prof. dr. bahir selÇukturkoloji.cu.edu.tr/pdf/bir_soz_savascisi.pdf · 2019-06-22 · prof. dr....

9

Upload: others

Post on 25-Jul-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Prof. Dr. Bahir SELÇUKturkoloji.cu.edu.tr/pdf/bir_soz_savascisi.pdf · 2019-06-22 · Prof. Dr. Bahir SELÇUK Suhan bir tûtî-i mu’ciz-beyândur hâmem üstadı Kalem bir Kahramân-ı
Page 2: Prof. Dr. Bahir SELÇUKturkoloji.cu.edu.tr/pdf/bir_soz_savascisi.pdf · 2019-06-22 · Prof. Dr. Bahir SELÇUK Suhan bir tûtî-i mu’ciz-beyândur hâmem üstadı Kalem bir Kahramân-ı
Page 3: Prof. Dr. Bahir SELÇUKturkoloji.cu.edu.tr/pdf/bir_soz_savascisi.pdf · 2019-06-22 · Prof. Dr. Bahir SELÇUK Suhan bir tûtî-i mu’ciz-beyândur hâmem üstadı Kalem bir Kahramân-ı

Prof. Dr. Bahir SELÇUK

Suhan bir tûtî-i mu’ciz-beyândur hâmem üstadı

Kalem bir Kahramân-ı tîğ-zendür dil silah-dârı

XVII. yüzyıl Devlet-i Aliyye’nin siyasi, sosyal, askerî ve ekonomik alanlardakarışıklıklar ve sıkıntılar yaşadığı bir dönemdir. Sanat ve edebiyat alanındaise bütün bu olumsuzlukların, duraklamaların aksine gelişme ve ilerlemelergörülmektedir. Şeyhülislam Yahyâ, Neşâti, Nâili, Nâbi, Nef’î; Veysî,  Nergisî,Evliya Çelebi, Kâtip Çelebi gibi sanatkârlar bu yüzyılın devasa kametlerin-dendir.

XVII. yüzyıl Türk edebiyatının en gür sesli şairi olan Nef’î, coşkun yaratılışı,övgü ve yergideki sınır tanımazlığı, ahenkli söyleyişi, ince hayalleri, yeni veorijinal söylemleri ile Türk edebiyatının mümtaz şahsiyetlerinden biridir.Övgü-övünme ve yergi şairi olarak bilinen Nef’î, övdüklerini, kendisi de dâ-hil, göğe çıkarır; yerdiklerini, babası da dâhil, yerin dibine sokar. Kendindenemin, geri adım atmayan bu sert mizaçlı kişiliğin ve özgün üslubun şekillen-mesinde doğuştan gelen özelliklerin yanında çalkantılı hayatın, sert iklimliErzurum’un, münasebette bulunulan şahısların, aile ortamının etkisinin ol-duğu şüphe götürmez. Bunun yanında asırların imbiğinden geçerek kendisi-ne ulaşmış olan geleneksel birikim, sebk-i hindî gibi ince ve derin bir üslup,zengin ve köklü maziye sahip olmanın verdiği rahatlık ve özgüven duygusu-nun da elbette bu husustaki etkisi yadsınamaz. Onun ismini aldığı Hz. Ömergibi heybetli ve dik duruşu da dikkat çekicidir. Her ne kadar mahlası, asılismi Ömer’i gölgede bırakmışsa da şair, ismiyle müsemma bir kişiliğin sem-bolüdür aynı zamanda. Bunun yanında ilk olarak zarara ait, zararlı anlamla-rına gelen “Darrî” mahlasını seçmiş olması, hicivlerini topladığı eserine kazaokları anlamına gelen Sihâm-ı Kazâ adını vermesi onun kabına sığmayan ya-pısının ve psikolojisinin yansımalarıdır.

Kaynakların “cesur, sert, yetenekli, hırçın, pervasız, atak, mağrur...” gibi sı-fatlarla tasvir ve tavsif ettikleri şairin şiir dünyasında da bu coşkun, kabınasığmaz, sınır tanımaz kişiliğin yansımalarını görebiliriz. Şiirlerinde sıkçabaşvurduğu savaş ve mücadele ile ilgili göstergeler, onun kişiliğini yansıtanbir ayna durumundadır. Yüzyılın ve klasik edebiyatımızın en tanınmış kasideşairi olan Nef’î, henüz hayatta iken takdir edilmiş, şöhrete kavuşmuştur.Kendisi de, şairlik kabiliyetinin, söz söylemedeki üstün başarısının ve dahasıklasik şiire getirdiği yeni edanın farkındadır. Divanının ilk manzumesi olan“sözüm” redifli na’tine fahriye ile başlaması, sözünü “sihr-sâz, mu’cize-gûy,pâkize-edâ, mu’ciz-dem...” gibi sıfatlarla nitelendirmesi, fırsat bulduğundaşairlik tabiatının yüceliğinden dem vurması, söz erbabına hodri meydan de-mesi hep bu farkındalığın yansımalarıdır. Hatta denebilir ki şair, kendisi ka-dar mükemmel bir şekilde yapamazlar diye övgüsünü bile başkasına bırak-mamış, kendi büyüklüğünü sıklıkla dile getirmiş, biricikliğine göndermelerdebulunmuştur.

