hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. belki de...

48

Upload: others

Post on 09-Feb-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık
Page 2: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık
Page 3: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık
Page 4: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

Başka bir dünya olduğuna yeminedebileceğiniz o açık denizlerin gecesinden

çıkıp gelen hayalet geminin sisli şehircaddelerinde, köy mezarlıklarının tarlalarlakesiştiği boşluklarda, çocuk parklarında ve

kurgusu boşalmış luna-parklarda, sandalyeleriters çevrilmiş meyhanelerde, okuyucuları

çoktan yokolmuş kütüphanelerin ıssızkoridorlarında gezindiğini mutlaka birileri

fısıldamıştır kulağınıza. Hatta geceleyinbirdenbire havlayan köpeklerin neden

ürktüklerini o zaman hissetmişsinizdir.Ya da tüm bunlar uyku ile uyanıklık arasında

yaşanan türden bir hayal...

Page 5: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

Seyir Defteri

Sanatçılar ve maharet sahipleri arasında en şanssız olanlarıilüzyonistlerdir herhalde. Onlar kadar küçük görülen veya önemsiz adde-dilen bir grup daha var mıdır? Hokkabazlık yapmak neden bir iltifatdeğil?Belki de en dürüst onlar olduğu için ketenpereye geliyorlar. Aslında tümsanatın, bilimin ve hatta teknolojinin yaratma yöntemi olan ilüzyon ya dayanılsama, gözbağcılar tarafından açık açık 'biz gözünüzü bağlıyoruz,aslında bunlar yalan, sizi yanıltıyoruz' teması ile icra edildiği için, onlarbiraz olsun insanlığın kendine şeref madalyaları olarak seçtiği sanat dal-larının dışına, bir eğlence gösterisinin en çok da çocukları eğlendirenkısmına itilmişlerdir.

Kimbilir, belki bu da bir gözyanılgısı veya bir bakış açısı. AynenDali'nin o mükemmel resmindeki gibi. Bakan bir göz köle pazarınaüzülürken, bir başka göz -ki bu ikinci bir bakış da olabilir- Voltaire'inbüstünde aydınlanma çağını hatırlıyor ve her ikisi de neden resmin adının"Köle pazarında gözden kaybolan Voltaire büstü" olduğuna anlam vere-miyor.

Page 6: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

ınezartaşlan

İdeal bir sarkaç, ucunda ağırlık merkezinden asılmış bir kütlebulunan, esneyip bükülmeyen L uzunluğunda çok ince bir teldenmüteşekkildir. Bir küre için ağırlık merkezi kürenin merkezidir;insan vücudu için bu yer, ayaklar O kabul edilmek üzere gövdeninuzunluğunun 0.65 katı olan noktaya rasgelmektedir. Eğer asılankişi 1.70m boyundaysa, ağırlık merkezi ayaklarından l.l0myukarıdadır ve L uzunluğu bu mesafeyi de içerir. Bir başkadeyişle, eğer adamın başından boynuna kadar olan mesafe 0.60mise, ağırlık merkezi kişinin başından 1.70-1.10=0.60ın,boynundan 0.60-0.30=0.30m uzaklıktadır.Sarkacın periyodu, L metre, p=3.1415927 ve g=9.81 m/s2 olmaküzere, Huygens denklemine göre,

Not: T, asılan adamın ağırlığına bağımlı değildir. (Tanrı'nmönünde tüm insanlar eşittir...)

Mario Salvadori, Colombia University, 1984

Page 7: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

mezartaşlan

A- Halk ölümden korkmuyorsa, onu ölüm korkusuyladizginlemeğe çalışmak neye yarar?Ölümden korksaydı, yalnız o zaman kargaşalıkyaratanları yakalayıp öldürmek, başkalarını aynı şeyiyapmaktan alıkoyabilirdi.

B- (Demek ölüm cezasını bol keseden veren ve bununlaher şeyin yolunda gideceğini sanan yasa adamlarıaldanıyorlar).Öldürmeğe görevli olan (Tanrı) öldürür. Bırakalımöldürsün. Onun işini biz yapmayalım. Yalnız oöldürmeğe yetkilidir.

C- Her kim onun yerine öldürmeğe kalkarsa, dülgerkeseri ile oynuyor demektir.Bu oyunda parmaklarını kesmeyenler parmaklagösterilecek kadar azdır.

İsa'dan Önce 600 yılları, Lao-Tzeu, 74

Page 8: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

dalgalar

ANNENİZ SOAP-OPERA İZLİYOR MU?

nazlı ökten

Televizyon dizilerinin bile bir hiyerarşisi var günümüzde. Evlerinpencerelerinden seyredilebilecek o mavi ışığa yapışan her kimse artık onu dasınıflandırmak mümkün. Hiyerarşi ayakkabılarımızdan -en çok ta onlardan-yansıdığı gibi seyrettiğimiz televizyon programlarından da yansıyor. Popülerkültürün inanılmaz gücü bir yandan farklılıkları ezip geçerken diğer yandan farklıolmayı mitleştiriyor. Bir Fransız deyişi "değiştikçe aynı şey" diyor, iyi aile kızıolmaktan korkan tüm kızlar Madonna ve uygun adım yürüyüp aykırı düşler kurangenç adamların bıyıklarında Ahmet Kaya. Televizyon programları da böyle...Kahkaha efektlerinin boğduğu stüdyo güldürüleri arasından zevkinize uygun -ya dazevkinizi biçimlendirecek- bir tanesini seçebilirsiniz. Ya da yalnızca sevdiğinizyönetmenin filmi oynadığında yakarsınız evinizin mavi ışığını. Belki de polisiyedizilere hayransınız. Her neyse televizyon dizilerinin kültürel hiyerarşisinde en alttaolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmakgerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık bir soap-opera ya datele-novela izleyicisi yapmaya yetecektir. (Aa tabii ki hayır! Yalan Rüzgarıoynarken kahvelerde ya da işyerlerinde bir punduna getirip seyreden erkeklerelbette ki laf olsun diye bakarlar). Kültür düzeyiniz düşük sayılıyorsa tele-novelasize daha çok yakıştırılacaktır. Çünkü hikaye genelde aynıdır. Fakir bir kız uzunzorluklardan sonra zengin olur ve mutlaka üstsınıftan bir erkeğe aşıktır ve sonundaonunla aynı konuma gelerek onu dize getirmeyi öğrenir (bkz. köyden gelen Kezbanzerafet derslerinde). Kültür düzeyiniz yüksek sayılıyorsa -ya da Batı kültürüneyakınlığınız diyelim- soap-opera'nın, güzel kadınlarının ve erkeklerinin, "para bokgibi huzur yok" triplerine hoşgeldiniz.

Tele-novela özdeşleşmek ise soap-opera olmayana ergidir. Sarışın uzun boylukadınlar pür makyaj arz-ı endam ederler ve fondöten, allık, ruj, rimel, far, saçboyası, oje, küpe, kolye, yüzük ve abartılı mimikler yığını altından çekincesizceöpüşürler sevgilileriyle. Tele-novela'mn kadınlarının tersine iş dünyasıyla yoğunbir ilişkileri vardır. Görünürde eşittir ve tuttuğunu koparır soap-opera kadını amatesadüfler ve şanslar/şanssızlıklar asla peşini bırakmaz. Tele-novela'mn ikicildengesine (iyi kadın/kötü kadın: biri mutsuzsa diğeri mutludur) karşın soap-operaçok merkezlidir ve birden çok hayat eşdeğer önemdedir; herkesin biramda mutluolması mümkündür. (Amerikan rüyası), insanlar birbirlerine her fırsatta sarılır ve

8

Page 9: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

dalgalar

"Hey ihtiyacın olursa ben buradayım","Bunu benim için değil kendin içinyapmalısın" gibi sözler sarfederler. Her"ben" bir başka merkezdir; "özel"dir,"özel" biridir. Kendisiyle gurur duyar,kendisini sever. Yine de aslan payınınen zengin ve/veya en güzele düştüğüunutulmamalıdır.

Her ikisinin de ortak özelliği seyirciyigeri zekalı laştırma komplosundastratejik bir adım olduğu sanılacak denlibıktırıcı tekrarlar ve günlük yaşamınneredeyse an be an tekrarıdır (ama tabiiki işediklerini görmeyiz), işte bunedenle saçma sapan dizileri seyredenev kadınları ve evkadım adayları da 'boşkafalı' ve 'aptal1 olmalarının doğal birsonucunu ortaya koyarlar. Siz de böyledüşünenlerdenseniz iki çift lafım vardinleyin.

Evet doğru bu dizilerin gerçek hedefi ve temel izleyici kitlesi kadınlar. Budizileri erkeklerin ve yaşlıların da seyrettiğini söyleyip durumu değiştirmeyeçalışmayacağım. Önemli olan kadınlara atfediliyor olmalarıdır. Neden kadınlar?Neden ev kadınları?

Elbette ki yaşamlarını kurdukları ve tanımlandıkları yer nedeniyle: ev içi. Tümbu dizilerin yüzde doksanlık bir bölümü ev içlerinde geçer ve nadiren "dışarı"yaçıkılır. Yaşantıların merkezi sokak yani dış dünya değil evin ta göbeğindekiçatışmalardadır, îşte düzenlilik illüzyonu bu noktada devreye girer. Çekişmelerbitip tükenmez; özel yaşam, aşk ya da aile hayatı bir türlü dengeye oturmak bilmez.Tüm güzelliğe ve başarıya rağmen aile hayatı darmadağındır. Her an yeni birsevgili, yeni bir kardeş, yeni bir gayr-ı meşru çocuk, terkedilmiş bir koca devreyegirebilir. Ve bitmez tükenmez çalkantıların kaynağı olup çıkar.

îşte seyirci-kadını mesut kılan budur. O, evinde kendi hayatının(tek)düzenini/tekdüzeliğini doğrulanmış bulur. O, erişilmesi gereken noktadaoturmuş çırpınıp duranları izliyordur. O nasıl hergün belli bir saatte sofra kuruyor,haftanın belli bir günü çarşıya çıkıyor, kocasını belli bir saatte bekliyor, eve bellibir saatte dönüyorsa dizisini de aynı kesinlikle seyreder; hergün tekrarlanan tüm orutin hergün seyredilen dizilerle tamamlanır. Diziler tabii ki hafta içi -koca iştedir-,

9

Page 10: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

dalgalar

belli saatlerde -ev kadına aittir ve onun kullanımındadır- yayma girecektir. Ve tabiiki yemeği hergün annesinin pişirmesini bacaklarının arasında sallanan şey kadardoğal bulan erkek çocuk, bu dizileri seyrettiği için annesini küçümseme hakkınıbulacaktır kendisinde.

Peki hepimizin dudaklarına aynı küçümseyici gülüşü konduran nedir? Bu dizileriseyreden ev kadınlarıyla, 'ajans' saatini asla ve kat'a kaçırmayan emekli erkeklerarasında bir fark var mıdır? 'Ajans' saatinde radyo ya da televizyonun başındahazır bulunan emekli, tıpkı soap-opera izleyicisi ev kadını gibi kendi(tek)düzenliliğinin meşrulaştırılması peşindedir. Dünyanın her yerinde savaşlardainsanlar birbirini doğrar, trafik kazalarında onlarca kişi ölür ve Bangladeş'teki selfelaketi insanları evsiz bırakırken emekli kendi tamamlanmış -durulup düzenlenipköşeye kaldırılmış- hayatının kof huzurunun tazelenmesini sağlar. Kimbilir kim vene için çalışarak tükettiği onlarca yılı ve artık tamamen askıya aldığı hayatımbaşkalarının felaketleriyle doğrular.

Ev badım, öğrenci, emekli, genç, yaşlı kim olursak olalım hayatımızındüzenliliğini, uygun adım yürüyüşümüzü haklı çıkartacak bir şeyler ararkenbulabiliriz. Foulcault'nun dediği gibi

"Çok sıradan zevkler uğruna başka zevkleri elimizden kaçırdık:

dağınıklığımızdan, tembelliğimizden, ya da düşgücümüzünkıtlığından. Hatta belki de yeterince inatçı olamadığımız için baştan

aşağıya tekdüze bir sürü zevkimiz oldu."

Aslında sarsılmaktan, değişmekten öcü gibi korkarken ve korkutulurkenkendimize rutinler yaratıyoruz hepimiz. Ev kadınlarını bayağılıkla suçlamak kiminhaddine düşmüş!

10

Page 11: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

uçan Hollandalı

O geceye kadar, en doğru bilgiyiansiklopedilerin sakladığınainanırdım....

Bizde sözlük ya da o zamanki tabiriile lügat biriktirme ve her fırsatta onlarıokuma bir ai le s a p l a n t ı s ı d ı r .Büyükbabam, babam, dedem hep lügatve ansiklopedilere ilgi duymuşlardır.Ben de kendi hayat tarihiminaydınlanma dönemini, ansiklopedi okuyarak geçirdim diyebililirim. Ansiklopedikarıştırmak denir aslında; ama ben bilhassa okumak fiilini tercih ediyorum. Çünküsaatler boyunca o alfabetik bilgi yığınıyla amaçsızca cebelleşirdim. Tabii herkesgibi ben de büyüdüm ve o güzel huyum diğer kitaplara yöneldi ve ansiklopedilerkütüphanemin en güzide köşelerinde emekliye ayrıldılar. Ta ki geçen geceye kadar.

O sıkıntılı ve içbunaltan gecelerden biriydi. İçimi sıkan özel düşünce veduygularımdan kurtulmak için bir zamandır aklıma takılan "anaerkil toplum"konusunda düşünmeye başladım. İnsanlığın emekleme döneminde yaşadığı bir ailedüzeni olarak anne ve anne soyunun merkez alındığı, günümüz ailesinin tam tersidiyebileceğimiz bir toplum yapısını anlatan bu kavramın gerçekliğini kanıtlayan negibi bulgular olduğunu birdenbire merak etmeye başlamıştım. Nereden öğrendiğimitam olarak çıkaramadığım bu bilgi, sağlam bir bilgi olarak aklıma nakşolmuştu.Gözlerim bir anda ansiklopedilerin durduğu tozlu raflara ilişti. Yerimdenfırladığım gibi Britannica'nm 2. cildim ve Larousse'nin 1. cildini kaptım. Fakatkarşıma çıkan tablo gerçekten şaşırtıcıydı. Britannica böyle bir kavramın bir arakimi antropologlarca ortaya atıldığım fakat sonra bundan vazgeçildiğim vegünümüzde hiç itibar edilmediğini yazıyordu. Larousse ise sözlük tipinde biransiklopedi olmasına rağmen yani daha fazla sözcüğü daha kısa açıklamalarladerlemesine rağmen anaerkillik maddesini Britannica'dan çok daha uzun veayrıntılı işlemişti. Üstelik hiç de Britannica'nm dediği gibi kabul görmeyen birkavram olduğunu söylemiyor tam tersine, günümüzde Tibet dolaylarında bu türtopluluklara rastlandığını ileri sürüyor ve bu toplulukların yapısını anlatıyordu.Evet, iki saygın bilgi kaynağı birbirlerine zıt iki bilgi veriyorlardı ve hangisinindoğru olduğuna karar vermek bana kalıyordu. Antropoloji ve sosyoloji kitaplarınabakıp çeşitli bakışaçılarım inceleyebilirdim. Fakat içime bir kurt düşmüştü. Yabaşka maddelerde de böyle farklılıklar varsa?Aklıma gelen ilk kavram Devlet oldu. Hemen Britannica, 7. cilt, sayfa 202.

