r. a. salvatore - Örümcek kraliçe 1

218
R. A. Salvatore _ Örümcek Kraliçenin Savaşı Cilt1 Dağılma Richard Lee Byers 1. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı, her şeyin ise göründüğünden daha sahtekâr ve daha tehlikeli olduğu gölgeli kaosun sisli diyarında, anlık bir parıltıydı. Ama bu, tek bir ipek ipliğinin kristalize ışığı, gözünü aldı ve ona, olmuş olanları ve olacakları, onun olduğu ve kısa süre sonra olacağı şeyleri gösterdi. Cehennem 'in karanlığında bu ışık parlaması yeniliğin ve daha büyük zaferlerin habercisiydi. Bu haber, yarattığı tehlikeyle —ki doğası itibariyle ölümsüz bir yaratık için dahi ölümcül bir tehlike— daha da tatlı bir hâl aldı. Olayın cazibesi de buydu, aslında büyümenin en zevkli yanıydı. Kaosun anası kötülük değil, korkuydu ve kaosun eğlenceli tarafı bilinmeyenin devam eden korkusu, her şeyin temellerinin sürekli değişebilmesi ve her hareketin felâketle sonuçlanabileceğinin bilgisiydi. Bu, drowların asla tam olarak anlayamayacağı, takdir edemeyeceği bir şeydi ve o, böyle olmasından memnundu. Drovvlara göre kaos, kişisel kazançlar için bir araçtı. Drow hayatının kargaşasında tırmanılacak düz bir merdiven yoktu. Ama, asıl güzelliğin yükselişte olmadığını, drowlar bilmese bile o biliyordu. Güzellik yaşanan andaydı, bilinmezlik ve asıl kaosun girdabında yaşanan her anda. Öyleyse bu, ileri doğru bir adım sayılırdı; ama bu adımla birlikte, dünyasındaki kaosu daha yükseklere çıkarabilecek bir risk, bir kumar taşıyordu. Her şeye şahit olacak ve her şeyin tadını çıkartacak kadar bilincine sahip olmayı dilerdi. Ama fönemli değildi. Hâlâ korkularının zevkini ve hırslarının açlığını hissedebilirdi. Düzlemin kalıcı sisini dağıtan ipeğin ışığı ona, zamanın gelip geçtiğini hatırlattı. Gözlerini parıltıdan ayırmayan yaratık, kendini ipek iplikle sararak yavaşça dönmeye başladı. Milyonlarca ipliğin ilkiydi. Başkalaşım başlamış, vaat verilmişti. 5 Dağılma I Menzoberranzan'm Başbüyücüsü Gromph Baenre uzun, kara derili parmağını hafifçe savurdu. Çalışma odasının, her tarafı ufak tefek rünlerle kaplı olan kara mermer kapısı sessizce kapanıp kilitlendi. En azından kimsenin kendisini göremeyeceğinden emin olan drovv büyücü beyaz kemikten yapılma masasından kalktı ve arkasındaki duvara döndü. Elleriyle havada karmaşık şekiller çizmeye başladı ve mermer yüzeyde ikinci bir kapı belirdi. Işıksız ortamdan etkilenmeyen kara elf görüşü sayesinde Gromph, yeni çıkışın ötesindeki karanlığa adım attı. Basacağı bir zemin yoktu, bu yüzden bir anlığına düşmeye başlasa da yanından hiç ayırmadığı, Baenre Evi'nin broşunun verdiği levitasyon gücünü kullanarak havada asılı kaldı. Şekilsiz, dikey bir koridorda yükselmeye başladı. Her zaman olduğu gibi serin hava cildine çarpıyor ve tüylerini diken diken ediyordu. Havada ayrıca kötü ve ağır bir koku vardı. Bu, varlık aradüzleminde yaşayan yaratıklardan birinin boyut kanalının etrafında dolanmakta olduğu anlamına geliyordu. Başının üzerinde bir şeyin kıpırdandığını hissetti. Koku kırmızı Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Upload: burak-soyhan

Post on 16-Mar-2016

337 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

Page 1: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

R. A. Salvatore _ Örümcek Kraliçenin Savaşı Cilt1 Dağılma Richard Lee Byers

1. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı, her şeyin ise göründüğünden daha sahtekâr ve daha tehlikeli olduğu gölgeli kaosun sisli diyarında, anlık bir parıltıydı. Ama bu, tek bir ipek ipliğinin kristalize ışığı, gözünü aldı ve ona, olmuş olanları ve olacakları, onun olduğu ve kısa süre sonra olacağı şeyleri gösterdi. Cehennem 'in karanlığında bu ışık parlaması yeniliğin ve daha büyük zaferlerin habercisiydi. Bu haber, yarattığı tehlikeyle —ki doğası itibariyle ölümsüz bir yaratık için dahi ölümcül bir tehlike— daha da tatlı bir hâl aldı. Olayın cazibesi de buydu, aslında büyümenin en zevkli yanıydı. Kaosun anası kötülük değil, korkuydu ve kaosun eğlenceli tarafı bilinmeyenin devam eden korkusu, her şeyin temellerinin sürekli değişebilmesi ve her hareketin felâketle sonuçlanabileceğinin bilgisiydi. Bu, drowların asla tam olarak anlayamayacağı, takdir edemeyeceği bir şeydi ve o, böyle olmasından memnundu. Drovvlara göre kaos, kişisel kazançlar için bir araçtı. Drow hayatının kargaşasında tırmanılacak düz bir merdiven yoktu. Ama, asıl güzelliğin yükselişte olmadığını, drowlar bilmese bile o biliyordu. Güzellik yaşanan andaydı, bilinmezlik ve asıl kaosun girdabında yaşanan her anda. Öyleyse bu, ileri doğru bir adım sayılırdı; ama bu adımla birlikte, dünyasındaki kaosu daha yükseklere çıkarabilecek bir risk, bir kumar taşıyordu. Her şeye şahit olacak ve her şeyin tadını çıkartacak kadar bilincine sahip olmayı dilerdi. Ama fönemli değildi. Hâlâ korkularının zevkini ve hırslarının açlığını hissedebilirdi. Düzlemin kalıcı sisini dağıtan ipeğin ışığı ona, zamanın gelip geçtiğini hatırlattı. Gözlerini parıltıdan ayırmayan yaratık, kendini ipek iplikle sararak yavaşça dönmeye başladı. Milyonlarca ipliğin ilkiydi.Başkalaşım başlamış, vaat verilmişti.5

Dağılma

I Menzoberranzan'm Başbüyücüsü Gromph Baenre uzun, kara derili parmağını hafifçe savurdu. Çalışma odasının, her tarafı ufak tefek rünlerle kaplı olan kara mermer kapısı sessizce kapanıp kilitlendi. En azından kimsenin kendisini göremeyeceğinden emin olan drovv büyücü beyaz kemikten yapılma masasından kalktı ve arkasındaki duvara döndü. Elleriyle havada karmaşık şekiller çizmeye başladı ve mermer yüzeyde ikinci bir kapı belirdi. Işıksız ortamdan etkilenmeyen kara elf görüşü sayesinde Gromph, yeni çıkışın ötesindeki karanlığa adım attı. Basacağı bir zemin yoktu, bu yüzden bir anlığına düşmeye başlasa da yanından hiç ayırmadığı, Baenre Evi'nin broşunun verdiği levitasyon gücünü kullanarak havada asılı kaldı. Şekilsiz, dikey bir koridorda yükselmeye başladı. Her zaman olduğu gibi serin hava cildine çarpıyor ve tüylerini diken diken ediyordu. Havada ayrıca kötü ve ağır bir koku vardı. Bu, varlık aradüzleminde yaşayan yaratıklardan birinin boyut kanalının etrafında dolanmakta olduğu anlamına geliyordu. Başının üzerinde bir şeyin kıpırdandığını hissetti. Koku kırmızı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 2: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

gözlerini yaşartıp burnunu yakacak kadar kuvvetlenmişti. Gromph başını kaldırdı. Önce hiçbir şey göremedi; ama derken karanlıkta belirsiz, oval bir şekil gözüne ilişti. Başbüyücü, yaratığın buraya nasıl geldiğini merak ediyordu. Daha önce kimse bunu başaramamıştı. Duvarda bir delik mi açmıştı, bir boşluktan hayalet gibi mi süzülmüştü, yoksa daha garip bir şeyler mi dönüyordu? Belki de—7

Richard Lee ByersYaratık ona doğru uçmaya başlayarak düşüncelerine son noktayı koydu. Grornph istese yaratığı, değneklerinden biriyle zahmetsizce havaya uçurabilirdi; ama gücünü daha büyük tehlikelere saklamayı düşünerek bundan vazgeçti. Bunun yerine sakince üstündeki levitasyon büyüsünü kaldırarak düşmeye başladı. Düşüş onu yaratıktan uzaklaştmp ona büyü yapacak kadar zaman kazandıracaktı. Koridomn bir sonu olmadığından, yere çakılma endişesi de taşımıyordu. Mücevherat ve mistik rünlerle kaplı Başbüyücü Cübbesi etrafında dalgalanırken cebinden bir şişe zehir çıkarttı, parmağından çıkarttığı bir kıvılcımla tutuşturdu ve büyü sözleri söylemeye başladı. Son heceyi söylerken kolunu yaratığa doğru savurdu ve yanıcı sıvılardan oluşmuş kara bir küre parmak uçlarından yaratığa doğru püskürdü. Büyüyle yönlendirilen yakıcı küre, alçalan avcıya çarparak patladı. Yaratık acı içinde feryat etti ve havada çırpınarak düşmeye başladı. Sağanak asit, vücudunun derinliklerine işlerken, Gromph kontrollü bir şekilde alçalmaya devam etti. Gromph açıkça etkilenmişti. Bir zehir küresi, düzlemler arası boşlukta karşılaşılabilecek çoğu yaratığı öldürmeye yeterdi. Boş bir koza çıkartıp bir büyü daha yaptı. Yaratığın vücudu kıvranıp kendi içine katlandı ve bir anlığına zavallı bir fare boyutuna küçüldü — derken tekrar büyüdü ve doğal şeklini aldı. 'Tamam,' diye düşündü Gromph, 'o halde seni biçmek zorunda kalacağım.'Bir kılıç fırtınası yaratmaya hazırlanırken yaratık hızlanmaya başladı. Gromph, yaratığın bu kadar hızlanabileceğim beklemiyordu ve hazırlıksız yakalanmıştı. Aradaki mesafe göz açıp kapanıncaya kadar kapandı. Yaratığın erimiş, tamamlanmamış bir görüntüsü vardı. Boş, ufak göz sıralan ve kıvranan, hortumsu bir burun yüzünün ortasını kaplıyordu. Şekilsiz vücuduyla başı arasında çok az fark vardı. Yaratık, kanatları olmamasına rağmen uçuyordu —nasıl olduğunu sadece tannça bilirdi. Ne olduğu belli olan tek yeri bacaklarıydı. On ince ve parçalı uzantı, ucundaki kancalarla Gromph'a tekrar tekrar saldınyordu. Beklediği gibi, çılgın saldın ona zarar verememişti. Gromph'un/MH'a/vM-sine işlenmiş tılsımlar —aynca bir yüzük ve kolye— onu bir levha zırh takımı kadar iyi koruyordu. Yaratığın bu kadar yalanma gelmesine engel olamamak onu rahatsız etse de uzantılanndan üzerine serpilen, kendi yaratmış olduğu asit, onu gerçekten sinirlendirmişti. Son büyüsünü âdeta gürleyerek yaptı ve pis kokulu avcının gövdesini tutarak kamına bir avuç dolusu balina yağı savurdu. Büyü anında çalışmaya başladı. Yaratığın gücünün ve hayat enerjisinin kendisine doğru aktığını hissediyor ve bunun verdiği hazla haykınyordu.8

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 3: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Dağılma Düşmanının canını bir vampir gibi emiyordu. Yaratık hırladı, kıvrandı ve sonunda hareketsiz kaldı. Ellerinin arasında söndü, çatladı ve çürüdü. (Sromph, yaratığın tüm enerjisini kuruttuğuna karar verdiğinde, onu boşluğa bıraktı. İradesini odaklayıp tekrar yükselmeye başladı. Birkaç dakika içinde koridorun tepesine ulaştı. Etrafı gözledikten sonra açıklığın altına geldi ve kenara tutunarak kendisini çalışma odasının zeminine çekti. Daire şeklindeki geniş oda Sorcere kulesinin —yani Başbüyücü'nün yönetimindeki büyü okulunun— bir bölümü sayılırdı. Ama Gromph, Sorcere'nin diğer ustalarının bu odanın varlığından haberdar olmadıklarından neredeyse emindi. Alt kattaki odası gibi sönmeyen mumlarla aydınlatılmış bu oda fark edilemez, hatta varlığı tahmin bile edilemez bir konumdaydı; çünkü (iromph onu normal yer ve zamandan ayrı bir yere kurmuştu. Oda bazen geçmişte, şehrin kumcusu Atasız Menzoberra'nın yaşadığı günlerde, bazen ise günümüzde veya bilinmeyen gelecekte yer alıyordu. Şu anki varlık düzeyinde şimdiki zamanda yer alıyordu. Gromph burada, gizli kapaklı büyüleri, sadece bu günün Menzoberranzan'ını etkileyeceğine duyduğu güvenle rahatça çalışabiliyordu. Özgürlükleri karşılığı —onlar öyle sanıyordu— burayı yapmasına yardımcı olan yedi tutsağını —ki hepsi de usta büyücülerdi— öldürmekten bazı zamanlar pişmanlık duysa da, bu gurur duyduğu bir düzenbazlık olmuştu. Olağanüstü iş çıkartmışlardı; ama arkasında bir gün sırlarını açığa çıkartabilecek kişiler bırakmak ona pek mantıklı gelmemişti. Uçan haşerenin artık ve pisliklerini ellerinden silkeleyen Gromph, odanın envai çeşit büyücü âletleri barındıran bölümüne doğru ilerledi. Mırıldanarak vvyvern ayağı sehpadan abanoz bir spiral asa, kadife bir kutudan oniks kaplama bir kolye ve tören bıçaklarının bulunduğu tezgâhtan kıvrımlı hançer, athameyi aldı. Tütsüleri seçmeden önce biraz kokladı ve kara nilüfer esansını tercih etti. Cehennem'in güçlerine kudret sözcükleri mırıldanırken bir an tereddüt etti. Kendisini, gerçekten devam etmek isteyip istemediğini sorgularken buldu. Halkın çoğunluğu bunu henüz fark etmemiş olsa bile, Menzoberranzan kötü durumdaydı. Gromph'un yerinde başka bir büyücü olsa, bunu konumlanın güçlendirmek için eşsiz bir fırsat olarak görürlerdi, ama Gromph daha derin düşünüyordu. Şehir son yıllarda çok fazla sarsıntı geçirmişti. Yeni bir darbe şehri sarsabilir, hatta yok edebilirdi ve Gromph, eski görkemli günlerinin taklidi olan bir Menzoberranzan'da yaşamayı hiç de arzulamıyordu. Başka bir diyarda gezinen ve iş dilenen evsiz bir zavallı olmayacaktı. Gromph, sorundan faydalanmayı değil, sorunu çözmeyi istiyordu. 'Yine de bu sorundan az da olsa faydalanmak üzereyim, değil mi?' diye düşündü. 'Cazibeye kapıl, durumdan faydalan, hem de bunu yapmak daha şimdiden tehlikede olan olan statükoyu daha da bozsa bile'Gromph bir anlık kuşkularını uzaklaştırdı. Drowlar kaosun çocuklarıydı9

Richard Lee Byers—yanıltmanın, çelişkinin, hatta belki de sapkınlığın. Bu, güçlerinin kaynağıydı. Öyleyse, kahretsin, niye aynı anda iki yolda da yüriirnesindi ki? Şu anki koşullan değiştirecek şansı bir daha yakalayabilecek miydi? Mermer zemine kazınmış altın beşgenlerden birine yaklaştı ve kara asanın ucunu sırayla beşgenin kenar ve köşelerinde gezdirerek onlan mühürledi. Bu bitince athameyi ayinsel biçimde temizledi ve bir sürüngenin kuyruğunu yemesi gibi sondan başa dönen bir uyağı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 4: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

tekrarlamaya başladı. Kara nilüferin tatlı kokusu havada asılıydı. Uyuşturucu dumanın bilincini acı veren bir konsantrasyona soktuğunu hissedebiliyordu. Zaman kavramını yitirdi. Ayinin on dakika mı, yoksa bir saat mi sürmüş olduğunu kestiremiyordu; ama yeteri kadar sürdüğü kesindi. Aşağıruh Beradax, beşgenin merkezinde duruyordu. Büyü sanatıyla geçen yıllar Gromph'un çirkinlik ve garipliklere alışmasını sağlamıştı; ama o bile Beradax'ı nahoş buluyordu. Yaratık aslında bir dişi drow şeklindeydi, ama vücudu yumuşak ve ıslak gözlerle kaplıydı. Yansı kadarı drovvlann karakteristik göz rengi olan kızıl renkteydi. Gerisi ise mavi, kahverengi, yeşil, gri gibi aşağı ırklarda rastlanan göz renklerine sahipti. Beradax, süzülen vücudu ve çarpık şekliyle, kendisini celp edene saldırmaya yeltendi. Neyse ki beşgeni aşamadı ve ıslak bir sesle görünmez bir engele çarptı. Kararlı bir şekilde bir kez daha şansını denedi. Sonsuz öfke ve kiniyle befki bir milyon kere engeli aşmayı deneyecekti. Gromph onu yakalamış ve hapsetmişti, ama iletişim kurabilmeleri için bir şey daha gerekiyordu. Ayin hançerini kendi karnına sapladı. Beradax sendeledi. Kann bölgesindeki bazı gözler yandı ve dağıldı. Gövdesine tutunan gözlerin bir kısmı ise düştü ve havada gözden kayboldu. "Seni öldüreceğim!" diye haykırdı. Sesi doğal olamayacak kadar yüksekti ve açılan ağız boşluğundan bile içeride sıralanmış gözler görülebiliyordu. "Seni öldüreceğim büyücü!" "Hayır köle, öldüremeyeceksin," dedi Gromph. Tütsü ve ayinin boğazını tahriş ettiğim fark etti. "Bana hizmet edeceksin. Sakinleşecek ve itaat edeceksin. Tabii bıçağın tadına bir kez daha bakmak istemiyorsan.""Seni öldüreceğim!" Beradax tekrar sıçradı ve saldınnaya devam etti. Bu arada Gromph da athameyi karnının içinde ileri geri hareket ettiriyordu. Sonunda Beradax yere yığıldı."İtaat edeceğim," diye gürledi. "Güzel." Gromph athameyi kamından çıkarttı. Ne cübbesinde ne de teninde en ufak bir sıynk dahi yoktu, bıçağın büyüsü olması gerektiği gibi işleyip onun yerine iblise zarar vermişti.10

DağılmaBeradax'm karnındaki titreme de son buldu. "Ne istiyorsun, drow?"dedi yaratık. "Bilgi mi? Öyleyse sor da cevabını verip gideyim." "Bilgi istemiyorum," dedi kara elf. Son ay içinde sayısız aşağıruh çağırmıştı, ama hiçbiri ona istediği bilgiyi verememişti. Beradax'm da onlardan daha bilge olduğunu sanmıyordu. "Senden kız kardeşim Quenthel'i öldürmeni istiyorum." Gromph uzun zamandır Quenthel'den nefret ediyordu. Bir Baenre, Menzoberranzan'm İlk Evi'nden bir asilzade, ve şehrin en güçlü büyücüsü olmasına rağmen ondan hep bir uşak muamelesi görüyordu. Onun gözünde sadece yüce rahibeler saygıyı hak ediyorlardı. Nefreti, ikisi de analanna —Menzoberranzan'm taçsız kraliçesi Matron Ana Baenre'ye— tavsiyeler vermeye başladıklarında daha da arttı. Tahmin edilebileceği üzere siyasetten ticarete, savaştan madenlere her konuda anlaş-mazlıklara düşüyor ve birbirlerini kızdırıyorlardı. Gromph'un kini, Quenthel Rahibe Okulu Arach-Tinilith'in Hanımı olduğunda iyice yoğunlaşmıştı. Hanım, Sorcere dahil, tüm Akademi'yi yönetirdi. Bu yüzden Gromph, Quenthel ile iyi geçinmeye mecbur

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 5: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

kalmıştı. Eğer analarının ani ve beklenmedik ölümü olmasaydı, Gromph, QuenthePin kibrine ve işlerine burnunu sokmasına sonsuza dek dayanabilirdi. Önceki matron anaya bir şeyler tavsiye edebilmek büyük bir onur sayılırdı. Genelde öneriyi dikkate almazdı ve böyle zamanlarda öneriyi yapanlar şanslı sayılırlardı. Diğer zamanlarda ise önerilere kötü muamele ile karşılık verirdi. Ama Triel, Gromph'un diğer kız kardeşi ve Baenre Evi'nin yeni lideri, zamanla değişik tarzda bir hükümdar olduğunu gösterdi. Yeni konumunun sorumluluğu altında kardeşlerinin öğütlerine yoğun ihtiyaç duyuyordu. Bu, başbüyücünün, teorik olarak Menzoberranzan'ı tahtın arkasından yöneten erkek olabileceği ve her şeyi isteklerine göre düzenleyebileceği anlamına geliyordu. Önündeki tek engel, matronun diğer danışmanı, ona hemen her konuda karşı çıkmayı âdet edinmiş, ikna kabiliyeti yüksek olan Quenthel'di. Bu geri çevrilemez fırsat eline geçene kadar, uzun zamandır, Quenthel'in suikastini planlıyordu."Beni ölümüme gönderiyorsun!" diye itiraz etti Beradax. "Senin yaşamın ya da ölümün önemli değil," diye cevapladı Gromph, "önemli olan benim isteklerim. Yine de yaşama şansın var. Bildiğin gibi, Arach-Tinilith değişti.""Akademi hâlâ eski tılsımlarla korunuyor.""Senin için tılsımları kaldıracağım.""Gitmeyeceğim!"31

Richard Lee Byers "Saçmalama. İtaat ettin ve emirlerimi yerine getireceksin. Sinirlerimi bozmadan saçmalamayı kes."Athameyi tekrar kaldırdı ve Beradax sustu. "Peki büyücü. Beni gönder, lanet olası. Onu öldüreceğim, bir gün geri gelip seni de öldüreceğim." "Böyle gidemezsin. Tüm kabadayılığına rağmen Cehennem'in en alt sınıfından bir aşağıruhsun. Bu akşam, tapmak sakinlerinde gerekli izlenimi bırakmak için hakiki bir iblis şekline bürüneceksin."Hayır!" Gromph asasını çift elle kaldırdıktan sonra güç sözlerini söylemeye başladı. Göz yığını vücudu kıvranıp başka bir şeye dönüşürken, Beradax acı içinde haykırdı. Beradax gittikten sonra Gromph çalışma odasına indi. Orada başka biriyle daha randevusu vardı.

Pharaun Mizzrym ve Ryld Argith serin havada gezinirken Ryld, Breche Yükseltisi'ne göz gezdirdi. Günlerdir dışarı adımını atmamıştı ve bu güzel manzaradan malınım kaldığı için pişmanlık duydu. Breche Yükseltisi, kuruluşundan beri Akademi'ye ev sahipliği yapıyordu. Sayısız büyü kullanıcısı, zanaatkar ve kölenin çalışmalarının, dev dikitleri ve diğer kaya yığınlarını üç inanılmaz kaleye dönüştürdüğü büyük bir mağaraydı. Doğuda yükselen piramit, Ryld ve onun gibilerin acemi drow gençlerini yetenekli dövüşçüler haline getirdikleri Melee-Magthere idi. Batı duvannm yanında Sorcere'nin çok minareli kulesi duruyordu. Burada Pharaun ve meslektaşları büyücülük eğitimi veriyorlardı. Kuzeyde ise en büyük ve en etkileyici bina olan, sekiz bacaklı örümcek şeklindeki Araçlı-Tinilith Tapmağı bulunuyordu. İçeride kara elf hanımları, örümceklerin, kaosun, suikastin ve tüm drow ırkının tanrıçası Lloth'un rahibeleri olarak yetişip tanrıçalarına hizmet etmeyi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 6: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

öğreniyorlardı. Breche Yükseltisi'nin mükemmelliği, çok daha büyük bir görkem içindeki ufak bir detaydı. Akademi, sadece bir kenar mağaraydı. Asıl görkem, üç kilometre eninde ve üç yüz metre yüksekliğindeki Menzoberranzan şehrinin kendisiydi. Mağara zemininde, Akademi gibi doğal kayalar içine oyulmuş olan kaleler de karanlıkta mavi, yeşil ve mor ışıkla parlıyorlardı. Fosforlu malikânelerin kapladığı plato, Baenre ve onun seviyesindeki diğer evlerin bulunduğu Qu'ellarz'orl, üsttekilerin ayağını kaydırmaya çalışan daha aşağı soylu evlerin bulunduğu Batı Duvarı bölgesi ve Batı Duvarı'nda yaşayanların yerine geçmeye çalışan alt sınıfın yaşadığı Narbondellyn'den oluşuyor-12

Dağılmadu. Ayrıca tavandaki sarkıtlara kurulmuş birkaç saray daha vardı. Menzoberrarrzan soyluları, gövde gösterisi amacıyla evlerinin parlamasını sağlamış ve duvar süslemelerine aşın önem vermişlerdi. Tapılan tek tanrının Lloth olduğu ve ruhban sınıfının ruhsal hayatın yanında günlük hayata da hükmettiği bu diyarda süslemelerin örümcek ve ağ figürlerinden oluşması Ryld'a hiç de garip gelmiyordu. Belirsiz bir nedenle bu figürlerdeki ısrarcılık Ryld'a itici geliyordu. Bu yüzden dikkatim başka detaylara kaydırmaya karar verdi. İyi bir gözlemci, mağaranın doğu ucundaki Donigarten adlı gölün derinliklerini görebilirdi. Rothe adı verilen inek benzeri memeli hayvanlar ve onların goblin çobanlan gölün ortasındaki bir adada yaşardı. Tabii bir de Narbondel vardı. Mağara zemininde el değmemiş tek kaya parçasıydı. Tavana kadar uzanan, kaim ve şekilsiz bir sütun sayılırdı. Her yeni günün başlangıcında, Menzoberranzan Başbüyücüsü sütunun tabanına bir büyü yaparak kayanın parlamasını sağlardı. Isı ve parıltının sabit hızla tırmanması, şehir sakinlerini günün akışından haberdar ederdi. Melee-Magthere Ustası'na göre, önlerindeki manzara kadar ilgi çekici olmasalar da, o ve Pharaun, aralanndaki tezat sayesinde garip bir ikili oluş-lıiniyorlardı. Narin vücudu, zarif tavn, şık giyimi ve özenli saç tıraşı ile Mizzrym büyücüsü, entelektüel bir soylunun nasıl olması gerektiğinin en somut örneğiydi. Diğer yandan Ryld tam bir gariplik abidesiydi. I lemcinslerine göre fazla iriydi, hatta birçok dişiden bile iri. Geniş omuz-lanyla bir kara ciften çok, vahşi bir insanı andırıyordu. Garipliğini hafif drovv zırhı yerine cüce yapımı bir levha zırh giyerek âdeta ikiye katlıyordu. Zırhı, bazen garip bakışlan üzerine çekiyor olsa da onu daha etkili gösteriyordu, zaten bir savaşçı daha başka ne isteyebilirdi ki? Ryld ile Pharaun, Breche Yükseltisi'nin kenarına gelip yere çöktüler. Ayaklannın altında bir uçurum uzanıyordu. Akademi'yi şehre bağlayan merdivenlerden birkaç metre uzaktaydılar. Basamakların başında birer çift muhafız ?Melee-Magthere'de son sınıf öğrencileri—bulunuyordu. Ryld, eğer seslerini yeterince kısık tutarlarsa rahatça konuşabileceklerine kanaat getirdi. Kısık, ama tamamen sessiz değil kahrolası. Her zaman düşünceli gözüken büyücü, otunnuş manzarayı seyrediyordu. Ryld'in sabnnı zorlayacak kadar uzun bir süre düşünceleriyle baş başa oturdu. "Biz drowlar, bir çıkaranız yoksa birbirimizi sevmeyiz," diye belirtti I'haramı en sonunda, "ama biri Menzoberranzan'ı bir bütün olarak sevebilir, değil mi? En azından onunla gurur duyabilir."Ryld omuz silkti, "Öyle diyorsan, öyledir.""Pek mutlu görünmüyorsun. Hâlâ canın mı sıkkın?""İyiyim. En azından seni canlı gördüğüm için daha iyiyim."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 7: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

13

Richard Lee Byers "Gromph'un beni infaz ettiğin mi sandın? Durumum o kadar vahim mi görünüyor? Senin tek bir öğrencin bile ölmedi sanki." "Bu, duruma nasıl baktığına göre değişir," diye cevapladı Ryld. "Savaş eğitimi oldukça tehlikelidir. Kazalar olur, ama kimse bunların gerçekten kaza olup olmadığını sorgulamaz. Tanrıça bilir, hiç yedi öğrencimi —ki ikisi Konsey'de yeri olan evlerin çocukları— bir saat içinde kaybetmedim. Bu nasıl olabilir ki?" "Bir celp ayini için yedi deneyimli yardımcıya ihtiyacım vardı. Eğer üst düzey büyücülerle çalışsaydım, onlar da ayin üzerinde benim kadar hakimiyet sahibi olacaklardı. Ayinden benim bile yeni keşfetmiş olduğum sırlara nail olarak ayrılacak ve Sarthos iblisini çağırıp kontrol etme becerisine sahip olacaklardı. Doğal olarak böyle bir paylaşımdan kaçındım ve ayinde çırakları kullandım." Pharaun sırıttı ve devam etti, "Bunun kötü bir fikir olduğunu kabul ediyorum. İblisin onları öldürmesi yedi saniyesini bile almadı." Ryld'm üstünden, aşağıdaki metropolün sabit mırıltısını taşıyan bir esinti geçti. Şehrin, yemek, duman, tütsü, parfüm, yıkanmayı bilmeyen kölelerin iğrenç kokusu gibi binlerce kokudan oluşan karmaşık havasını de yanında getirmişti."Niye böyle bir ayine gerek duydun ki?" diye sordu. Pharaun, sanki bu çok saçma bir soruymuş gibi gülümsedi. Belki de I öyleydi. "Tabii ki daha güçlü olmak için," diye cevapladı büyücü. "Şu anda şehrin en güçlü otuz büyücüsünden biriyim. Eğer Sarthos iblisini kontrol ede-bilirsem, ilk beşe gireceğim. Belki de yaşlı Gromph'tan bile daha güçlü olup birinci sıraya çıkarım.""Anlıyorum." Hırs, drovv kişiliğinin en önemli özelliklerinden biriydi. Ryld, bazen Pharaun'un içinde hâlâ canlı olan mevkiini yükseltme arzusunu kıskanıyordu. Savaşçı, Melee-Magthere alt-ustalanndan biri olunca hırsı da sönmüştü. Soylu tabakadan olmadığı için daha yükselemeyeceğini biliyordu. O günden sonra arzuyla yukan bakmayı bırakmış ve kendisini, yerine geçmek isteyenlerden korumak için aşağıya bakmaya başlamıştı. Ryld'ın Melee-Magthere Ustası olduğu gibi Pharaun da Sorcere Ustasıydı. Ama o asilzade kanından geldiği için, Gromph'u katlederek yerine geçme umudu olabilirdi. Bunu yapmasa bile büyücüler, karmaşık ve kasvetli doğaları yüzünden kimin usta, kimin başbüyücü, kimin soylu olduğuna bakılmayan bir rekabet içindeydi. Ayrıca kimin daha garip sırlan bildiği, kimin daha güçlü ruhlan yönetebildiği, hatta kimin geleceği görebildiği gibi konular onlar için çok önemliydi. O kadar önemliydi ki, evler arası bir anlaşmayı bozmayı göze alarak j birbirlerini öldürüp büyü kitaplanna el koyabilirlerdi."Şimdi," dedi Pharaun ve /?iwq/vv2'sinin içinden gümüş bir şişe çıkarttı,14

Dağılma"Sarthos iblisine şimdilik sırt çevirmek zorundayım. Umarım zavallı hayvan betisiz yalnızlık çekmez."Şişenin kapağını açtı, bir yudum aldı ve yanındaki Ryld'a uzattı. Ryld, şişede şarap ya da egzotik bir likör olmamasını umdu. Pharaun ona hep bu tarz şeyler ikram eder ve hayatın güzelliklerini tatması için ona ısrar relerdi. Ryld, sayısız defa ona, alkolün damak tadına uymadığını anlatmaya çalışmışsa da sözünü dinletememişti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 8: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Bir yudum aldı ve şişedekinin yalnızca brendi olduğuna memnun oldu. Muhtemelen, Karanlıkaltı'nm tepesinde bir kabuk gibi duran, acımasız güneşle kavrulmuş düşman dünyadan gelen bir tüccardan, yüksek bir meblağ karşılığında alınmıştı. İçki ağzını yaktı ve yolu üzerinde boğazından midesine doğru uzanan tatlı bir hararet bıraktı. Brendiyi Pharaun'a geri verdi ve "Sanırım Gromph sana iblisi rahat bırakmanı söyledi." dedi. "Aslında oyalanmam için bana başka bir görev verdi. Başarılı olursam başbüyücü hakkımdaki suçlamaları kaldıracak. Başaramazsam... şey, güzelce kellemi uçururlar umarım, ama ölümümün bu kadar hızlı geleceğini düşünecek kadar hayalperest değilim.""Ne görevi?" "Birçok erkek drow evlerinden firar etmişler. Bregan D'aerthe'ye veya bir tüccar klanına da gitmemişler. Onları bulmam gerekiyor."Pharaun bir yudum daha alıp şişeyi tekrar Ryld'a verdi."Ne çalmışlar?" dedi ve şişeyi istemediğini belirtmek için elini salladı. Pharaun gülümsedi ve "Güzel bir tahmin, ama yanıldm. Bildiğim kadarıyla yanlarında önemli bir şey götürmemişler. Gördüğün gibi bunlar tek bir evden kaçan arkadaşlar değil. Soylu ya da soysuz, birçok evden bir yığın erkek," dedi. "İyi de, ne olmuş yani? Bu neden Menzoberranzan'ın Başbüyücüsü'nün ıımrundaki?" "Bilmiyorum. Birkaç anlaşılmaz açıklama yaptı, ama benden sakladığı bir şey var —belki de birden fazla şey.""Bu, işini kolaylaştırmıyor." "Ne kadar da doğru. Yaşlı zorba neyse ki kaçakların yerini bilmek isteyen ı ek kişinin kendisi olmadığı bilgisini verme lutmnda bulundu. Rahibeler de olayla aynı oranda ilgiliymiş, ama yine de Gromph ile güç birliği yapmak istememişler. Matron Ana Baenre, Gromph'a davayı bırakmasını emretmiş." "Matron Baenre," diye mırıldandı Ryld. "Söylediğin her yeni kelime, bu işten soğumama neden oluyor." "Ah, bilmiyorum. Triel Baenre tüm Menzoberranzan'ı yönetiyor ve ben ona zıt gitmek üzereyim... neyse, başbüyücü bu kaybolmalarla artık ken-15

Richard Lee Byersdismin ilgilenemeyeceğini söyledi. Sanırım hanımların gözü üzerinde olacak, ama ben şanslıyım, benim üzerimde o kadar ağır bir yük yok." "Ama bu kayıp erkekleri bulacağın anlamına gelmiyor. Şehirden çık-tılarsa, Karanhkaltı'nm herhangi bir deliğinde olabilirler." "Lütfen," dedi Pharaun sırıtarak, "beni neşelendirmeye çalışmak zorunda değilsin. Aslında aramalarıma Eastmyr ve Braeryn'de başlamayı düşünüyorum. Duyduğuma göre bazı kaçaklar bu alt semtlerde görülmüşler. Belki hâlâ oralarda takılıyorlardır. Eğer Menzoberranzan'ı terk etmeyi düşünüyorlarsa bile, hâlâ hazırlık yapıyor olma ihtimâlleri var." "Çoktan aynldılarsa bile," dedi Ryld, "en azından hangi tünele saptıklarını gören bir şahit bulabiliriz. Mantıklı bir plan, ama aklıma başka bir plan geldi. Daha oyunu bile anlamadan kumar masasına hayatını koymak pervasızca olur. Menzoberranzan'dan kendi başına kaçabilirsin. Büyü gücünle, bu zorlu yolculukla başa çıkabilecek ender kişilerdensin." "Deneyebilirim,"dedi Pharaun, "ama Gromph benim peşime düşecektir. Bunu yapmasa bile evimi ve hayatım boyunca çalışarak elde ettiğim mevkimi kaybetmiş olurum. Sen tehlikeden kaçınmak için ustalıktan vazgeçer miydin?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 9: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"I layır." "Öyleyse düştüğüm çıkmazı anlıyorsun. Bugün seni neden çağırdığımın da farkında olduğuna inanıyorum.""Sanırım." "Tabii ki farkındasm. Bildiğim bir şey varsa, o da arkamı kollayan bir dostum varken, hayatta kalma şansımın daha fazla olduğudur." Ryld kaşlarını çattı. "Yani Matron Ana Baenre'nin iradesine başkaldıracak ve Menzoberranzan'in Başbüyücüsü'nü karşısına alacak bir dost." "Oldukça doğru; ama üzülme, sende tam da günlük hayattan sıkılmış bir drow görüntüsü var. Ölümüne sıkıldığını biliyorsun. Bütün gün yakınmalarını dinlemek acı verici doğrusu." Ryld bir an düşünüp taşındı ve "Peki" dedi, "Belki olayı lehimize çevirecek bir şeyler bulabiliriz." "Teşekkürler dostum, sana borçluyum." Pharaun bir yudum brendi aldıktan sonra şişeyi tekrar Ryld'a uzattı. "Gerisini sen bitir. Bir iki yudum kaldı. Sanırım tüm içkiyi birkaç dakikada bitirmişiz. Bizim zarif ve kibar kişiler olduğumuz göz önüne alınırsa, bu oldukça—" Başlarının üzerinde bir şeyler cızırdayıp, çatırdamaya başladı. Üzerlerinden bir basınç dalgası geçti. Ryld yukarı baktı, küfretti ve hançerini çekip ayağa kalktı. Melee-Magthere'den çıkarken silahlarının bakımını yapmış olmayı diledi.Pharaun acele etmeden yerinden kalktı."Pekâlâ," dedi, "bu ilginç olabilir."16

Dağılma

Elinde kıvranan engerek kırbacıyla, Arach-Tinilith Hanımı Quenthel Uacnre, mum ışığıyla aydınlatılmış mermer duvarlı odada turluyor ve ara ura, odanın ortasında toplanmış drow hanımlara kızgın bakışlar atıyordu. ()nu hayal kırıklığına uğratanların yüreğine korku saçmak gibi bir eğlencesi vardı ve karşısındakiler de istisna sayılmazdı. Bazıları titriyor ve gözyaşlarını lıılmaya çalışıyor; bazdan ise yüzüne dahi bakmaya cesaret edemiyordu. Onların korkularından zevk alan Quenthel, sessiz denetiminin dayanılmaz hale geldiğini fark ettiğinde kırbacını şaklattı. Bazı öğrenciler ürküp yerlerinden sıçradılar. Beş, kızıl-siyah şeritli engerekten oluşan, adamantit saplı kırbaç havada kıvranırken Quenthel, "Hayatınız boyunca, analarınız size, bir öğrenci liıeche Yükseltisi'ne girince şehir hayatını on yıllığına terk edeceğinizi, burada kalacağınızı söyledi. Bunu, Akademi'ye girdiğiniz gün benden de duydunuz," dedi. Sıranın en önünde kalmış bir öğrencinin, yuvarlak suratlı ve derisi gibi kara dişli bir öğrenci olan Gaussra Kenafın'in yanma sokuldu. Quenthel'in sessiz emrine itaat eden engerekler titreyen dilleriyle dramın vücut hatlarında gezinmeye başladılar. Arach-Tinilith Hanımı, Gaussra'nın korkudan geri çekilmemek için verdiği mücadeleyi görebiliyordu."Bunu biliyorsun," diye mırıldandı Ouenthel, "öyle değil mi?" "Evet." Gaussra zorlukla nefes alıyordu. "Çok üzgünüm. Lütfen şu yılanları çekin!"17

Richard Lee Byers "Bu ne küstahlık! Sen ve diğerleri benden bir şey dileme hakkınızı yitir-diniz... Onu öpebilirsiniz." Bu son söz sürüngenlereydi ve onlar da uzun dişlerini kızın yanağına, boynuna, omzuna ve göğsüne geçirerek sözü yerine

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 10: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

getirdiler. Gaussra yere yığıldı —krize girmeyi, ağzının köpürmesini ve kara ön dişlerinin mor dilini çiğnemesini bekliyordu. İsırıkların acısı içinde titrerken yere oturdu. Şimdilik hayattaydı; ama yeterince aşağılanmıştı. "Eve geri gönderileceksin," dedi Ouenthel ve bu sözün anlamını kavramaya çalışan Gaussra'ya zevkle baktı. "Eğer bir daha kırbacımın bu kadar yakınma gelirsen, zehirlerini akıtmalarına izin veririm." Ouenthel, Gaussra'dan uzaklaştı ve Gaussra yerden kalkıp koşarak odayı terk etti. "Sizden beklenenleri hepiniz biliyordunuz," dedi kalan acemilere, "ama yine de kaçmaya çalıştınız. Böylece Akademi'ye, kendi ailelerinize, Menzo-berranzan'a, hatta Lloth'un kendisine hakaret etmiş oldunuz." "Sadece kısa süreliğine ayrılmıştık," dedi Halavin Symryvvin, neredeyse i ev hazinesinin yarısını kıyafet ve süs eşyası olarak üzerinde taşıyordu. "Geri dönecektik.""Yalancı!" diye bağırdı Quenthel ve kırbacını kaldırdı.Gerilen engerekler hep bir ağızdan tekrarladılar."Yalancı!""Yalancı!""Yalancı!" Farklı şartlar altında, silahıyla duyduğu gururla gülümserdi. Çoğu rahibenin yılan kırbacı vardı, ama onunki özeldi. Engerekler zehirlerinin yanısıra bir iblis zekâsına ve konuşma becerisine sahiplerdi. Her şey berbat olmadan önce yaptırabildiği son büyülü eşyaydı. "Demek geri dönerdiniz," diye devam etti Quenthel, "ama sadece analarınız sizi geri gönderdi diye. Büyük ihtimâlle onları utandırdığınız için ölmüş olurdunuz. Onlar, Menzoberranzan'rn kutsal geleneklerine uygun yaşarlardı, yozlaşmış çocukları bunu yapmasa da." "Aynca sizi öldürmem de umurlarında olmazdı. Evlerinin onurunu temizlediğimi düşünürlerdi. Ama Lloth yeni rahibeler istiyor ve içinizden buna layık birkaç kişi çıkması hâlâ mümkün. Bu yüzden size son bir şans tanıyorum. Bugün ölmeyeceksiniz. Bunun yerine her elinizden birer parmak kesip sunakta yakarak tannçadan af dileyeceksiniz. Bıçak ve kesme tahtası birazdan burada olur." Quenthel yüzlerine göz gezdirdi ve içlerinde büyüyen korkunun tadını çıkarttı. Asıl kesimi seyretmek daha da zevkli olacaktı. En zevkli bölüm, tek parmağını kesmiş öğrencinin kanayan eliyle diğerini kesmeye çalışm...18

Dağılma"Hayır!" Kopan feryada şaşıran Quenthel, bağıran kişiyi aradı. Kaçak sürüsü hemen ikiye ayrılarak, Quenthel ile ayakta dikilen iri dişi arasında yol açtı. Bağıran Drisinil Barrison Del'Armgo idi, Quenthel'in en başından beri kaçışa liderlik etmiş olduğundan şüphelendiği, sivri burunlu ve yeşil gözlü hir dişiydi. Uzun bacaklı acemi, bir şekilde sınıfa uzun bir hançer —daha çok hir kısa kılıca benziyordu— sokmayı başarmıştı ve şimdi onu, savunmacı bir şekilde önünde tutuyordu. Quenthel her kara elfm yapacağını yaptı. Meydan okumayı kabul etti ve karşısındakini öldürme isteğiyle ilerledi. Öldürme isteği, patlamaya hazır bir arzu bombası gibiydi. Kırbacmdaki engerekler de, ya içindeki duygu fırtı-ı ınsmı hissetmiş ya da Drisinil'in küstahlığına sinirlenmiş olacaklar ki havaya dikilip tıslamaya başladı. Yalnız bir sorun vardı. Quenthel aksini iddia etse de öğrenciler o kadar da önemsiz değillerdi. Onlar, Akademi'ye, yararlı hale

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 11: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

getirilecek ham —ama değerli— madenler olarak gelmişlerdi. Birkaç kazadan kimse rahatsız olmazdı; ama Matron Analar, kızlarının, eğitimlerini sağ salim bitirmelerini beklerlerdi. Bu konu, Mizzrym Evi'nin ahmak kaçağı yüzünden tekrar gündeme gelmişti. Tamam, Pharaun sadece erkeklerin ölümüne neden olmuştu; ama olaya mantık açısından bakılırsa, okulun birkaç yıllık "kaza" kontenjanını doldurmuştu. O halde Quenthel'in bir öğrenciyi, özellikle de güçlü Barrison Del'Armgo Evi'nin son çocuğunu, öldürmesi kötü bir fikirdi. Quenthel, Menzoberranzan dağılmanın eşiğindeyken Akademi ile soylu evlerin arasını açmayı hiç mi hiç istemiyordu. Ayrıca, yakalanan diğer kaçakların da akıllarına kavgaya karışıp liderlerine katılmak gelebilirdi. Quenthel bir düşünceyle engerekleri susturdu ve en sert bakışlarını I )risinil'in üzerine kenetledi. "Düşün." "Düşündüm," diye anında yanıtladı Drisinil. "Burada bizim için hiçbir şey yokken, niye Breche Yükseltisi'nde on yılımızı harcayalım?" "Sizin için her şey burada," dedi Quenthel bakışlarının şiddetini sabit tutmaya çalışarak. "Bir Menzoberranzan Hammı'mn nasıl olması gerektiği ile ilgili her şeyi burada öğreniyorsunuz.""Ne? Ne öğreniyorum ki ben?""Şu an, sabrı ve itaati.""Buraya bunun için gelmedim." "Bu belli oluyor. Bir de şunu düşün. Şu an Menzoberranzan'm tüm rahibeleri bir oyun oynuyorlar ve oyunun amacı, diğerlerini, hiçbir şeyin kaybedilmiş olmadığına inandırmak. Eğer bir öğrenci cahilce davranıp Arach-19

Richard Lee ByersTinilith'ten aynlırsa —ki Akademi'nin kuruluşundan beri böyle bir şey olmadı— bu tuhaf gözükecektir ve birileri tapmakta işlerin olması gerektiği gibi yürümediğini düşünebilir.""Belki bu oyun beni ilgilendirmiyordur." "Ama anneni ilgilendiriyor ve onun için diğerleri kadar çaba sarf ediyor. Sence, onun çalışmalarını tehlikeye atarsan, seni eve kabul eder mi?" Drisinil zümrüt gözlerini kırpıştırdı —Quenthel'in bakışlarından rahatsız olduğunun ilk işaretiydi bu— ve, "Ben... evet, kesinlikle ederdi!" dedi."Seni, yani evine, şehrine, cinsine ve tanrıçasına ihanet eden birini mi?"Tanrıça—" "Adını ağzına alma!" diye bağırdı Quenthel. "Yoksa hayatın sona erer ve ruhun sonsuza kadar işkenceye maruz kalır. Sadece Arach-Tinilith'in Hanımı olarak değil, bir Baenre olarak da konuşuyorum. Baenre'yi hatırlıyorsun değil mi, Barrison Del'Armgo? Biz İlk Eviz. Siz ise sadece ikinci. Arach-Tinilith'ten kaçmayı basarsan, hatta o şişman, görgüsüz matronun seni o ev dediğiniz barakaya geri alsa bile, bir ay daha canlı kalamazdın. Kız kardeşim Triel, Baenre Evi'nin Matron Anası, senin katlinle özel olarak ilgilenirdi." Bu pek de yalan sayılmazdı. Baenre kız kardeşleri arasındaki pek bir sevgi kalmamış olsa da, konu evlerinin selameti olunca birbirlerine kesinlikle arka çıkarlardı. Drisinil yutkundu ve gözlerini indirdi. "Hanımım, saygısızlık etmek istemem. Sadece kendimi sakatlamak istemiyorum." "Ama bunu yapacaksın çömez, en ufak vakit kaybetmeden yapacaksın. Başka bir seçeneğin yok... ve elinde bir bıçak olması, bunun için uygun bir ortam sağlamaz mı?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 12: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Drisinil tekrar yutkundu ve hançer tutan eli titrerken bıçağı serçe parmağının üzerine getirdi. Quenthel, işlemin birkaç adım ötede daha kolay yapılacağını düşünse de, Drisinil şu "en ufak vakit kaybetmeden" lafını ciddiye almış görünüyordu ve bu yüce rahibe için sorun değildi. Tam ilk kesimin tadını çıkarıyordu ki, yüzlerce borudan çıkan acı bir nota tüm dikkatini dağıttı. Bir anlığına sendeledi. Korkmamış, ama afallamıştı. Bu çirkin sesin ne olduğu ona öğretilmişti, ama onu duymayı hiçbir zaman beklemiyordu, kim beklerdi ki? Menzoberranzan rahibeleri, Cehennem sakinleriyle karmaşık bir ilişki içindeydiler. Bazı şeytani varlıklar Lloth'un süvarileri veya hizmetçileriydi ve bunlara ibadetler sırasında büyük hürmet edilirdi. Diğer zamanlarda ise ruhbanlar, bu ruhlan celp edip yakalamaktan çekinmezlerdi. Bazen bu yaratıklar kendi iradeleriyle madde düzleme gelir ve önüne geleni —akrabaları sayılan drowlar dahil— öldürürlerdi.Akademimin kurucuları Breche Yükseltisi'ni genel olarak koruyacak,20

DağılmaArach-Tinilith'e girmesine izin verilenler haricindeki iblisleri dışarıda tutacak büyülerle donatmışlardı. Sonsuz devirler boyunca rahibeler kalkanlann aşılamaz olduğunu kabul etmişlerdi; ama duydukları siren gerçekse bu, koruma büyülerinin teker teker aşılmış olduğu anlamına geliyordu. Siren doğudan geliyordu. Cezalandırmanın verdiği hazzı unutan Quenthel, koşarak Lloth'un hem drow, hem örümcek figürlerinin resmedildiği sayısız şapelin, sunağın, heykelin ve dogma, ayin, ilahi büyü, işkence, kurban etme gibi derslerin görüldüğü sınıfların yanından geçti. Bazı öğretmen ve öğrenciler, kitapları, tebeşirleri, inleyen, yan baygın köleleri unutup alarmın nedenini araştırmaya hazırlanırken, diğerleri ne olduğunu anlamamanın verdiği şaşkınlıkla boş boş bakmıyorlardı. Siren durdu. Ya iblis durdurulmuştu ya da tüm korumalan aşmıştı. Ouenthel ikinci ihtimâlden şüpheleniyordu ve çığlıklar duyulmaya başladığında haklı olduğunu anladı."İçeri girenin ne olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu nefes nefese. "Hayır," diye tısladı, engereklerin en bilgesi olan Yngoth. "Davetsiz misafirimiz kendisini görüşten gizliyor.""Mükemmel" Yankılanan çığlıklar Quenthel'i, tapmağın girişini etkileyici kılmak için kara mermerden yapılmış dev örümcek heykellerinin bulunduğu geniş bir salona yönlendirdi. Kavisli güney duvannda bulunan, koca adamantit kapının sağ bölümü neredeyse menteşelerinden ayrılmış, dışanda uzanan plato görünür olmuştu. Birkaç rahibe parçalanmış ve bilinçsiz bir şekilde yerde yatıyordu. Bir an, Quenthel bu katliama neyin sebep olduğunu kavrayamadı. Derken suçlu, görüş alanına girdi ve Lloth'un başka bir bahtsız rahibesinin üzerine çöktü. Davetsiz misafir, yanındaki heykellere benzeyen dev bir örümcekti ve Quenuiel'in suratı, onu görür gönnez içini kaplayan alışılmadık ve nahoş şüpheler nedeniyle asılmıştı. Bir yandan iblis —ki bu konuda da şüpheleri vardı— öğrencilerine ve tapmak çalışanlanııa saldırıyordu. Diğer yandan da o, bir örümcek, yani Lloth'un kutsal yaratığıydı. Hatta belki de onun, zayıf ve inançsızlan öldürmek için yollanmış bir elçisiydi. Belki de Quenthel'in tek yapması gereken kenara çekilmek ve iblisin katliama devam etmesine izin vennekti. Fakat iblis bir şekilde onu hissetti, ona döndü ve uzun süredir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 13: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

onu anyor-muş gibi üzerine gelmeye başladı. Çoğu örümceğin birden fazla göze sahip olmasına karşın, bu örümcek kelimenin tam anlamıyla abartılı bir çirkinlik abidesiydi. Kıvrık uzantılann ardında duran suratı, şişmiş bir göz yığınından başka bir şey değildi, hatta yaratığın parlak kara vücudunda ara ara gözler açılıp kapanıyordu.21

Richard Lee Byers Örümceğin doğasına aykırı bir şekilde saldırgan tutumu, Quenthel'in kafasındaki şüphe bulutlarını dağıtmaya yetti. Çılgın yaratığı öldürecekti. Asıl soru, bunu nasıl yapacağıydı. Kendisini zayıf hissetmiyordu — hiçbir zaman hissetmemişti ve hissetmeyecekti— ama bunun böyle bir savaş için uygun bir zaman olmadığını biliyordu. Diğer dezavantajlardan öte, en ufak koruyucu zırh ya âa.piwafrviswi bile giymemişti. Arach-Tinilith duvarları içinde korunmaya pek gerek duymazdı. Genelde düşmanları ondan, bir suikast düzenleyemeyecek kadar çok korkarlardı. Korkmayanlardan korunmak için ise zırha ihtiyaç duymayacak kadar kendine güveniyordu. Geri geri giderken, zarif, parlak siyah elleri kemerindeki keseyi açtı ve içinden bir parşömen çıkardı. Parşömeni açarken çok dikkatli ve titiz davranma zorunluluğu taşıyordu; çünkü bu, Akademi'deki son büyülü eşyalardan biriydi. Hızlı, ama kusursuz bir ritim ve telaffuzla, parşömende yazılanları okumaya başladı. Kelimeler ağzından döküldükçe kağıttaki altın harfler gözden kayboluyordu. Soğuk, kara alevler parşömenden zemine döküldü ve cilalanmış yüzeyde, kuru otların bir anda parlaması gibi ilerleyerek Ouenfhel ile iblisin arasında alevden bir yol oluşturdu. Kara yangın zarif bıçaklarla kaplı bacaklarım sardı. Aynı zamanda alevlerin, yaratığın zavallı bir şekilde geri kaçmasını sağlaması gerekiyordu; ama örümcek hâlâ —en çevik drowdan da hızlı bir şekilde— üzerine gelmeye devam ediyordu. "İblisin büyüye karşı konımalan var!" diye haykırdı engereklerin en kıt zekâlısı olan K'Sothra. Yaratık ona yetişmeden QuenthePin yeni bir büyü yapma olasılığı yoktu. Koşarak da kaçamazdı. Onu kaba kuvvetle durdurması gerekecekti. İşe yaramaz parşömeni yere bırakan Quenthel, etrafında döndü ve kendisini dev heykellerden birinin bacaklarının arasına attı. Eğer küçülme ya da şekil değiştirme yetisine sahip değilse, yaratığın yanma gelmesi mümkün değildi. Yerde sürünerek ilerledi. Başı yere sürünen engereklerden biri küfretti. Diğer taraftan çıktığında, yaptığının, kendisine çok az bir zaman kazandırmaktan başka bir işe yaramadığını fark etti. Tamam, yaratık heykelin altına girememişti; ama heykelin tepesine tırmanmıştı ve parıldayan gözlerle ona bakıyordu. Vücudundan iğrenç bir çürümüşlük kokusu yayılıyordu. Quenthel, eğer üzerine zıplamasına izin verirse, yaratığın uzantılarıyla onu parçalara ayırabileceğini biliyordu. Ayağa sıçradı ve kırbacını savurdu. Engerekler, havada, dişlerini öne çıkaracak şekilde büküldüler. Zehirli dişler derine saplandı ve iblisin birkaç gözünü yırtarak geri çıktı. Gözlerin parçalanması ve etrafa içlerindeki sıvılann saçılması, engereklerin zevk içinde tıslamasını sağladı.Çuenthel, yılanların duyduğu hazzı, aralarındaki telepatik bağlantı22

Dağılma

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 14: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

sayesinde hissedebiliyordu ama zafer çığlıkları için daha erkendi. Yaratığın hâlâ oyulmayı bekleyen yüzlerce gözü vardı. Hamle, sadece yaratığı birkaç saniyeliğine duraklatmıştı. Quenthel'in üzerine sıçramak üzereydi. Üzerinde gerekli tılsımlar olmasa da, Ouenthel en azından kara inci kolyesini taşıyordu. Uzanıp büyülü incilerden birini altın zincirden ayırdı ve dev örümceğe fırlattı. Bir anlığına her yeri beyaz bir ışık kapladı. Lloth'a şükürler olsun ki, büyü bu sefer işe yaramıştı. Örümcek çırpındı ve yere düştü. Görünmez bir büyülü küre içine hapsolan örümcek acı içinde haykırdı. Patlama sonucunda yaratığın vücudunda birçok derin yara açılmıştı. Ne yazık ki iblis, yaraların verdiği acıyı önemsemeden büyülü küreye saldırmaya başlamıştı. Mavi-beyaz kıvılcımlar havada uçuşurken Ouenthel, yaratığın serbest kalmak için kaba kuvvet ve panikten fazlasını kullandığım biliyordu. 'Konuş benimle,' dedi Quenthel. Sözlerinin, örümceğin zihninde yankılandığından emindi. Çok zayıf bir bağlantı hissetti, ama bu bağlantı hemen kesildi. Quenthel'in, kırbacını yaraüğın başının arkasına —beyninin bulunduğunu tahmin ettiği bölgeye— doğru savurmasıyla büyülü küre kayboldu. Örümcek, türüne has bir çeviklikle ileri sıçradı ve odanın diğer ucundaki gölgelere karıştı. Quenthel dikkatle izlemesine rağmen birkaç saniye içinde izini kaybetti.'Neredesin?' dedi. Aldığı cevap, tanımlanmasında kelimelerin yetersiz kalacağı bir nefret patlamasıydı. Quenthel iletişim kurmaya çalışmaktan vazgeçti, eğer örümcek gerçekten Lloth'un bir hizmetkârı olsaydı, ona çoktan cevap verirdi. "Dışarı kaçabilirsiniz efendim," dedi, Quenthel'in engerek bedenine kapattığı ilk iblis olan Hsiv. "Siz kapıdan çıkmadan size yetişemez." "Saçmalama!" diye yapıştırdı cevabı Quenthel. "Bu yabani Akademi'me ve bana saldırıda bulundu. İntikamımı ne pahasına olursa olsun alacağım." Nefretini algılayan engerekler, Quenthel onları zihinsel bir komutla sus-l urana kadar tısladılar. Yerde yatan rahibelerden biri acı içinde inledi. Quenthel, örümceğin kurbanının yanma gitti ve kafasını tekmeleyerek onu susturdu. Drovv yüce rahibe kendisini etraftaki tüm seslerden armdırmıştı, ama bu örümceğin yerini tespit etmesine yetmiyordu. Odada kendi nefesinden başka ses çıkmıyordu. Kendi etrafında yavaşça döndü. Kalbi çok hızlı çarpıyordu. Odanın her yanını sarmış olan örümcek figürlerini inceledi. Oradaki bacak biraz kıpırdamamış mıydı? Şuradaki örümceğin başında birden çok göz mü vardı? Sağdaki örümcek, o başka yere bakıyorken başını mı çevirmişti?23

Richard Lee ByersHayır, hayır ve yine hayır. Bunlar sadeee hayal gücünün eseriydi. Hızla etrafı koklamaya çalıştı, ama bu da pek işe yaramadı. Yaratığın iğrenç kokusu odaya hakimdi ve bir yönden diğerlerinden daha keskin geldiği de söylenemezdi.Lanet olası iblis buralarda bir yerlerde olmalıydı! Evet, ama zeminde olmak zorunda değildi, özellikle daha ufak akrabaları gibi yan yüzeylere tutunabiliyorsa. İblisin tavanda olduğuna karar verdi. Büyük ihtimâlle bir köşede

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 15: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

acılarının dinmesini bekliyor ve Quenthel'e saldırmak için en uygun pozisyonu bulmaya çalışıyordu. Çhıenthel yukarılara bakındı. Sanatçılar odanın yüksek tavanını dahi dekore etmişlerdi. Sekizgen tavan, bir ağ üzerine işlenmiş örümcek figürleriyle, yaratığa kusursuz bir kamuflaj olanağı sunuyordu. Quenthel'in, figürler arasında gezinen iblisi fark etme olasılığı yok denecek kadar azdı. Quenthel ve engerekleri tavanı süzmeye devam ederken, duvardaki meşalelerden birinin yanına gitti ve başka bir parşömen çıkartıp, okumaya başladı. Elindeki parşömeni okurken, meşale ateşi büyüyüp karardı. Kolunu meşaleye uzattı ve cübbesinin örümcek ağından kollan kara alevle tutuştu. Yanan kolun ucunda olmamasına karşın, engerekler havaya kalkıp panik içinde tısladılar. Quenthel, iradesiyle onlan sakinleştirdi. Belli belirsiz bir sıcaklık hisseden Quenthel, kara aleve bir emir sözü fısıldadı. Büyülü alevin bir kısmı kolundan aşağı kayıp elinde yumuşak, yan-katı bir küre haline geldi. Küreyi fırlattı ve küre, tavandaki fresklere çarpıp kara bir dalga halinde tüm yüzeye yayıldı. Seri hareketlerle başka küreler de yolladı. Kara alevin patladığı yerdeki freskler normal alevlerle yanıyor ve odanın içini göz yaşartan, ağızda mide bulandıncı bir tat bırakan iğrenç bir dumanla dolduruyordu. Küreleri, yukandaki yangını önemsemeden, körlemesine fırlatıyordu. Emin olduğu tek şey, örümceğin öylece oturup yanmayı beklemeyeceği idi. Ateş onu hareketlendirecek ve bu sayede görünür kılacaktı. Tabii, eğer örümcek gerçekten de tavanda idiyse. Yerde olma ihtimâli de bir hayli yüksekti. Belki de başka bir yerde saklanıyordu. Çhıenthel alevleri seyrederken ve engerekler kendilerini kara alevden uzak tutmaya çalışırken, örümcek, üzerine atlamaya hazırlanıyor bile olabilirdi. Hayır, önsezileri onu doğru yönlendirmişti. Örümcek üzerine sıçramaya hazırlanırken onu fark etmişti ve şimdi tek yapması gereken, yeni saldından canlı çıkmaya çalışmaktı. İblis düşerken onun altından geçti. Arkasında kara, yanmış paçavradan izler bırakıyordu. Gözleri parçalanmış olan iblis, eklemli bacaklan sayesinde yere yumuşak bir iniş yaptı.Quenthel ayağa kalktı ve yaratıktan uzaklaştı. Tüm cübbesi alevlerle24

Dağılmasarılmıştı. Bir küre daha yolladı. Büyü sırtında patlayıp yaratığın yanlanna doğru yayıldı. Büyüsünün tekrar işe yaradığını görmek onu mutlu etmişti. Artık örümcek de etrafındaki havayı dalgalandıran, kara alevden bir pelerin giyiyordu. Artık yığılması gerekiyordu, değil mi? Ya da en azından acı içinde debeleniyor olmalıydı. Ateş kesinlikle ona zarar veriyordu, çünkü Quenthel, dumanı tüten alevlerin ve yaratığın kızarmış etinin kokusunu alabiliyordu. Ama her şeye rağmen, iblis döndü ve onun peşinden gelmeye devam etti. Yeni küresini, yaratığın varlığının merkezi olduğunu umduğu, başındaki göz yumağına doğru fırlattı. Yaratık, yakıcı karanlık göz kürelerini dağladığında gerçekten bir an sendeledi ve kıvrandı, ama sonra ilerleyişini sürdürdü. İblisi mağlup edemeyen, en azından ona zarar verebildiğini uman, Oııenthel, tanrıçasının adını haykırdı ve iblisin üzerine atıldı. Kara alevlerle kaplı vücudu, dokunduğu yeri yakacak, başlı başına bir silahtı. Ama kara alevlerin normal alevlere dönüştüğü yerler de ona zarar verebilirdi. Quenthel'in buna izin vermeye niyeti yoktu. Vahşi doğalan ateş korkularına üstün gelen engerekler, kana susamış bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 16: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

delilikle iblise doğru atıldılar. Önceleri Quenthel, kırbacı savurarak, eğilip çekilerek kendisini örümceğin kıskaçlarından sakınmayı başardı. Ama sağa sıçraması gerekirken sola < lönünce, jilet keskinliğindeki kıskaçlan ona tutunmayı başardı. Neredeyse derisini parçalayacakken durdular. Yanan vücuda tutunup yanmak istemeyen örümcek bir an durakladı. Devam edecek iradeyi toplaya-ı nadan önce, Quenthel son bir darbe indirdi. Yılanlı kırbaç, iblisin yanmış ve harap olmuş vücuduna saplandı ve de-linc gömüldü. Örümcek birden çekildi, dondu ve iki bacağını istemsizce çırpmaya başladı. QuentheFin büyüsü biterken, iblis yere yığıldı. Drow sevincinden haykırdı. Aynı derece coşkulu engerekler, kırbacın ucunda dans ettiler. Bu şenlik, Baenre rahibesi duman ve kül içinde kalana kadar sürdü ve Quenthel kapıya doğru ilerlemeye başladı. Arkasındakileri fark edemeyecek kadar meşgul olmuş olan Quenthel, çok sayıda öğretim üyesi ve öğrencinin savaşı seyretmiş oluğunu anladı. (>nlar hâlâ donuk gözlerle, boş bakışlarla Quenthel'i seyrediyorlardı. "Bu, dinimize edilen bir küfürdü," diye haykırdı önündeki kalabalığa, "resmen bir aşağılamaydı."Onlara kibirli bir beklentiyle baktı. Seyirciler ona bir an baktıktan sonra kollarını kavuşturup Quenthel'in mı ünde saygı ve itaat ile eğildiler.25

Richard Lee Byers

Güzel yüzünün sol kısmında eski bir savaş yarası —ki kendisi bununla ahmakça övünürdü— bulunan uzun ve zarif Greyanna Mizzrym, anasının huzuruna terli ve kirli zırhı içinde çıktı. Greyanna anasının, huzuruna böyle tam tekmil çıkılmasından hoşlanmadığını biliyordu, ama onun bir mazereti vardı. Bauthvvaf da —Menzoberranzan'ı çevreleyen tehlikeli tünel ağı, diğer bir deyişle sarmal pelerin'de—yapılan Mizzrym operasyonlarının denetimindeyken, taze kırbaç yaraları taşıyan, kendinden geçmiş bir Mizzrym hizmetlisinin kendisine, matron anasının onu çağırdığını söylemesi üzerine eve dönmüştü. Aslında işler kötüye giderse üstündekilerin onu matron anasından koruyamayacağını bilse de içeri girerken yanma gürzünü ve kalkanını almıştı. Anasının onu şu anda öldürmesi için geçerli bir sebep göremese de, onun ne düşündüğünü kim bilebilirdi ki? Söz konusu kişi, diğer kara elflerin bile kaprisli ve aşırı zalim bulduğu Miz'ri Mizzrym olunca, hiç kimse. Bütün silah ve koruma tılsımlanyla birlikte mabedinde oturuyordu. Neler yoktu ki: Altı başlı kırbacı, ahtapot kollarından yapılmış mor değneği, ellerini süsleyen bir yığın büyülü yüzüğü... Yüzündeki ebedi sinirli bakışı olmasa, drow standartlanna göre oldukça çekici sayılabilirdi. Kızının teçhizatına soğuk bir bakış atsa da ses çıkartmadı. Greyanna başını eğdi, kollarını itaatkârca yana açtı ve, "Matron Ana. Beni görmek istemişsiniz," dedi."Seni dün görmek istemiştim.""Aile işleriyle ilgileniyordum." Tabii anası bunu, Greyanna'nın bildiği26

Dağılmagibi biliyordu. "Şu an bile görevlerimizin başında olmamız gerekiyor.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 17: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Özellikle şimdi —sizin de birden fazla defa gözlemlediğiniz gibi.""O küstah diline hakim ol!" Greyanna iç geçirdi. "Evet, Ana. Özür dilerim. Haddini aşan sözler sarf ettim.""Bir daha olmasın." Miz'ri sustu, belki düşüncelerini toplamak için, belki de sadece kızının sinirlerini bozmak için. Aslında böyle ufak ve gereksiz gözdağları, onun için bir refleks halini almıştı. Greyanna, görüşmenin ilerisi için kendine bir sandalye getirilip geti-rilı neyeceğini merak etti. Büyük ihtimâlle getirilmezdi; çünkü bu da anasının yıldırma yöntemlerinden biriydi."Erkek kardeşin Pharaun..." dedi Miz'ri sonunda.Greyanna'nm gözleri açıldı, "Evet?""Sonunda ikinizin bir araya gelmesinin zamanının geldiğini düşünüyorum." Genç dişi, yaralı suratını sakin ve duygusuz tutmaya çalıştı. Diğerlerinin yanında güçlü duygularını açık etmek pek iyi bir fikir sayılmazdı, özellikle ananın yanında. Eğer bir şeyin bir kişi için önemli olduğunu anlarsa, onu kul-lanıp acı vermenin bir yolunu bulurdu. Buna rağmen Greyanna, olacakları tahmin ettiğinden dolayı, içindeki ürpertiyi bastıramadı. O ve ikiz kardeşi Sabal, beşikten beri birbirilerinden tiksinirlerdi. Tabii ki, Mcnzoberranzan'm soylu evlerinde kız kardeşler arası rekabet beklenir, hatta leşvik edilirdi. Miz'ri'nin teşvik edicilerden olduğu belliydi, belki de bunu sırf kendi eğlencesi için yapıyordu. Ama bir nedenden dolayı —belki birbiri lerine tıpatıp benzemeleri buna etken olabilir— kızlarının düşmanlıkları, onun beklentilerini bile aşmıştı. Daha acı ve daha kişisel bir hal almıştı. İkisi de ellerine geçen her fırsatta birbirlerini yaralamaya çalışıp aile içinde daha yükseğe tırmanmaya uğraşıyorlardı. Sadece birbirlerine kustukları nefretle onlarca yıldır, her fırsatta ve tüm varlıklarını ortaya koyarak savaşıyorlardı. Artık Greyanna yavaş yavaş öne geçmeye başlamıştı. Sabal'm, Mizzrym Evi'nin hazinesini genişletmek için yaptığı birçok planı sabote etmiş ve başarılı sabotajları kendine mâl etmeyi bilmişti. Sunaktaki bazı kutsal eşyaları gizlice bozarak, seyredenlerin, onun yaptığı ayinlerin Örümcek Kraliçe'nin gözünde en ufak değeri olmadığını sanmasını sağladı. Dinleyen herkesin zihnine, Sabal'm sadakati ve bağlılığı konusunda şüphe tohumları ekti. Zamanla, annesinin en değerli yardımcısı mevkiine yükseldi. Sabal ise, sadece en basit işlere koşturulan bir ahmak muamelesi görüyordu. Evin güçlü büyülü eşyalarını kullanması, onları kırmasın veya başkalarına kaptır-27

Richard Lee Byersmasın diye yasaklanmıştı. Akrabalarından köle savaşçılara, onu bir zaman- | lar desteklemiş olan herkes, şimdi ondan hastalıklrymış gibi kaçıyordu. Bu noktada Greyanna onu rahatlıkla öldürebilir ve bu olaydan yakasını kurtarabilirdi, ama Sabal'ın acizliğini görmek onu mutlu ettiğinden, bu işi sonraya bırakmaya karar verdi.Ta ki Pharaun, Sorcere'den eve dönene kadar. Küçük erkek kardeşini, evden ayrılıp Breche Yükseltisi'ne girene kadar fark etmemişti bile. Genelde, eğer genç erkeklerin sorumluluğunun sana verilmesi şanssızlığına düşülmezse fark edilmezlerdi de zaten. Onlar, evde gezinen, daima temizlik yapan, içten gelen büyü güçlerini kullanmak için çaba sarf eden ve dünyadaki konumlarını öğrenmeye çalışan, her zaman üstlerinin sabırsız gözü —ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 18: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

kırbacı— altında yaşayan sessiz gölgelerden ibaretlerdi. Haürladığı kadarıyla, Pharaun da diğerleri gibi zavallı ve beş para etmezdi. Akademi onu, tehlikeli olmasa da, ilgi çekici bir şeye dönüştürmüştü. Büyücülüğün korkutucu güçlerinde ustalaşmasından dolayı, erkeklerden oluşmuş, etrafı kuşatılmış bir topluluğa batmasına rağmen, yüzeye cilalanmış, zeki, cesur ve sivri dilli olarak çıkmıştı. Özellikle dili onu şiddetli cezaların eşiğine getirip aynı şekilde kendisini kurtarmasını sağlamıştı. İnanılmaz bir şekilde, şu anki konumundan yükseğe tirmanma umudunu yitirmiş olan Sabal ile ittifak kurmuştu. Bu güne kadar, Greyanna bu karan, sadece aralarına yeni bir anlaşmazlık sokma çabası olarak açıklayabilmişti, ama sebep ne olursa olsun, Pharaun'un fikir ve büyülerinin yardımıyla Sabal, yeni görevlere atanmış ve bunlan başarıyla sonuçlandırarak kıdem merdivenini yeniden tırmanmaya başlamıştı. Bunu, Greyanna'mn düşündüğünden de çabuk yapmıştı ki, aile onları tekrar sözde ve harekette denk görmeye başlamıştı. Doğal olarak, aralarındaki savaş tekrardan, daha kanlı ve ölümcül olarak başlamış, ama bu sefer Sabal —Pharaun da denilebilir— I Greyanna'yla boy ölçüşebileceğini kanıtlamıştı. Greyanna Sabal'ı, Pharaun'u taraf değiştirmeye ikna ederek mat etmeye çalışmıştı. Bunun işe yarayacağını düşünüyordu, sonuçta Sabal'la o birbirlerine çok benziyorlar ve aynı meziyetleri paylaşıyorlardı. O zaman neden büyücü, daha güçlü ve kendi çabalarıyla Mizzrym Evi'nin tepesine çıka- I bilmiş olan kız kardeşin yanında olmasmdı ki? Birlikte kim bilir ne zaferler kazanacaklardı! İhtimâller onu içten içe rahatız etse de, ona şehvetle gülüm- ] semiş ve Sabal'ın verdiğini tahmin ettiği teşviki teklif etmişti. Kardeşi ona gülmüştü. İşte o andan itibaren Greyanna Pharaun'dan, kız j kardeşinden ettiği kadar nefret etmeye başlamıştı. Belki de dalga geçtiği için ona borçluydu. Dolaylı olarak, ona yeni ] dehalıklann kapısını açmış ve bundan kısa bir süre sonra Sabal'ı yok edecek stratejiyi geliştirmişti.28

Dağılma Bir grup gri cüce şehrin güneydoğusundaki tünellere dadanmıştı ve Sabal bu haydutları avlayan ekibin başındaydı. Greyanna elinden geleni yaparak, ı ıliimlü, elemental ve şeytani ajanlarını kullanarak duergarların yerini ikizin-ı len önce tespit etmişti ve işin zor kısmı o zaman başlamıştı. Greyanna ve vaıdımcılan, koyu derili erkeklerden birini, diğerlerinin haberi olmadan kaçırmak zorunda kalmış ve ona, işbirlikçi ruhbanlarının, büyücülerinin ve şahsi kuyumcusunun inanılmaz kısa sürede tamamladıkları platin bir kolye verip "unutma" ve "ikna etme" büyüleri yaptıktan sonra arkadaşlarının yanına salmışlardı. Sabal duergarlan iki gün sonra bulmuştu. Askerler haydutları öldürüp yağmalarken bir kolye bulmuşlardı. Kolye, değerli, güzel ve —büyücülerin daha sonra keşfedeceği gibi— çeşitli büyüler taşıyordu. Sabal, ölü cüceler-den alınan büyülü ganimetin, kara elf kız kardeşinin hazırladığı bir tuzak okluğunu bilemezdi, bu yüzden kolyeye gönül rahatlığıyla el koymuştu. lîu günden sonra, Sabal gittikçe vücudunda, zihninde ve ruhunda rahat-??ı/.lıklar hissetmeye başlamıştı. Bir yandan da zayıflıklarını, ona öldürmek, İşkence etmek veya konumundan etmek için kullanabileceklerden gizlemeye çabalıyordu. Tabii ki bu dediği, yaklaşık olarak Menzoberranzan'm hepsi (İrmek oluyordu. Pharaun da muhtemelen hastalığı sezmiş, ama tedavi edememişti. Belki Sabal'ın garip bir büyülü nesne taşıdığından bile habersizdi. Onu zehirleyen lanet, bir takım yararlı tılsımların ardında yatıyor

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 19: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

ve Sabal'ın kolyeye, sanki her zaman birileri onu çalmaya çalışıyormuş gibi, körü körüne bağlanmasına neden oluyordu. Sabal'ın hastalığının ilk birkaç ayı süresince, Greyanna, eğer ona tekrar lOrarsa, Pharaun'un teklifini kabul edip etmeyeceğini merak etmiş, ama sormamıştı. Bunun yerine seyretmiş ve Sabal'ı bitirecek hamlenin zamanının gelmesini beklemişti. Dersini almıştı. Ne kadar düşük bir ihtimâl da olsa, ikiz 1 .ınleşinin yeniden güçlenebileceği için hayatta kalmasına izin vermeyecekti. Bir gece, Pharaun kaleyi terk etti, ya iş icabı ya da bu çekişmeyi sıkıcı Imlduğundan. Daha sonra, şüpheli, uykusuz Sabal bir şekilde koruma ve hizmetkârlarını atlatıp kalede tek başına, amaçsızca dolaşmaya çıkmıştı. Greyanna ve yarım düzine adamı, Sabal'ı, budama ustalarının fosforlu bitkilere hayali şekiller verdikleri mantar bahçesinde karşılamışlardı. Eğer I ireyanna utanma kavramına sahip olsaydı, Sabal'ın son dakikaları utanç Verici olarak nitelenebilirdi. Çürümüş, zavallı ikizi, platin kolyeyi yapımcısına karşı kullanmaya çalışmış, ama Greyanna kolyenin güçlerini tek bir düşüncesi ile etkisiz hale getirmişti. Sonra Sabal bir büyü yapmaya çalışsa ? la, ne sözlerin vurgusunu doğru verebilmiş, ne de gerekli hareketleri uygun ,<k ilde yapabilmişti.29

Richard Lee Byers Greyanna ve yandaşlan gülerek kurbanlarının üzerine kapanmış, ama onlar bir fiske bile vuramadan, Sabal haykırmış, kalbini tutmuş ve kaskatı bir halde yere yığılmıştı. Bir anlığına Greyanna kendisini aldatılmış hissetmiş, ama bu duyguları kısa sürede üzerinden atmıştı. Sabal ölmüştü, asıl önemli olan da buydu. Biraz şansın yardımıyla da, işkence edebileceği Pharaun'a kavuşacaktı. Bahçeye soğuk bir rüzgârı anımsatan büyü sözleri söyleyen Greyanna, Sabal'm cesedini diriltmişti. Ona, zevk ve aşağılama aracı olarak ihtiyacı vardı. Erkek kardeşinin, öldürülmeden önceki konuşmalarında anlaşmayı kabul edeceğini umuyordu. Yaklaşık bir saat sonra Pharaun eve dönmüştü. Saç kesimi ve kıyafeti her zamanki gibi mükemmeldi, ama şarap kokuyordu ve yürürken hafifçe aksı-yordu. Mükemmel. Aynen emredildiği gibi, zombi, salonun diğer ucundaki bir kapıdan içeri girmişti. Kollarını yalvarırcasına yana açmıştı. Pharaun ona doğru birkaç adım attıktan sonra duraksamıştı. Sarhoş olsun olmasın, sonunda karşısındakinin —Greyanna'nm çabalanna rağmen— kaskatı ve garip bir şeklide yürüdüğünü fark etti, hastalığının doruğunda olan Sabal bunu hiç yapmamıştı. Ama artık çok geçti. Bir tuzağın tam ortasına düşmüştü bile. Greyanna bir felç büyüsünün sözlerini fısıldamıştı. Pharaun, tüm kasları I aynı anda kasılınca sendeleyip düşmüş, savaşçılar da saklanma yerlerinden ] çıkıp onun üstüne çullanmıştı. Greyanna zevk içinde kahkaha atıyordu. Derken aşağıda toplanmış adamları panik ve dehşet içinde haykırmış, ayağa kalkmaya başlamış ve Greyanna, Pharaun'un hiç de ezilmiş, kan içinde ve çaresiz olmadığını görmüştü. İmkânsız görünse de, bir şekilde felce dayanmış ve kendini saldırganlardan kurtarmak için büyüsüne başvurabilmişti. Sabal'ın ölü olduğunu bilen Pharaun, bir yüce rahibenin himayesi altında olmadan Mizzrym Evi'nde canlı kalamayacağını anlamıştı. Kesinlikle, kızlarının birbirlerini öldürmesine dahi karışmayan vahşi anasına da güve^ nemezdi. Bir an önce kaçmalıydı. "Şu taraftan! Çabuk!" diye haykırmıştı Greyanna, adamlarını harekete geçirirken.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 20: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Köşeyi döndüklerinde, Pharaun'un arayı açtığını görmüşlerdi. Sallanmıyor veya sendelemiyordu —görünüşe bakılırsa umutsuzluk fiziksel I yaralanın unutturmuştu— ama başmı sıvazlıyor ve cilalı zeminde kanlı izler I bırakıyordu. Saldın az da olsa işe yaramıştı. Greyanna'nm adamları arbalet tabancalarını ateşlemiş, ama bütün oklar I büyücünün zırh vazifesi gören büyülü piwafivismdsn seknıişti. Greyanna,30

DağılmaPharaun'un ayaklarının dibinde bir ateş yolu yaratmasına yetecek kadar bir süre durakladıktan sonra ardından suikastçileri, gözlerini parlamadan korumak için kollanyla siper etmişti. Kardeşi kesinlikle yanmıştı, ama ayakta kalmış ve koşmaya devam etmişti. Arkasındaki alevler geldikleri hızla yok olmuştu. Bir köşeyi daha döndü. Pharaun'un karşısına, görünüşe göre kendiliğinden açılan, adamantitten yapılmış, çift kanatlı bir kapı çıkmıştı. Aslında, Greyanna biliyordu ki, büyücü, kapıyı açmak için gümüş-siyah Mizzrym madalyonunu k ullanmışü. Kendi madalyonunu kapıyı kapatmak için kullansa da, geç kalmıştı. Pharaun kapıdan geçip Mizzrym Evi sakinlerinin aşağıdaki şehre bakabilmeleri için yapılmış bir balkona çıkmıştı. Her zamanki gibi birkaç muhaliz t >rada nöbet tutuyordu ve Greyanna, onlara büyücüyü durdurmalarını emretmişti. Muhafızların emri uygulamaya niyetli oldukları şüphesizdi. Emri veren bir yüce rahibe, diğeri ise sadece kaçmaya çalışan zavallı bir erkekti. Ama Pharaun, asli görevleri içeri girmeye çalışanları durdurmak olan muhafızları hazırlıksız yakalamıştı. Bir alıkoyma büyüsü yapacak zamanı bulup koşarak uzaklaşmıştı. Greyanna kapıya geldiğinde, kaçağın nasıl bir büyü yaptığının farkına varmıştı. Muhafızlar garipleşmişti, bazıları ahmakça dikiliyor ya da amaçsızca geziniyor, birkaç tanesi ise birbirleriyle dövüşüyordu. Bir gürültü ve ardından gelen acı feryatlar, dikkatini sağ tarafa çekmiş, alanın uzak kenarında, başka bir muhafız bölüğü daha, bu sefer Pharaun'un yarattığı buz kütlesiyle etkisiz hale gelmişti. Dişi drovv onların kondukları geçitten geçip büyülü ışıkla parlayan ve Mizzrym Evi'ni şehre bağlayan kristal merdivenlerden inmişti. Greyanna sadece ufacık bir endişe kıvılcımı hissetmişti. Belki Pharaun'a işkence edemeyecekti, ama sonunda onu öldüreceği şüphe götürmezdi. Kaçabileceği hiçbir yer yoktu ve panik içinde aklını kaybetmediyse bunu o da biliyordu. En azından sonunu garantileyecek darbeyi indirebilirdi. Açıklığın ucuna geldi ve yaralı, başı kan içinde olan ahmağın merdivenleri yanlamış olduğunu görmüş ve merdivenlerin gözden kaybolmasını sağlayacak uzun, garip büyülü kelimeleri, elinden geldiğince çabuk söylemeye başladı. Aklı başındaysa, bu hamle Pharaun'u öldürmeye yetmezdi. Kapılan açmasını sağlayan madalyon, aynı zamanda levitasyon gücü de veriyordu. Ama kısıtlı hareket imkânı sebebiyle, büyü ve oklar için kolay bir hedef olacaktı. Son heceyi de söylemiş ve basamaklar balon gibi patlamaya hazırlanırken, Pharaun sıçramıştı. Uzaktan bakan birine, bacakları, tam açılmış bir makası andırabilirdi. Boşluğa düşmekten kıl payı kurtulup merdivenin tabanı olan düzlüğe inmişti. Greyanna etkilenmişti. Az önceki atlama, yaralı ve zevk düşkünü bir alim için fazlasıyla atletik bir gösteri sayılırdı. Ama bir işe yaramayacaktı. Gerçek-ti 1

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 21: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Richard Lee Byersten şuurlarım zorlamıştı. Eğilmiş ve kemkanatlara onu öldürmelerini emretmişti. Başı dönen, az önce boşlukta uçmuş olmanın sonucunda tökezleyerek ilerleyen Pharaun'un, peşindeki iki avcıdan kurtulmasına imkân yoktu. Keskin, yakıcı nefesli, doğa üstü, kanatlı avcılar olan kemkanatlar, Mizzryrn Evi'nin gücünün ve büyüdeki ilerlemesinin göstergesiydi. Kaleye giden basamakların başına yerleştirilmiş nöbetçi canavarlardı. Hiçbir asker onlarla boy ölçüşemezdi. Pençeli, yarasa kanatlan ayakların yokluğunu hissettirmiyordu. Uzun boyunlu başını çevirerek Pharaun'u aramaya başlamış, ve çatallı bir dil ile iki çeneden de sarkan sivri dişler açlıkla dışarı çıkmıştı. Greyanna, onlarınkinden aşağı kalmayan, ruhunun derinliklerinden gelen bir hırsla bakıyordu. Pharaun bir şeyler haykırsa da Greyanna ne olduğunu çıkartamamış, ama bir büyü sözünden çok, dev yaratıklardan kaçan birinin merhamet dilenmesine benzediğini düşünmüştü. Tabii ki dev yaratıklar böyle şeylere kanmazlardı. Bu sefer kanmışlardı. Tereddüt ettiklerinde Pharaun ellerini kaldırmıştı ve yaratıkların ölümcül çeneleri, elin parmaklan üzerinde yumuşakça dolaşıp kokusunu hazmetmişti. Greyanna yaratıklara tekrar, onu öldürmelerini buyurduğunda yaratıklar ona bakmak için boyunlannı kıvırmışlardı, ama Pharaun onlara bir kelime daha söyleyince Greyanna'nm emrini göz ardı etmişlerdi. Greyanna şaşkınlıktan donakalmıştı. Şüphesiz, Pharaun'un kemkanatlarla kısıtlı da olsa bir iletişimi olmuştu, sonuçta aynı evde yaşıyorlardı, ama onlardan birine hiç binmemiş olduğundan emindi. Bu ayncalığa sadece Mizzryrn Evi hanımlan sahipti ve bu bile, kemkanatlar üzerinde mutlak hakimiyet kurmakla mümkündü. O zaman, Pharaun bu yaratıklarla nasıl, Greyanna'nınkinden daha kuvvetli bir bağ kurabilmişti? Pharaun, kemkanadın sırtına atlayıp havalanmıştı. Görünüşe bakılırsa kardeşi, yaratıklann yerlerini terk etmelerini engelleyen büyüleri de bozmuştu. Pharaun kemkanadı, eyer ve dizgin kullanmadan, Greyanna'dan iyi sürüyordu. Dönüp gitmeden önce Greyanna'ya alaycı bir bakış atmayı da ihmâl etmemişti. Diğer, sürücüsüz kemkanat ise, amaçsızca havada süzülerek özgürlüğün tadını çıkartıyordu. Greyanna şaşkınlığını üzerinden atmayı başarmıştı. Hâlâ Pharaun'un bu hayvanlara binmeyi nereden öğrendiğini merak ediyordu —muhtemelen Sabal'dan öğrenmişti, ama bunu başkalanna fark ettirmeden nasıl yapabilmişlerdi?— burada dikilip cevap aramayacaktı. Katliam, cevaptan daha önemliydi. Dönüp bakınca Pharaun'un alıkoyduğu askerlerin hâlâ bilinçsiz olduğunu gördü, ama doluya tuttuğu askerler yavaş yavaş kendilerine gelmekteydi."Vurun onu!" diye haykınmştı. "Vurun!"

Dağılma Ellerinden geldiğince hızlı bir şekilde emre itaat ederek arbaletlerini alıp kurmuş ve bir çatırtıyla okları salmışlardı.Pharaun'un kemkanadı vurulup hızla düşerek yere çakılmıştı."Onu vurduk," demişti bölüğün başı. Greyanna'mn kendisinden daha zayıf ve güçsüz olan adamı yıkmak için fazla çaba sarfetmesi gerekmemişti. "Kemkanadı vurdunuz. Pharaun'a zarar verip veremediğinizi bilmiyoruz. Büyüsünü ya da levitasyon gücünü kullanarak düşüşü

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 22: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

hafifletmiş olabilir. Hatta orada gayet canlı bir şekilde bizi düşünüp kahkahalar atıyor bile c ılabilir. Cesedini görmek itiyorum ve her ne pahasına olursa olsun onu bana getireceksiniz. Bulabildiğiniz her rahibeyi, büyücüyü, savaşçıyı —drow ya da köle— seferber edin. Fırla!"Fırlamıştı. Bu, Greyanna'mn tadabildiği son tatmin kırıntısı olmuştu. Greyanna odasında celp ayinleri ve istihare büyüleriyle uğraşırken, ölümlü ajanları, Menzoberranzan sokaklarında cirit atıyordu. Şaşırtıcı ve sinir bozucu bir şekilde, bütün bu çalışmalar sonuçsuz kalmıştı. Narbondel'in tabanı yan-11 ıaya başlayınca —yeni gün başlamış demektir— Greyanna, Pharaun'un ken-11 isini o an için atlatmayı başardığını kabul etmişti. Bir ay sonra, erkek kardeşinin Breche Yükselti si'nde yükselip Başbüyücü'ye Sorcere'ye girebilmek için yalvardığını ve Gromph'un, Pharaun'un eğitimi ve gençliği sırasında gösterdiği büyü kabiliyetini yeterli luılup kabul ettiğini öğrenmişti. Bu bilgi onu az da olsa rahatlatmıştı, zira kardeşinin Menzoberranzan'ı [erk ettiğini ve ona ömür boyu ulaşamayacağını sanıyordu. Bunun yerine, l'haraun şehirde bir basamak yukarı çıkmıştı. Eninde sonunda aşağı düşecekti ve düştüğünde Greyanna onu haklamak için orada olacaktı. Ya da anası onu huzuruna çağırana kadar böyle düşünüyordu. Kaçak oğlunun yeri hakkında Greyanna kadar bilgisi olan Miz'ri, bu konuyla ilgili ne yapacağını bulmuştu: Hiçbir şey. Sadece bir erkek olmalarına karşın, Sorcere Ustaları, hem hareketlerinde, hem de büyülerim bolca kullanmada D/gürlük sahibiydi. Bu güçleri, evin iyiliği için kullandıkları sürece matron ana, onlarla ters düşmemeye çalışırdı. Bunun anlamı, Pharaun kendisine çok minareli kulede yer bulduğundan dolayı, evde olduğundan daha değerli hale gelmişti. Bu yüzden Greyanna onun yaşamasına izin vermek zorundaydı. Asıl hedefi olan kız kardeşleri ve kuzenlerinden üstün olma çabalan başarıyla sonuçlanmış, ama intikamını almayı başaramamıştı. Geçen onlarca yılda bu konu onu tamamen rahatsız etmişti. Yüzlerce kez anasının buyruğunu gözardı edip Pharaun'u öldürmeyi planlamıştı, ama anasının korkusu, Pharaun'a duyduğu nefrete baskın gelmişti.33

Richard Lee Byers Geçen bu kadar zamanda anasının fikri değişmiş olabilir miydi? Yoksa Miz'ri, Greyanna'yı dokunulmaz erkek kardeşi ile yakınlaşmaya zorlayacak iğrenç bir zorbalık mı planlıyordu? "Pharaun'u tekrar görmek güzel olabilir," dedi genç dişi, elinden gelen en kibar ses tonuyla. Miz'ri güldü. 'Ah, tabii güzel olurdu, onu görüp öldürmek, bunun yolu bu değil midir?' "Öyle diyorsanız, öyledir. Geçmişimizi biliyorsunuz. Bütün sava oyununu burnunuzun dibinde oynadık." 'Her hamleden zevk almışsmdır', diye düşündü. "Evet, oynadınız ve biliyorum ki söyleyeceklerim ilgini çekecek. Ne yazık ki, benim Akademi'ye karışmama isteğimi bile aşan bir sorun çıktı. Sen yokken, erkekler kaçmaya devam—" "Pharaun Sorcere'den mi kaçtı?" diye araya girdi Greyanna. "Sonunda onu, öldürdüğü çıraklar için cezalandıracaklar mı?" "Hayır ve hayır! Kapa çeneni de hikâyeyi anlatayım. Senin küçük saplantına sonra geliriz.""Tamam, Ana." "Erkekler evlerinden teker teker kaçıyorlar ve tüm uyarılarımıza rağmen, Gromph hâlâ konuyu araştırmaya çalışıyor. Dikkatimizden ve gazabımızdan kaçmak için bunu yardım alarak yapmaya karar verdi ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 23: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

yerine uygun bir ajan tayin etti. Biz, Konsey Üyeleri, bir kristal küreye sahip olduğumuzdan, yakın zamanda Gromph'un odasındaki koruma büyülerini aşıp onu gizlice dinleyebilmeyi başardık. En azından bazı şeyleri duyabildik. Hâlâ bir şey göremiyoruz, ama içeride konuşulanları duyabiliyoruz. Bu dabaşbüyücünün planlarını ve ajanının kimliğini öğrenmemiz için yeterli. Şimdi, eğer mecbur-san, erkek kardeşinin adını sayıklamaya başlayabilirsin." "Sanırım Gromph ona, bunun kendisini temize çıkartması için son şansı olduğunu söylemiştir.""Kesinlikle. Asıl sorun şu, biz rahibeler durumu nasıl karşılamahyız?" "Gromph'a, planını bildiğinizi belli etmemeyi düşünüyorsunuz, yanılıyor muyum?" "Tabii ki. Birincisi, ilk görüşmemiz son derece kibar ve ılımlı geçmişti, ama kim bilir, ikincisi böyle olmayabilir. Şu an onu fazla zorlamak istemiyoruz. İkincisi, ona kulak misafiri olduğumuzu bilmesini istemiyoruz. Ya bağlantıyı bir şekilde keser ya da görüşmelerini başka yerde yapar. Yapacağımız en mantıklı hamle, piyonunu oyundan atmak olacak. Pharaun'un gizli bir çalışan olduğunu hesaba katarsak, başbüyücü, erkek kardeşinin başına gelenleri hoş karşılamayacaktır. Pharaun'la uğraşma görevi, başka zaman tartışılır olsa da, şu anda son derece tehlikeli."34

DağılmaGreyanna onayladı. "Çünkü o bir büyücü ve biz... biziz." "Şimdi Konsey'in merak ettiği şey, Pharaun'u şehrin alt sokaklarında bile aramaktan çekinmeyecek kadar hırslı bir rahibeyi nereden bulacağımız. I )iğerlerine, aklımda bir isim olduğunu söyledim.""Doğru söze ne denir." "İşin güzelliği, senin görmen gereken kişisel bir hesabının olması. Biri Benin Pharaun'a nahoş şeyler yaptığım görürse, sebebi hakkında kafa yormak zorunda kalmayacaklar." "Evet, anlıyorum. Çalışmalarım için evin tüm kaynaklarını kullanabilir miyim?" "Sana sadece birkaç yardımcı verebilirim. Eğer millet seni arkanda Mi/zrym ordusuyla görürse, bunun kişisel bir mesele olduğuna pek inanmayabilir. Cephanelikten istediğin büyülü silahı alabilirsin. Ama onlan boşa harcama, sadece gerçekten ihtiyaç duyduğunda kullan."Greyanna başıyla onayladı. "Hemen hazırlanmaya başlıyorum." Miz'ri sonunda gülümsedi ve beklenenin aksine yüzü daha da tehditkâr bir hale geldi.35

Richard Lee ByersW İpek Döşek, pek de Menzoberranzan'a gelen konukların sandığı gibi, güzel bir giysi mağazası değildi. Burası, teknik olarak, bir masaj salonuydu, ama sadece bir cahil burayı öyle isimlendirirdi. Burası, Karanlıkaltı'nın en iyi beden işçilerinin, çoğu kara ellin "dünyadaki en büyük zevk" diye adlandırdığı hizmetleri verdiği bir şehvet sarayı idi. Waerva Baenre de şahsen bu fikirdeydi. Dolgun vücudunu çoktan, ılık, güzel kokulu yağla yağlamıştı ve şu an, masörünün nazik dokunuşları atında kendisini kaybetmekten başka bir şey istemiyordu. Ama bu mümkün değildi. Bu duyular tapmağına bir iş görüşmesi için gelmişti, Baenre Evi'nden de, elçinin Batı Duvarı'ndaki konağından da

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 24: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

daha güvenli bir yerde konuşulması gereken bir işti bu. Bu yüzden, sadece iki masaj yatağı olan özel bir oda ile —olağanüstü yetenekli Tluth yerine— iki. sağır-dilsiz insan masör tutmuştu. Kendine seçtiği dilsiz köle de Tluth kadar iyi çıkmıştı. Ense kaslarını ovalarken acı ve zevki aynı anda yaşatıyor, tatlı iniltiler koyvermesine neden oluyordu. Tam bu olmadık anda, Umrae kapıdan içeri girdi. Waerva'nın anlık memnuniyetsizliği Umrae'yi güldümıemişti. Baenre, buna neyin sebep olacağını düşünemiyorda Sıska, evcil hali, sağlıksız, mat gri-siyah derisi ve Menzoberranzan'ın elit tabakasına uymayan, basit kıyafetiyle Umrae, böyle yasadışı toplantılara hep kaskatı ve tedirgin bir halde gelirdi. Waerva bunun, avam tabaka ile soylular arasındaki farktan ileri geldiğini varsaydı. Durum ne kadar riskli olursa olsun, asil biri soğukkanlılığını ve zarafetini hiçbir zaman yitirmezdi."Haritalan inceliyor!" dedi Umrae. Sesi de görünüşü gibi ahenkten yoksundu.36

Dağılma "Şaşırmadım," diye yanıtladı Waerva. "Hanımın fazlasıyla zeki. Onun bu duruma sonsuza kadar kayıtsız kalmasını beklemiyordum." Vücut işçisinin, parmaklarını Waerva'nın sırtının üstlerine gömmesiyle Baenre bir an titredi. "Bu konuyu konuşacağız, ama önce beni rahatlat. Bana, kimsenin seni bu odaya girerken görmediğini söyle." Umrae kaşlarını çattı. Bu sorudan rahatsız olduğu belliydi. "Tabii ki kimse görmedi." "O zaman lütfen giysilerini çıkart. Buraya masaj bahanesiyle geldin ve eve, istediğini almış bir şekilde dönmen lazım. Bunun yanında, bu masörlerin hünerli ellerinden mahrum kalmak istemezsin, değil mi?" Waerva'nm hâlâ bir şakayı sürdürmekte olduğundan şüphelenen Umrae, Baenre'ninkinden daha zayıf ve kısa olan adamı sert bir işaretle çağırdı. Göz temasından kaçman köle, Umrae'yi soyup kıyafetlerini duvardaki kancalara asmaya başladı. "Evet, ne yapacağız?" diye sordu Umrae. "Çok sıkı korunuyor ve senin verdiklerinin yardımıyla bile, onu öldürüp kaçabileceğimi sanmıyorum. Ama eminim ki, senin elinin altında birçok yetenekli suikastçı vardır." "Tabii var." Masörü, tutulmuş bir kası yumuşatırken yakut gözlerini kapatmak zorunda kalmıştı. Masörü oraya dokunmadan önce tutulmuş olduğunu nasıl fark etmemiş olduğuna hayret etti. "Cinayetin kendisine göre avantajları var. Herkesin iyiliği için onu savcı tahtasından atmış olurduk.""O zaman anlaştık mı?" diye sordu yatağa uzanırken. Beden işçisi, drowun beyaz saçlarım kenara ayırarak, altlarındaki deriyi ortaya çıkarttı.Waerva sırıttı, "Çok hevesli görünüyorsun." "Ona hayran olmadığımı kabul ediyorum." Umrae'nin masörü beyaz porselenden bir şişe çıkarttı ve odaya merhemin tatlı kokusu yayıldı. "Konu o değil. Asıl konu kendimizi, ihtiyacımız olduğu sürece gizleyebilmek." "Katılıyorum," dedi Waerva, "ve beni düşündüren şey, bir suikastin ters tepme olasılığı. Bu dikkatleri, hanımının şüphelerini üzerine çekmez mi? Onlan güçlendirmez mi? Ölmesi durumunda yerine geçecek, onunla aynı fikir yapısında biri yok mu?" Umrae kaşlarını çatarak soaılar üzerine kafa yormaya başladı. Bu pek hoşuna gitmemişti. Kölesi sırtına bir kat kehribar yağı döktü. Binanın başka bir bölümünden bağırma, gülme ve su seslerinden

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 25: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

oluşan kaba bir gürültü geliyordu. Waerva bunların, havuzda eğlenen zavallı erkekler olduğunu talimin etti. Şehrin hanımlan, böyle gürültücü oyunlardan pek hoşlanmazlardı.Sonunda Umrae, "Tamam, ne yapmayı düşünüyorsun?" diye sordu. "İşi daha kurnazca halledeceğiz. Şüphelerini doğrulayacak şansı bulamazsa, bize zarar veremez."37

Richard Lee Byers "Bunu nasıl garantileyeceksin?" Kölesi avuçlarıyla sırtını ovalamaya başlayınca, Umrae'nin sesi titredi. 'O kaskatı kesilmiş kasları açmak kolay olmayacak,' diye düşündü Waerva. "Ben bir Baenre rahibesiyim, değil mi?""Ama en güçsüzü." "Bunu söylemen ne büyük bir küstahlık." Masörünün elleri onu rahatlatmaya başladığında, sinirlenmek üzereydi."Sadece—" "Ne demek istediğini biliyorum ve bunu inkâr etmiyorum. Bu yüzden buradayım. Şimdi şunu bir düşün: Teyzem Triel, her zaman iki kişinin tavsiyelerine güvenir, Gromph ve Quenthel. Şu an erkeklerle yaşadığı problemler yüzünden Gromph ile pek konuşamaz. Quenthel'e başvuracağını da sanmıyorum. O küçük dişi-iblis kendi sorunları ile meşgul. Breche Yükseltisi'nde bazı aksilikler yaşanmış." Umrae başını Waerva'ya çevirdi ve "Bu konuda bazı dedikodular duydum. İşin aslı ne?" diye sordu. "Bilmiyorum"—'ki öğrenmeyi ne kadar istediğimi tanrıça bilir,' diye düşündü—"ama her ne olduysa, bizim avantajımıza oldu. Biz Triel'in danışmanlarından yoksun kalmasını istiyoruz.""Peki ya yeni büyülü oğlu? Onu her yere yanında götürdüğünü söylüyorlar." Waerva gülümsedi. "Jeggred planımız için önemli değil. Türünün olağanüstü bir örneği, ama kesinlikle bir danışman vasfı taşımıyor. Seni temin ederim ki, zavallı ve kararsız Triel, benim gibi düşük seviyelüerinki-ler dahil, diğer Baenre rahibelerinden gelecek yeni fikirlere hayır demeyecektir. Dostlarımıza, dış müdahalelerden bağımsız şekilde çahşmalan için gereken zamanı sağlayacağım.""Eğer Triel sana güvenirse." "Bu konuda güvenecek. Biz Baenreler gururluyırzdur. Dişilerimizden birinin, İlk Ev'i, başka bir hayat için bırakıp gitmesi söz konusu bile olamayacaktır. Triel, tabii ki bu hiyerarşinin ta dibinden başlamamıştı. Önemli mevkilerde bulunan ve ondan üstün olan bir sürü kuzeni ve kız kardeşi vardı. Üstümde bulunan ve savunmasını indiren herkesi öldürüp yerine geçsem bile, aile içinde gerçekten güçlü bir konuma yükselmem yüzyıllar sürebilir.""Tamam, kulağa mantıklı geliyor. Ona ne söyleyeceksin?""Gerçeği." Masörü kalçalarına indiğinde nefesi kesildi."Ben de öyle düşünmüştüm." Umrae derin bir sessizliğe gömüldü. Vücut işçisinin elleri kaygan, nemli ve kemikli sırtında oyalanıyordu. "Cehennem'in altı yüz altmış altı katı adına, canını sıkan nedir? Bazı şeylerden şüphe ediyorsan, söyleyeyim, artık bunun için çok geç."38

Dağılma "Etmiyorum. Sadece, hanımımın yaverinden daha fazla bir şeyler olmak istiyorum. Bir soyadım olsun istiyorum. Bir yüce rahibe ve bir soylu olmak istiyorum." "Ve olacaksın. Hazırladığımız komplo şu anki düzeni yıktığında,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 26: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

beni yeni kurulacak evin matron anası yaparak ödüllendirecekler ve ben de seni kızım sayacağım. Peki suratın neden bu kadar asık?" "Sadece merak ediyorum. Bu sessizlik... bizim için gerçekten bir lütuf mu, yoksa bir felâket mi? Hakikaten büyük bir fırsatı mı değerlendiriyoruz, yoksa kıyametimize mi koşuyoruz?" 'Eğer bilebilseydim, ne kadar rahat uyuyabilirdim ki?' diye düşündü YVaerva. "Bir soru sormama izin ver," dedi Baenre rahibesi. "Kalbinin derinliklerinde, hanımına korkudan mı, saygıdan mı hizmet ettin?""Güç için hizmet ettim." "Düşündüm de," dedi Waerva, "ben de bunun için çalıştım. O zaman uzanıp parmaklarımızın ucundaki güce kavuşalım." "Ben—" Umrae inledi ve kölesi, en nihayetinde, sinir hücrelerinde dans eden bir zevk dalgası göndermeyi başarınca, ayak parmaklarını kıvırdıWaerva'ya göre bu iyiye işaretti.?'($> <§t* 4S?O O i7 Pharaun, Pazaryeri'nin manzarasına bakarak içiyordu. Menzoberranzan'da doğup büyümüştü. Bu yüzden, bu gürültülü patırtılı yere sayısız defa gelip gitmişti. Ama son on günü ev hapsinde, hayatının sona ermek üzere olduğunu düşünerek geçirdiğinden, burası ona mükemmel bir yer gibi gelmişti. Dükkânların çoğu ışıl ısıldı, kimisi dükkânını, sattığı ürünlerin albenisini artırmak için fosforlu mantarlarla donattmş, kimisi aynı amaçla büyü ışığı kullanmıştı. Ama ışıltı, hiçbir zaman bir drovvun gözlerini rahatsız edecek kadar parlak olmuyordu. Şehir halkı, doğal yaşam alanları olan, karanlık sokaklarda dolaşıyordu. Bu avam tabakası ne kadar da ilginç bir kesimdi. Bir yüce rahibe —hizmetkârlarının üniformalarına bakılırsa Fey-Branche Evi'ndendi-— perdeli aracından, binek sürüngenleri incelemek için indi. Bilgili gözlere ve bir seyisin maharetli ellerine sahipti. Yoksul görünümlü bir çocuk, belki de düşük mevkili evlerden birinin oğlu, ayakkabıcının tekini lafa tutarken, birlikten bir diğer kişi, yılan derisinden yapılmış bir çift çizmeyi geniş pelerininden içeri atmaya çalışıyordu. Gördükleri her dişiye boyun eğmek ve cinsiyeti fark etmeksizin her soyluya, yol vermek zorunda olan erkek avam tabakası hayatını, drovvlardan düşük seviyeli ırkları aşağılayarak ve onlara caka satarak geçiliyordu. Bu aşağılık ırklar, bir kara elf39

Richard Lee Byersşehrinde yaşamaya ve ticaret yapmaya cesaret etmiş çeşitli varlıklardı, gri cüceler, kuo-toa adı verilen patlak gözlü bir balık-adam türü, hatta Yukarı j Dünya'dan bir adet boynuzlu ogre büyücüsü. Hepsinden aşağılık olan ise, I sayılamaz çoğunlukta —ama göz ardı edilebilecek nitelikte— olan köleler- 1 di. Orklar, gnollar ve bocayı savaşçıları sahiplerinin güvenliğini sağlar; açlıktan bir deri bir kemik kalmış goblinler tüccarların getir götür işlerine bakar ve ufak sürüngen koboldlar çöpleri toplayıp şehrin dışına taşırlardı. Pharaun, çeşitli tecrübelerine dayanarak, 'eğer bu ticaret merkezi göğü gören topraklarda kurulu olsaydı, aşırı gürültülü bir yer olurdu,' diye düşündü. Ama Menzoberranzanlılar, mağaralarım gürültüden ve sonsuz yankılardan korumak için, kayalara sessizlik tılsımları yerleştirmişlerdi. Sesler yakındayken gayet normal duyuîsa da, Ryld ile Pharaun Breche Yükseltisi'nde otururken çok çok az geliyordu. Pazaryeri'nde, büyülü susturuculann bazıları birbirine çok yakın yerleştirilmişti. Bu yüzden bir an fısıltı gibi duyulan ses, birkaç