Felek benim şairlik tabiatım gibi bir cevheri her zaman dünyaya getirmez;sedefin benim gibi bir değerli inciyi ortaya koyması nice yıllar gerektirir, di-yen şair eşsizliğine işaret etmektedir.

Felek tab’um gibi gevher getirmez her zaman dehre Nice yılda eder hâsıl sadef bir dürr-i yek-tâyı

(Divan, K.28/49)

Page 4: Prof. Dr. Bahir SELÇUKturkoloji.cu.edu.tr/pdf/bir_soz_savascisi.pdf · 2019-06-22 · Prof. Dr. Bahir SELÇUK Suhan bir tûtî-i mu’ciz-beyândur hâmem üstadı Kalem bir Kahramân-ı

10

8 /

1

09

Azi

ziye

Bel

ediy

esi

ww

w.e

rzur

umaz

iziy

e.b

el.t

r

Nef’î, VXII. yüzyıl klasik Türk şiirine farklı birton, yeni bir eda getirmiştir. Geleneğin asırlarboyu taşıyıp kendisine sunduğu malzemeyikendince yoğuran şair, şahsına münhasır birüslup ortaya koymuştur. Zengin ve coşkulu dil,renkli ve derin hayaller, mübalağa, yeni kav-ramlar, taze mazmun ve mefhumlar, güçlüahenk bu özgün üslubun öne çıkan özellikle-rindendir. Nef’î’nin şiir dünyasında dikkat çe-ken ve onun kişiliğine de ışık tutan hususlar-dan, üslup özelliklerinden biri de “savaş, mü-cadele, çarpışma” göstergeleri ile bunları çağ-rıştıran unsurları sıkça kullanmış olmasıdır.Klasik şiirimizde savaşa dair kavramlar, çeşitlisavaş aletleri ve silahlar, savaş temalı manzu-melerde, sevgilinin güzellik unsurlarının etki-leyiciliğini ifade etmede sıkça kullanılmıştır.Benzer kullanımları Nef’î’nin Divan’ında ve Si-hâm-ı Kazâ’sında da görmek mümkündür. Fa-kat Nef’î’de bu kullanımların ötesinde bir du-rum söz konusudur. Nef’î, özellikle kasideleri-nin methiye bölümlerinde savaş sahnelerinimükemmel bir biçimde tasvir eder. Bunun ya-nında fahriyelerinde, hicviyelerinde ve gazelle-rinin makta beyitlerinde kendi sanat dehasınıulaşılmaz gösterir; şiirlerine rakip kabul et-mez. Kendini söz sultanı olarak nitelendirir vesöz erbabına, hasımlarına meydan okur.Nef’î’nin hasımları, meydan okudukları, hemdönemindeki şairler hem de kendisinden önceyaşamış olan yerli ve yabancı şairleridir.

En büyük kaside şairimiz olduğunu Nef’î kendisişöyle haykırır: Böyle bir kaside demeğe cüret edenvar mı? Doğudan batıya bütün söz erbabına hodrimeydan!

Var mı böyle kasîde dimeğe cür’et iderŞarkdan garba varınca suhan ehline salâ(Divan K. 18/79)

Ben (boş yere) övünmem. Her kimin şairlik tabiatınınatı çevik ise işte hüner meydanı, buyursun benimleyarışsın diyen şair söz erbabına meydan okumakta-dır.

Ben öğünmem rahş-ı tab’ı her kimin çâlâk iseİşte meydân-ı hüner olsun benümle hem-rikâb (Divan K. 5 6/50)

Savaş meydanlarındaki düello sahnesini hatırlatansöylemlere bolca yer veren şair, kendisinden o denliemindir ki, çarpışma başlamadan kendisini galip ilanetmekte, hasımlarına gözdağı vermektedir.

Fırsatî sen bu semti bilmezsinEyleme gel bizimle yok yere ceng (Siham-ı Kaza, Kıt’ a 92/1 -2)

Söz ile savaş arasında sıkça ilgi kurma, Nef’î’nin

göze çarpan üslup özelliklerindendir. Bunu yaparkenşair, belagatte elfâz-ı cezele adı verilen tok sesli keli-melerin ses değerinden de faydalanmış, tasvir gücü-nü kullanarak savaş imajını başarıyla zihinlerde can-landırmıştır. Bu savaş ve mücadele meydanının engüçlü savaşçısı elbette sözü silah kadar etkili olan,kendini yenilmez bir sultan, bir savaşçı gibi gösterenNef’î’dir. Nef’î’nin Türkçe Divan’ını ve Sihâm-ı Ka-zâ’sını incelediğimizde onun “şair (kendi); zebân, sü-han/söz, nazm, mana, hicv, endîşe/fikr, hayâl,hâme/kalem/kilk” gibi unsurlarla “sultan, komutan,muhafız, savaşçı; tîğ, şemşîr, tîr, kemân, nâvek, zül-fikâr; meydan, cedel, cenk” gibi savaş ve mücadeleyiçağrıştıran unsurları sıkça ilişkilendirdiğini görürüz.

Nef’î’nin ilişkilendirmede bulunduğu kavramları altbaşlıklar hâlinde ele alabiliriz:

1. Şair İle İlgili İlişkilendirmeler

Nef’î, methiyelerde devlet adamlarını tasvir ederkenonların kalem (ilim) ve kılıçtaki (savaş) eşsiz hüner-lerine işaret eder.

