somuncu baba...ocak - Þubat 2000 somuncu baba araþtýrma 5 vi. devre : 1186-1772’de durum baba...

52
ADANA (322) 457 66 54 AMASYA (358) 218 20 28 ANKARA (312) 311 12 12 ALANYA (242) 512 85 83 BURSA (224) 254 53 26 ÇAYCUMA (372) 643 62 72 G.ANTEP (342) 232 45 53 GÖLCÜK (262) 414 28 82 GEREDE (374) 311 37 92 ÝSTANBUL (216) 317 88 35 ÝZMÝR (232) 431 06 48 ÝSKENDERUN (326) 615 73 56 KAYSERÝ (352) 222 38 83 K.MARAÞ (344) 214 55 37 ELBÝSTAN (344) 415 02 00 KARABÜK (370) 712 13 85 KARAMAN (338) 214 57 04 KONYA (332) 233 40 63 KARAPINAR(332) 755 21 11 ILGIN (332) 882 73 61 MALATYA (422) 324 34 36 MERSÝN (324) 231 30 95 OSMANÝYE(322) 812 78 21 SAKARYA (264) 281 00 26 SAMSUN (362) 431 40 99 SÝNOP (368) 681 55 19 SÝVAS (346) 224 21 31 TOKAT (356) 212 24 63 TURHAL (356) 272 41 82 ZONGULDAK (378) 251 48 31 Gelir þitâ geçer bahârýn faslý Kalýrsa yüreðin sînede paslý Nâsib olmaz sana goncanýn vaslý Dâim için âh u zâr olmayýnca Mektûbât-ý Hulûsi-i Dârendevî TEMSÝLCÝLÝKLER ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI Somuncu Baba KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr Ýki Ayda Bir Yayýnlanýr ISSN:1302-0803 YIL:6 SAYI:24 OCAK - ÞUBAT 2000 ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI ADINA ÝMTÝYAZ SAHÝBÝ A.Þemsettin ATEÞ GENEL YAYIN YÖNETMENÝ A.Tacettin ATEÞ YAZI ÝÞLERÝNDEN MESUL MÜDÜR Av. Haki DEMÝR REKLAM ve HALKLA ÝLÝÞKÝLER Hamza CIBIL Yusuf MUTLU - Mehmet ÞEN Ali GENCAL - Yemliha GÖNCÜ Ali AYDOÐAN KAPAK Þýrdar Medresesi / Özbekistan FOTOÐRAFLAR Bekir SARI TEKNÝK YAPIM AJANS B / Darende Tel:615 17 55 GRAFÝK - TASARIM Aslan TEKTAÞ YAZIÞMA ADRESÝ Zaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71 44700 Darende / MALATYA e.mail: [email protected]. BASIM - YAYIM - DAÐITIM - PAZARLAMA Somuncu Baba Basýn-Yayýn Tic.San.Ltd.Þti. RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞ Bizim Repro (312) 231 26 72 Dergide Yayýnlanan Yazýlardan Yazarlarý Mesuldür Kaynak Gösterilerek Ýktibas Edilebilir. Araþtýrma Ah Buhara Buhara................................................. 6 Kültür Hatýralarla Güzel Koku........................................ 14 Kapak Baþyazý........................................ 2 Mektûbat’tan............................... 3 Somuncu Baba ve Neseb-i Âlisi............................................. 4 Hâce Mahmud Engir Faðnevi............................................. 19 Basýndan Basýndan Belgelerle Es-Seyyid O. Hulûsi Efendi................. 22 Tarih Darende’nin Tarihçesi........................................................... 24 Gençlik Almanyadaki Türk Çocuklarý-2........................ 30 Osmanlýsýz Dünya Tarihi................................... 32 ................................................ 55 Haberler Sadýk ve Vefalý Bir Dost H.Muhyiddin TÜTÜNCÜ.................................................... 34 Tasavvuf Tasavvufta Velayet ve Yûnus Suresinden Üç Ayet .............. 37 Hadis Hadisler Iþýðýnda Tasavvuf ................................................. 39 Sempozyum Tasavvuf’ta Þiir.................................................................... 41 Týbb-ý Nebevi Nezle...................................................................................... 43 Somuncu Baba’nýn Telin Hatýralarý - 4.................... 44 Araþtýrma Osmanlý Tomurcuklar Bir Varmýþ Bir Yokmuuuþ....................................... 47 Hanýmlara Özel Bir Damla Gözyaþý.................................................. 50 Hatýra Hatýra Fotoðraflarý ile Es-Seyyid O. Hulûsi Efendi.................................... 52 Yerenlik Darende’de Bayram................................................. 53 Vefa Altun Silsile

Upload: others

Post on 10-Feb-2021

11 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • ADANA (322) 457 66 54AMASYA (358) 218 20 28ANKARA (312) 311 12 12ALANYA (242) 512 85 83BURSA (224) 254 53 26ÇAYCUMA (372) 643 62 72G.ANTEP (342) 232 45 53GÖLCÜK (262) 414 28 82GEREDE (374) 311 37 92ÝSTANBUL (216) 317 88 35ÝZMÝR (232) 431 06 48ÝSKENDERUN (326) 615 73 56KAYSERÝ (352) 222 38 83K.MARAÞ (344) 214 55 37ELBÝSTAN (344) 415 02 00

    KARABÜK (370) 712 13 85KARAMAN (338) 214 57 04KONYA (332) 233 40 63KARAPINAR(332) 755 21 11ILGIN (332) 882 73 61MALATYA (422) 324 34 36MERSÝN (324) 231 30 95OSMANÝYE(322) 812 78 21SAKARYA (264) 281 00 26SAMSUN (362) 431 40 99SÝNOP (368) 681 55 19SÝVAS (346) 224 21 31TOKAT (356) 212 24 63TURHAL (356) 272 41 82ZONGULDAK (378) 251 48 31

    Gelir þitâ geçer bahârýn faslýKalýrsa yüreðin sînede paslýNâsib olmaz sana goncanýn vaslý

    Dâim için âh u zâr olmayýncaMektûbât-ý Hulûsi-i Dârendevî

    TEMSÝLCÝLÝKLER

    ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI

    Somuncu BabaKÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝEs-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

    Ýki Ayda Bir Yayýnlanýr

    ISSN:1302-0803YIL:6 SAYI:24

    OCAK - ÞUBAT 2000ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI

    ADINA ÝMTÝYAZ SAHÝBÝA.Þemsettin ATEÞ

    GENEL YAYIN YÖNETMENÝA.Tacettin ATEÞ

    YAZI ÝÞLERÝNDEN MESUL MÜDÜRAv. Haki DEMÝR

    REKLAM ve HALKLA ÝLÝÞKÝLERHamza CIBIL

    Yusuf MUTLU - Mehmet ÞENAli GENCAL - Yemliha GÖNCÜ

    Ali AYDOÐAN

    KAPAKÞýrdar Medresesi / Özbekistan

    FOTOÐRAFLARBekir SARI

    TEKNÝK YAPIMAJANS B / Darende Tel:615 17 55

    GRAFÝK - TASARIMAslan TEKTAÞ

    YAZIÞMA ADRESÝZaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71

    44700 Darende / MALATYAe.mail: [email protected].

    BASIM - YAYIM - DAÐITIM - PAZARLAMASomuncu Baba Basýn-Yayýn Tic.San.Ltd.Þti.

    RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞ Bizim Repro (312) 231 26 72

    Dergide Yayýnlanan Yazýlardan Yazarlarý MesuldürKaynak Gösterilerek Ýktibas Edilebilir.

    Araþtýrma

    Ah BBuhara BBuhara................................................. 66

    KültürHatýralarla GGüzel KKoku........................................ 114

    Kapak

    Baþyazý........................................ 22Mektûbat’tan............................... 33

    Somuncu BBaba vve NNeseb-ii ÂÂlisi............................................. 44

    Hâce MMahmud EEngir FFaðnevi............................................. 119BasýndanBasýndan BBelgelerle EEs-SSeyyid OO. HHulûsi EEfendi................. 222TarihDarende’nin TTarihçesi........................................................... 224

    GençlikAlmanyadaki TTürk ÇÇocuklarý-22........................ 330

    Osmanlýsýz DDünya TTarihi................................... 332

    ................................................ 555

    Haberler

    Sadýk vve VVefalý BBir DDost H.Muhyiddin TTÜTÜNCÜ.................................................... 334

    TasavvufTasavvufta VVelayet vve YYûnus SSuresinden ÜÜç AAyet ............... 337

    HadisHadisler IIþýðýnda TTasavvuf .................................................. 339

    SempozyumTasavvuf’ta ÞÞiir.................................................................... 441

    Týbb-ý NebeviNezle...................................................................................... 443

    Somuncu BBaba’nýn

    Telin HHatýralarý - 44.................... 444Araþtýrma

    Osmanlý

    TomurcuklarBir VVarmýþ BBir YYokmuuuþ....................................... 447

    Hanýmlara ÖzelBir DDamla GGözyaþý.................................................. 550

    HatýraHatýra FFotoðraflarý iile Es-SSeyyid OO. HHulûsi EEfendi.................................... 552

    YerenlikDarende’de BBayram................................................. 553

    Vefa

    Altun Silsile

  • 21. Yüzyýla Girerken Mânevi Dinamiklerimiz

    Ocak - Þubat 2000

    Somuncu BabaBaþyazý

    2

    21. Yüzyýla Girerken Mânevi Dinamiklerimiz

    "Globalleþme" ve "küçülen Dünya" tabiri, son senelerde milletlerin ortak tâbiri olmuþ-tur. Esasýnda fiziki olarak, kitle olarak küçülen bir Dünya yok. Aksine, nüfusu artan, belkimaddi varlýklarý, yâni verdiði imkanlarý azalan bir dünya var. Artan nüfus, her gün birazdaha ekmek biraz daha su istediði için, gittikçe ihtiyaca cevap veremeyen nehirler, yok olanormanlar, sanayinin kötü atýklarý gibi çeþitli sýkýntýlar yaþayan ve maddi varlýðýndanolduðundan çok; deðiþen hayat bakýþ açýsýnda... Manevi deðerlerinden her gün bir þeylerkaybeden bir dünya var...

    Manevi unsurlarla teçhiz edilmemiþ milletler, maddi unsurlarýyla ne kadar mükem-mel donatýlmýþ olursa olsun bir gün yýkýlmaya mahkûmdur. Yirminci asrýn ilk çeyreðindemerkeziyetçi ve siyasi rejimde totaliter ve manevi alanda inkarcý devlet anlayýþý ile kurulanSovyet Rusya 70 yýllýk bir zaman diliminden sonra maneviyatsýzlýk yüzünden çökmeyemahkum olmuþtur. 1991 yýlýnda Sovyet Rusya'nýn daðýlmasýyla baðýmsýzlýðýný kazanan 6müstakil Türk devletinin; bu yetmiþ yýllýk zaman zarfýnda gördükleri baský ve sindirme poli-tikasý manevi kimliklerinden uzaklaþtýramadýklarý müþahede edilmektedir. Ýslami konular-daki bazý bilgi boþluklarý ve bunun tabii sonucu olarak, bazý tezat durumlar ortaya çýkmýþtýr.Eve giriþ ve çýkýþta, sofraya oturuþ ve kalkýþta dua maksadýyla ellerini yüzlerine süren OrtaAsya ve Kafkasya müslümanlarý gerekli dualarý bilmemektedirler. Dini ibadetle de olan bil-gileri azalmýþken, bu son on yýlda tekrar Ýslami konulara yönelmeleri onlarý manevi yöndenyücelmeye sevk etmiþtir.

    Halen dimdik ayakta duran medrese binalarý, aslýnda esas ilim kimliðini yansýtangerçekler olarak göðsümüzü kabartmaktadýr. Ýlim ve tasavvuf merkezlerinden olan Özbek-

    istan'da gözlemlediðimiz kadarýyla; milli kýyafetleriyle, yorgun, 70 yýlýn verdiði eziklik ve çilelerin izleri insanlarýn yüzlerininkývrýmlarýndan belli... Belleri hafif bükülmüþ zayýf, fakat beyni dinç, ruhu saðlam. Fiziki yorgunluk ve çöküntü meydanagelmiþ ancak, ruhu saðlam... Zira; ruhun kalbin beslenme ve güçlenme kaynaklarý ile bedenin beslenme kaynaklarý farklý.Bedeni güçsüz býrakýrsak kâfi demiþler ama, Allah (C.C)'ýn, Allah dostlarýnýn vermiþ olduðu manevi terbiyeyi, ruh güzelliðinisöküp atamamýþlar, teslimiyetin gýdasýný kesememiþlerdir.

    Bilindiði gibi, Anadolu'muzun Türkleþmesinde en büyük rolü, tasavvufi sahada yetiþmiþ, Alpler, Erenler, derviþlerdediðimiz iman akýncýlarýnýn gâye fedâisi olarak Allah rýzasý için Anadolu'ya geliþleri ve buralarda kök salýp, meyve vermeleribir tesadüf olarak deðil, þuurlu bir irþad faaliyeti olarak yapýlmýþtýr. Öyle ki gökkkube altýnda ne zaman bir medeniyet ve icti-mai oluþ hadisesi, bir üstün hamle çiçeklenmiþse mutlaka arkasýndan bu tohumu eken ve sulayan bir el olmuþtur.

    Nitekim Anadolu'yu hareketleriyle bereketlendiren, vererek þuurlandýran þeriatle tarikatý bir pota içerisinde yoðurarakbütün Ýslam dünyasý içine can gibi kan gibi karýþtýrmýþ olan þahsiyetlerin baþýnda; Hoca Ahmed Yesevîler, Þah-ý NakþibendîlerÞeyh Hâmid-i Veli’ler (Somuncu Baba) ve onlarýn manevi terbiyesinde yetiþen kamil mürþidler gelir. Bu büyük zatlarýn tutuþ-turduðu irfan meþ'alesi bütün Anodolu'yu aydýnlatmýþ, buradan bütün insanlýk âlemine ýþýklar saçmýþtýr.

    Böyle tarihi ve azametli bir geçmiþi bulunan Anadolu'da kurulan medeniyetler, daima fütuhatlarla etrafýndaki devletlerve milletler için denge unsuru olmuþtur. 1991 yýlýndan sonra baðýmsýzlýðýna kavuþan Türki cumhuriyetlerdeki kardeþlerim-izin de bizden, yani Türkiye cumhuriyetinden çok beklentileri vardýr. Merhum Cumhurbaþkanýmýz Sn. Turgut ÖZAL bir çokbeyanatýnda; "Yirmibirinci aasýr TTürk aasrý oolacaktýr" derken, dünya üzerinde deðiþik coðrafyalarda kurulan Türk devletlerininbirlik gücünü tesise iþaret etmiþ, Türkiyemizin 21. asýrda ulaþacaðý ekonomik gücü ve sahip olduðu coðrafik konumun etk-isini görerek geniþ ufuklar açmýþtýr. Tarih, Özal'ý haklý çýkarmýþ; Amerikan Birleþik Devleti Devlet baþkaný Bill Clinton'daülkemizi ziyaretleri esnasýnda; "Yirmibirinci yüzyýlýn, Türklerin yüzyýlý olacaðýný" açýkça söylemiþtir.