11

Page 12: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

uçan hollandalı

Devlet: Çağdaş anlamıyla, belirli bir ülkede yaşayaninsan topluluğunun, egemenlik ve bağımsızlıktemelinde oluşturduğu siyasal örgütlenme.

Ve Larousse 5. cilt sayfa 3105.Devlet: 1. Kültürel birliği olan ve kurumlaşmış bir iktidartarafından yönetilen bir insan grubunun, sınırlarlabelirlenmiş toprağa yerleşmesi sonucunda meydana gelensiyasal toplum.

içime düşen kötü toplum aniden filizlenmeye başlamıştı. Devletin tanımlarınıtekrar tekrar okuyor aradaki farklılığın ne derece önemli olduğunu anlamayaçalışıyordum. Siyaset bilimcisi değilim ama siyasal toplum İle siyasal örgütlenmeninfarklı şeyler olduğunu bilecek yaştayım. Her iki kaynaktaki maddelerin tamamımokuyorum ama yok ne 'örgütlenmedir' diyen Britannica herhangi bir yerdebunun toplum olduğunu söylüyor ne de tersi sözkonusu. Yani her iki kaynak dabambaşka birer tanım koymuşlar ortaya. Üstelik çok basit bir kavram. Devlet!Fakat aynı zamanda çok da ideolojik bir kavram. Belki daha nötür bir kavramabakmak yerinde olacak diye düşünüyordum ki büyük bir zevkle okuduğum KaraKitap ilişti gözüme. Pamuk'un Hurufilik'e yaptığı göndermeler zaten uzunzamandır kafama takılıyordu. Ve derhal Larousse 9. cilt sayfa 5429 da Hurufilik'iokumaya başladım.

Hurufilik: Tanrıyı, insanı ve genel olarak varlığıharfler ve sayılar ile açıklayan tarikat.

Ve Britannica 11. cilt sayfa 291:Hurufilik: İranlı Mutasavvıf FazluIIah Hurufi'nin harfve rakamların çeşitli yorumları üzerine kurduğu inançsistemi. Harf ve rakamların yorumlarına ilişkin bütüneski birikimlerle tasavvufi, batini, ve şii inançlarınsentezinden oluşan Hurufilik bir tarikat ya da mezhepten çok,başlıbaşına bir din özelliği taşımaktadır.

Buyrun cenaze namazına. Birine göre bir tarikat bir diğerine göre din. Heledevamını okuyunca daha da dehşete düştüm çünkü Britannica da şöyle bir bölümvarken: Fazlullah'ın ortaya çıkışıyla uluhiyet dönemi

2başlamıştır. Bütün peygamberler mehdi olanFazlullah'ın tanığı ve muştucusudur. Ondan sonragelecek olan insan-ı kamil Tanrı 'nın son görünümüolan Fazlullah'a uymak zorundadır. O, Musevilerinbekledikleri Mesih, Hıristiyanlar ile Müslümanlarıngökten ineceğine inandıkları Hz. İsa'dır. FazluIIahgökten inmiş, kıyamet kopmuş, dünya ahiret olmuştur.Bu nedenle ölümden sonra ikinci bir hayat, ahirethayatı yoktur. Gerçek ortaya çıktıktan sonra bütünyükümlülükler ortadan kalkar...

12

Page 13: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

uçan hollandalı

Larousse böyle bir önemli bölümü es geçmiş Hurufilik'i bir tarikat olarakhafızalara kazıma isteği ile sadece şu kadar değinmiştir.

... Ondan sonra gizli imam dönemi başlamıştır;Mehdi ile başlayan bu dönem, aynı zamandauluhiyet dönemidir ve Mehdi de Fazlullah Hurufi'dir.

Sinirbozucu değil mi? Hurufilik diye bir şey var ve bu bir kaynağa göretarikatlar içinde bir tarikat, diğerine göreyse neredeyse bir din. Kıyamet kopmuş,Fazlullah Tanrı'nm görüntüsü olmuş, yükümlülükler ortadan kalkmış. Ahiret'egeçmişiz. Hani yani Hurufilik kazara doğru ise biz şimdi Ahiret'i yaşıyoruz vehaberimiz yok, Larousse yöneticileri de bu gerçeği bizden saklamış oluyorlar.

Sinirlerim bozulmaya başlamıştı. Hayır, yıllarca bu kitaplara boşuna paraverdiğim için değil tabii; yıllarca darbeci generaller gibi kasım kasım kasılarakkitaplığımın en güzide köşesini işgal eden bu dev ansiklopedilerin henüz bir konuüzerinde anlaştıklarını görememiş olmaktı beni uyumaktan alıkoyan.

oynatmaya az kaldı, doktorum nerde?Son bir şans vermeye karar verdim. Ve iktidar kavramını aramaya başladım. Evet.

Larousse, 9. cilt 5617. sayfada uzun uzun anlatılmıştı. Ve Britannica'nm 11. ciltve 505. sayfasında yani iktidarın olması gerektiği yerde yeller esiyordu. Olur şeydeğildi, iktidarsız bir ansiklopedi! Akıldışı bir şey, iktidar gibi önemli bir siyasalkavram atlanmış, unutulmuştu. Herhalde çeviri hatasıdır diye mantıklı bir açıklamabulmaya çalıştım, îktidar'ın ingilizcesi neydi? Power, yani güç; o halde güç olarakçevrilmiş olabilir diye düşünüp hemen güç bahsine koştum. Aaa, yok! Yani var dafizikteki güç tanımı var. Birim zamanda yapılan/harcanan iş/enerji gibisinden birşeyler.

Ve gecenin ilerleyen saatlerinin de etkisiyle bulamklaşan zihnimde o kötütohumdan yeşeren filiz, meyvalarını vermeye başlamıştı. Tüm dünyaya karşıoynanan bir büyük plan mıydı bu! Anglo-Saxon geleneğini temsil edenBritannica'ya karşı Fransız geleneğinin temsilcisi Larousse! iki gelenek deçaktırmadan bilgileri değiştirerek henüz kavrayamadığım bir hain emele mi hizmetediyorlardı? Aklımda 1984, Borges, Martin Mystere köşekapmaca oynamayabaşlamışlardı. Evet. Fransızların böyle bir üçkağıdını okumuştum bir yerlerde.Hangi Batı'daydı galiba. Bu Fransızlar sömürgelerinde öyle yalan bir resmi tarihokutuyorlardı ki Afrikalı biçare zenciler atalarının sarışın Frenkler olduğunainanıyorlardı. Hayli fantastik değil mi? Ama bu çok daha ciddi. Çok çok daha ciddibir komplo. Tüm dünyada çeşitli dillere çevrilen ana bilgi kaynakları... Bilgiçağında en müthiş silah!

Sonra ne mi oldu? Ne olacak. Gün ışıdı. Ben gözlerim kıpkırmızı yatağa girdimve ertesi gün herşeyi unutarak gündelik yaşantıma döndüm. Ne yapabilirdim ki?Belki de o ansiklopedilerin sadece salamanje kitaplıklarına metreyle satın alınıp,dizilmeleri çok daha zararsız. Kimbilir".

13

Page 14: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık
Page 15: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

gölgeler

GLENDA 'YAÖYLE TUTKUNUZ Kİ !

"...duyduğumuz düşkırıklığı ona ilişmiyordu bile,onun suçu değildi, o bir oyuncuydu

ve Glenda 'ydi. "

Julio Cortazar

Ferhat Aktan

Sahipsiz seslerin getirdiği uyuşukluktan olsa gerek, Glenda ortaya çıkıpşarkılarını söylemeye başlayıncaya kadar, yıllarca hep kötünün iyisinidinlemeye alışmış kulaklarımız. Ama o gelince, değişti herşey, başkayaşamları kendimizinmiş gibi yaşamayı, şarkılarının içinde saklı ararenkleri keşfetmeyi öğrendik. Acıdan zevk almanın utanılacak bir şeyolmadığını öğrenmiştik başkalarından; fakat o, ağlamanın da en az gülmekkadar soylu olduğunu anlattı şarkılarında. Ve biz sürekli dinledik, izlediktelevizyon kanallarında, arada bir göründüğü konser ışıklarındanyüzümüze yansıyan gölgesini duyumsadık oturduğumuz koltuklardan.

Sesini ilk duyurduğu zamanlardan bu yana çok şey değişti, eskidi vekirlendi. Ama Glenda dimdik ayakta, hâlâ söylüyor hâlâ dinletiyor sesini.Zamana karşı direnen, hatta zamanı yenen bu kadını, ben ve benimgibilerin gözünden anlatmak, onu taçlandırmak isterdim hep. Çünkü öyletutkunum ki, onu karalamak elimden gelemez. Eksikleri gözümdenkaçabilir, belki de görmek istemem bile. Bu yüzden artılarım anlatmakistiyorum Glenda'mn, ya da bana yansıyan yüzünü.

izmirli kızların eksik çizilmiş olduğunu söyler şairin biri. Belkidoğrudur, ama bana kalırsa Glenda'mn yüzü doğru dürüst bileçizilmemiş, onu her görüşümüzde farklı bir ruh hali takınır. Yüzü,durmadan yeni anlamlar üretir, ve sesi yeni kişiliklere bürünürdurmadan. Örneğin Glenda terkedilmiş bir sevgilinin hüznünü detaşıyabilir, çareleri tükenmiş annelerin tevekkülünü de. Ve ses telleriyleGlenda, cinsiyetsiz armoniler kurabilme yeteneğine de sahiptir. Kimizaman çok dinlemişliği aşan bir farkına varışla yeni bir ayrıntıyıyakalayabiliriz.

Ve Glenda'mn sesi açıklamaz, ipucu verir. Ama verdiği ipuçları,benzerleri veya türevlerinde bulunmayan bir öngörüye sahiptir. Bu belki

15

Page 16: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

gölgeler

de ilk olmanın verdiği ayrıcalığın yanında, çok yaşamışlığı sunmanın getirdiğikendine güvendir. Ve en önemlisi söylermiş gibi yapmaz, söyler. Sesinde detaylargizlidir.

Şarkı sözlerinde nedensiz mutluluklara, rasyonel acılara, ve sebep-sonuçilişkilerine yer yoktur. Hele geleceğe dönük heveslere hiç yüz vermez. Zatenheves kırılmış, şenlik dağılmış bir acı yel kalmıştır. Hüznüyle başbaşa kalankahramanımız ya da Glenda (erkek-kadm farketmez) kendini yolları çatallananbir bahçede bulmuştur. İşte bu noktada sözlerin meşrebi farklı kanallara dağılır.Ya Dönülmez akşamın u/kundayız vakit çok geç veya Bu son fasıldır ömrüm nasılgeçersen geç kararlılığını taşırlar. Bir de her ikisinin arasında kalan Ben biryerde hata yaptım ama nerde sorgulamasını yapan şarkıları da vardır. Amahiçbiri Dünya oldu bana dar/Neden yağdın söyle kar seviyesizliğine düşmez. Bunaemsal gösterebileceğimiz, tekerleme benzeri şarkılarında bile sinsi ironilergizlidir, îçin için güldüğünü duyarız. Belki de hem söyler, hem de budalacatekrarlarına hayranlıkla eşlik ettiğimiz için, bizimle acımasızca alay eder.Yüzünün bir yarısı hanendedir. Vazgeçişlerin dekandansın yaşar, yüzünün diğeryarısında yolunu kaybetmiş bir çocuk ağlamaktadır (oğlan-kız farketmez). Gençbir kız olamayacak kadar ölçülüdür. Ancak genç kızlar onun ölçüsüzlüğünetutkundurlar. Yarım bırakılmış aşkları sever, kararsızılığın uzmanıdır, loş odalarmektebinde hüznü anlatır. Biz de onun öğrencileriyiz.

insanlara kederli yüzünü gösterir çokça. Telafi edilemeyecek kayıplarınharitasını çizer. Gerekli olduğunda güler, daha doğrusu gülümser. Hareketinegemen olduğu şarkılarında aşırıya kaçmaz. Zaten Glenda aşırıyı sevmez.Genelde elindeki mikrofonuyla ritme eşlik eder, nedense mikrofonu sol elindedirve duruyormuş gibi dans eder. Sıksık kullandığı komedi yeteneğinin, sempatikgörünmesini sağladığım sananların aksine, bence bu Glenda'ya tarif edilmez birgizem kazandırır. Sahnede her iki özelliğini görenler onun mistik çekiminegirmekten kurtulamazlar. Fiziği sürekli değişim halindeyken bile o hep aynıdır.Ben sizlerden biriyim deme gereği duymaz, farklı olduğuna inananlardandır.Belirli bir inancı yoktur Glenda'mn. Belki hiç sevmemiştir, hayatı boyunca hiçterkedilmemiş de olabilir. Belki de çok yaşamışlığı, aynamızda tersine yansımışyanlış bir görüntüdür; ve biz öyle farzederiz. Ama olsun, herşeye rağmen;Glenda'ya öyle tutkunuz ki...