Dâver-i tîğ ü kalem nâzım-ı hâl-i âlemSâhib-i lutf u kerem Sadr-ı sütûde-ahvâl(Divan, K.36/18)

Page 5: Prof. Dr. Bahir SELÇUKturkoloji.cu.edu.tr/pdf/bir_soz_savascisi.pdf · 2019-06-22 · Prof. Dr. Bahir SELÇUK Suhan bir tûtî-i mu’ciz-beyândur hâmem üstadı Kalem bir Kahramân-ı

Nef’î, sultanlara atfettiği bu iki göstergeyi veya ben-zer göstergeleri aşağıdaki örneklerde de görüleceğiüzere bağdaştırarak kendi kaleminin, sözünün, şairlikgücünün bir kılıç gibi tesirli olduğunu bu sebeple eş-siz bir sultanı (komutan, savaşçı vb.) olduğunu ifadeetmeye çalışır.

Kendisinden son derece emin olan, sanat gücününerişilmezliğini dile getiren, yergide muhatabını yer-den yere vuran şair, bunu mükemmel bir imaj ile yan-sıtır: “Muzaffer sultan/komutan”. Bu teşbihle Nef’î,kalabalık orduların arasına dalıp onların saflarını ya-ran, sonra aniden geri dönüp askerlerini tertip edengâh sultan, gâh mağrur ve muzaffer bir komutan,gâh pehlivan edası ile karşımıza çıkar. Sultanlık her-kesin kârı olmadığı gibi şairlik de herkesin kârı değil-dir. Şiirin sultanı olabilmek için de mana ülkelerinifethetmek hatta yeryüzü sultanlığını bile geride bıra-kıp güneşlere kadar yükselmek gerekir. İşte Nef’î’ninsultanlıkla kastettiği de budur.

Husrev-i ma’âniyem ki mihr-i münîrTîğumun tâb-ı saykalı görinür(Siham-ı Kaza, K.5/54)

Nef’î, Sihâm-ı Kazâ’nın ilk kıt’asında “ma’nâ, tab’,nazm, kıt’a-ı Sihâm-ı Kaza” kavramlarını “iddialaş-ma, hamle, bela, Rüstem-i kemân-keş, terkeş” gös-

tergeleri ile kullanarak mücadele/yarışma alanıtablosu çizmekte, hasımlarına meydan okuya-rak gözdağı vermektedir.

Kimdür benümle fenn-i ma’anîde bahs idenBilsün ki ana hamle-i tab’um belâ yeterOl Rüstem-i kemân-keş-i nazmum ki tab’umaTirkeş kıt’a-ı Sihâm-ı Kazâ yeter (Siham-ı Kaza, Kıt’a 1)

Nef’î, sanatçı kişiliğinin yüceliğinden, güzel veyeni şeyler söylediğinden son derece emindir.Alanında, döneminin en güçlüsü olduğunu iddiaeden şair, kendisini düşman saflarını yaran eş-siz bir kahramana, hasımlarını da hücumuyladarmadağın ettiği korkak bir orduya benzetir.

Şimdi benüm ol saf-der-i yek-tâ ki hücûmumBerhem-zen-i hayl ü haşem-i hasm-ı cebândur (Divan, K. 10/5 3)

Şairlik tabiatım, gerektiğinde her savaş alanın-da o şair müsveddelerine neler etti, daha neleredecektir, diyen şair söz sahasında girdiği reka-bette, şairlik tabiatını yenilmez bir savaşçı gibigöstermekte ve bu mücadeleyi de savaşa ben-zetmektedir.

Lâzım gelicek ol müteşâ’irlere tab’umHer ma’rekede n’eyledi dahi neler eyler (Divan, K.l 1/56)

Şair, fahriye bölümlerinde sık sık “husrev-i dî-vân-ı nazm (K.9/33), husrev-i kişver-i nazm (K. 5

5/3 8), husrev-i sâhib-kırân-ı mülk-i endîşe (K.35/34,husrev-i ma’nâ (K.8/46), endîşe pâdişâhı (Kıt’a.1/6)...” şeklinde sultanlığından bahseder.

2. Dil (Zebân) İle İlgili İlişkilendirmeler

Nef’î, sözün teşekkül noktası saydığı dil (zebân/ li-san/söz) ile kılıç (tîğ/şemşîr) arasında bağlantılar ku-rar. Bu çerçevede “tîğ-ı zebân ve şemşîr-i zebân” ter-kiplerine sıkça yer verir. Şair, kılıcın “uzunluk, keskin-lik, parçalama, öldürme; taşıyana güven, düşmanakorku verme, adaleti sembolize etme, fitne ve fesadıkaldırma, su verilme...” gibi anlam birimlerinden ha-reketle, söz söyleme vasıtası saydığı “dil”inin güç veetkisini yansıtmaya çalışır.

Sultanlar, kahramanlar, güçlü kişiler, dostlarına gü-ven, düşmanlarına korku verirler. Söz sultanı Nef’îsevdiklerini, değer verdiklerini övgülerle taltif eder-ken, hasımlarını en ağır kelimelerle tahkir etmiş, yer-miştir. Onun sözü, dostlarının gönlünü okşarken; kılıçgibi keskin ve tehlikeli dilini yâd etmek düşmanlarınakorku ve ümitsizlik vermiştir.

