payd dergi online january 2012

23
1

Upload: murat-gencer

Post on 11-Mar-2016

229 views

Category:

Documents


8 download

DESCRIPTION

Professional Animation Managers Association

TRANSCRIPT

Page 1: PAYD Dergi Online January 2012

1

Page 2: PAYD Dergi Online January 2012

İmtiyaz SahibiProfesyonel Animasyon

Yöneticileri Derneğiadına

Eren Güngör

Sorumlu MüdürMurat Gencer

Tasarım & Baskı Hazırlık

M.İsmet Gökşen Cad. 1516 Sk. Kayatepe St. A/1 No:5 Şirinyalı-ANTALYA

www.gm-center.com

Genel Yayın Yönetmeni

Selçuk Meral

Yazı İşleriSabriye Çay

Görsel YönetmenSemih Yıldız

Grafik TasarımM.Tuğrul Akman

BaskıDumat Ofset

10 Röportaj - İrfan Demirok

12 Ekstrem Turizm

18 Snowbike

24 Av Turizmi

28 Sörf Cenneti Alaçatı

30 Röportaj: Aycan Dağıstanlı

34 Yeni Trend Parti Turları

37 Modifiye Plates

26 Röportaj: Gökhan Özbatır

44 Viyana –Salzburg

2 3

Page 3: PAYD Dergi Online January 2012

Hayal etmek güzel

Bir gün eğer diye, başlayan cümleleri çok sevmem. Aslında ben bunu nasıl cevaplayabileceğimi bilmiyorum, Pek de sevmiyorum. İnsanlar istemeden bence havlu atıyorlar başarısızlığa, hayata. Bakıyorum da hırslanmak, heveslenmek ve heyecanlanmak yerine nedense başka bir oyun oynamayı seviyorlar. Bu oyun da genelde başkalarının yaptıklarını eleştirmek yani ben üretemiyorum, hayal edemiyorum ama edenleri de eleştiriyorum şeklinde gelişiyor.

Günümüzde baktığınız zaman gelişim psikolojisinin aslında ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. İnsanlar tanımadıkları kişilere genel bir saygı duymak zorundadırlar.

Sokakta sabahları karşılaştığınız ve göz aşinalığı olan kişilere günaydın ya da iyi akşamlar demek, karşıdan karşıya geçen yayaları ezmek yerine yol vermek gerektiğini anladığımız gün belki de bunları hayal etmekten vazgeçeceğiz.

Başarı öyküleri ilginç gelir bana hep masal gibidirler. Bence çok da gerçekleri yansıtmaz bu hikayeler, bir yere geldikten sonra iyi taraflarını hatırlamak tabii ki de en çok arzulanan tarafıdır. Ama acaba o başarılı insanlar bunları hayal ederler miydi zamanında hiç merak ettiniz mi? Ben bazıları ile tanışma fırsatı buldum ama pek de anlatılan gibi pembe hikayeler yoktu ortalıkta. Ama olan bir şey vardı hepsi de çok istemişlerdi. Hayal etmişlerdi ve bir gün yapacağım demişlerdi. Yani buna 3H kuralı diyorlar. Hırs, Heves ve Heyecan. Bir de buna nasıl olacağını hayal etiniz mi süper bir sonuç çıkıyor ortaya.

Hayal etmek; bir şeyi zihinde tasarlayıp canlandırmak.

Zaten iş de bu değil mi, sen düşün taşın, hayal et, bunları bir kağıda dök, hatta yeni hayat da bilgisayar ortamında paylaş. Sonrası ise başarı.

Peki; buraya gelinceye kadar bizi yetiştiren ailelerimizin hiç mi bu başarıda payı yok, ya da okul hayatımız hatta arkadaşlarımız, mahalle kavramı kaybolsa da var mıydı bir zamanlar.

Eğer izin verilmezse hayal edemezsiniz siz hiçbir de bu taraftan baktınız mı?

Size izin verilecek ki siz insiyatif kullanmayı bileceksiniz. Size izin verilecek ki siz hayal edebileceksiniz. Yani derler ya içinizdeki çocuğu çıkartın diye, geçenlerde takım elbise ile yetenek sizsiniz e bir beyefendi çıktı. Takım elbisesi, saçı başı düzgün konuşması gayet güzel

Ve sıra geldi ne yapacağına, dans edeceğim demez mi orda şok. Ancak kostüm bile uygun değildi dans etmeye Acun bile toplantıdan çıktın geldin herhalde dedi ancak 2 tane kızı olan beyefendi müzik başlayınca

sanki içinden bir fırtına çıktı ve dans etmeye başladı çok başarılı olduğu söylenemez ama o orda ya medeni cesaretini gösterdi hani olabilir ama bende yaparım dedi. Ya da bence ailesine ve kendisine hayatla ilgili bir anı bıraktı. Belki de o gençliğinden beri bu günleri bekliyordu TV’ye çıkmak için bir fırsattı bu.

Bence hayal etmişti, bu günleri o ki beyefendi orda idi.

Herkes bu ne yaptı dedi ama aslında doğruyu o yaptı. Beni sevgili Annem 1996 senesinde sahnede ilk defa Hillside Beach Club da seyrettiğinde şaşkınlıktan gözleri yerinden oynamıştı.

Ama bugün ise konuya farklı bakıyoruz.

Yaşanmış yaşanmıştır,bir daha geri dönüp yaşayamazsınız. 82 yaşında, hayat tecrübesi yaşıtlarına göre bile oldukça fazla olan bir beyefendiye sormuşlar “bu hayatta hiç yaptığınız bir şeyden pişmanlık duydunuz mu “ diye. O da şöyle cevap vermiş. “ Yaptığım bir şeyden değil ama yapamadıklarımdan çok pişmanım”

2012 senesi hepimize sağlıklı ,mutlu ,huzurlu ve başarılı olsun.

Sevgi ve Saygılarımla

EREN GÜNGÖR

BAŞKAN

EDİTÖR

EREN GÜNGÖRP.A.Y.D. Yönetim Kurulu Başkanı

4 5

Page 4: PAYD Dergi Online January 2012

ABD’deki dünyaca ünlü tiyatro ve müzikal merkezi Broadway’de, bu sezon 1588 hafta gösterimde kalan 42 yeni projeyle tam bir milyar altmış milyon dolarlık rekor bir gelir elde edildi. The Lion King ve Spider-Man müzikalleri ise gişe rekorları kırdı.

New York için her zaman önemli olsa da uzun bir süre Hollywood’un gölgesinde kalan bu şov merkezi son on yılda yeniden eski görkemli günlerine döndü. Yılda ortalama 40 projenin sahnelendiği Broadway 10 yıl öncesine göre gelirini neredeyse ikiye katladı.

Dokuz milyar dolarlık bir endüstri olan Broadway, aynı zamanda New York’a da on altı milyar dolarlık bir gelir sağlıyor ve kente çok sayıda turist çekmeyi başarıyor.

Bu yıl Broadway’de en çok ilgi gören müzikaller ise The Lion King, Spider-Man, Wicked, Jersey Boys ve Mary Poppins oldu. İşte bu sezon Broadway’in en çok ilgi gören beş müzikalinden ilginç kareler....

Gişe yarışında bu yıl ipi “Eyyvah Eyvah 2” göğüsledi.Ata Demirer ve Demet Akbağ’ın başrol oynadığı yapım, 3 milyon 947 bin 988 izleyiciyi sinema salonlarına çekerek 2011’in en çok izlenen filmi oldu. Yılın sürprizi, “Allah’ın Sadık Kulu: Barla” oldu. Esin Orhan’ın yönettiği üç boyutlu animasyon filmi, 1 milyon 988 bin 122 seyirci sayısıyla dördüncü sıraya yerleşti.Bu yıl en çok izlenen 10 film sırasıyla şöyle:1- Eyyvah Eyvah 2: 3.947.988t2- Aşk Tesadüfleri Sever: 2.418.090 3- Kurtlar Vadisi: Filistin: 2.028.0574- Allah’ın Sadık Kulu: Barla: 1.988.1225- Alacakaranlık Kuşağı: Şafak Vakti: 1.240.1896- Anadolu Kartalları: 1.171.6197- Karayip Korsanları: Gizemli Denizlerde: 1.170.783 8- Şirinler: 1.140.4899- Hür Adam: 952.405 10- Ya Sonra: 849.743

SAHNE BUZ TUTACAK‘Buz Devri’, şimdi de sahne gösterisine dönüştürülerek dünya turuna çıkacak.

En başarılı animasyonlardan “Buz Devri” (Ice Age), sahneye geliyor. İlk üç filmin öyküsü üzerine kurgulanan şov, buz pateni, kukla gösterisi ve film gibi unsurlardan oluşacak.”Ka” ve “Dralion” gibi Cirque du Soleil yapımlarıyla ün kazanan Guy Caron tarafından yönetilecek “Buz Devri Canlı! Bir Mamut Macerası” (Ice Age Live! A Mammoth Adventure) adlı gösterinin açılışı, Londra’daki Wembley Arena’da yapılacak. Twentieth Century Fox ve Stage Entertainment Touring Productions tarafından ortaklaşa sahnelenecek gösterinin dünya turu ise beş yıl sürecek.

Türkiye, Hollywood’un Gözde Mekanı Olacak

Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Mesut Cem Erkul, gelecek yıl şubat ayından itibaren “James Bond” başta olmak üzere çok büyük prodüksiyonların Türkiye’de çekilmesinin gündemde olduğunu söyledi.

Erkul, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’nin yabancı film şirketlerinin merceğinde olduğunu dile getirerek, “Aşağı yukarı şubat ayından sonra çok büyük prodüksiyonların Türkiye’de çekilmesi söz konusu. ‘James Bond’ gündemde. ‘Taken 2’, ‘Ghost Rider’ çekildi bitti” diye konuştu.

Avrupa’nın en büyük festivali’ne kriz vurduİrlanda’nın en büyük müzik festivali Oxegen’in ekonomik nedenlerde gelecek yıl düzenlenmeyeceği bildirildi. Festivalin organizasyonunu üstlenen MCD’nin sözcüsü Justin Green, 2004’ten bu yana her yıl on binlerce müzikseverin katıldığı Oxegen’e bir yıl ara verileceğini, festivalin 2013’ten itibaren devam edeceğini açıkladı.Karara gerekçe olarak, ekonomik krizin, etkinliğin hedef kitlesini olumsuz etkilemesi, 18-30 yaş arasındaki bu gençlerin özellikle işsizlik sorunu yüzünden festivali izleyememesi gösteriliyor. Kildare’deki Punchestown’da düzenlenen festivale ilginin geçen yıllara kıyasla azalmasının organizatörleri zor duruma soktuğu belirtiliyor.

Geleneksel PAYD yemeği 18 Aralık 2011 tarihinde Antalya Lara’da yapılacaktır.Rezervasyon 0532 485 77 28 Murat GENCER

2012 MARILYN MONROE YILI

Hollywood’un efsane yıldızı Marilyn Monroe, 2012 yılına damga vuracak. Vanity Fair dergisinin haberine göre 5 Ağustos 1962’de hala tartışılan bir şekilde intihar eden Monroe’nun ölümünün 50’nci yılı dolayısıyla Los Angeles’ta etkinlikler düzenlenecek. Sinemanın en ünlü sarışınını anlatan reality şovlar, fotoğraf sergileri, belgeseller hazırlanacak. Rol aldığı filmler tekrar gösterime girecek. Monroe’nun mezarı başında da özel bir tören düzenlenecek. Hollywood Bulvarı ise dünyanın en bilinen görüntülerinden olan Monroe’nun eteğinin havalandığı sahnenin fotoğraflarıyla donatılacak.

7

Page 5: PAYD Dergi Online January 2012

Şehirlerin kaderini değiştiren Expo 2016 Botanik ve Çocuk temasıyla turizmin başkenti Antalyamızda yapılacak. Sadece Antalya değil komşu illerimiz Burdur ve Isparta elbette ki sonuçlarından fazlasıyla nasibini alacaktır. Antalya ve çevresi Botanik konusunda bir kez daha tecrübelerini ortaya koyarak iyi bir sunum yapacak ve marka değerini arttıracaktır.

Çocuk konusunda çok iddialı olmasak da sanki daha önce biliyormuş da provasını yapıyormuşuz.23 Nisan şenliklerinin birkaç defa Antalya’da yapılmış olması, şehrimizde dev bir temalı parkın ve dev bir akvaryumun faaliyete geçecek olması, birbiriyle yarışırcasına Antalya’daki turistik tesislerin çocuk konseptine ağırlık vermesi Expo 2016 için gerçekten güzel başlangıçlar. Çevresel düzenlemelerle Antalya daha modern bir görünüme bürünmesi biz turizmcileri sevindirecek bir gelişme. Umarım botanik konusunda yapılacaklar

Antalya’ya kalıcı eserler kazandırır, yapılması planlanan anıt, park, spor alanları gerek halkımızca, gerekse turistlerce beğeniyle kullanılır.

Kanımca tesislerin çocuk ile ilgili iyileştirme ve yeni yatırım projeleri Expo kapsamında bir kez daha gözden geçirilebilir ve yeni konseptler oluşturabilinir. Zira yapılacak olan temalı park, akvaryum ve Expo tesisleri kış turizmine farklı bir ivme getirebilir. Özellikle Avrupa ve BDT pazarından ve hatta Ortadoğu pazarından hafta sonu ya da kısa tatil periyotlarında düzenli misafir arzı yaratılabilir. İç pazarın yaratacağı talep ayrı bir pozitif gelişme olur.

Özellikle kışlık çocuk klübü alanları, in-door havuzlara ilave edilecek su kaydırakları ve sürekli istihdam edilecek animasyon ekipleri, odalardaki çocuk konseptleri ve daha birçok in-door aktiviteler iyi birer kış pazarlama enstrümanları olabilir. Yüksek sezonda misafirlerin ailecek dışarı çıkması ve temalı

parklarda gün geçirmesinin yararları ayrı bir cazip noktadır. Otellerimizin o güzel bahçeleri botanik şehri Antalya’ya gök mavisinden sonraki rengini veriyor, turuncu portakalımız, tüm yıl boyunca üzerimizden eksik olmayan sapsarı güneşimiz davet ettiğimiz insanların en büyük özlemleri. Bu güzelliklerin yanına bir de çocuk koyduğunuz zaman tablo çok daha farklı bir anlam içeriyor: Mutluluk

Yaptığınız her tablonun sizlere iyi bir gelir getirmesi dileklerimle, YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN

Murat Gencer PAYD Bşk.Yrd.

Barut Lara Eğlence Müdürü

Mutluluk Satıyoruz

8 9

Page 6: PAYD Dergi Online January 2012

Antalya’ya yapılacak olan akvaryum projesinden bahseder misiniz? Antalya, uzun yıllardır otel ve alışveriş merkezi dışında turizm odaklı başka bir proje görmedi. Biz şuan Antalya’ya 130 metre uzunluğunda dünyanın en uzun tüneline sahip, 5 bin tonluk ana tankı ve içerisinde15 binin üzerinde balık türü olan dünyanın en büyük akvaryumunu yapıyoruz. Yaptığımız akvaryumun içerisinde 1500 metre karelik kar dünyası adında bir bölüm yer alacak. Kar dünyasında çocuklar kartopu oynayacak, kızaklarla kayacak. Diğer bir bölgede ise yeraltı çocuk dünyası olacak. Burada denizin altındaki dünyayı çocuklara panayır havasında sunacağız. Akvaryumun diğer bir bölümünde ise 3 bin metre küplük dev havuz ve Maldiv Plajı bulunacak.

Peki, siz bu projeye nasıl dahil oldunuz?Büyükşehir Belediyesi’nin akvaryum projesi olduğunu biliyorduk. Bu projeye farklı bir vizyon katmak için ihaleye biz de katılalım dedik ve ihaleyi kazandık. İhaleyi aldığımızda 80 metre tünel vardı, biz onu 130 metreye çıkardık. 20 akvaryum vardı, biz onu 40’a çıkardık. Kar dünyasını, çocuk dünyasını ve Maldivler konseptini projeye biz dahil ettik. Kısacası

İrfan Demirok

“Hem şehir hem de kültür kazanacak”

Şu sıralar yoğun bir

şekilde Antalya’da

dünyanın en büyük

akvaryumu yapım ile

ilgilenen İrfan Demirok

ile Akvaryum projesi ve

otellerdeki animasyon

hakkında keyifli bir

röportaj gerçekleştirdik.

biz projeyi aldık ve çok farklı bir boyuta taşıdık. Yatırım boyutunda da ilk projenin üç misli yatırım yapacağız. Yaklaşık 80 trilyonluk bir yatırım olacağını öngörüyoruz.

Akvaryum ne zaman açılacak?Temmuz 2012’de kapılarını açmayı planlıyoruz. Bunun içinde gece gündüz çalışmalarımız devam ediyor.