16-

Page 17: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

başka bir dünya

Tanrıile

Özgür irade* ÜzerineTartışma

Raymond M. Smullyan

Ölümlü: Tanrım sana yakarıyorum. Senin içindua ediyorum. Bu acı çeken yaratığı duy ve onuözgür irade sahibi olmaktan alıkoy.Tann: Sana verdiğim en değerli armağanı red miediyorsun?Ölümlü: Bana zorla dayatılan bu iradeye nasılarmağan dersin? Özgür iradem var fakat bu benimkendi seçimim değil. Ben asla özgür irademiözgürce seçmedim. Hoşuma gitsin veya gitmesin,bir özgür iradem var!Tanrı: Neden hayıflanıyorsun?Ölümlü:Çünkü özgür irade ahlaki sorumluluğugetiriyor ve ben bu ahlaki sorumluluğadayanamıyorum.Tanrı: Ahlaki sorumluluğu neden bu kadarkatlanılmaz buluyorsun?Ölümlü: Neden mi? Tam olarak bilemiyorumfakat bildiğim tek şey buna dayanamadığını.Tanrı: Pekala, seni ahlaki sorumluluktan muaftutup özgür iradem yerli yerinde bıraksam tatminedici olur mu?Ölümlü (duraklar): Korkarım, olmaz!Tanrı: Hah, tam düşündüğüm gibi. O haldeahlaki sorumluluk özgür iradenin itiraz ettiğin teközelliği değil. Özgür irade ile ilgili başka canınısıkan ne var?Ölümlü: Özgür irade beni günah işlemeye malikkılıyor ve ben günah işlemek istemiyorum.Tanrı: Madem istemiyorsun o halde nedengünah işliyorsun?Ölümlü: Yarabbim! Neden günah işlediğimibilmiyorum, sadece günaha giriyorum! Şeytanikışkırtmalara karşı ne kadar uğraşırsam uğraşayımdirenemiyorum.Tanrı: Eğer direnemediğin gerçekten doğruysa,

* Özgür İrade: îrade-i Cüzzi

özgür iradenle günahı seçmiyorsun demektir vebu yüzden de günaha girmiş sayılmazsın. Enazından bana göre bu böyle!Ölümlü: Hayır, hayır! Sadece biraz dahaçabalamakla bu kışkırtmaya direnebilirmişim,günaha girmezmişim gibi bir his içindeyim. Buiradenin sonsuz olduğunu anladım. Eğer kişitüm kalbiyle isterse, günaha girmeyebilir.Tanrı: Güzel, o halde, günaha girmemek içinyeterince çabalayıp çabalamadığını b^melisin?Ölümlü: Gerçekten bilemiyorum. O andaçabaladığıma inanıyorum fakat geçmişimigözden geçirirken belki de daha fazla çabagösterebilirdim diye hayıflanıyorum.Tanrı: O halde, günaha girip girmediğinigerçekten bilemiyorsun, îki durum da olası.Yani günah işlemiş de olabilirsin, işlememişde...Ö l ü m l ü : Evet! Zaten .bu olasılık benimahvediyor. Günah işlemiş olduğum düşüncesikorkutuyor beni.Tanrı: Neden?Ölümlü: Nedenini bilmiyorum! Bir kereölümden sonra karşılaşacağım ceza korkutuyorbeni!Tanrı: Ha, şimdi oldu. Şunu baştan söylesene.Neden lafı özgür irade, sorumluluk gibiy e r l e r d e n d o l a ş t ı r ı y o r s u n . Senicezalandırmamam için yalvarabilirsin bana!Ölümlü: Cezalandırılmayacağımı garantietmeyeceğini bilecek kadar gerçekçiyimzannediyorum.Tanrı: Böyle bir şeyi garanti edemeyeceğimedair gerçekçi düşüncelerin var öyle mi? Sana neyapacağımı söyleyeyim! Sana çok çok özel birgaranti veriyorum: İstediğin kadar günahiş leyebi l i r s in , h i ç b i r i için senicezalandırmayacağım. İlahi söz! Tamam mı?Ölümlü (Dehşetle): Hayır, hayır, n'olur bunu

17-

Page 18: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık
Page 19: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

başka bir dünya

yapma?Tanrı: Neden? İlahi sözüme güvenmiyormusun?Ö l ü m l ü : Tabii ki inanıyorum! Fakatanlamıyorsun, ben, günah işlemek istemiyorum!Ben günah işlemekten, neden olacağı cezadandaha fazla korkuyorum.Tanrı : Bu durumda sana başka bir şeyönereceğim. Senin bu korkunu alabilirim. İştebüyülü bir hap! Bunu yuttuğun zaman korkungeçecek. Böylelikle zevk ve mutlulukla günahişleyebileceksin, hiç pişman olmayacaksın,vicdan azabı çekmeyeceksin, ve seni hiç birşekilde cezalandırmayacacağıma ya da hiç birkuvvet tarafından rahatsız edilmeyeceğine sözveriyorum. Sonsuza kadar melekler gibi safkalacaksın. İşte hap!Ölümlü: Hayır, hayır!Tanrı: Saçmalıyorsun? Son mazeretini deortadan kaldırdım, daha ne istiyorsun?Ölümlü: Yine de o hapı almayacağım.Tanrı: Neden?Ölümlü: O hap gelecekte işleyeceğimgünahların azabını yok edebilir ama hâlâ okorkuya sahip olmak beni o hapı almaktannıenediyor!Tanrı: Sana almanı emrediyorum!Ölümlü: Reddediyorum!Tanrı: Ne, özgür iradeni kullanarak red miediyorsun?Ölümlü: Evet.Tanrı: Senin şu özgür irade bayağı işe yarıyorgaliba.Ölümlü: Anlayamadım.Tanrı: Bu tür bir öneriyi reddetmeni sağlayanbir özgür iraden olması seni mutlu etmiyor mu ?İsteklerine aldırmaksızın, seni o hapı yutmayazorlamama ne dersin?Ölümlü: Lütfen yapma! Hayır!Tanrı: Tabii ki yapmayacağım; Sadece birnoktayı göstermeye çalışıyorum. Seni hapıalmaya zorlamak yerine,başlangıçtaki "özgürirademi al" duanı uygulasaydım bu hapıalacaktın.Ölümlü: Özgür iradem gittikten sonra, hapıalmayı nasıl seçebilirdim ki?Tanrı: Seçerdin demedim, alırdın dedim.Diyelim ki senin o hapı almanı gerektiren birdeterministik kurallar dizisine uyuyorsun.

Ölümlü: Yine de reddediyorum.Tanrı: Öyleyse, özgür iradeni kaldırmateklifimi reddediyorsun. Bu senin asıl duandanbiraz farklı, öyle değil mi?Ölümlü: Tamam dahice tartışarak kazandın;artık özgür irademi geri almam istemiyorum.Tanrı: Peki. Fakat, neden vazgeçtiğini tamanlayamadım.Ölümlü: Çünkü özgür iradem olmaksızın şuanda olduğundan çok daha fazla günahişleyebilirim.Tanrı: Ama sana söyledim, özgür iradenolmaksızın yaptıkların günah olmaz.Ölümlü: Fakat şimdi bu özgür irademdenvazgeçersem, gelecekte günah işlemektenkurtulacağım ama özgür irademdenvazgeçerken özgür olduğumdan yine günahagirmiş olacağım. Beni köşeye sıkıştırtın. Neyapsam yanlış.Tanrı: Fakat sen de benim elimi kolumubağlıyorsun. Seni özgür iradenden kurtarmayaya da öylece kalmana izin veriyorum ama hiçbir seçenek seni tatmin etmiyor. Sana yardımetmek istiyorum ama galiba bunubaşaramıyorum.Ölümlü: DoğruTanrı: Bu benim hatam değil. Neden halakızgınsın!Ölümlü: Çünkü beni baştan bu durumadüşürmeyecektin.Tanrı: Fakat, sana göre yapabileceğim bir şeyyok.Ölümlü: Şu anda yok ama öncedenyapabilirdin.Tanrı: Ne yapabilirdim?Ölümlü: Tabii ki, beni daha yaratırken özgürirade vermezdin olur biterdi. Şimdi her şeyiçin çok geç. Ne yapsam kabahat!Tanrı: Peki neden baştan vermeseydim dahaiyi olacaktı?Ölümlü: Çünkü, o takdirde hiç bir zamangünah işleme durumuna düşmeyecektim.Tanrı: Güzel, hatalarımdan ders almayıseverim.Ölümlü: Ne!Tann: Sana paradoks gibi geliyor bu. Aldığındin eğitimine göre hiç bir kutsal varlığın benimhata yapabileceğimi söylemeye hakkı yok. Öteyandan benim her şeyi yapmaya hakkım

Page 20: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

başka bir dünya

olduğunu da biliyorsun. Ve ben kutsal birvarlığım. O halde sorun şu: Benim hata yapmayamuktedir olduğumu söylemeye hakkım var mı?Ölümlü: Kötü bir şaka bu. Tabii ki söylemeyehakkın var. Fakat beni dehşete düşüren hatayapabileceğini iddia etmen.Tanrı: Hata yapabilirim demedim ki. Eğer hatayaparsam, bundan ders alırım dedim. Busöylediğim herhangi bir zamanda hatayapabileceğim ya da yapmış olduğumun bilgisinivermez.Ölümlü: Bırakalım bunları. Sen, bana özgürirade verirken hatalı davrandığını kabul ediyormusun etmiyor musun?Tanrı: Güzel, asıl üstüne gitmemiz gerekennoktaya geliyoruz. Sen bir istisna değilsin. Birçok din bilimci bile içten içe insanlara özgür iradevererek onlara haksızlık yaptığımı düşünürler.Kendilerini hiç bozamayacakları bir anlaşmayatek taraflı olarak zorladığımı düşünürler.Ölümlü: Evet tamamiyle öyle!Tanrı: Dediğim gibi, seni çok iyi anlıyorum.Fakat sana bu budur demek yerine Sokrat'ınyöntemini biraz daha kullanıp gerçeği görmenisağlayacağım. Şimdi sana ne yapacağımıanlatayım. Şu anda yeni bir evren yaratmaküzereyim. Bu yeni evrende de senin gibi birölümlü ortaya çıkacak. Bir başka deyişle sentekrar doğacaksın. Ve şimdi bu yeni ölümlüye -yeni sen - özgür irade verebilirim ya davermeyebilirim. Ne yapmamı istersin.Ölümlü: Lütfen, ona özgür iradeyi musallatetme.Tanrı: Tamam. Dediğin gibi yapacağım. Bu'yeni sen'in özgür iradesi olmaksızın tümkorkunç şeyleri yapacağının farkındasın umarım.Ölümlü: Fakat özgür iradesi olmadığı için bunlargünah sayılmayacaklar ki!Tanrı: ister günah de ister deme, olgular aynıolacak ve bu yapılan korkunç hareketler bir sürüvarlığa büyük acılar verecek.Ölümlü:Yarabbim 'yine kandırdın beni! Hep aynıhikaye! Eğer ona özgür irade verme desem, buyeni yaratık gidip bir sürü korkunç şey yapacakve günaha girmeyecek fakat tüm yaptıklarına benneden olduğum için vebali benim boynumaolacak.Tanrı: Tamam daha iyi bir önerim var! İşte neyapacağımı şu kağıda yazıyorum ve kararımı

verdim. Sen ya da herhangi bir kuvvet bukararı değiştiremeyecek yani yapabileceğinhiçbir şey yok. Dolayısıyla verdiğim karardandolayı hiç bir sorumluluğun kalmadı. Sadeceşunu öğrenmek istiyorum. Ne yönde kararvermiş olmamı isterdin? Unutma tümsorumluluk benim omuzlarımda, korkmadan,dürüstçe söyle fikrini.Ölümlü: (Uzun bir duraklamadan sonra) Onaözgür irade vermiş olmanı dilerim.

20

Page 21: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

fısıltılar

okunmamış kitapların,seyredilmemiş filmlerin,gidilmemiş konserlerin,tanınmayan ünlülerin

içtimaî hayatta oluşturduğustres s faktörü

pınar türen

Çılgın Raptiyenin İntikamı

"Zelig'i seyrettiniz mi?""Ya Moby Dick' i okudunuz mu?"

Ne kadar sık karşımıza bunlara benzer sorular çıkar. Onu yaptın mı, bunu gördün mü, şunuokudun mu... Kalabalık bir toplumda sohbet ederken, şuradan buradan dem vururken, ya da pektanımadığınız bir ortamda ciddi ciddi laf yapmaya çabalarken, biri tak diye bir soru sorar "Falancanınbu konuyla ilgili bir kitabı vardır, okumuşsunuzdur mutlaka! ". Mutlaka okumalıymışsınız, ama şukorkuçluğa bakın ki okumamışsınız! Canınız nasıl da sıkılır. Nedense "Hayır okumadım" demek tarifedilmez acılar verir insana, ve ister kendimize güvenelim yada güvenmeyelim hiç farketmez, hepimizkimbilir kaç kere yapmadığımız şeylere ilişkin bu sorulara "Ah evet okudum", "Tabii ki izledim" ya dakısaca "Biliyorum" gibi kaçamak cevaplar verip, ezikliğimizi ufak yalanlarımızla ört bas etmeyeçalışmışızdır. Ne kadar acı verir bu yalanlar bize, biliriz ki aslında bu kendi kendimizi aşağılamaktanbaşka bir şey değildir. Bir keresinde kendisinden yaşça büyük insanların gözüne girmeye çalışan birçocuğun, kendisini biraz olsun kabul ettirebilmek pahasına, tamamiyle uydurma bir film için (filminadı Çılgın Raptiyenin İntikamı) "Ben bu filmi gördüm" demesine şahit olmuştum. Ne acıdır hepimizbunun gerçek olamayacağını biliyorduk. Ama kimse bunu yüzüne vurmadı, kimse alay bile etmedi.Çünkü o buna değmezdi. (Yani, demek istiyorum ki bu olay o kişinin his dünyasında travmatik bir etkiyaratmış olabilir.) Ancak her yalanın sonu böyle iyi bitmeyebilir. Bazen ufak yalanınız bir şamar gibiyüzünüze de vurabilir.

Entokrasinin* şu zavallı durumu

Tamamiyle uydurma ama kulağa da tanıdık gelen bir kelimeye insanlar nasıl bir tepki verir hiçmerak ettiniz mi? İçimdeki davranış bilimci ruhu ile dilimize uyduruk kelimeleri zorla kazandıranlarakarşı oluşturduğum tepkimin birleştiği bir anda "entokrasi" kelimesini uydurdum. Deneyimin ilkaşaması tamamlanmıştı, şimdi sıra ikinci ve asıl bölüm için bir kurban bulmaya gelmişti. Ağlarımıgerdim ve beklemeye başladım. Ağıma ilk takılan kurbanıma entokrasinin şu zavallı durumundan sözaçtım. Kurbanım büyük bir saflıkla "O da ne demek" diye sorunca bir an ümitsizliğe kapıldım. Fakatoyun devam etmeliydi. "Bilmiyor musun? Nasıl aristokrasi, teknokrasi var entokrasi deentellektüelleıin sınıfı" diyerek olaya bilimsel doğruluk da kattım. Kurbanım nihayet istediğim kıvamagelmişti. "Ah! Tabii biliyorum, şimdi hatırladım, geçenlerde bir yazıda okumuştum" dediği zamanbiraz güldüm ama hiç şaşırmadım. Aslında trajikomik olan kurbanımın bu yalanı değil, onun budavranışının bana hiç yabancı olmayışıydı. Hatta özellikle beklediğim bir tepki olmasıydı. Onunla alayetmeye -her ne kadar bu deneyi tüm yakın çevreme anlatıp kahkahalarla güldüysem de- hiçkimseninhakkı yok çünkü hepimizin anı dağarcığında böyle hicap dolu anılarımız mutlaka vardır.

21

Page 22: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

fısıltılar

hiçkimsenin hakkı yok çünkü hepimizin anı dağarcığında böyle hicap dolu anılarımız mutlakavardır.

Bana sorma, Tanrı'ya sor!

