylerle lebalep dolu yataða

kývrýlýp ânýnda uykuya geçen New York'lu bir dede oluyorum.

157Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 158: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

NEW YORK NEW YORK - III

15 Eylül 2000, Yeni Binyýl

"Pehlivan tefrikasý"ýna devam.

Bir konser için "günübirliðine" New York'a giden birinin hikâyesini

kaç gün uzatabilirsiniz ki? Valla belli olmaz. Ýþte üçüncü yazý ve ikinci

gün: Büyük buluþma günü. Önce, kenar mahallede "Verb" (yani fiil)

kahvesi. Ýnsaný mahveden kahve kokusu. Sanatçý kýlýklý, bol dövmeli

genç insanlar arasýnda kahvaltý. Bagel-somon-kremalý peynirden

oluþan tipik bir Yahudi yiyeceði. Üstelik, rahat bir sandalyeye yayýlýp

bedavadan New York Times'ý kýraat etme imkâný ve sigara serbest!

Sonra þehrin göbeði. Turist olmaktan zerrece sýkýlmadan Empire

State Binasý'na týrmanýþ: "Dünyanýn Baþkenti'nin Tapýnaðý"nýn 86.

katýndan "turist-kitsch-adam"ýn bakýþý: Seyrettiðimiz binlerce Amerikan

filminden tanýdýðýmýz görüntü, ama gene de nefes kesici. Bir yýl 45 gün

içinde günde 4,000 iþçinin emeði ile tamamlanmýþ görkemli tapýnaðýn

terk edilmesi. Baþka turizm ve eðlence tapýnaklarý: Broadway: Az önce

bitmiþ muazzam bir gösteriden arta kalan rengârenk milyonlarca kâðýt

parçasýnýn hafif sonbahar esintisinde dalga dalga uçuþmasý, Time

Square, Kara Siyonist hareketinin platforma çýkmýþ tarih öncesi

kýyafetli ve dev cüsseli temsilcilerinin ürkütücü olamayacak derecede

çocuksu ve saf hareketlerle verdikleri vaaz: "Yahudiler aslýnda

siyahîydiler; kanýt ister misin? Ahdi Atik'in 'Ezekiel' bölümünde bak ne

diyor: '�Ve onlar siyahtý.'� Demek ki, neymiþ? Siyahmýþlar!" Evsizler

için politik bir platform kurup arabasýný kartonlarla örterek üstüne

yazýlar yazmýþ biri: "Delikten içerisini dikizleyebilirsin, ama bir þartla:

Ýçerde gördüklerini kimseye anlatmayacaksýn!" Vaazlarý dinliyorum,

daðýtýlan broþürleri satýn alýyorum, gözetleme deliklerinden bakýyorum

ve içerde gördüklerimi tabii ki kimseye anlatmýyorum, ey karî - sana

bile, olaðanüstü teknolojik numaralarla dev binalarýn üstünde boydan

boya oynatýlan dev reklam görüntülerini seyrediyorum, yürüyorum,

158

Page 159: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

oðlumun tavsiye ettiði biralardan içiyorum, yürüyorum, hatýra t-shirt'ler

satýn alýyorum (oðlum için olaný "F�ing City New York" yazýsýný taþýyor

göðsünde, kocaman), verdiðim yüz dolarý "sahte olmasýn" diye ýþýkta

dakikalarca inceleyen asýk suratlý Çinli dükkân sahibinin neden sonra

verdiði para üstünü ýþýða tutup incelemek aklýma geliyorsa da, bunu

yapmýyorum, yürüyorum, çok uzun limuzinlere ve çok þiþman

insanlara bakýyorum, abartmasýz 40 bloka yakýn yürüyorum ve Central

Park'ýn giriþinde bir banka oturup kendi kendime gülümsüyorum

sonunda.

Grand Central istasyonunun gene filmlerden gayet iyi hatýrladýðým

ferah salonunda saat "kulesi"nin önünde, tam söz verdiðim saattte

Sedat'la buluþuyorum, sarýldýðýmýz sýrada, ikimizin de ortak noktasýný

oluþturan Açýk Radyo'nun kapatýlmasý kararýnýn verdiði hüzün 8,000

küsur kilometrenin ötesinden gelip yüreðimi yalýyor bir an, ama hemen

geçiyor, rock'n'roll'un kalýcýlýðý onun yerini alýveriyor ikimizde de. "Sen

bile inanmýyordun, deðil mi gelebileceðime?" diye soruyorum ona.

"Valla," diye gülümsüyor. "Ben bir olta attým ve bekledim bakalým ne

olacak." Trene atlýyoruz, bir süre gidiyoruz, trenden iniyoruz, otobüse

biniyoruz, bir süre daha gidiyoruz ve Long Island'ýn meþhur Jones

Beach Belediye Plajlarý'na geliyoruz. Bir tuhaflýk daha: Ýlk gençliðimin

gözdelerinden Florya Belediye Plajlarý'ndan en ufak farký varsa ne

olayým. Pýrýl pýrýl güneþli limonata gibi bir havada, "boardwalk" diye

anýlan plajüstünde yayýlýp, yine oðlumun tavsiyesine uyarak Sam

Adams biralarý çekip, denizi, güzel Rus kadýnlarýný ve inanýlmaz

þiþmanlýktaki insanlarý seyrederken, Sedat'la sohbete koyuluyorum,

içimden "Under The Boardwalk" þarkýsýný mýrýldanarak�

Mutluyum, ilk gençliðimin gözdelerinden Brian Wilson'ý dinlemeye

tamamiyle hazýrým.

159Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 160: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

NEW YORK NEW YORK (Vallahi Son!)

17 Eylül 2000, Yeni Binyýl

Dede konsere gidiyor! Dede'nin konserine. Brian Wilson, 60'ýna

merdiven dayamýþ biri. Eleþtirmenlerce ABD'nin gelmiþ geçmiþ en

baba rock topluluðu sayýlan Beach Boys'un beyni olarak 40 yýldýr

ayakta, ama þimdi olduðu gibi "Zümrüd-ü Ankâ" misâli kendi küllerinin

içinden sýk sýk yeniden doðduðu da bir gerçek.