    Bütün bu gerçekleri göz önünde tutarak, yeni girmiþ olduðumuz bu asýrda, birlik beraberlik ve kardeþlik duygularýnýnyanýnda yukarýda arzettiðimiz gibi insanlarý ayakta tutan manevi dinamiklerimizi kuvvetlendirerek yeni ufuklara ve açýlým-lara gidebiliriz. Madde planýndaki ilerlemeler insanlarý tatmin etmiyor. Maneviyat alanýnda da geliþme ve ilerleme saðlan-malýdýr. Geçmiþ asýrlarda Orta Asya'dan Anadolu'ya gelerek bütün dünyaya yayýlan ilim ve irfan meþ'alesi bu defa;Anadolu'dan þuleler saçarak en uzak noktalara kadar yayýlacaktýr. Bu aðýr ancak þerefli vazife milletimizin omuzlarýndadýr.Bir büyük babanýn aile fertlerine ve çocuklarýna karþý olan sorumluluk ve þefkati gibi aziz milletimiz ve devletimiz bu þuurlaüzerine düþeni yapacaktýr.

    Yeni bir asýra girerken, büyüklerimizin duasý siz kýymetli okuyucularýn desteði ile 24. sayýyý yayýna ulaþan dergimiz2000 yýlý Ocak ayý itibariyle sizlerle daha sýk buluþabilmek için iki ayda bir yayýnlanacaktýr. Bu vesileyle bütün okuyucu-larýmýzý en derin kalbi muhabbetlerle selamlarýz.

    Gayretli vve bbaþarý ddolu bbir ggelecek üümiddiyle, yyeni yyüzyýlýnýz kkutlu vve mmutlu oolsun...

    Yayýn Heyeti

  • Mektûbat-ý Hulûsi-i Darendevîden

    Kemal, AAhmed ÞÞemseddin vve HHâmid HHâmideddin,Gözlerinizden öperim.Cenab-ý Hâk’ka þükürler olsun ve... Mekke-i Mükerreme’ye sað salim

    ulaþtýk. Yarýn Arafat’a gideceðiz Allah’ýn iziniyle. Anneniz muhabbetle göz-lerinizden öpüyor. Kýzlarýn gönüllerini incitmeyin. Aiþemize ve Hâmid’e,akrabalara selam ve dualarla hepsinin gözlerinden öperim. Darende’lihemþehriler de sað ve sýhhatli olarak dünkü gün geldiler, hepsi ile görüþtük,hepsinin selamý vardýr. Müftü Efendi’ye selam ve hürmetlerimi ulaþtýrýn.Hacý Mustafa ve Turan Aða çok rahatlardýr. Dualarýnýzý bekler ve göz-lerinizden öperim. Yavrucuðum...

    Babanýz18/04/1964

    *Bu mektubu evlatlarý Mahmud Kemal, Ahmed Þemseddin ve Hâmid Hâmideddin Efendi’ye yazmýþlardýr.

    Günümüz Türkçesine çeviren Yrd. Doç.Dr Cemil GÜLSEREN

    3.Mektup

  • Bu dönemde Baba Yusuf’un evlatlarýyla alâkalýolarak üç önemli belge bulunmaktadýr:

    Birincisi: 1180/1766 tarihinde Aksaray’daki ÞeyhHâmid mahallesi sâkinlerinden ve onun torunlarýndan baþtamüezzin Hafýz Seyyid Ýsmail, Hacý Hüseyin Veli, Ahmedve Yazýcý Mustafa, Ebubekir ve Hacý Ýbrahim olmak üzere15 kiþinin Sadârete gönderdiði bir dilekçe üzerine,Aksaray’daki Baba Yusuf Hakiki’ye ait vakýflarýn vergidenmu’af olduklarýný ifade eden bir telhis ve bunun neticesindesadrazamýn buyuruldusu gönderilmiþtir.1 Sadece telhis vebuyuruldu kýsmýnýn asýl metnini vermek istiyoruz:

    “Telhis mûcebince amel olunmak üzere Buyuruldu4 Muharrem 1180Arzuhâl-i bendeleridir ki;Ashâb-ý arzuhal Nefs-i Aksaray’da vâki’ Þeyh

    Hamid-i Veli Kuddise sýrruh’ul-aiz’in evladý vemahallesinin sükkân ve ahalisi olub merhum müþârüniley-hin Cami’-i Þerifi ve Türbe-i latifesi ve tekyeleri müþrif-iharab oldukça ahâli-i mahalleden 43 nefer kimesne evlad-ývâkýf ile bil-ma’iyye kendü mallarýndan ta’mir ve temimetmeleri üzere ta’yin ve bu hizmetleri mukâbelesindeavârýz-ý divâniyye ve tekalifi-i örfiyye ve þâkkadan mu’afve müsellem kayd olunduklarýna binaen bu ana deðin avârýzve tekâlif mutâlebesiyle ta’addi olunduklarý yoð iken a’yan-ý vilayetden ba’zýlarý nizam-ý cedid þurûtý mucibincemu’afiyetiniz ref’ olunmuþtur deyü avârýz ve tekalif-isâireden hisse tarh ve tahmil edüb maðdûriyetlerine bâisolmaðla kemâ fil-evvel mu’afiyetleri içün emr-i þerifsudûruný iþbu arzuhalleriyle istid’a ederler. Aksaray

    Kazasýnýn icmalüzere 157 ve rubu’avârýz hânesi olubNefs-i AksarayMahalâtýndan ÞeyhHâmid Mahallesiismiyle mahallekaydý bulunmayubancak Defter-iHâkâninin Þeyh

    Hamid Mahallesi olan beþ nefer ile Þeyh Hâmid-i merhu-mun evladý vâcib’ür-riâyedirler, avarýz vere,gelmemiþlerdir deyü tahrir olunmaðla bu sûretde evlâddanolanlar hîn-i tahrirden bu ana gelince avarýz vere,gelmemiþler ise ve yedlerinde âharýn avârýz ve tekâlif alýn-mak icabeden emlyâk ve arazi zabt ve zirâ’atleri yoð ise,ancak avârýz ve bilâ ferman tekâlif-i þâkka mutalebesiylerencide olunmamalarý þurûtundan olan Hatt-ý hümayün-ýÞevket-makrun mucibince serbestiyyetlerine ri’ayet olunubbâ ferman-ý âli vâki’ olan tekalifden hisselerinden sonrabilâ ferman tekalif-i þakka mutalebesiyle rencide olma-malarý nîzam-ý cedide mutabýk idüði ve emsaline bu vechileemr-i þerif tahriri bâbýnda emr ü ferman devletlü inayetlüSultaným Hazretlerinindir.

    Fî silh-i Muharrem 1180”2

    Ýkincisi: Rebiülevvel 1087/1773 tarihli SultanMustafa tarafýndan verilen Aksaray’daki Þeyh Hamid,Baba Yusuf ve Melik Mahmud Gazi Hankahý vakýflarý ileburadaki türbeye tayin edilecek þeyh konusunu ilgilendirenbir berattýr. Bu berat Aksaray’daki Somuncu Baba’nýnelinde bulunurken sonradan Ýbrahim, Seyyid Mustafa,Seyyid Mehmed ve Seyyid Ahmed’in bu mezkurTekyedeki þehlik ve sofiliklere tayin edildikleri ifadeedilmektedir.

    Üçüncüsü ise, Aksaray’daki Somuncu Babaevladýnýn bazý vergilerden mu’af tutulmalarý ile ilgili birhüccettir. 1186/1772 tarihinde düzenlenen bu Þer’iyyeHücceti de ailenin elinde olan ve sonradan Konyalý’nýneline geçen belgelerdendir. Bu Hüccet’e göre, ÞeyhHamid’in torunlarýndan olan Þeyh .... oðlu Þeyh MollaKasým ve Þeyh Seyyid Süleyman oðlu Seyyid Mustafa veSeyyid Mehmed, Seyyid Müslim oðlu Seyyid Kâsým,Seyyid Hasan, Seyyid Molla Hacý Mustafa ve Mehmedoðlu Mustafa arasýndaki mütevellilik ve þeyhlik anlaþma-zlýðý karþýlýklý ikrarlar ile çözüme kavuþmaktadýr.3 Biz bubelgenin de sadece özetini vermekle yetiniyor ve orjinalinide yazýmýza alý-yoruz.

    Ocak - Þubat 2000

    Somuncu BabaAraþtýrma

    4

    VII- SULTAN III. MUSTAFA DEVRÝNDE BABA YUSUF’UN EVLATLARIYLA ALÂKALI BELGELER

    Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZGeçen Sayýdan Devam

  • Ocak - Þubat 2000

    Somuncu Baba Araþtýrma

    5

    VI. DEVRE : 1186-1772’DE DURUM

    Baba Kasým

    Þeyh Yahya

    Þeyh Molla Kasým Þeyh Ali

    DÝPNOTLAR1- Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi, Ýbnul Emin, Evkaf, No: 71222- Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi, Ýbnul Emin, Evkaf, No: 71223- Krþ. Konyalý, Aksaray Tarihi, I,13004- Ankara Tapu-Kadastro Kuyûd,ý Kâdime Arþivi, Aksaray Defteri, No:1315- Bu ikiside 1193/1779’da þeyhlik vazifesini yürüttüklerini biliyoruz6- Son zikrettiklerimiz þu anda Aksaray’da Somuncuoðullarý olarak bilinmekte-dir.

    Þeyh Seyyid Mehmed

    Seyyid Mehmed Seyyid Mustafa

    Seyyid Müslim

    Seyyid Mustafa Seyyid Kasým Seyyid Hasan

    Seyyid Mehmed

    Seyyid Mustafa

    I. ABDULHAMÝD HÂN DEVRÝ BELGELERÝNDEBABA YUSUF EVLÂTLARI

    Bu dönemde, Baba Yusuf evlatlarý ile alâlaký olarakelimizde iki önemli belgeler grubu bulunmaktadýr.

    Birincisi: Bu belge bizim için çok önemlidir ve birnevi kendi zamanýna kadar ki arþiv belgelerini özetle-mektedir. Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi Cevdet-Evkaf,No: 24651’de bulunan ve 1192/1778 tarihli bu belgelergrubu, o zaman Þeyh Hâmid, Baba Yusuf ve MelikMahmud Gazi vakýflarýnýn mütevellileri ve þeyhleri olanMehmed Halife’nin oðullarý Seyyid Þemseddin Halife vekardeþi Kâsým Halife’nin bu görevlerine yine ailedenolduðunu iddia eden ve kendisinin Mehmed Halife’ninbabasý Hacý Kasým’ýn babasý Baba Kasým’ýn ana-baba birerkek kardeþi Yahya’nýn oðlu Mehmed’in oðlu SeyyidSüleyman’ýn oðlu olduðunu ileri süren SeyyidAbdurrahman Halife’nin açtýðý dava ile alakalýdýr. SeyyidÞemseddin kardeþi Seyyid Kasým’ýn arzuhalleri üzerine,Aksaray Kadýsý 7 Rebiülevvel 1192 tarihinde durumu biri’lam ile Sadârete bildirmiþtir. Sadâret, i’lâmý iþleme koy-muþ ve konu ile ilgili bütün eski kayýtlarý tetkik ettir-

    VII. DEVRE : 1192-1778’DE DURUM

    Baba Kasým

    Hacý Kâsým Efendi

    Seyyid Mehmed Halife

    Seyyid Þemseddin Halife Hâfýz Kâsým Halife5

    miþtir. Aksaray’daki Baba Yusuf Tekyesi Þeyhliðinintam ve doðru bir þeceresi olan bu i’lam aþaðýda þematikolarak belirtilmiþtir.

    Ýkincisi: Ankara Tapu-Kadastro Kuyûd-ý KâdimeArþivi, Aksaray Defteri, No:131’de yer alan ve 1193 tar-ihinde hazýrlanan bir grup belgedir, ayrýca üzerinde dur-muyoruz.4

    1192-1778’DE ÞEYH

    Seyyid Þemseddin Halife

    Gâlib

    MPertev

    Medine

    M. Pertev

    Þeyhzâde Mustafa Pertev (1277/1860’da Þeyh

    Ali

    Yunus

    Fâtime

    Vâsýf

    Râhime

    Kuddûsi

    Âla-addin

    Sâhire

    Tahsin

    Hâmide

    Ýraz

    Hatice

    Vasfiye

    Sâdýk

    Celal

    Hüseyin

    Mustafa

    Hüsnü

    Nûri

    Edhem

    Afife

    Kamil

    Ümmühan

    Kâzým

    Abdullah

    Heymune

    Ýzzet

    Nazlý

    Heymune

    Ayniye

    Þerife

    Müctebâ

    Fâtýma

    HacýMustafa

    Hâtice

    Galib Fatime Sâdi Lâtife Medine Mehmed Mahmud6

  • Binlerce yýldýr geçmiþin zorlu yolculuklarýnýsimgeleyen tarihi Ýpek Yolu, Asya'yýAvrupa'ya baðlayan bir ticaret yoluolmasýnýn ötesinde , bölgede yaþayan kültürlerin, din-lerin ýrklarýn izlerini taþýmasý bakýmýndan daha çoköneme haiz olup, bir kýsmýný Türklerin oluþturduðu

    kervanlarýn izlediði tarihi bir yol olmuþtur. Bir ÖzbekAtasözünde belirtildiði gibi; "Evrende iki büyük yolvardýr; Gökyüzünde Samanyolu,Yeryüzünde Ýpekyolu" bu yol yüzyýllar boyu devam eden kültür alýþ ver-iþini ve bitmek bilmeyen yolculuklarý anlatýyor.Gökyüzündeki yýldýzlar kümesinden meydana gelenSamanyolu'nu gecenin koynunda zevkle izlemektençok, Ata yurdumuz olan Orta Asya' da ki kültür zengin-liklerimizi seyretmek, gezmek ve görmek için düþtençok gerçekçi bir yolculuk... Zor ve zahmetli olsa damaneviyat ve milli duygular açýsýndan bizim için çokönemliydi...

    Yolculuðumuz Veliler baþbuðu ÞAH-INAKÞÝBENDÝ (ö.791/1389) hazretlerinin diyarý,Özbekistan'a.....Güneybatýsýndaki Ceyhun(Amuderya)ve kuzeydoðuda ki, Seyhun( Sirderya) ýrmaklarýarasýnda uzanan topraklarýn büyük bir bölümünü kap-sayan,Taþkent, Andican, Buhara, Semerkant gibibüyük bölge þehirleri bulunan maneviyat ve tarihgüzellikleri ile dolu bir kardeþ ülke......Gezi notlarýmýzageçmeden önce Özbekistan'ýn tarih seyrindeki yerinebir göz atalým.

    Cemalettin AKGÜL

    AH BBUHARA BBUHARAZÝKRÝ NNAKÞÝ-DDÝL OOLDUÝÇÝM YYANDI BBU HHÂRAHER YYAN MMÜÞG-ÝÝ GGÜL OOLDUNE GGÜZELDÝR BBUHARA...