Bu proje Antalya turizmine ne kazandıracak? Bu proje Antalya’ya yeni bir vizyon kazandıracak. Bu proje ile şehrimize gelen turistlere Antalya’nın sadece otelden ibaret olmadığını göstereceğiz. Geçen yıl Antalya’ya 10 milyon turist gelmiş, bunlardan sadece 100 ile 110 bini Antalya Müzesi’ni ziyaret etmiş. Biz bu proje ile Antalya Müzesi ziyaretçi sayısını 500 binlere çıkarmayı hedefliyoruz. Bunu da akvaryum gezisini paket halinde sunarak yapacağız. Akvaryum konseptiyle turistlere kendi ülkelerinde göremeyecekleri bir dünya sunacağız. Akvaryum hem çocuklara hitap edecek hem de yetişkinlere kültürel değer katacak. Böylece Antalya’nın değeri artacak. Akvaryumun hem şehre hem kültüre faydası olacak.

Antalya deniz altını dünyaya tanıtacağız

Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin, şehirde görülmesi gereken ilk 10 yer arasında akvaryum mutlaka yer alır. Dünyada böyle projeler yerel yönetimlerden ve özel idareden destek alır. Bu proje ile sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada yeni bir vizyon açacağız. Bundan sonra bir akvaryum yapılacağı zaman bizim akvaryumumuzla kıyaslanacak. Akvaryumun tüm dekorasyonlarını bu işte dünyaca ünlü İtalyan Benedetti yapacak.

Akvaryumun bir bölümünde ziyaretçilere Antalya’nın yeraltını tanıtacağız. Örneğin; Kaş İlçesi’nde bulunan batık uçağını bu akvaryumun içine taşıdık. Yine Demre Bölgesi’ne Meksika körfezinden doğum yapmaya gelen balığını görebilecekler. Bu ve bunun gibi birçok bilinmeyeni akvaryumu ziyaret edenlere aktaracağız. Burada hem turistlere hem de Antalya’da yaşayan insanlara hitap edeceğiz. Kış aylarında da Antalya’daki öğrenciler eğitimlerini canlı örneklerle akvarumda görme fırsatı bulacaklar. Dünyanın tek caretta hastanesi yine akvaryum içinde yer alacak. Burada tedavilerini ücretsiz yapacağız. Turizmi çeşitlendirmek adına öncü bir proje gerçekleştireceğiz. Bu proje gelen turiste daha fazla alternatifler sunacak, var olan alternatiflere katma değer katacak. Antalya’nın kültürel değerleri çok fazla ve biz bunlara artı değerler katmalıyız. Örneğin; Antalya Aspendos’a bir defa giden turist bir daha gitmez. Ama Aspendos’ta farklı kültürel etkinlik düzenler, yeni konseptlerle turiste Aspendos’u sunarsak, turist bunları izlemek için birçok kez Aspendos’a gidecektir. Önemli olan kültürel miraslara katma değer katabilmektir.

Kaç kişininiz ziyaret etmesini bekliyorsunuz?

Biz ilk yıl akvaryuma minimum 1 milyon kişiyi getirmeyi hedefliyoruz. İddialı bir rakam belki ama bunu gerçekleştireceğiz.

Son olarak turizmden bahsedersek, Otellerde kaliteli animasyon nasıl olmalı?Animasyonun tarihçesine baktığımız zaman, animasyon Club Med’lerde başlamış, Robinson ile beraber devam etmiş, daha sonra bizim dönemlerde ise hotel, club karışmını almıştır. En son aşamada ise; bizim başlattığımız dışarıdan getirilen prestijli profesyonel şovlarla bambaşka bir noktaya ulaşmıştır. Şimdi ise otellerde 30 yıl öncesinin animasyon tarzı da yapılıyor, ünlü şovların gösterildiği animasyon etkinliği de yapılıyor. Bence animasyonu spesifik görmek gerek. Çünkü müşteri kesinlikle eğlenmek istiyor.

Animasyondaki en önemli nokta hitap edilen kitleyi çok iyi belirlemek ve

müşterinin istediği tarzda animasyon

yapabilmek.

Yaşlı ile genç ayrı tarzda eğlenmek ister. Bu iki kitleye aynı müziği dinletemez ya da aynı şovu göstermezsiniz. Bu anlamda kaliteli animasyon bence, müşteri kitlesini tanımlayan ve müşteri kitlesinin ihtiyacını gideren bir animasyondur. Bunun ucuzu ya da pahalısı yok. Dünyanın en iyi şovunu getirin karşıdaki bundan zevk almıyor ise yaptığınız animasyonun hiçbir anlamı olmaz. Ama dünyanın en ucuz one man şovunun getirin eğer misafirleri eğlendirebiliyorsa işte bu kaliteli animasyondur.

10 11

Page 7: PAYD Dergi Online January 2012

Turizm sezonunun açılıp otellerin hızla dolmasıyla güneş, kum, deniz tatilcileri ülkemizde başta güney bölgeleri olmak üzere bir çok tatil mekanına akın ediyorlar. Ancak ülkemizde çok fazla yapılmasa da dünyada hızla gelişen alternatif turizm faaliyetleri de çoğalıyor. Klasik tatil anlayışının dışına çıkan bu etkinliklere katılan insanlar bazen para verilse yapılmayacak şeyleri turist olarak yapıyorlar. Bu anlayışın birçok adı olsa da genel olarak ele aldığımızda

ekstrem (sıradışı) turizm olarak adlandırabiliriz. Ekstrem turizm , ekstrem sporların (bungee jumping, sky diving, yamaç paraşütü, scuba diving, rafting...)

yapıldığı aktivitelerden, savaş ve felaket alanlarına yapılan ziyaretlere, eski görkemli şatolar ve kalelerde bir gece konaklamadan, dünyanın en tehlikeli

yerlerine yapılan yolculuklara kadar birçok riskli ve tehlikeli aktiviteyi içeriyor.

Ekstrem Turizm Sıradışı Bir Tatil Anlayışı

Yapılma nedenleri farklı bir şeyler tatma isteğinden, macera arayışlarına, korku ve üzüntü gibi duyguları yaşamaktan, olağanüstü tecrübeleri yaşama isteği gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkıyor. Dünyada ekstrem turizm konusunda oldukça fazla çeşitlilik bulunmaktadır. Özellikle macera, korku, sportif amaçlı ekstrem turlar oldukça çeşitlilik göstermekte ve artmaktadır. Risk faktörü içerdiğinden özel yetenek gerektiren ve belli bir program ve organizasyon içerisinde gerçekleştirilen profesyonel aktivitelerdir. Çeşitleri ölüm turizmi, korku ve macera turizmi, terör turizmi, doğal afet turizmi, ekstrem spor turları ve uzay turizmi olarak sınıflandırılabilir.

1-Ölüm Turizmi Dünya tarihine büyük etkisi olmuş, toplu ölümlere sahne olmuş savaş alanlarına ve mekanlara yapılan turlardır. Nükleer felakete uğrayan Hiroşima’dan , Auschwitz başta olmak üzere Nazi ölüm kamplarına kadar birçok yere yapılırlar. Bir diğer adı da ‘’karanlık turizm’’ olarak geçer. İnsana mutluluk değil üzüntü vermeyi amaçlayan turizm türüdür.

2-Korku ve Macera TurizmiAlt dallara ayırarak şu şekilde sınıflandırmalarla inceleyebiliriz.

a- Askeri Kamp Turları İşadamı, yönetici ve öğrencilerin rağbet ettiği bu turlardan birinde, Rusya’nın Yaroslavl bölgesindeki çeşitli askeri kamplara iki günlük geziler düzenleniyor. Çeçenlerle savaşmış emekli Rus askerleri

liderliğinde düzenlenen bu turlara katılanlar, tüm sivil haklarından vazgeçmek ve her emri harfiyen uygulamak zorunda kalmaktalar. Kural ihlali halinde katılımcıların yemek yemelerinin yasaklanması ve üzerlerine ağırlık konularak 50 şınav çektirilmesi gibi cezalar da mevcut bulunmaktadır. Rus istihbarat servisinin eğitim programının küçük bir kısmını içerdiği söylenen bu kamplarda askeri helikopterlerle ve silahlarla tatbikat yapan katılımcılar, kendilerini savaştaki komandolar gibi hissetmektedirler. Turların maliyeti kampın içeriğine göre değişiyor ama katılmak için çok yüksek meblaalar gerekmiyor. Sunulan etkinliklerle yetinmeyenler daha zor koşullara maruz kalmak isterlerse o da ayarlanıyor ama ücret de yükseliyor.

b- Nükleer Turizm 26 Nisan 1986’da tarihin en büyük nükleer faciasının yaşandığı ve hâlâ radyoaktif bir bölge olan Çernobil’deki Ghosttown (hayalet şehir) en gözde mekanlardan. Her yıl yaklaşık 3 bin kişi bu bölgeye düzenlenen turlara katılmakta. Katılımcılar Çernobil nükleer enerji santralini ve yok olmuş yüzlerce kasabayı gezme ve hâlâ orada yaşayan yerlilerle sohbet etme imkanı buluyorlar. Çernobil turları, Kiev’deki birçok seyahat acentası tarafından günübirlik olarak düzenleniyor.

c-Buzullara Dalış Rus donanmasının en modern nükleer denizaltısı olarak bilinen K-159 tipi Kursk’un 118 denizciyle

birlikte 12 Ağustos 2000’de battığı yer olması, Barents Denizi’ne ilgiyi artırmıştır. Kuzey Kutbu yakınlarındaki, buzullarla kaplı Barents Denizi’nde küçük delikler açan ve üzerlerine sadece dalış kıyafeti giyen katılımcılar, -40 derecede dalışlar yaparak deniz faunasını görme imkanını buluyor. Moskova Devlet Üniversitesi Dünya Sualtı Grubu tarafından Kuzey Buz Denizi’ne yapılan turlar son derece yüksek

rakamlara pazarlanıyor.

d- Hayalet Turizmi Özellikle Amerika ve Avrupa’da yapılan hayalet turizmi (bir diğer adı mezarlık turizmi) hayalet görmek ve fotoğraflarını çekmek isteyen merak ve heyecan arayışındaki turistlere hitap ediyor. Ülkemizde olmasa da çeşitli ülkelerde bu işle uğraşan ve pazarlayan birçok seyahat acentasına raslamak mümkün. Bilinen örnekler olarak Amerika’da 1880’li yıllarda bir silah üreticisinin karısı olan Sarah Winchester’ın kendi hayaletinin dolandığı söylenen Kaliforniya’daki The Winchester Mystery House ve 1850’li yıllarda Hydesville’de ruhlarla iletişim kurdukları söylenen iki kız kardeşin yaşadığı ve şu anda terk edilmiş olan Fox Sisters Cabin gibi mekanlar var. İngiltere’deki York şehri Avrupa’da hayalet turizmi için tercih edilen yerlerin başında geliyor. Her yıl milyonlarca turist çeken York’ta en çok St. Williams College ve tiyatro binası ziyaret ediliyor. Tabii bunların gerçek olup olmadığı sizin görüşünüze kalmış. Tur operatörleri gezinin yapıldığı yerde katılımcılara sürekli fotoğraf çekmelerini söyleyerek gezinin gerçekçi bir yönü olmasını sağlıyorlar. Karanlıkta çekilen fotoğraflarda sık sık rastlanan ışık oyunlarında da hayalet yanılgısına kapılmamak gerek.

e- Hapishane Turizmi Rusya’da sıradışı turizm meraklıları, hapishanelerin atmosferini yaşabilmek için turizmcilerden tur talebinde bulunmaktadırlar. Rusya’da Vladimir şehrinin turistleri

12 13

Page 8: PAYD Dergi Online January 2012

“Hapishanede Bir Gün” için eğlence turları ısmarlamaktalar. Yaklaşık kişi başı 100 USD karşılığında efsaneleşmiş meşhur Rus hapishanelerinden biri olan Viladimirsky Central’da mahkum rolü oynayabilmek mümkün. Gruplar seyahate Moskova’da başlıyorlar. Vladimir’e vardıktan ve şehir turu yaptıktan sonra, seyahatçiler birbirlerinden ayrılıyorlar. Mahkumlar için hazırlanan özel otobüslere yerleştiriliyor, daha sonra tur katılımcıları mahkum kıyafeti giyip, parmak izleri alındıktan ve bireysel numaralarla fotoğrafları çekildikten sonra hücrelere konuluyorlar. Kısa bir mahkumiyet süresinden sonra, hapishane kültür ve sanat müzesini gezerler. Sonra hapishane yemekhanesinde akşam yemeği yerler ve tekrar sayılırlar. Tur katılımcıları aynı zamanda kıyafetlerini ve fotoğraflarını anı olarak alırlar.Bu olağandışı turizm faaliyetinin bir başka örneği ise Litvanya’daki Karosta Hapishanesinde görülür. 1900’de kurulan Litvanya, Nazi ve Sovyet rejimlerinde çalışan bu askeri hapishane daha sonra kapatılıp turist çekim merkezi haline getirilmiştir. Artık turların geldiği bu hapishanede bir gece ya da daha fazla kalıp gerçek hapishane şartlarının nasıl olduğunu görme şansı vardır. Hapishanede dondurucu hücreler, soğuk su, kötü yemekler ve zorba gardiyanlar bulunur. Kurallara uymayanlar tenha bir yerde

aç ve susuz bırakılmaya veya aşırı yorucu fiziksel hareketler yapmaya zorlanabilirler. Görünen o ki bu bazı turistleri oldukça heyecanlandırmaktadır.

f-Doğal Afet Turizmi Katılımcıların doğal afetleri birebir yaşayarak canlı olarak görmek için katıldıkları turlardır. Kurtarma operasyonlarını ve kurtarma, takviye ve iyileştirme operasyonlarını etkilemedikçe sorun yaratmaz ve felaket turizmi kapsamında ele alınabilir. Felaket turizmi Büyük Okyanus çevresinde meydana gelen Katrina Kasırgası’ndan sonra ortaya çıkmıştır. Rehberli otobüs turları selden ve kasırgadan kötü etkilenen yerlere gitmektedir. Tabii bu durum bazı yerel sakinler tarafından etik olmayan bir davranış olarak görülmüştür. Tur şirketlerinin insanların ve çevrede yaşanan felaketten çıkar sağlama amaçlı iş yaptığını belirtip durumu engellemek istemişlerdir. Mühendisler ordu heyeti tur otobüslerinin yollarda kamyonlar ve çeşitli şekillerde engellediğini belirtmişlerdir. Ayrıca 6 ay boyunca çevre yörelerdeki birçok yerde elektrik, telefon, sokak işaretlerin, tıbbi yardım ve polis desteğinden mahrum bırakılmıştır. Bu derece tehlikeli olan Endüstriyel Kanal yakınlarında kötü hasar almış yerlerden 9.Lower ve Aziz Bernard Parish bölgelerinde organize edilmiş felaket turları yasaklanmıştır.

Burası dışında Arequipa Yanardağlar Vadisi’ndeki 6 bin 57 metre yüksekliğindeki Chachani ve 5 bin 825 metre yüksekliğindeki Misti yanardağları gözde mekanlar arasındadır. Katılımcılar özellikle yanardağların aktif dönemlerinde buralara turlar düzenleyerek hem muhteşem bir doğa olayına tanıklık ediyor, hem de yanardağ ağzında hızla yükselen lavların fotoğrafını çekmek için yarışıyorlar. Turlar bölgedeki birçok alternatif turizm acentesi tarafından organize ediliyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde gezegenin en büyük doğa felaketlerinden biri olan Tornado Fırtınasını izlemek, fotoğraf ve kameraya çekmek için de turlar düzenlenmektedir.

g- Terör Turizmi Katılımcıların yasal anlamda bir ülkenin askeri imkanlarını kullanarak teröre karşı mücadelede belli bir süre destek vermesine yönelik gerçekleştirilen turizm hareketleridir. Şiddet olaylarının olduğu İsrail’de, iki Yahudi yerleşimci, turistleri bölgeye çekmek için Filistin İntifadası’ndan yararlanıyor. “Tur” paketine bomba atmak ve UZI kullanmak bile dahil edilmektedir. Yahudi “girişimciler” ABD’li turistlere yerleşim birimlerini mekan olarak kullanarak terörle mücadeleyi öğretmeyi ve heyecan yaratmayı planlıyorlar.”Tatil”

boyunca turistlere sunulacak imkanlardan bazıları şunlar: Gece Filistin saldırılarına hedef olan Yahudi yerleşim birimlerinde devriye gezmek, makineli tüfeklerle ateş etmek ve bombalı kemer takmak. Ayrıca katılımcılar, “tatil” süresince, yakın dövüş teknikleriyle, M-16, Kalaşnikof ve UZI ile ateş etmeyi öğrenmektedirler.

