nurer u urlu başkanlı ında bir kurul tarafından · 2017. 5. 7. · bir kasırga meydanıydı...
TRANSCRIPT
Nurer U�URLU başkanlı�ında bir kurul tarafından hazırlanmıştır.
Dizgi - Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Baskı: Ça�daş Matbaacılık ve Yayıncılık Ltd. Şti. Ocak 2000
İLHAMİ BEKİR
ALTIN DESTAN
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
il
Cumhuriye( GAZETESİNİN
OKURLARINA ARMAGANIDIR.
SAVAŞLAR-SAVAŞLAR
5
Hatice Üç saatlik uykudan sonra Ayaktayız. Son kavgadır bu belki, Namluları Süngüleri Yağlamaktayız. İlk komut verilecek şafakta Erler ayakta Komutanlar bölükleri geziyor. Hatice Son kavgadır bu belki Bu son savaş olacağa benziyor. Ölürsem elhükmülilah Kalırsam elhamdülillah Köy meydanında davullar çalıp Kutlanır Haticenin Hasanın düğünü Belki yarın 4 Nisan 1921 günü. 10 gün var ki Kan gövdeyi götürüyor Kana kan Başa baş Savaş. Bu savaş Bu savaş Bu savaş İkinci İnönü.
9
10
Yarın 4 Nisan 1921 günü .. Haki Ceketimin Kül rengi gözleri İki kurşun yarasıdır. Haki Ceketimin Kül rengi gözleri "Basu-badelmevt'ten evvelki günlerin
hatırasıdır. Tığ oldu parmağımız. Göz ışığımız oldu ip; Ve, mavi gökleri dokuduk Mekik gibi ........ . .
gidip gelip, Kemiklerimizle çattık bu toprağı, Harç oldu toprak etim; Eksikti bir karış yer, Onu doldurdu iskeletim.
***
Ey. Yeni barınakların Yedinci katında yıldız tutanlarım. Ey ılık bahar sabahlarında Kemiklerimizle çatılan çardak altında Rahatça memedeki çocuklarını uyutanlarım,
Durmak ihanet etmektir! Fadime! Söyle Hatice nineme Duasını esirgemesin.
Üç elhamdü bir Yasin. Son kavgadır bu belki İlk komut verilecek şafakta. Erler ayakta; Ben karavana başında Sana mektup yazıyorum. Ölürsem övün Kalırsam bayram et! Bir kez doğar Bir kez ölürmüş insan. Y ıl 1921
Nisan Yavuklun Memet Selamet ..
11
12
Gün Cuma günü Bir kasırga meydanıydı İnönü, Toprak, sular, bulut Yanıyordu. Gök bir uçtan Bir uca Sa ilanı yordu. 1 O saat var ki
Memet en başta Savaşta Gözleri yanıyordu Sağ kolla savaşta Sol kolu kanıyordu. Taburlar, alaylar, sürüyordu Bire yüz. Bursadan Yunan Saldırmadaydı. Öncüsü İnönü dolaylarında Artçısı Bandırmadaydı. Ordular Top-tüfek Bire yüz Gökler duman barut Dağlar bayırlar düz, Dümdüz. Diriler ölülerin sırtından atlıyor.
Durum zor Dayanıyoruz. Bu belki son gün Son saat. Bir şarapnel Yere düştü koca Memet.. Kapandı açıldı gök gözleri Sol eliyle abandı yere Sağ elinde süngüsü
tüfek yedi adım ötede.
Süründü. Top sesleri Yanan bulutlar Ve ta
Karşılarda Kaçan düşman. Bu son savaştır belki,
son yengi; Ve işte böylece bitti İkinci İnönü cengi.
***
Y ıl 1921, Ağustos. Memedin bağrı yanıyor Bir kolu yerde Bir kolu kanıyor. Vakit akşam Güneş tepelerde
13
14
bir dalın ucunda Mızrağa saplı kanlı bir baş gibi sallanıyor. Memedin kolu kan içinde Bağrı yanıyor.
SAVUNMA SATHI
15
Günler geçti aradan. Yunan kralı Konstantin
İkinci İnönü cenginin Öcünü almak için
Dört düvelden aldığı yeni güçle
Saldırdı.
Bir anda ki Henüz toparlanmamışız.
Ard arda, bir bir
Düştü Afyon, Uşak, Eskişehir. Düşman ilk siperlerimizde
Türk ordusu çekilmededir,
Ankara ha düştü ha düşecek
Sakarya'nın doğusunda
Toparlanmamız gerek.
Yıl 1921
Ağustos 20'dir
Vakit sabah vakti
Saat ya 6 ya buçuk Ve O,
Mustafa Kemal Sırtında koyu nefti kostümü
Düşünüyor Milletlerin dirilişini ölümünü.
Parmaklan
Parmaklarına geçmiş Çatılan silahlar gibi.
19
20
Yüzü uçuk.
Saat ya 6 ya buçuk
Bütün gece uyumamış Bir bıçak gibi kesmiş
uykusunu
gelen
haber
ler. Birden
Kapı vuruldu, açıldı: Bir er
Girdi içeri
Kan kırmızı
Apaçıktı
Mustafa Kemalin
Mavi gözleri
Bir pusula verdi çıktı er
Ve O, Mustafa Kemal
Geçen yıllan düşündü birer birer Parmaklan parmaklarına geçmiş Çatılan silahlar gibi Saçları san köpük Yüzü mor.
Durdu ve düşündü ki Durum zor.
Vakit sabah vakti
Belki yedi belki buçuk
Ve o sırtında avcı kostümü
Kaşları çatık
Parmaklan çatılmış silahlar gibi
Tasarladı durumu
Günlerden 20 Ağustos
Büyük Millet Meclisinde
Bir şeyler geçmededir
Ve O
Mustafa Kemal
Bütün gecesini telgraf başında geçirmiş
Günleri günler peşince devirmiş
Ve görmüştü
ilerisini.
Avurtları çöküktü.
Işıklı san saçları
köpük köpüktü.
Girdi Meclise. Meclis bir anda
Tek kumanda
Ayağa kalktı selam verdi.
Yüzü Gece ışıyan ay gibiydi.
Bu adam
Çelik bir yay gibiydi.
Meclis bir anda tuttu soluğunu
Meclis ayakta alkışladı
21
22
Bu mert bu sert
çocuğunu.
Ayakta
Dimdikti heykel gibi.
-Efendiler! Dedi, "Bu ne KAN savaşıdır Anibal'in
Ne Kartaca savunması,
Bu yepyeni Bu görülmemiş
Bir savaştır. Emperyalizme karşı tek savaştır bu. Üç saldırır
Beş çekilir Ama her seferinde
Düşmanın karşısına dikilir
savaşırız. Bu ne KAN savaşıdır Anibal'in
Ne Kartaca savunması.
Her yanı savaş meydanıdır
Bu vatanın Önü ardı ortası, her yanı.
Savunma hattı yok,
Savunma sathı vardır.
Sakarya'nın ötesinde, berisinde, Ve belki
Yarın
Ankara'nın gerisinde
savaşacağız.
Ve mutlaka
Düşmanı
Vatanın harimi ismetinde boğacağız. Her taş dibi siper
Her kaya bir duvardır.
Savunma hattı yok
Savunma sathı vardır."