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 27: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

adım sonra çağlayan bir gürültüye dönüşebiliyordu ve bu, yeni gelenler için bir sorun olabiliyordu. İyi ki, Pazaryeri'nin kokusunu bastıran tılsımlar yoktu. Baharatı andıran kokusuyla örtüler, halılar, yüzey dünyasından gelen egzotik şeyler, yıllanmış şaraplar, deri, yağ, rothe pisliği, taze dökülmüş kan ve bunun gibi binlerce esanstan oluşan o muhteşem koku. Pharaun gözlerini kapadı ve kokuyu derin derin içine çekti,"Her zaman büyüleyici, öyle değil mi?""Sanırım," diye cevapladı Ryld. Breche Yükseltisi'nden ayrılırken, geniş omuzlarına bir piwajwi atmıştı. Pelerin, cüce yapımı zrrhıyla kısa kılıcını saklarken, başlığı da yüzünün tanınmasını engelliyordu. Ama hiçbir örtü sırtındaki devasa kılıcı saklaya-mazdı. Ryld, büyük kılıca Yarıcı ismini vermişti. Pharaun bu ismin çok çirkin ve sıradan olduğunu düşünse de, isim kılıca tam uyuyordu. Büyülü kılıç, I arkadaşının hünerli ellerindeyken neredeyse her şeyi ikiye bölebilirdi. Ryld tamamen rahatlamış gözükse de, Pharaun görünüşün aldatıcı olduğunu biliyordu. Melee-Magthere Ustası, kendisinin iyi bir gözlemci I olduğunu iddia eden Pharaun'un boy ölçüşemeyeceği bir dikkate sahipti. I Gözleri, her türlü tehlikeyi sezecek şekilde tetikteydi. "Sanırsın. Bu senin her zamanki sıkıcı konuşma tarzın mı, yoksa eksik I olan bir şeyler mi var?" "Evet var," dedi Ryld. Eliyle, çevresindeki Pazaryeri'nin yılan gibi I kıvrılan tezgâhlarım ve daimi kargaşasını gösterdi. "Sanırım Pazaryeri'nin I biraz düzene ihtiyacı var." Pharaun sırıttı ve "Dikkat et, yoksa seni kâfirliğin için ihbar etmek zorun-1 da kalınırı. Kaostan yaratıldık ve bizi biz yapan da kaosun ta kendisidir."40

Dağılma "Doğru. Kaos hayattır. Kaos yaratıcılıktır. Kaos bizi güçlü yapar. Kutsal sözleri ben de biliyorum, ama bütün bu karmaşa şehrin düşmanian için kamuflaj olanağı vermez mi? Bunu, suikastçilerini ve casuslarını şehre sokup çaldıkları sırlan ve hazineleri şehirden çıkarmak için kullanabilirler." "Eminim yapıyorlardır. En azından Karanlıkaltı'nın diğer şehirlerindeki casuslanmız böyle çalışıyorlar." Kalabalığın içinde başı eğik dişi bir ork, elinde bir parşömenle, hızlı adımlarla ilerlemeye çalışıyordu. Muhtemelen efendisi onu, mesajı en kısa zamanda iletmezse kırbaçlamakla tehdit etmişti. Pharaun ile başka bir yaya arasından geçmeye çalışırken ayağı kaydı ve büyücüye çarptı. Domuz suratlı köle başmı kaldırdı ve iyi giyinmiş, soylu bir kara elfe loslamış olduğunu fark etti. Ağzı dehşet içinde açıldı. Elini sallayan Pharaun, ona defolmasını söyledi. Köle arkasını döndü ve koşmaya başladı. "O zaman Konsey, Pazaryeri ile daha çok ilgilenmeli," dedi Ryld. "Sadece hırsızları caydırmak için ekip görevlendinnek yetmez. Tüccarlan ruhsatlandır-mak, mallan kontrol etmek için düzenli denetim ekipleri kunnak gerekli." "Hatırladığım kadanyla," dedi Pharaun, "bu daha önce denendi ve denemede, Pazaryeri daha az iş yapıp matronlann cebine daha az para getirmeye başladı. Aynı şey bugün yine olurdu. Denetimler ise, buralarda kanunlara aykın işler çeviren evleri rahatsız edecektir ve seni temin ederim ki, bu neredeyse tüm Konsey demek." Pharaun bu işlerden anlardı. Ne de olsa evden kaçmadan önce, o ve Sabal, Mizzrym Evi'nin yeraltı gnomlanyla, diğer bir deyişle kara

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 28: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

elflerin en ölümcül düşmanları olan svirfheblinlerle, yaptığı yasadışı ticari anlaşmalarda önemli rol oynamışlardı. "Öyle diyorsan öyledir," dedi Ryld. "Asilzade olmadığımdan, böyle konulara aklım ermiyor." Büyücü iç geçirdi. Bu doğruydu, arkadaşı bir kara elfm başına gelebilecek en hakir çocukluğu yaşamıştı, ama şu an bulunduğu konuma tırmanışı sırasında, asil hayatla ilgili neredeyse her şeyi öğrenmişti. Sadece bazı zamanlarda, sıradan bir cahil gibi davranmaktan zevk alırdı. "Kökenine bu kadar bağlı olman gözlerimi yaşarttı," dedi Pharaun. "1 kiralara aşinalığının, altsınıftan kişilerle yapacağım görüşmeleri sağ salim allatmamı sağlayacağına inanıyorum." "Ben de bu ne zaman olacak merak ediyordum. Doğrudan Eastnryr'e ya da Braeryn'e gitmemiz gerekmez miydi?""Biraz bilgi toplamadan, oraya körlemesine gitmemiz pek mantıklı olmaz." Ne yazık ki bunu çabuk halletmek zorundaydılar. Boş bir vakitte I'a/aryeri'ne dolaşmak isterdi. Örneğin Daelein Karapanltı'nın Sürahisi'ne gidip muhteşem şaraplar, likörler ve sormasını bilenler için tüm dünyadan41

Richard Lee Byersgelen iksir ve zehirlerden oluşan seçkin koleksiyonu incelemek, kafasını biraz da olsa rahatlatabilirdi. Ya da ona kafa yoracak yeni sorunlar çıkartabilirdi. Alınacak yığınla mal olmasına rağmen, bunların olması gerekenden az olduğunu fark etti. Bu neden olabilirdi ki? Bunun firari erkeklerle bir ilgisi olabilir miydi? Peki ya platoda, onun ve Ryld'm başı üzerinde maddeleşen ve Arach-Tinilith'e saldıran örümcek iblise ne demeliydi? Bunun da bir bağlantısı var mıydı, yoksa Menzoberranzan'da süregelen sayısız komplodan biri miydi? Gülümsemeden edemedi. Çok az şey biliyordu ve bildikleri pek de güven verici şeyler değildi."İşte orada," dedi Ryld."Evet, gördüm." Uzun, alçak bir çıkmaya oyulmuş olan Mücevher Kutusu, Pazaryeri'nin belirlenmiş sınırlarının birkaç metre ötesindeydi. Dükkân, herhangi bir levha ya da tabelası bulunmamasına karşın, hep müşterilerin ve diğer tüccarların ilgisini çekmişti. İki usta, sokağı dükkâna bağlayan merdivenleri inerken içeriden gelen gürültü, normalin üzerindeydi. Kahkaha, muhabbet ve neşeli bir parça çalan borazan, yarting* ve davul üçlüsünün sesleri birbirine karışmış, dışarı taşıyordu. Yartingin üçüncü telinin akordu bozuk gibiydi sanki. Pharaun, pirinç tokmakla kapıyı çaldı ve kapının üstünde ufak bir panel açıldı. Bir çift göz onlan süzdükten sonra geri çekildi ve kapı açıldı. Pharaun gülümsedi. Buraya hiçbir gelişinde, birinin geri çevrildiğini görmemişti. Bu gözetleme deliğinin de, sadece buraya yasadışı bir hava vermek için konulmuş olduğundan şüpheleniyordu. Belki de kapıcı içeri girmek isteyen bir dişiyi geri çevirebilirdi. Girişten sonraki alçak tavanlı salona, tatlı ve hafif bir tütsü kokusu hakimdi. Müzisyenler, batı duvarında ufak bir platforma yerleşmişlerdi. Müşterilerin küçük bir bölümü performansı seyrederken, çoğunluk masalarında diğer zevklerle meşgul oluyorlardı. Masanın birinde, yanm düzine saçı başı birbirine karışmış müdavim likör bardaklarını hızla kafalarına dikiyor görünüşe göre içki yarışı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 29: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

yapıyorlardı. Başka bir yerde, bir grup erkek duvardaki hedeflere hançer fırlatarak, bir bakıma yakından geçenlerin hayatlarını tehdit ediyordu. Zarlar atılıyor, kartlar dağıtılıyor ve paralar masaya saçılıyorken, kazananlar parsayı topluyordu. Ryld etrafına dikkatle göz gezdiriyor ve tehdit unsuru olabilecek her şeyi kafasına not ediyordu. Pharaun, arkadaşının gözünün bir anlığına örümcek ağı figürlü sava tahtalarına takılmasına sevindi.Sava, iki asilzade ev arasında geçen bir savaşı temsil eden karışık bir*ÇN: gitar benzeri, perdeli ve telli bir çalgı)42

Dağılmaoyundu. Pharaun, drowlann başka bir ırkla arasındaki daimi mücadeleyi anlatan antik bir sava takımı görmüştü, ama o takımların modası —büyük ihtimâlle kimsenin düşman olmak istememesi yüzünden— daha Pharaun doğmadan önce geçmişti. Oyunun oynandığı kareli tahtası ve çeşitli özelliklere sahip taşlarıyla, birçok kültürde sava benzeri oyunlar vardı. Ama drowlar, kanlarındaki kaosu oyuna aktarmak için bazı düzenlemeler yapmışlardı. Oyunda bir kez, her oyuncu, hamlesinden vazgeçip onun yerine sava zan atma hakkına sahipti. Bu uygulama oyuna bir şans unsuru katarak, oyunu mekanik bir mantık oyunu olmaktan çıkarmıştı. İlci zarda da örümcek atan, rakibinin taşlarından birini oynayarak menzilindeki bir taşı oyun dışı bırakabilirdi ki bu da kara ciflerin ciddi bir tehdit karşısında kendi ırklarından olanları bile harcayabileceğinin simgesiydi. Kendisini Ryld'dan zeki gören Pharaun, onu savada bir türlü yene-memekten rahatsızlık duyuyordu, ama dostu, anayı, rahibeyi, büyücüyü, savaşçıyı ve köle ork askerini, kılıç kullandığı gibi mükemmel kullanıyordu. Hatta savaşmakla savanın aynı şey olduğunu iddia ediyordu. Büyücü Ryld'ın omzuna vurduktan sonra "Oynaşana. Keyfine bak. Altınlarını al. Yalnız bunu yaparken bir yandan da muhabbet etmeyi unutma. Neler öğreneceksin bakalım. Bu arada, ben de şansımı mahzende deneyeceğim."Ryld başıyla onayladı. Pharaun, kalabalık salonu aşarak bar kısmına geldi. Tezgâhın arkasında yaşlı, tek bacaklı Nym duruyordu. Nym, hırçınlığı ve güvensizliği ile Sorcere Ustası'nın çağırmış olduğu hiçbir iblisten aşağı kalmazdı. Emekli savaş büyücüsü, hırlanan tehditler, ahlaksızlıklar ve içki isteyen goblin köleler arasında takılmıştı, ama işlerini, bir avuç altın alıp üstünde numaralar bulunan deri bir anahtarlık verebilecek kadar dıu'aklatabihnişti. Donanımını tamamlamış olan Pharaun, barın yanındaki kapıdan geçerek, merdivenlerden inmeye başladı. Basamakların dibinde Mücevher Kutusu'nun asıl iş sahası ve Nym'in dışarı tabela aşmamasının nedeni bulunuyordu. Bir tanrıça ve rahibelerinin mutlak hakimiyeti ile yönetilen Menzoberranzan'da, vücudunu satacak dişi çok nadir bulunurdu. Sadece hasta ve zavallılardan oluşan, acil paraya ihtiyacı olan bir avuç drow bu kadar düşebilirdi. Yani ilişkiye girmek isteyen biri, hasta drowlar ve aşağı ırklardan dişiler arasında seçim yapmak zorunda kalırdı. Kesesi dolu olanlar için, bu da pek problem sayılmazdı. Genelde drow şehirleri, askeri güçlerini pelerinimsilerle, svirfheblilerle ve Karanlıkaltı'nın diğer medeniyetleriyle savaşmaya adamış olsalar da, nadir zamanlarda başka drow şehirleriyle de savaşmış ve bu ortamda alman dişi tutsaklar, işletmeye renk katmıştı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 30: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

43

Richard Lee Byers Böylesine tehlikeli tutsaklara yapılması gereken ve mantıklı olan şey onları konuşturmak, işkence etmek ve öldürmekti. Buna rağmen Nym, bazı zamanlar memurları, tutsakları ona vermeye rüşvetle ikna edebilmiş ve onları Menzoberranzan'a gizlice sokarak Mücevher Kutusu'nun mahzenine tıkmıştı. Nym bütün bu zorluklara, çoğu Menzoberranzan erkeğinin, bir drow dişisinin üzerinde egemen olma ayrıcalığına yüklü bir meblağ ödeyebileceğini düşündüğü için katlanmıştı ve onun işletmesinde, ücretini ödeyen herkes, tutsaklara istediğini yapmakta özgürdü. Hatta Nym müşterilerine, falaka, kömür ocağı, başparmak sıkacağı gibi olanaklar sunuyor, ama kalıcı bir iz bırakan olursa, ek ücret alıyordu. Genelevin varlığı bir sır olmadığına göre, Pharaun, matron anaların burayı neden kapatmıyor olduklarını merak etti. Burası, hakim cinsiyeti aşağılayan bir yerdi. Belki de erkeklerin, zevklerini tutsaklar üzerinde tatmin ederlerse evdeki dişilere daha saygılı olacaklarını düşünüyorlardı. Tabii Nym onlara, kazancının bir bölümünü veriyor da olabilirdi. Her halükârda, Mücevher Kutusu, kaçak erkeklerle ilgili bilgi edinmek için en uygun yer gibi görünüyordu. Özellikle de orada bir casusun varsa. Pharaun, hâlâ bir casusu olup olmadığından pek emin değildi, ama kim bilebilirdi ki? Basamaklardan sonra, sıra sıra kapıların bulunduğu bir koridor uzanıyordu. Bazılarından tutku inlemeleri, bazılarından acı feryatları geliyordu. Burası normalden meşgul görünüyordu. Büyücü, on dört numaraya kadar koridorda ilerledi. Bir an tereddüt etti, sonra gülümsedi ve en büyük anahtarı kilide sokarak kapıyı açtı. Yatağa oturmuş, bilekleri kelepçeli Pellanistra, hâlâ eskisi gibi görünüyordu. Güçlü, biçimli bacaklar ve kalp şeklinde, sadece bir iki yerinde sert müşterilerden kalan yara izi taşıyan bir surat, yarılmış dudak ve yakın zamanda morartılıp şişmiş bir göz. Başını kaldırdı, Pharaun'u gördü ve uzun tırnaklarıyla ona saldırmaya çalıştı. Sonra hüküm tılsımlarından biri yüzünden acı içinde kıvranmaya başladı ve zincirlerinin ucunda yere kapaklandı."Merhaba Pellanistra," dedi Pharaun. Kadın ona tükürdü, ama sonra, aldığı başka bir ceza yüzünden tekrar suratı buruştu. Fırlattığı tükürük, büyücünün uzun çizmelerinin yakınma düştü. "Bariz olanı söylemekten hoşlanmasam da," dedi Pharaun, "sadece kendine zarar verdiğini belirtmek zorundayım." Bir adım ilerledi ve elini uzattı. "Haydi kalk da, eski günlerdeki gibi biraz konuşalım. Eğer istersen kelepçeleri de çıkannm.""Bir anlaşmamız vardı!" diye bağırdı Pellanistra. "Yerde oturan biriyle konuşmayı reddediyorum. Bu ikimizin de itibarını zedeliyor. Gel, biraz mantıklı ol. Elimi tut."i,;

Dağılma Kadın bunu yapmadı, ama şangırdayan zincirlerine rağmen tek başına ayağa kalktı. Pharaun, Nym'in zomyla sürülmüş, çiçek esanslı bir parfüm kokusu hissetti. "Şimdi, böyle daha iyi değil mi?" diye sordu büyücü. "Bileklerindekileri de çıkartayım mı?""Bir anlaşma yapmıştık ve ben üzerime düşen görevi yerine getirmiştim."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 31: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Oturmamı söylemem tercih ederdim.""Beni ihmâl ettin!" Pharaun uzun parmaklı ellerini açarak, "Tamam rahibe. Eğer buna mccbursak, seninle apaçık ortada olanı biraz daha konuşabilirim. Evet, seninle bir anlaşma yaptık ve sen —özgürlüğünü kazanmak adına— mükemmel bir iş çıkartıyordun. Ama benim durumum değişti. Bu konuda kesinlikle bir şeyler duymuşsundur." "Evet, yanlış kardeşe yamanmışsın ve Greyanna seni budala yerine koy-ı nuş. İkizini öldürdü ve sen bunu durduracak güçte değildin. Eğer kuyruğunu kıstırıp Sorcere'ye kaçmasaydm, seni de oracıkta katlederdi." Pharaun'un yüzüne çarpık bir gülümseme yayıldı. "Ozanlar hayatımın destanını yazarken, bu bölümün böyle kalacağını hiç sanmıyorum" "Kendim Breche Yükseltisi'nde yüksek bir konuma getirdiğinde, yani özgür olduğunda, buraya dönebilirdin.""Seni ziyaret etmemem gerektiğini düşündüm. Bu biraz tuhaf olabilirdi.""Eskiden yaptığım gibi yardım edebilirdim." "Yo, hayır. Mizzrym Evi'nden ihracımdan sonra, ne kendi ailemin ne de diğer soylu evlerin güç mücadelesinde oynayacak kozum kalmamıştı. Bu konularda bilgiye ihtiyacım kalmamışti. Umurumda olan tek rekabet, büyücüler .ırasında olandı ve misafirlerin arasında çok sayıda meslektaşım bulunmasına rağmen, yeni keşfettikleri büyülerin sırlarını kulağına fısıldadıklarından şüpheliyim. Söz konusu yeni keşifler olunca, biz büyücüler çok ketumuzdur." "Bunun benim için nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun. Benden çok daha aşağılık kişiler tarafından kullanılıp aşağılanıyor ve bedenen, zihnen, ruhen kirlenip Llorh'la bağlantı kuramaz hale geliyorum..." Pharaun elini kaldırdı. "Lütfen, kendini utandırıyorsun. Dilenci bir insan ya da yukarı dünyadaki iğrenç kuzenlerimiz gibi konuşuyorsun. Nutuk çekmeyi bırak, derin bir nefes al ve düşün, sonra sen de fark edeceksin ki, Menzoberranzan'ın düşmanı, senin iyiliğin için yapabileceklerim, her zamanki gibi kısıtlı. Nasıl başka türlü olabilirdi ki? Duygulanın, kesinlikle ne seni Nym'den satın almak için bir servet ödeyecek ne de anlaşma sağlayamazsak seni buradan kaçıracak kadar güçlü değil. Sen anlaşmanın şartlarını tam olarak verine getirene kadar, en azından. Şüphesiz hatırlarsın ki, bana yirmi yıl boyunca yararlı bilgiler sağlama sözü vermiştin. Sözünü yerine getirememenin senin suçun olmadığını kabul ediyorum, ama bazen olaylar böyle gelişebiliyor."45

Richard Lee Byers "Tamam," dedi dişi drow dişlerini sıkarak. "Haklısın, ben saçmalıyorum. Bana merhamet ederek, her mantıklı drowun yapmış olacağını yaptın. Şimdi, İblisağı adına, benden ne istiyorsun?"Pharaun başıyla odanm diğer ucunu işaret etti ve "Güvenli mi?" dedi. Pellanistra başıyla onayladıktan sonra, geniş, sekizgen yatağına oturdu. Pharaun da granitten, yastıklı bir sandalyeye yerleşti."Böyle daha iyi," dedi. "Şarap ister misin?""Bırak bunları da konuya gir." "Peki. Hikâyemi çok komik bulacağına eminim. Yıllarca —tanrıça bilir kaç yıl— ilmin sessiz, sakin havasını solumaktan, heyecanlı, genç beyinlere bilgi yüklemekten, gizemli sanatların sınırlarını zorlamaktan—""Büyülü tılsımları ve muskalan için genç büyücüleri öldürmekten..." Pharaun gülümsedi. "Tabii, öyle de denebilir. Neyse, bütün bunlardan sonra, kendimi, yeniden soylu şehrimizin dünyevi işlerine bulaşmış buldum. Çözmem gereken bir bulmaca var. Başaramazsam

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 32: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

başbüyücü hiç memnun olmayacak, bunu istemeyiz değil mi? Anlayacağın, yapabileceğin en ufak yardım için bile sana ölümüne minnettar kalırım.""Bunu nasıl yapacağım ki?" "Cahil numarası yapma, hiç beceremiyorsun. Eminim hâlâ bazı gençler kiraladıkları kadınlara bir şeyler fısıldıyorlardı^ durup düşündüklerinde bile senin onlardan iğrendiğini ve kötülüklerini istediğini varsayıp bunu önem-semiyorlardır. Aynı şekilde, bazı toplantılarda, senin varlığından habersiz ahmakların sırlarını açığa çıkarttıkları da oluyordur." "Başka bir deyişle, daha dört yıl süresi olan, eski anlaşmamızı devam ettirmek istiyorsun. Sorununu çözmeye yardım edersem, hâlâ şu 'günlük' işlerle ilgilenmeye mi devam edeceksin, yoksa kendini yeniden kulene mi kapatacaksın?" Pharaun yalan söylemeyi düşündü, ama içgüdüleri dişi drov/un yalanları yutmayacağını söylüyordu. "Bana ne olacağından tam olarak emin değilim," dedi. "Bildiğim kadanyla, eğer başarılı olursam tüm suçlamalarım çekilmiş bir şekilde Sorcere'ye geri döneceğim, ama bazı karanlık şeyler şüphe etmeme neden oluyor. Anlamadığım bir yola kapıldım, nereye gittiğimi bir tek karanlık güçler bilir." "O zaman, eğer benim yardımımı istiyorsan beni serbest bırakmalısın...! bugün." "İmkânı yok. Ne yanımda yeteri kadar para var, ne de Nym ile takışacak halim. Biliyorsun ki, sadece sinir bozucu olmak için bir görüşmeyi günler boyu uzatabilir. Kaçmanı ayarlayacak zamanım bile yok."Kadın Pharaun'a sadece baktı ve büyücü anladı.46

Dağılma"Ah," dedi."Anlaştık mı?" "Eğer bana gerçekten yardımın dokunursa, evet. Sorun şu, dikkat çekecek sayıda erkek drow evlerini terk etti." "Görevin bu mu? Birkaç kaçağı yakalamak yani? Bunu, peşine bir Sorcere Ustası yollayacak kadar önemli kılan nedir?" Büyücü gülümsedi. "Hiçbir fikrim yok. Bu konuda herhangi bir şey biliyor musun?"Dişi drow başını sağa sola salladı. "Fazla değil." "En ufak bilgi kırıntısı bile, beni şu an bulunduğum durumdan öteye taşıyacaktır." "Anladım. Birkaç şey duydum ve seni temin ederim ki, bu sıradan bir firar olayı değil. Aynı yere, aynı amaçla kaçtılar, artık bu her ne ise." "Bu kadarını tahmin etmiştim," dedi Pharaun. "Aksi halde, Gromph niye bununla ilgilensin ki? Ama senin kıvrak zekânın da aynı sonuca vardığını görmek güzel."Pellanistra alaycı bir şekilde gülümsedi. Pharaun, dalgınlıkla parmaklarını cübbesine işlenmiş, kıvrık çizgiler üzerinde gezdirdi. "Herhangi bir tehdidin bu kadar erkeği evden kaçırmaya yeteceğinden şüpheliyim," dedi Pharaun. "Aralarında, tehdide karşı gelecek kadar cesaretli ya da hemcins büyüklerine sığınacak kadar manüklı birileri mutlaka çıkardı. Bir hipnotizma tılsımı da işe yaramaz. Böyle büyülere karşı doğal bağışıklığımızın yanında, elbet aralarında komyucu tılsımlar taşıyanlar vardır. Sanırım, onların kendi nzalarıyla, belli bir şey için kaçtıklarını kabul edebiliriz. Ama ne?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 33: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Yeni bir tüccar klanı kuruyor olamazlar mı?" "Bunu ben de düşündüm, ama Gromph hayır diyor ve haklı olduğundan şüphem yok. Çünkü konu bu olsaydı, bu kadar gizlilik için uğraşmazlardı. Ticaret Menzoberranzan için hayati bir olay olduğundan dolayı, bir erkeğin tüccar olmasına kimsenin bir itirazı olmaz. Hatta bu, anaların ağır ve acımasız ellerinden uzak durmanın bir iki meşru yolundan biridir." Sırıttı ve "Yanlış anlama. Eminim, mutlu günlerinde, emrin altındaki erkeklerin senden pek bir şikayeti olmazdı," dedi. "Şimdi, onlara şikayet edecekleri yüzlerce şey vereceğimden emin olabilirsin." "Son tecrübelerin göz önüne alınırsa, bu gayet anlaşılabilir bir şey. Pekâlâ, eğer kaçaklar bir kervan oluşturmuyorlarsa, ne yapıyorlar? Menzoberranzan'ı sonsuza kadar terk etmeye mi hazırlanıyorlar? Ya da, tanrıça korusun, çoktan kaçtılar mı?"47

Richard Lee Byers "Sanmıyorum. Sana tam yerlerini söyleyemem, ama hâlâ şehirde olduklarına inanıyorum, muhtemelen Pelerin Yolu ya da Bauthvvaf da." "Bak, bu gerçekten iyi bir haber. Karanhkaltı'nm vahşi tünellerinde ava çıkmayı pek istemiyordum zaten. Derdim, oralarda hayatı kolaylaştıran her şeyden uzak kalmak değildi de, şarapçılar on gün sonra yeni mallan satışa çıkaracaklar, onu kaçırmak istemiyordum."Pellanistra başım salladı. "Hiç değişmemişsin." "Teşekkürler, bunu iltifat olarak kabul ediyorum. Şimdi konunun derinlerine inelim. İsimlere ihtiyacım var. Bu 'ufak ipuçlarını' hangi müşterilerinden almıştın?" Kin dolu bir gülümsemeden sonra, "Alton Vandree ve Vuzlyn Freth," dedi dişi drow. "Ki kendileri aniden ortadan kayboldu ve sorgulanamadı. Kulağa mantıklı geliyor.""Sana elimdeki her şeyi verdim. Şimdi sen de sözünü yerine getir." Büyücü kaşlarını çattı ve "Sevgili işbirlikçim, seni hayal kırıklığına uğratmak beni mahvediyor, ama bana gerçekten önemli bilgiler sunman gerektiğini vurgulamıştım ve bunu yapabildiğinden pek de emin değilim. Zaten bildiklerimin yanında, gerçekten, çok ufak şeyler öğrendim senden." "Dediğimi yap, yoksa buraya gelen herkese, senin kaçakları aradığını söylerim. Belki bu senin görevin için biraz 'önem' taşıyordur. Bunun bir sır olarak kalması gerektiğine inanıyorum. Senin dahil olduğun işler böyledir, en azından."Pharaun güldü. "Anlaşıldı, teslim oluyorum. Bu işi nasıl halledelim?" "Umurumda değil. Büyünle beni yak. Göğsüme hançer sapla. O uzun, çevik parmaklarınla boynumu kır." "Bunlar çok ilgi çekici öneriler, ama bunu ancak Nym'in, ölümünden beni soaımlu tutmayacağı bir zaman yaparını. Kalbinin, kendiliğinden durmuş gibi görünmesini sağlayabilirsek, olabilir." Odaya bir göz gezdirdi. Yataktaki kalın, kabarık yastığı fark etti, aldı ve tartarcasma iki eliyle sarstı. İşe yarar olduğuna kanaat getirdi."Belki, şuraya uzanarak bana yardımcı olabilirsin."48

Dağılma? ?. ?? ??!??? Ryld, oyunu —halen devam etmesine rağmen— çoktan kazanmış olmanın

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 34: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

rahatlığıyla buz gibi şarabını yudumladı. Üç hamle sonra, oniks büyücüsü ve oıkuyla, rakibinin akik taşı anasını tuzağa düşürüp mat edecekti. Her zamanki gibi, oyunu yine zar kullanmadan kazanmıştı. Doğruyu söylemek gerekirse, yüzlerinde büyülü resimler bulunan fildişi küpler, savanın en sevmediği unsuruydu. Kıvrak zekâlann bir kapışması olması gereken oyunu, tam anlamıyla bir şans oyunu haline getiriyorlardı. Ryld'm rakibi —içtiği içki ağzının kenarlarından süzülen, cılız, genç bir tüccar— oyunun başlarında zar atma hakkını kullanmış ve şansı ona rakibinin rahibelerinden birini yeme fırsatı tanıdığı için şeytanca gülümsemişti. Çökmüş omuzlan ve terden sırılsıklam alnı ile, sanki ruhunun kaderi belli olmaktaymış gibi sava tahtasına bakıyordu. Gerçekten iyi olan bir oyuncu, yapılacak sadece tek bir hamle kalmış olduğunu çoktan fark ederdi. Aynı /amanda, üç tur sonraki matı da önceden fark edip oyunu bırakırdı. Mücevher Kutusu'nu asıl ziyaret sebeplerini de aklından çıkartmayan Ryld, konuyla öylesine ilgileniyormuş gibi görünmeye çalışarak, muhabbeti ilerletmeye başlıyordu. "Kuzenin sana, kaçacağını söylemiş miydi?" "Hayır," dedi tüccar, "hem niye söylesin ki? Biz, birbirimizden nefret içlerdik. Şimdi kapa çeneni! Konsantrasyonumu bozmaya çalışıyorsun." Ryld iç geçirdi ve dayanıksız kireçtaşı sandalyesine iyice kunıldu. ı lözünün kenanna, dik oturmasına, duvara yasladığı Yancı'yı kontrol etmesine w kısa kılıcının yağlanmış kınını gevşetmesine neden olacak bir şey takıldı.49

Richard Lee Byers Onu neyin uyardığım bilmiyordu. Bu gördüğü, yerinden kalkan ve savada herkesi yenen başlıklı yabancıyla alakası olmayan bir kavga çıkarmak için silahlarını çeken ilk grup değildi. Aslında, Mücevher Kutusu'nun sınırları içinde, kılıçlar kınlarından belli zaman aralıklarında, düzenli olarak çıkardı. Görünüşte, bu yeni dörtlü de farklı sayılmazdı, ama Ryld'm içgüdüleri öyle demiyordu. Haklıymış ki, adamlar güzel kokulu tütsü sisinin içinden geçip doğrudan Ryld ve rakibinin masasına geldiler. Diğer müşteriler kılıç kullanıcılarının niyetini sezip yolu boşaltmışlardı. Kıpkızıl parlayan —içinde muhtemelen birinin ruhu hapisti— bir kılıç, masanın üzerinden yatay bir şekilde savruldu. Ryld silahı, sava oyununu bozmadan tuttu ve masadan uzaklaştırdı. Uzun kılıç, büyülü bir silah için bile oldukça keskindi, ama Ryld elini kesmeden silahın üstesinden gelebilmişti. Sonunda rüyasından uyanabilen cılız tüccar, çılgınca etrafına bakınmaya başladı."Yardımcı olabilir miyim?" dedi Ryld."Bir süredir seni dinliyoruz," dedi uzun kılıcın sahibi. Ryld kadar iri olmasa da normal bir drow erkeği için fazlasıyla güçlü ve uzun boylu sayılırdı. Kulak uçları da, bir yarasa gibi, başını aşacak uzunluktaydı. Dörtlünün en iyi giyineni ve muhtemelen lideriydi. Geniş, asık suratı birçok darp izi taşıyordu. Silah ustası, adamın bir rahibe tarafından, dövülmeye layık görüldüğüne kanaat getirdi. Muhtemelen yarandaki arkadaşlan bile böyle düşünüyorlardı. Özellikle ikisinin daha böyle dövülmüş olduğu Ryld'm gözünden kaçmadı. Yürürken yalpalıyor ve bir bacaklarına diğerinden fazla yükleniyorlardı. Belki hepsi de aynı evdendi ve ayı rahibenin gazabına uğramışlardı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 35: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Kaçaklar hakkında çok soru sordun," dedi kılıçlı adam tehditkâr ses tonunu kullanmaya devam ederek."Öyle mi?" diye cevapladı Ryld. Müzisyenlerin birkaç dakika önce sahneyi terk etmiş olmaları kötü olmuştu. Borazanın gürültüsü altında birilerinin konuşmalarına kulak misafiri olabileceğinden şüpheliydi.Bir diğeri kaşlannı çattı ve, "Neden?" diye sordu."Sadece sohbet ediyoruz. Siz kaçaklar hakkında bir şeyler biliyor musunuz?" "Hayır, ama Mücevher Kutusu'nda bu kadar meraklı kimseleri hoş karşılamayız. Kaçak avcılarını da sevmeyiz. Hele söylediğimiz her sözü dinleyip matronlara ispiyonlayanlan hiç sevmeyiz.""Ben casus değilim."Belki de öyleydi, ama bunu karşısındaki ahmağa itiraf edecek hali yoktu."Ha!" diye güldü drow. "Casus olsaydın, itiraf ederdin sanki." "Öyle olsun, sana ve dostlarına masanıza dönmenizi ve arkadaşımla bana oyunu bitirmemiz için izin vermenizi tavsiye ederim."50

Dağılma Kızıl kılıçlı adam sinirden, patlamaya hazır bir balon gibi şişti. "Beni bir uşak gibi defetmeye mi çalışıyorsun? Kim olduğum hakkında en ufak bir Fikrin var mı?""Tabii ki var, Tathlyn Godeep. Seni ben eğittim. Beni hatırladın mı?"Ryld başlığım geriye atarak karanlık yüzünü ortaya çıkardı. Tathlyn ve dostları, sanki eski hocaları kadim bir ejderha olduğunu söylemiş gibi afallamışlardı."Sanırım hatırladın. Sana iyi günler dilerim." Tathlyn, bu karşılaşmayı sonlandıracak, elle tutulur bir neden arayarak drafına baktı. Ama arkadaşlan bunun aksine gülmeye başladılar. Kendisine güveni, korkusunu alt etmeye başlarken hocasına döndü. "Evet," dedi sesini kahkahayı bastıracak kadar yükselterek, "Sizi tanıyorum Üstad Argith, ama siz beni tanımıyorsunuz, en azından olageldiğini kişiyi. Bugüne bugün, Godeep Evi'nin silah ustasıyım." Godeep Evi, Narbondellyn'in ufak evlerinden biriydi. Mevki merdiveninin diplerinde yaptıkları mücadele, yukarıdaki soyluların dikkatini çekmeyecek kadar önemsizdi. Ryld, Tathlyn savaşçıların başındayken daha fazla yükselebileceklerini sanmıyordu zaten. Eğitimi süresince kılıç kullanmayı yeteri kadar öğrenebilmişti, ama her zaman fazlasıyla vurdumduymaz davranmış ve bir ekip başında, karar verme yeteneği çok düşük olmuştu."Kutlarım," dedi Ryld. "Belki böyle bir kademeye yükseleceğimi buseydin, bileklerimi kırıp omzumu çökertmekten bu kadar zevk almazdın." "Onları zevk olsun diye değil, sana yanlarını savunmayı ve dik durmayı öğretmek için yaptım. Sana 'sözle' öğretmeye de çalışmıştım, ama beni dinlemedin. "Şimdi," diye devam etti Ryld, "Burada öğrendiğim hiçbir şeyi matron-lara iletmeyeceğimi belirttim. Sözüm senin için yeterli mi? Öyleyse, daha fazla konuşmamıza gerek yok sanırım.""Sen böyle söylüyorsun." "Bak delikanlı —afedersin... Silah Ustası, dur, bir nefes al ve rahatla. Sanırım ağrı ve yaraların için kızgınsın. Belki de bunların acısını birinden çıkarmak istiyorsundur, ama bunu yapacağın kişi ben değilim."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 36: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Tathlyn bir an sessiz durdu, sonra, "Hayır, değilsiniz. Sanırım eğitimimde yediğim tüm dayaklar benim iyiliğim içindi. Size karşı, kötü duygular beslemiyorum, Silah Ustası. Oyunun keyfini çıkartın." Arkasına döner dönmez kılıcını geriye doğru savurdu. Kızıl kılıcın ucu, Ryld'ın boynunda küçük bir çizik bıraktı. Daha dörtlü sava masasına gelmeden evvel, Ryld gayri ihtiyari ağırlığını dengelemiş ve ayağını, sandalyeden bir anda fırlayabileceği bir konuma getir-51

Richard Lee Byersmisti. Anında yukarı sıçradı ve kolunu savurarak kılıcı kenara itti. Ama doğru açıyı bulamadığından, kılıcın koluna kesik atmasına engel olamadı. Ryld bunun, neredeyse bir yıldır yaptığı ilk gerçek dövüş olduğunu fark etti. Defalarca, Bauthwaf'da devriye gezen birliklerden birine katılıp dış mağaralardan gelen yaratıklardan birkaç tane katletmeyi planlamış, ama bir türlü harekete geçiri vermişti. Gerçi bu sorun sayılmazdı. Paslandığını düşünmüyordu. Sadece, eski I güdülerinin eksikliği onu şaşırtmıştı. Bütün bu düşünceler zihninden, hareketlerini hiç yavaşlatmadan, bir ' anda geçirmişti. Tathlyn geriye sıçrayarak, kılıç menzilinden uzaklaşırken, başka bir arkadaşı Ryld'a doğru hamle yaptı. Görünüşe bakılırsa, birlikte savaşacaklardı ve bu, hepsinin silah ustasının soyundan geldiklerini gösteriyordu. 'Aksi takdirde, bir iki tanesi kavgadan uzak kalırdı,' diye düşündü Ryld. Ryld kıvrılarak saldırganın, kafaya doğru hamlesinden kurtuldu, ince bıçaklı ] kısa kılıcını çekti ve sapladı. Hücum eden Godeep'in devinimi, Ryld'm gücü ve becerisi ile silahın büyülü keskinliği kılıcın, saldıranın silah tutan kolunun dirseğine saplanmasına sebep oldu. En sevdiği silahı olmamasına rağmen, kısa kılıcı I —fiziksel olmayan nıhlan bile yaralayabiliyordu— güzel bir silahtı. Yaradan kan I fışkırmaya başladı ve sendeleyen Godeep, palasını düşürdü. Ahmağı öldürmek, ] muhtemelen silahsız bırakmaktan kolay olurdu, ama Ryld gizli bir görevdeydi ve I böyle bir katliam, basit bir bar kavgasından daha çok dikkat çekerdi. Tathlyn ve iki arkadaşı bunu fırsat bilip saldırdılar. Ryld, kemiğe saplan- I mış kısa kılıcı çıkartacak vaktinin olmadığını biliyordu. Buna kalkışırsa, I diğer düşmanlan işini bitirirdi. Yaralı Godeep'in üzerine bir karanlık küresi 1 indirdi ve onu, dostlarına doğru fırlattı. Tıpkı rakipleri gibi, Ryld da karanlığın ötesini göremiyordu, ama I kenarlanndan, yaralı Godeep'in, arkadaşlarının üstüne düşüp dengelerini I bozduğunu, ayrıca adamlann, aniden oluşan karanlıktan irkildiklerini I kestirebildi. Bu, silah ustasına, çevredeki engelleyici eşyalar ile aval aval 1 bakman sava oyuncularını defetmeye yetecek zamanı sağlamış oldu. Kendi I sava oyununun beklediği masanın üstüne sıçradı. Ayağıyla, tüccar rakibi için I hazırladığı tuzakla birlikte tüm sava taşlarını etrafa saçtı. Diğer tarafa sıçrayarak Yancı'yi kaptı ve düşmanlarıyla yüzleşmek için I geri döndü. Tek bir akıcı hareketle en güvendiği silahını kınından çekti ve 1 savunmaya geçti. İriliğine rağmen, kılıç kusursuz bir dengeye sahipti ve I taşıyana, bir hançer kadar hafif geliyordu. Meyhanedeki bazı kişilerin, savaşçılan cesaretlendirici veya aşağılayıcı I sözler sarf ettiklerini fark etti. Hatta bazı uyanıklar bahisleri toplamaya i başlamışlardı bile. Dağılma

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 37: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Ryld'ın kalan üç rakibi gölgelerle sarınmış dostlarını kenara çektikten sonra ilerlemeye başladılar. Savunmadaki hocalarını duvara yapıştırmayı planlıyorlardı. Soldaki biraz geri kalıyordu. Pek hevesli görünmese de Tathlyn söylemedikçe ya da Yancı, silah ustasını ikiye ayırmadıkça, kaçıp gidecek gibi durmuyordu. Ryld'ın kapana kısılmaya hiç niyeti yoktu. Masaya sıçrayıp ileri atılarak duvardan uzaklaştı. Masanın uzak köşesine vardığında, oradan geçerken iç organlarını deşmek için konumlandırılmış bir epeyle karşılaştı. Kılıcı tutan Godeep — I alhlyn'in iki akrabasından kel olanı— çabucak, güzel bir taktik uygulamıştı. Ryld'm hızı, Godeep'in kılıcına saplanmadan duramayacak kadar fazlaydı. Ama Yancı ile aşağıdan bir süpürme hareketi yapabilirdi. Büyük kılıç, karşısındaki daha hafif kılıçla çarpıştı ve yaklaşık on beş santimlik bölümünü kırıp geçti. Ryld, epeli savaşçının üstüne atladı. Aralanndaki mesafe yüzünden kılıcın kesici yüzünü kullanamıyordu. Bunun yerine silah ustası, kılıcının ağır çelik başını epe kullanıcısının alnına gömdü. Kafatası içeri göçen (iodeep, sırtüstü yere yığıldı. Ryld'm göğüs zırhına sert, ama zararsız bir şey çarptı. Kafasını çevirdi ve izleyicilerden birinin —muhtemelen parasını Godeeplere yatırmıştı— ona arbalet tabancasıyla ateş ettiğini anladı, ama silah ustasının suçluyu arayacak vakti yoktu. Halletmesi gereken iki rakibi daha vardı. Doğal olarak, Tathlyn öndeydi. Ryld silah ustasının başına bir kesme yaptı. Eski öğrencisi hemen geriye bir adım atarak saldırıdan kurtuldu. Ayak oyunlan, Ryld'ın hatırladığından çok daha iyiydi. Arayı açıp kapayan Tathlyn, yanıltmalar ve saldınya davetlerle âdeta bir gösteri yapıyordu. Bu arada diğer çekimser Godeep, daire çizerek, Ryld'm arkasına sızmaya çalışıyordu. Silah ustası genç oğlanın yanına kadar sokulması izin verdi. Sonra Tathlyn'e doğru atılıp çılgınca bir kesiş yaparak dengesiz ve saldırıya açık gözüktü. Diğer Godeep hocayı, kesinlikle arkasını dönüp sırtını koruyamayacağı bir durumda yakalamıştı. Çekimser ya da değil, böyle bir fırsatı es geçemezdi. Saldırdı. Ryld dönerek Yancı'yla yatay bir süpürme yaptı. Üstün uzunluğuyla büyük kılıç, Godeep'in saldın yapacağı boşluğa bir adım önce girdi. Ryld'm hünerleri sayesinde, dev, olağanüstü keskin kılıç, oğlanın elini uçurmak ye-ı ine, kolunu yardı. Zavallı soylu kılıcını düşürdü, ama hançerini çekmek gibi ııhmakça bir hevese kapıldı. Silah ustası bacağını keserek onu yere yıktı. Ryld, Godeeplerden birini karşılamak için diğerine sırtım döndüğünü İnliyordu. Tathlyn kesinlikle onu öldürmek için geliyordu. Hoca arkasını53

Richard Lee Byersdöndü. Tathlyn arayı kapatıp başına doğru bir kesme yaptı. Ryld, uzun kılıcı Yancı'nın kenanyla karşılayıp, epeye yaptığı gibi kılıcı kırmayı düşündü. Kızıl kılıç Yancı'yla kabzanın biraz aşağısında çarpıştı ve tek parça olarak geri sekti. 'Kılıç iyi metalden yapılmış, iyi dövülmüş ve birçok güçlendirici büyüyle bezenmiş,' diye düşündü Ryld. Ama silahın özellikleri bile kullanıcısını kurtarmaya yetmeyecekti. Ryld, kızıl kılıcı aşağı çekmek için alçaktan bir hamle gösterip yukarı doğru bir kesme yaptı. Yarıcı, Tathlyn'in alnını kesti, kan Godeep silah ustasının gözlerine doluyordu. Gerilemek zorunda kaldı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 38: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Ryld, hiçbir rakibinin savaşacak hali kalmadığını anladı. Etrafında dönerek odaya göz gezdirdi. Ona kim atış yapmışsa, o an arbaletini gizlemişti. "İyi işti," dedi Pharaun ve elinde bir kadehle, oturduğu bar taburesinden kalktı. "Ne kadar zamandır oradasın?" diye sordu Ryld. Gidip kısa kılıcını aldı. Kurbanı onu vücudundan çıkartıp yere bırakmıştı. "Bana yardımcı olabilirdin." "Senin üzerine bahis oynamakla meşguldüm." Kesesini çıkardı ve kaybedenler homurdana homurdana paralarını keseye atmaya başladılar. "Birkaç sarhoşun üstesinden gelebileceğinden hiç şüphem yoktu." Ryld hırıldadı, silahını bir bar paçavrasıyla sildi ve sordu, "Kızıl kılıcı istiyor musun? İyi bir silah. Belki Godeep aile yadigârıdır." Pharaun gülümsedi. "Silahı ne zaman ele geçinnişler, son on günde mi? Hayır, yine de sağ ol, ama bir büyü kullanıcısı bununla ne yapabilir ki? Ayrıca, ağırlığıyla kıyafetimin uyumunu ve simetrisini bozmasını istemiyorum.""Keyfin bilir." Sorcere Ustası sallana sallana Ryld'ın yanına geldi ve daha kısık sesle konuşmaya başladı. "Gitmeye hazır mısın? Ben, Nym aşağı iner inmez sıvışmayı düşünüyorum." Ryld, arkadaşının ne haltlar karıştırdığını merak ediyordu. "Neredeyse hazırım," dedi. "Nym'e temizliği karşılamak için bir şeyler ver." Savaşçı sava masasına doğru yürüdü. Yancı'nın kınını aldı ve genç tüccara göz gezdirdi. Oğlan, kavga başlar başlamaz sıvışmış, ama pek uzağa kaçmamıştı. Hemen her drowun kan sporlanna ilgisi vardı. Ryld ona, üzerinde Baenre Evi amblemi olan bir altın sikke uzattı. "İşte kazancın."Genç tüccar şaşırmıştı. Muhtemelen içki yüzündendi bu. "Eğer bir oyuncu oyunu bozarsa kaybetmiş sayılır," diye açıkladı Ryld. "Kural bu."USU

54

Dağılma "Yukarı çıkıp gizli soruşturmalanmızı olağanüstü titizlikle yürüttüğünü görmek çok sevindirici," dedi Pharaun. Bir drow tüccar ve altı iri bocayı kölenin taşıdığı sandığa yol verdiler. Taş sandık bir lahdi andırıyordu. Belki de öyleydi. Pazaryeri'nde kadavralardan, garip baharatlarla çürümesi önlenmiş ve gizemli ayinlerle huzura kavuşturulmuş mumyalara kadar, hemen her türlü acayip şey satılıyordu. Böyle ürünler, bütün ya da kurutulmuş parçalar olarak, iki şekilde de satılıyorlardı. "Benim hatam değildi," dedi Ryld. "Kavgaya neden olacak hiçbir kışkırtma yapmadım." Bir an tereddütten sonra, "Şey... belki Godeepler masama ilk geldiklerinde biraz sert çıkmış olabilirim.""Sen mi? Asla!" "Şakalarını kendine sakla. Niye drowları sorguluyoruz ki?" Melee-Magthere Ustası bir dükkânın alçak, rothe derisinden yapılmış tentesinin altından geçebilmek için eğildi ve ekledi, "Böyle, bir kristal küreye falan bakıp kaçakları görebilmen gerekmez mi?" Pharaun sırıttı. "O zaman işin eğlencesi kalır mıydı? Cidden, neden Godeepler senin gayet masumane sorularım bu kadar ciddiye aldılar? Kaçaklarla işbirliği mi yapıyorlar acaba?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 39: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Bir şeyler bildiklerini sanmıyorum. Bence evden kaçma fikri hoşlarına gitti ve kötü bir günlerindeydiler. Anlaşılan, Godeep Evi hanımlarından biri onları yumruk veya sopayla fena cezalandırmıştı ve bunun acısını çıkartacak yer arıyorlardı." "Bu varsaydığımız rahibe, evinin silah ustasını bir köle gibi dövdü mü demek istiyorsun yani? Bu sana da biraz garip gelmiyor mu?""Evet, şimdi tekrar düşününce bana da biraz mantıksız geldi.""Mücevher Kutusu da fazlasıyla kalabalıktı bugün." Pharaun, etrafındakileri eğlendirmek için hançer çeviren gözü bağlı bir ork fark etti ve seyretmek için biraz durakladı. Ryld, tartışmalarının kesilmesi üzerine duyduğu rahatsızlıkla iç çekti. Büyücü, orkun yaralı elleriyle mükemmel bir uyumla atıp tuttuğu beş bıçak saydı. Belli bir çevikliğin eksikliği hissedilse de, takdire değer bir gös-Icriydi. Pharaun orkun sahibine bir altın fırlattıktan sonra yürümeye devam etti. Ryld, gürültülü ayak sesiyle ona eşlik ediyordu. "Tathlyn dayak yiyor, genelev dolup taşıyor ve sen bunların birbirileriyle bağlantılı olduğuna inanıyorsun. Nedir bu bağlantı?" "Peki bütün kaçak erkekler evlerindeki rahibelerden dayak yemişlerse ve Mücevher Kutusu'na dişilerden gördükleri zulmü Nym'in kızlarına çekti rmek için geliyorlarsa?" Ryld kaşlarını çatarak düşüncelerini toparlamaya çalıştı. "Evlerin birçoğun-daki rahibelerin katılaşıp vahşileştiğini tahmin ediyorsun. Bu, aslında bu kadar55

Richard Lee Byersfirar için geçerli bir sebep, ama rahibeleri bu hale getiren ne öyleyse?" "İşte buna bir cevap bulabildiğimde, sırtımdan bir kambur kalkacak gibi hissediyorum." İki usta, dev bir salyangozun çektiği on iki tekerli arabanın etrafından dolandılar. Yaratığın ağzı bir O şeklinde açıldı ve Pharaun —geçmişte bu dev omurgasızlardan biri tarafından yutulma tehlikesi geçirmişti— büyük dostunun çiğneme yeteneğini çoktan kaybetmiş olduğundan emin olsa da korkup geri kaçarak tüm saygınlığını yitirmemek için kendisini zor tutuyordu. Gerçekten de yaratığın ağzından zararsız salyadan başka bir şey çıkmadı. Sürücü, uzun kırbacıyla evcil salyangozunu kamçıladı."Alt katta neler öğrenebildin?" diye sordu Ryld. "Neredeyse hiçbir şey," diye cevapladı Pharaun. "Yeni bir şey öğrenemedim, ama eski bir dosta yardım etmeyi başardım. Bu bile başlı başına bir zevkti." "Eğer ikimiz de kayda değer bir şeyler öğrenemediysek, Mücevher Kutusu'na yaptığımız ziyaret tamamıyla zaman kaybıydı." "Hiç de değil. Yaptığın dövüş seni neşelendirdi, değil mi? Ordan ayrıldığımızdan beri ağzın kulaklarında.""Saçmalama. Tamam, eğlenceli bir dövüş oldu, ama..." Ryld, yaptığı karşılaşmayı, her hamleyi ve diğer olasılıkları da belirterek olağanüstü stratejisini övmeyi de unutmadan anlatmaya başladı.Pharaun başıyla onaylıyor ve elinden geldiğince ilgili gözükmeye çalışıyordu. Baenre Evi'nin ufak tefek Matron Anası Triel, koridoru kendisinden beklenmeyecek hızlı adımlarla, çabucak geçti. İki buçuk metrelik boyu ve hiçbir drovvun yanma yaklaşamayacağı çeviklikteki keçi-bacaklanyla Jeggred, anasına yetişmekte hiç zorlanmıyordu. Bitkin drow yaver, kollan parşömen dolu bir şekilde onlara ayak uydurmaya çabalıyordu. Triel koridorun devamından gelen konuşma sesleri duyduğunda daha

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 40: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

da hızlanmak istedi. Sadece onun konumundaki birinin koşturarak saygınlığını yitirmemesi gerektiğini düşündüğünden bu duyguyu bastırıyordu."Sanırım bu bir sınav," diyordu bir dişi. "Ben bunun bir memnuniyetsizlik göstergesi olmasından korkuyorum," diye cevapladı diğeri. Sesi bir perde pes çıkıyordu. "Belki onu kızdıracak bir—" Triel ve tebaası köşeyi döndüler. Önlerinde iki kuzeni çene çalıyordu. Triel'i karşılarında gördüklerinde ikisinin de ağızları bir karış açıldı. Triel oğlunun, uzun sivri dişlerle dolu bir ağız, kısık gözler ve sivri kulaklarla drow-kurtadam karışımı yüzüne bir bakış attı. Sözsüz bakış, isteğin yerine getirilmesi için yeterliydi.56

Dağılma Jeggred uzun, kaim yelesi arkasında dalgalanarak rahibelerin üzerine atladı. Dev pençeli ellerin her biri, ayrı bir rahibenin boğazını tuttu ve onları mermer duvara yapıştırdı. Daha küçük iki drow eli de vahşete katılmak istermiş gibi gerindi.Belki de istiyorlardı. Triel, bir ayinde Belshazu adında bir glabrezu iblisiyle ilişkiye girerek hamile kalmıştı. Sonuç Jeggred'di, yani draegloth da denilen, Örümcek Kraliçe'nin hediyesi olan bir çeşit yan-iblis. Triel, zalimlik ve kana susamışlığın oğlunun her zerresine işlemiş olduğunu biliyordu. Triel'e karşı körü körüne itaati —muhtemelen anası olduğundan değil, Lloth'un ilk rahibelerinden biri olduğundan dolayı-— onu karşısına çıkan herkesi öldürmekten alıkoyuyordu. Çoğu zaman, Triel'in boy dezavantajı işine yarıyordu. Jeggred'in uzun kollan arasında durup kuzenlerinin karşısına dikilmek çok hoşuna gidiyordu. Yakmlaştıklannda korkularını, sanki öksürüklerini ya da adımlarını duyar gibi net duyabiliyordu. "Durumumuz hakkında halka açık yerlerde konuşmayı yasaklamıştım," dedi hırlayarak. Soldaki kuzen daha çok gürültü çıkarmaya başladı. Belki de kimsenin onları duymadıklarını söylemeye çalışıyordu. "Burası kalenin halka açık bir kısmı," dedi Triel. "Herhangi biri, herhangi bir erkek buradan geçerken konuşmalarınızı duymuş olabilir." Kırbacını, Jeggred'in kollarına vurmayacak şekilde alçağa savurdu. Kıvranan beş engerek kurbanlarına saplandılar, ama bu sahipleri için yeterli değildi. Kırbacını tekrar tekrar savurdu. Öfkesi yükseldikçe, kuzenlerini parçalamaktan başka düşüncesi olmayan vahşi bir varlığa dönüşüyordu. Yüzüne sıçrayan kamn hissi ve kokusu, kolunun sarf ettiği çaba ile birleşerek onu vahşetin doruklarına taşıyordu. Triel, kendisini bu durumdan neyin çıkardığını bilemiyordu. Belki yorgunluk olabilirdi. Bilinci tamamen yerine geldiğinde, iki çenebazın sessiz ve gevşek bir halde Jeggred'in elinde sallandıklarım gördü. Draegloth ile yardımcı gülüyorlardı. Kuzenlere yapılan muhteşem işkenceden çok zevk almışlardı, ama hâlâ yapılacak işler vardı ve Triel'in olkesine yenilmesi onlara çok zaman kaybettirmişti. Bu iyi bir şey değildi. Tüm Menzoberranzan'ın hakiki hükümdarının kendisine hakim olabilmesi gerekirdi. Triel'in duygusal vahşiliği, son zamanlarda ortaya çıkmıştı. Arach-Tinilith Hanımı iken gayet sakin ve işinin ehli biriydi. Bu rol, ki şehirde Anası'nm ardından ikinci kişiydi, ona uyuyordu ve o da daha fazla bir şey beklemiyordu.57

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 41: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Richard Lee Byers Daha fazlasının mümkün olabileceğine inanmıyordu. Anası ölümsüz gibiydi. Yok edilemezdi. Sonra aniden aralarından ayrıldı ve her kara elfın taşıdığı hırs güdüsü göğsüne bastırmaya başladı. Anasının tahtına geçmeyi nasıl istemeyebilirdi ki? Quenthel'rn ya da başka bir akrabasının, kafasının üzerinden tırmanıp sonsuza kadar ondan üstün olmasına nasıl izin verebilirdi? Matron Ana unvanını ele geçirdi ve kısa zamanda konumunun görev 1 alanı ve karmaşıklığından bunalmaya başladı. Başlarda işler daha kolaydı. Her şey normal gidiyor, sorunlar Triel'in müdahalesine gerek kalmadan çözülüyordu. Aynca ona danışmanlık edecek Gromph ve Quenthel vardı. Bu ikisi hemen her konuda fikir ayrılığına düşseler de Triel farklı bakış açılarından kendisine uyanı seçerek bu sorunu avantaja dönüştürüyordu. Fikirleri kendi uydurmasındansa, bu yöntem çok daha pratik geliyordu. Şimdi başa çıkması gereken bir kriz vardı —belki de kara elf tarihinin en büyük krizi— ve görünüşe bakılırsa bunun altından tek başına kalkmak zorundaydı. Kesinlikle Gromph'a ya da Breche Yükseltisi'nin güvenliği için çalışmalarına odaklanmak zorunda olduğunu söyleyen küstah Quenthel'e açılamazdı.Triel şüphe ve endişelerini dağıtmak amacıyla kafasını salladı."Onları yere bırak."Jeggred denileni yaptıktan sonra, Triel yardımcısına döndü. "Fırsat bulduğun zaman," dedi öksüren kuzenlerin gürültüsünü bastırmak için sesini yükselterek, "bunları Arach-Tinilith'e götürüp düzeltecek birilerini gönder. Aynca yerdeki kanlan da temizlettir. Şimdi yola koyulalım, sanınm biraz geç kaldık." Üçlü yürümeye devam etti. Son bir dönüş onları kapıya getirdi. Arkasında, Baenre Evi'nin en büyük salonuna bakan platform yer alıyordu. Kimsenin gizlice içeri girip konuşma yapan matronu öldürmemesi için kapıda iki muhafız bekliyordu. Onu gördüklerinde hemen esas duruşa geçtiler. Triel girişten yanında Jeggred ve arkasında yardımcısıyla geçti. Önlerinde uzanan salon, belgelerin incelenmesini rahatlatsın diye konan büyülü ışıkla aydınlanıyordu. Havada tatlı bir parfüm kokusu, tavanda da Lloth'a adanmış freskler vardı. Duvar sırasınca dizilmiş muhafızlar—tahtın yakınında kara elfler, daha geride ogre ve minator köleler— onu selamlarken diğer katılımcılar mevkilerine göre itaatlerini belirttiler. Kimi sadece başını eğerken, kimi de yere kapaklanıyordu. Yüksek platformdan onlara bakan Triel, buraya her on günde bir ne kadar çok kişi toplandığına hayret etti. Akademi'yi yönetirken halkın her zaman bir şeyler talep ettiğini düşünürdü, ama matronun devamlı fikrini alan bu ahmaklar ordusunu hayal dahi edemezdi.58

Dağılma Anasının tahtına, başka bir imparatoriçenin, altından yapılmış, arkalığı örümcek ağı şeklinde örülmüş fıdyeliğine, oturdu. Anası epey iri biri olduğu için, kendisi tahtta çocuk gibi kalıyor, âdeta içinde kayboluyordu. Bekleyen kalabalığa bir göz gezdirdi ve sıranın önlerinde, koltukaltmda bir yığın parşömenle Faeryl Zauvirr'i gördü. Matron ana gülümsedi, en azından bu katılımcıyla ne yapacağını biliyordu. Kutlu bir dönüşle, evin alt seviye rahibelerinden biri olan Waerva kendisini işe yarar bir hale getinnişti. Önemli bilgiler ve yapılması gereken mantıklı önerilerle karşısına gelmişti. Triel baskın ve kurnaz bir tutum sergilemeye karar verdi. Belki

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 42: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

toplantı boyunca bu tutumunu sürdürebilirdi. Görevlinin gerekli teşrifatı yapmasını ve kalabalığın ayağa kalkmasını bekledikten sonra, Faeryl'e ileri çıkmasını işaret etti.59

Richard Lee Byers

».m

v\ Faeryl ilk sırada olmaktan memnundu. En önlerden yer ayarlamasaydı bile ilk seçileceğini düşünüyordu. Kibirli Menzoberranzanlılar ilgisiz görünmeye çalışsalar da Faeryl onların Ched Nasad'ı önemsediklerini çok iyi biliyordu. Tahta yaklaşırken acele etmemek için kendisini zor tutuyordu, ama konumunun, evinin ve anayurdunun saygınlığına gölge düşürmemek için adımlarını dengeli ve ağır tutmaya özen gösteriyordu. Koltukaltındaki parşömen rulolarını düşünneden ikinci kez selam vermek de ayrı bir zorluktu, ama onu da başardı. "Büyükelçi," dedi Triel, sesinde biraz olsun sıcaklık olmadan. Belki de Faeryl'in varlığını uygunsuz bulmuştu. "Matron Ana," diye cevapladı Faeryl. Uzun boylu, geniş omuzlu ve zarif ırkının ölçütlerine göre kaim bilekliydi ve eğer TrielTe ikisi yan yana dur-salar, matron ana, Faeryl'in yanında cüce gibi kalırdı. "Bazen özel görüşmeler yapıyoruz, ama on günlük düşünmeden sonra sizinle en kısa zamanda görüşmemi gerektiren bir sonuca vardım.""Ne sonucu?" diye sordu Triel. Sesi hâlâ umursamaz, hatta soğuk geliyordu. Belki de aklı kendi sorunlarıyla meşguldü. Faeryl de tabii ki aynı dertten muzdaripti, ama aynı oranda ilgilenmesi gereken bir başka konu daha keşfetmişti: Zauvirr Evi'nin zenginliğinin ve büyüsünün kaynağı olan, uğruna nice gizli savaşlann yapıldığı muhteşem şehrinin selameti."Ched Nasad'dan gelen kervanların kayıtlarını tutuyorum," dedi60

Dağılmabüyükelçi. "Son altmış gün içinde bir tane bile kervan gelmedi. Hiç. Matron Ana'nm şüphesiz fakında olduğu gibi çeşitli ticaret yollan Panldayan Ağlar Şehri'nde birleşip Menzoberranzaıı'a akar. Size ulaşan mallann neredeyse yansı bizim üzerimizden gelir. Ama şimdi size ulaşamıyorlar. Dengeli akış kesildi ve savaş zamanlan haricinde bu daha önce görülmüş bir durum değil." "Bütün tüccar klanlarının değişik yollar seçmiş olmaları kesinlikle garip bir tesadüf, ama eminim ki, sıradaki ya da bir sonraki yolculuklarında Menzoberranzaıı'a geleceklerdir," dedi matron. Faeryl yüz hatlarını düzgün tutmak için büyük çaba sarf etmek zorundaydı. Yoksa çoktan kaşlannı çatıp yüzünü asmıştı. Eğer onu iyi tanımasay-dı, Triel'in tam bir budala gibi davrandığını düşünürdü. "Bunun tesadüften öte bir şey olduğunu düşünüyorum," dedi büyükelçi. "Karanlıkaltı'nda binlerce tehlike bannryor ve filozoflarımız bize sürekli yeni tehlikelerin türediğini söylüyor. Ya bir şey Ched Nasad'la Menzoberranzan arasındaki yolu kestiyse? Ya eğer buradan geçmeye çalışan herkes öldürülüyorsa?" "Şehirleri birden fazla tünel bağlıyor," diye gürledi draegloth beklenmedik bir anda. Faeryl odadaki parfüm kokusuna Jeggred'in

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 43: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

kokuşmuş nefesinin kanştığmı fark etti. "Değil mi?" "Kesinlikle!" Triel elini altın tahtın arkasına uzattı ve oğlunun bacağını onaylarcasına sıvazladı. "Senin teorinin bir geçerliliği yok büyükelçi." Faeryl —birçok kez olduğu gibi— Baenre Evi'ni hâlâ Triel'in anasının yönetiyor olmasını diledi. Açgözlü, vahşi yaşlı hükümdar başa çıkılması zor biri olsa da bir draegloth evlada sahip olmayı Lloth'un memnuniyetinin işareti sayıp oğlunun katliam merakıyla gurur duymasına rağmen halk içinde ı/insiz konuşmasına —herkes için geçerli olduğu gibi— izin vermezdi. "Eğer tehdit birden fazla yaratıktan meydana geliyorsa," dedi büyükelçi, "ya da ilahi bir varlığın birden fazla tezahüründen kaynaklanıyorsa, birden fazla geçidi kapayabilir."Triel omuz silkti, "Öyle diyorsan, öyledir." "Bunu söylemekte tereddüt ediyorum," dedi Faeryl, "yaygaracı durumuna düşmek istemem, ama Ched Nasad'ın başına kötü bir şey gelmiş bile olabilir." "Bu, o kadar beklenmedik ve tüm şehri kaplayan bir belâ olmalı ki, bir k işinin bile aklına Menzoberranzaıı'a haber yollamak gelmiyor," diye cevapladı Triel. "Saçmalama. Atalarımızın yurdu Golothaer bile bir saatte yıkılmadı. Ayrıca, son birkaç gün içinde şehrinden gelen resmi bildirilerle bizzat ilgilendim." "O dediklerinizden bana da birkaç tane geldi, Matron Ana ve belirttikleri bahaneler bende biraz şüphe uyandırdı. Ched Nasad'dan gelen trafiğin kesilmesi araştmlması gereken bir konu ve şehrin buradaki temsilcisi olarak bu benim görevim."ol

Richard Lee Byers"Sana kimse böyle bir görev vermedi." "O zaman ben kendi üzerime alıyorum. Ama kendi ufak koruma ordum- i la Karanlıkaltı'na atılmaya cüret edemem. Tüccarlar kervanlarım çok iyi korurlar. Onları yok eden şey beni de ezip geçecektir ve bunun sonucunda, Matron Baenre, Menzoberranzan rahibeleri sınırlan ötesindeki kötülük hakkında şimdi bildiklerinden fazla bir şey bilemeyecekler. Bu yüzden bana yeterli büyüklükte bir refakatçi birliği verilmesini talep ediyorum. Ched Nasad'a gidip geleceğim ve yolda başıma gelenleri size aktaracağım." "Eğlendirici bir yapın var," dedi Triel. "Bu sana avantaj sağlasa da Menzoberranzan sana asker ayıracak durumda değil. Bu zamanda olmaz. Tüm kuvvetlerimiz eğitim dönemindeler." Faeryl, matron ananın ona askeri kuvvetinin ufak bir bölümünü bile ayır- I mamasının gerçek nedenini bilmeyi dilerdi. Dikkat çektiği noktalar kendi j çerçevesinde oldukça mantıklıydı, ama bunlar sefirin endişelerinin cid- I diyetine en ufak bir fayda sağlamıyordu! "Matron Ana, eğer Ched Nasad'la yapılan ticaret devam etmezse, j Menzoberranzan halkı sayısız olanaklardan yoksun kalacaklar. Bazı zanaatkarlarınız işleyecek ham madde bulamayacak. Kendi tüccar klanlarınız şehrime kervanlar göndermeye çabalayacak, ama muhtemelen hiçbiri geri dönemeyecek." "Sanırım zeki bir erkek, eğer iyi kâr edecekse, aynı mallan değişik yollardan ithal edecektir," dedi Triel. Faeryl, kendisini çılgın bir kâbusa saplanıp kalmış gibi hissetmeye başlıyordu. "Matron, ciddi olamazsınız. Ched Nasad, halkınızın zenginliğinin tek kaynağı." Ağın İblisleri, aslında Menzoberranzan'm yansı kadar nüfusa sahipti. İki diyar uzun zamandır denkti, ama yakın geçmişte gelişen olaylar bir zamanlann özgür Parıldayan Ağlar Şehri'ni bağımlı bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 44: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

derebeyliğe dönüştürmüştü. Triel narin, kara derili parmaklarını açü ve "Zenginlik, ister Ched Nasad'daki ticarethanelerimizde olsun, isterse buradaki yeraıtı ambarlanmızda, bizim zenginliğimizdir" diyerek Faeryl'i geri çekilmeye zorladı. Faeryl diyecek bir şey bulamıyordu. Ne kadar inandıncı olursa olsun hiçbir tartışma Triel'in alay sınırlarında dolaşan kayıtsızlık engelini aşamayacağa benziyordu. Büyükelçi, sinirlerine hakim olmaya çalışarak ve dişlerini sıkarak, "Pekâlâ" dedi. "Eğer gerekiyorsa sizden yardım almadan, kendi imkânlarımla çalışırım. Bu, kesemi epey hafifletecek, ama belki Bregan D'aerthe'den birkaç adam kiralayabilirim."Triel gülümsedi. "Hayır canım, buna gerek kalmayacak."62

Dağılma"Anlayamadım," dedi Faeryl. "Senin şehirden bu şekilde, yani aniden ayrılmana izin veremem. O /aman senin halkın adına kim konuşacak? Daha da önemlisi, senin haklı olabileceğine inanıyorum. Karanlıkaltı'nda yeni bir tehlike kol geziyor ve önüne çıkanı katlediyor olabilir. Başına kötü bir şey gelmesini istemem. Sana fazlasıyla değer veriyorum ve Ched Nasad'daki diğer asilzadelerin seni ölüme gönderdiğimi düşünmelerini istemem. Görkemli şehrinizin en yüksek mevkide bulunan memurlarına gerektiğinden az saygı duyduğumu sanabilirler, ki başka hiçbir şey gerçeğe bu kadar uzak olamaz.""Beni şereflendirdiniz. Ama tehlikede olan şeyleri düşündüğümüzde—" "Hiçbir şey senin güvenliğinden daha önemli değil. Bu tehlikeli zamanlarda tünellerde başına her türlü şey gelebilir. Hatta Bauthwaf dan çıkalı layabilirsin. Menzoberranzan devriyelerinden biri, fazla mesai yapmaktan her dikitin ardında bir cüce olduğunu sanıp senin birliğine ok yağdırabilir. Kendi dostlarının elinden ıstırap verici bir ölüm tadabilirsin ve bu yüzden kendimi asla affedemem." İnerin ne demek istediğinin farkına vardığında Faeryl'in omurgasından yukarı bir ürperti yükseldi. Matron ana biraz önce ona, şehri terk etmeyi ölüm pahasına yasaklamıştı. Ama neden? Matron Baenre'nin ani düşmanlığının sebebi neydi? I )raeglothun yüzüne bakana kadar Faeryl'in hiçbir fikri yoktu. Yarı-iblisin yüzündeki pis sırıtış ona biraz fikir verdi. Triel, Faeryl'in diplomattan çok bir casus olduğuna, Menzoberranzan'in düşmanlarından birinin ajanı olduğuna karar vermişti. Kayıp kervanlar meselesini bahane edip üstlerine haber vermek için şehirden kaçmaya çalıştığını düşünüyordu. Matron Baenre bir casusun Menzoberranzan'rn yeni zayıflığının hikâyesini yaymasına izin veremezdi. Buna cüret edemezdi, çünkü tüm (Irovvlann aynı dertten muzdarip olup olmadığını bilemiyordu. Onlar da Menzoberranzan gibi olsalar bile, duergarlann, yeraltı gnomlarmın veya ıllilhidlerin durumu böyle olmayabilirdi. Belirsiz kalan nokta Triel'in şu anki düşüncelerinin kaynağıydı. Bu fikri kafasına kim sokmuştu ve bu kişinin FaeryPi şehirde tutmaktan ne kazancı olacaktı? Çenesini kapalı tutan büyükelçi, ikinci soru hakkında endişelerini Triel'e sunmamak için kendini zor tutuyordu. Baenre'nin, kendisine karşı yapılan üuçlamalan tekrar gözden geçirmesini sağlayamayacağını biliyordu. Rol Yapmaktan vahşice bir keyif alan Triel, muhtemelen sadece Faeryl'in, onun güveni ve iyi niyetinden şüphe ettiği için şaşırmış gibi yapacaktı. Aslında, Faeryl'in daha fazla aşağılanmadan yapabileceği tek şey, kalan saygınlığıyla birlikte orayı terk etmekti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 45: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

63

Richard Lee Byers Büyükelçi gülümsedi ve, "Dediğim gibi, Matron Ana, endişeleriniz beni onurlandırıyor ve doğal olarak size itaat edeceğim. Örümcekler Şehri'nde kalıp buranın tadını çıkartacağım," dedi. "Güzel," dedi Triel ve konuşulmayan sözleri Faeryl tahmin etti; 'Tutuklanma zamanın geldiğinde seni nerede bulacağımızı biliyoruz.' "Çekilmek için izin isteyebilir miyim? Sizin engin bilginizden yararlanmak için bekleyen daha çok kişi var.""Git, kutsayışım üzerinde olsun." Faeryl başını eğdi, salondan çıktı ve kendisini Baenre kalesinin boş bir bağlantı yolunda bulana kadar ilerlemeyi sürdürdü. Koltukaltından —Triel'le birlikte incelemeyi planladığı— Karanlıkaltı haritalarından birini çıkardı. Hırıldamaya başladı ve elindeki parşömen paramparça olana kadar tekrar tekrar duvara çarptı.A°Â V>>\ /!<ft% Gromph ile Quenthel, Sorcere ustalarının ve çıraklarının yaptığı ayinleri seyrederek platoda dolaşıyorlardı. Büyülü sözler ve tütsü kokulan, ışık patlamaları, dans eden gölgeler, görünüp kaybolan, inleyen ve gülen şeytani suratlar gibi çeşitli büyülü olgularla havayı dolduruyordu. Bunların hepsi Breche Yükseltisi'ne yeni koruma tılsımları yerleştirmek içindi. Gromph biraz etkilenmişti. Öğrencileri, onun aşamayacağı hiçbir tılsım yerleştiremeseler de iyi iş çıkartıyorlardı. Hatta, onları kendisi yönettiği için, büyüleri aşması daha da kolay olacaktı. "Bütün bunlar bizi gerçekten koruyabilecek mi merak ediyorum," dedi Quenthel kaşlarını çatarak. Eteği öğrencilerden birinin büyüsünün yarattığı rüzgârla dalgalanıyordu. Gromph, onun Beradax'm saldırısından sonra bile zırh giymemesine şaşırmıştı. Belki de korkmuş acemilere ve rahibelere bir gövde gösterisi yapmak istiyordu. "Bizi daha önce koruyamadı," diye tısladı kırbacın rahatsız edici, konuşkan yılanlarından biri. Dördü çeşitli yönlere doğru kıvranıp tehlikelere hazırlıklı olmaya çalışıyordu. Beşincisi soğuk gözlerini Gromph'a dikmişti, ama Gromph bunun nedeninin kardeşinin ondan şüphelenmesi olmadığından emindi. Şüpheleniyorsa dahi, Gromph tek zanlı değildi. Quenthel'in şüphelendiği birçok kişi vardı. Başta Arach-Tinilith Hanımı olmaya özenenler ve Baenre Evi'nin sayısız düşmanı. Hatta Matron Ana Triel bile Quenthel'in karşısına çıkacağı günü engellemek istiyor olabilirdi. "Tılsımlar zamanla zayıflayabilir," dedi Gromph. Bu son derece doğru bir bilgiydi. "Seni temin ederim ki, yeni büyüler eskisinden güçlü olacak. Senin Arach-Tinilith'te güvende olmanı sağlayacak kadar güçlü."64

Dağılma "Tehdit altında olan sadece tapmak değil," diye cevabı yapıştırdı Quenthel. "Bir sonraki sefer iblis Sorcere'ye ya da Melee-Magthere'e saldırabilir."'Buna pek güvenme,' diye düşündü Gromph ve ardından "Anlıyorum," dedi. "Şimdilik yeteri kadar izledim," dedi yüce rahibe, çatık kaşlarını daha da çatarak. "Erkeklerinin kaytannalanna izin verme. Sen Narbondel'e gitmeden önce savunmanın kurulmuş olmasını istiyorum.""Olmuş bil," dedi başbüyücü. Quenthel döndü ve Arach-Tinilith'e doğru ilerlemeye başladı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 46: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Örümcek şekilli, heybetli tapmağın ana girişi garip görünüşlü bir delik haline gelmişti. İnşaat ustalan kapının adamantit kanatlannm onanrrunı henüz bitire-memişlerdi. Gromph, bunun kız kardeşini ne kadar rahatsız edeceğini düşünüp gülümsedi. Onu tanıyorsa, zavallı işçilerin Quenthel'in memnuniyetsizliğinin ağırlığını şimdiden üzerlerinde hissettiklerinden emindi. Neyse ki, buna o kadar da uzun bir süre dayanmak zorunda kalmayacaklardı. Eline bir süs eşyası aldı; kalbinin üzerinde duran, gümüş pençe içinde kara bir taş. Ouenthel bu mücevher hakkında soru sormamıştı, Gromph sormasını da beklemiyordu zaten. Ebedi gençlik kolyesiyle Narbondel'in parlamasını ?.ağlayan büyülü broşu her zaman yanındaydı. Bu ikisinin yanında Başbüyücü Cübbesi'ni, o günkü işlerine uygun çeşitli tılsım ve muskalarla donatırdı. Kız kardeşinin, bu mücevherin kendisi için ne kadar önemli olabileceği hakkında en ufak bir fikri yoktu. Taşı fark etmiş olsaydı bile, muhtemelen onu oniks, abanoz ya da kara kehribar sanırdı. Aslında taş, Gromph'un meftulüm ayininde katlettiği, Yııkan Dünya'nm aşağılık elflerinin kutsal saydığı, bir tekboynuzun boynuzundan kesilip cilalanmış fıldişiydi. Kürenin kara olmasının tek nedeni, Gromph'un iki saat önce içine yerleştirdiği varlıktı. "Bu oydu," diye mınldandı Gromph etrafındaki diğer büyücülerin duyamayacağı bir sesle. "Kokusunu alabildin mi?" 'Evet,' diye yanıtladı iblis, sesi Gromph'un kafasında biri tırnağını kazı-yormuş gibi yankılanarak. 'Aslında bunlara ihtiyacım yok. Görüş gücüne sı ı/tip olmayabilirim, ama bu benim avlanmamı hiçbir zaman engelleyemez.' "Sadece emin olmaya çalışıyorum. Beradax'ın yapamadığını yapabile-ı ek inisin?" 'Tabii ki. Sizin dünyanızdan hiç kimse benden kaçmayı başaramadı. Sununda Quenthel'in ruhuyla besleniyor olacağım, geçen her an başına y/acık bir lokma.' Aşağıruh dediklerini büyük ihtimâlle yapabilecekti, ama eğer başaramazsa sırada bekleyen altı tane daha vardı. Aynca olayları dünyevi ıtıikastçilere ilham verecek şekilde ayarlamışta.65

Richard Lee Byers Üçüncü sınıf öğrencilerinden biri elinde alaca akiktaşından kısa bir değnekle yanma geldi. Zihni yeni sorunlarla boğuşurken Gromph iç geçirdi ve öğrencisine cihazın çalışma prensiplerini göstermeye koyuldu. Bir seyyar satıcının tezgâhındaki kabaca dövülmüş ve iyi dengelenmemiş hançerlerle ilgiliymiş gibi görünmeye çalışan Ryld gizlice kavşağı gözlüyordu. Bacakları, muhtemelen kendi kendine açtığı yaralarla kaplı olan bir adam elindeki seramik kâseyi sallayıp sadaka için yalvarıyordu. Utanç duygusuna sahip bir kara elfe rastlamanın, deli bir drowa rastlamaktan daha zor olduğu bu yerde, dilenci aşağı ırklara hizmet veren bir pansiyonun önüne çöktü. Bir dişi drow omzuna yasladığı kancalı ve ucu sivri sırıkla —iyi bakınca bir kargı olduğu anlaşılıyordu— ve elinde tasmalı, dev bir gelincikle aceleyle önlerinden geçti. Bir evi istila etmiş haşerelerden arındırmaya giden basit bir yokediciydi muhtemelen. Hunzrin Evi'nden sinirli bir asilzade epesini çekip düz tarafıyla avamın tekine vurdu, zavallı büyük ihtimâlle asilzadenin yolundan zamanında çe-kilememişti. Hunzrinler aşın kendini beğenmiş olmalarıyla tanınırdı. Belki de bu, Menzoberranzan tarımının büyük

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 47: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

bir bölümüne sahip oldukları içindi. Belki de, tüm zenginliklerine rağmen "Önemsiz Doğu'da" yaşamak zorunda olmalarının acısını böyle çıkartıyorlardı.Daha nice sönük ve kasvetli kişi koşuşturup çalışmaya çalışıyordu."Çocukluk hatıralarını mı tazeliyorsun?" diye sordu büyücü. "Unutma ki," dedi Ryld, "ben Braeryn'de doğdum. Eastmyr'e tırnaklarımla kazıya kazıya yükseldim.""Bence etrafına bir baktın ve tırmanmaya karar verdin," dedi Pharaun. "Haklısın. Şimdi ise sadece peşimizde biri var mı anlamaya çalışıyordum. Sanınm kimse yok," dedi silah ustası. "Ne yazık. Eğer erkeklerin toplandığı bir yerde yeteri kadar soru sorarsak kaçaklann birkaç arkadaşının daha bizi öldürmeye, en azından neyin peşinde olduğumuzu öğrenmeye çalışacağını ummuştum. Sanınm bunu yapmayacak kadar kurnazlar," dedi Mizzrym büyücüsü."Şimdi ne yapıyoruz?" diye sordu Ryld."Sanınm sıradaki iğrenç hanı ziyaret ediyoruz," diye cevapladı Pharaun. Yürümeye başladılar ve Pharaun sözüne devam etti, "Söyle bakalım, sana hiç Yukan Dünya'ya ilk görevimin ilk iki gününde yakıcı güneş altında bir insan büyücüyü takip etmek zorunda kalışımın hikâyesini anlatmış mıydım? Panltı beni kör etmişti ve gözlerim—"66

Dağılma"Yeter," dedi Ryld. "Bu lanet olası hikâyeyi binlerce kez dinledim." "Ama bu güzel bir hikâye. Tekrar dinlemekten hoşlanacağından eminim. İşte tam oradaydım, güneşten kör..." İki usta yürümeye devam ederken örümcek ağıyla mühürlenmiş bir kapının yanından geçtiler. Kurucusu gelip bozana kadar ipek tuzağın rahatsız edilmesi kutsal yasalar tarafından yasaklanmış olduğundan, bahtsız ev sahibi penceresinin altına bir kutu yerleştirip kendisine elişi merdiven yapmıştı. Yolun karşısında eski püskü kıyafetleriyle melez bir kız çocuğu — görünüşe bakılırsa yan drow yan insan— sarhoş bir işçiye çarptı ve koşarak uzaklaştı. Ryld şahsen kızın ayyaşın cüzdanını aldığını görmemiş olsa da bunu yaptığından adı gibi emindi.Pharaun aniden durdu ve "Şuna bak," dedi. Ryld sırtındaki kılıcın havalanmasını sağlayarak döndü. Dar sokağın ağzındaki bir duvara birileri beceriksizce çamur kullanarak alevlerle çevrili bir pençe resmi çizmişti. Resmin küçük ve duvarla bütünleşmiş olmasına karşın, Pharaun'un onu fark etmesi —ki Ryld yanından geçip gitmişti— Ryld'ın canını sıkmıştı, ama, 'büyücülerin böyle şeylere aşinalığı vardır zaten,' diyerek kendisini avutmaya çalıştı."Bunun ne olduğunu biliyor musun?" diye sordu Pharaun. "Büyük ork kabilelerinden Alevpençe Kabilesi'nin amblemi. Ben de Güneşi Gören Diyarlar'da bir iki kez bulunmuştum, unuttun mu?" dedi Üstad Argith. "Güzel, tanımlamalanmı doğruladığın için sevindim. Peki burada ne işi var?" Ryld elinde olmadan etrafına bir göz attı. Tehdit unsuru bulamayınca konuştu, "Bence bunu çizen bir ork." "Benim de söyleyeceğim bu olacaktı, ama bunu yapabilecek herhangi bir köle tanıyor musun?" diye sordu büyücü."Hayır." "Tabii ki hayır. Her drowun şehrin mükemmelliği ile gurur duyduğunu bile bile hangi köle bunu bozmaya cüret edebilir?" diye sordu Pharaun. "Deli bir köle. Kırbacın altında akimi yitiren bir sürü köle

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 48: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

gördüm," dedi Ryld. "Ve bu yüzden sahiplerine saldınyorlar. Gidip duvarlara resimler çizmiyorlar. Bu çevrede oturanlan sorgulamak isterdim. Belki bize ışık tutacak binlerini bulabiliriz," dedi Pharaun. "Hep böyle enteresan şeylerden şüpheleniyorsun," dedi Ryld kafasını sallayarak. "Bazen senin de biraz deli olduğunu düşünüyorum.""Dfihiler için hep böyle derler zaten.""Bak, biliyorum bu resimle ilgili sorular seni sürekli rahatsız edecek, ama67

Richard Lee Byersşu an kaçak avımızın ortasmdayız ve hayatını kurtarmaya çalışıyoruz. Bırak bu konuyla ilgilenelim," dedi silah ustası. Uzun boylu, ince yapılı büyücü gülümsedi ve "Tamam," diyerek yola devam etti. "Ama sonunda," dedi Pharaun bir saniye sonra, "kaçakları bulup zafere ulaştığımızda —en azından Gromph'un hayatımı bağışlamasını sağladıktan sonra— bu konuyla da ilgileneceğim." Bir sokak daha geçtiler, derken gökten harlayan bir ateş sütunu düştü ve Pharaun'un vücudunu sardı. Havada kanatlar çırpılıyor ve Ryld'a doğru ok yağıyordu. Aşağırah, Breche Yükseltisi'ni saran koruma tılsımlarını göremiyordu, ama varlığının zayıflatılmış yansıması içlerinden geçerken onları hissedebiliyordu. Mecazi anlamda koaıma tılsımlarının bir kale savunmasından pek farkı yoktu. Gelen düşmanı yavaşlatıp savunmacıların ok yağdırmasına yardımcı olan derin hendekler vardı. Hendeğin üzerinde karartılmış, kalın, yüksek duvarlar geçit vermez ve tırmanılamaz gözüküyordu. Bunların ortasında, üç bir yandan mızrak ve oklarla savunulabilecek giriş kapısı bulunuyordu. Giriş koridomnun tavanında işgalcilerin başından aşağı kızgın yağ dökebilmek için delikler bulunurken koridorun ötesinde, avlunun çıkışını tıkayıp orayı bir ölüm çukuruna dönüştüren burç duvarları yükseliyordu. Gromph'un ilk karşı büyüsü —olmuş Beradax'ı da içeri sokmakta kullandığı büyü:— kaleye mancınıklarla, koçbaşlanyla ve kuşatma kuleleriyle saldıran bir ordu etkisi yapmıştı. Başbüyücünün ikinci girişimi, lağımcı çalışmasına benzeyen, kale surları altından göze batmadan geçmeyi sağlayacak bir yol açmak olmuştu. Tek fark, bu deliğin bir ekboyut boşluğundan geçmesiydi. Aşağıruhun anladığı kadarıyla, bu giriş yöntemi yaşlı Baenre tarafından Arach-Tinilith sakinlerine yeni bir dehşet yaşatmak için planlanmıştı. Alarmın korkunç çığlığını öğrenmişlerdi, ama yakında ölümün hiçbir uyan vermeden aralarına sızmasının korkusunu da tadacaklardı. Buğulu vücudunun uzantılarını içine çeken varlık —o ve onun türün-dekilerin bir ismi olmazdı, bu sayede büyücülerin çoğu tarafından celp edilmeleri imkânsız hale geliyordu— şekilsiz bedenini az da olsa korku duyarak delikten içeri akıttı. Eğer Gromph'un büyüsü koruma tılsımlarını etkisiz hale getiremezse, bunu öğreneceği yer burasıydı. Yoldan aşağı sürünürken üstünde ve çevresine konuşlandırılmış tılsımları hissedebiliyordu. Dengesizce yerleştirilmiş ve düşmeye hazır baltalar, arbaletlere bağlanmış çelme telleri ve ayak altına rasgele dağılmış kaltroplar.68

DağılmaEtrafındaki büyü güçleri öldürme arzusuyla canlıymış gibi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 49: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

titreşiyordu, ama hiçbiri davetsiz misafiri algılayamadı.Tünelin diğer ucu —büyülü görüşe sahip olmayanlar için hiçbir şey|||ifade etmiyordu— bir koridora açılıyordu. Aşağıruh dışarı tırmandı ve etrafına göz gezdirdi. Arach-Tiniliffı'in örümcek bacağı bölümlerinden birindey-di. QuenthePin odasından biraz uzaktaydı, ama bu sorun değildi. Yaratığın IIhedefine ulaşmasını hiçbir şeyin engelleyemeyeceğine inancı tamdı. Davetsiz misafir, eğilip köşeyi dönünce nöbet tutan bir acemi gördü. Aksi pek mümkün görünmese de dişi kara elfm onu fark etmemesine memnundu. Anlayamadığı bir nedenden ötürü Gromph ona bir karanlık iblis görünümü vermişti ve şu an arkasındaki gölgeden ayırt edilemezdi. Aşağıruh, ölümlüyü katletmek için büyük bir istek duydu, ama Gromphona Quenthel dışındakilere —kendisini Ouenthel'e siper eden budalalarhariç— zarar vermeyi yasaklamıştı. İçinde bir pişmanlık kırmtısıyla gözcününyanından geçip koridorda ilerlemeye devam etti. Biraz sonra sıra sıra

ilhücrelerin bulunduğu bir yere geldi. Ufak, kare odalarda öğrenciler tanrıçaya sadakatlerini dile getiriyorlardı. Kana susamış varlığa koridor sonsuza kadar gidiyormuş gibi geldi. Kısabir süre sonra örümceğin göğüs ve başım oluşturan bölümüne geldi. Burasıtapmağın kalbiydi. En büyük şapeller, en kutsal sunaklar ve tapınağın yücerahibelerinin özel odaları bu bölümde bulunurdu. m Varlık geniş, sekizgen salona süzülerek girdi. Buradaki hava çevredekiodalar ve koridorlardakinden daha serindi. Sekiz dikdörtgen kapının arasında çeşitli Lloth heykelleri bulunuyordu. Zeminde altın çizgilerden oluşmuşkarmaşık büyülü işaretler, bir beşgen şeklinde birleşip salonun merkezindeodaklanan bir güç bağı oluşturuyordu. Aynı şekil tavanda da tekrarlanarak j 'tılsımı kuvvetlendiriyordu. Aşağıruh bu şekillerin işlevini açıkçası hiç merak etmiyordu. Şekledokunmamaya özen göstererek duvar boyunca ilerledi. 11 Birden odanm merkezinde bir şeyler uyandı ve etrafa güç dalgalan yayılmaya başladı. Ruhun buharımsı vücuduna saplanan ani, keskin güç dalgası,beklenmeyen acı patlamasıyla bir an donup kalmasına neden oldu. | Bir şey yaşayan karanlığı merkeze çekmeye çalışıyordu. Katı olmayanbedeninin, ona denk bir kanca ve iple çekilebildiğini fark etti. Aynı zamandabeşgenden sakınmaya çalışmanın da bir işe yaramadığını öğrenmiş oldu. Gö- ! 1riinüşe göre odaya giren kişinin parola gibi bir şey söylemesi gerekiyordu. Çekme birdenbire kesildi ve acı dindi. Şoku ve şaşkınlığı üzerinden atan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 50: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

karanlık, üzerine çökmeye hazırlanan yaratığın ne olduğunu kestirmeye11

çalıştı. Saldırgan da kendisi gibi şekilsizdi, ama yumru ve çıkıntılardan oluşan özü sabit, sertti.I69 1

Richard Lee Byers Saldırgan, karanlığı delip geçmek için vücudundan sivri bir uzantı çıkardı. Yaraları yanıyor ve gücü emilen ruhun kontrolsüzce titremesine neden oluyordu. Gromph'un ajanı hayretler içinde fark etti ki, bu, ölümlü birini bir kalp atışı süresinde katledebilecek bir soğuktu. Davetsiz misafir bu duyguyu daha önce hiç tatmamıştı —en azından bu kadar acılı bir şekilde— ve aslında şu an da hissetmiyor olmalıydı, ama beşgenin mahkumu sadece soğuk değildi. Soğuğun özüydü, soğuğun can verilmiş saf haliydi. Aynı aşağıruhun karanlığın özüne bürünmesi gibi. Sııikastçinin parçalan pıhtılaşmaya, katılık derecesinde sertleşmeye ve ardından kırılmaya başladı. Şimdilik fazla bir zarar görmemişti, ama bunun böyle kalmasını istiyorsa bir an önce karşı saldırıya geçmeliydi. Bedeninin kenarım soğuk ruhun etrafına doladı ve gerilmiş, ince çatlaklar ve kusurlu noktalar keşfetti. Tabii ki —-mahkumun yapısı bir buz yığınını andırıyordu. Gromph'un ajanı uzantılarını çekiç şeklinde maddeleştirdi ve zayıf noktalara vurmaya başladı. İnce çatlaklar derin yarıklar haline geldi ve bu halde sertleşerek kenarlan daha da ayırdı. Soğuk ruh, pençelerini düşmanının üzerinden çekti. Zihni telepatik teslimiyet önerileri yaymaya başladı. Karanlık bulutu bunları duymazdan geldi ve vurmaya devam etti. Beşgenin donmuş tutsağı buz parçacıklarına ayrılarak patladı. Bunlar karanlık ruhun canını bir anlığına yaksa da acı hemen geçti. Kazandığı zaferden gayet memnun kalan aşağıruh arkasını döndü ve diğer sekiz kapıyı incelemeye başladı. Dövüşün herhangi birinin dikkatini çekip çekmediğini anlamaya çalışıyordu. Görünüşte kimseler yoktu ve bu çok mantıklıydı aslında. Büyük oranda başka bir düzlemde geçen mücadele son derece sessiz olup bitmişti. Karanlık, Quenthel'in odasına olaysız varmayı başardı. Orada, elinde büyü gücüyle parıldayan bir topuz olan başka bir muhafız nöbetteydi. Kendi haline bırakılırsa, hanımının sesini duyup içeri dalmaya kalkabilirdi ve aşağıruh böyle bir şeyin olmasını engellemeye kararlıydı. Aniden rahibenin etrafında yükselerek onu kör ettikten sonra, bir uzantısını kalınlaştmp rahibenin boynuna doladı. Dişi drovv muhafız biraz kıvrandı, ama sonunda nefessizlikten öldü. Katili onu yere bıraktı ve kapının altından içeri sızdı. Quentheî'in özel odasını sayısız nesne süslüyordu; o kadar çok şey vardı ki burası ufak çaplı bir Lloth Tapınağı sayılabilirdi. Bunun yanında odada, ne kadar enfes olsalar da fazla sayıda mobilya bulunmaması Menzoberranzanlılann gösteriş merakına pek uymuyordu.Karanlık ilk önce kendisinden soyut bir dalga yaydı. Böylece70

DağılmaQuenthe!'in şahsi savunmalarından birini keşfetti. Bu, ruhun beklediği gibi, ilahi büyülerle bezenmiş gizli bir tuzak değil, davetsiz misafirlerin başını çarpacak mesafeye asılmış ve görünmez hale getirilmiş bir dizi kristal rüzgâr çanıydı. Görünüşe bakılırsa Baenre rahibesi eğer suikastçiden ikinci bir uyan gelirse onunla tek başına başa çıkabileceğini düşünüyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 51: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Belki de çıkabilirdi. Aşağıruh bunu bilemezdi, çünkü rahibeye geldiğini haber vermeye niyeti yoktu. Dumansı bedeniyle alarm çanlarının arasından, onlara hiç değmeden geçip gitmekten değişik bir zevk almıştı. Gözleri kapalı, şüphesiz derin düşüncelere dalmış olan Quenıhel halının üzerinde bağdaş kurmuş oturuyordu. Arkasındaki duvarda duran birkaç demir sandıktan ve gizli bir kapıdan büyülü ışık yayılıyordu. Quenthel değerli eşyalannı kendisini koruduğundan daha iyi koruyor gibiydi. Gromph'un ajanı süzülerek ilerlemeye devam ederken ufak, yuvarlak masada bir şeyler kıvranıp tıslamaya başladı. Bu büyülü bir kırbaç ve onun ucunda bulunan beş engerekti. Aşağıruh odanın gerisindeki kuvvetli büyülerle ilgilenirken aşağıdaki engereklerin yaydığı zayıf büyü haresini gözden kaçırmıştı. Çok şükür, bu hiçbir şeyi değiştirmezdi. Hareketli karanlık avma, aralarına hiçbir şeyin giremeyeceği kadar yaklaşmıştı. Kırbaç şeklinde bir uzantı oluşturdu ve ufak masayı devirdi. Hemen ardından genlcşip Quenthel'in üzerine atıldı. Quenthel gözlerini açtı, ama tabii ki karanlıktan başka bir şey göremedi. Konuşmak ya da haykırmak için ağzını açar açmaz iblis uzantılarından birini ağzından içeri soktu.71

Richard Lee Byers

u\\ Bir anlığına dünya parlak ve sıcak bir alevle kaplanarak Pharaun'un tenini yaktı. Buna rağmen alevler söndüğünde ancak dokununca hissedilebilen acı kırıntılarından başka bir şey kalmamıştı. Nefes nefese kalan büyücü kendisini toparlamaya çalıştı. Su toplayan bir iki yer dışında iyi sayılırdı. Piwaf-w'sindeki komma tılsımları, drowlara özgü doğal büyü koruması ve üzerinde Sorcere amblemi olan yüzüğünün birleşimi sayesinde ölümcül yaralar almaktan kurtulmuştu. Ryld anında Yancı'yı çekti. Yolun karşısındaki evin çatısından bir ok vızıldayarak geldi ve iri kılıç ustası onu havada ikiye ayırdı. Üzerlerinde turlayan uçan dev binek, Ryld ne olduğunu anlayamadan gözden kayboldu."İyi misin?" diye sordu Ryld."Biraz alazlandım, o kadar," diye cevapladı Pharaun. "İşte senin kaçakların, pek o kadar da kurnaz sayılmazlar. Şimdi ya biz yukarı çıkacağız ya da onları aşağı indireceğiz." "İkisini de yapmayacağız. Beni takip et," diyerek yürümeye başladı Pharaun. "Kaçacak mıyız?" diye sordu silah ustası, gelen bir başka oku etkisiz hale getirirken. "Onlardan birini yakalamak istediğimizi sanıyordum.""Sadece beni takip et." Pharaun sokak, boyunca ilerlerken bir yandan yukarı bakıp saldırganları kolaçan ediyordu. Ryld kaşlarını çattı, ama peşinden gelmeye devam etti.Sorcere Ustası'nm gözünün ucuna bir kıvrılma hareketi çarptı. Hemen72

Dağılmakendi ekseninde döndü. Karşı çatının kenarına tünemiş bir büyücü elleriyle karmaşık, akıcı şekiller çiziyordu. Büyü söz ve hareketlerini hızlıca tamamlayan Pharaun kendi büyüsüne başladı. Diğer büyücüyle âdeta yarıştılar ve Pharaun büyüyü

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 52: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

önce bitirdi. Parmak uçlarından, mavi ışıldan oluşan beş ok sıçradı ve diğer büyü kullanıcısının göğsüne saplandı. Meslektaşını ne kadar yaralayabildiğim bu mesafeden kestiremiyordu, ama onun acı içinde kıvrandığını görebiliyordu. Hocası'nın büyüsü, kendi büyüsünü bitirmesini engellemişti. Ryld ancak başka bir oku daha savuşturduktan sonra Pharaun asıl hedefin kendisi olduğunun farkına vardı. Bir saniye sonra gölgelerden oluşmuş bir kakmalı topuz hiç yoktan var oldu ve büyücünün başına doğru savrulmaya başladı. Yancı'nın hafif bir vuruşuyla —yaratım ürünü her şeye olduğu gibi— topuz gözden kayboldu."Buradan," dedi Pharaun. İki usta koşarak sokaktaki mütevazı evlerden birinin kemerli kumtaşı kapısına geldi. Pharaun ev sahiplerinin çatışma çıkar çıkmaz kapılarını kilitlediklerini tahmin etmişti, Ryld da öyle düşünmüş olmalıydı ki kapı kolunu kullanmaya gerek görmedi. Basitçe kapıyı tekmeleyip kirişlerini kırdı. Derhal içeri daldılar. Evin giriş odası kalabalıktı. Pharaun bunu zaten bekliyordu. Şehir nüfusunun sürekli artış göstemıesine rağmen ev sayısı sabit kalmıştı. Fakirler buldukları her deliğe sıkışmak zorunda kalmışlardı. Bu yüzden barakada yoksul bolluğu vardı ve çoğu bu ortak alanda dinlenmek ve yer masası üzerindeki demir kazandan rothe rostosu yemek için toplanmışlardı. Şaşırtıcı olan ise, basit yemeğin son derece leziz görünüyor olmasıydı. Kokusu Pharaun'un ağzını sulandırdı ve ona kaç saattir yemek yememiş olduğunu hatırlattı. Ryld, ev sahiplerinin tepkilerini önlemek için Yarıcı'yi gösterişli bir şekilde savurdu."Verdiğimiz rahatsızlık için özür dileriz," dedi Pharaun.Silah ustası ona öfkeyle baktı. "Neden kaçıyoruz?" "Alev sütunu mistik değil, ilahi bir büyüydü." Pharaun elini kaldırdı ve dostuna büyü koruması yanında büyü tanımlama gücü de olan Sorcere yüzüğünü gösterdi. "Bize saldıranlar rahibelerdi. Onları öldürmemiz dikkat çekebilir ve Konsey'in hakkımızda hüküm vermesini kolaylaştırabilirdi. I latta görevimizin sonucunu veya Gromph'un kararını dikkate almadan bizi öldürmeye bile karar verebilirlerdi." Pharaun sırıttı ve ekledi, "Sana haşmetli bir kapışma vaat ettiğimi biliyo-ı um, ama bunun için biraz daha sabretmen gerekecek." "Yukarıdan bizi izleyen düşmanları atlatmak bizi biraz zorlayacak gibime geliyor," diye cevapladı Ryld.73

Richard Lee Byers "Ben durdurulamaz bir hile ustasıyım, bunu hâlâ öğrenemedin mi?" Pharaun odada dikilen yoksullara döndü ve "Çok mühim bir görevde olan iki Akademi Ustası'na yardım etmek ister misiniz? Sizi temin ederim ki, Başbüyücü Baenre yaptığınız yardımları karşılıksız bırakmayacaktır," dedi Kalabalık korku dolu gözlerle ona bakmaya devam etti. Dişinin teki kemik saplı, granit başlı bir tokmak çıkardı ve büyücüye fırlattı. Ryld tokmağı havada yakaladı ve sahibine geri yolladı. El yapımı silah alnına çarpınca kadın yere yığıldı. "Çeşitli şüphelerini dile getirmek isteyen başka biri var mı?" diye sordu Pharaun. Bir saniye bekledi. "Mükemmel, şimdi kıpırdamadan bekleyin. Merak etmeyin canınız yanmayacak." Sorcere Ustası cebinden bir tutam yün çıkardı ve büyü sözleri söylemeye başladı. Yumuşak bir tıslamayla parlak bir büyü gücü dalgası odaya yayıldı. Dalganın dokunduğu yoksullar Pharaun'un ya da Ryld'ın şeklini almaya başlıyorlardı. Sadece tek bir çocuk büyüden etkilenmemişti. "Harika," dedi Pharaun. "Şimdi tek yapmanız gereken dışarı çıkmak.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 53: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Değişik yönlere dağılmanızı tavsiye ederim. Şansınız yaver giderse hepiniz olmasa da çoğunuz hayatta kalacaksınız." "Hayır!" diye haykırdı Ryld'a benzeyenlerden biri yüksek, acıklı bir sesle. "Bizi zorla—" "Evet yapabiliriz," diye sözünü kesti Pharaun. "Tüm evi zehirli buharla doldurabilirim, arkadaşım hepinizi ufak parçalara bölebilir... Şimdi lütfen mantıklı davranıp gidin. Eğer düşman buraya gelirse hayatta kalma şansınız çok daha az olur." Ona umutsuzca baktılar. Pharaun gülümsedi ve omuz silkti. Ryld, Yancı'yı kaldırdı ve zavallılar kapıdan sıvışmaya başladılar.İki usta kalabalığın gerisinde kaldı. "Cehennem Çukuru'nun Gölgeleri aşkına," diye mırıldandı Pharaun, "bunu gerçekten yapıp yapmayacaklarından tam olarak emin değildim. Ben çok inandırıcı bir şeytanım, değil mi? Bu benim samimi suratımın eseri olmalı." "Yem kullanmak körü bir fikir değil," dedi Ryld, "ama şimdi düşünüyorum da, neden bizi görünmez yapmadın?" Pharaun homurdandı, "Ben sana kılıcı hangi ucundan tutacağını söylüyor muyum? Görünmezlik çok yaygın bir numara. Eminim düşmanlanmız ona karşı bir şeyler hazırlamışlardır. Buna karşın benim yanılsama büyüm işe yarayabilir. Bu benim kişisel tasanmlanmdan biri ve biz Mizzrymler gözbağcılığında ustayızdır. Şimdi dışan çıkınca beni kaybetmemeye çalış. Yanlış Pharaun'un peşine takılmak istemezsin sanınm." Evdekilerin çoğu çıkmıştı. Pharaun derin bir nefes aldı, kendisini hazırladı ve Ryld'la birlikte dışan çıktı.