California güneþi, kumsal, dalgalar, kýzlar, müzik ve danstan oluþan

"Plaj Çocuklarý" imajýnýn kendisine de itirazým olmadý gerçi, ama

meseleyi bundan ibaret sanmak, yanýlgýlarýn büyüðü olur. Wilson ve

yeni ekibi, temel bir ritme indirgenmiþ görünen günümüz popüler müzik

dünyasýnda bence eksikliði epey hissedilen melodinin ve karmaþýk

armonilerin çok parlak örneklerini vermeye devam ediyor bir kere.

Ayrýca, o eðlence düþkünü apolitik görünüþlü çocuklarýn rock'n'roll

devrimi içinde bir devrim daha yaparak, büyük plak þirketlerinin

tamamen kontrolündeki prodüksiyonu onlarýn elinden alýp yaratýcý

müzisyeni birdenbire özgürleþtiren; "senfonik rock", "pschedelia" gibi

akýmlarý baþlatan; klasik müzik unsurlarýyla popüler müzik arasýnda

köprüler kuran; siyahî müzisyenlerle birlikte çalýþan ilk önemli grup

olduðunu ve Vietnam savaþý'na katýlmayý reddederek "vicdanî ret"çiliði

seçen "plaj çocuklarý"ný aralarýndan çýkarttýðýný da hatýrlamak iyi olur.

"Beþinci Beatle" adý verilen efsanevî prodüktör Sir George Martin,

"pop müziðin yaþayan en büyük dâhisi" diyor Brian Wilson'a. Bob

Dylan, "onun kulaðý Smithsonian Müzik Enstitüsü"nde yer almalý,"

diyor. Elton John, "prodüktör ve besteci olarak hep dâhi idi" diyor.

Philip Glass, Wilson'ýn baþtan sona bestelediði "Pet Sounds" albümü

için, "çýktýðý anda klasik oldu" diyor. Sir Paul McCartney, ayný albümü

dinlemeden kimsenin müzik eðitimi görmüþ sayýlamayacaðýný

söylüyor. "New Yorker müzik eleþtirmenleri, George Gershwin, Aaron

Copland ve Leonard Bernstein'la birlikte Wilson'ý çaðdaþ Amerikan

160

Page 161: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

müziðini en çok etkileyen dört isimden biri olarak niteliyor." Hani,

"Amerikan müziðinin Schubert'i, hatta Mozart'ý" þeklindeki birçok

nitelemeyi abartý saysak da, yukarýdaki isimlerin hepsi birden yanýlýyor

olamaz.

Jones Beach'teki Açýk Hava Tiyatrosu'nda, limonata gibi bir havada

Brian Wilson'ýn, çocuðu yaþýndaki müthiþ yetenekli müzisyenler

grubuyla Senfonik Pet Sounds konserini izlerken, hiçbirinin

yanýlmadýðý fikrindeydim zaten. 48 saatlik New York "yýldýrým gezisi"ni

borçlu olduðum Sedat'ýn gözlerine baktým: ayný fikirdeydi.

Açýk Radyo'da biz tam 5 yýldýr her sabah herkese "iyi titreþimler"

saçtýðýna inandýðým o benzersiz Brian Wilson "sadasý" ile açýyoruz

programýmýzý ve iki buçuk saatin sonunda gene ayný sada ile

kapatýyoruz...

Dinleyicilerin gözlerini görmüyoruz tabii, ama bir þekilde biliyoruz

iþte: Onlar da ayný fikirdeler.

Hepinize günaydýn!

161Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 162: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

AMA BU B�

YAÐMURLA GELEN

25 Eylül 2000, Yeni Binyýl

"Soðuk bir yaðmurla..." demeliydim aslýnda. Belgrad'da þu anda

havanýn nasýl olduðunu bilmiyorum, ama Guardian ve BBC'nin

Balkanlar muhabiri Misha Glenny, orada yazdan güze geçiþin "zalimce

bir sertlikte" yaþandýðýný söylüyor: "...Kuraklýktan sonra kýsa bir an

süren rahatlama, ardýndan, soðukla birlikte gerçekliðin de insanýn içine

iþlemesi." (BBC, 23 Eylül)

Bir zamanlarýn Yugoslavyasý'ndan arta kalan ülkede dün

gerçekleþen "tuhaf" seçim sürecinin dünya için de "zalimce bir

sertliðin" ardýndan yepyeni bir gerçeklik getirmesi muhtemel.

Yerel seçim gözetim kuruluþlarý, seçimin "tam bir keþmekeþ"

halinde geçtiðini belirtiyorlar: Birden fazla oy kullanmalar, muhalefet

temsilcilerinin sandýklara yaklaþtýrýlmamasý, sandýk yetkililerinin kime

oy verildiðini rahatça görmesi, þikâyetler üzerine polisin þikayetçilere

karþý tavýr almasý, polis ve askeriyede yapýlan oylamalarda hiçbir

gözlemci bulundurulmamasý, baþka ülkelerden TV ve basýn

mensuplarýnýn seçimi izlemesine izin verilmemesi ve bunlarýn sýnýr dýþý

edilmeleri... (Reuters) Cumhurbaþkaný Miloþeviç, geçenlerde bir

günde Anayasa deðiþikliði yaptýrýp yeniden adaylýðýný mümkün

kýldýrdý, ama bütün dünyada savaþ suçlusu olarak aranýyor

yargýlanmak üzere; onun koalisyon ortaðý Seselj de muhtemelen

öyle...

Bu ilginç seçimin sonuçlarýn açýklanýp açýklanmayacaðýný hiç kimse

bilmiyor. Miloþeviç ve hükümetinin sonuçlara ne tepki göstereceðini de

bilen yok. Sýrbistan halkýnýn bu bilinmeyen tepkilere ne tepki

göstereceðini de kimsecikler bilmiyor...

