noam chomsky - dil ve zihin.pdf
TRANSCRIPT
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
1/294
DİL v e ZİHİN
GENİŞLETİLMİŞ BASIM
Noam CHOMSKY
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü
Felsefe / 08
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
2/294
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
3/294
DİL v e ZIHIN
GENİŞLETİLMİŞ BASIM
Noam CHOMSKY
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü
Çeviri:
Ahmet KOCAMAN
Ankara - 2001
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
4/294
YAYIMCININ NOTU
Bir çeviri, en başta, çeviri yapılan dili bilmeyen okuyucular için
yapılır. Bu, elinizdeki k itaptaki gibi örneklerin de "çevrilmesi" gerekti
ği anlamına gelir. Ancak, bu çeviride örnekler olduğu gibi bırakıldı.
Bunun en önemli nedeni Chomsky'nin kendisi: O, belli bir dil üzerine
yapılmış ayrıntılı bir incelemenin, çeşitli diller üzerine yapılmış bin
lerce yüzeysel incelemeden daha değerli olduğu düşüncesiyle, evren
sel dilbilgisi kuramını, çok fazla sayıda değil, çok az sayıda özel dil,
özellikle de İngilizce üzerine yaptığı/yapılan ayrıntılı incelemelerden
yola çıkarak kurar. Kitapta verilen örnekler, bu bakımdan, onun ku
ramının dayandığı "veri tabanı"dır. Örnekleri "çevirmek", doğrusu,
kuramın veri tabanını değiştirmek ya da genişletmek olurdu. Elbette,
bir kuramın veri tabanının daralması ya da genişlemesi anlamında,
birtakım değişikliklere uğraması her zaman olabilecek bir durum. An
cak bu, olsa olsa bağımsız araştırmalarla incelemelerin sonunda ortaya
çıkabilecek bir du ru m olabilir yalnızca.
Örneklerin oldu ğu gibi bırakılmasının bir başka nede ni de yapıla
rı : Bir bölümü, örnekte ya da metinde örnekle ilgili açıklamaların ya
pıldığı bölümde herhangi bir değişiklik yapmadan Türkçeye çevrilebi
lir örneklerden oluştuğu halde, önemlice bir bölümü ya örnekte, ya
örnekle ilgili açıklamaların yer aldığı paragraflarda, ya da hem örnekte
hem açıklama bölümlerinde birtakım değişiklikler yapmadan çevri
lemeyen örneklerden oluşuyor. Elbette, burada da sorun, bütün bu de
ğişikliklerin yapılıp yapılamayacağından değil, yapıldıklarında yapıla
nın bir "çeviri" olm aktan çıkıp yeni bir kitap yazmay a dön üşm esi.
Bu kaygılarla örnekler olduğu gibi bırakılmakla birlikte, bir çevi
rinin en başta kimler için yapıldığı da unutulmadı. Sesbilimle ilgili ör
nekler dışında, hemen hemen her örnekten sonra, yer yer birtakım
açıklayıcı dipnotlar da düşülerek, < > imleri arasında Türkçeleri veril
di.
Ancak bunların kimileri, Türkçe metnin bütünlüğünü koruma adı
na zam an z am an serbest, zam an zam an da değiştirilerek "çevrildi".
RLA
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
5/294
İÇİNDEKİLER
Genişletilmiş Basıma Ö nsö z 7
Birinci Basım a Ö nsöz .. 13
DİLBİLİMİN ZİHİN İNCELEMELERİNE
KATKILARI: G eçm iş Dön em „ 16
DİLBİLİMİN Z İHİN İNCELEMELERİNE
KATKILARI: G ün üm üz „ .. 44
DİLBİLİMİN ZlHİN İNCELEMELERİNE
KATKILARI: Gelecek 106
DO ĞA L DİLLERDE BİÇİM VE ANLA M * 151
DİLİN BİÇİMSEL YAPISI 173
DİLBİLİM VE FELSEFE.... - 237
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
6/294
Genişletilmiş
Basıma
ÖNSÖZ
Bu kitaptak i altı bölü m iki kü m eye ay nlıyor. İlk üçünü 1968'-
de yayımlanan Dil ve Zihin oluşturuyor. Aşağıda yeniden bası
lan ilk önsözd e d e açıklandığı gibi, zihin incelemelerinde d ilbili
min (geçmiş dönemdeki, günümüzdeki ve gelecekteki) katkıla
rım gösteren bu ilk üç deneme, Ocak 1967'de Berkeley'de, Cali
fornia Üniversitesinde, öğretim üyeleriyle öğrencilerden oluşan
dinleyiciler önünde yapılan Beckman konuşmalanna dayan
maktadır. Bu denemeler onları izleyen öteki üç bölümden ayn
bir bütün oluşturmaktadır .
"Doğal Dillerde Biçim ve Anlam" başlığım taşıyan 4. Bö
lüm Ocak 1969'da, Minnesota'da, Gustavus Adolphus College'-
te,
büyük ölçüde lise ve kolej öğretmenleriyle öğrencilerinin
oluşturduğu dinleyiciler önünde yapılan, daha çok bir sohbet
konuşmasıdır . Bu bölüm,
Dil ve Zihin
ile öteki çalışmalarımda
sunulan temel kavramları yeniden ele almakta, sözdizimi yapı
lar ının anlam yorumlamaları konusunda daha sonra yapılan
çalışmaları sunmaktadır. Sanıyorum bu inceleme, daha önceki
kuramın sınırlamalanyla yetersizliklerini ortaya çıkarmakta ve
bu kuramın yeniden gözden geçirilmesi için bir doğrultu öner
mektedir. Bu ve ilgili konulardaki daha teknik incelemeler, ya
landa Mouton tarafından (Hague'da 1972'de) basılacak Seman
tics in
Generative Grammar
ve
Conditions
on Rules başlıklı tekya zı-
larımda bulunabilecektir .
5. Bölüm, Dil ve Zihin'de sayıltı olarak kabul edilen ya da
ancak kaba bir biçimde geliştirilen düşünceleri ayrıntılı olarak
ele alan daha teknik bir çalışmadır. Burada amaçlanan okur kit
lesi öncelikle ruhbilim ciler ile ruhdilb ilim cilerd ir. ilk olarak, Eric
Lenneberg ' in Biological Foundations of Language adlı kitabına ek
7
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
7/294
olarak yayım lanan bu bölüm , üretici dö nü şüm sel dilbilgisi ku ra
m ını kısa ve derli toplu bir biçimd e sun m ayı ve bu nu n insan ruh -
bilimi açısından içinde barındırdığı olanakları araştırıp ortaya
çıkarmayı am açlam aktadır. Sözün ü ettiğimiz yazılar, teknik araş
tırmaları, gerçekte ilk kez 1965'te yazılan , dolayısıyla da b ur ad a
topla nan dene m elerin en eskisi olan bu b ölü m de kısaca belirtilen
doğ rultularda , bir ölçüde daha ileri götürm ektedir .
6. Bölüm daha değişik bir dinleyici kitlesine, meslekten fel
sefecilere yöneliktir. Bu, N isan 1968'de N ew York Ü niv ersite si'n-
de yapılan dilbilim ve felsefe konulu bir sempozyumda sunul
m uş tu. Bu kon uşm anın a m a a , çağd aş dilbilimle felsefe (özellikle
epistemelojiyle zihin felsefesi) arasındaki buluşma noktalarım
araştırmaktı . Bu konuşmada, günümüzdeki dilbil im çalışmala
rının, insan bilgisinin doğ asım , edinilm esinin tem elini ve k end i
ne özgü kullanılma biçimlerini açıklamada ilginç yaklaşımlar
sağlayacağı i leri sürü lm üştü r . Bu den em e, bir ölçüde bu kon u
larda ortaya çıkan tartışmalarla, bir ölçüde de konuların doğru
dan kendileriyle ilgilidir.
Bu den em elerd e belli yinelem eler de va rdır . 4., 5. , ve 6. Bö
lümlerin her biri kend i içinde az çok bir bü tü n oluştu rm aktad ır .