Mecliste üzüntü yılgı telaş
Ve bulutların ardınca
yükselen güneş
gibi
aynı baş,
aynı bakış
aynı çakış. ***
"Efendiler
İkinci İnönü savaşından sonra
Genel seferberliğe geçtik.
Yunan ordusu
Makineli tüfekle topuyla Ve insan ve her şeyi ile
Sayıca bizden üstün.
Ve o geçince ansızın saldırıya
temmuz ayında
23
24
Biz saldırmadık.
Uygun değildi saldırıya saldın.
Eskişehrin kuzeyinde
Orduyu derledik. Çekildik
doğusuna Sakaryanın.
Düşmanı
Vatanın harimi ismetinde boğacağız!
İnanın!"
Yıl 1921
Ağustos 20'dir
Saat sekiz
Kütahya
Afyon
Simav Gediz
Gök yere yağıyor bulut bulut.
Sakarya
Bir yürüyen kan gövdedir
ki kanıyor.
Kanıyor
Karadağ tepesi.
Duatepe sağda.
Kızıltepe arkada. ***
Balıkesir
Dört yanı kavaklarla çevrilidir.
San mavi cepkenli efeler
gezer
Balıkesir'de.
Geceleri ateş yanar şehirde.
Bizanslılardan kalma çarşısı
Hanları hamamları vardır.
İnsanları gür bıyıklı insanlardır,
saf...
25
HEP O KARA KUVVET
27
Balıkesir'den ikinci telgraf! İkinci baş kaldırışıdır bu Anzavurun. "Vurun gavura vurun" Kuzeyinde kan akar Balıkesir' in
vay! vay!
Kolu koptu san Bekirin vay! İsyan genişliyor dört yanda. Beypazarı Bolu Gerede isyanda Kime karşı? Mustafa Kemale karşı uy . .. uy aman uy Duy aman duy Dört bin isyancı girdi Düzce' ye Mapusane boşalıyor Hükümlüler sokakta. Hilafet ordusu İzmit' e akmakta. Hendek'te siperler kazılıyor. Müslüman Müslümanı vurmak için
askere yazılıyor. Beş bölük düzenlendi
Halife ordusuna. Üç altına
beş altına on beş altına.
Topu tüfeği süngüsü ile
31
32
Anzavur belirdi üçüncü kez. Türk Türkü boğazlıyor Çerkezi çerkez. Ve niçin? (Zatı hazreti akdesi hilafet) için; Kapılarını açmak için emperyalizme
Anadolunun .. Nasibi bu mu olacaktı Geyve'nin
Düzce'nin Bolu'nun
Köyler, şehirler, bölgeler isyanda.
Bir yanda Emperyalist sürüleri, Halife ordularının çığlığı; Öte yanda Mustafa Kemal marşı .. Mustafa Kemal'in çocukları
Efzuna Halifeye karşı.
İşçi işçiyle köylü köylüyle savaşıyor. Haftalar Haftaların sırtından atlayıp Aşıyor.
Daha kuzeyde Postacı Nazım'la
Kara Mustafa
Çolak Hilmi Yeni Handa baş kaldırıp Çığ gibi çoğalarak Tokat'a girdiler. Bir millici taburu bozup Zile'yi çevirdiler. Uy aman uy
bu ne alın yazısıdır
bu ne saldırış! Her sokakta Her dönemeçte başkaldırış .
•••
Yeni Handa başlayan isyan genişledi Çapanoğullanndan Celal Edip Deli ômer çeteleri Aynacıoğullan ile (Selli seyf edip Ferman dağıttı Yozgat'ta) Bir yanıp Bir sönüyor Kızıl ateş Erbaa'da
Zile'de Tokat'ta.
Köyler kucak açtı Küçük Ağa Büyük Hacı
33
34
Aynacı oğulları Kara Nazım Çopur Yusuf'a ..
İkinci bir saldırıyla Karıştı Urfa Siverek'ten bir Türk aşireti Türke karşı savaşıyor, Top tüfek gülle Fransız malı; Piyade binden üstün Süvari üç bini aşıyor. Ahmed' in boğazında Mehmed'in kanlı eli, Kesilen telgraf teli Silah şakırtısı Deve homurtusu Keskin at kişnemeleri, Düştü Viranşehir Karşı direnmeler. Şimdi Meram bağlarında Konya'nın içindedir.
Türk silahı Türke çevrilidir. Karaman 'da sarıklı Türk Kalpaklı Türke karşı. Semai Natı şerif Ve Mustafa Kemal marşı
Olur mu böyle olur mu Kardeş kardeşi vurur mu Türk köylüsü Türk işçisi Askere karşı durur mu?
Menderes gür akmam diyor Ağa süngü takmam diyor Kahpe Yunan Menemen 'den Manisa'dan çıkmam diyor.
35
36
Kırmızı mürekkeple yazılmış Bir mektup geldi Selime'den Satırları Damar gibi atıyordu,
Kuş kanadı olup ta aşsaydı..
Kimbilir nasıl koklayacaktı bu mektubu
Kadri yaşasaydı.
Üç gün önce vurulmuş alnından yeşil çimende ölü yatıyor.
Dökülüyor bulutlar Bir kıvılcımlı kül gibi Bulut bulut güneş batıyor.
Üç gün önce vurulmuş alnından Güldür kızıl yarası
yeşil çimende Ölü yatıyor.
Toprak kaydı tepeden Toprak doldu Kadri 'nin gözlerine.
Bölük kumandanı Erinin yerine Öptü bu Kadri ' nin koklayamadığı mektubu Ve çamurlu su dolu Toprak kılıflı matarasını Tutarak Emir verdi -Birerle kol! Hedef Bir kilometre ötedeki dikenli yol:
Günler var ki çekiliyoruz. Günler var ki düşman ilerliyor. Geri hatlarda tutunacağız
kısmet olursa ... Balıkesir Karacabey Bursa
düştü. Aydın 'dan ilerleyen düşman Nazilli'de, Salihli Uşak Alaşehir Artık bizim değildir. Şarapnel yağıyor Cephe gerilerine. Topçu himayesinde ilerliyor düşman. Y irmi iki yirmi üç haziran Ve
37
38
Y irmidokuz ağustosta Ta Milen hattından Bursa Uşak hattına kadar
Türk taburları Eskişehir ve Dumlupınar'dalar . . Selime Tek kelime Söylemeksizin yere baktı, Kara gözlerinden iki damla yaş aktı
san kilime. Dudaklarını ısırıyor Hıçkırıyor Selime
Kerevetin öbür ucunda İnce bir mum yanıyordu. Kapının aralığından esen yel Alaca perdeyi sallıyor Duvarda gölgeler kısalıp uzanıyordu. Daldı daldı daldı Mektup elinde Ölüm halinde Kuş gibi... Doğruldu mumu eline aldı Gerdeğe girdiği dama doğru ilerledi. Ve güçlü haykırışlardan güçlü Bir susuşla
Ondan ayn Yaşayamam gayrı
dedi. Orduya Kurtlu bakla mercimek Top tüfek
taşının ya ... Daldı karanlık sokaklara
şimşek gibi Koştu erkekten erkek gibi Mustafa Kemal' in izinde. Ölürsem yatanın erimin dizinde Yaşamak haramdır artık
Ölüm helal Ya ölüm ya istiklal!