'

74

Dağılma Yoksullar onlara söylendiği gibi etrafa dağıtıyorlardı. Pharaun'un görebildiği kadarıyla kimse onlara saldırmıyordu. Pharaun düşmanının kafasının karışmış olduğunu umdu. Diğerleri gibi kaçışan ustalar ardı ardına iki köşe döndüler. Tam düşmanını zekâsıyla alt etmenin memnuniyetini yaşamaya başlıyordu ki başının üzerinde bir şey takırdayıp hışırdadı. Başını kaldırmasıyla sesin kaynağının yüzüne vurup onu yere yıkması bir oldu. bir hayli yüksekten bırakılan kalın, pürüzlü ağ, bir sopa etkisiyle üstüne düşmüştü. Pharaun gibi tuzağa düşen Ryld, Braerynlilerin gurur duyacağı kadar kaba bir dille küfretti. Pharaun'un darbenin şokunu atlatması birkaç saniyesini aldı ve durumunun tahmin ettiğinden de umutsuz olduğunu fark etti. Örümcek ağı şeklindeki tuzak canlandınlmıştı. Derisini yolmaya ve onlan tamamen hareketsiz bırakmaya çalışan ağ gerilip sıkılaşıyordu. Sokağa bir kemkanat indi. Eyerde oturan rahibenin, derin yarası haricinde güzel bir yüzü vardı —acımasız, zeki ve hor gören bir Mizzrym yüzü. Nedense bir maske takıyordu ve Pharaun bunun sebebini bildiğinden şüpheleniyordu. Sırıtan dişi, "Beni gözbağlarıyla yanıltmaya çalışacağını tahmin etmiştim l'haraun. Bu yüzden yanımda bir gerçek görüş muskası taşıyordum," dedi. Bunu ağın arkasında görebileceğinden pek emin olmayan Pharaun gülümsedi ve konuştu, "Tebrik ederim, Greyanna. Bu arada, sen de hoş geldin"

Quenthel'in korkuya karşı bağışıklığı vardı. Hiçbir zaman panik

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 54: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

yapmıyordu, yapamıyordu. Ya da bunun böyle olduğuna inanıyordu, aslında panik yapmıyor, sadece kötülüğünü isteyenlerin tam istediği gibi umutsuz ve çılgın gibi davranıyordu. Emin olamasa da engereklerin tıslamasının ve bir çarpma sesinin onu düşüncelerinden ayırdığını hatırlar gibiydi. Gözlerini açmasına rağmen hiçbir şey görememişti. Muhtemelen birisi üzerine karanlık küresi indirmiş ya da kötüsü ona bir körlük büyüsü yapmıştı. Kırbaç yılanlarına bağırmak için ağzını açtığında ise soğuk ve kalın bir şey kendisini içeri tıkmıştı. Boğazı tıkanmıştı ve nefes alamıyordu. Bu arada başka bir şey, bir iblisin uzantısı gibi soğuk ve çevik bir şey bileğine dolanmaya başladı. Uzantı elini sabitleyemeden onu çekmiş ve diğer uzuvlarının peşinde olan uzantılardan kurtulmak için çırpınmaya başlamıştı. Ne yazık ki, bunların hiçbiri nefes almasını sağlayamıyordu.Kol ve bacaklarını önündeki boşluğa doğru delice savurmaya başladı.75

Richard Lee ByersMantığı ona saldırganın orada bulunması gerektiğini söylüyordu, ama yumruklan boşluğu dövmekten başka bir şey yapmadı. Ciğerleri havasızlıktan yanıyordu ve bilincinin yavaş yavaş kaybolmaya başladığını hissedebiliyordu.Yapabileceği tek şey kalmıştı. Isırdı. Başta ağzındaki yığını aşamadı, ama Quenthel dişlerini iyice sıktı, hırladı ve en sonunda dişlerini derimsi yağlı bir şeye geçirmeyi başardı. Ağzındaki şey bir anda yok oldu. Geri çekilmedi, olduğu yerde eridi gitti. Quenthel'in dişleri büyük bir takırtıyla birbirlerine vurdu. Dizleri üzerinde doğrulan derin derin nefes aldı ve ardından bağırdı, "Kırbaç!" "Buradayız!" diye haykırdı Yngoth zeminde bir yerlerden. "İblisi son ana kadar göremedik. O karanlığın ta kendisiydi!""Anlıyorum," dedi Quenthel. En azından kör değildi. Karanlıktan oluşan iblisleri duymuştu, ama hiç birini celp etmeye ihtiyaç duymamıştı. Onları yakalamak zor, itaat altına almak ise imkânsız gibiydi."Muhafız!" diye haykırdı. Bu sefer cevap gelmediği için şaşırmamıştı. Saldırganın varlığı muhafızın ya hain ya da ölü olduğunu gösteriyordu. Quenthel kendisine doğru hızla gelen bir şey hissetti. Kenara sıçradı ve biraz önce bulunduğu yerde bir şey infilâk etti. Donmuş zeminin soğuğu yün elbisesini aşıp içine işliyordu. Planladığı gibi, tören eşyalarının ve büyülü mücevherlerinin bulunduğu rafın yanma atlamıştı. Biraz yükseldi ve el yordamıyla rafı araştırmaya başladı. Birkaç şeyin yere düşmesiyle iğrenç bir gürültü çıksa da sonunda aradığı güzelce kesilmiş cam madalyonu buldu. Gözlerini kısarak mücevherin gücünü uyandırmaya çalıştı. Baş döndürücü bir parıltı odayı kapladı. Ouenthel elleriyle gözlerini siper etmek zorunda kaldı. Bu dayanılmaz ışığın yaşayan karanlığı yok edeceğini umuyordu. Büyülü ışık ve doğaüstü karanlık bir an birbirlerine karıştılar, ardından oda normal aydınlık seviyesine geri döndü. En azından Quenthel artık gözlerini açabilirdi. Suikastçisi, göıünüşe göre ışıktan etkilenmemişti, çarpık bir merkezi leke ve odaya yayılmaya çalışan uzun, yıpranmış kollardan oluşan bir dumandı. Tüm parlaklığı emip hiçbir şey yansıtmayan iblis, zifiri karanlıktı. Uzun, ince bir uzantıyla madalyona atıldı ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 55: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Quenthel parçayı son anda kenara çekti. Karanlık uzantı yön değiştirdi madalyonu Quenthel'in elinden düşürecek kadar sertçe çarptı. Cam madalyon yerde tuz buz oldu ve oda bir kez daha karardı. Neyse ki oda aydınlıkken raftaki birkaç gerekli eşyanın yerini saptamıştı. İçgüdüsel olarak yere çöktü ve savrulan uzanü saçlarını bozarak başının76

Dağılmaü/erinden geçti. Hemen bir parşömen kaptı. Bu büyüleri harcıyor olmaktan pişmanlık duyuyordu, ama ölü olmaktan daha çok pişmanlık duyacağı kesindi. Parşömenin içeriğine aşina olduğundan büyüyü yapmak için yazılanları görmesi gerekmiyordu. Sözleri söyledi ve tavandan iblisin özünün bulun-tluğu yere san alevden bir sütun gürleyerek indi. Sıçrayan ateşler iblisin hâlâ orada olduğunu gösteriyordu. Ateş içinden geçip gittiğinde merkezi ve kollan şiddetle sarsılmaya başladı. Alev sütunu ortadan kayboldu, ama drowun gözlerini koruma çabasına rağmen sütunun hayali görüşünü ikiye bölüyordu. Görebildiği tek şeyin dalgalanan, mat çizgi olduğunu fark etmesi birkaç saniyesini aldı. Karanlık hâlâ hayattaydı. Ouenthel'in gözlerini mühürlemek için kendisini bir kez daha yoğunlaştırmıştı. 'Zorlu bir rakipsin,' diye düşündü Ouenthel. Lloth'un ilahi bir elçisi olarak, konuşulmamış kelimelerini iblisin zihnine gönderdi. Cevap gelmedi; Quenthel kendi zihniyle iblisinki arasında bir bağlantı kuramadığım hissediyordu. Bu Lloth'un hizmetkârianndan biri olamazdı. Canlı olan ve emrine itaat etmeyen iblis kesinlikle onu yakalayacak ve vınacaktı ve bu sefer önsezileri onu yalnız bırakmıştı. Saldırının ne taraftan geleceği hakkında en ufak bir fikri dahi yoktu, bu yüzden ondan kaçınmak için ne tarafa hamle yapacağını da bilemiyordu. Sadece tahmin etmesi ve körlük ile kararsızlığın onu daha fazla geciktirmesine izin vermemesi l'.erekiyordu. Arkasını dönüyordu ki bir şey omzuna çarptı. Başta sadece onu ürküten bir darbeydi, ama sonra darbenin geldiği yerden acı yayılmaya ve kan boşalmaya başladı. Ya karanlık uzantılarını pençe haline getirmiş ya da odada bir kılıç bulmuştu. Ouenthel hocalarının onlara, acıya kapılıp sıradaki saldırılar karşısında savunmasız kalmamayı öğrettiklerine minnettardı. Hareketli olmaya gayret gösteriyor ve kendisini zor bir hedef haline getirmeye çalışıyordu. Kulağına bir tıslama geldi. Sesin kaynağı neredeyse ayağının altındaydı. (loıünüşe bakılırsa engerekler kırbaç sapını da peşlerinden sürükleyerek karanlıkta Quenthel'i bulmaya çalışmışlardı. Quenthel eğildi, elini bir an engereklerin soğuk bedenlerinde gezdirdikten sonra kırbacın sapını bulabildi ve elinde silahıyla ayağa kalktı. Sürüngenler gerinip tısladı ve hepsi ayn yönleri gözlemeye başladı. Ouenthel onlann kendisinden fâzla şey görebildiklerini fark etti. Karanlık »aldınya hazırlanıyordu. Rahibe, yılan-iblis hizmetkârlanyla arasındaki zihin bağını kuvvetlendirdi. Hâlâ düşmanının uzantılarının konumunu bilmiyordu, ama onları hissedebiliyordu ve bu hiç yoktan iyiydi.Karanlık ona doğru hamle yaptı ve Ouenthel kırbacını etrafında dönerek

Richard Lee Byers

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 56: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

ardı ardına savurdu. Hedefi tutturamasa da engerekler havada kıvrılıp bu I yanlışlığı telafi ediyorlardı. Sonlara doğru, aralıksız hamle yapmaktan güçlükle nefes almaya, I hareketleri daha ağırlaşmaya ve vahşileşmeye başladı. Derken aniden uzunH ve sivri bir şey baldırının arkasına saplandı. Quenthel duyduğu acıdan ve hissettiği kan boşalmasından bu yaranın omzundakinden de derin olduğunu biliyordu. Adım atmaya çalışırken 1 sendeledi ve bacağı kıvrıldı. Kırbaç engerekleri telaş içinde tısladı. İradesini toplayıp acıyı bastırmak için haykırdı ve bacağını itaat etmeye I zorladı. Zonklayan bacağı düzleşti ve Quenthel ayağa kalktı. Arkasını döndü ve kırbacım baldırını yaralayan uzantıya doğru savurdu. Uzantı aynı saldırıyı bir daha yapamayacak şekilde paramparça oldu. Aynı anda yılan yoldaşları boynuna doğru ilerleyen elleri fark etti. Tekrar döndü ve onlan da yok etti. Sonunda gölge saldırmaktan vazgeçti. Bacağından aşağı süzülüp yerde havuz oluşturan kam hisseden Quenthel aceleyle durum değerlendirmesi yaptı. İblise acı çektirdiğinden emindi—yoksa yılmadan saldırır ve Ouenthel düşene kadar durmazdı— ama bu onu öldürmeye yaklaştığı anlamına gelmezdi. Böyle varlıkları bildiği kadarıyla, onlan yok etmek için uzantılara değil, onların ötesindeki çekirdeğe ulaşmak gerekiyordu. Tek soam bu çekirdeği bularak karanlıkta bulmaktı. Bir anlık molayı değerlendirip kaçmaya kalkışabilirdi, ama vazgeçti; çünkü Ouenthel hareket eder etmez iblis de hareket edecekti ve bu, rahibe kör bir şekilde ortada kalacak anlamına geliyordu. Kendi odasındayken bu pek sorun değildi aslında —her santimini avucunun içi gibi biliyordu— ama dışanda her an bir yere takılıp düşebilirdi. Eğer bu gerçekleşir ya da bir yardım bulamadan bacağı iflas ederse, iblis Quenthel'in işini bitirmekte hiç zorlanmazdı. Hayır, lânetli şeyi kendi başına öldürecekti, hemen, hazır ayakta dura-bitiyorken. Tek soru şuydu: Nasıl? Gizli dolabındaki silahlardan biri işini görebilirdi, ama oraya ulaşmasının l imkânı yoktu. Gizli kilidi açana kadar çoktan ölmüş olurdu. Bu işi elindeki] imkânlarla başarmalıydı, ki bu başka bir parşömen kullanarak kumar oyna-1 ması anlamına geliyordu. İblis yeniden saldırdı. Ouenthel ucu testere gibi sivri dişlerle kaplı uzan-l tiyi kırbacıyia savuşturmayı başardı. Ardından gelen uzantının başı topuzl şeklindeydi. Quenthel kafatasım göçertmek için yapılan saldırıdan yaOM doğru adım atıp kaçındıktan sonra engereklerle uzantıyı parçaladı. İbliffl karanlık uzantıyı geri çekti. Kesici ya da ezici hiçbir özelliği olmayan ufak bir uzantı QuenthePe yılan gibi yaklaşmaya çalışıyordu. Muhtemelen silah tutan kolunu yakalamaya! çalışacaktı. Uzantıyı görmemiş gibi yaptı.78

Dağılma Gölge uzantı yerden sıçrayıp Quenthel'in ayak bileğine dolandı ve sağlam bacağını çekti. Hedef değişimi Quenthel'i hazırlıksız yakalamıştı ve yere sertçe düşerek başını vurmasına neden oldu. Acı bütün yaralarında tekrar belirmişti. Şaşkınlığını üzerinden atmak birkaç saniyesini aldı. Kendisine geldiğinde Quenthel, iblisin kesip biçmeye hazır diğer uzantılannm farkına vardı. Zamanı büyünün son hecesini seslendirmeye neredeyse yermiyordu.Ama yetti. Son üç kelimeyi söyledi ve güç, derisinin altında kaynayıp kıvranmaya başladı. Bu gücü yaşayan karanlığa boşaltması iblis onu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 57: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

sıkıca kavramış olduğu için pek zor olmamıştı. Nefesini tutup olacakları beklemeye başladı. Rakibinin kendisine tutunmasına izin vermek gibi bu büyü de bir kumardı. Yaptığı büyü bir drowu ya da herhangi bir ölümlüyü ciddi biçimde zayıflatırdı. Ama iblis —ya da her neydiyse—asıl doğasına bağlı olarak büyüyü savuşturabilir, hatta büyüden aldığı güçle beslenebilirdi. Yaptığı numara işe yaramıştı, iblis bir miktar hassaslaşmıştı. Bunu uzantılarının spazmlarla kıvranmasından ve onu sıkıca tutan uzantıların gevşemesinden arılayabiliyordu. Odadaki karanlık bir an kalkar gibi oldu. Bu da iblisin zayıfladığının kanıtlanndan biriydi. QuenthePin, iblisin çarpık özünün yerini bulması için gereken tek şey bir anlık aydınlıktı. Ayağa kalktı ve atıldı, ama ancak topallayabildiğim fark etti. Attığı her adım ayrı bir acı kaynağıydı. Ama bunun kendisini durdurmasına izin vermeyecekti. Karanlığın yaratığı geri çekiliyordu. İki uzantı QuenthePe doğru savruldu. Birinden eğilerek kaçınırken diğerine kırbaçla karşılık verdi. Hesaplarına göre iki adım sonra yaratığın şekilsiz vücuduna vurabilecek yakınlıkta olacaktı. Kamçıyı savurdu ve engereklerin dişlerinin boş havadan daha katı bir şeye saplandıklarını hissettiğinde zevk içinde hayırdı. Elinden geldiğince sert ve hızlı vurmaya çalışıyordu. Her saldırıda canı yanıyordu. Yılanları onu arkasından sinsice yaklaşan uzantılar konusunda uyardılar, ama o uyarılan dikkate almadı. Karanlığın merkezine saldırmayı keserse başka bir şans daha yakalayamayacağım biliyordu. Odayı kaplayan karanlık, varlıkla yokluk arasında gidip gelmeye başladı. Ouenthel'in hareketleri bu bölük pörçük görüş anlannda kesintili görünüyordu. Uzantılar onu yeniden yakalayıp çekmeye başladı. Quenthel hiddet ve hüsranla feryat etti. Feryadına cevap verircesine uzantılar çözüldü ve onu yere bıraktılar. Quenthel kafasını kaldınp iblise baktı. Görüşü engelleyen hiçbir şey kalmamıştı. Katil karanlık yoktu. Son darbesi ölümcül olmuş olmalıydı. Yaratık sadece bir iki saniye daha dayanabilmişti."Öldü!" diye tısladı Hsiv. "Şimdi ne yapıyoruz efendim?"79

Richard Lee Byers "İlk önce... oturacağım... yaralarımla ilgileneceğim, sonra muhafızımı... ararız," dedi Quenthel nefes nefese, engereklerle bağlantısı zayıflarken. Kamçıyla kurulmuş olan bu derin iletişimin sonucunda, konuşulanların manaları iblisler tarafından kolaylıkla çarpıtılabiliyordu. "Eğer yeterince şanslıysa çoktan ölmüştü." Söylediği gibi güçlü olmayı dilerdi, ama muhtemelen iblis suikastçiler onun için gelmeye devam edecekti. Bir örümcek iblisinin ortaya çıkmasının yalnızca bir tesadüf olmasını ummuştu. Eğer böyle bir iblis saldırmazsa, yenilenen savunma tılsımlarının yeterli olacağını düşünmüştü. Görünüşe bakılırsa fazlasıyla iyimserdi. En azından Arach-Tinilith onun gücünün merkeziydi. Burada kendine ufak çaplı bir ordu kurabilir ve her türlü büyülü eşyayı kendi güvenliği için kullanabilirdi, ama aynı zamanda bunlar onu karanlık iblisinden koruya-mamıştı ve onun durumundaki bir rahibenin daha kaç saldırıdan sağ kurtulabileceğini düşünmekten kendisini alamıyordu.80

Dağılma

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 58: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

y\\\ Greyanna'nm hizmetkârlan kemkanatlanyla onun yakınma indiler. İki savaşçı, bir büyücü ve bir de rahibe olmak üzere dört kişiydiler. Hepsi de budala pantomimcılere benzemelerine neden olan gerçek görüş maskelerinden giyiyordu. Pharaun levitasyon gücünü kullanmaya çalıştı, ama ağ fazlasıyla ağırdı. I iadesiyle büyülü epesini canlandırdı. Çelik yüzük pannağından kaybolurken uzun, ince kılıç ağın dışında maddeleşti. Kılıç kalın iplere saldırmaya başladı, ama pek etkili olduğu söylenemezdi. Epe kesici değil, delici bir silah sayılırdı. Sıkılaşan ağın yaptığı basınca karşı kaslarını germeye çalışan Pharaun, havada süzülen kılıcı Mizzrym Evi'nin diğer üyelerine doğru döndürdü. Greyanna bir kahkaha attı. "O küçük iğne bozuntusu mu bizi senden uzak tutacak?" "Muhtemelen hayır," diye cevapladı Pharaun parmaklarını keselerinden birine yaklaştırmaya çalışırken. "Bu yüzden ona ilk önce seni öldürmesini emrettim.""Öyle mı?" Kız kardeşi savaşçılarına öne çıkmalarını işaret etti. İkiz kardeşler san saçlara ve ayrık birer çeneye sahiplerdi. Karanlıkaltı'nm alışılmış kurmalı vaymı değil, mat kemikten yapılmış uzun yay kullanıyorlardı. Greyanna I »ineğinin üzerinde kaldı ve piwafwlsmin içinden bir parşömen çıkarttı. Yüzüğü sayesinde Pharaun parşömenin etrafında dalgalanan karmaşık büyü haresinden, bunun yapılan diğer büyüleri bozmaya yarayan bir büyü81

Richard Lee Byersolduğunu anlayabildi. Belki de bu büyüyü epesini, hizmetkârlarının onu kırmasına ya da sabitleştirmesine yetecek kadar etkisizleştirmek için kullanacaktı. Feci ipler büyücünün derisine bıçak gibi batıyordu. Hatta kanını emseler hiç de şaşırmayacaktı. Kesinlikle dolaşımını durduruyor, kol ve bacaklarının uyuşmasına neden oluyorlardı. Verdiği uğraş sebebiyle parmağını birkaç santim daha ilerletti. "Yanımdaki dostum Ryld Argith'tir," dedi Pharaun, "Kendisi bir Melee-Magthere Ustası'dır. Size hiçbir zararı dokunmadı ve ona zarar vererek piramidin tüm savaşçılarım karşınıza almış olacaksınız." Pharaun kendisi gibi ağa dolanmış olan Ryld'a dönüp bakamıyordu bile, sadece ağı sarsmaya çalışırken çıkardığı homurtuları ve küfürlerini duyabiliyordu. Kılıç ustası kendini özgür bırakmaya çalışıyordu, ama eğer kılıcını kul-lanamazsa olağanüstü gücü bile bu durumda yetersiz kalıyordu ve görünüşe bakılırsa kılıcını kullanacak durumda değildi. "Seni yıllardır yakından takip ediyorum," dedi Greyanna. "Üstad Argith' in en değerli yoldaşın olduğunu da biliyorum ve seni özgür kılmak ya da intikamını almak için peşimde olmasını istediğimi sanmıyorum. Melee-Magthere'yi ise annemiz halleder." Greyanna'yı dinlerken bir yandan da çevresini inceleyen Pharaun, ikinci rahibenin de bir parşömen çıkarttığını fark etti. Bu ona fazlasıyla garip geldi, ama durumun önemini düşünmek için uygun bir konumda olduğundan şüpheliydi. Savaşçılar sağlam, ama temkinli adımlarla ilerliyorlardı. Pharaun bunun sebebinin epe olamayacağını düşündü. Greyanna epeyi etkisiz hale getirebilirdi. Muhtemelen Pharaun'un, bir hareket ya da nesne gerektirmeyen, yalnız söz ile yapılabilen kötü bir büyü yapmasından korkuyorlardı. Onlan hayal kınklığına uğrattığı için çok üzgündü. Hafızasında böyle bir iki büyü vardı, ama hiçbiri önünde duran beş kişiyi tek hamlede yok edemezdi ve herhangi bir saldın denemesinde

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 59: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

bulunursa onu işkence için canlı yakalamaktan vazgeçip en hızlı ve en ölümcül yollara başvuracaklanndan adı gibi emindi. Böyle etkisiz haldeyken kendisini savunabileceğinden şüpheliydi. "Aslında ikimize de herhangi bir zarar vermeden evvel iyice düşünmelisiniz," dedi Pharaun konuşmasının savaşçılan bir an bile olsa duraklatmasını ümit ederek. Greyanna hafifçe gülümsedi. "Bunu binlerce kez düşündüğümden emin olabilirsin.""Bu Başbüyücü'nün hiç hoşuna gitmeyecek," dedi Pharaun. "Burada Konsey adına bulunuyorum. Bu konuya karışacağım hiç sanmıyorum... aynı Melee-Magthere gibi," dedi Greyanna.82

Dağılma "Tabii ki Gromph senin cesedinin üzerine imzasını atmayacak, ama belki bir gün..." Plıaraun'un parmaklan sonunda cebine ulaştı ve ufak deri eldiveni tuttu. Gerginliğini her an arttıran ağın altında eldiveni çıkartmak ona ulaşmak kadar güçtü. Eldiveni eline büyü yoluyla getirmeyi denemeye karar verdi. Alışık olmadığı kadar zahmetli bu uğraş onun için kolay olmamıştı. Yaratılarını belli bir zarafetle, kavisli ve çarpıcı hareketlerle yapardı. Daha önce —mecburiyetten— bu hareketleri elinden geldiğince basit ve küçük tutarak büyü yapmaya çalışmışta. Böylece kontrolü daha rahat elinde tutabiliyordu; hatta birkaç kez rakipleri ne olduğunu anlayamadan büyü yapmayı başarmıştı. Bu yüzden eldiveni düzgünce yönlendirebilmeyi umuyordu. Keşke şu ağ bu kadar sıkı —ya da elleri bu kadar uyuşmuş— olmasaydı. "Afedersin," dedi Greyanna ve muhabbetlerine elindeki parşömenden büyü sözlerini okumak için ara verdi. Pharaun sözlerin hepsini tamyamasa da bunun mistik değil ilahi bir büyü olduğundan emindi. Büyünün etkisi ise aynen tahmin ettiği gibiydi. Epe titredi ve yere düştü. Maskeli büyücü ileri çıkıp kılıcı yerden aldı. Pharaun en azından epenin üzerindeki tılsımların Greyanna'nm hizmetkârının silahı Pharaun'a saidırtmasmı —en azından bir saat için— imkânsız kılmasından memnundu. Pharaun büyücüyü tamdı, geniş alnı ve küçük sivri çenesi unutulacak gibi değildi. Pharaun bu özellikler yüzünden büyücünün kafasını yumurtaya benzetirdi. O Relonor Vrinn'di, uzun süredir Mizzıymlerin hizmetinde olan yetenekli bir büyücüydü. Büyü malzemelerini tıktığı, sekiz köşeli bir broşla sabitleştirilmiş ipek kemeri hâlâ belindeydi. Savaşçılar, ellerinde palalanyla ağa yaklaştılar. Gülümsemelerine bakılırsa korkacak bir şeyin olmadığına karar verip iki tutsağı bayıltana kadar dövmeye niyetlenmişlerdi. Pharaun ise eldiven konusundaki ilerlemesinden pek hoşnut değildi, ama /amanı neredeye tükenmişti. Artık büyü geçişine başvurup işe yarayıp yaramadığını denemek zorundaydı. İradesini tekrar toplayıp fısıltıyla büyü sözlerini söylemeye başladı. Parlak ve şeffaf dev bir el ağın içinde belirdi. İçeride yeni bir kütlenin varlığı ı ığı birden daha da sıkılaştırmışü. Pharaun daha acı çekmeye başlamadan haykırdı. Elin, büyücünün sessiz emrine itaat edip ağ ve tutsakları on metre havaya kaldırması acıyı âdeta pekiştirdi. Pharaun bir an bayılacağından korktu, ama basınç gittikçe azalıyordu. Umduğu gibi Pharaun ağ iplerinin tutunma rubalarına rağmen kendi ağırlığı sayesinde gittikçe ağdan kopuyordu. İşlemi hızlandırmak için itip kakarak ağa zarar vermeye çalıştı. Bunu başardığında başını kaldırıp Ryld'a baktı. İri kıyım savaşçı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 60: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

ağdan kurtulmak için âdeta onunla güreşiyordu, ama bunu yaparken Yancı'yı elin-83

Richard Lee Byersden kaçırmıştı. Büyük kılıç diklemesine düşerek neredeyse Mizzrym savaşçılarından birine saplanıyordu. Kılıç sapı üste gelecek şekilde sokak zeminine saplandı. "Düşmek zorundayız," dedi Ryld. "Burada böyle asılı durursak bizi ok ve büyüleriyle paramparça ederler.""Haydi o zaman," diye cevapladı Pharaun. Ustalar tutundukları yerleri bırakarak düşmeye başladılar. Askerlerden biri Ryld'ı vurdu, ama ok zırhı kalsın. Bir alev topu havada patladı, ama Relonor fazla yukarıya nişan aldığından büyü hedeflerini ürkütmekten başka bir işe yaramadı. Pharaun ev broşunun verdiği levitasyon gücüyle düşüşünü yavaşlattı, aksi halde bacaklarım kıracağından emindi. Sonunda Ryld'm da benzer bir broşa —üzerinde Melee-Magthere amblemi vardı— sahip olduğunu ve yere büyücüden daha önce vardığını gördü. Melee-Magthere Ustası zemine iner inmez yerde yuvarlanıp elinde kısa kılıcıyla kendisini okla vunnuş olan savaşçıya doğru atıldı. Maskeli erkek geri sıçradı, yayını yere bıraktı ve palasını tekrar kınından çekti. Rakibi bu kadar meşgulken Ryld'da Yarıcı'yı yerden kaldırdı. Pharaun sonunda yere kondu. İnişi yumuşatma çalışmalarına rağmen ayağı burkuldu ve yere kapaklandı. Dengesini sağlamaya çalışırken Relonor'un elleriyle yıldız şekli çizmekte olduğunu fark etti. Sorcere Ustası ayağa kalktığında, Relonor'un büyüsü tamamlanmıştı. Yaşlı drowun dışarı açılmış avuç içlerinden —sanki onlar başka bir düzleme giden boyut kapısıymış gibi— uzun boyunlu sürüngenimsi bir yaratık fırladı. Dalgalanan mavi alevlerle kaplı yaratık Pharaun'a doğru saldırıya geçti. Relonor yetenekli bir büyücü olabilirdi, ama taktikten hiç anlamıyordu. Şu anın heyecanına kapılıp en sevdiği büyüyü yapmıştı ve bu büyü de Mizzrymler için sihrin eşanlamlısı sayılabilecek bir gözbağcılığı büyüsüydü. Mizzrym Evi'nin bir mensubu olduğunu unuttuğu düşmanı çok basit bir şekilde kullandığı büyüyü tanıyabilirdi. En kötü ihtimâlle Pharaun'un yüzüğü yapılan büyüyü ona tanımlardı. Hayali yaratığı göz ardı edip cebinden ufak bir kristal çıkarttı ve yeni bir büyü yapmaya başladı. Yaratıktan yayılan gerçek olmayan alev halesi burnunun dibine geldiğinde bile onu görmezden gelmeye devam etti. Yoğun soğuğun yarattığı buz, kristali dalgasında görülebilen büyü Pharaun'un elinden patlarcasına çıktı. Doğrudan sürüngenin içinden geçip giden —ve bu arada göz bağını ortadan kaldıran— soğuk dalgası Relonor'un etrafını sardı. Bedeni kırağıyla kaplanan büyücü yere serildi. Pharaun gülümsedi. Greyanna'nm arkasında bu kadar az yardımcıyla peşine düşecek kadar budala olduğuna inanamıyordu. Breche Yükseltisi'nin iki ustasının o ve dört kalın kafalıdan üstün olduğunu düşünememiş miydi?84

Dağılma Kemkanat yarasa kanatlarını çırparak arbedeye biraz daha yakınlaştı. Bacaksız gövdesi yere konarken Greyanna deri bir keseyi açıp içindeki malzemenin bir avucunu havaya savurdu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 61: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Düşen zerrecikler yere çarparken yeşilimsi bir ışıkla parıldamaya başladı. Hepsi teker teker titreşip aniden büyüyüp mantara dönüşen sporlar gibi yarılıp açılmaya başladılar. Bir anda sokağın ortasında bir grup iskelet belirdi. Çeşitli silah ve kalkan kullanmalarına rağmen aynı hedefi paylaşıyorlardı. Birlikte iki ustaya doğru dönüp ilerlemeye başladılar. Ryld ileri geri manevralarla namevtlerin bir bölümünü hakladı. Pharaun kısa süreliğine dostunun arkasına sığınmıştı ki, kılıç ustası bir çığlık attı, sendeledi ve savunmasını düşürmek zorunda kaldı. İskeletler ve mücadeleyi belli bir mesafeden takip eden ikizler bu fırsatı değerlendirip ilerlemeye başladılar. Hazırlıksız yakalanan Pharaun'un ancak çaürdayıp göz kamaştıran bir yıldırım çatalı oluşturacak zamanı vardı. Yıldırım, düşmanı Ryld'ın kendisini toparlamasına yetecek kadar geride tutmuştu."İyi misin?" diye sordu Sorcere Ustası. "Sanırım." Ryld mızrak kullanan bir iskeletin bacaklarını gövdesinden ayırdı. "Bir şey zihnimi kurcalamaya çalışıyordu, ama şimdi geçti." "Büyü kullanıcılarını halledemezsem bu durum fazla uzun sürmeyecek," dedi büyücü. Pharaun, Greyanna ve yandaşlarını iyice görebileceği bir yere —ve iskeletlerin menzili dışına— yükseldi. Onun yokluğunda yaratıklar Ryld'ın etrafını saracaktı, ama bu konuda bir şey yapamazdı. Manzarayı inceleyen Pharaun, Relonor'un hâlâ hareketsiz yatmakta olduğunu gördü. Arbededen uzakta duran Greyanna ve diğer rahibe ise çıkardıkları parşömenlerle ilgileniyorlardı. Pharaun'un düşünceleri bir anda delilik seviyesine yükseldi, ama mantığı yavaş yavaş üstün gelmeye başladı. Derin bir nefes alarak üstündeki korkuyu atmaya çalıştı, ama ikinci bir saldın bedenini acıyla kapladı. Bir feryat kopardı ve acı dindi. Bir şekilde iki büyüyü de etkisiz hale getirmişti. Pharaun, Greyanna'ya köpüren bir yıldırım topu yolladı, ama büyü rahibenin koruma tılsımları yüzünden yan yolda gözden kayboldu. O ve diğer rahibe yeni parşömenler çıkardılar. Greyanna'nm elinden göz kamaştıncı ve kavurucu bir ışık huzmesi püskürdü. Doğrudan Pharaun' un yüzüne çarptı, ama Mizzrym büyücüsü tam zamanında gözlerini kapatıp kör olmaktan kurtulmuştu. Işık çok acı verici olsa da, tılsımlan yüzünün yanmasını engelliyordu. Diğer rahibe ise Pharaun'u yakıcı bir yıldınm mızrağıyla sarsmaya karar vermişti. Yıldınm Pharaun'un en sevdiği kuvvetlerden biri olduğundan, gördüğü muamele ona hiç de adil gelmedi. Bir iki saniye acıyla kıvrandıktan85

Richard Lee Byerssonra büyünün etkisi geçti. Kıvranırken değerli vaktinin kaybolmuş olmasından korktu. Yıldırımın etkisi geçtiğinde, rahibelerin yeni büyülerine başlamış olduklarını düşünmüştü, ama aşağıdaki hanımlara bakınca ellerinde herhangi bir büyü malzemesi göremedi. Greyanna boş parşömenini yere bırakmış, deri kesesini kurcalıyordu —muhtemelen yeni büyü saldırıları arıyordu. Pharaun sağ elinde bir tutam kömür, sol elinde içinde kurumuş bir göz bulunan şişecikie büyü sözlerini mırıldanmaya başladı. Büyü gücü toplanıp havada dalgalandı ve diğer rahibenin başının çevresinde kara bir küre oluşturarak onu kör etti. Büyücünün düşünceleri tekrar dağıldı, ama hemen toparlandı. Greyanna hâlâ parşömeni tutuyor ve görünüşe göre yeni bir büyü yapıyordu. Pharaun büyü yapmaya başladı ve Greyanna —kesinlikle

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 62: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

elindeki parşömenin ona koruma sağlayacağından bihaberdi— keseyi yırtarcasına açtı. Pharaun'un gözüne kesenin dibinde kalmış biraz daha toz ilişti ve bunların yeni iskeletler üreteceğini varsaydı. Fakat bu sefer parıldayan zerrecikler havada patlayıp yarasa ve sivrisinek karışımı iğrenç yaratıklara dönüştüler. Böcekler Pharaun'un etrafında dönüyor ve hortum gibi burunlanyla onu sokup kanını emmeye çalışıyordu, el hareketlerini bozarak büyü yapmasını engellemeye çalışıyorlardı. Ağırlığını geri kazanıp etrafını sarmış iskeletlerle dövüşen Ryld'm yanına doğru inişe geçti. Savaş ustası ani bir dönüşle birinin başını gövdesinden ayırdı. İkizlerden biri bunu fırsat bilip saldırmaya niyetlense de Ryld bunu fark edip karşılık verince geri çekildi. Pharaun sokak zeminine çakıldı. Arkasında vızıldayan böceklerle Relonor'a doğru koştu. Birkaç iskelet ona doğru hamle yapsa da, çoğu Ryld'a odaklandığından büyücüyü fark etmedi. Pharaun yakından bakınca bu namevtlerin leş gibi koktuklarını fark etti. Hâlâ bir yerlerinde çürümeye devam eden et parçacıkları vardı demek ki. Baygın büyücüye vardığında Greyanna'nm kemkanadı da Relonor'un diğer tarafına yeri titreten bir iniş yaptı. Pharaun acı verici bir feryat kopardı ve kemkanat üstünde binicisiyle birlikte aniden geri çekildi. Pharaun eğildi, Relonor'un kemerindeki broşu söküp aldı ve koşarak uzaklaştı. Greyanna'nm hiddetli haykırışı kemkanadm garip kükremesiyle birleşti ve kemkanat kaçmaya çalışan erkeğin peşine düştü. Böceklerden biri Pharaun'u sırtından sokmaya yeltendi, ama saldırısı büyücünün piwafivismi aşamamıştı. Başka bir büyü zihnini bulandırdı, ama bu da kalıcı hasar bırakmadı. Paslanmış bir balta kullanan bir iskelet aniden yanında belirdi, Yarıcı göz kamaştırıcı bir kavisle savruldu ve namevti ufak parçalara ayırdı.Pharaun Ryld' mpiwafwisin\n kenarına tutundu ve dönüp Greyanna'ya baktı.86

Dağılma Kız kardeşinin yüzünde öfkeden bir maske var gibiydi. Elinde tuttuğu muhtemelen boş olan parşömeni kenara Mattı ve kollarını kaldırarak bir ekboyut boşluğunda tuttuğu uzun asasını çağırdı. Bu âleti neden istediği anlaşılıyordu. Asa gizemli bir güçle parlıyordu, ama somutlaşması biraz zaman alıyordu. Şans bugün Pharaun'dan yana olmalıydı ki savaş alanı üzerinde dolaşan büyü enerjisi asanın fiziksel düzleme geçmesini yavaşlatıyordu. 'O halde neden Greyanna asayı boş verip saldırmak için başka yöntemlere baş vurmuyordu? Neden—' Bir anda gelen bir ilhamla sorunun cevabını buldu ve bulduğu cevap onu hayrete düşürdü. Ama şu anda ne bu konuda kafa yoracak, ne de sonucunu irdeleyecek konumda değildi. Relonor'dan aldığı broşa göz gezdirdi. Etrafında parlayan değişken şekillerde gizli olan tetikleyici kelimeyi buldu ve söyledi.

Greyanna amaçsızca dolanan iskeletler ve havada süzülen böceklerin arasındaki boşluğa bakakaldı. Bir saniye önce Pharaun ve iri yan suç ortağı orada duruyorlardı, ama birden yok olmuşlardı. Gözleri onu yanıltmadıysa, erkek kardeşi gözden kaybolurken ona o eski alaycı sırıtışını göstermişti. ()nu Mizzrym Evi'nden kovduran kendisiyken, onunla dalga geçmeye nasıl cüret edebilirdi! Kendisinden uzun, orta bölümünde kareleşen ve yüzlerce ufak rünle

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 63: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

kaplı, kan gibi sıcak demir asasına baktı. Silah onu yüz üstü bırakmıştı. Onu haşinin üzerinde çevirip işe yaramaz hale gelene kadar yere çarpma dürtüsünü zar zor bastırabiliyordu. Bunu yapmadı, çünkü Pharaun'un kaçışı asanın değil, kendi kabahatiydi. Silahı daha önce çağırmahydı. Kesedekilerle daha saldırgan bir tutum sergilemeliydi. Bu anlaşılmaz ve küçük düşürücü döneme lanet etti! Onun getirdiği değişiklikler yüzünden anası ona, Mizzrym Evi'nin ve Menzoberranzan'm selâmeti için çalışmasına rağmen, yeteri kadar kaynak sağlayamamıştı. Ama bir sonraki sefer aynı hatayı tekrarlamayacaktı. Hizmetkârlarına göz kulak olmak ve onların sağ salim kaleye ulaşmalarını sağlamak onun sorumluluğundaydı. Bineğinden indi, omuzlarım dikleştirdi ve yüzüne sakin ve ciddi bir ifade yerleştirerek işine koyuldu. İkizler iyi görünüyorlardı. Aunrae'nin sadece başının çevresindeki karan-I ık küresinin bozulmasına ihtiyacı vardı. Onu asıl endişelendiren Relonor'du, ama o da hayattaydı. Bir iyileştirme iksiri içtikten sonra ayağa kalktı ve düşmemesi için kemerini tutarak buza kaplı pelerinini omuzlarından attı.Bu sırada ikizler de Relonor'un yürümesine yardım ederek dolaşımını87

Richard Lee Byershızlandırmaya çalışıyorlardı. Aunrae Greyanna'ya yanaştı. Kuzenine attığı bakışta, Mizzrym Evi'nin zalimliği had safhaya ulaşmıştı. Bu haliyle tam bir baston böceğini andırıyordu."Başarısızlığının üzüntüsünü paylaşıyorum," dedi Aunrae. Üzgün bir ifadesi vardı, ama bu ifadenin altındaki sinsi gülümsemeyi saklamaya çalıştığı pek söylenemezdi. "Pharaun'un ne kadar güçlendiğini fark edememişim," diye itiraf etti Greyanna. "Sürgünden Önce de başarılıydı, ama olağanüstü bir tarafı yoktu. Onu tehlikeli yapan şeytani zekâsıydı. Şimdi görüyorum ki, Breche Yükseltisi'nde geçen onlarca yıldan sonra şehirdeki en tehlikeli büyücülerden biri olmuş. Bu, işleri biraz karıştırıyor, ama üstesinden gelebilirim." "Umarım matron başarısızlığını affeder," dedi Aunrae. "Sonuçta bir yığın büyülü eşyayı ziyan ettin." Canlandırılmış iskeletlerle böcekler arkalarında büyülü enerji bulutlan bırakarak birer birer gözden kayboldular. Büyü sanki havada uğuldayıp vızıldıyor gibiydi, ama durup dinleyince böyle bir ses gelmiyordu."Duruma gerçekten böyle mi bakıyorsun?" diye sordu Greyanna. Aunrae omuz silkti. "Matronun, işleri berbat ettiğini ve Pharaun'a duyduğun nefretin seni kör edip sakarlaştırdığım düşünmesinden endişeleniyorum. Hatta son derece önemli olan bu görevi bir başkasının senden daha fazla hak ettiğini düşünebilir. Tabii ki ben böyle bir şey düşünmüyorum! Senin iyiliğini istediğimi biliyorsun. Gelecek planlarım hep sana destek verip yardımcın olarak yükselmek olmuştur.""Kuzen, sözlerin beni duygulandırıyor," dedi Greyanna asayı kaldırırken. Hiç kimse böylesine uzun ve ağır bir silahla karşısındakine fark ettirmeden saldırı pozisyonuna geçemezdi, bu yüzden Aunrae savunmaya geçecek zaman bulabilmişti. Ama bu sonucu değiştirmeyecekti. Silahın herhangi bir büyülü özeliğini harekete geçirmeye tenezzül etmeyen Greyanna silahı sıradan bir asa gibi kullanarak Aunrae'nin elindeki topuzu düşürdü, yatay bir savuruşla zırhlı omzunu çökertti ve demir asanın ucunu rahibenin boğazına gömdü. "Aslında seninle bir iki konu hakkında konuşmak istiyordum," dedi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 64: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Greyanna. "Bana biraz zaman ayırabilecek misin?"Aunrae boğulurken garip sesler çıkarmaya başladı. "Mükemmel. Şimdi dinle ve biraz bir şeyler öğren. Bugünkü karşılaşmamız o kadar da beyhude değildi. Relonor'un istihare büyülerinin Pharaun'un yerini başarıyla tespit edebildiğini gördük. Daha da önemlisi mücadele beni kardeşimin gücü hakkında fikir sahibi yaptı. Bir sonraki sefer bulduğumuzda onu ezeceğiz. Demek ki durum kontrol altındaymış, değil mi?" Sesinden yoksun Aunrae başıyla deli gibi onaylamaya başladı. Çenesi birkaç kez asaya çarptı.88

Dağılma "Sen ne kadar da mantıklı bir kız olmuşsun. Pharaun'u benim kişisel nefretim yüzünden aramadığımızı da aklından çıkartmasan iyi olur. Bu, senin dahil, hepimizin yararına. Bu yüzden üstlerinden birini gözden düşürmeye çalışmak için uygun bir zamanda değiliz. Zaman karşılıklı duygularımızı bastırıp telılike geçene kadar birlikte çalışma zamanıdır. Bunlan hatırlayabilecek misin?" dedi Greyanna. Aunrae başını sallamaya devam etti. Aynı zamanda gözleri fal taşı gibi açılmıştı ve vücudu titriyordu. Muhtemelen nefes darlığı çekiyordu. Ama hâlâ asayı kavrayıp boynundan uzaklaştırmayacak kadar mantığa sahipti. Eğer buna kalkışırsa başına gelecekleri biliyordu. Greyanna aslında bunun olmasını istiyordu. Aunrae'nin itaati, asayı zavallı kızın soluk borusuna gömmenin vereceği hazzm yanında bir hiçti. 1 )iirtü ellerini yakıyor ve yüzündeki yarayı sızlatıyordu. Ama asıl düşmanını yakalayabilmesi için akrabalarına ihtiyacı vardı ve ne kadar sinir bozucu olursa olsun Aunrae yetenekli bir büyü kullanıcısıydı. Onu başka bir zaman öldünnek daha mantıklıydı ve Greyanna bu işi istediği zaman yapabileceğinden emindi. Hırslı olmasına rağmen, Aunrae bir tehdit sayılmazdı. Buna zekâsı yetmezdi. Bir an Sabal'ı hatırlayan Greyanna —ki o en azından yok edilmeye değer bir rakipti— asayı kuzeninin boğazından kaldırdı. "Anamızın kulağına hiçbir zehirli kelime fısıldamayacaksın," dedi Mizzrym Evi'nin İlk Kızı. "Bu süreç içerisinde benim ya da bir başkasının arkasından entrika çevirmeyeceksin. Tüm zihnini kaçak kardeşimizi bulmaya adayacaksın. Aksi takdirde hayatına son veririm."

Ryld daha önce hiç anlık yolculuk yapmamıştı. Yanın saniyelik yolculuk süresince bilinci yerindeydi ve bunu son derece rahatsız edici buldu. Dünya üzerinde hızla gidiyormuş gibi değil, dünya üzerine geliyor ve —acı hisset-l irmeden— içinden geçip gidiyormuş gibi bir duyguydu. Sonunda bitti. Ani duruş sırasında kendisini korumaya hazırlanmıştı, ama böyle bir şey olmadığı için tökezleyip yere düştü. Ayağa kalkıp dengesini sağlayınca aşağı yukan nerede olduğunu anladı. 1 Sunu anlamasını sağlayan şey tezek kokuşuydu. Etrafına bakınca şüphelerini doğrulamış oldu. Pharaun, ikisini doğal bir çıkıntıya kurulmuş kullanılmayan bir gözcü yerine getirmişti. Çıkıntının aşağılarında yosun ovalanyla, dev mantar komşuyla ve şehirden gelen toprakla gübrelenmiş mantar çifflikleriyle Donigarten uzanıyordu. Sürüyle ork ve goblin köle, ya pis kokulu tarlalarla ilgileniyor ya da rotheler suya indiklerinde dereden balık tutuyordu. Denetçiler ve silahlı bir89

Richard Lee Byers

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 65: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

devriye bölüğü tarlalarda gezip asayişi sağlıyorlardı. Mağara duvarındaki yüksek tüneklerde de fazladan birkaç muhafız adayı gözetliyordu. Ryld, Pharaun'un onları elinden geldiğince uzağa getirmiş olduğunu biliyordu. Güneşi Gören Diyarlar'da ışınlanma büyüleri birini dünyanın öte tarafına taşıyabilirdi, ama Karanlıkaltı'ndaki kayalar içinde bulunan bazı elementlerin varlığı büyü menzilini yarım mil civanna indiriyordu —yine de Greyanna'nın izlerim kaybetmesi için yeterli bir mesafeydi bu.Pharaun çalıntı altın ziyneti kaldırıp incelemeye başlamıştı. "Sadece tek ışınlama yapabiliyor," dedi biraz sonra. Yaptığı bu kadar işten sonra tahmin edildiği üzere nefes nefese kalmamıştı. 'Onun gibi zevk düşkünü biri için hiç fena değil,' diye düşündü Ryld kanlı kılıcını yere yatınrken. "Artık hiçbir işimize yaramaz ve ben, kahretsin, dans eden epemi de kaybettim, ama yine de o kadar umutsuz deği—" Ryld, Pharaun'u kolundan tuttu ve aşağıya çekti. Pharaun hazırlıksız yakalandığından yere biraz sert çarptı.Büyücü gözlerini kırptı, doğruldu ve bozulan saçmı düzeltti. "Eğer daha fazla boğuşmak istediğini söylemiş olsaydın," dedi Pharaun, "seni akrabalarımın yanında bırakabilirdim.""Bizi hemen bulan avcıların demek istiyorsun, sanırım," diye gürledi Ryld "Birçok yerde birçok soru sorduk. Hatta birilerinin bizi bulması için çalıştık, sadece yanlış kişiler tarafından bulunduk." Pharaun arkasına yaslandı ve giysilerini düzeltirken ekledi, "Şimdi sana çok ilginç bulacağın bir şey söyleyeceğim." "Kendine sakla," diye cevapladı Ryld. "Orada ağın içindeyken sen ve Greyanna'nın konuşmalarınızı dinledim. Rahibelerin kim olduğu belirsiz bir ajan aramadıkları konusunda çok yoğun şüphelerim var. Başından beri seni hedeflemişlerdi ve sen bunu biliyordun." Pharaun iç çekti, "Matronlarm, çalışmalarımızı baltalamak için Greyanna'yı seçeceklerini bilmiyordum. Bu benim için de sürpriz oldu, ama, evet, gerisini biliyordum.""Nasıl?" diye sordu Ryld. "Gromph'un odasının duvarlarında görünmez tuğralar bulunur. En azından çoğu insan için görünmez. Bu tuğralar onu çeşitli yollarla korur. Bunlardan biri, yarasaya benzeyen kara bir şekil, uzgörücülerin ve büyü kullanıcılarının özel toplantılarına kulak misafiri olmalarını engeller, ama ben Gromph'la konuşurken bu şekil eksik çizilmişti. Bu haliyle bile çoğu kişiyi engelleyebilirdi, ama yeterli kaynak ve tecrübeye sahip birini engelleyemezdi, yani, nasıl söylesem kız kardeşleri gibi... ya da Konsey gibi." Ryld kaşlannı çattı ve "Yani Gromph şekli doğru dürüst çizemedi mi?" diye sordu.90

Dağılma "Tabii ki hayır," diye karşı çıktı Pharaun. "Sen Başbüyücü'yü kabiliyetsiz mi sandın? Şekli tam istediği gibi çizdi. Yüce rahibelerin onu gözetlemeye çalıştıklarını biliyordu —muhtemelen her zaman çalışmışlardır ve kesinlikle sonsuza dek çalışmaya devam edeceklerdir— ve onların bazı şeyleri duymalarına izin verdi.""Seni ele verdi yani," dedi Ryld. "Şimdi bazı şeyleri anlamaya başlıyorsun. Ruhbanlar benim peşindeyken, meşhur amirim rahatsız edilmeden başka bir gizli araştırmayla ilgileniyor olacak. Muhtemelen birçok istihare büyüsü ve iblisle uğraşacak," dedi Sorcere Ustası."Bunu bile bile görevi kabul ettin, öyle mi?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 66: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Evet, çünkü bu bilgi benim durumumu değiştirmiyor. Mevkimi ve muhtemelen hayatımı geri kazanmak istiyorsam, başbüyücünün beni budala yerine koymasını ve Greyanna'mn beni yavaşlatma çalışmalarını umursamadan görevimi tamamlamalıyım." Pharaun sırıtarak ekledi, "Ayrıca bütün bu kaçaklar nereye gittiler ve bu konu Menzonberranzan'ın en güçlü kişilerini neden bu kadar ilgilendiriyor? Bu mükemmel bir bulmaca, hele cevabın bir bölümünü keşfedince daha da mükemmelleşiyor. Eğer bunu çözmeden bırakırsam, sonsuza kadar içimde ukte kalır." "Beni ahmak yerine koydun," dedi Ryld. "Tamam, rahibelerin bize bulaşabileceklerini söylemiştin, ama tehlikeyi fazlasıyla küçük gördün. Bana hedefin sen olduğunu daha Breche Yükseltisi'nden ayrılmadan söyleyebilirdin. Neden yapmadın? Sana eşlik etmeyi reddedeceğimi mi sandın?" Büyücü son derece alışılmadık bir biçimde tereddütteydi. Çıkıntının çok aşağılarında bir kırbaç sakladı ve bir goblin feıyat etti. "Hayır," diyebildi Pharaun sonunda, "tam olarak değil. Sanırım tek sorun, biz kara elflerin sırlarımız söz konusu olduğunda ketum olmamız. En azından asilzadeler böyledir. Büyücüler de öyle. Ve ben bu üç kategoriye de giriyorum! Afedersin ama sen benden hiç sır saklamadın mı?""Ne zaman?" diye sordu şaşıran Ryld. "Tanışıklığımızın ilk üç senesinde ne zaman bir araya gelsek yanında büyücülere karşı efsunlanmış bir hançer taşıyordun. Sırf Melee-Magthere'deki rakiplerinden birinin seni öldürtmek istediği için yanında bulunduğumdan şüpheleniyordun," dedi Pharaun. "Bunu nereden öğrendin? Neyse, sanırım gümüş yüzüğün sayesinde. O zamanlar ne işe yaradığını bilmiyordum. Yine de bu seninkiyle aynı tarz bir sır sayılmaz," dedi silah ustası. "Haklısın sayılmaz ve senden sır sakladığım için özür dilerim, ama sana şimdiye kadar duyduğun en şaşırtıcı haberi verdiğimde eminim eşitlenmiş sayılacağız," dedi Pharaun heyecanla.91

Richard Lee Byers Ryld, Pharaun'un gözlerinin içine baktı. "Seni bu seferlik affediyorum. Eğer bir kez daha benden önemli bir bilgiyi gizlersen, seni bayıltıp o fahişe kız kardeşine kendi ellerimle teslim ederim." "Anlaşıldı. Şimdi biraz oturabilir miyiz?" Pharaun çıkıntının arka taraflarındaki kireçtaşı duvara oyulmuş sırayı işaret etti. "Konuşmam biraz uzun sürebilir, ondan sonra biraz dinlenelim derim." Arkasını dönüp giderken Ryld aşağıdaki kırbaç seslerinin kesildiğini fark etti. Aşağı baktığında iki goblinin bir üçüncüsünün cesedini, parçalanıp işe yarar bir hale —muhtemelen diğer köleler için yemek haline— getirileceği yere taşıdıklarını gördü. Kılıç ustası yerine oturdu ve çeşitli ceplerinden bir bez parçası, bir bileği taşı ve bir şişe yağ çıkardı. Kemerindeki kısa kılıcı çözdü, kabzasından çekti ve kanlı kanlı kınına sokmak zorunda kaldığı kılıç kuruyup sıkışınca küfretti. Biraz daha kuvvetli çekince kılıç serbest kaldı.Kafasını kendisine sabırsızca bakmakta olan Pharaun'a doğru çevirdi. "Konuş," dedi savaşçı. "Aynı anda hem silahımın bakımını yapıp hem de seni dinleyebilirim." "Zihin sarsıcı açıklamalara karşı hep böyle mi davranırsın? Yüz numarayı kullanman gerekmediği için şanslıyım öyleyse. Tamam işte söylüyorum... Lloth gitti. Belki de tamamen gitmemiştir, ama en azından şu anda Menzoberranzanlı ruhbanlar ondan en ufak bir büyü dahi alamıyorlar."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 67: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Ryld bir anlığına sözleri yanlış algıladığını sandı. "Sanırım bu bir şaka, öyle değil mi?" diye sordu. "Bu şakayı bir kalabalığın ortasında yapmadığın için minnettarım doğrusu. İşlediğimiz suçlara kâfirliği de eklemeye hiç niyetim yok.""Kafirlik ya da değil, bu gerçek."Ryld elindeki bezle kurumuş kanlan temizlemeye devam etti. "Ne ima ediyorsun," diye sordu silah ustası, "yeni bir Sıkıntılar Zamanı mı? Böyle bir kargaşa ikinci kez yaşanabilir mi?" Pharaun sırıttı ve "Belki, ama sanmıyorum. Tannlar ölümlü dünyaya indikleri zaman biz büyücülerin kullandığı mistik güçler dengesizleşmiş ve kestirilemeyen sonuçlar ortaya çıkmıştı. Bir gün tüm zemini kil haline getirebilirken, ertesi gün suyu buza çevirememiştik. Şu an böyle bir durum yok. Güçlerim her zamanki gibi durgun. Bu yüzden durumun yeni bir Sıkıntılar Zamanı değil, başka tür bir vaka olduğuna inanıyorum," dedi."Nasıl bir vaka?" diye sordu Ryld. "Ah bunu da ben mi bilmek zorundayım? Bunu tespit etmiş olmamın bile büyük bir adım olduğunu düşünüyorum.""Eğer bu gerçekten doğruysa tabii."Ryld kısa saplama kılıcının ucunu inceledikten sonra bileğilemeye92

Dağılmabaşladı. Pharaun'un iddiaları aklını kanstırmıştı, kurnaz arkadaşının nasıl böyle delice bir fikre kapılabildiğine hayret etti. "Az önce kurtulduğumuz karşılaşmayı bir daha düşünmeni istiyorum," dedi Sorcere Ustası. "Hiç Greyanna'nın ya da diğer rahibenin parşömen dahil herhangi bir araç kullanmadan kendi zihin ve iç güçleriyle ilahi bir büyü yaptıklarını gördün mü?""Ben iskeletlerle savaşmakla meşguldüm." "Sen savaş alanındaki her düşmanını takip edersin. Bunu yaptığını biliyorum. Şimdi söyle bakalım, doğal yollardan büyü yaptıklarını gördünmü?"Ryld 'tabii ki gördüm,' diye düşündü... derken görmemiş olduğunu fark etti. "Bu ne demek?" diye sordu Pharaun. "Ellerinde hiç büyüleri kalmamış, sadece birkaç parşömen ve bunları harcamakta fazlasıyla tereddüt ediyorlar, çünkü tanrıça onlara yenilerini yazma gücü bahşetmiyor. Menzoberranzan Lloth'un gözünden düşmüş olsa gerek.. .ya da buna benzer bir şey.""Bu niye olsun ki?" diye sordu Ryld. "Sence bir nedene ihtiyacı var mı —ya da onun çocuklarından birisi bunu anlayabilir mi? O kaos tanrıçası. Belki bizi sınıyor veya bize kızgın, bu yüzden ilahiyatını bizden esirgiyor," dedi Pharaun. "Ya da daha önce de belirttiğim gibi sessizliğinin sebebi, eğer sadece ruhbanlarının dualarına yanıt vermiyorsa, bambaşka bir şey olabilir. Belki yine tüm tanrıları etkileyen bir olaydır. Menzoberranzan'da tek tanrıçaya taptığımız için bu konuda bir şey öğrenme olasılığımız pek yok gibi." "Bir dakika," dedi Ryld. Küçük yağ şişesinin kapağını açtı. Yağın keskin kokusu gübreli tarlaların kokusuyla hoş bir tezat oluşturdu. "Greyanna'nın ya da başka bir rahibenin ilahi büyülerini yaptıklarını görmedim, ama savaşın karmaşa ortamında değnek ya da parşömen kullanarak büyü yapmanın daha kullanışlı olduğunu sen söylememiş miydin?" "Sanırım söylemiştim. Ama normal şartlar alnnda bir büyü kullanıcısının yaptığı her büyüyü bu yolla yapmasını doğal karşılar mısın? Biz oradan ayrılmadan evvel Greyanna'nın yavaşça maddeleşen bir silahı el yordamıyla aradığını gördüm. Benim tanıdığım Greyanna o

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 68: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

silaha 'canın cehenneme' deyip kafamıza başka büyüler yağdırırdı. Tabii, bir şey imkânlannı kısıtlamıyor olsaydı," dedi Pharaun. "Ne demek istediğini anlıyorum," diye onayladı Ryld, "ama ruhbanlar Sıkıntılar Zamam'nda güçlerini kaybettikleri zaman bu soylu evler arasındaki güç dengelerini de altüst etmişti. Değişimin kendilerini güçlendirdiğini düşünenler rakiplerine amansızca saldumışlardı. Görebildiğim kadarıyla şu an böyle bir şey de yok, sadece normal düzeyde süregelen birkaç düşmanlık var o kadar."Kısa kılıcı yere bıraktı ve Yancı'yı aldı.Pharaun başıyla onayladı ve "Hatırlayacaksın ki Sıkıntılar Zamanı'ndan93

Richard Lee Byersfaydalanmaya çalışan evlerin hepsi sonunda zararlı çıktılar. Baenre ve diğerleri onları küstahlıktan yüzünden cezalandırmışlardı. Belki de Matron Analar aldıkları bu dersi yüreklerine kazıdılar." "Ve birbirlerinin kuyusunu kazmaktansa, onlar... ne yaptılar? Büyük komplolara katılan her rahibeyi küçük düşmelerini gizlemek için asker bölüklerine mi dahil ettiler? Eğer senin delice fikrin doğru olsaydı, bunu yapmaları gerekirdi," dedi Ryld. "Bu neden saçma olsun ki? Ruhbanların tanrıçalarından güç alamamaya başladıkları günü —yaklaşık bir ay olmuş olmalı— bir düşün. Lloth ruhbanları belli aralıklarla büyülü ayinlere katılırlar, bu yüzden hepsinin benzer bir şekilde etkilendiklerini fark etmeleri pek zaman almamıştır. Durumun ehemmiyetinin fakında olan Triel Baenre, muhtemelen hürmetli Quenthel Hanım ve Konsey'deki matronlarla yaptığı toplantılar sonucunda, rahibeliğin zayıflığını gizleme ve bu konu hakkında konuşmayı yasaklama karan almış olabilir," dedi Pharaun. "Karar son derece hızlı yayılmış olmalı," dedi Ryld, Yarıcı'nın kenannı incelerken. Beklediği gibi, o kadar kemik kesip biçmesine rağmen kılıç olağanüstü keskinliğini koruyordu ve her zamanki gibi üzerinde en ufak bir çentik dahi yoktu. "Bilemiyonım," dedi büyücü. "Eğer kas gücünü kaybetmiş olsaydın, bunun, senden bir şekilde hoşlanmayan herkesin kulağına gideceğini bilmene rağmen duyurulmasını ister miydin? Neyse, sonuçta biz sorundan bugün haberdar olduk. Muhtemelen bu örtbas operasyonu zamanla yerine oturtulmuştur." "Ya da her şey olması gerektiği gibidir ve tüm bunlar senin hayal gücünden ibarettir," dedi silah ustası. "Ah, bunlar gerçek. Eminim Triel bu oyunu dışandan gelen ziyaretçiler Menzoberranzan'ın ani zayıflığını fark etmesin diye düzenlemiştir." Pharaun gülümseyerek ekledi, "Ve bunu kısa sürede çözmeye çalışıyorlardır, çünkü biz erkekler üstlerimizin bizi koruma ve bize doğru yolu gösterme yeteneklerinin büyük bir bölümünü kaybettiklerini öğrenirsek korkudan bayılabiliriz.""Açıkçası çok eğlendirici bir hayal gücün var," dedi Ryld. "Ateş ve panltı adına, sen ikna edilmesi çok zor birisin ve bunun nedenini biliyorsam ne olayım. Sen Sıkıntılar Zamanı'na, eski Matron Baenre'nin ölümüne, hatta Menzobenanzan'ın zavallı, gürültücü bir cüce bölüğünce bozguna uğratılmasına tanıklık etmiş binsin. Dünyanın çok çeşitli değişimler göstermesine bu kadar şahit olmuşsun, ama bazı şeylerin temelden değişmiş olabileceğine neden inanamıyorsun? Biraz açık görüşlü olursan, tezimin son derece mantıklı olduğunu göreceksin," dedi Pharaun."Ne söylemek istiyorsun?""Amaçlan ne olursa olsun, son bir ay içinde bu kadar kalabalık bir erkek94

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 69: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Dağılmatopluluğu ailelerinden kaçmaya nasıl cüret edebildi? Bence bir şekilde rahibelerin gazabının eskisi kadar şiddetli olmadığını fark ettiler," dedi Sorcere Ustası. "Bu arada ruhbanlar," diye söze girdi Ryld konunun özünü yakalayarak, "onları yakalamak istiyor, çünkü erkeklerin Sessizlik'ten —eğer onu böyle adlandıracak olursak— nasıl haberdar olduklarını merak ediyorlar. Cehennem aşkına, eğer bütün bu erkeklerin evden kaçacak cesareti varsa, sorun hakkında dişilerden fazla bilgi sahibi bile olabilirler." "Mantıklı," dedi Pharaun. "Rahibeler, onlardan birkaçını işkence masasına yatırmadan bunu öğrenemezler, değil mi? Ama Gromph'un kaçaklann yakalanmasıyla ilgilenmesini istemiyorlar, çünkü..." "Onun, kaçaklann bildiklerini öğrenmesini istemiyorlar," diye tamamladı Ryld. "Mükemmelsin çırak. Sanının senden iyi bir mantıkçı yaratabilirim," dedi Pharaun. "Sence Başbüyücü rahibelerin büyülerini kaybettiklerini biliyor mudur?" diye sordu Ryld. "Bu konuda senin sol gözün üzerine iddiaya bile girerim, ama şu an yüce rahibelerle aynı durumda. O da kaçaklann daha fazla bilgi sahibi olduklarına inanıyor," dedi Pharaun. Ryld başıyla onayladı. "Bir savaşta ya da krizde her olasılığı göz önünde bulundurmak zorundasın." "Sessizlik olgusu bence Mücevher Kutusu'nun fazlasıyla kalabalık olmasını da açıklıyor. Hatta birçok müşterinin yara bere içinde ve kavgacı bir tutumda olmasını da bu konuyla bağdaştırabiliriz. Büyülerini kaybeden dişiler kendilerini zayıf ve korumasız hissediyorlardır. Bilinçli ya da değil, ev halkı üzerindeki kontrollerini yitirmekten korkup aşın bir disiplin uygulamasına gidiyor olabilirler," dedi Pharaun."Bunu anlayabiliyorum," dedi Ryld. "Tabii ki anlayacaksın. Dediğim gibi, bir hipotez tüm aksaklıkların cevabı olur. Bu yüzden fikrimin geçerliliği konusunda emin olabiliriz," dedi Mizzrvm büyücü. "Peki bu konuyu Pazaryeri'ndeki mallann azalmasıyla nasıl bağdaştıracaksın?" diye sordu Ryld. Pharaun gözlerini kısarak düşüncelere daldı ve sonunda gülmeye başladı. "Biliyorsun, alâkasız bu kadar konu arasında zekayı çalıştırmak zordur. Aslında haklısın, ilk bakışta Sessizlikle Pazaryeri arasında bir bağlantı yok gibi görünüyor, ama bağlantısı olan o kadar çok şey var ki, benim fikrime inanmamı sağlıyor. Seni ikna edebildim mi?" "Ben... sanınm. Çok çarpık bir mantık kuruyorsun. Tek sorun, iddialarının kolay yenilir yutulur şeyler olmaması. Halkımızın hiçbir zaman95

Rıchard Lee Byerssorgulamadığı tek gerçek, Menzoberranzan'm Lloth'a ait olduğuydu. Mağaradaki her şey, o öyle olmasını dilediği için öyleydi ve bizim sahip olduğumuz şeyleri ve öz benliğimizi koruyan da onun rahibelerinin gücüydü. Eğer tüm şehre sırtını döndüyse ya da başka bir şekilde yanımızda değilse..." Ryld çaresizlikle kollarını yana açtı. "Bunun ne kadar rahatsız edici olduğunun farkındayım, ama belki, sadece belki, bu bizim için bir fırsat olabilir," dedi Pharaun. Ryld uzun, ince bir çubuk çıkarttı ve ucuna bir bez parçası

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 70: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

yerleştirdikten sonra kınım tıkayan kanlan temizlemeye başladı.Savaşçı "Ne demek istiyorsun?" diye sordu. "Haydi gel, sadece eğlenmek için, Gromph ve Konsey'in yaptığı inanç —ya da korku— sıçramasını yapalım. Varsayalım ki kaçak erkekler Lloth'un lütuflarma ara vermesi hakkında daha çok şey biliyorlar. Varsayalım ki biz onlan bulduk ve bu bilgiyi edindik. Son olarak varsayalım ki, bu bilgiyi eski mevkiimizi tekrar kazanmak için kullandık.""Bu biraz fazla varsayım olmadı mı?" diye sordu Ryld. "Oldu. Kesinlikle hayal gücümün zıvanadan çıkmasına izin veriyorum. Ama aklıma takılan bir şey var. Eğer Akademi'nin iki ustası böyle bir işin altından kalkabilirierse, dostum Sarthos iblisini önemsiz bir şey gibi görebilecek kadar da güçlenebilirler. Lehimize bir şeyler duymak istemiyor muydun?" "Kız kardeşin bizi daha önce bulabilir. İzimizi bulmayı bir kere başardı. Sence de ilk önce onu ve hizmetkârlarını öldürmemiz gerekmez mi?" diye sordu Ryld "Bu güzel bir soru," diyerek iç geçirdi Pharaun. "Bize hazır büyülerle saldınyorlar. O deri kesenin, hepsi bir öncekinden güçlü, dokuz çeşit yaratık taşıdığından şüpheleniyorum," dedi Pharaun."O zaman neden hepsini birden üzerimize salmadı?" dedi Üstad Argith. "Belki de, ilahi güçlerinin yokluğunda, kaynaklanm idareli kullanmaya çalışıyordu. Ama ikinci karşılaşmamızda bu kadar tutumlu olacağını sanmam," dedi Pharaun."O zaman ne yapıyoruz?" "Biliyorsun, Greyanna'yı öldürmeyi gerçekten istiyorum. Her zaman istedim, ama sanının izlememiz gereken yol avcılardan en uzak yol olmalı. Aksi takdirde hayatta kalmak için ne gerekiyorsa yapacağız. En azından Relonor'dan kurtulmak için bir hamle yapabilirim sanınm. Yerimizi tespit etmek için istihare büyülerine başvurduğunu düşünüyorum. Bu konuda oldukça yetenekli," dedi büyücü."Bizi bundan koruyabilir misin?""Sanırım. En azından denemeye niyetliyim. Olduğun yerde kal ve konuşma." Pharaun elini keselerinden birine soktu. Aşağıda, gölün içinde, büyük bir şey sıçradı. Şapırtıyı duyan, saldaki orklardan biri arkadaşlarına bağırdı ve yaratıklar diken başlı mızraklarını hazırladılar.96

Dağılma

\IX Drisinil kapı kolunu tuttuğunda serçe parmağının boğumlu kısmı elbisesinin altında zonklamaya başladı. Acemi rahibe hâlâ Quenthel Hanım'ın örümcek iblisle yaptığı ölümcül çarpışmadan sonra kaçaklan cezalandırma konusuna hemen geri dönebildiğine inanarrayordu. Bu sakin ve titiz bir kişiliğin belirtisiydi. Drisinil bu vasıflara imrenirdi, ama bu, hocasına duyduğu nefreti azaltmıyordu. Boş koridora son bir bakış attı. Etrafta kimse yoktu; zaten tapmağın bu bölümünde gecenin bu saatinde kimsenin olmaması gerekiyordu. Kumtaşı kapıdan sessizce geçtikten sonra kapıyı yavaşça kapattı. Tapmağın genelinin aksine hiçbir lamba, meşale ya da mum, kapı eşiğinin ötesini aydınlatmıyordu. Bu, içeride birilerinin olduğu anlaşılmasın diye kasıtlı yapılmıştı. Drisinil'in düzenbaz kız kardeşleri onu bekliyordu. Bazılan kendisi gibi eli sargılı acemi rahibelerdi. Diğerleri ise öğretim

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 71: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

görevlileriydi. Bu hürmetli yüce rahibeler, gelişigüzel dizilmiş kutular ve birbirine kanşmış mobilyalarla dolu unutulmuş kilerde pek rahat edemiyorlardı. Aynı zamanda odayı kaplayan örümcek ağlarını, içlerinde hâlâ canlı örümcekler olabileceği korkusuyla temizleyememişlerdi. Drisinil bu yasağın hâlâ geçerli olup olmadığını düşündü. Belki de örümcekler artık kutsal değildi. Derken kendisine kızarak bu kâfir duygulan aklından uzaklaştırmaya çalıştı. Lloth hâlâ onlarlaydı —bu şüphe götürmezdi— ve bunun aksini düşünenleri cezalandıracağına hiç şüphe yoktu.97

Richard Lee Byers Zihnini tekrar günlük sorunlara odaklamayı başardığında Drisinil, herkesin kendisine bakıyor olduğunu fark edince bir an afalladı. Acaba toplantıyı da onun mu yönetmesini istiyorlardı? Neden olmasın? Sadece acemi bir rahibe olmasına rağmen o aynı zamanda bir Barrison Del'Armgo'ydu ve rahibelerin büyülerini kaybettikleri bu zamanlarda soy isim rütbeden önce gelirdi. Aynı zamanda gizli görüşme onun fikriydi. "İyi akşamlar," dedi Drisinil. "Katıldığınız,"—yüzüne acı bir gülümseme yayıldı—"ve beni Quenthel Baenre'ye şikâyet ermediğiniz için çok teşekkür ederim." "Bunu hâlâ yapabiliriz," dedi Vlondril Tuin'Tarl, kırışmış dudaklarında garip bir sırıtışla. "Amacın bizi bunu yapmamaya ikna etmek olmalı." Öğretim görevlisi o kadar yaşlıydı ki, ihtiyar bir insan kadım gibi buruşup solmuştu. Çoğu kişi onun kaos hakkındaki derin düşünceleri yüzünden aklını kaçırmış olduğunu düşünüyordu. Diğer öğretim görevlileri dahil, kimse onun yakınında oturmayı göze alamamıştı. "Saygısızlık etmek istemem Kutsal Ana," dedi Drisinil, "ama bu apaçık ortada değil mi? Şehrimizi kuruluşundan beri yücelten ve koruyup kollayan tanrıça bize sırtını döndü." Drisinil, bir kez daha diğer olasılıkları düşünmeden edemedi, ama bu konuda bir sonuca ulaşabilse bile, bundan bahsetmeye cüret edemezdi. Onun yerinde kim olsa bunu yapamazdı. "Ve bunun suçlusu Quenthel," diye ekledi Molvayas Barrison Del'Armgo. Drisinü'den daha tıknaz ve daha kısa olan teyzesi, onunkine benzer, sivri bir buruna ve nadir rastlanan yeşil gözlere sahipti. Evin pahalı giyimli büyük evladı, içinde bir düşmanının ruhunun hapis olduğu yeşim yeşili bir yüzük takıyordu. Sessiz anlarda ruhun ağlayış ve yakarışlarını duymak mümkündü. Barrison DeFArmgo'nun Baenre'nin arkasından ikinci Ev olması gibi, Molvayas da Quenthel'in arkasından ikinci yüce rahibeydi. Yeğeninin toplantı haberini yaymasına yardım etmiş ve bu yardım konuya inanılabilir-lik katmıştı."Bunu nereden biliyorsunuz?" diye sordu T'risstree T'orgh. Narin görünüşüne karşın T'risstree bir rahibe olmasının yanında iyi eğitimli bir savaşçıydı. Alışılmış topuz veya yılan kırbacı yerine yalın bir pala taşımasıyla ve memnuniyetsizliğini öğrencilerin suratına attığı temiz kesiklerle belirtmesiyle meşhurdu. Kısa, eğimli kılıç dizlerinin üzerinde yatmaktaydı. Drisinil, Molvayas'in cevap hakkını kendisine verdiğini öğrenene kadar bekledi. Görünüşe göre vermişti, ki doğru olan da buydu, sonuçta konuyu açan Drisinil idi.98

Dağılma

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 72: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Triel buranın hanımıyken her şey yolundaydı," dedi acemi, "ve Ouenthel bu göreve atandıktan kısa bir süre sonra Lloth bizi reddetti."" 'Kısa süre' göreceli bir kavram," dedi odanın gerilerinden alaycı bir ses. "Yeterince kısa bir süre sonra," diye cevabı yapıştırdı Drisinil. "Belki de tanrıça bize yanlışlığı düzeltmek için süre tanıdı. Bunu başaramadık ve şimdi bizi cezalandırıyor." "Tüm Menzoberranzan'ı cezalandırıyor," dedi T'risstree, "sadece Breche Yükseltisi'ni değil." "Kesinlikle," dedi Drisinil, "onun adil olmasını beklemiyordunuz, değil mi? Sanırım bir rahibe olarak onun yöntemlerini biliyorsunuz. Gazabı da kudreti gibi sonsuzdur. Bunun yanında Arach-Tinilith en derin gizemler amban ve bu sayede Menzoberranzan'm gizemli kalbidir. Burayı etkileyen her şeyin şehri de etkilemesi son derece mantıklı." ' 'Neyse,'' diye devam etti acemi rahibe,' 'Lloth bize niyetini belli etti. Tüm önlemlerimize rağmen birincisi örümcek görünümünde, diğeri ise yaşayan bir karanlık biçiminde, iki ruh tapmağa tecavüz etti. Örümcek ve karanlık, tanrıçamızın temel öğelerinin iki yansıması. İblisler yollarına çıkan herkese saldırdılar. Yaralayıp kemiklerini kırdılar, ama hiçbirimizi öldürmeye çalışmadılar, değil mi? Sadece OuenthePi arıyor ve sadece onu öldürmeyi amaçlıyorlardı."Diğer rahibelerin bir kısmı başlarıyla onaylarken, diğerleri kaşlarını çattı. "Gerçekten de böyle görünüyordu," dedi Vlondril, "ama Quenthel kabul edilemeyecek ne yaptı ki? Triel'in yapmış olduğu her şeyi yapmıyor mu?" "Biz onun yaptığı," dedi Drisinil, "ya da düşündüğü her şeyi bilemeyiz. Ama Lloth bilir." "Ama iblisleri gönderenin Lloth olduğunu da bilemiyoruz," dedi T'risstree. Avam doğmuş ancak belli bir güç ve itibar seviyesine yükselebilmiş olan T'risstree'nin soylu sınıfina hürmet etmeyi iyiden iyiye bıraktığı besbelliydi. "Belki de onları gönderen, Quenthel'in ölümlü düşmanlarıdır." "Tapmak'ı koruyan tılsımları aşabilecek bir zekâya ve büyü gücüne sahip bir ölümlü tanıyor musun?" diye sordu Drisinil. "Başbüyücü olabilir mi?" diye önerdi Vlondril elinin tersindeki deriyi çekiştirirken. Sesi dalga geçiyormuş gibi yumuşak çıkmıştı. "Bu güce sahip olsa bile," dedi Drisinil, "Gromph da bir Baenre ve Qucnthel'in Hanım olması onun evini güçlendiriyor. Yani onu öldürmesi için hiçbir sebep yok ve bunları yapan Gromph değilse kim? Bunu yapan Tanrıça'dan başka kim olabilir?" "Ouenthel hâlâ yaşıyor," diye belirtti Xorlarrin Evi'nden bir rahibe. Toplantıya yüzünde uzun bir peçeyle gelmişti, bu sayede onu koridordan geçerken görenler, onun bir meftulüm ayiniylc meşgul olduğunu varsayacaklardı. "Yani Lloth onu öldürmek istedi ve başaramadı mı diyorsunuz?"

Richard Lee Byers "Belki," dedi Drisinil. Rahibelerin birkaçı bunu kâfirlik kabul edip surat astılar. "O en güçlü, ama ajanlan değil. Yine de ilk iki suikastçisinin başansız olmasını istediğim düşünüyorum. Rahibelerine olan biteni öğrenebilmeleri için bir şans vermeye çalışıyor. İradesini kavramalı, görevimizi yerine getirmeli ve onun gözündeki yerimizi geri kazanmalıyız." Vlondril gülümsedi. "Ve bunu Quenthel' i bizzat öldürerek mi yapacağız? Ah, ne güzel evlat, çok güzel." "Onu bizzat öldüreceğiz," diye onayladı Drisinil, "ya da, bu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 73: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

mümkün değilse, en azından bir sonraki suikastin başanlı olmasına katkıda bulunacağız." T'risstree başını salladı. "Bu çok hatif bir kurgu. Hanım'm ölümünün Lloth'u geri getireceğini bilemiyoruz ki." "Bence denemeye değer," dedi Drisinil. En azından iblislere istediklerini verince Arach-Tinilith'i rahat bırakırlar. Henüz bizden kimseyi öldürmediler, ama onlara yardım etmezsek ve Ouenthel nefes almaya devam ederse, bizi de yok etmeye karar verebilirler. Sonuçta katliam iblislerin doğasında var.""İblisler, Baenre Evi'nden daha az tehlikeli gibi geliyor bana," dedi T'risstree. "Baenre, QuenthePin vefatına kimlerin katkıda bulunduğunu bilmeyecek," dedi Drisinil. "Ya ne yapacaklar, Arach-Tinilith'teki her rahibeden intikam mı alacaklar? Bunu yapamazlar. Kızlanm yetiştirmek ve gizli ayinlerini yapmak için bize ihtiyaçları var." "Eğer Ouenthel ölürse," dedi duvar kenanndaki rahibelerden biri, "Moîvayas Arach-Tinilith Hanımlığı için en büyük aday gibi gözüküyor, peki biz diğerlerinin bu işten ne kazancı olacak?" "Yeğenimin açıklamış olduğu gibi," dedi Moîvayas, "Tannçamızla aramızdaki bağı yenileyip büyülerimize kavuşacağız. Bununla birlikte eğer hanım olursam, beni yukan taşıyanlan unutmayacağıma söz veriyorum. Yüce rahibeler, sizler benim vekillerim olacaksınız. Diğer öğretim görevlilerinden üstün olacaksınız. Acemiler, sizin Arach-Tinilith'te geçecek yaşantınız şimdikinden çok daha rahat olacak. Sizin de akranlarınız üzerinde nüfuzunuz olacak. Birçok olanaktan faydalanabileceksiniz. Sizi zahmetli deneylerden muaf tutup çoğu öğrencinin hiçbir zaman öğrenemeyeceği sırlara vakıf olmanızı sağlayacağım." "Vaatlerini yerine getireceğini varsayacağız," dedi arkalardan başka bir ses, "ve eğer bunu yapmazsan foyam ortaya çıkartacağız." "Tamam öyle olsun," dedi Moîvayas. "Siz her zaman beni Baenre Evi'ne ihbar edebilecek durumda olacaksınız. O kadar kalabalıksınız ki, hepinizi öldürmeye gücüm yetmez. Bu yüzden sözümde duracağıma güvenebilirsiniz. Ayrıca size yanlış yapmak budalalık olur, sonuçta sadık destekçilere ihtiyacım olacak, değil mi?" "Cazip bir öneri," dedi peçeli Xorlarrin. "Büyümü geri alabilmek için neredeyse her şeyi yapmaya hazırım. Ama, sonuçta Baenre'den söz ediyoruz."100

Dağılma "Baenre'ye lanet olsun!" diye rükürdü Drisinil. "Belki Çuenthel'i öldürmek, tüm evin çöküşünün ilk basamağıdır.""Ne çöküşü?" diye sordu T'risstree. "Tam olarak bilemiyorum," diye kabul etti Drisinil. "Ama şunu bir düşünün: Evler kurulur ve yıkılır. İşler Menzoberranzan'da böyle yürür ve Lloth'un isteği de budur. Bu zamana kadar Baenre Evi bir istisna olarak bu yığının tepesinde asırlarca oturdu. Belki de yaşlı matron ananın ölümüyle aile tanrıçanın gözünden düşmüştür. Neden olmasın... herkes TriePin yeterli bir matron olmadığını biliyor. Belki de artık Baenre Evi için de bu evrensel kanunun uygulanma zamanı gelmiştir. Eğer öyleyse, kaderlerindeki çöküşü şimdi, bu odada başlatmak mükemmel bir fikir değil mi?""Evet," dedi T'risstree.Şaşıran Drisinil yüzünü ona döndü. "Bunu onaylıyor musun?" Jilet yüzlü palasını kenara koyan T'risstree ayağa kalktı ve "Şüphelerim vardı, ama beni ikna ettiniz," dedi. Bir an gülümsedi. "Quenthel'i zaten pek sevmezdim. Evet, onu mezara uğurlayacağız, tanrıçanın onayını kazanacağız ve Akademi'yi istediğimiz gibi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 74: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

yöneteceğiz." T'risstree ellerini uzattı. Drisinil gülümsedi ve elleri —basıncın verdiği çifte acı patlamasına rağmen— avucunun içine aldı. Ardından diğerlerine doğru döndü ve "Ya siz diğer rahibeler? Bizimle misiniz?" Rahibe topluluğu uyumsuz bir onay korosu oluşturdu. Drisinil, onun Lloth'un takdirini kazanabileceğinden şüphe edenlerin ya tapmak hiyerarşisinde yükselmek ya da Quenthei'den hoşlanmadıklar, için onayladıklarını talimin etti. Belki de sadece kara elflik doğasından gelen katliam ve ihanet damarları kabarmıştı. Drisinil dertlerini sonlandıracak fizikötesi devayı bulduğuna kendisini gerçekten inandırmıştı, ama işkencecisinden intikam alma fikri onu içten içe daha çok heyecanlandırıyordu. Aksi nasıl olabilirdi ki? Hayatının geri kalanında, kendi sakatladığı elini gören herkes onun bir zamanlar yenilip aşağılandığını anlayacaklardı. "Size müteşekkirim," dedi Drisinil diğer rahibelere. "Şimdi kafa kafaya verelim. Planlayacak çok şeyimiz ve diğerleri bizim ortalıkta olmadığımızı fark edinceye kadar çok az zamanımız var." Fısıldayarak, tartışarak, zalim ve vahşi önerilere gülümseyerek planlar yapmaya başladılar. Drisinil bu planların, hepsi olmasa da bir bölümünün, sonuçsuz kalacağım biliyordu —Quenthel'in her şeyi istedikleri yer ve zamanda yapmasını beklemek fazla saflık olurdu— ama bu çabalar en azından rahibelerin komploya bağlılıklarını pekiştirirken ana stratejinin iskeletinin oluşmasına da yardımcı oluyordu.Sonunda bitti. Rahibeler birer ikişer geldikleri yoldan geri gitmeye101

Richard Lee Byersbaşladılar. Sabırsız bir grup kapı ağzında izdiham yaratmıştı. T'risstree de onların arasındaydı. Drisinil elinden gelen en rahat ve ilgisiz tavrı takınarak ilerlemeye başladı. Kimsenin niyetini fark etmesini ve sesli bir tepki vermesini istemiyordu. Kimse bunu yapmadı. Bütün kara elfler yalancı oldukları kadar iyi birer oyuncuydular ve belki de Drisinil duygularını diğerlerinden daha iyi saklayabiliyordu. Yavaşça T'risstree'nin yanma sokuldu, uzun, püsküllü şalının içine gizlenmiş hançeri kavradı ve onu yüce rahibenin omurgasına sapladı. Bu sefer —nedense— baş parmaklarında en ufak bir acı dahi duymadı. T'risstree'nin sırtı acı içinde kasıldı ve Drisfnil'in şaşırmasına neden olarak onunla yüz yüze gelmeye çabaladı. T'risstree titreyen koluyla palasını kaldırdı. Drisinil de yüce rahibeyle birlikte dönerek arkasında kalmaya çalıştı. T'risstree'nin saçlarını kavradı, başını geriye yatırdı ve gırtlağını kesti. Öğretim görevlisi yere yığıldı ve kılıcı parmaklarından kurtularak zemine düştü.İzleyenler aval aval bakıyorlardı. "T'risstree T'orgh bize ihanet etmek niyetindeydi," dedi Drisinil. "Bunu onunla tokalaşırken gözlerinde gördüm. Cesedi şimdilik burada bırakalım. Şansımız yaver giderse kimse onu Quenthel'in ölümüne kadar bulamaz." Diğer komplocular ya bu açıklamaya inanmışlardı ya da öğretmenin ölümünü umursamıyorlardı. Birkaç kişi onu çevikliğinden dolayı tebrik ettikten sonra aralannda yatan cesede aldırmadan yoluna devam etti. Drisinil, yere düşmüş palayı aldı ve inceledi. Silah, Quenthel katledildikten sonra duvarında çok güzel duracaktı. Faeryl, büyükelçilik binasının çatısının kıvrımlı ve tehlikeli yüzeyine sessizce tırmanıyordu. Evinin dört bir yanını gözlemeye çalışsa da bu iş el ve ayaklarını belli bir çeviklikle kullanmasını

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 75: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

gerektiriyordu. Aynı zamanda, komşu malikânelerin birinin penceresinden ya da Batı Duvan bölgesinin sessiz bulvanndan yııkan bakıyor olabilecek kimselerden de saklanmaya çalışıyordu. Hız arttıkça gizlilik zorlaşıyordu. Buraya iki saat önce, herkesin onun belgeleri toparlamakla ya da yakmakla meşgul olduğunu düşündüğü zamanda gelmişti ve hâlâ hız ve gizlilik arasındaki gerekli dengeyi sağlayabildiğinden emin değildi. Yukarıda nöbet tutması için bir iki çalışanını görevlendirmiş olmayı diledi, ama peşinde olduğu kişinin lıizmetkârlanndan biri olduğu göz önünde bulundurursa bu çok akılsız bir hareket olurdu. Aynı zamanda, biraz daha büyük bir siper ardında olmayı. Dikit kulenin çatısında en ufak bir istihkâm olmamasının yanında, göstermelik birkaç102

Dağılmayürüme yolu ve muhtemelen süs olsun diye kurulmuş birkaç mazgal dışında ayak basacak yer dahi yoktu. Faeryl, yakından incelediğinde bu savunma unsurlarının kule başka amaçlar için kullanıldığı zamanlarda var olduğunu, ama sonradan bir büyücünün surları eriterek dikitle birleştirmiş olduğunu fark etti. Bu aslında son derece mantıklıydı. Menzoberranzanlılar'ın bir yabancıya kuşatmaya dayanma şansı vermeleri için hiçbir nedenleri yoktu. Faeryl çatının kuzeydoğuya bakan kenarına gizlendi. Zengin komşularının evleri mavi, yeşil ve eflatun fosforla ışıl ısıldı. Uzaktan bakınca kendi evi de muhtemelen böyle gözükürdü. İyi ki ışık sadece kulenin dış hatlannı ve bir takım örümcek motifli kaballamaları aydınlatıyordu. Bunlardan uzak durduğu, sessiz olduğu ve şansı yaver gittiği sürece varlığını kimse bilmeyecekti. Kuzeybatıdan yumuşak, belli belirsiz bir ses yükseldi. Onu ağırlıksız hale getirecek olan broşu yanında bulundurduğuna minnettar olarak çatının eğimli yüzeyinde düşme korkusu olmadan ilerlemeye başladı. Birkaç saniye içinde kulenin kuzeybatı cephesine vardı. Eğilerek aşağı baktı ve sesin kaynağını buldu. Üstü çıplak, bir elinde epe diğerinde hançer olan iki erkek birbirilerini tartarak dönüyorlardı. Dik duruşları ve ölçülü adımlan deneyimli savaşçılar olduklannı belli ediyordu. Piwqfwüeti, zırhlan ve gömlekleri bir çift boş şarap tulumuyla beraber yerde yatıyordu. Dövüşçülerin farkında olmadığı üçüncü bir erkek de biraz uzaktaki bir evin balkonundan onlan izliyordu. Faeryl iç geçirdi. Önündeki tablo ne kadar ilginç olsa da şu anki durumuyla uzaktan yakından ilgisi yoktu. Baenre Evi Matron Anası'yla yaptığı sinir bozucu görüşmenin ardından karşısında bir rakibinin olduğunu fark etti. Biri ona, muhtemelen Menzoberranzan'dan çıkışını engellemek için, iftira atmıştı ama bunun nedenini kestiremiyordu. Bu sonuçtan yola çıkarak düşmanının, Faeryl'in ev ahalisinden bir casusu olduğunu düşündü. Bu, her akıllı düşmanın yapacağı bir şeydi ve Faeryl'in eve dönme niyetinin Triel'in kulağına fısıldanan sözlerle nasıl fark edilip karşılandığım neredeyse açıklıyordu. Onu budala durumuna düşürenlere üstün gelme isteğiyle yanıp tutuşan Faeryl casusun maskesini düşürecek bir plan yaptı. Hizmetkârlanna eşyalannı toparlama emri verdi. Bu gece Menzobenanzan'dan kaçıyorlardı. Sadık olanlann emre itaat edeceğini, casusun ise koşup ani harekâtı haber vereceğini düşünüyordu. Çatının kenanna çömelmiş Faeryl, haini bunu yaparken enseleyecekti. İşte plan buydu. Büyükelçi, planının başarısız olması için bir yığın neden bulabilmişti. Malikânenin dört bir tarafta çıkışı vardı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 76: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

ve çok yukarılara süzülmediği takdirde bu çıkışların hepsini aym anda gözetleyemezdi, ki bu çözüm yolunun da bazı sorunlan vardı. Çoğu kara elf çizmesi sessizliği,103

Richarcı Lee Byerspelerinleri de gizliliği sağlayan efsunlarla donatılmıştı. Hainin bunlardan da fazla korunma yöntemleri olabilirdi. Mesela bir görünmezlik muskası. Yerden biraz daha yüksekte Faeryl'in casusun çıkışını fark etme şansı kalmazdı. Tabii hainin suç ortaklarıyla uzduyu büyüsü gibi bir iletişim yöntemi ya da anlık yolculuk muskası varsa büyükelçinin planı ne olursa olsun başarısız olurdu. Yetkili birileri, belki de bir Baenre muhafız bölüğü, gelip onları tutuk-layana kadar çatıda beklerdi. Ama yine de bir şeyler yapması gerekiyordu. Emekleyerek ilerlemeye başladı. Aşağıdaki düelloculardan biri düşmanın kılıcı gövdesini delip geçtiğinde inleyerek yere yığıldı. Havada büyü parıldadı ve ardından galip dövüşçü de yere yığıldı. Onları uzaktan izlemekte olan büyücü, buharı tüten cesetleri incelemek için yanlarına geldi. Faeryl bu üçünün kardeş olup olmadıklarını merak etti. Muhtemelen kardeşler arasında en zeki olanı büyücüydü. Bir zamanlar ona benzer bir erkek kardeşi vardı, ondan daha sivri zekâlı bir büyücü çıkıp onu toza çevirmiş, değnek ve büyülü eşyalarını alıp sıvışmıştı. Evi için çok ufak bir kayıptı, ayrıca seyretmesi sön derece zevkli bir gösteri olmuştu. Yukarılardan kanat sesleri geldi. Faeryl başını kaldırdığında wyvern sırtında doğuya uçan dört beş kişi gördü. Onlann da yukarılarında, tavanda bulunan sarkıt kaleler çeşitli büyülerle parlayarak, ona göre, Işık Diyarları'mn gece göğünü süsleyen tek renkli, ufak yıldızlardan çok daha güzel bir görüntü oluşturuyorlardı. Derken, sürtünmeye benzeyen çok hafif bir ses duydu. Ses güneybatıdan geliyor gibiydi, Faeryl hızla çatının güneybatı ucuna gitti ve aşağı baktı. İlk bakışta değişik hiçbir şey göremedi. Her şey eskisi gibi görünüyordu. Belki de sinirleri ona bir oyun oynuyordu, ama bakmaya devam etti. Altındaki duvarın yuvarlak pencereleri sekizgen çelik kafeslerle kapatılmıştı, ama işini bilen bir drow bunlan sökebilir ve içeri giriş veya levi-tasyonla çıkış için kenara alabilirdi. Görünüşe bakılırsa biri işini biliyordu, çünkü Faeryl birkaç saniye sonra örümcek işlemeli kafeslerden birinin hafifçe aralanmış olduğunu fark etti. Kendisine yol gösteren bu işaret sayesinde Faeryl, sokağın ağzına doğru sinsice ilerlemeye çalışan sureti görebildi. Ched Nasad asilzadesi yetenekli bir arbalet kullanıcısıydı. İstese haini sırtından vurabilirdi, ama bu ona çok az cevap kazandırırdı. Yanında ölülerle konuşabilmesiııi sağlayacak bir parşömen olmadığı için casusu canlı ele geçirmeliydi.Yanında bulunan bir parşömeni okudu ve önündeki boşluğa adımını attı.Orası artık Faeryl için boşluk, sayılmazdı. Ayaklarının altındaki hava kaya104

Dağılmakadar sertti. İki adım aynı seviyede kaldı ve sonra —öyle olmasını dilediği için— görünmez platform yavaşça alçalan bir meyil halini aldı. Kenardan düşme korkusu olmadan aşağı doğru koşmaya başladı. Ayağını koyduğu her yerde adımını karşılayacak bir zemin olacaktı. Bu büyünün özelliği buydu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 77: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Son derece sessiz bir şekilde hainin başının üstüne kadar koştu ve sonra ayağının altındaki destek büyüsünü çekti. Elinde arbaletiyle havada son birkaç adım atarak casusun önüne kondu. İrkilen hain sıçradı. Faeryl kendi içinde de yükselen heyecan dalgasını hissetti. Herkesten aynı derecede şüphelenmeye çabalamış olsa da, önünde duran çekilmiş başlığın altında yarı saklı, sıkıntılı ve asık suratın, casusun suratı olduğuna inanamıyordu."Umrae," dedi büyükelçi, arbaletiyle nişan alarak."Hanımım," diye cevapladı yardımcı her zamanki gibi itaatle eğilerek. "Her şeyi biliyorum, hain. Aslında bu gece şehri terk etmeyi falan düşünmüyordum. Bu kimin malikâneden ayrılıp beni ispiyonlamaya gideceğini görmek için yaptığım bir oyundu," dedi Faeryl. "Neden bahsettiğinizi bilmiyorum efendim. Sadece yolculuk için biraz alışveriş yapmaya çıkmıştım. Aceleyle Pazaryeri'ne gidersem geç saate kalan tüccarlardan birini yakalayabilir ve kimse yokluğumu fark etmeden geri dönebilirim diye düşünmüştüm," dedi Umrae. "Menzoberranzan'da Matron Baenre ile birlikte çalışan bir düşmanım olduğunu fark etmedim mi sandın? Yirmi gün önce Triel benim sadakatimi kabul ediyordu. Yaptıklarımı onaylıyor ve insanlarımızın yararına kararlar veriyordu. Şimdi benden şüpheleniyor, çünkü birileri onu benim gerçek niyetimi sorgulamaya ikna etmiş. Düşmanım seni kendi yanma çekmek için ne önerdi? Bana ihanet ederken, aynı zamanda Ched Nasad'a ihanet ettiğinin farkında değil misin?" diye sordu Faeryl. Umrae bir anlık tereddütten sonra, "Matron Baenre malikâneyi gözetletiyor. Şu an muhtemelen birileri bizi izliyordur," dedi."Belki de," diye cevapladı Faeryl. Umrae yutkundu. "Yani eğer bana zarar verirsen, onlar da sana zarar verirler." Faeryl gülmeye başladı. "Saçmalama. TriePin ajanları hizmetkârımı yola getirmemi engellemek için kendilerim açık etmezler. Bunda Menzoberranzan için önemli ya da zararlı hiçbir şey göremeyeceklerdir. Şimdi biraz mantıklı davran ve teslim ol." Biraz daha duraksamadan sonra Umrae, "Bana zarar vermeyeceğinize ve beni serbest bırakıp şehirden kaçmama yardım edeceğinize söz verin," dedi. "Sana, küstahlığının beni her geçen saniye daha da sinirlendirdiği ve kelleni çabucak uçurmamın tek umudun olduğundan gayri söz veremem. Söyle,105

Richard Lee Byersseni kim saptırdı ve neden? Buralarda birisinin, dönen dolaplardan ve Menzoberranzan'ın soylu evlerinden uzak durmaya çalışan bir büyükelçiye eziyet etmekten ne kazancı olabilir ki?" dedi Faeryl. "Beni anlamalısın, onlara ihanet etmek istemiyorum. Bunu yaparsam beni öldürürler," dedi Umrae. "Buna fırsatları olmayacak. Şu an zehirli bir oku sana yöneltmiş olan benim, onlar değil. Kimin için çalışıyorsun, söyle?" diye tehdit etti Faeryl."Sen söz vermeden hiçbir şey söylemeyeceğim," diye diretti Umrae. "Dostun, ben Ched Nasad'a dönüş planları yapana kadar Triel'e hakkımda iftira atmamıştı. Bu yalanın amacı neydi? Beni Karanlıkaltı'na yolculuk yapmaktan alıkoymak mı? Ne?" diye sordu Faeryl.Umrae başını sağa sola salladı. "Sen delisin," dedi Faeryl. "Başka birinin yükselmesi için niye kendini feda ediyorsun ki? Ah, anladım, sen yaşamayı hak etmiyorsun, bu yüzden en iyisini yapıyorsun."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 78: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Arbalete bakıp hazır olup olmadığını kontrol etti."Hayır!" diye haykırdı Umrae. "Yapma! Haklısın, neden öleyim ki?""Sorularımı yanıtlarsan belki ölmezsin," diye cevapladı Faeryl."Tamam," dedi Umrae. Hafifçe titreyen ve sinirleri kırılma noktasına gelmek üzere olan hizmetkâr elini yüzüne kaldırdı, muhtemelen alnını silmek için. Hayır — ufak bir şişeyi ağzına götürmek için! Faeryl tetiği çekti ve hedefi vurdu, ama ok Umrae'nin kamına saplandığı zaman yaver şekil değiştirmeye başlamıştı bile. Buruşarak eskisinden ince bir hale geldi, ama aynı zamanda boyu uzadı. Derisi kurudu ve etrafa çürümüşlük kokusu yayıldı. Omuzlarından deri kanatlar çıktı ve gözleri içeri çöktü. Hatta kıyafetleri değişip pis paçavralar halini aldı. Zehirli okun açtığı yaradan hiç kan akmıyordu ve yara onu hiç de rahatsız ediyor gibi durmuyordu. Oku yerinden çıkartmaya dahi tenezzül etmedi. Faeryl, Umrae'nin kendisini yanıltmasına izin verdiği için kendisine kızıyordu. Bir dahaki sefer, güzellikten, zarafetten, keskin bir zekâdan ve korkudan aklını kaybetmiş görünen bir dramın bile çeşitli düzenbazlık ve hilekârlıklara başvurabileceğini aklında tutacaktı. İksir Umrae'yi geçici olarak, doğuştan gelen hantallığım hissettirmeyecek bir çeşit namevte dönüştürmüştü. Lloth rahibelerini yalnız bırakmamış olsaydı, Faeryl'in önündeki ceset yığınını ruhbani güçlerle kontrol etmesi çocuk oyuncağı olacaktı, ama bu artık bir seçenek olmaktan çıkmıştı. Başka bir hizmetkârının durumu görüp yardıma koşması da söz konusu değildi. Hepsine evi toplamalarını emretmişti.Bu büyük bir bahtsızlıktı, çünkü büyü kullanıcılarının köle olarak dirilt-106

Dağılmatiği basit cesetler ve iskeletler haricindeki namevtler gibi Umrae de kanatlı-gûl şeklinde her vuruşunda derisini harap etmesinin yanında ciddi hasarlar verebilirdi ve Faeryl'in ona karşı koyacak bir kalkanı bile yoktu. Casusun böyle bir savunma yöntemine sahip olduğunu nereden bilebilirdi ki? Umrae hantalca bir adım attı ve kanatlarını çırparak ileri atıldı. Faeryl çabucak geri çekildi, işe yaramaz arbaletini yere bıraktı ve pelerinin tokasını açtı. Giysiyi tek eliyle omuzlarından alırken diğer eliyle de kemerindeki kısa adamantit değneği çekti. Zararsız görünen değnek, bileğini çevirmesiyle büyüyerek —Zauvin- Evi kızlarının soylar boyu taşıdıkları uzun saplı, bazalt başlı savaşçekici— Ana Busesi' ni oluşturdu. Belki efsunlu bir silah zehirli okun yapamadığını yapar ve Umrae'ye zarar verebilirdi. Faeryl'in başka bir umudu yoktu. Kenara çekilip hainin uçup gitmesine izin vermeyi istemesine rağmen Umrae'nin aldığı avcı yaratık görüntüsüyle renklenen düşünceleri onu savaşmaya zorluyor olabilirdi ve büyükelçi ondan kurtulmak için hiçbir çıkar yol göremiyordu. Bir karanlık küresi indirip kaçmak son derece ahmakça bir hareket olurdu. Namevt haliyle Umrae karanlıkta işini muhtemelen eskisinden iyi görürdü. Levitasyonla yükselmek ya da havada yürüme tılsımım kullanmak da, şekil değiştirici sadece kanat çırparak ona yetişebileceğinden dolayı bir işe yaramazdı. Faeryl dışarı doğru uzattığı elinde tuttuğu piwafwiyi ileri geri sallayarak Umrae'yi şaşırtmaya ve pelerini bir çeşit kalkan gibi kullanmaya çalışıyordu. Faeryl'e böyle savaşmayı kimse öğretmemişti, ama savaşçıları bu tekniği çalışırken onları seyretmişti ve eğer bunu erkekler yapabiliyorsa, bir yüce rahibe hayli hayli yapabilirdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 79: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Umrae tekrar atıldı ve Faeryl peleriniyle yatay bir yay çizerek saldırıyı karşılamaya çalıştı. Beceri yanında şansa da şükürler olsun ki pelerin Umrae' nin elini karşıladı. Pençeleri pelerine takılmıştı. Şaşıran Umrae bir an duraksadı ve elini kurtarmak için çabalamaya başladı. Faeryl kollar arasındaki boşluğa bir adım attı ve çekicinin sivri uçlu başını hizmetkârının çürümüş alnının ortasına gömdü. Kafatası kırıldı ve Umrae'nin başı geriye yattı. Kafasının sol yanının büyük bir bölümü onu terk ederek yere saçıldı. Savaşın bittiğinden emin olan Faeryl rahatladı; az daha bu onun sonu oluyordu. Namevt haliyle Umrae kesinlikle sıcak kanlı ve atan bir kalbi olan yaratıklardan daha fazla dirence sahipti. Ağzını açarak uzun, sivri dişlerini gösterdi ve kafasından geri kalanlarla Faeryl'in boynuna doğru atladı. Büyükelçi son anda geriye sıçrayıp kendisini kurtarabildi. Faeryl'in piwqfmsi ikisinin arasında, halat çekme oyunu oynuyorlarmış gibi gerilmişti. İkisi de aynı anda asıldı ve baskın olan Faeryl oldu. Pelerin yırtılarak Umrae'nin pençesinden kurtuldu. Üzerindeki destek büyülerine107

Richard Lee Byersrağmen piwafwi FaeryFe ulaştığında gûlun pençesi tarafından paramparça edilmişti. Biraz daha darbe alırsa işe yaramaz hale gelecek gibi görünüyordu. Pelerinin aniden serbest kalması Faeryl'in geriye sendelemesine neden oldu. İrinli kanatlarının bir çırpışıyla Umrae sıçradı ve aradaki mesafeyi kapattı. Pençeli elleriyle ileri atıldı. Umutsuzlukla haykıran Faeryl, ayağını sabitleyerek sendelemesini durdurdu. Çekicini savurarak pençelerden birine vurmayı başardı. Sahte gûl elini geri çekti ve saldırmaktan vazgeçti. Onun yerine Faeryl etrafında daire çizmeye başladı. Yaşayan birinin yapacağı gibi acıyı uzaklaştırmak için elini birkaç kez salladıktan sonra tekrar savunmaya geçti. Faeryl de düşmanının ezilmiş kafasını karşısında tutabilmek için onunla birlikte dönmeye başladı. 'Bu şeyi durdurmak için ne gerekiyor?' diye düşündü büyükelçi. 'Onu ben durdurabilir miyim?''Lanet olsun, evet!' Faeryl daha bir çocukken kuzeni, Zauvirr Evi'nin silah ustası Merinid — kendisi Faeryl'in annesi ondan sıkıldığından beri uzun yıllar önce— onu her düşmanın yok edilebileceğini söylemişti. Tek iş zayıf noktayı bulabilmekti. Umrae tekrar saldırdı ve büyükelçi zayıf, parçalı kalkanıyla onu karşıladı. Pelerin hizmetkânn ellerinden birine takılmışken diğeri Faeryl'in sağlam adamantit zincirden oluşan giysisini tırmalıyor, çiziyor ve yırtmaya çalışıyordu. Kanatlı gûlun dokunduğu yerlere hastalıklı kramplar girse de pençeler zırhı aşamadığı için bu his birkaç saniye içinde geçiyordu. Faeryl silahını Umrae'nin paramparça, pis paçavralarla kaplı göğsüne doğru savurdu. Eğer gûl kafasına aldığı darbelerle ölmüyorsa, zayıf noktası, vampirlerde oldu gibi, kalbi olmalıydı. En azından Faeryl böyle olmasını umuyordu. Şaşırtıcı bir şekilde Umrae ona saldın şansı vermiyordu. Görünüşe bakılırsa hain kendisini saldırısına o denli kaptırmıştı ki, hızlıca yapılacak bir karşı saklından korunması imkânsızdı. Yine de solmuş kolunu araya sokarak savaşçekicinin şiddetini azalttı ve Faeryl'in savunmasız dizini pençelemek için eğildi. Büyükelçi hızla geri çekilerek muhtemelen kendisini sakat bırakacak bu saldırıdan sakınırken bir yandan da pelerinini iğrenç kokan rakibinden söküp aldı. Giysi tek parça ipekten çok kurdele

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 80: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

demetlerine benzemişti. Düellocular bir açık arayarak karşılıklı dönmeye başladılar'. Faeryl piwqfwisim kasten birkaç kere yere düşürerek saldırıya davet çıkarsa da, Umrae böyle numaralara kanmayacak kadar kurnaz olduğunu kanıtlamıştı. Faeryl derin derin nefes almaya başladığını faik etti ve nefesim kontrol etmek için çabaladı. Korkmuyordu —evet korkmuyordu— ama hizmetkârına iksir yoluyla geldiği durumdan etkilenmişti. İksiri içtiğinden beri Umrae, ödünç aldığı güçleri savaş sırasında gayet etkili bir şekilde kullanabiliyordu.Manevra yaparken bir yandan da Umrae'den gözünü ayırmayan Faeryl108

Dağılmahafif bir transa geçmişti. Gönneyle ya da duymayla değil, kendini bir tanrıya adamamış birinin asla anlayamayacağı bir duyguyla eskiden tanrıçasının gölgesine dokunabildiği o şekilsiz, çarpık yere uzandı. Lloth'un varlığı kendisini, ardında çürük diş gibi ağrıyan bir boşluk bırakarak buluşma noktasından uzaklaştrrmıştı. Yine de bu, ona dua etmeyi kesmesi için yeterli değildi. 'Örümceklerin Heybetli Kraliçesi,' diye sessizce başladı Faeryl, 'Sana yalvarıyorum, kendini bana açık et. Güçlerimi geri ver, sadece bir anlık bile olsa. Menzoberranzan mı sana karşı gelen? Öyle olsun, ama ben şehrin kız kardeşlerinden biri değilim. Ben Ched Nasad'danım. Beni eski halime getir, ben de sana birçok kurban vereyim —bir yıl boyunca her gün için bir köle.'Hiçbir şey olmadı. Umrae üzerine sıçradı. Faeryl ruhunun boşlukta olan kısmım geri çekti. Gerilerken saldırılara peleriniyle karşı koyuyor ve çekiciyle hafif vuruşlar yapıyordu. Ne tamamen tehlikeden kaçınacak kadar geri çekiliyor, ne de yeterince içeri girip sağlam vuruşlar yapabiliyordu. Gûlun galibiyetin eşiğinde olmasını sanmasını ve saldırıya devam etmesini istiyordu. Eğer Umrae fazla hevesli olursa, Faeryl etkili bir karşı saldın için boşluk bulabilirdi. Umrae'nin pençesi havayı yararak geçti ve pelerin kalkanı yırtık bir el havlusu haline getirdi. Casus, beklenmedik bir anda kanatlarını çırparak büyükelçiye yaklaştı ve yüzüne doğru hamle yaptı. Asilzade aniden geri çekildi, ama buna rağmen pençeler gözlerinin o kadar yakınından geçti ki, pençelerdeki kötülüğü baş ağnsı gibi hissedebildi. Yine de iyi sayılırdı, çünkü bu hareketi Umrae'nin savunmasını indirmesine neden olmuştu. Yana bir adım attı ve taş başlı savaşçekicini tüm gücüyle yaratığın göğüs kafesine savurdu... ...Ama bu da bir işe yaramadı. FaeryPin hamlesi doğruydu ve Umrae ellerini araya sokup saldmyı durduracak fırsatı bulamamıştı. Bunun yerine bir daha sıçradı ve Faeryl'i kanadıyla tokatlayarak büyükelçinin sendelemesine neden oldu. Faeryl'in başı çınlıyor, gözleri karanyordu. Darbenin sersemletici etkisini üzerinden atmaya çabalarken uzun zaman önce dövüş çalışmalarını işe yaramaz, aşağılayıcı bir etkinlik olarak gördüğü için bırakan Umrae'nin, şimdi azimle muhafız birliği liderine on günde bir antrenman için rapor gönderen bir dişiyi rahatça yerle bir etmesinin haksızlık olduğunu düşündü. Ona çok uzun gelen bir süreden sonra bilinci temizlendi. Umrae'nin ;ıikadan saldıracağından emin bir şekilde geriye döndü, ama Umrae orada değildi. Aslında canlandmlmış ceset hiçbir yerde gözükmüyordu. Umrae muhtemelen hava yolunu seçmişti. Sonunda mantıklı olan yolu seçip kaçmış mıydı? Faeryl buna inanamıyordıı. Umrae ondan nefret edi-109

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 81: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Richard Lee Byersyordu. Büyükelçi nedenini bilemiyordu, ama bunu hainin gözlerinde görmüştü. Böyle bir durumda, Umrae kazanıyor olduğuna ve Faeryl'i öldüreceğine inanması için bin bir sebep varken kaçıp gitmesi hiç de mantıklı değildi. Bunu hiçbir drow yapmazdı, ki bu, Umrae hâlâ havada bir yerlerde dolanıp uygun zamanı kolluyor demekti. Kalbi hızla çarpmaya başlayan Faeryl yukarı baktı, ama hiçbir şey göremedi. Yaratığın kanatlannın çırpış sesini duymaya çalıştı, ama duyduğu tek ses şehrin susturulmuş daimi fısıltısı oldu. Buna o kadar da şaşılmadı. Namevtlerin avlarını izlerken ne kadar sessiz ve sinsi olabildikleri bilinirdi. Kara bir şekil, Vandree Evi'nin zirvesini süsleyen mor ışıkta bir anlık kesikliğe yol açtı. Bu karaltı Umrae'nin kanatlanndan biri olmalıydı. Faeryl bakmaya biraz daha devam etti ve sonunda Umrae'yi fark ettiğinde yerinden sıçradı. Paçavra olmuş pelerini kanatlan arasında dalgalanan dönüşmüş hizmetkâr, pençelerini yerdeki bir haşereye geçirmek için dalışa geçen Yukan Dünya'dan bir avcı kuş gibi hızla alçalıyordu. Umrae'nin onu gördüğünü fark etmemiş olduğunu uman Faeryl dönüp etrafa bakmaya devam etti. Havadaki değişimi fark ettiğinde —ya da içgüdüleri onu uyardığında— kenara sıçradı, döndü ve savaşçekicini başının üzerinden savurdu. Bu şartlarda yaratığın kalbini bulmuş olma ihtimâli bir hayli düşüktü, ama en azından Umrae'nin acı çekebildiğini öğrenmiş oldu. Belki de bu vuruşu namevt yaratığı sersemletip Faeryl'e ikinci —ve bu sefer kesinlikle ölümcül— bir saldırı fırsatı verebilirdi. Büyükelçi zamanlamayı çok iyi ayarlamıştı ve silahın bazalt başı Umrae'nin böğrüne isabet etmişti. Kurbanından yoksun kalan ve beklenmedik bir şekilde yaralanan gül, sokağın düzgün taş zeminine memnun edici bir çarpışmayla çakıldı. Çürümüş vücudundan kopan et parçalan etrafa saçıldı ve hava iğrenç bir kokuyla doldu. Faeryl hedefini —Umrae'nin göğsündeki kalbin olması gereken yeri— buldu ve Ana Busesi'ni havaya kaldırdı. Hain kıvrandı ve dizleri üzerinde doğrulmaya çabaladı. Faeryl savaşçekicini indirirken Umrae de pençesini savurdu. Gül savaşçekicini yan yolda yakaladı onu sahibinin ellerinden kopararak üç metre öteye savrulmasına neden oldu. Faeryl geri dönüp silahını almak için çılgınca bir uyan hissetti, ama buna kalkışacak olursa Umrae'nin onu parçalayacağını biliyordu. Bunun yerine geriye bir adım attı. Drowluktan çıkmış casus ayağa kalktı —bu bir yığın çubuğun anında bir araya gelerek bir insanın kaba bir kopyasını oluşturmasına benzemişti— ve onu takip etmeye başladı. Geri çekilirken Faeryl gidiş yönünü hafifçe yana çevirmeyi, böylece çekicin düştüğü yere ulaşmayı amaçlıyordu. Pis pis sıntan Umrae de onunla110