Bu bölümlerde önceden bilindiği varsayılan şeyler çok az, bu
nedenle de hem onlarda yapılan bir takım açıklamalar hem de
onlarla
Dil ve Zihin'i
oluşturan bölümler birbir ler iyle örtüşmek-
tedir. Temel noktaları değişik biçimlerde dile getirmek yararlı
olur umarım. Aslında bu denemelerde irdelenen en basit ve en
temel noktalarda bile büyük yanlış anlamalar söz konusudur.
Sözgelimi, basitleştirilmiş irdelemelerde "derin yapı"yı, "üretici
dilbilgisi" ya da "evrensel dilbilgisi"yle karıştırma eğilimi var
dır. Ayrıca birçok meslekten dilbilimci, burada "dil kullanımı
nın yaratıcı ya m " ded iğim şeyi, sürek li olarak üretici dilbilgisinin
yinelemeli olmasıyla karışt ırmışlardır ; bunlar apayn konular
dır . Bu tür sorunlarm açıklanmasına yar dı m a olur um ud uy la bu
denemelerdeki tekrarlan gidermeye çalışmadım.
4.-6. Bölümler, Beckman konuşmalarında irdelenen düşün
celerle konulan geliştirip derinleştirmektedir. Bu denemelerin
8
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
8/294
tümü öncelikle dilbilim, felsefe
ve
ruhbilimin kesiştiği alanla ilgi
lidir. Birincil am aç lan , dilin yapısıyla ilgili oldukça teknik araştır
maların, insan zekâsının anlaşılmasına nasıl katkıda buluna
bileceğini gösterm ektir. Dilin yap ışım incelem enin, zihn in, dilin
özgür ve yaratıcı bir biçimde kullanılmasının temelini yaratan
özelliklerini ortaya çıkaracağına inanıyor, bu denemelerde de
bunu göstermeye çalışıyorum.
Son bir kez daha y inelemek pa hasına, burad a,
DU ve Zihin'
in
ön sö zü nd e "d av ran ış bilimle ri" den ilen bilim lerle ilgili gözlemle
r in önem ini vurg ulam ak ist iyorum . G ün üm üz de , davran ış bil im
lerinin insan etkinlikleriyle ilgili olarak yaratacağı sonuçlara iliş
kin bir yığın (çoğu zam an da oldukç a abartılı) sav ortaya atılmış
tır . An ımsam alıyız ki, insanların nasıl da vra nd ıktan , olağan ko
şullarda ne den belli bir davra nış biçimi sergiledikleri ko nus un da
dikk ate değ er çok az deneysel varsayım vard ır . Bu ko nu dak i ya-
yıncayı inceleme zahm etine ka tlanan oku r, inanıyorum ki, bu ko
nu da yalnızca az sayıda dikkate değer bilimsel bilgi bulu nd uğ u
nu ortaya çıkarmakla k almayac ak, dav ram ş bilimlerinin, bir yana
bırakılamayacak bilimsel bilgilere ulaşmayı gerçekte olanaksız
hale getiren, herh ang i bir gerekçesi olm ayan birtakım yöntemsel
sınırlamalar ko nu su nd a direndiğini de anlayacaktır .
İnsan bilgisiyle inanç dizgelerinin kimi alanlarda nasıl edi-
nildiğini arük anlamaya başlayabilir iz. Dilin durumu özellikte
ilginçtir; çünkü dilin düşüncede ve insan etkileşiminde temel
bir rolü vardır; böyle bir d u ru m da old uğ u için de kazanılan bil
gi dizgesini betimlemeye girişebilir, bu kazanımı olanaklı kılan
İçkin insan yetenekleri konusunda, usa yalan birtakım varsa
yımlar oluşturabilir iz. Bu kavrayış puılülan kendi içlerinde de
ğerli şeylerdir, aynca başka çalışmalar için de bir değer taşırlar.
Şundan büyük ölçüde emin olabilir iz: Deneyim ile eylem, uya
ran ile tepki arasındaki dolaysız bağınülann incelenmesi, genel
olarak, boş bir çabad ır. Çok basit olanları dışında b üt ün du rum
larda, bir kimsenin yaphklan geniş ölçüde bildiklerine, inandık-
lan na ve bekle ntilerine b ağlıdır. İlgili bilgi ve inan ç dizgelerinin
9
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
9/294
hiç
değilse geçici bir dillendirimine day anm aya n bir insan dav ra
nışı incelemesi, da ha baştan önem siz ve yersiz olm aya m ah ku m
du r, insanın öğrenm esi kon usu nd a b ir inceleme, cidd i bir biçim
de ,
anc ak böy le geçici nitelikli bir bilgi ve ina nç dizg esi dillend iril
dikten sonra başlayabilir. Ancak o zam an, elde de ney im verileri
de varsa, bu d izgelerin n asıl edin ildiğin i araştırabiliriz. Bun un gi
b i, bir kimsenin eylem lerinin bildikleri, inand ıkları ve beklen tile
riyle nasıl bir ilişkisi old uğ u b ilinem ediği süre ce, insa n d av ran ışı
nın ciddi bir biçimd e incelenmesine girişilemez. Anca k öğren ilen
şeyin ne old uğ un a ilişkin geçici bir varsay ım ım ız olu rsa, insa nın
öğren m esini ciddi bir biçim de incelemeye girişebiliriz; anca k öğ
renilen şey (bilinen ve inanılan şey) konusunda geçici bir varsa
yım oluşturabilirsek, da vra nış incelem esine ciddi bir biçim de yö
nelebiliriz. Söz ko nu su olan dilse, olağan ko nu şan-d inley enin
bil
diği,
öğrendiği şey konusunda geçici, ama oldukça ayrıntılı ve
karm aşık varsay ım lar sunab iliriz. Bu ne den le dil incelemesi, ba
na, özellikle insanın öğrenme ve davranışını inceleme açısından
ilginç gö rün üy or.
Ancak dil in özel bir du ru m u old uğ un u vurgulam alıyız . Di
le ilişkin bilgi, olağan koşu llarda, kısa süre de o nu nla y üz y üz e ge
lerek elde edilmektedir, ama bu edinilen bilginin karakteristik
yanları önceden belirlenmiş olabilir. İnsan dilinin, insanın zi
hinsel yeteneklerinin özelliklerini doğrudan yansıtması ve öteki
bilgi ve inanç dizgelerinin olamadığı ölçüde, "zihnin dolaysız
ayn ası" olması beklenebilir. Ayrıca, dil edin im ini bu incelemeler
de belirtilen çizgilerde açıklayabilmiş olsak bile, yine de karşı
mızda, edinilen bilginin olağan kullanımını açıklama sorunu
vardır . Ancak bu sorun, bu^ön için bil imsel soruşturma alanı
nın dışında kalan bir sorundur. Elbette, birtakım görüngülerle
birtakım sorunlann, sırf (bugün için, belki de özünde ayrıntısını
bilmediğimiz bakımlardan sınır l ı olan insan zekâsı yüzünden)
"bilimsel soruşturma alanının dışmda kaldığı için varolmadığı
nı öne sürm ek hiç usa uyg un d eğildir. İnsan ve top lum ko nu sun
daki incelemelerin başlangıç aşam asm da ve genel olarak aka de-
10
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
10/294
mik bir özden yoksun olmaları nedeniyle, insan davranışıyla il
gili temel ve vazgeçilmez etmenler konusunda ancak kurgula
malarda bulunabil ir iz; başka tür lüsünü yapmak sorumsuzluk
olacaktır . Bu konularda kurgulamalarda bulunmak son derece
yerinde , hattâ gereklidir de . Olanaklı du rum lard a var olan sınır
lı ve bölük pörçük bilginin yol göstericiliğini kabul etmek gere-
kir . Ama kurgulama açıkça kurgulama diye adlandırılmak, bi
limsel araştırmanın kazammlanndan kesinlikle ayrılmalıdır.
Meslekte uzmanlığa ve meslekten gelen insanların yargılarına
değer ve rm e eğiliminde olan bir toplum da, bu son derece önem
li bir konudur, özellikle bilim adamının toplum karşısmda bu
kon uda bir sorum luluğu vardır .