Eser-i lutf-ı kelâmumla ahibbâ hoş-dilYâd-ı şemşîr-i zebânumla ‘adû pür-gam ü bîm (Divan, K.8/49)

Page 6: Prof. Dr. Bahir SELÇUKturkoloji.cu.edu.tr/pdf/bir_soz_savascisi.pdf · 2019-06-22 · Prof. Dr. Bahir SELÇUK Suhan bir tûtî-i mu’ciz-beyândur hâmem üstadı Kalem bir Kahramân-ı

11

0 /

1

11

Azi

ziye

Bel

ediy

esi

ww

w.e

rzur

umaz

iziy

e.b

el.t

r

Nef’î’nin dil kılıcı hasımlarının ödünü koparır; düş-manının düşmanlarını hoşnut eder, dostlarını da ke-derlendirir.

Zehresin tîğ-i zebânumla çalup çâk ideyümDüşmenin şâd ü ahibbâsmı gamnâk ideyüm (Siham-ı Kaza, T. bend I/11)

Fitneyi ortadan kaldırıp şakileri temizlemenin en et-kili yolu kılıç çekmek, savaş açmaktır. Nef’î, haddiniaşan zamane halkını ve haset ehlini yola getirmekiçin dil kılıcını kullanmaktan başka çare bulamamak-tadır. Şair, aslında kılıç gibi öldürücü dilinden dökü-len yergilerini sebepsiz yere söylemediğini de dilegetirmektedir.

Yok tîğ-ı zebân çekmeden özge dahi çâreGâyetde şakî oldılar ebnâ-yı zamâne(Divan, K.42/46)

Hasûd değme belâyile söz kabul etmezOlursa tîğ-ı zebân ile olur ilzâmı(Divan, K.22/44)

Rüstem ve Sâm, cesaretleri ile meşhur iki Şehnamekahramanıdır. Bu iki kahraman, Nef’î’nin âdeta kes-kin bir kılıç gibi değdiği yeri yaran dil kılıcını ansa, yü-rekleri korkudan parça parça olur.

Tîğ-i ser-tîz-i zebânum o kadar keskindür Ki dü-nîm olur anı ansa dil-i Rüstem ü Sâm (Divan, K.51/54)

Ne kadar şerli olurlarsa olsunlar, şairin zaten düş-manlarından korkusu yoktur. Fakat şair, dil kılıcı ilesadece düşmanlarını değil, uyuşukluk gösterirlersedostlarını da cezalandırır. Bu nedenle o, kılıç gibi kes-kin dilini bazen o kadar acımasızca sallar ki dostlarıda bundan zarar görür.

El-minnetü li’llâh ki yokdur hele ‘aczümOlsa ne kadar hasmum eşirrâ-yı zamâne

Şemşîr-i zebânumla cezâsını bulurlarBahteklik ederlerse ahibbâ-yı zamâne(Divan, K.42/42-43)

Aynı düşüncenin işlendiği başka bir beyitte şair, dilkılıcının asıl hedefinin hasımları olduğunu belirt-mekte ama dostlarına da gözdağı vermektedir.

Reh-güzârumdan savulsun rindân olan erbâb-ı dilKim saf-ı a’dâya şemşîr-i zebân çekdüm yine(Divan, Kıt’a 2/3-4)

Nef’î keskin dili ile zamanın önde gelen şairleri ara-sındaki yerini, savaş meydanında safları yaran birsavaşçının durumuna benzetir. Nef’î gerçekten deövgüleri ve özellikle yergileri ile ünlenmiş, şiirlerin-deki etki ve yergilerindeki sınır tanımazlık ile “kılıçdilli Nef’î” sözünü fazlasıyla hak etmiştir.

Nef’ î-i tîğ-zebânum ki zamânumda benümSaf-şikâf-ı şu’arâ-yı suhan-ârâ-yı be-nâm

(Divan, K.51/53

Mana ordusunun saflarını yaran, benim kutlu bir ko-mutan olan gönlümdür ve onun kılıcı da benim ciha-nı tutan dil kılıcımdır, diyen şair, şiirin kaynağı saydı-ğı gönlünün, mana bulmadaki gücünü; dilinin degönlündeki zengin anlamları söze dökmedeki başa-rısını dile getirmektedir.

Saf-der-i ma’nâ dil-i sâhib-kırânumdur benümTîğı şemşîr-i cihân-gîr-i zebânumdur benüm (Divan, K. 13/1)

Nazım sahasında, dil kılıcı ile düşmanlarını öldürür-cesine bozguna uğratan Nef’î, dostlarına da korkuvermektedir. Bu ifade ile şair aslında dostlarına dostolarak kalmaları hususunda uyarıda bulunmaktadır.

Ol saf-der-i düşmen-küş-i nazmum ki husûsâŞemşîr-i zebânumdan ahibbâ hazer eyler(Divan, K. 11/57)

Kılıç çalındığı cismi nasıl parça parça ederse,Nef’î’nin dil kılıcı da hasmı üzerinde aynı etkiyi gös-terir. Nef’î, daha önce hicvettiği kişiye tekrar hicivyazmak zorunda kaldığını, “Seni dil kılıcı ile parçaparça etmiş iken bu kadar yaraya merhemi nerdenbuldun a köpek” diyerek belirtmektedir.