Dağılmabirlikte yürüyor, Faeryl'e niyetinin ne olduğunu bildiğini ve onu gerçekleştirmesine izin vermeye niyeti olmadığını gösteriyordu. Asilzadenin son bir silahı daha vardı —bu dununda pek bir işe yarayacak gibi gözükmese de— hafif zırhını toparlayan kemerinin altında saklı bir bıçak. Kemerin altın tokası kabzayı tutuyordu ve onu çektiği zaman kısa, adamantit bıçak serbest kaçaktı. Elini kemerine doğru uzatmaya niyetlendi, ama vazgeçti. Umrae'nin pençelerinin uzun menziline ve zarara dayanıklılığına

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 82: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

karşı hançer bir işe yaramazdı... tabii eğer Faeryl yeteri kadar yakma girip silahı tam zamanında kullanmazsa. Ama, İblisağı adına, bunu nasıl yapabilecekti? Umrae birkaç adımda bir kanat çırparak aradaki mesafeyi hızla kapatıyordu ve son dört geri adımda Faeryl hiçbir şey düşünememişti. Derken pelerini —ya da ondan geriye kalanlar— aklına geldi. Giysi parçası hâlâ sol kolunda duruyordu. Belki bunu bıçağı çekmesini gizlemek için kullanabilirdi. Piwafwisi parçalanmış bir kumaştan ibaretti ve Faeryl'in eli de pek çabuk sayılmazdı, ama lanet olsun, eğer hantal Umrae çok geç olana kadar efendisine belli etmeden bir iksir şişesi çıkartıp içebiliyorsa, Faeryl bunu hayli hayli yapabilirdi. Faeryl pelerini istemdışı hareket ettiriyor olduğundan onunla belini öıtmesinin şüphe çekici bir yanı olmamalıydı. Aynı zamanda sağ elinin parmaklanın da kıvırmış ve kemer tokasının üzerine yerleştirmişti. Tokayı çeldi. I )aha önce hiç bu zavallı savunma aracını kullanmak zorunda kalmamı şü, ama bıçağı yapan zanaatkardan aldığından beri geçen on altı yıldır bıçağı ve kemeri yağlatmayı aksatmamıştı, bu sayede bıçak kolayca serbest kalarak eline düştü. Umrae'yi gözlemledi. Büyükelçinin anladığı kadarıyla sahte gûl hançerin I arkında değildi, ama Faeryl silahı daha fazla gizli tutabileceğinden emin değildi. Eğer hemen bir saldın fırsatı yaralamazsa, bir daha hiç fırsatı olmayabilirdi. Faeryl adımını atarken tökezler gibi oldu. Rahatsızlığının inandırıcı gözükmesini umuyordu. Sonuçta Umrae ona dokunmuştu, bu yüzden gücünü kaybetmesi gayet doğaldı. Gûl yemi yuttu. İleri atıldı ve Faeryl'i kollarından yakaladı. Bu sefer pençeleri zırhı aşıp büyükelçinin derisine batmayı başardı. İlk önce Faeryl'i bir mide bulantısı dalgası sardı, derken bir tane daha. Kusmaya çalışırken bıçağı kullanabileceğinden emin değildi. Belki de kendisini düşmanına bir tabak mantar sote gibi servis etmişti. Umrae Faeryl'in görünüşte —ya da gerçek— çaresizliğine güldü. I iüyükelçi hizmetkârının parmaklannm gerildiğini ve etlerini kemiklerinden ayırmaya hazırlandığını hissedebiliyordu. Asilzadeyi daha yakınma çekti ve başını ısırmak için çenesini açtı.I lastalık ve zayıflıkla mücadele eden Faeryl elini ileri ittirmeye çalıştı. Bu111

Richard Lee Byersçaba pençelerin daha derine gömülerek yaralan genişletmesine bir acı patlamasını yanında getirmesine neden oldu —ama derken kolu serbest kaldı. Bıçak Umrae'nin çürümüş göğsüne saplandı ve iki kaburganın arasından geçerek Faeryl' in bileğine kadar içeri gömüldü. Umrae şiddetle sarsıldı ve başını geriye atarak sessizce haykırdı. Vücudunu saran spazmlar, bilinçli olmasa da Umrae'nin pençelerinin Faeryl'e daha çok zarar vermesine neden oluyordu. Umrae dondu ve katilini de yanında taşıyarak geriye devrildi. Faeryl'in duymuş olduğu tüm hikâyelerin aksine Umrae ölünce eski şekline geri dönmedi. Hâlâ fena halde hasta olan büyükelçi gülün iğrenç kucağında bir müddet daha yattı. Sonunda gücünü toplayıp pençeyi kolundan ayırdı ve kanatlı cesetten birkaç metre uzaklaştı. Yara berelerine rağmen kendisini daha iyi hissetmeye başlamıştı. En azından fiziksel olarak. Zihninin içinde, kendisini hiç de zafere benzemeyen bu sonuç için azarlıyordu. Umrae'yi öldürmesi değil, ondan bilgi alması gerekiyordu, bu yüzden başarısızdı. Hainin şartlarını kabul etmiş olmayı diledi, ama bunu yapamayacak kadar çok kızgın ve kibirliydi. Aynı zamanda iksiri fark etmeliydi ve daha becerikli dövüşmeliydi. Eğer şansı yaver

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 83: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

gitmeseydi, yerde ölü yatan hizmetkân değil kendisi olurdu. Acaba Menzoberranzan'a göç ettikten sonra körelmiş miydi? Ched Nasad'dayken onu zinde tutacak Zauvirr Evi içinden ve dışından düşmanları vardı, ama Örümcekler Şehıi'nde kimse kötülüğünü istemiyordu. Onu hayatının ilk iki aşırında korumuş olan alışkanlıklarını kayıp mı etmişti? Eğer öyleyse onları bir an önce geri kazansa fena olmayacaktı. Düşmanının onunla işi daha bitmemişti. Bu üstü kapak savaşların nasıl gerçekleştiğini unutacak kadar paslanmarnıştı. Bu olay sava oyunu gibi adım adım ilerliyor ve gittikçe vahşileşiyordu. Bilinmeyen rakibinin ilk hamlesi — bunu o zamanlar bilmemesine karşın— Umrae'yi kendi safına çekmek ve Triel'c yalan söylemek olmuştu. Faeryl'in karşı hareketi casusu ele geçirmek ve onu oyundan atmaktı. Umrae önceden kararlaştırılmış randevularından birine geciktiği zaman düşmanı piyonunun ele geçirildiğini anlayacak ve bir sonraki taşını ortaya sürecekti. Belki bu ana olurdu. Belki de düşman Matron Baenre'nin kulağına artık Faeryl'i zindana tıkmanın zamanının geldiğini fısıldayacaktı. Ama hayat gerçekte bir sava oyunu değildi, Faeryl hile yapabilir, ardı ardına iki hamle sergileyebilirdi, ki bu, düşmanı ajanının başına gelenleri öğrenmeden, en kısa sürede Menzoberranzan'dan kaçmak oluyordu. Faeryl, çabalarından yorgun bir halde ve ağzında acı bir tatla ayağa kalktı, zar zor yürüyerek Ana Busesi'ni buldu ve bu küçük mucizeyi nasıl gerçekleştireceğini merak etmeye başladı.112

Dağılma

K Bodur, kösele derili ve tüccar evlerden birine hizmet etmesini engelleyecek kadar çarpık bacaklı bir ork şekline bürünmüş olan Pharaun, sosisli ekmeğinden temkinli bir ısırık aldı. Ekmeğin içindeki ne idüğü belirsiz et parçasının tadı iğrençti ve son derece soğuk olmasının yanı sıra yenemeyecek kadar da sertti."İblisağı aşkına!" diye haykırdı."Ne?" diye sordu Ryld. Silah ustası da paçavralara bürünmüş, aşağılık bir ork suretindeydi. Ama o önündeki rezil yemeği inanılmaz bir şekilde hiç tiksinmeden mideye indiriyordu. "Ne mi?" Sorcere Ustası önündeki sosisi gösterdi. "Bu iğrençlik. Bu tiksindirici leş yığını." Kemik direklerden ve kürk tabakalarından inşa edilmiş sokak büfesine doğru yavaş hareket etmeye çalışarak ilerledi. Gözbağı büyüsü onu topallı-yormuş gibi gösterecekti, ama topal bir orkun sağlam biri hızında ilerlemesinin yaratacağı çelişkiyi perdeleyemeyecekti. Uzun kollu, basık suratlı goblin satıcı, tezgâhın altında bir hançer hazırladı. Anlaşılan şikâyetlerle başa çıkmaya alışıktı. Pharaun elini kaldırdı ve "Kötü bir niyetle gelmedim. Aslına bakarsan, sana yardımcı olmak istiyorum," dedi.Goblin gözlerini kıstı. "Yardım mı?" "Evet. Hatta bunun için sana fazladan bir bakır daha verebilirim," dedi Pha-raun kesesinden bakır parayı çıkartırken. "Sana göstermek istediğim bir şey var."113

Richard Lee Byers Aşçı bir an tereddüt ettikten sonra kirli tırnaklı elini kaldırdı ve "Ver onu bana. Numara yok," dedi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 84: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Numara yok," diye onayladı Pharaun. Pharaun parayı uzattı ve goblinin şaşırmasına neden olacak şekilde tezgâhın kenarından kıvrılarak küçük mutfağa daldı. Elini pelerinine doladı, et dolu sıcak demir ızgarayı yerinden aldı ve kenara koydu. "İlk önce," dedi Pharaun, "kömürleri mangalın dibine orantılı dağıtacaksın." Eline metal bir çubuk alıp söylediğini uygulamaya başladı. "Sonra, şu an baştan sona göstermeye zamanım yetmez ama, sosisleri grileşene kadar kızartacaksın. Ondan sonra pişirmeye başlayabilirsin. Tabii ızgarayı da buraya yerleştirmemiz gerekiyor."Âleti daha yüksek bir yere yerleştirdi."Sosislerin pişmesi uzun sürüyor," dedi goblin. "Bir yere mi yetişeceksin? Şimdi, eti aldığın yeri değiştireceğini hiç sanmıyorum. Yani etin kalitesi aynı kalacak, ama en azından onu biraz yenilebilir hale getirebiliriz. Eti tokmakla biraz döv, içinin de pişebilmesi için çatalla birkaç delik aç ve pişerken üzerine şu baharatlardan dök." Pharaun gülümsedi. "Daha önce hiç bu kadar çok eşyaya dokunmamıştın, değil mi? Ne yaptın sen, gerçek aşçıyı öldürüp yerine el mi koydun?"Ufak tefek yaratık sırıttı ve "Artık fark etmez değil mi?" dedi. "Etmez sanırım. Son bir şey: Sosisleri müşteri istediği zaman hazırla. Saatler öncesinden değil. Soğuduktan sonra tekrar ısıtılınca hiç iştah açıcı olmuyor. Sana iyi şanslar."Goblinin omzuna vurduktan sonra mutfaktan çıktı.Ryld da bir ara bu aşçılık dersini izlemeye gelmişti."Bunu ne diye yaptın?" diye sordu savaşçı. "Burada kamu hizmeti yapıyoruz," diye cevapladı büyücü, "Braeryn'i hazımsızlık salgınından korumaya çalışıyorum."Pharaun arkadaşının yanına geçti ve iki kara elf ilerlemeye başladılar. "Kendi kendini eğlendiriyordun ve bu çok budalaca bir davranıştı. Önce kılığımızı değiştirme zahmetine katlan, sonra da gurmelik taslayarak gerçek kimliğini ortaya çıkartma tehlikesiyle karşı karşıya kal," dedi Ryld. "Böyle bir ufaklığın bizi deşifre edebileceğinden şüpheliyim. Kötülüğümüzü isteyenlerin yakın zamanda, hem de özellikle bu sokak satıcısına doğru somları sormaları pek de muhtemel gözükmüyor. Unutma, biz gerçekten iyi kılık değiştirdik. Bu sakat ucube görünüşün altında benim yakışıldı ve şık varlığımın olduğu kimin aklına gelebilirdi ki? Ama açıkçası senin başkalaşımının pek bir şeyi değiştirmediğini söyleyebilirim," dedi Pharaun.Ryld kaşlarını çattı ve sosisli ekmeğinin son lokmasını ağzına attı."Neden Breche Yükseltisi'ni ilk terk ettiğimizde bu şekil değiştirme114

Dağılmabüyüsünü yapmadın?" diye sordu. "Boş ver, sanırım cevabı biliyorum. Bir dövüşçü bütün kabiliyetlerini arbedenin başında sergilemez." "Onun gibi bir şey. Greyanna ve diğerleri bizi, kendimiz gibi dolaşırken gördüler, bu yüzden eğer yeterince şanslıysak, bizi tamamen farklı bir görünümde bulmayı beklemiyorlardır. Bu numara onlan sonsuza kadar oyalamayacak, ama en azından işimizi halledip sessiz ve sakin hayatımıza dönebileceğimiz kadar oyalamasını umuyorum.""Bu, aklında bir şeyler var anlamına mı geliyor?" diye sordu silah ustası. "Tam olarak değil, ama bilirsin ben ani ilham patlamalarımla ünlüyümdür," diye cevapladı Mizzrym büyücüsü. İki usta, sokağın kalabalıklaştığı bir bölümüne geldiler. Kalabalığın nedeni havlayan ve hırlayan gnolların şarkılarının

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 85: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

duvarları titrettiği, bir hayli revaçta gibi görünen handı. Pharaun daha önce hiç aşağı kesimle bu kadar çok muhatap olmak zorunda kalmamıştı. Çarpışmalardan kaçınmak için kenara çekilmek, durup beklemek ve kıvrılıp bükülmek onun alışık olduğu bir şey değildi. Eğer onun gerçek kimliğini bilselerdi, önünde ilerleyen yaya dostlan kenara kaçıp ona yol verirlerdi. İkili kalabalığın kenarına geldiğinde Ryld arkasını döndü ve kısa mesafeli bir yumruk salladı. Kambur, siyah-beyaz lekeli bir yaratık —muhtemelen orkla goblin karışımı— geriye tökezledi ve yere oturdu."Yankesici," diye açıkladı Ryld. "Bu yerden nefret ediyorum.""Nostaljiden hoşlanmıyor musun?" diye iğneleme yaptı büyücü.Ryld dostuna öfkeyle baktı. "Bu hiç komik değildi." "Öyle mi? O zaman özür dilerim," dedi Pharaun sırıtarak. "Şehrin bu bölümünün, arada rastladığımız meydan ve bulvarlar dahil, neden rezalet olduğunu merak ediyorum. Bunun nedeni havaya hakim olan şu koku olmalı. Buraya boşuna Leşyolu dememişler, ama yine de binalar, şehrin diğer bölümlerindeki görkemden uzak olsalar da, hâlâ atalarımızın onlan taştan oydukları zamanki zarafetlerini bir nebze koruyorlar." Öğretim görevlileri karşıdan karşıya geçmekte olan kılıç bacaklı bir örümceğe yol vermek için durdular. Braeryn bölgesi bu çeşit yüzlerce kutsal yaratığa yataklık yapmasıyla kötü bir üne sahipti. Kutsal ya da değil, Pharaun ezberindeki büyüleri yeniden gözden geçirdi, ama örümcek kılık değiştirmiş kara elfleri görmezden geldi. "Bu çok saçma bir sora," dedi Ryld. "Braeryn neden mi berbat görünüyor? Burada yaşayanlar yüzünden tabii ki!" "Ah, topluluğumuzun yaşayan çöplüğü mü bu bölgenin böyle olmasına neden oldu, yoksa bu habis ruh başından beri buradaydı da aşağılıklar mı burayı mesken edindi?""Ben metafızikçi değilim," dedi Ryld. "Tek bildiğim, birilerinin bu leş115

Richard Lee Byerskargalarını buradan atması gerektiği." Pharaun bir kahkaha patlattı. "Ya eğer bu temizlik sen daha ufakken yapılmış olsaydı?" "Onları yok etsinler demiyorum —-umutsuz vakalar hariç tabii— ama neden onların burayı, kendi pislikleriyle iltihaplı bir yara gibi işgal etmelerine izin verelim? Neden onların işimize yaramalanm sağlayacak bir şeyler bulmuyoruz?" dedi Ryld. "Ama onlar zaten bir işe yanyorlar. Mevki her şey, değil mi? Altında ezebileceği bir tabaka olmadan hiçbir Menzoberranzanlı'nm tatmin olmayacağını bilmiyor musun?" diye sordu Pharaun."Köleler var." "Onlar olmaz. Kendine duyduğun saygıyı onların varlığı üzerine kurarsan aslında onlardan pek az üstün olduğunu görürsün. Ama burada, Leşyolu nda, açlıktan ölen, pis, beş parasız, hastalıktan kınlan, bir odada yirmi-otuz kişi yaşayan, ama özgür olan bir kitle var. Manyfolk ya da Eastmyr'de yaşayan en fakir kişi bile bunlara burun kıvırır ve haline şükreder," dedi Pharaun. "Matron Baenre'nin buralan temizletmemesinin nedeninin bu olduğundan emin misin?" diye sordu Ryld. "Peki, eğer o varsayımım seni ikna edemediyse işte bir tane daha: Söylentiye göre zaman zaman birisi tannçanın kendisiyle Braeryn'de buluşur-muş. Sanırım burada bir ölümlü kılığında gezinmekten hoşlanıyordur. Matronlar bu bölgenin bir şekilde onun komması altında olduğunu düşünüyor olabilirler." Büyücü bir an tereddüt etti.. "Ama eğer Lloth gittiyse, belki de burası hakkında daha fazla

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 86: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

endişelenmelerine gerek kalmamıştır."Ryld başını salladı. "Hâlâ inanması çok zo—"Pharaun parmağıyla işaret etti. "Bak!"Ryld büyücünün gösterdiği tarafa doğru döndü. Kara elfin baş hizasının biraz daha aşağısmdaki bombeli duvara bir şeyler çizilmişti. Bu seferki mavi sıvayla yapılmıştı. Şekil üst üste binmiş üç ovalden oluşuyordu. Muhtemelen bir zincir parçasından esinlenilmişti. "Bu öncekinden değişik bir işaret," dedi Ryld. "Hobgoblin olabilir, ama hangi kabile olduğunu söyleyemeyeceğim." "Kasten kıt zekâlı görünmeye çalışma. Sonuç olarak bu aynı garip, pervasız ve anlamsız suç," dedi Pharaun. "Haklısın, ama bunun hâlâ konumuzla ilgisi olmadığını düşünüyorum," dedi Ryld. "Bu sözler bazı şeylerin ötesini göremeyen bir zihnin ürünü. İki ırkı simgeleyen iki işaret, bu aşağı ırklardan ikisi aynı anda çıldırdı anlamına mı geliyor? Sanmam, ama tek bir ressam neden kendisinin olmayan bir amblemi resmetsin ki?" diye düşüncelerini dile getirdi Pharaun.116

Dağılma"Tesadüf olabilir mi?" diye sordu Ryld. "Bundan şüpheliyim, ama sana verebilecek daha iyi bir cevap bulamıyorum," dedi Pharaun."Bu başka bir günün bulmacası, Pharaun, hatırladın mı?""Haklısın," dedi büyücü.Ustalar yollarına devam ettiler. "Yine de," diye üsteledi Pharaun, "kaç tane işareti gözden kaçırdığımızı ve bunların ne anlama geldiğini merak etmiyor musun?" Soruyu duymazdan gelen Ryld bir yeri işaret etti ve "Gideceğimiz yer işte orası," dedi.

Evin kireç taşmdan yapılmış kapısı açık duruyordu. Bu muhtemelen havalandırma içindi, çünkü içeriye tıkılmış bir yığın kiracı yoğun bir sıcak hava dalgası oluşturuyordu. Aynı zamanda mekâna hakim olan uğultu ve kötü koku da Braeryn'e yakışan cinstendi. Ryld buna benzer bir yerde dünyaya gelmiş, buradan kaçmak için ölümüne savaşmıştı. Bu yüzden bu muhite geri dönmek, sanki sefalet onun tekrar kaçmasına izin vermeyecekmiş gibi garip bir gönülsüzlük duygusu yaratmıştı. Dostunun gözüne çekingen bir ahmak gibi görünmemek için bu hissi duygusuz savaşçı maskesinin ardına gizledi. Nitekim Pharaun rahatsızlığını açıkça belli ediyordu. Sahte ork yüzündeki domuzumsu gözleri sulandı ve büyücü içinde yükselen mide bulantısı dalgasını bastırmak için yutkundu."Buna alışmaya çalış," dedi Ryld. "Biraz sonra normale dönerim. Braeryn'i bu küçük cehennemciklerin neye benzediğini bilecek kadar ziyaret etmişliğim var, ama itiraf etmeliyim ki hiç içeri girmemiştim," dedi Pharaun. "O zaman bana yakın dur ve bırak da ben konuşayım. Kimseyi seyredeyim deme ve kimsenin gözünün içine balana. Bunu muhtemelen bir hakaret ya da meydan okuma olarak kabul ederler. Mümkünse hiçbir şeye ve kimseye dokunma. Ev sakinlerinin yansı hastadır ve hastalıklarının bulaşıcı olduğuna emin olabilirsin," dedi Üstad Argith. "Gerçekten mi? Ve saraylanndaki bu şifalı havayı açık kapıdan dışarı mı saçıyorlar? Tamam, sen önden git," dedi büyücü. Ryld arkadaşının istediğini yaptı. Eşiğin ardında, hatırladığı kâbus devam ediyordu. Koboldlar, goblinler, orklar, gnollar, böcayılar, hobgoblinler ve daha birçok aşağı ırkın mensubu,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 87: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

bulabildikleri her deliğe sıkışmışlardı. Ryld bunlardan bazılarının kaçak köleler olduğunu biliyordu. Diğerleri dünyanın117

Richard Lee Byersuzak köşelerinden Menzoberranzanhlar tarafından hizmet için toplanmış, şehre getirilmiş ve evlerine geri dönüş yolu bırakılmadan burada terk edilmişlerdi. Geri kalanlar da bu iki grubun çocuklarıydı. Nereden gelmiş olurlarsa olsunlar, bu fakirler Braeryn'e tıkılıp hayatlarını dilenerek, çalarak, çöpleri didikleyerek, birbirini, avlayarak ve onlara verilen her türlü pis ve tehlikeli işi yaparak geçiliyorlardı. Bu, hayatta kalmalarının tek yoluydu. Bu kalabalık da diğerleri gibi özel hayat kavramına yabancı bir şekilde ortak alanda birlikte yaşamayı öğrenmiş görünüyordu. Aşağıyaratrklar aralarında konuşuyor, yemek yapıp yiyor, içki damıtıp içiyor, kavga ediyor, hastalıktan inleyip kıvranıyor, ağlayan bebeklerini sarsarak ya da tokatlayarak susturmaya çalışıyor, zar atıyor, zina yapıyor, işiyor ve —şaşırtıcı bir şekilde— uyuyorlardı. Onlara bakma bahtsızlığına düşen biri bunların hepsini aynı anda görebilirdi. Ryld'm tahmin ettiği gibi, içeri girdiklerinde kabadayılardan ikisi —iki bocayı— onlardan haraç kesmek için ileri çıktı. Kaba, salkım saçak yeleleri ve kare şeklindeki, çıkık çeneleriyle böcayılar goblin halkının en büyük ve en güçlü mensuplarıydılar. Yaklaşan ikili evdeki yoksulluğa rağmen iyi beslenmiş ve diğerlerine oranla daha iyi giyinmişti. Muhtemelen ev halkından da haraç kesiyorlardı."Burada yaşamıyorsunuz," dedi ikiliden uzun olanı. İri boynunda ipe geçirilmiş kesik bir goblin eli asılıydı. Drowlar da bazen, özellikle büyük düşmanların anısına, böyle takılar oluştururlardı, ama onlar parçayı takılaştırmadan önce hayvan doldurucusuna gönderirlerdi. Böcaymın böyle bir alışkanlığı olmaması büyük şanssızlıktı. En azından çürümeyi ve leş kokusunu önlemiş olurdu. "Hayır," dedi Ryld ve böcayıya eve giriş çıkış parası olarak bir sikke fırlattı. "Smylla Nathos'u görmeye geldik." İri yarı goblintürleri, başka birkaç yaratık gibi onlara boş boş bakıyordu. Pullu, çıplak bir kobold çılgınca kıkırdamaya başladı. Ters giden bir şeyler vardı ve silah ustası bunun ne olduğunu bilmiyordu. Ani bir gerginlik hissetti ve bu duyguyu bir nefesle dışan attı. Şu an için tedirgin görünmek iyi bir fikir değildi."Burası Smylla'nın evi değil mi?" diye sordu silah ustası. Kısa bocayı —ki kısa olması, bir ogre büyüklüğünde olduğu gerçeğini değiştirmiyordu— güldü ve "Hayır, artık değil, ama hâlâ burada yaşıyor... sayılır," dedi."Onu görebilir miyiz?" dedi Ryld."Ne için?" diye sordu goblin eli taşıyan bocayı.Silah ustası bir an tereddüt etti. Pharaun'la birlikte Smylla'dan bir bilgi118

Dağılmatüccarı olarak yararlanmak istediklerini söylemeye niyetlenmişti. Hakikat da buydu, ama bu durumda pek önemli değildi. Önemli olan tek şey Ryld'ın cevabını tehdit edici bulmamaları gerekliliğiydi.Pharaun öne doğru bir adım atarak arkadaşının yanına geldi. "Smylla kız kardeşimiz Iggra'ya bir tüccarın evine nasıl gireceğinin sırrını satmış," dedi büyücü hışımla, takdire layık, gıcırtılı bir Ork şivesiyle. "Tuzakları nasıl aşacağının... Sadece

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 88: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

birini atlamış ve o tuzak kız kardeşimi yakıcı aside buladı. Kız kardeşim yanarak öldü. Yavaş yavaş. Neredeyse bizi de ölüyorduk. Bu hep o Smylla'nın suçu ve onunla bu konuda 'konuşmaya' geldik." Kısa bocayı başıyla onayladı. "Onunla bu şekilde bir konuşma yapmak isteyen tek siz değilsiniz. Biz de istiyoruz, ama kaltağa ulaşamıyoruz."Pharaun başını yana eğdi. "Nasıl yani?" "Yaklaşık bir ay önce," diye başladı goblin elinden kolyesi olan bocayı, "onun bize patronluk taslamasından ve lambalarının gözlerimizi acıtmasından sıkıldığımıza karar verdik. Üstüne atladık, ona vurduk, ama o ışık saçan taşlardan fırlattı. Bizi kör etti ve odasına kaçtı." Başıyla kıvrılarak yukarı çıkan merdivenleri işaret etti. "Oda kapısını aşamıyoruz. Kapısını büyüyle mi neyle kilitlemiş." Pharaun homurdandı. "Benim ve biraderimin parçalayamayacağımrz kapı yoktur." Böcayılar karşılıklı bakıştılar. Kısa olan —Ryld, alt dişlerinin bir bölümünün olmadığım fark etti— omuz silkti. "Deneyebilirsiniz," dedi iri olan. "Ama Smylla bize ait. Ona vurun, kanatın, bir yerlerini kesin ve yiyin, ama öldürmeyin.""Anlaştık," dedi Pharaun."Gelin o zaman." • Böcayılar onları kalabalığın içinden geçirerek merdivenlere getirdi. Merdivenlerde bile yığınla parya arasından yollarını bulmaları gerekiyordu. Yolun ortasında çürümüş eli taşıyan azman, eli ağzına alıp şapırdatarak emmeye başladı. Merdivenlerin sonunda ufak bir alan ve üstü kavisli, kireçten bir kapı vardı. İki muhafız, bir ork ve köpek suratlı bir gnol, yerde bıkkın bir şekilde oturuyordu.Şekil değiştirmiş ustalar kapıyı incelermiş gibi yapmaya başladılar."Kapıyı kırabilecek misin?" diye fısıldadı büyücü. "Böcayılann kıramadığı kapıyı mı? Unut gitsin. Sen büyüyle açamaz mısın?" diye sordu Ryld. "Büyük ihtimâlle açarım. Kapı basit bir büyüyle kilitlenmiş, yani bir karşı büyü işimizi görür, ama dostlarımızın beni büyü yaparken görmelerini istemiyorum. Bu yeni kılığımıza pek uymayan bir görüntü oluşturacaktır. Beni siper edip dikkatlerini başka yöne çekmeye çalış," dedi Pharaun."Tamam." Ryld Pharaun'un istediği gibi bir yere geçti ve böcayılara dik119

Richard Lee Byersdik bakmaya başladı. "Kapıyı açabiliriz. İçeride ne kadar ganimet var?" İri bocayı kaşlarını çattı ve konuşması ağzındaki iğrenç nesne tarafından hafif bozularak "Bir anlaşma yaptık ve anlaşmada ganimetten bahsettiğimizi hatırlamıyorum," dedi. "Smylla kız kardeşimizin hazinesini aldı," diye yanıtladı Ryld. "Onu geri istiyoruz ve tabii karşılık olarak bundan biraz daha fazlasını alacağız.""Havanı alırsın." Eksik dişli bocayı kemerine takılı bıçağına uzandı. Ryld bunun bir dövüş silahı değil, mutfak bıçağı olduğunu fark etti, ama şüphesiz, böcaymın ellerinde kaçınılması gereken bir silaha dönüşüyordu. Ryld elini böyle dar alanlarda tercih ettiği kısa kılıcının kabzasına koydu ve "Savaşmak istiyorsanız, savaşırız. Suratını kellenden ayırıp don diye giyerim, ama ben ve kardeşim buraya Smylla'yı öldürmeye geldik, sizi değil. Şimdi konuşalım. Eğer

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 89: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

kapıyı—""Açtım," dedi Pharaun. Beyaz bir ışık Ryld'm sırtına vurdu ve böcayılann gözlerini kamaştırdı. Gözlerini kısan savaşçı döndü ve kapı aralığına doğru atıldı."Hey!" diye haykırdı kısa boylu bocayı. Ryld omzunda onu tutmaya çalışan büyük bir el hissetti, ama bocayı birkaç saniye geç kalmıştı. Ryld eşikten içeri daldı ve kapıyı çarparak kapattı."Kapıyı kapalı tutmalıyız," dedi Pharaun."Bunu uzun süre yapabileceğimi sanmıyorum."İleri uzanan Ryld ellerini kireçtaşı kapıya yasladı ve kendisini sabitledi. Kapı dışandan zorlanmaya başladı. Bir an kara elfın ayakları kayacak gibi oldu, ama yerini korudu ve kapıyı zar zor kapalı tutmayı başardı. Bu arada Pharaun da etrafta aranıyordu. Hafif bir mutluluk çığlığı attıktan sonra yerden demir bir çubuk aldı kapının kenarıyla pervazını bağlayacak bir yere yerleştirdi. Büyü sözlerini söyleyerek elini çekti. Demir hâlâ yerindeydi. "Bu ufak, ama akıllı bir âlet," dedi büyücü. "Ah, sen de artık kapıyı bırakabilirsin."\> O -O Pharaun, açma büyüsünün etkisiz hale getirdiği mekanik kilitleri sırayla tekrar kurdu. Çubuk goblintürlerini dışarıda tutmaya yeterdi aslında, ama Ryld'la birlikte ne kadar çok güvende olurlarsa, o kadar iyi olacağını düşündü. Bu aynı zamanda Ryld'in içini ferahlatacak, nazik bir davranıştı.Diğer yandan ev sahibeleri bu hareketten hiç de memnun gözükmüyordu. "Dışarı çıkın!" diye vırakladı Smylla. "Dışarı çıkın, yoksa sizi büyümle paramparça ederim."120

Dağılma Ustalar ona doğru döndüler. Smylla Nathos'un az mobilyalı odasını, uçlarında büyülü bir parıltı bulunan iki narin, pirinç çubuk aydınlatıyordu. Çubuklar bal mumuyla kaplanmış şişelerin ağzına yerleştirilmiş ve bir şamdan görüntüsü oluşturulmaya çalışılmıştı. Görünüşe bakılırsa Smylla büyü kullanıcılarının geleneksel aydınlanma yöntemlerini özlemişti. Kendisi ışığın menzili hizasında, odanın uzak duvarına yaslanmış karyolada, gölgelerin içinde uzanıyordu. Pharaun onu güçlükle fark edebildi. "İyi akşamlar leydim," dedi büyücü eğilerek. "İsteğinizi geri çevirmek beni son derece utandırıyor. Lâkin ben ve bu beyefendi kapınızdan tekrar geçmeye kalkarsak, böcayılar ve yandaşları içeri doluşacaklardır ve tahmin ettiğim kadarıyla bu engellemek isteğinde olduğunuz bir şey.""Siz kimsiniz? Ork gibi konuşmuyorsunuz," dedi Smylla. "Leydim siz bir kavrayış mucizesisiniz. Biz aslında sizden önemli bir konuda yardım istemeye gelmiş drow lordlanyız.""Neden kılık değiştirdiniz?" diye sordu Smylla. "Her zamanki sebepten: Düşmanlarımızı yanıltmak için. Biraz yaklaşabilir miyiz? Arada bu kadar mesafe varken muhabbet çekilmez oluyor da."Smylla tereddüt etti, ama sonra "Gelin," dedi. Pharaun ve Ryld kadına doğru ilerlemeye başladılar. Arkalarında, böcayılar küfrediyor, tehditler yağdırıyor ve kapıyı yumrukluyorlardı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 90: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Dört adım sonra büyücünün midesi, karşılaştığı nemli ve çürümüş kokuyla yeniden bulanmaya başladı. Böyle bir şeyle kaı-şılaşacağını tahmin etmişti, ama bu işini hiç kolaylaştırmryordu. Soğukkanlı Ryld bile biraz rahatsız olmuştu. "Bu kadar yaklaştığınız yeter," dedi Smylla. Pharaun buna gönülden katlıyordu. Hiçbir şey onu önündeki çıbanlı, sivilceli, iğrenç şekle daha fazla yak-laştıramazdı. Ayrıca onun ve Ryld'm üzerlerindeki tüm savunmaların bile onları kadının saçtığı mikroplardan koruyacağını sanmıyordu."Bize yardım edebilir misin?" diye sordu Ryld. Hasta kadın pis pis sırıttı. "Emeğimin karşılığını sırtındaki kılıçla öder misin?" Pharaun oldukça etkilenmişti. Ryld'ı domuz suratlı bir orka çeviren büyü, Yaııcı'yı da büyük bir baltaya dönüştürmüştü, ama Smylla'nm çökmüş, yaşlı gözleri yanıltma büyüsünü aşabilmişlerdi. Şaşkınlığını üzerinden atan Ryld başını iki yana salladı. "Hayır, sana kılıcımı vermeyeceğim. Onu elime geçirebilmek için çok çaba sarf ettim ve hayatta kalabilmem için ona ihtiyacım var, ama istersen kılıcımı dışarıdaki goblintürlerini temizlemek için kullanabilirim. Ayrıca dostum ve ben üzerimizde yüklü miktarda altın taşıyoruz."121

Richard Lee Byers Kuru, beyaz saçları dağılmış olan Smylla, lekeli ve küflü yastıklardan oluşmuş bir yığma dayanmıştı. Doğrulmak için çabaladı, ama yan yolda vazgeçti. Görünüşe göre bu eylem gücünü aşıyordu. "Altın mı?" dedi Smylla. "Benim kim olduğumu biliyor musun, kılıç ustası? Geçmişimi biliyor musun?" "Ben biliyorum," dedi Pharaun. "Ana hatlarını en azından. Bu hale, ben büyük evlerin işlerinden elimi ayağımı çektikten sonra gelmişsin.""Ne biliyorsun?" diye sordu Smylla. "Faen Tîabbar Evi'nden bir grup," diye yanıtlamaya başladı Pharaun, "avlanmak ve yağmalamak için Işık Diyarlan'na sefere çıkmış. Geri dönerken yanlarında, geleceği görme yetisine sahip, güzel bir insan sihirbaz varmış. Kadın yeni ele geçirilmiş bir köle değil, îTusafirleriymiş. "Neden buraya gelmek istedin? Belki de ezeli bir düşmandan kaçıyordun ya da halkımın zarafetine hayran kaldın ve egzotik Karanlıkaltı'nda yaşama fikri seni cezbetti. Bir rivayete göre drow büyüsü öğrenmeyi istiyormuşsun, ama bunun gerçek olduğunu sanmıyorum. Bunu hiçbir dışdünyalı başaramadı. "Bu konuda Faen Tlabbar neden sana böyle bir lütufta bulundu. İşte bu daha büyük bir gizem. Bence ya birileri sana karşı derin duygular besliyordu ya da onlarla paylaşabileceğin büyük sırların vardı," diye bitirdi. Pharaun."Onlan ikna etmek için kendi yöntemlerim vardı," dedi Smylla. "Muhakkak Menzoberranzan'a vardığınızda, senden önce gelmiş olan sayısız aşağı ırk mensubu gibi, işe yarar olduğunu onlara gösterdin. Tek fark, senin belli bir konumun vardı, neredeyse aileden biriydin. Matron Ghenni senin aileyle birlikte yemek yemene, sosyal etkinliklere katılmana izin veriyordu. Söylenenlere göre, zamanla drovvca bir duruşa ve çekiciliğe sahip olmaya başlamışsın," dedi Pharaun. "Onların evcil hayvanlarıydım," dedi Smylla, hatıralara dudak bükerek, "gelinlik giydirilmiş ve arka ayakları üzerinde dans etmeyi öğrenmiş bir süs köpeğiydim. Sadece, o zamanlar bunun farkında değildim."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 91: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Çoğunun seni böyle gördüğüne eminim. Belki bazılan seni başka türlü görüyordu. Sonuçta, Matron Ghenni seni vesayeti altına almıştı, gerçek bir kız çocuğun hemen altındaydın ve arkanda Dördüncü Ev'in hanımı varken senin Menzoberranzanlı bir asilzade gibi davranmana karşı çıkabilecek çok az kişi vardı. Bunu yapan da olmadı, ta ki hanımın kendisini karşına alana kadar.""Ben hasta olana kadar," diye ekledi sihirbaz. "Doğal bir hastalık mıydı? Yani sizin ırkınız için doğal sayılan o yakıcı güneş ışığının eksikliği yüzünden hastalanmış olabilir misiniz? Belki de düşmanlarınızdan biri sizi zehirlemiştir? Eğer öyleyse, suçlu Faen Tlabbar evinden biri mi? Sizi Ghenni'nin gözündeki değeriniz konusunda bir rakip olarak gören biri ya da başka bir evin, düşmanlarını bazı kaynaklardan mahrum etmeye çalışan bir ajanı olabilir," dedi Pharaun.122

Dağılma "Bunu hiçbir zaman öğrenemedim. Bu sözleri benim ağzımdan işitmek komik olsa gerek," dedi Smylla. "Daha çok ironik diyebiliriz. Neyse, çeşitli rahibeler sizi iyileştirmeye çalıştılar, ama nedense büyüleri başarısız oldu ve sonuçta Ghenni sizi kaleden defetti," dedi Pharaun. "Aslında," dedi Smylla, "beni öldürmek için köle trol askerleri yolladı. Onlardan ve kaleden kaçtım. Sonra diğer soylu veya tüccar evlere hizmetimi sunmak istedim, ama Faen Tlabbar'ın desteğini kaybetmiş bir insana hiç kimse kapısını açmadı." "Leydim," dedi Pharaun, "eğer sizin için bir avuntu olacaksa söyleyeyim, görmüş olduğunuz muamele, şu an aynı şanssızlığa uğrayacak bir ırk-daşımın göreceğiyle aynıdır. Hiçbir kara elf, iyileştirilemez bir illete tutulmuş ırkdaşmm varlığına tahammül edemez. Örümcek Kraliçe bize zayıfın ölmeye mahkum olduğunu öğretti. Bu arada hastalık bulaşıcı mıydı?""Hiç teselli edici değilsin." "Neyse hikâyeye devam edeyim: Hiçbir yerde barınamadınız ve yolunuz Braeryn'e düştü. Zayıflığınıza rağmen büyünüzü az da olsa kullanabiliyordunuz ve bunu, size yaşayacak özel bir yer tahsis etmeleri için ev sakinlerini korkutmak için kullandınız. Sanırım bu pek kolay olmadı. Ama doğal psişik yeteneğiniz olan uzgörü ayinleri sayesinde öğrendiğiniz sırlarla Faen Tlabbar Evi'nden öğrendiklerinizi birleştirerek bir "istihbarat şefi" gibi çalışmaya başladınız. Başlarda sadece aşağı kesimden kişiler hizmetlerinizden yararlanıyordu, ama sonra, şöhretiniz ayılmaya başlayınca, benim ırkdaşlanm bile birer ikişer size başvurmaya başladı. Aramızda ikâmet etmenize izin vermezdik, ama bazılarımız sizinle görüşmenin faydalarının risklerinden fazla olduğunu düşünmüş olmalı," dedi Pharaun. "Varlığınızdan haberdar değildim," dedi Ryld, "ama bu bölümdeki şöhretiniz bir hayli yayılmış gözüküyor. Bir gündür sorular soruyoruz ve sizi aramamız gerektiğim söyleyenlerin sayısı inanın azımsanmayacak kadar çok." Kapı son derece sert bir darbeyle inledi ve Ryld böcayılarm içeri girip girmediklerini kontrol etme ihtiyacı hissetti. "Destanınızın bildiğim kadarı bu," dedi Pharaun, "ama ev arkadaşlarınızın hırçınlığından yeni bir mısranın daha yazılmaya başladığını tahmin ediyorum." "Sanırım onları sonsuza kadar aldatamazdım," dedi Smylla. "Sihir güçlerimi de psişik güçlerimi de hastalık yüzünden kaybettim. Eskiden ihtiyaçlarımı uzgörüler ve istihareler karşılığı ticaret yaparak alabiliyordum. Son yıllarda ise bilgilerimi, sonradan birbirine

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 92: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

düşürdüğüm, istihbarat ağından türlü yalan dolanla elde ettim."Sararıp solmuş yaratık gülümsedi."Umarım ihtiyacımız olan gmpla aran iyidir," dedi Ryld.123

Richard Lee Byers Snrylla öksürmeye başladı. Hayır, kadın gülüyordu. "Öyle bile olsa bunu niye seninle paylaşayım ki kara elf?" "Sana söyledim," dedi savaşçı, "seni böcayılardan ve goblinlerden koruyabiliriz.""E bunu benim demir kilidim de yapar.""Ama eğer burada kalırsan, açlık ve susuzluktan öleceksin." "Ben zaten ölüyorum. Görmüyor musun? Ben aslında yaşlı bir kadın değilim —drow zamanına göre daha bebek sayılırım!— ama yaşlı bir cadı gibi gözüküyorum. Tek isteğim o aşağılık zavallıların ellerinde can vermemek. Burada on beş yıldır hüküm sürüyorum ve onların uzanamayacakları bir yerde ölürsem, kazanmışım demektir. Anladın mı?" "Peki leydim," dedi Pharaun, "isteğiniz anlaşmanın şartlarını oluşturuyor gibi. Bize bir iyilik yapın, biz de kendimizi böcayıları içeri davet etmekten alıkoyalım." Yere tükürdü ve "Canm istiyorsa onlan da içeri al. O azmanlardan tiksin-sem de siz kara elflere çok daha fazla nefret duyuyorum. Beni bu hale getiren sizlerdiniz. Kazanacak bir şeyim olduğu sürece sizlerle ticaret yaptım, ama artık bu hastalık beni öldürüyor. Yani topunuz Cehennem'deki tanrıçanızın yanına gidip yanabilirsiniz." Pharaun buna, Smylla'nm Karanlıkaltı'na inmeye karar verdiği gün kaderini bağlamış olduğunu söyleyerek cevap verebilirdi, ama bunun onu yumuşatacağından pek emin değildi. "Seni suçlamıyorum," dedi Pharaun anlayışlı bir ses takınarak. Bu hiçbir drovvu etkileyemezdi, ama Pharaun Smylla'nm drovvlarla olan onlarca yıllık münasebetine rağmen içinde insancıl duygular barındırdığını umuyordu. "Bazen ben bile ırkdaşlanmdan nefret ediyomm. Eğer senin gördüğün muameleyi ben görseydim, kesinlikle ben de onlara en ufak değer vermezdim." Smylla ona şüpheyle baktı. "Ama sen diğerlerinden farklı bir drowsun, öyle mi?" "Bundan şüpheliyim. Ben de tanrıçanın bir evladıyım. Onun öğretilerim takip ediyorum. Ama ben Güneşi Gören Diyarlar'da bulundum ve oradakilerin ne kadar farklı düşünüp farklı yaşadıklarını gördüm. Senin halkının ölçülerine göre sana ne kadar kötü davranmış olduğumuzu anlayabiliyorum." Bir anlığına Pharaun'a, sanki o baloların ve şenliklerin hayranlık uyandıran dilberi olduğu çoktan kaybolmuş yıllardan beri kimse derdine ortak olmuyormuş gibi baktı. "Birkaç güzel sözün size yardım etmemi sağlayacağına gerçekten inanıyor musun?" diye sordu. "Tabii ki hayır. Sadece acı hatıralarınızın mantığıma gölgelemesini istemiyorum. Kurtuluşunuza sırtını dönmeniz büyük bir kayıp olurdu," dedi Pharaun.124

Dağılma"Ne dedin sen?" diye sordu Smylla hayretler içerisinde."Hastalığını ortadan kaldırabilirim," dedi Pharaun."Yalan söylüyorsun. Rahibelerin yapamadığını sen nasıl yapacaksın?" "Çünkü ben bir büyücüyüm." Pharaun parmaklarını şaklattı ve gözbağı maskesini kaldırdı. "Adım Pharaun Mizzrym. Beni duymuş olabilirsiniz. Beni duymadıysanız da en azından Sorcerc Ustaları'm duymuşsunuzdur."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 93: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Smylla etkilenmişti, ama bunu belli etmemeye çalışıyordu."Kendileri şifacı değildirler," dedi kadın. "Ama onlar dönüştürücüdürler. Sizi bir drowa dönüştürebilirim ya da istediğiniz herhangi bir ırka. Ne seçerseniz seçin, dönüşüm hastalığı vücudunuzdan atacaktır.""Eğer bu doğruysa," dedi Smylla, "neden halkınız hastalıktan korkuyor?" "Çünkü bu çözüm yolu bize uygun değil. Bir drowun, tanrıçanın seçilmişlerinden birinin, aşağı ırklardan birinin şeklini alması bir ceza durumu dışında düşünülemez bir şeydir. Aynı zamanda her büyücü bu büyüyü hastalığı uzaklaştıracak güçte yapamaz. Bu belli bir yetenek gerektirir ve şanslısınız ki bu yetenek bende mevcut."Pharaun sırıttı."Ve bunu bana yardım etmek için mi kullanacaksın?""Aslında daha çok kendime yardım etmek için."Kâhin kaşlarını çattı ve öneriyi düşünmeye başladı.Sonunda "Kaybedecek neyim var ki?" dedi Smylla."Tamamen öyle," dedi Pharaun."Ama ilk önce beni dönüştüreceksin." "Hayır, ilk olarak dostumla birlikte aradığımız bilginin sende olduğundan emin olmalıyım. Asilzade ve tüccarlar dahil nerdeyse tüm evlerden firar etmiş olan erkekleri arıyoruz." "Braeryn'de saklanan bir yığın drow var. Bazıları benim gibi hasta. Bazıları ise çeşitli nedenlerden evden uzaklaşmış. Hatta bir çift, sorumluluklarından ve dişilerle olan ilişkilerinden uzakta yasadışı bir tatil yapıyor. Çoğunu nerede bulacağınızı size söyleyebilirim," dedi Smylla. "Bundan eminim," dedi Pharaun, "ama sanırım onlar burada bir süredir yaşayanlardır. Bizim aradıklarımız yeni dönem kaçakları. Menzoben-anzan son aylarda resmen bir toplu göçe sahne oldu." Smylla suratını buruşturdu. Pharaun, kadının yüz ifadesindeki değişmelerden yalan söyleyip söylememe arasında gidip geldiğini anladı. "Bu aralar normalin üzerinde bir sayıda drow erkeği Braeryn'i ziyaret elti," dedi. "Cinsel dürtülerine kapıldıklanm sanıyorum, ama bildiğim kadarıyla burada kalmadılar. Kaldılarsa da nerede bilmiyorum."Ryld iç çekti. Pharaun onun nasıl hissettiğini biliyordu. Büyücü genelde125

Richard Lee Byersböyle şaşırtıcı ve kafa kanştmcı bilmecelerden hoşlanırdı, ama bu konuda ilerleme kaydedememiş olmak onun da sabnnı zorluyordu. İzleyeceği mantıklı bir yol bulamayınca önsezilerine güvenmeye karar verdi. Halden anlayan kişi rolünü devam ettirerek ileri çıkıp ve elini Smylla'nm kemikli omzuna koymaya cesaret etti. Kadının ağzı açık kaldı. Uzun zamandır ona kimse dokunmamıştı. "Umudunu yitirme," dedi Pharaun. "Belki hâlâ anlaşma şansımız vardır. Benim ve dostumun ilgilendiğimiz başka konular da var. Son zamanlarda Braeryn'de hiç dikkâtini çeken bir şey oldu mu?"Kâhin paslı sesiyle acı veren bir kahkaha daha patlattı. "Yani son bir hafta içinde bu hayvanların bana karşı ayaklanmasından daha başka bir şey mi istiyorsun?" "Bunu gerçekten ilgi çekici buluyorum. İtiraf ettiğin gibi, bir zamandır büyü güçlerinden yoksunsun. O zamandan beri goblinleri palavralannla elinde tuttun ve bu birkaç gün öncesine kadar işe yarıyordu. Ne değişti? Aşağılık yaratıklar sana karşı gelme cesaretini nereden buldular? Bu konuda bildiğin bir şey var mı?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 94: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Şey," dedi Smylla, "benim fiziksel çöküşüm bir etken olabilir, ama—" Çatlak dudaklanna bir gülücük yayıldı. "Sen gerçekten iyisin, Üstad Mizzrym. Biraz gülümseme, arkadaşça muhabbetler, koluma hafif bir dokunuş ve zavallı kadın ötmeye başlasın. Senin için yalnızlık bu olabilir, ama beni iyileştirmeden sana önemli başka bir şey vermeyeceğim." "Gayet mantıklı." Pharaun ceplerinin birinden boş bir koza çıkarttı. "Neye dönüşmek istersin?" "Sizden birine," dedi Smylla sıntarak. "Bir zamanlar bir filozofun, herkesin nefret ettiği şeye dönüşeceğini söylediğini duymuştum." "Yakınlarda bulundurulması gereken sevimli bir dostmuş anlaşılan. Şimdi, kendini bir yere sabitle. Bu sadece birkaç saniye sürecek, ama biraz canın yanabilir." Normalden fazla özen göstererek büyü sözlerini söylemeye ve kozayla havada bir sembol çizmeye başladı. Büyü havayı dolduruyor, oda ısınıyordu. Bir an bu enerji odada dalgalandı, sonra Smylla'nın buruşmuş vücuduna odaklandı. Boyun kaslan yerlerine otururken bir feryat kopardı. Kapının ardında böcayılardan biri "Biz de ödeşmek istiyoruz! Bir anlaşmamız vardı!" diye bağınyordu. Smylla'nm yaralan kaybolmaya ve bir deri bir kemik kalmış vücudu sağlıklı bir şekil almaya başladı. Kül rengi derisi koyulaşarak parlak bir siyaha, mavi gözleri de kırmızıya dönüştü. Kulaklan sivrildi ve vücut hattan zarifleşti. Kınlgan, kar beyazı saçlan kalınlaşarak dalgalı ve parlak bir hâl aldı.126

Dağılma"Acı gitti," dedi nefes nefese. "Kendimi daha güçlü hissediyorum.""Tabii ki," dedi Pharaun. Smylla ellerine baktı, sonra doğruldu ve karyolasından kalkarak yürümeye çalıştı. Başlarda adımlan sakat birininki gibi tedbirliydi, ama sonra, düşmeyeceğinden emin olduğunda, tereddüdü geçti. Birkaç saniye sonra koşuyor, zıplıyor ve gücünü sınayan küçük bir kız gibi geceliğini dalgalandıra dalgalandıra etrafında dönüyordu. "Basardın!" dedi Smylla. Kızıl gözlerindeki saf ve sonsuz minnettarlık, bir kara elf vücuduna sahip olmasına rağmen hâlâ köküne kadar insan olduğunu gösteriyordu. Bu doğasına yabancı olsa da Pharaun kadının teşekkürünü memnuniyetle karşıladı. Ama Smylla'yı, onun saf duygusallığının tadını çıkarmak için değil, bazı gerçekleri ortaya çıkarabilmek için dönüştürmüştü."Şimdi," dedi büyücü, "anlat bakalım." "Tamam." Kendisine gelmek için derin bir nefes aldı ve "Birinin evdeki aşağı yaratıkları yüreklendirdiğine inanıyorum. Dahası bu her neyse Braeryn'deki tüm goblintürlerini etkiliyor," dedi."Bu ne olabilir?" diye sordu Ryld."Bilmiyorum," dedi kadın.Savaşçı suratını buruşturdu. "Bu kanıya nereden vardın?" diye sordu Pharaun. "Kendini odana tıkmadan önce de evden dışarı çıkmazdın bildiğim kadarıyla." "Burada yaşayan azmanlarda birkaç değişiklik gördüm. Huysuz, küstah ve en ufak kışkırtmada birbirlerini öldürecek kadar hırçın bir hâl aldılar," dedi Smylla. Ryld ya kaslannı açmak ya da Yancı'yi daha rahat bir konuma getirmek için omuzlarını gerdi. "Bunun normal halinden ne farkı olduğunu anlayamadım?" diye sordu silah ustası.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 95: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Smylla kaşlarını çattı ve "Her şey birbiriyle bağlantılıdır. Bu özellikleri taşıyan yaratık sayısı eskiye nazaran bir hayli fazla ve ne zaman bu duvar-lann ardından havadisler alsam, haberciler aynı gaddarlığın dışarıda da mevcut olduğunu söylüyorlardı." diye karşılık verdi. Pharaun başıyla onayladı. "Sokaklarda görülmeye başlanan kabile amblemleri hakkında bir şey duydun mu?" "Evet," dedi kadın. "Bence bu bir çeşit delilik alâmeti, siz de öyle düşünmüyor musunuz?" "Belki bu sadece bir ya da iki köle için geçerlidir," dedi Ryld. "Ne olmuş ki? Arkadaşıma bilgi sözü verdin. Bize bilmediğimiz bir şeyler söyle ve senin gözlemlerini değil, gerçekleri istiyorum."127

Richard Lee Byers Kâhin gülümsedi. "Pekâlâ. Ben de buna geliyordum. Birkaç gecede bir Braeryn'de davul çalmıyor ve aşağı kesimleri toplanmaya çağırıyor. Bu evin sakinlerinin de çoğu orada oluyor. Eser miktarda kalan kâhinlik yeteneklerimle, sokaklarda aynı hedefe yönelmiş çok sayıda goblintürü tespit ettim." "Saçmalık," dedi Ryld. "Neden bu işareti drow devriyeleri duyup araştırmadılar peki?""Çünkü," diye açıkladı Pharaun, "şehir üzerinde susturucu tılsımlar var.""Olabilir." Ryld, Smylla'ya döndü. "Yaratıklar nereye ve neden gidiyor?" "Bilmiyorum," diye cevapladı kadın, "ama sağlığım ve güçlerim geri geldiğine göre öğrenebilirim." Smylla Pharaun'a gülümsedi. "Bunu denemekten mutluluk duyarım. Anlaşmanın bana düşen kısmını yerine getirdim, ama sunduğum bilgilerin bana verdiğin paha biçilmez hediyenin yanında hiçbir şey olduğunun farkındayım." "Bu yorum konuyu senin geleceğine getiriyor," dedi büyücü. "Burada, Leşyolu'nda kendi egemenliğini tekrar sağlamakta zorluk çekeceğini sanmıyorum, ama neden bu pislikte yaşayasın ki? Senin düzeyinde bir yardımcım olsun isterdim. Ya da istersen Yukarı Dünya'ya güvenli bir yolculuk yapmanı sağlayabilirim." Smylla'yla konuşurken bir yandan da sol eliyle —konuşma dili gibi anlaşılır ve kullanışlı olan— drow işaret diliyle Ryld'a bir şeyler anlatıyordu."Sanırım—" diye başladı Smylla, ama birden gözleri fal taşı gibi açıldı. Kadın inlerken Ryld kısa kılıcım Smylla'nm sırtından çıkardı. Kâhin yere yığılırken Pharaun kendisine değmesin diye kenara çekildi. "Tüm tecrübelerine rağmen," dedi sıska büyücü, "drowlara güvenmemesi gerektiğini öğrenememiş. Sanırım bu, 'İnsanı gün ışığından koparabilirsin, ama gün ışığını insandan koparamazsın,' sözünü kanıtlıyor." Kafasını salladı. "Bu, maceramızın başlangıcından beri katlettiğimiz ikinci dişi ve ikisini de öldürmek istemezdim. Bunun altında fizikötesi bir anlam yattığını düşünüyor musun?" "Ne biliyim? Kadını bana, bize yalan söylediği için öldürttüğünü sanıyordum." "Ah, hayır. Bize doğruyu söylediği muhakkak. Asıl sorun şu, onu kandırdım. Şekil değişimi aslında hastalığını iyileştirmedi, sadece birkaç dakikalığına bastırdı." Pharaun yerde oluşmaya başlayan kan birikintisinden çizmelerini korumak için bir adım geri çekildi. Ryld da kısa kılıcını yatak örtüsünde temizledi. "Onu arkamızda canlı ve Greyanna'ya hikâyeler anlatacak kadar kızgın bir şekilde bırakmak istemedin," dedi silah ustası.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 96: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Birbirlerini bulabileceklerinden şüpheliyim, ama neden riske girelim ki?" "Ve Smylla'ya duvarlarda gördüğümüz işaretleri de sormuş oldun. Şu konuyu kafandan atamayacak kadar meraklısın."128

Dağılma Pharaun gülümsedi. "Ahmak olma. Ben sabit fikirli kararlılığın yegâne örneğiyim ve bu sorulan görevimizde ileri gidebilmek için soruyordum." Ryld kapıya ve onu kapalı tutan demir çubuğa göz gezdirdi. İşini hâlâ eksiksiz yapıyordu. "Goblinlerin garip davranışlarının kaçak erkeklerle ne alâkası var?" diye sordu Ryld. "Şu anda bilmiyorum," diye cevapladı Pharaun, "ama elimizde aynı mekânda yer alan iki gariplik var. Aralannda bir ilişki olduğunu düşünmek sence de mantıklı değil mi?" "Olmak zorunda değil. Menzoberranzan'da her an devam eden sayısız komplo ve düzenbazlık vardır; bunların hepsini bir noktaya bağlayamazsın." "Haklısın, ama eğer bu iki durum bağlantılıysa, birini çözerek diğerinin sonucuna da ulaşmış oluruz. Sen ve ben bu kaçaklann izini bulma görevinde moral bozucu bir duraklama yaşadık. Bu yüzden, alt kesimi inceleyip yolun bizi nereye götürdüğünü göreceğiz.""Peki bunu nasıl yapacağız?""Tabii ki davulu takip edeceğiz."Kapı gümlemeye devam etti."İlk önce," dedi Ryld, "buradan çıkmalıyız." "Bunu bana bırak. Kapıdaki kilit muskasını kaldıracağım ve bizi duvarla bir yapacak bir gözbağı kullanacağım. Birkaç dakika içinde azmanlar kapıyı kınp içeri dalacaklar. Onlar Smylla'mn cesediyle eğlenip eşyalarını yağmalarken, biz de goblin yüzlerimizi takınıp karmaşada dışan sıvışacağız."129

Richard Lee Byers

XI QuenthePin devriye bölüğü, bildiği yerler dahi gözüne garip ve hayali gelmeye ve hizmetkâıiannın sinirleri gözle görülür bir şekilde bozulmaya başlayana kadar, Arach-Tinilith'in gölgeli koridorlarında saatlerce dolaştı. Birliğin biraz dinlenmesi ve kendini toparlayabilmesi için bir mola verdi. Duvarlannda kafatası, hançer ve örümcek resmedilmiş kabartmalar ve yerde çok önceden ölmüş rahibelerin kemikleri bulunan küçük bir şapelde durdular. Rivayete göre ruhbanın biri burada kendi gırtlağını kesmişti ve hayaleti hâlâ buralarda dolaşıyordu, ama Quenihel ruhu hiç görmediğinden bunun doğru olduğuna inanmıyordu.Rahibeler ve acemiler sıralara kuruldular ve bir süre kimse konuşmadı. Sonunda kalp yüzlü, kulak memelerinde gümüş çiviler bulunan ikinci sınıf öğrencisi Jyslin "Belki de hiçbir şey olmayacaktır," dedi. Quenthel acemiye soğuk bir bakış attı. Grubun geri kalanı gibi bu genç hanım da topuzu, zırhı ve kalkamyla savaşa hazır bir görüntü sergilese bile, koyu kızıl gözlerine ve terle parlayan alnına bakınca korktuğu anlaşılıyordu. "Bu akşam yeni bir iblisle yüzleşeceğiz," dedi Quenthel. "Bunu hissedebiliyorum, bu yüzden aksini ummak anlamsız olur. Bunun yerine size tetikte olmanızı ve öğrendiklerinizi aklınızda tutmanızı tavsiye

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 97: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

ederim."Jyslin gözlerini devirdi ve fısıldadı, "Evet efendim." "Kuruntu sadece korkaklar içindir," dedi Quenthel, "eğer siz ahmaklar bu yöne kayıyorsanız, burada fazla oyalandık demektir. Ayaklanın bakalım." Quenthel'in yardımcıları zırhları çınlayarak, istemeye istemeye kalkıp yüce rahibeyi takip etmeye başladılar.130

Dağılma Geçen iki karşılaşmanın ve Sorcere büyücülerinin koyduğu tılsımların işe yaramazlığının ışığında Ouenthel, Arach-Tinilith'te seferberlik ilan etti ve ustalarla öğrencileri sekizer kişilik bölüklere ayırdı. Birliklerin çoğu belli yerlerde nöbet tutarken, diğerleri de tapmakta devriye gezecekti. Baenre rahibesi, devriyelerden birinin başında olmayı seçti. Aynı zamanda tapmak ambarlarını ve cephanelerini açmaya karar vermişti. Birinci sınıf öğrencileri bile, normalde ancak bir yüce rahibe tarafından taşınabilecek büyülü silahlar ve muskalarla donatılmıştı. Ama onlara sunulan bu donanımlar, Jyslin gibi bir çok aceminin moralini düzeltmeye yetmemişti. Quenthel'in gizlemeye çalıştığı endişeleri olmasa, öğrencilerinin asık suratları onu eğlendirebilirdi. Bu kızlar, çocukluklarından beri sayısız iblis görmüşlerdi. Hatta Arach-Tinilith'te onlarla fazla içli dışlı olmuşlardı, ama bu onlar için tehdit oluşturan ilk iblisti ve aslında bu varlıkların ne kadar vahşi olabileceklerini yeni fark ediyorlardı. Şüphesiz ki, kızlardan bazıları, Quenthel'in bölüğüne dahil edilene kadar çok daha güvende olduklarını anlayacak kadar zekiydi. O halde, tedirginlikleri gibi kırgınlıkları da yersizdi. Onlar Quenthel'in astlarıydılar ve ona hizmet etmek görevleriydi. "Bu Lloth'un gazabı," diye fısıldadı saçını üç kısma ayırarak örmüş olan beşinci sınıf öğrencisi Minolin Fey-Branche. Belli ki sesinin önlere taşınmasını istemiyordu. "Önce bizi büyü güçlerimizden mahrum bırakıyor, şimdi de bizi öldürmesi için hizmetkârlarını yolluyor." Quenthel hışımla döndü. Hiddetini hisseden engerekler de yükselip sallanmaya ve tıslamaya başladılar. "Kapa çeneni!" dedi Quenthel. "Örümcek Kraliçe bizi sınıyor ve uygun olmayanları eliyor olabilir, ama henüz bütün tapınak adına hüküm vermedi. Bunu yapmaz."Minolin bakışlarını indirerek, "Evet efendim," dedi.Quenthel, hiçbirinin korkularından kurtulmuş görünmediğini fark etti."Sizden iğreniyorum," dedi Baenre. "Hepinizden.""Özür dileriz, Hanımım," dedi Jyslin. "Kendi eğitimimi hatırlıyorum da," dedi Ouenthel. "Eğer acemilerden biri en ufak bir korkaklık ya da itaatsizlik gösterseydi, kız kardeşim Triel onu on gün aç bırakır, sonraki on gün de bozulmuş yemek artığıyla beslerdi. Belki ben de aynısını yapmalıyım, ama Arach-Tinilith kuşatma altındayken güçlü bireylere ihtiyacım var. Bu yüzden tamam, bunun sizi utandırması gerekse de, yeni bir mola verebiliriz. Karnınızı doyurun; bu sırtınızı dik-leştirse iyi olur. Aksi halde, sızlanmanızı kesmek için kaçınızı kırbaçlamak /orunda kalacağımı göreceğiz. Gelin."Onları mutfak çalışanlarının yemek masası kurmuş oldukları bir sınıfa131

Richard Lee Byerssoktu. Aşçılara soğuk yemekler hazırlayıp tapınağın çeşitli yerlerine

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 98: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

masa kurmalarını emretmişti, böylece bitkin gözcülerin canlanmaları sağlanmıştı. Gümüş bir tepsi içinde, esmer salamuraya yatırılmış, pembe ve kahverengi rothe bifteği dilimleri duruyordu. Yemeğin kokusu, tapınağın daimi tütsü kokusuyla yanşıyordu. Diğer kâselerde ve tabaklarda ise krema sosuyla hazırlanmış çiğ mantar ve dilimlenmiş siyah, beyaz, kırmızı mantarlardan oluşan salata bulunuyordu. Sürahilerde, QuenthePin emriyle sulandırılmış, şarap vardı. Quenthel alkolün, Lloth'un yokluğunun ve geçen iki gecede yaşananların etkisinden kurtulamayanlan cesaretlendireceğini düşünmüş, ama yanında sendeleyen ve bilincini yitiren kimsenin olmaması için alkolün sulandırılmasını emretmişti. Birlikten bazılan sanki bu son yemekleriymiş gibi masanın başına oturdular. Diğerleri ise, muhtemelen kaderlerinden emin olduklan için, yemeklerinden birkaç lokmadan fazlasını alamayacak kadar gerginlerdi. Akademi'nin Hanımı, bu geceyi sağ atlatmaya niyetli olsa da, kendisinin ikinci gruba dahil olduğunu hissediyordu. Lâkin midesi bulamyordu ve huysuz bir bekleyişle geçen uzun saatler iştahını kaçınuıştı.'Gel artık iblis,' diye düşündü, 'gel de bitirelim şu işi...'İblis onun sessiz yakanşına cevap vermedi. Boğazının kuruduğunu fark etti ve göz göze geldiği Jyslin'e "Bana bir bardak şarap koy," dedi."Peki efendim." İkinci sınıf öğrencisi olan acemi, görevini büyük bir hevesle yerine getirdi. Gümüş kadehi kibarlık olsun diye gereğinden fazla doldurmuştu, ama Quenthel avam sınıfından birinden daha fazlasını bekleyemezdi. Baenre başıyla onayladığını belirterek kadehi aldı ve dudaklanna götürdü. Dişli kırbacı, bileğindeki wyvern derisinden yapılmış bir halkaya tutturulmuştu. Engereklerle arasındaki zihinsel bağlantıda bir uyan dalgalanması hissetti. Aynı anda yılanlar gerileyip Quenthel'in elindeki kadehe atıldılar. Yüce rahibe onlara hayretler içerisinde bakakaldı. "Zehir," dedi Yngoth, dar gözbebekleri pullu kapaklann altında parlarken. "Onun kokusunu alabiliyoruz." Quenthel etrafına bakındı. Takipçileri onu ve engereği duymuşlardı ve onlara dehşet içinde bakıyorlardı. Gayet sağlıklı gözüküyorlardı, ama anlaşılan bu pek uzun sürmeyecekti, çünkü yılanlarının yanılma payı yoktu."Kendinizi anndınn," dedi, "Hemen!" Buna fırsatlan olmadı. Neredeyse aynı anda zehre yenik düştüler ve sendelemeye, yalpalamaya ve yığılmaya başladılar. Bazılan hastalık onlara çarpmadan kusmaya çalıştı ama bu işe yaramadı. Diğerleri gibi göçtüler.Quenthel yılanlan tekrar kaldırdı ve her yönü göz altoda tutmaya çalıştı.132

DağılmaAynı şeyi engereklerine de emretti. Şeytani Scüdırganlarınm, tanrıçanın hâkim olduğu alanları kullandığını fark etti, bu yüzden bu çeşit bir "suikastçi" eninde sonunda gelecekti. Hâlâ ahmakça yeni iblisin "örümcek" ve "karanlık" iblisleri gibi doğrudan saldıracağını düşünmüştü. Onun gizlilik kullanıp kendisini zehirlemeye çalışacağını tahmin edememişti, ama tekrar düşününce bu taktik son derece mantıklı geliyordu. Şimdiki soru şuydu; iblis planladığı her şeyi yapmış mıydı, yoksa ilk hamlesi başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra ona başka bir yolla

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 99: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

mı saldıracaktı? Batıdan birinin çığlık attığını duydu. Çığlık taş duvarlarda yankılanarak tapınağa yayıldı. Quenthel sorusuna cevap bulmuştu ve bu beklediği cevaptı. Kalbi çarpmaya, ağzı kurumaya başladığında Quenthel bu yeni davetsiz misafirle karşılaşmak konusunda pek de istekli olmadığını fark etti, özellikle yanında muhafızları yokken. Ama yine de o bu salonların Hammı'ydı ve kuyruğunu kıstırıp kaçarak tapınağı iblise terk etmek söz konusu bile olamazdı.Aynı zamanda dönüp kaçsa bile lanet şey onu takip edecekti. Yere yığılan devriye birliğini ve üzerilerindeki işe yaramaz büyülü eşyalan geride bırakarak gürültünün geldiği yöne doğru ilerlemeye başladı. Hizmetkârlarına onu takip etmelerini söyledi, ama cevap veren olmadı. Bir iki dakika içinde uzun bir galeriye vardı. Galeri duvarlarındaki işlemeler Lloth'un tarihini olduğu ya da vahiy edildiği gibi betimliyordu: Yukarı Dünya'nm aşağılık elflerinin baş tanrısı Corellon Larethian'ı baştan çıkarışını, birleşimlerini ve onu devirmek için ilk girişimini, içindeki örümceği keşfedişini ve Cehennem'e inmesini, îblisağı'nm fethini, drovvlan seçilmiş ırk yapışını ve gelecekte tüm tanrıların üzerine çıkışını anlatıyordu. Salonun karşı ucundaki kemerli kapıda bir şekil belirdi. Her an şekil ve renk değiştiriyordu —insansı bir yaratık, bir dört ayaklı, bir yumm, solucan, bir diken demeti. Bir şekilde Quenthel'i fark etti ve feryat etti. Sesi, bugüne kadar duyduğu ve duymadığı seslerin birleşimi olan bir ahenksiz sesler karmaşasıydı. Haykırışın içinde bir flüt notasını, bir rothenin böğürmesini, bir bebeğin ağlamasını, sıçrayan suyu ve çatırdayan ateşin sesini yakalayabilmişti. Quenthel iblisi derinden hissettirdiği tehditten fark etmişti, ama bir an kendi güvenliği için endişe duymaktan ya da bir savaşçının içinde yanan savaş ateşinden çok, şaşkınlık hissediyordu. Zehir kesinlikle bir suikastçinin işaretiydi, ama karşısındaki iblis kaosun vücut bulmuş haliydi.133 Ruh, galeri boyunca ilerlemeye başladı. O yanından geçerken duvarlar şişiyor, akıyor ve renk değiştiriyorlardı. Quenthel kemerine asılı deri keselerden birine uzanıp bir parşömen çıkardı, derken ense köküne sert bir şey indi.

Richard Lee Byers Ryld odayı kolaçan etti. Zeminin ortasındaki çökük yerden anladığı kadarıyla bu harabe gibi yer başka bir çağda bir içki çukuru —her çeşit kara eltin mevki ve zarafeti birkaç saatliğine unutmak, kafaya sek brendi ya da viski dikmek ve aşağılık, yaratıkların birbirlerini öldürdükleri yarışmaları seyretmek için geldiği kaba bir işletme— idi. Başka bir ifadeyle, burası asil Menzoberranzanlılar için bile nezaketten nasibini almamış bir yer sayılırken goblinler burayı işgal ettiğinden beri tam anlamıyla dayanılmaz bir hâl almıştı. Binlerce olmasa da yüzlercesi bu alana sıkışmıştı ve su yüzü görmemiş vücutlarının birbirine karışmış iğrenç kokusu hasta ediciydi. Çeşitli kaba ve vahşi lisanlarının yarattığı gürültü de kokulan kadar rahatsız ediciydi. Bütün bu gürültü çatıdan gelen düzenli tok sesleri bastırıyordu, ama zaten yukarıdaki gnol davulcunun hedefi içeridekiler değil, yoldakilerdi. Ryld, kalabalıkta Braeryn dışından gelen çok sayıda yaratık olduğunu görünce epey şaşırdı. Gözüne, Eastmyrliler'e ait olduğunu tahmin ettiği basit, ama ev sahiplerine nazaran teiniz giysiler,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 100: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

hatta uşak elbiseleri, çelik tasmalar, kelepçeler ve evden kaçarak buraya gelen köleleri belli eden kırbaç izleri takıldı. Belli ki bölge dışından gelenler davul sesini büyülü susturucular yüzünden duyamamış ve bir ulak yardımıyla toplantıdan haberdar olmuşlardı. Hâlâ ork görünümünde —ama böcayılan kandıranlardan farklı orklar— olan Breche Yükseltisi ustalan bir kenara geçmiş, olan biteni seyrediyorlardı. Etraflarını saran gürültü patırtı yüzünden kimsenin onlan duymayacağından emin olan Ryld Pharaun'a doğru eğildi ve "Bence bu sıradan bir parti," dedi. "Sence bunlar bir şeyi kutluyor gibi mi gözüküyorlar?" diye cevapladı Pharaun. Yeni domuzumsu suraünın burnu ve bir dişi kırıktı. "Bence hayır. Öyle olsa çok daha taşkın olurlardı. Birini bekliyorlar ve bunun için oldukça hevesliler. Şu muhabbet eden ve şişe alışverişi yapan dişi goblinlere bir bak." Pharaun başıyla karşıdaki düz suratlı, açık alınlı, çarpık bacaklı iğrenç yaratık üçlüsünü işaret etti. "Heyecandan titriyorlar. Toplantı bittikten sonra da böyle baş döndürücü olurlarsa, belki kıllı kollarında sinirlerimizi yatıştırabiliriz." Dostunun şaka yaptığından emin olan Ryld homurdandı... derken bu konuda pek de emin olamadığını fark etti."Bir goblinle ilişkiye girer miydin?" "Gerçek bir âlim her zaman yeni deneyimler peşinde koşmalıdır. Ayrıca, eğer köle ırklardan sonuna kadar faydalanmayacaksan Karanlıkaltı'nm efendisi bir drow olmanın ne anlamı var ki?" "Hmm. Kabul etmeliyim ki bu, senden hâlâ eskisi gibi itaat bekleyen o rahibe bozuntularından daha kötü ola—""Sus!"Davul susmuştu.134

Dağılma"Bir şeyler oluyor," diye ekledi Pharaun. Ryld dostunun haklı olduğunu gördü. Kalabalıktan bir titreme dalgası geçti ve herkes bağırmaya başladı. "Peygamber! Peygamber! Peygamber!" Melee-Magthere Ustası ne görmeyi beklediğini bilmiyordu, ama bu kesinlikle sıradan bir pelerin ve başlığa bürünmüş, vücudunun üst kısmı kalabalığın üzerinden gözüken şekil değildi. Belki bir sıranın ya da masanın üstüne çıkmıştı, belki de sadece levitasyon gücünü kullanmıştı, çünkü bu, alt tabakanın sevgili "Peygamber'i" yakışıklı bir drow erkeğine benziyordu. Peygamber, takipçilerinin bir dakika daha bağınp çağırmasına izin verdikten sonra zarif ellerini kaldırdı, onlan sakinleştirdi. Pharaun Ryld'a biraz daha sokuldu. "Dostumun bizden biri olmaması kuvvetle muhtemel," dedi büyücü. "Bizimkine benzer bir cazibesi var, ama büyüsü ona bakan herkese farklı bir şekilde görünmesini sağlıyor. Tahminimce goblinlere goblin, gnollara gnol görünüyordur.""Gözbağmın içinde ne var?" diye sordu Ryld. "Bilmiyorum. Biraz tuhaf bir büyü. Buna benzer bir büyüyle daha önce karşılaştığımı sanmıyorum. Ötesini göremiyorum, ama niyetini yakında öğrenebileceğimizi düşünüyorum.""Biraderlerim ve kız kardeşlerim," dedi Peygamber. Sesi yeni bir coşku dalgalanmasına neden oldu. Bu yüzden kalabalığın sakinleşmesini beklemek zorunda kaldı. "Biraderlerim ve kız kardeşlerim," diye yineledi. "Bu şehrin kumlusundan beri, Menzobenanzanlılar halkımızı esaret ve kötü hayat şartlan altında tuttular. Bizi, yorgunluktan ölene kadar çalıştırdılar. Canlan istediğinde işkence edip bizi öldürdüler. Bizi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 101: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

aç kalmaya, hastalanmaya ve sefalet içinde yaşamaya mahkum ettiler."Kalabalık onayladığını gürleyerek gösterdi. "Baktığınız her yerde ıstırabımıza şahit olabilirsiniz," diye devam etti başlıklı konuşmacı. "Dün, Manyfolk'ta gezindim. Beş ya da altı yaşından daha büyük olmayan bir hobgoblin kız çocuğunun sokaktan mantar toplamaya çalıştığını gördüm. Hem de dişleriyle! Elleri tutmuyordu. Drowun teki büyüyle ellerini arkasında bağlayarak onu hayatının sonuna kadar özürlü ve ucube gibi yaşamak zorunda bırakmıştı." Kalabalıktan hiddet hınltılan yükseldi. Kendileri de benzer zalimliklerle karşılaşıyor olmalarına rağmen, gördükleri işkenceler bu kadar çeşitli ve yaratıcı olmuyordu. "Narbondellyn'de gezindim," dedi Peygamber. "Yerde yatan, felç edilmiş bir ork gördüm. Bir kara elf gelip göğsünü yardı, deriyi iki yana açtı, birkaç kaburgayı testereyle kesti ve binek kertenkelesini canlı kölenin organlanyla135

Richard Lee Bversbeslenmesi için yanma çağırdı. Drowu bir arkadaşına bunu, sürüngeni daha hızlı bir yarışçı olsun diye her on günde bir yaptığını söylerken duydum." Seyirciler gazaplarını uluyarak ifade ettiler. Dişi bir ork hiddet krizine girerek kırık bir cam parçasıyla yüzünü gözünü kesmeye başladı. Peygamber'in zulüm fetvası böyle devam etti ve Ryld tuhaf bir duygunun zihnini kaplamaya başladığını hissetti. Bu duygu suçluluk olamazdı — hiçbir kara elf böyle saçma bir duruma düşmezdi— ama belki de bir çeşit utançtı, Menzoberranzan'm aşağıyaratıklannı apaçık harcamasından iğrenme ve durumu elinden geldiğince düzeltme dürtüsü de olabilirdi. Tabii ki bunlar her türlü akıl ve mantıktan yoksun duygulardı. Goblinler ve akrabalan sadece drowlann kişisel tatminlerini sağlamak için vardı ve eğer birini harcarsan, yeni birini alman kadar doğal bir şey yoktu. Silah ustası zihnindeki düşünceleri dağıtmak için kafasını salladı ve Pharaun'a döndü.Büyücünün eğlendiği, ork maskesi altında bile belli oluyordu."Çarpık yaşayışını düzeltmeye mi karar verdin?" diye sordu Pharaun. "Senin de konuşmanın tesirinden haberdar olduğunu varsayıyorum," dedi Ryld. "Ne oluyor?" "Peygamber, konuşmasını beyin yıkama aracı haline getiren, ne olduğunu anlayamadığım bir efsun kullanıyor," diye cevapladı Pharaun."Tamam da, o zaman bütün bu yakınmalar neden?" diye sordu Ryld."Sanırım yakında onu da anlatacak." Hatip acılı konuşmasını bir süre daha devam ettirerek kalabalığı histeri krizinin eşiğine getirdi.Sonunda haykırdı, "Ama böyle olması gerekmiyor!" Aşağıyarahklar ulumaya başladılar ve Ryld duygularını bastırana kadar büyülü ork görüntüsü vahşi bir kana susamışlığa kapılmak üzereydi. "İntikamımızı alabiliriz! Her yarayı bin katıyla geri ödetebiliriz! Drowlan kendimize köle yapabiliriz! İpekler, altın kumaşlar kuşanıp onları çıplak dolaştırabilir ve iğrenç yemeklerle, çöplerle beslenmeye zorlayabiliriz! Menzoberranzan'ı yağmalayacağız ve ondan sonra arzu edenler yanlannda hazinelerle anayurtlarına dönebilir, biz kalmayı seçenler de mağarayı istediğimiz gibi yönetiriz!" 'Mümkünü yok,' diye düşündü Ryld. Bunu Pharaun'a söylemek için döndüğünde şaşırdı. Büyücü bu sözlü saldırıları ciddiye alıyor gibi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 102: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

gözüküyordu. "Sadece kızgınlıklarını fantastik bir biçimde dışa vuruyorlar," diye fısıldadı savaşçı. "Buna cüret edemezler ve eğer bunu yapsalar bile onları birkaç dakikada ezip geçeriz." "Kim olsa aynısını düşünürdü," diye cevapladı Pharaun. "Gel, daha yakından bakmak istiyorum."Karışmış kalabalığın arasında ilerlemek için çabalamaya başladılar.136

Dağılmaİzleyici dostlarından bazıları geçmelerini engellemek istedi. Bu yüzden Ryîd bir hobgoblini yere çalmak zorunda kaldı, ama kimse etkileyici liderlerine yakından bakmak isteyenlerin didişmesini garipsemedi. Diğerleri de aynı şeyi yapıyorlardı.Peygamber nutkuna devam etti. "Çabalarınız ve sabrınız için sizlere teşekkür ederim, ki zaten bunun için çok yakında ödüllendirileceksiniz. İsyanımızın haberi her caddeye, her sokağa yayıldı. Her yerde savaşçılarımız var ve hepsi Çağn'yı duyduğunda ne yapması gerektiğini biliyor. Bu sırada drowlar hiçbir şeyden şüphelenmeyecek. Kibirleri onları kayıtsız yapıyor. Çok geç olana dek hiçbir şeyden şüphelenmeyecekler, Çağrı gelene ve biz bir olup yükselene kadar —onları yakana kadar." Ryld ve Pharaun Peygamber'e, kumtaşı bir değnek çıkartıp ucuna seramik bir şişeden aldığı yağı sürdüğünü görebilecek kadar yakınlaşmışlardı. Değnek, Yukarı Dünya'da kullanılan yanıcı kum odun gibi aniden alev aldı. Melee-Magthere Ustası ani ışık patlaması yüzünden gözlerini kısmak zorunda kaldı."Tannça'nın Gözleri!" diye haykırdı Pharaun. "Güzel bir numara," dedi Ryld, "ama senin ölçülerine göre pek de özel bir şey sayılmaz.""Ateş değil, Peygamber'in arkasındaki iki bocayı.""Şahsi korumaları sanırım. Ne olmuş onlara?" "Onlar Tluth Melarn ve ayakkabı tamircisi Alton, kaçaklarımızın ikisi. Gözbağı peçeleri takıyorlar, ama basit bir gözbağı. Ötesini görebiliyorum." "Ciddi misin? Drovvlar, kaçak bile olsalar, böyle bir isyanın tahrikçisine neden hizmet etsinler ki?""Bunu muhtemelen Peygamber'i ve tebaasını takip edersek öğrenebileceğiz." "Size ateş çömleklerini kullanmayı öğrettim," diye devam etti hatip, "ve dostlarım, size onlardan bolca miktarda getirdik." Eliyle, havada süzülen sandıklan işaret etti. "Bunlan alın ve Hesaplaşma Günü'ne kadar saklayın." Pirinç bir borunun yüksek notalan salondaki havayı yararak geçti. Bir an şaşkına dönen Ryld bunun "Çağrı" —o her ne ise— olduğunu sandı ama ardından gelen panik havası ona borazanın ne anlama geldiğini hatırlattı. Goblinlerin zırvalamalarına ve etraflarına çılgınca göz atmalarına bakılırsa onlar da hatırlamışlardı."Ne oluyor?" diye sordu Pharaun. "Sen asil doğumlusun," dedi Ryld sesinde eskiden kalma bir buruklukla. "Hiç Braeryn'de ava çıkıp önüne gelen zavallıyı öldünnedin mi?" Büyücü gülümsedi ve "Şimdi sen söyleyince hatırladım, ama bu çok önceydi. Bana bu Greyanna'nın işi gibi geliyor. Birçok gereksiz hamle içerse137

Richard Lee Byersde iyi bir taktik aslında. Bizi kalkan altına aldığımda avcılar

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 103: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

yerimizi bulamadılar, ama görevimiz icabı Braeryn'e geleceğimizi biliyorlardı. Bu yüzden asilzadeler için bir av partisi düzenlediler. Fikir şu, bu yaygara bizi dışarı çıkartıp yollarda çılgınca koşuşturmamızı sağlayacak. Böylece kolay bir av olacağız." "Daha ne," dedi Ryld kılıcının kınında gevşek durduğuna emin olduktan sonra, "kız kardeşin bizi gözbağı maskelerimizi tutup kendi ırkımızla ya da çıkarıp bir yığın aşağıyaratıkla karşılaşmak arasında seçim yapmak zorunda bırakıyor. Her iki durumda da katlimiz başkalarının elinde gerçekleşebilir."Peygamber ellerini kaldırdı ve kalabalık biraz sakinleşti. "Dostlarım, biraz sonra gerektiği gibi dağılacağız, ama gitmeden önce ateş çömleklerinizi almayı unutmayın. Tehlike geçtikten sonra silahlan ve haberleri bugün aramızda bulunamayanlarla paylaşın. Plandaki yerinizi hatırlayın ve Çağrı'yı bekleyin. Şimdi, gidebilirsiniz!" İsyankârlardan bazıları zaman kaybetmeden fırladılar, ama nerdeyse kalabalığın yarısı yüzen kutulardan birer ikişer çömlek almak için oyalandı. Bir orkun ayağı kaydı ve diğer goblinoidler üzerinden geçerken feıyat etti. Bu sırada Peygamber ve korumaları arka duvardaki bir kapıdan çıktılar."Gidelim mi?" dedi Pharaun peşlerine takılmaya hazırlanırken."Greyanna ve avcılar ne olacak?" diye sordu Ryld. "Onlarla gerektiği gibi ilgileneceğiz, ama eğer bulmak için bu kadar uğraştığımız herifler geceye karışırken bir delilde saklanıyor olursam lanet olsun bana." Ustalar sokağa çıktılar. Braeryn çoktan trampet sesleri, avcı kara elflerin zevk haykırışları ve ölenlerin çığhklanyla dolup taşmıştı. Öğretim görevlileri Peygamber ile kaçaklan birkaç sokak takip ettiler. Üçlü hızla, ama paniğe kapılmadan ilerliyordu. Görünüşe bakılırsa avcılan atlatma konusunda kendilerine güveniyorlardı. Ryld bunun sebebini merak etti.Derken gece ona düşünecek başka şeyler verdi. O ve Pharaun, birkaç gobiinin granit giriş kapısını yumrukladığı bir evin yanından geçiyorlardı. Alışıldığı üzere, av sırasında kimse kapısını açmıyordu. Orada yaşayanlar haricindekileri içeri almazlardı. Aksi halde korkmuş mülteci ordusu zaten kalabalık eve dalıp ev sahiplerinden bazılarını ezebilirdi —ya da bu alan evi daha önemli bir hedef yapardı. Bu daha önce yaşanmış bir şeydi. Ryld sonunda ufak, kısa kollu yaratıklann evden uzaklaştıklanm duydu. Çığlık atarak koşmaya başladılar. Çabuk adımları yeri inletiyordu. Ryld'm, bu yaratıklann neden ona ve Pharaun'a doğru koştuklannı anlayamadı. Belki onlan içeri almayan ev sahiplerine benzettiler ve intikam almak istiyorlardı. Belki de sadece öfkelerini çıkartacak birilerini anyorlardı. Gerçi fark etmezdi. Vahşiler Breche Yükseltisi ustalan için rakip sayılmazlardı. Kara elfler onlan bir çırpıda öldürebilirlerdi.138

Dağılma Ryld Yancı'yı çekti ve saldırganların utanç verici silahlarıyla zırh giymiyor olduklarını fark edince savunma pozisyonu aldı. Gerçekten acınası bir girişimdi ve Ryld ilerleyen bir iki dakikanın oldukça sıkıcı olacağından emindi. İki goblin arayı açarak Ryld'm yanlarına geçmeye çalıştılar. İleri bir adım attı ve Yancı'yı önce sola, sonra sağa savurdu. Aşağıyaratıklar, biri elinde levyesi, diğeri tokmağıyla yere serildiler. Sıradaki iki, yarasa kulaklı yaratık tereddüt etti. Dönüp

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 104: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

kaçmaları gerekiyordu, çünkü Ryld'm onların savaşmayı isteyip istememelerine karar vermelerini bekleyecek zamanı yoktu. Peygamber ve yanındakiler her saniye daha da uzaklaşıyordu. İleri bir adım attı ve aşağı doğru bir kesiş yaptı. Kısa kılıç taşıyan goblin —en azından bir dövüş silahı tutan ve az da olsa savaş eğitimi almış bir rakipti— kılıcını Yancı'yı karşılamak için kaldırdı. Ama bu pek yararlı olmadı, çünkü Yarıcı kısa kılıcı kınp geçerek goblinin karnım deşti. Elinde bıçağıyla dördüncü bir goblin düşmanının arkasına kaçtı. Bunu fark eden Ryld, geriye doğru bir tekme attı. Çizmesinin çarptığı yerden bir kemik sesi geldi ve arkasını dönüp baktığında goblinin kırık bir belle yerde hareketsiz yattığını gördü. Ryld savaş alanına göz atmak için döndü. Gözleri korku ve şaşkınlıkla açıldı. Pharaun da yerde yatıyordu. Üç goblin üzerine çökmüştü. Kabuk bağlamış yaratıklardan biri elinde kama niyetine kullandığı, kanlı bir çivi taşıyordu. Ryld bir savaş narası koyverdi ve ileri atıldı. Daha goblinler Pharaun'a bir zarar veremeden üstlerine çöktü. Dostunun yanma çömeldi. Zarif/)m'a/vv/nm altmda, Pharaurı'un ona denk görkemdeki cübbesinde göğüste ve baldırda olmak üzere iki kanlı yara vardı. "Geldiklerini senden biraz sonra duydum," diye hınldadı büyücü. "Yeterince hızlı dönemedim.""Önemli değil," dedi Ryld, "İyi olacaksın."Aslında bundan biraz şüpheliydi. "Goblin silahını piwafwirmn iki kanadımn arasına sapladı. Ufak piç Greyanna ve yandaşlarının yapamadığını yaptı. Bu sence de saçma değil mi?"139

Richard Lee Bvers

M Quenthel zırh kuşanması gerektiğine karar verdiğinde, bunu da yaptığı her şey gibi adabıyla yapmıştı. Zincir zırhının vepivra/iv/sinin altında zekice işlenmiş bir adamantit yakalık ile Baenre aile yadigârı bulunuyordu ve onun hayatta kalmasını sağlayan da muhtemelen bu gerdanlık olmuştu. Yine de ensesine hazırlıksızken aldığı darbeyle ileri tökezledi ve bir dizinin üzerine düşerken büyülü kopçakasınm yere çarpmasıyla çıkan ses odayı doldurdu. Bir anlığına sersemledi. Kırbaç engerekleri tıslayarak onu kendisine getirmeye çalışıyordu. Çılgın tıslamalan yaklaşan kaos iblisinin ulumalarına karışıyordu. Quenthel sırtında duran bir şey hissetti ve engereklere onu almalarını emretti. Hsiv rahibenin omzunda geri dolandı, zincir halkalara saplanmış nesneyi aldı ve incelemesi için Quenthel' in göz hizasına kaldırdı. Bu parçayı cephanelikten hatırlıyordu. Çift elli kunnalı yayda kullanılan tılsımlı bir oktu ve bunun veya benzeri bir şeyin bir kara elfm cildini sıyırması bile kesin ölüm demekti. Quenthel saldırganın silahını doldurmak için yeterli vakti bulmuş olduğunu düşündü. Eğer öyleyse Baenre kesinlikle zırhına ve piwafwisxn& güvenemezdi —çünkü ilk ok bunlan rahatlıkla geçebilmişti. Bu, kaos iblisine sırtını dönmek anlamına geliyor olsa da, Quenthel daha küçük bir hedef oluşturmak için tek dizi üzerinde geriye dönerek ufak kalkanını kaldırdı.140

Dağılma

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 105: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Tam zamanında. İkinci bir ok zırhından sekti. Gölgelere gizlenmiş ama gözden kaçamayan bir dişi drow kemerli kapının ardına sığındı. Muhtemelen silahını dolduracaktı. İki düşman arasında kalan Quenthel bunlardan birinden hemen kurtula-mazsa ölümünün kaçınılmaz olacağını düşündü. Drow kız kardeşinin kolay hedef olduğuna karar veren yüce rahibe uzun, ince bir değneği ona doğrulttu. Önünde fokurdayan yeşil bir küre meydana geldi ve düşmanına yöneldi. Quenthel gizlenen düşmanının küçük bir bölümünü görebiliyordu ve buraya nişan almıştı. Onu ıskalasa bile en azından büyü yüzünden yavaşlayacağından emindi. Yeşil küre suikastçinin omzuna çarptı. İnfilak etti ve kara şekil geriye sıçradı. Etrafındaki duvarlar yapışkan bir sıvıyla kaplandı. Quenthel gülümsedi, ama tuzak büyüsünden kurtulan düşmanı arbaletini yüce rahibeye doğrulttu. Bir şey, belki de drowlarrn içten gelen büyü koruması onu zarar görmekten kurtarmıştı. Ouenthei değneğini kemerine geri takarken arkasını döndü. Oldukça ağır ilerlemesine rağmen kaos iblisi uzun galerinin yansını aşmıştı ve şekil değiştirip durduğu için hızı da her an değişebilirdi. Ama eğer Örümcek Kraliçe izin verir de yaratık hızlanmazsa, etten kemikten düşmanına bir saldın daha yapacak zamanı bulabilirdi. Engereklerine iblise göz kulak olmalannı sessizce emrettikten sonra tekrar geri döndü ve çıkardığı bir parşömeni okumaya başladı. Quenthel son heceyi seslendirdiğinde parşömen toz oldu ve parlak bir ışık odayı doldurdu. Kapı ağzındaki kara elf geriledi ve kapıya körlemesine tutundu. Tutkallı duvara değer değmez elini çekti, ama derisini geride bırakmak zorunda kaldı. Quenthel çevresindeki hava dalgalanmaya başlarken yeni bir parşömen çıkarttı. Bir an sıcak, diğer an soğuk olan hava iyi-kötü her türlü kokuyu beraberinde taşıyordu. Bunu iblisin oldukça yaklaştığının bir işareti saydı ve engereklerin uyansı da bunu kanıtlamış oldu. Yine de dişi drow görüşünü geri kazanmadan küçük düşmanının işini bitirmek istiyordu. Büyüsünü tamamlarken parşömen üzerindeki özenle işlenmiş harfler kızgın kömürler gibi yanıyordu. Düşman drowun kolu dirseğinin altından itibaren dalgalanarak şişmeye ve parlak sırtında yeşil işaretler bulunan dev bir kara" örümceğe dönüşmeye başladı. Hâlâ vücudun bir parçası olan örümcek kızın boynuna uzandı ve boğazından içeri gömüldü. Quenthel geriye döndü. Altın benekli leylak, sonra beyaz, sonra yan-kır-mızı yan mavi olan iblis çok yakınındaydı. Çoğu zaman başka bir evrene açılan bir kapıymış gibi düzdü ve bakan kişi ne şekil aldığını ancak dış hatlarından kestirebilirdi. Birkaç saniyede bir dev yengeç kıskacından141

Richard Lee Byerssürücüsüyle birlikte bir at arabasına, ondan da fırtına yaratan bir toz şeytanına dönüşüp duruyordu. Ardındaki galeri bir bölüm haricinde tayftaki tüm renkleri taşıyan, erimiş kardan oluşan bir tüneli andırıyordu. Quenthel bu bölüme ikinci kez baktığında oymalar tere dönmüştü. Yüce rahibe ayağa kalktı. Kesesini başka bir parşömen bulmak için karıştırırken bileğinden sarkan kamçı sallanmaya başladı. Engerekler tıslayıp kıvrandılar. Kaos iblisi toprak renginden siyah beyaz şeritlere, basit bir ikizkenar üçgenden bir ogreye dönüştü. Gürlemeyle gaklama arası bir feryatla yeni sopasını savurdu. Quenthel saldırıyı kopçakasıyla karşıladı. Şaşırtıcı bir şekilde

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 106: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

en ufak sızı hissetmedi, ama kalkanın rengi maviye, şekli yuvarlaktan dörtgene dönüştü ve eskisinden çok daha ağır bir hâle geldi. Beklenmedik ağırlık Quenthel'in tekrar yere kapaklanmasına neden oldu. İblis bir dalga gibi üzerinde yükseldi. Quenthel geri çekilmeye çalıştı, ama kalkan tutan eli bir şekilde takılmıştı ve bağlardan kurtulamıyordu. Dalgalanarak mordan kırmızı çizgili kahverengiye dönen iblis, rahibeyle arasında santimler kalana dek ilerledi. Quenthel'in çizmesi buharlaştı ve ayağına büyük bir acı yayıldı.Sonunda elini kurtarabildi ve zırhını yere süre süre geri kaçtı. Düşmanıyla arasında yeterli mesafe açabildiğinde ayağa kalktı, ama duraksadı. Bir an düşmanının yerini tespit edemedi ve zihni önündeki manzaraya en ufak bir mantıklı açıklama getiremiyordu. Mavi ve yeşil bir kum saati şeklindeki iblis yerde değil, tavanda ilerliyordu. Hâlâ QuenthePi takip etmekteydi. Lanet olası şey değişmeyen öldürme isteği haricinde gelişigüzel hareket ediyordu. Varlığın uluması bir an kesildi, derken bir çocuğun kahkahası şeklinde devam etti. Quenihel bir parşömen çıkartıp açtı, ama o da anmda bir rothe çene kemiğine dönüşüverdi. Havayı is kapladı ve Quenthel'in bir sonraki nefes ciğerlerini yaktı. Öksüren yüce rahibe gerileyerek is bulutunun dışına çıktı. Nefes alabilmesine rağmen, boğazmdaki ve ciğerlerindeki yanma sürüyordu. Dumandan biraz daha solumuş olsaydı muhtemelen ölmüş olacağından şüpheleniyordu. Bu halde bile engerekleri bilinçsiz bırakmış, belki de öldürmüştü. Yılanlar kamçının ucunda hareketsiz duruyorlardı. Çene kemiğini kenara fırlattı, başka bir parşömen çıkarttı ve kağıdın içinde barındırdığı güçlü büyüyü ortaya çıkartacak sözler ağzından dökülmeye başladı. Bir ejderhayla kurdun birleşimi şeklindeki iblis tekrar yere inmişti ve bacaklarım hareket ettirmeden ilerliyordu. Mavi ve altın alev renginde olmasına karşın Quenthel'in derisini kurutmakla ve kekelemesine sebep olarak büyüsünü bozmakla tehdit eden bir soğuk yayıyordu.142

Dağılma Quenthel, Akademi'deki eğitimi sırasında rahatsız durumların üstesinden gelmeyi öğrenmiş olduğu için tanrıçaya şükretti. Sözleri olması gerektiği gibi seslendirdi ve korumasız, kabzasız büyük bir kılıca benzeyen kara bir bıçak önünde belirdi. Quenthel gülümsedi. Uçan silah sadece Lloth'un kudretli rahibeleri tarafin-dan yapılabilen bir büyüydü. Quenthel ona karşı koyabilen bir yaratıkla hiç karşılaşmamıştı. Çıplak ayağının altındaki zeminin hâlâ buz gibi olmasına rağmen, ölümcül soğuk geçmişti. Kılıç düşmanıyla arasındaki yerini korudu. "Bunun ne olduğunu biliyor musun?" diye sordu rahibe. "Seni öldürebilir. Her şeyi öldürebilir." İblis düşüncelerini duyabiliyor olmalıydı. 'Teslim ol ve seni kimin yolladığını söyle, yoksa seni paramparça ederim.' Daha önce hiç karşılaşmadığı tatlı bir koku salgılayan, mikadan yapılmış ve çenesi keskin dişlerle kaplı dev bir kurbağa şeklindeki iblis ilerlemeye devam etti.'Tamam,' diye düşündü Baenre, 'ahmaklıkyapmaya devam et.' Kara bıçağı düşünceleriyle yönlendiren Quenthel saldırıya geçti. Bıçak kurbağa şeklindeki kafasında derin bir yarık açtı ve iblis kamının üstüne yığıldı. Yaranın kenarları kızıl alevlerle yanıyordu. İblis kapkara uzun bir gövdeden çıkan iki düzine yapraksı el şeklini aldı. Bükülüp kıvrılan dallar kılıcın etrafını sardı. Quenthel ellerin tutunmalarına izin verdi ve beklediği gibi kılıcın büyüyle keskinleştirilmiş iki yüzü elleri parçaladı. Eller

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 107: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

teker teker yere düştü. İblis ocakta metal döven çekicin ritmik çınlamasına benzeyen bir feryat kopardı. Gürültüden ürken Quenthel bunun bir acı çığlığı olmasını ümit etti. İblis, aşağı ırklardan birinin kaba mimarisine göre yapılmış minyatür, yeşil bir kule şeklini aldı. Kuleyi çevreleyen bir güç mıknatısın demiri çekmesi gibi kılıcı kendisine çekiyordu. Quenthel çekime karşı koymanın zor olmadığını fark etti. Kuleye saldırdıkça taş parçalan etrafa saçılıyordu. Kule bir lahit gibi boylamasına açıldı. İleri atıldı ve kılıcı içine aldıktan sonra tekrar kapandı. Varlık Quenthel'i hazırlıksız yakalamıştı, ama rahibe bunu pek önemsemiyordu. Düşmanını içerden kesip biçmek daha etkili bir yöntem olabilirdi. Kılıca saplanma emri verdi, ucunun bir şeyi kestiğini hissetti ve aralarındaki zihinsel bağlantı koptu. İrkilen yüce rahibe, gayri ihtiyari başka bir parşömene uzandı. İblis yayılarak kıvranan, kırmızı-san bir yığma dönüştü. Yığının ortasında bir delik açıldı ve iblis kılıcı tükürdü. Silah şeklini komyordu, ama az önce içinden çıktığı şey gibi renk değiştirip duruyordu ve Quenthel hâlâ zihinsel bir bağlantı kurabilmiş değildi.Gerilemeye başladı, kılıcı onu takip ediyordu. İblis de gürleye takırdaya143

Richard Lee Byersarkasından geliyordu. Kılıç ileri geri, sağa sola savrulmaya başladı. Quenthel zar zor bu hamlelerden kaçınmayı başardı. Gayet iyi gidiyor sayılırdı, ama kılıcın yakınında olması bile onu yavaşlatıp ona zarar veriyordu. Zırhı yosun tuttu ve parçalandı. İblisin gücü onu dönüştürmeye çalışırken derisi ani acılarla zonklamaya başladı. Bir bacağı kısa süreliğine işlevini yitirdiğinde neredeyse yere düşüyordu. Derisinde kaşındıran pulcuklar oluşup kayboldu. Gözleri ağrıyordu, dünya siyahtan beyaza ve griye büründü, derken tüm renkler geri geldi. Kendi kimliği bile sürekli bir değişim içindeydi. Bir an, Yukarı Dünya'da yaşayan, hastalıklı bir terzi kadının yabancı duygu ve düşüncelerini hissetti. Ama bir şeklide, bütün bu zihin dağıtıcı etkenlere rağmen, hem kılıçtan sakınmayı, hem de parşömende yazılı büyü sözcüklerini muntazaman okumayı başardı. Quenthel bu parşömenin Arach-Tinilith'e nasıl gelmiş olduğunu anlayamadı. Bunu bir kara elfin yazdığından şüpheleniyordu, çünkü içindeki büyüyü yapmaya çok az drow yeltenebilirdi. Hatta bazı rahibeler bu büyünün yapımını inançlarına hakaret gerekçesiyle yasaklayabilirlerdi. Ama Quenthel tanrıçasının, düşmanına üstün gelmek için her türlü yolu denemesini istediğini biliyordu ve bu büyünün, yok edilemez olması gereken kara kılıcın yapamadığını yapma şansı vardı. Yüksek, karmakarışık bir melodi boşlukta yankılanmaya başladı. Mavi bir panlh yüce rahibenin çevresine dolanarak yükseldi. Quenthel parıltının içindeki birbirine dolaşmış, soyut geometrik şekillerin oluşturduğu karmaşık, simetrik deseni görebiliyordu. Bu sakin parıltı düzenin, kuralların, yani kaosun düşmanının gücünü yansıtıyordu. İblisin iradesinin bir uzantısı haline gelmiş kılıç, kehribar içinde donmuş bir böcek gibi kalmıştı —iblis de aynı şekilde hareketsiz dumyordu. En azından kısa bir süreliğine. Yaratık ilerlemeye ve kısıtlama büyüsünden kurtulmaya çabalamaya başladı. Arach-Tinilith'in Hanımı da aslında kaosun bir yaratığıydı, ama ölümlü ve madde düzleminde yaşayan bir varlık olduğu için bu büyünün onun üzerinde hiçbir etkisi yoktu. Geri döndü ve kapı ağzında yatmakta olan cesedin yanma koştu. Vücudun örümcek kısmı hâlâ

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 108: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

canlıydı ve geri kalan etleri yemekle meşguldü. Ölü kız Halavin Symryvvin çıktı. Sinsi bir saldırı düzenlemeden önce bütün gürültücü ve gösterişli mücevherlerini geride bırakmayı akıl edebilmiş olması QuenthePi oldukça şaşırttı. Acemi rahibe yaralı ve dönüşüm geçirmiş ellerine rağmen arbalet tabancasını gayet iyi kullanmıştı. Quenthel çömelip silah ve büyülü okları taşıyan sadağı aldı. Dikkatli davranmaya çalışıyordu, ama yemeğe dalmış örümceğin onu pek kale aldığı söylenemezdi.144

Dağılma Tekrar iblise döndü, silahı doldurdu ve atışını yaptı. Ok iblise çarptığında hareketsiz yaratık titredi, ama ölmedi. Quenthel iblis hâlâ hareketsizken zehirli yemekten yememiş sadık hizmetkârlarım toplayıp ilk başta planlamış olduğu gibi birlikte saldırmayı düşündü. Hatta son dakikalardaki olayları göz önünde bulundurunca bu çok parlak bir fikir gibi geldi. Ama katlandığı bunca şeyden sonra karşısındaki böceğe Lloth'un ruhbanlarına zarar vermeye çalışmanın ne demek olduğunu öğretecek tek kişi olmak istiyordu. Bunun yanında güçlü görünmek hayati önem taşıyordu. Bu yüzden silahın doldurma mekanizması izin verdiği ölçüde hızh ateş etmeye devam etti. İblis soğumuş magma gibi güçlükle ilerlemeye başladı. Dört ok kaldı, sonra üç tane. Tetiği çekti, ok iblisin boynuzlu üçgen kafasının ortasına gömüldü ve iblis madde düzlemini terk etti. Quenthel hâlâ iblisin sesini duyabiliyordu, ama bu muhtemelen iblisin attığı son, uzun çığlık yüzündendi. Kafasını sallayıp hayali feryadı uzaklaştırmaya çalışırken kendisini uzak mesafeden izlemekte olan bir gölge gözüne takıldı. "Sen!" diye bağırdı silahı sondan bir önceki oku fırlamak üzere doğrultarak. "Buraya gel!" Diğer kara elf yerinden fırladı. Quenthel peşinden gitmeye çalıştı, ama iblisle mücadelesi onu tüketmişti. Böylece rakibi arayı açtı ve gözden kayboldu. Baenre, labirenti andıran oda ve koridorlarda gezinmeye başladı. Bir köşeyi döndüğünde üç hizmetkânyla karşılaştı. Gerçek niyetlerini tanrıça bilirdi, ama doğrulmuş arbaleti ve işe yaramaz hâle gelmiş kıyafetlerine rağmen yara beresiz olduğunu görünce hemen önünde eğildiler. "Bu geceki davetsiz misafirimizi öldürdüm," dedi Quenthel, "ve aramızdan bir düşmanı da. Durum hakkında bir bilginiz var mı? Ölen başka biri oldu mu?" "Hayır Hanımım," dedi bir rahibe. Örümcek şekilli miğferi yüzünü örtüyor olsa da Ouenthel karşısındakinin kıdemli öğretim görevlilerinden Quave olduğunu sesinden anlamıştı. "Zehirli yemeği yiyenler yavaş yavaş kendilerine geliyorlar. Sanırım zehri koyan kişiler ölmemizi değil, sadece bilincimizi kaybetmemizi istemişler." "Görünüşe göre," dedi Quenthel, "iblisin bitirici vuruşu yapmasını kolaylaştırmaya çalışmışlar. Peki ya yaratıkla benden önce karşılaşmış olanlar?" Quave bir anlık tereddütten sonra, "Onu durdurmaya çalıştıklarında yaralandılar, ama ölümcül bir vaka yok. Zamanla iyileşeceklerdir," dedi."İyi," dedi Quenthel rakibinin tek hedefi olmaktan hiç keyif almasa da."Emirleriniz nelerdir Hanımım?" diye sordu Quave. "Öncelikle ölülerle dirileri birbirinden ayırıp ona göre ilgilenmeliyiz. Sonra da iblisin içeri girdiği deliği bulup

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 109: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

kapatmalıyız."Bu işler muhtemelen onu gece boyunca meşgul edecekti, ama bir şekilde145

Richard Lee Byersbu saldırılan durdurup başka bir krize çözüm bulmak zorunda olduğunun farkındaydı. Bu bütün bir günlük yorucu çalışma gerektiriyordu ve sonucu bir yüce rahibenin canını sıkacak kadar belirsizdi. Ama QuenthePin morali, elindeki kırbaç kıvranmaya başlayınca hafifçe iyileşmeye başladı.