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü
N.C.
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
11/294
irinci asım a
Ö N S Ö Z
Bu kitabın üç böl üm ü, Oca k 1967'de Be rkeley'de, California
Üniversitesi 'nde yaptığım Beckman konuşmalarının bir ölçüde
geliştirilmiş biçimleridir. Birincisi, zihin incelemesine, dilin do
ğasıyla ilgili araştırmalarla kurgulamalara dayanan geçmiş kat
kıları bir değerlendirme girişimidir. İkincisi, çağdaş dilbilimde
zihin incelemesiyle bağlantılı gelişmelere ayrılmıştır. Üçüncüsü
ise dil ve zihin incelemelerinin gelecekte alacağı yönlerin olduk
ça kurgusal bir irdelemesidir. Dolayısıyla bu üç konuşma geç
m işle, gü n üm ü zl e ve gelecekle ilgilidir.
Dilbilim tarihi konusundaki araştırmaların durumu göz
önüne alınırsa, geçmişteki katkıları değerlendirme girişiminin
bile daha çok bir deneme niteliğinde görülmesi gerekir. Çağdaş
dilbilim, çağdaş "davranış bilimleri"nin "kurgulama"dan "bi
lim" olmaya doğru geçişi kimi temel noktalarda büyük ölçüde
başardığı, önceki çalışmaların artık güven içinde eskilerde bıra
kılması gerektiği biçimindeki bir kuruntuyu (doğru terim bu
sanıyorum) paylaşıyor görünüyor. Kuşkusuz mantıklı bir kim
se,
özenli bir çözümleme ve dikkatli bir deneyden yana olacak
tır; ancak ben "davranış bilimleri"nin, büyük ölçüde, doğa bi
limlerinin yalmzca yüzeysel özelliklerine öykündüğü düşünce
sindeyim. Onların bilimsel niteliklerinin çoğu, konularını sınır
landırmalar ı ve ana sorunu kuşatan sorunlar üzerinde yoğun-
laşmalarıyla kazanılmıştır, ilgi alanının bu biçimde daraltmak,
gerçek akademik başarılara götürürse haklı görülebilir ; ancak
bugünkü durumda bu alan sınır landırmasının derin ve önemli
sonuçlar yaratacağını göstermek çok zor olurdu. Ayrıca, dikkat
li deneysel çalışmalar ve verilerin özenli bir biçimde işlenmesi
13
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
12/294
sonucunda elde edilen çok az sayıda alız bilgiye dayanarak,
son derece önemli ve büyük toplumsal değeri olan konularla il
gili,
doğal ama ne yazık ki yersiz, bir "ekstrapolasyon"* eğilimi
söz konusu olmuştur. Bu, ciddi bir kortudur. Uzmanların, bil
diklerinin gerçek sınırını ve bugüne değin vardıkları sonuçlan
açıklama sorumlulukları vardır ve inanıyorum ki, bu şuurların
özenle incelenmesi, gerçekte toplum bilimleriyle davranış bilim-
lerinin bütün alanlarında, bugüne değin elde edilen sonuçların
bu tür bir "ekirapolasyonu" desteklemeyeceğini gösterecektir.
Sanıyorum, bu tür bir çözümleme, daha önceki düşünüş ve kur
gulamaların rahatlıkla gözardı edilemeyeceğini, bugünkü ciddi
Çalışmalar için de büyük ölçüde vazgeçilmez bir temel oluştura
cağım gösterecektir. Burada genel olarak bu görüşü kanıtlamak
gibi bir çabam yok, ama söz konusu konuşm aların temelinde bu
görüşün bulunduğunu söylemek istiyorum.
İkinci konuşmada, dil araştırmalarındaki kazanmaları diz
gesel bir biçimde sergileme amacı taşımadım; bunu n yerine, bu
araştırmaların sınırlan içinde bulunan henüz çözülmemiş so
runlar üzerinde du rdum . Bu konuşmanın b üyü k bir bölümü, R.
Borger ile F. Cioffi'nin yayıma hazırladıkları Explanations in
Psychology
1
de
(New York Cambridge University Press, 1967),
Max Blanck'ın ilginç bir yorumuyla birlikte, "Problems of Ex
planations in Linguistics" başlığı altında yayımlanacaktır. 1. ve
3. konuşma Nisan 1966'da Chicago Üniversitesinde yapılan ve
B.
Rothblatf m yayıma hazırladığı Changing Perspectives on
Man'-
de (Chicago: University of Chicago Press, 1968) yayımlanan ko
nuşm a m etninden kimi konulan içermektedir. Birinci konuşma
nın bir bölümü Colombia University Forum 'da yayımlanmıştı
(ilkbahar 1968,11. cilt, 1. sayı); üçüncü konuşm anın bir bölüm ü
de sonbahar 1968 sayısında (11. cilt, 3. sayı) yayımlanacaktır.
Son derece yararlı görüş ve yorumlan; daha da önemlisi,
bu konuşmalardan birkaç ay önce paylaşma ayncalığmı elde
ettiğim varsıl ve canlı düşün ortamında bir süre kalma olanağı
Bilinen değe rlerden yola çıkarak bilinmeyen bir değe ri saptam ak. (ç.n.)
14
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
13/294
sağladıkları için, Berkeley'deki fakülte öğretim üyelerine ve
öğrenci temsilciliğine şükranlarımı sunarım. John Ross ile Mor
ris Halle'a da yararlı yo rum ve önerileri için şükran borçluy um .
15
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
14/294
DİLBİLİMİN
ZİHİN
İNCELEMELERİNE
KATKILARI
Geçm iş Dönem
Bu konuşmalarda dikkatleri şu soruya çevirmek istiyorum:
Dil incelemelerinin insan doğa sını anlam am ıza katkısı ne olabi
lir? Bu soru şu ya da bu biçimde çağdaş Bab düşüncesi içinde
kendine bir yer edinmiştir . Daha az kendine dönük ve bizim
kinden daha az bölünmüş bir dünyada, dil in doğasının ne ol
duğu, dilin insanın zihinsel süreçlerini ne bakımdan yansıttığı
ya da düşüncenin akışım ve karakteristik yanlarını nasıl biçim
lend irdiği gibi sorular, çok değişik ilgileri, görü şleri, d ü şü n geç
mişleri olan bilginlerle yetenekli amatörlerin inceleme ve kur
gula m a k on ul an olm uştur. 19. ve 20. yüz yıllarda dilbilim , felse
fe,
ruhbilim, titrek adımlarla kendi yollarında ayrı ayrı yürüme
ye çalışırlarken, dil ve zihinle ilgili klasik sorunlar kaçınılmaz
olarak yeniden ortaya çıkmış; bu da birbirinden ayn bu alanla
rın birleşmesine ve çabalarının bir yön ve anlam kazanmasına
hizm et etmiştir . Geçtiğimiz on yılda bilim dallarının olduk ça ya
pay olan ayrışmasının sona erebileceğine ilişkin göstergeler be
l irmiştin Artık ötekilerden bütünüyle bağımsız olduğunu gös
termek bu bilim lerden hiçbiri için bir on ur kayn ağı değ ildir; ay-
nca (sözgelimi sibernetik ile iletişim bilimlerinin sağladığı yeni
bakış açıla nn ın ışığında; karşılaştırmalı ve fizyolojik ruh bilim de -
ki,
yerleşik inançları sarsıp bilimsel imgelemi aydın çevremizin
neredeyse ayırdında olamayacağımız kadar tanıdık bir parçası
haline gelmiş olan kimi bağlarından kurtaran gelişmeleri yara
tan koşullar karşısında) klasik sorunların yeniden, zaman za
man da yeni ufuklar açacak bir biçimde dile getirilmelerine ola
nak sağlayan yeni ilgi alanları ortaya çıkmıştır. Bütün bunlar
çok umut vericidir. Sanıyorum bilişsel ruhbilimde (özellikle de
16
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
15/294
bilişsel ruhbilimin dilbilim olarak bilinen özel alanında) yıllar
dır olduğundan daha da sağlıklı bir oluşum var. En umut verici
gö sterg elerd en birisi de , yakın geçm işin yerleşik görü şlerine iliş
kin kuşkuculuğun, zamanından önce oluşacak yeni bir yerleşik
görüşün aldatıcılığı ve tehlikeleri konusunda bir bilinçle birlikte
yü rü m es idir ; bu bilinç, sürerse , yen i ve işleri gülünçleştirecek bir
dogmamn doğuşunu da önleyebilir.