162

Page 163: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Seçim hile-hurdasýnda geçmiþte büyük tecrübesi olan siyaset kurdu

Miloþeviç'in seçenekleri neredeyse sonsuz: Ýlk turda zafer ilân edebilir

ve rakibi Vojislav Kostunica ile destekçilerinin tepkisini bekleyebilir;

önde olduðunu söyleyip ikinci tura daha güçlü girebilir; seçimlerin hileli

olduðunu söyleyip sonuçlarý hiç ilân etmeyebilir; Yüksek Seçim

Kurulu'na seçimleri tümden iptal ettirip yeni bir tarih belirletebilir...

Hatta, yenilgiyi kabul edip, iktidarýný Sýrp Parlamentosu'na dayanarak

sürdüreceði ihtimalini de öne sürenler var ama bu zaaf görüntüsünü

kabul etmeyeceði galip ihtimal. Araþtýrmalarda rakibinden hayli geride

giden Miloþeviç'in, gerekli oyu, Kosova'dan çalabileceði belirtiliyor.

Kaderin garip bir cilvesi iþte. Oradaki Uluslararasý denetim örgütünün

baþýndaki Kouchner'inse, seçim yolsuzluðunu nasýl önleyebileceði

hakkýnda fazla bir fikri yokmuþ. (Bu olasýlýk, daha önce aklýna

gelmemiþ anlaþýlan.)

Özetle: Matematikteki çok bilinmeyenli denklemlere, siyasette

dünkü Yugoslavya seçimlerinden daha iyi bir karþýlýk bulunamazdý,

diye düþünülebilir.

Oysa, durum hiç de öyle deðil: Yaðmurla gelen yepyeni bir gerçeklik

var orada! Muhalefet liderlerinden Zoran Djindjiç'in (Cinciç) söylediði

doðru bence: "Biz kazandýk ve Sýrbistan bu seçimden sonra bir daha

asla eskisi gibi olmayacak... Tarihte ilk defa, Sýrplarýn çoðunluðu,

milliyetçilik temelleri üzerinde yükselen bir politikaya deðil, normal bir

Avrupa demokrasisine oy vermiþ oluyor."

Tayin edici deðiþiklik de burada iþte. Milliyetçi, aþýrý devletçi, otoriter

rejimleri savunanlar, iktidar sürelerini uzatmak için Anayasa

deðiþiklikleri yapsalar veya yapmaya çalýþsalar da iktidardan yavaþça

gidiyorlar ve normal, çoðulcu demokratik rejimleri savunan insanlara

liderlik yollarý açýlýyor. Ankara'dan Lima'ya, Santiago'dan Belgrad'a

uzanan çok geniþ bir coðrafyada bu böyle. Yeni millennium'da

"yaðmurla gelen" gerçeklik

163Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 164: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

BELGRAD'DA ZAMAN - I

27 Eylül 2000, Yeni Binyýl

Biraz erken bir kehânet olacak belki, ama -- sonradan alay konusu

olmayý da göze alarak -- þimdiden söyleyelim: Slobo gitti gider! Gitti

gider ve onu artýk hiçbir güç geri getiremez dünyada!

"Seçilmiþ" yaftasý altýnda bir gangsterlere dayalý bir polis devletinin,

"sosyalizm" yaftasý altýnda da faþizan milliyetçi, otoriter ve otokratik bir

rejimin etnik temizlik, kan ve ölümle dokuduðu bayraðýný uygar

Avrupa'nýn göbeðinde 13 yýldýr þânýyla þerefiyle dalgalandýran

Slobodan Miloþeviç, yolcu! Yeni binyýlda Avrupa'da artýk tam bir

anakronizma oluþturan bu vahþi ve tepeden týrnaða çürümüþ rejimin

en büyük payandasý olan eþi Mirjana Markoviç de öyle. Boþnaklarýn ve

Arnavutlarýn gözlerini "paslý kaþýkla oyma" yanlýsý ortaklarý Vojislav

Seselj'in haydut takýmý da hakezâ� Tarihî ironi nerede? Þurada:

Takýmýn hepsi, seçimle gidiyor. Slobo'nun kendi istediði, anayasada

deðiþiklik yaptýrýp kendi adaylýðýný zorla uzattýðý seçimle! Sonuçlarýna

kendilerinin de inanmakta güçlük çektikleri, bütün hile hurdaya raðmen

kendileri aleyhine sonuçlandýðý âyan beyan ortada olan bir seçimle!

Yugoslavya'da geçen hafta sonu yapýlan seçimlerin sonucu, daha

açýklanmadý. Belki de hiç açýklanmayacak diyenler varsa da,

inanmayýn. Belgrad'ýn merkezinde, rock konseri eþliðinde zaferlerini

kutlayan 20,000 kiþilik topluluðun zafer þarkýlarýnýn temel dizesi,

seçimin galibi anayasa hukukçusu Vojislav Kostunica'nýn (Koþtunitsa)

þu sözleriydi: "Sýrbistan'da þafak söküyor. Biz kazandýk."

Miloþeviç ve hempalarý için tek bir sorun var þimdi: Zaman

kazanmak. Ordunun, polisin baþlarýnýn, yüksek seçim kurulunun,

mahkemelerin ve basýnýn kendi denetimleri altýnda olmasýna

güvenerek ya hileyle seçimi ikinci tura taþýmayý, ya yeni seçimler

düzenlemeyi, ya da - acýklý bir son ihtimal olarak - Anayasal boþluktan

yararlanarak Slobo'nun Baþkanlýk süresini gelecek yaza kadar

164

Page 165: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

uzatmayý planlýyorlar. Pek banal bir metafor olsa da, insan

kullanmaktan kendini alamýyor doðrusu: Slobo ve yardakçýlarý için artýk

"uzatma süreleri oynanmakta".