Nedir insanları dayanılmaz bir şekilde yalan söylemeye iten sebep? Özgüven eksikliği mi, yoksabilinçaltımızın muzip bir oyunu mu, ya da bazı şeyleri yapmamış olmanın verdiği utanç mı? iyi dekarşımızdaki kişinin de herşeyi kucaklamış olma ihtimali yok ki karşısında kendimizi GregorSamsa gibi görüp çaresizce yalanlara başvuralım. (Ne o, yoksa Gregor Samsa'yı bilmiyormusunuz!) Üstelik son derece geniş bir yelpazeye yayılabilen özde zararsız yalanlarımız, dar birkapsamda bakılıp bir tarafa atılamayacak kadar insan hayatının derinlerine nüfuz etmiş durumda.

Sosyal psikolojide araştırma yapan kişilerin en çok zevk aldıkları konu sosyal uyumdur zirainsanların verdikleri tepkiler sonucu ortaya çıkan bulgular bilimsel gerçeklerden çok kara mizahdergilerinde yayınlanan makalelere benzer. Doğadaki tüm canlılar gibi insan da ancak çevresineuyum sağlayabildiği sürece yaşamını idame ettirebilir. Ancak eldeki bulgular insanın bu uyumsağlama sorununu biraz abarttığını gösteriyor. Nasıl mı? James Thurber çarpıcı bir olay aktarıyor:

"Birden biri koşmaya başlar. Belki de birdenbire karısıyla buluşacağını ve biraz geç kaldığını hatırlamıştır.Sebebi her neise Broad Street'in batısına doğru koşmaya başlar. Başka biri de koşmaya başlar, belki de fazla heyecanlı bir gazeteciçocuk. Bu sırada işadamı görünüşlü bir başka adam da koşmaya başlar. Tam on dakika içinde High Street' dekiherkes Union Depot'dan Courthouse'a doğru koşmaya başlamıştır. Koşan güruhun çıkardığı homurtulardan birkelime aynmsanır: baraj! baraj parçalanmış! Endişe bir yaşlı kadın veya bir trafik polisi ya da ufak bir çocuk tarafındandile dökülmüş olabilir. Kimse kimin söylediğini bilmiyordu zaten bunun pek bir önemi de yoktu. İki bin kişi dalgalarhalinde, panik içinde koşmaktadır. "Doğuya gidin!". Doğuya, ırmaktan uzağa, güvenilir bir yere. "Doğuya gidin!Doğuya gidin!"Bu sırada şişman bir hanım, caddenin ortasına doğru koşarken önüme düştü. Tüm bu gürültünün arasında halen neolup bittiğinin tam farkında değildim. Biraz zorlukla kadını kaldırdım. Yaşı altmışlarında göstermesine rağmen iyikoşuyordu, hatta müthiş bir kondisyonu vardı. "Neler oluyor" diye sordum. Telaşla bana baktı ve tekrar gözleriniuzaklara çevirdi "Bana sorma, Tanrı'ya sor!".

Aslında Thurber'ın başına gelen bu trajikomik olay ile "Zelig'i seyrettiniz mi?" sorusuna gerçekteseyretmediği halde "Evet tabii seyrettim" dediğimiz durumlar arasında çok da büyük bir fark yok.Sorun insanların topluma uyum sağlamalarını neredeyse marazi boyutlara ulaştırmaları. Toplumbireyi şekillendirmede o derece etkin bir rol oynar ki sonunda birey çırpındıkça batağabatmaktansa, hiç çırpınmadan kendini bataklığın içine atıverir.

"Okudum""Gördüm""Biliyorum""Koşuyorum"İşte topluma uyum sağladınız. Siz de herkes gibi bir insansınız, bir çıkıntı değilsiniz, itilmiş, bir

kenara atılmış değilsiniz. Siz de herkesten birisiniz. Daha fazla düşünmeye, uğraşmaya,sorgulamaya ne gerek var! Uyun uyabildiğiniz kadar!..

NOT: Zelig'i mutlaka seyrediniz.* Entokrasi gerçekten de İngilizce de olmayan bir kelime. Fakat İngilizce'nin günde 6 sözcük gibibir hızla ürediği düşünülürse, bir yerlerde karşımıza çıkabilir; benden söylemesi...

i

•22-

Page 23: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

deligömleği

orhan selim

Bilginler onlu sayı sistemini kullanıma soktuğundan beri insanlık, eli açık tüccarlar gibi heralanda onu kullanmış. Küçük çocuklar saymayı öğrendiklerinde parmaklarının da yardımıyla önceona kadar, sonra da onar onar yüze kadar saymayı daha kolay öğrenmişler. Fizikçiler ölçümleriniyapmak için her nedense gerekli uzunlukları, ağırlıkları onar birimlik aralıklardan meydanagetirmişler, ve toplumbilimcilerin incelediği dönemler yüzyıllarla kategorilendirilmiş veya onyıllarıayrı ayrı değerlendirmeyi nedense daha doğru, belki de daha kolay bulmuşlar. Ve belki,sıralanabilecek bir sürü ayrıntı, bir dayanak noktası bulamadan yok olup gitmiş.

Tarihe bakıp ayrıcalıklı bir üç yıl bulamamak, bulunsa bile onu önemli kılacak sebeplerisıralamak yararsız mı yoksa ön kabul sınırlarını zorlamaktan öteye gitmeyecek bir uğraş mı olurdubilinmez. Hiç denenmedi, belki denendi de biz duymadık ya da herkes duydu ve yine herkese saçmagelen bir iddia olarak tarihin tozlu koridorlarındakayboldu. Ya da tüm bunları tersyüz edersek yaniYüzyıl, Otuz yıl, vs savaşlarını bir yana koyarsak,Şen Yirmileri ve bunalımlı otuzları da bu tarafaattıktan sonra, örneğin iki dünya savaşı çıkıncakarşımıza, ki biri dört, bir diğeri altı yıl sürmüştür,yine de o yılları altıyıllar, hatta 39-45 arası olarakgörmemekte inat ederiz. Milli Şef dönemi kırklardır,hatta kırk karanlığı. İnönü'nün başa 38'in sonundageçmesi yüzünden koskoca 1939 yılı 1940'larmkuyruğuna takılmıştır. Ve biçare 39 Senesi ne MilliŞef dönemi içinde yerini bulabilmiş, ne de EbediŞefin ölümsüz inkılaplarının gerçekleşmesine sahneolabilmiştir.

Yetmişleri de anarşi ve terör dönemi olarakanımsatan gayri resmi bilincimizin tarihi, 68, 69yıllarını da her nedense unutuverir. Tabii burada bir ayrıntıyı gözden kaçırmamakta yarar var. 1968,on yıllık değerlendirmelerin dışında kalma şerefine erişmiş nadir senelerimizden biridir. Üstüneüstlük, 1917, ve 23 gibi tek bir sayı olarak hatırlanmayıp, -ler çoğulu ekleniverir sırtına. 68'ler sırf buözelliğinden dolayı mistik ve mitile bir anlam kazanmıştır. Şöyle ki, Altmışsekizler birbirini takip edentarihler midir, yoksa şu anda aramızda yaşamayan insanlar mı; ya da bir masanın etrafına toplanıp,fincanı sallayınca, gelmesi zaman alacak nazlı naim bir ruh mu? Hepsinden ötesi, hiçbiri, belki de tümbunların toplamıdır. Ne dersiniz?

Şimdi şöyle durup da geriye bakınca acaba hangi onyıl ya ln ız başına kendini tanımlayabilir. Bu,Yeniçağın başlamasına sebep olarak II. Mehmet'in Bizans'ı almasının gösterilmesi gibi yapıştırma birsoru gibi görülebilir. Ama şu da bir gerçek ki arada bir veya sıksık gözümüze çarpan seksenlerdekidepolitizasyon, yetmişlerde bol paça uzun favoriler, soğuk savaş, ve de altınışlardaki cinsel devrim,Wood Stock, Türkiye'de demokratikleşme ötesinde herşey bu kadar matematiksel açıklanabilir mi?Renkli dergilerin gölgesinde, lotarya gülü kanalları çevirirken dünyayı algılayışımız bu kadarbasitleşse dahi, arada bir gerçeğin bu olmadığını, hiç olmazsa bundan daha farkl ı olabileceğinidüşünmenin bize getireceği zararlar ne olabilir; çok çok budala derler. Belki de bu ödenmesi gerekenbir bedel. O halde, budala olmak ayrıcalıktır, aydın olmaktan da ötede ve onurlu bir ayrıcalık, akşamhaberlerine, yükselen değerlere, kategorize edilmiş beyinlere rağmen.

23

Page 24: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

ScarlettBar

Muallim Naci Cad. No: 74 OrtaköyTel: 260 73 69

İ.Ü. işletme Fakültelilere ve Boğaziçi Üniversitelilere % 15 indirim

Page 25: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

kutupyıldızı

DevrimsizDevrimciler

Ateşi kararan küllere döndüm

Vakitsiz açan güllere döndüm

IGece zorlu ve soğuktu aylardan kasım

Çevrede binlerce ışık, bir sarhoş saati sordu"Ve" dedi Ne güzel, kırkları bugüne bağlayarak;

Savruldu yumak, kedi peşinden, Sokakta ezan.Gece zorlu ve soğuktu aylardan kasım

Bir kez daha doğdu Mesih, yeniden dirildi Semahİşte ben böyle tırmandım dağları bıçkın naralar atmadan

Suçum saati Sormak, çevrede binlerce ışık;Aylardan kasımdı, gece zorlu ve soğuk.

IIOnların cebinde fırkamızın bileti yoktu

Uzak ve kuzeyli Sesler, Neydi ki bu Şehrin adıSevgilisi kaybolmuş Sarıbenizli bir kız

Henüz terkedilmiş, Ne anlatırdı yunan Şarkıları.Onların cebinde fırkamızın bileti yoktu

Biri sırım gibi uzun, biri bilmem kaç yaşındaErken saatlerin bahçede gezinen güneşi

Ve tanrı Affetmiyormuş mazlum kahramanlarıTarihi yazmak ne mümkünse bu Şehrin adı

Onların cebinde fırkamızın bileti yoktu.

IIIYansıyan yaslı gülüşmelerimizdi kara Sevdalı Suda

Bir bahar Sona eriyor, Sonra yeni ağıtlar resmi geçidiVe birden bir yıldız Sürükleyiverdi gençliğimizi.

Bilir misiniz neden ses vermezdi Ney, iki ucu delikli SopaÇünkü unutmuştur baş parmak; Çırak aranıyor Şiirini.

Derken aynalarla afişlendi meydanlar, dalgalandı orkestra(Elif, lam, mim)

Ve birden bir yıldız Sürükleyiverdi gençliğimizi.

25

Page 26: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık
Page 27: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

kutupyıldızı

IVÖyle bir isyan şiiri var ki, ben onu yakalayacağım

Ardımda Kızıl atlılar ve Salkımsöğüt, hem neyin önemi varBir gün öncesi hızla geliyor peşimden

Atıyor ciriti, bir polo oyunu gibi nezaketliDalıyorum kısrakların araşma, Şehvetle boğuyorlar beni.

Öyle bir isyan şiiri var ki, ben onu yakalayacağımAnamdan emdiğim Süt Ne Romüs Ne Romülüs

Ne de Akdenizin tembel SahiliBir gün öncesi hızla geliyor peşimden

Biliyorum Benim gönlüm bir kartal Azgın dalgalarla başediyorÖyle bir isyan şiiri var ki, ben onu yakalayacağım

VYedi kat yerin altından uğultular geliyor

Deccal ve Mehdi işi bitirdiÇok Alametler belirdi Vakit tamamdır

tamahkar bir melek üflüyor NeyiVakit tamamdır çok alametler belirdi.

Haram sevaboldu, Sevap haramdırYedi kat yerin altından uğultular geliyor

Düşüldü tarih, hızır ilyas küstüKüstü dağlar ve deniz, Volkanik göller ateş püskürüyor

Çok alametler belirdi Vakit tamamdır

Bu bir kitaptır ki, onunla korkutman ve öğüt Vermen için indirildiBu yüzden yüreğimizde bir SıkıntıGöğsümüzde darlık hasıl olmasın...

Çok alametler belirdiYedi kat yerin altından uğultular geliyor

Deccal ve Mehdi işi bitirdi.

ferhat aktan

*Pir Sultan Abdal T. Fikret N.Hikmet A. Damar S. Karakoç A. ilhan M.C. Anday Y. Atsız R. Durbaş

27

Page 28: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

hayalperdesi

YEŞİLÇAMDA EVVEL ZAMAN

YA DA

MUHSİN BEY ÜZERİNE BİR DENEME

selçuk akman

Siz sahnedeyken çıt çıkmazdı. Kaç defa evden kaçtım sizidinlemek için. Kaç defa dayak yedim filmlerinizden döndükten

sonra. Mikrofonu ne güzel tutardınız. Ne güzelokurdunuz."Nereden sevdim o zalim kadını". Hakkı Derman,Şükrü Tunar, Selahattin İçli, Yorgo Bacanoz, ve siz. Belki de

sizin yüzünüzden bu işi seçtim. Belki de sizin yüzünüzden hepbekar kaldım.

Muhsin Bey, Yavuz Turgul

Eski Filmlerde Neler Bizi GüldürürdüAşk Mabudesi'nde takma kirpikleri, ve postijiyle karşısındakiFemme-Fatallee, Türkan Şoray'ın "Senin her şeyin sahte amabendekiler Allah vergisi" deyişi mi yoksa Buruk Acıda, bir Beyoğluotelinde, tıp öğrencisi ve namuslu Şoray'ın, polis tarafındanbasılan otel sakinleriyle karıştırılması üzerine, beraber kaldığı körkemancının -Ali Şen'dir- ağlayarak "Yapmayın, götürmeyin,aslında o namuslu bir kızdır" feryadıyla kalp krizi geçirmesi mi,yoksa Sevmek Zamanında -aşık olunası resim kadın- SemaÖzcan'ı konuşturan, dublaj sanatçısının "r"leri söyleyememesimi? Nayırları nevetleri geçelim, daha da ileri gidersek Lütfi Akadüçlemesindeki Hülya Koçyiğit'lerin yıllar geçtikçe inandırıcılığınıkaybedip, köy seyirlik kaşgöz tikleri ve ifadesiz bakışlarıyla Gelin,Düğün özellikle Diyet'e çaresizce toplumsal içerik katma çabasımı güldürebilirdi bizi?