Günümüzdeki durumun değerlendiri lmesinde yanılgıya
düşmek kolaydır; yine de bana öyle geliyor ki dogmatizmin çö
küşü ve ona eşlik eden, eski ve bugün de çözümü güç sorunlara
yeni yaklaşım biçimleri arayışı yalnızca dilbilimde değil, zihin
incelemeleriyle ilgili bütün öteki bilim dallarında da çok açıktır.
Öğrenciyken, alanın temel sorunlarının çözüldüğü; geriye kalan
işinse, iyice anlaşılmış olan dil çözümleme tekniklerini geliştir
mek, düzeltmek ve bunları daha geniş dil gereçlerine uygula
mak olduğu düşüncesi (böyle düşünülüyordu) karşısında duy
duğum huzursuzluğu çok iyi anımsıyorum. Savaş sonrası yıl
larda etkin araşürma merkezlerinde egemen olan tutum buydu.
1953'te tanınmış bir insanbilimci-dilcinin, topladığı gereçleri in
celemek gibi bir niyeti olmadığını, çünkü birkaç yıl içinde bilgi
sayarları, zaten oldukça iyi biçimlendirilmiş olan tekniklerin
kullanımı yoluyla, büyük bir veri tabanından bir dilbilgisi oluş
turmak üzere programlamanın mutlaka olanaklı olabileceğini
söylediğini anımsıyorum. O zamanlar bu olasılık, insan zekâsı
nın kaynaklarının bu işlem ve tekniklerin ortaya çıkaracağından
daha derinlerde olduğunu düşünen, ya da hiç değilse ümit
eden kimseler için üzücü görünse bile, hiç de akıldışı bir tutum
gibi görünmüyordu. Buna koşut olarak, kuramla uğraşan en et
kin bilginler temelde sınırlı bir teknikler toplamının yeni bir ala
na, sözgelimi bağlantılı söylem çözümlemesine ya da dilin öte
sindeki başka kültür olgularına uygulanması sorunu ile uğraş
tıklarında n, 1950İerin ilk yıllarında dilbilim yöntem lerinin ince
lenmesi ko nu sun da gözle görülür bir dü şü ş vardı. H arv ard 'a, B.
F.
Skinner' in daha sonra
Verbal Behaviour
kitabında yayınlana
cak olan William James konuşmalarını yapmasından kısa bir
17
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
16/294
süre sonra, bir mezuniyet sonrası öğrencisi olarak geldim. Dil
felsefesi ya da dil ruhbilimi araştırmaları alanında etkin kimse
ler arasında, o dönemde ayrıntılar eksik, sorunlar da bu ölçüde
basit olm am akla birlikte, Skinne r'in özetlediği türd en bir d av ra
nış çerçevesinin dil kullanımının bütün uzanımını açıklamakta
yeterl i olduğu konusunda çok az kuşku duyuluyordu. Leonard
Bloomfield ile Bertrand Russell 'in» gen el ola rak d a o lgu cu dilbi
limcilerin, ruhbilimcilerle felsefecilerin, uyaran-tepki ruhbilimi-
nin insan yeteneklerinin en giz dolu olamm açıklama noktasına
değin genişletileceği biçimindeki kanılarını sorgulamak için
orta da çok az neden vard ı. En köktenciler bile, belki de b u y ete
neklerin tam hakkım vermek için, beynin içinde, hemen incele
m eye açık olan büy ük harfli
U
ya da F lerin * yanm a k üçü k harfli
u ya d a fler düş ünü lm esi gerektiği yollu bir du yg u y arat ıyorlar
dı,
ama bu açılım genel görünüme aykırı değildi.
Eleştirel görüşler, ep eyce b ü yü k saygınlığı olanlar b ile, hiç
din len m iyo rdu . Sözgelimi Kari Lashley 1948'de dil ku llanımın ın
ve belli bir yapı verilm iş b üt ün dav ranışların tem elind e, çağrışım
yoluyla çö züm lenem eyecek ve bu ö lçüd e basit yollarla geliştirile-
meyecek bir tür soyut yapılar bu lu nd uğ un u öne sürerek, yerleşik
görüşleri eleştiren yetkin bir konuşma yapmıştı . Ancak, sağlıklı
ve çarpıa da olsa, uslamlaması ve görüşleri ruh-dilbilim araştır
m alarının en önd e gelen m erkezlerinde n biri olan kend i Üniversi
tesinde (Harvard) bile dikkat çekmemiş, alanın gelişimi üzerin
de hiçbir etkisi olmamıştır. Lashley'in katkısı on yıl sonra ilgi
uy and ırm aya başlamışt ı, am a ancak görüşleri başka bir bağlam
da ap ay n b ir biçimd e başarıya ulaştıktan sonra.
1940'lann teknolojik gelişmeleri bu genel şaşkınlığı yal
nızca pekiştirmişti. Bilgisayarlar ufuktaydı; kullanımlarının ya
kın olması da, görüngülerin en basit ve en açık olanlarına iliş
kin kuramsal bir anlayış geliştirmenin yeterli olacağı konusun-
* U: uyaran; T: tepk i. (ç.n.)
18
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
17/294
daki görüşü pekiştirmişti (öteki görüngüler nasıl olsa "tıpatıp
ay nı" olacak, görü nürd eki bu karm aşa da elektronik mucize sa
yesind e çözülecekti). Savaş sırasında geliştirilen sesyazar, k on uş
ma seslerinin fiziksel yoldan çözümlenmesi için benzer umutlar
su nu yo rd u. 1950'lerin ilk yıllarında konu şm a çözüm lemesi ko nu
sunda yapılan alanlararası konferansların metinleri ilgiyle oku
nabilir. Konuşmayı eldeki mühendislik teknikleriyle yazıya dö
nüştürme sorununa kesin bir çözüm getirme olasılığından, aslı
na bakıl ı rsa sorunun çözümünün çok yakın olduğundan kuşku
duyacak çok az insan vardı. Yalnızca birkaç yıl sonra da, maki
neli çeviri ve otomatik soyutlamanın hemen yakınımızda oldu
ğu gö sterişli bir biçim de ortaya k on ulu ve rdi. Tem el işlemlere da
ha m atem atiksel bir düz en ara yanla r için, 1950'lerin ilk yıllarında
temel bir kavramı, "bilgi" kavramım sağlayan, toplum bilimle
riyle davranış bilimlerini bütünleştirecek ve olasılık temeli üze
rinde sağlam ve doyurucu bir matematiksel insan davranışı ku
ranım a o lana k yarataca k, yeni geliştirilen m atema tiksel bir ileti
şim kuram ı vardı. Ay nı dö nem lerde , yakın bağlantıl ı m atema tik
kavramlarından yararlanılarak bağımsız bir çalışma alam ola
rak özdevinirler kuramı geliştirildi; çok yerinde bir tutumla da,
bu ku ram dah a önceki sinir ağ lan kur am ında ki buluşlarla il işki-
lendirildi. Bütün gelişmenin kuşkulu, sallantılı ve belki de yan
lış tasarımlandığının ayırdında olan John von N eu m ann gibileri
de va rdı; ancak bu aykırı sesler, m atem atiğin, teknolojinin, da v
ranışçı dilbilim ile ruhbilimin, çok basit, çok açık ve geleneğin
üzerine bir esrar perdesi çekip bıraktıklarına temel bir anlayış
getirmeye yetecek bir bakış açısında birleştikleri duygusunu gi
dermekten çok uzakü.