39
40
Bir atlı Yangından kaçar gibi
uçar gibi; Kuş kanadından süratli
bir atlı Havalan yararak Atının kasıkları çatlayarak Dört nala koşuyordu.
Büyük Millet Meclisinde homurtular var. Takrir üstüne takrir: "Bursa Valisi Ve Bekir Sami Ve Alaşehir komutam Divanıharbe Hemen
verilmelidir; Cezalandırılmalıdır . . . " Bravo sesleri "Hesap vermelidirler Birer birer." Mecliste kazan kaynıyor Mecliste homurtular
var. Atlı ok gibi kayarak Atının kasıkları çatlayarak Koşuyordu koşuyordu Çankaya ' ya.
İki katlı konağın önünde durdu Saat ya lO'du ya 10 buçuk Paşa henüz dalmış Uyumamış bütün gece, Önünde notlar haritalar Uyuya kalmış, Sert bir emir: - Gir! Ve er topuklarını hızla vurup Verdi üç aylı mektubu İkinci emri bekledi dimdik durup.
Mustafa Kemal Düşünüyordu şimdi: Bu Hakkı Hami kimdi? Ne demekti o Bravo Sesleri. Ve düşündü o günü o
Nisanın 23 ' ünü. Demişti ki Ne aldatıyor ne aldanıyorum; Ben o kutsal Büyük güne inanıyorum. Yarın Yepyeni bir hayat süreceğiz Işığımızı Ta
41
42
Uzaklara götüreceğiz. Yakındır kurtuluş .. Edime'den Muş Hatay 'dan Samsun' a Bir bütün vatan Bir mavi gök, Yemyeşil bahar; Bir mutluluk.
23 Nisan 1920'de Demişti ki Anamın ak sütüne Gözlerimin lacivert mavisi Ve gövdemin benim olduğuna İnandığım gibi İnanıyorum o güne. Kara kurdu Ne türlü olursa olsun İninde boğacağız. Yunanı denize döküp
Halifeyi ta uzaklara kovacağız.
Gülecek Türkiye 'de insanlar Bizim için akacak mavi su, Bizim için yemiş verecek ormanlar Y ıldızlar omuzların hemen tepesinde Korku üzüntü kafdağının ötesinde
Gök bir anne çınar gibi üstümüzde Bulutlar ipek gibi göğsümüzde Biz mutlu ve hür
gezeceğiz. Gülecek Türkiye'de insanlar Bizim için akacak su Bizim için yemiş verecek ormanlar. Konuşurken O Mavi gözlerinden yıldız dökülüyordu. Gözleri ta içinden gülüyordu. Ümmetlerin üstünde gezen Resullerin eli gibi Işıklı eli gezdi salonu . . Meclis alkışlıyordu onu. O gün Pıtrak pıtrak kiraz dallan gibi Meydan lan doldurmuştu al bayraklar. Y üz pare 1001 pare top atılmıştı. O günü Meclisin ilk açıldığı 1920'de 23 Nisan günü. 23 Nisan demek Mutlu insan demek Mutlu vatan demektir.
43
44
Ve şimdi Niceler sonra
23 Temmuz. Kimi kime şikayet ediyoruz? Bir adım gerilemek İki adım ileri atlamak içindir . . Mustafa Kemal konuşuyor Konuşuyor Konuşuyor Salon sallanıyor gibi.,
Havalar tutuştu Tutuştu tutuşuyor. Mustafa Kemal kürsüde Sesi bayrak gibi dalga dalga Ve o bir altın bayrağı tutan direk gibi
dimdik ayaktadır, Meclis heyecanda Tek bir yürek gibi Tek adamı alkışlamaktadır. Üzüntü haklıdır Üzüntü yerindedir diyor, Geriliyoruz. Düşman ilerliyor Köyler şehirler yanıyor Vatan bir uçtan öbür uca kanıyor Doğrudur, Doğrudur ama
Sonunda zafer bizimdir. Eskişehir'i alırsa Ankara, Ankara'yı alırsa Kayseri'ye, Sivas'a Çekiliriz. Vatan sathındadır savaş Can verip can alacağız. Ya ölecek ya kalacağız. Ve bilin ki efendiler Kara yılan mutlaka ezilecek Emperyalist sürüleri kovulacaktır. Yunan Vatanın harimi ismetinde boğulacaktır" Memedim! Gece dün. Seni düşümde gördüm uyandım göremedim, Hacı ninem dedi ki "Hayırdır inşallah Dağların kan günlerin düğümü Çözül ola Gelir belki" Memedim Gece dün Seni düşümde gördüm Ocakta tarhana kaynıyor; Sana çorap örüyordum.
45
46
Çomar havladı Kuş kanat çırptı dalda Böğürdü sığırcık, Dam kapalıydı, dam açık. Memedim Gece dün Seni düşümde gördüm, uyandım göremedim Gökte yıldız saman sansı Ay kızıl bakır Sen yüzün pençe pençe
kan, Gözlerin çakır. Adımın yörüktü Göğsün körük körüktü
Memedim. Hey dedin, He dedim, Ay kaçtı bulut ardına. Çomar Kuş
sığırcık sustular.
Kıyılar Kumru kumru Sevdalı sevdalı Konuştular. Mintanını
Sökülü sökülüverdi Saçlarım dökülüverdi Y ıldızlar Gülü gülüverdi Memedim Uyandım Seni yanımda göremedim. Güle güle gel! Hele hele gel! Memedim! He! dedim. He! dedim.
47
48
Bir öyle devlet kuracağız ki demişti Mustafa Kemal
Ezilmiş olacaktır kudurmuş kurt. Kurtarılacaktır Kara bayrakların gölgesiyle
kararan yurt.
Sokulmayacaktır bu devlete gerilik, sömürü, kötülük.
Olacaktır Bu devletin yüzü Bağımsızlığa dönük, Bağımsız olacaktır Adliye Sömürülmeyecek
halk. . . Tek adamın Hükümranlığı
kalkacak. Sorumlu olmayacaktır insan
öz gidişinden, Ayrılacaktır ahret işi Dünya işinden. Ne zincir, ne yular, ne bağ! Her yıl geçit törenlerinde Yeni şarkılarla kutlanacak Yeni çağ! Ne hacıların kafataslarının kirli teknesinde
Küflenen Çamaşırların Küfü. Ne türbe adaklan
ne muska ne üfürük üfürü.
İç gömleği değişeektir Beyinlerin. Yeni ninnilerle Emzirecektir Doğ anlan Diri tunç göğüsleri Taze gelinlerin. Yeni ağaç Yeni filiz verecektir. Ulus Halifeliği Bütün köhne temelsiz inançlarıyla
yere sere serecektir.
İlk iş Doğudan batıya gidiş.
Bir öyle devlet kuracağız ki demişti Mustafa Kemal,
49
50
Tüm özgürlük Tüm istiklal, Amerika' nın Doğu Anadolu'da ektiği tohum Yeşermeyecektir. Ulus Doğu topraklarında Ermenistan' a Tek karış Vermeyecektir. Ne Fransızın bayrağı Pozantı'da
Adana'da, Ne İtalyan askerinin paslı süngüsü
Isparta Antalya'da dikilecektir ..
Tüm vatandan İngiliz Amerikan
emperyalistleri çekilecektir
Doğduk, doğuyoruz, doğacağız Mutlak! Ayakta ordu, ayakta halk! Yunan sürülerini Vatanın harimi ismetinde boğacağız?