"Bende bir şifa iksiri var;" dedi Ryld. Cebinden ufak, kurşuni bir şişe çıkarttı, tıpasını açtı ve Pharaun'un dudaklarına götürdü. Büyücü şişedeki bütün sıvıyı içti. "Bak bu iyi geldi," dedi Pharaun biraz sonra. "Ama hâlâ kötü sayılırım. Kanama devam ediyor. Sanırım iç kanama da var. Başka iksirin var mı?""Hayır.""Ne acı. Bana bunu aşağılık bir goblin yaptı. Buna inanamıyorum.""Yürüyebilir misin?" diye sordu Ryld. Pharaun bir şekilde hareket etmeli ya da ettirilmeliydi. Öylece yerde yata-mazdı, Braeryn'de değil, av gecesinde hiç değil. Bu kaldıramayacakları kadar tehlikeli bir şeydi. "Belki." Büyücü ayağa kalkmaya çabaladı ama anında geri yığıldı. "Görünüşe göre hayır.""Seni taşırım," dedi Ryld. Büyücüyü kollarından kavradı ve Pharaun'a aynı şeyi yapmasını söyledikten sonra ev broşunun gücünü çağırdı. Yavaşça yükseldiler ve bir çatıya kondular. Aşağılarındaki bölümün görüntüsü cesaretlendirmekten uzaktı. Aşağıyaratıklar Braeryn sokak ve caddelerinde feryat figân koşuştururken sevinç çığlığı atan drow biniciler onlan takip ediyordu. Kara elfler goblinleri mızrak saplayarak, kılıçla keserek ya da basitçe kertenkelelerinin pençeli ayaklan altında çiğneyerek resmen katlediyorlardı. Bazılan özel ilgi gösterip sakatlamaktan zevk alırken, bazılan ok ya da büyü harcamayı bile lüzumsuz görüyordu. Bir bölüm drow ise kemkanatlann, wyvemlerin ve diğer kanatlı bineklerin sırtında olay yeri üzerinde geziniyordu. Ryld nereye baksa tehlike görüyordu. Pharaun'u yan duvarın çatıyla birleştiği kısma yakın bir yere yasladı. Buranın onlan uçan drowlardan gizleyeceğini umuyordu. "Bu hiç iyi değil," dedi kılıç ustası. "Ava çıkmış drow sayısı çok fazla. Bölgeden güvenli bir çıkış yolu yok."Büyücü cevap vermedi."Pharaun!"146

Dağılma"Evet," diye inledi arkadaşı, "bilincim hâlâ yerinde. Şimdilik." "Av bitene kadar burada saklanacağız. Üzerimize bir karanlık büyüsü yapacağım.""Bu pek—" Pharaun'un nefesi kesildi ve öksürmeye başladı. Ryid çatıdan düşmesini önlemek için ona tutundu. Öksürük nöbeti geçtiğinde Mizzrym'in yüzü hiç olmadığı kadar bitkin ve süzülmüş görünüyordu; karnındaki yaradan ise daha fazla kan boşalıyordu. "Bu böyle olmayacak," dedi Ryld, "iyileştirici bir şeyler

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 110: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

bulamazsan öleceksin.""Bu çok... esaslı bir trajedi olurdu... ama..." "Bu akşam Braeryn kara elf kaynıyor. Birileri mutlaka yanında iyileştirici bir şeyler getirmiş olmalı. Geriye, sadece gidip bunlan bulmak kalıyor. İşte karanlık küren." Ryld çatıya dokundu ve sadece Sorcere Ustası'nı kaplayan bir gölge oluşturdu. Şans eseri büyü yerine tam uyum sağlamıştı. Kimse büyücünün orada olduğunu fark edemeyecekti. Silah ustası ayağa kalktı ve koşmaya başladı. Mümkün olduğunca çatılardan ilerlemeye çalışıyordu. Sık sık aşağı inip kıyım arasından yolunu açmak zorunda kalıyordu. İşte böyle bir zamanda bir av grubu gözüne çarptı. Ne yazık ki grup başa çıkamayacağı kadar büyüktü, bu yüzden onlardan gizlenmeyi tercih etti. Eğilmiş bir halde, kertenkele sırtındaki büyücünün evlerden birinin penceresinden içeri san bir kıvılcım gönderişini seyretti. San kıvılcım odanın içinde infilâk etti. Birkaç saniye sonra patlama sesinin yerini çığlıklar aldı. Ryld suratını buruşturup geri çekildi. Altı yaşında bir çocukken aynı katliama şahit olmuş, saatler boyunca şanslı ölü ve acı içindeki diri vücutlar arasında tutsak kalmıştı. Ama bu gece yanan da gömülen de kendisi değildi, bu yüzden tatsız hatırayı aklından uzaklaştırdı. Etrafına bakmarak herhangi birinin onun varlığından haberdar olup olmadığım kontrol ettikten sonra saklandığı yerden çıkarak yükselmeye başladı. Üzerinde koştuğu dik çatıdaki örümcek motifleri değişik bir köle ırk amblemiyle tahrip edilmişti. Üst ve arka tarafında bir şeyler hissetti ve tek ayağının üstünde hızla geri döndü. Çizmesi kaydı ve Ryld tekrar basacak bir yer bulana kadar levitasyon gücünü kullanmak zorunda kaldı. Yukan baktığında dev, kara bir aün, Yukan Dünya'daki benzerlerinin düz arazide koşması gibi kolayca havada dört nala koştuğunu gördü. Toynaklannda ateş çatırdıyor ve burun deliklerinden fışkınyordu. Sırtındaki erkek drow elinde bir pala taşıyordu, ama silahıyla bir kesiş yapmaya hazırlanıyor gibi durmuyor-147

Richard Lee Byersdu. Görünüşe göre kıyım işini şeytani bineğine bırakmıştı ve bunda şaşılacak bir şey yoktu. Hangi goblin bir karabasanın saldırısına dayanabilirdi? Ryld korkudan felç olmuş bir aşağıyaratık gibi donakalmıştı. Bir yandan da karabasanın geliş hızını kestirmeye çalışıyordu. Son anda, hayalet atı ve sürücüsünü hazırlıksız yakalamayı umarak Yancı'yı kınından çekti ve savurdu. Ve ıskaladı. İblis bir şekilde gidişini durdurmuş, bu yüzden de kılıç kısa düşmüştü. Alazlı toynakları çatıdan yarım metre yüksekte duran karabasan bir nefes verdi. Yoğun, sıcak ve sülfür kokulu bir duman burun deliklerinden akarak Ryld'ı sardı. Hem canı yanıyordu, hem de neredeyse kör olmuştu. Kara yaratığın ileri atılıp sivri dişlerini oyuna sokmaya çalıştığını görmekten çok hissetti ve geriye doğru iki adım attı. Bu hareketi hayatını kurtarmıştı, ama karşı saldırıya geçtiğinde karabasan da aynı şekilde menzil dışına çekilmişti. Ryld leş kokulu dumanın ardında cehennem atının arkasına dolaşmaya çalıştığını fark etti. At bu sefer kılıç ustasını tepebilmek için gerileyip ön toynaklarını kaldırarak üzerine atıldı. Ryld yere çömeldi ve Yancı'yı kaldırdı. Kılıç, atı göğsünden yaraladı ve Ryld bir an için onun işini bitirdiğini sandı, ama at zamanında yükselmeyi başararak kılıç daha derine saplanmadan kurtuldu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 111: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Sonraki birkaç dakika oldukça zorlu geçti. Ryld'ın düşmanlarını görememesine rağmen karabasan kendi dumanının ötesini gayet iyi görebiliyordu. Çatının tepesinde durdu ve hem adımını kaybetmemek, hem de düşmanını kaçırmamak için dikkatlice dönmeye başladı. Hayatını daha eğlenceli bir hâle getirmeye karar veren karabasan süvarisi de kılıcını savurmaya başlamıştı. Şükürler olsun ki, Karanlıkaltı'nm çoğu yaratığı gibi bu drowun da at sırtında savaşmak hakkında en ufak bir bilgisi yoktu, ama yine de savurduğu kılıcı kaçınılması gereken bir tehdit oluşturuyordu. Ryld bu karşılaşmayı, birileri Pharaun'un saklanma yerini keşfetmeden, bir an önce sonlandırmak zorunda olduğuna karar verdi. Silah ustası bütün şartlan göz önüne alarak bunu yapmanın tek yolunun bir kumar oynamak olduğunu fark etti. Bir sonraki sefer iblis tepmek için gerilediğinde alazlı toynaklardan birinin göğsüne inmesine izin verdi. Cüce yapımı göğüs zırhı çınladı, ama dayandı. Darbe gerçekten Ryld'm canını yakmıştı, ama kaburgalan sağlamdı. Geriye düştü, çatının doğu kanadına sertçe çarptı ve yuvarlanmaya başladı. Debelenip tutunarak ağırlığını dengeledi ve geriye dönerek alçak dövüş pozisyonu aldı. Karabasan işini bitinnek için silah ustasına doğru dört nala hücum ediyordu. Ryld Yancı'yı savurdu ve bu kez iblis saldınsma o kadar kapılmıştı ki, devinimini durdurmayı başaramadı. Büyük kılıç yaratığın boğazını deşti, neredeyse parlak kızıl gözlü kelleyi uçuruyordu. At yana devrildi ve ardında ateşten izler bırakarak yuvarlanmaya başladı. Sürücüsü atlayarak kendisini148

Dağılmakurtarmaya çalıştı, ama yeterince hızlı değildi. Karabasan sırtında zavallı drovvla birlikte yere çakıldı. Ryld ölü drowun kesesini yırtarak açtı, sonra gidip iblis atın heybesini kontrol etti. Ne bir iksir ne de iyileştirici herhangi bir madde bulabildi. 'Neden böyle bir şeyi bir soylunun üstünde arıyorum ki?' diye düşündü. Bu asilzade Braeryn'e eğlence için gelmişti. Goblinlerin ona zarar verebileceğini ya da herhangi bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu düşünmüyordu. O halde neden şenliklere yanında böyle ciddi bir donanımla gelsindi ki? Ölümcül niyetleri ve sakınacakları düşmanları olan sadece beş avcı vardı: Greyanna ve hizmetkârları. Üzerlerinde şifa iksiri taşıyor olma ihtimâlleri Ryld'm karşılaşacağı diğer her drowdan daha yüksekti. Aynı zamanda Melee-Magthere Ustası'nm başına diğer drowlardan fazla iş açacakları da kesindi, ama eğer Pharaun'u kurtarmak istiyorsa bunun üstesinden gelmeliydi. Pharaun faydalı bir müttefikti ve Ryld aralarında dikkatle kurulup büyütülmüş ilişkinin bu kadar kolay sona ermesini istemiyordu. Karşısına çıkan diğer avcıları görmezden gelerek sessizce ilerlemeye devam etti. Sonunda karşı binanın çatısında tanıdık bir şekil fark etti. Greyanna'nm ikiz savaşçılarından biri, yüzünde maskesiyle çatı üzerinde geziniyordu. Yayında bir oku hazır bir şekilde aşağıdaki sokağı gözlüyordu. Ryld bulunduğu çatıdaki sahte minarelerden birinin arkasına çömeldi. Etrafına bakmarak katil adaylarının geri kalanını aradı. Onları bir türlü bulamadı. Belki aradıklarını daha kolay bulabilmek için ayrılmışlardı. Bütün bölgeye hakim olabilmek için buna mecburlardı, değil mi? Tekrar geri çömeldi, arbalet tabancasını çıkarttı ve zehirli

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 112: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

oklardan birini yerleştirdi. Pharaun'la birlikte takipçilerini öldürmemeye dikkat ediyorlardı, ama büyücü ölmek üzereydi ve Ryld önemsiz bir hizmetkârın hayatı için endişelenecek değildi. Parmağı tetikte, saklandığı yerden dışarı uzandı —ama okçunun durduğu yer boştu. Ryld etrafa göz attı ve drowu binaya bitişik, yuvarlak, düz çatılı bir kulenin üstünde tespit etti. Bu, iki sorun anlamına geliyordu: Birincisi, savaşçı eskisinden daha uzakta ve yaklaşık üç metre daha yukarıda, yani ufak arbaletin menzili dışındaydı. Diğeri ise erkek drovvun Ryld'a doğru süzülüyor olmasıydı. Düşmanını tespit ettiğinde gözleri faltaşı gibi açıldı. Ryld atışını yaptı, ama ok kısa düştü. Bir saniye sonra ikiz drow akıcı bir hareketle okunu yaya yerleştirdi ve Ryld'a gönderdi. Ok gittikçe büyüyen bir nokta gibi görünüyordu, bu da hedefine doğru hızlanarak gelmekte olduğunu gösteriyordu. Ryld geri çekildi ve ok yanından sıyırarak geçtiğinde okçu bağırmaya başladı, "Burada! Onları buldum, buradalar!"149

Richard Lee Byers Silah ustası kaşlarını çattı. Geçip giden zamanın baskısını omuzlarında daha yoğun hissetmeye başlamıştı. Düşmanları geldiğinde orada olmak istemiyordu ve bunu yapmanın tek yolu karşısında hazır bulunan rakibinin işini en kısa zamanda bitirmekti. Rakibinin yayının el arbaletine karşı bariz bir üstünlüğü vardı, bu yüzden düşmanına yakınlaşmak zorundaydı. Yancı'yı çekti, açıklığa atladı ve ilerlemeye başladı. Okçu ardı ardına iki ok yolladı ve Ryld ikisini de havada karşılamakta zorlanmadı. Çatının düzensiz zemininde ilerlerken kendisini savunmak, düz yerde kendisini savunmaktan bir hayli zordu. Bir adım daha attı, başka bir oku karşıladı, derken bir şey duydu —ne olduğunu bilmiyordu. Sadece çevresindeki seslerde bir değişiklik fark etti. Bazı efsunculann düzgün uçmak ve çok zarar vermekten fazlasını yapabilen silahlar yaratabildiklerini hatırladı. Geri döndü. Parıltılar saçan ok tekrar havalanmış ve arkasında yükselmişti. Hedefine yeniden yönelmişti ve sadece birkaç metre uzaktaydı. Ryld umutsuz bir perdeleme hareketiyle Yancı'yı büktü. Kılıcın kenarı oku yakaladı ve ikiye ayırdı. Havada dönen sivri uç Ryld'ın omzuna çarptı, ama zırhına şükür herhangi bir zarar veremedi. Yeni gelen oku son anda karşılayacak şekilde geri döndü ve ilerlemeye devam etti. Dört adım sonra çatının kenarına gelmişti. Ryld'ın bulunduğu evle karşı ev arasında yaklaşık beş metre vardı. Koşmaya başladı, broşu kullanarak neredeyse ağırlıksız hâle geldi ve sıçradı. İkiz drow onu havada vurmaya çalıştı, ama şans eseri ıskaladı. Ryld düş-manıyla aynı binaya kondu. Buraya kadar gelmek aslında sadece birkaç saniye olduğunu bilmesine rağmen, sanki bir ömür sürmüştü. Ama işi bitmiş sayılmazdı. Oklar üzerine gelmeye devam ediyordu. Özellikle tüyler ürpertici bir çığlık kovveren ok, Ryld'ın içini doğal olmayan bir korkuyla kaplamıştı. Bu duyguyu üstünden atmaya çalışırken yarı yolda küçük bir harpiye dönüşen bir ok geldi. Derken yeni bir ok üç adım önünde patlayarak bir alev perdesi oluşturdu. Parıltıdan gözlerini kısan Ryld piwafwisrm etrafına sararak alevlerin içine daldı. Çıktığında hafifçe tütüyordu, ama yara almamıştı. Bundan sonra ağırlıksız hâle gelip yukarı sıçrayabilecek kadar kuleye yaklaşmıştı. Bir örümcek gibi sıçradı ve drovvun yanma kondu. İkiz drow hemen yayını omzuna asıp palasını çekti. "Herhangi bir şifa büyüsü taşıyor musun?" diye sordu Ryld. "Taşıyorsan onları bana ver, ben de gitmene izin vereyim."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 113: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Hayır." Ryld kılıcını savaşçının başına doğru savurdu. Erkek drow geriye, menzil dışına sıçradı, yana bir adım attı ve silah ustasının koluna doğru hamle yaptı. Ryld hamleyi karşıladı, palayı kenara ittirdi ve savaş böyle devam etti.150

Dağılma İlerleyen saniyelerde Mizzrym savaşçısı sürekli açıklar verdi. İki kez masa üstü gibi çatıdan düşmekle yüz yüze geldi. Zamanında hamle yaparak paçayı kurtardı. Aslında iyi bir düellocuydu ve destek kuvvetini beklerken genelde savunmada kalıyordu. Bu onun vurulmasını zorl aştırıyordu. Zor, ama imkânsız değil. Baskı kurmaya çalışan Ryld, içen girip drowun perdelemesini sağlamak için yukarı doğru sahte bir hamle yaptı, büyük kılıcını aşağı ve etrafında savurdu ve dışardan alçak bir kesme yaptı. Yancı Mizzrym'in kamına tam kaburgalannm altından daldı ve savaşçı kendi kanından oluşan bir gölün içine yığıldı. Büyü hava içinde titreyerek geldi. Ryld arkasına döndüğünde diğer ikizle Relonor aşağıdaki çatıda belirdüer. Görünüşe bakılırsa Mizzrym Evi büyücüsü, Pharaun'un aldığı broş olmadan da nakil büyüsü yapabiliyordu. Cübbesinin geniş yenlerini dirseklerine düşürerek kollarını kaldıran Relonor büyü yapmaya başladı. Yeni gelen ikiz kemik yayma bir ok yerleştirdi ve kirişi çekerek bekledi. Ryld kendisini yere attı. Rakiplerinden üç metre yüksekteydi ve artık onu göremediklerini ümit etti. Bunu doğrularcasma ona yöneltilmiş bir ok ya da büyü yoktu. Çatıda ilerledi —zırhındaki tılsımlar ayak seslerini gizliyordu— ve önceki rakibinin yayıyla sadağını alarak dizleri üstüne çömeldi. İkizle büyücü, biri levitasyonla diğeri büyüyle desteklenip süzülerek yükseldiler. Okçu bir ok gönderdi ve büyücünün parmak uçlannda büyü enerjisi panldamaya başladı. Hedefini ilk bulan Relonor'un büyüsü oldu. Hayali bir feryat Ryld'm kulaklanm aşarak beyninde dalgalandı. Ryld çığlık atarak yerinde tepinmeye başladı. Savaşçının oku da baldırına saplandı ve okun keskin ucu bacağın arka kısmından dışan çıktı. Bir saniye sonra feryat sona erdi. Ryld zarar gördüğünü hissedebiliyordu, belki okun verdiğinden de fazla, ama bu konuda kafa yoracak zamanı yoktu. Sadece bir Melee-Magthere ustasından beklenecek bir hareketle ardı ardına iki ok yolladı. İlki Relonor'un göğsüne saplanırken diğeri savaşçıyı karnından vurdu. İkisi de aşağı düşüp gözden kayboldular. Ryld yanında kılıç yarası olan ikize baktı. Bilinci yerinde değil gibi gözüküyordu, bu da araştırabileceği anlamına geliyordu. Ryld üzerine çömeldi ve cepleriyle kemerindeki keseleri araştırmaya koyuldu. Şükürler olsun ki şifa rünleriyle işaretlenmiş dört şişe bulabildi. Anlaşılan, Greyanna yanındakileri yakın dövüşe hazır şekilde donatmıştı. İkiz savaşçının şoka girmeden önce bu hazinelerden yararlanacak zamanı olmamış olması büyük şanstı.Kardeşi ve Relonor da muhtemelen bunun gibi şifa malzemeleri taşıyor-151

Richard Lee. Byerslardı, ama Ryld'ın onlara kendilerini iyileştirmeden yetişmesi pek imkân dahilinde gözükmüyordu. Her an tekrar peşine düşebilirlerdi ve Ryld ikinci bir karşılaşmayı sağ atlatabileceğinden emin değildi. Son derece hızlı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 114: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

hareket etmesi gereki— Dev kanatların çırpılma sesi havayı doldurdu. Uzun boyunlu, bacaksız bir yaratık sırtında Greyanna ile Ryld'ın üzerinden geçti. Aşağıya, Ryld'a bakan Pharaun'un kız kardeşi canavar kesesinin ağzını kapak tutan ipleri çözmekteydi. Ryld sadakta kalan oklan yere boşaltarak onları incelemeye başladı. Kırmızı tüylü bir ok dışında hepsinin ucunda kara tüyler vardı. Düşmanının kendisine bir ateş oku göndermiş olduğunu hatırlıyordu. Bu kırmızı tüylü okun da onlardan biri olduğunu umarak yayın kirişini çekti ve oku gönderdi. Ok rahibenin kesesine saplandı ve alev aldı. Yaralı yüce rahibe elinde olmadan keseyi bıraktı ve kese yanarak düşmeye başladı. İçindeki büyü sporları aleve yeşil, mavi, mor gibi renkler veriyordu. Greyanna hiddetle haykırdı ve kemkanada alçalmasını emretti. Ryld başka bir büyülü ok aradı, ama bulamadı. Sıradan bir ok çekti ve —-şüphesiz almış olduğu cezanın yan etkisi olarak— elleri titremeye başladı. Bir an işi bitmiş gibi hissetti. Düzgün atış yapıp kemkanadı ya da sırtındaki binicisini ölümcül bölgelerinin birinden vurmak zorundaydı. Onlarla yakın dövüşe girecek durumda değildi. Derken hâlâ bir şansının olduğunu fark etti. Okunun üzerine karanlık indirdi ve yukarı atış yaptı. Alçalan yaratık dev bir hedefti, yani titreyen ellerle atış yapan bir kör bile onu rahatlıkla vurabilirdi ve kemkanadın çığlığı atışının başarılı olduğunu kanıtlıyordu. Yarattığı karanlık yığınının havada sarhoş gibi zikzak çizmeye başladığını gördü. Vurulan ve aniden kör olan kanatb binek paniğe kapılmıştı ve görünüşe bakılırsa Greyanna onu kontrol etmekte zorlarayordu. Bir parşömen ya da muska yardımıyla karanlığı çözebilirdi, ama ya kendisi de göremiyor ya da atanda kıvranan kemkanat yüzünden keselerine ulaşamıyordu. Ryld bacağındaki okun başını kırdı ve cismi baldırından çıkardı. İksirlerini topladı, elinden geldiğince hızlı bir şekilde muskasını harekete geçirerek çatıdan aşağı süzüldü ve topallayarak ilerlemeye başladı.152

Dağılma

MI Quenthel koridor boyunca ilerlerken aklına, Gromph'un o sıralarda Narbondel'in tabanına ısı büyüsünü yapmakta olması gerektiği geldi. Eğlenceciler ve hatta nekromansörler bile dinlenmeye çekiliyorlardı. Ama Quenthel bunu yapamayacak kadar çok meşguldü. Ertesi günün akşaımna kadar dinlenmeye fırsat bulabileceğini sanmıyordu, tabii sonsuza kadar dinlenmek zorunda bırakılmazsa. Neyse ki Baenre simyacılarından biri dinlenmemenin sonucu olan göz yanmalanm, baş dönmelerini ve kol bacak uyuşmalarım geciktiren bir iksir damıtmıştı. Quenthel kemer kesesinden gümüş bir iksir şişesi çıkarttı ve bir yudum daha aldı. Derin bir nefes alıp gerindi. Tekrar kendisine geldikten sonra yoluna devam etti. Bir dakika sonra DrisiniFin odasının kapısına vardı. Ailesinin mevkiine karşıt bir biçimde Arach-Tinilith'in en konforlu öğrenci odalarından birinde kalıyordu. Quenthel onu ufak, karanlık bir deliğe tıkmadığı için pişmanlık duyuyordu. Belki böylece küçük kız konumunu daha iyi öğrenirdi. Yüce rahibe kireçtaşından yapılmış kemerli kapıyı inceledi. Herhangi bir büyülü koruma bulamadı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 115: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Güvenli mi?" diye fısıldadı engereklerine."Öyle olduğuna inanıyoruz," diye cevapladı Yngoth. 'Ne kadar da rahatlatıcı,' diye düşündü Quenthel, ama ya onlara güvenecekti ya da muhtemelen var olmayan korumaları kaldırmak için başka bir kıymetli, yenilenemez parşömeni ziyan edecekti.153

Richard Lee Byers Broşunun gücünü harekete geçirdi. Arach-Tinilith'e yeni bir acemi geldiğinde yüce rahibelerin geçmesini uygun buldukları belli başlı kapıların büyüleri rahibenin aile broşuna işlenirdi. Sadece Quenthel'in broşu tapınaktaki her kapıyı açabilirdi. DrisiniPin kapısını yavaşça açtı. Ne bir büyü harekete geçti, ne de mekanik bir tuzağın bıçaklan vücuduna saplandı. Quenthel elinden geldiğince sesiz bir şekilde odanın içine sokuldu. Sessizlik isteğine ayak uyduran engerekler de sessiz ve kıpırtısız durdular. Drisinil'i sargılı elleri kucağında, bir sandalyede hareketsiz otururken buldu. Quenthel bir an Drisinü'in böylesine tehlikeli bir zamanda uyuya-bildiğine göre çok gözüpek biri olduğunu düşündü, hatta neredeyse ona imrendi. Derken burnuna brendi kokusu geldi ve yerdeki içki birikintisinin içinde yatan şişeyi gördü. Quenthel acemiye yakınlaştı. Yaşayan karanlığın ona yaptığını şimdi Drisinil'e yapıyormuş gibi hissetti. Bu fikir onu bayağı eğlendirdi, sonunda kendisini av değil, avcı gibi hissediyordu. Gülümseyerek nazikçe yılanları drowun yüzüne ve göğsüne yerleştirdi. Engerekler aniden tıslayıp kıvranmaya başladılar. Drisinil irkilerek ve çığlık atarak uyandı. Kalkmaya yeltendi, ama Quenthel onu tekrar sandalyeye oturttu."Otur!" diye bağırdı Baenre, "yoksa sürüngenlerime ısırmalarını söylerim." Geniş gözleri serin, pullu yılanlarla sarmalanmış olan Drisinil çırpınmayı kesti."Hanımım, bir soam mu var?" Quenthel gülümsedi ve "Çok güzel evladım, ne kadar da içten konuşuyorsun öyle. İlk numaran işe yaramadığında en azından dinlenecek başka bir yer bulmalıydın," dedi."Neden bahsettiğinizi bilmiyorum." Drisinil'in eli sessizce hareket etmeye başlamıştı. Muhtemelen gizli bir silaha ya da muskaya doğru. Engerekler öğrencinin suratına çarptı ve dişleri suratını santimlerle ıskaladı. Drisinil olduğu yerde donakaldı. "Lütfen," dedi Quenthel. "Zekâma hakaret etmezsen bunu daha kolay atlatacaksın. Cesaretin var, seni gereksiz yere cezalandırdığımı düşünüyorsun ve sizinle en yüksek mevki arasındaki engel olan tek evi alaşağı etmeye hazır ve nazır bir Barrison Del'Armgo'sun. Tabii ki bana karşı kumlan tuzakta yer alacaksın. Eğer bunu fark etmeyeceğimi düşündüysen koca bir ahmaksın demektir.""Tuzak mı?" Quenthel iç geçirdi. "Halavin dün gece beni öldürmeye çalıştı ve bu işte yalnız olmadığını biliyorum. Tek bir hain evin çeşitli yerlerinde konuş-154

Dağılmalandırılmış tüm yiyecek ve içecekleri zehirlemiş olamaz. Bu, birisinin yokluğunu fark etmesine yetecek kadar uzun bir zaman görev bölgesini terk etmek anlamına gelirdi.""Halavin yemekleri daha mutfaktayken zehirlemiş olabilir.""Orada hiçbir zaman bulunmadı."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 116: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"O zaman belki de iblis yemekleri büyüsüyle zehirlemiştir." "Hayır. Fark etmiş olduğuna eminim ki, her iblis tanrıçanın güçlerinden sadece bir tanesini temsil ediyor. Zehir, bir suikastçinin silahıdır ve devamlı değişen şekliyle dün geceki iblis bariz bir şekilde kaosun vücut bulmuş haliydi." "Hainler," diye devam etti Quenthel, "her masayı ayrı ayrı zehirlemek zorunda kaldılar, çünkü nerede duracağımı bilmiyorlardı. Çok kişi bilincini kaybetti, ama sen ve diğer hainler yemeklerden uzak durmanız gerektiğini biliyordunuz.""Benim bu komployla bir ilgim yok," dedi Drisinil. "Acemi, canımı sıkmaya başlıyorsun. Suçunu itiraf et ya da seni engereklere bırakıp başka birini sorguya çekeyim." Engerekler tıslayıp dillerini şaklatmaya başladılar. "Tamam," dedi Drisinil. "Komploya dahildim. Biraz yani. Beni diğerleri buna dahil etti. Beni öldürme!" "Küçük entrikacılar topluluğunun ne yaptığını biliyorum, ama buna nasıl cüret ettiğinizi anlamak istiyorum." Drisinil yutkundu ve "Sen... bunu sen kendin söyledin. Her iblis sadece seni öldürmek için geliyor ve hepsi bir şekilde Lloth'un ilahi benliğini yansıtıyor. İblisleri onun gönderdiğini sandık. Tanrıçanın istediğini yaptığımızı düşündük," dedi. "Çünkü siz embesilsiniz. Aranızdan hiç kimse görünenin ardına bakmayı akıl edemedi mi? Eğer Lloth ölmemi istiyor olsaydı, onun memnuniyetsizliğine değil üç gece, bir kalp atışı kadar bile dayanamazdım. Saldırılar onu yansıtıyor, çünkü kâfirin teki bunu böyle düzenlemiş. Böylece sizin gibileri de işini kolaylaştırmak için kullanıyor. Siz hainlerin bunu yapanın kim olduğunu bildiğinizi ummuştum, ama görüyorum ki bir şey bildiğiniz yok.""Hayır, bilmiyoruz." "Hepinize lanet olsun!" diye patladı Quenthel. "Tannça beni kolluyor. Bundan nasıl şüphe edersiniz? Ben bir Baenre'yim, Akademi'nin Hanımı'yım ve yüce rahibelik mevkiine bugüne kadarki tüm Menzoberranzanlılar'dan daha hızlı yükseldim!" "Biliyorum." Acemi rahibe bir an tereddüt etti ve "Şehvetler Anası'nın kendisini şehrimizden uzaklaştırmasının bir nedeni olmalı ve biz... fikir yürüttük," dedi."Eminim ki, aranızdan birileri fikir yürütmüştür. Diğerleri sadece benden155

Richard Lee överekurtulma fikrinden hoşlanmı şiardır. Teyzen Molvayas öldüğümü görmek için can atıyordur. Bu onun Hanım olması için mükemmel bir fırsat olurdu. Biz Baenreler böyle bir mevkie hazır yeni bir rahibeye sahip değiliz şu an." "Her şeyi teyzem ayarladı!" diye bağırdı Drisinil. "İblislerin seni öldürmesine yardımcı olma fikri ona aitti. Ben yardım etmek istemedim. Bunun aptalca bir fikir olduğunu biliyordum, ama teyzem aile içerisinde benden üstün bir konumda olduğundan sözüne uymak zorunda kaldım." Quenthel gülümsedi. "Benim konumumdan pek etkilenmemiş olman kötü oldu.""Üzgünüm.""Ona hiç şüphe yok zaten. Şimdi, tüm hainlerin isimlerini istiyorum."Drisinil bir an bile beklemedi. "Teyzem, Vlondril Tuin'Tarl..." Her zamanki gibi Ouenthel sakin, bilgiç bir ifade takınmıştı, ama listenin uzunluğuna içten içe şaşırmadan edemiyordu. Tapınağın neredeyse sekizde biri! Bu daha önce görülmemiş bir şeydi, ama zaten emsalsiz bir zamanda yaşıyorlardı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 117: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Drisinil saymayı bitirdiğinde Baenre "Teşekkür ederim. Peki komplonuzu düzenlemek için nerede toplanıyordunuz?" diye sordu. "Beşinci bacaktaki kullanılmayan depoların birinde," diye cevapladı Drisinil. Quenthel başını salladı. "Orası olmaz. Yeteri kadar geniş değil. Grubu Lirdnolu'nun eski sınıfında topla. Kendi gırtlağını kestiğinden beri oraya kimse girmedi, bu yüzden güvenli bir yer gibi gözükecektir."Drisinil gözlerini kırpıştırdı. "Toplamak mı?" "Evet. Dünkü planınız suya düştü, bu yüzden muhtemelen yeni bir plan yapacaksınız. Eski deponun artık güvenli olmadığından şüphelendiğin için yeni bir toplanma mekânı buldunuz. Dört saat içinde hain takımını oraya toplamak için ne yalan söylemen gerekiyorsa söyle.""Bunu yaparsam canımı bağışlayacak mısın?" "Neden olmasın? Açıklamış olduğun gibi, bu işe gönülsüzce katılmışsın. Ama biliyor musun, bana bir sorunumuz var gibi geliyor. Seni bu iş için gönderir göndermez Breche Yükseltisi'nden kaçıp ananın kalesine sığınmayacağına nereden bileceğim?" "Hanımım böyle bir hareketin beni ölüme götüreceğini zaten açıklamıştınız." "Bana inanmış miydin ki? Şu an inanıyor musun? Bundan nasıl emin olabilirim?""Hanımım... ben..." "Eğer büyüm olsaydı, seni dediklerimi yapmaya mecbur edebilirdim, ama büyü olmadığına göre başka önlemler almam gerecek."156

Dağılma Quenthel yılanları kaldırdı —bu işlem sırasında Drisinil'in yüzünü de açmış oldu— silahın metal sapını Drisinil'in alnının ortasına indirdi. Hanım sonra gümüş bir şişe çıkardı. Baygın kızın burnunu tıkadı, iksiri açık ağzına döktü ve yutmasını sağladı. Etki ortaya çıkmakta gecikmedi. Genç dişi iki büklüm olup gözleri fal taşı gibi açık soluk alıp vermeye başladı. Yüce rahibe bir iki adım geri çekildi. "Nasıl hissediyorsun? Kalbin biraz hızlı atıyor sanırım."Drisinil keman yayı gibi titriyordu. Tüm gözeneklerinden ter boşanıyordu."Bana ne yaptın böyle?" "Bu senin gibi başarılı bir zehir kullanıcısı için çok gereksiz bir soru oldu bence.""Beni zehirledin mi?""Ama bu yavaş bir zehir. Dediğimi yaptığın zaman panzehirini vereceğim." "Ama bu haldeyken diğerlerini toplayamam ki. Bir şeylerin ters gittiğini anlarlar." "İlk belirtiler bir iki dakika içinde yarışacaktır, ama kalbinin hızlandığını ve sinir hücrelerinin kıpraştığını hissetmeye devam edeceksin. Bununla başa çıkmak zorundasın." "Pekâlâ," dedi Drisinil. "Lirdnolu'nun odasına geldiğinde panzehiri de yanında getir yeter." Hanım tek kaşını kaldırdı ve Drisinil sözlerine ekleme yapmak zorunda kaldı, "Lütfen." Quenthel gülümsedi. Onun ruh halinden anlayan engerekler de zevkle tısladılar.

"Karanlık kürenin yaratığı dellendireceğini nereden bildin?" diye

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 118: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

sordu Pharaun göğsünü sabunlarken. Önceki gece, Ryld Pharaun'un yanına döndüğünde, yanlarında ikisinin de yaralarını iyileştirebilecek kadar iksir olduğunu fark ettiler. Yine de, sağlıklarına kavuşmalarına rağmen, av deliliğinden ve Greyanna'dan sakınarak uzaklaşmakla uğraştıkları saatler oldukça zorlu geçmişti, ama sonunda Braeryn'den kaçmayı başarmışlardı. Greyanna'nm onları Leşyolu'nda aradığı varsayılırsa güzellik ve refah içindeki Narbondellyn'de güvende olacaklarına karar vermişlerdi. Pharaun, Ryld'la birlikte kılık değiştirip yeni keşifleriyle başarılı kaçışlarım Menzoberranzan'm en iyi hamamlarından birinde kutlamak konusunda ısrar etmişti. Savaşçı, bunun pervasız bir cesaret gösterisi olduğunu söyleyip itiraz157

Richard Lee Byersetse de bu konuda pek de gönülsüz değildi. Ryld yakında Pharaun'la birlikte düşmanlarının menzili dışına çıkacaklarını umdu. Bu ümit onun daha da dalgınlaşmasına neden oldu. Geçen birkaç dakika içinde vücudunda birikmiş ter ve kir tabakasını ovalamakla ve hiçbir şey düşünmeden oturmakla geçirmişti. Sükunetle huzurun uzun ömürlü olmadığını tahmin etmesi gerekirdi. Pharaun'un çenesi uzun süre kapalı kalamazdı. "Karanlıkta kalmış olsun ya da olmasın, kemkanadın diğer duyularını kullanarak alçalmaya devam etmeyeceğini nereden bildin?" diye üsteledi Pharaun. Savaşçı omuz silkti ve "Bilmiyordum, sadece iyi bir fikir gibi geldi. Sonuçta o bir hayvan, değil mi?" Pharaun sırıttı. "Pek değil. Kemkanat başka bir düzlemden gelen bir yaratıktır. Yine de içgüdülerini takdir ettim." Ryld tekrar omuz silkti ve yanıtladı, "Oradan canlı çıkabildiğim için şanslıyım. Çok şanslıyım." "Ateş ve parıltı adına, sen bir Breche Yükseltisi Ustası'sm. Alçakgönüllü olman gerekmez. Neyse gitmeye hazır mısın?" Kara menner zemine oyulmuş sekizgen havuzdan çıktılar ve günlük temizliklerini yapmış bir şekilde kokulu mineralli su buharının keyfini sürecekleri diğer büyük havuza gittiler. Günün ilerleyen saatlerinde burası ana baba günü olacaktı, ama sabahın bu saatlerinde pek uğrayan olmazdı. Tüm hamam onlara kalmıştı. Böylece kulak misafirleriyle uğraşmadan konuşabiliyorlardı. Ryld doğrudan havuz basamaklarına gitti ve sualtı oturaklarından birine yerleşti. Sıcaklık iyileşmesine rağmen sızlayan bacağına iyi gelmişti. Rahatlamayla karışık bir iç çekti. Pharaun ise basamaklardan alıştıra alıştıra, saniyede bir santim ilerleyerek iniyordu. Sıcaklık şimdiden dayanamayacağı kadar fazlaydı. "Senin sıkıntın hakkında biraz kafa yordum da," dedi büyücü, sonunda kafası dışında tüm vücudunu suyun içine yerleştirebildiğinde, "sanırım bir çözüm buldum.""Ne demek istiyorsun?" "Melee-Magthere'den istifa et ve soylu bir evin silah ustası ol. Tabii bu düşük seviyeli evlerden biri olacak, sonuçta sen bir avamsın, ama bu sorun değil. Böylece daha heyecan verici bir hayata kavuşabilirsin." "Bunu neden yapayım ki? Bu bir terfi değil. Evine göre fazla bir mevki kaybı olmayabilir, ama yine de bunun ne anlamı var ki?""Şu an canın sıkılıyor ve bu senin için bir değişiklik olur." "Beni sayısız yüce rahibenin emri altına yerleştirecek bir değişiklik. Bir öğrenim görevlisiyken sahip olduğumdan çok daha az özerkliğim olacak."158

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 119: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Dağılma "Ben kendi anamın burnunun dibinde neredeyse her istediğimi yapabiliyorum. Yine de haklı olduğun bir nokta var. Dizginlerin başkasının elinde gibi hissedebilirsin. Cevabın ne o zaman?" "Bir cevabım olduğunu kim söyledi? 'Seninle nice çılgın tatillere' temennisinden başka tabii. Kabul etmeliyim ki bu seferki hiç de sıkıcı değildi." Ufak tefek bir dişi gnom yeni temizlenip katlanmış havlular taşıyarak karşı duvardaki kapıdan geçti. Ryld onun Peygamber'in müritlerinden biri olup olmadığını ve hamamın bir yerlerine o isyankâr konuşmacının dağıttığı duergar ateş çömleklerinden istifleyip istiflemediğini merak etti. Zavallı bir aşağıyaratık hakkında böylesi şeyler —hem de üstlerine karşı taş yakan bombalar kullanırken— düşünmek bir an garibine gitti. "Üzerinde olduğumuz işten geçmiş zaman gibi bahsediyorsun," dedi büyücü. "Sen kaçakların Braeryn'de zavallı bir goblin ayaklanması ayarladıklarını başbüyücüye söyleyince işimiz bitecek, değil mi? Gromph senin çiğnediğin kurallan görmezden gelecek. Araştırmalanmızı durdurmayı başaramayan Konsey de eminim ki bizi öldürmeye çalışmak için bir neden göremeyecek. Onlara hizmet edecek savaşçı ve büyücüler yetiştirmemiz onların daha çok işine gelecektir." "İsyanın sonuçsuz kalacağından emin gibisin. Bunun nedeni Greyanna gibilerin dün gece çok fazla sayıda aşağıyaratığı katletmiş olması mı?"Ryld bir avuç dolusu sıcak suyu alarak tutulmuş ensesinden aşağı döktü. "Hayır," dedi silah ustası. "Avcılar yığınla goblin öldürdüler, ama bu bölgenin her deliğine yayılmış yaratıklann çok çok ufak bir parçası sayılır — Smylla'nm evini bizzat gördün. İnan bana bunu hâlâ tam anlamıyla idrak edebilmiş değilsin." "Aynı yaratıklann bir çoğunun şehrin geri kalanında da bulunduğunu anlıyorum. Ama neden onların bize kayda değer bir zarar verebileceklerinden bu kadar şüphelisin? Zihinsel eksiklik olamaz. Aşağımillet yeni Peygamberleri'nin konuşmalanyla tam galeyan kıvamına gelmiş gözüküyorlar. Oraya buraya ırksal amblemlerini çizip inançsızlarla ispiyoncuları katlediyorlar.""Hâlâ savaş eğitimi ve silah eksikleri var." "Köle yapılmadan önce çoğu zaten savaşçıydı. Bazıları hâlâ köle savaşçı olarak hizmet ediyor. Silah konusuna gelince, Yukan Dünya'yı ziyaret ettiğinde hiç yanan bir şehir gördün mü? Ben gördüm. Görev icabı bir tanesini kendim yakmak zorunda kalmıştım. Yıkım ve can kaybı ev sahiplerinin binalannm yanıcı olduğunu bilmelerine ve bununla başa çıkacak teçhizata sahip olmalarına rağmen etkileyici boyutlardaydı.""Ki biz sahip değiliz. Tabii siz büyücüler...?"Pharaun omuz silkti. "Pek sayılmaz. Hem neden olsun ki? Belki bir159

Richard Lee Byersşeyler ayarlayabiliriz, ama yangını erkenden kontrol altına alamazsak pek etkili olabileceğimizi sanmıyorum." "Ama bunu yapabilirsiniz. Bütün aşağıyaratıklar birden isyan etmeyecek ve bu da ufak ufak çıkan ayaklanmaları çabucak bastırabiliriz anlamına geliyor," dedi Ryld. "Sen Çağn'nın —artık o her neyse— ağızdan ağza ve yavaş yayılacağını varsayıyorsun. Haklı olabilirsin. Gürültü susturucuları bunu engelleyebilir, ama ya şu Peygamber'in bütün goblin ve böcayılan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 120: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

aynı anda ayağa kaldıracak mistik bir yolu varsa?" diye sordu Pharaun."Bunu yapabilecek bir büyü biliyor musun?""Hayır." "Ve sen bir Sorcere Ustası'sın. Bu yüzden böyle bir gücün var olmadığını kabul edebiliriz." Pharaun tek kaşını kaldırdı. "Gerçekten mi? Uzman görüşlerin için çok teşekkür ederim." Ryld tükürür gibi bir sesle devam etti, "Bak. Bu isyanın önemli sonuçlan olacağını düşünüyorsun. Sana katılmıyorum, ama diyelim ki haklısın. Bu sence de isyanı hemen Gromph'a rapor etmen için geçerli bir sebep değil mi?" Büyücü etrafta gezinen bir goblin köleyi eliyle uzaklaştırdı. "Sorun şu ki, daha görevimi başarıyla tamamlamış değilim.""Ne?" "Kaçakları bulmakla görevlendirildim. Birkaç dakikalığına iki tanesini gördüm ve sonra izlerini kaybettim. Baenre'nin bu kadarım yeterli bulacağına inanıyor musun?" Kaşlarını çatan Ryld, "İlgi çekici birkaç şey bulduğumuzu da göz önünde bulundurursak..." dedi. "Unutma ki büyük ve görkemli başbüyücümüz bana pek itibar etmiyor. Beni yüce rahibelerin hırpalayabilecekleri bir yem olarak seçti sadece. Onu tanıdığım kadarıyla, eğer isteğini yerine getirirsem bana karşı hoşnutsuzluğunu bir kenara koyacağından eminim, ama en ufak bir başarısızlığımda her şey çok farklı olur.""Ona en azından kaçakların Braeryn'de olduklarını söyleyebilirsin." "Öyle mi dersin? Leşyolu'nu yabancı bir kişinin yapabileceği en iyi şekilde inceledik. Kaçakların hangi eve sığmdıklannı bulamadık, hatta Braeryn'de olduklannı varsaymamız için bile çok fazla nedenimiz yok.""Sanınm haklısın." "Gayet tabii. Ne zaman haklı değilim ki? Şimdi, yapmaya niyetli olduğum şey şu. Kaçaklann saklanma yerini bulmak. Peygamber'in kim olduğunu ve büyücülüğünün —ya da her neyse— nasıl işlediğini keşfetmek. Ateş çömleklerinin nerden geldiklerini, şehirde nerede depolandıklarını ve160

Dağılmaisyanın ana planını öğrenmek. Ve en önemlisi kaçakların, ruhbanlarımızın büyülerini kaybetmeleri hakkında ne bildiklerini tespit etmek." "Bütün bunlardan eskisinden çok daha güçlü olarak çıkmayı umuyorsun, değil mi?" Pharaun gülümsedi. "Bizim olduğumuzdan daha güçlü çıkacağımızı demek daha doğru olur. Belki bu iş sıkıntını bile giderebilir." "Ve bunlar senin Breche Yükseltisi'ne geri dönmek istememenin gerçek nedenleri." "Gösterdiğim nedenlerin hepsi hakiki nedenlerdi, Gromph'tan çekinmem dahil. Ama sen geri dönmek için oldukça hevesli görünüyorsun." Ryld iç geçirdi. "Acelem yok. Gezintimiz oldukça eğlenceliydi ve ben başladığım işi bitirmek isterim, ama ya biz drow dostlanmızı uyaramadan isyan başlarsa?" "O zaman bunun olacağını bildiğimizi kimsenin bilmemesini sağlayacağız." Büyücü smtarak ekledi, "Aslında, bir felâketi engellemeye çalışıyor olmamızın bilinmesi başardığımız işleri daha da etkileyici kılacak." "Ve başarısız olsak bile isyanın, bizim için önemi olan kimsenin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 121: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

ölümüne neden olmama ihtimâli var. Sanının sana katılıyorum. Araştırmaya devam edelim.""Mükemmel!" Gümüş bir tepsi taşıyan goblin hizmetçi havuzun kenarına geldi. Kıllı, çarpık bacaklan üzerinde eğilerek tepsiyi, kara elflerin kadehleri alabilecekleri kadar aşağı indirdi. Pharaun köleye gülümsedi ve elini sallayarak gitmesine izin verdi, ardından kadehini kaldırdı."Gizem ve görkeme!" Ryld içkisini yudumlayarak arkadaşına eşlik etti. İçecek, tatlı ve — havuzun sıcak suyunun aksine— buz gibi soğuk kırmızı nektardı."Sanınm zaman yine ork gibi görünme zamanı," dedi savaşçı. "Seni hayâl kınklığma uğratmak istemezdim dostum, ama bu yanılsamanın zamanı geride kaldı." "Ne demek istiyorsun? Eğer aşağıyaratıklara benzemezsek o gizli buluşmalara nasıl katılacağız?" "Peygamber'in yeni bir buluşma düzenleyeceğini bilmiyoruz. Zaten planını anlatıp gizli silahını dağıttı. Toplantı yapsa bile, bu Greyanna nın bizi yılmadan aramakta olacağı önümüzdeki günlerde olmayacaktır. Onu şimdiye kadar atlatmayı başardık, ama şansımızın her an tersine dönebileceği gerçeğini aklımızdan çıkarmamalıyız.""Bu konuda da haklısın." "Bu yüzden, en kısa zamanda kaçaklan bulmalıyız, ki bu da taktik değiştirmemiz gerektiği anlamına geliyor. Neden bu çocuklar bir goblin161

Richard Lee Byersisyanıyla yakından ilgileniyorlar?""Bilemiyorum." "Ne yazık ki ben de bilmiyorum. Kulağa mantıksız geliyor. Ama yine de hareketlerinin, evden kaçmaları gibi, hali hazırda bulunan düzene karşıt olduğunda hemfikir miyiz?""Muhtemelen." "O zaman Peygamber'in ya da başka bir elebaşının, konumlarından memnun olmayan erkekleri ev dışına çektiklerini varsayalım.""Mümkündür. Bu varsayımlar ne yöne doğru gidiyor?" Büyücü sırıttı ve devam etti, "Eğer biz de aynı hoşnutsuzluğu yansıtırsak, belki bizi de aralarına alırlar." "Bunu nasıl yapacakmışız? Ruhban olmayabiliriz, ama biz Akademi Ustalarıyız. Bir hiyerarşinin yapıtaşlarıyız. Bu yüzden memnuniyetsiz olmak için herkesten az sebebimiz var,""Bunun seni yavaşlatacağını hiç sanmıyorum.""Öyle bile olsa..." "Gözden kaçırdığın nokta şu: Sarthos iblisiyle yaşadığım başarısız macera yüzünden ben büyük ihtimâlle cezalandırılacak olan yüz karası bir ustayım. Bununla birlikte sen de aksi mizacın ve cüce zırhınla geleneklere karşıt ve sorun çıkancı biri olarak tanınıyorsun. Bundan da ötesi her yerde kaçaklarla ilgili somlar sorup duruyoruz. Bizi iletişime geçmeye uygun bulmasalar da bundan haberdar olduklarına eminim. Aynı zamanda Mizzrym Evi'nden bir yüce rahibe bizi öldürmeye kalktı. Bunu da göz önünde bulunduracaklardır.""Ama hâlâ bize yanaşmadılar. Bunu şimdi neden yapsınlar?" Pharaun gülümsedi. "Çünkü onlarla aym duyguları paylaştığımızı kanıtlayacağız.""Nasıl?" "Rahibeler Pazaryeri ne düzenli devriyeler düzenliyor. Bunlardan birini yok edeceğiz, Braeryn'e gideceğiz, yaptığımızla böbürlenip gelişmeleri bekleyeceğiz. Kaçaklar bizi arayacaklardır. Nasıl

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 122: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

aramasınlar? Asıl hedefleri ne olursa olsun böyle iki becerikli dromın hizmetine burun kıvrramazlar." "Ona şüphe yok, ama biraz yavaşla bakalım. Bir devriyeyi yok etmemizi mi istiyorsun?" "Mümkün olan en gösterişli şekilde hem de. Üzerinde biraz kafa yormayla pek zorlanacağımızı sanmıyorum. Greyanna'nın avcıları gibi kalabalık olmayacaklar ve böyle bir tehlikeye karşı hazırlıksız yakalanacaklar." "Peki mecbur kalmadıkça kimseyi, özellikle rahibeleri öldürmeme kararımıza ne oldu?" "Tamam işte, buna mecburuz. Zamana karşı yanşıyoruz —hatırladın mı?— ve hedefe giden en kestirme yol da bu."162

Dağılma "Belki, ama ya sonrası? Kimse bizi küstahlığımızdan dolayı cezalandırmak istemeyecek mi?""Olayda parmağımız olduğunu sorun çıkartma ihtimâli olanlar bilmeyecek.""Rahibeler bunu anlayacaktır." "Ah, ama biz Peygamber dostumuzun ininde rahat ve güvendeyken umurumuzda olmayacak. Aynca Konsey zaten kalemimizi kırmıştı, yani kaybedecek hiçbir şeyimiz yok." "Belki bu katliam şu anki durumumuzu daha kötüleştirmeyecek, ama ya uzun vadede ne olacak?" "Uzun vadede ise," dedi Pharaun, "pek bir şey fark etmeyecek. Senin de farkında olduğun gibi, Menzoberranzanlılar faydacı kişilerdir. Kendimi bugün işe yarar kılarsam, dün yaptıklarımı unutuverirler.""Greyanna böyle düşünmüyor ama." Büyücü kahkahayla yanıtladı. "Şey, tabii ki, biz kin tutmalara, kan davalarına alışığız. Bu doğamızı oluşturan paradoksun bir parçası. Yine de şansımız yaver giderse önemli hiç kimse bu ufak çaplı katliamı kişisel almayacaktır. Zaten bir prensesi ya da ailesi için büyük önem taşıyan herhangi birini öldürmek zorunda kalacağımızı sanmıyorum." "Bence bu çılgınlık," dedi Ryld başını sallayarak. "Kaçakların bizimle temasa geçeceklerinden ya da gördüklerinden memnun kalacaklarından emin değiliz.""O zaman biz de başka bir plan kurarız."Ryld suratını astı ve kafasını tekrar salladı."Sen delisin," dedi silah ustası, "ama seninleyim." "Harika! Yeni cinayet planımızı nektardan daha sert bir şeyle kutla-malıyız." Pharaun etrafına bakındı ve gobline işaret etti. "Şarap listenizi görebilir miyiz, lütfen?""Daha sabahın körü," dedi Ryld. "Dış görünüşe aldanma," diye cevapladı Pharaun. "İkimiz de daha biraz bile dinlenememiş olduğumuza göre hâlâ gece sayılır. Sence kilerlerinde hiç '53 Barrison Del'Armgo kalmış mıdır?"163

Richard Lee Byers

KM Öldürülene kadar Lirdnolu derslerini, tapınağın içine serpiştirilmiş mimari acayipliklerden biri olan amtitiyatroda verirdi. Komplocular içeri girdiklerinde C şeklindeki sıralara yerleşmeye başladılar. Drisinil onlara ne söyleyeceğini, Quenthel onlarla karşı karşıya

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 123: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

gelene kadar nasıl oyalayacağını bilmiyordu. Aklı boşalmış gibiydi, ama bir şeyler bulmak zorunda olduğunun farkındaydı. Ağzı kuruydu ve dilinde metalik bir tat vardı. Koltukaltlan terden yapış yapış olmuştu ve hızlanan kalp atışlarını parmak uçlannda hissedebiliyordu. Zehir onu öldürme yolunda hızla ilerliyordu ve Drisinil panzehiri hak etmek için Quenthel Baenre'yi memnun etmeye mecburdu. Yaşlı, kırışık Vlondril Tuin'Tarl Drisinil'e sanki rahatsızlığının kaynağını biliyormuş gibi pis bir bakış attı ama tek dediği "Sanırım herkes burada. Öğrencilerimiz bizi aramaya çıkmadan şu işi bitirelim," oldu. "Ah, evet," dedi Drisinil, gözlerini ona dikmiş bekleyen kalabalığa göz gezdirerek. "Pekâlâ, analar ve kız kardeşler, dün gece ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Hanım'in kırbacındaki engerekler zehiri hissetti ve—""Evet hissettiler," dedi Quenthel. İrkilen Drisinil sesin geldiği yöne döndü. Piwafiviyc sarınmış bir siluet ön sıralardan kalktı. Başını kaldırdı, kukuletasını geriye attı ve Arach-Tinilith'in Hanımı ortaya çıktı. Bir şekilde düşmanlarına fark ettirmeden içeri sızmıştı. Quenthel pelerinin bir yakasını savurarak kırbaç tutan kolunu dışarı çıkarttı. Ağır adımlarla odanın ortasına ilerledi. Drisinil'e bir an sanki tüm164

Dağılmakomplocular Hanım'm üzerine atlayacakmış gibi geldi, ama bunu yapmadılar. Quenthel beklenmedik ortaya çıkışıyla, hor gören mizacıyla ve en basitinden bir Baenre prensesi olmasıyla hepsinin gözünü korkutmuştu. Hanım DrisiniFe gülümsedi ve "İyi iş becerdin acemi, yalnız ufak bir detay hariç. Rahibelerin eylemlerini mum ışığında gerçekleştirmeleri âdettendir. Ama sorun değil, ben hallettim," dedi. Kapıya doğru dönerek "Gelin," dedi. Gümüş şamdanlar taşıyan iki öğretim görevlisi içeri girdi. Biraz sonra Drisinil yalnız olmadıklanm gördü. Arach-Tinilith sakinlerinin çoğu zırh ve silah kuşanmış olarak arkalarındaydı.Quenthel komplocuları eliyle çağırdı. "Biraz daha aşağı sıralara gelmez miydiniz?" Biraz bekledikten sonra ekledi "Bu bir öneri değildi."Hainler bir an daha tereddüt ettiler, ama güç gösterisi onları itaate zorladı. "Teşekkür ederim," dedi Quenthel ve her hainin arkasına birkaç sadık drovv yerleşene kadar bekledi. "Şimdi sizi bu kadar yakından ilgilendiren konuyu tartışalım." "Yeğenim sana bu toplantı hakkında ne anlattı bilmiyorum," dedi Drisinil'in teyzesi Molvayas, gözlerine uyan koyu, parlak yeşil bir elbise giymişti, "ama seni temin ederim ki toplantı amacımız tamamıyla masum bir şeydi." "Amacı sizin ölümünüzü tasarlamaktı Hanımım," diye bağırdı Vlondril. "Biliyorum. Başından beri bunun içindeydim."Quenthel deli rahibeye doğru başını salladı. "Teşekkür ederim Kutsal Ana. Sizin açık sözlülüğünüz taşların yerlerine oturmasına yardımcı oluyor." Baenre düşmanlarına göz gezdirdi ve, "Beni yok etme çabanızın bahanesinin tannçanm hoşnutsuzluğu olduğunu düşündüğünüzü anlıyorum. Varsayıyorsunuz ki, tannça benim Arach-Tinilith'i yönetmemden o kadar memnuniyetsiz ki tüm Menzoberranzan'ı cezalandınyor," dedi. Molvayas cesaretini toplamak için derin bir nefes aldı ve "Evet öyle. Bunun mümkün olduğunu red mi ediyorsun?" diye sordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 124: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Tabii ki reddediyorum," diye cevapladı Quenthel. "Bu herhangi bir delille kanıtlanmamış, çok komik bir iddia... ama eminim ki yerimde gözü olan birine son derece mantıklı gelmesi normaldir." Drisinil Baenre'nin oldukça rahat gözükmesine karşın engereklerin her yöne doğru tetikte olduğunu fark etti."Peki ya iblisler? Tam da Lloth'un özelliklerini yansıtıyorlardı—" "Ve benim için geldiler. Çünkü ölümlü düşmanlarımdan biri iblisleri sizin hayal gücünüzü çalıştırmak için değişik suretlere büründürmüş.""Ne düşmanı?" diye sordu Molvayas."Bu daha açıklığa kavuşmadı."165

Richard Lee Byers "Başka bir deyişle," dedi mevki olarak Quentherin ardından ikinci olan rahibe, "neler olduğu hakkında bizim bildiğimizden bir kelime fazlasını bilmiyorsun.""En azından nelerin olmadığım biliyorum.""Öyle mi? Senin fikrini bizimkilerden üstün yapan şey neymiş?""Bu sorunun cevabı azıcık zekâ kırıntısı taşıyanlar için barizdir zaten." "Hakaretler bu konuyu çözüme kavuşturmayacak Hanımım, ama bunun için bir yol biliyorum. Bir senelik izne aynim ve neler olduğunu görelim."Quenthel gülmeye başladı. "Akademi'yi öylece sana mı bırakayım yani, Barrison Del'Armgo? Hiç sanmıyorum. Bunun yanında, benim de kimin Lloth'un takdirine sahip olduğunu ispatlayacak bir sınavım var." "Neden söz ediyorsun?" diye sordu Molvayas, tedirginliği gözlerinden okunuyordu. "Sınav son derece basit. Sadece Lloth'a kimi takdir ettiğini soracağız ve sonucu bekleyeceğiz.""Bu delilik. Örümcek Kraliçe artık bizimle konuşmuyor." "Belki birlikte dilersek, en azmdan bir işaret vermeye tenezzül edebilir. Denemekten bir şey çıkmaz." "Belki de," dedi şüphesiz ensesindeki bıçakların farkında olan Molvayas. Aslında pek bir seçme şansı yoktu. "Bir çeşit ayin yapılmasını mı istiyorsun?" "Büyümüzü kaybettiğimize göre bu ne işe yarar ki? Benim fikrim daha basit. Hepimiz bu odada sessizce dua ederek ve meditasyon yaparak Kara Ana iradesini belli edene kadar bekleyeceğiz."Vlondril homurdandı. "Ya Lloth bizi duymazdan gelmeye karar verirse?" Quenthel omuz silkti, "Seçilmiş halkını ve seçilmiş inananlarım tamamıyla terk ettiğine inanmıyorum. İnancım, böyle bir şeyin doğru olduğunu varsayamayacak kadar kuvvetli. Seninki ne kadar kuvvetli, Barrison DePArmgo?" "Tanrıçamın seni benden üstün tutmasından korkmayacak kadar kuvvetli," diye cevabı yapıştırdı Molvayas. "Sadece senin amacını anlamış değilim. Lloth bizimle kendi istediğinde konuşacak, biz dilediğimizde değil." "Bu, eğer seni canlı tutacaksa, pek zaman kaybı sayılmaz. Sizi daha salona girer girmez sadık takipçilerime öldürtebilirdim. Bunun yerine endişelerinizi cevaplayacak dürüst bir sınama yapıyorum. Bu bütün tapınağın iyiliği için olacak. Bu şartlar altında kim benden daha yüce gönüllü olduğunu iddia edebilir ki?" "Pekâlâ," dedi Molvayas. "Bir süre burada kalacağız, ama eğer hiçbir şey olmazsa ben ve yoldaşlanm serbestçe gideriz, Sınama sonuçlan olumsuz olursa bizi cezalandıramazsın. Bu hiç 'dürüstçe' olmaz."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 125: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

166

Dağılma"Kabul," dedi Hanım. Drisinil şaşkına dönmüş ve dehşete düşmüştü. Bu garip sınama saatler sürebilirdi. Fırtınalar koparan kalbi infilak etmeden panzehire kavuşması gerekiyordu, ama gelişimi hızlandıracak hiçbir şey yapamazdı. Drisinil gibi şaşırmış olan grubun geri kalanı sessizliğe büründü. Meditasyon alışık oldukları bir uygulamaydı, ama Lloth onlardan ulaşamayacakları kadar uzaklaştığından beri son derece sinir bozucu ve beyhude bir zaman kaybına dönüşmüştü. Uzun bir süre, Drisinil'in gözaltı kaslarından birinin istemsizce seğirmeye başlamasından ve ihanet ettiği rahibelerden birkaç keskin intikam dolu bakış almasından başka bir şey olmadı. Ufacık bir şey zeminde hareket etti. Yani belki etmişti. Tekrar bakmaya çalıştığında hiçbir şey göremedi. Dakikalar çok ağır ilerliyordu. Biri yerinde kıpırdanınca sürtünen kumaşın sesini duydu. Bir başkası aksırığını bastırmaya çalıştı. Drisinil, Lirdnolu'nun nekromansi dersinde kullanmış olduğu kasvetli tütsünün kokusunu açıkça duyabiliyor olduğunu fark etti. Gezintiye çıkmış bir haşere daha gördü. Bu seferki bir örümcekti. Bunda alışılmamış bir nokta yoktu. Arach-Tinilith bu kutsal yaratıklarla dolup taşıyordu. Ama yine de rahatsızlık ve panik hâlinde olmasına rağmen bu böcekte bir gariplik gözüne çarptı. Örümceğin mavi kabuğu üzerinde kırmızı işaretler olduğunu fark edene kadar böceğe odaklanmaya çalıştı. İşte bu biraz garipti. Örümcekler genelde zamanlarım ağlarda dolanarak geçirirlerdi, odalarda gezinerek değil. Bu örümceğin neden dikkatini çektiği hakkında en ufak bir fikri yoktu. Kesin damarlarında dolaşan zehir yüzündendi. Zaman akmaya devam etti. En alt sıradaki rahibelerden biri alçak sesle bir ilahi mırıldanmaya başladı. Sesi olması gerekenden yanm ses inceydi. Yaralı elli başka bir acemi rahibe cübbesinin yenine gizlediği bıçağını kontrol ediyordu. Ve Drisinil fark etti ki, duvarlarda ve zeminde daha fazla kara noktalar belirmişti. Tapmağın kullanılmayan bir bölümüne göre çok mu fazlaydılar? Öyle gibi gözüküyordu ve dile getiremediği şüphelerini onaylatmak için Quenthel'e baktı. Baenre başını eğmiş kıpırtısız duruşuyla kendini büyüsüne adamış bir mistik gibi gözüküyordu. Altın küpeli bir acemi acıyla feryat etti. Elini gömleğinden içeri soktu, omzuna tutundu ve onu ısırmakta olan örümceği buldu. Örümceği zarar vermeden uzaklaştırma çabalan komik görünebilirdi, ama Drisinil'in gülecek hâli yoktu. Zehirden bitkin düşmüş bir şekilde her yerden fışkıran böceklere bakmaktan başka bir şey yapamıyordu. Diğer hainler de olanlann farkına varmaya başlamışlardı. Fal taşı gibi açılmış gözlerle birbirlerine fısıldıyorlardı. Drisinil'in koluna bir şeyler sürtündü. Bir çığlık atarak arkasını döndü. Ona dokunan şey Quenthel'in engereklerinden biriydi.167

Richard Lee Byers"Yakınımda kal," dedi Hanım. Örümcek sayısı gittikçe artıyordu. Bir şekilde sürüyle örümcek hainleri ısırıyor, kıyafetleri altında geziniyor ve bir veba gibi derilerini kaplıyordu. Kurbanlar çığlık çığlığa ve artık yaratıkların kutsallığını önemsemeden örümcekleri ezmeye ve silkelemeye çalışıyordu, ama hiçbiri başanlı olamadı. Komploculardan birkaçı koruma muskalarım harekete geçirmeyi başardı, ama tek buldukları

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 126: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

büyünün örümcekleri etkilemediği oldu. Örümceklerin dokunmadığı tek bölüm üst sıralardı. Yaratıkların yukarı tırmanıp kendilerine saldırmayacaklarını anlayan sadık hizmetkârlar hainlerin durumuyla alay etmeye başladı. Komploculardan biri güvenli bölgeye kaçmaya çalıştığında sadıklardan biri onu bir gürz ya da kırbaç darbesiyle geri püskürtüyordu. Kapıya doğru koşmaya çalışanları arbalet tabancasıyla vuranlar bile oldu. Drisinil Quenthel'in yanından ayrılmadı ve örümcekler ayağının üzerinden geçmelerine rağmen ona zarar vermediler. Bunun yanında Baenre'yi pek göz ardı ettikleri söylenemezdi. Onu ısırmadan vücuduna tırmanıyorlardı ve Quenthel kahkahalar atarak daha fazlasını alıp başından aşağı döküyordu. Sonunda örümcekler tüm vücudunu kapladığında gözleri kıvranan bir maskenin ardından bakıyor gibi gözüküyordu. Sonunda haykırışlar dindi ve VlondriPin örümcekler tarafından yavaşça yok edilirken ettiği dualar duyulur oldu. Birkaç saniye sonra o ses de kesildi. Drisinil katliamın ortasında teyzesinin cesedini yeşil elbisesi sayesinde fark edebildi, yenmiş yüzü ve bedeni tanımlanacak hâlde değildi. Ouenthel hayatta kalanlara göz gezdirdi ve haykırdı, "Lloth'tan bir işaret istedik ve verdi. Düşmanlarım ölü, ben ise sapasağlam buradayım. Tanrıça'mın kutsal örümceklerine bezenmiş duruyomm. Arach-Tinilith'in Hammı'yım ve altındakiler bundan sonra hükmümü sorgulamayacak, aksi hâlde küstahlıklarının karşılığını acıyla ödeyecekler." Geriye kalan rahibelerle acemiler hemen önünde eğilerek itaatlerini gösterdiler. Örümcekler odadan ve Ouenthel'in üzerinden çekilmeye başladılar. Drisinil örümcekler basitçe çekiliyor mu, yoksa dışan büyüyle mi taşınıyor olduklarına karar veremedi. "Dediğini yapüm," dedi öğrenci rahibe. "Hainleri senin için bir araya getirdim. Şimdi lütfen panzehiri bana ver."Quenthel gülümseyerek "Panzehir falan yok," dedi."Ne?" "Seni zehirlemedim. İçtiğin likör sadece savaş mahmurluğunu üzerinden atmaya yarayan uyarıcı bir sıvıydı. Sana tedirgin edici bir doz verdim, ama yakında geçecektir."168

Dağılma"Yalan söylüyorsun! Benimle oyun oynama!" "Eğer yanımda olsaydı, sana yavaş işleyen bir zehir verirdim elbet. Ama maalesef doğaçlama yapmak zorunda kaldım." Drisinil aşağılanmış hissediyordu, ama QuenthePe aptal olmadığını kanıtlayacaktı. "Peki," diye başladı, "o zaman bu odadaki herkesi kandırdın. Lloth'un o örümcekleri kontrol etmediğini biliyorum. Bunu sen yapıyordun. Odaya girmeden bir parşömen ya da muska kulandın." "Öyle bile olsa ne fark eder ki?" Sarı bir örümcek Quenthel'in bembeyaz saçları arasından çıkıp omzuna tünedi. "Lloth bize kurnazla güçlünün, ahmakla zayıfa hükmetmesi gerektiğini öğretir. Nereden bakarsan bak, az önceki olaylar tam da Lloth'un istediği gibi oldu. Şimdi, biraz da senin geleceğinden bahsedelim."Drisinil yutkundu. "Beni sağ bırakacağına söz vermiştin." "Verdim, değil mi?" diye cevapladı Quenthel gülümseyerek. "Bazılarının aksine, biz Baenreler sözümüzü tutarız. Adil olarak nam salmak bazı işleri kolaylaştırıyor. Ayrıca seni cezalandırma konusunda hiçbir söz vermedim." "Anlıyorum. Tabii ki bir kırbaçlama ya da uygun gördüğün bir ceza

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 127: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

alacağım." "Ne kadar da uyumlu birisin. O zaman bu nasıl? Geri kalan sekiz parmağınla dilini de keselim."Bir an Drisinil yanlış duymuş olduğunu sandı."Şaka yapıyorsun." "Ah, hayır. Gerçekten komployu senin tasarlamış olduğuna inanıyorum. Bu yüzden ilerde böyle bir şeye kalkışmayacağını garanti altına almaya çalışıyorum. Hiçbir zaman. İletişim kuramaz, büyü yapamaz ya da silah tutamazsan bu işimi görür. Böylece Arach-Tinilith'te de kalamazsın ve eve döndüğünde pek sıcak bir karşılama göreceğinden de emin değilim. Mez'Barris DerArmgo'nun senin gibi sakat ve işe yaramaz bir kızla ilgileneceğinden de şüpheliyim. Muhtemelen seni aileye bir utanç kaynağı olarak görecek ve hemen öldürecek ya da bir yere kapatacaktır." Öfkeli ve paniğe kapılmış Drisinil ileri atıldı, ama amaçladığı darbeyi indiremedi. Güçlü eller onu arkadan tuttu, geri çekti ve sert bir şey tepesine indi. Bacakları katlandı. Eğer onu tutanlar olmasaydı yere yığılacaktı. DrisiniFin omzunun gerisinden Quave'nin sesi duyuldu, "Onu yakaladık Hanımım." "Teşekkür ederim," dedi Quenthel. "Onu cezalandırma odasına götürüp bağlayın.""Tamam Hanımım," dedi Quavc. "Kesim işini bizzat mı yapacaksınız?""İsterdim," dedi Baenre, "ama ilgilenmem gereken başka bir mesele daha169

Richard Lee Byersvar. Kesimi sen yap. Keyfine bak, ama dikkât et ölmesin. Dilini kestiğinde kendi kanında boğulabilir." Pharaun sandalyede dinleniyor ve berberin, kafa derisine losyon yedirmekle meşgul parmaklarının tadını çıkanyordu. Tam bir vücut masajı kadar dinlendirici olmasa da en azından rahatlatıcıydı. Berber konuşur gibi çatır çutur sesler çıkartıyor, büyücü de belli aralıklarla belli belirsiz bir homurtuyla cevap veriyordu. Dünyanın her yerindeki ve her yaştaki erkek berberi müşterileri gibi Pharaun da berberi aslında dinlemediğini fark etti. Berber dükkânı, içine çeşitli merhem ve pomat kokulan sinmiş, önü açık ve Pazaryeri'ne bakan bir yerdi. Elinde, Işıklı Diyarlar'dan aldığı tavuğu bir kafes içinde taşımaya çalışan bir avam drow dükkânın önünden geçti. Tüccarlardan biri muhtemelen onu kümes hayvanının yıllarca yumurta vereceğine inandırmıştı, ama bu kuşların Karanlıkaltı'na dayanabildikleri pek görülmemişti. Bir portre ressamı poz veren kişiyi resmediyor, tılsımlı fırçası tuvali göz alıcı bir hızla doldurmasını sağlıyordu. Bir demirci yeni yaptığı epesini bağlanıp ağzı tıkılmış bir kobolda saplayıp silahın ucunun keskinliğini müşterilerine gösterdi. Başlığını çekmiş, pelerinine sıkıca sarınmış ve Yancı'yı Pharaun'un yaptığı gizleme büyüsüyle saklamış olan Ryld, yolun karşısındaki, kenarları yukarı kıvnlarak açılmış çadırda vakit geçiriyordu. Burada her türlü oyun oynanıyordu. İri yan kılıç ustası bir sava tahtasının üzerine çullanmış, oniks ve akik taşı parçalanndan oluşan problemi çözmeye çalışıyordu. Kapının ardından bir değişim dalgası geldi ve herkes başını kuzeye çevirdi. Bazılan köşe bucağa sığınmaya çalışırken pejmürde görünüşlü bir avam zıt yönde koşturmaya başladı. Ryld çadınn kenanna doğru ilerledi, herkesin bakmakta olduğu yöne göz gezdirdi ve büyücüye başıyla işaret vererek Pharaun'un düşüncelerini doğruladı. Bir devriye birliği onlara doğru geliyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 128: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Pharaun muhafızların bir beş dakika daha sabretmiş olmalarını dilerdi, çünkü şimdi berber daha işini bitiremeden harekete geçmek zorunda kalacaktı. Bu tam bir trajediydi, ama elden bir şey gelmezdi. Biraz sonra devriye birliği geldi. Oraya buraya sert bakışlar atıyorlardı. Adımlan büyülü çizmeleri sayesinde sessizdi. Grubun ismen lideri ahşap bir değnek taşıyan bir Arach-Tinilith rahibesiydi. Onun yanında Melee-Magthere'den bir öğretim görevlisi ve Pharaun'un Sorcere'deki meslek-170

Dağılmataşlarından Gelroos Zaphresz vardı. Bu biraz talihsizlikti, çünkü geniş fıkra ve komik şarkı repertuanyla Gelroos kafa dengi bir yoldaştı. Pharaun en azından büyücüyü bugün öldürerek daha sonra kendisine suikast düzenlemesini engellemiş olacaktı. Devriyede kıdemlilerin yanında birkaç tane de Ryld'ın şu ya da bu zamanda eğitimini üstlenmiş olduğu savaşçı öğrenci bulunuyordu. Pharaun onlar için endişelenmiyordu. Asıl tehlikeli olan öğrenciler değil, öğretmenlerdi. Sorcere Ustası devriye birliği berber dükkânını geçip gidene kadar bekledi, derken berberi de şaşırtarak göğsünde duran havluyu attı, ayağa kalktı ve adama ödemesi gereken meblağdan değerli bir altın sikke verdi. Bir parmağını dudaklarına götürerek asıl almak istediği hizmeti belli ermiş oldu. Küçük bir gözbağıyia sıradan bir pelerine dönüştürdüğü piwajwishn omuzlarına attı, dükkânın kapısına gitti ve dışarıya baktı. Devriye birliği sokak üzerinde yirmi metre kadar ilerlemişti. Biraz sonra grup bir köşeyi dönecekti, yani Pharaun aradaki mesafeyi istediği kadar açmıştı. Yüzünün alt kısmını ipek bir bezle örtüp dışarı çıktı. Keselerinden cam bir bilyeyle bir tutam pas çıkartarak büyü sözlerini söylemeye başladı. Yarı tıraşlı saçları havaya dikildi ve havayı ozon kokusu sardı. Önünde çatırdayan mavi-beyaz bir kıvılcım belirdi ve sokaktan aşağı hızla ilerlemeye başladı. Kıvılcım devriyeye ulaştığında ışığın titreyen ucu patlayarak her tarafa yıldırımlar yağdırmaya başladı. Toy savaşçıların çoğu ne yeterli ruhani güce, ne de yaralarını azami seviyede tutacak koruyucu muskalara sahip olmadıklarından acıdan kıvrandılar, yandılar ve yere yığıldılar. Ne yazık ki cızırdayan ve oradan oraya zıplayan güç kıvılcımları bir çok satıcı ve müşteriye de çarpmıştı. Pharaun masumlara zarar vermek istememişti, ama sokak çok dardı. Devriye birliğinin geri kalanı karşılık vermek için döndü. Melee-Magthere'den gelen yüzbaşı tütüyordu, kararmış ve alazlanmıştı, ama biraz olsun Ryld'a benziyorsa bu yanıklar onu durduramayacaktı. Görünüşe göre yıldırım Gelroos'a ve rahibeye dokunamamıştı. Dişi drow diğer ikisinden daha hızlı döndü ve değneğini kaldırdı. Gümüş yüzüğü sayesinde Pharaun bunun bir örümcek değneği, yani kendisini yapışkan örümcek ağıyla yakalayabilecek bir silah olduğunu anlayabildi. Böyle bir aşağılamaya maruz kalmaya hiç niyeti yoktu. Bir dizi büyülü söz mırıldandı ve kolunu savurdu. Beş mistik güç parçası parmaklarından fırladı, aradaki mesafeyi aştı ve ruhbanın göğsünde ardı ardına patladı. Rahibe geriye tökezledi ve yere yığıldı. Derin gözlere ve bir âlimin kambur sırtına sahip olan Gelroos sokağın sonuna doğru haykırdı, "Üstad Mizzrym!" "Büyüsel olmayan bir kılık değiştirme için çok uğraşmıştım," diye yanıtladı Pharaun sırıtarak, "ama sanırım birbirimizi gayet iyi tanıyoruz."171

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 129: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Richard Lee Byers "Başka bir Sorcere Ustası'ru öldürmeye izniniz var," dedi Gelroos. "Bu son derece münasip bir davranış. Ama bu gençleri katlederek çizmeyi aştınız. Çok amaçsız ve vurdumduymaz bir hareketti ve anaları bu kıyımdan hiç hoşlanmayacaklar. Sizi alaşağı edeceğim için ödüllendirileceğim." "Yaptığım her şeyin Menzoberranzan'ı çifte felâketten kurtarmak için olduğunu söylesem fikrin değişir mi?" diye sordu Pharaun. Gelroos ellerini kaldırarak büyü yapmaya hazırlandı ve geri kalan savaşçılar saldırıya geçtiler."Ah, sanırım hayır."Pharaun da büyü yapmaya başladı. Gelroos büyüsünü Pharaun'dan bir saniye önce tamamladı. Sokağın zemini kırılarak ve çatırdayarak taş püskürtmeye başladı. Aynı bir gayzer gibiydi, tek fark püsküren taşlar yere geri düşmek yerine birbiri etrafında süzülüp birleşerek bir heykeltıraşın başlayıp yanm bıraktığı kahraman heykeli gibi dev bir drow oluşturdu. Adımlan yeri sarsan yaratık, dükkânlar arasındaki koridorda ilerlemeye başladı. Pharaun açıkça etkilenmişti. Toprağın ruhundan kopup gelen bir elementali çağırmak da kontrol etmek de çok zordu —tabii onunla başa çıkmak da, ama bu gösterinin konsantrasyonunu bozmasına izin vermedi. Duraksamadan büyü sözlerine devam ederken bir yandan da yükselerek saldıran savaşçılardan uzak durmaya çalışıyordu. Büyüsünün son hecesini de seslendirdiğinde buzdan oluşan bir hançer elinden fırladı. Gelroos hançerden kaçınmayı başardı, ama celp edilmiş hançer yakınında infilak ederek hedefinin üzerine buz parçalan yağdırdı. Bunlardan biri yanağını yardı ve büyücü sendeledi, ama Pharaun Gelroos'un ciddi bir hasar almış olduğunu düşünmüyordu. Mizzrym'in altında savaşçılardan bazılan kılıçlarını indirmiş, arbalet tabancalarını hazırlıyorlardı. Diğerleri yükselmeye başladılar. Peşinden gelerek onu oyun tüccarının çadırına kadar gerilettiler ve Ryld cadımı içinden fırladı. Yanm saat önce bu savaşta kullanmak için bir pala satın almıştı, ama elindeki, dokunuşuyla görünür hâle gelmiş olan Yancıydı. Gelroos Pharaun'un ismini haykırdıktan sonra kimliğini gizlemek için bir sebep görememişti anlaşılan. Büyük kılıç ileri geri savruldu, her vuruş yeni bir düşmanı yere seriyordu. Adamlanna geri dönüp yeni tehditle yüzleşmelerim haykıran Ryld'in öğretmen dostu ona doğru koşturmaya başladı. Magma gibi akışkan taş, yerden elementalin vücuduna aktı. Kayanın büyük bir bölümü büyümesini sağlıyor, birazı da yaratığın avucunda toplanarak şüphesiz Pharaun'a fırlatılacak dikenli bir küre şeklini alıyordu.Büyücü ceplerinin birinden küçük bir su şişeciği çıkarttı. Şişenin172

Dağılmakapağını açarken büyülü bir şarkı söylemeye başladı. Kâinatın duvarlarının zayıfladığını duyumsadı ve bir an ardışık gerçekliklerde bir aynadaki yansıması gibi, ama her yansımada kendi aslından farklılaşan sonsuz sayıda Pharaun'un büyü yapmakta olduğunu hissetti. Kırmızı bir ışık dalgası göğsünde patladı. Bu Gelroos'un marifeti olmalıydı. Acı dayanılmazdı. Pharaun son mistik kelimesini ve gerekli hareketi yapmakta çok zorlandı. Büyüyü başarıyla yaptığından emin değildi, ta ki elementalin ayağının altındaki maddenin de ötesinde bir boşluk açılana dek. Yaratık elindekini fırlatmak için kolunu geriye attı, ama elementali canlandıran kuvvet açılan delikten geri aktı. Dünyanın dokusundaki

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 130: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

gedik daraldı ve sonunda kapandı. Taştan şekil gümbürdeyerek yıkılmıştı. Pharaun kendisini toparladı. Görünüşe bakılırsa kırmızı ışık derisini sıyırmaktan başka bir zarar vermemişti. Gelroos'a sırıttı."Pek iyi değil, meslektaş dostum.""Şimdi görürsün," dedi genç büyücü sıktığı dişlerinin arasından.Büyüyü yapmaya başladı, tabii Pharaun da öyle. Büyü gücü, evinden kovulmuş Mizzrym'in etrafını sardı, ama derisine işlemeyi başaramadı. Kendi büyüsü, görüntüsüne bakmak için kullandığı küçük, yuvarlak aynadan çıkan büyü Gelroos'un çevresindeki havayı çınlayan kristallerle doldurdu. Genç büyücü feıyat etti ve göz açıp kapayıncaya kadar serin, pürüzsüz camdan yapılmış hareketsiz bir şekle dönüştü. Pharaun'un ayaklarının altından çarpışan metallerin sesi duyuluyordu. Pharaun aşağı baktı. Ryld kötü duruma düşebilirmiş gibi gözüküyordu ki, bir buz yağmuru savaş öğrencilerinin ortasında patlayıp gidişatı değiştirdi. Ryld Melee-Magthere Ustası dostunu kesti ve etrafında bir tur atıp mızraklı bir öğrenciyi de alaşağı edince savaş sona erdi. Pharaun savaş alanına göz gezdirdi. Yanıp bilinçlerini kaybetmiş olmalarına rağmen, savaş öğrencilerinden bazıları hâlâ canlıydı, ama bu sorun değildi. Önemli olan öğretim görevlilerinin katledilmesi idi. Kaçakların dikkâtini çekecek olan buydu. Alçalarak yere indi. "Bu çok zor olmadı. Aslında geriye hatlığımda, neden Greyanna ve yanındakileri de böyle katletmedik diye düşünmeden edemiyorum." Ryld homurdandı, ölü bir savaşçının pelerinini aldı ve Yancı'nın nzerindeki kanı temizledi. "Buradan ayrılmadan Gelroos'u parçalara ayırabilir misin?" diye sordu l'haraun. "Yoksa yakında eriyip tekrar etle kemiğe bürünecek.""Nasıl istersen."Ryld kılıcını kaldırdı.173

Richard Lee Byers

AV Sade, kara bir piwafwiye sıkıca sarınmış ve yüzünü başlığıyla iyice kapatmış olan Quenthel şehrin güneyine doğru ilerliyordu. Bu onun için ilginç, hatta ömründe ilk kez yaşadığı bir deneyimdi. Ayaklan üzerindeydi, bir kertenkelenin sırtında ya da uçan bir diskin üzerine kurulup oturmuş değildi. Bir koruma ordusuyla çevrelenmiş değil, tek başınaydı ve en ilginci ise kimsenin dikkâtini çekmiyor gibi gözükmesiydi. Tabii ki köleler yolundan kaçışıyor ve erkekler ona baştan savma bir saygı gösterisinde bulunuyorlardı, ama kimse ondan korkmuyor ya da çığlık atıp kaçmıyordu. Aksine o, yoluna çıkan soylu drow kadınlarına itaatte bulunuyor ve hizmetkârlar tarafından aşağılanıyordu. Bu, gurur kırıcı ve rahatsız edici olmasının yanında bir şekilde cazip de geliyordu. En özel düşüncelerinde, Quenthel'i öldürmeye bu kadar kararlı olan ne idüğü belirsiz düşmandan kaçmayı düşünmüştü. Hayatta kalmasının tek yolu bu gibi gözüküyordu. Eğer şimdi kaçmaya karar verirse iyi bir başlangıç yapmış sayılabilirdi. Kimseye fark ettirmeden —en azından böyle olduğunu umuyordu— Breche Yükseltisi'nden kaçabilmişti. Kaçış korkakça bir hareketti. Bir Baenre'ye yakışmazdı ve bundan zevk aldığı her dakika Quenthel'i daha da öfkelendiriyordu. Saldırılar başlamadan önce hiç böyle olmamıştı. Bir köşeyi döndüğünde Ou'ellarz'orl karşısına çıktı. Gideceği yere yaklaşmışti ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 131: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

düşüncelerini önündeki işe odaklamaya çalıştı. Akademi'den dışarı süzülmek biraz zorlu olmuştu. İlk önce sıradan bir drow gibi gözükmesini sağlayacak kıyafetler temin etmesi gerekmişti. Böyle174

Dağılmabkpiwafwi doğal olarak kendi giysileri —hepsi de kaliteli ve mücevherlerle bezeli şeylerdi-— arasında mevcut değildi, ama aradığını mutfak personelinden edinebildi. Kayıp pelerin rapor edilenlesin diye aşçının icabına bakan Quenthel, kendi kişisel muhafızları dahil kimseye görünmeden Arach-Tinilith'i terk etmek zorunda kalmıştı. Sonunda, gizlice platonun kenarına gelmiş ve merdivenlerin başındaki muhafızlara gözükmeden alttaki mağara zeminine süzülmüştü. Başarmıştı ve artırdığı güvenlik önlemlerine rağmen Akademi'den dışan sızabilme becerisinden oldukça hoşnut olmuştu. Önündeki yol bir tepe halinde yükselerek Qu'ellarz'orl bölgesine, yani Menzoberranzan'm en haşmetli ailelerinin kalelerinin olduğu yere gidiyordu. Yol avam tabakasına kapalı değildi. Tüccarlarla arzcılar bu yollan sıklıkla aşındınrlardı, tabii Baenre devriyeleri tarafından aranıp sorgulandıktan sonra. Quenthel dolambaçlı yoldan çıkmaya başladı, beklediği kaba homurtuyla sürüngen tıslamasını duyduğunda yolun yansını geride bırakmıştı. Yoldan aceleyle çıkıp dev, fosforlu mantar ormanına daldı ve iri mantarlardan birinin ardına sindi. Binekli bir subay ve bir düzine piyadeden oluşan devriye birliği onun olduğu tarafa pek dikkat etmeden geçip gitti. Kendi askerlerinden saklanmak da başka bir garip, hatta olağanüstü deneyim oldu. Savaşçılar geçtikten sonra Quenthel tırmanmaya devam etti. Birkaç dakika içinde tepeye varmıştı. Önünde, şehrin en gösterişli malikâneleri yükseliyordu. Bölgenin en doğusunda görkemli Baenre Evi diğer evlerin üzerinde bir kule gibi yükseliyordu. Yüce rahibe adımlarını Beşinci Ev'in konağı olan Xorlarrin Büyükulesi adlı uzun, ince minareye çevirdi. Kulenin demirden duvarlan peri ateşi şe-ritleriyle pırıl pınldı. Dik basamaklan surlardaki muhafızların gözetimi altında tırmanarak kapıya geldi. Bunu zaten biliyor olmasaydı bile, muhafızlann uyanık bakışlanndan artık kimliğini tamamen gizleyemiyor olduğunun farkına varabilirdi.Ama, elinden geleni yapacaktı. Kapı nöbetçilerinden biri elinde mızrak, belinde kılıcıyla işini sormak üzere yanma geldiğinde ona, "Sana olağanüstü bir şey göstereceğim. Ama hayretini kimseye belli etme."dedi. Adam şüpheci gözüküyordu. Sonuçta Büyükulesi'nde yaşıyordu ve bir çok mucizeye tanık olmuştu."Pekâlâ hanımefendi. Gösterin bakalım." Piwafwismi yavaşça açtı ve nöbetçiye boynuna yakın duran Baenre Evi broşunun küçük bir bölümünü gösterdi. Muhafızın gözleri fal taşı gibi açıldı, ama buna rağmen Quenthel'in dediğini gayet iyi yapmıştı.175

Richard Lee Byers "Size nasıl hizmet edebilirim?" diye sordu yumuşak sesinde bir tutam tedirginlikle. "Kuleye kimsenin dikkâtini çekmeden girmek ve matronunuzla özel bir görüşme yapmak istiyorum."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 132: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Lütfen benimle gelin." Muhafız onu kapıdan geçirdikten sonra ikisi birlikte her kalede bulunan karmaşık servis yollarından ilerlemeye başladılar. Koridorlar sonunda rahat gözüken kumtaşı koltuklar, oyuncu bekleyen bir akiktaşı-obsidyen sava takımı ve duvarlannda Lloth'un iblis hizmetkârlarmm resmedildiği freskler bulunan güzel döşenmiş bir odaya çıktı. Muhafız ardında boş boş gezinen Quenthel' i bırakarak hanımını bulmaya gitti. Sonunda kapı açıldı ve Zeerith Q'Xorlarrin içeri girdi. Bir matron ana için fazlasıyla basit ve süssüz bir kıyafeti vardı, ama mağrur duruşu ve en uç noktalarda bile bozulmayan sakinliğiyle tanınır, kendisine saygı duyulurdu. İki prenses birbirini selamladıktan sonra Zeerith, Quenthel'i oturmaya davet etti. "Antatlab senin tek bir koruma olmadan geldiğini söylediğinde onun delirip delirmediğini merak ettim," diye belirtti matron ana. "Onun, ziyaretim hakkında dedikodular yapmayacağına güvenebilir miyim?" "Yeteri kadar ketumdur. Şimdi, acaba neden bu beklenmedik ziyaretinle onurlandırılıyorum öğrenebilir miyim?"Quenthel son üç gecenin olaylarını ona aktardı. "Eğer büyüme sahip olsaydım," diye bitirdi, "bu konuyla rahatlıkla ilgilenebilirdim, ama durum böyle olunca... yardıma ihtiyacım var."Bu sözler onu yerin dibine soksa da, bunu yapmaya mecburdu."Neden yardımı burada arıyorsun?" diye sordu Zeerith. "Xorlarrinler hep Baenreler'e destek olmuş ve bundan kâr etmiştir. Sizin ölümümü istemeniz için bir neden göremiyorum ve sizin eviniz Menzoberranzan'm en büyük büyücüleriyle iftihar ediyor. Bana yardım edecek misiniz Matron?" Zeerith cevaplamadan önce biraz bekledi. Quenthel kuvvetli drowun soğukkanlılıkla, yardım etmek, reddetmek ya da ihanet etmek arasında seçim yapmaya çalıştığını biliyordu. En büyük kazanç hangisinin altında yatıyordu? "Yaşadığınız olay bir tecavüzdür," dedi Xorlaırin sonunda, "tüm rahibelere yapılan bir hakarettir. Tabii ki sana yardım edeceğim. On bin altın ve Agrach Dyrr Evi'yle münakaşamız gün yüzüne çıktığında arkamızda olmanız karşılığında.""Ne münakaşası?" "Önümüzdeki on ilâ yirmi gün içinde canlandıracağım münakaşa. Anlaştık mı?"176

Dağılma QuenthePin ağzı kıvrıldı. Büyükulesi'ne bir Baenre prensesinin tüm aza-metiyle gelmiş olsaydı, Zeerith böyle bir öneride bulunmadan önce iyice düşünüp taşınmak zorunda kalırdı, ama kılık değiştirerek gelmesi rahibenin zor durumda olduğunu açık etmiş ve görüşmeyi başka bir boyuta taşımıştı."Evet," diye homurdandı, "Anlaştık.""Bonkörlüğün için müteşekkirim. Şimdi tam olarak neye ihtiyacın var?" "Her gece," dedi Quenthel, "yeni bir iblis beni öldürmek için geliyor ve ona karşı koymak için elimden geleni yapıyorum. Eğer böyle devam ederse, bir gece öldürüleceğim bariz. Daha fazlasını yapmalıyım. Bu kuşatmayı kaldırmalıyım ve büyücülerinizin bunun için bir yol bildiklerini umuyorum. İtiraf etmeliyim ki ben böyle bir yol bilmiyorum. Arach-Tinilith'teki her mahzeni, sandığı, çekmeceyi yağmaladım, ama işime yarayacak bir tek şey bulamadım." "Bu yüzden gizlice geldin. Bir silah istiyorsun, ama düşmanının bundan haberdar olmasını istemiyorsun. Aksi hâlde buna karşı önlemler

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 133: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

alabilir.""Doğru." Zeerith ayağa kalktı. "Horroodissomoth'a soracağız. Bunu, eğermümkü-natı varsa, ancak o yapar ve çenesini kapalı tutacaktır." Kapıyı açtı ve orada nöbet tutmakta olan Antatlab'a gidip ev büyücüsünü getirmesini söyledi. Horroodissomoth kısa sürede geldi. Quenthel ondan biraz iğrendi, büyücü ortalama kara elf erkeği tipine bütünüyle zıttı. Yüzü kırış kırış ve buruşuk, duruşu eğriydi. Dedikodulara göre bu hâli ihtiyarlığın yanında bazı tehlikeli büyü deneyleri yüzündendi. Horroodissomoth zor yürüyüp bolca gıcırdayarak yaklaştı ve selam verdikten sonra Zeerith'in izniyle yerine kumldu. Quenthel hikâyesini tekrar anlattı. Önceleri büyücü duygusuz bir tutum sergiliyordu, anlatılanların ilgisini çekmediği barizdi, ama yüce rahibenin ondan büyüsel bir problemi çözmesini istediğini fark ettiğinde yaşlı gözleri ışık saçmaya başladı. Dedikodulara göre uzak geçmişte bir zamanda, Ousstyl Evi dişileri insanlarla melezleşmişler. Günümüz Ousstylleri doğal olarak bunu inkâr ettiler ve bu dedikoduyu yaydığından şüphelendiklerini cezalandırmak için elerinden177 "Hmm," dedi, "hmm. Sanırım yardımı dokunacak bir şeylerim olabilir. Bunu size verdiğim için üzüntü duyuyorum, bildiğim kadarıyla bu parçanın eşi benzeri yok. Biz Xorlarrinler bile yenisini nasıl yapacağımızı bilemiyoruz. Ama diğer yandan, bu âletin çalışıp çalışmadığını hep merak etmişimdir."

Richard Lee Byersgeleni yaptılar. Ama hâlâ, Faeryl karşısında duran Elli İkinci Ev'in Matron Anası Talindra OusstyPe bakarken buna katılmadan edemiyordu. Talindra oldukça uzundu ve kemikleri —bir drovva göre— fazla çıkıktı. Çenesi çok köşeliydi ve kulakları yeteri kadar sivri uçlu değildi. Faeryl'in şüphelerinin doruğa çıkmasına sebep olan şey ise önünde duran boş tabak yığınıydı. Yedi çeşitten oluşan hafif akşam yemeğim geriye tek lokma dahi bırakmadan, aşağılık bir yaratığın iştahıyla silip süpürmüştü.İğrenç bir geğirtiyle noktayı koydu."Afedersin." "Önemli değil," dedi Faeryl. Büyükelçilik binasının başka bir yerinden gelen bir gürültü duyduğunu sandı. İçten içe çekiniyordu, ama Talindra sesi duymuş gibi durmuyordu. "Evet," dedi matron, "yemek lezizdi, ama inanıyorum ki tebaamı akşam yemeğine ve beni bu özel odada konuşmaya çağırmanızın altında yemeklerden daha önemli bir konu var." Faeryl gülümsedi ve "Beni yakaladınız, size bir itirafım var: Kendimi her zaman tüm Ched Nasad'm çıkarlarına adamam. Bazen sadece Zauvirr Evi'nin kasasını doldurmak için çalışıyorum," dedi. "/Aksi nasıl düşünülebilirdi ki?" dedi Talindra, altın kadehini kaldırırken. "Her zaman Aile için. Aile her şeyin üstündedir." Faeryl de misafir asilzadeyle birlikte kadeh kaldırdı. Tatlı şarabı hep sevmişti zaten, ama bu seferki çok fazla tatlı gelmişti, rahatsız edecek kadar tatlı. Bunun suçlusu muhtemelen sinir hücreleriydi. Büyükelçi içkisini masaya geri koydu ve konuşmaya başladı, "şimdi iki ailenin birbirine nasıl faydalı olabileceğini konuşalım. Ched Nasad'da biz ZauviiTİer Mylyl Evi'yle müttefikiz ve yakın gelecekte bu böyle kalmak zorunda. Bunun yanında Mylyller'in zayıflamaya ve böylece zenginlik ve nüfuzlarını bizim elimize geçirmeye başlamasının

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 134: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

zamanı geldi. Sorunu görebiliyor musun?" Talindra gülümsedi ve "Mylyller'e, saldıranın siz olduğunu belli etmeden saldırmak istiyorsunuz," dedi."Ve bunu yaparken neden bir aracı kullanmayalım?" Başka bir yerde, birisi zayıf bir feryat kopardı. Faeryl gerginleşti, ama konuğu hâlâ bir tepki vermemişti. Şükür ki böyle acı haykırışları kara elf yerleşimlerinde oldukça sık duyulurdu. "Erkeklerimden bir bölümünü sana vermemi mi istiyorsun?" dedi matron, "Ched Nasad'a uzun ve tehlikeli bir yolculuktan sonra senin adına yakıp yıkmaları için. Kulağa mantıklı geliyor. Mylyl Evi saldırganların kim olduğunu ve kimin için çalıştığını bilemeyecek. Ama bu işten benim kânm ne olacak? Neden—?"178

Dağılma Bir savaşçı kapıyı çarparak açtı, Talindra'nın yanına koştu ve çelik sopasını kaldırdı. Matron ondan daha hızlıydı. Sandalyesinden firlayıp çenesine attığı bir yumrukla savaşçıyı bayılttı ve kemerinden hançerini çektikten sonra Faeryl'e döndü. Büyükelçi bütün görüşme sırasınca masanın altıda duran Ana Busesi'ni kaptı. Yulcan zıplayıp bazalt başlı savaşçekicini bir yay şeklinde savurdu ve üzerine gelmekte olan Talindra'yı bir an engellemiş oldu. İlerleyen saniyelerde iki asilzade birbirine üstünlük sağlayamadan dövüşmeye devam ettiler, derken Talindra boşta kalan elini korsesine tuttunılmuş madalyona götürdü. Parmaklarının arasından kırmızı ışık fışkırmaya başladı. Eğer matron ana büyü yapabiliyorsa, bu savaşın gidişatını temelli değiştirirdi. Faeryl mücadeleyi bir an önce, hatta ilk büyü etkisini göstermeden bitirmeliydi. Rakibine doğru hücuma geçti ve her şeyini katarak matro-nun kafasına doğru hamle yaptı. Bu çok düşüncesiz bir hareketti ve Faeryl sonuçlarına katlanmak zorunda kaldı. Matronun hançerinin ucu göğsüne saplandı. Büyükelçinin şansına bıçak, ipek elbisesinin altma giymiş olduğu zırhı aşmayı başaramamıştı. Ana Busesi Menzoberranzanlının kafasına gömüldü ve onu yere çaldı. Eli madalyonun üzerinden çekildi ve ışıltı kesildi.Bir an sonra ikinci bir muhafız odaya daldı."Hepsini ele geçirdik leydim." Savaşçı, ufalanmış ön dişleri ve kırık burnuyla sağlam görünüşlü bir erkekti, ki kendisini özel durumlarda birçok kez yatağına almıştı."Güzel," diye yanıtladı Faeryl, "Kaçını öldürmek zorunda kaldınız?" "Sadece bir tanesini, ama isterseniz diğerlerini de katledebiliriz. Belirtmeliyim ki onları öldürmek, bağlamaya çalışmaktan daha mantıklı geliyor." "Öyle, ama buraya Ched Nasad'la Menzoberranzan arasında iyi bir ilişki kurmak için geldim. Dolapçının teki bu çabalanmı sonuçsuz kılmış olsa da, gereğinden fazla kıyım yaparak durumu daha da yokuşa sürmeyeceğim. Savaşçılann ben ne emredersem onu yapacaklar. Ousstylleri soyun, ağızlarını tıkayın ve bağlayın." Talindra inledi ve güçlükle hançerine uzanmaya çalıştı. Matronun yediği darbeye rağmen ayık olmasından etkilenen Faeryl bıçağı menzil dışına tekmeledi. "Bunu," dedi Talindra çatlak bir sesle, "Ousstyl Evi'ne yapamazsın. Biz kudretliyiz ve bize yapılanı unutmayız." Faeryl gergin olmasına rağmen gülümsemeyi başardı. Matron ananın kibri hazin bir şekilde yersizdi. Ousstyl o kadar önemsiz bir evdi ki, büyükelçinin Triel Baenre'nin gözünden düştüğünü bile bilmiyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 135: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Aksi hâlde böyle dışlanmış biriyle katiyen aynı masaya oturmazdı.179

Richard Lee Byers Faeryl Talindra'ya tekrar vurarak bu kez gerçekten bilincini kaybetmesine sebep oldu, sonra kale içinde dolanarak adamlarını daha hızlı olmaya teşvik etti. Kısa zaman içinde hepsi Ousstyllerin kıyafetlerini giymişlerdi. Faeryl ilk defa elçilik tebaasının ufak çaplı olmasına minnettar kaldı, yoksa herkese yetecek kadar giysi bulamayabilirdi. O ve yardımcılan kıdemli Ousstyllerin şık elbiselerini paylaşırken diğer askerler /?rwo/wlerle zırhlan giyip Talindra'nın korumalannın silahlarına el koymuştu. Ched Nasadlılar pelerinlerinin altına erzak istiflediler. Çok fazlasını gizleyemediklerinden yanlarına yeteri kadar alamamışlardı, ama şansları yaver giderse yolda avlanabileceklerini umuyorlardı. Talindra'nın uçan diskini almak üzere malikânenin yanındaki ahıra yöneldiler. Faeryl hizmetkârlarından bazılarının şaşkın ve ter içinde kalmış olduğunu fark etti. Belli etmemeye dikkat etse de kendisi de kaygılıydı. Triel Baenre'nin emrine karşı gelerek delilik mi yapıyordu, özellikle kendisinin veya yanındaki rahibelerin yanında en ufak büyü donanımı yokken? Hayır. Asıl delilik, Triel'in eninde sonunda tutuklanma emri çıkartacağını bile bile kıçının üstüne oturup beklemek olurdu. Faeryl kendi kaderinden endişe duymuyor olsaydı bile, geçen her dakikada ChedNasad trafiğini durduran nedenleri daha çok merak ediyordu ve burada önemli olan ticaret kaybı değildi. Saçma gözüküyor olsa da, Faeryl Parıldayan Ağlar Şehri'nfn başına kötü bir şey geldiği fikrini kafasından bir türlü atamıyordu. Bunu öğrenmeye mecburdu. Ched Nasad'ı etkileyen her büyük olay, Zauvirr Evi'ne zarar verebilir ve dolayısıyla bulunduğu mevkii yok edebilirdi. Daha da fazlası, bunu kimseye itiraf edemese de, anayurdunu umursu-yordu. Bunun altında sevgi, bağlılık gibi yumuşak ve drovvlara ters duygular yatmıyordu tabii ki, ama onu bugünkü konumuna getiren Ched Nasad idi. Onun bir parçasıydı ve şehre zarar veren her şey kendisini de etkiliyordu.Ne olursa olsun, yemek misafirini öldürüp soymuştu, yani zarlar atılmıştı. Kalabalık ahıra girdiğinde yük ve binek kertenkeleleri hırlayıp tıslamaya başladılar. Faeryl bu hayvanlardan birkaç tanesini almayı gönülden isterdi, ama Talindra yanında hiç yaratık getirmemiş olduğundan bu imkânsızdı. Matronun uçan diski üzerinde fildişi bir taht bulunan yuvarlak, basık bir âletti ve uçarken yerden yaklaşık yarım metre yükseliyordu. Alet içinde çok hafif yeşil tonları olan beyaz bir ışıkla panldıyordu. Talindra'nın yerine geçecek kişi olduğundan, Faeryl diskin üstüne çıktı, şatafatlı yastıklı tahta kuruldu ve zihinsel yolla alete havalanmasını emretti. Hiçbir şey olmadı ve bir an Faeryl kahrolası Talindra'nın diski kimsenin kullanmaması için bazı önlemler almış olduğunu düşündü, fakat derken disk havalanmaya başladı. Çok yavaş hareket ediyordu, Elli İkinci Ev'den ne beklenirdi ki zaten?180

Dağılma Faeryl'in iki askeri kapıları açtı ve grup dışarı çıktı. Hizmetkârları büyükelçinin çevresine dizildiler. On dört yıldır ikâmet ediyor oldukları ışıl ışıl kalelerinden

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 136: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

uzaklaştılar, Umrae'nin öldüğü sokaktan geçtiler ve ilerlemeye devam ettiler. Faeryl, Triel'in gözcülerini göremiyordu, ama gözlerinin üstünde olduğunu biliyordu. Her an kim olduğunu anlayacaklarmış gibi geliyordu. Belki de anlamazlardı. Çoğu kişi görmek istediğim görürdü. Casuslar Ousstyllerin malikâneye girdiğini görmüştü ve beklenildiği gibi önemsiz soylular geri dönüyordu. Neler döndüğünü biliyorken kim, neden daha yakından bakmak işteşindi ki? Tabii bu sadece bir teoriydi. O an, yaptığının hayatını riske atmaya değeceğinden şüphe etti. Grup malikâneden, kimse tarafından durdurulmadan uzaklaştı, tabii bu hiçbir şeyi ispatlamazdı. Gözcüler saklandıkları yerden fırlayıp onlarla karşılaşmayacaklardı, bunun yerine hemen koşup Ched Nasad'ın evlâtlarını durduracak mercilere başvuracaklardı. Bu yüzden, sürati ifadesiz ve sakin durmasma rağmen, caddeler boyu ilerlerken kasları sıkı, ağzı kuruydu. Narbondellyn'e, Ousstyl Evi'nin bulunduğu yere gidiyorlardı. Casusların gitmelerini bekledikleri yer buydu. Drowlar —düşük seviyeli bile olsa— matron ananın yolunu açmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Bunun için minnettardı. Sahtekârların ilerleyişi mecburen ve sinir bozacak şekilde ağırdı. Sonunda, büyülü parıltının tepeye giden yolun dörtte üçünü tırmanmış olduğu Narbondel'in yanından geçerek bölgeye girdiler. Faeryl Talindra'mn kalesini tespit etti ve yönlerini ona göre değiştirdi. Eğer kaleye yaklaşırlarsa, burçlardan bakan biri rahatlıkla sahte kılıklarını fark edebilirdi. Güneye dönerek ilerlemeye başladılar, hâlâ bir sorun çıkmamıştı. Biri onları takip ediyor olsaydı, büyükelçi bunu fark edeceğinden emindi. Faeryl derin bir nefes aldı, kendisine planının işe yaradığını söyledi ve rahatlamaya çalıştı. Fakat bu konuda pek başanlı olamadı. Belki Bauthvvaf a vardığında ya da en iyisi Menzoberranzan topraklarından uzaklaştığında... Yabancıların yolu onlan, yamaçları dev mantarlarla kaplı Qu'ellarz'orl Tepesi'nin batısına getirdi. Ondan sonra şehrin ötesindeki tünellere açılan yüzlerce kapıdan birine ulaştılar. Tüm kapılar Menzoberranzanlılar tarafından korunuyordu, ama bu ufak bir çıkıştı. Başında diğer kapılardan daha az asker nöbet tutuyordu. Kaçaklar, sanki muhafızların onlan görünce derhal geçmelerine izin vereceklermiş gibi açıkça yaklaştılar. Muhafızlar bir yüce rahibenin gösterişli pelerini ve tören taşıtıyla neden şehrin dışındaki pis ve tehlikeli mağaralara gitmek isteyeceğini merak etmiş olmalıydı, ama Menzoberranzan'da181

Richard Lee Byersbir matronun isteği emir sayılırdı. Ona saygılarını sunduktan sonra granit ve adamantitten yapılmış kapıyı açmaya çalıştılar —en azından çoğu. Muhafızlardan biri Faeryl'i gözlüyordu. Tilkiye benzeyen komik bir suratı vardı ve çoğu erkekten daha ufak sayılırdı, tabii bu omuz kayışına asılı geniş kılıcı kullanmasını engellerniyordu. Bir savaşçının kılıcını taşımasına rağmen —mistik büyü yapımını engelleyen— zırh yerine bir büyücü olduğunu açık eden sayısız cepli bir pelerinle yelek giymişti. Muhtemelen hem savaşçı hem de büyücüydü. Faeıyl bakışlarını doğrudan ona çevirince saygıyla başını eğdi, ama büyükelçi kafasını çevirir çevirmez, incelemesine devam etti.Faeryl dönerek onunla yüz yüze geldi ve sordu, "Yüzbaşı, değil mi?"Kısa boylu erkek önünde abartıyla eğildi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 137: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Yüzbaşı Filifar, leydim, emrinizdeyim.""Lütfen buraya gelin." Filifar itaat etti. Buna zıtlık gösteren tek şey gözleriydi. Kapının kanatlarındaki dev örümcek oymaları hafifçe kımıldandı. Faeryl yüzbaşının emriyle canlanıp savaşa gireceklerini varsaydı."Akıllı bir erkeğe benziyorsun," dedi uçan diskinden aşağıya doğru."Teşekkür ederim, leydim." "Belki bazı emirler almışsmdır," diye devam etti, "Ched Nasad temsilcilerinin dışarı çıkmasını engellemek gibi.""Hayır, leydim." Filifar'm eli de hafifçe kıpırdandı. Ya kılıcına ya da ceplerindeki büyü malzemelerine ulaşmaya çalışıyordu. "Astların talimatları alıp yerine getirmekten memnuniyet duydular, ama bu senin gibi zeki bir çocuğa göre değildi. Sen bir şekilde büyükelçinin neye benzediğini öğrenerek bu tarafa gelirse onu tanımayı garantiye aldın." Filifar'ın dudaklan büzüştü. "Leydim," dedi, "birliğim iyi eğitimli ve sıkı donanımlı savaşçılardan oluşuyor. Kapıya oyulmuş örümcekleri de fark etmişsinizdir—" Faeryl elini kaldırdı. "Kendinizi açındırmayın yüzbaşı. Size zarar vermeye niyetli değilim. Şurada aylakça sohbet eden ve kapının açılmasını beklerken zaman geçirmeye çalışan iki Menzoberranzanlıyız sadece." "Üzgünüm leydim, ama size yakından bakınca, kapıların açılmasına izin veremem." İhtiyatla iki adım gerileyip kadının menzili dışına çıktıktan sonra emirlerini durdurmak için döndü. Faeryl ona Talindra'nın görkemli yakut broşunu gösterince olduğu yerde kalakaldı. "Senin zeki biri olduğunu söylemiştim, Yüzbaşı Filifar, ama başarılı biri olduğundan pek emin değilim. Hiç mücevher taşımıyorsun ve kıyafetin sıradan kumaştan yapılmış."182

Dağılma"Haklısınız, leydim. Talih yüzüme hiç gülmedi.""Ama gülebilir." Faeryl Ousstyllerden çalmış olduğu mücevherleri ardı ardına ortaya çıkarmaya başladı. Kucağını doldurduktan sonra kalanı da yüzen diskin üzerine yaydı."Burada seni de hizmetindekileri de zengin edecek kadar ziynet var." Filifar konuşmadan önce bir an tereddüt eti, "Leydim, Matron Triel'in çıkışınızı bizzat yasakladığını duymuştum. Baenre'ye karşı gelmek hiç alçılıca değil." "Onlara Zauvirr'in bu kapıdan geçmediğini ya da geçtiyse bile onu fark etmediğini söyle. Kimse yalanını anlamayacaktır."Onaylarcasına kafasını salladı ve "Pekâlâ. Kahretsin, neden olmasın ki?" Piwafivisaâ çıkartıp bir torba gibi katladı ve mücevherleri içine doldurmaya başladı. Askerlerden bazıları yüzbaşının ne yaptığını fark etti ve incelemek için yanına koşturdu. Kapıdan uzaklaşınca Faeryl uçan diski bıraktı. Oturduğu yerden yaptığı yolculuk fazlasıyla ağır ilerleyecekti. Büyükelçi ve tebaası, Menzoberranzan sınırlarındaki geçitlerden, avcı kulübelerinden ve adamantit madenlerinden hızlıca geçip önlerindeki vahşi yeraltına doğru yol aldılar. Faeryl yüzüne bir sırıtış yayılmış olduğunu fark etti. Bu gerçekten çok saçmaydı. Az önce rüşvet olarak bir kraliçenin fidyesi değerinde mücevher bırakmıştı, Triel arkasından kuvvet yollayacaktı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 138: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

ve önünde büyük ve tehlikeli bir yolculuk vardı, ama şu an hiçbiri önemli değildi. Faeryl düşmanlarını alt etmişti ve on dört yıl sonra evine dönüyordu. Kaçak grubu bir köşeyi döndüğünde sanki önlerindeki tünel duvarlarından kara şekiller akıyordu. Zauvirr, kaçmak için geri döndü, ama nasıl olmuşsa aynı şeylerden arkasında da vardı.