Günümüzde hiç değilse Amerika'da, savaş sonrasının i lk
yıllarındaki bu yanılsamaların izleri çok azdır. Yapısal dilbilim
yöntembilgisinin, ("orta yol kuramı"na değin uzansın ya da
uzanmasın) uyaran-tepki ruhdilbiliminin, ya da dil kullanımına
ilişkin olasıcı ya da özdevinirler kuramına uyarlanmış biçiminin
bugün içinde bulunduktan duruma baktığımızda da herbirinde
koşut bir gelişmenin olduğunu görürüz: Dikkatli bir çözümle-
19
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
18/294
me, ortay a atılan k avram ile ilke dizgesinin, bu d izg e ke sinleşti-
rilebildiği ölçüde, çok önemli bir bakımdan yetersiz olduğunun
gösterilebileceğini ortaya koymuştur. Bu kavramlar çerçevesin
de gerçekleşebilecek yapılar, deneysel yeterlik koşullan aranı
yorsa, di l kullanımının tem elinde bu lun du ğu kabul edilecek ya
pılar değildir. Üstelik bu olumsuzluk ve yetersizliğin niteliği, bu
yaklaşımların doğru yolu izlediklerine inanmamızı sağlayacak
tür de n d e değil pek. Başka bir deyişle, bu nlar ın hep sin de (görü
şüme göre çok inandırıcı biçimde), yaklaşımın salt yetersiz de
ğil,
temel ve önemli birçok bakımdan hatalı olduğu öne sürül
m üş tür . Dilin nasıl kullanıldığını ya da ed inildiğini eğer bir g ün
anlayacaksak , bu iş için, ayrı ve bağım sız bir ince lem e için biliş
sel bir dizge, ilk çocuklukta gelişen ve g özlediğim iz dav ranışla
rı belirlemek için başk a birçok etme nle etkileşim de olan bir diz ge
oluşturmak gerektiği, sanıyorum, artık açıkça anlaşılmıştır; tek
nik bir terim k ullanmak gerekirse, davranışın tem elinde bu lun an
ama davramşta doğrudan ya da basit bir biçimde gerçekleşme
yen
dil edinci
dizgesini b ü tü n öteki şeylerde n ay ırarak incelemeli
yiz. Bu edinç dizges i yapısal dilbilim in sınıflama yön tem lerine,
U-T ruhbil im inin kavram larına, matematiksel i let işim-kuram ına
ya da basit özdevinirler kuramına dayanılarak betimlenen kav
ram lar çerçevesinde tanımlanab ilen her ha ng i bir şey den nitelikçe
farklıdır. Basit ve dolaysızca verilen görüngüleri betimlemek
için geliştirilen model ve kuramlar, gerçek dil edinci dizgesini
içinde banndıramaz; basit betimlemeler için "ekstrapolasyona"
gitmek bizi dil edinci gerçeğine yaklaştıramaz; zihin yapılan
salt "benzer türden başka yapılar" değildir; daha yalnızca bir
kaç yıl önce çok um ut verici görü nen kav ram ların çözü m lenm e-
siyle geliştirilebilecek karmaşık düzen ve yapılardan nitelikçe
farklı şeylerdir. Bizim için önemli olan karmaşıklık derecesi de
ğil,
karmaşıklığın niteliğidir. Bu bakımdan, eldeki teknolojinin
önemli bir içgörü, anlayış getirmesini ya da önemli başarı elde
etmesini beklemek için ortada bir neden yoktur; gözle görülür
biçimde başansız olmuştur; aslında bilgisayarların dilbilim araş-
20
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
19/294
turnalarında kullanılması için (dilbilim gibi küçük bir alanın
ölçüleriyle) hatırı sayılır zaman, enerji ve para ayrılmış, ama bü
tün b unla r dilin kullanımını ve doğasını anlam am ızda gözle gö
rülü r bir gelişme sağlaya ma mıştır. Bu yargılar acı ama haklı yar
gılardır. Ayrıca etkili dilbilim ve ruhdilbilim araşurmacılarınca
pek tartışılmış da değ ildir.
Sanıyorum, aynı zamanda, dil edincinin doğasına ve bun
dan yararlanma yöntemlerine i l işkin anlayışımızda da dikkate
değer ilerlemeler olmuştur; ancak bu ilerlemeler irdelemekte ol
duğumuz dönemde tutkuyla ortaya atı lanlardan çok farklı sa-
yüülardan kaynaklanmıştır . Daha da önemlisi , bu i lerlemeler,
bilinenle şimdiki anlayış ve tekniğin kapsamının Ötesinde bu
lunan arasındaki uçurumu daraltmamışür; tam tersine, her i ler
leme bu düşünsel ufukların şimdiye değin düşlendiğinden çok
daha uzak olduğunu açığa çıkarmıştır. Son olarak, bana öyle ge
liyor ki, bugün bize verimli görünen sayıltı ve yaklaşımlar açık
bir biçimd e g eleneksel renkler taşır; gene lde, son de rece aşağıla
nan bir gelenek son yıllarda yeniden canlandırılmış ve katkıları
na ciddi, kanımca da haklı olarak dikkat çekilmiştir. Bu olgula
rın kabul edilmesi, bizi, daha önce sözünü ettiğim genel ve sağ
lıklı bir kuşkuculuğa götürür.
Kısacası, genel olarak dilbilim ve ruhbilimin gelişiminin bu
döneminde, yeniden klasik sorulara yönelmek ve bu alanlarla
ilgili ne t ür yen i anlayışlara ulaşıldığını ve klasik sorun ların çağ
daş araştırma ve incelemeler için nasıl yönlendirici olabileceğini
sorgulamak bana oldukça uygun bir tutum gibi görünüyor.
Zihnin doğasıyla, daha doğrusu, insan dil inin doğasıyla i l
gili inceleme ve kurgulama tarihine dönersek, dikkatimiz doğal
olarak 17..yüzyılda, çağdaş bilimin temellerinin sağlam olarak
atıldığı ve bugün de bizi şaşırtan sorunların gözle görülür bir
açıklık ve beceri ile dillendirildiği "deha yüzyılı" üzerinde top
lanır . G ün üm üz de ki d üşü nsel or tamın 17. yüzyı l Ban A vrupa '
sını anımsattığını gösteren hiç de yüzeysel olmayan birçok ne
den var. Bugünkü bağlamda özellikle önemli olanlardan birisi,
özdevinirin gizilgücün e Ve yeteneğine d uy ula n bü yü k i lgidir
21
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
20/294
(Konu bizim kadar 17. yüzyıl insanında da epeyce uğraşhrmış-
hr.).
Yukarıda, oldukça açık bir biçimde kavradığımız kavram
lar dizgesi ile insan zekâsının doğası arasında gözle görülür bir
açıklık (daha doğrusu genişleyen bir uçurum) olduğuna ilişkin
yavaş yavaş beliren bir anlayış olduğundan söz etmiştim. Des-
cartesçı felsefenin temelinde de benzer bir anlayış bulunmakta
dır. Descartes da araştırmalarının daha başlarında zihin incele
mesinin, bizi salt karmaşıklığın derecesi ile değil, niteliği soru
nu ile karşı karşıya bıraktığı sonucuna varmıştı. Kavrayış ve is
tencin, insan zihninin bu iki temel özelliğinin, en karmaşık öz-
devinirle bile gerçekleştirilemeyecek yetenek ve ilkeler içerdiği
ni göstermiş olduğunu düşünm üştü.