Halka karþý polis ve ordu þiddeti, Karadað'la "iç" savaþ tehdidi,

olaðanüstü hal ilâný ve bu eski kurtlarýn çok bilinen sayýsýz baþka

numarasý devreye sokularak o pek kýymetli ek zamanýn kazanýlmasý

hesaplanýyor. Elbette herþey olabilir, ama iþte tam da bu konuda,

zaman konusunda çok önemli bir þey unutuluyor gibi geliyor bana:

Zaman, geriye çevrilebilir bir kavram deðil. Ve oyun süresi bitti.

Haddinden fazla uzun sürmüþ iktidarlarýn iktidar sarhoþlarý anayasal

deðiþikliklerle filân bu süreyi daha fazla uzatamýyorlar, uzatsalar da

seçimleri kazanamýyorlar, kendilerini kazanmýþ gösterseler de bunu

yutturamýyorlar artýk. Dip dalgasý geliyor ve onlarý da altýna alýveriyor.

Sebebi de çok basit aslýnda: Azgýn milliyetçiliðin, diktatörlüðün,

haydutluðun zamaný geçti. Artýk normal demokrasinin, insan haklarýnýn

ve hukukun üstünlüðünün zamaný geldi.

Maalesef zaman doldu Slobo. Süre bitti. Ve iþte sana kýrmýzý kart!

165Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 166: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

BELGRAD'DA ZAMAN - II

28 Eylül 2000, Yeni Binyýl

Dün de söylemiþtik ama bir daha, daha yüksek sesle tekrarlamakta

çok yarar var: Slobo gitti gider, dostlar. Onun çaðýn dýþýna düþmüþ

rejimi çöktü. Kendi emrinde çalýþan Yüksek Seçim Kurulu, üstâdýn

maðlup olduðunu açýkça söylüyor, ama gizli atýlmýþ oylarý kimseciklere

göstermeden "açýk" sayýmla saydýðýnda galip Kostunica'yý gerekli

yüzde 50'nin tam altýnda tutmaya da gayret ediyor ki, iþ ikinci tura

uzasýn ve o çok hayati zaman kazanýlsýn.

Ne var ki, kazanýlacak zaman filân kalmadý ortalýkta. Sonuç kesin

ve net ortada: Yugoslav Yüksek Seçim Kurulu dýþýnda herkes, yani

baþta Sýrp halký ve tüm uluslararasý camia þunu biliyor: Seçimi

Kostunica ve yandaþlarý, yüzde 55'e yakýn oyla ve 10 puanlýk bir farkla

kazandý. Onun için de Türkiye'de dün çýkan gazetelerin hemen

tümünde yer alan "seçimler ikinci tura kaldý" haberleri doðru deðil.

Daha doðrusu, eksik: Kostunica, kendisine Miloseviç'in "el

altýndan", "özel ulaklar"la gönderdiði "ikinci tur yapalým" tekliflerini

ânýnda reddettiðini açýkladý. "Halkýn tecelli etmiþ demokratik iradesini

böylesine ayaklar altýna alma teklifini kabul etmemiz için tek bir sebep

gösteremezsiniz," diyor Kostunica. "Ne ahlâki, ne de siyasi bakýmdan."

Birbirinden asla koparýlamayacak iki canalýcý kelime iþte: Ahlâk ve

siyaset. Vojislav Kostunica, yeni binyýlýn yeni kahramanlarýndan biri:

Ahlâklý bir siyasetçi. Adý hiçbir yolsuzluk ya da zorbalýk olayý ile birlikte

anýlmamýþ, ömür boyu hukukun üstünlüðünü baþ tâcý etmiþ, saygýn bir

Anayasa hukukçusu. Çoðulcu Amerikan demokrasisinin temel belgesi,

devlet adamlarýnýn baþucu kitaplarýndan biri sayýlan ve Platon'un,

Aristoteles'in, Hobbes'un baþyapýtlarý ile ayný düzeyde tutulan "The

Federalist Papers" adlý yazýlarý kendi ülkesinin diline kazandýran

adam. Þimdi de, yalnýz hukuk, demokrasi ve adalet konularýnda deðil,

olaðanüstü zor þartlarda ülke çapýnda seçim kazandýran zekice siyasi

166

Page 167: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

stratejilerin de yaratýcýsý olarak karþýmýza çýkýyor. 54 yaþýnda. 68

kuþaðýnýn erdem ve deðerlerini temsil eden pek çok kiþinin ülkelerinin

yönetimine taþýndýðý bir "yeni çað"ýn son temsilcisi olarak karþýmýzda.

Sýrbistan'ýn adýný dünyanýn büyük kesiminin neredeyse lânetle

anmasýna, Slovenya-Hýrvatistan-Bosna-Kosova insanlarýna kadýn-

erkek-çoluk-çocuk kan kusturan savaþlar ve yakýn tarihin gördüðü en

korkunç katliam ve ve vahþet sahnelerini yaþatan, dolayýsýyla ülkesinin

de uygar dünyadan tecrit edilmesine yol açan Savaþ Suçlarý

Sanýklarýnýn yerine taze ve temiz kan olarak geliyor Kostunica ve

yandaþlarý.

Son Helsinki zirvesinin ardýndan Açýk Radyo'da yapýlan bir

"Avrupa'ya Doðru" programýnda siyaset bilimci Cengiz Aktar,

Türkiye'nin önünde iki seçenek bulunduðunu söylemiþti: "Ya Barcelona

ya Belgrad." Yani, ya Franco faþizminden harap olmuþ Ýspanya'nýn AB

ile birlikte dünya çapýndaki müthiþ yükseliþi, ya da AB dýþýnda kalarak

Avrupa'dan ve uygar dünyadan týpký Yugoslavya gibi tecrit olmuþ ve

"parya" muamelesi gören bir ülke halinde yaþamak�

Son geliþmelerden sonra öyle görünüyor ki, metafor hükmünü

kaybediyor: Belgrad'da da zaman döndü çünkü birdenbire ve pek

yakýnda artýk "kötü örnek" olarak baþka bir kent, baþka bir ülke bulmak

zorunda kalacaðýz�

167Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 168: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

DEVRÝM SONRASI SIRBÝSTAN -

TÜRKÝYE KARÞILAÞTIRMALARI - I

9 Ekim 2000, Yeni Binyýl

Sýrbistan'da bütün dünyanýn gözleri önünde canlý yayýnla

gerçekleþtirilen demokratik devrim, tarih kitaplarýnda, ansiklopedilerde,

üniversitelerin siyaset bilimi vb. kürsülerinde okutulan temel ders

kitaplarýnda ayrý bir bölüm olarak yerini þimdiden alýyor. Devrimin

yankýlarý yerkürede dalga dalga yayýlýrken, basýnda birçok

deðerlendirme ve kýyaslama yazýlarý da yayýmlanmaya baþladý tabii.