Valas Hune, Menzoberranzan sınırlarında gezinirken önünde uzanan eşsiz yabanlığı hissedebiliyordu. Engin, ama dolambaçlı yollarını ve her an yeni bir şeye gebe oluşunu hissedebiliyordu. Kaya çeşitlerinin kokusunu ve tadını alabiliyor, benliğinin bu sonsuz dünyaya aktığını hayal edebiliyordu. Düşünceleri geçip giderken bu ona hiç de garip gelmiyordu. Çoğu kara cif, ağır donanımlı, kalabalık bir grup ve çok önemli bir gerekçe olmadıkça Karanlıkaltı'nda yolculuk etmekten çekinirdi. Ama onlar Valas'ın onlarca yılını Karanlıkaltı'nda geçirerek kazandığı ve onu Menzoberranzan'm en iyi izcilerinden biri yapan hayatta kalma becerisinden yoksunlardı.Çoğunluğun aksine izci kıyafetini giymiş olan bu dayanıklı, ufak tefek,183

Richard Lee Byersama güçlü drow yer altı dünyasında tek başına yol almaktan büyük keyif duyardı. Harikaların, sessizliğin ve özgürlüğün tadını çıkartırdı. Bazen, uzun zaman dışarıda olduğunda, bunu Menzoberranzan'ın sunduğu tüm o lüks hayata rağmen suç ortağı drow dostlarıyla birlikte olmaya tercih ettiğini hissederdi. Onu yeniden yaban dünyaya gönderecek bir görevi iple çekerdi ve bunun sebebi kaçma arzusuydu. Zauvirr'in geldiğini duyduğunda düşüncelerini bir kenara itti. Bunu sevse de sevmese de bugünkü görevi dışarıyı keşfetme öğesi içermiyordu. Görevi ekibini, Bregan D'Aertheli paralı asker dostlarını Faeryl Zauvirr ile hizmetkârlarını ele geçirecekleri yere yönlendirmekti. En azından plan bu şekildeydi. Aslında başka bir talimat vermek zorunda değildi. Ched Nasadlılar'm kendi çaplarında yetenekli savaşçılar oldukları şüphesizdi, ama paralı askerler saklandıkları deliklerden çıkarak onlan hazırlıksız yakalamış ve ölümcül ve kısa süren bir kıyım işlemine başlamışlardı. Valas ekibinin başarılı olacağından emin olduğunda Faeryl'in kendisini aramaya başladı. Ufak olması ve doğal çevikliği savaşın içinden yara almadan sıynlabilmesini sağlıyordu. Prensesi katliamın ortasında buldu. Emrindekilerden birinin işini az önce bitirmişti. Ölü erkeğin beyni ve kanlanmış saçları bazalt başlı savaşçekicine bulaşmıştı. "Büyükelçi," diye bağırdı Valas. "Eğer mümkünse sizi canlı ele geçirmek için talimat aldım." Kadın bu söze bir küfürle karşılık verdi. Valas onu bunun için suçlamı-yordu. Onun yerinde kim olsa, Matron Baenre'ye teslim edilmek istemezdi. Eğimli, ölümcül bir hançer türü olan birbirinin eşi iki kukrisinden birini kaldırdı ve tuniğiyle pelerinini süsleyen çok sayıda ziynetten pirinçten yapılmış, oval bir tanesini eline aldı. Karanlıkaltı'nda yaşayan her çeşit ırk ve uygarlıktan kolyeler ve broşlar toplamıştı. Ona yabancı bir estetik anlayışına göre yapılmış olan bu ziynetlerin çoğu kara eff gözüne göre oldukça çirkin ve kabaydı, ama Valas onlan dış görünüşleri için toplamamıştı ve hepsi birbirinden önemli tılsımlar içeriyorlardı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 139: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Kendinin aynen benzeri olan üç görüntü etrafında var olageldi. Faeryl'c yaklaştı ve hayali Valaslar da aynısını yaptı. Faeryl vahşice etrafına bakınıp doğru Valas'in hangisi olduğunu kestirmeye çalışıyordu. Bu pek işe yaramadı. Çekici savurdu ve soldaki görüntüye vurdu. Gözbağı, aldığı darbeyle kayboldu ve aynı anda Valas sıçradı. Faeryl kendisini savunacak kadar hızlı davranamadı. Valas bacağını dişinin arkası na geçirdi, iterek Faeryl'i yere serdi ve büyükelçi bilincini kaybedene kadar kafasını defalarca tekmeledi.184

Dağılma

xuı Arach-Tinilith'in mumla aydınlanan koridorlarında bir kahkaha yankılanıyordu. Quenthel kaşlarını çattı. Bir şeylerin vuku bulmasını bekliyordu, hatta istiyordu bile denebilirdi. Beklemediği şey ise bir sevinç patla-masıydı ve bunun ne anlama geldiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Onu takip eden devriye birliğiyle birlikte ilerlemeye devam etti. Tedirgin görünüyorlardı, ama geçen geceki gibi gönülsüz oldukları söylenemezdi. Drisinirin, Molvayas'ın ve diğer hainlerin başına gelenler Quenthcl'in hâlâ Lloth'un takdisini —en azından diğer ruhbanlar kadar— taşıdığını ispatlamıştı. Kahkaha, birlik kaynağını bulana kadar çınlamaya devam etti. Kamburu çıkmış, omuzları titreyen acemi bir rahibe tanrıçanın küçük sunaklarından birinin yanında diz çökmüştü. Sevinç krizlerine rağmen sabit duruyor ve işaret parmağıyla yere zarif el yazısı çizgiler çiziyordu. Ouenthel boya olarak ne kullandığını, kız parmağını kaldırıp fırçasını boya kabına daldıran ressam gibi yüzüne banana kadar anlayamadı. Kız gözlerini oymuştu ve bu çizim yapmasını engellemiyordu. Hanım, kan çizgilerim incelemek için yaklaştı. Bunca bilgisine karşın yazılan-lan okuyamıyor, ama içlerinde banndırdıklan gücü hissedebiliyordu. Yazı onu hem sanki ruhunu bedeninden çıkartacakmış gibi çekiyor, hem de geri püskürtüyordu. Gözlerini sembollerden ayırmayı başardığında kırbacını savurdu. Engerekler kör dişinin sırtında patladı ve zehirli dişleri etini parçalamaya başladığında rahibe yere yığıldı, ölü ya da bilincini kaybetmiş olarak. Açıkçası Quenthel bunu pek umursamıyordu.185

Richard Lee Byers"O ne yazıyordu öyle, Hanımım?" diye sordu Jyslin. "Bilemiyorum," diye itiraf etti Quenthel ayağıyla glifleri okunmaz hâle getirirken, "Cehennem'in gizli dilinden bir şeyler olsa gerek. Yazının yazılması bir çeşit büyü için olabilirdi, bu yüzden tamamlamasına izin vermedim.""Onun neyi vardı acaba?" diye sordu Minolin. Quenthel hâlâ Fey-Branche'li rahibenin hainler arasında olmamasının şaşkınlığını yaşıyordu. "Bunu da bilemiyorum," dedi Arach-Tinilith'in Hanımı. Aslında bir fikri vardı, ama daha bundan emin olamıyordu. "İlerlemeye devam edelim." On beş dakika sonra örümceğin üçüncü bacağındaki bölükten bir ulak Quenthel'e birlikten bir dostunun çıldımıış olduğunu bildirdi. Quenthel bunu bizzat görmek için oraya yöneldi, daha çok oyulmuş göz ve kanlı yazı beklemiyor değildi. Ama yeni delilik değişik bir şekil almıştı. Kurban rahibe küflü

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 140: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

savaş antlaşmalarının bulunduğu bir kütüphaneye, tabiri caizse, sığınmıştı. İki büyük kitaplığın oluşturduğu köşeye oturmuş, inleyerek kendini oradan oraya çarpıyordu. Quenthel çömeldi, yumruğunu kızın çenesine indirdi ve başını zorla yukarı kaldırdı."Rilrae Zolond! Derdin ne? Ne oldu sana?" Rilrae'nin yüzü boş ve anlayıştan uzaktı. Yanaklarından gözyaşı süzülüyordu. Aşırı derecede sümük kokuyordu ve sürekli burnunu çekiyordu. Quenthel'in sorusuna cevap vermedi, bunun yerine başını çevirmek için zayıfça çabaladı. Hanım derin bir iç çekişten sonra kızı bıraktı. Rilrae'ninkine benzer vakaları daha önce de görmüştü, özellikle zindanda ve işkence odasında. Genç rahibenin başına kendi zihninde boğulmasına neden olacak çok kötü bir şey gelmiş olmalıydı. Ouenthel, Lloth'un bahşettiği güçlere ya da gerekli donanıma sahip olsaydı, Rilrae'yi bu durumdan kurtarabilirdi, ama durum böyleyken zavallı yaratık ona bilgi veremeyecekti. Canı sıkılmış yüce rahibe sinirini kırbacı sayesinde Rilrae'ye yansıttı, aynı zamanda peşindekilere de aklı karışmış ya da üzgün gözükmek istemiyordu. Devriyeyle birlikte ilerlemeye devam etti sonunda ağzında köpük, elinde boş zehir şişesiyle bir intihar vakasıyla karşılaştılar. Birkaç metre ilerdeki bir kapıdan ikinci smıf öğrencisi bir rahibe sendeleyerek çıktı. Öfkeyle bakarak bir parşömen —muhtemelen Quenthel'in bizzat tapınak cephaneliğinden çıkartıp rahibelere dağıttığı parşömenlerden— çıkardı ve yazılanları bağırarak söylemeye başladı. Baenre sözlerinden büyünün bir çeşit salgın iblisi celp edeceğini anladı.Hemen arbalet tabancasını çekti ve atış yaptı. Diğerleri de aynısını yap-186

Dağılmamışlardı. Zehirli ok sağanağı parşömenle rahibeyi delik deşik etti. Sırt üstü düştü ve kafasını mermer zemine çarpınca iç gıcıklayıcı bir çatırdama duyuldu. Harekete geçmesine bir iki hece kalmış olan büyü etkisini zararsız kızıl ışık olarak gösterip kayboldu. Quenthel'in kafasında bir şeyler oluşmaya başladı. Bir güç genç rahibelere çarpıp onları bir şekilde delirtiyordu. Bu rahibe daha sonra ya bir bahaneyle ya da sadece koşup kaçarak birliğinden ayrılıyor ve deliliğinin sonuçlarını icra etmeye başlıyordu. Bu kızların yanmdakilerin saldırılan fark etmemiş olmaları garipti, aynızamanda iblisin bir gruptaki herkes yerine tek bir kişiye saldırması da garipti —tabii saldınyorsa, sonuçta önceki saldırılarda iblis sadece yoluna çıkanrahibelere zarar vermişti. ı. Görülmeyen iblisin izlediği yol da aynı şekilde ilginçti. Olayların yer ve zamanları, varlığın düzensiz bir şekilde tapmağın bir ucundan diğerine gitmekte olduğunu gösteriyordu."Hanımım," dedi Yngoth, "Neler döndüğünü biliyorum." "Ben de öyle," dedi Quenthel."Sadece emin olmaya çalışıyordum." Minolin'e doğru döndü. "Fey-Branche.""Evet?" dedi Minolin. "Artık diğerlerinden sen sorumlusun. Tapınağı derhal tahliye edeceksiniz. Aklı başında olanlan ve eğer çabuk halledebiliyorsanız delileri dışan çıkartın." Fey-Branche prensesi gözlerini kırpıştırdı. "Hanımım, sizin gücünüze güveniyoruz," dedi rahibe, "Sizin yanınızda savaşmaktan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 141: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

korkmuyoruz." "Size minnettanm," dedi Quenthel alaycı bir ses tonuyla, "ama bu bir sınama değil. Girmenizi istiyorum." "Yüce Ana," dedi Jyslin, "neler oluyor? Bu gece hangi iblis tapınağımıza saldırıyor? Suikast mi? İblis, kız kardeşlerimizi zehirleyerek akıllannı yitirmelerine mi neden oldu?""Hayır," dedi Baenre, "yani en azından senin dediğin şekilde değil.""O zaman—" "Gidin!" diye bağırdı Ouenthel. "Minolin, yapman gerekenleri söyledim sanınm.""Evet Hanımım!" Fey-Branche hızla birliği toparladı ve ilerlemeye başladı. Onlar gözden kaybolduktan sonra etraf fazlasıyla sessiz gibi gözüküyordu. "Hanımım," dedi Hsiv, "onlan göndermenin bilgece bir hareket olduğundan emin misiniz?""Kararımı sorgulamaya mı başladın?" diye sordu Quenthel.Engerek hızla geri çekildi. "Hayır!"187

Richard Lee Byers "Korumanıza ihtiyacım olduğumdan seni affediyorum. Bu seferlik. Kızları gönderdim çünkü bana faydalan dokunmaz ve bu işler sona erdiğine etrafımda birkaç öğrencimin kalmış olmasını istiyorum.""Sizi başka ölümlü katil müsveddelerinden koruyabilirlerdi." "Eğer Minolin herkesi dışarı çıkarmayı başarırsa o dediklerinden biriyle karşılaşacağımı sanmıyorum. Ayrıca İblisağı adına, sizi, neden yarattım ki ben?" Kara pullarında yeşilimsi ışıklar oynaşan Yngoth geriledi ve kıvrılarak Quenthel ile yüz yüze konuşabileceği bir düzeye geldi. "Hanımım," diye tısladı engerek, "yeterince azarlandık. Biz etrafı gözleyeceğiz. Bu arada siz ne yapacaksınız?""Bekleyip kendimi hazırlayacağım." Kendisine, rahat bir öğretmen koltuğu olan bir sınıf buldu. Koltuğun kireçtaşından yüksek arkalığı kısa bacaklı bir örümcek şeklinde tasarlanmıştı. Koltuğa kuruldu, kırbacı ayaklarının dibine bıraktı, cebinden cilalı beyaz kemikten yapılmış ince bir çubuk çıkardı ve iki ucundan tutarak dizlerinin üstüne yerleştirdi. Gözlerini kapatıp nefesini kontrol etme çalışmalarına başladı. Bir ya da iki kalp atımı süresinde transa geçmişti. Bu geceki iblisle karşılaşabilmek için tüm zihninin açık ve hazır olması gerektiğini biliyordu, çünkü Jyslin yanılmıştı. Davetsiz misafiri ne suikast sanatını ifşa ediyor, ne de bu konuda drow ruhunu yansıtıyordu. Bu seferki doğrudan kötülük kavramının vücut bulmuş hâliydi. Yukarı Dünya'nm hain elfleri kötülükten nefret etmekte ustalaşmışlardı. 'Aslında,' diye düşündü Quenthel, 'anlamadıkları şeyden korkuyorlar.' Lloth'un öğretisi sağ olsun, drowlar bunu adayabiliyorlardı ve anlayış yanında benimseyişi getirmişti. Kötülük de kaos gibi Yaratım'ın temel taşlarından biriydi, bu geniş dünyanın makrokozmosu için de, tek bir bireyin mikrokozmosu için de böyleydi. Kaos fırsat ve hayal gücünü yüceltirken kötülük güçle iradeyi doğuruyordu. Akıllı yaratıklann güç ve zenginliği arzulamasını sağladı. Onlann fethetmelerini, öldürmelerini, çalmalarını ve aldatmalarını mümkün kıldı. Onlann kendilerini yüceltmek için ne gerekiyorsa gözlerini kırpmadan yapabilmelerine izin verdi. Bu sebeplerden dolayı medeniyetin varlığından, herhangi bir kahramanın yaptığı her işten kötülük sorumluydu. O olmadan dünyadaki herkes hayvanlar gibi yaşardı. Birçok ırkın yanlış din ve felsefeler yüzünden bu bariz gerçeğin farkında olmayışı ne kadar da şaşırtıcıydı. Buna zıtlık oluşturarak, kara elfler bu kavram üzerine

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 142: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

bir toplum kurdular ve bu onlann diğerlerinden üstün olmalannı sağladı. Buna çelişir bir şekilde, bu tüm güçlerin en karanlığının kara kalbinin bir dokunuşu, rahatlatıcı sıcaklığın fazlasının yangın çıkarması gibi ölümcül ola-188

Dağılmabilirdi. Hayatlarını kötülük kavramına adamış kişilerin bile madde dünyasının ötesinde çağlayan sonsuz yanan denizi tam anlamıyla kavraya-bilmeleri mümkün değildi. Kısacık bir bakış bile sıradan zihinler için fazlasıyla büyük ve korkunç sırlan açığa çıkartabilirdi. Dokunuşu, akıl sağlığını, hatta benliği yok edebilirdi. Tehlike o kadar fazlaydı ki, büyü kullanıcılarının neredeyse tamamı bu gücü doğrudan kullanmaya çekinirdi. Kötülüğü bir basamak geriden, onun vücut bulmuş hâli olan şeytan ve namevtlerden ele alırlardı. Ama görünüşe bakılırsa, Quenthel'in bilinmeyen düşmanı bir istisnaydı. Elini ölümcül kaynağın içine atmış ve orada ikâmet eden bir gücü çekip çıkarmıştı. Karşı karşıya olduğu iblis soyuttu, saf, zihinsel bir yaratıktı. Bu yüzden gelişigüzel davranıp yer değiştiriyor gibi gözüküyordu; var olmadığı fiziksel boşluktan değil, bilinçten bilince, kafadan kafaya geziyordu. Ve yerleştiği zihne hafif bir dokunuşu bile, istemeden de olsa ev sahibini zehirliyordu. Onları küçük zihinlerinin kaldıramayacağı kadar büyük ve güçlü bir karanlığa boğuyordu. Bu sırada gelmiş geçmiş en derin kötülüğü göstermek için sürekli Ouenthel'i arıyordu. Bu zehre sadece bir saniyeliğine dayanabilmek için dua etti, Xorlarrin'in büyüsünü çok geç olmadan çalıştırabilmek için. Buna mecburdu. İblis görünmez ve soyut olduğundan zihnine yerleşmeye başlamadan muskayı harekeye geçirme zamanının geldiğini anlayamayacaktı. İblisi fark etmesini garantiye almak için daha da derin bir transa geçti. Birden inip kalkan göğsünün ve ciğerlerine girip çıkan havayı açıkça hissedebilir oldu. Kalbinin düzenli atışını, atardamarlarında akan kanı hissedebiliyordu. Kalçalarının ve omurgasının sandalyeye yaptığı basıncı hissedebiliyordu. Sol tarafım okşayıp serinleten zayıf hava akımını hissedebiliyordu. Engereklerin bilek ve bacağına huzursuzca sürtünmelerini hissedebiliyordu. Ama yine de bu hislerin hiçbirinin bir önemi yoktu. Onları bu kadar açıkça hissedebilmesinin nedeni mutlak bir dinginliğe ve dolayısıyla duyarlılığa bürünmüş olmasıydı. Zihninde ve ruhunda vuku bulan her olayın farkında olacağı bir durumdaydı. Bu kapasiteye daha Arach-Tinilith'te acemi bir rahibeyken kavuştuğunu hatırlıyordu. Kutsal sanatı çok çabuk kavrayabiliyordu. Bu da Lloth'un onu kayırdığının kanıtlarından biriydi. Ama diğerlerine nazaran, bu ustalığa daha zor erişmişti. Vlondril'e göre, daha buruşmamıştı, ama o zaman bile delilik alâmetleri gösteriyordu, bu Quenthel'in hareketli yapısından kaynaklanıyordu. Eylemsizliğe yatkınlığı yok denecek kadar azdı.Baenre aniden düşüncelerinin onu transtan çıkarmaya başladığını fark189

Richard Lee Byersetti. Vlondril bunun da hep olduğundan söz etmişti. Zihin susturulmayı sevmezdi Devamlı hareket arzulardı. Quenthel derin, yavaş bir nefes alıp ağız yolundan vererek içindeki ısrarcı sesi susturdu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 143: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Zaman geçti. Meditasyonla ne kadar zaman geçirdiğini bilenmiyordu, umurunda da değildi. Tapınak mutlak bir sessizliğe bürünmüştü, ki bu herkes dışarı çıkartılmış demek oluyordu, belki bir iki tanesi daha ölmüş olabilirdi. Yavaş yavaş Quenthel'e sanki transı pek de kusursuz değilmiş gibi gelmeye başladı. Tüm derslerin, ayinlerin ve duaların kesilmesinden doğan ölüm sessizliği onu biraz rahatsız ediyordu ve yüce rahibe bu son duygu kırıntısını zihninden atabileceğinden şüpheliydi. Arach-Tinilith'in Hanımı olarak görevine çok önem veriyordu. Akademi'ye onu çok daha güçlü ve etkili bir yer hâline getirme amacıyla gelmişti. Böylece Lloth'u onurlandıracak ve bir gün şehrin yönetimini elinde tutabileceğini gösterecekti. Bunun yerine fazla uzamış bir felâketi kontrol altına almaya çalışıyordu, Akademi'nin düzenli işleyişi bozulmuştu ve birçok rahibe zarar görmüş, hatta hayatını kaybetmişti. Soylu kız kardeşlerinden birçoğunun onu suçlayacak olması canını sıkıyordu, ama bunların hiçbiri onun hatası değildi. Bu genel anlamda öğretmen ve öğrencilerin kendilerinin hatasıydı. Ölenlerin çoğu o aptal isyanlarıyla ölümü hak etmişlerdi, olması gereken buydu. Hainler Lloth'un düsturunu çiğnemişlerdi. Quenthel bu konuyu tekrar gözden geçirdiğinde asıl şanssızlığın Minolin ve Jyslin gibi zayıfların hayatta kalması olduğuna karar verdi. Hepsi korkak birer rotheydi, ama iblis onların yolundan geçmediğinden ve Baenre onları dışarı yolladığından bu saldırıyı da atlatacaklardı. Belki bu bir hata olmuş olabilirdi. Quenthel yine kafa yormaya başladığım fark etti. İradesini zorlayarak kendi kendine konuşmayı kesti. Tabii birkaç saniyeliğine. Vlondril'in ona öğretmiş olduğu gibi, dinginliğe ulaşmak, özellikle bunun için tüm gücünü harcıyorsan çok zordu. Ayrıca Quenthel'in aklında daima önemli konular dolanıyor, gelecek günlerde atacağı adımlan aydınlatacak yeni fikirler açığa çıkıyordu. Eğer cemaatindeki en işe yaramaz rahibeyi bile korumaya çalışması bir hataysa, en azından düzeltilebilecek bir hataydı. İsyankârları zaten katletmişti. O zaman isyan edecek cesareti bulamayanları katletmek ne kadar da kolay olurdu. Kendini, acemilerin önünden geçip onların gözlerine bakarken ve en ufak bir kifayetsizlik gördüğünü kırbaçlarken hayal etti. Trans hâli yanında canlandırmayı da getirdi, fantezisi hayat gibi canlıydı. Kan kokusunu alabiliyor ve yüzüne sıçramasını hissedebiliyordu. Kırbaç tutan kolunun kasları sıkılıp gevşiyordu. Quenthel gerekirse herkesi öldürebilirdi. Bundan zevk alacağı kesindi ve belki ruhban sınıfı tekrar saf ve güçlü olduğunda Lloth onlara geri dönerdi.Olmazsa, bu Birinci Ev'den başlayarak tüm Menzoberranzan'ın ayık-190

Dağılmalanıp saflaştırılması gerektiği anlamına geliyordu. Quenthel zavallı, kararsız TrieFin tahtını ele geçirirdi —-yüzyıl içinde değil, şimdi. Sonra, hemen ertesi gün, o ve tebaası tanrıça ve onun seçilmiş peygamberine ihanet eden ve ona yeteri kadar bağlı olmayan binlercesine savaş açardı. Ne kadar da görkemli olurdu ve ilk kurbanı bulur bulmaz başlayabilirdi. Parmakları kırbacının sapım kavradı, en azından kavramaya çalıştı, çünkü o an elinde ince kemik değneği tutmaktaydı. Büyülü ziynetle iblis aklından uçup gitmişti ve Quenthel buna tek bir açıklama getirebiliyordu. Tetikte olmasına rağmen iblis ona fark ettirmeden zihnini ele geçirmişti. Eğer böyle bir etki olmasaydı, az önceki düşünceleri asla var olamazdı. Kendi takipçilerini yok etmek? En ufak planlama olmadan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 144: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Triel'i öldürmeye çalışmak ve şehirdeki tüm ev ile aynı anda savaşmak? Quenthel'i kaygılandıran şey toplu katliam düşüncesi değildi —savaş ve işkence onun doğuştan gelen hakkı ve çoğu zaman eğlencesiydi— ama az önceki düşünceleri duyarsız kötülüğün ürünü ve kesinlikle onu ve muhtemelen Baenre Evi'ni yok edebilecek bir hezeyandı. Peki bunu gerçekten umursuyor muydu? Kendini salıvermenin üstü kapalı coşkunluğunu hissetti. Eğer buna izin vermiş olsaydı, iblis onu göklere çıkartacaktı ve eğer bir saat sonra yok olsa ne değişecekti ki? O kısacık anda yüzyıllar süren sıkıcı hayattan daha fazla mutluluk bulacaktı. Uzun bir süre boyunca değneği kullanmakla, onu bir kenara koyup kır-bacıyla ava çıkmak arasında karar veremedi. Sonunda hangisinde karar kılsa, diğeri daha cazip gözüküyordu. Saf ve yüce bir varlık olma düşüncesi ne kadar baştan çıkancı olursa olsun, bu iradesini hayali düşmanına teslim etmek ve kimliği belirsiz büyü kullanıcısının kendisini ele geçirmesine, istediği şekle sokmasına ve sonunda yok etmesine izin vermek anlamına geliyordu. Quenthel Baenre böyle bir yenilgiye kucak açamazdı.Onun yerine elindeki kemiği ikiye ayırdı. Bir an sonra, kalasında aşırı bir rahatlama ve bir berraklık hissetti, iblisin onu terk ettiğine bir işaret, aynı gözlerinin de onayladığı gibi. Belli belirsiz görünür olan iblis, kaynağı olmayan eciş bücüş bir gölge, önünden süzülerek geçti ve sonra hiçbir tarafa dönmeden gerilen bir yay gibi geriye kıvrıldı. Ufaldı, küçük bir nokta kadar kaldı ve kayboldu. Quenthel bir şeyi yitirmenin ıstırabını çekti, ama bu sadece birkaç saniye sürdü. Sonra yeniden gülümsedi.<f"-p «f*> <r>Gromph gizli odasındaki tılsımlı pencerelerden birinin önünde oturuyor-191

Richard Lee Byersdu. Yer minderinin üzerinde bağdaş kurmuştu ve elindeki kristal kadehten koyu şarap içiyordu. İlginç oymalarla bezeli fildişi pencere kanatlarını sonuna kadar açmıştı ve biraz sonra başlayacak eğlenceleri bekleyen keyifli biri gibi görünüyordu. En azından ummuş olduğu şey buydu, ama son zamanlarda Menzoberranzan Başbüyücüsü hayal kırıklığına alışır olmuştu. Kaçak drovvlan bulmada hiçbir ilerleme kaydedememişti. Uzgörüleri son derece dolambaçlı ve tutarsız çıkmış, yani işine yaramamışlardı. Görünüşe göre yetenekli bir büyü kullanıcısı çabalarını boşa çıkartmıştı. Eşsiz casusları bile başarısız olmuş, hatta Eastmyr'de bilinmeyen bir güç tarafından boğulmayı başarmışlardı. Memnun edici tek şey, attığı yemin rahibeleri meşgul tutmayı başarmasıydı. Pharaun Mizzrym'in bir Akademi devriyesini ortadan kaldırmayı münasip bulması ise Gromph'un anlayışının ötesindeydi. Baenre büyücüsü, QuenthePi öldürmeyi de başaramamıştı. Geçen birkaç gece celp ettiği iblisleri göndermiş, sonra da pencere karşısına geçip işlerini görmelerini seyrelmişti. İmkânsız bir şekilde, büyüsünden mahrum kız kardeşi ilk üç saldırıyı ve ayarttığı rahibeleri bertaraf etmeyi başarmıştı. Hafif bir güldürü oyunundaki beceriksiz komedyen gibi, Gromph sadece birkaç düşük seviyeli rahibe öldürebilmişti, ki Gromph'un bu rahibelerle bir alıp veremediği yoktu ve hayatta olsalardı Menzoberranzan'a ve onu yöneten eve kazanç sağlamaktan başka bir şey yapmayacaklardı. Deli olmamak elde değildi! 'Bu gece,' diye dua etti, 'farklı olacak.' Quenthel, maddesel

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 145: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

görünüşü olan iblislerle başa çıkmada oldukça iyi olduğunu kanıtlamıştı, ama gizlice zihinden zihine sıçrayan bir saldırgan karşısında tamamen savunmasız kalacaktı. Büyülü pencere Gromph'a Arach-Tinilith sanki birkaç metre uzağın-daymış gibi bir manzara sunuyordu. Kız kardeşini ve birliğini iblisin daha önceden zihinlerini, bir kara elfin bile kaldıramayacağı yoğunlukta bir kötülükle zehirlediği kurbanları bulurken seyretti. Quenthel'in korkmaya başladığını gösteren bir işaret görmeye çalıştı. Kız kardeşi bunu belli etse bile işaretler kolay tespit edilemeyecekti, ama belki bir erkek kardeş bunun üstesinden gelebilirdi.Gelemedi ve sonunda Quenthel binayı boşalttırıp meditasyona başladı. Başbüyücü kaşlarını çattı. Görünüşe bakılırsa zorba kaltak neler döndüğünü anlamış ve buna uygun bir şekilde karşılık vermişti. Ama fark etmeyecekti. Kötülüğün mutlak kaynağıyla temas kurmaya dayanahilmişti, ama o dünyadaki en güçlü büyücüydü ve gerekli önlemleri almıştı. Quenthel bu ikisine de sahip değildi. Suratına yavaşça büyük bir zalimlik yayıldı. İblisin rahibeyi pençesine aldığını gören Gromph bir zafer çığlığı attı. Sonuçta kalp krizinden düşüp ölmeyecek ya da intihar etmeyecekti, ama önemli değildi; ölmeye mahkum-192

Dağılmadu. Kişiliği silinmiş, gördüğü baskıyla aşağılayıp yok etmeye ayarlanmıştı ve elbet birine kendisini öldürtecekti. Derken parlak, ince değneği ikiye ayırarak iblisin zihnini terk etmesine neden olan bir büyüyü açığa çıkardı. Gromph, tüm bilgeliğine rağmen, böyle bir şey görmemişti. Yan somut bir şekle bürünmek zorunda kalan ajanı derhâl olay mahallini terk etmişti. Baenre büyücüsü yerinden hışımla fırladı ve elindeki kadehi karşı duvara fırlatarak tuzla buz etti. Bildiği tüm küfürleri saymaya başladı, lanetlerinin kötülüğü kara nilüfer kokulu odada yankılanıp sonsuz mumların yeşil alevlerini titreştirdi. Kendini sakinleştirmeye çalışan Gromph defalarca bunun önemli olmadığını söyledi. Sonunda onu öldürecekti. İblis üstüne iblis yollayacaktı, ta ki... Ama kötülük iblisine ne olmuştu? Gromph'un emriyle bağlanmış iblisin Quenthel'in zihin taşlannı yıkana ya da onu yok edene kadar saldırmaya devam etmesi gerekirdi. Bunun yerine kaçıp gitmişti. Rahibenin Gromph'a yabancı büyüsü aradaki bağı kopartmıştı —bu kadarı barizdi— ama yaratık nereye gitmişti? Kendi dünyasına geri mi dönmüştü? Muhtemelen, ama bir şeyler—belki de kalp atışlanndaki ani bir artış ya da ense kökündeki hafif bir kanncalanma— Gromph'a onu kontrol etmesi gerektiğini söylüyordu. Pencere isteğine cevap verdi. Önündeki dikdörtgen boşlukta iblis görünür bir duman hâlinde Sorcere'nin labirentsi koridorlarında yan uçarak yan sekerek ilerlemeye çalışıyordu. Koruma büyülerinden biri harekete geçerek iblisin üzerine san ışık huzmeleri gönderdi, ama iblis kendini kurtardı ve ilerlemeye devam etti. Mavi cübbeli bir Sorcere Ustası odasının kapısından başını uzattı, iblisi gördü ve büyü yapmaya başladı, ama saldırgan gölgemsi bir pençe darbesiyle onu durdurdu. Darbe büyücüyü geriye uçunnamış ya da bir iz bırakmamıştı, ama şanssız drow taş bir sütun gibi yere yığıldı. Gromph eski ajanının kendisi için geldiğini tahmin etti. Ya hizmete zorlandığı için kızgındı ya da Quenthel iblis üzerindeki kontrolünü kaldırmaktan fazlasını yapmıştı. İblisi ondan çekip almış, sonra da varlığı kendi suikastçisi gibi kullanmıştı. Ne olursa olsun ruh bir tehdit arz ediyordu ve —ne yazık ki—

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 146: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

iblisin gücünün sınırianm Gromph da bilemiyordu. Yine de endişelenmesi için bir sebep yoktu. Büyü gücü böyle bir varlığın çok üzerindeydi, özellikle kendi kalesindeyken. İblisin özel odasının kara mermer kapısından, süzgeçten geçen su gibi aktığını gördü. Beyaz kemik masasına doğru ilerledi ve doğrudan gizli odasına açılan geçide yöneldi. Mor ve mavi büyü ışıklan etrafını sardı, ama iblis bunlardan da kurtulup kendini geçit sütununa bıraktı.193

Richard Lee Byers Gromph gülümsedi. Yaratığı tam istediği yerde yakalamıştı, çünkü bu geçidi korunma amacıyla yaratmıştı. Basitçe iradesini odaklayarak geçidi yok etti. Sütun maddesel değildi. Yine de sahte boşluğun kendi içine katlandığı zeminin ortasındaki kapağın altından metalik çarpma ve sürtünme sesleri geliyordu. İsyankâr ruh çığlık attıysa bile sesi gürültü içinde kaybolmuştu. Gromph, iblisin haykırdığını duymaktan zevk alacaktı, ama önemli olan gitmiş olmasıydı. Büyük ihtimâlle yıkım onu yokluğa götürmüştü, bu olmasa da en azından buradan çıkarmış ve sakatlayıp geçici bir yan-dünyaya hapsetmişti. Sorun çözülmüştü ve başbüyücünün canını sıkan tek şey altı saatini harcayıp geçidi yeni baştan yaratana kadar buraya girip çıkmak için büyü kullanmak zorunda kalacak olmasıydı. Bununla birlikte, onu daha önce binlerce düşmandan kurtarmış olan tedbir alışkanlığından, tekrar pencereye döndü ve suratını astı. Ruhu hâlâ pencerede gözüküyordu ve Gromph'un görebildiği kadarıyla gölgemsi şey hasar almamıştı. Soluk fosfor ışığından perdeler arasında fırlayıp dönerek kale çevresindeki boşlukta dolaşıyordu. Gromph yaratığın onu nasıl bulabildiğini bilmiyordu. Çarpıtılmış zamanın sisleri içinde gizlenmiş bu odayı hiç kimse ev sahibinin yardımı olmadan bulamazdı. Yine de büyücü aceleyle mermer zemini süsleyen altın koruma yıldızlarından birine gitti. Biraz sonra diğer bir pencere kanatlan menteşelerinden aynlarak infilak etti. Ruh içeri süzülürken Gromph tarafından iblis görünümüne büründürülmeden önceki şeklini almaya başladı. Kafasından uzun, boğa boynuzlan çıkmış, tek bir küresel gözü olan kanatsız bir ejderhayı andınyordu. Başbüyücü aslında küreyi göremiyordu —o da ruhun vücudunu oluşturan mürekkebimsi gölgenin bir parçasıydı— ama onun habis bakışını hissedebiliyordu. Belirsizlikten biraz tedirgin, ama büyük oranda öfkeli olan Gromph haykırdı, "K'rarza'q! Adını söyledim, seni celp ettim ve kendime bağladım, senin efendin benim. Boşluğun Kalbinde Hayal Kuran Prens ve Naratyr'in Sözü adına, sana diz çökmeni emrediyorum!" Aşağıruh etrafa içinde aşağılayıcı kahkahanın özünü banndıran nemli bir koku saldı ve ileri atıldı.'Pekâlâ,' diye düşündü Gromph, 'öyle olsun.'Kıvrımlı ayin hançerini kendi karnına sapladı. Beklediği gibi yaratık acı içinde kıvrandı, ama bu sadece birkaç saniye sürdü. Aynı ıstırap başbüyücünün kamına da yayılmaya başlayınca hakiki bir yara açmadan önce athameyi karnından çıkarttı. K'rarza'q tekrar ileri atıldı. Karnındaki acıyı göz ardı eden Gromph büyü sözleri sarf edip kolunu savurdu. Hava bir zil gibi çınlamaya başladı ve küçük.194

Dağılmakırmızı bir ateş topu elinden fırladı. Yaratığa çarptı ve... hiçbir şey olmadı. Ateş topu yok olmuştu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 147: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Varlık yıldızın kenarına ulaştı. Gök mavisi bir engel belirdi ve ruhun içeri girmeye çalışırkenki işkence çeken feryadıyla kayboldu. Yaratık kafasını içeri soktu ve yukarı kaldırarak boynuzlarından birinin ucuyla Gromplı'un göğsüne vurdu. Ruh tamamıyla katıydı. Başbüyücü Cübbesi ve diğer korunma tılsımları olmasa uzun gölge boynuz kesinlikle Gromph'u şişlemiş olurdu. Şimdi ise, büyücüyü yerden kaldırıp odanın karşı tarafına savurdu. Başbüyücü havadayken darbenin etkisini üzerinden atmaya ve broşundaki levitasyon gücünü harekete geçirmeye çalıştı. Güç hasta edici bir sancıyla harekete geçti, ama önemli olan geçmesiydi. Bir tutam örümcek ağı gibi yavaşça süzülerek kemiklerini kırabilecek düşüşten kaçınmış oldu. Ayaklan yere değer değmez cilalı tahta değneğini sol kalçasındaki kınından çekti ve tetikleyici sözcüğü mırıldandı. Sözlerin bitiminde önünde kahverengi kuvvetli asitten meydana gelen bir baloncuk oluştu ve ruha doğru savruldu. Varlığın tek gözlü suratında patladı, ama görünüşe göre pek zarar vermeyi başaramamıştı. Ruh saldırıya geçti. Gromph, düşmanı neredeyse tepesine gelene kadar yeninden kıpırdamadı, derken tek bir kelime söyledi. Ufak çaplı bir yer değiştirme büyüsü onu anında odanın karşı taratma, iblisin arkasına geçirmişti. K'rarza'q, zar zor durdu ve kafası kanşarak etrafına bakındı. Gromph sadece kendisine bir saniye kazandırmıştı, daha fazla değil. Hızla asit değneğini yerine koyarak büyücü âletleri rafından cilalanmış akiktaşmdan yapılmış spiral bir asa kaptı, başının üstünde kaldırdı ve büyülü şarkısına başladı. Asanın diğer varlık düzlemlerine ait yaratıklar üzerinde değişik etkileri vardı. Belki bu asa dindeyken sonunda düşmanının savunmasını yarmayı başarabilirdi. Aşağıruh sesini duydu, geri döndü ve tekrar saldırıya geçti. Bu sefer uzantılarım hareket ettirmeden, havada ölümcül bir hızla süzülerek ilerliyordu. Sadece usta bir büyücünün yapabileceği gibi ritmi ve tonlamayı korumayı başaran Gromph büyüsünün sonuna hızla ilerliyordu. Yaratıkla arasındaki mesafe kapanmadan büyüyü bitirmek istiyordu. Kıl payıyla başanlı oldu. Büyü açığa çıktığında iblis kolunu uzatsa dokunabileceği mesafedeydi. Göz kamaştırıcı ışıktan bir mızrak aşağıruhun gözüne saplandı. Dumanı tüten yaratık yere yığılırken vücudu şekilsiz parçalara ayrıldı. Gromph gülümsedi ve bir düzine ruh parçası ayağa kalkıp lânetli kardeşinin kırbaç engerekleri gibi kıvranmaya başladı.195

Richard Lee Byers Başbüyücü kırmızı asayı iki eliyle bir Melee-Magthere Ustası'nın ona yüzyıllar önce, her büyücülük öğrencisinin savaşçılar piramidinde eğitimle geçirmek zonanda olduğu altı aylık dönem sırasında öğretmiş olduğu gibi kavradı. Asayı sıradan bir mızrakmış gibi tutan Gromph silahı görünüşe göre K'rarza'q'm parçalanmış, kıvranan özü olan parçacıklara batırdı. Aşağıruh patladı ve geride hareketsiz gri-siyah balçık kaldı. Gromph'un himaye tılsımları sıçrayan balçığın cübbesini pisletmesine engel oldu. Kazandığı zafer karşısında bariz bir memnuniyet duydu, ama bu duygusu kısa sürdü, çünkü nefretinin asıl hedefini öldürememişti, hatta başarısız bir denemenin sonuçlarından kıl payı kurtulmuştu. Bu sırada Quenthel'in kaynak ve yeteneklerini yeteri kadar algılayamamış olduğunu da keşfetmişti. O kemik değnek neyin nesiydi? Nereden geliyordu ve nasıl çalışıyordu? Sadece onun hakimiyetini mi kırmıştı, yoksa iblisi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 148: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

düşmanının kontrolüne mi geçirmişti? Yaptığı saldırıları savuşturabilen, hatta geldiği yere yönlendirebilen bir düşmana saldırmaya devam ermenin mantıksız olduğuna karar verdi.Saldırılan durduracaktı. Ve düşüncelerini ani bir tedirginlik kapladı, kız kardeşinin bütün bu saldırıları kimin düzenlediğini bulamamasını umdu.196

Dağılma

KM\ Pharaun ile Ryld mahzene adım attıklarında tüm aşağıyaratıklar alık alık onlara bakmaya başladı, nasıl bakmasınlardı ki? Büyücü bu ufak, rezil içki çukurunun daha önce kendisi gibi şık bir şahsiyet görmüş olduğundan emin değildi, o zarif bir duruşa, enfes ziynetlere, kıyafetlere, saç kesimine —yani en azından bazı acil müdahaleler sonucu öyle olduğunu umuyordu— sahip bir aristokrattı. Ne olursa olsun, goblinlerin, orkların ve oradaki diğer yaratıkların estetik anlayışı diye bir şeyden haberdar olmadıkları aşikardı. Fısıldadılar, homur-dandılar ve iki drovvun onlara bakmadığım düşündükleri zamanlarda ellerini silahlarına attılar. Bunaltıcı, alçak tavanlı odadaki korku ve nefret açıkça göralebiliyordu. Pharaun, Greyarma ve yandaşlanmn Braeryn'e geçen gece yaptıklarından sonra biraz huysuzluk, iyi olmasa da, anlayışla karşılanabilirdi. Büyücü, eğer bu sefil yaratıklar kız kardeşinin onca aşağıyaratığı, sırf Pharaun'u öldürecek bir fırsat oluşturabilmek için katlettiğini öğrenirse ne olacağım düşünmekten kendisini alamadı. Bu sorunun cevapsızlar diyarında kalmasının en hayırlısı olacağına karar verdi. Ryld'ın arkasım kolladığından emin olan Sorcere Ustası bara yaklaştı ve kolunu savurarak tezgâha bir sürü çınlayan sikke bıraktı. Menzoberranzan para birimi çok çeşit içeren bir harmandı —yuvarlaklar, kareler, üçgenler, halkalar, örümcekler ve sekizgenler— yarısı bir düzine kadar soylu ev tarafından basılırken geri kalanı diğer Karanlıkaltı şehirlerinden ve hatta Yukarı Dünya'dan ithal ediliyordu. Hepsi gümüş, platin, altın ve hatta bu adi deliktekilerin ömür boyu göremeyecekleri değerli madenlerden yapılmıştı.197

Richard Lee Byers "Bu gece," diye ilân etti Pharaun, "buradaki tüm ahbaplarımın içkileri benden!" Yamuk ağzı ve uyuzluktan parça parça dökülmüş saçlarıyla tıknaz bir ork olan hancı bir an bakakaldı, paralan topladı ve önündeki pis fıçıdan leş kokulu bir içki doldurmaya başladı. Diğer aşağıyaratıklar birbirine küfür ve tehditler yağdırarak tezgâha yaklaşmaya çalıştılar. Kimsenin kendisine teşekkür etmiyor olması büyücünün dikkatini çekti. Etrafına göz gezdiren Pharaun, köşeye çekilmiş bir kara elf fark etti. Görünüşe bakılırsa o kadar alçalmıştı ki goblinler onu kendilerinden biri sayıp aralarına almışlardı."Buraya gel dostum," diye eliyle çağırdı büyücü.Kaçak drow geri çekildi. "Ben mi?""Evet. Adın ne?" Yeni dostu bir anlık tereddütten sonra "Bruherd, bir zamanlar Duskryn Evi'ndendim," dedi. "Asil ataların seni evden kovana kadar. Çok ortak yanımız var,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 149: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Bruherd, çünkü ben kendim senin iki katın kadar kovulmuş sayılırım. Şimdi gel de bana hayati bir meselede yardımcı ol.""Ben, şey, olduğum yerde gayet rahatım." "Uyumsuz biri olmaya çalışmadığını biliyorum," dedi Pharaun ellerinde mavi kıvılcımlar dans etmeye başlarken. Duskryn iç çekti ve bacağındaki acıyı açık eden bir şekilde sendeleyerek Pharaun'un dediğini yaptı. Oldukça sıskaydı ve yarım düzine çıban boynuy-la çenesini süslüyordu. Kaçışı sırasında p/vra/vvz'sinden ayrılmış olmalıydı, ama —Pharaun'un şaşkınlıkla karşıladığı— eski püskü bir büyücü cübbesi giyiyordu. Gümüş yüzüğünün yardımıyla Pharaun cübbenin keselerinin hiçbirinde büyü kırıntısı bile kalmamış olduğu gördü. "Beni bu yüzden öldürebilirler," dedi Bruherd goblinleri işaret ederek. "Burada kalmama sadece kendi ırkımla bağlantılarımı kestiğime inandıkları için izin veriyorlar." "Senin için dua ederim," dedi Pharaun. "Bu arada, bilmek istediğim şey şu: Ev salıibimizin şüphesiz engin ve zengin kilerindeki içkilerden en az iğrenci hangisi?""İğrenç mi?" Bruherd dudağını kıvırdı. "Onlara zamanla alışıyorsun.""Hiç sanmıyorum." Pharaun karşısındaki drowa cüce yapımı, çekiç şeklinde bir altın sikke verdi."Hancıya köpüren şeyden istediğini söyle," diye tavsiye etti Bruherd. " 'Köpüren şey.' Mükemmel. Görünüşe bakılırsa uzmanların arasına düşmüşüz."198

Dağılma "İşle yarayacak sanırım," dedi Ryld hâlâ göze batmayacak şekilde kalabalığı izlerken. "Önemli olan nokta zaferimiz şerefine kadeh kaldırmamız." Pharaun bir an bekledi ve kıkırdamaya başladı. "Ona neden bahsettiğini sormalısın," dedi Bruherd'e, "böylece belki zafer kutlamamızı nasıl karşılayacağımız hakkında bize yol gösterebilir." Drowun dudağı yine kıvrıldı. "Artık zaferlerle, kutlamalarla pek ilgilenmiyorum." Pharaun başım salladı. "Dünya ne kadar da acımasız bir yer! Bu ıstırap yüreğimde ağırlık yapıyor. İntikamımızı biraz da olsa almış olduğumu duymak yüzünü güldürür müydü acaba?""İntikamımız mı?" diye homurdandı Bruherd. Odanın karşı tarafında darmadağınık kıllarla kaplı bir hobgoblinle kurt suratlı bir gnol birbirlerine girdiler. Dövüşenler zeminde yuvarlanırken birileri onlara doğm bir bıçak fırlattı, muhtemelen bıçağı kimin kapacağını merak ettiği için. "Sevindirici haberlerimi dinle," dedi Sorcere Ustası. "Ben Pharaun Mizzrym, mantıklı hiçbir nedeni olmadan Yedinci Ev'den ve şimdi de Breche Yükseltisi1 den kovuldum. Öfkeliyim ve Akademi'den intikam armaya karar verdim. Benzer bir şekilde mağdur olan dostum Üstad Argith' in yardımıyla bu sabah erken saatlerde Pazaryeri'nde bir devriye birliğini katlettik. Eminim bu konuda bir şeyler duymıışsundur."Bruherd ona bakakaldı, sözleri duymuş olan goblinler de öyle."Bu doğru," dedi Ryld. "O siz miydiniz?" dedi Bruherd. "Ve bununla böbürleniyor musunuz? Delirdiniz mi? Sizin peşinize düşecekler!" "Zaten peşimizdeydiler," dedi Pharaun. Tüm mahzen sessizliğe bulunuyordu. İyi durumdaki ve hayattaki konumundan memnun olmayan drowlan cesaretlendiren birileri hakkında dedikodular duydum ve Ryld'la birlikte bunu yeteri kadar gösterebildiğimize inanıyorum."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 150: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Neden söz ettiğinizi bilmiyorum," dedi Bruherd. "Pekâlâ," dedi Pharaun, "muhtemelen onlara fayda sağlayacağını düşünüyorlar ve affedersin ama biz..." Büyücünün gözüne bir hareketlenme takıldı ve başını tam hancı ikiye bölünmüş hâlde yere düşerken çevirdi. Görünüşe bakılırsa elinde bir kısa kılıçla gizlice tezgâhı geçip onlara yaklaşamava çalışmaktaydı ve bunu fark eden Ryld arkasını dönüp hancıyı biçmişti. Drow savaşçı aynı zarafetle geri döndü ve Yancı'yi savunma pozisyonunda kaldırdı. Pharaun da geri döndü ve aşağıyaratık yığınının üzerine gelmekte olduğunu gördü. Keselerin birinden üç pürüzsüz, gri taş çıkardı ve büyü sözlerini mırıldanmaya başladı. Ryld'm büyük kılıcı büyücünün görüş sahasında iki kez parladı büyücüyü rahatsız ermeye çalışan iki gnol hayata gözlerini yumdu.199

Richard Lee Byers Bir duman bulutu Pharaun'un önünde belirdi. Buluta yakalanan ork ve goblinler yere yığıldı. Diğerleri dumandan sakınmak için geri çekilmeye başladılar.Bir kalp atımı sonra duman ortadan kayboldu. "Korkarım ki, bizi öldürüp cesedimizi yetkililere teslim etmenize izin veremeyeceğim," diye bağırdı kalabalığa Pharaun, "ve bunu denemeye cüret etmenize de resmen şaşırdım! Koca bir devriye birliğini katletmemiz sizi memnun etmedi mi?""Rahibelerin sizi burada bulmasını istemiyorlar," dedi Bruherd. Kavga sırasında yerinden kıpırdamamıştı. Belki donakalmış, belki de tek kurtuluş şansının pasif kalmak olduğuna karar vermişti. "Bunu ben de istemiyorum. Çünkü sizin yanınızda bizi de öldürecekler." "Ne kadar da üzücü," dedi Pharaun. "Ben ve Ryld burada birçok ortak yanımızın olduğu sıcak bir topluluk bulduğumuzu sanmıştık. Ama tabii ki bunun değerini anlayacak yüksek duyarlılığa sahip olmayanları zorla dostumuz yapacak değiliz. Aynı zamanda boğazımızı ıslatmadan buradan ayrılacak da değiliz. Siz goblinler ve ona benzer diğerleri geri çekilmek zorunda kalacaksınız. İyi geceler." Aşağıyaratıklar onlara dik dik bakmaya başladı. Büyücü ne düşündüklerini tahmin edebiliyordu. Onlar çok fazlaydı, yeni gelenlerse sadece iki kişi. Ama bu ikisinin nelere kadir olduklannı görmüşlerdi ve birkaç saniye sonra bilinçsiz yatan yoldaşlarını bırakıp yavaşça çekilmeye başladılar. "Siz delisiniz," dedi Bruherd ustalara. "Birkaç yıl başınız eğik dolaşıp matronlarm ve Akademi'nin sizi unutmasını beklemek zorundasınız." "Heyhat," dedi Pharaun, "sanırım ben unutulmazlardanım. Eğer yüreğin kaldınrsa, sen de diğerleri gibi geri çekilebilirsin.""Delisiniz," diye tekrarladı kaçak drow.Sandalyelere doğru topallayarak ilerledi ve diğerlerinin arasına karıştı. Pharaun tezgâhın arkasına geçti. "Şimdi," dedi, "drowlann köpüren şey arayışı başlasın." Ryld uyuklayan goblinlere kılıcını saplayıp saplamamak arasında kararsız kalmış gibi göz gezdiriyordu."Ben hâlâ bunun kötü bir fikir olduğunu düşünüyorum," dedi silah ustası. Çizmelerini kirletmemeye özen gösteren Pharaun hancının iki kanlı parçasının etrafından dolaşarak şişe ve testi yığınını incelemeye başladı. "Bunu her zaman söylüyorsun ve hep yanılıyorsun dostum. Bu goblin-türleri nerede olduğumuzu köşe bucağa yayacaklar. Kaçakların bunu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 151: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

duymamasının imkânı yok.""Aynı şey kız kardeşin ve canını sıktığımız diğerleri için de geçerli." Pharaun testilerden birinin mantarını çıkardı. İçindeki keskin sıvı kabarcık çıkartıyor gibi gözükmüyordu, böylece bir sonrakine geçti.200

Dağılma"Kimin daha önce bizi bulacağına bahse var mısın?""İki ihtimâlde de," diye homurdandı Ryld, "ölmüş olacağız." "Umutsuzluğun tüyler ürpertici sesini duymak isteseydim, eski dostumuz Bruherdİe takılırdım," dedi büyücü içinde dumanı tüten bir sıvı olan kavanozu incelerken. "Eğer mideni doldurmak istersen burada biraz salamura edilmiş sosis var, ama içindekiler kısmına göz atmanı pek tavsiye etmem. Sanırım suyun dibinde gördüğüm şey bir kobold boynuzu."Uzun, çift kıvrımlı boyunlu bir şişeyi açtı ve içindeki şey tıslamaya başladı."İşte! Duskryn'in bahsettiği içkiyi buldum.""Bilileri geliyor," dedi Ryld. Büyücü döndü. İki kişi merdivenlerden iniyordu. Kaba, karışmış yeleleri ve köpeksi kulaklarıyla orka benziyorlardı, ama Pharaun'un gümüş yüzüğü bu görünüşün iki drow erkeğini gizleyen bir gözbağı olduğunu ortaya çıkartıyordu. Büyücü gözbağınm gerçekliğin üzerine örtülmüş şeffaf bir peçe şeklinde olduğunu gördü.Durumu hızlı parmak hareketleriyle Ryld'a da izah etti. "Baylar," dedi büyücü, "hoş geldiniz! Yoldaşım ve ben her yerde sizi arıyorduk." "Biliyoruz," dedi yeni gelenlerden uzun olanı, görünüşe göre Sorcere Ustası'mn kılık değişikliğini fark etmiş olmasına hiç şaşıımamıştı. Konuşan, kaçak erkeklerin en yüksek rütbelilerinden biri olan Houndaer Tuin'Tari'dı, aynı zamanda ilk firar edenlerdendi ve Pharaun onun elebaşlarından biri olduğuna emindi. Kesinlikle düşük seviyeli bir ırkın prensine benziyordu. İpek ve kadifeden kıyafetleri, sahip olduğu birçok şeyin büyüyle ışıldaması ve kasılarak yürümesi bunu doğrular nitelikteydi. Kalın örülmüş, uzun saçlarına kristal parçalan takmıştı —iyi bir fikir— birbirine çok yakın gözleri, çıkık bir çenesi vardı ve beline asılı palayı nasıl kullanacağını biliyor gibi duruyordu. Aynı zamanda oldukça gergin gözüküyordu."Bir süredir biliyoruz," dedi Pharaun'un tanıyamadığı diğer yabancı. İlk bakışta ufak elleri ve şaşı gözleriyle sıradan bir avam zanaatkarına benziyordu. Nitekim kemerine takılı hançer ile yeleğinin içine gizlenmiş başka bir nesne muazzam bir büyü gücü yayıyordu. Görünüşe bakılırsa bir gözbağınm üzerini başka bir gözbağıyla kapatmıştı. "Bizimle temasa geçmeden önce epey bir beklediniz. Sanırım bu anlaşılabilir bir şey." "Bence de," dedi Houndaer, yoldaşıyla birlikte ilerlemeye devam ederken. Bir goblin inledi ve asilzade onu tekmeleyerek susturdu. "Neden bizi arıyordunuz?" "Anladığımız kadarıyla," dedi Pharaun tezgâhın arkasından çıkarken, "dişi akrabalarının parmaklarının altında yaşamayı nahoş sayan ve201

Richard Lee ByersAkademi'ye, tüccar klanlarından birine ya da Bregan D'aerthe'ye

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 152: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

gitmek istemeyen erkeklere sığınabilecekleri barınak sağlıyormuşsunuz. Eğer bu doğruysa, size katılmak isteriz," "Ama siz ikiniz zaten Akademi'yi seçmişsiniz," dedi asilzade. "Orada yüksek bir rnevkidesiniz. Bu benim ve ortaklarımın kaygılanmamız için bir neden olabilir." Ork maskesinin koca dişli ağzı drowun asıl dudak hareketlerini kusursuz bir şekilde yansıtıyordu. Pharaun bile bundan daha iyi bir gözbağı oluşturamazdı. "Geçmiş günlerden söz ediyorsun," dedi Pharaun. "Şüphesiz benim gözden düştüğümü duymuşsunuzdur ve Üstad Argith de Melee-Magthere'yi son derece cansız ve sıkıcı bulmaya başladı" Kara güçler biliyor, hoşnutsuz dostu onlara bunu kanıtlamakta hiç zorluk çekmezdi. "Anlayacağınız, başka bir yaşam tarzı peşindeyiz." Houndaer başıyla onaylayıp cevap verdi, "Bunu duyduğuma memnun oldum, ama sizin matronlar tarafından gönderilen ajanlar olmadığınızdan nasıl emin olabilirim?"Pharaun sırıttı. "Yemin mi edeyim?" Herkes kıkırdadı, hatta Ryld'la hançer taşıyan çocuk dahil —ikisi de sessiz kalıp geveze yoldaşlarının palavralarını dinlemeyi tercih ediyordu. "Cidden," diye devam etti Pharaun, "eğer Pazaryeri'nde yapmış olduğumuz haylazlık sizi iyi niyetli olduğumuza ikna edemiyorsa, aklıma önerebileceğim başka bir şey gelmiyor. Ama bu konuda başarısız olmadık, değil mi? Yoksa burada olmazdınız. Yani hareketlerimizde casus olduğumuzu ilan edecek bir şey bulamadığınız sürece..." Sahte avam gülümsedi. "Haklısın." Houndaer'e döndü ve ekledi, "Bence düzgün kokuyorlar, öyle olmasa bile bunu bu leş kokulu goblin çukurunda iki soruyla anlayabileceğimizi sanmıyorum. Onları ruhbanlardan biri takip edip bulmadan eve götürelim. Sonuçta akla kara ortaya çıkacak nasıl olsa." Bir an için, Pharaun'un gümüş yüzüğünün gücü dalgalandı ve drowun sakin, medeni ses tonu bir ork gürlemesine dönüştü. Hatta kirli bir aşağı-yaratık gibi kokmaya başladı. Tuin'Tarl dudak büktü. Pharaun onun kimseden tavsiye almaktan hoşlanmadığını anladı, kendi yoldaşından bile. "Burada dikkatli olmaya çalışıyorum —senin de olman gerektiği gibi— ama bu konuda haklı olabilirsin." Ustalara döndü ve "Eğer sizi kalemize götürürsek, geri dönüş olmayacak. Ya amacımıza hizmet edeceksiniz, ya da öleceksiniz," dedi. Pharaun sırıttı. "Güzel konuşmaydı, önündeki binlerce kumpasın havasına girmiş bir konuşma. Yolu gösterin bakalım.""Seve seve," dedi asilzade, yüzünde zalim bir tebessümle, "siz ikiniz202

Dağılmasilahlannızı ve o keselerle dolu pelerini bize teslim eder etmez yola çıkacağız." Büyücü tek kaşını kaldırdı ve "Bize güvenmeye karar verdiğinizi sanıyordum," dedi."Şimdi güvenme sırası sizde," diye cevapladı Houndaer. Pharaun piwqfwisaü, arbalet tabancasını ve hançerini teslim etti. Ryld'ın aynısını yapmaya gönüllü olması hakkında bazı endişeleri vardı. Savaşçı her an fikir değiştirip ejderhanın inine silahsız girmek yerine Houndaer ile yol arkadaşını alaşağı edip ağızlanndan bilgi söküp almayı denemeye kalkışabilirdi. Bu plandaki kusur, Tuin'Tarl ve arkadaşının topluluğun tüm mistik sırlarından haberdar olmayabileceğiydi ve iki elçinin geri dönmemesi hâlinde bu haberdar olanlann da kaçabilir olmalanydı. Böylece bir goblin ayaklanmasını başanyla önlemiş, ama aradıklan olağanüstü güce

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 153: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

ulaşamamış olacaklardı.Aynca kaçaklara katılıp onlan içerden yıkmak çok daha zevkli olacaktı. Görünüşe bakılırsa Ryld da Pharaun'la aynı fikirdeydi ya da kısaca büyücünün gittiği yoldan girmenin akıllıca olduğuna karar vermişti ki, Yancı'yla diğer silahlannı itiraz etmeden teslim etti. Tuin'Tarl elini cebine attı, bir taş çıkarttı ve taşı yere fırlattı. Taş garip, dengesiz bir şekilde patlayarak havada, ayakta duran bir tabut şekil ve boyutunda bir yarık açtı. İçerde yüzen ışığın rengi göz alıcıydı.Boyut kapısını göstererek "Önden buyunın," dedi.Pharaun gülümsedi."Teşekkür ederim." 'Bu kadar kolay mı?' diye düşündü Pharaun. Şu an heyecan verici bir şeyin ardından gelen düş kırıklığını yaşıyordu, ki bu gerçekten garipti. Bu kadar ilerleme kaydedebilmek bile inanılmaz güç olmuştu. Boyut kapısından içeri adımım attı ve sıradan yer değiştirmenin getirdiği baş dönmesiyle mide bulantısını yaşamadı. Bir anlık körlük dışında bir odadan diğerine geçmiş gibi hissediyordu. Tek sorun odanın karşı ucunda bekleyen driderdı. Menzoberranzan'ı saran mağaralarda bizzat birçok drider öldürmüş olan Ryld'ın karşısındaki —bir kara elf erkeğinin başına, kollanna, göğsüne ve dev bir örümceğin vücuduyla eklem bacaklanna sahip kırma bir yaratıktı— kendi203 Büyücü ses çıkartmamaya çabaladı. Buna rağmen, elinde yayı ve çıplak sırtında asılı ok dolu sadağıyla yan örümcek yan drovv olan dev yaratık ona doğru döndü. Pharaun böyle tek bir ucubeden korkmazdı, ama bu tuzağın aslında ne kadar dikkâtle hazırlanmış olduğunu tannça bilirdi. Tam büyülü geçide dönerken Ryld içeri girdi.

Richard Lee Byersırkı için bile gürbüz sayılabilecek irilikteydi, tabii ırk kelimesi doğru terim kabul edilebilirse. Onları doğa değil, büyü yaratmıştı. Bazen tanrıça inananlarından birinin yeterince sadık olmadığına karar verirdi, bunun cezası ise çember hâlinde rahibeler ve yochlol adındaki iblis huzurunda dönüşümdü. Melee-Magthere Ustası geçitten çıkar çıkmaz doğal olarak önündeki zehirli ucubeye odaklanmıştı, ama aynı zamanda işinin ehli her savaşçı gibi —ki bu Pharaun için pek geçerli bir tanım değil— bütün savaş alanını tahlil ermişti. Boyut kapısı onlan duvarlarında birkaç açıklık bulunan, büyük, mobilyasız bir salona getirmişti. Kalelerdeki çeşitli kanatları birleştiren bağlantı noktalarından birine benziyordu. Bir çift drow salondan geçiyorlardı ve driderrn menziline girmemelerine rağmen ona saldırmaya ya da ondan kaçmaya pek niyetli değillerdi. Yaratığın kendisi de kimseye saldıracak gibi gözükmüyordu, sadece kaşlarını çatmış, yeni gelenlere bakıyordu. Zeki dostundan bir şekilde önde olmanın mutluluğunu yaşayan Ryld Pharaun'u omzundan tuttu."Sakin, ol," dedi kılıç ustası. "Kendini utandırma." Büyücü etrafına göz gezdirdi, gülümsedi ve "Doğru. Dostlarımız bizi tuzağa düşülmediler. Bu drider büyüyle kontrol altına alınmış," dedi."Hayır." Ryld geriye dönünce iki sahte orkun boyut kapısından geçtiğini gördü, derken geçit ufalarak kayboldu. Konuşan, ikilinin geveze olanıydı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 154: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Driderlar bize kendi hür iradeleriyle yardım ediyorlar.""İlginç," dedi Pharaun. Göz açıp kapayıncaya kadar goblintürleri asil bir savaşçıya —Ryld'in bizzat yetiştirmiş olduğu Houndaer Tuin'Tarl— ve avam sınıfından bir zanaatkara dönüştü. Prens kolunu sallayarak geçidi kapattı. "O yanıltma amaçlı dolaylı saldırını hâlâ kullanıyor musun?" diye sordu Ryld. "Oldukça hoş bir hamleydi." İlk defa Houndaer'in yüzüne içinde kötülük ya da şüphe barındırmayan bir gülümseme yayıldı. "Bunu hatırlıyor musunuz Usta? Çok uzun zaman oldu. Beni hatırlıyor olmanızı bile beklemiyordum.""Gerçekten öğrenenleri asla unutmam." "Şey, teşekkür ederim. Sizi burada görmek çok güzel, bundan siz de memnun kalacaksınız. Önümüzde muhteşem şeyler var," dedi asilzade. Drider onlara yaklaşmaya başladı. "Ah, işte Tsabrak geldi. Gördüğünüz gibi zihni çarpık ya da bulanık falan değil ve yine de bizim tarafımızda." Aslında drider o kadar da cana yakın görünmüyordu. Bacaklarının uzunluğu başını diğer dört kara elften yüksekte tutuyordu ve onlara gözlerinde delilik ve nefretle bakıyordu. Ryld Tsabrak'in tipik Menzoberranzan anlaş-204

Dağılmamalarından birini yaptığını talimin etti. Bazı olanak ve çıkarlar için kaçaklarla birlikte çalışıyordu, ama hâlâ onu deforme edip sürgüne gönderen tüm drowlardan nefret ediyordu. "Bu da ne?" diye hırladı drider, dişlerini ortaya çıkartarak. Dişleri konuşmasını biraz engelliyor gibiydi. "Syrzan olmaz dedi!" Syrzan bir drow ismi değildi, ama hangi ırka ait olabileceği hakkında Ryld'ın hiçbir fikri yoktu. Pharaun'a baktı, büyücü de kısa bir omuz silkmeyle bu konuda bir fikri olmadığını ifade etti. "Syrzan benim müttefikim, üstüm değil," dedi Houndaer örümceksi şeye bakarak. "Kendi kararlanmı verebilirim ve bu beyefendilerin bize yardımcı olabileceklerine karar verdim. Onlar Breche Yükseltisi ustaları—" "Onların kim olduklarını biliyorum!" diye haykırdı Tsabrak, ağzından — muhtemelen zehirli— köpükler saçarak. "Beni beyinsiz bir hayvan mı sandın? Ben de herkes gibi Breche Yükseltisi'nde eğitim aldım!" "O zaman yeteneklerinin ne kadar işimize yarayacağını da bilirsin," dedi zanaatkar, "ve prens onları silahsız bıraktıktan sonra ne kadar zararsız olduklarını da." "Şimdi bizi Syrzan'a yönlendir," dedi Houndaer. "O senin korkularını yatıştıracaktır."'O?' diye düşündü Ryld."Bunu yapamam," dedi drider. "O bir yere gitti.""Nereye?" diye sordu Houndaer. "Köleleri kışkırtmaya? Gizli kaynağından biraz daha büyü ateşi getirmeye? Nasıl bilebilirim ki? O geri dönene kadar şu ikisine göz kulak olun." "Sorun değil," dedi asilzade. "Üstad Argith ile ben eski günleri yâd ederiz. Hepimiz Syrzan'm diğer yeni üyelerle görüştüğü odada bekleyeceğiz." "Belki sen de bize takılmak istersin," dedi zanaatkar, "ustaların soran çıkarmamasını garantiye almak için." Pharaun kana susamış ucubeye bakarak gülümsedi. "Lütfen. Driderlar hakkında yıllardır kafamı kurcalayan yarım düzine soru var."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 155: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Tsabrak onu dikkâte almadı, bunun yerine Houndaer'le yanındakinin ona bir oyun oynadıklarından şüpheleniyormuş gibi hırladı. Sonunda konuştu. "Tamam, geliyorum. Akıllı birinin de ortamda bulunması gerekir." "Güzel." Houndaer Pharaun'la Ryld'a başıyla işaret etti ve "Gelin, bu taraftan," dedi. Ustalar ve ev sahipleri, ya da esir alıcıları, geçit yollarından oluşan bir labirente daldılar. Söz vermiş olduğu gibi Pharaun Tsabrak'ı soru yağmuruna (utuyor ve drider cevap veremediği zaman gülümseyerek âlim tahminleriyle kendisini yanıtlıyordu.205

Richard Lee Byers Ryld onlara fazla dikkât etmiyordu. Kaçakların kalesini incelemekle fazlasıyla meşguldü, burası Pharaun'un konuşmalannm sessizliğe kadar yankılandığı terkedilmiş, tozlu bir yerdi. Görünürde hiçbir hizmetkâr yoktu, bazen yanlanndan eski öğretmenlerini tanıyıp arkalanndan şüpheyle bakan kaçak drowlar veya driderlar geçiyordu. Yıldınm patlamaları ve asit sıçramaları gibi büyülü saldın işaretleri duvarlan süslüyordu. Tüm bunlar gösteriyordu ki, kaçaklar kendilerine karargâh olarak rakipleri tarafından yok edilmiş bir Ev seçmişleri. Böyle bir kalenin kullanım iznini sadece Baenre verebilirdi ve çok az kişi buna cüret edebilirdi. Bu boş kaleler hastalığın, deliliğin ve kem talihin üreme yeri olarak bilinir ve lânetli sayılırdı. Kötü şans potansiyelini ortaya çıkarmak istercesine, izinsiz ev sahipleri her tarafı sarmış olan örümcek ağlanın ortadan kaldırmışlardı. Bir ara ustalar ve diğerleri bir dizi sekizgen pencerenin yanından geçtiler. Cam kalmamıştı, ama kireçten yapılmış işlemeli çerçeve yerindeydi. Ryld pencereden baktı ve çok aşağılarda yeşil ve mor ışıkla parlayan malikâneleri gördü. Kaçaklar saklanma yeri olarak bir sarkıt kalesini seçmiştiler. Şüphesiz tecrit onlara cazip gelmişti. Bir dakika sonra kafile hedefine ulaştı, sıralanyla, ortadan kıvnlarak ilerleyip asimetrik bazalt bir sunağa ulaşan koridoruyla, gümüş fosforla ışıklandmlmış duvar resimleriyie ve duvarlarla tavanı süsleyen yan kabartmalanyla muazzam bir şapel. Ryld'ı şaşırtan şey, resim ve kabartmalann İblisağı'nı değil, örümceklerden, yochlollardan ve hatta Lloth'un kendisinden bile yoksun başka bir cehennemi anlatıyor olmasıydı. Görünüşe bakılırsa eskiden burada ikâmet eden ev kendini yasaklanmış tannlardan birine adamıştı. Belki de sonlannı getiren bu günah olmuştu. Kara elfler sıralara yerleşti. Houndaer'le diğer avam, ustaların Brechc Yükseltisi nden soğuduklarına inanmış gözükseler de, hâlâ eşyalannı geri vermemişlerdi. Tsabrak kapının altına çömelip bacaklarını iki uca dayayarak girişi kapattı. "Dekorasyona hayran kaldım," dedi Pharaun."Hiç çaba sarf etmeden Cyric'in, Orcus'un, Bane'in, Ghaunadaur'un ve Vhaeraun'un sembollerini fark edebiliyorsun. Zevk sahibi bir kul için gayet iyi bir kutsal güç seçimi."Burada yeni bir tann aramıyoruz," dedi Houndaer tükürürcesine. "Bundan eminim," dedi büyücü. "O zaman belki bana ve Üstad Argith'c, büyük ve görkemli planlarınızın ne olduğunu anlatma bulunursunuz. Ve neden şimdi?""Neden mi şimdi?" diye sordu asilzade. "Kardeşliğimiz onlarca yıldır varlığını sürdürmekte," diye araya girdi zanaatkar, "buna rağmen sadece son zamanlarda toptan kaçtık ve buraya yerleştik. Önceleri her on beş günde bir, bir iki saatlik buluşmalar yapardık."206

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 156: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Dağılma "Eğer bir erkeksen," dedi Houndaer, "ve Menzoberranzan'daki mevkiinden memnun değilsen, bundan kaçmanın bir yolunu ararsın, değil mi?" "Katılıyorum," dedi büyücü. "Tabii ki, diğerleri Bregan D'aerthe'yi, Akademi'yi ya da bir tüccar evini tercih ettiler." Houndaer tükürür gibi bir ses çıkardı. "Onlar sadece matronlardan kaçmak için. Bu kale ise Menzoberranzan'ı baş aşağı çevirip bizi yukarı çıkartmayı amaçlıyor. Neden olmasın ki? Büyücülerimiz, hatta bazı savaşçılanmız ruhbanlar kadar kudret sahibi olamıyorlar mı?" Pharaun sırıttı ve "Şimdi rahibeler büyülerini kaybetmişken kesinlikle öyleler," dedi.Houndaer'in gözleri açıldı. "Bunu biliyor musunuz?" "Bu sonuca vardım. Sizin bildiğinize emindim zaten. Aksi takdirde zevk olsun diye örümcek ağlarını bozmazdınız, planı harekete geçirmenizi saymıyorum bile. Bunu nasıl keşfettiğinizi ve biliyorsanız nedenini öğrenmeyi çok isterim." "Nedenini bilemiyoruz," dedi Houndaer başını sallayarak. "Bundan şüphelenmeye Bauthwaf daki çatışmalarda ölen birkaç rahibeyi görünce başladık. Kaltaklar kendilerini kurtarmak için büyü kullanıyor olmalıydılar, ama bunu yapmadılar ve bunun nedeninin yapamamaları olduğu sonucuna vardık. Sonra gözlerimizi açık tuttuk ve birkaç ruhbanı pusuya düşürüp kendilerini savunmak için ne yaptıklarını gözlemledik. Yaptığımız her deneme teorimizi destekler nitelikteydi." Pharaun iç çekti ve "Yani ruhban dünyasıyla bir istihbarat ilişkiniz yok. Benim gibi, sadece gözlemleyip sonuç çıkardınız. Ne yazık. Peki şartlar biraz daha düzelince Lloth'un rahibelere güçlerini geri vereceğini düşünemiyor musunuz?" dedi. "Belki de tanrıça, yönetim sırası bize geçtiği için ruhbana sırtını dönmüştür," dedi avam. "Kim bilir? Ne olursa olsun bu bir fırsat ve biz de bunu değerlendireceğiz.'' "Ne yapma fırsatı?" diye sordu Ryld. "Ayaklanacakmış gibi konuşuyorsun, ama bunun yerine köle ırkları isyana kışkırtıyorsunuz."Houndaer küfretti. "Bunu da mı biliyorsunuz?" "Sizi ararken tesadüfen öğrendik," diye açıkladı Pharaun. Yerinden ayrılmış bir tutam saçı düzeltti. Beyaz saçlan oymalardan gelen yumuşak ışıkla hayalet gibi parlıyordu. "Üstad Argith'in de belirttiği gibi, köleleri heyecanlandırmak ilk bakışta amacınıza ters geliyor gibi gözükebilir." "Daha derin düşün," dedi asilzade. "Bütün anaerkil düzeni bir kerede yıkamayacağımızın farkındayız. Büyülerinden yoksunken bile ana ve kız kardeşlerimiz çok güçlüler. Çok fazla sayıda muskalan, kaleleri ve en önemlisi korkudan onlara hizmet eden asker ve köleleri var."207

Richard Lee Byers "Anlamaya başlıyorum ve size yeteri kadar itibar etmediğim için özür dilerim," dedi Pharaun. "Bu yalnızca bir sava oyunundaki yıllarca sürecek bir açılış kumarı." "Çatışma Menzoberranzan'ı sarınca," dedi Houndaer, "ve ruhbanlar isyanı bastırmak için hiçbir büyü yapamayınca zayıflıkları herkes tarafından bilinir hâle gelecek. Bu sırada kardeşliğimiz kaos ortamından faydalanıp amacımız karşısında en büyük tehdidi oluşturan dişilere suikastler düzenleyecek. Şansımız yaver giderse orklar da dişi katliamına ufak bir katkı yapabilecekler. Günün sonunda, cinsiyetimizin olay döngüsündeki konumu hissedilebilir düzeyde

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 157: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

artacak ve şehirdeki her erkek daha fazla kudret arzulayacak. "Gelecek yıllarda kardeşliğimiz dişileri alaşağı edip yerlerine erkekleri yerleştirmek için elinden geleni yapacak. Bir gün, bir erkek tarafından yönetilen asil bir ev göreceğiz ve sonunda her evi ustalar yönetecek." Gülerek ekledi, "Bunun tarikatımızdan bir usta olması gerektiğini belirtmeme gerek yok sanırım. Şahsen Tuin'Tarl Evi'ni yönetmekten mutluluk duyacağım ve sanırım sen, Sorcere'nin Kardeşi, kendi ailende egemenliğe hayır demezsin." Pharaun başıyla onayladıktan sonra "Bizim şu anda kaçak statüsünde olduğumuzu unutmayacak kadar kurnaz birisin..." "Akrabalarımızı yardımımıza muhtaç kalacak kadar zayıflatınca bizi seve seve geri kabul edecekler. Karanlıkaltı'nın uzak köşelerine yaptığımız yolculuk hikâyeleri uyduracağız. Yeterince aciz düştüklerinde bunun pek bir önemi kalmayacak zaten." "Bence de. Planı o kadar akıllıca yapmışsınız ki, sadece tek bir gizli tehlike görebiliyorum," dedi Pharaun. "Ya eğer goblinler ve gnollar bizi katletmeyi boşatırlarsa ya da en azından şehrimize kayda değer bir hasar verirlerse ne olur?" Houndaer bir an büyücüye bakakaldı, derken gülmeye başladı. "Bir an, ciddi olduğunu sandım." Pharaun sırıttı. "Bağışla. Üstad Argith'in iddia ettiğine göre uygunsuz zamanlarda muziplikler yapmak gibi kötü alışkanlıklarım varmış." Houndaer Ryld'a gülümsedi ve, "Ben de kendisinin bu uzmanlığımı devamlı kafama kaktığı strateji dersleri sayesinde kazandığımı iddia etmesini bekliyorum."dedi. "Aynen öyle," dedi Ryld ve bu belki de doğru olabilirdi. İçgüdüleri ona, ne kadar tuhaf ve yakışıksız görünse de, planın işe yarayabileceğini söylüyordu ve birden bu olasılık hakkında ne hissetmesi gerektiğini bilemediğini fark etti. O ve Pharaun kaçakların içine onlara ihanet etmek, başbüyücüyü yatıştırmak ve Mizzrym büyücüsünün çok daha yüksek mevki ve güç kazanıp Ryld'm nedeni belirsiz hoşnutsuzluğuna kalıcı bir çözüm bulma amacıyla girmişlerdi. Belki de öğretim görevlileri gerçekten görünümüne büründük-leri kaçaklar olmalıydılar.208

Dağılma Savaşçı Pharaun'a baktı. Parmaklarının çevik hareketleriyle büyücü kimseye belli etmeden sessiz dilde tek kelimelik mesajını iletti: Devam. Ryld bununla dostunun kıvrak zekâsını çalıştırarak kendi düşündüğü konulan düşündüğünü ve hedef değiştirmeden ilerlemeye karar verdiğini anladı. Ufak bir onay işareti verdi. Pharaun'un yaptığı seçimin bilgeliğinden emin değildi, ama eğer dostu yardımını istememiş olsaydı burada bu kıyamet alâmeti konuşmayı dinlemiyor olacağım fark etti. Her şey konuşulduğunda Ryld, Melee-Magthere'den büyücünün amaçlarına ulaşmasına yardım etmek için ayrılmıştı ve yapacağı şey buydu. Pharaun, Tsabrak'a döndü ve "Sanırım driderlar bu plana, drovvlar size gelecek görkemli Menzoberranzan'da onurlu bir konum vaat ettikleri için dahil oldular. Belki de sizi tekrar drowa dönüştürmenin bir yolunu bulma sözü vermişlerdir," dedi. "Onun gibi bir şey," dedi Tsabrak yüzünde alaycı bir ifadeyle. "Ama bu plana katılanların çoğu sadece daha fazla rahibe öldürme fırsatı için yaptı bunu." "Sizi suçladığımı söylemeyeceğim," dedi Pharaun. "Evet, beyler, planlarınız en azından ilham verici. Sizi aramış olduğumuza çok

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 158: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

memnunum.""Ben de," dedi Ryld. "Cevap bulmadığım tek nokta," diye devam etti büyücü, "Syrzan ile Peygamber. İkisi de aynı kişi mi? Yüz ifadenizden bunun böyle olduğunu anlayabiliyorum. Peki... o kim gerçekten, goblinleri büyülemek için ne gücü kullanıyor?""Sanırım bunu öğrenmek üzeresin," dedi Houndaer. Bir saniye sonra havada bir şey vızıldamaya başladı, gürültü gibiydi, ama değildi. Aslında bu his yalnızca zihinde vardı. Pharaun arkasını döndü, Tsabrak kapıdaki cübbeli kişiye yolu açmak için kenara çekiliyordu. Ryld bir umutsuzluk sarsıntısı yaşadı. Her şey için çok geç olduğundan korkuyordu, ama yine de ayağa fırladı.209

Richard Lee Bvers

KLMII Faeryl'in solunda şişman bir şaklaban şekli verilmiş, şapkalı, çıngıraklı bir demir bakire vardı. Çıngıraklar gerçek gözüküyorlardı ve muhtemelen içerideki kurban kıpırdandıkça çınlayacaklardı. Âletin kapağı biraz aralıktı, ama içeride bulunan dikenleri açık edecek kadar değil. İleride, bir zincirle kanca makaranın ucunda sallanarak asılıp yukarı kaldırılacak, hemen yanındaki gergi masası da üzerinde gerilecek mahkumlar bekliyordu. Biraz solda, bir kömür mangalı etrafa ısı saçıyor ve sondalardan, bıçaklardan ve kıskaçlardan oluşan bir edevat koleksiyonu kancalarından sarkıyordu. Cezalandırıcısı, bir sürü değersiz mücevheriyle ufak tefek bir erkek, kolluklarında kelepçeler bulunan demir bir iskemlenin etrafında aylaklık ediyordu. İşte büyükelçinin soyulup küflü, kireçten bir sütuna bağlanmışken görebildiği bunlardı. Karnı açtı, çok susamıştı ve saatlerdir aynı yerde dikiliyor olmaktan kaslan acıyordu. Bağlan derisini kesiyor ve başı ağnyordu. Nitekim daha bu havası bozuk mahzenin ona sunduğu en büyük acılan tatmamıştı ve bunun nedenini bildiğini sanıyordu. Ulağın teki işkencecilere şenliklere başlamadan önce Triel'i beklemeleri gerektiğini söylemişti. Faeryl birkaç kez ufak erkekle ve diğer gardiyanlarla konuşmaya çalışmış, ama hiçbirinden cevap almayı başaramamıştı. Düşüncelerini bir araya getirmeye çalışmaktan başka yapacak şeyi yoktu. Baenre'nin ona yapabileceği şeyleri hayal etmek istemiyordu, ama bizzat kendisi yeteri kadar işkenceyi yönetmişti, bu yüzden ihtimâlleri aklından çıkarması hiç de210

Dağılmakolay olmayacaktı. Hizmetkârlarının kılıçtan geçirilişini de aklından çıkarmak istiyordu, ama hatıraları yüzeye çıkıp duruyorlardı. Kuşatılmış ve sayıca az olan Ched Nasad evlatları teker teker katledilmişlerdi. Faeryl kıyımı seyrederken gözleri dökmemek için çabaladığı yaşlarla yanıyordu. Doğal olarak tebaasına bir "sevgi" beslemiyordu, ama onlara alışmış, hatta birkaçına bağlanmıştı ve biliyordu ki, maiyetindekiler olmadan o hiçbir şeydi, sadece düşman topraklannda tanrıçasını ve evini kaybetmiş düşmüş bir rahibeydi. Derken ufak erkek karşısına geçti ve büyüsünü kullanarak bilincini kaybetmesine sebep oldu. Uyandığında kendini taştan bir kazığa bağlanmış buldu. Bir kapı gıcırtısı ve mırıldanmalar duydu. Faeryl'in içgüdüleri TriePin sonunda gelmiş olduğunu söylüyordu. Büyükelçi gözlerini

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 159: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

yumdu, derin bir nefes aldı ve kendini toparlamaya çalışırken yavaşça nefes verdi. Korkusunu açık etmeyecekti. Haysiyeti elinde kalan son şeydi —en azından kısa bir süre için, işkencecileri onu kırbaçlayıp yakarak bilincini yerinden oynatana kadar. Az sonra Triel ve draegloth oğlu, görünüşe göre Büyük Dikit'in daha saygıdeğer bölümlerine açılan kapıdan içeri girdi. Baenre matronu gülüm-süyordu. Yanında, sivri dişlerini gözler önüne seren bir sırıtışla Jeggred keçiyi andıran bacaklarıyla sıçrarcasına ilerliyordu.Ufak erkek matrona döndü ve önünde eğildi."Vaîas," dedi Triel. "İyi iş çıkartmışsın. Zauvirr sana hiç sorun çıkarttı mı?" "Kılık değiştirip gizlice sıvışmaya çalıştılar," diye cevapladı erkek drow. "Gözcüyü neredeyse kandırıyorlardı, ama o neler döndüğünü anladığı andan itibaren her şey planlandığı gibi gitti." Baenre küçük eli için fazla ağır ve büyük gözüken bir keseyi izciye takdim etti. "Bregan D'aerthe'ye tekrar ihtiyacım olduğunda haber gönderirim," dedi matron. Valas keseyi aldı ve tekrar eğildi. O odadan ayrılırken Triel'le canavar oğlu tutsaklarına doğru döndü."İyi akşamlar Matron," dedi Faeryl, "yoksa sabah mı oldu?" Dövüşçü elleri iyice açılmış, kıskaçları hazır ve çenesi aralık olan Jeggred tutsağın üzerine atıldı. Faeryl geri kaçmaya çalışmadan edemedi. Pençeler ve sivri dişler mahkumun tenine santimler kala durdu. Draegloth, sevgilisine sarılmaya hazırlanan âşık gibi üzerine eğildi. Uzun tırnaklarından birini büyükelçinin yanağına geçirdi ve onu hayvani ağzına götürdü. Yarayı emmeye başladı ve biraz ılık, koyu kıvamlı salya, belki biraz da kendi kanı alnına damladı. "Dikkatli ol," dedi büyükelçi, elinden gelen tüm kaygısızlığıyla. "Eğer oğlun beni çabucak öldürürse, bu eğlenceni berbat etmez mi?"211HHH^^HHİ

Richard Lee Byers Jeggred gıcırtıya benzeyen alçak bir ses çıkardı. Faeryl bunun bir gür-leme mi, yoksa gülme mi olduğunu anlayamadı. "Onu küçük görme. Doğru, onun birkaç saniyede sekiz mahkumu katlettiğini gözlerimle gördüm, ama aynı zamanda küçük bir peri çocuğuna her seferinde minik bir parça kopararak günler boyunca işkence ettiğini de gördüm. Bu tamamen o anki ruh hâline ve benim talimatlarıma göre değişen bir şey," dedi Triel. "Tabii ki," dedi Faeryl. Yanağındaki pek derin olmayan yara yanmaya başladı. Jeggred dudağının kenarlarından pençesiyle geçiyor, ama şimdilik kesmiyordu. "Umarım hain yavru ona bahşedilen onuru anlayışla karşılamıştır." "Pek emin değilim," dedi Triel. "Peki ya sen? Sen bunun tadını çıkartacak mısın?" "Ne yazık ki, Yüce Ana," dedi Faeryl, "kızınız hak etmeden bahşedilen hiçbir onurun tadını çıkartamaz." Hâlâ mahkumun hatlan üzerinden pençesiyle geçmekte olan Jeggred, üzerine serpilmiş gibi duran kıllar haricinde sıradan bir drovv koluna benzeyen kısa kollarından birini kaldırdı. FaeryPin kulağını tuttu ve büktü, büyükelçinin aniden saplanan dayanılmaz acı yüzünden büyükelçinin nefesi kesildi. Sonunda bıraktığında, zavallı organ hâlâ çınlayıp zonkluyordu. Draegloth'un kalıcı hasar verip vermediğini, aslında hiç fark etmese bile merak etti. İlerleyen saatlerde, sağırlık sorunlarının en önemsizi olacaktı. "Suçunu inkâr etmemiş olmamanı umardım," diye iç çekti ufak tefek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 160: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Baenre hükümdarı. "Bunu hep can sıkıcı bulmuşumdur." "Doğru olduğunda bile mi?" Faeryl gözünün altında, kanamaya başlayan yeni bir yara hissetti. Görünüşe göre Jeggred kulağıyla oynarken acıdan pençesine çarpmıştı. "Lütfen canımı sıkma," dedi Triel. "Firar ediyordun ve bu senin suçlu olduğunu gösterir." "Onun gösterdiği tek şey birilerinin zihninizi bana karşı zehirlediği gerçeğidir," diye cevabı yapıştırdı Faeryl. Jeggred saçından bir tutam kaptı ve acımasızca çekti. "Adaletsizce verilen bir hükme karşı duyduğum nefret gerçeği." "Koşar adım Ched Nasad'a kaçmayı mı düşünüyordun?" diye sordu Triel. "Benim sözüm orada da kanundur.""Nereden biliyorsunuz?" diye sordu Faeryl. Jeggred onu iri savaşçı elerinden biriyle tokatladı. Bir an için darbe bilincini kaybetmesine neden oldu. Duyulan geri geldiğinde ağzında kan tadı vardı. Draegloth çömeldi, hayvani suratını büyükelçininkiyle aynı hizaya getirdi ve gürledi, "Lloth'un seçilmişine karşı saygılı ol."212

Dağılma "Saygısızlık etmek istemedim," dedi Faeryl. "Sadece bildiğim tek şeyin, Ched Nasad'ın başına her türlü kötülüğün gelmiş olabileceği olduğunu söylüyordum. Pelerinsiler şehri istila etmiş olabilir, belki de şehir lâv gelgitlerinde boğulmuştur. Bundan şüpheliyim ve olmaması için dua ediyorum, ama hiçbir şey bilmiyoruz. Bunu öğrenmek zorundayım, bu yüzden gizlice şehri terk ediyordum. Menzoberranzan ruhban sınıfının zayıflığını bir düşmana ya da başka birine ispiyonlamak için değil. Şehvetler Anası adına, bu benim de zayıflığım! Bilgi toplamak ve iletişimi yeniden sağlamak için—""Sana Ched Nasad'la haberleştiğimizi söylemiştim," dedi Triel. "Arada güvenilir bir iletişim kurmak için..." diye üsteledi Faeryl, "kendimi işe yarar hale getirmek ve böylece sizin sadık bir kulunuz olduğumu kanıtlamak için. Ben bir hain değilim." Triel tükürür gibi bir sesle "Benim sadık hizmetkârlarım emirlerime itaat ederler." Faeryl ağlamak istiyordu, ama korkudan değil —ki bu aralar bunu sıkça yaşıyordu— katıksız öfkeden. Jeggred pençesiyle dişi drowun şah daman üzerinde turlamaya başladı. "Matron," dedi Zauvirr, "Size yalvarıyorum. Beni karalayan kişiyle yüzleşmeme izin verin. Sadakatimi kanıtlamam için bana tek bir şans verin. Birisinin size yalan söylediğini düşünmek çok mu zor? Sarayınızın mensupları sizin gözünüze girmek için sürekli birbirlerine iftiralar atmıyorlar mı? Ched Nasad1 daki birinin ya da bir şeyin size günlerdir —hatta aylardır— tek bir ticaret kervanı gelmemesine rağmen her şeyin yolunda olduğu yalanını söylemesi mümkün değil mi?" Triel tereddüt etti ve Faeryl bir umut ışığı gördü. Sonra Menzoberranzan hükümdarı "Yalan söyleyen sensin ve bunun sana hiçbir faydası olmayacak. Sana biraz bile olsa merhamet etmemi istiyorsan, kimin için çalıştığım söyle. Svirfhebliler mi? Abolethler mi? Yoksa başka bir drow şehri mi?"dedi."Sadece size hizmet ettim Kutsal Ana." Faeryl bu sözleri umutsuzlukla söylemişti, çünkü artık Baenre'yi suçsuzluğuna ikna edemeyeceğini anlamıştı. Triel'in annesiyle boy ölçüşebilmesi çok zordu, bu sıkıntılı zamanlarda şehri yönetmek çok zordu, önemli kararlar vermek çok zordu. Zar zor verebildiği bir karan tekrar düşünüp kararını değiştirmesi daha da zordu, ne kadar aptalca olursa olsun.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 161: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Jeggred Faeryl'e bir tokat attı ve büyükelçi saymayı bırakana kadar tokatlamaya devam etti. Sonunda zaman bir şekilde geçmişti ve Faeryl artık tokatlanmadığını fark etti. Draegloth niye boşuna uğraşsmdı ki? Dişi drowun vücudundaki tüm gücü zaten kurutmuştu. İplerle bağlı olmasaydı kesinlikle yere yığıla-caktı. Kırık bir diş dilinin altına geldi ve tek yapabildiği şey dişi tükürmek oldu."Sana ne demiştim," diye hırladı draegloth, "saygı.1"213

Richard Lee Byers "Saygılıyım zaten," diye zorlukla konuştu Faeryl. "Bu yüzden yalan söylemek çok daha kolayken doğrulan konuştum." Triel başını kaldrnp oğluna baktı ve "Prenses Zauvirr seni görevlerinden alıkoymayacak," dedi.Jeggred başını eğdi. "Peki, Ana." "Ama sana ihtiyacım olmadığı zamanlarda," diye devam etti matron, "casusu istediğin gibi kullanabilirsin. Sana ilgi çekici bir şey söylerse bana iletirsin, ama çabalarının asıl amacı sorgulama değil, cezalandırma. İtiraf edebileceği önemli bir şeyi olduğundan şüpheliyim. Düşmanımızın kim olduğunu da zaten çok iyi biliyoruz." "Evet Ana." Yan-iblis çömeldi, Faeryl'in yüzüne acımasızca bir zevkle sınttı. "Eğlenceyi istediğim kadar uzatabilirim. Bunu sen de göreceksin." Uzun, sivri dilini çıkardı ve büyükelçinin suratındaki kanı yaladı. Dili bir hayvanınki gibi pürüzlüydü.