Bu uslamlamanın gelişiminin izlerini, Descartes'm dile iliş
kin birkaç düşüncesini genişleterek ilginç bir kitapçık yazan Cor-
demoy'nun, ya da Descartes'm insan kuramım fizyoloji ötesine
taşıyacak kadar yaşasa konuya ilişkin olarak söyleyebilecekleri
nin öne sürüldüğü uzun ve ayrıntılı
Traite de Vesprit de
l homme
kitabının yazan La Forge gibi ikinci derecede ve şimdilerde unu
tulan Descartesçı felsefecilerin yapıtlarında izlemek özellikle il
ginç olur. Bu uslamlamanın ayrıntılarını araştırmak, birtakım
skolastik öğreti artığı tarafından (sözgelimi, töz ve kip çerçeve
sinde) nasıl engellenip yanlış yönlere çekilmek istendiğini gös
termek isteyenler olabilir. Ancak uslamlamanın genel yapısı akıl
dışı değildir; aslında bu konuşmamn başmda sözünü ettiğim,
savaş sonrasının ilk yıllarındaki düşünce çerçevesine karşı olan
uslamlamaya çok benzemektedir. Descartesçılar, cisimsel nesne
kuramı ayrıntılarına inilip açıklığa kavuşturulsa ve sınırlarının
sonuna değin götürülse bile, onun içgözlemle açıkça belli olan
ve başka insanların eylemlerini gözlemek yoluyla doğmayabi
leceğimiz olguları açıklamakta yetersiz kalacağım göstermeye ça
lıştılar. Bu kuram , özellikle, düşüncen in temel özelliklerini açık
layamadığı gibi, insan dilinin olağan kullanımını da açıklaya-
maz. Sonuç olarak, bütünüyle yeni bir ilke ortaya koymak, Des-
cartesçılann terimleriyle, yer kaplama ve devinim temel özellik
li cismin yanında, özü düşünce olan ikinci bir tözün varlığını
22
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
21/294
kabu l etm ek zorun luluğ u vard ır. Bu yeni ilkenin, "kurums allaş
m ış bir dil," ya ni bir bö lüm ü yalnızca ona öz gü olan, bir bölü m ü
de zihn in gen el özelliklerini ya ns ıtan ilke ve yasalara bağlı, kü ltür
ü rü n ü bir dil çerçevesinde yen i dü şün celer dile getirip bü tün üy le
yeni dü şü nc e anlatımlarını anlam ak gibi bir tek insanda görülen
bir yeten eğe, "dil kullanım ının yaratıcı ya m " dediğim izde en çok
ken din i belli ede n "yaratıcı bir ya m " vard ır. Sözü edilen,bu yasa
ve ilkelerin, davranış çözümlemesi ile fizik nesneler arasındaki
etkileşime özgü kavramların en geniş kaplamları çerçevesinde
bile dillendirilemeyec ekleri, en k arm aşık ö zdevinirlerce bile ger
çekleştirilemeyecekleri ileri sürülmüştür. Aslında Descartes, o
öteki nesn enin b ir insan zihnine sah ip oldu ğu nu n, salt bir özdevi-
nir olmadığının en açık göstergesinin onun dili olağan biçimde
kullanm a yeteneği old uğ un u ö ne sü rm üş ; bu yeteneğin, böyle bir
canlı ya da m akine , bir insan gibi koşabilmesini sağlayacak fizyo
lojik organlarla donablsa bile, başka bakımlardan insandan d aha
üs tün zekâ belirt ileri gösteren bir hayva n ya da özdev inirde g örü
lemey eceğini be lirtm iştir.
Bu uslamlamaya ve gelişt iri lme biçimine yeniden dönece
ğim. Ancak bütün boşluklarına ve eksiklerine karşın bunun
önemsenmesi gereken bir uslamlama olduğunu vurgulamak
gerekir. Sonuçta saçma olan birşey de yoktur. Batı düşüncesinin
o belirl i gelişim aşamasmda, bugün de varolmayan biçimiyle
bir ruh bilirninin, insana özgü değişik bilgi ve inanç dizgelerini
belirleme sorunuyla, bunları yapılandıran kavramlarla ve bun
ların temelinde bulunan ilkelerle işe başlayan ve ancak ondan
sonra bu dizgelerin doğuştan gelen yapı ile canlı-çevre etkileşi
m inin b ir tür birleşim iyle nasıl geliştiklerini incelemeye koy ulan
bir ruhbilimin, doğması olasılığı bana son derece yüksek görü
nüyor. Böyle bir ruhbilim, önsel olarak kimi özel düzeneklerin
bu lun du ğu nu öne sürü p bunlar ın bü tün bi lg i ve inanç edinimi
nin tem elinde bu lunan düzenek ler oldu ğu nu söyleyen bir insan
zihni yaklaşım ına oldukça ters dü şerd i. Bu ayrıma d aha sonraki
bir kon uş m ad a değineceğim.. Şu anda yalnızca redd edilen seçe-
23
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
22/294
neğin usa uygunluğunu, daha da ötesinde fizikteki 17. yüzyıl
devriminde çok başarılı olduğu kanıtlanan yaklaşımla tutarlı
olduğunu vurgulamak is t iyorum.
özü düşünmek olan bir tözü koyut olarak alan Descartesçı
felsefe
ile,
çekim ilkesini (nesnelerin hareketini yöneten etkin
ilkeyi) maddenin en sonuncul zerreciklerinin doğuştan gelen
bir özelliği olarak kabul eden Newton sonrası düşünce arasın
da, belki de yeterince irdelenmeyen yöntem koşutlukları vardır.
Belki de Descartesçı felsefenin çağdaş düşünceye en büyük
katkısı, tözsel formlar ve gerçek niteliklerle ilgili skolastik kav
rayışı, Descartes 'ın "havada uçuşan küçük imgeler" diyerek
alaya aldığı şeylerin tümünü reddetmiş olmasıdır. Bu giz dolu
niteliklerin atılmasıyla hareket halindeki madde fiziğinin ve
zihnin özelliklerini bulgulayan bir ruhbilimin doğması için or
tam hazırlanmıştı. Ancak Newton, Descartes 'ın mekanik fiziği
nin iş göremeyeceğini (Principa'ıun ikinci kitabı büyük ölçüde
bunu göstermeye aynlmıştır) ve cisimlerin hareketini açıklamak
için yeni bir gücü koyut olarak almak gerektiğini öne sürmüş
tür. Uzaktan etkili olan bir çekim gücünün koyut olarak alınma
sı sağduyunun açık ve seçik düşünceleriyle çelişiyordu. Bu, ge
lenekçi bir Descartesçnın hoş göremeyeceği birşeydi (Böyle bir
gü ç yine bir tü r akıl erm ez nitelik demek ti.) . N ew ton bü tün üy le
bu görüşteydi ve durmaksızın yerçekimi için mekanik bir açık
lama bulmaya çalışt ı . Yerçekiminin "maddenin özünde ve onda
içkin old uğ u" düşü ncesini red dett i ve her tür nesn enin, yerçeki
mi gibi, kendisi aracılığıyla etkinlikte bulunup görünür etkiler
yaratan, akıl ermez bir özellikle donatıldığını söylemenin hiçbir
şey demek olmadığı" görüşünü öne sürdü. Kimi bil im tarihçile
ri Newton'un Descartes gibi bir Felsefe İlkeleri yazmayı düşün
dü ğü nü , ancak yerçekiminin nedeninin m ekanik bakımd an açık
lanmasında başarısız olunca kendisini Doğa Felsefesinin Matema
tik llkeleri'yle
sınırladığını söylerler. Bu açıdan Descartesçılar
gibi Newton'un sağduyusu için de fizik yeterince temellendiril-
miş değildi , çünkü uzaktan eylem yeteneği olan büyülü bir gü
cü koyut olarak alıyordu. Bunun gibi, Descartes 'ın zihni, açıkla-
24
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
23/294
yıcı bir ilke olarak, koyut biçiminde alması da deneyciler için
kabul edilmez birşeydi. Ancak matematiksel fiziğin göz kamaş
tırıcı başarısı, bu sağduyuya uygun düşen karşı çıkmalara kar
şın, o günlerde etkili oldu; yeni fiziğin saygınlığı öylesine yük
sekti ki Aydınlanmanın kurgusal ruh-bilimi Nevvtoncu örnekse-
meden çok, Nevvtoncu çerçevede (bu da, çok ayrı bir konudur)
iş görm enin zorun lu o ldu ğu nu peşinen kab ul etti . Yerçekiminin
akıl ermez gücü, hiçbir açıklama gerektirmeksizin, fizik dünya
nın açık bir öğesi olarak kabul ediliyordu ve çok geçmeden olu
şan yen i bir "s ağ du yu " çerçevesinin dışında, bü tünü yle yeni işle
yiş ve yap ılanm a ilkelerinin ko yu t olarak alınm ası gerekebileceği
düşünülemez olmuştu. Bir ölçüde bu nedenle, zihin i lkelerini
(bu nlar he r neyse) bu lgulay acak b enz er bir bilim sel ruhb ilim için,
bugün gibi o gün de, son derece olanaklı olan ayrıntılı bir araş
tırma yapılmamıştı .