    Somuncu BabaKapak

    ÖZBEKÝSTANGEZÝSÝNDENNotlar

    BBuuhhaarraa

    6 Ocak - Þubat 2000Özbek Kadýný

  • Altýnordu Han'ý, Özbek Han'ýn (1312-1340)ahfadý tarafýndan kurulmuþ olan "Özbek Devleti"Osmanlýlarla daima kardeþâne duygular içerisindegeçinmiþ, hatta iþbirliði yaparak, Þah Ýsmail'in OrtaAsya üzerindeki Þiiliði yayma planýna karþý koymakmaksadýyla savaþlarda bulunmuþ, Osmanlý'lara destekolmuþtur. 18.yy sonlarýna doðru Ruslar tarafýndançeþitli zulümler ve iç savaþlarýn baþlatýlmasýyla 1924yýlýna kadar çok sýkýntýlý da olsa devlet hayatýna devametmiþse de 1924 yýlýndan itibaren Sovyet Rusya'nýnbaskýcý, sömürücü komünist rejimi yayýlmacýlýðýný iyiceartýrarak, II. Dünya harbinden sonra, daha da þid-detlenerek bir nevi bu Türk cumhuriyetlerinin istilasý-na gidilmiþtir.

    19-20 Aðustos 1991 tarihinde Moskova'da biraskeri darbe olmasý sonucunda, Sovyet birliðini oluþ-turan Cumhuriyetlerin baðýmsýzlýklarýný ilan etmeleriüzerine, 31 Aðustos 1991 de Özbekistan parlemen-tosu da baðýmsýz-lýðýný ilan etmiþtir. Bu gezi ve ziyaret-lerimiz esnasýnda 70 yýl Rus mezalimi altýnda kalancan kardeþlerimizin çektikleri ýzdýraplarý yüzlerindenokumak mümkün. Çünkü yaþlý insanlarýn yüzlerindekiburukluk, istiklal'den sonra da bir türlü silinmemiþ.Hâlâ eski günlerin izli hatýralarý onlarý kedere sürük-lüyor olmalý. Gerçi kolay deðil, yeni bir hayata yeni biryaþantýya baþlamak insan için gayet zor. Yýllarcaibadet edememiþ, helalý haramý tanýyamamýþ müslü-man kimliðini unutmaya yüz tutmuþ kardeþlerimizinyine de kültürlerini , dinlerini, inançlarýný korumauðrunda gayretlerini de görmemezlikten gelmek insaf-sýzlýk olurdu. Size arzettiðimiz bu iki fotoðrafta yüzyýl-larýn esketimediði Türk-Ýslam kýyafetine bürünmüþ birerkek ile, Ýslâm'ýn temizliðini ve sadeliðini unutmayanbir yaþlý annenin yüzünde görülebileceði gibi, hiçbirþeyi zorla özünden ayýrmak mümkün olmayacaðýnýndelili...

    Türkiye'de saatler 14:30'u gösterdiðinde 27 kiþi-lik kafilemiz Özbekistan'a hareket etmiþti. Zaman aley-himize iþliyordu çünkü doðuya gidiyorduk. Özbek-istan'da yerel saatin bizim 3 saat ilerimizde olduðunuöðrendik. Uçaktan ufka doðru bakýldýðýnda bir tarafkýzýl güneþin batýþý diðer taraf ise alabildiðine karanlýkidi, iþte doðu ile batý arasýnda uzanan çizgi üzerindehissettik kendimizi o an. Yaklaþýk dörtbuçuk saatlikuzun yolculuðumuzda 3.540 km. kat ettiðimiziöðreniyoruz. Uçaðýn içerisindeki insanlar, çevredekideðiþik yazýlar, yapýlan anonslar bize sanki Rusya'yagidiyormuþuz havasý veriyordu. Bunu en çokta uçak-tan iniþteki merdivenin baþýnda duran çar döne-minden kalma yarým metre çaplý þapkasýný takmýþasker hissettiriyordu bizlere. Hava alanýnda o her

    zamanki sýkýcýbeklemeler bizimiçin söz konusudeðildi çünküuçak alana henüzinmiþti ki;hostesin Özbekþivesiyle "Mr.Hamit HamidettinAteþ .." diyebaþlayan anonsuönce hepimizdeþaþkýnlýða yolaçmýþtý... Fakatuçaðýn kapýlarýaçýlýp grubumuzuVÝP salonunagötürecek özelotobüsün bizi bek-lediðini görünceyapýlan anons biranlam kazanýyor-du. Özbekistan'daticaret ile uðraþanh e m þ e h r i m i zHakký Delier bizleri karþýlamak için alana gelmiþti. Ülk-eye giriþte hepimize ikiþer tane beyan kaðýdý doldurt-tular.(Ne kadar bagaj ve paranýz olduðunu beyanediyorsunuz.) Nihayet Taþkent'e gelmiþtik, hava sertti.Arkadaþlarýmýz toparlanýp otobüse gelene kadar saat22:00'yi geçmiþti.

    Hava alanýnda bizleri karþýlayan Hakký Delier veÖzbek ortaðý eþliðinde gezimiz boyunca bize tahsisedilmiþ olan hususi otobüsümüzle doðruca bizibekleyen Taþkent’in merkezi bir yerindeki Türk lokan-tasýna gittik. Burada çalýþan bir iki Türk'ü görünce olsagerek üzerimizdeki gariplik biraz gitti ve hazýrlanmýþolan kuzu tandýrý hep beraberce yedik. Özbekistan’daet yemekleri baþ yemek, hayvancýlýk geliþmiþ olduðun-dan her yerde et yemeklerinin önemli olduðunugördük. Fýrýnda yapýlan çeþitli sýcak ekmekleri veyemekten sonra yediðimiz armuta benzeyen tadýylaÖzbek kavununu da unutamýyoruz. Süt ve meþrubat-lar gibi paketlenmiþ "Su"larý görünce þaþýrdýk...! Busularýn Türkiye’den gelen bir firma tarafýndanpaketlenip iþletildiðini görünce sevindik.Baðýmsýzlýktan sonra bir çok ülkemiz firmasý burada iþkurmuþ faaliyet gösteriyor. Ticari mevzuatlarýnda çokzorluklar olduðu söyleniyorsa da sabýrla çalýþýyorlar-mýþ. Meðerse iyi su bulunmazmýþ oralarda. Ýþte o anbir Darendeli olarak memleketimizde akan billur

    Somuncu Baba Kapak

    Ocak - Þubat 2000 7

    Özbek Erkeði

  • ýrmaklar aklýma geldi ve "Ne kadar þükür etsek az diyedüþündüm." kendi kendime. Lokantamýz 40-50 kiþiyizor alýr bir yerdi öyle ki otuz kiþiyi hiç bir arada aðýrla-mamýþçasýna bardaklarý bile yetmedi. Lokanta sahibive çalýþanlarý bizleri görünce çok sevinmiþ olacaklar kihiç çalýþmadýklarý o geç vakitlere kadar bizleri bekleyiptüm günün yorgunluðuna raðmen güler yüzlü hizmet-lerinde kusur etmemeye çalýþýyorlardý. Yemekte Özbekdostlarýmýzla sohbet ederken ilginç þeyler öðrendikorasý hakkýnda. Mesela bir doktorun bir aylýk maaþý10-15 $ arasý yani on milyon TL. gibi az bir parayainsanlar bir ay boyunca çalýþýyordu. Her Özbeðin birevi var aile çoðaldýkça bir göz oda yapýyorlar. Þehirdede olsa müstakil evler çoðunlukta. Birden çok evleriolanlar kiraya veriyorlar ama kendi aralarýndaki kiralar5-10 $ civarýnda iken bir yabancý evi kiralarsa 100-200 $ tutarýnda olduðunu söylüyorlar. Paradan bah-setmiþken; ülkenin para birimi Som esasýnda Türkparasýndan deðerli bir para ama en büyük paralarý200 Som. Yani yanlýþlýkla 100$ bozdursanýz yarýmçanta para ediyor. Lokantada her cama monte edilmiþcihazlar dikkatimi çekiyor ve soruyorum ne olduk-larýný. Bana onlarýn hýrsýzlara karþý alarm dedektörleriolduðunu söylüyorlar. Küçük bir lokantada da hýrsýzlýk

    olur mu derken. Hýrsýzlýðýn çok fazla olduðunuöðreniyorum. Oradan birisi söze karýþýyor; nasýlolmasýn bir çuval un 6.500.Som.(yaklaþýk 6,5 milyonTL.) ama fýrýncýnýn bir aylýk maaþý 3.500.Som. (yak-laþýk 3,5 milyon TL.) diye bana serzeniþte bulundufýrýncý ustasý.1991 yýlýnda baðýmsýzlýklarýna kavuþ-malarýna raðmen insanlar ezilmiþliðin izlerini ve Rusdöneminden kalma yöneticilerde halký ezmeleri gerek-tiði düþüncesini üzerlerinden atmýþ gözükmüyorlar.

    Lokantada birer yudum çay içip yatsý namazýmýzýkýlmak üzere bizim için açtýrýlan camiye gittik. Heryerde cami görmek mümkün deðil. Merkezi bir yerdefakat yürüyerek gidecek mesafede deðil. Camidedikkatimizi çeken bir hususta ayakta durulacak yerinince sünger minderli olmasý idi., ayaklarýn üþümemesiniyetiyle yapýlmýþ olsa gerek. Bir kaç camide dahaayný minderi gördük. Ýþte o ilk Camiyi görüncegeldiðimiz yerin Rusya deðil de pirânlar diyarý Özbek-istan olduðunu hissettik. Cami Mekkeli bir zat tarafýn-dan yeni yaptýrýlmýþtý. Yapý eski dönem mimarisinesadýk kalýnarak yapýlmýþ.Bu iþçiliðin halâ var olmasýbizi sevindirmiþti.

    Programa göre o geceyi Taþkent'te oteldegeçirip sabah namazýný müteakiben Buhara’da Þah-ý

    Somuncu BabaKapak

  • Nakþibend Hazretlerinin mescidine Cuma namazýnayetiþecektik. Taþkent'le Buhara þehirlerinin arasý yak-laþýk 650 km. uzaklýktaydý lâkin otobüs þöförlerinin buyolun dokuz - on saat süreceðini söylemesi üzerineTaþkent' de o gece yatmamýz bizim Cuma namazýnýtehlike-ye atmamýz anlamýna gelirdi. "Biz buraya din-lenmeye gelmedik." deyip Cuma namazýna yetiþmem-iz gerektiðini belirtince hiç durmadan yola devam ettik.Karasal iklim olduðu için geceleri soðuk gündüzleri desýcak bir hava vardý. Bizlerde kazaklarýmýzý ve mont-larýmýz giyerek koltuklarýmýzda uyumaya baþladýk. Yolboyunca geniþ bir alana yayýlmýþ halkýn genelde tekkatlý müstakil kiremit ve taþ evlerde ikamet ettiklerinigördük.

    Sabaha doðru büyük bir medresenin önündedurduk. Pamuk tarlalarýyla çevrili köyün içinde adetatevazusu ile gizlenmiþ muazzam bir eser. Sahih-iBuhari (el-Camiü's-Sahih) adlý hadis külliyatýnýn yazarýÝmam Muhammed b. Ýsmail Buhari (ö.256/870)hazretlerinin medrese ve türbesi bizi karþýlýyordu.Burasýnýn Haltýk kazasý olduðunu öðreniyoruz. Özbek-ler kazalara “tümen” diyorlar. Kaza ismini ÝmamýBuhari hz.lerinin vefatýnda cenazeye gelmek için uzakþehirlerde binek hayvan sýkýntýsý olmuþ ve binek hay-van fiyatlarý bu sebepten artmýþ. Haltýk bu anlamageliyormuþ.

    Medresenin uzun ve geniþ bir bahçesi mevcutburadan abdest alma yerlerine geçiyoruz. Gözümüzegenç insanlar iliþiyor öðreniyoruz ki medresenin halihazýrda 60 tane talebesi mevcutmuþ. Yaþlý,uzun aksakallý, yöresel kýyafetleri içinde cübbeli ve dizkapak-larýna kadar mestli o insanlarý görünce zulmun buinsanlarý Ýslamiyetten koparamadýðý gerçeðine þahitoluyoruz adeta. Halk sabahýn o saatinde camiye akýy-or. Bizde camiye giriyoruz, lakin ilginç bir þey oluyor;

    bizleri veH a m i d e t t i nEfendiyi dahaönçeden hiçgörmemiþ olancami imamý,doðru yanýnagidiyor vegörüþtükten sonraýsrarla imameteg e ç i r i y o r .Necmettin abi ogüzel sesi ilekamet getiriyor veo an HamidettinEfendinin detilavetiyle beyin-lerimize nakþoluyor adeta..Huþu içerisindenamazýmýzý kýlýy-oruz. Namazdansonra cemaatbizlerle görüþüy-or. Cami çýkýþýndahava biraz aydýn-lanmýþ vemedrese tüm hey-betiyle ortaya çýk-mýþtý. Camininimamý ve aynýzamanda medreseden de sorumlu kiþi bize eþlik ederekmedreseyi ve Ýmamý Buhari hz.lerinin türbelerinigezdiriyorlar. Hamidettin Efendi merdivenlerdenkapýsýna kadar inerek biz içeriye giremeyiz diye buyu-

    ruyorlar (Edebin böylesi ancak Allah dostlarýnamahsustur.) Kim bilir bu esnada nasýl bir alýþver-iþ oluyor, gönülden gönüllere. Türbenin içeri-sine sadece kameraman ve fotoðrafçý arkadaþlargiriyorlar. Zâtýn kitabesi uzunca bir mezar taþýnamuntazam olarak yazýlýp bu kitabe ile kabr-i þer-iflerinin üzeri örtülmüþ. Medresenin yakýnzamanda devlet tarafýndan yeniden imaredildiðini öðrenince seviniyoruz. Devletin içind-ede inanan kiþilerin olmasý gelecek için ümitveriyor bizlere. Medresenin kubbelerinde öyletatlý bir Turkuaz rengi var ki insan gözlerinialamýyor. Bahçedeki çatýlarý tutan o kolonlarýçýnar aðacýndan oyma el iþçiliðinin ürünüolduðunu öðrenince güzeliði karþýsýnda hayran-lýðýmýzý gizleyemiyoruz. Osmanlý taþý iþlemiþ,Orta Asya insaný da aðacý. Bu güzellikleri

    Somuncu Baba Kapak

    Ocak - Þubat 2000 9

    Ýmam-ý Buhari’nin Kabri

    Ýmam-ý Buhari’nin Medrese ve Külliyesi

  • Somuncu BabaKapak

    10

    görmek, yaþamak ve hisset-mek gerekir. Çünkü tariftekikelimeler aciz ve yetersiz kalýreserlerin yanýnda. Oradanayrýlýyoruz ama kopamýyoruzaklýmýz orada kalýyor adeta.Otobüsümüze Buhara' yavarmamýz için kalan 3 saatlikyol için biniyoruz. Kahvaltýiçin duramayacaðýmýzdanaldýðýmýz azýklarla otobüstekahvaltý yapýyoruz.Katettiðimiz yol arttýkçaherkesin yorgun düþmesigerekirken bilakis Þah-ýNakþibend Hazretlerine yak-laþmýþ olmamýzýn verdiði birheyecandan olsa gerek hiçyolculuk etmemiþ gibi zindehissediyoruz kendimizi.Cuma namazýna bir buçuksaat kala Buhara þehrinin gir-iþine geliyoruz. Þöförler otelegidip dinlenebiliriz diyorlar ama biz doðru Þah-ýNakþibend’e ulaþmak istiyor ve hemen duraklayanotobüse oraya gitmesini söylüyoruz. Mübareðinateþiyle kavruluyoruz ve oda bizi kendisine çekiyoradeta. Muhammed Þah-ý Nakþibend Efendimizinmedrese ve camiine vardýðýmýzda ayrý bir huzurkaplýyor.