Şapelin kapı ağzındaki şahsiyetin şişkin, yuvarlak bir kafası, çıkık gözleri, kırışmış, kupkuru bir cildi ve ağzını saran ve örten dört kıvranan uzantısı vardı. Boğumlu üç parmaktan oluşan elleri, bir drovvunkinden oldukça farklı vücut yapısı ve hatlan ile çeşitli tılsımlarla parlayan muska ve kolye takımı vardı. Syrzan, Pharaun'un hiç şüphesi yoktu, psişik kabiliyetleriyle ünlü ırkın bir üyesi, bir illithiddi. Daha ayrıntılı bir deyişle, bunlardan büyücülük yolunu izleyip sonunda kendini alhoon denilen namevt bir varlığa dönüştüren, ender rastlanan yaratıklardan biriydi. Yaratık kesinlikle muazzam bir güce sahipti, zamanın tahribatına karşı bağışıklığı vardı ve hâlâ ustaların zihinlerini okuyup orada yatan ihaneti ortaya çıkartabilirdi. Pharaun gibi Ryld da sıradan fırlamıştı. İri savaşçı silahını geri almak için Houndaer'in üzerine atılmıştı. Büyü malzemelerine aynı derecede ihtiyaç duyduğuna karar veren Pharaun da arkadaşının peşinden gitti. Silah ustası yumruğunu savurdu, Houndaer'i geriye yıkmayı başardı ve Yancı'yı kaptı. Bir sonraki tehdidi bekleyerek geri döndü ve neredeye kılıcıyla büyücü dostunu şişliyordu. Pharaun pelerinine uzandı, derken Houndaer'in mütevazı yoldaşının sözsüz bir arpeggio söylüyor olduğunu fark etti. Pharaun bütün o tılsımlanyla birlikte piwafwisini giymiş olsaydı şarkıya dayanabilirdi, ama bunun yerine şarkının gücü zihnine saplandı. Katıla katıla ve istemsizce gülmeye başladı ve geriye sendelemesine neden oldu. Sonunda kann kaslan feryat ederek dizleri üstüne yığıldı.214

Dağılma Sıradan erkek drovvda görünenden fazlası, düşmanlarını hazırlıksız yakalamak için mülayim bir kılıkta dolaşan çekinilmesi gereken bir rakip olduğundan şüpheleniyordu zaten ve haklı çıktı. "Zanaatkar"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 162: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

aslında mucizelerini müzikal ortamda sergileyen bir büyü kullanıcısı olan bir ozandı. Dişlerini sıkan Pharaun gülme dürtüsünü üzerinden attı. Soluk soluğa başını kaldırdı ve etrafına baktı. Ozan hem büyülü hançerini çekiyor, hem de yeni şarkısına —bu sefer bir yüksek oktavlı aıya— başlıyordu. Houndaer ayağa kalkmış, Ryld'la dövüşüyordu. İkilinin kılıç çınlamaları odada yankılanıyordu. Odanın sonunda Tsabrak tahrikle sekiz bacağı üzerinde yükselmiş ve okuna Pharaun'u hedef seçmişti. Bu sırada kapı ağzındaki alhoon ağız uzantılarını kıpırdatmaktan başka bir şey yapmıyor ve savaşmayı yurttaşlarına bırakmaktan memnun görünüyordu. Pharaun kendisini yana attı. Ok onu ıskaladı ve zeminden sekip duvara çarptı. Büyücü taşa bir tokat attı ve düşmanıyla arasında savunmaya yönelik bir karanlık duvarı belirdi. Alışık olduğu sessiz, zarif yürüyüşüyle ilerlemeye devam etti. Bir şey Pharaun'un zihnini sınırlayarak iradesini perdeledi ve hareket kabiliyetini ortadan kaldırdı. Namevt zihin yüzücü o kadar da boş durmuyordu demek ki. Syrzan psişik yeteneklerini büyücülüğe tercih etmiş, böylece üç parmaklı elleriyle mistik hareketler yapmak zorunda kalmamıştı. Peygamber gölge duvarına takılmadan uzanmış, Pharaun'un aklım bulmuş ve sakatlayıcı bir darbe vurmuştu. Karanlık engeli yok oldu. Syrzan onu kaldırmak için bir çeşit karşı büyü kullanmış olmalıydı, ki bu arada Pharaun görüş yetisini geri kazanmıştı. Şaşırtıcı şekilde Houndaer hâlâ hayattaydı, bunun nedeni muhtemelen Tsabrak'm yaymı bırakıp geniş bir kılıç çekmesi ve dövüşe ortak olmasıydı. İki düzenbaz, Ryld'ı araya sıkıştırmaya çalışıyorlardı, bu genelde işe yarayan bir taktikti, ama ustanın piwajivisi, cüce zırhı ve olağanüstü yeteneği onu zarar görmekten korumuştu. Tuin'Tarl yan gönüllü bir kesiş yaptı ve bunun bir yanıltmaca olduğunu anlayan Ryld karşı koymadı. Oymaların donuk ışığı çıplak kollarında parlayan Tsabrak Ryld'ın kılıcına doğru zehir tükürdü. Ozan tiz şarkısını doruk noktasına ulaştırdı ve bağdaş kurup kollarını vücuduna dolayarak kendisini düğümledi. Yüzüğünün yardımıyla Pharaun parıldayan büyü gücünün şarkıcıdan Ryld'a doğru aktığını gördü. Hatta ne işe aradığını bile söyleyebilirdi. Dostu kendi vücudunu ozamn vücudunun aldığı şekle getirmek zorunda kalacaktı. Ama kuvvetli iradesiyle Ryld, bu saldırıyı yapıldığından haberdar bile olmadan atlattı.Silah ustası, Houndaer'in başına doğru sahte bir kesiş yaptıktan sonra215

Richard Lee Byersgeri dönüp yere daldı. Tsabrak'm bacaklan arasından geçerek driderdan ve Houndaer'den kurtuldu, ayağa fırladı ve Syrzan'a doğru saldırıya geçti. Alhoonu, illitiliç ona daha saldırmamış olmasına rağmen en güçlü düşmanı olarak görüyordu. Syrzan elini keselerinden birine attı ve seramik bir şişecik çıkarttı. Şişeciği sağdan sola savurunca geçtiği yerlerde bir düzine parlak alev küresi meydana geldi. Küreler Ryld'a doğru düz bir çizgi hâlinde fırladı ve bir çeşit cehennem davulu gibi arka arkaya patladı. Işık göz kamaştırıcıydı. Bir an Pharaun hiçbir şey göremedi ve Ryld'ı havada dönen görüntü kabarcıklarından çıkarabildi. Dostu yaralanmamış gözüküyordu. Hâlâ koşuyordu ve neredeyse alhoona bir kılıç uzaklığmdaydı. Syrzan zihin yüzücü yeteneklerini kullanmaya başladı. Liçin saldırısının hedefi olmamasına karşın Pharaun bile çevreye saçılan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 163: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

gücü hissedebilmişti. Bu, sıcak kül serpintisinin beynini yakması gibi bir şeydi. Ryld yere yığıldı. Syrzan bir an yerde yatan savaşçıya baktı, bilincini tamamen kaybettiğinden emin oldu ve sonra Pharaun'a doğru ilerledi. Cübbesinin uzun eteklerine rağmen yürüyüşünde gözle görülür bir gariplik vardı, sanki bacakları birçok yerden bükülmüş gibiydi. Yakından, çürümüş balıktan pek de farklı olmayan kötü bir kokusu vardı. Kıyafeti — bir zamanlar bir prense yakışacak kalitede olduğu belliydi— yıpranmış ve lekelenmişti. Bir parmağıyla Pharaun'un alnma dokundu ve kendilerini başka bir yerde buldular.216

Dağılma

XIX Karanlıkaltı sınırsız, gizemleri sonsuzdu ve merakını takip ederek geçirdiği asırlara rağmen, Pharaun daha önce hiç illithid şehri görmemişti. Şehir sakinlerinin eksikliğine rağmen bunlardan birine adım attığını anlamıştı. Zanaatkarlar duvar ve sütunları beyin dokusu şeklinde mantar yığınları hâline getirmiş, sonra da kıvrımlara çeşitli rünler oymuşlardı. Yerlerde ılık bir sıvıyla dolu birikintiler oluşmuştu. Tuz kokan gölcükler, psişik güçleri olmayan birinin bile aklının gerisinde yabancı ve anlaşılmaz bir düşünce fısıltısı olarak hissedebileceği zihinsel bir kuvvetle sürünüp zonkluyordu. Pharaun mağaranın bir çeşit gözbağı olduğunu fark etti, ama bu, mağaranın ilginçliğine gölge düşülmüyordu. Şu anda en çok istediği bir şey mağarayı köşe bucak incelemekti. O, engin bir rahatlık içinde kökleşmiş bir hevesti, manzaradan daha gerçek olmayan mutlu bir umursamazlıktı, ama hepsinin yanında oldukça baştan çıkartıcıydı. Ne yazık ki onunla savaşmak zorunda kalacaktı. Döndü, Syrzan'rn birkaç metre uzağında olduğunu gördü ve ona — sadece güç sözcükleriyle ellerini sallamasını gerektiren—kuvvet okları gönderdi. Mavi bir ışımayla hedeflerine doğru ilerleyen oklar yan yolda durdular, yere düştüler ve sülük ya da iri başa benzeyen bir şeylere dönüşüp tiz çığlıklar atarak en yakın birikintiye doğru sürünmeye başladılar. "Senin büyülerin burada işe yaramaz," dedi Syrzan, Peygamber'in o zengin, etkileyici ses tonuyla. "Bu kadarını ben de akıl etmiştim, ama denemek zorundaydım. Senin zihninin içinde bir yerde miyiz?"217

Richard Lee Bvers"Aşağı yukarı evet." Syrzan ağır ağır Pharaun'a yakınlaştı. Yan tarafta, iri başlar suda debelenirken sıvıyı şıpırdatmaya başladılar. "Şu anda benim şahsi sığmağımda sohbet etmekteyiz," dedi namevt zihin yüzücü, "ama aynı zamanda hâlâ kâfirin şapelindeyiz. O gerçeklikte, Houndaer'i sizin tehlikeli ve duyarsız oluğunuzu söylememe rağmen sizi buraya getirdiği için azarlıyorum." "Büyüleyici," dedi Pharaun, "ve sanırım beni bu rüyaya özel olarak görüşmek için getirdin." "Aslında," dedi alhoon. Bu hayali bölgede bile yoğun bir şekilde çürümüş balık gibi kokuyordu. "Buna bir çeşit zihin okuma diyebiliriz. Yalan söyleyemeyeceksin." Sorcere Ustası kıkırdadı. "Bazdan bunun için, konuşamayacak kadar engelli olacağımı söyleyebilir."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 164: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Büyücüler yan yana yürümeye başladılar. Ortam epey cana yakın gözüküyordu. "Nasıl oldu da," diye sordu Syrzan, "yandaşlarımı ve beni aramaya başladınız?"Pharaun açıkladı. Syrzan'm bunu bilmesinin bir mahsuru yoktu. Bitirdiğinde, illithiliç "Benim olağandışı gücümü elinde bulundura-mazdm zaten," dedi. "Bunu şimdi anlıyorum. Aşağıyaratıklan, büyücülük ve zihin yüzücü sanatının birleşimiyle etkiliyorsun, ben bu ikincisinde ustalaşmak için gerekli doğuştan gelen kabiliyete sahip değilim. Dahası, siz komplocular ruhbanın zayıflığı hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz." Pharaun başım kaldırdı. "Ya da belki de biliyorsunuzdur, Üstad Liç." "Hayır," dedi Syrzan, bu konuşmaktan çok ağız uzantılarını dolayıp sal- j lamaya benziyordu. "Diğerleri gibi, ne olduğunu biliyorum, nedenini değil." "Yani aradığım hiçbir şey burada yok." Pharaun güldü ve "Kız kardeşim Sabal bana bir keresinde zeki bir drowun düşünce gücü onu hiçbir mankafanın kalkışamayacağı çılgınlıklara sürükler demişti... ama bu kadarı da fazla. Peki ya sen? Bu engin dünyada senin gibi birini Menzoberrarrzan'da bir grup hoşnutsuzla işbirliği yapmaya iten ne?""Bana karşı kullanabileceğin bir bilgi istiyorsun." "Şey, bir bakıma..." Geniş su birikintilerinin birinden gelen psişik bir dalga Pharaun'un başını döndürüp düşüncelerini silip süpürmekle tehdit edince Pharaun bir saniye durmak zorunda kaldı. "Bu beklenmedik olayda bir fırsat yakaladım. Ama büyük oranda sadece merak ediyorum. Sen bir büyücüsün. Diğer şeylerde olmasa da en azından bu konuda ortak noktadayız diye düşünüyorum."218

Dağılma Syrzan omuz silkti, solmuş cübbesinin altındaki dar omuzlan bir drommkinden daha yukarı kalktı. "Peki," dedi alhoon, "sanırım seni bilgilendirmekten zarar gelmez ve gerçekten kabiliyetli olan bir meslektaşımla muhabbet etmeyeli uzun zaman oluyor. Benimle denk olduğundan değil —hiçbir elf ya da cüce bunu başaramaz— ama sen Houndaer'in yandaşlarından birkaç gömlek üstün gözüküyorsun.""Nazik sözleriniz beni derinden etkiliyor." İki büyücü göle benzeyen birikintilerden birinin üzerinden geçen çarpık bir köprüye adım attılar. "Kara elfler bir liçe tahammül edebilir," dedi alhoon, müziksel ve neredeyse yapay sesine kederli bir tını katarak. "İllithidler bunu yapmaz. Çoğunlukla, doğuştan gelen psişik güçlerimiz kadar etkili, ama yabancı bir ilim olan büyücülükten nefret ederler. Yine de, yararlı oldukları sürece kısıtlı sayıda ölümlü büyücüye, bu namus lekesine rağmen büyücülük yapabilenlere müsamaha gösterirler. Ama binlerce yıl varlığını sürdürüp gücüne güç katan ölümsüz büyücüler düşüncesi onları dehşete düşürüyor." "Yani ölümsüzlüğe adım attığın gün," dedi Pharaun, "yurdunu sonsuza kadar terk ettin ya da en azından onu işgal edebileceğin güne kadar." Büyücüler köprünün doruk noktasında durup önlerindeki ılık su kütlesine bakmaya başladılar. Pharaun sıvının sudan daha koyuymuş gibi ağrr ağır akıp dalgalandığını fark etti. "Açıkçası," dedi Syrzan. "Kaçışımı oldukça dikkâtle planlamış olduğumu ummuştum, ama Oryndoll halkı bir şekilde başkalaşımdan haberdar olmuş. Onlarca yıl beni bir hayvan gibi avladılar ve yabani Karanlıkaltı'nda varlığımı aynen öyle sürdürdüm. Bunlar gerçekten zor

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 165: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

zamanlardı. Namevtler bile medeniyetin rahatlığının özlemini çeker. Sonunda Oryndoll beni unuttu ya da benden ümidini kesti. Bu bir ilerleme sayılabilirdi, ama yine de evim diyebileceğim bir yer yoktu." "Duyduğuma göre," dedi Pharaun, "bir ya da iki gizli illithiliç tarikatı mevcutmuş. Bunları aramadın mı?" "Doksan yıl boyunca aradım ve bir tanesini buldum," diye cevapladı Syrzan, sesi tutsağının öyküde öne geçmesinden hafif kızgınlaşarak. "Bir süre orada kaldım, ama kendilerini tarikat lideri sanan en yaşlı alhoonlarla anlaşamadım. Cehalet ve ürkekliklerinden yasaklamış oldukları bazı araştırmalar yaptım." Sorcere Ustası güldü. "Bizi denk saymak yüreğimden geçmiyorsa bile — bir illithiliçin organa hâlâ sahip olduğunu varsayıyorum— en azından ikimizin kafa dengi olduğumuzu kabul etmelisin. Sen de Sarthos iblisini avlamıyordun, değil mi?" "Hayır," dedi Syrzan sertçe. "Şu kadarını söyleyeyim ki, şansım yaver gitseydi, en yaşlı liçi yerinden ederdim, ama olayiann gelişimi benim tekrar219

Richard Lee Byersyabana, yalnız gezginliğe mahkum etti.""Kesin köle edecek birilerini bulmuşsundur." Pharaun hayali mağaranın soğumuş olduğunu hissetti. Belki de yaratanının sıkıntılı tepkisini yansıtıyordu. "Ufak çaplı yerleşimler buldum," dedi Syrzan. "Orada burada bir goblin ailesi, bir düzine troglodyte. Onları kullandım ve sırayla tükettim, ama bir avuç vahşi tarafından işgal edilmiş hiçbir mağara bana istediğimi veremezdi. Görkem ve konforla dolup taşan, yönetebileceğim ve bir imparatorluğa dönüştürebileceğim bil" şehir istiyordum. Ama bu istek güçlerimin ötesindeydi." "Benimkilerin de," dedi Pharaun, "ve dayanılmayacak kadar zor. Böylece sıfırdan inşa edemeyeceğim şeyi arzulayarak Karanlıkaltı şehirlerinde casusluk yapmaya başladın ya da en azından birinde, değil mi. Gözünü Menzoberranzan'a dikmiştin." "Evet," dedi Syrzan, "Halkınızı uzun bir süre gözlemledim. Dönek erkekler topluluğunu kırk yıl kadar önce keşfettim. Yakın zamanda da rahibelerinizin zayıflığını fark ettim, hiçbir kara elf böyle büyük bir değişikliği benim gibi yetenekli bir gözlemciden saklayamaz. Sözde isyancıları hatırladım ve aynı şeyi onların da görmesini sağladım, derken gölgeler arasından çıktım ve onlara hizmetimi sundum." "Neden?" diye sordu Pharaun. "İşbirlikçilerin drovvlar ve sen, kabalığımı bağışlarsan, alt düzey ırklardan birinin bir üyesisin. Aslında yukarı sıçramış bir böceksin. Houndaer ve diğerlerinin iş bitince seninle anlaşacaklarını düşünmüyorsun, değil mi? Kara elller birbirlerine verdikleri şeref sözlerini bile tutmazlar." "Bu iş onlarca yıl bitmeyecek ve bu süre zarfında yandaşlanm üzerinde hakimiyetimi kurmakla uğraşacağım. Onlar şehir yönetimini ele geçirmeden çok önce ben onları yönetiyor olacağım." "Anlıyorum. Ahmaklar sana istediğin açığı vermişler ve şimdi hiçbir zaman dışarıdan gerçekleştiremeyeceğin fethi içeriden yapacaksın ve baskı ağını tüm Menzoberranzan senin sesine koşan kölelerin olana kadar genişleteceksin." "Görünüşe göre illithid toplum yapısını iyi kavrıyorsun," dedi Syrzan. "Muhtemelen biliyorsundur ki, biz aşağı kesimden yaratıkların beyinleriyle ziyafet çekmeyi severiz ve sizinle aynı işkence düşkünlüğünü paylaşıyoruz. Yine de halkının bir bölümü hayatına devam edecek. Herkesi yiyemem ya da zihnini yüzemem, değil mi?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 166: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Sessizlik ve hayaletlerin kralı olmak istemiyorsan, evet. Sorabilir miyim, bu taş yakan ateş bombalan nerden geliyor?""Hırslı erkeklere sahip tek drow şehri Menzoberranzan değil," dedi illithiliç.Pharaun bir an konuşamadı. Başka bir drow şehri—220

Dağılma "Şimdi benim merakımı giderme sırası sana geldi," dedi Syrzan büyücüyü düşüncelerinden sıyırarak."Bu fırsat için yaşıyorum." "Houndaer ve diğerleri sana planı anlattıklarında, bize katılmayı gerçekten istedin mi?"Pharaun sırıttı ve "Bir çeyrek saniyelik süre için evet," dedi. "Neden bunu kabul etmedin? Diğer herhangi bir drowdan daha inançlı ya da daha az hırslı değilsin." "Ya da illithidden, sanırım. O zaman neden sizi Gromph'a ispiyonlama kararıma sadık kaldım?" İnce yapılı kara elf kollarını iki yana açtı. "Birçok nedenden. Birincisi, ben dikkate değer bir büyücüyüm ve Menzoberranzan'da biz büyücülerin üstü kapalı bir hiyerarşisi vardır. Son yıllarda, tüm isteğimi buna yönelttim. Zirveye çıkabilirsem, bu beni bir yüce rahibe kadar saygıdeğer biri yapacak" Syrzan uzantılarını kıpırdatmaya başladı, bu sabırsızlık alâmetiydi ve bir parça deri koparak yere düştü. Ölümlü zihin yüzücülerin çamurumsu, kaygan derilerinin aksine liçin derisi çatlamış ve kupkuruydu. "Hainler kendilerini dişilerin üstüne yerleştirmeye çalışıyorlar," dedi namevt yaraük. "Bunu anlıyorum, ama işlerin planladıkları —ya da senin planladığın— gibi gideceğinden şüpheliyim." "Rahibelerin, büyülerinden yoksunken bile zorlu olduklarına mı inanıyorsun?" "Ah onlar tabii ki çok güçlüler. Bu ufak birliği zorlanmadan yok edecekleri kesin. Beni düşündüren şey aşağıyaratıklar. Ne kadar çok goblin olduğunun farkında mısın, sen onları kışkırtmadan önce bile bizden ne kadar nefret ettiklerini ya da taş yakan ateşinin ne kadar tehlikeli olabileceğini biliyor musun? Büyük ihtimâlle isyan sonrası yönetilecek Menzoberranzan diye bir şey kalmayacak.""Saçmalık. Orklann da zamanı gelecek ve halkınız onları katledecek." Pharaun iç geçirdi. "Bu günlerde herkes bunu söylüyor. Görüş birliğimizin beni rahatlatacağını ummuştum, ama olmadı. Bu diğer herkesten daha ileri görüşlü olduğunu bilmenin sakıncalarından biri.""Seni temin ederim ki, orklar başarılı olamaz." "En azından şehir kurucularının canlı kayadan yarattıkları o güzelim mimariyi yok edecekler ve gelecek köle kuşaklan için cüretkâr bir ömek teşkil edecekler. Planın sadece rahibelere değil, Menzoberranzan'in kendisine zarar verecek ve bunu onaylamıyorum. Bu çok anlamsız ve münasebetsizce bir şey. Sadece bir ahmak ele geçirmeye çalıştığı hazineyi berbat edebilir." Syrzan sesinde hafif bir alayla "Senin pek de vatansever biri olduğunu söyleyemeyeceğim," dedi.221

Richard Lee Byers "Garip, değil mi? Sana daha da ilginç bir şey söyleyeyim. Kendi çapımda ben de Lloth'un inançlı evlâtlanndan biriyim. Ah, bu benim kendi isteklerim doğrultusunda ilerlememi engellemedi —hatta bu yolda bir iki rahibe bile öldürdüm— ama kişisel üstünlük peşinde koşuyor

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 167: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

olmama rağmen, hiçbir zaman onun kurduğu sosyal düzeni altüst etmeyi isteyemem. Seçilmiş halkını ve şehrini bir aşağı-yaratığın yönetimine geçirecek bir plana kesinlikle katılamam." "Tanrılar bile ölebilirler, drow. Belki Lloth da ölmüştür. Eğer Menzoberranzan onun en sevdiği ölümlü diyarsa, neden sizi ortada bıraktı?" "Bir sınav? Ceza? Kapris? Kim bilebilir ki? Ama Örümcek Kraliçe'nin öldüğünden şüpheliyim. Onu bir kez gördüm ve Sıkıntılar Zamanı'nda Menzoberranzan'ı ziyaret eden tezahürden bahsetmiyorum. Kara Ana'ya ilahiyatının tüm görkemindeyken baktım ve hiçbir şeyin onu alt edebileceğine inanmıyorum.""Örümcek Kraliçe'yi mi gördün?" "Bunun ilgini çekeceğini düşünmüştüm," dedi büyücü. "Bu Sorcere'den mezuniyetimden kısa bir süre sonraydı, anama hizmet etmek için eve dönmüş ve kız kardeşim Sabal'la ikizi Greyanna'ya karşı birleşmiştim. Bir gece, bir rahibe temsilci kumlu sarkıt kalemize geldi. Triel Baenre bizzat grubun başındaydı —o zamanlar Arach-Tinilith'in Hanımı'ydı— ve yanında Xorlarrin, Agrach Dyrr, Barrison Del'Armgo ve birkaç tane daha önemli evden ileri gelen şahıslar getirmişti. Bu çok önemli bir durumdu, çünkü bu kudretli hanımlar beni tutuklamaya gelmişlerdi. "Bunu başlatanın Greyanna olup olmadığını hiçbir zaman öğrenemedim. Bu onun yapacağı tarz bir şeydi, ama kesin bir şey söylemek mümkün değildi. Buna inanmayacaksın, ama o günlerde küstah, kendini beğenmiş bir yüz. karası, yani şu an karşında duran uysal ve mütevazı beyefendiden bambaşka biri olarak görülüyordum. Eminim birçok ruhban beni saygısızlık ve hürmetsizlikle suçlamıştır." "İşte Tsabrak'm başına gelen de buydu," dedi Syrzan. "Rahibeler onu tutuklamış, dridera dönüştürmüş ve defetmişler." "Bazen daha da kötü cezalar verirler," dedi Pharaun, "ama seni gerçek niyetini anlayabilmek için incelerler. Anamın araya gireceğini ummuştum. Kendisi Menzoberranzan'in yüce Matronlan'ndan biriydi ve ben Mizzrym Evi adına birçok iş başarmıştım, ama tek kelime bile söylemedi. Belki benim bir hain olduğuma inanıyordu ya da Baenre'yle görüş ayrılığına düşmeye çekinmişti. Belki de sadece düştüğüm zor durumu eğlendirici bulmuştur. Miz'ri böyle biri işte. "Neyse, rahibeler beni zindana tikti ve sorguya çekti. Bu arada kırbaçlany-la diğer oyuncaklarını kullanmayı ihmâl etmediler tabii. Bir şekilde acıyı durduracak asılsız itirafları etmemeyi başardım. Büyücü bir dostum bir zihin222

Dağılmaokuma büyüsü yaptı ve çoğu büyücünün düşüncelerini korumak için yapmış olduğu korumalarım yüzüne patladı. Sanırım bir illitbid bu korumaları rahatlıkla aşabilirdi, ama o bunu başaramadı.""Yani sınavı geçtin mi?" diye sordu Syrzan. "Heyhat, hayır," diye güldü Pharaun. "İnceleyiciler sonuçlan yetersiz buldular ve hüküm vermesi için daha yüce bir güce danışmaya karar verdiler. Beni kara bir sunağa yatırdılar, birlikte dans ederek, feryat ederek ve kendilerini sakatlayarak bir ayin yaptılar ve işkence odası solarak kayboldu. Bundan memnun olacağımı sanırdın, herhalde, ama yeni çevrem eskisinden daha az uğursuz değildi." Pharaun'u yakalayanlar onun gümüş yüzüğünü fark etmişlerse bile basit bir mücevher sanıp el koymamışlardı. Büyücü Syrzan'a bakar bakmaz onun büyüsünün liçin hayali yaratımının smırlannda bile işe yanyor olduğunu keşfetmişti. Aklına gelen bir fikri bilinçaltına attıktan sonra gevezelik etmeye devam etti. "Rahibeler onlara direnmeyeyim diye bana uyuşturucu vermiş, sonra

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 168: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

üzerimde hatın sayılır derecede bir vahşet uygulamışlardı. Hırpalanmış başımı kaldınp etrafima bakınmak bile bir hayli zamanımı almıştı. Bunu yaptğımda üzerinde yatıyor olduğum şeyin hafifçe esneyen, ama adamantit kadar sağlam ipliklerden oluşmuş dev bir nesne olduğunu anladım. Aksi hâlde iplikler ağırlığım altında dağılırdı. Uzaklarda, tüneğim benzer bir şeyle dik açı yapacak şekilde birleşiyor, onun da aynı şekilde başkalanyla birleşerek ortaya çıkardığı desen —aniden fark ettiğim üzere— inanılmaz kanşıklıkta dev bir örümcek ağı dünyası oluşturuyordu. Eğer ağ bir yere bağlıysa bile, bağlantı noktalan göremeyeceğim kadar uzaktaydı. Belki de sonsuza kadar uzanıyordu.""İblisağı," dedi Syrzan. Pharaun belli etmeden alfıoonun muskalannı incelemeye başladı. Gümüş yüzüğünü kullanarak illithidin Menzoberranzan'daki her ork ve gobline psişik "Çağn" göndermesini sağlayan muskayı bulmaya çalışıyordu. "Çok güzel," dedi büyücü. "Görüyorum ki öğretmenlerin varlık düzlemlerini anlatırken dersi takip ediyoımuşsun. İşte Cehennem'in Lloth'un hüküm sürdüğü katmanına sürülmüştüm. Ağ ipliklerinin içlerinin boş olduğunu ve yerin yaşam kaynağının içeride bulunduğunu hatırladım. Dışanda hiçbir yiye-cek-içecek kaynağı ya da beni eve götürecek bir boyut kapısı göremiyordum, bu yüzden, ruhbanların ilgisinden hâlâ başım dönüyorken sürünmeye ve bir giriş yolu bulmaya çalıştım. "Belki sonunda bir tane bulabilirdim, ama sürem doldu. Üzerinden geçmekte olduğum iplik titremeye başladı. Etrafıma bakındım ve onu gördüm.""Lloth'u mu?" diye sordu Syrzan."Başka kim olacaktı? Rahibeleri kendi düzleminde demirden, hareket223

Richard Lee Bverseden bir kaleyle yolculuk ettiğini söylerler, ama o gün kalesini geride bırakmış olmalıydı. Tannça'mn kendisini Baenre'nin Büyük Dikit kadar iri bir örümcek suretinde gömlekteydim. Diğerlerine de aynı şekilde görünürdü, ama benim için geldiğinde muazzamdı. "Dehşete düşmüştüm, ama benim konumumda biri böyle bir durumda ne yapabilirdi? Kaçmak mı? Dövüşmek mi? ikisi de aynı oranda saçma olacaktı. Geriye kalan tek mantıklı şeyi yaptım. Yere yığıldım ve gözlerimi yumdum. "Ama beni körlüğün rahatlığından mahrum bıraktı. İradesi beni kavradı ve yukarı bakmaya zorladı. Başını eğmiş, bir çift parlak yakut küreyle bana bakıyordu. ' 'Bakışının beni delip geçmekle kalmayıp küçük parçalara ayırdığını hissettim. Bu duygu dayanılmazdı, ölmek istedim ve bir şekilde dileğimi yerine getirdi. "Bacakları çok büyüktü, ama incelerek nokta şekline sonlanıyordu, zarif bir kesinlikle hareket ederek öndeki iki bacağıyla beni parçalara ayırdı. Bu işlem beni öldürdü mü? Bilmiyorum. Öldürmüş olması gerekirdi, ama eğer hayatımı kaybettiysem bile, ruhum parçalanmış bedenimde dolaşıp aynı acıyla korkuyu hâlâ yaşıyor. "Ruhum da kendi yıkımının bilincindeydi. Bir şekilde Örümcek Kraliçe derimi kemikten ayırırken zihnimle ruhumu da ayıklıyordu. Bunun nasıl bir duygu olduğunu tarif edemem. İşkenceciler ve büyü kullanıcıları ırkından geliyor olmama rağmen kelime haznem buna yeterli değil. Şu kadarını söyleyebilirim ki, hoş bir duygu değil. "Sonunda, varlığımın her parçası önünde yatıyordu —şimdi fark ediyorum ki inceleme içinmiş, onca acı ve dehşet içinde o zaman bunu kavrayamamıştım. İşini bitirdiğinde beni eski hâlime getirdi."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 169: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Kendini açık etmemeye dikkat eden ve zihnini hikâyeye odaklayan Pharaun alhoonun Çağn'sını sağlayanın üçgen muska olduğuna karar verdi. Şimdiki soru, bu konuda ne yapılabileceğiydi. Gerçek muska Syrzan'm madde düzlemindeki fiziksel vücudunda, göğsünde asılıydı. Zihnindeki onun bir çeşit yansımasıydı. Onu Syrzan'ın elinden almak bil" işe yarar mıydı? Pharaun devam etti, "Sence benim zekâmla ruhumun her parçasmı aynen eskiden olduğu gibi mi bir araya getirdi? Geçen birkaç yıl bu sorunun peşinde bir hayli koşturdum, ama bu cevaplandmlamaz, bu yüzden bizi alıkoymasına izin vermeyelim. "Şehvetler Anası beni bir araya getirdikten sonra, doğduğum düzleme geri attı, tekrar sunakta uyandım ve bu benim kabul gördüğümün bir kanıtıydı. Sanırım ruhbanlar hayal kmkhğına uğradılar. Daha önce hiçbir sorgucu şüphelinin aklanmasına tanıklık etmemişti. "Belki de benim delirmiş olmamda bir parça teselli bulmuşlardır. Beni aileme geri götürmüşler, onlar da bir yatağa bağlayıp yastıkla boğmanın nasıl224

Dağılmabir fikir olduğunu tartışmışlardı. Sabal benim avukatım ve muhafızım olmuştu. En sadık müttefikini kaybetmeyi göze alamazdı. "İzin verirsen sayıklama ve halüsinasyon görme faslım atlamak istiyorum. Sonunda aklım geri döndü ve Cehennem'deki deneyimlerimi gözden geçirince Lloth'un sonsuz dehşet ve kötülüğünün yanında, ulu bir güzelliği olduğunu fark ettim. Bunu o zaman fark edebilecek kadar bilinçli değildim." Yüzük gibi broşun da büyüsü hayalcilere hayalde eşlik etmiş olmalıydı. Aksi hâlde Pharaun parlayan üçgeni göremezdi. Belki de muskadan burada kurtulursa, fiziksel gerçeklikteki karşılığı tılsımını yitirirdi. Belki de yitirmezdi, ama Sorcere Ustası bu fırsatı değerlendirmek zorunda olduğuna karar verdi. Bir fırsatı daha olacağından emin değildi. "Kesinlikle tüm kara elflerin, özellikle de biz büyücülerin arzuladığı yüce güce örnek teşkil ediyordu," diye gevezeliğe devam etti drow. "O bizim başımızda olduğu için şükrediyorum. O bize layık, biz de ona layığız." "Seni oldukça etkilemiş," dedi Syrzan ağız uzantılarını sallayarak, "ve en zayıf tann bile bir ölümlüyü kendisine böyle hayran bırakabilir. Yine de sen bir gizemler âlimisin. Lloth'tan daha yüce güçler olduğunu biliyor olmalıs—" Pharaun üçgen fildişi muskayı namevt zihin yüzücünün eski püskü cübbesinden kaptı ve köprünün kenarındaki kıvrık korkuluk duvarına çarptı. Ziynet kırılmadı. Çaresizlikle, muskayı fırlatmak için kolunu geri çekti. Belki illithiliç onu aşağıdaki karanlık birikintiden çıkartamazdı. Soğuk ve sert bir el yakasından tuttu ve büyücüyü yere çaldı. Buna karşı koyacak gücü yoktu. Syrzan'ın bizzat yarattığı gerçeklikte alhoon bir titan kadar kuvvetliydi. Liç broşu Pharaun'un elinden söküp aldı ve ceplerinden birine koydu. Kara elfı iki elle tuttu, kafasını yaklaştırdı ve kuru, çürümüş ağız uzantılarını büyücünün kafasının etrafına doladı. Pharaun bunun zihin yüzücülerin beslenme şekli olduğunu biliyordu. Uzantılarım en uygun deliğe yerleştirir ve kurbanlarının beynini emerlerdi. Pharaun, Syrzan hayali varlığına böyle bir uygulama yaptığında ne olacağım merak etti. Fiziksel vücudu yok mu olacaktı, yoksa bilinçsiz bir kabuk olarak yaşamına devam mı edecekti?

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 170: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Hikâyemi beğenmedin mi?" dedi Pharaun nefes nefese. Liçin tutuşu nefesini kesiyordu. "Oldukça ilgili görünüyordun, bu yüzden seni hazırlıksız yakalayabileceğimi ummaya cüret ettim.""Bana elini sürdün! Buna izin veremem!" Peygamber'in kadife sesi sertleşerek tıslama ve vızıldamanın çirkin bir karışımına dönüştü. Uzantılar kavrayışlarını sıkılaştırdı. "Teknik olarak, bunlar benim ellerim değil," dedi Pharaun. Tanrıça adına, kafatası neredeyse patlayacaktı! "Bunların hepsi hayali değil mi?"225

Richard Lee Byers"Bana hangi muskayı alacağına nasıl karar verdiğini söyle." "Yüzüğüm. Büyü gücünü görmemi ve yorumlamamı sağlıyor. Her büyücüye lazım." "Beni bu özel dünyada alt etmeyi umduğuna göre bir ahmaksın demektir. Anlamıyor musun, burada ben tanrıyım]" "Sonuçta ben de bir ölüyüm," diye yanıtladı Pharaun, "ve bir drow hayatının elden gittiğini anladığı zaman, düşüncelerini intikama çevirir." "Ama yanılıyorsun." Syrzan uzantıları gevşetti ve "Seni öldürmeyeceğim. Bu müsriflik olurdu. Bildiğin gibi, amacım tüm Menzoberranzan'ı kölem yapmak. Kesinlikle tüm yeteneklerinle sen oldukça faydalı bir köle olacaksın. Bana karşı bu kabalığı yapmasaydın, diğer büyücülerle bir arada bulunmaktan zevk aldığım için esaretin biraz daha hafif olabilirdi. Şimdi, korkanm bundan en ufak bir zevk alamayacaksın," dedi.Pharaun'un kafasına bir acı saplandı. Tek yapabildiği haykırmak oldu.226

Dağılma

KA"Onu bana bırak," diye gürledi Houndaer.Palası elinde hazır bir şekilde, Ryld'a yaklaşmaya başladı. Melee-Magthere Ustası ayağa kalmaya çalıştı ve başarısız oldu. Akademi'deki öğrenciliğinden bu güne kadar acıyı aşma teknikleri üstünde çalışmıştı, ama daha önce namevt illithidin görünmez darbesi gibi bir şeyle hiç karşılaşmamıştı. Bu, zihnim delip geçen bir mızrak gibiydi.Syrzan anlık tansından çıktı ve "Hayır," dedi.Houndaer döndü. "Hayır mı?" diye sordu. "Onlar konusunda haklıydın." "Ve inanıyorum ki," dedi liç ağız uzantıları kıvranarak, "gelecek sefer kimin yargılama gücünün daha fazla olduğunu hatırlayacaksın. Şimdi burada olduklarına göre, senin de ummuş olduğun gibi davamıza hizmet edebilirler. Sadece zihinlerim yeniden şekillendirmemiz gerekecek."Ozan tek kaşını kaldırdı ve, "Bunu yapabilir misin?" diye sordu. "Evet," dedi Syrzan, "ama şimdi bunun ne yeri ne zamanı. Çağrı yapmak için gücüme ihtiyacım var."Pharaun'un gümüş yüzüğünü baygın drowun parmağından çekip aldı."Şimdilik onları bir yere kilitleyin," diye buyurdu alhoon."Pekâlâ," dedi Tsabrak. "Umarım onu onarırsın da onları kontrol edebiliriz."O da Ryld'a doğru ilerledi. Silah ustası bir kez daha ayağa kalkmaya çabaladı. Birisi kafasına kılıcın yanıyla vurdu ve tüm gücü devrilmiş bir kadehteki şarap gibi akıp gitti.İlerleyen birkaç dakika bulanıktı. Houndaer, Tsabrak, ozan ve başka

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 171: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

bir227

Richard Lee Bvershain tutsakları bir hücreye taşıdılar. Hücrede de kalenin geri kalanı gibi bir terk edilmişlik havası vardı, ama birileri —ki bu öncelikli hareket bir kara elf varlığını ispatlıyordu— üşenmeden kilit ve engelleri yenilemişti. Kaçaklar Ryld'm pelerin ve zırhını çıkartıp onu duvara zincirlediler. Beklediği gibi, komplocular, Pharaun'un Syrzan tarafından bayıltılmasmdan kısa süre sonra şiddetli bir nöbet geçirmesine ve bunu atlatıp adamakıllı bilincini kaybettikten sonra hâlâ uyanmaya niyeti yok gibi gözükmesine rağmen, büyücü için daha ayrıntılı önlemler alıyorlardı. Kelepçelerin yanında, kaçaklar ona demir bir başlık giydirerek konuşmasına ve böylece güç sözcükleri söylemesine engel oluyorlardı. Önkollarım menteşeli metal bir tüpün iki ağzından sokarak el ve pamıaklanyla mistik işaretler yapmasına mani oldular. İşleri bittiğinde Ryld güç toplamaya başlamıştı, en azından konuşabilecek kadar."Sizi de buraya tıkacak," diyebildi bin bir zorlukla.Houndaer ona döndü, kaşları çatılmıştı. "Ne?" "Liç. Gücü paylaşmak istemiyor. Her bir Menzoberranzanlı'yı —sizler de dahil— zihin kölelerine dönüştürmek istiyor. İllithidler bunu hep yapar." "Biz o canavara güveniyor muyuz sanıyorsun?" diye hırladı Tuin'Tarl. "Bizler ahmak değiliz. Yapması gerekeni yapacak, sonra ondan kurtulacağız." "Niyetiniz bu, ama peki ya Syrzan şimdiden gizlice sizi etkisi altına alma çalışmaları yapıyorsa? Ya eğer, zamanı gelince—"Houndaer eski öğretmenini yumrukladı ve kafasını kireç duvara vurdu. "Kapa çeneni," dedi asilzade. "Beni bir kere kandırdın ve aptal yerine koydun. Bunun bir daha olmasına izin vermeyeceğim." Kaçaklar hücreden ayrıldı. Örümceksi al vücuduyla Tsabrak kapıdan geçerken biraz sıkışmak zorunda kaldı. En arkadan giden ozan, Ryld'a acı acı gülümsedi ve omuz silktikten sonra kapıyı çarparak kapattı.Ryld ayrılmış alt dudağındaki tuzlu kanı yaladı. "Pharaun," dedi alçak bir sesle. "Gerçekten baygın mısın, yoksa numara mı yapıyorsun?" Kafasındaki çelik koşum takımlarıyla yere yığılmış Sorcere Ustası cevap vermedi. Göğsü inip kalkıyor olmasaydı, Ryld öldüğünü sanabilirdi. Kılıç ustası Pharaun'un yanma gitmeye çalıştı, ama zincirleri çok kısaydı. Kelepçeleri incelemeye başladı. Bileklikleri sıkı, kilitleri sağlamdı. Zincir ağır, iyi dövülmüş ve duvara iyi tutturulmuştu. Ryld azgın gençlik yıllarında bir iki kez bağlannı kopanp kurtulmayı başannıştı, ama gerekli aletler ya da bir mucize yardımı olmadan bunlan kırabileceğini sanmıyordu. Sesinden ve el hareketlerinden mahrum bırakılmış Pharaun'un da yapabileceği pek bir şey yok gibi görünüyordu. Yine de Ryld büyücünün tek228

Dağılmaumutlan olduğuna yürekten inanıyordu. Pharaun zekiydi. Belki o bir şeyler düşünebilirdi, tabii bilinci yerinde olsaydı. "UyanH diye gürledi Ryld. "Uyan, lanet olası. Bizi buradan çıkartmak zorundasın!"Gürültüye duvara çarptığı zincirleri de ekledi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 172: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Sonuç yoktu. Sesi kısılana kadar bağırdı, ama Pharaun kıpırdamıyordu."Kahretsin!" diye küfretti silah ustası. Yere eğildi ve ağzının kuruluğunu giderebilmek için biraz salya üretmeye çalıştı. Kaçaklar bir su şişesi verme nezâketinde bulunmadıklanndan elinden gelenin en iyisi tükürüktü. "Uyanmak zorundasın," dedi daha yumuşak bir sesle. "Aksi hâlde yenildik sayılır ve bizi daha önce kimse yenememişti. Pelerinimsi lordunu avladığımız zamanı hatırlıyor musun? Akıncı birliğinde fazladan altmış yedi tane gedik vatozu daha olduğunu biraz geç fark etmiştik, ki bu bizim üçüncü sınıf öğrencilerinden oluşan ufak grubumuzun hazırlıklı olduğundan birazcık fazlaydı. Ama sen bana 'Sorun değil, taraflan dengelemek için sadece doğru büyüleri doğru yerde yapmak yeterli,' demiştin. İlk önce ateşten bir duvar yaratmıştın..." Ryld gelişigüzel konuşmaya saatlerce devam etti, boğazı yanmaya başlayana kadar ortak deneyimlerini anlattı. Belki bu hikâyeler Pharaun'un baygın zihninde bir kıvılcım yaratıp onu uyandırabilirdi ve en nihayetinde konuşmak, öylece oturup Syrzan zihnim bozduktan sonraki hayati hakkında kafa yormaktan iyiydi. Sonunda büyücü birden kafasım kaldırdı. Gözleri vahşice açılmıştı ve haykırmaya çalışıyordu. Gem sesini boğarak çağıldamaya dönüştürürken aynı zamanda ağzının kenarlarını kesmişti. Kan damlalan yaradan akmaya başladı."Tamam, sakin ol," dedi Ryld. "Liç sana her ne yaptıysa, artık geride kaldı." Pharaun derin bir nefes aldı ve yavaş yavaş geri verdi. Gözleri normale döndü. Ryld, eğer başlığı olmasaydı büyücünün yüzünde o her zamanki şen tebessümün olacağını düşündü. Pharaun silah ustasına başını eğerek onu rahatlattığı için teşekkür etti, sonra ellerini bağlayan kılıfı incelemeye başladı. Boruyu birkaç kez yere çarparak menteşeleri kınp kıramayacağını görmeye çalıştı. Karamadı. Başını iki yana salladı, birkaç saniye hareketsiz oturdu, sonra gözlerini kapatıp şüphesiz kaçışlannı planlamak için arkasına yaslandı. Birkaç dakika sonra büyücü tekrar dikildi. Çizmelerinin birinin topuğunu diğerinin kenanna sürtmeye başladı. Ryld bir heyecan dalgası hissetti. Dostunun çizmesinde saklı bir muska olduğunu düşündü. Büyücünün bunu şimdiye kadar hatırlamamış olması garipti, belki de bunun nedeni bilinç kaybıydı.Bütün drow çizmeleri gibi Pharaun'unki de yüksek konç]uydu ve ayağına229

Richard Lee Byersiyice oturuyordu. Çizme büyücünün ayağından çıktığında Ryld hevesle çizmeden çıkan... hiçbir şey göremedi. Büyücünün dar pantolonu ve çorapları hariç hiçbir şey. Pharaun diğer çizmesini çıkartmaya başladı, Ryld dostunun aklından geçenleri biliyor olmayı diledi, ama ne yapmaya çalıştığını sormanın işe yaramayacağını biliyordu. Elleri bağlıyken büyü kullanıcısı ona sessiz drow işaret diliyle bile cevap veremezdi. Sonunda ikinci çizme de çıktı ve bunun üzerine Pharaun çoraplarını çıkartmaya başladı. Çıplak ayaklan da elleri gibi uzun ve zarifti. Büyücü sağ ayağını kaldırdı, dikkatle inceledi ve parmaklarını kıpırdatmaya başladı. Onları belli bir düzende hareket ettirmeyi beceremiyordu ve denemeye devam etti. Ryld'm olan biteni anlaması için birkaç dakika daha geçti; savaşçı ağlasın mı, gülsün mü bilemiyordu. Aslına bakılırsa Karanlıkaltı'nda el ve ayaklan drowlannkinden oldukça farklı olmasına rağmen büyü yapabilen —Syrzan da bu gruba dahil— bir sürü yaratık bulunurdu. Belki Pharaun'un da bir şansı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 173: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

olabilirdi. Belki büyülü söz ya da maddi büyü bileşenleri yerine sadece hareket gerektiren büyülerden birini yapabilirdi. Tabii eğer elleriyle oluşturabilmek için yıllarını verdiği o karmaşık hareketleri ayak pannaklarıyla yapmayı başarabilirse. Sağ ayak parmaklan yorulduğunda sol ayağını çalıştırmaya başladı. Bundan sonra arkasına yaslandı ve ikisini birlikte hareket ettimıeye çalıştı. Eğer Ryld'in hayatı büyücünün başansına bağlı olmasaydı, savaşçı karşısındaki manzaraya katıla katıla gülüyor olurdu. Az sonra Pharaun terlemeye ve titremeye başladı, bu ona durması ve biraz dinlenmesi gerektiğini gösteren işaretti. Bir saat sonra deneyinin bir sonraki aşamasına geçti: Büyünün tüm unsurlannı bir araya getirme, her parmağını doğru sıra ve zamanlamayla hareket ettirme. Ryld dostunun çalışmalarını pür dikkat izliyordu. Bir büyücü değildi, ama bir an eğitimsiz gözleriyle Pharaun'un üç denemeden ikisini aynı başanyla tamamlayabildiğini fark etti. Sonra bir şekilde hata yapıyor, üçe tamamlayamıyordu.Sonunda, nefes nefese kalmış bir hâlde silah ustasına baktı ve omuz silkti. "İyi gidiyorsun," diye cevapladı kılıç ustası. "Üçte iki fena bir oran sayılmaz." Pharaun geriye düştü ve birkaç dakika dinlendi. Tekrar doğrulduğund;ı ağzının kenarından süzülen kanlara aldınş etmeden hırlamaya ve kollanın saran kılıfı yere vurmaya başladı. Sonra durdu ve Ryld'a baktı."Anladım," dedi savaşçı. "Gürültü yap. Birilerini getir."Pharaun başıyla onaylarken kafalığı tmgırdadı.230

Dağılma "Hey!" diye haykırdı Ryld. "Birileri buraya gelsin! Ben bir Melee-Magthere Ustasıyım. Büyük evlerin savunmaları hakkında sırlar biliyorum, başarılı olmak için bilmeniz gereken sırlar. Bu sırlan özgürlüğümle takas edeceğim!" Bu haykırışlarını bir süre devam ettirdi, bir yandan da zincirlerini duvara çaıparak gürültüyü artırıyordu. Bu sırada Pharaun baygınmış gibi hareketsiz yatıyordu.Sonunda kapıdaki parmaklıklı pencerede bir çift göz belirdi."Ne var?" diye hırladı yeni gelen. Ryld bu sesi daha önce duymamıştı."Seninle konuşmalıyım," dedi silah ustası. "Duydum," dedi diğer drow. "Sırların varmış. Alhoon onları söküp alır, pazarlık yapmamıza gerek yok." "Syrzan, bizleri zihin köleleri hâline getirme işini sonraya bıraktı," diye yanıtladı Ryld. "Benim vereceğim bilgi size aşağıyaratıklan salıvermeden önce lâzım. Daha isyan başlamadan silah ustalan onlan katlederse hiçbir işinize yaramazlar.""Silah ustalan bunu nasıl yapacaklarmış?" diye soru kaçak. "Bir sır," dedi Ryld, "biz, piramidin kardeşlerinin çok az seçilmiş kişiyle paylaştığımız bir sır.""Sana inanmıyorum." "Yüzlerce yıldır savaş çalışıyomz. Sence Akademi'ye yolu düşen herkesle bildiğimiz her şeyi paylaşıyor muyuz, yoksa bazı büyük ve ölümcül sırlan kendimize saklıyor olabilir miyiz?"Kaçak biraz duraksadı. "Pekâlâ anlat bana o zaman. Eğer kayda değer bir bilgiyse seni serbest bırakrnm." Ryld zincirlerini birbirine çarptırarak omuz silkti. Bileklerinde yara yapmaya başlamışlardı. "Sırnmı kapalı bir kapının ardından mı bağırayım?" diye sordu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 174: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

silah ustası. "Bunu gerçekten istediğine emin misin?""Bekle." Mahkumun sesindeki küçümseme kaçağa temel prensiplerden birini hatırlattı. Bu işten nasıl kâr koparacağını bulana kadar en iyisi bilgileri kendine saklamaktı. Bu kaçak da Ryld'm sözlerine bir başkasının kulak misafiri olmasını istemiyordu. Bir anahtar kilide yerleşip çevrildi. Kapı gıcırdayarak hafifçe aralandı ve kaçak içeri girdi. Köşeli suratının ortasında kınk bir burunla tıknaz bir drow-du. Sıradan kıyafetini gösterişli mücevherlerle süslemişti. Epesi omuz kayışında asılı duruyor, iki çizmesinde de birer hançer hazır bekliyor, arbalet tabancası da kemerinde sallanıyordu.231

Richard Lee Byers Güvende olduğunu düşündüğü kapı eşiğinde durdu. Hücre yeteri kadar genişti ve mahkumların zincirleri oldukça kısaydı. Kapıyı çekti, ama kapatmadı."Tamam," dedi, "şimdi öt bakalım.""İlk önce," dedi Ryld, "beni kelepçelerimden kurtar." Kaçağı bir süre oyalaması gerektiğine karar vermişti, Pharaun'un büyüsünü tamamlamasına yetecek bir süre.Muhafız sadece güldü ve "Saçmalama," dedi."Neden olmasın?""Neden olmayacağını biliyorsun." "Beni dinledikten sonra da tutsak bırakabilirsin," dedi Ryld, gözünün ucuyla Pharaun'a bakarken. Korku ve umutsuzluk yaratırcasma dostu büyü yapmıyordu, hatta hiç hareket etmiyordu. Yine mi kendisinden geçmişti? "Sen tutsaksın," dedi kaçak, "ben değil. Bu yüzden bana güvenmek zorunda olan sensin, başka yolu yok." Ryld kaşlarını çattı ve ilham gelmesi için beynini zorlamaya başladı. Pharaun etkisizken kaçağı alıkoyacak bir hikâye uydurmak ve büyücünün en kısa zamanda harekete geçmesi için dua etmek Ryld'a düşüyordu. "Peki, sanırım seçme şansım yok. Bauthwaf'ın biraz ötesinde, Karanlıkaltı'nm en derin noktalarına giden bir tünelin girişi bulunuyor. Buraya bizim halkımız bile—" "Bunun silah ustalarının köleleri katletmesiyle ne alâkası var?" diye sordu muhafız. "Dinle, yakında öğreneceksin. Geçidin sonlarına doğru benim bile daha önce hiç görmemiş olduğum bir çeşit mineral var..." Sonunda Pharaun ayağını oynatmıştı. Kaçağın bunu fark etmemiş olmasını umuyordu. "Bu taşı toz hâüne getirdiğinde...""Hey!" Görünüşe göre muhafızın gözleri Ryld'ınkiler gibi keskindi ki Pharaun'a doğru ilerlemeye başladı, ama geç kalmıştı. Soluk sarı ışıktan oluşmuş, vücuttan ayrılmış bir el kaçağın omzunun yanında belirdi ve onu itti. İtme kaçağın Ryld'a doğru sendelemesine neden oldu. Silah ustası onu yakalayıp yere indirdi. Zeminde yapışkan bir birikinti bırakana kadar drowun kafasını yere çarptı. Sonra cesedi araştırdı ve kemerinde asılı olan anahtarlığı kaptı. Kendi kelepçelerine ve Pharaun'un engelleyicilerine ait anahtarları buldu. Büyücü parmaklarını kıvmp açarak dolaşımı hızlandımıaya çalıştı ve cebinden çıkarttığı bir mendille ağzının kenarındaki kanı sildi. "Sanırım yeni bir büyü uzmanlığı keşfettim," dedi büyücü. "Pedomansi —ayak büyücülüğü."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 175: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

232

Dağılma"Neden büyüyü yapmak için bu kadar bekledin?" "Dostumuzun anahtarlarını arıyordum. Bizi şunlardan kurtaracak anahtarları yoksa hiçbir işe yaramazdı. Pelerini üzerlerini örtmüştü, bu yüzden gecikme yaşadık.""Bir şeylerin ters gittiğine emindim. Bizi buradan çıkartmaya hazır mısın?" "Birazdan," dedi çorap ve çizmelerini giyerken. "Her şeyin muhteşem gittiğini düşünüyorum, öyle değil mi? Aradığımız bilgiyi bulduk ve şimdi de planlamış olduğumuz gibi kaçıyoruz.""Bunu eşyalarımız olmadan yapmayı planlamamıştık." "Lütfen, bariz olan şeylerden söz edip durma. Bu, konuşmayı kasvetli ve sıkıcı bir hâle getiriyor. Tam olarak neredeyiz bu arada? En yakın çıkış ne tarafta?" "Bilmiyorum. Buraya getirilmeden önce kafadan darbe aldım. Sanırım mağara tavanında bir yerlerdeyiz." "Yani bir şekilde alçalmazsak bir pencere ya da balkon bulamayacağız, ama belki bir tünel kapısı bulabiliriz." Ryld ölü kaçağın silahlarım ve piwafwisini yağmaladı. Pelerin onun için fazla küçüktü, ama yine de bir miktar koruma sağlayacaktı. Zırhlı gömleği ise giymeyi bile denemedi."Bana göre bir şey yok mu?" diye sordu Pharaun."Savaşçı benim ve önde giden ben olacağım.""Şey, öyle düşünürsen...""Haydi gidelim." İki usta ayağa kalktı. Ryld'ın başı döndü ve yalpaladı, ama dengesini sağlamakta gecikmedi. Tam kapıya varmışlardı ki bir şey oldu. Trampet gümbürdemesiyle ışık patlaması gibi bir şeydi, ama ikisi de değildi. Silah ustası ne olduğunu bilmiyordu, tek bildiği şey o bitene kadar yerinden kıpır-dayamamış olduğuydu."O da neydi?" diye sordu Ryld. "Çağrı," diye cevapladı Pharaun. "Kaynağına bu kadar yakınken birisi bunu goblin olmasa bile belli belirsiz hissedebilir. Köleler ayaklanıyor."233

Richard Lee Byers

XXI Eğitmenler köşeyi döndüklerinde Pharaun beş metre ilerde bir kaçak gördü. İyi donanımlı hain belli bir hedefe doğru ilerliyordu, belki de goblin isyanı şehri kaosa sürüklediği zaman şehre inecek suikast birliklerinden birine katılmaya gidiyordu. Aynı zamanda iyi reflekslere de sahipti. Kaçakları fark eder etmez şüphesiz bir karanlık perdesi arkasına gizlenmek için duvara uzandı. Pharaun ellerini kaldırdı ve rakibine güç dartlan yolladı —bunun gibi, odaklanacağı bir nesneye ihtiyaç duymadan yapabildiği iki büyüsü kalmıştı— ama Ryld ondan daha hızlıydı. Arbalet tabancasını ateşlemekte gecikmemişti. Ok hainin gözüne saplandı ve drow yere yığıldı. Ustalar cesede yaklaşıp araştırmaya başladılar. Pharaun ölü savaşçının herhangi bir büyü malzemesi taşımıyor olmasına şaşılmamış olsa da hayal kırıklığına uğramıştı. Sorcere Ustası kendisine inancını kaybetmemişti, ama aşın güvenle birleşen hırsının o ve Ryld'ı umutsuz bir duruma düşürmekte olduğunu fark etti. Düşmanlarının ortasında kalakalmışlardı. Gerekli tetikleyiciler olmadan büyüsünün büyük bir bölümüne erişemezdi ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 176: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

silah ustası da hâlâ kafasına aldığı darbenin ve Syrzan'm psişik saldırısının etkisinden kurtulamamıştı, ama onu çok iyi tanıyan Pharaun hareketlerindeki bazı gizli işaretleri görebiliyordu.En azından Ryld'm canı sıkılmıyordu.Pharaun ölü erkeğin arbaletini, kısa kılıcını v&piwafmsmı çaldı —bununla234

Dağılmabirlikte düşük seviyeli evlerden birinin büyülü broşunu da ele geçirmiş oldu. Pelerin fena sayılmazdı, ama alışmış olduğu gizli ceplerin ağırlığı olmayınca büyücüye biraz garip gelmişti. En azından levitasyon gücünü kullanabileceğini umdu. Ryld da epesini yerdeki drovvun geniş kılıcıyla değiştirmişti. Melee-Magthere Ustası arbaletini çıkardı ve yeni bir ok yerleştirdi. İki kaçak koridor boyunca yayılmaya devam ederken duvarlar çığlık atmaya başladı. Pharaun ve Ryld acı verici gürültü karşısında yüzlerini buruşturdular. Serbest kalan büyünün mavi kıvılcımları duvar ve tavandan boşalırken gücün sıcak ve rutubetli havası nefeslerini kesti. Feryat başladığı gibi aniden bitti, ama yankılan kale boyunca ilerlemeye devam ediyordu."Alarm büyüsü mü?" diye sordu Ryld ve hızla yola koyuldu. "Evet," dedi Pharaun, dostuna yetişmek için neredeyse koşması gerekiyordu. Kulakları çınlıyordu. "Fark etmiş olsaydım büyüyü bozardım, ama—" "Ama şimdi hainler peşimize düşecek." Pharaun kaşlarını çattı. "Rahibe öldürme hazırlıklarına kendilerini kaptırmadılarsa tabii." "Hayır, bizi ne pahasına olursa olsun yakalamak zorunda olduklarını fark edecekler. Eğer bir casus buradan sıvışıp planlarını Konsey'e anlatırsa, bu onlann sonu olur.""Sanırım haklısın, lanet olsun." Ustalar hücreden çıktıklarından beri gizlice ve yavaşça hareket etmişlerdi ve şimdi daha da dikkatli ilerliyor, düşmanın yakınlarda olduğunu hissettiklerinde geri dönüp tekrar dolaşıyorlardı. Tabii bu kaybolmayı da kolaylaştırıyordu. Uzun süre önce ölmüş olan soylu ev sahipleri kalelerini Menzoberranzan'da hâlâ geçerliliğini komyan, savunmaya dayalı bir düzende inşa etmişlerdi. Bir labirentten altta kalır yanı yok gibiydi. Burada doğup büyümüş biri için bu bir sorun teşkil etmezdi. Her dönemeci ve çıkmazı bilirdi, ama yabancılar ilerlemekte biraz zorlanabilirlerdi. Pharaun ve Ryld gibi çıkışı bulmaya çabalayan yabancılar. 'Belki de,' diye düşündü büyücü, 'kaçaklar da yönlerini bulmakta zorluk çekiyorlardır.' Kaleye yerleşmiş olmalarına rağmen kaleyi gerçek sakinleri kadar iyi bilmiyor olabilirlerdi. Sadece birkaç anahtar bölge ve önemli geçitler hakkında bilgi sahibi olmuş ve lânetli kalenin geri kalanını rahat bırakmış olmaları kuvvetle muhtemeldi. Yine de Pharaun avcıların avlarının üstüne çökmelerinin an meselesi olduğunu biliyordu, haklıydı da. RyldTa birlikte küflü fosforlu kilimlerle dolu bir galeriden geçerken arkalarından bir hışırtı geldi. Ustalar anında geri döndüler. Drow çizmeleriyle sessizce hareket eden yarım düzine savaşçı arkalarında belirmiş, arbaletlerini doğrultmaktaydı.Ryld çömeldi ve pelerinini tutup yüzüne kaldırdı. Pharaun da dostunun235

Richard Lee Byersyaptığını yaptı. İki ok başı büyücünün —görünüşe bakılırsa

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 177: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Houndaer'in el koyduğu büyülü piwafwisi kadar dayanıklı olmayan— el yapımı kalkanına çarptı. Oklardan biri dokuyu aşamadı, ama diğeri pelerini delip geçerek büyücünün omzunu sıyırdı. Pharaun okun zehirli olmaması için dua etti. Düzensiz bir tangırtı duydu ve gözlerini kapattı. Hainler arbaletlerini bırakıp saldırıya geçtiler. Yapmayı tercih edeceği büyüye zamanı yetişmeyecek kadar hızla arayı kapatıyorlardı. Bunun yerine ışık okları göndererek iki haini indirdi. Arbaleti ateşledi, ama üçüncüyü ıskaladı. Ryld bir savaş narası koparttıktan sonra kalan düşmanlarını karşılamak için ileri atıldı. Geniş kılıç gerçek ustalığın küçük ve yerinde hamleleriyle ileri geri savruldu, saplandı, kesti ve karşıladı. Pharaun elinde kısa kılıcıyla kenardan yaklaşmaya başladı, ama silahını kullanma fırsatı bulamadı. Arbedeye yetiştiğinde bütün düşmanları çoktan ölmüştü. Pharaun kendini toparladı ve vücudunda zehir bulunmadığına karar verdi, ama Ryld inledi, suratını buruşturdu ve elleri şakaklarında kıvranmaya başladı."Neyin var?" diye sordu büyücü. Düşmanlarından birinin hedefi vurduğunu sanmıştı, ama dostunun parmakları arasından akan kan göremiyordu, oysa ki baş yaralan oluk oluk kanardı. "Feci bir baş ağrısı," dedi kılıç ustası. "Houndaer ve Syrzan'dan bana miras kaldı herhalde, kalbim hızlı çarpmaya başlayınca iyice bastırdı. Şimdi daha iyiyim." "İşte duymak istediğim şey." Pharaun arkasını döndüğünde karşılaştığı şey, ikinci bir ok sağanağıydı. Pelerinini kaldırmaya, kenara çekilmeye ya da ters taraftan baskın yapmış olan ikinci hain birliğine bakakalmaktan başka bir şey yapmaya zamanı yoktu. Bir mucize eseri bütün oklar ıskaladı.Yeni gelenlerden biri haykırdı, "Buradalar!" Muhafızlar ileri atıldılar ve Pharaun kesesinden bir tutam örümcek ağı çıkarttı, bu büyü malzemesini bulmakta zorluk çektiği söylenemezdi. Parlak, sıkı tellerden oluşmuş bir ağ saldıran kaçakların etrafinı sardı. Duvara tutunan teller halat gibi sağlam, tutkal gibi yapışkandı. Kaçakları durdurup alıkoymayı başardılar. Yani öndeki ikisi hariç hepsini. Ya büyü etkisi somutlaşmadan kenara kaçmayı başarmışlar ya da drowlann doğuştan gelen büyü dirençleri sayesinde koammuşlardı. Yoldaşlarının alıkonmasma aldırış etmeyen ikili kılıç menziline girdi. Gözlerini Pharaun'a dikmiş olanın sol tarafında bir doğum lekesi vardı. Pharaun ateş etti. Ok drowu tam göğsünden vurdu, ama zırhından sekti. Çirkin drow kılıcını büyücünün yanına doğru savurdu. Pharaun kenara çekildi ve büyü yapmaya başladı.236

Dağılma Büyüyü bitirene kadar iki saldırıdan daha kaçınmak zorunda kalmıştı. Bittiğinde ışık okları parmak uçlarından çirkin erkeğe doğru fırladı. Bunun gibi bir tane büyüsü kalmıştı ve sadece bir ağ tuzağı daha oluşturabilirdi. Oklar kaçağın zırhından geçerek geriye doğru sendelemesine neden oldu. Yaralı olmasına rağmen hâlâ ayakta duran hain başını salladı. Pharaun yeni kılıcını kemerinden çekti ve muhafızın üzerine atıldı. Drow kendisine gelemeden büyücü kılıcını hainin gırtlağından içeri sokmuştu. Pharaun dostuna döndü. Alçaktan gelip yukan doğru kılıcını savuran

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 178: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Ryld düşmanının kellesini uçurdu. Hain yere yığıldığında kafası yerde sekiyordu. Pharaun bir an rahatladı, ama dostunım yüzünü ekşittiğini ve bacağındaki kanlı yarayı görüp başka takipçilerin yaklaşmakta olduğunu duyunca bu huzurdan eser kalmadı. "Seslere bakılırsa bütün kaçaklar bizim peşimizde," dedi büyücü. "Ne hoş bir iltifat." "Arbedeyi duymuş olmalılar," diye yanıtladı Ryld. "Nerede olduğumuz hakkında fikirleri var ve sayende bu geçit çıkmaz sokağa dönüştü. Harekete geçmeliyiz —şimdr "Belki de saldırganların geri kalanının etrafımızı sarmasına izin vermeliydim.""Sadece yürü." Arkada bıraktıkları kaçakların bedduaları eşliğinde ilerlediler. Pharaun'un kısa sürede fark ettiği üzere dostu sendelememek veya bir zayıflık göstermemek için çabalıyor, ama ıstırabım tamamen saklayamıyordu. Büyücü takibi engellemek için ara ara karanlık indirmeyi düşündü, ama bunun aynı zamanda takip edilmesini kolaylaştıracağım fark edip vazgeçti. Aklında kaçakları atlatmalarını sağlayabilecek tek bir numara vardı ve buna mecbur kalmamayı umuyordu. İki kez yakınlarda bir grup kaçağın varlığından şüphelendiler ve onlar geçene kadar bir odada saklandılar. Sonunda aşağı inen bir merdiven buldular. Pharaun alt kata inmelerinin takibi engelleyeceğini ummuştu, ama görünüşe göre engellememişti. Bunun sebebi bıraktıkları kan lekeleri olmalıydı. Pharaun'un omuz kanaması durmuştu, ama Ryld'm bacağı için aynı şey söylenemezdi. Pharaun'un yanındaki iri yan kılıç ustası dengesiz adımlar atmaya başlamıştı. Bir adımı diğerinden kısa kalıyordu. Pharaun arkalarından ve yandaki geçitten gelen mırıltılar duymaya başladı."Olduğun yerde kal. Bir fikrim var," dedi büyücü.Ryld omuz silkti. Büyücü koridorda birkaç adım daha ilerledi. Bir tutam örümcek ağı çıkardı ve büyü sözlerine başladı. Büyü gücü havada inleyerek koridoru çapraz tellerle böldü. Sesini duyduğu hainler ağın diğer tarafında kalmışlardı. Ryld da öyle.237

Richard Lee ByersKılıç ustası ağdaki bir açıklıktan dostuna baktı ve "Anlamıyorum," dedi. "Sen usta bir taktik adamısın. Yaptığıma pişmanım, ama ya seninle kalıp yaralarının beni yavaşlatmasına izin vereceğim ya da seni takipçileri yavaşlatman için geride bırakacağım. Şu an saldmya ne kadar açık olduğum göz önünde bulundurulursa yapmam gereken seçim oldukça bariz.""Lanet olsun sana! Hayatını kaç kere kurtardığunı biliyor musun?" "Sayısını kaçırdım. Ne olursa olsun bununla birlikte sayıya bir tane daha ekleyebilirsin, bu arada sayemde melankolinden de kurtulmuş oldun. Güle güle, eski dostum."Pharaun döndü ve uzaklaştı. Doldurulan bir arbalet sesi işitti ve kendisini yana attı. Ok yanından geçti. Ryld oku sıkı dokunmuş ağdan geçirebildiğine göre iyi nişan almış demekti. Pharaun geriye baktı ve "İyi atıştı, ama sanırım cephaneni hainlere sak-lasan daha hayırlı olacak," dedi. İlerlemeye devam etti, arkasından biri haykırdığında adımlarını hızlandırdı ve çarpışan çeliğin sesini duydu.

Ryld, kısa sürede saldırganlardan birinin hünerli bir büyücü

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 179: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

oluğunu öğrendi. Büyücü, koridorda tek sıra hâline dizilmiş yandaşlarına zarar vermeden silah ustasına büyü yağdırmakta hiç zorluk çekmiyordu. Şimdiye kadar güç dalgalan Melee-Magthere Ustası'nı kavurmuş ve dondurmuştu, ama ciddi bir zarar verememişti. Ryld bunun böyle gideceğinden pek emin değildi. Büyücü direncini aşamadan buna bir son vermesi gerekiyordu ve bunu yapmanın tek yolu sırayı bozmaktı. Sola doğru yanıltıcı bir adım attı ve sağa geçti. Yaralı bacağı sızlıyor, Syrzan'ın saldırısından kalan bir hassasiyet zihnini bulandırıyordu. Bu ıstirap onu, yanıltmasını bozacak kadar yavaşlatmışti. Urlryn —Ryld'ın eski ve iyi öğrencilerinden biri olan sağdaki uzun kollu, seyrek dişli kaçak— onu kamına yaptığı adi bir hamleyle karşıladı. Her savaşçının bildiği gibi, ilerlerken geri çekilmesi imkânsızdı. Ryld'ın da kılıcıyla karşı koymaktan başka şansı yoktu. Geniş kılıcını yatay biçimde savurdu. Urlryn kılıcın ucunu yatay savunmanın atana sokmaya çalıştı, ama birkaç saliseyle kaçırdı. Ryld rakibinin kılıcına yandan çarparak tutuşunu gevşetti. Silah ustası dramın göğsüne doğru bir kesişle karşı saldırıya geçti, derken yanında bir hareketlenme hissetti. O yana döndü. Ryld'ı hazırlıksız yakalayabilmeyi uman Urlryn'in yanındaki kaçak, dizine doğru baltasını savurmaktaydı. Savaşçıların sıra hâlinde savaşma yöntemleri buydu işte. Komşuna odaklanmış düşmanı öldür. Dağılma Ryld saldırının üstünden sıçrayarak geldi. Yere konduğunda bacağı acıyla kıvrandı ve onu yere kapaklanmakla tehdit etti. Haykırarak acıya dayandı ve kılıcını baltacının kamına savurdu. Geniş kılıç zırhı yararak geçti ve erkek drow iki büklüm kaldı. Urlryn ve geri kalan son savaşçı üzerine geldiğinde kılıç hâla baltacının kanundaydı. Usta geri sıçrayarak kılıcı kurtardı. Kılıçlar ona doğru savruldu ve Ryld dengesini sağlayamamışken saldırıları karşılamayı başardı, ama yere düşmekten kurtulamadı. Hainler işini bitirmek için ileri atıldı. Sonradan geleni bileğine attığı kemikkıran tekmeyle devirdi, gerileyip tek dizi üzerinde yükseldi ve geldiğinden emin oluğu hamleyi karşılamak için kılıcını başının üzerine kaldırdı. Kılıcı Urlryn' inkiyle çarpıştı ve çarpışmanın etkisini bileğinden omzuna kadar hissetti. İki ayağı da yere basıyorken hain tüm gücüyle dayanabilirdi. Ryld bunu yapamazdı. Ama o rakibinden daha iri ve daha güçlüydü ve diğer drowun diz arkası kirişleri karşısında, onu bekliyordu. Dişlerini sıkıp düşmanı duraklayana kadar savunmada kaldı, sonra geniş kılıcını kaçağın bacağının arkasını boydan boya çizmek için savurdu. Urlryn acı bir feryat kopardı ve yana devrildi. Ryld ayağa kalktı ve büyücüye doğru döndü. Tek sorun büyücünün artık orada olmayışıydı. Savaşçılardan oluşan kalkanından yoksun kalan büyü kullanıcısı başka bir muhafız, neredeyse koridoru kaplayacak kadar büyük, yarasa kanatlı ve parlak kırmızı gözlü ayı benzeri bir yaratık, yaratmıştı. Ryld birçok kez Pharaun'un meşhur Mizzrym yeteneği olan gözbağı çalışmasına şahit olmuştu ve bu tecrübelerinin sonunda faydalı olmasına sevindi. Nedenini bilmese de şeytani ayının hayali olduğunu hissediyordu. Bir adım attı, kılıcını savurdu ve ayı etrafa spor saçan bir mantar gibi patladı. O yaratığın varlığına inanmış olsa, Ryld'ı parçalara ayıracak olduğunu bilmek garip bir duyguydu. Hain büyücü, kuyruğunu kıstırıp kaçtı. Ryld baş belâsının tekrar ortaya çıkıp onu öldürmeye çalışmasını engellemek için peşinden gitti. Başı ve yaralı bacağında şiddetli bir acı hasıl olunca durmak zorunda kaldı. Sihirbaz bir köşeyi döndükten sonra gözden kayboldu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 180: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Ryld acının dinmesini beklerken bu halde daha fazla savaşamayacağını fark etti. Ya son sürat kaçmalı ya da sorunlarını gidermenin bir yolunu bulmalıydı. Kalede gezinmek zomnda olduğuna karar verdi, bu arada şansı onu çıkışa götürene kadar düşmanlarından sakınmak zorunda kalacaktı. Tabii bu saatler sürebilirdi.Kendine gelmesinin uzun sürmeyeceğini düşünmekte haklıydı, ama bu239

Richard Lee Byerssırada tehlikeye açık olacaktı. Bir avcı birliği tespit ettiğinde geri dönemeyecekti. Bir şekilde yerini koruması gerekecekti. Yine de diğerinden daha iyi bir seçenek gibi görünüyordu. Koridorda yavaşça ilerlerken bir yandan da kapılardan içeri bakıyordu. Bunlardan biri ıssız bir idman salonuna açılıyordu. Hedef mankenler üstlerindeki örümcek ağlarıyla hayaletlere benziyorlardı. Sağ duvar yakınında seyircilerin çalışan savaşçıları seyredebilmeleri için sıralar bulunuyordu. Eğer Ryld bunların arasına yatarsa, odayı etraflıca araştırmayan kimse onu fark edemezdi. Belki de bu salonlardan birine sığınmak ona şans getirirdi. Kara güçler biliyordu ki, buna ihtiyacı vardı. Oymalı koltukların arasına geçti ve yerde bağdaş kurdu. Ellerini bacaklarının üstüne koydu, gözlerini yumdu ve nefesini düzenlemeye çalıştı. Büyü kullanıcıları meditasyondan anlayan tek topluluğun kendileri olduğunu sanırdı. Bu noktada yaralıyorlardı. Melee-Magthere'nin kardeşleri de bu çalışmayı yaparlardı. Meditasyon, yakın dövüş ustalığının doruğa ulaşmasını sağlıyordu. Büyü kullanıcıları. Bu düşünce ona Pharaun'u hatırlattı, yaşamış oluğu şoku ve kızgınlığı da beraberinde getirdi. Ama şu an böyle düşünceler onun için bir engeldi. Dinlenmek ve zihnini boşaltmak zorundaydı. Syrzan'm kafasının içinde açtığı yarayı iyileştirebilirdi. Bacağının kanamasını durdurabilirdi. Acı ve yorgunluğu vücudundan kovup içindeki gücü açığa çıkartabilirdi.'Yeter ki, düşman bana zaman tanısın.'

Pharaun birkaç dakika daha el yordamıyla ilerledikten sonra aşağı inen dar bir sarmal merdiven buldu. Neredeyse anlaşılmaz bir şekilde sessiz olan Lloth'un onu ihaneti için ödüllendirdiğini düşünecekti. Zaten Lloth dönek ve hain bir tanrıça değil miydi? Basamakların sonuna geldiğinde yüksek, kemerli tavanlı bir hole yöneldi. Yeni bir avcı grubunun sesi kulağına takıldı. Muhtemelen hemen önündeki köşeyi dönmek üzereydiler. Pharaun boş duvarlara baktı. Koridor Sorcere Ustası'nın sinebileceği kapı eşiklerinden yoksundu. Büyücü koşabilirdi, ama geldiği bunca yolu geri dönmek istemiyordu. Bir karanlık perdesi çekebilirdi, ama bu avcılara ardında birinin saklandığını belli ederdi. Güç dartlan yollayabilirdi, ama bunu yapması demek, saldın büyülerinin tükenmesi demekti. Bu şansı kullanmaya karar verdi.240

Dağılma Çalıntı ev broşuna konsantre olarak havalandı ve sırtını tavana yaslayacak şekilde yatay konuma geldi. Avcı grubu onu fark etmeden altından geçti. Pharaun aralarında bir büyücü aradı. Yeni büyü malzemeleri elde etme fırsatı olsaydı, sayısal dezavantaja rağmen saldıracaktı, ama kahrolası birlik

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 181: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

savaşçılardan oluşuyordu. Avcılar geçip gittikten sonra Pharaun tekrar yere kondu ve ilerlemeye devam etti. Bir kez daha işler iyiye gidiyordu, beklemediği bir anda kendisini kendi aile kalesindekine çok benzeyen bir ahınn girişinde buldu. Yosun tutmuş taş yalaklar, variller, biniş kütükleri ve paslı demir kancalar yerde alışılmış bir manzara sunarken küf kokulu, çürümüş raptiyeler duvarları süslüyordu. Uçan binekler uzun zamandır burada değildiler, etrafta kemik kalıntıları olmadığına göre büyük ihtimâlle istilacılar tarafından çalınmışlardı. İki hain dev sürmeli kapıda nöbet tutuyordu. Pharaun gülümsedi, son ışık oklarını fırlattı ve ne olduğuna bakmadan saklandığı yerden çıkarak muhafızlara doğru koşmaya başladı. Kaçaklardan biri kan kustu ve yere yığıldı. Diğeri etkilenmemiş görünüyordu. İki yanağına sarkıp salınan zarif saç örgülerine sahip, yakışıklı drow döndü, Pharaun'u gördü ve soğukkanlılıkla arbaletini kaldırdı. Büyücü kendisini yere attı ve ok vızıldayarak başının üstünden geçti. Yattığı yerden kendi arbaletini ateşledi. Ok kaçağın göğsüne gömüldü. Kaçak hırladı, palasını çekti ve ileri atıldı, ama sadece üç adım atabildi. Durdu, kolu sarktı ve silahı zeminde çınladı. Yüzünde bir hayret ifadesiyle dizlerinin üstüne düştü. Ayağa kalkarken Pharaun ölmekte olan drowun kıyafetinin de saç kesimi gibi şık ve zarif olduğunu fark etti. "Terzin kim?" diye sordu Pharaun, ama hainin verdiği cevap yüzüstü kapaklanmak oldu. "Peki, sorun değil." Büyücü dışarı açılan kapılardan birine yaklaştı, sürgüyü çekti ve kapıyı açtı. Kapı tekerleklerinin büyülü olduğunu düşündü, çünkü bunca zaman sonra bile kusursuz işliyorlardı. Kapı rahatlıkla ve sessizce kenara çekildi. Kapının diğer tarafında üç yüz metre aşağıdaki pırıl pırıl saraylara inen dik bir uçurum vardı. Ölü muhafızın evine sessizce teşekkür edip çalıntı broşa dokundu ve kendisini uçurumdan aşağı bıraktı.241

Richard Lee Byers

XXII Pharaun üç yüz metreyi levitasyonla inebilir ya da sonunda broşun onu yavaşlatacağına güvenerek düşebilirdi. İkinci seçenek biraz tehlikeliydi. Eğer yerçekimine karşı koymak için gereğinden fazla beklerse, kemikleri tuz buz olacak, belki de hamur hâline gelecekti.Yine de Pharaun düşmeyi seçti, çünkü aşağıdakileri görmüştü. Kaçakların kalesindeyken zamanın farkında değildi, ama Çağrı'nın — çoğu kara ellin gece için evine kapandığı— Narbondel'in kara ölümünde geldiğini aniayabiliyordu. Sokakların himayesi konusunda onlara karşı çıkacak çok az drow kalmışken aşağıyaratıklar barınaklarından öldürmek, yağmalamak ve yok etmek için çıkmışlardı. Pharaun tek tek bireyleri seçemese de ayaktakımını bazı mağaralan istilâ eden jöleler gibi dev, akan, şekilsiz bir kütle olarak görebiliyordu. Aynı zamanda akarken çıkarttıklan yangmlan da görebiliyordu. Yanan taşın çıkarttığı garip, pis dumanın kokusunu alabiliyor, goblinlerin haykınşlannı işitebiliyordu. Belki düşmanlar tarafından kuşatılmış avam drowlar asil evlerin imdatlarına yetişmelerini bekliyor olabilirlerdi. Öyleyse daha çok beklerlerdi. Asilzadeler kendi isyankâr kökleriyle uğraşırlarken sarkıt kalelerin pencere ve dış avlulannda kırmızı beyaz büyü gücü ışıldıyordu. En azından kısa bir süre için, drovvlar yerlerine

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 182: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

çivilenmiş ve kendi kale duvarlan dışındaki çapulcularla ilgilenemez hâle gelmişlerdi. Pharaun'un çizmelerinin altındaki ev gittikçe büyüyordu. Kendisini havadan hafif duruma getirmesine rağmen sert bir iniş yaptı. Darbe aklını242

Dağılmabaşından aldı, kendine geldiğinde tekrar yükselmeye başlamıştı. Ağırlığının bir kısmını geri kazanan büyücü nispeten daha yumuşak bir iniş yaptı, çatı zeminine uzandı ve etrafa göz atmaya başladı. Goblinler bulunduğu sokakta deliler gibi koşturup önüne gelene saldırmaya başlamamışlardı —şimdilik— bu yüzden Pharaun sokağa atladı. Pazaryeri'nin sadece üç sokak ötede olmasına minnettar bir şekilde koşmaya başlamışü. Hedefine neredeyse varmıştı ki, pullu küçük koboldlardan, domuz suratlı orklardan ve pasaklı, iri yan böcayılardan oluşan karışık bir grup geçmekte olduğu sokaktan önüne çıktı. O ana kadar isyan onlar için iyi gitmişti. Birçok mızrak, kılıç ve balta ele geçirmeyi, hatta onları kana bulamayı başarmışlardı. Pharaun daha hızlı koşmaya başladı. Yanından bir cirit geçti, ama köle grubu onu takip etmeye gerek görmedi. Görünüşe bakılırsa diğer avlar dikkatlerini daha fazla çekmişti. Büyücü Pazaryeri'ne ulaştığında ayaklanmanın buraya ondan önce varmış olduğunu gördü ve küfretti. Aşağıyaratıklar dükkânları yağmalayıp yakıyor, parça parça göz kamaştırıcı yangınlar çıkartıyorlardı. Tüccarların bir bölümü tabanları yağlamıştı. Diğerleri mallarını korumaya çalışıyor ve gob-lin çalışanlarından yardım umdukları için başarısız oluyorlardı. Pharaun Pazaryeri'nin kenarından dolaştı ve bu sırada birçok katliam sahnesine şahit oldu. Kahkahalarla gülen bir goblin efendisini kırbaçlıyordu. Bir bocayı kendi kepçelerini bir tüccarı boğazlamak için kullanıyordu. Yanan taştan bir ağıl içinde kapana kısılmış binek kertenkeleler korkudan ileri geri tepirliyorlardı. Pharaun'un dokunulmamış olduğunu umduğu ilk dükkân güzel güzel yanıyorken, ikincisi satılan malları didiklerken hırlayan, gürleyen, inleyen gnollarla dolup taşıyordu. Sorcere Ustası'nm gidebileceği, Pazaryeri çevresinde sadece bir tek yer kalmıştı. Orası da kaybedilmişse, ya yanan ve orklar tarafından işgal edilmiş dükkân labirentine dalacak ya da yeni bir plan yapmak zorunda kalacaktı. Çirkin ve sakallı ogreler on iki tekerli bir vagonu alaşağı etmiş, içindeki kara cifleri boşaltıyorlardı. İki azmandan da uzun ve narin, yivlerle süslenmiş gövdesiyle daha zarif olan bir yürüyen mantar ufak çaplı katliamdan sakınmak için kenara çekildi. Pharaun bu kıyımın da yanından geçip gitti. Birkaç adım sonra karşısına çıkan manzara, az önceki katliam sahnelerinden sonra neredeyse gerçeküstü geldi. Pazaryeri'nin batı kanadı sessizdi. Bir grup tüccar silahlanmış ve dükkânların önüne konuşlanmıştı. Sakin ve korkusuz görünüyorlardı. Macera dolu hayatında Pharaun aynı olaya daha önce de şahit olmuştu. Uygun şartlar sağlandığında, halkın birkaç metre ötede cereyan eden kanlı bir savaşa mecburiyetten kayıtsız kalması mümkündü.Büyücü koşmaya devam etti. İlerde, yere çizilmiş parlak yeşil bir çember243

Richard Lee Byerssertleşmiş mantardan inşa edilmiş geniş bir dükkânı çevreliyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 183: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Tıknaz bir adam elinde arbaleti ve omzunda havyan yoldaşı olan kurbağayla kapı ağzında bekliyordu. Gecelik giyiyordu ve ayakları çıplaktı. Tüccar Pharaun'u gördüğünde kaşlarını çattı."Uzak dur," dedi, genizden gelen sesi Ryld'ınkinden bile kalındı. Pharaun durdu, derin bir nefes aldı ve havayı kaplayan iğrenç duman sebebiyle öksürmeye başladı. "Sevgili Blundyth efendi, bu sizce sadık bir müşteriyi karşılamak için uygun bir yöntem mi?" "Daha dün koca bir devriye birliğine saldıran bir deliyi karşılamak için oldukça uygun." 'Haklı,' diye düşündü Pharaun, 'daha dün.' Bunca olandan sonra sanki bil- yıl geçmiş gibi geliyordu. "Geçmişteki münasebetsizliklerimin şu an bir önemi yok," dedi Mizzrym. "Neler olup bittiği hakkında bir fikrin var mı?" "Dumandan ve şuradaki koşuşturmadan mı söz ediyorsun?" diye sordu Blundyth doğuyu işaret ederek. "Tahminimce tüccarın biri rekabeti ortadan kaldırıyor. Benimle bir alâkası yok, ama olay buraya taşarsa diye hazırlıklıyım." "Keşke dediğin gibi olsaydı," dedi Pharaun. "Heyhat, hiçbirimiz böyle bir geceye hazırlıklı değiliz. Hiç dükkânının çatısından yukan bakmayı denedin mi?"Doğudaki parıldayan turuncu ışığı işaret etti. "Soylular bir şey peşinde olmalı," dedi Blundyth. "Belki de birkaç ev bir araya gelip ortak rakiplerini ortadan kaldırıyorlardı^ Yine, bu konu beni ilgilendhrniyor.""Yanılıyorsun. Şehirdeki tüm aşağıyaratıklar ayaklandı."Blundyth homurdandı, "sen gerçekten delirmişsin.""Senin ya da komşularının köleleri yok mu?""Tabii ki var. Ama nereye gittiklerini bilmiyorum.""Boğazınızı kesmek için hazırlanmaya gittiler." "Git başımdan, Üstad Mizzrym." Arbaletini kavrayışını sıkılaştırarak ekledi, "Her zaman iyi anlaştık. Beni sana zarar vermek zorunda bırakma." "Orklar ciddi bir tehdit oluşturuyorlar. Bunu durdurmanın yolunu biliyorum, ama yardımına ihtiyacım var. Burada hâlâ itibarım var değil mi?" "Kanun kaçaklarına satış yapmıyorum. Başımın rahibelerle derde girmesini istemem." Pharaun tüccarın gözlerinin içine baktı ve onu ikna etmeyi asla başaramayacağını anladı. "Yazık. Bu kararma pişman olacaksın. En fazla birkaç dakika içinde hem de, ama o zaman çok geç olacak."244

Dağılma Usta dükkândan uzaklaşmaya başladı, ama Blundyth'in görüş alanından çıkar çıkmaz geri döndü. Tezgâhlar arası daracık aralıktan sürünerek iri drowun dükkânına yandan yaklaştı. Bu sırada kulağı aşağıyaratıklardaydı, ama yakınlarda oîup olmadıklarını kestiremiyordu. O lanet olası susturuculardan birinin gürültüyü bastırdığından şüpheleniyordu. Ne olursa olsun sonuçta ork saldırısına uğramadan çukurlu mantar binaya varmayı başardı. Elleriyle mistik bir şekil çizdi ve büyü sözleri fısıldadı. Parlak koruma çemberi ortadan kayboldu. Pharaun dükkâna yaklaşıp yükseldi ve çatıya atladı. Ayağının altındaki dondurulmuş mantarın taş zeminden farkı yoktu. Blundyth küfretti ve arbaleti hazır bir şekilde dükkânının dışına çıktı. Pharaun tüccara silahı kullanma fırsatı vermemesi gerektiğine karar verdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 184: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Büyücü çatıdan Blundyth'in sırtına atladı. Hareketinin zavallı Ryld'm yapmış olacağı gibi çevik olmadığının farkındaydı, ama sonuçta işe yaramıştı. Tüccarı dizlerinin üstüne yığmıştı. Evcil kurbağa hoplayarak büyücüden uzaklaştı. Kurbanına tutunan usta, kısa kılıcını ardı ardına iri erkeğin böğrüne sapladı. Kılıç bazen derinlere iniyor, bazen de bir kaburgaya yakalanıyordu. Blundyth bir süre çırpınıp büyücüyü üzerinden atmaya çalıştı, ama ondan kurtulamadı, derken arbaleti omzunun üstünden ateşlemeye çalıştı. Pharaun eğilerek kurtuldu. Sonunda tüccar yanlamasına düşerek büyücünün elini ve silahını altına sıkıştırdı. Pharaun elini kurtarabildi, ama kılıçla uğraşmaya tenezzül etmedi. Kısa kılıçtan çok daha üstün silahlar elde etmek üzereydi. Kanh pannaklanm Blundyth'in giysisine sildikten sonra ayağa kalkıp dükkânın girişine doğru ilerledi. Blundyth'in komşuları olan biteni seyretmiş, ama müdahale etmemişlerdi. Ölü erkeğin fark etmiş olabileceği gibi, bunun onlarla hiçbir alâkası yoktu. Büyü malzemeleri dükkânı her zamanki gibi iyi donatılmıştı. Kavanozlar, şişeler ve kutular kireçten raflarda hazır bekliyordu. Yeşilimsi bir ayna köşedeki tahta bir tezgâhta duruyordu. Havada baharat, ot, acı tütsü ve çürümüşlük kokusu hakimdi. Blundyth'in piwajwis\ dikkatsizce sandıklardan birinin üstüne yayılmıştı ve Pharaun'un iç ettiği ilk nesne bu oldu. Pelerin üzerinde çadır gibi duruyordu, ama önemli olan sayılamayacak kadar çok olan gizli cepleriydi. Sonra Pharaun şişe ve çekmeceleri karıştırmaya başladı, hazırlamış olduğu büyüler için gerekli malzemeleri toplamaya çalıştı. Bulduğu her malzemeyle kendisini daha iyi hissetmeye başladı, aynı bacaklarını kullanmaya başlayan bir köfürüm gibi. Odanın içinde turlarken ufak bir dolabın üstünde duran çizmeler dikkatini çekti. Bir şekilde özel olmalıydılar, çünkü yapımcısı deriye tünler çizmişti. Gümüş yüzüğü olmadan Pharaun çizmenin ne işe yaradığını kestiremiyordu,245

Richard Lee Byersama çizmeleri giyme riskini almaya karar verdi. Çizme kıvranarak ayağının şeklini aldı ve koşmaya hevesli bir hayvan gibi kıpırdanmaya başladı. Deneme kabilinden bir adım attı ve büyülü çizme buna kendi adımını ilave etti. Bacaklannı güçlendirerek onu tek bir adımda dükkânın karşı duvarına taşımıştı. 'Fena değil,' diye düşündü. 'Bir uçan halı sayılmaz, ama yine de faydalı olduğu kesin.' Birkaç adım daha atarak çizmelere alışmaya çalıştıktan sonra dükkândan çıktı. O dükkândan çıkarken hırıltı ve çığlıklardan oluşan bir ses kargaşası patladı. Bir an sonra bir aşağıyaratık güruhu —çoğunlukla orklardan ve uzun kollu goblinlerden oluşuyordu— doğudaki dükkân ve tezgâhların arasından çıkıp saldırıya geçti. Blundyth'in komşulan inanamaz gözlerle bakakalmışlardı. Bazıları için şaşkınlık anı ölümcül olmuştu. Aşağıyaratıklar onları fare cesedini hasat eden karıncalar gibi sarmışlardı. Geri kalan tüccarların bir kısmı kaçıp gitti. Diğerleri arbaletleriyle ya da büyü panltılanyla karşı koymaya çalıştılar. İyimser bir drow isyankârlara tehditler, küfürler ve emirler yağdırıyordu, ta ki sıracalı bir ork Syrzan'm sıvı ateşinden bir kap alıp üstüne atana kadar. Yakıcı sıvı taşa yaptığı gibi eti de kolayca kavuruyordu. Pharaun sırtındaki devpiwqfwi çarşafını dalgalandırarak koşmaya devam etti. Attığı her güçlendirilmiş adımda ayakları yerden

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 185: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

kesiliyor, ama çizmelerin büyüsü sayesinde yere yumuşak bir iniş yapıyordu. Bir çift ork onu görür görmez mızraklarını kaldırdı. Bir büyü sözü söyledi ve ölümün kendisi olan bir karanlık aşağıyaratıklann üzerinde dans etmeye başladı. Yere yığıldıklarında çürümeye başlamışlardı bile. Pharaun en azından şimdilik emniyetteydi. İlerlemeye devam ederken etrafındaki şehir kana ve ateşe bulanıyordu.

"Düşmanı takip edecek bir şarkı, bir büyü biliyor olmalısın," dedi Houndaer. "Bilseydim, zaten söylüyor olurdum," dedi Omraeth sertçe. "Şimdi sessiz ol. Ustalar geldiğimizi duyarsa, paçayı kurtarmak için ellerinden geleni yaparlar." "Adam haklı," dedi Tsabrak, sekiz eklem bacağıyla ileri geri volta atarken. "Çeneni kapat, yoksa bu işi hiçbir zaman bitiremeyeceğiz." Houndaer sırtında Ryld Argith'in büyük kılıcını taşıyordu ve bir an onu yoldaşlarına karşı kullanmak için derin bir dürtü hissetti. Böyle bir saygısızlığa alışık değildi, diğer erkekler bir yana drider gibi aşağılık bir yaratık tarafından küçük görülmeye ise hiç alışık değildi.246

Dağılma Yine de dürtülerini engelledi, çünkü onlara ihtiyacı vardı. Onu diğer hainlerin gözü önünde aptal durumuna düşüren mahkumları yakalayanın kendisi olması için dua etti, ama iki ustayı da tek basma öldüremeyeceğinin bilincindeydi.Tsabrak elini kaldırdı ve fısıldadı, "Bekleyin!""Ne buldun?" diye sordu Houndaer. Yarı-örümcek cevap vermek yerine derin derin nefes almaya başladı. Burun delikleri genişledi. Etrafına bakmdrktan sonra yere çömelerek zemini koklamaya başladı. Ön ayaklan kıvrıldı ve örümcek alt vücudu havaya kalkarak kara drow başının yere yaklaşmasına izin verdi."Kokularını alabildin mi?" diye sordu Houndaer. İçinde kabaran heyecan dalgasını hissetti ve onu bastırmak için çaba sarf etti. Tsabrak'm aradıkları şeyin kokusunu aldığından şüphe duymuyordu, ama son bir saat içinde, görünüşe göre başkalaşımı algılama gücünde bariz bir değişime yol açmış olan yaratık, bu izleri birçok defa bulup tekrar kaybetmişti."Beni takip edin," dedi Tsabrak yayma bir ok yerleştirirken. Drider yoldaşlarını bir idman salonunun kemerli girişinden geçirdi. Buradaki hedef mankenler örümcek ağıyla kaplanmıştı. Sol duvarda bir çetele tahtası bulunuyordu. Yıllar geçtikçe tebeşir ışıltısını kaybetmişti, ama Houndaer hâlâ bir kılıç müsabakasının güçsüzce parlayan sayılardan oluşan skorunu okuyabiliyordu. Çok dikkatle bakmasına rağmen, ne Üstad Argith'in ne de Üstad Mizzrym'in varlığına ilişkin bir işaret görebildi. Tsabrak'a sorgulayıcı ve biraz da sabırsız bir bakış attı. Drider zemini göstererek cevap verdi. Soylu bir ailenin bu kalede ikâmet ettiği zamanlarda, emrindeki bir zanaatkar zemini yol ve düello çemberleriyle süslemişti. Tebeşir gibi büyülü boya da hafif bir ışıltı saçıyordu. Ama bir noktada kan damlaları bütünlüğü bozuyordu. Houndaer'in çarpıntısı artmaya başladı. Dridera baktı ve düşüncelerini dile getirdi, "Nerede?" Tsabrak sağ taraftaki sıralara yöneldi. Asilzade ilk defa o zaman duvarla oymalı basamaklar arasında bir boşluk olduğunu fark etti.Kalenin başka bir yerinde, avcının biri diğerine bir şeyler

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 186: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

haykırıyordu.'Sakin ol,' diye düşündü Houndaer. 'Bu benim avım.' O ve astlarının —onlar komploya ortak oldukları için bunun aksini düşünseler de öyleydiler— basamaklara göz atarken nefesleri kesildi. Üstad Argith birkaç metre aşağıda bağdaş kurmuş oturuyordu. Tuin'Tarl anında arbalet tabancasını doğrulttu. Manzaranın özünü kavradığında neredeyse tetiği çekmek üzereydi. Eski eğitmeni gözleri kapalı, hareketsiz oturuyordu. Görünüşe bakılırsa bilinci yerinde değildi ve düşmanlarının varlığından tamamen habersizdi. Üstad Mizzrym de ortalarda görünmüyordu.247

Richard Lee Byers Ryld'ın dinginliği Houndaer'i en uygun hareketin ne olacağını düşünmeye itti. O ve adamları hemen oracıkta savaşçıdan kurtulmalı mı, yoksa onu mahkum erme firsatını mı kullanmalıydı? Eğer silah ustası ölürse, dostunun nereye gittiğini söyleyemezdi. Asilzade durup konu üzerinde kafa yormaktayken Tsabrak'm yayının kirişini çekmiş ve okunu Ryld'a doğrultmuş olduğunu gördü. Elini kaldırarak ona durmasını işaret etti, ama hemen bundan vazgeçti. Üstad Argith Melee-Magthere ölçütlerine göre bile muazzam bir savaşçıydı. Öğrencilik zamanında Tuin'Tarl ona hep gıpta ederdi, bu yüzden onu da plana dahil etmeyi bu kadar çok istemişti. Belki de böyle bir şans ellerine geçmişken onu öldürmek en akıllıca hareketti. Bunun yanında, Houndaer Tsabrak'a komut vermek ve onun komutu duymazdan gelerek canını sıkması konusunda istekli sayılmazdı. Arbaletini doğrulttu. Drowla drider iyi nişan almak için zaman harcadılar, niye harcamasmlardı ki? Ryld hâlâ varlıklarından bihaberdi. Tsabrak kirişi bıraktı ve Houndaer tetiği çekti. İki ok kıpırtısız silah ustasına doğru harekete geçti. Asilzade okların hedefi bulacağından kuşku duymuyordu. Düzgün uçuyorlardı ve başları zehre bulanmıştı. Böyle bir savaş ustasından bu kadar kolayca kurtulmak garip ve hoşnutsuzluk vericiydi, ucuza kaçan bir intikam gibi. Derken, tepki vermek için çok geç olduğu bir zamanda, Ryld harekete geçti. Kenara çekilerek arbalet okundan kurtuldu ve dönerek diğer oku havada yakaladı. Hızla, ama acele eder gibi görünmeden ayağa kalktı ve ilerlemeye başladı. Kanlı bacağı hareketlerini engellemiyordu. Yüzü ve bakışları ölülerle haberleşmekte olan bir medyum gibi boştu. Derin bir sesle Omraeth bir beyit okumaya başladı. Şarkının gücü havada ışıldadı. Büyünün Ryld'ı bir şekilde etkilemesi gerekiyordu, ama Houndaer bunun gerçekleşmediğini fark etti. Dev adam üzerlerine gelmeye devam ediyordu. Tsabrak bir ok daha yolladı ve silah ustası oku kılıcıyla havada tokatladı. Tsabrak'la Houndaer menzilli silahlarını bırakıp kılıçlarını çektiler. Drider kılıcının üstüne zehir tükürdü. Ryld'ı sıralar arasındaki, manevra yapmayı engelleyecek kadar dar koridorda sıkıştıracaklardı. Omraeth de yoldaşlarının arkasında, ozan büyüsüyle onlara destek olmak için yerini aldı. Houndaer'i hafif bir telaş kapladı, ama hemen bu duyguyu bastırdı. Korkacak hiçbir şey yoktu. Durum üçe karşı birdi —değil mi?— ve bu düşmanın üstünde zırh yoktu. Hatta, görünüşe göre aklı bile olmayabilirdi. Ama bunun doğru olmadığı ispatlandı. Ryld basamakların dikey yüzeyine dokundu ve karanlık indirerek düşmanlarını kör etti. Houndaer kılıcını çılgınca savurmaya başladı ve Tsabrak'm da aynısını yapmakta olduğunu hissetti. Karanlık olsun olmasın, casus buraya yak-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 187: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

248

Dağılmataştığında onu parçalara ayıracaklardı, ama kılıçları henüz hava hariç bir şeyi kesmiş değildi. Birkaç saniye sonra Omraeth'in sesi duyuldu, "Buraya, arkaya gelin! Şimdi!" Houndaer'le Tsabrak geri dönerek yoldaşlarının sesine doğru körleme-sine yürümeye başladılar. Dridenn zehirli kılıcı yanlışlıkla Tuin'Tarl'ın koluna çarptı, ama şans esen, darbe drowun zırhıyla piwafwisini geçemedi. Houndaer aydınlığa adımını attığında Üstad Argith sallenin merkezindeydi. Karanlığın örtüsü altında basamakların tepesine ulaşmış ve diğer taraftan aşağı inmişti. Fark edilmeden salonu terk etme fırsatını yakalamıştı. Ama bu fırsatı değerlendirmedi. Hafif ışıltılı çemberlerden birinin merkezinde durmuş ve savaş pozisyonu almıştı. Basamaklardan yukarı kaçmak için değil, savaşmaya daha elverişli bir konuma geçmek için çıkmıştı. Houndaer ağzındaki kuruluğu yutkunarak gidermeye çalıştı. Ryld kaçmayacak kadar mantıksız mıydı? Pekâlâ, O zaman onu öldüreceklerdi. Asilzade ve drider açılarak Melee-Magthere Ustası'nın iki yanma geçecek şekilde ilerlediler. Omraeth geride kaldı ve yeni bir şarkıya başladı. Rakiplerim karşılamak için ilerleyen Üstad Argith, Houndaer'e Breche Yükseltisi'nde öğretmiş olduğu geniş kılıç oyunlarından birinin ilk üç hamlesini —perdeleme, yüksekten yanıltıcı bir hamle ve alçak kesiş— mulıteşem bir akıcılıkla gerçekleştirdi. Soylu drovv bu hamlenin amacının dikkatini silah ustasının diğer elindeki arbaletten uzaklaştırmak olduğunu biraz geç fark etti. Kısa ok ozanın gırtlağına saplanarak şarkısını çirkin bir gurultuyla bitirmesine ve havada toplanmakta olan büyü gücünün zararsızca dağılmasına sebep oldu. Büyü kullanıcısı geriye düştü, artık durum ikiye birdi. Houndaer kendi kendine bunun önemli olmadığını tekrarladı. O, Ryld'm her şeyi kesip biçebilen büyük kılıcını, Tsabrak da kendi zehrine bulanmış kılıcı taşıyorken önemli olamazdı. Rakiplerini alaşağı etmek için ufacık bir kesik atmaları yeterli olacaktı. Ryld geri çekilmeye başladı. Houndaer hocasının kimse arkasından dolaşmasın diye duvara yaslanmayı amaçladığını tahmin etti, ama o kadar iri bir drovv için inanılmaz sayılacak bir çeviklikle savaşçı yön değiştirdi. Gerilemek yerine ilerliyor, solundaki yan-örümceğin üstüne atılacak gibi duruyordu. İrkilen Houndaer durdu ve Ryld'la dridenn oluğu tarafa yöneldi. Birkaç kalp atımı süresinde aradaki mesafeyi kapatmıştı. Bu sırada Ryld Tsabrak'a sağdan, yani yaratığın kılıç tutmayan kolunun olduğu taraftan saldmnıştı. Dridenn örümceLsi alt vücudu o kadar büyüktü ki, at üstündeki bir savaşçı gibi Ryld'ı perdelemekte ve karşı saldın yapmakta zorlanıyordu.249

Richard Lee Byers Tsabrak kılıcını silah ustasmm basma doğru savurdu. Saldın savruk sayılırdı, bu yüzden Ryld eğilmeye ya da perdelemeye gerek görmeden kendi saldırısına odaklandı. Tsabrak kenara çekilmek için umutsuz bir çaba sarf etti. Yine de, Ryld'ın geniş krlıcı driderrn kitinle kaplı bacaklanndan birinin üst kısmını çatır-datarak yardı. Tsabrak acıyla haykırdı ve dengesini kaybetti. Yana bir adım atan Ryld bitirici vuruş için kılıcını çevirmeye

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 188: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

başladı. Houndaer bir savaş narası kopardı, aradaki son birkaç adımlık mesafeyi kapattı ve büyük kılıcı savurdu. Duruşu pek uygun değildi ve hantal bir savu-ruş yapmış, silah ustasmm geri çekilmesini sağlamaya yermişti. Ryld iri kılıcın ne kadar ölümcül olduğunu herkesten iyi biliyordu. Savuruş yanmdan vızıldayarak geçip gittikten sonra usta, manevrasını Houndaer'in göğsüne bir saplama hamlesiyle devam ettirdi. Houndaer büyük kılıcını perdelemek için büktü. Böylesine iri bir kılıcı bu kadar çabuk hareket ettirmek imkânsız olmalıydı, ama kılıç bir parşömen rulosu gibi hafifti. Ryld'm geniş kılıcı deri kayışlı rikassonun biraz üstündeki kancalardan birine takıldı. Ryld geri çekilerek silahını kancadan kurtardı. Houndaer kılıcını merkezi bir savunma için kaldırdı ve Tsabrak da topallayarak yanma geldi. Dridenn şuralı acıdan buruşmuştu ve yarasından devamlı keskin kokulu bir sıvı boşalıyordu. Ryld gerilemeye devam etti. İsyancılar yeniden ayrıldı, ama bu sefer eskisinden daha yakın kaldı. Tsabrak gırtlaktan gelen yumuşak bir inilti çıkartmaya başladı. Derken Ryld aniden, kolunu kaldırmadan, sadece hızla uzatarak kılıcını fırlattı. Silahın böyle bir hamle için yaratılmamış olmasına rağmen, kılıç havada bir ok gibi düzgün bir şekilde ilerledi ve Tsabrak'rn göğsüne saplandı. Dridenn gözleri fal taşı gibi açıldı. Kan kustuktan sonra ileri yalpalayıp karamın üstüne yığıldı ve kılıcını düşürdü. Üst bölümden daha geç ölen örümcek yansı topallayarak ilerlemeye devam etti. Bu da sorun değildi, çünkü Ryld'm bir hançer haricinde yakın dövüş silahı kalmamıştı, ki o hançerin de büyük kılıç gibi bir silah karşısında yapabileceği hiçbir şey yoktu. Houndaer ölüm vuruşu için ileri atıldı."Tuin'Tarir diye haykırdı.Yüzü hâlâ bir zombininki gibi ifadesiz olan silah ustası yana çekildi. Houndaer hedefini takip ederek döndü ve Ryld'ın bir sıra tahta mankenin arkasına çömelmiş olduğunu gördü. Yakından bakınca kabaca yapılmış kuklalar sayısız kesiğe rağmen aptalca sıntan ve adamı rahatsız eden şekillerdi. Ryld yerini koruyarak bekledi ve Houndaer savaşçının niyetini anladı. Rakibi kuklanın bir tarafından gelirken usta diğer taraftan dolaşacak ve böylece aralanndaki engeli koruyacaktı.250

Dağılma Houndaer, yeni kılıcı fazlasıyla keskinken bu oyunu oynamak için bir sebep göremedi. Kılıçla alçak bir yay çizdi. Kılıç mankeni kolayca biçerek Ryld'in zayıf korumasını ortadan kaldırmış oldu. Ne yazık ki, silah ustası aynı anda, Houndaer büyük kılıcı geri çekemeden ileri sıçradı ve bıçağını asilzadenin boynuna doğru savurdu. Houndaer, çılgınca geri çekilip silahını kendisiyle casus arasında sallamaya başlamıştı ki, az önceki saldmnm sahte olduğunu fark etti. Ryld onu kandırıp savunmaya geçmesini sağladıktan sonra koşarak yanından geçme fırsatını değerlendirmişti. Houndaer kılıcını ustanın arkasından savurdu, ama dalgalanan pelerininden başka bir şeyi kesemedi. Tuin'Tarl peşinden koşmaya başladı ve Tsabrak —ölmüştü ya da ölmek üzereydi, ama hâlâ bilinçsizce ortalıkta dolaşıyordu— yoluna çıktı. Houndaer öfkeyle haykırdı ve driden biçti. Melez yaratık düştüğünde asilzade arkasında neler döndüğünü anlayabil-di. Ryld Tsabrak'ın yere düşen silahına ulaşmıştı. Kılıcın

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 189: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

üstündeki kurumaya yüz tutmuş zehre aldırmadan ayağını silahın altına sokmuş ve havaya fırlatarak güzelce kabzasından kavramıştı. Yüz ifadesi her zamanki gibi anlaşılmaz bir şekilde savunma duruşu aldı ve ilerlemeye başladı. 'Onu hâlâ öldürebilirim,' diye düşündü Houndaer, 'hâlâ ondan avantajlıyım.' Avaz avaz bağırmaya başladı, "Buraya gelin! Ustalardan birini yakaladım!" Ryld aradaki mesafeyi bir hayli kapattıktan sonra durdu. Savunma yeteneğine güvenen usta Houndaer'in saldırmasını istiyordu. Kimse açık vermeden saldıramazdı. İlk başta asilzade bu iyiliği yapmayı istemedi. Rakibinin hamlesini beklemek istiyordu. Ryld kılıcına sertçe vurdu. Çınlayan darbe onu karşılık vermeye zorladı, ama en azından bunun için hazırladığı bir saldırısı vardı. Göğse doğru sahte bir hamle, yana doğru sahte bir hamle, alçak kesiş ve rakibinin bacaklarını gövdesinden ayırma. Son hamleyi yaparken ona bu saldırıyı öğretenin Ryld olduğunu hatırladı, doğal olarak ustası bu tuzağa düşmemişti. Ryld gerçek alçak saldırıyı perdeledikten sonra Houndaer'in bileğine doğru bir karşı saldın yapmıştı. Geniş kılıç drowun kolçağını aştı ve derisini kesti. Ryld kılıcı geri çekerken etrafa soylu drowun kanları saçıldı. Daha derine girerek Houndaer'in karnına hamle yaptı. Tuin'Tarl çupmarak silahın menzilinden çıktı ve büyük kılıcı tekrar tehditkâr bir şekilde önüne getirdi. Kan içindeki bileği zonkluyordu ve iri kılıç titremeye başladı. Üzerindeki tılsımlara rağmen kılıcı tutmakta oldukça zorlanıyordu. Kılıca iyice sarıldı, ama bunun da pek bir yardımı olmadı. İmdadına yetişmek üzere olan hain251

Richard Lee Byersgrubunun sesine kulak kabarttı. Ama onlan duyamadı. "Sizi kutlarım, Üstad Argith!" diye açıkladı Houndaer. "Kendimi yenilmiş sayıyorum. Teslim oluyorum."Ryld elinde geniş kılıcıyla ilerlemeye başladı. "Lütfen!" dedi Tuin'Tarl. "Biz hep iyi anlaşırdık, değil mi? Sizin en hürmetkar öğrencilerinizden biriydim ben ve buradan çıkmanıza yardımcı olabilirim." Melee-Magthere Ustası ilerlemeye devam etti ve Houndaer artık yüzünün ifadesiz olmadığını fark etti. Duygudan yoksun olabilirdi, ama son derece alışılmamış, hatta tamamen öldürmeye odaklanmış, şeytani bir ifadeydi. Houndaer kaçınılmaz sonunu orada gördü ve vücudunu kaplayan garip sakinlikle kılıcını indirdi. Bir an sonra tek hissettiği şey, Ryldin kılıcının göğsünü biçişi oldu.