Yerçekiminin koyut olarak alınmasıyla,
res cogitans'm
koyu t
olarak a lınm ası arasınd ak i tem el ayrım ı, başka bir anlatim la geliş
tirilen açıklayıcı ku ram ların g üc ün de ki bü yü k farkı gö rmez likten
gelm ek istemem . Ne v ar ki New ton, Leibniz ve gelenekçi Descar-
tesçılarin yeni fizikten hoşnutsuzluk nedenlerinin, ikici bir usçu
ruh bilimin he m en re dde dilm e nedenleriyle çarpıcı biçimde ben
zerlik göstermesinin öğretici olduğunu sanıyorum. Zihnin özel
liklerini ve ya pılanm asını incelem e çalışmalarının, bir ölçüde ol
dukça sudan nedenlerle, bir yana bırakıldığım söylemek ve bu
nun giderek daha genel bir "bi l imsel" tutumun yayı lmasından
kay nak landığ ım öne süren y aygın görüşte bell i bir çelişki olduğ u
nu belirtmek yan lış olmaz sanırım.
17. yüzyıl ın d üşün sel ortamı ile gün üm üzd eki dü şüns el or
tam arasındaki kimi benzerliklere dikkat çekmeye çalıştım. Sa
nırım, zihin ve genel davranış incelemeleri bağlamında, dil ku
ramının çağcıl dönemdeki özel gelişim çizgisini daha ayrıntılı
bir biçim de izlemek ay dınlatıcı olacaktır.
1
16.
yüzyılda insan zekâsının doğası üzerine birçok dile çev
rilen bir kitap yayımlayan İspanyol fizikçi J. Huarte'nin yazılan
iyi bir başlangıç oluşturabilir. Huarte, araştırmaları sırasında
25
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
24/294
zekâ yerine kullanılan 'ingenio' sözcüğünün "ortaya çıkarmak",
"üretmek" gibi anlamlara gelen çeşitli sözcüklerle ayni Latince
kökten geldiğini şaşkınlıkla gö rm üş; bu nu n , zihnin doğasına iliş
kin bir ipucu sağladığını öne sürm üş tü. Böylece "insan da iki ür e
tici güçten söz edilebilir, birisi hayvan ve bitkilerle ortak olanı,
ötekisi de ruhsal tözle ilgili olanı. Zekâ
(ingenio)
üretici bir güç
tür. Anlama üretici bir yetidir." Huarte'nin sözcüğün kökeniyle
ilgili yaptığı inceleme çok iyi değildir ama kavrayışı son derece
sağlamdır.
Huarte daha sonra zekânm üç düzeyini birbirinden ayırır .
En alt düzey, Huarte'nin Leibniz ve daha birçoklanyla birlikte
yanlış olarak Aristoteles'e mal ettiği bir ilkeyi, yani zihinde, salt
duyularla kendisine iletilmeyen hiçbir şey bulunmadığı ilkesini
karşı layan "uysal zekâ"yı anlatır . Onun üstündeki düzey, yani
olağan insan zekâsı deneyci sınırlamanın epeyce ötesine uzanır:
O, "kendi içinde, kendi gücüyle, bilginin dayanağı olan ilkeleri
yaratabilir". Olağan insan zihinleri, "kimsenin katkısı olmaksı
zın, sal t konudan destek görerek.. . ustalarından ya da herhangi
bir kim seden d uym adık ları şeyleri söyleyip yaratarak , daha ön
ce söz edildiğini hiç duymadıkları binlerce düşsel kavram üre
tebilecek zih inle rdir ". Bu açıd an ola ğa n ins an zejcâsı, belki d u y u
verilerinden yararlanarak, ama bağımsız amaçlarla geliştirilen
kavram ve ilkeler çerçevesinde bilişsel bir dizge oluşturarak,
ken di iç kayn akları yoluyla bilgi edine bilm e gü cü ne sah iptir; ay
rıca her türlü eğitim ya da deneyimin ötesine geçecek biçimde
yeni düşü nceler üre tm e ve onları uy gu n, değişik biçimlerde an
latma yeteneğine de sahiptir.
H ua rte , "kimilerinin, kend isi aracılığıyla, beceri ya d a çalış
ma olmaksızın, daha önce hiç görülmemiş, duyulmamış, yazıl
mamış hattâ düşünülmemiş," son derece incelikli ve şaşırt ıcı ,
ama doğru şeyler söylediği üçüncü bir tür zekâ daha kabul
eder. Burada anlatılmak istenen gerçek yaratıcılıktır; yarana
imgelemin, olağan zekânm ötesine geçen, belki de "bir delilik
karışımını da" içerecek biçimde kullanımıdır.
Huarte deneycilik ilkesiyle buluşan uysal zekâ ile bütün
26
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
25/294
üretici yetenekleriyle birlikte alınan olağan zekâ arasındaki ay
rımın, hayvanla insan arasındak i ayrım oldu ğu nu öne sürer. Bir
tıp doktoru olan Huarte patoloji ile yakından ilgilidir. Zekânın
insanı özellikle sıkıntıya düşüren en kötü yetersizliğinin, bu üç
düzeyin en alt kesimiyle, deneyci ilkelere uyum gösteren uysal
zekâyla sınırlanma olduğunu belirtir. Bu yetersizlik, der Huar
te , "soyunu sürdüremeyen hadımların iç inde bulunduğu duru
ma benzer." Zekânın yalnızca duyuların ilettiği uyaranları alıp
birbirine bağladığı bu acıklı durumda, kuşkusuz gerçek eğitim
olanaksızdır; çünkü bilgi ve anlayışın gelişimine olanak sağla
yan ideler ve i lkeler yoktur, öyleyse bu durumda "ne kamçının
vu ru şu , ne çığlıklar, ne yö ntem , ne örnekler, ne zam an, ne den e
yim, ne d e do ğad aki birşey, yeni birşey üretm ek için onu hare
kete geçirebilir."
Huarte 'nin çizdiği çerçeve, izleyen dönemdeki "ruhbilim
kuramı"nı irdelerken işimize yarayabilir. Dil kullanımından, in
san zekâsının bir göstergesi olarak inşam hayvandan ayıran bir
özellik biçiminde söz etmesi, Özellikle olağan zekânın yarana
niteliğini vurg ulam ası, dah a sonraki düşün celeri anımsatm akta
dır. Bu görüşler us çu ruhb ilim le dilbilime egemen o lmu ştur. Co-
şumculuğun yükselişiyle birlikte olağan insan zekâsının özellik
le serbest, yaratıcı ve m eka nik açıklama sınırlarının ö tesinde ol
duğu biçimindeki usçu varsayımdan vazgeçilmemiş olmasına,
bu usçu varsayımın coşumculuğun psikolojisinde ve hattâ top
lum felsefesinde önemli bir rol oynamasına karşın, dikkatler
üç ün cü tü r zekây a, gerçek yaratıcılığa çevrilmiştir.
Daha önce sözünü ettiğim gibi, kavrayış ve basan açısın
dan son derece varsıl olduğu anlaşılacak olan usçu dil kuramı,
bir ölçüde başka zihinlerle ilgilenmenin sonucunda gelişmiştir.