    O veliler baþbuðu ki; daha doðmadanMuhammed Baba Semmasi pirimiz tarafýndan Kasr-ýHinduvan'da keþfedilmiþtir. Bu beldeden geçerkengüzel kokular alan Semmasi Baba ileride buradabüyük bir velinin geleceðini müjdelemiþtir. Onun

    velayet kokusunu doðu-mundan üç gün sonra taSemmas'da alan BabaSemmasi Hz.leri, SeyyidEmir Külal Hz.lerini yaný-na alarak Kasr-ýHinduvan'a gelmiþtir.Daha üç günlük bir ercü-mend olan Þah-ýNakþibend Hz.lerinikucaðýna almýþ ve SeyyidEmir Külal Hz.lerineemanet ederek þu tembi-hatý yapmýþtýr.

    - Emir! Bahaeddinbizim evladýmýzdýr. Onuþimdiden evlatlýða kabulettik. Benim maneviyatsinemden neyi emdinse,ayný maneviyatý buevladýmýza aktarmazsan

    ruz-i mahþerde mes'ulsün.Emaneti evvela Cenab-ý

    Hakk'a sonra sizedir, diyerek Emir Külal Hz.lerini buhususta uyarmýþlardýr.

    Büyük bir maneviyat eri olan, Þah-ý Nakþibendhazretleri çaðlar ötesine ýþýklar saçarak, yüce bir yoludevam ettirmiþ, insanlarýn irþadýna vesile olmuþtur.

    Giriþler genelde hep ayný heybetli yüksek kapýlar,hemen ardýndan uzunca bir bahçenin içinden geçentaþ yol mevcut, medresenin ortasýna geldiðinizdebüyükçe bir havuz ve içinde yüzen ördekler görülüyor.Camisine doðru enli ve kýsa (bazýlarý da hafif eðri) amazarif minare ve onun yakýnýnda tulumbalý þadýrvanabenzeyen kuyular (su içmek için sadece) var. Namazkýlýnan yerler birden fazla; mesela Cuma namazlarýortadaki geniþ kubbeli yerde kýlýnýrken vakit namazlarýzatýn hemen yanýndaki mescitte kýlýnýyor. Bütün kül-liye ve medreselerde de göreceðimiz gibi, Camiininhemen yanýnda büyük bir havuz ve dut aðaçlarý var.....Orta Asya tasavvuf ve inanç kültüründe ayrýbir yeri olduðunu öðrendiðimiz havuzu görünce,Darende Þeyh Hamid-i Veli Camii Önüne 1960yýlýnda yine Hulusi Efendi hazretlerinin bir havuzyaptýrdýðýný bildiðimizden bununda sýrrýný oradaçözüyor, maneviyat merkezlerinin ahengini anlýy-oruz..... Ruha ferahlýk veren, berraklýk kazandýransu gibi, sabrýn ve dayanýklýlýðýn sembolü olan DutAðacý ayný zamanda tatlý meyvesiyle hem ruhunhem de bedenin istifade ettiði bir aðaç.....Derviþinyemeði de olur, çayýnýn þekeri de......

    Havuz ile mescidin arasýnda talebelerin ders

    Ocak - Þubat 2000

    Þah-ý Nakþibend Hz. Külliyesi Giriþ Kapýsý

    Þah-ý Nakþibend Hz. Külliyesi / Kasr-ý Arifan

  • okuduklarý hatta bazýlarýnýn hocalarýyla yatýlý kaldýklarýküçük odacýklardan oluþan dershane gibi küçükmedreseleri var. Hocalarýyla medresenin kapýsýndaoturuyor ve sohbet ediyoruz. Kendisi de bize ikramiçin medresenin küçük de olsa odalarýna davet ediyor.Bizler henüz ziyaretlerimizi yapmadýðýmýzý belirtipmüsade istiyoruz. Þah-ý Nakþibend Efendimizinvasiyeti üzerine önce mübarek annelerini validem-izi ziyaret etmek için hemen yan yoldan yürüyerektakriben 600 metre kadar ileriye gidiyoruz. Çevre-deki insanlar bu kadar kalabalýk bir insan topluluðunugörünce soruyorlar nereden geldiðimizi. Biz bir baþlýy-oruz söylemeye;" Darende, Sivas, Tokat, Ýstanbul,Ankara, Konya, Mersin, Gölcük, Elbistan, Malatya, …Türkiye'nin her yerinden varýz çok þükür. Onlar busayede yeni þehir isimleri öðreniyorlar belki ama ensonunda yani; "Turki " diyorlar bizlere. Bizlerdetebessümle evet diyoruz ve validemizin kabri saadet-lerinin bulunduðu yere geldiðimizde yapý belki boyutolarak küçülmüþ ama kalýplar ayný ve muhteþem birhuzur var. Dýþ kapýdan giriyoruz uzun taþlý bahçe içiyoldan mescidin ve kabirlerinin olduðu yere gidiliyor.Kabirlerin yaný baþýna dikilmiþ aðaç direkler, üzerinde-ki demirden yapýlmýþ açýk el ve yaný baþýnda aþaðýyasarkan bir püskül çekiveriyor dikkatlerimizi. Bunlarýnmuhakkak anlamý var diyoruz içimizden ama o an içinkendi kendimize tahminde bulunmaktan baþka birþeyde yapamýyoruz.(Bu simgeleri bize Buhara Kalesinigezerken rehber detaylý bir þekilde anlatacak inþallah.)Avluda köþk gibi oturacak bir yer var burada Kur'anýKerim okuyan medrese talebeleri ve hocalarý bulunuy-orlar. Güzel sesleriyle biri bitirip diðeri baþlýyor oku-

    maya. Büyülü birortam adeta.Geçtiðimiz yerlerde hepdikkat çekiyoruz; tekkiþi gibi yürüyoruz yekvücut olmuþcasýna. Ýhti-ram ile giriyoruzPîrimizin huzuruna vus-lat bitiyor iþte o an neyorgunluk kalýyor neaçlýk. Gayri ihtiyari hiçkimse birbiriyle konuþ-muyor bir kaç dakikasessizlik oluyor bir aniçin, kim bilir ne alýþver-iþler oluyor o esnada nes e l a m l a þ m a l a r .Türbenin hemen yaný-na halýlar sermiþlergelenler öyle etkileniyorki bir anda girip çýkmakmümkün deðil. Bizlerde ayný sukût içindehep beraber oturuyoruzhuzurda.

    Bir müddet sonra kalkýp gezmeye baþlýyoruz;medrese bölümünden ara bir bölüm ile geçilen kabirkýsmýnýn gidiþte saðýnda vakit namazlarýnýn kýlýndýðýmescit mevcut avluda üstü þadýrvan gibi içinde kuyuaðzý þeklinde bir kuytu olan ilginç bir mekan dikka-timizi çekiyor. Soruyoruz hemen , zatýn kabrinin tamkarþýnda bulunan bu yere bayramlarda bir kap ile þer-

    bet koyuyorlarmýþ zatentaþýn içine oyulmuþ birtencere içi gibi. Mantýkolarak da zaten tencerekadar þerbet alabilir oda kaçkiþiye yetecek! Ama büyük-lerin iþine akýl ermez o güngelen tüm kalabalýk o þer-betten içermiþ ve herkeseyeterde artarmýþ. Amennadiyoruz ve kabirlerininbaþýnda bir çeþme dikka-timizi çekiyor hemenSivas'ta Ýhramcýzade veDarende'de HulûsiEfendi'lerimizin kabir-lerinin yaný baþlarýndakiakan sular aklýmýza geliyor.Suyun baþýna gidiyoruzhatýrýmýza Özbekistan'da iyi

    Ocak - Þubat 2000

    Somuncu Baba Kapak

    11

    Þah-ý Nakþibendi hazretlerinin Kabri Þerifi-Buhara

    Þah-ý Nakþibend Hz. Su Kuyusu

  • Ocak - Þubat 2000

    Somuncu BabaKapak

    12

    su bulunmaz sakýn dýþardan su içmeyin tenbihlerigeliyor. Biz orada taslarý da görünce içiyoruz. Ýyi ki deiçiyoruz su deðil mübarek Zemzem ayný Darende'deÞeyh Hamid-i Veli'deki suyu hatýrlatýyor bizlere. Nebüyüksün Allahým, mübareðin kabri saadetleri yak-laþýk 7 metreye 10 metre ebat ve 1,5 metre yüksek-liðinde, dýþ yüzeyini ise mermerlerle kaplamýþlar.Hemen baþ ucunda bir aðaç ve gölgesinde oturulacaktahtadan bir yer yapmýþ medrese öðrencileri, oradadönüþümlü olarak Kur'an-ý Kerim okuyorlar. Yörehalký da saygýlý ve baðlý hiç yalnýz býrakmýyorlar oralarýonca eziyete ve unutturmaya raðmen. Cuma olmasýhasebiyle ziyarete geldikleri medresenin bahçesindeöbek öbek (yaþ gruplarýna göre, aileleri ile..) toplanmýþve özel hazýrlanan yiyeceklerini yiyor ve Kur'anokuyanlara ikram ediyorlar. Hatta yaþlý ve uzunmeslilerin oluþturduðu bir sofraya bizleri de davetederek yöresel çaylarýndan ikram ettiler. Çeþit çeþitevde yapýlmýþ ekmekleri, marmelatlarý ve çaylarý vardý.Tam bir derviþ sofrasý izini taþýyor, eskiden olduðu gibibu geleneði yaþatmaya çalýþýyorlar. Cuma günüolduðu için insanlar çevre yerlerden vasýtalarla hemziyaret hemde Cuma namazý için geliyorlar. Bizdekiadetin aynýsý... Ayrýca yemeklerin piþirildiði 10’a yakýn

    tandýr-ocaðýn bulunduðu bir bölüm daha var.Orada yemekler piþiriliyor. Yemekler bahçedegrup grup topluca yeniyor.

    Kominist rejim idaresi sýrasýnda türbeninziyareti yasaklanmýþ ve türbe kapatýlmýþ.Ayrýca mescit ve camii bölümleri anbaryapýlarak yýkýlmaya terkedilmiþ, fakat dimdikayakta kalmýþ. Cumhurbaþkanýmýz TurgutÖzal’ýn Özbekistan ziyareti sýrasýnda, Þah-ýNakþibend Hazretlerini ziyaretlerinde durumugörünce külliyenin tamiratý için 40.000 Dolarverdiðini Özbekler söylüyorlar ve minnetlerinibelirtiyorlar.

    Medrese tarikatýn merkezi halinde tabi budurumda böyle büyük ve tarihi bulunan tarikatmüzesi de oluþturulmuþ. Müzede eski zamanderviþ kýyafetlerinden manevi iþaretlerle büyükinsanlarýn hangi güzergahlardan Anadolu'yagittiklerini bazý simge ve iþaretlerin neler ifadeettikleri bize müzeyi gezdiren sorumlu kiþitarafýndan yarý Türkçe yarý Özbekçe açýklandýHatta müzenin en sonunda; vefatýna yakýnoralarý ziyaret eden rahmetliCumhurbaþkanýmýz Turgut Özal' ýnfotoðraflarýný görüyor ve orasýný mukaddesaddettiði için kabrine toprak getirilmesini iste-diðini hatýrlýyoruz. Burada da Sayýn Özal'ýn

    gayet manidâr bir sözünü levha halinde resmininyanýnda görünce göðsümüz kabarýyor. Bu aradaMüzeye Silsile hediye ediyoruz, çok memnun olanmüze görevlisi bu silsileyi hemen müzedeki yerinekoyacaðýný belirtiyor.

    Artýk Cuma vakti yaklaþýyor bizlerde Cumanýnkýlýnacaðý minarenin yanýndaki büyük kubbeli mescidedoðru ilerliyoruz. Caminin tavanýndaki o aðaç iþleme

    Merhum Cumhurbaþkanýmýz Turgut Özal’ýn Buhara Ziyareti anýsý

    Turgut Özal’ýn Müzedeki Meþhur Sözü

  • ve süslemeler bizim adetaönümüze bakmamýzý engelliyor.Caminin içindeki yerimizi alýy-oruz. Çekim yapmamýzý istemiy-orlar bizde zaten ýsrar etmiyoruz,daha sonra kafilemizde güzelsesli hafýzlarýn olduðunu, ezanýisterlerse okuyabileceðinisöylüyor imama ama kibarcamüezzinlerinin olduðunu söy-leyip ona da müsade etmiyorlar.Hemen sonra ezan okunmayabaþlayýnca her þey anlaþýlýyor.Meðerse hükümet son bir kaçsenedir dýþardan (yüksek ses ile)ezan okumayý yasaklamýþ. Ýmamnamaz kýldýrdýðý yerden ayaðakalkarak vaaz ediyor dahasonra Cuma namazýnýn sünneti-ni kýlýyoruz bu arada camigörevlisi Ayet ve hadislerledolu hutbeyi okumak üzere mýzraða benzeyeniþlemeli ucu sivri ve aðaç bir asa ile hutbeyeçýktý. Türkiye'deki bazý camilerde kýlýca daya-narak hutbe okunduðunu duymuþtuk ama, elindemýzraða benzer bir asa ile hutbe okunduðunugörünce mutlaka bunun da bir Ýslami geçmiþinunsuru olduðu kanaatine vardýk.

    Huþû içerisinde hutbeyi dinledikten sonra sýrakamet ve namaza gelmiþti. Müezzin kamet getirirkenön saflardaki o ak sakallý ve dizkapaklarýna kadarmestli olan zatlar bir hareketleriyle dikkatimi hemençekmiþlerdi. Kametin içinde Peygamber Efendimiz(SAV)'in mübarek isimleri geçince, bahsettiðim insan-lar diz çökerek oturmalarýna raðmen adeta yüzleriniyere sürercesine tevazu içerisinde PeygamberEfendimiz (SAV)'e hürmeten iki büklüm eðiliyorlardý.Ne büyük bir peygamber sevgisi ve aþkýnýn dýþavuruþu idi bu. Gezi boyunca edep yüklü zarifhareketler hep dikkatimizi çekti bunlarý yeri geldikçeaktarmaya devam edeceðim. Cami tamamen dolmuþ-tu kametinde arkasýndan namaza baþladýk. OnlarCumayý 16 rekat kýlmýyorlardý. Bizlerin namazadevam ettiðini görünce cemaatýn bozulmamasý içinbizim baþladýðýmýz 4 rekat namazýn bitmesini bekledil-er. Bizde bunu anlayarak selamdan sonra onlarý bek-ledik ve hep beraber tesbihlerimizi çektik. Namaznihayet bulunca da Türkiye'deki camilerde görmeyiözlediðimiz ama maalesef unuttuðumuz bir hadiseyiorada hatýrlattýlar bizlere Özbek kardeþlerimiz. Dua bit-ince herkes ayaða kalkýp saðýndaki ve solundaki

    kardeþini kucakladý, sarýldýlarve musafaha yaptýlar. Ýþte o ançaðrý filminde izlediðimiz sahnegeldi hatýrýma.

    Hz. Peygamber Mescid-iNebevi'de "Tüm müslümanlarkardeþtir" diyor ve mescittekiherkesi birbiri ile kucaklaþtýrýy-ordu. Çýkýþta camii imamý ilede biraz sohbet edip kendisinesilsileyi hediye ettik. Geneldeesen huzur havasý, insanlarýnedep dolu hareketleri onlarýnevrensel olan tarikat terbiyesin-den geçmelerinden baþka birþey olamazdý. Burada geçendört saatimiz bize dört dakikabile gibi gelmiyor hatta aç veuykusuz olduðumuzu bileunutuyoruz hepimiz.