Çâk çâk etmiş iken tîğ-i zebân ile seniKande buldun o kadar yâreye merhem a köpek (Siham-ı Kaza, K.3/26)

Klasik şiirimizde aşığın dert ve ıstırabını ve aşkınınbüyüklüğünü yansıtan “âh”ın bir ok gibi göğe yük-seldiği, hatta gökteki cisimleri yakıp kavurduğu ta-savvur edilir. Nef’î gibi bir şairin ahtan önce çekeceğidil kılıcı korkak feleğin ödünü patlatacaktır.

Âh dursun hele şemşîr-i zebân çeksem eğerNe çeker ben bilürüm hep dil-i tersân-ı felek(Divan, K.25/11)

Gürci Mehmed Paşa hakkında yazdığı hicviyesindeşair, nasıl keskin kılıç canavarda denenirse, kendisi-nin de dil kılıcını Paşa gibi bir canavarda denediğiniama bundan üzüntü duyduğunu, dil kılıcına yazık et-tiğini söylemektedir.

Yazık tîğ-ı zebâna gerçi kim darb-ı meseldür buİderler cân-âverde tecrübe şemşîr-i bürrânı(Siham-ı Kaza, K.2/49)

Nef’î, orijinalliği ile övündüğü, araştırmacıların davurguladıkları bir özellik de şairdeki hayâl gücününmükemmelliği ve şairin hayâle bakış açısıdır. Hayâlmeydanında hasımları ile girdiği her çarpışmada,keskin dil kılıcı ile düşmanlarını kırıp geçirdiğini söy-leyen şair, hem hayâl alanındaki mükemmelliğini,hem de bunları söz kalıbına dökmedeki yeteneğiniyansıtmaktadır.

Page 7: Prof. Dr. Bahir SELÇUKturkoloji.cu.edu.tr/pdf/bir_soz_savascisi.pdf · 2019-06-22 · Prof. Dr. Bahir SELÇUK Suhan bir tûtî-i mu’ciz-beyândur hâmem üstadı Kalem bir Kahramân-ı

Ammâ yine hasm-efken-i meydân-ı tahayyülHer ma’rekede Nef’î-i şemşîr-zebândur(Divan, K. 10/52)

Nef’î, şairlik tabiatından, hayâllerinin çarpıcılığındanson derece emindir. Şairlik tabiatının ustalığını yansı-tan sözü, zarif hayâlleri, bir kılıç ya da ok tesiri göste-rir. Hatta o denli ki dünyanın bütün askerleri bir fit-neden dolayı toplansa onları dağıtmak, fitneyi defet-mek için hayâl Behram’ı olan Nef’î’nin kılıç gibi kes-kin ve tesirli sözü kâfi gelir. Bu beyit, Yunus’un “Sözola kese savaşı” dizesini hatıra getirmektedir.

Behrâm-ı hayâlüm ki yeter tîğ-ı zebânumBir fitnede cem’ olsa eğer leşker-i âlem(Divan, K.24/32)

Nef’î, nergis yaprakları üzerindeki kırağı tanelerinindizilişi, dil kılıcı üzerinde mana cevherlerinin sıralan-ması gibidir, diyerek ince bir hayâl tablosu çizer. Şai-rin somutla soyutu birleştirdiği bu beyit onun övün-düğü hayâlleri söze dökmedeki başarısına güzel birörnek teşkil etmektedir.

Dizildi katre-i şebnem serâ-pâ berg-i sûsendeKatâr-ı cevher-i ma’nâ gibi tîğ-ı zebân üzre (Divan, K.6/12)

Vezir-i Azam Muhammed Paşa için yazdığı kasidedeşair, kılıçların kıymetli taşlarla süslenmesinden hare-ketle, memduhuna yapılan övgüleri şairlerin dil kılıcı-nı süsleyen bir cevhere benzetmiştir.

Ey saf-der-i Cem-kevkebe kim cevher-i medhünPîrâye-i şemşîr-i zebân-ı şu’arâdur(Divan, K. 3 4/3 7)

Kılıçla fethedilmiş beldelerde, hatiplerin hutbe okur-ken ellerinde sembolik olarak kılıç bulundurması vesultanların saltanatlarına delil olsun diye adlarınahutbe okutma geleneklerinden hareketle şair, hatibinelindeki kılıçla kendi dil kılıcını karşılaştırmakta, sö-zünü nazım mülkünün emniyet ve selamet hutbesiolarak nitelendirmekte, dolayısıyla da kendisi nazımmülkünün sultanı olmaktadır.

Dönse şemşîr-i hatibe n’ola şemşîr-i zebânMülk-i nazmım hutbe-i emn ü emânıdur sözüm (Divan, K. 1/25)

3. Söz (Söz) İle İlgili İlişkilendirmeler

Dili, sözü bir kılıca benzeten Nef’î, söz erbabını ken-disi ile savaşmak için bekleyen bir orduya; bu şairlerordusunun toplandığı, dil kılıcının çekildiği yeri de sa-vaş meydanına, cenk alanına benzetmektedir. Böyle-ce şair, sayısız büyük şair arasında etkileyici ve güzelsöz söylemeyi, varlığını devam ettirmeyi bir savaşalanındaki mücadele kadar çetin görmekte, kendikudretini göstermeye çalışmaktadır.

Nef’î, söz sultanı olduğunu haykırmasına rağmen

söz meydanında kendisi ile boy ölçüşecek bir dövüş-çü bulamamaktan yakınır.