Cumartesi günkü Hürriyet gazetesinde Ertuðrul Özkök'ün "Politika"

köþesindeki yazýsý da Sýrbistan devriminden Türkiye için önemli tarihi

dersler çýkaran "kýyaslamalý tahlil"lerden biriydi. "Teþekkürler Türkiye"

baþlýklý yazý, Sýrbistan'da halkýn demokrasi ve özgürlük iradesinin hem

oy ile (seçimle) hem de sokaklara sýðmayan bir devrimci ayaklanma ile

tezahür etmesini, devrilen diktatör Miloþeviç'in gözünden ve bir

"trajedi" olarak yorumluyor: "�Diktatörlüðe dayanan güç, çoðu zaman

24 saatte kumdan þatolar gibi yýkýlýr. Sýrbistan'ýn yaþadýðý trajediye

bakýnca ister istemez þunu düþünüyorum�"

Yazýda, daha sonra, benzer dönemlerde etnik sorunlarla karþý

karþýya kalmýþ olan Yugoslavya ile Türkiye arasýnda bir kýyaslama

yapýlýyor: Bir yanda, tarumar olmuþ ekonomisi, incinmiþ milli benliði,

daðýlmýþ devleti, kaybolan yýllarý, özgüvenini yitirmiþ ordusu, yokolmuþ

"Büyük Sýrbistan rüyasý" vb. ile tam bir enkaz fotoðrafý veren

Yugoslavya var. Öte yanda da üniter yapýsýný korumuþ, terörü nötralize

etmiþ, demokrasisi ve ekonomisi yürüyen, ordusu disiplinli ve azimli,

halký devletine demokrasi yolunda vargücüyle destek veren, basýný

bilinçli, açýk toplumlu bir Türkiye fotoðrafý: 21. Yüzyýla bütün bir

cumhuriyet olarak giren güçlü Türkiye. Yazar, bu "takdir edilecek

toplumsal ve milli fotoðraf" için cumhurbaþkanlarýndan baþlayarak

bütün kadrolara, siyasetçilere, iþadamlarýna, medya mensuplarýna ve

nihayet, bütün halka teþekkür ediyor.

168

Page 169: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Meseleye böyle bakýlabilir elbette. Sýrbistan devriminin hemen

ardýndan Sýrbistan'ýn yýkýmý ile "Türkiye'nin baþarýsýnýn nelere baðlý

olduðu çok ciddi biçimde analiz" edilebilir ve Türkiye için "çok þükür,

çok þükür, bugünleri de gördük" tarzýnda bir yorum yapýlabilir. Ama,

bambaþka türden çok ciddi analizler de yapýlabilir:

"Teþekkürler Türkiye" yazýsý ile Mehmet Y. Yýlmaz'ýn -- tesadüfen

ayný gün Radikal gazetesinde yayýmlanan -- yazýsý bunun mükemmel

bir örneði. "Doðu Halklarýnýn Kaderi" baþlýklý makalede Yýlmaz,

Miloþeviç yerine dünyadaki büyük deðiþim sürecini odak noktasý

olarak seçiyor. Eski Doðu bloku ülkelerinin birbiri ardýndan

demokrasiye geçtiklerini, birçoðunun Türkiye'den önce Avrupa

Birliði'ne gireceklerini, "Batý'nýn doðusu" diye nitelediði Sýrbistan'ýn da

bu önü alýnmaz demokratikleþme sürecine boyun eðdiðini belirtiyor.

Urallar'ýn doðusunda, Kafkaslar'daki Türki Cumhuriyetlerde ve hele

Irak'ta ise deðil deðiþim süreci, zamanýn dýþýnda dahi kalmýþ "Doðu

Halklarý" için demokrasi rüyasýný bile görmenin mümkün olmadýðýný

söylüyor Yýlmaz.

Ali Bayramoðlu'nun dünkü Yeni Binyýl'daki "Irak mý, Yoksa Sýrbistan

mý?" baþlýklý yazýsýysa, tam da bu deðiþme sürecinden yola çýkýyor ve

þöyle bitiyor: "Sýrbistan olayý hemen her yönüyle haykýrýyor: Artýk

deðiþme zamanýdýr; yoksa tren kaçacak�"

Sýrbistan devriminin herkesi tahlile zorladýðý apaçýk.

169Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 170: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

DEVRÝM SONRASI SIRBÝSTAN -

TÜRKÝYE KARÞILAÞTIRMALARI - II

11 Ekim 2000, Yeni Binyýl

Milenyum'un ilk büyük devrimci hareketi Sýrbistan'da ortaya

çýktýktan sonra hem Yugoslavya - Türkiye ekseni üzerinde hem geriye

hem de ileriye yönelik kapsamlý tahlillerin basýnda boy gösterdiðini

belirtmiþtik. Bunlardan biri, Özkök'ün Hürriyet'teki "Teþekkürler

Türkiye" yazýsýydý. Burada yazar etnik çatýþma/terör, milli kimlik,

devlet-halk iliþkisi, ekonomi, medya, deðiþime kapalýlýk, demokrasi ve

açýk toplum gibi açýlardan Yugoslavya'yla Türkiye'yi karþýlaþtýrýyor ve

birinciyi trajik bir enkaz, ikinciyi, yani Türkiye'yi ise dinamik bir dev

olarak niteliyordu.