Birinci İnönü İkinci İnönü Sakarya ... O Sakarya ki Yunan saldırılan Granit kayalara çarptıkça
köpüre köpüre kırıldı, dalga dalga dalgalar.
Çekildi ordusu Konstantin' in Eskişehir dolaylarına kadar Y ıl 1 921
Eylül 1 9
Yeni bir rütbe verildi başkomutana: Mareşal! Gazi Mustafa Kemal...
Sakarya savaşında çekilen düşman Eskişehir Kütahya ...
Afyon doğusunda kazdığı siperlerde mıhlanmıştı.
O ne kavga O ne cenkti O ne şahlanıştı.
ey!
51
Büyük Zafer
30 Ağustos 1922
53
Geçti dokuz ay Günlerce Aylarca Gerilerden çarıksız yaya yürüdük. Sırtlarında mermi taşıdı nineler. Düşmanın Eskişehir Kütahya dolaylarında
kazdığı siper ler
ard arda çelik. .. Tel örgülüydü. Çantası çadırı erzağı Topu tüfeği güllesi Bin uçağı Üç yüz bin erlik ordusu vardı Ve Mustafa Kemal'in askeri Bu çelik tel örgüleri aşamaz Bu siperlere giremez diyorlardı.
Ağustos 20
Y ıl bin dokuz yüz yırmı iki ...
Hava sıcaktan
57
58
Çatlayacak Terli yağız bir at gibi. Uçmak için ordular Yekpare tunç bir kanat gibi
emir beklemektedir.
Başkomutan Konya üzerinden Geldi ansızın Habersiz Birdenbire Eskişehir' e.
Şimdi O 26 Ağustosta Kocatepe'deydi. Ankara onu şölende beklerken O cephedeydi. Gözlerini yumdu bir an Dakikalar Dakikaları
devirerek koşuyor. Sanki bir soluyuşta Kuş olup uçmuş ta
İzmir' e varmıştı. Ordulardan önce O Ordu olup Orduları sarmıştı.
Şimdi O. Kara derin uçurumlardan aşmak için
yaylanıyordu. Mavi gözleri Ateş mavisi bir kıvılcım gibi yanıyordu. Kayalar çatlayıp eriyerek
köpük köpük köpürmedeydi,
Mustafa Kemal Şimdi Kocatepe'den
Kadifekale'yi görmedeydi.
Gözlerini yumdu bir an Unuttu her şeyi, Unuttu genç kardeşi, yaşlı anneyi Ve bir şey ... Ey ... Tutuşan gök Yanan orman! Yanan ormanda
Güneş
yangından kaçar gibi kaçan düşman!
Bulutlan perde perde, yavaş yavaş
59
60
Eritmek üzereydi. Vakit yan geceydi. Vakit
henüz sabah. Y ıl
Bin
Dokuz
Y üz Y irmi iki 26 Ağustos Saat iki Saat üç
beş Beş buçuk.
Ve birden
Havada çelik çelik
şimşek çakar gibi ... Uğultular gibi
yerden, Top sesleri Yaylım ateş. Yer inliyor
Gök inliyor ey
Bir anda toz bulutu her şey! Ve birden
Fırladı Memetçikler
siper ler den.
Siper atlıyor siperden. atlıyor Memetçikler Tel örgülerden . . Cephe yarıldı. Yanlar sarıldı. Bin kanat On bin çelik kanatlı
yağız atlı ... Atların terli ıslak karınları çatlıyor hızdan, Ve tek ses duyuluyor her ağızdan. Kaçıyorlar kaçıyorlar kaçıyorlar Kurt doludan kaçar gibi. Uçar gibi Tüfeksiz Kaçıyorlar kaçıyorlar kaçıyorlar. Çantasız Çizmesiz
yalınayak. Çatlayarak. Ölülerin
üzerinden atlayarak kaçıyorlar.
61
62
Beril er Geriler Doğu, batı, kuzey, güney Yanıyor.
Birinci gün Girdik ilk siperlere, İkinci gün Düşmanı ateş altında ezerek şimale attık. Sonra Sağdan
soldan sardık sardık ordusunu Yunan'ın.
Kartal kanatlı 20 bin atlı Sarktı arkasına düşmanın. O ne kızgın, ne kanlı savaş Savaştı. O ne uçan kol
bacak ve baştı,
Tepeler, dağlar, ormanlar leş . ..
Aştık o gün bütün siperleri.
30 Ağustos Düşman Uşak istikametinde kaçıyor. (Ordular!
İlk hedefiniz!
Akdeniz! ileri!)
İLERİ! Ezildi Eskişehir dolaylarında Son kalan kuvveti düşmanın,
En son ere dek.
Ezmek gerek!
dedik: Batı Anadoluyu
temizledik. Ne varsa sedye çadır
Ne varsa yiyecek giyecek
cephane Mermi top tüfek
Hepsi meydanda.
Artık ne emir dinleyen var Yunan'da.
ne kumanda .. Ve eylülün ikinci günü
Düşmanın başkumandanı Bütün kurmayı generalleriyle
esir.
63
64
Trikopis şimdi Güneş Mustafa Kemal'in
ayaklan dibinde yere serili bir kilimdir.
8 Eylül 4, 5, 6, 7, 8 . .. Döğüşe döğüşe 9 Eylülde İzmir' e girdik. Bir bayrak indi bir bayrak çekildi Savaşı bitirdik. Eridi 200.000 kişilik ordu
Ve şimdi her köşede bucakta Davullar çalınıyor Zafer şarkıları çınlıyordu Çınlıyordu. Çınlıyordu. Fadime De ki nineme
Emeğini helal etsin. 1 O Eylül sabahı Mustafa Kemal İzmir' e girerken Ben İstanbul yolunda Bir İngiliz'in kurşunuyla
ölüyorum. Ölüm bana acıyor, Ben ölüme gülüyorum.
Haki Ceketimin Kül rengi gözleri İki kurşun yarasıdır Haki Ceketimin Kül rengi gözleri Dirilişten önceki günlerin hatırasıdır. Tığ oldu parmağımız Göz ışığımız oldu ip. Ben kaderimi dokudum Mekik gibi gidip gelip. Kemiklerimizle çattık bu toprağı Harç oldu toprağa etim. Eksikti bir karış yer Onu doldurdu iskeletim.
Fadimem! Ninemi sar, Dilediğin ere var ·
Fadimem, Çocuk doğur Büyüt asker olana kadar. Ve emzirirken ona de ki
65
66
Eğer Günün birinde Yurduna girerse Emperyalist gavur, ona vur! Dövüş öl Memet gibi!
***
Nedime Sana bu mektubu İzmir'den yazıyorum, İnsan ölmeyince ölmüyor, Tek kolla kaldım emme,
Nedime sağım.
Haftaya varmaz orada olacağım.
Sen benim köyümde doğdun Nedime Köyümün kadını seni emzirdi, Üç yıl savaşta Bir sen girdin düşüme Bir de kara gözlerin girdi. Baban Bir kayısı ağacı dikti bahçene Her sene Yeni bakımlarla dileklerle Kayısı büyüdü sen büyüdün. Ve bir akşam Dibinde bir söğüdün
buluştuk.