28

Page 29: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

hayalperdesi

Rastgele izlediğimizde belki her sahnedegülünesi gariplikler bulabileceğimiz filmlerdi.Altmışlarda, yetmişlerde. Telgraf direklerininyanından atla giden Malkoçoğlu, figüranlardakol saatleri, ve hep aynı fabrikatör bilineninebeyin köşkünde, değişmeyen uşakların,değişmeyen replikleri. Samanyolundaki Hülya:kırılgan, verem oldu olacak genç kız, çokKerime Nadir okumuş, şüphesiz saf ve temiz;Menekşe gözlü Fatma: içtenliğin üst sınırlarındagezinirken gereğinde Şoför Nebahatten ödünçaldığı, -yürek yakarken, kimi erkekleri

-Selamın aleyküm Hacı emmi.-Aleyküm Selam.-Ağam, sen MuhsinKanadıkırıksan değel mi?

korkutup kaçıran-, androjen bakışlarıyla, köyseyirlik acıların kadını; Ve Türkan Şoray:Vücudumu ele geçirebilir sizin ama ruhumu aslasözlerinden mülhem, yesilçam kontesimeşrebinde; hep bir tekrarı yerleştirip zihnimizebiz buyuz, arkamızdakiler hep aynı bizi böylebilin demişler sanki. Anadolu'nun sinemagörmüş kasabalarında birileri çocuklarınınisimlerini Cüneyt, Türkan, Filiz koymuş;birileriyse büyük şehrin Bisiklet Hırsızlarım geçyakalamış salonlarının karanlığında arada sıradada olsa gülmüş, alay etmiş hayal perdesindeseyrettiği umarsız masallarla.

Şimdi aradan geçen zamanla barışıp yenidennotumuzu verebilir miyiz. Hemen kızıp sıfırıbasmadan, anlamaya çalışıp, büyük harflereihtiyaç duymadan, yirmi yıllık hayal perdesiniaralayıp, yeniden değerlemesini yapabilir miyiz...Kimbilir?

Bir soru daha! Akıllardan silinmeyecek birsahne yok mudur, hafızamızda, ya daunutamadığımız bir Tarkovski klasiğinin yanınakoyabileceğimiz bir yesilçam romansı yok mudurgerçekten. Eğer yoksa, hastalık akut halini almış,yüzümüz şimdiden toprağa bakmaktadır diyebilirmiyiz? Yoksa yine çok mu ileri gittik. Neyse başadönersek, yalnızca eski yesilçam filmleri değilbiraz zorlarsak tüm eski filmlerin bizi

güldürebilmesi için bir çok sebep sıralayabiliriz.Zaman geçtikçe, teknoloji ilerleyip oyuncularköklerinden süre gelen gelenekleriniolgunlaştırdıkça biz eskiye bakıp gülmeyedevam edeceğiz galiba. Tıpkı bir üniversitesinema kulübünün her yıl sinemamızın yüzkarasıbaşlığıyla gösterdiği, Malkoçoğlu - DünyayıKurtaran Adam seyirliği gibi. Ama sorun niyegüldüğümüz değil, sanırım, neye güldüğümüz.

Bu günden bakarsak, düne ait her türk filmibiraz eksik biraz yanlıştır. Ama yine bugündenbakarsak yine her türk filminde biraz eksik,biraz yanlış biz varız -tıpkı Yemen türküsündekisıcaklığı, Brandenburg Konçertosu'ndâ ya dabir İrlanda ezgisinde bulamayacağımız gibi-ve enönemlisi o filmlerin aynasında varolan bir nesilvardı. Love Story'nin değeri ayrı, Sürtüğündeğeri apayrı. Belki eski filmler içten değildi,samimiyetlerini görüntüler perdeye yansıyanakadar tüketip bitiliyorlardı. Ama içtenlik vemasumiyet, seyirciyle başlayan, onun katalizörgörevi yaptığı karanlık salonlarda tekrarcanlanıyordu. Türkan Şoray'in söylediği şarkıyıBelkıs Ozener'in seslendirdiğini bilse.de seyirci,şarkıyı heyecanla dinleyip, anlatılan masalıkabullenirdi. Çünkü masaldaki yeri hazır,Beyoğlu'nda Playmouth'u, Aşıklar Tepesinde

-Yeni birini bulduk. Türkücü birçocuk. Ali Nazik. İyi biri.Elinden tutmaya karar verdim.Ünlü bir gazinocu dinleyecek,TRT'yle de anlaştık. Bakalım.İnşallah... Tabii, gene de nerdeeski şarkılar, şarkıcılar,türkücüler.

sevgilisi, bitmez dertleriyle gerçeğin sahtesiydiperdedekiler.

Yesilçam bir masal anlatılmıştı. Ve Masallarhep aynıdır. Anlatıldıkça değişir, gelişir.Dinleyenin kafasına her tekrarda bir kez dahakazınır; her tekrarda yaşama bir kez dahayaklaşır. Ama hiçbir zaman yaşamın kendisiolamaz. Kahramanlar iki boyutludur. Çünkümasal çok ayrıntı kaldırmaz. Kişilikleri

29

Page 30: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

hayalperdesi

didiklenmiş derinlikli kahramanlar da zatenmasallarda yer almaz. Gelin bu masallardakiŞahmeranı, Peri Padişahının kızını, Ferhat'ı vediğerlerini bir kez daha anlatalım.Eski filmler

Peri Padişahının köşkünde ahçı Necdet Tosun,uşak Cevat Kurtuluş'tur, güven vermeyenbakışlarını saklayıp neşeli bıyıklarının görkeminiortaya çıkarınca küçük hanımın ya da beyinşoförü olma ayrıcalığı, Hüseyin Baradan'ındır.Orta ya da liseden terk, çaresiz anne Diler Saraç,

-Sen hayal görisen. Sen parabasisen. Sokak itlerine döndük!Ne kaseti!-Sen ne diyorsun lan! Ben bu işehayatımı koydum! Şerefimi fedaediyorum lan ben! Niye ha niye!

okumamış fakat gün görmüş ana hep ŞaziyeMoral'dır. Kafada ikircikler yaratan, çoğunlukköy muhtarı namzeti, fi lmin bir yerlerindekesinlikle muhalafet şerhini koyacak kadın anaAliye Rona'dır, başkası olmaz. Irazca'dan kalmaalışkanlığı ile hep şedid ve haşindir. Analar filmegarip tadlar katmakla kalmaz, senaryonungeleceği noktayı bir yere kadar belirlerler.Babaların belirleyici vurgulan pek yoksa dadüğümün nerede bağlanacağı, kader çizgisininnerede çetrefilleşip salkım saçaklaşacağınınsessiz habercisidirler. Mesela, Hulusi Kentmengenellikle fabrikatör ve sağlıklıdır, filmlerindepek ölmez, ölse de bu ölüm erken ve arabeskdeğildir. Felaketlere prim vermez. Perdedegörünmeyen yazlıklardan, özel yatlardan,hanlardan, hamamlardan bahseder. Bazen demahalle komiseridir.

Talihsiz babalardan Nubar Terziyanı görüncebiliriz ki, filmin ortalarına doğru, çoklukbaşlarında, cenaze kalkacak ve esas kız hayatındikenli yollarında viicut-ruh ikilemi arasındakalacaktır. Yeşilçam; analar ve babaların sık sıktürevlerini alır; babacan amcaları, anaç teyzelerizler, iyi niyetli mamalar, mama kılıklı halalar vetemiz kalpli zampara amca beyler resmi geçityaparlar perdede: Mürüvet Sim, Mualla Sürer,Atıf Kaptan, Osman Alyanak, Ali Şen, SunaPekuysal, Güzin Özipek, unutulmaz Vahi Öz...

Ve uzayıp gider bu liste.Kötü kardeşler neyse de, kötü aşıklar çeşitlilik

gösterirler. Muzaf fer Tema köşklerden,kulüplerden dışarı çıkmaz ve bildik fularıyladolaşır ortalıklarda. Güven telkin etmeyen birkişiliktir. Ama Önder Somer kadar değil. ÖnderSomer nüanslarını, Kenan Fars'tan almıştırsanki. Sonraları Ekrem Bora'nm devralacağıvücut-ruh ikilemi Muzaffer Tema'nın yüzündebelirmiştir.

İster değişen değerler, ister yeni tip yaratmaihtiyacı, sebepler ne olursa olsun eski filmlerdediğer karakterlere nazaran kötü karakterlerintoplamı hep baskın çıkmıştır. Daha doğrusuiyiler çeşit lendiri lemiyorsa, kötüleriçeşitlendirmek daha uygun görülmüştür. Kötü,biraz kötü, çok daha kötü, köskötii olaraks ın ı f landı r ı lab i l i r . Perdede göründüklerindetamam denir; bu ancak biraz kötüdür, şu veyabu durumlarda çok kötü olamaz. TecavüzcüCoşkun, Avarenin "kötü" Kaya'sından bilekötüdür. Kaya'mn ne yapacağı belli olmaz,Coşkun'unki bellidir. Kaya kötü olduğununbilincindedir ve sürekli bunu tekrarlar ancakCoşkun ne olduğundan habersiz, bilinçsizcekötüdür. Hayati Hamzaoğlu, Bilal İnci, TurgutÖzatay mantık haddeleri hiç olmazsa çalışankötülerdir. Köy ağası, mahalle kabadayısı,mafia zorbası olarak çıkarlar sahneye ve ölümonları filmin son karelerinde acımasızca bulur.

-Ah, Muhsin Bey! Hoş geldiniz,geçmiş olsun.- Sağolun madam, nasılsınız?-Evi değil im. Evimiz i yıkoorlar.- Burayı da mı?- Her yeri. Bütün Beyoğlu'nuy ıkoor lar .

Maalesef ö lümler i yeterince tatmin etmezseyirciyi. Naif kötülerse öykü boyunca kişilikproblemlerini sorgulayıp can sıkarlar, ama yinede erkek adamlardır. Zaten ya daha önceden jönolup tahtlarından devrilmiş ya da yüzlerindenvicdan k ı r ı n t ı l a r ı n ı söküp atamamışlardır.Güçlüdürler ama ruhları fakirdir. Esas kadınlarkötü kötü bakarlar, onlar melül melül bakmayı

30

Page 31: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

haya/perdesi

-Ağam, kusura bakma. Kendimikurtarmam lazımdı.-Kurtardın mı bari!

tercih ederler esas kadınlara.Esas oğlanlara gelince, hepsi esaslı

adamlardır. Perdede yarattıkları elektrik, geçmişile bugünleri arasında oluşan resmingörüntüsüdür aslında. Cüneyt Arkın GurbetKurlarındaki güvenilmez karakteri vegereğinden güzel fiziği ile seyredene Ayhan Işıkkadar içten görünemez. Işık DolapdereCinayetinden edindiği bakışları ve sopa gibidoğruluğuyla tam bir mirasyedi olamaz. Ancakbir zaman gelir ki "yüz" tüm bu "sankiyaşanmışlıkları" gerisinde toplayıp seyirciyeyansıtır. Tıpkı Ediz Hun'daki muzipliğin neAyhan Işık ne de Arkın'ın sularında dolaşmayamüsait olmamasına rağmen her ikisinin deprofillerine yaklaşma çabası gibi. Ancak Edizdaha renksiz ve başarısızdır, onun kaderidedikodulara kanıp sevdiği kadını yıllarcabarlarda, pavyonlarda, alkol komalarında sürümsürüm süründürmektir. Eşref Kolçak ErkekAlidir. Zamanla gezindiği bulanık sular bugerçeği değiştirmeye çalışsa da yalnızca imajınınvurgusu körelmiştir o kadar. Fikret Hakan'agelince o da biraz Erkek Alidir. Fakat tümhoyratlığının yanında nerdeyse kadınsılığa varangizli bir şefkati de yüzüne yakıştırmayı ihmaletmez. Gözlerine, gerektiğinde, gerekli miktardayaşlan doldurabilirle yeteneğine de sahiptir.

Ve tüm bu kahramanlar üstlerine dikilmişelbiseleri ya daraltır veya genişletirler. IşıkYirmi Yıl Sonrada hem Otobüs Yolcularınınmert şoförü, hem Küçük Hanımefendinin züppeaşığı, hem de mahallenin Avare Mustafasıdır.Biraz odur, biraz öteki, belki de hepsinden birparçayı taşıyarak başlar bir sonraki masaldakirolüne. Ve Hüseyin Peyda Mezarımı TaştanOyun der sanki, her filmde görünen can alıcıbakışlarıyla.

Can alıcı bir başka bakış da TürkanŞoray'ındır. Özellikle yakın çekimlerde gözebatan ıslak ve sinerama etkisi veren dudaklarıyla

cinselliğin mahremle savaşını dile getirir sanki.Karakter stoğu en fazla olan starlardan biridir.Ancak dilsizdir. Aslında tüm oyuncularkonuşamaz. Onları konuşturanlar hep aynısesler ve şarkı sözleridir. Kadın kahramanlarınsermayeleri, temelde Şorayın dudakları vegözleri, Koçyiğit'in tikleri ve melül bakışları,Giriğin "Yakaladım mı boynunu koparırım"ifadesidir. Hangisi hoşunuza giderse onuseçebilirsiniz, ya da hepsini. Hangisininanlatmak istediği masalı tercih etmişseniz onudinleyebilirsiniz. Nasılsa sonu başındanbellidir. Alışılmışın dışında kalan her sonkandırılmaktır. Çünkü istenen evvel zamaniçinde başlayıp, elmaların alfabetik sıraylabaşlara düştüğü sinema çıkışlarıdır. Ve herSinema çıkışı güzel bir masalın yavaş yavaştükenişidir.

Bir soru:"MUHSİN BEYİ İZLEDİNİZ Mİ?"

rehber ruhlarile

ilgili açıklamayıbekleyin,

yakında...

31

Page 32: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

med-cezir

BİLİMDE METAFOR*LAR

ahmet k.