3- Ekstrem Spor Turları Bu turlarıda bir kaç maddede inceleyebiliriz.

a- Kaya Tırmanışı Kaya Tırmanışının başlangıcına kesin bir tarih veremesek de 100 yıllık bir geçmişi olduğu kabul ediliyor. Evrimsel gelişimden spora dönüşmesi günümüz dolaylarında oluşmaya başlamıştır. 1970’ler boyunca Fransızların etkisi ile bu sporda bazı değişiklikler olmuştur. Bu spor Türkiye’de adından da anlaşıldığı gibi kayalık yerlerde ve yapay tırmanış salonlarında yapılıyor. Gebze yakınında, Tavşanlı Köyü’ndeki Ballıkayalar Kanyonu İstanbul’a yakın olan en popüler yerlerden biridir. Bilecik’te Osmanlı ve Pelitözü, Fethiye’de Faralya ve Antalya’da Akyarlar ülkemizde kaya tırmanışının yapıldığı başlıca yerlerdir. Tabii bu sporu her cesareti olan ve isteyen insanın yapabileceği anlamına gelmiyor. Her şeyde olduğu kaya tırmanışı içinde belli bir eğitimden geçmek gerekiyor. Temel bir eğitimden sonra yapılan top-rope (tecrübeli birisi tarafından döşenmiş yukarıdan emniyetli bir rotada) tırmanışlar tamamen tehlikesiz ve sporun tadına varılabilecek etkinliklerden biri olarak görülüyor.

b- Bungee-Jumping Bungee Jumping’in kökeni Pasifik Okyanusu’ndaki Pentecost Adaları’nda yaşayan yerliler tarafından binlerce yıldır yapılan Naghol (Gkol) adı verilen bir törene dayanmaktadır. Her sene Nisan ayındaki ilk hasattan sonra hazırlıklar başlar. 20-30 metre yüksekliğinde bambu kuleler inşa edilir ve yağış sezonunda esneklikleri artan

sarmaşıklar toplanır. Her atlayıcı kendi sarmaşığını seçmekle sorumludur. Kabilenin yaşlılarına danışarak uygun kalınlıkta, uzunlukta ve yeterince esnek olan sarmaşıkları seçmeye çalışırlar. Kabilenin 7’den 70’e tüm erkekleri ayaklarına bağladıkları sarmaşıklarla bu kulelerden atlayarak omuzlarını toprağa değdirmeğe çalışırlar. Temeli bu olaya dayanan Bungee-Jumping, 1990’ların başından itibaren tüm dünyaya hızla yayılmıştır. Pentecost yerlilerinin bamboo kulelerinin yerini çelik konstrüksüyon kuleler, teleferikler, helikopterler, vinçler, binalar, köprüler ve sıcak hava balonları almıştır. Türkiye’de partiler, konserler gibi eğlence organizasyonlarında yapılan Bungee Jumping için 58 metre yüksekliğindeki ilk sabit kule Antalya Lara Beach’ te kurulmuştur.

c- Gökyüzü Dalışı (Sky Diving) Bir hava aracıyla yüksek irtifaya yükseldikten sonra, bu noktadan önce serbestçe atlayıp, belli bir süre sonra paraşütü açmayla gerçekleştirilen atlayışlardır. Bu adrenalin dolu etkinlik ilk seferinde son derece heyecanlıdır ve bunun yanı sıra binlerce atlayış gerektirebilen ayrıntılı beceriler gerektirir. Bu dalda dört temel beceri alanı bulunmaktadır: temel güvenlik, serbest düşüş manevraları, paraşüt operasyonu ve karaya iniş gerçekleştirilmektedir. Türkiye’de bu sporun ve turizminin yapıldığı belli başlı bölgeler Ölüdeniz-

Babadağ, Denizli-Pamukkale, Ankara-Gölbaşı, Bolu-Abant, Kayseri, Eğirdir, Eskişehir-İnönü ve Antalya-Aksu olarak sayılabilir.

4- Uzay Turizmi Gelişen teknolojik imkanlar doğrultusunda uzay turizmi talepleri oluşmaya başlamaktadır. Uzay turizmi, turistlerin para ödeyerek katıldıkları, kişisel tatmin ve eğlence amaçlı turizm türüdür. Bu yanıyla diğer etkinliklerden ayrı bir yerde olsa da klasik turizm anlayışın dışında bir yerde sayılabilir. Her ne kadar elit kesime hitap etse ve astronomik rakamlarla yolculuk yapılabilse de uzay turizminin hatırı sayılır bir kitlesi yavaş yavaş oluşmaya başlamıştır. Bu dönemde sadece Rus Uzay Ajansı bu servisi sağlamaktadır. Uluslararası Uzay İstasyonu’na uçuşun bedeli ise 30 milyon dolarla ifade edilmektedir. Bu yaratıcı düşünceyi turizm etkinliğine dönüştürme fikrini uygulamaya kalkan ilk şirket şirket MirCorp olmuştur. Fakat daha sonra etkinlik durdurulmuştur. Amerikan Şirketi olan Space Adventures, daha sonra bu olaya el atmıştır ve hala uzaya tek bilet kesen şirket olma özelliğini korumaktadır. İlerleyen teknoloji ve gelişim sayesinde uzay turizminin müşterileri de her geçen gün artmaktadır. Tabii ancak bunu ödeyebilecek miktarda parası olan müşteriler olaya sıcak bakmaktadır.Kaynak. http://otelbook.blogspot.com/p/ekstrem-turizm.html

14 15

Page 9: PAYD Dergi Online January 2012

Dünyamızı Tanıyalım 2

Genelus Müdürüs;

Ana Vatanı:Tüm yurt geneli olmakla beraber daha çok Antalya, İzmir, Balıkesir Üniversiteleri Turizm otelcilik bölümleri

Tarihçe: Dinazorus Duayenusların yaşlılıktan dolayı hareket kabiliyetlerinin azalması üzerine otlaklara yerleşerek artıkları toplamak amacı ile göç etmişlerdir, ancak ihtişamlarından dolayı Dinazorus Duayenuslara kafa tutmak yerine onların boş bıraktıkları alanlarda hayatlarını sürdürmeyi tercih etmişlerdir.

Genel Özellikleri: Şaşkın, kendini ispat çabasından vazgeçmeyen, ekipci,

Yaşam Süresi: Ortalama 10 yıldır.

Yaşam Şekilleri: Daha staj dönemlerinde bile heybetli dinazorus Duayenuslarla iyi diyaloglar kurarak ağabey, kardeş yapılarını oluşturmaya özen gösterirler. Bilirler ki ağabeylerinden bilerini rahatsız etmezlerse otlakta boşta kalan bölümlerden beslenebilirler.Bu grup kendini ikinci jenerasyon olarak tanımlasa da aslında birinci jenerasyon diye tabir

edebileceğimiz Dinazorus Duayenus’ ların dümen suyundan çıkamamış ve bu sıkışıklıktan çıkmak için doğanın döngüsünü iyi takip etmeye çalışarak çeşitli işletmeleri basamak olarak kullanıp daha sonra diğer bir tesise Genelus Müdürüs olarak transfer olup para ve yetkiyi toplayarak itibar kazanma stratejisini benimsemiş ancak ekoloji’nin bu mantığa uyumlu davranmaması sonucunda eldeki itibar ve diğer kazanımlarda kaybedilmiştir. Bu kayıp neticesinde ekoloji içinde kalabilmek için yeni bir evrimle İşletmezus Müdürüs” denen ikincil bir yapıya dönüştüler. Bu yeni yapı yetersiz beslenme sonucunda kudret olarak Genelus Müdürüs’lere oranla daha zayıf yapılı kalmış, otlakta yetkisiz olmanın sonucunda hamilerinin ayak işlerini yaparak nesillerini sürdürmek çabası içine düşmüşlerdir. Bu yeni oluşum en çok Patronus Doymazus’lar tarafından desteklenmiş ve evriminin yayılması sağlanmıştır.

Değişken ekoloji içerisinde sayıları oldukça azalan Genelus Müdürüs’ler farklı arayışlara yönelmiş bir kısmı acentecilik, otel işletmeciliği, otellere malzeme tedariği, emlak komisyonculuğu

gibi işlere yönelmiş ama ticaretin onların bildiğinin dışında bir oluşum olduğunu geç farketmiş ve maalesef çoğu başarısız olmuştur.

Bu dönemde ticareti tercih etmeyen bir kısım Genelus Müdürüs ise yurt dışı alternatiflerine ilgi duymuş ve dünyanın diğer otlaklarına göç etmişlerdir.

Şu anda ekolojimiz içerisinde kalan çok az sayıda Genelus Müdürüs ise neslinin tükenmemesi için koruma altına alınmış ve POYD tarafından kendilerine psikolojik yardım sağlanmıştır.

Bu neslin tükenmemesi için yeni otlaklar oluşturulmaya başlanmıştır bu bazda ilk örnek Mersin bölgesi olacak gibi görünmektedir ayrıca ülkemizin bir çok yöresinde benzeri otlaklar oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu çalışmaların başarılı olması halinde nesilleri tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan Genelus Müdürüs’leri otlaklarda oynaşırken görmek yeniden mümkün olabilecektir.

Ümit UygurOrange County Deluxe Hotel

Genel Müdürü

ASPENDOS BULVARI NO: 130 / B ANTALYA / TÜRKİYE Tel: +90 242 321 70 11

www.tursem.com.tr

www.parkaktivite.com

SES IŞIK SİSTEMLERİ TOPLANTI VE KONGRE HİZMETLERİ PRODÜKSİYON HİZMETLERİ TRANSFER VE GÜVENLİK HİZMETLERİ

16

Page 10: PAYD Dergi Online January 2012

Kardaki Yeni Trend SnowbikeKarbisikleti Avrupa’da, Amerika’da, Kanada ve Japonya’da 120’ye yakın kiralama ve öğrenme noktasından sonra şimdi Snowbike Türkiye’de.

Hayatınızda hiç kayak yapmadıysanız ve bisiklete binmek kolay diyorsanız işte size eğlenceli ve kolay bir kayak aktivitesi. Pedalı ve tekerlekleri olmayan, karda oturarak kayak yapma zevkini tattıracak bir ürün. Kayak mantığı ile aynı kuralları olan, kızaktan farklı, öğrenilmesi çok kolay ve bir o kadar da adrenalin yüklü bir spor aktivitesi. Eğlence, heyecan ve sağlık Snowbike’da bir arada sunuluyor.

Snowbike ile sadece 60 dakikada kar bisikletçisi olabilirsiniz. Brenter ve ekibi tarafından geliştirilen reflekse dayalı öğrenim metodu ile doğal vücut hareketleriniz sayesinde, karbisikletini kontrol edecek sahip olduğunuz yeteneğinizi keşfedeceksiniz. Başınızın ufak bir hareketi ile vücudunuz istenen yöne uyum sağlayacak kar bisikletine hükmedebileceksiniz ve istediğiniz hızda istediğiniz yerde durabileceksiniz.1 saatlik temel eğitim sonunda sertifika verilerek istediğiniz pistlerde bu eğlenceyi yaşamaya başlayabilirsiniz.

Kayak Bisikletinin tarihçesiEngelbert Brenter 3 kuşak öncesi BRENTER firmasını kurmuştur. Karbisikleti fikrini 1923’te ortaya atmıştır. 1949 yılında oturaklı karbisikleti fikrini patent altına almış ve günümüze ulaşan modern snowbike için 50 ye yakın patentin alınmasına ön ayak olmuştur. 1951 de Sitski ismi yerini Skibob’a, 1996 da Snowbike ismi ile ününü dağlarda devam ettirmiştir. 1960 ve 1970’li yıllarda Grace Kelly ve kraliyet ailesi, Beatles grubu, politikacılar ve ünlülerin yeni eğlencesi olmuştur. 1964 yılında oğlu Erich saatte 166 km / h hızla Guiness rekorlar kitabına girerek bir ilk olmuştur. Onu 2007’de torunu Harald dikey inişle takip etmiştir. 1968’de ilk metal çerçeve ile tanışan bisiklet 1981 de hala kullanılan süspansiyon sistemi ile gelişmiş 1990 lı yıllarda Avrupa’da ve dünyada bir kış sporu olarak kendini kabul ettirmiştir. 1996 da açılan ilk karbisikleti okulu ile Amerika kıtasına yayılmıştır. Halen tüm dünyada dağlarda yaygın bir şekilde kabul görülen bir spor ve eğlenceli aktivite olarak liderliğini sürdürmektedir.

Karbisikleti tehlikeli mi? Hayır. Kullanıcının ağırlık noktasının yere yakınlığı büyük bir avantaj. Ayrıca Karbisikletcisi 4 noktadan yere temas ettiği için, kullanımı kolay ve stabildir. 2 ayağın yerde oluşu , bisikletin ön ve arka kayakları ve direksiyon üzerindeki iki eliniz size güven duygusu verecektir.

Karbisikleti öğrenmek çok mu zor? Hayır Karbisikleti, vücudun doğal refleks hareketlerine duyarlı ve uyumlu tasarlandığından, sizin sözünüzü dinleyecektir. Vücut ağırlığınızın bisiklete kontrollü bir şekilde aktarılması sayesinde

bisiklet yavaşlayacak veya rahatça dönebilecek.

Karbisikleti ağır mı?Hayır tam tersine çok hafif malzemeden üretilmiştir. Ağırlığı modeline göre 3.5kg dan 7 kg ya kadar değişmektedir. Tek elinizle taşınabileceği düşünülerek tasarlanmıştır.

Karbisikleti geçici bir heves midir?. Hayır tüm hayatınız boyunca uğraşabileceğiniz adrenalin yüklü bir spordur. 5-80 yaş aralığına hitap etmektedir.

Kimler Karbisikleti yapabilir?1- Hayatında hayatında hiç kayak ya da snowboard yapmamış ama bisiklete binmiş herkes kolaylıkla yapabilir. Hatta bisiklete binmiş olmanız şartı bile aranmaz. Yeni başlayanlar! İlk kayışta bile eğlence ve keyif sizi bekliyor. Diğer kayak sporlarında olduğu gibi kas ve vücut

ağrısı ile karşılaşmayacaksınız.

2- Profesyonel kayakçı ve snowboardçular, adrenalin ve macera arayışlarını, özel tasarımlı bu bisiklette bulacaklardır. Ayrıca şimdilik son hız rekoru saatte 166 km dir.

3-Dikkat! Vücudu kayak sporuna uygun olmayanlar, aşırı yapılı ve şişmanlar veya eklem, diz, omuz ve bel ağrısından şikayeti olanlar için karda kayak keyfi başlıyor.

4- Dağda karda iyi vakit geçireceğinizi düşündüğünüz okul-iş

arkadaşlarınızla ya da aileniz ve çocuğunuz ile, grupça yapabileceğiniz en güzel spor.

Çocuklar kar bisikleti yapabilir mi?Kar ve oyun onlar için bir arada. 3 yaş sonrası tüm çocuklar Karbisikleti yapabilir. Çocuk 6 noktadan yere temas ettiğinden Karbisikleti güvenli bir eğlencedir. Kiddy modeli ile bisikletle tanışmamış olanlar bile kaymaya Karbisikleti ile başlayabilir. Çok hoş bir paylaşımı olan bu kış sporu rüyası ebeveyn ve çocuklar için kolayca gerçeğe dönüşecektir.

Türkiye’de Nerede Yapılır?Türkiye bu spor ile 2009 yılında tanışmıştır. Bugün Kartepe’de, Zigana Gümüş Kaya’da, Erciyes’de ve Kartalkaya’da Snowbike eğlencesi ile tanışabilir, keyifli bir kar keyfi yaşayabilirsiniz.