Bunca demdür da’vi-i sâhib-kırânî eylerümBir mübârız yok mı meydân-ı suhan tenhâ mıdur (Divan K.7/33)

Şair söz ustaları arasındaki yerini, bu mevkie kadargelebilmiş olmanın zorluğunu ifade etmek için, sa-vaşta ordunun başında duran ve düşman saflarını ya-ran ordu komutanı/sultan benzetmesini kullanır. Şairsöz meydanındaki hünerini dile getirirken savaşmeydanında kılıcıyla düşman saflarını yaran bir yiğitkomutan çağrışımı yapar.

Tutsa meydânı dilîrân-ı suhan yine benümSipeh-ârâ-yı saf-ı ma’reke-i ceng ü cidâl(Divan, K.36/53)

Sultan Ahmed’e yazdığı kasidenin fahriye bölümün-de Nef’î, şiir yazmayı söz kavgası olarak nitelemek-tedir.

Gavgâ-yı suhandür bu fazîletde nemiz varFazl ehli bizüm başımuz üstinde yer eyler(Divan K. 11/52)

Nef’î, dil için sıklıkla kullandığı kılıç benzetmesini bir-kaç yerde söz için de kullanmıştır. Şair, Veysi’ye yaz-dığı hicviyede onu dil kılıcı ile hayâl meydanının ba-şında hüner göstermeye davet ederken hayâl alanın-daki başarısına ve söz ustalığına işaret eder.

Hüneri var ise gelsün biricik elleşelümİşte tîğ-ı suhen işte ser-i meydân-ı hayâl(Siham-ı Kaza, K.8/5)

Nef’î, aynı kasidede benim gibi yiğit bir şair bir dahagelmez çünkü benim sözüm ansızın gelen kaza kılıcı-nın cevheridir, diyerek hem cesaretini hem de sözün-de âdeta ilahi bir güç bulunduğunu belirtmektedir.

Bir benüm gibi cigerdâr ehl-i tab’ olmaz dahiCevher-i tîğ-ı kazâ-yı nâgehânîdür sözüm(Divan, K. 1/7)

Sözüm arazsız, bir saf cevherdir. Ama daima, şairlikyaratılışına sahip kişilerin söz kılıcının ve mızrağınınsüsü olur, diyen şair, kendi sözünün özgün olduğunu;başkalarının kendisinden etkilediğini belirtmektedir.

Bî-araz bir cevher-i sâfîdür ammâ muttasılEhl-i tab’un zîver-i tîğ u sinânıdur sözüm (Divan, K. 1/5)

4. Mana İle İlgili İlişkilendirmeler

Nef’î, şiirin hayat kaynağı olan, lafza ruh olan manakavramını, bir savaş alanı ve bir arsa gibi gösterir. Bukalabalık meydanın yegâne kahramanı da elbettekendisidir. Sultanından tebaasına kadar hemen her-kesin şiirle uğraştığı büyük bir meydanda -Nef’î’ninsadece kendi dönemindeki şairleri değil daha önce

Page 8: Prof. Dr. Bahir SELÇUKturkoloji.cu.edu.tr/pdf/bir_soz_savascisi.pdf · 2019-06-22 · Prof. Dr. Bahir SELÇUK Suhan bir tûtî-i mu’ciz-beyândur hâmem üstadı Kalem bir Kahramân-ı

11

2 /

1

13

Azi

ziye

Bel

ediy

esi

ww

w.e

rzur

umaz

iziy

e.b

el.t

r

yaşamış şairleri de bu meydanda topladığı düşünü-lürse- bahadır pehlivanların sayısı daha iyi anlaşılır.Nef’î, mana meydanındaki bahadırların hakkını tes-lim etmekle birlikte aslında kendisini övmektedir.Çünkü şair, kendini sıradan pehlivanlarla değil, baha-dır pehlivanlarla kıyaslayarak âdeta başpehlivan ol-duğunu söylemekte, cesur tabiatını daha gönül alı-cı/merdane bulmaktadır.

Bahâdır pehlivan çok gerçi meydân-ı ma’anîdeBenüm tab’-ı dilîrim cümleden amma dilâverdür(Divan, K.20/38)

Yaşadığı devirde söz söyleme hususunda Nef’î ilebaşa çıkacak bir şair olmadığını söyleyebiliriz. Şair,bir kıtasında yine bir düello sahnesi canlandırmakta,dişine göre bir rakip bulamamaktan, kahpelerle mu-hatap olmak zorunda kaldığından bahsetmektedir.Pençe-i endişe ibaresiyle de şair, istiare yoluyla mey-danda dolaşan bir aslanı çağrıştırmaktadır.

Gireli pençe-i endîşemde şemşîr-i suhanBir mübâriz taleb eyler yürürüm merdâneBilmem er kalmadı mı ‘arsa-i ma’nâda dahiHer iki hamlede bir kahbe çıkar meydâne (Siham-ı Kaza, Kıt’a 30)

Şair, mana meydanında kendisi ile çarpışmak için çı-kan hasımlarının mücadeleyi bırakıp sipere girme,zırha bürünme düşüncesine yöneldiğini belirtir.