Elele tutuştuk Ellerin değmiş gibi elime
elim yanıyor. Gece oldu Gölgeler saçların gibi yüzümde Dalga dalga dalgalanıyor. Tek kolla kaldım emme
Nedime sağım.
Haftaya varmaz orada olacağım. Kadınım olacaksın, Başından dökeceğim Avuçlayınca yıldızlan. Kadınım olacaksın Sana çiçek
getirecek Aynı sevinçle aynı dilekle Aynı oyunu oynadığın köyün kızlan, Tek kolla kaldım Nedime
emme sağım.
Haftaya varmaz yanında olacağım uzanıyor sana uzaktan
tek elim! Selim!
67
T ARİH DİYOR Kİ:
6 yüzyıllık Osmanlı saltanatı tarihte sönük bir iz bırakarak batmak üzereyken Türk milleti içinden doğan büyük bir oğlunun, Mustafa Kemal'in yüksek aklı, sarsılmaz iradesi, eşsiz kahramanlığı ile büyük bir iş yaptı. Yetmiş milyona varan halkı ile Alman imparatorluğu düşmanlarına (yani bir emperyalist devlet diğer emperyalistlere) baş eğmiş onların her isteğini yapmıştı. Avusturya Macaristan parça parça olmuş birer küçük devlet haline inmişti. Buralarda halk içinden homurdansa da başını kaldırıp ses çıkaramıyordu.
Ve . . . Halife sayılan padişahın büyük tanınan vezirlerinin
hükumet adamlarının hainlikleri korkaklıkları rahatlarını sevmeleri yüzünden Osmanlı imparatorluğu parça parça olmuş, sönüp gitmişti. Ama Türk milleti bu küçüklüğü üstüne almamış azlığına yorgunluğuna, bezginliğine, parasızlığına, silahsızlığına bakmayarak hem iç düşmanlara hem de dış düşmanlara karşı direnmiş, çalışmış yoktan ordular var ederek çarpışmış ve sonunda alnı açık yüzü pak şerefine büyüklüğüne yakışan zaferi kazanmıştı.
***
69
70
Kimimiz tek kolla kaldık Kimimiz gömüldü toprağa. Adımız öksüze kaldı
dula kaldı Antep 'te kurşun attık Fransıza. Ne kara kurt
ne boz boğanın, Ne halife,
bey: ne ağanın;
Bizim bu vatan; bizimdir. Üstünde gezenler bizim Altında yatan bizimdir. Türkiye Büyük Millet Meclisinden başka Hiçbir makam Ulusal mukadderata hakim olamaz Sultanlığın ilgası hakkındaki karar Bozulamaz!
Ve şimdi Dörtyüzyetmişbir yıllık Makarrı saltanat Dersaadet-
de Vahidettin,
Mustafa Kemal'in Ölümüne ferman ettiği, Halklara halkları kırdırıp Kurban ettiği
günleri yansıtıyordu. Ölüm korkusu İçinde bir gölge gibi uzayıp kısalıyor, Ses olup Yansıyordu. Asılı görüyordu kendisini Asım asım. Y ıl 1922
17 Kasım Bendegan - cariyeler Ve şehzadeleriyle beraber seferber. Konuşmuyor tek kelime Bakışlarında Kara karga kanatlı bir duman Ve kulaklarında bir çakal sesi. Safıharp gemisi
·Malaya Doludan kaçar gibi
71
72
Malta'ya Yol almada. Deniz bir anda dolup boşalmada Ve zatı akdesi hazreti hilafet penah Padişah Mehmet Vahidettin Mezarda tabut Tabutta cenaze gibidir İçinde geminin ... Ne derse o olacaktır, Sırmalı, nişanlı İngiliz amirali . . . Ve o Gözleri iki paslı at nalı Y üreği mantarlaşmış
düşünüyor. "Biz ki Zatı akdesi hazreti hilafet penah! Biz ki otuzaltıncı padişah! Biz ki sultan ibni sultan, Biz ki suya, buluta dur diyen
hakan . . . Ve şimdi içi boş gemiler gibi Sefer ... "
Ve düşünüyor, Düşünüyor o ürpertili
ürkek sığınmayı. Düşünüyor Daha dün
Titrek ellerle Halife tuğrası basılan
arizayı.
Kuvvayı işgaliye başkomutanı General Harrington bu son arızayı Okudu "(Artık kapanmıştır kitabımız. Kendi elimizle imzaladık Kendi hükmü idamımızı,
Cenahımız. Milyonca Müslüman tebaya hükmeden Koruyucu Haşmetli İngiltere İmparatoru Beşinci Jorja
sığınmışız. Mustafa Kemal'in orduları yürüyor Ecdadımın zaptı feth ettiği Deraliyeye . .. Sizden himaye. Tanrı 'dan ümit... Vahidettin bin Abdülmecit."
Ve o gün İngiliz gemisi Malaya Elmas saray gibi
73
74
ışıl ışıl yanıyordu. Otuz altıncı Osmanlı padişahı Karaya adım attı. Üstünde Muhteşem Britanya bayrağı dalgalanıyordu. O ne yazdı
o ne yaz. Günler beyazdı geceler beyaz. (Türkiye Büyük Millet Meclisinden başka Hiçbir makam Milli mukadderata hakim olamaz) Ve O Mecliste kürsüdedir. Okunan 9 umdedir. "Türkiye Büyük Millet Meclisinden başka Hiçbir makam Milli mukadderata hakim olamaz" O ne yazdı o ne yazdı o ne yaz Günler beyazdı geceler beyaz .. Altı haftada İstanbul ve çevresinden Düşman çekilecektir. Emperyalistin alaca bayrağı inip Direklere Türk bayrağı çekilecektir.
Ve ekimin ikinci cuma günü
Öyle hıncahınç kalabalık ki, Beşiktaş'ın, Dolmabahçe'nin önü; İğne atsan düşmeyecek yere . . Düşman gemileri Casusları, askeri memurlarıyle Mağlup ve münhezim Açıldı açık denizlere Şehirde çığlık çığlık sevinç Rüzgara çiçek savurmadadır. Açıldı paslı kilit. Çözüldü düğüm. Ağızlarda yepyeni şarkılar Yepyeni bir plak gibi Yeni musikilerle vurmadadır. Gelinler sevinçlerinden ağlaşıyor Sevinçlerinden oynuyorlar Sarı sırma telleriyle. Körlerin gözü dilsizlerin dili açıldı. İhtiyarlar Kurban üstüne koç kurban ediyor
titrek elleriyle. Diriler ayakta ölüler ayaktadır, Türk
_alayları İzmit üzerinden
İstanbul' a akmaktadır.
İstanbul ey büyük ve ünlü şehir! Ey padişahların binek taşı! Ey gurbet elde Ferhat onbaşı
75
76
Ve dört yıllık esir. O ne yaslı kahırlı günlerdi
o ne zor . . . Ve işte şimdi Atı üstünde genç generalleri Tunç bakışlı erleri, subaylariyle Türk ordusu şehre giriyor.