Bilim üzerine farklı düşünme egzersizleriKuhn'dan sonra iyice hareketlendi vesorgulanması hayli ilginç olguları gözümüzünönüne serdi. Bilimi dünyayı anlamak ve doğanınsırlarını çözmekte en hakiki yol gösterici olarakkabul eden Aydınlanmacı düşünce ve onun bizialıştırdığı önyargı objektif deney ve gözlemyöntemleriyle bilginin çoğaldığı ve ilerlediğimizfikri olmuştur. Ta ki Kuhn fizik tarihine değişikbir bakış açısıyla yaklaşıp görünen köye değişikbir kılavuzluk yapana dek. Ve bu kılavuzsayesinde bilim felsefesi, bilim tarihi ya da enbasitinden bilimin ne olduğu üzerine kafayoranların burnu o malum şeydenkurtulamamaktadır. Kuhn'un söylediklerini birtarafa bırakırmış gibi yapıp bilim üzerine tekrardüşünürsek karşımıza çıkan manzara şu olacak;bilimin çeşitli dönemlerinde bilime hakim çeşitlimetaforlar denk düşmekte. Bilim adamı vesokaktaki adam için bu metaforlar biliminbulunduğu noktanın veciz birer özeti neredeyse.Kuramlar bu metaforlar sayesindeanlatılabilmekte bilimadamları bu düşünüştarzıyla yeni kuramlar üretmektedirler. Freud'uele alırsak göreceğimiz şudur: Freud zamanınıntermodinamik prensiplerini insan psikolojisineuygulamıştı; yani insan kapalı bir kapta bulunansıvı gibidir. Akıldan bağımsız güdülerin kaynağıolan id ve ego/süper-ego arasında hidrolik birdenge vardır. Bu kapalı sistemde hiçbir şeykaybolmaz. Bastırılır ve bastırılan güdüler başkabir yerden fırlar, ortaya çıkar. Ortaya çıkış dailginç ve akıl dışıdır. Yani kişiyi alıştıra alıştıratedavi ederseniz sözkonusu fobi yokolur fakatyerini başka bir fobi veya davranış bozukluğualır. O enerji sürekli dönüşür, fakat kaybolmaz.Bu bakış açısıyla düşünüldüğünde Freud'un

*Metaforun tam Türkçe karşılığı istiare, yani birkavramı alıp başka bir kavram yerine kullanma.

kuramı ile arabaları kaldıran hidrolik sistemlerarasındaki benzerlik ilgi çekicidir. Freud'unyaralandığı bu benzetimi hidrolik metafor olarakgenel bir başlık altında tutarsak bilim tarihindebaşka örneklerini de bulabiliriz. Bunlardan eneskisi Sokrat öncesi döneme kadar uzanır. M.Ö.5yy da Hipokrat okulu aklı dört salgıyla(sümük, kan, kara safra, sarı safra) açıklamayaçalışan bir hidrolik model geliştirmişti. Busalgıların dengesizliği ile zihinsel sorunlarındoğduğu öne sürülmüştür. Örneğin sümükfazlalığı duygusuzluk, kayıtsızlık yaratmakta;kara safranın fazlalığı melankoliye nedenolmaktaydı. Şimdi tüm bunların Freud ile neilgisi var diyebilirsiniz. Üzerinde durmakistediğimiz nokta kuramların açıklamakistedikleri olguları başka olgulara benzeterekçözme yoluna gitmeleridir. Bir tür hidrolikmetafor olarak düşünülebilecek olan bir model deM.Ö 2 yy da Romalı hekim Galen'in önerdiğialgılama kuramıdır. Bu modele göre duyuorganlarından gelen mesaj sinirlerde akan bir sıvısayesinde beyne ulaştırılmaktadır.

Batı bilim ve sanatının altında yatan temeltemalardan belki de en önemlisi kişinin bir ruhtaşıdığı fikridir. Batı mitolojisinin her yanmasinmiş olan bu düşüncenin en bilinensistematiğini Descartes başarmıştır. Ona göreinsan, ruhun denetimindeki bir makinadır.Hayvanlarda ise Hıristiyanlığa uygun bir ruhbulunmadığından onlar sadece makinalardır.Dünyevi olan mekaniğin ilkelerine uymakta ilahiolansa benliği oluşturmaktadır. Benlik yeterli birkavram değil belki. Yer yer ruh, akıl, bilinç vehayat olarak da batı mitolojisinde işlenen birtemadır. Çeşitli yöntemlerle dünyevi olanaverilebilir. Pinokyo'da dokunmayla, yaratılışefsanesinde üfleyerek, Frankestein'da elektrikleve bir sürü korku ve bilim kurgu filmindekarşımıza çıkan, "sıradan"a gizlenmiş birbüyük metafordur.

İnsanı ruha sahip bir makina olarak gören

32

Page 33: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

med-cezir

Hıristiyanlığın ana teması II.Paylaşım Savaşı'ndan beri gündemde olan Kontrol Mühendisliği veyaSibernetik'de de sürmektedir. Çünkü tüm bu ruh/makine-beden'düalizminin getirdiği benliğin, nefsinkontrolü düşüncesi Sibernetik Metafor olarak adlandırılmayı hakediyor bence. Sibernetik kelimesininkökünü oluşturan Siber kelimesinin geminin dümencisi anlamına geldiğini akılda tutmakta yarar var.

Ayrıca İslam'da da Benliğin denetlenmesi temasının öğretinin yapısını oluşturan temel taşlardan biriolduğunu hatırlatalım. Nefsin terbiyesi, nefse hakim olunması gibi kavramlar insanı, insan-ı kamilyapan yolda atılan adımların en önemlileridir.

Öte yandan elektronik ve bilgisayarın gelişmesi bilimadamlarma yeni ilham kaynakları yaratmıştır.Örneğin sinir hücrelerinin elektriksel parçalara (anahtar, kapı, veya röle) benzetilerek düşünülmesininkaynaklan sadece elektronik değil biraz da matematiktir. Çünkü toplama, çıkarma ve çarpma yapabilenbir mekanizma binaltıyüzlerde, bugünkü bilgisayarların babası olan John von Neumann 'dan çokdaha önce ortaya konmuştu. Hatta Leibniz "aklın tüm doğrularının bir çeşit hesaplamayaindirgenebileceği" evrensel bir mantık makinası hayal edebilmişti. Günümüzde ise bilgisayarınyarattığı çarpıcı metafor her psikoloji kitabına girmiştir. İnsan düşüncesinin fakir modelleri kutularhalinde kısa dönemli bellek, uzun dönemli bellek, merkezi işlem birimi, duyu modülleri gibi bilgisayarterminolojisinden ödünç alınmış kavramlarla donatılmıştır.Bilim tarihinde metaforik düşünmeninyarattığı dezavantajların yanısıra kazançlar da büyük olmuştur. Örneğin, telgraf gibi elektronik iletişimsistemleri Helmholtz'a basit bir sinir modeli kurmasını sağlamış ve en çarpıcısı 1950'lerde koaksiyelkabloda iletiyi tanımlayan matematiksel denklem Hodgkin ve Huxley tarafından aynen uyarlanarakonlara Nobel kazandıran sinirde elektriksel etkinliğin ortaya çıkışını ve yayılmasını açıklayançalışmalarına kaynak olmuştur.

Son olarak da optik metaforlara değinmeden geçemeyeceğim. Beyin üzerine optik metaforun tarihieskilere dayanır. Eski yunan epistemolojisinde bilginin kaynağı görmedir. Bu yaklaşım 'görüyorum,öyleyse biliyorum' olarak özetlenebilir. Çağdaş bir optik metafor da belleğin yapısının hologramabenzetilmesidir. Bilindiği gibi hologram kaç parçaya ayrılırsa ayrılsın görüntü herbirinde tekrar tekraroluşur. Zedelenmelere ve haraplanmalara karşı duyarsız bir sistem oluşuyla ilgi toplamıştır. Çünkübeyinde de belli hücrelerin ölümü belli bilgilerin kaybolmasına değil tüm sistemdeki bilgilerin yavaşsolmasına yani bildiğimiz bunamaya neden olur.Şu andan geçmişe yaptığımız bu atıflarla özetlemeğe çalıştığımız hidrolik, mekanik, elektronik,

bilgisayar ve optik metaforlarına göre bolümlenmiş bilim tarihi belki de gelecekte hiç de ciddiyealınmayacak bir tasniftir. Nasıl ki geçmişte kullanılmış metaforlar bize şimdi saçma ve komikgeliyorsa bizim de bu bakış açımız ileride böyle değerlendirilebilir. Aynen hayvanların 981 yılındaÇinliler tarafından yapılan sınıflandırılması gibi.

981 yılında yayınlanmış bir Çin Ansiklopedisindebulunan canlıların sınıflandırılması

I) imparatora ait olanlar 2) Mumyalananlar 3) Evcil hayvanlar 4) Süt domuzları5) Denizkızları 6) Hayal ürünü (efsanevi olan) hayvanlar 7) Başıboş köpekler8) Bu sınıflandırmaya dahil olanlar 9) Kudurmuşlar 10) SayılamayanlarII) Çok iyi Devetüyü bir Fırçayla temizlenenler 12) Ve saire13) Su testisini henüz kırmış olan 14) Çok u/aktan bakı ld ığ ında sinek gibi görünenler

33

Page 34: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

rehber ruhlar

yargısız infaz

Natolya'daCharante Bölgesinde,Saint Cesaire Kenti...

Kendi kendime, eğer işin içinde iskelet varsa jandarmaları ilgilendirir diyedüşündüm...

Ve iyi bir ödül kazanabilirsindedi!

"Baba,endişelenecek bir şey yok

gerçekten..."

(Bunlar insan değil!)

Sahi ödül verecekler mi?

Yıllardır burada yaşarım ve köpeğim içine girinceye kadar bu mağaranınvarlığından bile haberim yoktu. Girişi kayalar ve çalılarla kaplıydı...

(Düşünün bayım!)

Gözlerimizin önündehiç beklemediğimiz bir manzara belirdi.

Elli kadar iskelet...

(Aman Tanrım!)

Adeta ani bir baskın! Birçoğu uykuda ölmüştü- diğerleri kendilerini savunmuşlar...Yanlarında yiyecek altıkları, ilkel silahlar...

Belki teküs

bu değildi!

34

Page 35: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

rehber ruhlar

çocuklara deneyler

küçük çocuklar güle güle okusunlar

gül ve yonca, 17 man 1989

Bir denge deneyi daha...Gerekli malzemesi hemen hemen

hiç bir şey:bir kurşun kalem ve bir çakı

yeter

(Mıknatısın parmak izleri)

Çakının bıçak ve kını arasında90 derecelik bir açı.

Dengeyi sağlamaya çalışıncakalemi batınn

ister masa kenarında ister parmakucunda.

Her zaman her yerdegüzel bir intihar.

Lütfen cesetleredokunmayın!

tekzip

çocuklar anladı (ana yalnızca bir kaçı

e.e. cummıngs

Kural dışı şekliyle ün salmaktanvarolmayan bir kadım noktalamak

kendi adının baskısında"ben"

kelimesinihep büyük harfle yazmaktan

yağmurda küçük harf kullanmakbahçe ya da aşksızlığı göstermekten

bir kelime oyununu açıklamakyada

bir açıksaçıklığı saydam bir şekildegizlemek

içindeğil

dirtüm

bunlar:

bir oyunu bir bale senaryosu bir desovyet rusya günlüğü var

35

Page 36: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

dej a vu

FOUCAULT SARKACI37. bölüm

ıımberto eco

"Otur, Casaubon. İşte bizim metallerin tarihiprojemizin planlan". Yalnız kalmıştık ve Belboçeşitli bölüm başlıkları, indeksler ve önerilergösteriyordu. Metinleri okumaya, ilüstrasyonlarıbulmaya çalışıyordum. Ümit verici kaynaklarınb u l u n d u ğ u n u sandığım birkaç Milanokütüpanesinden bahsettim.

"Yeterli olmayacaklardır" dedi. "Öteki yerleride görmelisin. Mesela Münih'teki bilimmüzesinin nefis bir fotoğraf arşivi var. Paris'teArts et Matiers Konservatuarı var. Zamanımolsaydı ben gitmek isterdim."

"İlginç mi?""Rahatsız edici. Makinenin zaferi. Gotik bir

kiliseyi mesken edinmiş..." Tereddütle sustu.Masanın üzerindeki kağıtları tekrar düzenledi.Sonra, söyleyeceklerine çok fazla bir önematfetmekten korkarak: "Ve, Sarkaç orada" dedi.

"Ne sarkacı?""Sarkaç. Foucault sarkacı."

Ve onu bana tarif etti, aynen iki gün önce,Cumartesi günü onu gördüğüm şekliyle. Belkide Belbo beni o şekilde hazırladığı için öylegördüm. Fakat o anda çok fazla bir heyecangöstermemiş olmalıyım ki, Belbo, ŞistineChapel'i görüp de 'ee, hepsi bu mu?' diyen biradammışım gibi bakıyordu bana.

"Belki de atmosferin etkisidir. Yani birkilisenin içinde olması. Fakat, inan çok güçlüduygular hissedeceksin. Evrende, y u kardaki osabit nokta haricindeki herşeyin hareket içindeolması düşüncesi... Kaderi olmayanlar için,Tanrı'yı tekrar bulmanın bir yolu. Veinançsızlıklarıyla ters düşmeden, çünkü o birhiçlik noktası. Sabah, öğlen, akşam ümitsizlikyiyip, ümitsizlik içen benim kuşağımın insanlarıiçin çok rahatsız edici olabilir."

"Benim kuşağım daha çok ümitsizlik yiyipiçiyor". " B u n u n l a övünme. Herneyse,yanılıyorsun. Senin için bu sadece bir an.'Carmagnole' şarkısını söyleyip sonra hepbirlikte Vendee'de buluşabilirsiniz. Bizim içintamamen farklıydı. İ lkin faşizm vardı ve biz oncaçocuk oluşumuza ve tüm olup bitenleri birmacera hikayesi olarak algılamamıza rağmen,halkımızın ölümsüz alınyazısı sabit bir noktaydı,ikinci bir sabit nokta ise Rezistans'dı. Özellikleolayları benim gibi dışarıdan seyredip bir takımedebi metinlere dönüştürenler için... Baharıngeri d ö n ü ş ü y d ü , bir ekinoks veya birgündönümü gibi; onları her zaman birbirinekarıştırdım... Bazıları için ikinci sabit noktaTanrı'yclı; bazıları için çalışan sınıflar; ve birçokları için her ikisi de. Aydınlar, sağlıklı, güçlüve dünyayı yeniden yapmaya hazır pırıl pırılişçilerle beraber olmaktan mutluydular. Veşimdi, senin de gözlemlediğin gibi, işçiler hâlâvar ama çalışan s ı n ı f yok artık. Belki de oYugoslavya'da öldürüldü. Sonra senin kuşağıngeldi. Senin için o l u p bitenler doğaldı,muhtemelen bir tatil gibiydi herşey. Fakat benimyaşımdakiler için değil. Bizler için bu birduraklama, bir p i şmanl ık , b ir tövbe etmedönemiydi . Biz başaramamışt ık ve sizgel iyordunuz, heyecanınızla, cesaretinizle,özeleştirinizle... Bize ümit getiriyordunıız, yaşı35-40 olan bizlere ümit ve aşağılama, fakat yinede ümit. Herşeye sıfırdan başlama pahasına daolsa, sizin gibi olmalıydık. Kravat takmayıbıraktık, trençkotlarımızı bir tarafa atıp ikincielden kaba y ü n paltolar satın aldık. Bazılarıişlerinden ayrıldılar ve yapılanmaya hizmetesoyundular..."

Bir sigara yaktı ve çok acı bir şey yapıyormuş

36

Page 37: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık
Page 38: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

deja vu

gibi bir yüz ifadesi takındı. Kendine devam etmekiçin bir mazeret olarak bunu abarttı.