Ammâ giricek ma’reke-i ma’nîye evvelŞemşîri kor endîşe-i zırh u siper eyler(Divan, K.11/50)

5. Düşünce (Endişe/Fikir) İle İlgili İlişkilendirmeler

Nef’î, sanatkârane düşünce (endişe/fikir) ile mey-dan, ok, ok atıcı kavramlarını ilişkilendirerek düşün-cesinin genişliğini ve sağlamlığını ortaya koymayaçalışır.

Hz. Ali kahramanca ve döne döne düşmana saldırdı-ğından dolayı “Hayder-i kerrâr/döne döne saldıranaslan” sıfatıyla anılır. Kendisini mana bulmada Hz.Ali ile özdeşleştiren şair, ben mana bulmak için ata-ğa kalkınca, hayâl yiğitlerine düşünce meydanı darolur, diyerek yeni manalar bulma konusundaki eşsiz-liğini ifade etmektedir.

Benüm ol Hayder-i kerrâr-ı ma’nâ kim hücumum-danDilîrân-ı hayâle teng olur endîşe meydânı(Divan, K.12/42)

Nef’î, düşüncemin ok atıcısı, eline ok ve yay alsakerrübiyanın (Allah’a yakın meleklerin en büyükleri)kalplerindeki siyah nokta üzerine tabla/hedef diker,diyerek şairane düşünce konusundaki isabetini vesanat gücünü öteki âlem ile irtibatlandırır.

Ele tîr ü keman alsa hadeng-endâz-ı endîşemDiker tabla süveydâ-yı dil-i kerrûbiyân üzre(Divan, K.6/49)

Ben bu fennin fikir yayını çeken kişiyim, şimdiye dekhiçbir pehlivan benim çektiğim yayı çekememiştir,diyen şair, Osmanlıda ayrı bir ehemmiyete sahipolan okçulukla ilgili izlenimlerini de yansıtmakta, be-yitte yine bir mücadele, çekişme sahnesi çerçevesin-de şiirin vazgeçilmez unsurlarından olan düşüncedegeldiği noktayı işaret etmektedir.

Husûsâ ol hadeng-endâz-ı fıkrüm ben ki bu fennünDahi bir pehlivan çekmemişdür çekdiğüm yayı(Divan, K.28/43)

Nef’î sözündeki etkiyi, sözünün ilham eseri veya ila-hi kaynaklı olduğunu belirtmek için kaza kelimesinisıkça kullanır. Kaza, ilahi takdirin mutlak anlamdagerçekleşmesi, âdeta ilahi irade yayının attığı okun,hedefine sapmadan ulaşması demektir. Bu nedenleşair, yedi kat gök çelikten de olsa fikir yayımın attığıok, kaza oku gibi kolaylıkla delip geçerek hedefineulaşır, demektedir.

Nâvek-i fikrüm eder tîr-i kazâ gibi güzerOlsa pûlâd-ı Dımışkîden eger heft ecrâm (Divan K. 51/50)

Mazmun ve mana hazinesinin kapısını kapalı bulun-ca fikrimin yumruğuyla vurup kilidini kırdım, diyenşair yeni mazmun ve manalar bulduğunu orijinal birsöylemle dile getirmekte, düşünce gücünü yumruklaözdeşleştirmektedir.

Şikest itdüm kilidin darb-ı muşt-ı dest-i fıkrümleBulup der-beste genc-i gevher-i mazmun u ma’nâyı (Divan, K.28/38)

6. Şiir (Nazım) İle İlgili İlişkilendirmeler

Nef’î, nazımla arsa, diyar ve kılıç arasında benzerlik-ler kurarak kendisini söz meydanın yegâne hâkimiolarak görmekte, nazmının tesirini göz önüne ser-mektedir.

Kendisine Nef’î mahlasını veren Gelibolulu Ali’ye hi-tap eden şair, nazım diyarını, dil kılıcı ile fethetmekve söz erbabının dayanağı olmak istediğini dile geti-rir.

Feth idüp tîğ-ı zebânumla diyâr-ı nazmıOlsam emrünle senün umde-i mîrân-ı suhan(Divan, K.61/32)

Gönül, nazım arsasının pehlivanı oldu; şairlik tabiatı-nın kuvvetine güvenen onunla güreş tutsun, diyenşair, gönlü pehlivana, nazmı da güreş yapılan bir ala-na benzetmekte ve yine hasımlarına meydan oku-maktadır.

Dil küşti-gîr-i ‘arsa-i nazm oldı Nef’îyâTutsun anunla kuvvet-i tab’ı olan güreş(Divan, G.60/5)

Çeliğin dayanıklılığını arttırmak için su verilir. Bu ger-çekten hareketle şair, düşmana tatlı nazmımın kılıcı-nın suyunu içirsem, toprağında hüma kuşları kemik-

Page 9: Prof. Dr. Bahir SELÇUKturkoloji.cu.edu.tr/pdf/bir_soz_savascisi.pdf · 2019-06-22 · Prof. Dr. Bahir SELÇUK Suhan bir tûtî-i mu’ciz-beyândur hâmem üstadı Kalem bir Kahramân-ı

lerinden pay elde etmek için kavga eder, diyerek şiir-lerindeki güzellik ve etkileyiciliği mükemmel bir tabloile göz önüne serer.