13 Ekim Ankara başkent
Y ıl 1923
13 Ekim Köy şehir kent ayaktadır. En büyük en mutlu en güzel Günü kutlamaktadır.
Vur be davulcu çal be çalgıcı çal: Çal dinlesin taşlar ormanlar. Çal doğuştan ölüme kadar çal! Artık ne korku ne sömürü var. İnsan sürünürdü bir zamanlar Zindan sürekli kürek müebbet Korkulu düşler görürdü insanlar: Sultan, vezir, ölüm, polis, devlet. Bizim için bu deniz bu ormanlar Gök ağaç bizim için yeşerir. Haydi bir mutluluk şarkısı Ahmet Geçmişleri düşünmek elverir.
Y üzbir pare toplar atılıyor Saat yirmiyi geçiyor otuz Y ıldızlar dökülüyor ayağına Mustafa Kemal'i kutluyoruz. Kutlu bir doğum ağnsiyle kurtuluyoruz
77
78
İçimizde kök verenden; Şimdi ben, Beni göğsünde emzirenden Kilometrelerce uzaktayım. Ve, ince saz kamışlarla yazılan
bir Kitapta okur gibi
hatırlamaktayım,
Anamın çarşafiyle
Biz, Yeni tatların,
babamın dua sesini,
Yeni düşünüşlerin çocuğuyuz. Daha söylemeden eskiyor
masallar, ız-uz-ey!
Rakam! Rakam! Rakam! En eski tarih Benim kendi kafa koçanımdır.
Cumhuriyet
29Ekim1923
79
İlk adam mavi gözlerle
baktı toprağa, toprağın haritasını çizdi bayrağa, Yedisinde kız çocuğum
hamur yoğurdu, yetmişlik annem çocuk doğurdu
cephe için. Ninem saçına kına bağladığı bezle bağladı
kan akan dizlerimi ... Geçti çıplak rakamlariyle kavga yıllan
elimden tuttular, şehrin geniş stadlannda toplananlar için
bana şiir okuttular yeni doğanlar alkışladılar sözlerimi, ilk adam mavi gözlerle
baktı toprağa, toprağın haritasını çizdi bayrağa, O yazdı alın yazımızı. Ve bağırdık bütün gücümüzle Gök gibi açınca ağzımızı:
CUMHURİYET!
Toprak kabardı,
Bayrak dalgalandı,
83
84
Yeni seslerin adımlarıyla doldu yer. İlk adam mavi gözlerle baktı toprağa, toprağın haritasını çizdi bayrağa, ........ türküler ......... .
CUMHURİYET!
ve sildi parça güneş dilimleriyle sarayla sultan adını, aydın eli yeni dünyaya ilk gelenlerin . .. 29 Ekim elele verin
çocuklar!
İnanıyorum ki yavrularım! yarın,
yepyeni bir hayat süreceksiniz, bizden aldıklarınızı daha ilerilere götüreceksiniz. ve doğanlar
böbürlenecek! 36 padişahın adını sayamamak, fesi çarşafı başörtüyü tanımamak
cehaletiyle .. 29 Ekim bu gün el ele yürüyün çocuklar!
Tuhaf! Tuhaf! Tuhaf! Rakam! Rakam! Rakam! En eski tarih Benim kendi kafa koçanımdır. Ey yeni çatıların Temeline başlıyanlar! Y ılda dört doğuran koyunlarını Y ıldız sürüsü gibi önlerine katan çobanlar!
Ey, ışıklı pencere gibi Geniş alımlı çocuklar; Daha bir önceki anlar
Mısır'ın Ehramları gibi Gözümde tarihleşiyor. Ben miydim O 9 yaşındaki çocuk, Yoksa 500 yıl önceki Enderun oğlanı mıydı ki, "Padişahım çok yaşa!" diye bağırıyordu? .. Tuhaf! Tuhaf! Tuhaf!
Rakam! Rakam! Rakam! En eski tarih
Benim kendi kafa koçanımdır.
Yurdumun toprağında Yeni türküler yeşeriyor Köylerimin bağında
çocuklarım, Yeni inanışların kütükleri
üzüm veriyor.
85
86
Yarma henüz doğanlar, Yeni çatısında yeni dülgerlerin, Yeni şarkılarla ip eğiren çobanlar,
Bir inkılap müzesinde Rik'a, çakşır ve fes gibi
Seyre gelecekler beni. Yurdumun toprağında,
İlk adam ilk ses ilk haykırış gibi
yem
türküler duyuluyor. Çocuklar artık
Benim en taze eserimi Yedi yedi vezni gibi bayağı, Kırk başlı dev masallarından eski bulacaklar,
Ve Arap harfleriyle basılan şiirlerimi Yedikule surlarında gezer gibi
okumağa koyulacaklar. Torunlar,
Coğrafya yurt ve tarih derslerinde dinlemeğe gelecek parmaklarımda müstehaseleşen
saz semailerini, peşrevleri. Ben altı bin sene geri, onlar altı bin yıl ilerde, ilk heykelin dikildiği ilk şarkının dalgalandığı ilk siliihlann çatıldığı yerde,
iki ayn milletten iki ayrı kimse kadar
yabancı hallerle ve bir ana oğul sevgisiyle
selftmlaşacağız.
İnsanlar ey, anne sütü gibi emdiği başak fikirleri
bereketli bir tohum gibi savurmadadır.
Açıl kilidim, açıl! Yurdumun toprağında
yeni bir yürek
bir duyulmamış plftk gibi
yeni musikllerle vurmadadır. Yeni doğanlar onlar . . .
Ne mutludur onlara! ki inkilftp tezgahlarında hey, yeni göklerin
mavi bezleri dokunuyor. Ki mahalle me.kteplerinde şimdi, yeni bir dille yeni şarkılar okunuyor,
Rüzgar!
Çocuklarımın üstünde gez!
Şarkılar! Y ıldızlara kadar uzanınız!
87
88
Ve temel bitti çatısına başladık. Hava -ılık-kokuyor, Havalarda dirilen canın
kokusunu alıyorum.
Yeni bir hendeseyle yeni tezgahlar işlesin! Hamuru biraz yuğur, bir litre kan
biraz anne sütü kat! İki damla mavi göz gibi
iki damla şey
ve uğur; Hamuru biraz yuğur,
bir litre kan biraz çam kokusu kat!
ve bir yudum
gülen insanların yüzündeki tat İlk kutlu bayram ilk düğün gibi,
ve Sakarya Dumlupınar, hayat.
Şarkılar bir yeşil yaprak ince bir salkım
üzüm oldular ......... .ler
Yeni bir hendeseyle yeni tezgahlar işlesin Yeni beyne başla kimyager!
Yeni insan
aşkı çağlan uzaklığı başka ölçülerle sayacak.
Yeni adamdan doğanlar, nk'a
Sultan ve çarşaf adına peri padişahı masallarında bile raslamıyacak! Hava -ılık- kokuyor, Hava ayrılık kokuyor, Havalarda dirilen canın
kokusunu alıyorum. Yeni bir hendeseyle yeni tezgahlar işlesin. Bu ilk doğanın yeni canlı göz bebeği
gülmeyi Sakarya'da ilk ölen gibi yurt sevgisinden öğrenmiş olmalıdır. Yeni insanın fildişinden ay yüreği mavi gökler kadar geniş annece sevgilerle dolmalıdır. hamuru biraz yoğur! Kına - sevgi
kan ve ses ve uğur ...
Ve bir majüskül yürek! .. Şarkılar, bir yeşil yaprak, ince bir salkım üzüm oldular, ......... .ler.
Erimiş ateşle kan karıştır;
89
90
ve kaş gibi ince fırçalarla sür dudaklarına!