"Ve sonra siz herşeyden vazgeçtiniz. Oysa biz,tüm o kutsal pişmanlığımızla Coca Cola içinreklam metinleri yazmayı reddettik, çünkü bizanti-faşisttik. Garamond'da çerden çöptenkitaplarla uğraşmaya başladık, en azından kitaplarinsanlar içindi. Fakat siz, burjuvaziyi alt etmeyibeceremediniz ve onlara videokasetler, hayallersattınız, Zen ve motosiklet bakımı gibi şeylerlebeyinlerini yıkadınız. Bize Başkan Mao'danarakladığınız düşüncelerinizi sattınız, belli birindirimle tabii, ve o parayı yeni yaratıcılık içinyapılan kutlamalarda havai fişek almak içinharcadınız. Utanmadan. Biz hayatımızı utanarakgeçirirken üstelik. Bizi kandırdınız; saflığı temsiletmiyordunuz bu sadece bir ergenlik sivilcesiydi.Kendimizi solucan gibi hissetmemize nedenoldunuz çünkü Bolivia milisleri ile karşıkarşıyagelecek cesaret bizde yoktu ve sokakta yürüyenbirkaç zavallı piçi arkadan vurdunuz. On yıl öncesizleri hapisten kurtarmak için yalan söylüyorduk;siz arkadaşlarınızı hapse yollamak için yalansöylüyordunuz. İşte bu makinayı bu yüzdenseviyorum; bu makina aptal, inanmıyor, beniinandırmıyor, yalnızca ne söylersem onu yapıyor.Ben aptal, makina aptal. Dürüst bir ilişki."

"Fakat ben...""Sen masumsun, Casaubon. Sen taş atmak

yerine kaçtın, okulunu bitirdin ve kimseyi devurmadın. Gerçi birkaç yıl önce senin de benikazıkladığını sanmıştım. Kişisel bir şey değil,sadece bir kuşak çatışması. Sonra, geçen seneSarkacı gördüm ve herşeyi anladım."

"Herşeyi mi?""Nerdeyse herşeyi. Görüyorsun ya Casaubon

Sarkaç bile bir yalancı peygamber olabiliyor. Onabaktığında kozmozdaki tek sabit nokta olduğunugörüyorsun, fakat onu Konservatuar ıntavanından söküp bir geneleve astığında aynışekilde çalışmaya devam edecek. Ve başkasarkaçlar da var: New York'da BM binasında varörneğin, San Fransisco'daki bilim müzesinde varve Allah bilir daha kaç tane var. FoucaultSarkacı'nı nereye koyarsan altında yeryüzünündöndüğü hareketsiz bir noktadan salınıyor.Evrendeki her nokta sabit: Tüm yaptığın Sarkaç'ıo noktaya raptetmek"

"Tanrı her yerde o halde?"

"Bir bakıma, evet. İşte Sarkaç'ın beni nedenrahatsız ettiği. Sonsuzu vaadediyor fakatsonsuzun yerini saptamak yine bana kalıyor. Oyüzden S arkaç'a tapınmak yeterli değil; hâlâ birkarar vermek zorundasın, onun için en iyinoktayı bulmak zorundasın. Ve hâlâ...

"Ve hâlâ...""Ve hâlâ... Beni hiç ciddiye almıyorsun değil

mi Casauban? Yo, içim rahat; biz şeyleri ciddiyealan tiplerden değiliz... Güzel, dediğim gibi,ömür boyu Sarkaç'ı bir çok yere asmayauğraşsan da bir işe yaramayacağınıdüşünüyorsun, fakat orada. Konservatuar'daçalışıyor. Evrende özel yerler olduğunu mudüşünüyorsun? Bu odanın tavanı mesela?Hayır, buna kimse inanmaz. Atmosfereihtiyacın var. Bilmiyorum belki hep doğru yerinpeşindeyiz, belki de o ulaşabileceğimiz biryerde fakat farkına varamıyoruz. Belki de onufarketmek için ona inanmalıyız. Neyse, gidipSignor Garamond'u görelim."

"Sarkaç?""Ah, budalalık! Şimdi ciddi olmalıyız. Eğer

paranı almak istiyorsan patron seni görmeli,sana dokunmah, seni koklamalı ve senyapacağını söylemelisin. Hadi gel, patronunsana dokunsun; patronunun teması sıraca illetinibile iyileştirir.

-38-

Page 39: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

şişedeki mesaj

SUNNYSIDEMEKTUBUSUNNYSIDEMEKTUBUSUNNYSIDEMEKTUBUSUNNYSIDEMEKTUBUSUNNYSIDE

l .gündür bugünSevgili Ferhat,Uzun zaman olmuş sana yazmayalı. Ne garip, bu gün ayın birinci günü, birini bekliyorumaklıma sen geliyorsun. Tarih atma isteğiyle saatime bakıyoram ve zamanı fark ediyorum. Garipdeğil mi; bu gün dünden farklı değil. Muharrem aynı muharrem, günler aynı, mekanlar aynı,yalnızca bir kere gördüğüm insanı ikinci kez göremiyorum. Değişenler; suratlar ve takvimdekigünler. Saatimin rakamlarının her gün, her dakika, her saniye değişmesine rağmen, saatim hepaynı saat. Biliyorum ki bazı değişikliklere ihtiyacım var. Ve tüm bunlar saatimdeki rakamlarındeğişimine bağlı gibi.Oh be, Ferhat mektubumun ilk sayfasını bitireceğim. Ulan bayağıdır sana yazmamıştım,kendimi kaybettim işte. E para hırsı, ne olabilir başka. Gerçekten seni çok özledim. Bazeninsanları sana benzetiyoruz, (san çiyan) uzun menzilli ilerigeri odaklanan gözlerinle işte Ferhatdiyoruz.

***Bu bölümde gelişen olayları anlatacağım sayın arkadaşım. Hayvan! Buraya gelmeyi hiçdüşündün mü? Bu sana ikinci söyleyişim, neyse.Benzin istasyonundaki yüksek lisansımdan bahsedelim. Oldukça başarılı oldum. Geceçalışmasına adaptasyonum sayesinde, şu anda rahat rahat çalışıyorum. İyi kötü üç ay takıldım.Pek iyiydi diyemem, bana göre değildi de diyemem; yapmam gerekiyordu, yaptım. Bu aradaduymuşsundur; Amerika'nın meşhur "yellovv çap" işine başladım. Kimse inanmıyor, ben deinanamij orum.OLAY NASIL GELİŞTİ? Benzin istasyonuna gelmekte olan müşterilerden, Pakistanlıolduğundan başka hiçbirşey bilmediğim taksici jilet ağbim bana benzini açmamı söyledi ben deona kaç numara olduğunu sordum, o da bana işaretle onaltı dedi. Ve sonra jilet ağbimi yanıma

39

Page 40: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

şişedeki mesaj

çağırdım. Ulan herif İngilizcenin i'sini bilmiyor. O ana kadar rivayet, green card'ınolmadı mı taksici de olamazdın. Ama jilet ağbim doğru yolu gösterdi. Zaten benzincidensıkılmış ve bunalmış durumdaydım. Bir gece kendime hakim olmasam, tüm taksicilere,gelene gidene bedava benzin değıtacaktım. Neyse ki sonradan, bu deliliğe kimse inanmaz,paralan çaldı bu adam iftirasından korktum. Ertesi gün tüm uykuya gebeliğime rağmenSan Taksi komisyonuna gidip örgüt üyeliğime kabulümü istedim. Çeşitli sınavlararağmen başanyla yırttım, artık taksiciyim. Buna kader diyenin ağzına turp suyu sıkayım.Bu arada azimle sı.. .mm, mermerin delinmesine az kaldı. Herkes hayretler içinde, ben deöyle. İlk arabayı aldım garajdan; ne yol bilirim ne iz... Ama titreme krizini atlattıktansonra ilk müşterime hayırlı bir yolculuk geçirttim. İlk hafta çok heyecanlıydım amadiyorum ya azmin elinden hiç bir mermer kaçamıyor. Bu mesleğin en ince ayrıntılarınıbile öğrenmeye başladım. Büyük bir ihtimalle kitap da yazacağım. Adı da: Hayatım veBen.Bu arada New York'ta sıfırdan başlayan ya da feleğe tokat atan bir çok kişi ilk basamakolarak taksiciliği seçmiş. Şu an Harward üniversitesinde iki profesör'ün daha önce taksiciolduğu haberini, beş altı tane zengin işadamının hatta daha önce çalıştığım benzinistasyonunun yanı sıra elliye yakın istasyonu olan patronumun da eski taksici olduğunuhatırlatırım.

Ulan adi Ferhat dalga geçiyorsundur allahbilir! Ama ben yine de sana güzel sunmayaçabaladığım mesleğim hakkında yazımı burada bitirmek zorundayım. Geçen zamandailginç hiç bir şey olmadı. Zaten herkes sana yazdı.Yıldız 330 kilo olacağım diye tutturdu,bir hafta önce giydiği eşofman bir hafta sonra küçük geliyor. Ama hâlâ yiyor. İsmail birtelevizyon manyağı oldu. Tabii bu arada Meltem'in de olmadığını söyleyemem. AyrıcaBroadway'e gidiyoruz, inanılmaz ucuzlukta bilet satıyorlar. Yani 35-40 $lık biletler 3$asatılıyor. Her hafta bir oyun seyrediyoruz. Tabii partiler veriliyor. Bir çok Türk'letanıştık, hepsini koy çuvala, bağla ağzını, at okyanusa. Bir tane insan yok aralannda,hepsi cins.

***Bazen gece yansı müzik dinliyorum taksinin içinde, koca Manhattan bomboş, taksicilerpusuda, gece yansına on var. En az gece yansını 25 geçmeli ki insanlar bir yerlerdençıkmaya başlasın, pusuya yatmış avcı taksiciler müşteri avlayıp para için ölümü gözealsınlar. Ve ben sakin, sigaramı yakmış müziği dinliyorum, dalmışım, uzaklardayım.Aklım hep aynı yerde. Tık tık tık, taksi boş mu? İyi giyimli bir kadın ve bir adam. Nereyegittiklerini soruyorum, 78th street 9th Avenue diyorlar. Hala hayallerimle gidiyorum,yolda arkamdan bağırıyorlar, niye sola sapmadın, niye dönmedin diye. Bir bakıyorumtaksimetrede 15 dolar yazmış. Ulan ayıp be, 5 dolarlık yer. Yani orayı düşünüyorum,sizleri. Gece yarısına on kaladan yirmibeş geçene dek hayaller kuruyorum, bir ordan birburdan. Kısacası beni unutmayın, bizleri. Ben sizleri unutmuyorum. Sen ve diğerlerini.Selam söyle, onlara da yazacak bir kaç satırım var. Ulan mektubumun altıncı sayfasınageldim hâlâ yazmak istiyorum. Biliyorum daha yazarsam gelecekte bana delil olarakgösterecek materyalin de artacak. S. .tir! Ben sana o kapıyı açmayacağım.

Kendinden, İstanbul'dan, bir ordan, bir sizlerden haberlerinizi gönder bana.Bak işte yanımdaki koltuğa olurdun bir an. Sanki Samsun sigaran ve gülen Ferhat

Hoşçakal,Muharrem A. Irmak

40

Page 41: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

İ L E T İ Ş İ M E V İ

Bahariye Cad. Nevzemin SokakNo. 18/8 81310 Kadıköy - İSI

Tel: 41 42 45 7 Fax: 4142458

Page 42: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

ay tutulması

REQUIEM

murat gülsoy

Ilık sabah güneşinin uykudan henüz kalkmış mahmur bedeninizi teklifsizokşayışlarıyla, gözleriniz yarı kapalı, keyifle portakal suyundan aldığınız tembelyudumların kokusuyla hatırlıyorum sizi hep. Hep sabahları size uğradığımdanherhalde. Siz beni nasıl beklerdiniz bilemem, fakat ben... Size geleceğim sabahlarnasıl saçlarımı tarar, nasıl elbiselerimi defalarca ayna karşısında dener ve evimi birdaha dönmeyecekmişim gibi yüz üstü bırakır, kalbim çarpıntılar içinde fırlardımsokağa.

Kapınızı çalarken neler hissettiğimi keşke anlatabilecek kadar yetenekli bir şairolabilseydim. Kapınızın önüne geldiğimde hissettiklerimi isimlendirmek öyle zor ki.Çoğu zaman pişmanlık ve isteğin, hüzün ve sevincin birarada yüreğime, beynime vetenime hücum etmesi yüzünden alı al, moru mor, ellerim titreyerek zilinize doğruuzanırdım. Zile bir türlü basamaz, tanrısını rahatsız etmekten korkan bir kul gibizavallı bir telaşa kapılır, zaten defalarca bakmış olduğum saatime, akrep veyelkovanın ne demek istediğim anlamaksızın tekrar tekrar bakar, kapının ardındakisessizliği dinleyerek, zamansız bir kara anın içine yuvarlamrdım. Ve kapınızınönünde ruhumun küçülerek bir sinek gibi değersiz bir canlı haline dönüştüğünühissederdim. Kapınız bile benden çok daha yüce bir varlık olarak karşıma dikilir,sanki benden herşeyin hesabını soracakmış gibi ürkütücü bir kasılmayla kişiliğimiunufak ederdi.

Sonra, servis yapan kapıcının ayak sesleri yaklaşırken can havliyle zile basar;dünyanın tüm tehlikelerinden, kötülüklerinden ve acılarından kaçıp içeriye sığınmakiçin kapının bir an önce açılmasını dilerdim.

Her kapıyı açışınız ayrı ayrı gözümün önünde. Pastel renklerde bir tanrıça olarakgülümsediğinizde, filmin en heyecanlı bölümünün başladığı hissiyle nefesimi tutar,yavaşça bu düş dünyasına adımımı atardım. Tabii ki, siz bunların farkınavarmazdınız. Bana, sıradan sözcüklerle portakal suyu verirken, ben söyledikleriniziiçinde bulunduğum sarhoşluğun etkisiyle bir türlü kavrayamaz sarsakça sırıtırdım

42

Page 43: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

ay tutulması

karşınızda.

Ve siz sabah güneşiyle cilveleşeceğiniz koltuğunuza kurulur, elinizi nazikçebırakırdınız. Gözleriniz Requiem'in ilk notalarıyla kapanıverirdi. Sanki elinizikoltuğun kenarına hafifçe bırakmazdınız da, teslim olurdunuz bana. Banaherşeyinizle teslim olurdunuz. Oysa ben sizin sadece basit bir kölenizdim. Bir süredalıp giderdim elinizin kıvrımlarına. Teninizin parlaklığına. Siz, gözlerinizi yumar,kimbilir neler düşünürdünüz o anda. Zaman öylesine yavaşlardı ki sanki ruhlarımızbedenlerimizi terkeder, sardunyaların, menekşelerin üzerinde dans ederekbirleşirler, artık ayrılmaz bir bütün olurlardı. Ben başımı kucağınıza usulca koyup,gözlerimi yummak isterdim. Emin olun sadece bunu isterdim. Fakat çaresiz elinizitutar, avuçlarımın arasında kremle okşar, birdenbire bu yaptığımın, yapmamgerekenin ötesine geçtiğini hisseder kıpkırmızı kesilir, elinizi aniden havadabırakır, çantamın içinde bir şeyler arıyor gibi yapardım. Siz merakla gözleriniziaçar ne olduğunu sorardınız. Ben öğretmenine cevap veren bir ilkokul öğrencisigibi utanç içinde bir şeyler gevelerdim.