İçirsem düşmene ger âb-ı tîğ-ı nazm-ı şîrînümİder hâkinde gavgâyı hümâlar üstühân üzre(Divan, K.6/50)

7. Yergi (Hiciv) İle İlgili İlişkilendirmeler

Yergide sınır tanımayan şair, kılıç gibi keskin hicivleriile devrin makam mevki sahiplerini, şair ve ilimadamlarını yaralamış, zaman zaman dostlarını incit-miştir. Şair, hicvini, çalındığı an öd yaran bir kılıcabenzetmektedir.

Tîğ-ı hicvile çalup çâk edeyüm zehresiniDiye tâ Mîr Şeref tab’ına Bağdâd-ı suhan(Siham-ı Kaza, Kıt’a 68/3-4)

Ganizade Nadiri’ye yazdığı kıtada şair, hicvettiği kişi-lerin âdeta ölüler gibi sus pus olduğunu belirtmekte-dir. Bu çerçevede hicvini Hz. Ali’nin kılıcı zülfikara,hicvettiği kişileri de boş sözler söyleyip saçmalayanbir güruha benzetmektedir. Bu güruhun sessiz kal-masını da ölülerden ses çıkmaz diyerek güzel bir se-bebe bağlamaktadır.

Küşte-i zülfikâr-ı hicvümdürBir alay yâve-gû vü herze-tırâzKadir olmazsalar cevâba n’olaBer neyâyed zi-küştegân âvâz (Siham-ı Kaza, Kıt’a 111)

8. Kalem (Hame/Kilk) İle İlgili İlişkilendirmeler

Nef’î çok fazla olmasa da kalemi (hâme) kılıç, mızrakve oka benzetir. Bu benzetmede şekil özelliğinin yanısıra kalemin etkili ve güçlü sözü kâğıda dökme vası-tası olması da söz konusu edilir.

Şair, kalemimin kılıca benzeyen dilinin korkusundanfeleğin renginin sarardığını söyleyerek yine hicivleri-nin gücünü sergilemektedir.

Bîm-i tîğ-ı zebân-ı kilkümdenFelegün reng-i sandeli görülür (Siham-ı Kaza, K.5/55)

Şairin Kahramanlığı/kahramanlığı kalemini bir silahgibi kullanmasına bağlıdır. Kahraman’ın mızrak (nîze)ve kılıcına (şemşir) mukabil, şairin de cadı dilli kale-mi, mızrak ve kılıç vazifesi görmekte, rakiplerini şaş-kınlığa düşürmektedir.

Kahramânum nîze vü şemşîre çekmem ihtiyâçHâme-i câdû-zebân tîğ u sinânumdur benüm (Divan, K.13/3)

Nef’î’nin, söz unsurlarının hepsini bir arada elealıp vasıflarını belirttiği bir beyitte kalem, kılıççalan bir Kahraman’a/kahramana, gönül dekaleme hayâl ve ilham kaynağı olduğun-dan dolayı bir muhafıza benzetilmiştir.

Suhan bir tûtî-i mu’ciz-beyândur hâmem üstadıKalem bir Kahramân-ı tîğ-zendür dil silah-dârı (Divan, K.14/46)

Osmanlı’nın siyasi, sosyal ve askerî alanda gerilediğibir dönemde yaşayan Nef’î, kılıç gibi keskin ve tesirlidiliyle edebiyat tarihlerinde yerini almış, beğendikle-rine methiyeler dizmiş, muarızlarını ve hasımlarını enağır bir biçimde yermiştir. Nef’î, özellikle methiye,fahriye ve hicviyelerinde şiirlerini, sanatçı kişiliğini,düşünce yapısını överken hasımlarına meydan oku-yan bir savaşçı, komutan veya sultan kimliğine bü-rünmektedir. Şair; dil, söz, nazım, hiciv, kalem kav-ramları ile ok, yay, mızrak, zülfikar arasında; anlam,düşünce, nazım, hayâl kavramları ile de savaş mey-danı, çarpışma alanı arasında çarpıcı ilgiler kurmuş-tur. Şair, okuyucunun zihninde savaş çağrışımları daoluşturan bu tür sembolik söylemlerle şairlik gücünü,kendisine duyduğu sonsuz güveni, söz söylemeninzorluğunu ve rekabet rakip kabul etmeyişini dile ge-tirmeye çalışmıştır.

Denilebilir ki Nef’î, pek çok alanda duraklamalarıngörüldüğü, eski şaşaalı ve zafer dolu günlerin hafıza-larda kaldığı bir dönemde, üstün şairlik yeteneği ileyeni ve orijinal şeyler söylemiş, dil kılıcı ile mana mey-danına baş koymuş ve en sonunda söz uğruna şehitdüşmüştür.

Kaynaklar

Akkuş, Metin, Nef’î Divanı, Ankara: Akçağ Yayınları,1993.

Akkuş, Metin, Nef’î ve Sihâm-ı Kazâ, Ankara: AkçağYayınları, 1998.

Ocak, Fatma Tulga, Nef’î ve Eski Türk EdebiyatındakiYeri, Ölümünün Üçyüzellinci Yılında Nef’î, Ankara:AKM Yayınları, 1991.

Selçuk, Bahir, Ahenk Unsurları Bakımından Nef’î Di-vanı’nın Tahlili, Malatya: Serhat Yayınları, 2004.

Selçuk, Bahir, “Nef’î’de Söz ve Savaş İlgisi”, Ekev Aka-demi Dergisi, Yıl 10, S.8, 2006, s.233-246.