Ýki ülkedeki olaylarýn son 15 yýlýna ayný açýlardan bakmaya

çalýþalým:

Miloþeviç yönetimindeki Yugoslavya 10 yýlda 4 savaþa önayak oldu,

ýrkçý ve azgýn bir milliyetçilikle büyük bir etnik temizlik harekâtý yürüttü,

onbinlerce Boþnak, Hýrvat, Kosovalý Arnavut sivil, iþkenceyle ya da

yargýsýz infaz yöntemiyle öldürülüp toplu mezarlara gömüldü,

yüzbinlerce insan sürgüne daðýldý� Sýrbistan'da ve Bosna'da ýrz

düþmaný paralý katil çeteleri oluþtu, uyuþturucu ve silâh kaçakçýlýðý aldý

yürüdü, hunharca cinayetler birbirini izledi, Miloþeviç'in yakýn çevresi

ve akrabalarý büyük yolsuzluklara karýþtý, paralar yabancý bankalarýn

gizli hesaplarýna uçtu� Enflasyonun yüzde 3000'e kadar çýktýðý

ekonomi çöktü, uluslararasý ambargo geldi, ülke NATO bombalarý

altýnda hem sosyal hem de ekolojik bakýmdan aðýr þekilde

hýrpalanýrken dünyadan da tecrit oldu� Muhalefette ve baðýmsýz

basýnda öne çýkanlar ya öldürüldü ya susturuldu, seçimlerde sayýsýz

hile yapýldý.

Ve fakat sonunda bu çürümüþ ve otokratik iktidar, oy ve sokaðýn

birleþmesi sonunda bir günde yerle bir oldu. Bir gün içinde normal bir

170

Page 171: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

demokrasiye geçiþin ipuçlarý boy veriverdi. O kadar ki, saygýn

uluslararasý gazetelerin yorumcularý þimdi Belgrad'ýn Balkanlar'da

demokratik hayatýn merkezi olmaya aday olduðunu belirtiyorlar. (New

York Times, 7 Ekim)

Türkiye'de durum Balkanlar'dan çok farklýydý elbette. Eksikli ve

"yarým" olmakla eleþtirilmesine karþýn, Türkiye'deki rejimin Miloþeviç'in

ýrkçýlýk kültürüyle yoðrulmuþ vahþi otokratik yönetimiyle ayný kefeye

konmasý düþünülemez. Bununla birlikte, müthiþ iyimser, toz pembe bir

tabloya varmak için de çok fazla sebep görülmüyor.

Sýrbistan'ta Miloþeviç yönetimiyle ayný dönemde, Türkiye'de

seçimle gelmiþ yönetimler ve silahlý kuvvetler, ayrýlýkçý PKK ile

mücadele ettiler. Herkesin bildiði gibi, bu çatýþmalarda 15 yýlda büyük

çoðunluðu sivil 40 bin civarýnda insan öldü ve milyonlarca kiþinin

zorunlu olarak yer deðiþtirdiði büyük bir göç dalgasý meydana geldi.

Dünya çapýnda uyuþturucu ve silâh kaçakçýlýðý aldý yürüdü, hunharca

cinayetler birbirini izledi. Paralý katil çetelerinin siyasetçilerle kolkola

gezdiði Susurluk, TC tarihinin en büyük rezaleti olarak patlak verdi ve

bunun hesabý sorulamadý. TC tarihinin gördüðü en büyük katliam

olaylarýndan bazýlarýný gerçekleþtiren Hizbullah'ýn kasetlerinde de

vahþet açýsýndan Sýrplarýn Srebrenica mezalimini pek aratmayacak

görüntüler sergilendi ve bu çetenin durumu araþtýrýlýyor. Faili meçhul

cinayetlere kurban giden gazetecilerin, yazarlarýn, profesörlerin ve

onlarla birlikte yaklaþýk 17 bin kiþinin âkýbeti meçhul� Ýþkence ve

insan haklarý ihlallerinin ülke çapýnda çok yaygýn olduðu hem

uluslararasý kuruluþlarýn, hem de bizzat Büyük Millet Meclisi'nin

hazýrladýðý raporlarda ayrýntýlý bir biçimde dile getirildi. Ayný dönemde,

Milli Güvenlik Kurulu'nun giriþimiyle iktidarýn yapýsýný deðiþtiren 28

Þubat müdahalesi gerçekleþtirildi�

Sýrbistan'la Türkiye'nin içinden geçtikleri hareketli 15 yýlýn

yolsuzluklar, ekonomi, uluslararasý alanda konuþlanýþ ve çevre gibi

konulardaki durumuna da yarýnki yazýda göz atalým isterseniz.

171Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 172: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

DEVRÝM SONRASI SIRBÝSTAN -

TÜRKÝYE KARÞILAÞTIRMALARI - III

12 Ekim 2000, Yeni Binyýl

Son 15-20 yýl içinde sosyal bakýmdan "travmatik" bir dönem

geçirmiþ - çevresine de tam anlamýyla kan kusturmuþ - olan

Sýrbistan'da büyük bir halk hareketi sonucunda ülkenin kendini

"yeniden tanýmlamasý" süreci dramatik bir þekilde gündeme geldi.

Bunun dünya çapýndaki yankýlarý sürüp giderken, elbette Türkiye'den

de pek çok yazarýn, siyaset bilimcinin karþýlaþtýrmalý tahlilleri geliyor.

Ayný dönemde kendisi de benzeri bir travma dönemini geçirmiþ olan

Türkiye'nin, Sýrbistan'a oranla çok daha saðlýklý bir sosyo-ekonomik

geliþim yaþadýðý da böyle tahliller arasýnda dile getiriliyor.