Ve ayaklarınız. Kırılgan bir heykeli tutardım ayaklarınızda. İncecik ayakbileklerinizde gezinen ellerime bulaştırdığınız baygın yasemen kokusu akşama hattasabaha kadar kalırdı bende. Siz bende kalırdınız o zaman. Avucumun içinetastamam oturan topuğunuz öyle rahat bir güvercin gibi kımıldanırdı ki, o andaayaklarınızı öpmekten beni alıkoyan gücün ne olduğunu hep merak ederdim.

Ve şimdi ebediyen benimsiniz.

Şimdi kanlı parmaklarımla Requeim'in öteki yüzünü koyuyorum pikaba.

Kanınızın kızıllığı göğsünüzden aşağıya doğru akarken inanın ağlıyorum. Nedenolduğunu bilmiyorum, ağlıyorum. Bir yandan manikür aletlerimi topluyorum biryandan ağlıyorum. Bıçağa bulanmış kanınızı ağzıma sürerken acıyla kesiyorumdudaklarımı. Kanım sizinkine karışıyor, nasıl yüce bir duygu bu. Çıplakbedenlerimizin birbirine değmesinden duyduğum hazzı hiç bir aşığınhissedemeyeceğini biliyorum. Yıllardır o hep hayalini kurduğum yerlerinizikokluyorum, gözyaşlarımı bırakıyorum kıvrımlarınıza. Ilık bacaklarınızdaki küçüksarı tüyler,kanlı dudaklarımla öptükçe yavaş yavaş kırmızıya dönüşüyor.

Nihayet başımı kucağınıza koyuyorum saygıyla. Zamanın ötesine geçtiğimizihissediyorum. Hayır siz ölmediniz, o kara an'ın içinde sonsuza dek birlikteyiz artık.

43

Page 44: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

perili köşk

DISNEYLAND*

e.l doctorow

Disneyland'in temasal birimleri içinde, edebimirasımızın eserlerine ya da kişilerine, geneldegösteri ya da dükkan şeklinde göndermelervardır. Bunlardan bazıları: Alis HarikalarDiyarında (Çılgın Şapkacının Çay FincanıGezintisi), Peter Pan (Peter Pan Uçuşu),Misissippi'de Hayat (Mark Twain NehirGemisi), Söğütler'de Rüzgar (Bay Toads'unVahşi Gezisi), İsviçreli Robinson Ailesi(İsviçreli Ailenin Üç Evi) ve Tom Sawyer (TomSawyer'ın Ada Salları). Bunlardan başka KralArthur, Uyuyan Güzel, Pamuk Prenses, MikeFink, Casey Jones, Jean Lafitte ve AbrahamLincoln gibi çeşitli tarihsel kişilerle, mitler veefsanelerle mülkiyet ilişkilerinin ürünleri vardır.Bu belli figürlerin seçiminde bir kalıp bulmakzordur. Çoğu daha önce film ya da çizgi filmsürecinden geçmiştir ve Disney örgütlenmesininBatı kültürü üzerinde hak iddia etme gücünühatırlatmaları sağlanır. Fakat bunun ötesindebariz olan bir seçme ilkesi yoktur. Bununlabirlikte Walt Disney'in özgün ortamındaki, çizgifilmdeki ilk başarılarının, kendi buluşu olanhayvan karakterlerinin kullanıldığını görmekilginçtir. Bizzat çizgi film -Disney'in daha sonrahalka malolmuş edebiyatın saygınlığına ulaşmasıdışında-- Amerikan naif cemaatinin kollektifbilinçaltını dışavurur. Bugün Yirmiler'in,Otuzlar'm ve Kırklar'm** çizgi filmendüstrisinin ürünlerinin bir incelenmesi şuteolojiyi ortaya çıkarırdı: 1.İnsanlar hayvandır.2.Beden ölümlüdür ve inanılmaz acılara maruzkalır. 3.Yaşam ölümün zıddıdır. 4.İnsan etibiçilebilir, ezilebilir, dondurulabilir, gerilebilir,takılabilir, bombalanabilir ve tınlatılabilirdir.5.Aptal, açıkgöz tarafından istismar edilir yeaçıkgöz kendi kurnazlığının kurbanı olur. 6.İriyarı olan küçüğe işkence eder ve kendimomentinin kurbanı olur. 7.Havada

yürüyebiliriz ama ancak yanılsamamızın izinverdiği oranda. Disney örgütlenmesininaralıksız mit, efsane ve edebiyat uyarlamalarınıtürün bu kasvetli ve kaba sonuçlarından kaçmaçabası olarak yorumlamak mümkündür -aynışekilde Aşağı Doğu Yakası 'nın ucuzapartmanlarından bir çocuk kendisine BeşinciCadde'de bir kaşane yaptırmak isteğiylebüyüyebilir. Ancak ironik bir şekilde, Disneytarafından kültürel saygınlıkları nedeniyleseçilen öykülerin ve karakterlerin çoğu bir okadar kaba ve kasvetlidir. Özgün Alis HarikalarDiyarında mülayim bir sapkın dehanınsembolik ve gerçeküstü eseridir. Mark Twainbir tanrıtanımaz ve bir pornograficiydi, vebüyük eseri Huckleberry Finn Amerikantoplumsal gerçekliğiyle yüzleşen birçocukluğun kâbusudur. Bunların ışığında çizgifilm uyarlaması estetiğini doğasında totaliterolarak anlamak mümkündür.

Çılgın Şapkacının Çay Fincanı'na binençocukların pek çoğunun --bırakın MarkTwain'in eserlerini - Alis'i bile okumadıklarıve hatta okumayacakları açıktır. Çoğu Alis'inhikayesini —eğer biliyorlarsa tabii— Disney'infilminden öğrenmiştir. Ve bu da Disneylandmüşterisiyle, bu müşterinin ziyaretiyledeğerlerini takdir edeceği varsayılan kültüreleserler arasındaki iki ontolojik derece arasındabir fark olduğunu göstermektedir. ÇılgınŞapkacının Çay Fincanı gezintisi, İngilizdilinde yaratılmış incelikli bir hayal ürünününbiçim ve içerik olarak esaslı bir revizyonu olanbir Disney çizgi filmini simgeler. Özgün Alis'iokuduğunu hayal meyal hatırlayan ve bu sonderece simgesel esere verdiği karmaşık karşılıkhayatının psişik yapılarına çoktan eklemlenmişolan bir yetişkin için bile sunulan şey özgüneserin titreşimini değil yalnızca zaten kendisi

44

Page 45: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

perili köşk

1.İnsanlar hayvandır.2.Beden ölümlüdür ve inanılmazacılara maruz kalır.3.Yaşam ölümün zıddıdır.4.İnsan eti biçilebilir, ezilebilir,dondurulabilir, gerilebilir, takılabilir,bombalanabilir ve tınlatılabilirdir.5.Aptal, açıkgöz tarafından istismaredilir ve açıkgöz kendi kurnazlığınınkurbanı olur.6.İri yarı olan küçüğe işkence ederve kendi momentinin kurbanı olur.7.Havada yürüyebiliriz ama ancakyanılsamamızın izin verdiği oranda.

bir yalan olan bir şeyin duygusal sıkıştırılmasınıima eder.

Bu radikal indirgeme sürecinin tarihselgerçekliğin doğası içinde gerçekleştiğini görürüz.19.yüzyılda Mississipi Nehri üzerinde köleciAmerika'nın hayatı ve hayat tarzı, belli birseviyede tutulan bir nehir üzerinde beş ya da ondakikalık teknolojik anlamda sadık bir buharlıgemi gezisine sıkıştırılmıştır. Bizimle bu fiilitarihsel deneyim arasındaki aracı, yazar MarkTwain, Mississipi'de Hayat'ın yazarı artıkgeminin adından başka bir şey değildir.Avrupa'nın ticari amaçlı keşifleri ve ticareti içinyüzelli yıllık bir sıkıntı olan açık denizlerdekorsanlık Otuzlarda ve Kırklarda**Hollywood'un yaptığı korsan filmlerindeki tümsahne ve durumların hareketli bir diyoramasıhaline gelir. Müşteri daha sonra, bir çok ıvır zıvırdükkanından birinden, diyelim bir korsan şapkasısatın almaya -nihai tüketici anına- çağrıldığındaPavlovvari simgesel aktarım sürecinintamamladığı söylenebilir.

Disneyland'ın ideal gedikli müşterisi belki desatın alma anında o zirvedeki ve özsel duyguyusunan simgesel manipülasyon sürecine karşılıkverendir.

Disneyland'de şu şirketler gösteriler ve sergilersunar: Monsanto Kimya, Bell Telefon, General

Elektrik, Coca Cola. Görünürdeki diğerleriMcDonnell Havacılık, Goodyear, CarnationMilk, Sunkist, Eastman Kodak, UpjohnEczacılık, Kuzey Amerikan Sigorta Şirketi,Birleşik Havayolları ve Amerika Bankasıdır.

Elbetteki siyasi imalar da vardır.Disneyland'ın önerdiği alıcının ülkesinin tarihi,dili ve edebiyatıyla olan zengin psişikilişkisinin de üstüne giden elektrik şoku gibiakılsız bir titreyiştir; kitleler için kısaltılmış birstenografi kültürü tekniğidir. İleride fazlanüfuslu bir dünyada zapt-u rapt altına alınmışkitlelerin zamanında, bu teknik hem eğitiminyerini alması hem de neticede deneyimin yerinialması açısından son derece faydalı olabilir.İnsan Disneyland'i gezip de gerçek başarısınınyani kalabalıklarla başa çıkma konusundakibaşarısının farkına varmamazlık edemez.Römokörlerin çektiği birbirine bağlı açıkvagonlar müşterileri park yerlerinin çeşitlinoktalarından toplar ve onları parkın girişineboşaltır. Park yalnızca belli gezileri vegösterileri ve restoranları ve dükkanları değilözel geçitleri ve bayrak çekme ve indirmetörenlerini, bando konserlerini ve benzerşeyleri de içeren bir çok numaranın eş zamanlıçağrısı sayesinde sınırsız sayıda müşteriyisınırlı alanında emmesi için kurulmuş gibidir(Noel zamanı dönemin giysileri içindeki MainStreet sakinleri kauçuk iğneleri dokununcayaylanan büyük kokusuz bir çamın dibindeNoel ilahileri söylerler). Daha büyükgösterilerin önünde, binmek, çıkmak ya dagirmek için bekleyen çok sayıda insanı tutmaküzere tasarlanmış çitler vardır. Bekçiler,refakatçiler, rehberler ve koca başlı kostümlüDisney karakterleri de dahil diğer personelboldur. Kalabalığın toplandığı her yerdetelsizleriyle, sivil giyimli güvenlik personeligörülür. Burada kitlesel giriş ve çıkış sorunlarıbir SS ulaşım subayının gözünde hayranlıkparıltıları yakacak derecede iyi çözümlenmişgibi görünmektedir.*E.L.Doctorow, The Book of Daniel.**10'a geri dönebilirsiniz!

45

Page 46: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

HAYALET GEMİAylık Dergi Sayı l Ekim 1992

Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleriMüdürü

Yerelması İletişim Eviadına

A.BaburAKYOL

Yazı Kurulu

Selçuk AKMAN Murat GÜLSOYNazlı ÖKTEN

Pınar TÜREN Halide VELÎOĞLU

Katkıda Bulunanlar

Nejat AKSOY Ferhat AKTANCoşan BORA Muharrem A. IRMAK

Ahmet K. Adnan KURTOrhan SELiM

Sanat Yönetmeni

Zafer ÖZER

Reklam ve Halkla İlişkilerSorumlusu

Nimet OLCAR

Reklam Koşulları Arka Kapak 2000000 TLKapak içi 1600000 TL (Renkli) 1300000 TL(Siyah-Beyaz) iç Sayfalar 1200000 TL (Renkli)900000 TL (Siyah-Beyaz)Abone Koşulları 100 000 TL (Yıllık)Hesap no. 4151-207 Babur Akyol T.C. ZiraatBankası Çemenzar Şubesi

Yazışma Adresi Hayalet GemiYerelması iletişim Evi Bahariye cad. NcvzeminSok. No. 18/8 81310 Kadıköy -İST.Tel 41 4 2 4 5 7 Faks 41 4245 8

Eğer Hayalet Gemi ileilişki kurmak

istiyorsanız...

Herhangi bir evin loşodalarından birindegözlerinizi kapatın.

Ve karanlıkta bir koltuğakendinizi bırakıp,

geçmişi ve geleceğive

en önemlisi bugünüdüşünüp sorular sorun.

Sonrayaklaşmakta olanHayalet Gemi ' yi

düşleyin.

Ya dabize yazın.

46

Page 47: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

muhasebe sanatındayeni bir boyut

Muhasebe Bilgi Sistemi

E R B I M B İ L G İ S A Y A RRıhtım Caddesi izzettin Sokak Balaban Apt, No: 22/381320Kadıköy-İSTANBUL Tel: 338 69 93 Fax:3492367

Page 48: hayaletgemiarsiv.files.wordpress.comolmak için kadın olmanız gerektiği neredeyse kesin. Belki de tanımı daraltmak gerekir. Ev kadını ya da ev kadını adayı olmak sizi sadık

1980'de yayımladığı o şaşırtıcı ilk romanı Gülün Adı'yla dünya edebi-yat çevrelerinde büyük yankılar uyandıran Umberto Eco 1988'deikinci büyük romanı Foucault Sarkacımı yayımladığı günlerde, birdost toplantısında, "Dostlarınız olsun istiyorsanız bir roman yazın.Sayılarının artması için de bir ikincisini," demişti. İtalya'da ilk bası-mı 500.000'i bulan bu kitap, yayımlanışından ancak dört yıl sonraTürkçe olarak çıkıyor. Okuyunca göreceksiniz, alabildiğine yoğun,oldukça güç bir roman. İtalyanca aslından Türkçeye çeviren ŞadanKaradeniz'in yıllarca üzerinde çalıştığı bu kitap, ülkemizde uzun yıl-lar bir çeviri anıtı olarak anılacağa benziyor. Umberto Eco, bir konuş-masında "Pozitif bilimin bir ayağı Ortaçağ'da, büyüdedir," diyordu.Foucault Sarkacı'm okurken, Gülün Adı'nda olduğu gibi, kendi ken-dinize, yine Ortaçağ'ın neresinde olduğunuzu soracaksınız.

Umberto Eco

FOUCAULTSARKACI

RomanTürkçesi: ŞADAN KARADENİZ

80.000TL.

ÇIKIYOR

YAYINLARIBabıâli Caddesi No. 19 Kat 2, 34410 Cağaloğlu, İstanbul

Telefon: 528 6113 Fax: 513 51 88Önemli not: Posta ödemeli gönderemiyoruz. Tutarı kadar posta pulu gönderilmesi.