Yankılanan metalik çarpışma sesi Quenthel'in irkilmesine neden olmuştu. İyi ki hayatı boyunca kendisini kontrol etmeyi öğrenmişti, aksi takdirde korkudan çığlık atabilirdi. O ve birliği tapmakta devriye geziyordu. Geçen dört gece olanlardan sonra tedbiri elden bırakıp dinlenmeye çekilmek delilik olurdu, ama olaysız geçen saatler sonunda birliğindekiler kuşatmanın sona erdiği konusunda atıp tutmaya başlamışlardı. Bunca şeyden sonra öyle olması gerekirdi. Kemik değnek dün geceki saldırganı sahibine geri göndermişti. Yine de, Ouenthel iyimser havaya kolayca uyum sağlayabileceğinden emin değildi. Evet, saldırıyı kaynağına geri yönlendirmişti, ama bu,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 190: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

kimliği belirsiz düşmanının iblisin elinde can verdiği anlamına gelmezdi. Büyü kullanıcısı hayatta kalmış olabilirdi ve eğer öyleyse Quenthel dünya dışı saldırganlarla uğraşmaya devam edecek demekti. Sesten anladığı kadanyla biri daha tapmağa girmişti, QuenthePin bir kemik değneği daha yoktu. Bir an Baenre'yi bir korku sardı, içinde umutsuzluk dolup taşıyordu, ama bunu bastırmayı başardı."Beni takip edin," dedi yanındakilere.Belki emrindekiler bir değişiklik yapıp bu sefer işe yararlardı. Tılsımlı çizmeleri sayesinde attığı sessiz adımlarıyla rahibeler gürültünün geldiği yere doğru ilerlediler. Yeşilimsi meşale ışığı altında gölgeleri duvarlarda oynaşıyordu. Önlerindeki yoldan acemi rahibelerin parşömen açarken-ki hışırdaması ve dişilerin haykırışları duyuldu. Güç bir an havayı kızıla boyadı ve rahibelerin derisini karıncalandırarak geçti.252

Dağılma "Bu bir iblis değil," dedi Yngoth, kırbaç tutacağından Quenthel'le göz göze gelecek şekilde kıvrılarak kalkarken. Yüce rahibe yürürken pullu kafası yukarı aşağı hareket ediyordu. "Değil mi?" diye sordu Quenthel. "Düşmanım düellomuzu bizzat devam ettirmeye mi gelmiş?" Öyle olduğunu umuyordu. Arkasında rahibe birliğiyle o küstah ahmağı ezip geçmekte hiç zorlanmayacaktı. Ama ne yazık ki, durum bu değildi. Koridor onları örümcek heykellerinin bulunduğu giriş salonuna getirdi. Zavallı kapı kanatlan yeniden bükülüp aralanmıştı. Bu seferki suçlu vücuttan ayrılmış, dev parlak bir eldi. El, parmaklarını havaya kaldırmış, sanki durun der gibiydi. Gevşek pelerini içinde fasulye sırığı gibi bir erkek, rahibelerin atmakta olduğu mızrak ve oklardan korunmak için şeffaf elin arkasına sığınmıştı. Quenthel iç çekti, çünkü bu kaçığı tanıyordu ve o kesinlikle bilinmeyen düşmanı olamazdı. Ne olursa olsun, son günlerde şehir içinde oldukça meşgul olmuştu.Kırbacını sallayarak ok sağanağını durdurdu. "Üstad Mizzrym," diye seslendi. "Suçlarına bir de çağrılmamış hiçbir erkeğin giremeyeceği kutsal mabedimize izinsiz ginne kâfirliğini ekliyorsun." Pharaun itaatle eğildi. Nefesi kesilmişti ve böylesine kötü şöhretli bir züppe için garip bir şekilde perişan görünüyordu. "Hanımım, özür diliyorum, ama sizinle acilen konuşmam gerek. Kaybedeceğimiz vakit ölümcül olabilir." "Sana, başbüyücünün yapmış olması gerektiği gibi seni ölüme mahkum edeceğimden başka söyleyecek bir şeyim yok." "İsterseniz beni öldürün." Dev el yok oldu ve Pharaun devam etti, "Ufak tefek suçlarımı göz önünde bulundurunca bunu bekliyorum zaten. Ama ilk önce söyleyeceklerimi dinleyin. Aşağıyaratıklar ayaklanıyor." Quenthel gözlerini kısarak sordu, "Seni bu haberi iletmen için başbüyücü mü gönderdi?" "Ne yazık ki," diye yanıtladı büyücü, "onu bulamadım, ama bu konunun Akademi'nin en kıdemli mensuplarına iletilmesi gerektiğini biliyordum. Kimse bunun olabileceğini aklından bile geçilmemiştir, ama oluyor işte. Benimle platonun kıyısına kadar gelin ve kendi gözlerinizle görün." Baenre kaşlarım çattı. Pharaun'un tutumu fazlasıyla küstahtı, ama içinden bir ses onu dinlemesi gerektiğini söylüyordu. "Pekâlâ," dedi yüce rahibe, "ama bu o seviyesiz şakalanndan biriyse, sonuçlarına katlanırsın."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 191: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Hanımım," dedi Minolin, "sizi bir—"Quenthel ahmağı soğuk bir bakışla susturduktan sonra tekrar Pharaun'a döndü.253

Richard Lee Bvers"Önden buyur, Sorcere Ustası." Aslına bakılırsa yüce rahibenin şehirde bir şeylerin ters gittiğini anlaması için uçuruma kadar bütün yolu yürümesi gerekmemişti. Yanan ateşin dalgalanan ışığı ve havadaki pis duman kokusu örümcek şeklindeki tapmaktan çıkar çıkmaz onu ihtiyata sevketmişti. Saygınlığını bir kenara bırakıp uçuruma doğru koşmaya başladı, Pharaun ona yetişmekte bir hayli zorlanmıştı. Aşağıdaki Menzoberranzan kısım kısım —taştan kısımlar, bu nasıl olabilirdi?— alevler içindeydi. İnanılmaz bir şekilde Baenre'nin Büyük Dikili'nin zirvesi bile şapkadaki püskül gibi yanıyordu. QuenthePin gözleri göz kamaştırıcı parlaklığa alıştığında sokak ve meydanlarda akarak ilerleyen güruhu seçebilmişti. "Görüyorsunuz," dedi Pharaun, "işte bunun yüzünden şehrin yansını koşarak geçtim, her dönemeçte yağmacılardan sakınmak zorunda kaldım, size ulaşmak için, leydim. Söyleyebilirim ki, durum aslında göründüğünden de beter. Çoğunlukla asilzadeler daha sokakları temizlemeye başlayamadılar bile. Kendi malikânelerini kendi goblin kölelerinden kurtarmakla meşguller. Bu yüzden size tavsiyem—" Büyücü Quenthel'in yüzündeki ifadeyi görünce susmayı bilecek kadar akıllıydı. "Breche Yükseltisi'ni harekete geçireceğiz," dedi yüce rahibe. "Melee-Magthere ile Arach-Tinilith savaşabilir. Sorcere kuvvetlerini bize yardım edenler ve yangınları söndürenler olarak ikiye ayıracak. Ya kardeşim Gromph'u bulursun ya da onun yerine hareket edersin."Pharaun başını eğdi. Quenthel döndü ve rahibelerin ve öğrencilerin, kendisini platoya kadar izlemiş olduklarını gördü. Tavırlarmdaki bir şey duraklamasına neden oldu. "Hanımım," dedi çekingen bir sesle üst düzey eğitmenlerden uzun kulaklı Viconia Agrach Dyrr, "Melee-Magthere'yle Sorcere'nin şehre inmesi son derece mantıklı, ama...""Ama siz hanımlar büyülerinizi kaybettiniz," dedi Pharaun.Tapmağın kız kardeşleri ona bakakaldılar."Bunu biliyor musun?" diye sordu Quenthel. "Birçok erkek drow biliyor," diye yanıtladı büyücü, sesine bir parça sabırsızlık yayılmıştı, "bu nedenle beni öldürmenize gerek yok yani. Hepsini sonra anlatırım." Geri kalan ruhbanlara döndü. "Kutsal Analarım ve Kız Kardeşlerim, büyülerinizi kaybetmiş olabilirsiniz, ama hâlâ emrinize amade parşömenleriniz, muskalannız ve diğer ilahi âletleriniz var. Gerekirse topuz da sallayabilirsiniz. Savaşabilirsiniz." "Ama çok sayıda kız kardeşimizi kaybettik," dedi Viconia Quenthel'e. "Bir bölümünü iblis öldürdü ve siz, Hanımım, o örümceklerinizle birazını254

Dağılmadaha öldürdünüz. Geri kalanları tehlikeye atamayız. Birileri irfanı muhafaza edip ayinleri aksatmamak için geride kalmalı.""Bu çok fazla iyimser bir bakış açısı," dedi Pharaun.Viconia kaşlarını çattı. "Neymiş o, evlât?" "Burada kalırsanız yıkımın sizi es geçeceğini düşünmeniz," diye cevapladı büyücü. Eğer orklar aşağıda zafer kazanırsa, merdivenleri

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 192: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

çıkıp yağmalamaya burada devam etmeleri son derece mümkün. Arach-Tinilith'e bağlılığınızı açıkça söylüyorsunuz. Aşağıyaratıklan alttaki mağarada karşılamak, böylece kutsal mabet ve sunaklarınıza saygısızlık etmelerine fırsat tanımamak kesinlikle daha hürmetkar bir davranış olurdu. Aynı şekilde yanında müttefiklerle savaşmak, kenara çekilip müttefiklerin ölmesini bekledikten sonra düşmanla tek başına mücadele etmekten çok daha iyi bir stratejidir." "Ağzın iyi laf yapıyor, büyücü," dedi Agrach Dyrr rahibesi küçümseyerek, "ama çabalarımızın gerekli olup olmadığını bilmiyoruz. Alev ve parıltı adına, onlar sadece goblin! Bence sen ödleğin tekisin." "Belki öyle," dedi Quenthel, "ama ihtiyaç anında onun seçilmiş şehrinden yardımımızı esirgeyerek Kara Anamızın lütfunu nasıl elde edebiliriz? Eminim ki, bunu yaparsak sesini hiçbir zaman duyamayız." "Hanımım," dedi Viconia ellerini iki yana açarak, "Biliyorum ki onu hoşnut etmenin, sokaktaki böcekle boğuşmaktan daha iyi bir yolunu bulabiliriz." Quenthel arbalet tabancasını doğrulttu ve yüce rahibeyi suratından vurdu. Viconia öksürür gibi bir ses çıkardı ve geriye yığıldı. Zehir hemen etkisini göstererek suratını karartmaya başlamıştı. "Sanırım size burada benim sözümün geçtiğini çoktan göstermiştim," dedi Baerıre. "Emirlerime karşı gelmek isteyen başka birisi daha var mı?" "Öyleyse," dedi Pharaun, "o kişi haberdar olmalı ki, ben de hanımımın yanındayım ve hepinizi bu platodan silmeye yetecek kadar güçlüyüm." Böbürlenen büyücüyü görmezden gelen Quenthel, emrindekilere göz gezdirdi. Görünüşe göre kimsenin söyleyecek sözü yoktu."Güzel," dedi Baenre. "Haydi gidip kuleyi ve piramidi uyandıralım."255

Richard Lee ByersXXIII Başlarında QuenthePle birlikte bütün Akademi Breche Yükseltisi'nden bir şelâle gibi aşağı aktı. Alimlerin bir bölümü Quenthel'in arkasından yürürken diğerleri uçurumdan aşağıya levitasyonla iniyordu. Uçmaya olanak sağlayan büyü gücüne sahip birkaç tanesi ise yarasa gibi kanat çırpıyordu. "Belki Hanımım biraz bekleme teveccühünde bulunur," dedi Pharaun. Bir ara gözden kaybolup köşesine çekilmiş, yüzünü yıkayıp saçını tarayıp üzerine doğru düzgün kıyafetler giyip geri gelmişti. Yalnız dönmüştü ve hâlâ Gromph'un nerede olduğunu bilmediğini iddia ediyordu. "Burası şehri gözetlemek için oldukça uygun bir nokta. Dumanın bir bölümünün altındayız, ama yine de şehri havadan incelememize yetecek kadar yüksekteyiz." Gromph burada yokken ya da konuyla ilgilenmiyorken Mizzrym —bariz bir zevkle— başbüyücünün adına hareket ediyordu. Bu başbüyücüye olduğu kadar Baenre Evi'ne de bir hakaretti, ama buna rağmen Quenthel bu yetkiyi vermişti. Erkek kardeşi dönene ya da kriz sona erene kadar Sorcere adına konuşacak birisine ihtiyacı vardı ve Gromph'un, böyle önemli bir olayda yerine bu züppenin geçmesinden duyacağı rahatsızlığı düşünmekten büyük zevk alıyordu. Quenthel aniden durunca arkasındaki güruhun çarpışarak zar zor durabildi. Kırbaç engerekleri ayaklanıp şehri yüce rahibeyle birlikte incelemeye başladılar. Gözünün kenarından Pharaun'un, sürüngenlerin davranışını komik buluyormuşçasrna ona bakıp sınttığmı gördü."Orada," dedi Ouenthel eliyle işaret erek, "Manyfolk'ta. Görünüşe göre256

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 193: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

DağılmaAuvryndar Evi kendi kölelerini temizlemiş, ama bir ork topluluğu onları duvarları içine hapsetmiş." "Görebiliyorum Kutsanmış Ana," dedi bir adım arkasındaki Malaggar Faen Tlabbar. Melee-Magthere'nin İlk Kılıcı, şen, yuvarlak yüzlü, yeşil kıyafete ve zümrütlere düşkün bir erkekti. "İzin verirseniz, burası başlamak için iyi bir nokta olabilir. Kuşatmayı kaldırıp Auvryndar ordusunu kuvvetlerimize ekleyeceğiz.""Öyle olsun," dedi Quenthel. Akademi sakinleri şehir zeminine indi. Burada eğitmenler, çoğunlukla piramit savaşçıları, öğrencileri takımlara ayırdı. Takımlar büyü kullanıcıları ve onları koruyan kılıç ve mızraklı savaşçılardan oluşuyordu. Ondan sonra takımları bir çeşit yürüyüş düzenine geçirmekle uğraştılar. Büyük evlerin her prensesi gibi Quenthel de askeri meseleler hakkında bilgi sahibiydi ve düzen sağlama çalışmalarını kuşkucu gözlerle izliyordu."Doğru düzgün bir ordum olsun isterdim," diye mırıldandı.Bunu kimsenin duyması için söylememişti, ama Pharaun başıyla onayladı. "Neler hissettiğinizi anlayabiliyorum Hanımım, ama elimizde olan bu ve eminim ki, eğer onlan iyi eğitmişsek, bir şansımız var demektir." Öksürdü. "En azından kölelere karşı.""Ne demek istiyorsun?" "En büyük tehlike bu duman örtüsü. Sanırım Syrzan, tüm kurnazlığına rağmen, yanlış hesap yaptı. Eğer yukarıda bıraktığımız büyücüler ateşi söndürmeyi başaramazlarsa, kadın, erkek, elf ya da ork hepimiz boğulacağız ve alhoona hükmedecek bir ölüşehir bırakacağız. Sanırım, yine de en iyisi önümüzdeki işe yoğunlaşıp gerisini düşünmemek olacak.""Ne alhoonu?" diye sordu Quenthel. Pharaun duraksadı. "Bu gerçekten uzun bir hikâye Hanımım ve şu an fazla bir önem arz etmiyor.""Neyin önem arz ettiğine ben karar veririm büyücü," dedi rahibe, "Konuş." Pharaun konuşmaya başlayamadan, Quenthel İlk Kılıç'm yaklaşmakta olduğunu gördü, tahmin ettiği gibi ona ordunun hareket etmeye hazır olduğunu söyledi. Harekete geçerken Quenthel büyücünün namevt zihin yüzücü ve onun Menzoberranzan hakkındaki planlarının hikâyesini dinledi. Anlattığından fazlası olduğuna emindi, ama bu bilgileri işkence yoluyla her zaman alabilirdi. Yol üzerinde yolu kirleten bir yığın kara elf cesedi buldular. Kiminin kafası kopartılmış, kimi kısmen yenmişti ve ateş parıltısı görmeyen gözlerinden yansıyordu. Yoğun kan kokusu dumanın keskin iğrençliğiyle yarışıyordu. Doğal olarak hiçbir drow vahşet sahnesinden rahatsız olmazdı, ama harap edilmiş drowlann çokluğu, alev panltısı ve yanan taşın tekinsiz görüntüsü ile257

Richard Lee Byersbirleşince sanki Menzoberranzan'ın kendisi bir çeşit cehenneme dönüşmüş gibi gözüküyordu ve bu sahne, en azından Quenthel için, tedirgin ediciydi. Arach-Tinilith Hanımı, eğer daha zayıf biri olmuş olsaydı, bir karabasanın içinde dolaşıyor gibi hissedebilir ya da bu kıyımı Lloth'un Menzoberranzan'n sırtını döndüğünün kanıtı olarak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 194: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

algılayabilirdi. Kendisini, en azından karşısın da görüp ezebildiği bir düşmanın varlığı düşüncesiyle avuttu. Ara ara, yağmalayan, zavallı avam drowlanm katleden, hatta orduya taş ve ok yağdıran küçük aşağıyaratık gruplarına rastlıyorlardı. Genç öğrenci leı kölelere saldırmak istiyor, ama öğretmenleri tarafından durduruluyorlardı. Eğer bugün kazanmak istiyorlarsa, bütün Akademi tek vücut halinde hareket etmeliydi.Malaggar elini kaldırarak dur işareti verdi.'Sanırım yaklaştık,'' diye bildirdi drowlarm sessiz işaret dilinde. Uçan bir izci, yarasa kanatlarına dönüşen peleriniyle bir piramit savaşçısı, yere konup rapor verene kadar yerlerinde kaldılar. 'Hanımım, Malaggar,'' diye işaret etti,' Yüksek müsaadenizle on takımın yola düz devam etmesini ve geri kalanların evin çevresinden dolanmasını tavsiye ediyorum. Orkları Hayandan saracağız.' 'Pekâlâ,' diye cevapladı Quenthel ordusuna göz gezdirirken. 'En baştan şu sokağın ağzına kadar olan bütün gruplar beni takip edecek. Diğerleri Üstad Faen Tlabbar 'ı takip edin. Elinizden geldiğince sessiz olmaya bakın.'Emirler Quenthel'i göremeyen ordu mensuplarına elden ele iletildi. Ordu ikiye ayrıldı ve Çuenthel'in bölüğü kendisinden muhtemelen sayıca üstün olan çapulcu ordusuna doğru harekete geçti. Şansları yaver gitmiş olacak ki, köleler Akademi'nin gelişini fark etmemişlerdi ve Quenthel bu farkında olmayışı sonuna kadar sömürmeye kararlıydı. Hızla bölüğünü dağınık, ama işe yarar bir düzene soktu ve onlara hep birlikte saldırma emri verdi. Güç uğuldayıp parladı ve yığınla goblini yaktı, patlattı ve katletti. Oklar bocayı ve orkları deşmek için atıldı. Düzinelerce aşağıyaratık öldürüldü. Yine de hâlâ düzinelerce yaratık daha vardı ve onlar da kendilerini gözü dönmüşçe öğrenci bölüğünün üzerine attılar. Drowlar hızla arbaletlerini indirip kılıç ve mızraklarını çektiler. Savaşçı sıralarının arkasına saklanmış olan büyücü ve rahibeler aralardan bakıp vahşi savaş alanında neler olup bittiğini görmeye, böylece yoldaşlarına zarar vermeden büyü yapmaya çalışıyorlardı. Ouenthel kendi korumalarının arkasına saklanabilirdi —belki de bir yüce rahibe ve lider olarak saklanmalıydı da— ama eğer savaşa ön saflarda katılırsa, bunun birinci —ve ikinci— sınıf öğrencilerini cesaretlendireceğini düşünmüştü, sonuçta ne olursa olsun yakından can almayı ve kurbanının suratındaki acı ve dehşet ifadesini görmek istemişti. Engerekleri inip kalkıp tıslarken o da önlere doğru yolunu açıyordu.258

Dağılma Birkaç goblintürü öldürmüştü ki, göz kamaştırıcı sarı bir ışık yanında patladı. Ateş büyüsü ona zarar vermedi —bunun için koruma tılsımları vardı— ama çevresindeki birkaç kişi, drow da vardı goblin de, feryat edip yere yığıldı. Bir an herkes, ortamdaki her canlı varlık donakaldı. Derken orklar büyünün drow saflarında açmış olduğu gediklere doğru ilerlemeye başladı, bunu gören öğrenciler de bunları doldurmak için ileri atıldı. Kimse ayağının altındaki yanmış cesetlere, ayağına takılanlara küfretmek hariç, aldırış etmedi. Quenthel geriye bir adım atarak Despana Evi'nden bir savaşçıya yer verdi, ondan sonra kafasını kaldınp alev patlamasının kaynağını aramaya başladı. Büyünün yukarıdan atıldığını düşünüyordu, bu yüzden iki yandaki binaların üst katlarına göz gezdirdi. Şaşkınlıktan gözlerini kırpıştırdı. Gerçek örümcekler gibi, driderlar duvar ve çatılarda geziniyorlardı. Bu düşmüş yaratıkların

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 195: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

birçoğu büyü kullanma yeteneklerini korurdu, bu yüzden ateşi herhangi birisi yaratmış olabilirdi. Quenthel'in köleler ve sürülmüşlerin nasıl ittifak kurduğu hakkında hiçbir fikri olmadığı gibi, bu soruya yanıt aramaya harcayacak zamanı da yoktu. Bölüğü yukarıdan temizlemeden driderlan yok etmesi gerekiyordu. Dumanlı havada levitasyonla yükselirken alevi yaratan büyücüyü aradı. Dikenli oklar ve ışık mızrakları her yönden üstüne gelmeye başladı. Suratım /?/vra/vvzsinin kanadıyla korudu ve mermiler büyülü koruma kat-manlanyla karşılaş tıklarında ya geri sektiler ya da ortadan kayboldular. Darbeleri hissediyor, ama canı yanmıyordu. Onlarla aynı seviyeye yükseldiğinde hırlayan birkaç driderı tanıdı, dönüşümüne yardım ettiği driderlan. Bu, aşağıdaki ork grubuna zarar vermek pahasına ona saldırmalarını açıklıyordu. Hızla yeni bir parşömen açtı ve tetikleyici sözleri söyledi. Büyü tamamlandığında kılıçlar belirdi, önündeki driderlann arasında uçuştuktan sonra belli bir merkezi nokta çevresinde dönmeye başladı. Ustura keskinliğindeki metal parçalan hızlanarak neredeyse görünmez oldular ve yörüngeleri düşmanlarının üzerinden geçecek şekilde kıvnldı. Bıçaklar yan-örümcekleri bir nebze yavaşlamadan kesip biçerek azmanlan kıymaya çevirdiler. Ouenthel kahkahayı bastı ve sokağın karşısındaki dikit binalarda bulunan driderlarla ilgilenmek için döndü. Yapışkan bir şey onu yakaladı ve vücudunun çevresinde dolanarak serbest kolunu gövdesine yapıştırdı. Bu bir çeşit ağdı. Bazı driderlann bunu üretebildiğim duymuştu. Onu çekmeye çalıştıklarında tekrar yükselerek oltanın ucundaki balık gibi çekime karşı koymaya çabaladı. Bu sırada tek kolunun sıkıştırılmasına rağmen parşömenlerinden birine uzanmaya çalışıyordu. Engerekler de sicimi ısınp koparmakla meşguldüler.259

Richard Lee Byers Pharaun yanına geldi ve cızırdayan beyaz bir yıldırım parmak uçlarından boşaldı. Bir driden çarptıktan sonra diğerine sıçradı ve göz kamaştırıcı güç akımı bütün yan-örümcekleri zincirdeki boncuklar gibi bağlayana dek sıçramaya devam etti. Büyü sona erene kadar ıstırap içinde kıvrandılar, sonra aniden yere devrildiler. Cesetlerinden göz yaşartıcı bir duman yükseldi. Pharaun Quenthel'e gülümseyerek "Sık sık, 'tarinçamız aramızdaki uyumsuz-lan neden daha zararsız bir şeye dönüştürmez' diye düşünmüyor değilim," dedi. "Sanırım driderlar zayıflan ayırıp öldürmek için bir araçtan başka bir şey değiller." Büyücünün zırvalamalarını duymamaya çalışan Quenthel, savaş alanında neler döndüğünü anlamak için aşağıya baktı. Malaggar'm bölüğü gelmiş, düşman saflarını yandan vuruyordu. Aynı anda Auvryndar kapılarını açtı ve kertenkele süvarileri yarma harekatına katıldı. Dişlerini sıkan Quenthel üstündeki yapışkan ağ tabakasını temizledikten sonra alçalıp yerdeki birliklerine katıldı. Düşman oklarına küçümsemeyle bakan Pharaun büyülerine şüphesiz daha kolay hedef bulabileceği bir yerde, yani yukarıda asılı kalmaya devam etti. Öğrenci ordusu birkaç dakika daha savaştı, sonra üç taraftan kuşatılmış goblin yığını düştü, sonuçta zeminde goblinden bir halı oluşmuştu. Quenthel askerlerine kendilerini toparlamaları için biraz zaman verdi, sonra onları tekrar hizaya sokup önlerindeki tanrıça bilir kaç tane savaştan sıradakine doğru harekete geçirdi.<#>? ?#> <#?

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 196: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

<r> o o"Dışan!" diye haykırdı Greyanna. "Simdir Kano yapımcısı ona bakakaldı ve konuşmaya çalıştı, "Pe-Peki benim mallanm ne olacak?" Söz konusu mallar çalışma odasının zemininde yatıyor ya da tavana asılı çengellerde sallanıyorlardı. "Goblinler tarafından yok edilecekler," dedi yaralı yüzlü prenses. "Bunun gibi," dedi ve topuzunu kaburga kemikleriyle posttan yapılmış, yan yanya tamamlanmış bir kayığa indirdi. "Ondan sonra daha fazlasını üreteceksin, tabii hayatta kalırsan. Şimdi kıpırda, yoksa seni kendi ellerimle öldürürüm." Zanaatkar hızla taburesinden kalktı ve Greyanna onu kapı dışına çıkmaya zorladı. Sokağın başından sonuna yanm düzine yardımcısı diğer atölye ve dükkân sahiplerini kapı dışan etmekle meşguldü. Bir grup kıllı hobgoblin —hepsi de iyice silahlanmıştı ve normal bir drovvdan bir baş boyu uzundu— hantal hantal yürüyerek köşeyi dönüp caddeye adım attı. Hobgoblinler dışan atılan drowu gördüklerinde kaba savaş naralannı böğürerek koşturmaya başladılar.260

Dağılma Ryld Argith'le yaptıkları felâket niteliğindeki karşılaşmadan sonra ikizlerden biri ölmüştü. Diğeriyle Relonor ağır yaralanmıştı ve hâlâ Mizzrym Evi'nde istirahattaydılar. Orada daha fazla şifa büyüsü yapılmadan ölecek ya da yaşayacaklardı, çünkü Miz'ri, evin kısıtlı imkânlarını böyle önemsiz kişiler için kullanmayı yasaklamışü. Greyanna da bu kararı doğru bulmuştu. Yaralıları eve götürdükten sonra Greyanna, Aunrae'nin tartışılabilir yardımıyla, avda kendisine katılmak üzere beş yeni erkek seçmişti. Bu sefer Pharaun'u yayan olarak avlayacaklardı, Greyanna son zamanlarda kemkanatlarrn ona şans getirmediğine karar vermişti. İsyan başladığında o ve tebaası sokakları dolaşıp avları hakkında bilgi arıyorlardı. Kargaşanın büyüklüğünü kavrayınca köleleri ayaklanmaya teşvik edenin, kardeşini saklandığı yerden çıkartmak için düzenlediği kanlı Braeryn baskını olup olmadığını merak etti. Çılgın ve karanlık bir şekilde bu ihtimâl onu memnun etti, ama bu tahminini kendine saklamaya karar verdi. Buradaki ince nükteyi herkes anlayamayabilirdi. Bununla birlikte düşüncelerinin çoğunu eylemsel ölçüp biçmeler oluşturuyordu. Avlanma ekibinin aşağıyaratıklarm mağlup edilmesine yardımcı olabileceğini düşündü, ama sadece hakiki bir orduyla güçlerini birleştire-bilirse. Aksi takdirde daha büyük gruplar karşısına bozguna uğrarlardı. Katliam ve yıkımın o ilk dakikalarında, soylu ailelerden birinin kalesinden çıkarak önündeki goblinleri temizlemesini bekledi. Dehşete düşürücü bir şekilde kimse gelmiyordu, en azından onun olduğu bölgeye doğru. Ufak birliği yalnız başınaydı. Ondan sonra hayat, her taraftan gelen orklardan kaçıp saklanmak ve rotheden daha zeki olmayan yaratıkların hiçbir zaman kavrayamayacaklan güzellik ve medeniyeti yok ermelerini seyretmek anlamına geliyordu. O ve yoldaşları yalnız gezen birkaç goblin birliğini katletmişlerdi, ama bunun bir yaran yoktu, dünyadaki en görkemli güzelliğin dağılışını durdurmaya hiçbir yaran yoktu. Örümcek Kraliçe neredeydi? Belki oyuncağı Menzoberrarrzan'dan ne kadar muhteşem olursa olsun sıkılmıştı. Belki onu yıkıp yerine yenisini yapmaya niyetlenmişti. Zamanla, Greyanna'nın kaçınıp geri dönmeleri onu tanıdık bir sokağa getirdi —Mizzrym Evi altında çalışan tüccarlann iyi kazanan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 197: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

dükkânlarının bulunduğu çift sıralı sokak. Kendisi buraya sık sık ücret ve kiralan toplamak, arada sırada da kirasını geciktiren ya da bir şekilde Matron Ana Miz'ri'nin canını sıkmış ahmakları cezalandırmak için gelirdi. Greyanna, eğer tüccarlar ortadan kalkarsa, Mizzrym kasasına yeni altın girmeyeceğini fark etti. Bununla beraber eğer onların güvenliğini sağlayabilirse, belki annesinin takdirini kazanabilirdi. Miz'ri onun Pharaun'u öldürmede Richard Lee Byersdevamlı başarısız olmasından sıkılmaya başlamıştı, hatta belki de başka birinin İlk Kız sıfatının sorumluluğunu daha iyi taşıyacağına karar vermişti. En azından Mizzrym servetini koruma çalışmaları etrafta sinerek gezinmekten çok daha yapıcı ve daha az sinir bozucu olacaktı, bu yüzden takipçilerine korkmuş tüccar ve zanaatkarları evlerinden çıkartmalarını emretti. Greyanna arbaletini hobgoblinlere doğrulttu ve atış yaptı. Arkasından askerleri de aynısını yaptı. Büyücüsü soğuk gölgeden dev bir peygamber devesi oluşturdu ve gölge devasa kıskaçlanyla birkaç köleyi parçaladıktan sonra yok oldu. Sonuçta en az bir düzine köle yere serilmişti, ama duman ve ateş parıltısı arasından yenileri geldi. 'İşkence çığlıkları adına,' diye düşündü, 'Menzoberranzan'da kaç tane aşağıyaratık var böyle?' Greyanna bunu bugüne kadar hiç fark etmemişti. Kimsenin de farkında olduğunu sanmıyordu.Hobgoblinler hücuma kalktı.Mizzrym prensesi haykırdı, "Kara Duvar!" Üç hizmetkârı, kölelere en yakında bulunan üçü yere eğildi ve zemine dokunarak aşağıyaratıklarla aralanna bir gölge çektikten sonra hep beraber geri çekildiler. Mizzrym savaşçılarından bir tanesi dükkân sahiplerini tehlikeden uzak-laştınyordu. Diğerleri, Greyanna dahil, cisimsiz duvarın birkaç metre geride, dar bir kısımda tek sıra oluşturdular. Prenses kemer kesesinden gümüş bir şişecik çıkarttı ve acı, ılık sıvıyı mideye indirdi. Greyanna istemsizce titremeye başladı ve kas ağrısıyla iki büklüm oldu. Derken rahatsızlık yerini içini karıncalandıran bir sıcaklığa bıraktı. Hobgoblinler karanlıktan çıktı. Kara elflerin yanında bu numara yüzünden birkaç saniyeden fazlasını kaybetmeyecek kadar uzun bir süre yaşamışlardı. Tek teselli, formasyon kavramıyla belki bağdaştırılabilecek düzenlerinin bozulmuş olmasıydı. Haykırışlar eşliğinde boşluklu ve şekilsiz bir dalga hâlinde —bu bile yeterince ölümcül görünüyordu— saldırdılar. Greyanna'ya saldıran ilk hobgoblin türünün iri bir örneğiydi ve dostlarına zıt olarak omzundan yukarısı kılsızdı. Usta ya da hanımın teki tarafından tuval olarak kullanılmak üzere ağdalanmıştı. Yüzlerce ufak yanık yarası birleşerek kıvrımlı, karmaşık bir desen oluşturuyordu. Köle, Greyanna'nın başına doğru hamle yaptı. Başka zaman olsa silah menzilinden geriye çekilirdi, ama şu an sırayı bozamazdı. Arbedeye yanında kalkanıyla katılmış olmayı dilerdi, bunun yerine topuzunu kaldırarak yüksek bir perdeleme yapü. Hobgoblinin geniş kılıcı topuzun taştan sapına çarpıp geri sekti.262

Dağılma

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 198: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Rahibe anında kölenin yan tarafına doğru karşı saldırıya geçti ve aşağı-yaratık küçük kalkanını araya sokarak hamleyi karşıladı. Darbe çelik yuvarlak kalkanın kenarının çentilmesine ve hobgoblinin gerilemesine neden oldu. Çarpık gözleri şaşkınlıkla açıldı. Doğal olarak rahibeye ogre gücü bahşeden iksirden haberi yoktu. Greyanna silahını yana savurarak komşusunu tehdit eden köleyi öldürdü, derken kel rakibi geri geldi. Bir an bekledi, yana doğru sahte bir hamle yaptı ve saldırısını göğse doğru bir kesişle bitirdi. Asıl amacını sezmiş olan Greyanna saldırı kavisinin içine yarım adım girdi ve topuzunu kölenin çenesine doğru savurdu. Topuz tam yerine oturmuştu ve hobgoblin kanlı bir çene ve kırık bir boyunla yere yığıldı İki hobgoblin daha öldürdü, derken inciğinde bir dürtme hissetti, çizmesini aşamamış bir saplamaydı bu. Aşağı baktı ve elinde şömine süngüsüyle muhtemelen daha iri kölelerin ayaklan altına gezinmekle meşgul olan bir kobold gördü. Greyanna sürüngen iblisi sağlam bir tekmeyle katletti. Sıradaki rakibi için etrafına bakındı. Bulamadı. Savaş bitmişti ve kalan birkaç hobgoblin de kaçmakla meşguldü. "Hizaya geçin!" diye bağırdı. "Tüccarları ortada muhafaza eden bir sıra oluşturun. Çabuk!" Ekip ilerlerken Greyanna'nm yanından yürüyen Aunrae sordu, "Nereye gittiğimizi sorabilir miyim? Bir müttefik kalesine mi?" "Hayır," diye cevapladı Greyanna. "İçeri girebileceğimizden şüpheliyim. Emanetlerimizi Bauthwafta saklayacağız." Birçok ceset ve yanan binanın yanından geçtiler ve mağara duvarına doğru ilerlerken çok sayıda avam evinden çıkıp gruba katıldı. Greyanna'nın ilk düşüncesi Mizzrym Evi'yle alâkası olmayanları geri çevirmekti, ama bundan vazgeçti. Yeni gelenlerin çoğu kılıç taşıyordu ve Greyanna onlan arbedede öne sürmekten çekinmeyecekti. Arada birisi yere yığılıp iğrenç dumandan zehirlenmiş bir hâlde zayıfça öksürüyordu. Diğerleri onun üstünden geçip yollanna devam ettiler. Arkadan ince ama yüksek bir feryat koptu. Greyanna anında geri döndü. Goblinler saldınnıyordu. Sadece kano yapımcısı erkeğin tekini sırtından bıçaklama fırsatını değerlendirmişti. Büyük Dikit olarak bilinen ve labirenti andıran kale, içinde büyüyle mühürlenmiş birçok bölüm banndınrdı. İnanılmaz bir şekilde, isyankâr köle savaşçılan bu bölümler hariç her yere girmişlerdi. Baenre goblintürüyle dikit kulelerde,263"Bir rakip," diye açıkladı zanaatkar.

Richard Lee Byerskuleleri bağlayan hava köprülerinde ve aşağıdaki tünellerde, hatta sarkıl burçlarının balkon ve geçitlerinde dövüşerek evin her santimini kanla geri aldı. Köleler son savunmalarını avluda, örümcek ağından yapılmış bir çitle çevrili geniş bir alanda yaptılar. Çit oldukça etkili bir büyülü savunma aracıydı, ama Baenre'nin de şimdi öğrendiği üzere, söz konusu düşmanlar içerdeyken hiçbir işe yaramıyordu. Triel savaşın sonuna katılmak için burçlardan aşağı süzüldü. Savaşın başından beri yanından ayrılmamış olan Jeggred de onunla beraber alçal-maktaydı. Ana da yan-iblis oğul da kandan bir elbise giymiş gibiydiler, ama bunların hiçbiri kendi kanları değildi. Aslında Triel avluyu temizleme işini savaşçılarına bırakabilirdi, ama bu işten zevk alıyordu. Bunun büyük bir sebebi drow kana susamışlığıydı, ama şehri yönetmenin karmaşıklığına kesinlikle ayak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 199: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

uyduramayacak olan gob-linleri öldürmekte de bir doğruluk, bir yalınlık buluyordu. Anasının tahtına geçtiğinden beri ilk defa ne yaptığını biliyordu. Yanm düzine minator, Triel'in de bazen şahsi koruma olarak kullandığı zorlu yaratıklar, baltalarını savururken ya da eğilip boynuzlarını düşmanlarına saplarken hep bir ağızdan haykırıyordu, "Özgürlük! Özgürlük!" Triel elindeki, isyan başladığında içinde yedi büyü barındıran parşömendeki son rünleri de okumayı bitirdi. Göz kamaştırıcı alevler minatorlann ayaklan altodaki zeminden yukarı fışkırmaya başladı. Dev yaratıklardan dördü acı içinde haykırarak yere düştü ve kıvranmaya başladı. Diğer ikisi yangından kenara sıçrayarak kurtulmuştu. Yine de tamamen kurtulmuş sayılmazlardı. Ateş parça parça dağınık kürklerini ve altîanndaki deriyi yakmıştı, ama bu yanıklar onlan yavaşlaı-mamıştı. Böğürerek saldmya geçtiler. Bir minator normal bir drowun yanında kule gibi görünüyordu, Triel ise yanlarında ufak bir peri gibi kalıyordu. Buna rağmen rakibine gülümsedi ve onu karşılamak için bir adım öne çıktı. Kölelerin biri ona, diğeri Jeggred'e odaklanmıştı. Matron ana minatorlann rakiplerine ilk saldırılarının devinimiyle üstün gelmeyi sevdiklerini biliyordu. Köle neredeyse üzerine çıkıncaya kadar bekledi ve tam zamanında kenara çekildi. Duramayacak ya da yönünü değiştiremeyecek kadar hızla geliyordu, bunu fırsat bilen Triel azman yanından geçerken topuzunu savurdu ve diz kapağını parçaladı. Köle yüzüstü kapaklandı ve Triel topuzuyla minatoam omurgasına kemik kıran bir darbe indirerek kol ve bacaklannı kullanma yetisini elinden aldı. Bu arada Jeggred rakibinin gırtlağını çiğneyip iri yan kölenin kamını yararak bağırsaklannı dökmekle meşguldü.Bundan sonra, yaratıklann kökü kazmana kadar ana oğul birkaç gnol264

Dağılmadaha öldürdüler. Nefes nefese kalmış Baenre çitin yanma kadar yürüdü ve yükselerek Qu'ellarz'orl tepesinin ötesindeki yanan şehre bakmaya başladı. Jeggred de onu takip etti. Triel, Menzoberranzan genelindeki kölelerin ayaklandığını ilk öğrendiğinde Bregan D'aerthe erkeklerini gizli inlerinden çağırmak için büyülü bir elmas kullanmıştı. Kiralık askerler şu an işlerinin başındaydı. Şehrin güneyindeki bölgelerden biri goblin kaynıyordu. Sokaklardaki hararetli karmaşa Büyük Dikit'ten bile görülebiliyordu. Derken, sadece birkaç saniye içerisinde yaratıkların hepsi katledilince sıkıntıları sona ermişti. Bu akıl almaz bir toplu katliam gösterisi olmuştu, ama kiralık askerlerin temizlediği bölge Menzoberranzan'ın sadece küçük bir bölümüydü. Tüm şehri tek başlarına temizleyemezlerdi, tabii eğer bunun gerçekleşme ihtimâli varsa. Triel avluya, yakındaki bir komutana bağırdı, "Ordumu hazırlayın. Dışarı çıkıyoruz."

Jeggred sevinçten konuşamıyordu. Bu gece daha şimdiden onun kısacık hayatının en güzel gecesi olmuştu, âdeta katliam sarhoşu olmuştu. Öldürmüş, öldürmüş, öldürmüş ve ve yine öldürmüştü. Bu yaşadıkları Faeryl Zauvirr'le yaşadıklarını çok sönük bırakıyordu. Ve anası daha bitmediğini söylüyordu! Şehre inecek ve kıyıma boğulacaklardı. Jeggred dünyada iblis cennetini yaşayacaktı. Tek sorun kara elfieri öldürmemesi gerekliliğiydi, onlar haricindeki

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 200: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

herkesi öldürmekte serbestti.Heyecandan titreyen ufak ellerinden biriyle Triel'in omzuna tutundu.

Valas Hune sessizce köşeyi döndükten sonra gözlerini kırpıştırdı. Bir burç —orada olmaması gereken bir burç— caddeyi tıkıyordu, derken dev şey hareket etmeye başladı. Hayır, bu bir burç değildi, ama Valas'in gördüğü en büyük taş deviydi. İzci bazı evlerin goblintüıieri ve ogrelerin yanında dev kölelere de sahip olduğunu biliyordu ve ateş ışığında gri görünen bu uzun başlı ve kara, çökük gözlü dev hâlâ demir bileklikleriyle ucundan sarkan zincirleri taşıyordu. Bir yerlerden kendine yakışır büyi'ıklükte bir balta edinmişti ve onu yaklaşan her drovvu pelte kıvamına getirmekte kullanıyordu, Valas bir zaman önce yandaşlarından ayrı düşmüştü. Bu sorun değildi. Vahşi doğada yalnız dolaşmaya alışıktı ve doğruyu söylemek gerekirse daha265

Richard Lee Byersönce Menzoberranzan'ın bu akşamki hâli gibi tehlikeli ve güvenilmez bir tünelle hiç karşılaşmamıştı. Ork ve gnolları önce kısa yayıyla, cephanesi tükendikten sonra da kukri-leriyle öldürüyordu. Tam her şeyin muhteşem gittiğini düşünmeye başlamıştı ki, bununla karşılaştı. Karşısındaki hiç iç açıcı bir manzara değildi, ama eğer Menzoberranzan kurtarılacak ve Bregan D'aerthe'ye hizmetleri karşılığında ödeme yapılacaksa, birilerinin küçüklerin yanında büyük aşağıyaratıkları da öldürmesi gerekiyordu. Valas parmağının ucuyla gömleğindeki dokuz köşeli yıldıza dokundu ve çoğu Menzoberranzanlı'nm adını bile duymamış olduğu bir ırkın dilinde bir kelime mırıldandı. Göz açıp kapayıncaya kadar taş devinin omzuna çömelmişti. Zemin pürüzlü ve kavisliydi. Kaymaya başladı, ama usta bir kaya tırmanıcısı olarak ağırlığını kollarına verdi ve tutundu. Devin boynuna yaklaştı ve iki kukrisini de boyun atardamarlarına saplamaya başladı. Sonuçsuz bir hareket oldu. Emniyetsiz bir biçimde tünemiş olduğundan tüm gücünü ve ağırlığını saldırıya gerektiği kadar yansıtamıyordu ve ilk darbesi devin kaya gibi postundan sekmişti. Buna rağmen dev, darbeyi hissetmişti. Başını çevirdi ve çenesi neredeyse Valas'ı bulunduğu yerden düşürüyordu. Dev ona baktı ve izci hamle yaptı, bu seferki oldukça başarılıydı. Bir yıldırım çatırtısıyla büyülü silah devin ali dudağını ikiye ayırmıştı. Valas'm ruhunda bile hissettiği derin bir acı ve öfke haykırışıyla taş devi başını diğer tarafa çevirdi. Dev, gri bir el drowu yakalamak için yükseldi, ama Valas ilerleyip devin boynuna bir hamle daha yaptı. Kara, yoğun kan yaradan fışkırdı ve Valas'ı boşluğa uçurdu. İzci yakınlardaki bir çatıya sert düşüş yaptı ve devin sendeleyerek boynunu tutmaya çalışmasını seyretti. Birkaç adım sonunda dev köle geriye devrilerek oradan gelmekte olan birkaç talihsiz hobgoblini de yanında götürdü.

Gromph uçurum yüzünden yukarı doğru süzülürken pek de iyi durumda değildi. Her zamanki gibi Narbondel'in tabanına ışık büyüsünü yapmıştı ve birden dünya delilikle patlamıştı. Orklar yoktan varolmuş ve muhafızlarına saldırmışlardı. Kendi ogre tahtırevan taşıyıcıları bile konforlu taşıt aracını bırakıp ayaklamaya katılmıştı. Başbüyücü tek bir büyüyle aşağıyaratıkları katletmek istedi, ama

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 201: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

başaramadı. Birileri çevresinde ölü büyü sahası yaratmıştı. Ya orklardan biri266

Dağılmagerçekten kudretli bir samandı ya da bu işe yarayan bir muska çalmıştı. Sonuçta bu yapılmıştı ve yaratıklar saldırıya geçmişti. Gromph'un zihnindeki büyüler garip, ufak ilahiler, cübbesi ve pelerini dayanıksız kumaş parçalan ve silahlan da işe yaramaz tahtacıklar hâline gelmişlerdi. Belki hepsi değildi, ama Gromph orklar çalmti kılıçlanyla üzerine doğru koşturmaktayken burada bekleyip deneme yapacak kadar pervasız biri değildi. Saygınlığını bir köşeye bıraktı ve dönüp koşmaya başladı. Bu gayret göğsünün, K'rarza'q'm yaraladığı yerden zonklamaya başlamasına neden oldu. Pazaryeri'nin kenanna geldiğinde ölü sahadan çıkmış olması gerektiğini düşündü. Çıkmış olsa iyi olurdu, çünkü yaklaşmakta olan uzun bacaklı ogrelerin böğürtülerini duyabiliyordu. Onlara döndü, değneklerinden birini doğrulttu ve tetikleyici kelimeyi söyledi. Değneğin ucundan bir sıvı fışkırdı. Önde giden öğrenin karnına çarptı ve patlayarak etrafa bol miktarda asit sıçrattı. Büyüsü geri gelen Gromph kaçmayı akıl edemeyen her düşmanını ortadan kaldırdı. Kara elf hizmetkârlan çoktan ölmüşlerdi, bu yüzden Breche Yükseltisi'ne yalnız dönmek zorunda kalacaktı. Kısa zamanda anladığı üzere köle isyanı tüm şehre yayılmışti ve yolculuk başlı başına bir sorundu. Bir kaleye veya eve sığınmayı düşündü, ama taşı eriten alevleri gördüğünde Akademi'ye dönmek zorunda olduğunu anladı. Kirli, ağnlı ve öksürür bir şekilde eve varmıştı ve kireç duvann tepesine yükseldiğinde gördüğü şey onu biraz da olsa canlandırdı. Sekiz Sorcere Ustası açık havada durmuş, bir ayini oluşturan ilahi ve hareketleri yerine getiriyor, bu sırada aynı sayıda acemi büyücü de onları seyrediyordu. Büyücüler kuledeki işe yarar eşyaların çoğunu dışan çıkartmışlardı. 'Bu, hiçbir şey yapmamaktan iyidir,' diye düşündü Gromph, ama yaptıklan ayin işe yaramazdı. Baenre uzandı ve kendisini elleri, dizleri üstünde katı zemine attı — saygınlığına gölge düşürecek bir hareket daha.Ayağa kalktı ve bağırdı, "Yeter!"Eğitmen ve öğrenciler dönerek ona baktılar. İlahi de kesilmişti. "Başbüyücü!" diye haykırdı Guldor Melarn. Görünüşe bakılırsa elemen-tal büyü dünyasında onun dengi yoktu, ama bunu bu akşamki performansı kanıtlayacaktı. "Sizin için endişelenmeye başlamıştık." "Buna şüphem yok," dedi Gromph yaklaşırken. "Beni bulmalan için gönderdiğiniz onlarca arama ekibi için minnettanm."Guldor tereddüt etti. "Efendim, Akademi Hanımı bize—-" "Kes sesini," dedi Gromph. Eğitmenlerin yere kırmızı fosforla çizilmiş karmaşık bir beşgenin üzerinde durduklarını görecek kadar yaklaşmıştı. "Ne kadar da acıklı."267

Richard Lee Bvers İşaret parmağını uzatıp havada yazılar yazmaya başladı. Büyülü söz ve işaretler şekil değiştirdi. "Başbüyücü efendim," dedi Üstad Godeep. "Bu çemberleri aşağıdaki ateşleri söndürmek için çizmiştik. Eğer onu bozarsanız—" "Onu bozmuyorum," dedi Gromph, "onu düzeltiyorum." Bakışlarını avam tabakasından acemi bir büyücüye çevirdi ve genç drow irkildi. "Gil bana bir tutam kürk, kehribar bir değnek ve bir tane de aşçıların bizi yemeğe çağırmakta kullandıkları küçük bronz gonklardan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 202: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

getir. Koş.1" "Başbüyücü," dedi Guldor, "gördüğünüz gibi ateş büyüsü için gerekli bütün büyü malzemelerim yanımızda getirdik." Eliyle bir mangal kömürü işaret etti. "Şu an aşağıdaki alevlere fısıldayarak onlara giderek azalmalarını emretmekteyim." "Ve bu arada daha çok duman üretiyorsun. Tam da ihtiyacımız olan şey." Gromph mangala bir tekme savurarak kömürlerin etrafa saçılmasına neden oldu. "Senin yöntemin işe yaramaz elementalist. Seni Güneşi Gören Topraklar'a süreyim de bu büyüklükte bir yangını söndürmek için ne gerektiğini kendi gözlerinle gör." Erkek drow elinde Gromph'un istemiş oluğu malzemelerle koşarak geldi. Baenre bir güç sözcüğü fısıldadı ve beşgen kırmızıdan maviye döndü. "Şimdi," dedi büyücülere. "Nerede durmanız gerektiğini bildiğinizi varsayıyorum, öyleyse yerlerinize geçin de başlayalım. Bir satır ben söyleyeceğim, sonra siz tekrar edeceksiniz. Becerebilirseniz hareketlerimi de taklit edebilirsiniz." İyi eğitilmiş bir büyücü için büyü yapmak genelde kolay bir işti. Büyülerin, çoğu ataları, belki birkaç tanesi şahısları tarafından oluşturulmuş iskeletine bağlı kalırlardı. İki durumda da bunlar, üzerinden binlerce kez geçilerek mükem-melleşmiş ve tamamen anlaşılmış büyülerdi. Bir büyücü büyüyü nasıl yapacağını ve başarısız olursa başına ne geleceğini çok iyi bilirdi. Doğaçlama ayin ise bambaşka bir şeydi. Mistik bilgilerine ve doğal yeteneklerine bel bağlayan büyücü çemberi ayaküstü yeni bir büyü üretmeye çalışırdı. Genelde hiçbir şey olmazdı. Olduğunda ise, güç çoğunlukla ya kontrolden çıkıp asıl niyetle alakasız bir şeye yönelir ya da onu diriltenlere patlardı. Yine de arada sırada da olsa işe yarardı ve bütün konumu, serveti ve yurdu tehlike altodayken Gromph bu seferkinin o başanlı olanlardan biri olacağına karalıydı. Büyücüler on beş dakika kadar büyülü sözleri seslendirdikten sonra güç havada fısıldayıp dolaşmaya başladı. Başbüyücü gonga vurduğunda ürpertici bir gürültü çıktı. Hemen ardından çok daha engin bir ses yanıt verdi ve birinci sesi bastırdı. Gürleyen, ezici ve sağır edici bir kükreme. Gromph'un yardımcılarının irkilmesine rağmen, Baenre mutlulukla gülümsüyordu. Bu ses gök gürültüsünün sesiydi.268

Dağılma Yan mağarada, yüksek bir yere tünemiş olan Sorcere sakinlerinin karşısında muhteşem bir manzara vardı. Dev mağaranın tepesindeki dumanla kaplı hava daha da yoğunlaşmakta ve buhar yığını hâlinde maddeleşmekteydi. Şekilsiz gölgeler karınlarından ateş çıkartan dev, şeffaf ejderhalar gibi yanıp sönüyorlardı. Her parıltının ardından ateşe sinirlenmiş tanrıların çekiçle dövmesine benzeyen bir patlama yaşanıyordu. Gromph aşağıdaki halkın büyük bölümünün —hatta bazı sözde âlim meslektaşlarının— neler olduğu hakkında hiçbir fikri olmadığını biliyordu, ama bunu anlasalar da anlamasalar da bulutlar ve yıldırım şimdiye kadar değişmeyen Karanlıkaltı'nın derinliklerini ziyaret ediyordu. Bulutlar hepsi birden şiddetle su akıtarak buz gibi bir peçe oluşturmaya başladı. Baenre suyun mağara duvarlarına değdiği yerlerdeki tıslama seslerini duyabiliyordu. "Oldukça etkileyici," dedi Guldor, "ama bunun ateşi söndürebileceğin-den emin inisin? Bu sonuçta büyülü bir ateş."Gromph'un yarası ağrımaya başladı. "Evet," diye gürledi, "çünkü ben önemsiz bir evin beceriksiz bir büyücüsü değilim. Ben bir Baenre'yim, Menzoberrarrzan'm Başbü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 203: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

yücüsü'yüm.. .ve eminim. İşleri daha bitmeden, Pharaun kaç savaşa girip çıktıklarını unuttu. Tek bildiği üstün taktik anlayışları sayesinde kazanıp durdukları arbedelere ve verdikleri kayıplara rağmen, kalelerinden çıkmayı başaran birliklerin katılımıyla devamlı kalabalıklaştıklarrydı. Arada sırada ordu şehrin çoktan temizlenmiş bir bölümüne rastlıyordu ve Pharaun onları hiç görememiş olmasına rağmen Bregan D'aerthe'nin iş başında olduğunu biliyordu. Bu bilgi, böylesine vahşi ve umutsuzluk verici bir gecede son derece rahatlatıcıydı. Sonunda Breche Yükseltisi ordusu kendisine denk güçte bir orduyla, Matron Baenre'nin ordusuyla karşılaşü. İki ordu birleşerek savaş tecrübesi olan birkaç böcayının binlerce aşağıyaratığı efendilerine karşı gelecek bir kuvvet oluşturacak şekilde bir araya getirmiş olduğu Narbondellyn'e doğru yola çıktı. Vahşi ve kannaşık savaşın ortasında Narbondel adlı dev taş sütun yükseliyordu. Yan yarıya mucizevi bir şekilde mağaranın tepesinde fırtına kopmaya ve Pharaun'un en büyük korkusunu dindirmeye başlamıştı. Bir saat sonra drovvlar karşı kuvvetleri ezip geçmiş, böylece anayurtların] geri almışlardı. Savaştan sonra büyücü yağmur altında oraya buraya bakınarak yürümeye başladı. Islak saç tutamlan alnına yapışmıştı ve çizmeleri yürürken şapırdryor-269

Richard Lee Byersdu. Bir büyücü olarak bu fırtınanın muazzam bir başarı olduğunu ve Menzoberranzan'ın kurtuluşundaki yadsınamaz katkısını kabul etmek zorun daydı, ama meslektaşlarının aynı şeyi herkesin görünüşünde hasara ve karışık lığa neden olmadan ve kemiklerine kadar dondurmadan yapamamış olmalan talihsiz bir olaydı. Mizzrym'in yüzüne bir sırıtış yayıldı. Quenthel de Triel de görünürlerdi-yoktu. Bütün gece ikisi tarafından yönlendirilip durmuştu. Buna bir itirn/ı yoktu, ama son hamleyi kendi yönetmek istiyordu ve yokluklan Pharaıııı'ıı kimseye danışmadan hareket etme bahanesi veriyordu. Son kez çevresine bakındı ve Welverin Freth'i gördü. Ondokuzuncıı Ev'in yetenekli silah ustası gümüş takma bacağına rağmen mükemmel iş çıkartmıştı ve birçok kez Pharaun'la uyum içinde çarpışmışlardı. Şu an bir kapı ağzına geçmiş, iki komutanıyla görüşme yapıyordu."Silah ustası!" diye bağırdı Pharaun. Welverin kafasını kaldırdı ve bağıranı görünce büyücüyü selamlattı. "Size nasıl yardımcı olabilirim Üstad Mizzrym?" "Bana bu ayaklanmadan sorumlu olan yaratığı öldürmekte yardım etmeye ne dersin?" Savaşçının gözleri kısıldı ve "Bu sizin o meşhur şakalarınızdan biri mi?" diye sordu. "Kesinlikle hayır. Ama eğer bunu yapacaksak acele etmeliyiz, hedefimiz Karanlıkaltı'na tüymeden ona yetişmeliyiz. Senin ve adamlarının hava binekleri kullanabildiğinizi varsayıyorum." Pharaun, bir efsuncunım yaratmış olduğu, yalanlarda kubbeli bir kafese kapatılmış dev yarasalara doğru ilerledi. Hayvanların isyanı boğulmadan ve yanmadan atlatabilmiş olmalan ufak çaplı bir mucize sayılırdı."Binekleri nerede tutuyorlar?" diye sordu Welverin kafese bakarken.270

Dağılma

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 204: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

AA\\)

Pelerininin kollarından sular damlayan Pharaun artık hainlerin kale düzenini, avcılardan kaçarken ve zihnim altüst eden psişik saldırının etki leriyle boğuşurkenki gibi şaşırtıcı bulmuyordu. Sessiz, tenha oda ve koridor lar hâlâ tam hayalet ve lânetlilere uygun, uğursuz bir ev gibi görünüyorlardı.572939 Mizzrym, Welverin ve yanındakilere bakarak mekânın onları huzUTBUZ edip etmediğini anlamaya çalıştı. Huzursuz görünmüyorlardı. 1 ielki fazla cesurdular, belki de zemini süsleyen taze parçalanmış cesetlerin görüntüsü düşüncelerini gölgeli dehşetlerden, uzmanı oldukları sıradan vahşete çevirmişti. Kale içinde, orada burada genelde ikiye ya da üçe ayrılmış birçok ceset buldular. Pharaun ceset sayısının çokluğundan etkilenmişti. Görünüşe bakılırsa zavallı, yaralı Ryld, hainler tarafından katledilmeden önce uzun bir cinayet koşusu yapmıştı. Belki de bu iş Syrzan'a düşmüştü. Geçmişe bakarak, Pharaun alhoonun neden kaçak tutsakların aranmasına ilk başlarda katılmadığını merak etti. Bir ihtimâl, yaptığı Çağrı onu geçici bir süre güçten düşürmüş olabilirdi. Sorcere Ustası savaşçıları, uzak köşede büyük bir kürsünün bulunduğu, geniş ve uzun bir salona getirdi. Burada —bir yan odacıkta bulunan sıra ve sehpalara bakılırsa— şüphesiz bir matron ana yemek yiyor ve davet veriyordu. Her yere örümcekler çizilmiş ya da oyulmuş olması kalenin eski sahiplerinin diğer tanrılara gizlice tapındıklarını gösteriyordu. Tabakalarca gerçek örümcek ağı bu sanat eserlerini örtüyordu."Bakın," dedi Welverin.271

Richard Lee Byers Pharaun başını çevirdi ve şaşkınlıktan nefesini tuttu. Ryld Argith sol duvarın ortalarında bulunan hizmetkâr geçidinden içeri girmişti. Silah ustasının adımlan yaralı bacağına rağmen dengeli ve kesindi. Vücudu müthiş bir hızla yakıt harcıyormuş gibi fark edilebilir bir biçimde incelmişti ve bir şekilde Yancı'yı geri almayı başarmıştı.Askerler arbaletleri doğrulttu."Hayır!" dedi Pharaun. En azından şimdilik. Ryld yeni gelenlere doğru döndü ve ilerlemeye başladı. Gözleri, bir mak sat okunuyor olsa da boştu ve yüzü ifadesizdi. İri vücuduna doğru tutulan silahlan önemsemiyor gibiydi. Savaşçılardan biri sanki Melee-Magthcıv Ustası'm hayalete benzetmiş gibi kaygılı bir şekilde mınldandı. Pharaun bunun olmadığını biliyordu; derin kendinden geçme hâlini nerede görse tanırdı. Görünüşe göre dostu hayatta kalabilmek için gizli savaşçı öğretilerinden birini kullanmıştı. "Ryld!" dedi Pharaun. "Hoş bulduk! Houndaer'i ve diğer soytanlan yenebileceğini biliyordum. Yoksa seni asla bırakıp gitmezdim."Yalan, yalancının kulağına bile inandmcı gelmedi. Kesinlikle Ryld'ı da etkilememişti. Belki bu bilinçsizlik durumunda usla dostunu duymamış, hatta tanımamıştı. Sadece ilerlemeye devam etti. "Uyan!" dedi büyücü. "Benim, Pharaun, senin dostun. Seni kurtarmak için geri geldim. Bu çocuklar Freth Evi'nden ve onlar da bizim dostumuz."Ryld Sorcere Ustası'na doğru temkinli bir adım daha attı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 205: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

'Üzgünüm,' diye düşündü Pharaun, 'ama bu sefer bunu sen istedin.' Ateş emri vermek için derin bir nefes aldı ve kürsünün ardındaki üç, yüksek kemerli kapıdan içeri birileri doluşmaya başladı. Önde, çınlayan zincirlere dolanmış birkaç tane, insan boyutlannda yaratık vardı. Bunlar, büyücülerin celp edip kullandıklan habis ruhlardan biri olan kytonlardı. Şeytanlann arkasında hayatta kalmış hainler ve çürümüş cübbesi içinde Syrzan geliyordu. Ryld arkasını döndü ve komploculara yöneldi. Kaçaklar bir sıra ıslık çalan ok gönderdi ve Freth savaşçılan da aynı şekilde karşılık verdi. Kaçaklann yükseklik, askerlerin de sayı avantajı vardı, ama iki saldın da hedeflerinden çok azını yere indirebildi. Savaşan taraflar gerek demir, gerekse büyü sayesinde oldukça iyi korunuyorlardı. Okların işe yaramadığı yerde kılıçlannı denemeye hevesli Freth askerleri savaş naraları eşliğinde saldınya geçtiler. En azından çoğu. Derin, gürleyen sesiyle Vvelverin askerlerinden birkaçına dışan çıkıp hainlerin kullanmış olduğu girişi bulmalanm ve onlara arkadan saldırmalannı emretmişti. Fena fikir değildi, ama Pharaun askerlerin yollarını kaybetmelerinin daha muhtemel olduğunu düşündü.272

Dağılma Gevşek zincirlerini döndüren sekiz kyton —her biri bir düzine sıradan savaşçıya bedeldi— platformdan inip üzerlerine gelmekte olan düşmanlarını karşılamak için bekledi. Kaçaklar platformun üstünde Syrzan'la kalmış ve yeni bir saldın için arbaletlerini doldurmaya başlamışlardı. Pharaun buna izin veremeyeceğine karar verdi. Yoldaşlarının üstüne yükseldi, böylece kürsüye temiz bir atış yapabilecekti. Derken alnının ortasında birkaç saniyelik bir sancı hissetti. Bekliyor olduğu gibi Syrzan psişik saldırısını Mizzrym'den önce kullanmıştı, tabii düşmanının kendisini çeşitli muska ve tılsımlarla bu tarz saldırılardan koruduğunu bilmiyorda 'Bu sefer,' diye düşündü Pharaun, 'benimle efsuna karşı efsunla, büyüye karşı büyüyle savaşacaksın.' Şaşırtıcı bir şekilde düşüncelerinin cevabını zihninde vızıldayan telepatik bir sesle aldı. 'Öyle olsun, memeli hayvan,'' dedi alhoon, 'Ne olursa olsun, beni tekrar sürgüne gönderen zavallıdan intikamımı alacağım.' Daha Syrzan'm tehditlerini dinlerken Pharaun büyü sözleri söylemeye ve elindeki ufak, çelik tüpü hareket ettirmeye başlamıştı. Parlak bir alev topağı borunun açık ucundan fırladı ve uçarken büyüyerek kafatası büyüklüğünde bir küreye dönüştü. Kürsü platformunun üstündeki kaçaklardan birine çarptı, geriledi ve başka birine sıçradı. Küre, platform boyunca ileri geri parçalayarak sekti, geçtiği yerlerde çapraz kıvılcımlar ve hayali görüntüler bırakarak herkese çarptı. Gözden kaybolmadan önce çok sayıda kaçağı öldürmüş ya da onları sendeleyen, çırpınan canlı meşalelere dönüştürmüştü. Zarar görmemiş kaçaklar kendileri de yanmasınlar diye alevli dostlarını öldürmek zorunda kalmışlardı. Bunların yanında Syrzan ateşten etkilenmemişti. Ayağının altında, Pharaun kesen ve saplanan kılıçların çarpıştığını ve zincirlerin çevrilip birilerine tutunduğunu gördü. Rakiplerini dövdükçe, vücutlarını saran zincir zırhlan içinde sızıntılı, iltihaplı cesetleri andıran kytonlar şekil değiştiriyorlardı. Şeytanlar, düşmanlarının ölmüş bir yakın dostun şeklini alma kabiliyetine sahiplerdi. Svirfheblin ve ona benzeyen diğer ırklar bunu oldukça rahatsız edici bulurlardı, ama bu sevmeyi bilmeyen bir ırkın mensubunu biraz kızdırmaktan başka bir şeye

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 206: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

yaramıyordu. Ryld arbedenin ön saflarında yer alıyor ve Yarıcı'yi alışılmış kuvvet ve becerisiyle savuruyordu. Pharaun dostunun sadece iblislere saldırdığını görmekten mutluluk duymuştu. Ağız uzantılan kıvranan, şişkin gözleri ters ters bakan Syrzan üç parmaklı ellerini büyü yapmak için kaldırdı. Çevresindeki canını kurtarmış kaçaklar platformdan aşağıya inip arbedeye katıldılar. Besbelli ki yerdeki Freth savaşçılanyla dövüşmeyi alhoonun yanında kalıp Pharaun'un hedefi olmaya tercih etmişlerdi.273

1Richard Lee Byers Sorcere Ustası kaçakların çok azının kaçmış olduğunu şaşkınlıkla faik etti. Kesinlikle onları burada turtan şey sadakat denen onlara yabancı kavmin değildi. Planlan suya düştükten ve foyaları ortaya çıktıktan sonra kanını kaçağı sayılacaklarım ve imrenip üzerine titredikleri şeylerden uzaklaştırıla caklannı biliyor olmalıydılar. Belki de kötü durumları onları öyle bir hiddcl le doîduruyordu ki, intikamı hayatta kalmaktan üstün tutuyorlardı. Syrzan büyüsünü örerken kara elf karşılığı da hızla aynı şeyi yapıyordu. Önce bitiren liç oldu. Dışarıdaki açık havada halen çatallanıp kıvrılanlara benzer bir yıldırım alhoonun kavrulmuş ve pullanmış elinden fırladıktan sonra çatırdayarak Pharaun'un gövdesine yayıldı ve tavanda kara bir iz bıraktı. Pharaun'un kasları tutuldu ve saçları dikildi, ama koruma tılsımları ciddi bir zarar görmesini önlemişti. Hatta saldırı, büyüsünü bitirmesini bilr engelleyememişti. Son kelimeyle birlikte elini savurarak hayali yarasalar gibi çırpman gölgelerden oluşan bir soğuk dalgasını serbest bıraktı. Çığlık atan ve gevezelik eden hayaletler alhoonun etrafında alçalıp dönerek pençeleriyle ona saldırmaya başladılar. Zihin yüzücü cehennemi bir dile ait bir kelime gürledi ve çarpık bir çatlak duvar boyunca kıvrılarak ilerledi. Pharaun'un gözbağı yardakçıları yok oldular. Mizzrym ceplerinin birinden beş cam bilye çıkarttı, onları avuç içinde ustaca çevirdi ve ezbere kısa bir şiir okudu. Beş tane parlak küre havada belirdi ve Syrzan'a aynı anda ateşle, sesle, soğukla, asitle ve yıldırımla saldırdı. Bunlardan en az bir tanesi alhoonun savunmasını aşmalıydı. Syrzan kulak tırmalayıcı, tıkırtın bir feryat kopardı ve elini savurdu. Bir anda küreler doğrultularını ters çevirip geldikleri hızla çıkış noktalarına yöneldiler. Hazırlıksız yakalanan Pharaun kürelerden kaçınmak için mümkün olan tek yolu kullandı. Ağırlığını geri kazandı ve yere düşmeye başladı. Parlak mermilerin ikisi yanından yıldırım gibi geçti ve tavanda patladı. Diğer ikisi piwafwisiy\e temas ettiğinde sönerek kayboldu. Beşinci küre ise göğsünün içinden geçip gitti. Bugüne kadar duymuş olduğu en derin haykırış kemiklerini sarstı, kulaklarına bir hançer gibi saplandı ve düşüncelerini paramparça etti. Donakalmış bir şekilde arbedenin ortasına düşmeye başladı. Bir an için onlarca inen kalkan, tepinen ayak arasında öylece yattı, derken bilinci yerine geldi ve birilerinin ayakları altında çiğnenmeden yerden kalkması gerektiğini fark etti. Tam doğrulmaya başlamıştı ki, savrulan bir zincir şakağında patladı. Zincir sadece sıyırıp geçmiş olmasına rağmen Pharaun'u yıkmaya yetmişti. Önünde, esnek silahlarını yeni bir saldın için çeviren bir kyton belirdi. İblisin yüzü kız kardeşi Sabal'ın yüzüydü.274

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 207: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Dağılma Pharaun parmağını uzattı ve büyü sözleri mırıldandı, büyünün ortasında kendi sesini —hatta hiçbir sesi— duyamadığını fark etti. Daha birkaç saniye önce savaş ağır bir ses karmaşasıyken şimdi sessizdi. Yine de Pharaun'un büyü yapabilmesi için sesini duyması gerekmiyordu. Güç parlayarak büyücünün parmak uçlarından iblisin vücuduna aktı. Bir kalp atimi süresinde kytonun zincir yumağı derisi büzüşmeye başladı. Etrafındaki zincirler çırpman ve üzerinden kayan iblis yere yığıldı. Bir el Pharaun'un omzunu kavradı ve onu ayağa kaldırdı. Arkasını döndüğünde Welverin'i gördü. Subayın ağzı hareket ediyordu, ama Pharaun'un onun ne söylediği hakkında en ufak fikri yoktu. Başını salladı ve işe yaramasalar da hissedebildiği kulaklarım işaret etti. Kulakları zonkluyor ve kanıyordu. İç organları da acıyordu ve ıstırabı Syrzan'ı öldürme isteğini körüklüyordu. Pharaun levitasyonla yükseldi ve kendisini, illithiliçin o aşağıda debelenirken yaratmış olduğunu varsaydığı bir şeyin sadece birkaç metre altında buldu. Bu şey dev, fosforlu ve gövdesinden ayrılmış bir illithid kalasıydı. Ağız uzantıları drowdan bile daha uzun olan mürekkepbalığı benzeri yaratık uçarak ilerledi. Yalandan tıpkı balık gibi kokuyordu. Pharaun pelerininden beyaz bir deri eldivenle şeffaf bir kristal parçası çıkarttı ve büyü yapmaya başladı. Gittikçe incelen uzantılardan biri önkolu-na tutundu ve onu çekerek neredeyse büyünün son kısmını mahvediyordu, ama Pharaun uzantıdan kurtuldu ve büyüsünü tamamladı. İllithid kafasının yanında buzdan yapılmış muazzam bir el belirdi. Parmaklarıyla etrafım sardı ve tırnaklarını geçirerek onu hareketsiz bıraktı. Kalan tek sorun hayali illithid başının Pharaun'un görüş açısını kapatıyor olmasıydı. Aynı anda yeni bir büyü yapmaya ve Syrzan'ı görene kadar alçalmaya başladı. Büyünün son kelimesiyle birlikte alhoonun kupkuru derisinden beyaz alevler çıkmaya başladı... ve söndü. Büyünün namevt büyücüyü hareketsiz bir cesede dönüştürmüş olması gerekirdi, ama tek yaptığı Syrzan'm eski püskü cübbesini birazcık yakmak oldu. Pharaun bu kadar denemeden sonra rakibine zarar verememiş, hatta incitmeyi bile başaramamış olması üzerine kafa yormaya başladı. Eğer kara elf öyle olmadığını bilmiyor olsaydı, belki Syrzan'm daha iyi bir büyücü olduğunu bile düşünebilirdi. Mizzrym yalan dövüşten hiç haz etmese de taktik değiştirmenin zamanı gelmişti. Cebinden, uygulama sınıflarından birinde öldürdüğü ufak tefek bir iblisten almış olduğu kırılgan bir kemik çıkarttı ve büyü yapmaya başladı. Syrzan kolunu savurdu ve bir düzine alevli oku Pharaun'a yolladı. Oklar doğal olarak hedeflerinin koruma tılsımlarım geçemediler. Pharaun'un büyü sözlerini bitirmesiyle vücuduna yüzlerce acı saplanması bir oldu. t275

Richard Lee Byers Vücudu bir ogre boyutlarına geldi ve derisi kalmlaşarak pullu bir zırh hâline geldi. Dişleri uzayıp elleri pençelere dönüşürken uzun, kıvrımlı boynuzlar abında belirdi. Omurgasının kökünü tüysüz bir kuyruk, elini do bir kırbaç süslemeye başladı. Dönüşüm sadece birkaç saniye sürmüştü ve ıstırabı sona ermişti. Phanııııı yeni kösele kanatlarını çırparak düşmanının üstüne atıldı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 208: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Büyücü kollarını kaldınp büyü sözleri haykırmaya başladı. Pharaun bil den bir baş dönmesi dalgası hissetti. Karşısındaki manzara dönmeye başladı ve yeni şekline rağmen yolundan saptı. Kürsüye çakıldı, zaman akıp gidi yordu. Aklı başına geldiğinde doğal hâline dönmüştü ve kendisini Smylln Nathos kadar zayıf ve hasta hissediyordu.Liç eğilmiş ona bakıyordu. "Geri dönmekle ne büyük aptallık ettin," dedi Syrzan. "Benimle boy ölçüşemeyeceğini bilmeliydin." Pharaun kulağındaki uğultuya rağmen tekrar duyabiliyor olduğunu fark etti. Sağır ölmeyecekti, bu ne işe yarayacaksa. "Kendini övmeyi bırak," dedi Sorcere Ustası. "Komik görünüyorsun. Bu o senin zavallı hayal dünyalarından biri değil. Bu hakikâtin ta kendisi, burada ben muhteşem bir şehrin prenslerindenim ve sen ölü, kokuşmuş bir yumuşakçadan başka bir şey değilsin." Pharaun yaratığa hakaretler yağdırırken son bir büyü yapacak gücü toplamaya çalışıyordu. Saldırının diğerleri gibi başarısız olacağından şüphesi yoktu. Öyleyse neden saldırmakla uğraşıyordu ki? Başka bir şey denemeliydi. Harcadığı güç yüzünden titreyerek platformun karşı ucuna doğru bir büyü yaptı. Mavi büyü zerrecikleri havayı doldurdu. "Bana mı zavallı dedin?" dedi Syrzan küçümseyici bir ses tonuyla. "Bu da ne demek oluyor?" 'Çaldığın yüzüğü taksaydın anlardın,' diye düşündü Pharaun, 'Tabii şişmiş parmaklarına sığacağından şüpheliyim.' Alhoon onu yukarı kaldırdı ve kumluktan dökülen uzantılarıyla başmı kavradı. 'Yine de bana hizmet edeceksin,' dedi Syrzan, doğrudan büyücünün zihnine, boğumlu parmaklarından birini kaldınp yüzüğü göstererek, 'Beynini yiyip bitirdiğimde tüm sırların benim olacak.' "Belki bu değişiklik aptallığına da iyi gelir," diye hınldadı Pharaun, "ama korkarım ki bunu hiç öğrenemeyeceğiz. Arkana bak."Liç döndü ve Pharaun onun şaşkınlıktan donakaldığını hissetti. Kürsünün önünde oluşturduğu gözbağı merceği Syrzan'ın aynen espritüel Sorcere Ustası gibi görünmesini sağlamıştı. Pharaun da sıradan bir orka benziyordu. Mizzrym merceği yarattığında buzdan elin de illithid kafasını bırak-276

Dağılmamasını emretmişti ve işte kafa geliyordu, tam da yaratıcısına doğru. Syrzan Pharaun'u yere attıktan sonra yaratımıyla yüz yüze geldi. Şüphesiz, rahat bırakılsaydı, alhoon hayaleti tekrar yönlendirebilirdi, ama Pharaun başka bir büyü yapacak gücü bulabildi. Bin bir zahmetle yaptığı büyüsü kürsü zeminini parçaladı ve Syrzan'in dengesini, dolayısıyla konsantrasyonu bozdu. Dev uzantılar Syrzan'ı yukarı çekip arkalarındaki ağza fırlattılar. Garip şekilli ağız alhoonu emip çiğnemeye başladı. Pharaun'un başına hiç gelmemiş bir şey olmuş, alhoonun büyüsü kendisini parçalamıştı. Liç bir an kayboldu, derken tekrar opak ve katı oldu. Başka bir varlık düzlemine geçmeye çalışmış, ama çektiği acılar yüzünden büyüsüne odaklanamamıştı. Bir zaman sonra devasa kafa ortadan kayboldu. Gidişi, geride mumyalanmış zihin yüzücü parçaları bırakmıştı. Pharaun'un gücünü geri toplamaya başlamıştı. Gümüş yüzüğünü bulana kadar alhoonun leş kokan cesedinin altım üstüne getirdi, sonra büyüsünü kaçaklara çevirdi. Gerçi buna gerek kalmamıştı. Ryld, Welverin ve diğerleri açık ara önde gidiyorlardı. Son kaçak da öldürüldüğünde, büyülenmiş Melee-Magthere Ustası yere

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 209: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

bağdaş kurdu. Çenesi göğsüne düştü ve horlamaya başladı. Gümüş bacağı sanki bir parçası eksikmiş gibi trkırdayan Welverin topallayarak yanma geldi ve durumunu kontrol etti.Mizzrym de yanma gitmesi gerektiğini biliyordu, ama ayağa kalkmayaçalıştığında başı döndü ve tekrar yere oturdu.4'%* ?&•? 4^ f-y> <{-% <T> Triel balkonda ayakta duruyor ve aşağıdaki şehre göz gezdiriyordu. Karşısındaki manzara köle isyanı gecesi gördüğünün neredeyse aynısıydı, tüm Menzoberranzan'da karmaşanın hüküm sürdüğünü gösteren manzara. Yangınlar sönmüştü. Onun yerine serin su birikintileri yollan süslüyor ve trafiği engelliyordu. Yağmur yüzünden mahzen ve zindanlan su basmıştı ve bu işi halletmeleri zaman alacaktı. Kimse açık havayla Örümcekler Şehri arasmda kilometreler varken yağmur yağmasını beklemiyordu ve bundan dolayı şehir kuruculan kanalizasyon tarzı bir hazırlık yapmaya gerek duymamıştı. Arkasında ihtiyatlı, küçük bir öksürük duydu. Triel arkasına döndü. Kapı ağzında bekleyen Gromph onu başıyla selamladı."Matron." Kısa zaman önce göndermiş olduğu erkek kardeşini görünce matron anayı sevinçle kanşık bir heyecan —rahatlama da denebilir— kapladı. Tabii bu duyguyu kardeşine belli etmedi.

Richard Lee Byers"Başbüyücü," dedi. "Bana katılmaz mısınız?""Tabii."Gromph korkuluğa doğru ilerlerken biraz zorlanıyor gibi görünüyordu. Terasın kenarında Jeggred kendisi için biraz küçük kalan bir sandalyeye çökmüş, elindeki çiğ rothe budunu kemiriyordu. Tamamen yemeğine konsanla-olmuş gibi gözükse de Triel onun, erkek kardeşinin her hareketini takip ettiğini biliyordu. Sonuçta bu onun göreviydi, Triel'i olası düşmanlarından —kendi soyundan olanlar dahil— korumak. Hatta özellikle kendi soyundan korumak. Gromph gözünü şehrin kubbe ve kulelerine dikti. Bazıları ışıltısını yağmur silip süpürmüş gibi kaybetmiş, çoğu örümcek oyması da yangının kucağında şekil değiştirmiş ya da tamamen bozulmuştu. Büyücü dudak kıvırdı."Daha kötüsü de olabilirdi," dedi Triel. "Taş işçileri hasan tamir edebilirler.""İşleri kesilmiş sayılır, özellikle yardım edecek köleler olmadan." "Biraz kölemiz var. İsyana katılmayan ya da sağ ele geçirilen birkaç aşağıyaratık mevcut. Olanları zorlayacak ve daha fazlasını satın alacağız." "Yine de kimse her duvarın ya da oymanın eskiden tamamen nasıl olduğunu hatırlayabiliyor mu? Herhangi biri Menzoberranzan'ı eskiden olduğu şekliyle yemden yaratabilir mi? Hayır. Biz değiştik, yaralandık ve—"Birden irkildi ve göğsünü ovalamaya başladı. "Beni affedin," diye devam etti başbüyücü. "Buraya sızlanmaya değil, danışmanlık görevimi yerine getirmeye ve önümüzdeki zorluklarla nasıl basa çıkabileceğimiz konusundaki düşüncelerimi sizinle paylaşmaya geldim." Triel elini serin, cilalanmış parmaklığa dayadı ve sordu, "Bu zorluklan nasıl görüyorsun?" "Bu bariz değil mi? Bir felâketler zinciri olacağı belli olaylann ilkini yaşadık. Sizi savaşta izlemiş olan yanm akıllı her Menzobenanzanlı siz rahibelerin gücünüzü kaybettiğinizi biliyordur. Emin olun ki, Konsey ne karar alırsa alsın, bu bilgi sınırlanmız

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 210: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

ötesine taşacaktır. Belki de kaçmayı başaran bir köle bunu şimdiden ilân etmeye başlamıştır. Yatanda düşmanlarımızdan biri üzerimize yürümeye başlar ya da şansımız gerçekten kötüye dönerse hepsi birleşip tek bir kuvvetle saldırabilirler." Triel yutkundu. "Düşmanlanmız Menzoberranzan'ı fethetmenin hayalini bile kurmaya cüret edemezler." "Ama Syrzan etti. Onun soyu ve diğerleri ilahi büyümüzü, önemli sayıda askerimizi ve köle ordumuzun neredeyse tamamını kaybettiğimizi öğrendiklerinde bu onlara iyimser yönde bir ilham verebilir. Ve bizim için en büyük tehdit de onlar değil.""Kendimiziz," diye iç geçirdi Triel."Aynen. Her zaman düşmanlık ve suikastle iç içe olduk. Arada bir ev278

Dağılmadiğerini tamamen ortadan kaldırır ve olması gereken de budur. Bu bizim yolumuz, bizi güçlü yapan yol. Ama şu an pervasız ve uzun süreli bir savaşı kaldıramayız. Bu çok fazla... kaos anlamına gelir. Menzoberranzan'ı parçalara ayırır. Bugüne kadar Örümcek Kraliçe'yle onun ruhban sınıfının korkusu şehri denetim altında tuttu, ama daha fazla tutamayacak." Tükürürcesine ekledi, "Yeni kahramanlanmızrn vatanlarını savunurken kahramanca ölmemiş olmaları ne kadar talihsiz bir durum.""Quenthel ve o sürgün Mizzrym'den mi söz ediyorsun?" "Başka kim olacaktı? Onların bizden daha az hırslı olduklarını mı zannediyorsun? Dün kurulu düzeni müdafaa ettiler, ama bayrakları altında birçok kişi toplayabilecekleri düşüncesinden ilham alarak yarın öbür gün bu düzeni yıkmaya çalışabilirler. Ouenthel senin tahtına yüzyıl içinde değil, bugün el koymak isteyebilir. Pharaun da Başbüyücü Cübbesi'ne göz koymuş olabilir—Altı Yüz Altmış Altı Katman adına, yanına koşturmadan önce beni aramaya bile kalkışmamakla bunu açıkça belli etti zaten. Bu ne büyük bir felaket olurdu! Sana ve bana kişisel rahatsızlık vermenin yanında şehir bu zayıflamış haliyle böyle bir aksamaya dayanamaz." "Planlannm tam da bu olduğunu varsayabilirim," dedi Triel kaşlarını çatarak. "Belki de başladığımız işin sonunu getirip en azından Üstad Pharaun'u öldürmeliydik." "Menzoberranzan'm kurtancılanndan birini idam edersek —aşağılık postuna lanetler olsun— Baenre Evi'nin zayıf ve korkmuş görünmesine yol açabiliriz." Başbüyücünün yüzüne çarpık bir gülümseme yayıldı. "Zaten öyleyiz, ama bunun dışarıdan görünmesine izin veremeyiz.""Öyleyse ne yapmamızı önerirsin?" Balkonun altında bir kertenkele tısladı ve bir yük arabası geçerken tekerlekleri gıcırdadı. "Onları öyle bir şekilde kullanalım ki, hem işe yarasınlar, hem de tehdit unsuru oluşturmasınlar," dedi Gromph. "Vaziyetin böyle devam edemeyeceği konusunda mutabıkız, değil mi? Ruhbanların büyüsünü geri getirmenin bir yolunu bulmalıyız."Triel bakışlarını hırpalanmış şehrinden uzak tutarak başıyla onayladı. "Sanırım ilk adım olarak," diye devam etti başbüyücü, "ajanlarımızı başka bir şehre —örneğin Ched Nasad'a— gönderip onların ruhbanlarının da aynı dertten muzdarip olup olmadıklarını ve eğer öylelerse bunun nedenini bilip bilmediklerini öğrenmeliyiz. Quenthel'i bu göreve liderlik etmekle görevlendirebilirsin. Sonunda bu konu herkesten çok Arach-Tinilith'i ilgilendiriyor. Sana Üstad Pharaun'un hizmetlerini ödünç vemıekten sevinç duyarım. Eğer duyduğum hikâye doğruysa, o silah ustası arkadaşı da onlarla gidebilir, en azından Pharaun'un biraz kıpırdanmasına yardımcı olur."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 211: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

279

Richard Lee Byers"Ched Nasad..." diye fısıldadı Triel. "Bu üçü Ched Nasad yolculuğunu kaldırabilecek yetenekteler bence," diye devam etti Gromph, "ve şehirden fersahlarca uzaktayken bizi dcvıı meye de çalışamazlar. Kim bilir, belki onlar dönmeden Lloth geri döner, lıcı nasılsa şöhretleri zamanla azalır." Önerisi Triel'i şaşkına çevirdi. Bunu, planı gözden geçiriyormuş gibi yaparak saklamaya çalıştı. "Faeryl Zauvirr Ched Nasad'a bir sefer düzenlemeyi talep etmişli. Kervan akışının kesilmesinden tedirgin olmuş gibiydi." Gromph başını kaldırdı. "Gerçekten mi? Peki, mümessillerimiz o konuyla da ilgilenebilirler. Biliyor musun, büyükelçimizin gitmeye dünden hevesli olması çok iyi. Gruba değerli bir katkı olacak ve girişimimizi yeteri kadar örtbas edebilecek." "Waerva bana Faeryl'in bir casus olduğunu söylemişti," dedi Triel, "ve şehri, zayıflığımızı gidip suç ortaklarına bildirmek için terk etmek istediğini. Ben de şehirden çıkışını yasakladım.""Waerva'nm elinde ne tür deliler vardı?" "Bana Faeryl'in ihanetini, büyükelçinin istihbarat kaynaklarından birinden öğrendiğini söylemişti."Gromph sanki başka bir şeyler daha bekliyormuş gibi bir süre bekledi. "Hepsi bu kadar mı?" diye sordu sonunda. "Matron, konuyla ilgili şuraya dikkatinizi çekmek isterim ki, eğer bu istihbaratçıyla bizzat konuş-madıysanız, konuyu daha ileri boyutlarda araştırmadıysanız, elinizde büyükelçinin ihaneti konusunda gerçekten sadece Waerva'nın sözü var demektir." "Her şeyi bizzat halledemem ki," dedi Triel kaşlarını çatarak. "Hizmetkârlarımız bunlar için değil mi? Hem Ched Nasad'daki ilgililerle bağlantıyı koparmış sayılmam, son zamanlardaki bahane ve açıklamalanm biraz havada kalsa da." "Tabii ki Matron," dedi Gromph çabucak, "Sizi anlıyorum. Ben de kendi altımdakilerle aynı sorunu yaşıyorum ve benim yönetmem gereken sadece Menzoberranzan büyücüleri var, bütün bir şehir değil.""Waerva neden yalan söylesin ki?" "Bilemiyorum, ama Faeryl Zauvirr'le birkaç münasebetim olmuştu. Bana Baenre'yle ters düşecek kadar ahmak biri gibi gelmemişti. Diğer yandan Waerva her çeşit oyunu çevirebilecek kadar gözükara ve hoşnutsuz. Buna göre sanırım konuya bizzat el atmamız yerinde bir hareket olacaktır." Triel konuşmadan önce tereddüt etti, "Bu biraz zorlu olabilir. Faeryl emirlerime karşı gelerek Menzoberranzan'dan kaçmaya kalkıştı. Bregan D'aerthe' den Valas Hune önderliğinde bir ekip tuttum —onu tanıyor musun?"280

mDağılma"İsmini duymuşluğum var," diye cevapladı Gromph. "O da senin küçük keşif ekibine oldukça iyi bir ilave olacaktır," dedi Triel. "Karanlıkaltı'nm yabanıl topraklanyla gelip geçmekten daha fazla haşır neşir olduğu biliniyor —başarılı bir rehber olacaktır."Gromph eğilerek onayladı. "Öyle olsun, Faeryl'i kaçmadan geri getiren Valas Hune'du. İşini oldukça iyi yaptı ve ben de büyükelçiyi Jeggred'e emanet ettim."Büyücü, Jeggred'e doğru döndü."Tutsağın durumu nedir?" diye sordu yaratığa. "Yaşıyor mu?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 212: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

"Evet," dedi Jeggred kanlı etle dolu ağzının içinden. "Biraz zaman geçiriyordum, istersem aceleci olmayabildiğimi ispatlamak için. Ama onu alamazsın. Anam onu bana verdi. Az önce sen de duydun."Gromph yan-iblisin gözlerinin içine baktı. "Bak yeğenim," dedi, "Genellikle kızgın, hayal kırıklığına uğramış ve sinirleri tepesinde biri olurum. Şimdi de senin kutsal bir varlık olup olmana bir kese sıçan gübresi kadar değer vermiyorum. Biraz saygılı ol ve beni derhal şu mahkuma götür, yoksa seni oturduğun yerde kavururum."Rothe kemiğini bir silah gibi kavrayan Jeggred koltuğundan fırladı."Başbüyücünün dediğini yap. Benim de dileğim budur," dedi Triel.Draegloth el yapımı silahını indirdi."Peki Ana."

Richard Lee Byers

xxu Sırt çantasından omuzlan ağrıyan ve kalbi güm güm atan Waerva döndü ve dikkatle etrafına baktı. Tavandan saplanmak üzere inen sarkıtlar ve engebeli zeminden çıkıntı yapan dikitlerle dolu mağara önünde ve arkasında alabildiğine uzanıyordu. Hiçbir hareket yoktu. O zaman duyduğu şey neydi? Sorulmamış sorusuna cevaben önündeki geçitlerin birinde bir su damlası zemindeki birikintiye gürültülü bir şapırtıyla düştü. Bu ses Karanlıkaltı'nın en sıkça rastlanan seslerinden biriydi ve tehlike habercisi olduğu pek görülmemişti. Waerva alnındaki teri sildi ve bu kadar gergin oluşuna kaşlarını çattı. Aslında bu kadar sinirli olması için gayet iyi sebepleri vardı. Konuştuğu herkes ona yabani yer altında dolaşmanın intiharla eş anlardı olduğu söylemişti. Ne yazık ki, goblin ayaklanması yüzünden başka seçeneği kalmamıştı. Şehir boyunca umutsuzca savaşmaları yüzünden ruhbanların güçsüzlüğü bir sır olmaktan çıkmıştı. Gromph da kesinlikle bunun farkındaydı, böylece Triel'in erkek kardeşinden gizleyecek hiçbir şeyi kalmamıştı. Tekrar başbüyücünün fikirlerine bel bağlaması yakındı. VVaerva bitkin matron anayı kandırabileceğinden zaten emindi, ama kurnaz başbüyücüyü aldatabileceğim hiç sanmıyordu. Bundan dolayı akrabaları soru sormaya başlayamadan Büyük Dikit'i ve Menzoberranzan'ı terk etmişti ve işte buradaydı, tehlikeli yaban topraklarda tek başına yolculuk ediyordu. Ama o güçlü ve zekiydi; hayatta kalacaktı. Gizli müttefiklerine ulaşacak ve her şey yoluna girecekti.Dört adım daha attıktan sonra ufak bir ses daha duydu, bu seferki su282

Dağılmadamlası değildi. Daha çok sessizce atılan bir adımda taşa sürtünen ayak sesi gibiydi ve tam arkasından gelmişti. Hızla geri döndü ve kimseyi göremedi, derken koluna bir şey battı. Olduğu yerde döndü. Ayağının dibinde fırlatılmış çakıl taşı yatıyordu. Yumuşak, ıslık gibi kahkahalar havada dalgalanmaya başladı. Seslere bakılırsa cümbüş etrafım sarmıştı.O zaman neden onları göremiyordu? Adamantit topuzu hazırda ve piwajwiswin bir kanadı silah tutan kolun işini kolaylaştıran diye geriye atılmış vaziyette, Waerva taşm geldiği yöne doğru ilerlemeye başladı. Yolunu dikitler arasından dokuyarak ilerleyen Waerva saldırganını göremeden mağara duvarına vardı. Göremese de çok tanıdık, sürüngenimsi bir koku almıştı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 213: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Koboldlar. Boynuzlu, pullu aşağıyaratıklar tümsek ve dikitlerin arkasına rahatlıkla saklanabilecek kadar ufaktılar. Bir kez daha döndü ve hazırlıklı olmasına rağmen kendini irkilmekten alamadı. Görünüşe göre koboldlar saklambaç oyununu fazla uzatamayacak kadar sabırsızdı, çünkü hepsi saklandıkları yeri terk etmişti. Arkası dönükken yerlerinden çıkıp açıklıkta C şeklinde dizilerek onu köşeye kıstırmışlardı. Bunlar Menzoberranzanh kölelerdi. Ev işaretleri ve kırbaç yaralan bunu açık ediyordu. Hatta bazıları halen kırık kelepçelerle dolaşmaktaydı. Şehirden tek kaçan Waerva değildi anlaşılan. Koboldlara göz gezdirdi ve "Ben bir Baenre'yim. Bunun ne anlama geldiğini biliyorsunuz. Yolu açın yoksa hepinizi öldürürüm," dedi. Aşağıyaratıklar ona bakakaldı, derken gözlerini indirdiler. Arada bir sıra çıkış boşluğu oluştu. Dudağını büküp başını havaya diken Waerva açıklığa doğru ilerledi. Bir an etrafı bir sessizlik kapladı, sonra sürüngenler kahkaha ve çığlıklar atarak üstüne çullandılar. Bir savaş narası atan Waerva topuzunu savurdu, her darbe bir kölenin canım almaya başladı. Ama öldürdüğü her kölenin ardından üç katı geliyor ve bacaklarına sayısız silah saplanıyordu. Dizleri acı içinde kıvrandı ve yere kapaklandı. Koboldlar her tarafını sardılar ve daha fazla dayanamayana kadar ona vurmaya devam ettiler.283 Biraz zorlanarak da olsa onu zırhından ve giysilerinden yoksun bıraktıktan sonra çalışmaya başladılar. Böylesine hayvani bir ırk için inanılmaz bir şekilde anatomiden sevgili Tluth kadar arılıyorlardı, ama yaptıkları şey masaja kesinlikle benzemiyordu.

Richard Lee Byers Faeryl, bilincini kaybetmeyi öğrenmişti. Bu geçmiş işkencelerden mir;ıs kalan acılar arasında nefes almasına olanak sağlıyordu, ama ne yazık ki daha yenilerinin gelmesini engelleyecek bir şey bulamamıştı. Jeggred onu baygın bulduğunda içinde keskin kokulu tuzlar bulunan bir şişeyi ayılana kadar bur nuna tutuyordu. Faeryl, iblisin gelmekte olduğunu duydu. Ona mahremiyet sağlamak için zindanın gerisine kaçışan gardiyanlar da öyle. Titreyerek kendisini toparla maya çalıştı. Belki onu bir çığlığın verdiği memnuniyetten mahrum bıraka bilirdi —sadece kısa bir süreliğine— hatta onu kendisini öldürmeye kışkırta bilirdi. Bu ne kadar da güzel olurdu. Draegloth kapıda belirdi ve eşikten eğilerek geçti. Karalılığma rağmen Faeryl irkilmekten kendisini alamadı, derken iblisin yalnız olmadığını gördü Narin, ufak tefek Triel de yanındaydı. Aynı şekilde sert suratlı erkek kardeşi de Başbüyücü Cübbesi içinde Jeggred'e eşlik ediyordu."Sizi... selamlıyorum Matron," demeyi başardı Zauvirr. "Sessiz ol," dedi Gromph, "her şey yoluna girecek." Başım kaldırıp ters ters bakmakta olan yan-iblise göz attı. "Onu serbest bırak ve biraz nazik ol." Jeggred Faeryl'e yaklaştı. Büyükelçi bu kez olduğu yere sinmeden durmayı başarmıştı. Draegloth vücudunu nispeten daha küçük olan drow elleriyle tutarken pençeleriyle bağlan kopardı. Derken onu omzuna attığında Faeryl kendisinden geçti. Bundan sonra sadece sersemleşmiş bir şekilde kısa bir süre ayık kalıp hemen tekrar bayılarak geçirdiği günlerin bulanıklığı geldi. Yumuşak bir divanda yatıyordu, burada hizmetkârlar yaralanyla ilgileniyor, bazen de et suyu içirerek onu beslemeye çalışıyorlardı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 214: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Rahibeler şifa parşömenleri okuyor ve Gromph düzenli olarak bazı büyüler yapıyordu. Yanındaki bir sehpada onu bekleyen Ana Busesi'ni gördü ve kendisini yeterince güçlü hissettiği zaman titreyen elini uzatıp silahına dokundu. Sonunda gözlerini tamamen açtığında zihnini açık, kol ve bacaklarını tekrar hayat dolu buldu. Hizmetkârlar onun yeni giysiler giymesine yardımcı oldular. Bunun TriePle buluşması için olduğunu söylediler. Faeryl savaşçekicini de yanına almayı düşündü, ama bundan vazgeçti. Eğer eski hâline getirme çahşmalan karmaşık bir oyunun parçasıysa, eğer Baenre onu yeni işkencelere çağınyorsa, silahın bu konuda yapabileceği pek bir şey yoktu. Bacaklan hâlâ biraz titrek bir şekilde Büyük Dikit'in sonsuz koridorlannda erkek bir drowu takip etti. Sonunda ufak, ama iyi dekore edilmiş bir odaya geldiler. Triel odanın ortasındaki bir masada oturuyor, iki koruması da arkasındaki duvara yaslanmış hazır bekliyordu. Faeryl'in anladığı kadarıyla bu oda matronun mevkisinin resmiyetinden kaçmak için geldiği bir yerdi.284

DağılmaBaenre ayağa kalktı ve mahkumunun elini tuttu. "Evladım," dedi Triel, "Seni gördüğüme çok sevindim. Bazdan senin iyileşemeyeceğini söyledi, ama onlara hiç inanmadım. Senin Lloth'un takdir ettiği güçlü ve hakiki drow prenseslerinden biri olduğunu biliyordum.""Teşekkür ederim Matron," dedi Faeryl, tamamen şaşkın bir biçimde.Triel onu bir sandalyeye yönlendirdi. "Onlan yakaladığımızı duymaktan memnun olacağını sanıyorum," dedi matron."Onlar mı?" "Seni pusuya düşürüp yanındakileri katleden ve seni öldü sanıp orada öylece bırakan hayduttan. Şanslısın ki, sadık hizmetkânm Valas seni buldu. İdamlan bizzat gerçekleştirdim." Faeryl durumu kavramaya başlıyordu. Bilmediği bir nedenden ötürü Triel itaatsizliğini bağışlamıştı. Zauvirr onuru ve mevkii yenilenmiş bir şekilde yeniden özgürdü, ama bu işte bir bityeniği vardı. Bundan sonra başına gelen felâketlerden Triel sorumlu olmadığı yalanını özümsemesi gerekecekti. Her şeyden önce, Menzobenanzan hükümdan Örümcek Kraliçe'nin bile herkesten üstün tuttuğu mükemmel bir varlıktı. Nasıl bir hata yapmış olabilirdi ki? Acısı hâlâ taze olmasına rağmen Faeryl zindana geri dönmemek için böyle bir yalana tutunmaya razıydı."Teşekkür ederim, Matron," dedi Faeryl. "Size tüm kalbimle minnettanm."Triel bir el işareti yapü ve hizmetkân bir şişe şarap getirdi."Hâlâ yurduna dönmek istiyor musun?"

Pharaun değişik olaylarla dolu hayatında bir çok kez celp edilmişti ve deneyimlerinden çok iyi biliyordu ki, konu ne kadar acil olursa olsun ön odada bir süre bekletilmeye mahkumdu. Matron Baenre'nin bekleme odası çoğu benzerine göre daha savurganca donatılmıştı ve normal şartlarda dekor hakkında yorumlar yaparak zaman geçirirdi. Bunun yerine düşünmesi gereken başka şeyler vardı, çünkü içeri girdiğinde Ryld'ın da köşedeki sandalyelerin birinde, mermer bir heykelin arkasında yan gizlenmiş oturmakta olduğunu görmüştü. Heykel, güzel bir drow dişisinin Örümceklerin Dehşetli Kraliçesi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 215: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

adına hiç de hoş olmayan şeyler yapmasını tasvir etmekteydi. Mizzrym kaçak katliamından beri dostuyla konuşmamıştı. Doğru zamanın geldiğine karar verdi. Ama ilk önce, bekletilmekten sıkıldığı bariz olan Ouenthel'e saygılannı sundu. Ondan sonra büyücü huzursuz görünen,285

Richard Lee Byerssert yüzlü ve sıra dışı yolculuk kıyafetiyle çirkin ziynetleri olan bir drow erkeğini eğilerek selamladı. Pharaun onu tanımıyordu."Valas Hune," dedi savaşçı, "Bregan D'aerthe'den."Pharaun da kendisini tanıttı ve Melee-Magthere Ustası'na doğru ilerledi "Ryld!" dedi büyücü. "İyi akşamlar! Konsey'in bizi neden çağırclij-ı konusunda bir fikrin var mı?"İri yan kılıç ustası ayağa kalktı ve "Hayır," dedi."Bizi madalyalara boğmak için sanırım. Sen nasılsın?""Hayattayım." "Bunu duyduğuma memnun oldum. Endişeliydim, çünkü savaşçı konsantrasyonu senin gibi dayanıklı birini bile zorlayabilir."Bir an iki usta sessizce birbirlerine baktılar. "Dostum," dedi Pharaun kısık bir sesle, "yaptığımdan gerçekten pişmanım." "Yaptığın şey duruma uygundu," dedi Ryld. "Her mantıklı drow aynı şeyi yapardı. Sana karşı bir kin beslemiyorum." Büyücü silah ustasının gözlerine baktı ve ilk defa aklından geçenleri okuyamadığım fark etti. Belki de Ryld'm söyledikleri doğruydu, ama hainin şüphelerini uygun intikam anı gelinceye kadar yatıştıracak yalanlar olmaları daha muhtemeldi. Bu yüzden Pharaun uzun süreli dostluklarının izlerini gözlemlemeye devam etse bile bir daha Ryld'a güvenemeyeceğini biliyordu. Bir anlık bir kayıp hissi yaşadı, ama bu duyguyu hemen bastırdı. Dostluk ve güven aşağılık ırklara özgü kavramlardı. Bunlar bir kara elfi zayıflatırdı ve en iyisi onlardan uzak durmaktı. Pharaun elini sevecenlikle Ryld'm omzuna koydu, belki binlerce kez yapmış olduğu gibi.<#> <#> #>?ÜÜÜ Yüksek kapılar aralandığında, Konsey'in sekiz Ana'sı da sekiz katmanlı piramit platforma yerleştirilmiş tahtlarında —Triel doğal olarak diğerlerinden üstte— oturuyordu. Parlak örümcek ağı şeklindeki mermerden bir kemer üstlerinde uzanıyordu. Quenthel, Pharaun ve diğer erkeklerinden önde, kibirli bir şekilde içeri girdi, neden olmasındı ki? O Arach-Tinilith'in Hanımı ve bir Baenre'ydi. Doğruyu söylemek gerekirse, ufak bir kısmı, tiksindiği ve reddettiği bir kısmı içeri girmeyi istememişti, çünkü bilinmeyen düşmanının bu odada olması kuvvetle muhtemeldi.Platformun çevresinde yalnızca aile reisi dişiler bulunmuyordu. Tanrıça'nm286

Dağılmamemnuniyetinin bir sembolü ve oldukça etkili bir koruma olan Jeggred Triel'in tahünın arkasında belirdi. Hizmetkârlar görkemli hanımların isteklerini yerine getirmek üzere piramide gidip geliyorlardı. Gromph basamakların tepesinde, bir erkek için en büyük şeref olan yerde bulunuyordu. Quenthel, büyücü, silah ustası ve paralı asker platformun ayağına

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 216: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

ulaştıklarında Triel onları illithiliç ve onun piyonları karşısında gösterdikleri çabalardan ötürü methetmeye başladı. Başlarda nutuk tam Quenthel'in tahmin etmiş olduğu gibi gidiyordu, ama yakın zamanda beklenmedik bir yöne saptı. Quenthel bizzat Ched Nasad'a yapılacak seferi yönetecek ve neden şehirle aralarındaki trafiğin bunca zamandır kesik olduğunu ve köle şehirlerinin rahibelerinin Lloth'un suskunluğuyla ilgili bir şey bilip bilmediğini araştıracaklardı. Ryld Argith, Pharaun Mizzrym, Valas Hune ve büyükelçi Faeryl Zauvirr ona refakat edecekti. Haberleri duyduğunda cüce zırhı içindeki dev savaşçı başını eğerek kabul ettiğini gösterdi. Büyücü sırıttı ve izci gülümsedi. Büyükelçi de ilk başlarda hâlinden memnun görünüyordu. Derken Triel konuşmaya devam etti, "Son olarak, sevgili kız kardeşim, yolculuğunuz için öz oğlum Jeggred'i yanınıza veriyorum. Bir Draegloth Kara Ana'nın kutsamasını üstünde taşır ve onun kudretine ihtiyacınız olabilir." Faeryl bir an karşı çıkacak gibi oldu ve Jeggred yan gözle ona bakmaya başladı. Görünüşe göre aralarında bir şeyler, büyükelçinin iblisten nefret etmesine ve ona güvenmemesine neden olacak bir tatsızlık olmuştu. Gromph da oturduğu yerde doğruldu ve Quenthel onun bile buna şaşırdığını fark etti. Belki de Triel'in, şahsi ajanının da bu görevle yakından ilgilenmesi gerektiğini akıl edecek kadar zeki olduğunu düşünmemişti. Menzoberranzan böylesine kararsız bir hâldeyken uzağa gönderilmesi, inançları ve Baenre Evi'yle ilgili binlerce düşünce Quenthel'in aklını bulandırdı. Buna rağmen ağzını açmadı. Konsey bu planın yararlılığı üzerine yaklaşık bir saat kadar tartıştıktan sonra Triel yeni atanmış elçilerine çekilebileceklerini söyledi. Pharaun ön odada Quenthel'e yetişti. Önünde eğildi ve rahibe elini sallayarak konuşma izni verdi. "Sanırım, Hanımım, neden bizi seçtiklerini biliyorsunuz," diye mırıldandı."Senden daha iyi biliyorum," dedi Quenthel. Pharaun tek kaşını kaldırdı ve sordu, "Elbette. Peki bu bilgiyi benimle paylaşabilir misiniz?" Çhıenthel tereddüt etti, ama neden bariz olanı belirtmekten çekinsindi ki? Sonuçta Pharaun köle isyanı başlar başlamaz ona gelmişti. Gerçek bir drow-du —her zaman çıkarları doğrultusunda hareket edeceğine güvenebileceği287

Richard Lee Byerskadar hırslı ve acımasızdı. Gromph onu bir yem, bir hedef yapmıştı, belki de Quenthel onu bir gün Menzoberranzan Başbüyücüsü yapardı. "Kız ve erkek kardeşim ikimizi de gönderiyor, çünkü hırslı olmamı/ onları korkutuyor." "Sanırım bu son derece mantıklı bir hamle," dedi Pharaun. "Yani İMİ senin bu görevi gönülsüzce üstlendiğin anlamına mı geliyor?" "Kesinlikle hayır. Kardeşlerimin amacı ne olursa olsun, bu planın bil önemi var ve ben Lloth'la aramdaki bağı kuvvetlendirmek, böylece Menzoberranzan'ı kurtarmak için her yere gider, her şeyi yaparım." Aslında onlardan büyüsünü geri kazanana kadar, mevkiini kaybetmeden uzaklaşmaya hevesliydi ve şimdi karşısındaki fırsat ona bunu vaat ediyordu. İblis saldırılan hâlâ bir çözüme kavuşmamıştı ve şehirden çıkışı bilinmeyen düşmanını açığa çıkartır mı merak ediyordu.Züppe yoldaşına baştan aşağı baktı. "Peki ya sen?" diye sordu büyücüye. "Yeterince cesursun —bundan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 217: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

şüphem yok— ama Karanlıkaltı'nda gezmeye hevesli misin?" "Demek istediğin şey, benim gibi zarif bir beyefendinin ılık, kokulu banyolardan, leziz yemeklerden ve yeni yıkanmış kıyafetlerden yoksun kalmaya dayamp dayanamayacağı mı?" diye sordu Pharaun yüzünde geniş bir sırıtışla. "Bu dayanılmaz olacak, ama bu şartlar altında sanırım üstesinden gelebilirim. Gizemlerle haşır neşir olmayı severim, özellikle gücüme güç katacağını düşündüğüm gizemlerle." "Belki katarsın," dedi Quenthel, "ama liderinin göz diktiği ödüllerden elini uzak tutmanı tavsiye ederim.""Tabii ki Hanımım, tabii ki."Sorcere Ustası yerlere kadar eğildi.

Pharaun bir büyü yaptıktan sonra kapalı kapıdan bir hayalet gibi geçti. Kapını ötesinde kasvetli, bayat kokulu küçük bir oda vardı. Hasta gibi battaniyeye sarıp sarmalanmış, yaralı yüzü bir acı maskesine benzeyen Greyanna sandalyede oturuyordu. Bir an için ona aptal gibi bakakaldı, derken üstündekileri fırlatmaya başladı. Belli ki saldırmaya niyetliydi. Pharaun ellerini büyü yapacak şekilde kaldırdı ve bu tehdit Greyanna'yı durmak zorunda bıraktı. "Ne kadar da sıkıcı bir oda," dedi Pharaun. "Sabal'ındı, değil mi, şansı yerlerde sürünürken. Anamızın iyi bir hafızası ve etkileyici bir mizah anlayışı var.""Ve kaleye izinsiz girdiğin için, dışlanmış drow, seni öldürecek.""Ben de hep öyle zannederdim. Bu yüzden şimdiye dek seni ziyarete288

Dağılmagelmemiştim. Ama şartlar değişti. Örümcek Kraliçe'ye ne olduğunu öğrenmek için Konsey'in bana ihtiyacı var ve sen, sevgili kardeşim, artık önemsiz birisin. Miz'ri seni, beni öldürmekte sayısız başarısızlığından sonra aşağı çektiğine göre, eğer benim sorumlu olduğunu bilirse, neslinin tükenmesini sorun hâline getireceğini sanmıyorum. Bu akşam onu Baenre Evi'nde gördüğümde bana gülümsedi, buna inanabiliyor musun? Bekli de bir gün Sorcere'den aynlıp eve geri dönmemi bile isteyebilir. Görünüşe göre sen beni kapı dışan ettikten sonraki onlarca yılda ne kadar çok aşama kaydettiğimin farkına varıyordun" "Beni yine de öldürmek istemene şaşırdım doğrusu," dedi Greyanna. "Beni çoktan yendin, mahvettin. Ölüm bir lütuf olur benim için." "Bunu düşündüm, ama bilinmeyene doğru tehlikeler ve zorluklarla dolu bir yolculuğa çıkıyorum ve beni yüreklendirecek özel bir şeye ihtiyacım var, yolda yüzümü güldürecek gülünç, ama aynı zamanda acıklı bir hatıraya." "Sanırım anlıyorum," dedi rahibe, "ama neden bu hâle geldiğimizi merak ediyorum. Bütün bu yıllar boyunca aramızdaki davanın temelini hiçbir zaman anlayamadım. Eğer öleceksem, en azından neden Sabal'ı tercih ettiğini söyler misin? Düşkünlük mü? Şehvet mi?" "İkisi de değil," diye kıkırdadı Pharaun. "Seçimimin kişiliklerle hiçbir alakası yoktu. Siz ikizler bu kadar benziyorken nasıl olabilirdi ki? Sabal'ı tercih ettim, çünkü o Mizzrym merdiveninin alt basamaklarında oyalanıyordu. Onu yukarı çekmenin eğlenceli olacağını düşünmüştüm.""Açıklamaların için sağ ol," dedi Greyanna. "Şimdi öl." Pharaun'un eski hareketli epesi battaniyenin altından fırladı. Görünüşe bakılırsa kayıp silahı bulmakla kalmamış, nasıl kullanacağını da öğrenmişti. Şüphesiz, Pharaun odaya girdiğinde yüzük zaten parmağmdaydı. Konuşmayı sevdiğini bildiğinden onu lafa tutmuş ve hazırlıksız yakalamıştı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 218: R. A. Salvatore - Örümcek Kraliçe 1

Uzun, ince kılıç odayı boydan boya geçerek Pharaun'un göğsüne doğru ilerledi. Çılgınca kenara çekildi ve kılıç göğsü yerine sol koluna saplandı. Bir an yarayı hissedemedi, derken acıyla yanmaya başladı. Silahı hareketsiz kılmak zorundaydı, yoksa kılıç kendisini kurtarıp yeniden saldıracaktı. Silahı sağ eliyle tuttu ve avuç içi kesildi. Epe saplanmak üzere yapılmış bir kılıçtı, ama kenarları yeterince keskindi. Aynı anda Greyanna battaniyesini fırlatıp sandalyenin arkasındaki topuzunu çekmişti. Ayağa fırlayıp saldırıya geçti. Pharaun ilk hamleden kıl payı kurtuldu, derken Greyanna'nın üstüne atlayarak omzuyla onu yere yığdı.Gerçi zarar verememişti. Dişi drow gülerek yaklaşmaya devam etti. Pharaun onun neden bu kadar neşeli olduğunu biliyordu. Büyücünün, bir eli yaralı kolun ucunda sallanıp diğeri epeyi zaptetmekle meşgulken büyü yapmayacağını düşünüyordu.289

Ve haklıydı. Greyanna'dan uzaklaşıp elinden kan damlarken dans eden kılıcı bırak 11 ve ancak bir ustanın başarabileceği bir hızla büyü yapmaya başladı. Kız kardeşi koşmaya başladı. Epe kendisini kurtardıktan sonra yeni bıı yara açtı. Havada döndü ve büyücünün kalbini hedef aldı. Beş mavi güç oku Pharaun'un sağ elinden çıkıp Greyanna'nm vücudunda arka arkaya patladı. Bir çığlık attıktan sonra yere yığıldı, topuzu zeminde tangırdadı.Aynı anda epe de hareketsiz kalarak yere düştü. Greyanna'yı inceledi ve gerçekten öldüğünden emin oldu. Sonra kendi yaralanyla ilgilendi. İyi dummda değillerdi, ama bir iki şifa iksiri işini görürdü. "Bu ilham verici ara oyun için teşekkür ederim kardeşim," dedi, "Ben sevgili Menzoberranzanımızı kurtarmak için geziye çıktığımda bunu neşe dolu bir yürekle yapacağım.">290

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)