    Ocak - Þubat 2000

    Somuncu Baba Kapak

    13

    DD EE VV AA MM EE DD EE CC EE KK

  • Somuncu BabaKültür

    Ocak - Þubat 200014

    Ýnsanýn yaratýlýþýnda verilen beþ duyudan biride kokualma, koklamak duygusudur. Her normal insanetrafýndaki güzel veya çirkin kokularý bu yeteneði ileayýrt eder. Bazý tehlikelerden bile insaný koruyan buduygu, bulunmaz bir nimettir. Bazý insanlarda yaratýlýþ-tan koklama duygusu olmadýðýndan bu tip insanlar özür-lü olarak telakki edilir.1

    Tabii ki bu sadece insanlara verilen bir haslet dedeðildir. Özellikle hayvanlarýn yem ve av konusunda nekadar baþarýlý olduklarýný göz önünde tutacak olursak, buduyunun bütün canlý varlýklarda deðiþik ölçü ve biçim-lerde tezahür ettiðini görürüz. Bu arada yaratýlan herþeye de Allahu Teala tarafýndan ayrý ayrý kokular ver-ilmiþtir. Her insanýn, her bitkinin hatta her ayrý bitki vemahlukun kendine mahsus kokusu vardýr.

    Kainattaki bütün mahlukatý en güzel ve en dengelibiçimde yaratan Mevlamýz, "Biz insaný güzel bir ölçüüzere yarattýk"2 ayetinde belirttiði gibi, insaný belliâhenk ve denge içerisinde yarattýðýndan diðer mahlukat-tan ayrý bir özellik vermiþtir. Koku alma organýmýz iseBurun'dur. Ali Rýza Karabulut "Týbb-ý Nebevi” AdlýAnsiklopedi'sinde burunun görevlerini sayarken; "Nefesalýp vermek, koku almak, akciðerlere temiz hava vermek,randumanlý çalýþmasýný saðlamak, özellikle aðzýn kapalýolduðu uyku zamanýnda nefes alýp-vermeyi saðlamak,aðýzdan nefes alýp-vermek her zaman mümkün olmasada, burundan her zaman nefes alýp verilir." diyerek kokualma duygusunun da anatomik olarak bir vazifeolduðunu yazmýþtýr. 3

    Musa TEKTAÞ

    LAR

  • Ocak - Þubat 2000

    Somuncu Baba Kültür

    15

    Bizim bu yazýmýzda esas konumuz Güzel koku-lardýr. Ancak her güzelin birde karþýtý yani çirkini vardýr.Hayrý ve þerri yaratan Allah (C.C) güzel ve çirkinindeyaratýcýsýdýr. Ancak güzeli muhabbet ve rýza ile, çirkiniise; kesb sahibinin niyetine binaen çirkin olarak yaratýr.Kur'an da zikredilen ve ilk akla gelen Lût kavmininhelakiyle üzerlerine verilen ve sonra gelen kavimlereibret olsun diye verilen kötü kokudur.

    Kur'an-ý Kerimde ismi geçen ve cennet ehlini haberverirken;"Kendilerine mühürlü hâlis bir içkisunulur. Onun içiminin sonunda misk kokusuvardýr. Ýþte yarýþanlar ancak onda yarýþsýnlar."4

    buyurulmuþtur. Ve Peygamberimiz tarafýndan çoksevilen kokulardan biri de Misk'tir. Çeþitli hayvan-lardan özellikle Çin ve Tibet daðlarýnda yaþayanmisk geyiklerinin avlanmasýyla karýn derisi altýn-daki bir bezden güzel kokulu bu maddenin enkalitelisi, sýrasýyla; Horasan, Çin ve Hindistangeyiklerinden çýkarýlan misklerdir. Tabakatkitaplarýnda rivayet olunduðuna göre, Hz.Adem (A.S) yaratýlýp, yer yüzüne indirildiðizaman onu ziyarete giden geyikler buziyaretten ayrýldýktan sonra çok güzel birkoku ile dönerler. Sürüdeki diðer geyiklerbu kokuyu hissedince nereden aldýklarýnýsorarlar. Onlarda yeryüzüne indirilenbenî Âdem'i ziyaret ettiklerinden bugüzel kokunun Hz. Adem'den geçtiðinisöylerler. Diðer geyiklerde bu kokuyualmak maksadýyla onu görmeye git-miþlerse de, Allah rýzasý için ziyaret edengeyiklerin kazandýðý kokuyu kazana-madan döndükleri görülmüþtür. Buhikayeden anlaþýldýðý gibi, kokularýn engüzeli yine âdemoðlundadýr. Misk güzelkokularýn en güzeli ve en iyisidir. Misk'ledarb-ý mesel getirilir ve baþka kokular hepona benzetilir. O baþka birine benzetilmez.5

    Nitekim peygamber Aleyhis-Selâm; "Miskkokularýn en güzelidir, kokularýn en güzelimisk'tir"6 buyurulmuþtur.

    Hazreti Peygamber kulun Allah rýzasýiçin yaptýðý oruç ibadetinin sevabýný ve yüceliði-ni beyan için; "Muhammed'in nefsi kudretelinde olan Allah'a yemin ederim ki; oruçlukimsenin aðýz kokusu, Allah katýnda miskkokusundan daha güzeldir"7 buyururken de, aslýndamisk kokusundan daha güzel bir kokuya sahip olaninsanoðlunun ibadetle kazandýðý özellikleri ve AllahuTeala'nýn katýnda Misk kokusundan daha güzel olacaðýaçýkça belirtilmiþtir. Týbb-ý Nebevi Ansiklopedisi'nde miskkonusunda þu bilgilere rastlanmaktadýr;

    "Peygamber Aleyhis-selam miski alýr, onu baþýna,saçlarýna ve sakalýna sürerdi."

    "Peygamberimiz ihrama girerken kurban bayramýgünü ve Kâbe'yi tavaf etmeden önce içinde misk bulu-nan koku ile Hz. Aiþe eliyle koku sürünürdü.

    "Hz. Ali (R.A) de, elindeki misk kutusunu göster-erek: "Þu miski cenazemi yýkarken kullanýnýz! ÇünküPeygamber Aleyhis-selam'ýn cenazesinin gaslinden artakalmýþtýr." diye vasiyette bulunmuþtur.

    "Hz. Ali'nin oðlu Muhammed; Rasulullah' ýn eþiAiþe'ye :Peygamber Aleyhis-selam güzel koku kullanýrmýydý? Diye sormuþ. Aiþe' de; "Evet misk ve amber gibikokusunu olup rengi olmayan erkeklere mahsus güzelkokular kullanýrdý"

    "Misk cennet kokusudur, sýddýklar miskten tepel-er üzerine oturacaklardýr." denmiþtir8

    Edebiyatta, özellikle divan þiirinde Misk'inçok kullanýldýðýný görmek mümkün. Çoðu

    zaman Müþg (Müþk) olarak ta ifade edilen bukelimeler, güzellikleri tasvir için deðiþikterkiplerde ifade edilmiþtir. müþg-bû:Güzelkokulu, Müþg-çin:Misk toplayan, müþg-efþân: Misk saçan, müþg-fürûþ: Misk satan,müþgin:Misk kokulu, anlamlarda kul-lanýldýðý gibi, Misk-ü amber terkibinde deher iki güzel kokunun birlikte aynýkelimede kullanýlmasýyla anlatýlacak þeykuvvetlendirilmiþtir.

    Arapça'da Itr kelimesi "güzel velatif koku" anlamýna geldiðinden zaman-la kültürümüzde koku satan kiþilere"attar" (Bazý yörelerde aktar olaraktasöylenir), güzel koku satýlan yerlere de"attariye dükkaný" denilmektedir.

    Güzel kokulardan biride Anber'(Amber) dir. Anber balýðýndan çýkarýlangüzel kokulu bir madde olup külrengindedir. Adýný çýkarýldýðý balýktanalmaktadýr. Tebâbette ve esans yapýmýn-da kullanýlmaktadýr. Anber' in elde ediliþi

    konusunda deðiþik görüþler vardýr.Bazýlarýna göre denizde bir pýnardan petrol

    gibi kaynar. Yaðlý olmasý sebebiyle suyunyüzünde çýktýðýnda donar, rüzgar dalga ile

    sürüklendiðinde toplanýr. Diðer bir görüþe göreise, donmuþ anber tanelerini balýklar yutar,

    kendilerine zarar olduðu için balýklar ölür, rüzgar vedalga sebebiyle ölmüþ balýklar sahile gelir, bunlarý

    toplayan avcýlar karýnlarýný yararak anberi çýkarýrlar.Güzel kokulu olduðu için anber'den yapýlan tesbihler demuteberdir.9

    Güzel koku ise, Ýntiþarýný âlemlerin rahmetPeygamberi olan, iki cihan serveri Hz. Muhammed(S.A.V) ile bulmuþtur. Güzel kokulu çiçeklerin baþýndaGül gelir.

    Gül rengi, þekli ve kokusu bakýmýndan da çeþitlibenzetmelere konu teþkil etmiþtir. Bunun baþýnda her

  • Somuncu BabaKültür

    yönüyle benzetiliþi gelmektedir.Yunus Emre'nin ;

    Çiçek eydür ey derviþ gül Muhammed teridir"10

    mýsralarýndaki terennümü Es-seyyid Osman Hulûsi EfendiDivanýnda;

    Sen ki gülden bûyini aldýn meðer Peygamber'in,

    Mazhar oldu ânýn bu devlet-i uzmâ neden?11

    beyitlerinde Bülbüle hitapederken, gülün kokusunun Peygamberimizin terindenaldýðýna inanýlýr. Halk arasýnda "Gül koklamak sevaptýr"sözü de daha çok bu çiçeðin Hz. Peygamberin sembolüolmasýndan kaynaklanmaktadýr. Gül koklandýðýnda,veya gül suyu ikram edildiðinde salâtü selâm getirilmesi,bu inanýþýn müslümanlar arasýnda köklü bir geleneðesahip olduðunu gösterir. Mevlid törenlerinde gül suyuserpmek bunun için yapýlmýþ olan sanat eseri gülâbdan-larýn ortaya çýkmasýna vesile olmuþtur.

    Tasavvufi sembolizmde gül ilâhi güzelliði ifadeettiði gibi, Allah'ýn mahbubu Hz. Muhammedi'de temsileder.12

    Bu nedenle bizde kýz isimlerinin dahi çoðugül’lüdür. Gülay, Güler, Gülseren, Gülendam, Gülçin,Gülgün vb. isimler hep Peygambere duyulan sevgininiþareti olarak konulmuþlardýr. Peygamber Efendimizin

    mübarek ismi þeri-flerinden biri si de;TAYYÝB'dir. Bumübarek isminmanasý ise þöyledir:Allahu TealaRasulullah (S.A.V)efendimizin hilkatýnýve vücudunu güzelkokulu yaratmýþtýr.Bu sebeple, Allah(C.C) katýnda vekullarýnýn yanýnda,güzel kokularý bütünkokulardan dahagüzel olduðu içinTayyib ismi onay a k ý þ m ý þ t ý r .R a s u l u l l a hE f e n d i m i z i nkendine has güzelkokusu olduðundanbir þey sürmesedahi, vücutlarý miskve amber gibi güzelkokardý. O kadar ki,mübarek elini,birkimsenin eline veya

    elbisesine deðdirse, o günboyunca, güzel kokusu o elinisürdüðü þeyde duyulur ve kok-lanýrdý.

    Rasulullah Efendimiz birsokaktan geçtiði zaman; o günboyunca oradan geçenler,Rasulullah Efendimizinkokusunu alýr ve o sokaktangeçtiðini anlarlardý.

    Peygamber Efendimizinâdeti idi. Bir çocuk gördüðüzaman onun baþýný mübarekelleri ile okþardý. Hangiçocuðun baþýný okþasa, o

    çocuðun yanýna varanlar, güzel kokusundan anlardý ki,Rasulullah Efendimiz o çocuðun baþýný okþamýþ.

    Dünya da Peygamberimizin vücudundan çýkankokudan daha güzel koku olmadýðýna þu bir delil olarakyeter: Rasulullah Efendimiz terlediði zaman pâk zevceleriondan çýkan terleri toplar, süründükleri güzel kokularakatarlardý. Bu kokuyu da çok dikkatle korurlardý.

    Peygamberimiz saadetle ebedi âleme göç ettiðizaman, iyi sayýlmayacak hiçbir hal kendilerindegörülmedi. Bundandýr ki, Ashab-ý Kiram onun için þöyledediler;

    -"Hayatýn, ölümün, hissin ve mânanla tâhir ve pâkoldun ya Rasulallah."13

    Peygamberimizin vefatýyla, o mübarek kokusutopraða sirayet etmiþ, ve bu gün Mescid-i Nebevi' yeinsanlarý çekip, götüren o manevi hisleri veren, bir kokuhusule gelmiþtir. Hac farizasý münasebetiyle veya umreiçin Medine-i Münevvere'ye varan kardeþlerimizhissederler ki, Ravza-i Mutahhara' ya doðru insaný çekengüzel bir koku vardýr. Ýþte bu koku Peygamberimizinmübarek vücuduyla þereflenen topraðýn, baðrýndakikutlu mihmanýn yüceliðini dýþa vuruþudur.

    Gül, gülyaðý ve gülsuyunun güzel kokusu yanýnda,soðutucu, temizleyici, kurutucu, sürüldüðü organýkuvvetlendirici özellikleri vardýr. Gülün kokusu gönle hoþgelir.

    Özellikle Þam, Nusaybin ve Isparta da yetiþen güzelkokulu ve yaðlý güllerden mekanik usullerle elde edilenyaða “Gülyaðý ve ya Gül esansý" denir. Meþhur Botanikçimelim Muzaffer Türkmâni (ö.694 H) gülyaðýnýn iki þek-ilde elde edildiðini haber vermektedir. Birincisi gül çiçek-leri bakýr inbiklerde su ile normal ateþte kaynatýlarak eldeedilir, eðer birinci kaynatmada iyi sonuç alýnmazsa, kay-natma iþlemi tekrarlanýr. Ýkincisi gül çiçekleri su buharýile ýsýtýlan kaplarda damýtma yoluyla elde edilmektedir.Hem hekimlikte hem de güzel koku olarak kullanýlmak-tadýr.14

    Günümüzde Özellikle Isparta ilimizde gülyaðý vegülsuyu üretme hususunda sanayileþme çalýþmalarýolmuþ ve bu amaçla fabrikalar kurulmuþtur. Ancak yinede tatbiki olarak genel kural þu ki; çiçekler sabahýn erkensaatlerinde güneþ doðmadan toplanýp gölgede kurutu-

    Ocak - Þubat 200016

  • Ocak - Þubat 2000

    Somuncu Baba Kültür

    17

    lur. Su buharý ile dilitasyona tabi tutulur. Elde edilen kýs-mýn üst tarafýndan gül yaðý toplanýr. Alttaki sulu kýsým isegül suyunu teþkil eder. Genellikle 3.000-3.500 kg çiçek-ten, 1 kg gülyaðý, 500 kg gül suyu elde edilir. Gül yaðýesans olarak tüketilmekle beraber kozmetik, parfümerive diðer sanayii dallarýnda da kullanýlmaktadýr.15

    Ülkemizde Seyyar esans ticaretiyle uðraþan vememleketin her yöresinde esans satýcýlýðýyla meþhur olaninsanlar genellikle Darendeli' dir. Çünkü Darende, dinive tasavvufi kültürün hakim olduðu bir belde olduðun-dan, buranýn insanlarý kitap satýcýlýðýnýn yanýnda birdeesans satýcýlýðý sektörü oluþturmuþlardýr. Son yüzyýliçerisinde bu gelenek devam edegelmiþtir. Bu konudakibazý tesbitlerimize geçmeden önce Darende'de yetiþmiþbüyük mutasavvýf Es-seyyid Osman Hulûsi Efendi' ningüzel kokuya olan meraký ve bazý hatýralarýný naklede-ceðim.