18 19

Page 11: PAYD Dergi Online January 2012

Sular Seller…

Uzun yıllardır Türk turizminin içinde olanlar kriz dönemlerini nasıl yöneteceklerini çok iyi bilirler. Komşu ülkelerdeki savaşlar, terör, ekonomik kriz, global ekonomik kriz gibi durumlar her defasında Türk turizmine darbe vurmuştur. Tur operatörleri de bu dönemleri iyi değerlendirerek, fiyatları istediği oranda indirmiş ve bundan büyük gelirler sağlamıştır. Bunu bize en iyi, otellerin sezonun ikinci yarısındaki yüksek dolulukları göstermiştir. Şimdi aynı durum Taylan’da söz konusu. Bangkok’un büyük bölümü sular altında kaldı. Aslında uzaktan sanıldığının aksine öyle çok yağmurlar da yağmadı. Ülkeyi boydan boya geçen Chao Phraya ve Tha Chin nehirleri selin etkisiyle taştı. Ancak asıl neden, denizin de aynı dönemde yükselmesiyle suyun denize akamaması idi. Pek çok fabrika ve işyeri sular altında kaldı ve ülkenin diğer bölgelerine mal sevkiyati neredeyse durdu. Bangkok dışındaki tüm yerleşim bölgelerinde su baskının etkisi bununla sınırlı kaldı. Fakat uzaktan haberler nasıl duyuluyor idiyse, bir ay boyunca ne durumda olduğumuzu, felaketten nasıl etkilendiğimizi soran mailler ve telefonlar aldık. Oysa ülkenin güneyinde bizler, durumu medyadan tüm dünyanın takip ettiği gibi takip ediyorduk. Yani en küçük bir olumsuzluk yaşamadan. Her gün yüzlerce uçak inip kalktığı halde havalimanının sular altında kaldığı haberleri etrafta dolaşır oldu. Ve tabii ülke turizmi derin yara aldı...Tam sular çekilmeye başladı, her şey yoluna giriyor derken ikinci darbe geldi. Rus haber kanallarında bu defa su baskının ardından ülkede salgın hastalık başladığı ve bunun bir bakteri nedeniyle ciltte ciddi sorunlar meydana getirdiği anons edilmeye başlandı. Bu

defa daha ağır oldu, rezervasyonlar ve uçak seferleri bilinmeyen tarihlere ertelendi. Son ve bitirici darbeyi de tam bu günlere rastlayan Rusya’daki seçimler vurdu. Elbette Tayland’ın turizmi sadece Rusya’ya bağımlı değil. Ancak o kadar artan oranda gelmeye başladılar ki,(özellikle buraya uzak olmayan Doğu Rusyalılar) herkes planlarını buna göre yapmıştı. Sonuç olarak, bu tür olumsuzluklara karşı antrenmansız olan Tayland turizmi bir anda saşkına döndü. Dileriz başka felaketlerle bu durumlara alışmak zorunda kalmazlar. Hangileri olduklarını tahmin etmek zor değil, civar ülkeler bu durumdan oldukça büyük fayda sağladı. Yani bizdeki resim her yerde karşımıza çıkıverebiliyor.Bu arada ilginç bir bilgi, ben hep tersini sanırdım. Burada sağdan direksiyonlu otomobili kullanırken hafif hafif İngilizlere verip veriştiriyordum. Sonra merak ettim araştırdım ve karşıma böyle bir bilgi çıktı, paylaşmak istedim; Yolun veya `geçişin’ sağdan ya da soldan yapılmasında `anatomik’ bir neden var. İnsanlar sağ ellerini daha iyi kullanırlar. Yani kılıçlarını solda taşırlar. Rakipleri ile aralarına kılıçlı ellerini koymak için rakiplerinin (yani yolun) solunu seçerler. At arabalarında da böyle başladı. Çok atlı arabalarda arabacı dizginleri sağ elinde tutmak için sol arka atın sırtına veya arabanın sol tarafına oturdu. Yol kenarını da iyi görmek için soldan sürdüAncak bu durum araba sayısı çoğalıp karşılıklı geçişlerde problem çıkmaya başlayınca değişmeye başladı. İtalya’da şehirlerde sağ, dışarda sol trafik kullanılır oldu. Sonunda İngilizler 1756’da Londra Köprüsü’nde çıkan problemler yüzünden karar verdiler ve İngiltere’deki tüm köprü ve yollarda `sol’ trafik kanunla uygulanmaya

başladı. Buna tabii tüm koloniler de dahildi. Ancak Napolyon Avrupa’nın bu noktadaki kaderini değiştirdi. Çünkü Napolyon solaktı ve düşmanları `solunda’ görmek istiyordu! Aynı yıllarda Amerika’da arabacılar sağda oturur olmuşlardı. 1792’de Lancester’den Philedelphia’ya yapılan yolun `sağ tarafı’ kullanılacaktır diye ilk kanunu Pennsylvania eyaleti çıkardı. Avrupa’da Avusturya-Macaristan, Rusya ve Portekiz Napolyon’a uymadılar. Bu ülkeler Birinci Cihan Harbi’nin sonuna kadar soldan trafik kullandılar. Avusturya’nın Napolyon tarafından zapt edilmiş bölümü sağdan kullanırken öteki kısım hâlâ soldan kullanıyordu. Sonunda Hitler başta Avusturya olmak üzere Tüm kıtayı `sağcı’ yaptı. Japonya Tren teknolojisini İngilizlerden aldığı için Samurai zamanından kalma `solu’ uygulamaya devam eti. 1945’te Okinava, Amerikalıların hâkimiyetinde 1972’ye kadar sağdan, sonra Japonya’ya geri verilince sola geçti. Çin 1945’te sağa geçti. Avrupa’da bir tek İsveç, sol trafikte ısrarlı oldu. Ancak baktılar ki Avrupa’ya sattıkları Volvo’lar ve Saab’lar sağdan kendilerine soldan direksiyon üretirken problemler oluyor, 1967’de sağ trafiğe dönen son Avrupa kıtası ülkesi oldular. Amerika’da 1800’lerin sonunda `uyanık’ avukat George Seldon, otomobilin patentini aldı. Henry Ford seri üretime geçtiği yıllarda royalite parası kaptırmamak için direksiyonu sola aldı. Kanada bölüm bölüm `sağa’ geçti. Lunenburg kazası `sağa’ geçtikten bir yıl sonra 1923’te sığır eti fiyatları müthiş düştü. Çünkü soldan gitmeye şartlanmış araba öküzleri sağ trafiği anlayamadılar. Herkese krizsiz, doğal felaketsiz, mutlu ve huzurlu bir 2012 dilerim...

Ömer TaşkınCasa Del Sol Hotel Tayland

Genel Müdürü

Page 12: PAYD Dergi Online January 2012

Antalya turizmini tanıtım kampanyasını siz hazırlayacak olsanız, nasıl bir tanıtım kampanyası hazırlardınız?

Artık fuar, broşür, katalog vs.. klasik tanıtım kalemleri etkisini yitirmiş durumda. Teknoloji bütün sektörlerde olduğu gibi turizmde de geniş kitlelere ulaşmak için çok büyük imkanlar sunuyor. Tüketici araba alırken olduğu gibi tatil alırken de önce internete başvuruyor. Diğer tatilcilerin değerlendirmelerini, yorumlarını okuyarak kararını veriyor. Bu bağlamda Antalya çok büyük bir şansa sahip:

ANTALYA’YA TATİLE GELEN VE ÜLKESİNE MEMNUN OLARAK GERİ DÖNEN 11 MİLYON TURİST, ANTALYA’NIN TURİZM ELÇİSİNE DÖNÜŞEBİLİR.

Bunun için büyük yatırımlara, kampanyalara gerek yok. Sadece ayağımıza kadar gelen bu büyük fırsatının farkına vararak, bunu Antalya için bir tanıtım hamlesine dönüştürmemiz gerekiyor. Bunun akılda kalıcı bir SLOGAN ve doğa, çevre konularını içeren dikkat çekici projelerle desteklenmesi tanıtım sürecini hızlandıracaktır.

Antalya deniz –kum – güneş üçgeninden kurtuldu mu? Kurtulmak için neler yapmalı?

Antalya deniz ve güneşi ile ön plana çıkmış bir destinasyondur. Ülkemize kültür için gelen turistler daha çok Truva, Efes ve Kapadokya gibi bölgeleri tercih ediyorlar. Bugün Antalya’dan deniz ve güneşi çıkarırsak turizm biter. Ama gelecekte bu bir tıkanıklığa yol açabilir. Bu bağlamda bölgenin doğası ve kültürel zenginliklerinin özellikle kış aylarındaki durgunluğa bir çare olacağını düşünüyorum. Bunu sağlamak için öncelikle turizmcilerin buna inanması gerekiyor. Son yıllarda bu konuda olumlu söylemler gelmekle birlikte yeterli destek sağlanamadı. KÜLTÜRE SAHİP ÇIKMALI. Dünya mirasına aday gösterilen Perge’nin sütunları parasızlıktan hala yerlerde. Oysa çok küçük bir katkı ile Perge bir Dünya Mirası olabilir. Her otelin, her acentanın, her mağazanın, her derneğin, her turizm paydaşının Perge’de bir sütunu olmalı.

Tarih kokan bir Kaleiçi’ne sahip bir Antalya, bu değere sahip çıkabiliyor mu?

Kaleiçi yaşamıyor. Cansız ve sahipsiz. Sadece eski evlerin orada olması turist gelmesi için yeterli değil. Diğer ülkelerin ‘eski şehir’ leri

ITM Travel Genel Müdürü Recep Yavuz İle Antalya’nın Kültür turizmi, tanıtımı, Kaleiçi, Kış turizmi, spor ve festival etkinlikleri hakkında birçok konuda konuşma fırsatı bulduk. Kültür miraslarımızı turistin tekrar tekrar geleceği şekilde kültüre saygılı olarak etkinliklerle değerlendirmemiz gerektiğini belirteren Yavuz, kültürümüze hepmizin sahip çıkması gerektiğini vurguladı.

“11 Milyon Turist Turizm Elçimiz Olabilir ”

çok iyi korunarak çeşitli etkinliklerle yaşatılıyor. Bizim de çekim güçleri yaratmamız lazım. Ben ‘Geleneksel Fayton’larla yapılacak kısa gezilerin Kaleiçi’ne büyük katkı yapacağına inanıyorum. Dünya standartlarında bir ışık gösterisi turistlerin bölgeye yönelmesine yol açaçaktır. Kum heykeller Kaleiçi’nde sergilenmeli, ramazan şenlikleri Kaleiçi’nde yapılmalı. Bu tür etkinlikler Kaleiçi’ni yaşama döndürür.

Yurt dışında müze ziyaretleri bir hayli fazla. Bu konuda Antalya müzeleri nasıl değerlendirmeli. Bu açıdan neler yanlış yapılıyor?

Burada yapılacaklar olmakla birlikte bazı konular Antalya’nın konumu ile ilgili. Öncelikle Antalya’nın aşırı sıcakları misafirlerin açık havada örenyeri gezmesine uygun değil. Özellikle Antalya’ya gelen turistlerin büyük bir kısmının çocuklu olduğunu düşünürsek bunu daha rahat kabullenebiliriz. Bunun için örenyerlerinin akşamları aydınlatılarak gece ziyaretlerine açılması çok doğru bir hamle olur. Bunun dışında Antalya’ya gelen turistlerin önemli bir kısmının mükerrer turist olduğunu hesaba katarak bir Aspendos’u, Perge’yi ve müzeyi sadece bir kez görmek isteyeceklerini düşünüyorum. Buna çözüm olarak örenyerlerimiz içinde –kültüre saygılı- etkinlikler yapılmalı. Aspendos Festivali buna iyi bir örnek olmakla birlikte yetersiz.

Olimpiyatlar, festivaller, spor etkinlikleri tanıtımın önemli bir ayağını oluşturuyor. Bu konuda Antalya hak ettiği yerde mi? Daha fazlası için neler yapılabilir?

Burada sınıfta kalmış durumdayız. Sporun evrenselliği hepimizce malum. Ama hala 650 km lik sahilde uluslararası bir plaj şampiyonası yapamadık. Sahada yapılan birçok spor plajda ve denizde de yapılabiliyor. Futbol, Voleybol, Hentbol vs… Hayata geçirilen organizasyonlar üslenen kurum ve kişilerin üstünde yük olarak kalıyor. Onlarında ömrü uzun sürmüyor. Bu konuda en başarılı organizasyonun Runtalya Maratonu olduğunu söyleyebilirim. Henüz Antalya’da modern ve yeterli bir spor salonu yok. Umarım ekim ayındaki ‘Doğa Olimpiyatları’nı sahipleniriz.

Kış dönemi ile birlikte yine aynı sorunlarla karşı karşıya kalacağız. Kış döneminde işsizlik sorunu nasıl sona erecek?

Yaz ortasında geniş çaplı bir oturum tertipleyip bu konuyu masaya yatırmayı önermiştim. Birkaç yıl önce Bakanın da katıldığı böyle bir toplantı yapılmıştı. Devamı gelmedi. Kış turizmi ancak kış gelince aklımıza geliyor. Kış turizmi riskli ve farklı bir turizm çeşidi. Bunu yapan acentaları dinleyerek fikir alışverişinde bulunarak çeşitlendirmenin yollarını aramak gerekiyor. Ama maalesef kış turizmini süren geminin kaptanı

dümene geçmedi. Bu konu acilen ‘TURİZM BAKNLIĞI’NIN’ ele alarak yürütmesi gereken bir konu.

Yunanistan’da yaşanan kriz 2012 yılında turizmi nasıl etkileyecek? Türkiye ve dünya açısından konuyu değerlendirmenizi istesek neler söylersiniz?

Bu konuda öngörüler anlamı yitirdi artık. Çünkü turizm krizle yaşamaya alıştı. Dünya’da turizm olduğu müddetçe – çok önemli sorunlar haricinde- Türkiye bundan payını alacaktır.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Son 10 yılda Türkiye’de bir turizm mucizesi yaratıldı. Dünyanın en modern, en kaliteli otelleri, havaalanları yapıldı. Misafir odaklı servis anlayışı ile dünya sıralamasında 7. ciliğe yükseldi.

“Milyonlarca genç için gelecekte iş imkanları yaratan bir sektör ortaya çıktı. KIYMETİNİ BİLMELİ VE SAHİP ÇIKMALIYIZ”

22 23

Page 13: PAYD Dergi Online January 2012

İlk olarak konuya av turizminin tanıtım ile başlayalım. Av turizmi; Turizmin 18 ana değişik uygulama şeklinden biri olup avcıların belirlenmiş ilkelerle yaptıkları av etkinlikleridir. Ülkemizde popülasyonu yeterli av hayvanlarının avına izin verilerek ülke ekonomisine katkıda bulunmak amacıyla av turizmi uygulamalarını yürütülmektedir.

Av turizminde uygulanan mevzuatlar Ülkemizde av turizmi faaliyetleri; 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu Kanun,“Yerli ve Yabancı Avcıların Av Turizmi Kapsamında Avlanmalarına İlişkin Esas ve Usulleri İçerir Yönetmelik” (Kanunun 15 ve 32. maddeleri kapsamında hazırlanıp 8 Ocak 2005 tarih ve 25694 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak

yürürlüğe giren Yönetmelik; sürdürülebilir avcılık ve doğal hayatın korunması ilkelerini gözeterek, popülasyonları ve yıllık artım miktarları belirlenmiş yenilenebilir doğal kaynakların bir parçası olan av hayvanlarının av turizmi kapsamında avlatılmasını sağlayacak ilkelerin belirlenmesini; av organizasyonu, av ve yaban hayvanı gözlem turları, fotoğraf ve film çekimlerinin nasıl düzenleneceğini; organizasyonları yürütecek acente ve görevlilerin yapacakları iş ve işlemleri; av organizasyonlarında görev alacak kalifiye eleman yetiştirilmesini içermektedir.); her yıl o yılın av dönemi ile ilgili uyulması gereken kuralları içeren Merkez Av Komisyonu (MAK) Kararı hükümleri; Diğer Kanunlar (Seyahat Acenteleri ve Seyahat

Acenteleri Birliliği Kanunu; Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun; Yabancıların Türkiye’de İkameti ve Seyahati Hakkında Kanun; Avda ve Sporda Kullanılan Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av Bıçaklarının Yapımı, Alımı, Satımı ve Bulundurulmasına Dair Kanun; Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu, Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu; Milli Parklar Kanunu; Çevre Kanunu vb.); Uluslararası sözleşmeler (BERN, CİTES) çerçevesinde yürütülmektedir. Yaban hayvanlarının sayılarının sürekliliğini sağlayıcı koruma, bakım ve üremesine engel zararlılarla mücadele önlemlerini alarak popülasyonların devamını sağlamak, envanter çalışmaları ile taşıma kapasitesi de dikkate alınarak yeterli popülasyona

Ülkemizin coğrafi yapısı, bitki örtüsü ve yaban hayatı bakımından av turizminin gelişmesine elverişli konumdadır. Biz de bu sayımızda sizlere

av turizmini ve ülkemizdeki av turizminin gerçekleştirilmesindeki koşulları ve Antalya’daki Av turizimine ilişkin detayları aktardık.

ulaşmış av hayvanlarının avlanmasına izin vererek yaban hayatı kaynaklarının sürdürülebilir yönetimini sağlamak, avcılığın, doğal hayata zarar vermeden bilinçli olarak yürütülmesini sağlamak, doğal kaynakların turizm amaçlı sürdürülebilir kullanımını sağlamak, yöre insanlarının yaban hayatı kaynaklarının varlığından oluşan katma değerden yararlandırılmasını sağlayarak kırsal kalkınmaya destek vermek temel ilkelerini gözeterek, yenilenebilir doğal kaynakların bir parçası olan av hayvanlarının av turizmi kapsamında avına izin vererek Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü av turizmi uygulamalarını yürütmektedir.