Bununla birlikte, ülke tarihinin en büyük rezaletlerinin dipdiri bir

þekilde karþýmýzda durduðu gerçeði de herhalde herhangi bir sosyo -

ekonomik tahlilde ihmal edilmemesi gereken bir husus. Son bir - iki

ayda gazete manþetlerini ve haber bültenlerinin baþ köþelerini iþgal

eden hayali ihracat ve banka boþaltma skandallerini yalnýzca ortada

dönen meblâðlarýn büyüklüðü açýsýndan ele alsak bile, ahlâki

çürümüþlük boyutlarýnýn Sýrbistan'dakinden pek de aþaðý kalmayacaðý

açýkça ortada. Her kýstasa göre nisbeten küçük bir bankanýn kendi

sahipleri tarafýndan bir çete kurulmasý suretiyle soyulmasý olayý, yalnýz

zarar gören belirli sayýda mudi açýsýndan deðil, Türkiye ekonomisinin

bütünü açýsýndan ciddi bir zarar ortaya çýkartýyor. Orantýsýz büyüklükte

bir hasar durumu yani.

Bu, meselenin sadece bir yönü üstelik. Ýkinci ve belki çok daha

çarpýcý olan yönse, "küçük resim"den büyük ülke tablosuna da

ulaþýlabiliyor olmasý. "Ýkinci Yahya" olayýný ele alan gazete

haberlerinde soruþturma kapsamýnda sanýk, þüpheli, "köstebek",

avukat, ortak ya da iþadamý olarak zikredilen bütün isimleri alt alta

dizerek bir "veri tabaný" oluþturduðumuzu düþünelim. Bu basit iþlem

172

Page 173: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

sonunda karþýmýza çýkan gerçek (ya da yanýlsama) nedir: Baþka

büyük banka soygunlardan, baþka büyük cinayet dâvâlarýndan, baþka

faili meçhul kalmýþ olaylardan, büyük uyuþturucu ve silâh kaçakçýlýðý

olaylarýndan, bürokrasi - siyaset - çete iþbirliklerinden, karapara

aklama dâvâlarýndan hatýrladýðýmýz "namlý" isimler bir kez daha

burada karþýmýzda resmi geçit halinde. En namlý gangsterler, en namlý

soyguncular, hýrsýzlar, katiller yine burada anýlýyorlar iþte.

Soygunculara yardakçýlýk eden medya mensuplarýndan bile söz

ediliyor. Ve nihayet, Susurluk bile eksik deðil!

Miloþeviç'in yakýn çevresiyle, akrabalarýyla birlikte Sýrbistan'da ve

Bosna'da oluþturduðu menfaat çeteleri, bu taraftan bakýlýnca epey

karanlýk görünüyor, bu doðru. Ama, oralardan bakýldýðýnda buralarýn

renginin pembe olduðunu söyleyebilir misiniz?

Renklerin yeniden tanýmlanmasý zamaný Sýrbistan için olduðu

kadar, Türkiye için de gelmiyor mu peki?

173Rüzgara Karþý II- Ömer Madra

Page 174: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

�Bu çabanýn kendisi bir kurtuluþtur belki.�

Ömer Madra ile �Rüzgâra Karþý II� üzerine söyleþi.

al tK i tap:Kitabýnýzda insanlýðý ve dünyayý ilgilendiren çok önemli ve

yaþamsal konularý gündeme getiriyor, aydýnlatýcý yorumlarda

bulunuyorsunuz. Ve birçok yazýnýz insanlara, okurlara bir 'seslenme'

tonunda� Araþtýrýyorsunuz, düþünüyorsunuz ve bunlarý

'seslendiriyor'sunuz. Bilgi, 'deðiþtirmek' için yeterli olabilecek mi? Merak

etmek, araþtýrmak ve bilgiyi yaymak konusunda birçoklarýna örnek olan bir

yazar olarak, kültürel ortamýmýzýn bugünü ve geleceði konusunda yorumda

bulunur musunuz?

Ömer Madra:Sorunuzda bana neredeyse yarý - tanrýsal bir "tepeden

bakýþ" atfediyorsunuz ki, maalesef doðru bu galiba.

Nereden geliyor bu acaip tavýr? Bunu epey düþündüm ve önce çeyrek

yüzyýl geriye gittim.

Fi tarihinde uzun süre asistanlýðýný yapma onuruna eriþtiðim Profesör

Seha L. Meray vardý. Bilge, zeki ve komikti. Seha Hoca, AÜ Siyasal Bilgiler

Fakültesi'nde genç öðretim üyelerinden bir grubu bazý günler - genellikle

öðle yemeklerinden sonra - Fakülte'nin o kasvetli salonlarýndan birinde

etrafýnda toplardý. Daha doðrusu, biz delifiþek gençler, kendimizi onun ýþýltýlý

kiþiliði etrafýnda toplanmýþ buluverirdik. O buluþmalarda Seha Hoca dünya

ve insanlýk meseleleri üzerinde adamakýllý gýrgýrla karýþýk tartýþmalý

sohbetlere animatörlük - monitörlük arasý bir rol üstlenerek öncülük ederdi.

Hepimizi de iþletirdi bu arada, ama bunun farkýnda olduðumuzu

sanmýyorum.

Çok kaba bir benzetme olacak ama, bana nedense Platon'un

Akademia'sýný hatýrlatan bu toplantýlarda hýzýný alamayýp çok yükseklerden

uçuþa geçen tipler daima olurdu. Hepimiz için geçerliydi bu genelleme. Ýþte

o tiplerden biri ateþli nutkunun tam ortalarýnda bir yerlerdeyken, Seha Hoca,

birden nazikçe onun sözünü keser, etrafýndakilere onu bir kez daha "takdim

eder"di: "Arkadaþlar, þu anda 'Dünya ve Ben' kürsüsünden filânca

konuþuyor; onu dinliyorsunuz!"