    Nakþibendi tarikatý meþayýhýndan olan HulusiEfendi, Hz. Muhammed (S.A.V) e ulaþan neseb silsilesiile, o temiz neslin evladý ve kutlu yolun yolcusudur. Hz.Muhammed (S.A.V) in temiz neslinden olan ve 24.Kuþaktan torunu bulunan Somuncu Baba ismiyle ma'rufÞeyh Hamid-i Veli Hazretelerinin Darende'de bulunankabrini Osmanlý vesikalarýnda tavsif ederken“Darende'de defin-i hâk-i ýtýrnâk olan” ibaresinde"Darende'de miskü amber gibi kokan toprakdadefnedilmiþ bulunan"16 manasýndaki satýrlarda da belir-tildiði gibi, Seyyid'leryaratýlýþlarýndaki nesebulviyyetinden ve ittiba-i rah-ýnebeviyeye sülûklarýndandolayý güzel kokuludurlar.Þeyh Hamid-i Veli(K.S)Hazretleri bir þiirinde,Seyyid'leri güle benzeterek;

    Bizim gülþendeki güllerAçarlar taze solmazlarHazan olup dökülmezlerZemistan-ý bahar olmaz 17

    derken Peygamber bahçesinintomurcuklarýnýn, açan gül-lerinin kökünden aldýðý kuvve-tle asla solmayacaðýný ve tazekalacaðýna iþaret etmiþtir.

    Peygamberimizin vücudunda bulunan güzel koku-nun ve sünneti Rasulullah'ýn bariz tezahürü HulusiEfendi'de de neþ'et etmiþtir. Kendine has güzel gül koku-lu teni evlad-ý resul olmasýnýn bir zahiri iþareti olmaklaonu sevenler tarafýndan her zaman hissedilmiþ ve müþa-hede edilmiþtir. Zaten Divan' ýndaki bir þirinde gülün Hz.Peygamberi sembolize etmesiyle, kendi neslinin deoraya muttasýl olduðunu þöyle dile getiriyor;

    Karanfiller tütsün dursunÇiçeklerin baþý güldürBülbülleri ötsün dursunGözlerimin yaþý güldür

    Somuncu Baba'nýn iliTaze açar solmaz gülüBaðýnda öter bülbülüKokar daðý taþý güldür

    HULÛSÝ sulbümüz el-hakRasûlün âline mülhakAltýn Silsile'nin mutlakHep kavmi kardaþý güldür.18

    Kendileri de güzel kokuyu çok severlerdi. Özelkütüphanesinde ayrý bir koku köþesi oluþturmuþ, koku-larýn en has ve en seçkilerini burada toplayarak, kristalve kýymetli þiþelerde özel bir koleksiyon meydana getir-miþtir. Nerede güzel bir þiþe, nerede kaliteli bir kokugörürse ondan satýn alýr, bu özel koleksiyonuna katar-lardý. Hatta gönül dostlarý tarafýndan bu ilgi ve merakýbilindiðinden herkes kokunun en güzelini ve þiþelerin enkýymetlilerini ona layýk görür teberrüken getirip hediyeederlerdi. Bunun yanýnda Hulusi efendi kendi kullandýðýkokulardan ziyarete gelen insanlara ikram eder, bazandekendine hediye edilen en kýymetli þiþelerdeki esanslarý

    bile yanýnda bulunanlardanbirine uzatýp, hemen oracýktabir baþka insana hediye eder-lerdi. Kütüphanesindeki özelbölmede, kendisini ziyaretegelen insanlara hediye etmekiçin bizzat kendi eliyle esansþýrýngasýyla doldurduðu billurþiþeler içerisindeki kutu kutuesanslarý hazýr bulundururdu.Buradakiler tükenmeden yeni-lerini hazýrlar, kütüphaneyigezdirdiði veya sohbet ettiðiþahýslarýn tamamýna onlardanikram ederlerdi. En çok sevdiðiesanslarýn; “Harem, Gül veSandal” esansý olduðunusöylerlerdi. Bütün güzel koku-

    lara âþina olduklarýndan, ilk koklayýþta, esansýn adýný,veya kalitesini rahatlýkla söylerdi. Çünkü o gül kokuluPeygamberin neslinden gül kokulu ve gül yüzlü birinsandý.

    Bir defasýnda Darende'den bazý yöneticilerindebulunduðu bir heyetle ilçenin bazý sorunlarýný görüþmeküzere zamanýn Baþbakaný Süleyman Demirel'i ziyaretederler. Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi cebindençýkarttýðý çok güzel bir þiþedeki esansý Süleyman

  • Ocak - Þubat 2000

    Somuncu BabaKültür

    18

    Demirel'e hediye eder. Demirel bu þiþeyi alýr, baðrýnabasar ve çekmecesine koyar. Ondan sonra çekmecesin-den çýkardýðý Isparta güllerinden elde edilmiþ halis gülyaðý bulunan bir þiþeyi çýkararak; “Hocam , kokularýn engüzeline siz layýksýnýz, lütfen kabul edin” diyerek gül yaðýhediye eder.

    Her zaman insanlara ikramda bulunan HulusiEfendi'nin bu yönünü 14 Temmuz 1977 tarihliTERCÜMAN Gazetesindeki Vitrin'inde Gazeteci yazarYavuz DONAT meclisteki bazý hadiseleri anlatýrken þöyledile getiriyor:

    Kokunun Hikayesi; Sonra sýra Necmettin Erbakantarafýndan Süleyman Demirel ile Alparslan Türkeþ'ineline sürülen "gülyaðý"na geliyor. Kimine göre bu gülyaðýIsparta'dan gelmedir, kimine göre Hicaz'dan.

    MSP'li Recai Kutan sözü alýyor; "EfendimMalatya'nýn Darende ilçesinde önemli bir türbe vardýr,Somuncu Baba Türbesi...."

    Süleyman Arif Emre araya giriyor: MHP'li SadiSomuncuoðlu' nun sülalesi de oraya dayanýyor.

    Recai Kutan devam ediyor; "bu türbeninbulunduðu yerdeki camiinin imamý HacýHulusi Efendi adýnda bir din âlimidir. Buâlim bir dîvân adamýdýr. Darende'li iþçi-leri bir araya getirmek için Almanya'yabile gitmiþtir. Ýþte bu Hacý HulusiEfendi bir münasebetle sayýnErbakan' la görüþmüþlerdi. Erbakanhocamýzýn Demirel ve Türkeþ'ineline sürdüðü koku, HulusiEfendi'nin Erbakan'a verdiðikokudur."19

    Konu meclisteki vekillerimiz-den açýlmýþken Malatya Milletvekilive Milli Eðitim EskiBakanlarýmýzdan MetinEMÝROÐLU' nu bir Darendeziyaretinde bizzat kendinden din-lediðimiz bir hatýrasýný da bu aradanakletmek istiyorum:

    Avrupa Güvenlik ve Ýþbirliði toplan-týsýna katýlmak üzere Bulgaristan'a gidenBakan Emiroðlu, AGÝK Baþkaný ileBulgaristan'daki Türklerin problemlerini görüþmek içinbir araya gelirler. Emiroðlu ortamý yumuþatmak için birikramda bulunmak ister. (Bu ziyaretten önce de Malatyagezisi esnasýnda Darende'de Hulusi Efendi' yi ziyaretetmiþ, duasýný almýþ ve bu arada Hulûsi Efendi SayýnBakan' a esans hediye etmiþtir.) Eliyle cebini yoklayanSn. Emiroðlu, Hulusi Efendi' nin kendine hediye ettiðiesansý bulur ve AGÝK Baþkanýna hediye eder. Baþkanesans þiþesinin kapaðýný açarak koklar ve çok hoþunagider. Bu sayede bir yumuþaklýk oluþarak görüþmeolumlu sonuçlanýr. Bulgaristandaki soydaþlarýmýzaözgürlük haklarý verilir. Bakan Emiroðlu bu hatýrayýanlatýrken, bir güzel kokunun nelere vesile olduðununcanlý þahidi olarak iftiharla Hulusi Efendiye her zamanminnet borçlu olduðunu beyan ediyordu.

    Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi'nin, güzel kokuyusevdiðini ve hediye ttiði güzel kokularýn deðiþik vesileler-le gönüllerin tesanütüne de bir vasýta olduðunuarzettiðimiz bu hatýralardan sonra, yukarýda belirttiðimizgibi, Hulûsi Efendi'nin kendine has güzel bir kokusuvardý. Rasulullah'tan sürüp gelen bu nesebde elbettekiböyle güzel hasletlerin olmasý mümkündür. HulusiEfendi'nin oðlu ve Manevi varisi H. Hamideddin Efendi'nin bir umre ziyaretindeki hatýrasý da bu güzelliðin birþahididir.

    Medine-i Münevvere de ceza evi vaizi olarak görevyapan Suriyeli âlimlerden Seyyid Ömer, 1988 yýlýndaHulusi Efendi ile Medine de görüþüp sohbet etmiþtir.Aradan yýllar geçer 1996 yýlýnda bir grup arkadaþlaUmre ziyaretine giden H. Hamideddin Efendi,Medine'de bir eve davet edilir. Ev sahibi, yakýn komþusuolan Seyyid Ömer'e bir misafiri olduðunu belirterek onuda davet eder. Hamideddin Efendi bazý arkadaþlar ile

    içeride otururken, evin dýþ kapýsýndan giren SeyyidÖmer, “Burada Hacý Hulusi Efendi' nin kokusu

    var” diyerek hayretini gizleyememiþ, içerigirdiðinde ise, daha önce hiç görmediði

    içeride Hacý Hulusi Efendi' nin oðluHamideddin Efendi' nin olduðunugörünce boynuna sarýlýr, kucaklaþýr vesaatlerce sohbet eder.20

    Yazýmýzýn bu bölümünbitirirken; güzel kokununPeygamberimizin çok sevdiði birsünneti olmasý bakýmýndan, hergüzel koku hissedince ilk önce Hz.Muhammed (S.A.V) Efendimizinhatýrlanmasý ve salavat getirilmesigerektiðini hatýrlatýr, bu güzellikleri

    yaþatan, hatýrlatmaya vesile olan gülkokulu büyüklerimizin þefkat ve mer-

    hametine sýðýnýrýz.

    DDEEVVAAMM EEDDEECCEEKK

    DÝPNOTLAR1- A.Rýza Karabulut, Týbb-ý Nebevi Ans. s.430, Ank. 1995,2- Tîn 95 / 43- Karabulut, Týbb-ý Nebevi s.126 4- Mutaffifin 83 / 25-26 5- Karabulut, a.g.e s.488 6- Müslim, Edeb H.18-19 7- Müslim, Savm H.161 8- Bkz: Kabulut, a.g.e, s.488 9- Geniþ Bilgi için Bkz: a.g.e,s.58

    10- TDV, ÝA, C.14, s.220)11- O. Hulûsi Ateþ, Divan-ý Hulus-i Darendevi,I. Baský, s.174 12- TDV, Ý.A, C.14, s.220 13- Kara Davut Ýzmitî, Delail-i Hayrat Þerhi, s.78 14- Karabulut,a.g.e, s.304 15- Yeni Rehber Ansiklopedisi. C.8, s.135-136 16- Bkz: Ahmet Akgündüz, Somuncu Baba ve Neseb-i Âlisi, s.9 Ýst. 199317- Gülseren/Cengiz/ Adýgüzel, Somuncu Baba, Ank 1965, Ajans Türk Matb. s.2618- O. Hulûsi Ateþ, Divan-ý Hulus-i Darendevi,II. Baský, C.1, s.101 19- Yavuz Donat, Sandýktan Ýhtilale (1977-1980), Bilgi Yay. Ank,198720- Somuncu Baba, S.12,Mart 1997, s.40

  • Ocak - Þubat 2000

    Somuncu Baba Altun Silsile

    19

    HHâceâce MMahmudahmudEEngir ngir FFaðnevî aðnevî (K.S.)(K.S.)

    Orta boylu, geniþ aðýzlý, güler yüzlü, çekme burunlu,siyah sakallý, teni beyaz, beyaz sarýk saran bir þahýsolan bu zat: Buhara'ya onbeþ kilometre mesafede veEykeni'ye baðlý Fagni köyünde doðmuþtur. Bazý kaynaklar-da ismiyle beraber geçen " Encer", "Encir" veya "Ýncir" lak-abý olmalýdýr. "Encer" gemi demiri demektir. Tarikatý, þeriatesaslarýyla demirleyen bir mürþit olduðu için kendisine bulakab verilmiþ olabilir. Encir ve Ýncir ise bildiðimiz incirdir.Bazý kaynaklarda Encir veya Ýncir kelimesi Faðni köyü ilebirlikte kullanýldýðýna bakýlýrsa, bu isimlerin Faðni'nin bir

    mahallesi olma ihtimali vardýr. Doðum tarihi kabirkitabesinde M.1249 vefaatý ise M.1328 olarak yazýlýdýr.

    Faðnevi Hazretleri, mürþidi Ârif RivgeriHazretlerinin yerine irþad makamýna geçinceye kadardülgerlik yapar, inþaat iþleriyle uðraþýr, bina inþa ederdi.Rivgeri Hazretlerini tanýyýp onun dergahýnda olgunluðaerdikten sonra, irþad iþiyle meþgul olmaya ve gönül inþaetmeye baþladý. Mürþidinin vefatýna yakýn dönemdebenimsenmesine izin verdiði cehri zikir usülünü

    Mevlüt SARIOÐLUNecmettin SARIOÐLU

  • Ocak - Þubat 2000

    Somuncu BabaAltun Silsile

    20

    Buhara'ya ve Eykeni'ye yaydý. El Hadâiku'l- Verdiye,onun Buhara'ya üç fersah yakýnýnda ki VâbekiCamii'nde irþad hizmetiyle meþgul olduðunu kaydeder.Yüksek kerametlere ve keþiflere sahip olan bu þahsýnhavace silsilesinde ayrý bir yeri vardýr. Arif-i RivgeriHazretlerinin halifelerinin en büyüðü ve en ulusudur.Ticaretle meþgul olmuþ, helal kazanç için hiçbir fedakar-lýktan kaçýnmamýþtýr.