Turist Avcılar Nasıl Avlanabilir? Yabancı turist avcılar, Bakanlığımız tarafından düzenlenen Türkiye’de yerleşik (A) grubu seyahat acentelerine av turizmi organizasyonu yapabilmeleri için bir defaya özgü verilen “Av Turizmi İzin Belgesi” alan acenteler aracılığıyla avlanabilmektedir. Yabancı turist avcılar ile bağımsız olarak avlanmak üzere ülkemize gelen turist avcılar Genel Müdürlüğümüzden “Geçici Avcılık Belgesi” aldıktan/alındıktan sonra avlanabilir.Kanun gereği bağımsız olarak avlanmak üzere ülkemize gelen avcı turistler sadece özel avlaklar ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından işletilen avlaklarda avlanabileceklerdir. “Geçici Avcılık Belgesi” nde belirtilen tür ve avlaklar dışında av yaptıran ve diğer av turizmi esaslarına aykırı olarak avlandıran seyahat acentelerinin “Geçici Avcılık Belgesi” ve “Av Turizmi İzin Belgesi” iptal edilerek haklarında kanuni işlem yapılmaktadır. Ayrıca 1618 sayılı Seyahat Acenteleri ve Seyahat Acenteleri Birliği Kanununun 27/h maddesi gereğince Yönetmeliğe

uymayan seyahat acentelerinin, bu hatalarının tekrarı halinde “Seyahat Acentesi Belgeleri” ilgili Bakanlıkça iptal edilmektedir.

Türkiye’ de Avlanabilen Av HayvanlarıTürkiye’de avlanılmasına izin verilen yaban hayvanları türlerine ve avlanma sürelerine göre yıldan yıla değişmektedir. Bu değişiklikler her yıl düzenlenen Merkez Av Komisyonu Kararları ile belirlenir. Büyük av hayvanlarından ayı, çengel boynuzlu dağ keçisi (şamua), yaban keçisi (bezoar), yaban domuzu, vaşak, kurt, çakal, tilki, av turizmi başlığı altında yerli ve yabancı avcıların kullanımına bedeli karşılığı sunulmuştur. Bunların dışında kalan avların, yabancı avcılara avlatılması sadece özel avlaklarda mümkündür. Yabancı avcılar özel avlakların haricinde, yukarıda adı geçen av hayvanlarından başka av hayvanlarını avlayamazlar.

Antalya’da Av TurizmiAntalya, gerek iklim özellikleri gerekse sahip olduğu zengin bitki örtüsü sayesinde çok fazla türdeki av hayvanları ile av turizminde de çok zengin bir şehirdir. Bölgedeki av hayvanlarının soyunu koruyabilmek ve avcılığın gelişmesini sağlamak için bazı hayvanların avlanması belirli süre yasaklanmış bazılarının avlanabilmesi içinse belirli süreler ayarlanmıştır. Soyu giderek azalmakta olan alageyiğin yaşadığı Düzlerçamı av koruma sahası yapılmıştır. Manavgat ormanlarında yaşayan karacanın, kıyılarda bulunan turaç ve toroslarda yaşayan yabankeçisinin avlanılması Orman Genel Müdürlüğü iznine tabidir. Av hayvanlarını korumak adına yapılan bu yasaklar 1880’li yıllardan itibaren meyvesini vermiş ve Antalya av

turizminde önemli merkezlerden biri olmuştur.

Antalya’da Av alanları ve Av türleriKara Avları: Antalya kıyı boyunda ve yaylalarda çok sayıda keklik, sülün, ağaç güvercini, bıldırcın, üveyik mevcutken, kayalık kesimlerde ve ovalarda; yaban güvercinleri, çulluk, turaç, karatavuk gibi av hayvanları vardır.Dağlar: Ayı, kurt, çakal ve sırtlan vardır. Çakal ve sırtlanın nesli gittikçe azalmaktadır.Manavgat Yöresi av hayvanları bakımından zengindir. Özellikle Gidengelmez Dağı ve çevresinde; geyik ve yaban domuzu avı yapılmaktadır.Göller ve Gölcükler: Çok sayıda yaban ördeği ve yaban kazı yaşar. Yaban kazları kışın daha sıcak olan kıyılara inerler. Sahilin ormanlık kesimlerinde; geyik, tilki, sansar, alageyik, yaban keçisi ve sincap vardır.Balıkçılık: Antalya sularında görmek istediğiniz her çeşit balığı bulabilme imkanı vardır. Kemer yöresinde balıkçılık ufak teknelerle amatör balıkçılık şeklinde yapılmaktadır. Kaş ve çevresinde ise her türlü balık çeşidine rastlamak mümkündür. Kıyı balıkçılığı gelişen yörede, bir zamanlar halkın başlıca geçim kaynağı balıkçılıktı.

25

Page 14: PAYD Dergi Online January 2012

“Kaliteli konaklama imkanı, kaliteliyiyecek/içecek, kaliteli animasyonla

birleşirse kaliteli bir tesis ortaya çıkar”

TİTANİC BEACH & RESORT Genel Müdürü- GÖKHAN ÖZBATIR ile otellerdeki Animasyon üzerine konuştuk. Gökbatır, “Misafir tesise geliyor, yatırıyorsunuz, yedirip içiriyorsunuz, bir de eğlendiriyorsanız bu üçayak tamamlanmış oluyor. Kaliteli olmak istiyorsanız bu üçayağın kalitesine de aynı derecede önem vermelisiniz.”dedi.

Röportaj Kaliteli bir animasyon sizin için ne anlam ifade ediyor?

Kaliteli konaklama imkanı, kaliteli yiyecek/içecek, kaliteli bir animasyonla birleşirse kaliteli bir tesis ortaya çıkar.

Animasyon bütçenizi ve animasyon ekibinizi oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz?

Misafir tesise geliyor, yatırıyorsunuz, yedirip içiriyorsunuz, bir de eğlendiriyorsanız bu üçayak tamamlanmış oluyor. Kaliteli olmak istiyorsanız bu üçayağın kalitesine de aynı derecede önem vermelisiniz. Biz tesis olarak yıllardır kendi animasyon kadromuzu dışarıdan profesyonel showlar alarak desteklemekteyiz. Oluşturduğunuz animasyon kadronuza sabah-öğle-akşam-gece her türlü aktiviteyi yaptırmanız çok doğru değil, çünkü gelişen sektör size çok fazla alternatif ve profesyonel gösteri imkanı sunuyor. Tutup Çin akrobasi grubunun yaptığı gösteriyi kendi kadronuza yaptıramazsınız, ayrıca rutin ve tekrar eden tiyatro, yarışma vb gibi gösteriler artık misafiri devamlı amfi tiyatroya çekemiyor. Animasyon bütçemizi yaparken öncelikle kendi kadromuzun yapabileceği gündüz aktiviteleri, spor, eğlence ve gösterileri planlayarak ona göre sabit bir kadro belirliyoruz ve araya gece animasyonları için boş kalan günlere dışarıdan profesyonel grup takviyesi için çeşitli firmalarla görüşüyoruz. Firmalardan demonstrasyon istiyoruz ve beğendiğimiz gösterilerin tekliflerini istiyoruz. Maliyetleri ve bütçeyi oluştururken genel olarak dikkat ettiğimiz kıstas bu maliyetlerin tutarının toplam satış hasılatına oranıdır.

Dünden bugüne Animasyonda neler değişti, misafirler neler görmek istiyor?

Aslında nelerin değiştiğine bütçe konusunu açıklarken biraz değindim. Animasyonun Antalya’daki tarihine kısaca bakacak olursak, önce oteller kendi bünyelerinde kadrolar oluşturarak bu işe başladı, bunlar çok profesyonel olmayan daha çok tiyatrovari show, dans ve yarışmalar ve de günlük spor aktiviteleri düzenliyorlardı. Daha sonra bu animasyon kadrolarında görev

alan arkadaşlar bu kez girişimci olarak otellerin karşısına çıktı animasyon firmaları oluşturarak ve dışarıdan taşere sistemi rağbet gördü ve genel olarak uygulanmaya başladı, böylelikle bir sektör ve haliyle rekabet ortamı oluştu ve bu da yeniliklerin doğmasına ve kategorilere göre profesyonel yerli ve yabancı ekiplerin oluşmasına ve çeşitlenmesine neden oldu.

Bu alternatifler işletmelere sunuldukça da hep aynı gösterilerden bıkmış olan işletmeler yine kendi sabit kadrolarını kurarak ilave olarak bütçelerine göre bu kez dışarıdan profesyonel gösteriler almaya başladı. Buna da en çok misafirler

sevindi çünkü bulunduğu yerde para vererek bile izleyemeyeceği profesyonel showları belki de haftada iki kere bedava izler oldu. Misafirin istekleri de milliyetlerine göre değişmekte, çok profesyonel gösterilerde hemen hemen tüm misafirleri amfiye sokabiliyorsunuz, ancak bir tiyatral showda Rus misafiri veya büyük bir muhteşem party de Avrupalı misafiri memnun

edememe durumunuz var. Animasyon programları yapılırken tesislerin hitap ettiği pazarların yanı sıra yaş kategorileri, aile, double, single konaklama ortalamaları, sezonsal değişen misafir farklılıklarına da dikkat etmek gerekiyor. Yani kısaca her misafir grubu aynı anda aynı şeyi görmek istemeyebiliyor.

Bir günlüğüne animasyon ekibine dahil olmak ister miydiniz?

Çok isterdim ama bir günlük bile olsa yapamayacağımı kesin biliyorum, çok eskilerde yöneticilerin de sahne alacağı söylenen bir tatil köyünde çalışmaktan vazgeçmiştim.

Müşteri memnuniyetinin başında gelen departman olan animasyonun Türkiye’deki durumu nedir? Ne gibi konularda sıkıntılarla karşılaşıyorsunuz?

O kadar ağır sorular sordunuz ki benim anlatmakla sizin de yazmakla bitiremeyeceğiniz bir hale geldi. Yabancı animasyon çalışanları başlı başına sıkıntı, çalışma izni olanı bulmak zor, çalışma izini çıkarmak ondan daha zor. Çalıştırmasan, yerli personel, ihtiyaç olan açığı kapatamıyor. İzinsiz çalıştırmak zorunda kalmak ayrı bir dert, disipline etmek ayrı bir dert, animasyon personelinin misafir ile olan ilişkilerdeki seviyeyi belirleyip o seviyeyi korumak başlı başına sorun, diğer çalışanların animasyon çalışanlarını kıskanması, onların ne ayrıcalığı var demeleri sorun.

Dışarıdan alınan showları tedarik eden firmaların çalışanlarının izinleri var mı, yok mu bunların takibi sorun, bir de o firmaların kendi aralarındaki rekabetten kaynaklanan sorunlar var isterseniz artık bunlara bu firmaların yetkilileri değinsinler.

Son olarak 2012 de animasyona dair ne gibi değişimler gözlemlenebilir?

Animasyon da kalitenin öne çıkması, kendi çalışanlarımızın bu işi hobi olarak değil de meslek olarak tercih ederek yapması, bu konu ile ilgili gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ve bu alana yatırım yapan profesyonel firmaların yaptıkları yatırımları geri döndürebilmesi en büyük dileğimdir. Bunlar gerçekleşmez ise bu konuya dair pek olumlu değişiklikler olmayacaktır.

26 27

Page 15: PAYD Dergi Online January 2012

Sörf Cenneti Alaçatı

Bir zamanlar çok sakin bir balıkçı köyü olan Alaçatı, keşfedilince sörfçü cenneti haline geldi. Dünyaca ünlü sörf destinasyonlarından biri haline gelen Alaçatı birçok sörf tutkununu ağırlamaya devam ediyor… Sörf turizminin dışında turistlere bu güzel yer bir çok alternatif turizm imkanı sunuyor.

Alaçatı’nın rüzgarı hiç dinmiyor

Son zamanlar da ülkemizde gelişen sörf turizmi de oldukça ilerleyen ve popülerleşen bir sektör olarak karşımıza çıkıyor. Ülkemizde belli yerlerde yapılan bu güzel spor’ un en iyi yapılan yerlerinden bir de İzmir- Alaçatı. Hatta Alaçatı Sörf cenneti olarak adlandırılıyor. Önceleri körfezde bir balıkçı köyü olan ve rüzgarın saatte 30 mil hızla estiği bu güzel yerde dünyaca ünlü sörfçülerinde uğrak yerlerinden biri haline geldi. Sörfçülerin en popüler mekanı haline gelen Alaçatı dünya sörf şampiyonalarına da ev sahipliği yapıyor. Dünyanın en iyi sörf merkezi olarak bilinen Alaçatı Sörf Merkezi, her gün gençlerin akınına uğruyor. Her hafta çeşitli etkinlikler ve yarışların düzenlendiği plajda gençler hem güneşlenip denizin tadını çıkarıyor, hem de eğleniyor. Sörf öğrenmek isteyenlere de ders veriliyor. Bu dersler sonunda tur atabilecek kadar sörf öğrenilebiliyor.

Plajda yer alan dükkânlarda ise sörf için gerekli her türlü malzemeyi bulmak mümkündür. Alaçatı koyu, Ege kıyılarında yer alan pek çok koydan biri ama iki önemli özelliği onu windsurf yapanların cenneti haline getirmiş. Biri, hiç dinmeyen rüzgârı. Diğeri, denizin kıyıdan altmış-seksen metreye kadar bir buçuk metreyi geçmeyen derinliği.

72 Farklı ülkeden sörfçü Alaçatı’da buluşuyor

Haritaları ve kaptanlığı ile tanıdığımız Piri Reis’te “Kitab-i Bahriye”de “Alaca at limanında deniz yufkadır” derken koyun dalgasız olduğunu kastetmiş. Yani onca rüzgâra rağmen koyda dalga yüksekliği sörfçülerin tadını kaçıracak boyuta ulaşmıyor. Alaçatı’da rüzgâr, yaz boyunca kuzey yönlerinden 15–25 kts (knots) süratle esiyor. Mayıstan ekime kadar rüzgâr sezonunda “yetmiş iki milletten” windsurf yapanla karşılaşıyorsunuz. Alaçatı’daki sörf okulları ile hem koyda hem Alaçatı’nın içindeki otel ve pansiyonlar, rüzgâr ve deniz tutkunlarını ağırlıyorlar.

Alaçatı koyunun bir buçuk metreyi geçmeyen derinliği, aynı zamanda yeni başlayan sörfçüler içinde iyi bir

eğitim sahası. Bu özelliğinden dolayı koy, hem ustalar hem acemiler için gözde bir sörf merkezi. Usta delikanlıyla, yeni başlayan kardeşini veya kız arkadaşını birlikte sörf yaparken görebiliyorsunuz burada; Ulusal ve Uluslararası pek çok yarışmanın düzenlendiği koyda.

Alaçatı, Turistlere Sörf Turizmi dışında da birçok seçenek sunuyorSörf Turizmi dışında Alaçatı’da ev ziyaretleri turistler tarafından dikkat çekmektedir. Ayrıca cumartesi günleri açılan üretici pazarı tüm Alaçatı, Çeşme ve yöre halkına hizmet sunmaktadır.

Önünüze iki zorlu seçenek çıkar Alaçatı’da... Ya masmavi sularda koşturan rengârenk Windssurf’lerin oyununa katılacaksınız ya da yorgun yel değirmenlerinin gölgesinde, Anadolu kültürünün yaşandığı renkli sokaklara dalacaksınız. Olasılıkla da kararı sizin yerinize, tepenizde yükselen güneş verecek kendinizi bir anda, küçük yat limanına ve Alaçatı koyuna ulaşan yolda bulabilirsiniz. Alaçatı’daki bütün dar sokaklardan, öteden beri görülen tek şey Alaçatı’nın girişindeki Yeldeğirmenleri... Rüzgârın eskisi ve yenisi...Yeldeğirmenleri

İzmir- Çeşme otobanında hızla ilerlerken birden gözünüze Yeldeğirmenleri takılır. “Bu değirmenlerin en önemli özelliği un öğütmektir”. Ardından taş binaları, çıplak tahta kollarıyla eski ve

yorgun değirmenlerin sizi bir rüzgâr ülkesine çağırdığını fark edersiniz. Bütün bunlara bir de denizin tuzlu ve serin kokusunun eklendiğini duyarsanız; Alaçatı’ya geldiniz demektir.