Gövdeye başla kimyager! Eli Meçhul - askerin eline benzemelidir ve ayaklan Meçhul - askerin ayaklarına,
Gelinler, sevinçlerinden ağlaşıyor, sevinçlerinden oynaşıyorlar,
ince telleriyle. En sevdiğim bana mutlu sofralarda kanı üstünde taze et yediriyor, ve kaynak suyu içiriyor elleriyle. Yeni - insan
aramızda
Ona biz
yeni şarkılarla dolaşıyor.
yeni bir can üfledik; İlk adam içimizde yaşıyor. Yeni - insan aramızda yeni türkülerle
dolaşıyor. Hava ılık kokuyor, hava ayrılık kokuyor, Havalarda dirilen canın
kokusunu alıyorum ...
DERDİ Kİ
91
94
BİR İŞİ BİTİRMEDEN NE SUSUZLUGU DÜŞÜNÜRDÜ
NE Y EMEGİ. SEVMEZDİ
. İNANMADAN EMRETMEYİ BÜTÜN HAREKETLERİ EŞSİZ DERİN
DÜŞÜNCELERİNİN ESERİYDİ.
O İÇİMİZDE EN ÖNCE EN İLERİY İ GÖREN BİRİY Dİ. DERDİ Kİ:
BAŞARMAK İÇİN GELECEGİ GÖRMEK. VE İMKAN VE ŞARTLAR NE OLURSA OLSUN ÖDEVE KENDİNİ ADAMAK
GEREK ***
DERDİ Kİ Devrimler Gerçekleştirirken O: (Halkevinin Bilinçli ve aydınlık olması için Beyinlerde yaşayan hurafelerin İzini silmeli) Ve ondan sonra
Düşünce ve vicdan özgürlüğünden Bahsedilmeli) Güneşe giden yolda Tel örgüler aşılınca Her adım insanı başarıya götürür. DERDİ Kİ (Bir işi nasıl başaracağımı düşünmeden O işin engellerini düşünürüm Engelleri kaldırınca
o iş yürür) "Kör sağır dilsiz Bütün kalabalıklarıyle Çarıkları yeşil sarıklarıyle Şeyh Sait irticaı hortladı Yeniden fes giyilecek Türbeler tekkeler açılacakmış." Dedikleri zaman Dedi ki "Sağlam çakıldı kazıklar Çadır sökülmez. Y üzyıllarca ellerde gezecektir Elimizle yazdığımız kitap Devrimlerin hedefini kavramış olanlar Onları Her zaman korumaya yeterlidir"
***
O AY Kafasının tek düşüncesi vardı;
95
96
Hatay! Dedi ki Eğer Fransayla savaş olursa -Olmaz a!Cumhurbaşkanlığından Ve Meclis üyeliğinden çekilir, Bir ferdi millet olarak Arkadaşlarımla, inançlarımla beraber Hataya girer, Oradakilerle omuz omuza savaşırım
DERDİ Kİ
Biz
***
Hiç bir zaman Verdiği karardan dönmüş insan değiliz! Ona Büyük zaferden sonra Y ürüyelim! dedikleri zaman
Selanik üstüne; Hayır! dedi. "Misakı Milli dışındadır Selanik. .. Biz bu Misaka bağlıyız dedik." Ne post kaptırırız Ne isteriz post; Derdi ki Düşmana düşmanız dosta dost. Büyük zaferin Yeşerip meyve verdiği yazdı,
Günün birinde Bir hediye gönderilmişti Kapalı sandık içinde. Yunan Osmanlı harbini canlandıran Kan
ve kavga kokan Yağlı boya bir tablo.
Baktı hüzünle sonra nefretle ve dedi ki O:
Kapatın kaldırın bu sandığı tavan arasına.
Bakamazdı kimsenin yarasına. Derdi ki: "Ben bir tavuğun kesilmesine dayanamam; Savaş meydanlarına gelince, Cesetlerin üzerinden atlayarak giderim ... Savaş başka bir iş!
***
İdealistti. Ama hayalci değil realistti. Bir gün
. Çankayadaki eski köşkte Damdan Sızan Damlalara dalarak Bir köşede koltuğuna gömülmüş, İçli içli düşünüyordu. Yağmur yağıyordu günlerden beri.
97
98
Bir el kapısını vurdu girdi içeri elinde bir mektup.
Ve yaveri okudu Bu
mektubu. Bir eski Osmanlı paşası "Sanremoda Vahdettini gördüm" diyordu Mektubunda. (Vahidettin öyle bitkin öyle üzgün ki ... Ve sizi hep Saygılarla Övgülerle Anıyor. Aylardır Yardıma ihtiyacı vardır.
sanıyorum. Size inanıyorum
inanıyor) Mustafa Kemal -Başı pencereye çevrili, Kirpikleri Som altın kuşların kanadı gibi nemli Dinliyordu
bu mektubu ...
Ve birden Mavi pırlanta gözleri dolu Dudakları titrek, Derin derin iç çekerek
dedi ki: ·
"Nasıl yardım edilebilir, Benim özel servetim yok
millet fakir. Hem Vatanda Nice şehit yetimleri Ve onun öksüz bıraktığı Yoksul sakat çocuklar
var ... " Emretti: -Yine iç geçirerek(Vesikadır, hıfzı gerek.)
Derdi ki: "İnsan oğlunun sonu bilinmez, Hiç birşeye
güvenilmez; hayat budur
Dağ yıkılır Deniz kurur Yanar orman. (Ölçülü olmak gerektir) Her zaman" ***
99
100
Ne sömürmek Ne sömürülmek isterdi, (Dış siyasamız İyi komşuluk, Ulusların arasında iş birliği) Derdi. Derdi ki "Gittikçe iyileşen dünyada Mutlu dünya uluslarıyle bir arada Daha mutlu olmak için
yarış gerek Yurtta barış cihanda barış gerek!"
***
O kendisini değil Kendisinin
kendisinden olan ulusu gök dolusu severdi,
Kol kola El ele En güçlü mutlu günlere ereceğiz
derdi. Ve derdi ki Mutluluk gerçek olduğu gün,
beni düşünün! ***
O ki Olmamak için bağımlı bölge, Olmamak için İngilizin Amerikanın ayaklan dibinde gölge, Hür bağımsız bir ülke
özlemiyle savaştı. O güneş gibi ... Göğümüzü ışıtan
ısıtan sırma saçlı bir baştı.
Derdi ki: İngiliz İtalyan Amerikan Hangi devlet olursa olsun Seni sömürmeye gelenin Karşısında dimdik duracaksın. Yedi canın olsa yedisini de verecek. Emperyaliste kıyasıya vuracaksın.
***
Uyumazdı savaşta 3 gün 3 gece, Derdi ki: Uyandırın beni dalarsam,
gerekince. Derdi ki: İş uzar Hayat kısalır, Çocukluk okul zamanlan Nice yıllar alıyor.
101
102
Geriye ne kalıyor? Çok eski günlerinden birinde Erzurum Kongresinde sordular: - Bu yol nereye çıkar Cumhuriyet mi? - Bunda şüphe mi var?
dedi. Kaptırmazdı kendisini Ne sevince ne kedere. Derdi ki: Son hedef demokrasidir. Ne halife ne padişah Kendimi adadım işçilere, Köylü efendimizdir!