    Mahmud Fagnevi Hazretleri, zikir ve gönül ehli birkimse olmakla birlikte, ilim meclislerini sever ve zamanzaman oralarý ziyaret ederdi. Yine bir gün ÞemseddinHalvâni ve Þeyh Hâfizuddin gibi alimlerin bulunduðuilim meclisine vardý. Þeyh Hafizuddin, daha sonrakiNakþi silsilesinde yer alacak olan Muhammed Parsâ'nýnbüyük ceddidir. Þemseddin Halvâni, Þeyh Hafizuddin'ededi ki: " Mahmud Fagnevi'ye sor bakalým. Tarikatlarýnýnesasý hafi zikir olduðu halde, cehri zikri hangi niyetleyapýyorlar ?" Fagnevi cevap verdi:

    -Cehri zikri, uyuyanlarý uyandýrmak, gafilleri Hakyoluna koymak, tevbe ve inabenin Allah için olmasýnýsaðlamak niyetiyle yapýyoruz. “Þeyh Hafizuddin bu cev-abý duyunca dedi ki;

    - Niyetiniz saðlam ve hâliniz tam Bir baþka gün Hafizuddin tekrar Hazrete sorar:

    -Cehri zikir kimlere caiz, kimlere deðildir ?Hazret:- Dili gýybet ve yalandan, mideyi þüpheli ve haram-

    dan, kalbi riyave süm'adan, sýrrý masivaya yönelmektentemiz olanlara câiz deðildir, der.

    Bir müddet Emkang kasabasýnda kalmýþ, hattaorada Buhara'nýn en büyük ûlemalarýndan sayýlanHafizuddin Hazretleriyle sohbet etmiþlerdir. O büyükalim kendilerine neden cehri zikir ettiklerini, halbuki gizlizikrin tercih edilmesinin lüzumlu olduðunu söylemeleriüzerine, Hâce Hafizuddin hazretlerine cevaben cehrizikrin halký celbetmekte daha tesirle olduðunu ifadeetmiþlerdir.

    Biz Mahmud Encir Faðnevi Hazretlerinin büyük-lüðünü birkaç cihetten incelemek isteriz.

    Birincisi: Hacegan silsilelerinde "azizan" diye þöhretbulmuþ, Ali Ramiteni Hazretlerini yetiþtirmiþtir.

    Ýkincisi: Zikir esasýnýn ne demek olduðunu ve buhususdaki edebin gayesini talib olanlara en açýk, enkeskin ve en anlaþýlýr biçimde aktarmýþlardýr.

    Üçüncüsü: Halin muhafazasýnýn sahip olduðu vegiderek arttýðý kerametlerle ortaya koymuþ, bazý zaman-larda teþhir etmekten çekinmemiþlerdir.

    Bir gün Ramitan'da Ali Ramiteni Hazretleri yarân-larýyla sohbette iken üzerlerinde bir kuþ biçimde geçmiþve azizan Hazretlerine:

    - Ali ! Erliði elden býrakma. Mert ol, diye hitabetmiþ. Ali Ramitani Hazretlerini de o kuþun þeyhiMahmud Encir Faðnevi Hazretleri olduðunu idrak etmiþve arkadaþlarýna açýklamýþtýr.

    Faðnevi'nin halifesi Râmiteni'yi þöyle anlatýr;“Bir gün bir derviþ hýzýrla karþýlaþýr ve ona “Bu

    zamanda þeriat çizgisinde, istikamet üzere olan ve kendi-sine iktida edebilecek bir ârif var mýdýr?” diye sorar. Hýzýrona “Senin söylediðin sýfatlarý taþýyan MahmudFaðnevi'dir “der.

    Ali Ramiteni'nin müridlerinden biri, Hýzýrlakarþýlaþýp konuþan bu derviþin bizzat Ali Ramiteniolduðunu söyler. Ancak “Hýzýrý görmemek iddiasýndaolmamak için” kendi adýný vermekten sakýnmýþtýr.

    Hakim Tirmizinin naklettiði bir hadiste belirtildiðigibi evliyanýn bir kýsmý Ýbrahim (a.s) bir kýsmý Musa (a.s),

    Senâ kýldý anâ Mahmud ki, nezdinde olub mahbubMuhabbette olub maðlub, bilüp hayrette hayrani

    Hace mahmud Engir Fagnevi Hz’nin Kabri

  • Ocak - Þubat 2000

    Somuncu Baba Altun Silsile

    21

    bir kýsmý Ýsâ (a.s), bir kýsmý da Muhammed (S.A.V)Hazretlerinin fýtrat ve meþrebinde olur. MahmudFaðnevi Hazretleri, tabâkât kitaplarýnýn ifadesinegöre, mânâ ayaðý Hz. Mûsa (AS)'da olan, O'nunfýtrat ve meþrebinde bulunan bir veliydi.

    Anlatýldýðýna göre Goncdüvani'nin hal-ifelerinden Evliya'yý kebir Buhari'nin talebesi olanÞeyh Dehkan Kýlleti hastalanmýþtý. MahmudFaðnevi Hazretleri onun ziyaretine vardý. Þifa dilek-lerinde bulunduktan sonra huzurundan ayrýldý.

    Faðnevi Hazretleri çýktýktan sonra ÞeyhDehkan þöyle dua etti. “Allahým! Ölümüm yaklaþtý.Ölümüm sýrasýnda veli kullarýndan birini bana gön-der de bana yardým etsin, iþimi kolaylaþtýrsýn.”

    Þeyh Dehkan duasýný tamamlar tamamlamazMahmud Faðnevi Hazretleri tekrar içeri girdi. Ve"Ölünceye kadar sana hizmete geldim" dedi vevefatýna kadar yanýndan ayrýlmadý.

    717 senesinde irtihal buyuran bu pirin künye-si “Gýbta ferma-yý süreyya” diye anýlmýþtýr. Allah(CC) o süreyyanýn nuruyla bizleri de nurlandýrsýn.

    Amin

    KAYNAKLAR:1- Ýslam Alimleri Ansiklopedisi C: 10, S: 288-290 2- Sahabeden Günümüze Allah Dostlarý C:7,

    s.202, Þule Yay. Ýst. 19953- Nefahatül Üns Molla Cami s.421, Bedir Yay.

    Son Özbekistan ziyaretimizde Fagne köyünde ki, Mahmud EngirfaðneviPirimizin kabrini ziyarete gittik. Bütün türbelerde rastlanan ve büyüklerehürmetin bir ifadesi olarak kabul edilen taç kapýdan geçilerek üzeri yüksek veetrafý açýk bir çatý ile kaplanmýþ kubbe altýndaki beyaz fayanslarla bezenenkabri þerifi ziyaret ettikten sonra, Cami ve türbe görevlisi ile karþýlaþtýk. Bizlerebahçesinden toplayýp kýþlýk olarak sakladýðý üzümlerden ikram etti. Getirdiðibir tabak üzüm bitince yine getirmeye gidince, bazý arkadaþlarýmýz yeter dedi-ler. Bunun üzerine; "Büyüklerimize saygý gösteren insanlarý görünce, bütünvarýmý veresim geliyor"dedi ve tabak tabak üzümleri bize ikram etti.Maneviyat iklimli bahçelerde yetiþen üzümlerin lezzeti de çok güzeldi.

    Hace Mahmud Engir FagneviHz’nin Kabir kitabesi

    Hace Mahmud Engir Fagnevi Hz’nin Türbe ve Cami görevlisi üzüm ikram ederken

  • Ocak - Þubat 2000

    Somuncu BabaBasýndan

    22

  • Ocak - Þubat 2000 23

    Somuncu Baba Basýndan

  • Ocak - Þubat 2000

    Somuncu BabaTarih

    24

    Darende doðuda Hekimhan, güneydoðudaAkçadað ilçeleri, güneyde Kahramanmaraþ veSivas illeri, kuzeyde yine Sivas ili ve Kuluncakilçesiyle çevrilidir. Çevresi daðlarla kuþatýlmýþ olanilçenin orta kesimi çukurluktur. Ýlçenin en önemli akar-suyu Tohma suyudur. Ýlçenin baþlýca tarým alaný Tohmasuyu vadi tabanýnýn geniþlediði kesimde yer alan alüvy-onlu Darende Ovasýdýr.1 Ýlçenin adý bir çok deðiþiklik-lerden sonra bugünkü adýný almýþtýr. Vadi-ül Hadese,Vadi-ül Hacere, Vadi-ül Bakara, Týranda, Týrmanda,Taranda, Dalande, Derende, Derindere, Dar Ende veþimdi ise Darende ismini almýþtýr. Farisice; sahip olan,Rumcada ise Týryandafýl ismi vermiþlerdir. Türkçesi otuzyapraklý gül þehri anlamýndadýr.2

    Darende ve havalisinin, ilk çaðlarda Hitit hakimiyetsahasý içinde olduðu rivayet edilir. Bu rivayetler her-halde, Darende yakýnlarýnda bulunan Aslan Taþ (iki taneaslan heykeli) ve bazý Höyüklerden dolayý yapýlmaktadýr.Ýlk çaðýn sonlarýna doðru bu havali, Roma Ýmparator-luðunun elinde bulunmuþtur. Daha sonra bu imparator-luðun ikiye bölünmesi ile, Darende ve havalisi de DoðuRoma (Bizans) idaresi altýnda kalmýþtýr. Ýslamiyet'inyayýlmasýndan sonra bu sahalar, Müslümanlar veBizanslýlar arasýnda nüfuz mücadelelerine sahne olmuþ-tur. Müslümanlarýn bu bölgeye "Avasým Þehirleri" dedik-leri bilinmektedir. Bu itibarla bu bölgeler sýk sýk eldeðiþtirmiþtir. Nitekim bu civarda yaygýn olan BattalGazi Destaný, Bizans Ýslam mücadelesini anlatýrken,Battal Gazi'nin amcasý Hasan Gazi'nin de Darende'deþehit düþmüþ olmasý ve türbesinin hala ziyaretgah kabulolunuþu yukarýdaki ihtimali kuvvetlendirmektedir.

    Bütün bunlarýn yanýnda, Darende'nin EmeviDevletinin ilk zamanlarýnda müslümanlarýn eline geçtiði-ni görüyorýýz.3 Daha sonra Anadolu'nun, 1071 Malazgirtzaferinden sonra, Anadolu Selçuklularýnýn idaresi altýnagirdiði ve bu arada Darende kalesinin önemli bir mevkiiolduðu anlaþýlýyor. Gene bu bölgenin, Anadolu hanedanýmensuplarý arasýnda çeþitli mücadelelere sahne olduðu,hatta bu yöreye Daniþmentlilerin dahi hakim olduklarý

    bilinmektedir.4 Daha sonralarý ise, Moðol istilasý neticesinde kurulan Ýlhanlý Devleti bu yöreyi hakimiyet sýnýr-larý içerisine almýþtýr. Fakat Ýlhanlýlarýn zayýflamasý üzer-ine Alaattin Eratna Bey, Anadolu'nun idaresini vekaletenele geçirmiþ, fakat daha sonra Memluklulara baðlý olarakidare etmiþtir. l343 yýlýnda Eratna'nýn Küçük Þeyh Hasankarþýsýnda göstermiþ olduðu baþarý O'nu baðýmsýzlýðýnýilan etme yoluna sevk etmiþ ve Sultan ünvaný ile sikkekestirmiþtir. Böylece Eratna beyliði topraklarý arasýndaDarende dahi bulunmaktadýr. Darende, sonradan 1338(740) tarihinde Dulkadirli Karaca Bey tarafýýýdan elegeçirilerek, Memluklularýn Þam valisine teslimedilmiþtir. Bu tarihten sorýra Darende; Memluklu,Dulkadirli ve Kadý Burhaneddin beylikleri arasýndamücadelelere sahne olmýýþtur. Ýþte bu þekilde Darende veyöresinin Memluklularýn eline geçtiði bu tarihlerde,Osmanlý Devletinin sýnýrlarý bu havaliye kadar dayan-mýþtýr. Bu bakýmdan bu bölge üzerinde Osmanlý-Memluknufuz mücadelesi söz konusudur. Bu tarihten sonra,Darende kah Osmanlýlara, kah Memluklulara veDulkadirlilere geçecek ve neticede kesin olarakOsmanlýlar tarafýndan fethedilecektir.5

    l. DARENDE'NÝN OSMANLILAR TARAFINDAN

    FETHEDÝLMESÝ

    Aþýk Paþa Zade ve Lütfi Paþa tarihlerinde YýldýrýmBayazýd'ýn 1396 (798) yýlýnda, Sivas ve Erzincantaraflarýný aldýktan sonra, Malatya, Darende, Divriði veBesni'yi zaptederek Bursa'ya döndüðü 6 kaydedilmiþ isede diðer bir kayýtta, Ýbn Kadý Þühbe'nin rivayetine göreYýldýrým Bayezid Han'ýn 1399 (790) AðustosundaElbistan'a gelerek Dulkadýrli beylerini yendikten sonra,Darende'yi muhasara ettirirken kendisi ise bizzatMalatya'ya gelerek þehri kuþattýðý ve Malatya'nýnMemluklu naibi Çakmak' ýn teslim talebini reddetmesiüzeri ne þehrin hücumla zapt edildiði, bundan sonraBehisni, Kahta ve Divriði gibi kaleler birer birer

    * Ýlbey ÖZER

  • Ocak - Þubat 2000

    Somuncu Baba Tarih

    25

    Memluklularýn elinden alý-narak Osmanlý sýnýrlarý Fýratboylarýna kadargeniþletilmiþtir.

    Burada iki kayýtarasýnda bir çeliþkigörülmektedir. Ýkinci kayýtýndaha doðru olduðu aðýrlýkkazanmaktadýr. Çünkü 1396tarihinde Bayezýd batýdabulunmaktaydý. FakatDarende'nin bu ilk fethindensonra Osmanlýlarýn elindeçok kýsa bir süre kalabildiði,1402 Ankara savaþý ileYýldýrým' ýn, Timur'ayenilmesi sonucunda oluþankarýþýk durumdan istifadeeden Dulkadirliler, Elbistan'ýve Tohma havzasýný gerialýrken, Mýsýr Memluklularýda Malatya bölgesi veDivriði kalesini yenidenalmýþlardýr.7 Bu durum birkayýtta þöyle dile getir-ilmiþtir. "Malatya veDarende ve ol kenarda nice;kila'ubuka, Havza-i himayet-i Osman'da dahil olmuþken,Merhum Yýldýrým Hanvak'asýnda Sultan-ý Mýsr'un müdafa'asiyle ol iklim-ima'mur ecdad-ý emcedi mizin elinden çýktý..." denilmek-tedir ki bu da yukarýdaki hususu doðrular niteliktedir.8

    Ankara Savaþýndan sonra Osmanlý Devleti Fetretdönemi yaþamýþ ve bu durumdan devleti Çelebi Mehmedkurtarmýþtýr. Anadolu birliði kurma çalýþmalarý, bir süredaha gecikecekti. Bu tarihten sonra Darende, 1404 (807)tarihinde Dulkadiroðlu Mehmed Beyin eline geçmiþtir.1414 (817) tarihinde ise Memluklu Sultaný Þeyh,Halep'ten Darende'ye, oradan da Malatya'ya gelmiþ veGüzel-i oraya vali olarak tayin etmiþtir. Fakat Köpekoðlu Hüseyin Bey iki yýl sonra Güzel-i yenerekMalatya'yý tekrar ele geçirdi. Bunun üzerine ÞeyhDumaþk Valisini Malatya üzerine sefe re memur etti.Þeyh Maraþ'ýn güneyindeki Göynükte iken Dimaþk val-isinden, Köpek oðlu Hüseyin Beyin Malatya'yý yakýpDivriði üzerine gittiði ve oradan Osmanlý topraklarýnageçtiðini bildirir bir mektup aldý. Bunun üzerine ÞeyhinMýsýr'a döndüðünü öðrenen Hüseyin Bey tekrar Memluktopraklarýnda göründü. Darende Valisi O'na karþý çýktýise de, tutsak alýnýp öldürüldü.9

    Bu olaylar gös-teriyor ki; Darende'nin1402 den sonra da dur-madan el deðiþtiren birdurumda olduðunu gör-müþ bulunuyoruz.Ayrýca þehrin baþýndabir valinin bulunmasýaskeri bakýmdan önemlibir Memluk vilayetiolduðunu göstermekte-dir. Fatih SultanMehmed, batýya doðruilerleyiþine ara veripkuvvetlerini Anadolu'yasevk etti. 1467'deÞahsuvar Bey, Fatih'inyardýmý ile Mýsýr sultanýHoþkadem' in BedriBey kumandasýndakikuvvetlerini, 1468 de deKayýtbay'ýn EmirKulaksýz komutasýndakibüyük ordusunu maðlupederek Memluklularýnelinden Darende'yialmayý baþarmýþtýr.10 Buolaylarý müteakip böl-genin, Osmanlýlara

    taraftar olan Dulkadir Beyliðine býrakýldýðý anlaþýlmak-tadýr. Dulkadir oðlu Alaaüddevle Bozkurt BeyinDarende'de bazý vakýflarýnýn mevcut olmasý Darende'ninuzun müddet Dulkadirli topraklarýna dahil olduðunu gös-terir. Alaüddevle Bozkurt Bey 1479-1515 tarihleriarasýnda Dulkadirli Beyliðinin baþýnda bulunmuþtur. Butarihlerde Osmanlý Padiþahý ise II. Bayezýdtýr. Budönemde vuku bulan Osmanlý- Memluklu mücadeleleriesnasýnda Darende'nin tekrar Memluklulara geçtiðigörülmektedir.