Türkiye’nin ilk rüzgar santrali Alaçatı’da

Alaçatı Türkiye’nin ilk Rüzgâr Enerji santrali bulunmaktadır. Bu türbinler tarafından, bölgenin önemli rüzgâr gücü elektrik enerjisine dönüştürülmektedir. Rüzgârın hızı saniyede 3,5 – 4 metreye erişince ve kanatların dönüş hızı dakikada 29 tur olunca türbinler elektrik üretmeye baslar. Türbin kanatlarının eğimi 0 ila 90 derece arasında sürekli ayarlanmak suretiyle, rüzgârın hızı değişse de dönüş hızı ve enerji üretimi sabit kalır. Rüzgârdan maksimum verimi almak için türbinler sürekli olarak rüzgâra doğru dönerler. Rüzgârın ortalama hızı saniyede 25 metreyi geçince türbinler otomatik olarak durur. Ortalama rüzgâr hızı saniyede 25 metrenin altına düşünce tekrar üretime başlar. Kuleler paslanmaz çelikten yapılmış ve özel bir kaplama ile korunmuştur. Yükseklikleri 45 metredir. Kulelerin alt çapı 3 metredir. Üst çapı ise 2 metredir..

Damla sakızı ağaçları

Bunlar, dünyada ender bulunan bir bitkidir. Ve bu ağaçlar Türkiye’de yalnız Alaçatı Belediyesi’nin korumasında ve 300’ün üzerinde bulunmaktadır. Ayrıca Damla sakızından çok yönlü yararlanılmaktadır. Bu ağaçlardan lezzetli aromasıyla sakız reçeli ve eşsiz sakız rakısı yapılır. Eski Yunan doktorları, sakızdan kuduza, yılan sokmalarına, mide rahatsızlıklarına, bağırsak ve akciğer hastalıklarına karşı çeşitli ilaçlar yaparlardı. X. yüzyıldan sonra, sakızın ünü, Sakız Adası’nı aşarak yayılmış ve dünyada meşhur olmuştur. Alaçatı’da sakızlı dondurma yiyerek serinlemenin keyfine ise doyum olmaz. Alaçatı’da özel sakız yetiştirilen bahçeleri gezebilir, bu özgün yöre lezzetini dilediğinizce yaşayabilirsiniz.

Alaçatı’nın rüzgarı hiç dinmiyor

Son zamanlar da ülkemizde gelişen sörf turizmi de oldukça ilerleyen ve popülerleşen bir sektör olarak karşımıza çıkıyor. Ülkemizde belli yerlerde yapılan bu güzel spor’ un en iyi yapılan yerlerinden bir de İzmir- Alaçatı. Hatta Alaçatı Sörf cenneti olarak adlandırılıyor. Önceleri körfezde bir balıkçı köyü olan ve rüzgarın saatte 30 mil hızla estiği bu güzel yerde dünyaca ünlü sörfçülerinde uğrak yerlerinden biri haline geldi. Sörfçülerin en popüler mekanı haline gelen Alaçatı dünya sörf şampiyonalarına da ev sahipliği yapıyor. Dünyanın en iyi sörf merkezi olarak bilinen Alaçatı Sörf Merkezi, her gün gençlerin akınına uğruyor. Her hafta çeşitli etkinlikler ve yarışların düzenlendiği plajda gençler hem güneşlenip denizin tadını çıkarıyor, hem de eğleniyor. Sörf öğrenmek isteyenlere de ders veriliyor. Bu dersler sonunda tur atabilecek kadar sörf öğrenilebiliyor.

Plajda yer alan dükkânlarda ise sörf için gerekli her türlü malzemeyi bulmak mümkündür. Alaçatı koyu, Ege kıyılarında yer alan pek çok koydan biri ama iki önemli özelliği onu windsurf yapanların cenneti haline getirmiş. Biri, hiç dinmeyen rüzgârı. Diğeri, denizin kıyıdan altmış-seksen metreye kadar bir buçuk metreyi geçmeyen derinliği.

72 Farklı ülkeden sörfçü Alaçatı’da buluşuyor

Haritaları ve kaptanlığı ile tanıdığımız Piri Reis’te “Kitab-i Bahriye”de “Alaca at limanında deniz yufkadır” derken koyun dalgasız olduğunu kastetmiş. Yani onca rüzgâra rağmen koyda dalga yüksekliği sörfçülerin tadını kaçıracak boyuta ulaşmıyor. Alaçatı’da rüzgâr, yaz boyunca kuzey yönlerinden 15–25 kts (knots) süratle esiyor. Mayıstan ekime kadar rüzgâr sezonunda “yetmiş iki milletten” windsurf yapanla karşılaşıyorsunuz. Alaçatı’daki sörf okulları ile hem koyda hem Alaçatı’nın içindeki otel ve pansiyonlar, rüzgâr ve deniz tutkunlarını ağırlıyorlar.

Alaçatı koyunun bir buçuk metreyi geçmeyen derinliği, aynı zamanda yeni başlayan sörfçüler içinde iyi bir

eğitim sahası. Bu özelliğinden dolayı koy, hem ustalar hem acemiler için gözde bir sörf merkezi. Usta delikanlıyla, yeni başlayan kardeşini veya kız arkadaşını birlikte sörf yaparken görebiliyorsunuz burada; Ulusal ve Uluslararası pek çok yarışmanın düzenlendiği koyda.

Alaçatı, Turistlere Sörf Turizmi dışında da birçok seçenek sunuyorSörf Turizmi dışında Alaçatı’da ev ziyaretleri turistler tarafından dikkat çekmektedir. Ayrıca cumartesi günleri açılan üretici pazarı tüm Alaçatı, Çeşme ve yöre halkına hizmet sunmaktadır.

Önünüze iki zorlu seçenek çıkar Alaçatı’da... Ya masmavi sularda koşturan rengârenk Windssurf’lerin oyununa katılacaksınız ya da yorgun yel değirmenlerinin gölgesinde, Anadolu kültürünün yaşandığı renkli sokaklara dalacaksınız. Olasılıkla da kararı sizin yerinize, tepenizde yükselen güneş verecek kendinizi bir anda, küçük yat limanına ve Alaçatı koyuna ulaşan yolda bulabilirsiniz. Alaçatı’daki bütün dar sokaklardan, öteden beri görülen tek şey Alaçatı’nın girişindeki Yeldeğirmenleri... Rüzgârın eskisi ve yenisi...Yeldeğirmenleri

İzmir- Çeşme otobanında hızla ilerlerken birden gözünüze Yeldeğirmenleri takılır. “Bu değirmenlerin en önemli özelliği un öğütmektir”. Ardından taş binaları, çıplak tahta kollarıyla eski ve

yorgun değirmenlerin sizi bir rüzgâr ülkesine çağırdığını fark edersiniz. Bütün bunlara bir de denizin tuzlu ve serin kokusunun eklendiğini duyarsanız; Alaçatı’ya geldiniz demektir.

Türkiye’nin ilk rüzgar santrali Alaçatı’da

Alaçatı Türkiye’nin ilk Rüzgâr Enerji santrali bulunmaktadır. Bu türbinler tarafından, bölgenin önemli rüzgâr gücü elektrik enerjisine dönüştürülmektedir. Rüzgârın hızı saniyede 3,5 – 4 metreye erişince ve kanatların dönüş hızı dakikada 29 tur olunca türbinler elektrik üretmeye baslar. Türbin kanatlarının eğimi 0 ila 90 derece arasında sürekli ayarlanmak suretiyle, rüzgârın hızı değişse de dönüş hızı ve enerji üretimi sabit kalır. Rüzgârdan maksimum verimi almak için türbinler sürekli olarak rüzgâra doğru dönerler. Rüzgârın ortalama hızı saniyede 25 metreyi geçince türbinler otomatik olarak durur. Ortalama rüzgâr hızı saniyede 25 metrenin altına düşünce tekrar üretime başlar. Kuleler paslanmaz çelikten yapılmış ve özel bir kaplama ile korunmuştur. Yükseklikleri 45 metredir. Kulelerin alt çapı 3 metredir. Üst çapı ise 2 metredir..

Damla sakızı ağaçları

Bunlar, dünyada ender bulunan bir bitkidir. Ve bu ağaçlar Türkiye’de yalnız Alaçatı Belediyesi’nin korumasında ve 300’ün üzerinde bulunmaktadır. Ayrıca Damla sakızından çok yönlü yararlanılmaktadır. Bu ağaçlardan lezzetli aromasıyla sakız reçeli ve eşsiz sakız rakısı yapılır. Eski Yunan doktorları, sakızdan kuduza, yılan sokmalarına, mide rahatsızlıklarına, bağırsak ve akciğer hastalıklarına karşı çeşitli ilaçlar yaparlardı. X. yüzyıldan sonra, sakızın ünü, Sakız Adası’nı aşarak yayılmış ve dünyada meşhur olmuştur. Alaçatı’da sakızlı dondurma yiyerek serinlemenin keyfine ise doyum olmaz. Alaçatı’da özel sakız yetiştirilen bahçeleri gezebilir, bu özgün yöre lezzetini dilediğinizce yaşayabilirsiniz.

28 29

Page 16: PAYD Dergi Online January 2012

“Kemikleşmiş repertuarlardan kurtulmak şart”

Aycan Dağıstanlı, üniversite yıllarında müzik ile tanışır. Bar programları ile başlayan müzik hayatı Tarkan, Sertab Erener, Levent Yüksel, Yeşim Salkım ve Asım Can Gündüz gibi Türkiye’nin ünlü sanatçılarıyla çalışması ile devam eder. Ardından kendi kurduğu gruplarla sahne performansları ile müzikle iç içe yaşar. 2003 yılından beri Antalya’da müzik hayatını sürdüren Aycan Dağıstanlı ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Aycan Bey kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

25 Haziran 1967 de İstanbul da doğdum. İlkokul Eskişehir, daha sonra TED Ankara Koleji ve Eskişehir Anadolu Lisesi’nde okudum. ODTÜ Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümünden mezun oldum.

Müziğe nasıl başladınız?

Biraz geç oldu. Üniversite de bulaştı müzik, bar

programlarıyla başladı. Daha sonra İstanbul’da Tarkan, Sertab Erener, Levent Yüksel, Yeşim Salkım, Asım Can Gündüz gibi sanatçılarla albüm kayıtları ve konser turneleri yaptım. 3 yıl Beyaz Şov orkestrasında çalıştım. Kurduğum gruplarla Kemancı, Hayal Kahvesi, Eylül bar ‘da sahne performanslarında bulundum.

Otelde çalışmaya ne zaman başladınız?

2003 yılında bir teklif üzerine Antalya’ya geldim. Üç yıl sadece yaz ayların da çalıştım ve 2005 yılında Antalya’ya yerleştim.

Sizce otellerde canlı müzik kültürü nasıl olmalı?

Daha fazla çeşitli olmalı. Hem değişik gruplar olarak, hem de grupların alternatif repertuarları olarak. yıl içinde müşteri profili birkaç kez değişiyor, gruplar da buna adapte olabilmeli bence.

Günümüzden bugüne gözlemlediğiniz değişiklikler neler?

Son 4- 5 yılda canlı müziğe biraz daha önem veriliyor, daha önceleri geçiştirilerek yapılan bir hizmetti.

Otellerde müzik konusunda yapılan yanlışlar neler ve neler doğru yapılıyor?

Çok fazla yanlış yapıldığını düşünmüyorum, genelde otel yönetimleri, müşteri profiline göre canlı müzik performanslarını belirliyorlar.

Bu da çok doğru bir şey. Sadece daha önce belirttiğim gibi daha fazla çeşitlilikle, giderek kemikleşen repertuar kalıplarında sıyrılarak, daha dinamik, değişken ve daha fazla kitleye hitap edebilen bir yol gerekir.

Siz bu sistemi değiştirecek olsanız ne gibi uygulamalar getirirdiniz?

Ben bu konularda çok müdahale edilmesi taraftarı değilim, zaten zevkle yapılan bir iş karşıdan anlaşılır ve karşılığını alır. Biz güzel iş yapabildiğimiz sürece talep gelir, bu grafiği de hep yükselerek tutmak müzisyenlerin elinde, sevmeden yaptığınız zaman müzik de sizi sevmez ve yalnız bırakır. Yani bence bu iş düzeltilerek olmaz, subjektif yapısından dolayı akışına bırakmak daha iyidir.

Otellerde yabancı müzisyenlerin olması konusunda neler düşünüyorsunuz?

Rekabet çok iyi bir şeydir, sizi ayakta, yeni ve taze tutar, rehavete kapılmazsınız. Ama rekabetin kaliteyle olanı tercih sebebidir.

Son çıkan telif hakları konusundaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

Emek vermiş sanatçıların hakları korunmalıdır.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Yaptığınız işi severseniz, o da sizi sever...

Röportaj Aycan Dağıstanlı

30 31

Page 17: PAYD Dergi Online January 2012

İSMET GÜRLEK

Tayga Danışmanlık Genel Koordinatör

Sevgili Dostlar;

İyisiyle, kötüsüyle bir sezonu daha bitirdik, kimimiz beklediğimizi buldu, kimimizin umutları yeni sezona kaldı.

Dostlarımızla sohbetlerimizde otellerimizin doluluk oranın iyi geçtiğini, ancak küçük ölçekli esnafların çok iyi olmadığını söylüyorlar, sebebi ise kiraların çok yüksek olması, gelen misafirlerin para harcamaması vb… sebepler, ama genelde iyi geçtiği yönünde, inşallah yeni sezonda daha da iyi olur.

Bizim açımızdan ise yani yabancı personellerin çalışma izinlerinin çıkma süreci ile ilgili olarak,

bazı aksaklıklar olsa da, başta yöneticilerimiz olmak üzere, Bakanlığımız çalışanlarını tebrik etmek lazım, gerçekten online geçiş döneminde süreci çok kısalttılar, geçiş dönemine uyum sağlayamayanları da sistem kendi içerisinde eritiyor. Kendilerine turizm camiası olarak teşekkür ediyoruz, daha da iyi olacağız dediğim gibi geçiş dönemi, göç yolda düzeliyor, aksaklıklar görüldükçe düzeltiliyor, geçen sayımızda çalışma izinlerinde yaşanılan sıkıntıların bazılarından bahsetmiştik, bu sayımızda sezonda yaşanılan ve çözüm bekleyen 2 büyük sorunu belirtmek istiyorum.

Bildiğimiz gibi 4817 sayılı yabancıların çalışma izinlerini düzenleyen kanun ülkemiz coğrafyasının bütünü için geçerlidir, ancak turizm sektöründe çalışanlar için bir ayrıcalık olması lazım diye düşünüyorum. Bunlar neler olabilir, Ülkemiz turizm coğrafyası belirlenip

bu coğrafyada faaliyet gösteren küçük ölçekli birçok işletme var, bu işletmeler ister istemez yabancı personel çalıştırmak zorunda, sebebi bildiğimiz gibi yabancı dil bilen personel eksikliğinden kaynaklanıyor.

Zaten ülkemiz turizminde en büyük sıkıntı yabancı dil bilen insanımızın az olması, otellerin şikayet kutularına çoğunlukla personellerin dil bilmediği ile ilgili şikayetler yazılmaktadır.

Şirketinin ödenmiş sermaye yapısı yeterli oluyor ama en az 5 tane SSK lı Türk Personel çalıştırma zorunluluğu küçük esnafı zor durumda bırakıyor, bu konu ile ilgili ülkemiz turizm coğrafyasında bir düzenleme yapılırsa, kaçak çalışma en aza inecektir.

Firmaların en çok sıkıntı çektiği diğer konu maaş konusu, bu yüzden

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞIMIZA

TEŞEKKÜRLER

özellikle SPA sektöründe kaçak çalışma % 40 oranında arttı. Düşünebiliyor musunuz? Siz yabancı personelle 550 $ anlaşıyorsunuz ama Bakanlığımız ülkemiz asgari ücretin brütünün 3 katı yani yaklaşık 1300 $ dan aşağı maaş vermeyeceksin diyor , bunu anlamak imkansız , sıkıntıları ancak sektörün içinde olan , yaşayanlar bilir yurt içinden personel bulunsa hiç kimse yabancı getirmez , ama istenilen personel yok ve SPA sektörü tüm Dünya ‘da turizmin vazgeçilmezlerindendir. Firmalarımız hep daha iyi nasıl yaparız diye uğraşırken, böyle bir sıkıntı ile karşı karşıya kaldılar. Bütün Turizm sektörü bu konunun düzeltilmesini makul bir ücrete çekilmesini umutla bekliyorlar.

Sezonda firmalarımızın, çalışma iş müfettişlerimizle yaşadıkları sıkıntıları burada yazarak yer doldurmak istemiyorum. Tuttukları raporlar, ceza tutanakları, firmaların şikayetleri, Bakanlığımıza intikal ediyordur. Düşünebiliyor musunuz? Bir tarafta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız diğer tarafta aynı Bakanlığımızın iş müfettişleri, ortada iki arada kalan firmalarımız.