***
Çocukları candan sever: Hem öyle yürekten, Yanası ya yakılasıya severdi ki ... Derdi ki: - İyi ki çocuğum yok! Olsaydı Ve günün birinde ölseydi Nasıl dayanırdım?
***
Hayvanları severdi, Hele atı çok. Ruama tutulmuştu atı. Haber
Verdiler, Öldüreceklerdi bu atı .... Yanına sokulan ölebilirdi ... Ve O ölümden ürkmeksfzin
sokuldu ata ... Okşahı bal renkli tüylerini atın. Büyük yürekli ata! Derdi ki Çocuk ve at... Uçsuz bucaksız sevgidir hayat...
***
Halkıyla konuşmayı sever, Dertleşir tartışır güreşirdi. Derdi ki Ben devletin başında Reisicumhur, Cephede Baş Komutanım ... Ve bunun dışında ben Halkımla aynı haklara sahip Halkımın emrinde insanım ...
***
Son aylarıydı artık onun. Istıraplı çile çile,
sızım sızım, geçiyordu günleri Savarona'da.
Hep aynı koltukta Aynı gök, aynı deniz.
103
104
Ve çok eski anılar İçinde canlanıp İçinde yürüyordu Gölge gölge
yavaş yavaş sessiz ...
(Birinci devreyi bitirmişiz Hastalığın ikinci devresine girmişiz) dedi. Artık O, Güçlükle kalkıyor Güçlükle oturuyordu. Ve çileli bahtsız koltuğunda başı, Bir türlü batmak istemeyen San altın güneş gibi Duruyordu. Gök yasta Toprak yasta Sular yasta Halklar üzüntüdeydi. Ve ölüm Belki son soluktan da yakın En katil En affedilmez şeydi. Ve o haliyle (Üzülmeyin) Diyordu Ayn ayrı bakarak
Baş ucunda diz çökenlerin her birine,
Diyordu ki
(Doktorların bütün dediklerini
Getiriyorum yerine)
105
10 Kasım 1938
107
10 Kasım 1938 ...
O sabah
Gök karardı birdenbire Kuşlar kanat çırptı, Yapraklan döküldü ağaçlann.
O sabah
En acı ağıtını okudu felek. Bir acı ağıt ki, Dolaştı yeryüzünü Doğudan batıya Kuzeyden güneye dek.
Bir acı ağıt ki, Toprak kulak verdi Sular ürperdi İç geçirerek ...
O ki ölmez olandı, Mustafa Kemal'di adı. Son kere çaldı kapısını ölüm, Başı düştü yastığa Ve kalkmadı.
Y ıl 1938
Kasım 10.
Dokuzu beş geçiyor saat. Ve o Kocatepe'de Bir çadırdan bir çadıra geçer gibi
111
112
Rahat
Ve cesur
Öldü ..
Ölüm şekil değiştirmektir Bir başka dünyaya girmektir Yeni bir hayat Yeni bir davranıştır ölüm, Öldü.
Ölüm üç kez çalar kapıyı: Birincide sağır ikincide kör Üçüncüde dilsiz. Ölüm Bir gölge gibi dolaştı baş ucunda Gövdesiz ayaksız elsiz. Öldü ..
Son kere çaldı kapısını ölüm, Başı düştü yastığa Ve kalkmadı. Mustafa Kemal'di adı.
Ölüm yeni bir canlanıştır, Yepyeni bir hayat. Y ıl 1938
Kasım 10 9'u beş geçiyor saat. Öldü.
Hiçbir ölüme Böylesine yanmadık. inanılmazdı, inanmadık. Öldü.
Yıl 1938 Kasım 10 9'u beş geçiyor saat Ve o bir tepeden Bir tepeye uçar gibi Rahat Öldü.
Ölüm yeni bir canlanıştır, Yeni bir hayat; Ölmedi, Ölmez ... Bir ulu yeşil ağaçtı Yaprağı dökülmez .. Kırılmaz parçalanmaz bükülmez ...
Ölüm maddeyi terkedip Anılarda yaşamaktır. Mustafa Kemal ölmedi Ölmedi.
113
114
Ölmedin Atam, her an içimizde bitmeyen saygı, sonsuz muhabbetsin 1 Andederiz ki eserin ölmeyecek! Saflar çözülmeyecek! Sesimizde ses, Gözümüzde göz, Her adımımızda hareketsin!
Ve DEMİŞTİ Kİ
115
(Ey Türk gençliği Birinci ödevin Türk bağımsızlığını Türk Cumhuriyetini, sonuna dek Korumaktır.) llerde Dışarda içerde Seni bu tek temelden yoksun etmek isteyenler olacaktır. Bir gün Özgürlüğünü Ve cumhuriyeti Koruman gerekirse Vazifeye atılmak için İçinde bulunduğun şartlar
ne olursa olsun düşünme bu şartlan!
Özgürlük ve cumhuriyetine kıymak isteyecek olanlar düşmanlar görülmemiş bir üstünlüğün mümessili olabilir. Aziz vatanın bütün kaleleri
119
120
hileyle zaptedilmiş, tersanelerine girilmiş
Ve memleket Bilfiil işgal edilmiş
olabilir. Ve en kötüsü en acısı Memlekette iktidara sahip olanlar Gaflet, dalalet ve hiyanet içinde Aldatılmış Satılmış. olabilir. Hatta İktidar sahipleri Özel çıkarlarını
yabancılarla birleştirmiş
olabilir. Ve sen ey Türk geleceğinin evladı Bu şartlar içinde dahi Eğilme
atıl vuruş. ve vur.
Gerekli kudret Damarlarındaki kanda mevcuttur!
İşte Türk Genci, Türk Gençliği
"Türk genci inkilapların ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Rejimi ve inkılapları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, bu memleketin polisi vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır demeyecektir. Hemen mücadele edecektir. Ve kendi eserini koruyacaktır. Polis gelecektir, asıl suçluları bırakıp asıl suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç "Polis, henüz inkılap ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkfun edecektir. gene düşünecek, "Demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım" diyecek. Onu hapse atacaklar, kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber, meclise telgraf yağdırıp haklı ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayınlmasını istemeyecektir. Diyecek ki; "ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek benim vazifemdir."
"İşte benim anladığım Türk genci, Türk gençliği."
121
122
Kanımın 25 tirilyon
yuvarlağı Yalnız bu türlü görünecek, Camı altında Biri yüz büyülten adesenin Yaratıcı ünlü mimar Bu adın çizgisinden çıkaracak
yeni çizgilerini hendesenin.
Torunlar, Onu görmüş olan en son ihtiyarı; bayrak ve türkü ve defiıe dallarıyla
görmeye geldiği zaman, devrin büyük şarkıcıları Bu kıvrılışı bulacak Kına toprak ve kan kokan seslerinde
şarkıların; Ve gülerken bu türlü gerilecek, Mavi gözlerinin sinirleri, Onu görmüş olan en son ihtiyarın. Taaaa 20000 rakam sonra Kafamızın yeni us dokumasını Yeni bilgilerle araştırırken çocuklarımız, - Eski teşrih masasında -Beynimizin her girinti çıkıntısında Biz bu imzaya raslayacağız. Ve nabzını Taze dullarla anne gelinlerin Biz ondan gelme ölçülerle sayacağız.