    Yavuz Sultan Selim, 1512 yýlýnda tahta geçince ilkolarak kardeþleri ile mücadele etmiþtir. KardeþlerindenSultan Ahmed Safevilerle gizli temas kurmuþ ve 1513' teDarende'ye sýðýnmýþtýr.11 Kardeþleri Korkut ve Ahmet'ibertaraf eden Yavuz Anadolu da tehlike unsuru meydanagetiren Kýzýlbaþlýlýðýn yayýlmasýný önlemek üzere doðru-dan þah Ýsmail üzeri ne sefere çýkmýþ ve Çaldýran savaþýile baþarýya ulaþmýþtýr. Ve bundan sonra Dulkadirlitopraklarý da 1515'de Osmanlý hakimiyeti altýna gir-miþtir. 12

    Bu durum Osmanlýlar ile Memluklularýn yeniden

    Mevlüt Zontul’un Körüklü Fotoðraf makinasýyla çekilmiþ Darende’li bir zât...

  • Ocak - Þubat 2000

    Somuncu BabaTarih

    26

    karþý karþýya gelmesine sebep olmuþtur. Fatih devrindenberi. süre gelen anlaþmazlýða bir nokta koymak isteyenYavuz, önceden gönderdiði Sinan Paþa kuvvetlerineyetiþip Malatya'ya yöneldi, o esnada MalatyaMemluklularýn elinde idi. Buradan Memluk sultanýnamektup gönderip kendisini orada býrakmayacaðýný bildir-di. Malatya'dan Halep üzerine yürüdü ve burayý 1516 daele geçirdi.l3 Merc-i Dabýk zaferinide kazanan Yavuz, birtaraftan Diyarbakýr Beylerbeyi Býyýklý Mehmed Paþa’yýMardin taraflarýnýn zaptýna memur etti. Kendisi ise Mýsýrüzerine yürümeden önce Güneydoðu Anadolu’daki bazýönemli merkez ve kalelerin alýnmasýný istedi. Mardinkalesi hariç o zamana kadar memluklularýn elinde bulu-nan Darende, Divriði, Malatya, Besni, Gerger, Kahta veRumkale 1516 (922) tarihinde tedrîcen teslim alýndýlar.14Böylece Darende’nin 1516 tarihinde Osmanlý topraklarý-na kat’i olarak katýldýðýný gördük. Bu suretle Analu bir-liði tam olarak tesis edilmiþtir. Bu tarihten sonra Darendeaskeri ve jeopolitikbakýmdan eski öneminikaybetmiþtir. Bu tarihtenbir asýr sonra kalesindedizdar vemuhafýz dahibulunmamaktadýr.15 Zîrasýnýr þehri hüviyetinikaybettiði için bunagerek kalmamýþtýr.

    Osmanlý Devletifethettiðiyerlerin ilkolarak tahririni yap-mýþtýr. Bu konudaDarende’ye ait 1531(937) tarihli tapu defterimevcuttur. Darende’ninfetih tarihi olan1516’dan 1531 yýlýnakadar, 2 defa bu cinstentahrir yapýlmýþ olduðunug ö r m e k t e y i z . 1 6Darende’nin kazaolduðuna dair ilk kayýt-lara yine bu defterderastlýyoruz. Darende’ninelimizdeki kayýtlarýnagöre Divriði sancaðýnabaðlý olduðu ortaya çýk-maktadýr. 1572 tarihlimühimme defterindekihükümde “... Divriðisancaðýnda, Darendenahiyesinde...” ibaresig ö r ü l m e k t e d i r . 1 7Darende’de bütün feth

    edilen yerler gibi tahriri yapýlmýþ, teþkilat iþlerine baþlan-mýþtýr. Sonuçta Darende, Sivas vilayetine baðlý, Divriðisancaðýnýn küçük bir kazasý olarak görülmektedir.Darende’de en büyük adli ve mülki amirin de kadýolduðunu görmekteyiz. Kadýlar emirlerindeki memurlarývasýtasýyla þehrin zabýta ve belediye iþlerini de yürüt-mekteydiler. Hatta bazen adli iþler bile kadý naibi tarafýn-dan yürütülmektedir.18 Kadýdan sonra gelen subaþýlar ise,ilk devirlerde ordu kumandaný idiler ve inzibattan dasorumlu kiþilerdi. Bu vazifeler 1826-27 yýllarýnda Ýnhis-ap Nezareti’nin kurulmasýna kadar subaþýnýn uhdesindekalmýþtýr. Darende’de ise belediye teþkilatý 1868 yýlýndakurulmuþtur. 19 Bu tarihe kadar Darende’de bir subaþýbulunmuþ olmalýdýr. Ýkinci Bayezid’den itibaren oluþtu-rulan Nakib-ül Eþrâf Peygamber Sülalesinin etrafýnýngenel bir vasisi hükmünde idi. Nâkib-ül Eþraf’lar sil-silenin muhafazasýna dikkat etmiþlerdir. Bu durumsaltanatýn sonuna kadar devam etmiþtir.20 Darende kaza-

    sýnda da Peygambersülalesinden olanlarmevcut olduðu kayýtlar-da geçmektedir. EvliyaÇelebi vasýtasýylaNakiplerin olduðunuöðrendiðimiz gibi,Darende de yine EvliyaÇelebi vasýtasýyla bir`Serdar'ýn vazife yap-týðýný öðreniyoruz.Ayrýca Darende de içkale kumandanlýðý yapan`Dizdar'ýnda mevcud-iyetini doðrudanyazýlmýþ Mühimmekayýtlarýndan anlýyoruz.Buna örnek kayýtý aynenþöyledir. "Darendekadýsý ve Dizdarý mektupgönderip bin beþ yüzakçe ile bölükbaþý olanMehmed, gammaz vemüfsid ve pezevenkolup, izalesi lazýmdýrdeyu kala-i mezbüremazullerinden Ýbrahim' earz etmeðim buyruldu".21

    Darende de idaridurum ilk dönemlerdeyukarýda izah edildiðiþekildedir. Tanzimat tansonra bütün memleketteteþkilat alanlarýnda

    Mevlüt Zontul’un Körüklü Fotoðraf makinasýyla çekilmiþ Darende’li bir zât...

  • Somuncu Baba Tarih

    Ocak - Þubat 2000 27

    yapýlan deðiþiklikler Darende kazasýnda da gerçekleþtir-ilmiþtir. Örneðin yukarýda da bahsedildiði gibi 1868yýlýnda belediye teþkilatý kurulmuþtur. Sonra nizamimahkemelerin kurulmasý ile Kadý fonksiyonunu kaybet-meye baþlamýþtýr. Örneðin daha sonralarý kazada mülkiidarenin baþýnda kaymakam bulunduðu, belediyemeclisi, idare meclisi, vergi dairesi ve bidayet mahkeme-si gibi o zamanýn modern teþkilatýnýn Darende' deteþekkül ettiði görülmektedir.22

    Darende'den çeþitli dönemlerde bir çok devletadamý çýkmýþtýr. Osmanlý döneminde 2 Sadrazam, 4Vezir, 30 paþa (vali) ile hizmette bulunmuþtur.Bunlardan bir kýsmý yurt çapýnda, bir kýsmý da hem yurtçapýnda, hem de Darende'de bir çok eser yaptýrmýþlardýr.En önemlileri ise; ( Kör Hüseyin Paþa, Beþir MehmedPaþa, Sarý Abdurrahman Paþa, Hacý Hüseyin Paþa,Abidin Paþa, Sadrazam Mehmed Paþa, Sadrazam TopalÝzzet Mehmed Paþa, Hanifi Aða, Ýzzet Hasan Efendi,Hacý Hilmi Efendi ve burada ismini zikretmediðimiz birçok devlet adamý Darende'nin yetiþtirmiþ olduðu önemliþahsiyetlerdir. '

    DÝPNOTLAR* Fatih Üniversitesi Araþtýrma Görevlisi 1-"Otuz Yapraklý Gül", Atlas, Sayý, 38, 1996, s. 164.2-Hanifi Hoca, "Darende Tarihi", Hulusi Ateþ Kütüphanesi, s. 2. (Orjinal

    Nüshayý Göremedik) 3 3- Þemseddin Sami, "Darende", Kamusu' l-A' lam, Cilt III, Ýstanbul 1308, s.

    2087.4- Ý. Hakký Uzunçarþýlý ve Rýdvan Nafiz, Sivas Þehri, Ýstanbul 1928, s.31 .5- Abdulkadir Yuvalý. Darende Tarihi, Somuncu Baba Kültür Edebiyat ve

    Araþtýrma Dergisi . Sayý 5 1995, s. 28.6- G Aþýk Paþa Zade, Tevarih-i AIi Osman, Ýstanbul 1332, (Ali Bey Neþri), s.

    73. ;Lütfi Paþa, Tevarih-i Ali Osman, Ýstanbul 1341, s. 51.7- Mükrimin Halil Yýnanç, "Bayezit I", Ý.A., Cilt II, s.379.8- Kemal Paþa Zade, Tevarh-i AI-i Osman, Nþr, Þerafettin Turan, Defter VlI,

    Ankara 1957, s. 273. 9 Faruk Sümer, Oðuzlar, Ankara 1967, s. 264.10-Selahattin Tansel, Osmanlý Kaynaklarýna Göre Fatih Sultan Mehmed'in

    Siyasi ve Askeri Faaliyetleri, Ankara 1953, s.336 ; Arifi, Dülkadir OðullarýHükümeti, TOENI; Sayý 30, Ýstanbul 1334. s. 424.

    11-Lütfi Paþa, Tevarih-i Al-i Osman, Ýstanbul 1341,s.51.12-M.C. Þehabettin Tekindað, "Yeni Kaynak ve Vesikalarýn ýþýðý Altýnda Yavuz

    Sultan Selim' in Ýran Seferi", Tarih Dergisi, Sayý 22, Ýstanbul 1968, s. 49 vd.13-Lütfi Paþa, a.g.e., s. 246.14-Hoca Sadeddin Efendi Tacü’t-Tevarih, Cilt II. Ýst. 1280, s.33915-Evliya Çelebi Seyahatname Cilt III, Ýst. 1314, s.19616-B.O.A. Tapu-Tahrir Nr; 156, s. 238-24617-B.O.A. Mühimme Defteri 13, Hük. Nu: 605, 1258,136218-M. Zeki Pakalýn, Tarih deyimleri ve Terimleri Sözlüðü C II. Ýst. s.11919-Darende Maddesi Türk Ansiklopedisi, C XII, Ank. 1964 s.30720-Ý. Uzunçarþýlý, Osmanlý Devletinin Ýlmiye Teþkilatý, Ankara 1965, s. 161-

    172. 21-B.O.A. Mühimme Defteri. No; 15. Hük. Nr; 112, 378.22-Mustafa Temel, Darende Tarihi, Basýlmamýþ Lisans Tezi, Ýstanbul Üniver-

    sitesi Edebiyat Fakültesi, 1969, s. 11.

    Ýkinci Bayezid’den itibarenoluþturulan Nakib-ül Eþrâf

    Peygamber Sülalesininetrafýnýn genel bir vasisi

    hükmünde idi. Nâkib-ülEþraf ’lar silsilenin muhafazasý-

    na dikkat etmiþlerdir. Budurum saltanatýn sonuna

    kadar devam etmiþtir. Darendekazasýnda da Peygamber

    sülalesinden olanlar mevcutolduðu kayýtlarda geçmektedir.

    DDEEVVAAMM EEDDEECCEEKK

  • Þah-ý Nekþibend Hz’nin Külliyesi ve Kabri Þerifi / Kasr-ý Arifân

  • HHuuddââ’’yyaa bbiinn þþüükküürr bbiirr mmüü’’mmiinniizz AAllllaahh’’ýýmmýýzz vvaarrddýýrrÞÞeehhââddeett eeyylleerriizz aannccaakk RReessûûlluullllaahh’’ýýmmýýzz vvaarrddýýrr

    TTaahhiiyyyyaatt üü sseellââmm oollssuunn aannaa hheemm ââll üü ssaahhbbiinnaaKKii þþeerr-ii ppââkkiinnee mmüünnkkââdd ddiill-ii ââggââhhýýmmýýzz vvaarrddýýrr

    OOll þþââhh-ýý NNaakkþþ-bbeenndd’’iinn bbeennddeessiiyyiizz bbââbb-ýý llüüttffuunnddaaSSýýrrââtt-ýý mmüüssttââkkîîmmee mmuuttttaassýýll ddeerrggââhhýýmmýýzz vvaarrddýýrr

    BBii-hhaammddii’’llllaahh bbiizziimm kkaayyggýý ggüünnüünnddeenn bbââkkiimmiizz yyookkdduurrÞÞeeffii’’-ii RRûûzz-ýý MMaahhþþeerr ççâârree-ssââzz-ýý rrââhhýýmmýýzz vvaarrddýýrr

    RReehh-ii aaþþkkýýnnddaayyýýzz ggeerrççii aannýýnn aavvâârree bbiirr ssââlliikkCCeennââbb-ýý PPiirrîî rrûûþþeenn-ddiill KKaarrîîbbuu’’llllaahhýýmmýýzz vvaarrddýýrr

    MMuukkaavvvveess kkaaþþllaarrýýnnddaann ggaayyrrýý bbiirr mmiihhrraabbýýmmýýzz yyookkdduurrBBiizzii ttââ’’nn e