Diğer bir konu 4 ve 5 yıldızlı otellerimizdeki SPA sektöründeki taşeron kiracı firmaların kendi

firmaları üzerinden masöz olarak çalışma izni alamamaları, yıllardır kanayan bir yara, sektör temsilcilerimizin sezon başında Çalışma Bakanlığımız yetkilileri ile yapılan görüşmede konu görüşülmüş, yetkililerimiz SPA temsilcilerini haklı bulmuşlar , ‘’ 4 veya 5 yıldızlı otelle yapılan kira sözleşmesi, otelin turizm işletme belgesi ve otelin SSK lı çalışan Türk personel kontenjanından faydalanması için otelin son ay yerli ve yabancı çalışan SSK bildirgesi ve firmanın kendi ilgili ‘’evrakları ile müracaat edebilecekleri ‘’yönünde olumlu cevap vermişler fakat daha sonra nedense tekrar eski işleyişe dönülmüştür. Bu eski sistem KİRACI SPA işletmecilerini çok zor durumda bırakmaktadır. Firma yaptığı masraflarını giderleştirememekte, otel patronları devamlı zorluk çıkartmakta.

SPA işletmecisi, iş müfettişlerinin denetimlerinde personeline sahip çıkamamakta, denetlemelerde konu iş müfettişlerinin vicdanına kalmakta, zaman zaman firmalar ceza yemektedirler.

Yine turizm sektöründe, acentelerle çalışan hamam ve sauna olarak, faaliyet gösteren sadece otellerin yabancı ve yerli misafirlerine hizmet

veren, işletmecilerimiz sayılı olsa da yabancı masöz çalıştıramamakta ve büyük sıkıntı yaşamaktadırlar, bu tür firmalarımızdan da acentelerle yapılan sözleşmeler gibi tatmin edici evraklar istenilmek kaydı ile yabancı personel (masöz) çalıştırmalarına izin verildiği taktirde kaçak çalışma ve kayıt dışı sermaye kayıt altına alınacak, sigorta girdisi artacaktır. Kısacası turizmde faaliyet gösteren SPA işletmecileri, kendilerini sokak arasında faaliyet gösteren masaj salonları ile aynı teraziye konmalarından dolayı büyük rahatsızlık duymaktadırlar.

Şimdilik yazacaklarım bu kadar, turizm sektörünün yabancı personel çalıştırmadaki sıkıntılarında yaşanan problemleri kısaca özetlemeye çalıştım. Sorunların hepsi çözülebilecek konular. Değişikliklerin sektöre , coğrafya’ ya ve ülkemiz gerçeklerine göre düzenleme yapılması yeterli olacak diye düşünüyorum. ‘’Büyük Ülke olmak için büyük düşünmek gerekir .’’

Sayın Başbakanımızın vizyonu gibi düşünürsek ülkemize daha iyi hizmet edeceğimizden eminim. Hep ileri, hep iyiye diyerek yarınların daha güzel olması dileğiyle sağlıcakla kalın.

Saygılarımla …

32 33

Page 18: PAYD Dergi Online January 2012

Yeni trend parti turları!Dünyanın en ünlü DJ’lerinin performanslarını sergilediği ve günlerce süren partiler için bu ülkelere yapılan turlarsa şimdi çok moda!

Eğlence deyince akla gelen ilk ülkeler; Ukrayna, Macaristan, Hollanda ve İspanya...Dünyanın en ünlü DJ’lerinin performanslarını sergilediği ve günlerce süren partiler için bu ülkelere yapılan turlarsa şimdi çok moda!Avrupa eğlence hayatının merkezi Amsterdam’da 45 bin kişiyle aynı anda beyaz kostümler içerisinde dans etmek, Budapeşte’nin doğa harikası adası Obuda’da konserler izlemek ya da dünyanın en çekici adası İbiza’da 24 saat süreli partilere katılmak isteyenler sadece bu etkinlikler için düzenlenen turlara katılıyor. 2 ile 7 gün arasında değişen paket turların içerisinde festival bileti, ulaşım, konaklama ve transfer bulunuyor. Jolly Tur tarafından organize edilen bu macera için, kısacası her gün 24 saat müzik ve eğlence için 500 – 1000 Euro arasında bir bütçe ayırmanız yeterli. İşte şimdiden yüzlerce kişi tarafından satın alınan parti turlarının ayrıntıları...

HOLLANDA - AMSTERDAM / SENSATION WHITE PARTY

Dünyanın en büyük parti organizasyonu olarak bilinen ve Amsterdam Arena Stadı’nda yapılan electronic müzik partisi. Bir sene içerisinde dünyanın farklı noktalarında 14 kez düzenlenen Sensation White Party, Temmuz’da Amsterdam’da yapılıyor. Bu partiye her yıl en az 45 bin kişi katılıyor. Sensation White Party’nin en büyük özelliği tüm katılımcıların beyaz giymesi.

MACARİSTAN - BUDAPEŞTE/ SZIGET MUSIC FEST

Tuna Nehri’nin ortasındaki Obuda Adası’nda, her yıl Ağustos ayında düzenlenen Sziget Festivali bütün Avrupa’yı Budapeşte’ye çekiyor. Dünyanın en iyi müzik festivallerinden biri olan Sziget’te her yıl ortalama 200 konser veriliyor ve bu konserleri 500 bin kişi izliyor. Festivalde bu yıl konser verecek olanlar arasında Kaiser Chiefs, Empire of Sun, Kate Nash ve Prodigy var. Konserlerin verildiği adanın istenilen bölümüne çadır kurulabiliyor, dileyen katılımcılar,karavanda konaklayabiliyor.

UKRAYNA - KAZANTİP/ KAZANTIP BEACH PARTY

Ukrayna Kazantip’te yapılan en uzun süreli plaj partisi. 30 Temmuz’da başlıyor, 20 Ağustos’a kadar devam ediyor. Her yıl 150 binden fazla insanın katıldığı bu partide, içlerinde Carl Cox, Armin Van Buuren, Paul Van Dyk gibi ünlü isimlerin de bulunduğu 250’nin üzerinde DJ aralıksız canlı performans sergiliyor. Kumsalda kurulan dans platformlarında eğlence 24 saat devam ediyor.

İSPANYA - IBIZA / WHITE EXPERIENCE PARTY

Avrupa’nın eğlence rotalarının ilk sırasında yer alan İspanya’nın Ibiza Adası,yaz partileriyle tanınıyor. Ibiza White Experience Party ise Temmuz ayında yapılan dünyanın en büyük ve en eğlenceli müzik festivali.Dünyanın en ünlü Dj’lerinin performans gösterdiği bu partiye her yıl ortalama 10 bin kişi katılıyor ve 6 gün sürüyor.

Milliyet kültür sanat

Page 19: PAYD Dergi Online January 2012

Ümit ErdoğduTurquoise Hotel Eğlence Müdürü

Barlarda Bir Sezon Daha

Geçen sezon çalıştığım otelin barlar şefi yanıma yaklaştı ve dedi ki: “Şefim, 15 yıldır bu tesiste çalışıyorum ve her gördüğüm eğlence müdürü bu barın hep aynı sandalyesine oturur”

Gülümsedim : ”15 yıldır bu bar değişmediyse, bizler neden değişelim?“

Barlar şefinin sayesinde barların hep aynı stratejik noktalarını seçtiğimizi fark ettim. Her şey herkes değişiyor, her yeni gelen ekip daha iyi daha muhteşem ama şefleri barların aynı köşesinde aynı sandalyesinde aynı yöne bakıyor!

“Günaydın MÜDDDÜRRRÜM , çorba (kahve) mı?” , “terbiyeli (sütlü) olsun GökhancıMMM”.

Hava güneşli, insanlar mutlu, beni bekleyen işler var ama hiç ofise gitme isteğim yok. Sabah anonsu bitti, iki üç lafladık ve yine rakamlarla dolu kafamla ve masası yazılacak bilgi aktarmalarla dolu ofisime çekiliyorum.

“Geldiniz gene müdürümmmm? Çorba mı?” , “terbiyeli yine, aktarılacak bilgi toplamaya geldim…”

Akşam oldu ve başka bir barda yerim yine hazır “Çorba mı müdürüm?” Entrance iyi geçti (sanırım) , canlı müzik kurulmaya başladı, ekip show moduna girdi (bazılarımız bunun ne olduğunu unuttuk bile), herkes beni şu an nerede bulabileceğini biliyor.

Disco da party var, sahne yakın fakat barın biraz kenarında yerimi aldım. “Çorba mı müdürüm?” “Evet, ama bu sefer terbiyesiz olsun (cin tonik)” .

Hayatımız barların etrafında geçiyor, ama sadece bizim değil, herkesin. Misafirler tesise giriş yapıp etrafı dolaştığında önce barların konumlarını kestiriyor. Güzel bir tatil için stratejik noktalarını seçmiş oluyor. Orası herkesin buluştuğu, gelip geçtiği yerdir.

17 yıldır bu meslekte görev alıyorum, kendimce başarısız bir operasyon geçirmedim. Yeni ve genç meslektaşlarımla bu tecrübemi paylaşmak istiyorum:Barlarla iletişimi iyi olan ekipler, kaleyi içten fethederler. Barmeni çalışan olarak değil, ekip rkadaşı olarak, bar şefi “kıl” olarak değil “ortak” olarak kabul ederlerse hayatınız tatlı, çorbalarınız da terbiyeli geçer.

Sevgilerimle,

Pilatesi önce Madonna’nın yeni eğlencesi; sonrasında da Ebru Şallı’nın televizyon ekranlarında yaptığı spor olarak tanıdık. Ancak pilates sadece bir spor değil. Pilatesin klinik alandaki kolu olan modifiye pilates ile yeni yılda daha düzgün bir duruş, daha sağlıklı bir omurgaya sahip olabilirsiniz. Sağlıklı bir hayatı tercih edenler ve bunu ömrü boyunca uygulamak isteyenler için vazgeçilmez olan modifiye pilatesi, Hisar Intercontinental Hospital Uzman Fizyoterapisti Özlem Üstünkaya anlattı.

Modifiye pilates nedir?Modifiye Pilates klasik pilates eğitimi alan Avustralyalı fizyoterapistlerin yaptıkları çalışmalar ile pilatesi tedavi amacıyla kullanabilir hale getirilmesiyle oluşan bir egzersizdir. Pilatesi geliştiren Joseph Pilates egzersiz metodunu New York’ta kas esneklik ve kuvvetini iyi derecede kullanabilen dans ve bale ile uğraşan kişilere yönelik uygulamıştır. Topluma genel olarak baktığımızda birçok kişinin bu eklem açıklığına, esnekliğine ve vücut farkındalığına sahip olmadığını görüyoruz. Bu nedenle öncelikle dış kaslarımıza değil; iç kaslarımıza odaklanarak omurganın sağlamlığını devam ettirmemiz gerekiyor. İşte Modifiye Pilates burada devreye giriyor. Herhangi potansiyel bir yaralanmayı ortadan kaldırmak veya yaşanılan herhangi bir rahatsızlığın tekrarlanmasını engellemek veya en aza indirmek amacıyla modifiye pilatesten yararlanıyoruz.

Neden hayatımızda olmalı? Modifiye pilates sağlıklı yaşamı tercih eden herkesin hayatında olmalı. Özellikle; Omurga rahatsızlığınız varsa, Bel, kalça ve çevresini etkileyen ağrılar yaşıyorsanız, Baş ve boyun ağrılarınız varsa, Masa başında sabit çalıştığınız için duruş bozukluklarınız oluştuysa, Eklem dengesizlikleriniz varsa ve bunları düzeltmek istiyorsanız, Denge eğitimini artırmak isteyen yüksek seviye sporculardansanız, Kas kuvvetinizi artırmak istiyorsanız, Hamilelik öncesi kendinizi doğuma hazırlamak ve doğum sonrası toparlanma sürecinizi daha hızlı atlatmak amacındaysanız, Pelvik taban kaslarınıza yeniden tonus (kasın kasılabilme ölçüsü) kazandırmak istiyorsanız,Omurga hareket açıklığınızı artırmaya kararlıysanız, Esnekliği fazla olan eklemlerin kontrolünü elde bırakmak istemiyorsanız modifiye pilates hayatınızda olmalı./CNN TÜRK.com / Sağlık

Modifiye pilatesle düzgün bir duruş mümkün

36 37

Page 20: PAYD Dergi Online January 2012

Değerlendiremediğimiz değerlerimizi değerlendirmeye devam ediyoruz .....

KALE - İÇİ

Antalya gibi tarihi kentlerin en ilgi çeken yerleri hep “eski şehir” leridir. Antalya’da “Kale içi” olarak adlandırılan bu kısım, hak ettiğinin çok çok altında ilgi görüyor. Halbuki roma döneminden kalma izlerden, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve cumhuriyetin ilk dönemi Türk mimarisine kadar çok güzel örnekler mevcuttur. Büyük bir bölümü de iyi durumdadır. Araya

sıkıştırılmış betonarme binaları görmezden gelir ( mümkünse yok eder !!! ), yanmış ve yıkık durumdakileri restore edersek, saatlerce gezilelebilecek bir yerdir aslında. Son yapılan düzenlemeler ilk başlarda eleştirilmiş olsa da gayet olumlu sonuç vermiştir kanımca.

Bir dönem ciddi bir güvenlik zaafiyetinin yaşandığı muhakkak ama gördüğüm kadarıyla bu sorun da asgariye inmiş durumda. Hanutçularla mücadelenin ise daha da arttırılması gerekmektedir.

Esnaf ise şikayet etmekten ve başkalarından medet ummaktan vazgeçip kendisi taşın altına elini atmalıdır. “Acenteler yolcuları şehre getirmiyor” gibi söylemler başkalarını kandırabilir ama bu işi bilen herkes bunun ne kadar yanlış bir yaklaşım olduğunun farkında.

Duyduğum kadarıyla yakında büyükşehir belediyesi ring şeklinde şehir turları düzenleyecekmiş. Örneğine Antalya gibi çok turist ağırlayan tüm şehirlerde rastladığımız bu uygulama için geç kalınmış

Sıtkı MatarNovum Touristik

olsa da doğru bir karardır. Tura katılanların Cumhuriyet meydanında ara verip inebilme şansı olmalıdır. Buradan Profesyonel rehberler eşliğinde en az 2 saatlik bir Kaleiçi turu başlamalı. Bunu Belediye Kaleiçi esnafıyla işbirliği halinde gerçekleştirmelidir. Havalimanına gelen tüm turistlere acenteler aracılığıyla Kaleiçi’ni tanıtan el ilanları dağıtılmalı. Bu yöntem ile sadece Lara-Kundu bölgesine gelen turistin bir kısmını bile çekebilseniz, esnaf ihya olur, şehre de canlılık ve neşe gelir. “All inclusive” i tartışmayı bırakıp “ yolcu otelden çıkmıyor” bahanesine sığınmaktan vazgeçip elimizdeki olanaklar ne ise ona göre hareket etmeli çözümler bulmalıyız. Çünkü, kumaş bu .......

Bir adım ileriye gidip aslında Lara-Kundu bölgesi otellerinin Kaleiçi’nde birer Restoran açmasını ve yolcularına otelde verdiği A’ la Carte Restoran hizmetinin aynısını Kaleiçi’nde cüzi bir ücret karşılığı vermesini önereceğim ama........sanırım bu önerimi otelci dostlar pek mantıklı bulmayacaklardır. Eğer onlar onu yapmaz ise

neden Restoran işletmecileri otellere böyle bir teklif ile gitmeyi denemiyorlar. Otellerin istediği standartlara uygun hizmet verecekler, turistler otellerinden alınıp Kaleiçi’ne getirilecek, burada akşam yemeği hizmetini alacaklar ve ardından otele dönmeden önce serbest zamanları olacak.

Kaleiçi’nde sokak sokak etkinlikler yapılmalı ki gelen insanlar eğlensin ve tekrar gelsin. Sadece birkaç esnafın gayreti yetmez. Topyekün bir hamle yapılmalı. Etkili bir reklam kampanyası ve insanları oraya çekecek etkinlikler mutlaka sonuç verecektir.

TÜNEKTEPE

Geçtiğimiz günlerde ne oldu şu Tünektepe diyerek yukarı çıktım. Pişman oldum diyebilirim. Önceki işletmecisini tanımam. Birçok kez çıktığımdan dolayı güzel işletilmediğini biliyorum sadece. İşin hukuki yönünü bilmiyorum ama özel idare orayı biran önce özel bir işletmeciye devretmeli. Eski Sosyalist ülkelerdeki çay bahçeleri gibi görünüyor.

Halbuki dünyada eşine az rastlanır bir değer var orada.

Merak ediyorum, acaba dünyanın neresinde döner Kule gibi harikulade bir yapı daha var. Denizin dibinde ama 618 m yükseğinde bir Restoran düşünün ve kendi ekseninde dönüyor olsun. 1 saat içerisinde yemeğinizi yerken veya içkinizi yudumlarken Antalya’ ya tepeden bakacak, uçsuz bucaksız deniz manzarasının keyfine varacak, batı sahili boyunca muhteşem koylarda ormanın denizle buluşmasını izleyecek ve ardından Beydağlarının doruklarında gezineceksiniz. Normal şartlarda rezervasyonsuz yer bulunmasının mümkün olmayacağı bir yer olması gerekirken boş duruyor.