Bu pek uzun "girizgâh"ýn ardýndan soruya dönersek, benim bu kibirli,

"malûmatfuruþ" ("dünya ve ben") tavrýmýn kökenlerini ta 70'lerin ortalarýndaki

bu "Platonik" ya da "Sehaî" akademya günlerine kadar geri götürebiliriz

galiba.

i

Page 175: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

Hatta daha da geriye. Üstüme nereden yapýþtýðýný artýk gerçekten iyi

hatýrlamadýðým bir ansiklopedik merak, bu çocukluk meraký, ilelebet devam

etti. 1980'lerin baþýnda önce Enis Batur, hemen ardýndan da Oruç Aruoba

ve Sevin Okyay'la oluþturduðumuz ortak çalýþma ve PÜM (proje üretim

merkezi) yýllarý da bu "merâkizade"liði epey ileri boyutlara taþýdý. Biraz da

"son ansiklopedistler" gibi gördük kendimizi; sanýrým hâlâ da öyle görüyoruz.

Ansiklopedik bakýþ, romanýma, deneme yazýlarýma ve tabiî Açýk

Radyo'daki yayýnlara bir ölçüde damgasýný vurdu.

Sonuçta, son sýralarda vardýðým noktanýn, tüm olumlu ve olumsuz

yananlamlarýyla birlikte, bir tür sokak filozofluðu olduðu söylenebilir belki.

Ýnsanlýðýn aptallýðýnýn ancak sonsuzluk kavramýyla kýyaslanarak

ölçülebileceðini söyleyen Fransýz yazara (adýný maalesef hatýrlayamýyorum)

katýlmamak mümkün deðil. Hayata böyle bakmanýn acý verici bir yaný

olduðu doðru, ama eðlenceli ve çok rahatlatýcý bir tarafý olduðu da kuþku

götürmez doðrusu.

Epey bir süredir, "bilginin özgürce dolaþýmý" konusuna kafayý taktýðýmý

düþünüyorum. Daha doðrusu, özgür bilgi deðiþtokuþunun, yeryüzünün en

önemli konusu olduðunu. Daha daha doðrusu, bilgi edinme hakkýnýn insan

haklarý sýralamasýnýn en üst sýralarýndan birini iþgal ettiðini. Bilginin

"deðiþtirici" rolünü yadsýmak herhalde mümkün deðil, ama günümüz

dünyasýnda gerçek bilgiye ulaþmak mümkün mü, iþte onu bilmiyorum.

Yeryüzündeki saatte birkaç milyar telefon, faks, teleks ve internet mesajýnýn

izlenip tasnif edildiði bir ortamda, insanýn George Orwell'i hayýrla yâd

etmemesi çok zor.

"Aðbi"nin ve ilkgençliðimde inandýðým, sonra hepsini yadsýdýðým tüm

komplo teorilerinin hepsinin doðru çýktýðýný þimdi görmek, insana hem

þaþkýnlýkla karýþýk bir dehþet, hem de garip bir rahatlýk veriyor.

Ýþte bu büyük paradoks içinde hababam çalýþýp, hababam bir takým

"olmayan" bilgilere ulaþýp, sonra da bunlarý paylaþmak ve yaymak

peþindeyim. Sisifos'a göz kýrparak. Ülkeler ya da insanlar için bir çözüm ya

da kurtuluþ olabileceði düþüncesini hanidir terkettim, ama þu da var: Bu

çabanýn kendisi bir kurtuluþtur belki.

a l tK i tap:Önemli bir yayýncýlýk geçmiþine (ve kariyerine) sahip bir yazar

ve akademisyen olarak sanal yayýncýlýk konusunda ne düþünüyorsunuz?

Ömer Madra:Sanal yayýncýlýk konusuna gelince, bilinen anlamýyla

kitabý ve yayýncýyý aradan çýkarýp, "bireye göre biçilmiþ kaftan" usulüyle

çalýþmanýn bana verdiði keyiften fazla birþey söyleyebilecek durumda

deðilim doðrusu. Belki, editörümün bu "kitab"a almamayý seçtiði

yazýlarýmdan birinden bir-iki satýrlýk alýntý da yapabilirim:

"Bildiðimiz anlamýyla kitabý ve asýl yayýncýyý ortadan kaldýrmayý

amaçlayan bu sistemin [Stephen King'in "The Plant" adlý kitabýný sadece

Internet üzerinden yayýnlamasi sisteminin] iþleyip iþlemeyeceðini kimse

bilmiyor. Ýþ yürümezse, fazla sorun yok: Yeni bir giriþime kadar herþey eskisi

iiSöyleþi- Ömer Madra

Page 176: Rüzgâra Karþý II - geocities.ws file1982 yýlýnda üniversitedeki görevinden istifa eden Ömer Madra, Milliyet gazetesinde 1983 baþlarýndan itibaren 2 yýl süreyle araþtýrma

gibi olacak gibi görünüyor. Ama bir de yürürse, iki þey hiçbir zaman eskisi

gibi olmayacak kadar deðiþebilir:

1) Kurulu düzen dýþýnda kendisine bir ufuk gören sýra dýþý yazarlar için

yeni bir yol açýlmýþ olabilir.

2) Büyük yayýncýlarýn elektronik yayýncýlýk sürecine ne gibi bir artý deðer

kattýklarýný, yani varlýk sebeplerini ispatlamalarý gerekecek."

Bunun ötesinde bir de þunlar söylenebilir: Sanal yayýncýlýk: Bilginin

siberuzayda mutlak anlamda özgürce dolanýp durmasý "ütopyasý"

doðrultusunda - tabiî ki umarsýz - bir çaba daha. Ayrýca, sayfa ve kapak

tasarýmýný, cildini mildini dilediðinizce yapabileceðiniz bir nesne iþte, bir

oyuncak. Ve dahi: Teknolojinin yararýnýn zararýndan aðýr bastýðý

durumlardan biri. Nihayet: Her zaman çok uygun kullanýldýðýndan pek emin

olmadýðým "sanal" kelimesi bu baðlamda bayaðý oturuyor yerli yerine.

Öyle deðil mi, ey kari?

iiiSöyleþi- Ömer Madra