Söylenene göre Teleferik yapılması düşünülüyormuş. Bence sorun oraya ulaşım değil yukarıda insanlara iyi hizmet verilmemesidir. İnsanlar güzellikleri uzakta da olsa, zor da ulaşılsa gidip buluyorlar.

Hayallerin sonu yoktur ama bir başlangıcı mutlaka vardır…Belki bu öneriler bir şeylerin başlangıcı olur umuduyla...............

38

Page 21: PAYD Dergi Online January 2012

Cesaret GösterinBill Treasurer

İş hayatına atılmadan önce, ABD Yüksekten Havuza Atlama Takımı’ndayken ciddi bir yükseklik korkusuyla baş etmek zorunda kaldım. 30 metre yükseklikten suya 1.500 adet dalış yaptım (Bu rakam alev atlayışı yapan Captain Inferno’nunkine eşit). Ayrıca bağımlılık ve kanserle yüzleşme cesaretini gösterdim. Bir baba olarak bir evladı kaybetmenin acısıyla yüzleşmek zorunda kaldım, bugün ise kızımın ihtiyaçlarıyla ilgilenmek durumundayım.

Uygulayabileceğiniz 10 Prensip işte size cesur bir lider olmak için uygulayabileceğiniz 10prensip:

• Önce siz gidin. Cesur bir rol model olun. İlk siz atlayın. Yükseklik ne olursa olsun

önemsemeyin. Diğer insanların sizi izleme ihtimali artacaktır.

• Bir bakış açısı geliştirin. Yaygın bakış açısını aklınızdan çıkarın. Kendi bakış açınızı geliştirin. Kendi küçük detaylarınızı ortaya koyan, kişisel görüşünüzü ortaya koyun. Böylelikle insanların resmin genelini görmelerine kişisel çabanızla yardımcı olmuş olacaksınız. Cesaret mutlaka ödüllendirilir.

• Güvenlik ağları oluşturun. Bunu yapmak için muhtemelen bir miktar yardıma ihtiyacınızolacak. İşinizi ve saygınlığınızı koruyacak güvenlik ağları yaratın. Böylece cesur adımları dağa kolay atacaksınız.

• İzin verin. Cesur adımlar atmamanız gerektiğini düşünüyor olabilirsiniz. Yüksek sesle ve kesin bir ifadeyle, kendinize ve çevrenizdekilere bu adımları atmaları için izin verin.

• Faydalı hataların değerinin farkına varın. Hiç hata yapmamak da çok fazla hata yapmakkadar tehlikelidir. Bu yüzden yaptığınız “faydalı” hataların ve gösterdiğiniz üstün çabalar sonucunda aldığınız olumsuz sonuçların değerinin farkına varın vebaşkalarına da faydalı hatalarınıza değer verdiğinizi hissettirin.Bu hatalar sonucu çevrenizdekilerle anlaşmazlıklar yaşıyor olsanız bile, bu sizi konfor alanınızdan çıkaracağından, faydalı olacaktır.

• Çevrenizdekileri kollayın. İnsanlar onları kollayan birilerinin olduğunu bilmek ister. Onlara yardım elinizi uzattığınızı ve sürekli olarak, cesaretle uzatmaya devam edeceğinizi gösterin.

• Korkuyu normalleştirin. Korku hayatın ve çalışmanın normal bir parçasıdır. Şüphelerinize ve korkularınıza doğal süreçler

olarak bakın; Böylece enerjinizi yapmakta olduğunuz işe dağa kolay yoğunlaştıracaksınız.

• Konforunuzda değişiklik yapın. Konforunuzu hayatınızda adım adım büyük değişikliklergerçekleştirerek yeniden düzenleyin. Böylece zor koşullarla baş etme kapasitenizi artıracakve dağa cesur adımlar atabileceksiniz.

• Kutsal soruyu sorun. Siz ve çevrenizdekiler için neyin önemli olduğunu kutsal soruyu sorarak bulun. Gerçekte ne istiyorsunuz? Ancak böyle kendinize ve başkalarına kişisel anlamı olan ve uğruna mücadele etmeye değecek hedef ve görevler belirleyebilirsiniz.

• Cesareti tanımlayın. Korkmadan cesur olamazsınız. Kendinize ve çevrenizdekilere cesaretinkorku hissetmemek anlamına gelmediğini, korkuya rağmen cesur olunabileceğini hatırlatın.

Cesaret korkunun bir sonraki adımıdır. Cesaret eğer zaman korkudan sonra gelir. Cesur olmak için önce korkmanız gerekir. Aslına bakarsanız, duyduğunuz şiddetli korku, cesaretinizin ortaya çıkmaya başladığının işaretidir.Bill Treasurer, Giant Leap Consulting’in CEO’su ve çok satan Courage Goes to Work kitabının danışmanı, konuşmacısı ve yazarıdır.

40 41

Page 22: PAYD Dergi Online January 2012

Bir hafta sonunu hem kültür, hem de keyif ve damak

tadıyla birleştirerek değerlendirmek isteyen gezginler için bir gezi önerimiz var: atlayın uçağa ve 2 saatte soluğu Avusturya’da alın, pişman olmayacaksınız. Avrupa’nın ortasında yer alan bu yüzölçümü küçük, ama tarihi, kültürü ve yaşam gustosu zengin ülkede, 3 gece 4 günde neler görebilir, neler tadabilirsiniz, kısaca anımsatalım size…

Geziniz bir Perşembe sabahı THY’nin 07.25 uçağıyla Viyana’ya uçuşla başlar. (Avusturya Havayolları da THY ile ortak uçuş yapıyor) Yerel saatle (Türkiye’den bir saat geri) 08.55’de Viyana havaalanına varılır. Şansınız varsa, bu mevsimde yağışsız, güneşli ve serin bir hava sizi karşılayabilir (ama yine de Orta Avrupa’nın mevsim normallerine uygun giyim bulundurmanız tavsiye

edilir). Viyana’da önce otelinize transfer olup, odanıza yerleşip kısa bir moladan sonra şehri keşfetmeye hazırsınızdır artık. Tuna Nehri’nin kuşattığı ilginç bir coğrafyada yer alan bu tarihi şehir, özellikle imparatorluk döneminin Barok, Rokoko, Neoklasik mimari mirasıyla, Avrupa’da Arnuvo hareketinin ilk nüvelerini oluşturan “Sezession” akımının ve 20. yüzyılın yenilikçi akımlarının örneklerini cömertçe sunar gezginlere… Tarihi şehrin kalbi olan ve şimdi yerinde olmayan eski surların izini takip eden ve kent merkezini bir halka gibi çevreleyen “Ring” (çember), tarihi şehrin en görkemli mimari kompleksi Hofburg Sarayı ve burada yer alan idari binalar ve müzeler kompleksi ki, 19. yüzyılda başlayan Efes kazılarından çıkan eserlerin o dönem götürülmüş olduğu Efes müzesi de buradadır ve mutlaka görülmesi tavsiye edilir. Yine saray kompleksinin tam karşısında yer alan ve ortasındaki efsanevi imparatoriçe Maria Theresia’nın heykeliyle sembolleşen, Sanat Tarihi Müzesi ve Doğa Tarihi Müzesi’ni barındıran muhteşem Maria Theresia meydanı, Gotik tarzdaki Avrupa’nın en muhteşem katedrallerinden biri olan Aziz Stefan katedrali (Stefansdom), yeni Gotik tarzdaki Belediye binası, kentin yeni yapılarından Modern Sanat

Müzeleri kompleksi, Gotik çağdan günümüze uzanan dönemlere ait çok zengin bir resim sergisini barındıran sanat galerisi Albertina, Neorönesans tarzdaki dünyanın en ünlü opera binalarından biri olan Viyana Operası, ünlü alışveriş caddesi “Graben” (hendek) ve nihayet lüks mağazaların ve şık kafelerin adresi Kärntnerstrasse. Bu rotayı, tamamen yürüyerek dilerseniz bir günde, dilerseniz saydığımız müzelerin en az bir kaçına girerek iki günde gezebilirsiniz. Tabii Doğa Tarihi ve Sanat Tarihi müzelerini layıkıyla gezmek günlerinizi alacaktır. Bu nedenle, seçim yaparak, sizi en çok ilgilendiren koleksiyonları ziyaret edebilirsiniz. Eğer resim meraklısı iseniz, özellikle Sanat Tarihi müzesinde, Avrupa resim sanatının çok önemli örnekleri sizi derinden etkileyecektir.

Ünlü Wienerschnitzel’i yerinde tatmalısınızBu güzergahtaki damak tadı duraklarına birkaç örnek ise şöyle sıralanabilir: öğle yemeğinizi Albertina’nın hemen yanındaki Augustinerkeller’de Viyana spesiyaliteleriyle yiyebilirsiniz. Viyana’ya gelmişken, ünlü Wienerschnitzel’i mutlaka yerinde tatmalısınız. Akşamüstü molanızda ise, Opera ‘nın yakınındaki Sacher

Novitas Turizm Yönetim Kurulu Baskanı Gülsen Kırbas

Keyifli bir hafta sonu için Viyana –Salzburg

kafede Viyana’nın ünlü çikolatalı Sachertorte’sini, zengin Viyana kahve kültürü eşliğinde yemenizi hararetle tavsiye ederiz. Viyana’ya özgü nispeten hafif sütlü bir kahve olan Melanjı tadın. Bu lezzet bileşimini, uzun süre unutamayacaksınız. Ve Viyana’da geçireceğiniz akşamların bir tanesinde mutlaka kentin çok yakınındaki Heuriger şarap evlerinden birine gitmelisiniz. “Heuriger” in sözcük anlamı, “bu yılki” demek, yani son yılın mahsulü üzümden yapılan taze şarap. Hafif içimi ve hoş lezzetinin yanında, kolayca da sarhoş edebilen bu taze şarap, özellikle Viyana’nın yakın çevresindeki kırsal bölgelerdeki bağlarda öteden beri ziyaretçilere taze olarak sunulagelmiştir. Giderek zengin bir yerel menü ve müzik eşliğinde bir eğlence tarzına dönüşen bu şarap tadımı, günümüzde Viyana’ya giden her turistin vazgeçilmez program maddelerinden biridir. Heuriger mekanlarının en yoğun olduğu yerlerden birisi de ünlü Grinzing kasabasıdır.

Viyana’nın çevresi Tarihi şehir merkezi ve “Ring” dışına çıkmaya vakit bulursanız, Tuna nehri ve onun bir yan kolu olan Tuna Kanalı tarafından sulanan kentin daha yeşil, sakin dış mahallelerini de görerek, kenti tüm boyutlarıyla algılama fırsatı bulursunuz. Bu dış mahallerde bulunan Birleşmiş Milletler binaları, Tuna parkı ve içinde bulunan Avusturya’nın en yüksek kulesi olan TV kulesi “Tuna Kulesi”, Viyana kuşatmasında Türklerin otağ kurduğu alan olan “Türkenschanzpark”, görebileceğiniz ilginç yerler.Tabii bir de ünlü Prater var ki, oraya da uğramadan dönmemelisiniz Viyana’dan. Ta Ortaçağlardan beri bu isimle anılan bu büyük park alanı, 19. yüzyıldan bu yana bir eğlence parkını barındırmakta ve ünlü

dönme dolabıyla yüz yıldır turistleri buraya çekmektedir. Viyana’da alışverişin en gözde mekanları ise, Mariahilfer caddesi, Kärntner caddesi ve Graben’dir. Buralarda rafine Viyana zevkini yansıtan butik moda ürünlerini, goblen işlemeli dekoratif eşyaları ve takıları mutlaka görmelisiniz.

Müzik sanatının kalbi: Salzburg’dasınızViyana’nın merkezindeki en önemli tren istasyonu olan Westbahnhof’tan sık aralıklarla kalkan hızlı trenler, sizi yaklaşık 2,5 saatte ülkenin dördüncü büyük kenti ve müzik sanatının kalbi olan Salzburg’a ulaştıracaktır. İkinci gününüzün akşamı Salzburg’daki otelinize yerleşebilir ve hemen Salzach nehri kıyısındaki bir yürüyüşle kenti keşfe başlayabilirsiniz. Salzburg, sadece 150.000 nüfuslu küçük bir şehir olmasına rağmen, yüzlerce yıldır Avrupa müzik sanatının en önemli sahnelerinden ve üretim merkezlerinden biri olmuş ve adeta W. A. Mozart ismiyle özdeşleşmiş bir kenttir. Tarihsel açıdan bakıldığında ise stratejik bir kent, zira yüzyıllar boyunca çok önemli bir meta olan “tuz”un Avrupa’daki en önemli deposu olmuş. Zaten Salzburg’un sözcük anlamı “tuz kalesi”. Kentin tam ortasında şehirden 120 metre yüksek bir tepenin üzerinde kurulu olan ve Avrupa’nın en eski füniküleri olan çok kısa ama heyecan verici bir fünikülerle bir dakikada çıkılan “Hohensalzburg” kalesi, Ortaçağ Avrupa’sının en güçlü ve alınması neredeyse imkansız olan kalesiydi. 19. yüzyıla kadar Habsburglardan bağımsız bir prenslik olan Salzburg’un hükümranları, bu çok muhkim kalede oturuyor ve hüküm sürüyordu. Şu anda bir müze olan kaleyi ve görkemli mekanlarını gezmenizi ve tepedeki kafede kahvenizi yudumlayarak şehrin muhteşem manzarasının keyfini çıkarmanızı öneririz. Şehrin en canlı bölgesi hemen kale altındaki dar sokaklar, küçük meydanlar, yazın Salzburg müzik festivalinin merkezi olan ünlü Akademi binası (Mozarteum), Salzburg katedrali, Aziz Peter kilisesi ve manastır kompleksidir. Tarihi sokakların en ünlüsü adını yine tarihsel fonksiyonundan alan “Getreidegasse” (tahıl sokağı) . Bu daracık sokak

bugün şehrin en civcivli alışveriş merkezi, baştan sona şık butikler, giyim ve hediyelik eşya dükkanlarıyla her milletten turisti ağırlıyor. Buradan almadan dönmemeniz gereken, Salzburg’la özdeşleşmiş olan “Mozartkugeln”, yani içi badem ezmeli çikolata topları. Bunlar her yerde satılmakla beraber, belli markalar kalitede ön plana çıkıyor. Noel zamanı gidecekseniz, kentin farklı yerlerinde kurulan rengarenk Noel pazarlarını görmeden geçmeyin. Ayrıca, 17. yüzyıl yapısı Barok Mirabel şatosu ve görkemli bahçeleri de mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerler arasında.

Mozart dolu bir akşama hazır olun Salzburg’a gelmişken, Mozart’la dolu bir akşam geçirelim derseniz eğer, hem birbirinden harika Mozart opera parçalarından oluşan bir müzik ziyafetini, hem de harika bir akşam yemeği menüsünü birlikte sunan özgün bir gece programı önerebiliriz size: “Mozart Gala Dinner”. Yüzlerce yıllık St. Peter manastırının Orta Avrupa’nın en eski restoranı olan “Stiftskeller” mahzeninin Barok dekorunda sunulan bu Salzburg’a özgü bu gösteri, nefis bir akşam yemeğine eşlik eden, değişik Mozart operalarından derlenmiş bir repertuvardan oluşuyor. Salzburg akademisinin genç sanatçıları, opera kostümleri içinde siz yemek yerken salonu dolaşarak size enfes aryalar sunuyorlar. Salzburg’da geçireceğiniz son gecenizi bu gösteriyle kapatırsanız, günler boyu anılarınızdan silinmeyeceğine eminiz. Dönüşünüzü ya Viyana aktarmalı uçuşunuzla, ya da hemen sınır komşusu olan Münih’e 2,5 saatlik rahat bir yolculukla Münih havaalanından yapabilirsiniz. Kısa tatillerinize sığdıracağınız Viyana-Salzburg geziniz, az zamanda rengarenk anılarla döneceğiniz son derece keyifli bir zaman dilimi vaat ediyor.

42

Page 23: PAYD Dergi Online January 2012

Tecrübeli Yabancı Eleman Burada

EM Group

farklı kaynaklardan sorgulayarak hizmet kalitelerini teyit

garanti altına alın.

Hakkımızda

Animasyon Elemanları, Animatör-Animatris-Danscı-Dans Grupları-Show

Rehber ve tüm yabancı otel personellerimiz mevcuttur.

En iyileri seçin, En iyisi siz olun...

MOBILE: 0090 532 778 66 32 OFFICE: 0090 242 517 35 26 FAX: 0090 242 517 35 26 www.workturkey.ru www.emohomes.com44