Hayv anların sözlü buy rukları yerine geti rme, duy gusa l d uru m
larını an latm a, birbirleriyle iletişim de bu lun m a ve gö rün üşte or
tak bir amaç için işbirliği yapma yeteneklerinin incelenmesine
epeyce emek harcanmışt ı r ; bütün bunların o günkü anlamda
"mekanik nedenlerle", başka bir deyişle, aracılığıyla bir insanın
27
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
26/294
refleksin, koşu llanm a ile pek iştirme nin, çağrışımın ve benz erleri
nin özelliklerini dile getirebildiği fizyolojik düzeneklerin işleyişi
yoluyla açıklanabileceği öne sürü lm üş tü. H ay van lar uy gu n ileti
şim organlarından yoksun değildirler, belli bir "genel zekâ" öl
çeğinde salt dah a aşağıda da değildirler.
Gerçekten, Descartes'm kendisinin de çok iyi gözlemlediği
gibi, dil türe özgü bir insan yetişidir. D üş ük zekâ dü zey lerind e,
hastalıklı durumlarda bile, problem çözme yeteneği ve başka
uy um davranışları gö sterme de buda la bir insanı geçen bir m ay
m un un hiç erişemeyeceği bir dil yeteneği bu luru z insand a. H ay
van iletişimi konusunda bilinenlerin ışığında bu gözlemin du
ru m un a dah a sonra döneceğim. Descartes, "zekâ yapılarını" bü
tünüyle koşullanma ve çağrışım çerçevesinde geliştiren en kar
maşık özdevinirler gibi, hayvanlarda da temel bir öğenin, Huar-
te'nin ikinci tür zekâsının, yani düşüncenin bağımsız bir aracı
olarak dil insanlar tarafından olağan bir biçimde kullanıldığın
da kendini gösteren üretici yeteneğin, bulunmadığını öne sür
dü. Deney yoluyla, başka bir canlıda da olağan, yaratıcı dil kul
lanımı bulunduğuna kendimizi inandırdığımızda, onun bizim
gibi bir zihni bulunduğunu ve yaptıklarının, mekanik açıklama
sınırlarının ötesinde , teknik ve kap sam m ın kesinliği ve bilgileri
nin güvenilirliği bakımlarından eksikleri bulunmakla birlikte,
temel noktalarda bugünkünden çokça farklı olmayan dönemin
uyaran-tepki ruhbil iminin çerçevesinin dışmda olduğunu kabul
etmemiz gerekir.
Bu ara da , hayv an- m akin e varsay ımıyla ilgili Descarte'sçı us
lamlamaların, yalnızca, hayvanların dil kullanımının yaratıcı
yarımı sergilemedeki açık yetersizliğinden çıkan uslamlamalar
olduğu düşünülmemelidir . Daha başka birçok uslamlama da
vardı: Sözgelimi her sivrisineğin ruhu olsaydı, ruhlar alanında
doğal bir nüfus patlaması olurdu; ya da kardinal Melchior de
Polignac'ın, hayvan-makine varsayımının Tanrının iyiliği sayıl-
hsından ileri geldiği, çünkü kendisinin de belirttiği gibi, "hay
vanların hiç acı çekmediği öğretisinin son derece insanca oldu
ğunu" insanın anlayabileceği biçimindeki uslamlaması .
2
Ya da
28
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
27/294
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
28/294
sayısından daha büyük sayılara ulaşır. Olağan dil kullanımı işte
bu anlamda yenilikçidir.
Ancak Descartesçı görüşte, bir hızölçerin okunuşlarının,
belli bir Ülküleştirme payıyla, çeşitlilik bakımından olasılıkları
nın sınırsız olması anlamında, hayvan davranışının da çeşitlilik
ba kım ında n olasılıkları sınırsızdır. Diyeceğim , hay van dav ranışı
dış uyaranlarla ya da iç du rum larla denetleniyorsa (bu so nun cu
lar koşullanmayla oluşturulan durumları da kapsar) , uyaranlar
sınırsız bir dizi değişiklik gösterebileceği için, hayvan davranışı
da değişiklik gösterebilir. Ancak olağan dil kullanımı yalnızca
yenilikçi ve kapsam bakımından gücül olarak sınırsız değildir ,
dış ya da
iç
her türlü belirlenebilir uyara nın de ne tim ind en de ba
ğımsızdır. Uyarandan bu bağımsızlığı sayesinde, dil, yalnızca
olağ anü stü ye tenekli ve becerikli kimseler için değ il, aslında her
olağan kişi için dü şü nc e ve kişisel an laü m ın bir a racıdır.
Yine de sınırsız ve uy aran den etim inde n b ağım sız olma özel
likleri kendi başlarına mekanik açıklamanın ötesine geçemezler.
Bu nedenle, mekanik açıklamanın sınırlarına ilişkin Descartesçı
irdelemeler, olağan dil kullanımının üçüncü bir özell iğine, tu
tarl ı l ık ve duruma uygunluk özell iğine de dikkat çekerler; bu
elbet te dış uyaranın denet iminden bütünüyle ayr ı bir konudur .
"Uygunluk* ile "tutarlılık"ın neleri içerdiğini açık ve kesin bi
çimde söyleyemeyebilir iz, ama bunların anlamlı kavramlar ol
duk larına kuşk u yok tur. O lağan dil kullanım ını, bir delinin ab uk
sabu k ko nu şm asınd an ya da rasgele öğeli bir bilgisayarın çıktı
sından ayırabiliriz.
Dürüst lük, kiş iye uyaran denet iminden bağımsız, uygun
ve tutarl ı , yeni bir biçimde konuşma gücü veren şeyi anlamak
tan Descartes 300 yıl önce ne ölçüde uzaksa, bugün bizim de o
ölçüde uzak olduğumuzu benimsemeye zor luyor . Bu bir ruhbi
l imci ya da yaşambilimcinin sonuçta yüz yüze gelmek zorunda
olduğu ciddi bir sorundur ve "al ışkanl ık" , "koşul lanma" ya da
"doğal seçilim"e sığınılarak yok sayılamaz.
Descartesçılann, dil kullanımının yaratıcı yarn ve mekanik
30
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
29/294
açıklamanın sınırlarına ilişkin benzer belirlemeler açısından öte
ki zihinler konusundaki çözümlemeleri çağdaş düşünceye her
yönüyle doyurucu gelmemiştir (sözgelimi Bayle'ın
Dictionary?-
si,
öteki zihinlerin varlığına ilişkin doyurucu kanıt sağlayama
masını Descartesçı felsefenin en zayıf noktası olarak gösterir);
ayrıca Descartes'ın ortaya attığı sorunlara ilişkin uzun ve kar
ma şık bir yığın tartışma ile polemik d e va rdır. Birkaç yüzyılı göz
önüne aldığımızda tartışmanın sonuçsuz kaldığını görebiliriz.
Descartesçılarm vurguladığı insan düşüncesinin ve insan dilinin
özellikleri yeterince gerçektir; bunlar şimdi olduğu gibi eskiden
d e he rha ng i bir fiziksel açıklaman ın sınırlan ötesind e ko nulard ı.
N e fizik; ne yaşam bilim ne d e ruhbilim bize bu ko nu lan nasıl ele
alabileceğimize ilişkin ipuç lan verebilm ektedir.
öteki çetin sorunlarda olduğu gibi, sorunun yanlış anlaşıl
dığını, bir ka vra m ka rgaşasının sonu cu old uğ un u gösterebilecek
yeni bir yaklaşımı denemek ilginç olabilir. Bu, çağdaş felsefede
izlenen ama bana göre başansız olmuş bir uslamlama biçimidir.
Gilbert Ryle ve öteki ça ğd aşla n gibi Descartesçılar d a, zeki dav
ranış için ölçüt belirlemekle, bu tür davranış olasılığına açıkla
ma getirmek arasındaki ayrımı anlamışlardı; ama Ryle'dan ayn
olarak, birinci sorun gibi ikinci sorunla da ilgiliydiler. Bilim
adamlan olarak, biraz önce özetlenen özel anlamda, başka bir
canimin davranışını gösterecek deneysel testlerin dillendirilme
biçimlerinden hoşnut değil lerdi; aym zamanda, bu test lerin ve
gözlem ölçütlerinin gösterdiği yeteneklerin, bugün anladığımız
anlamda fiziksel açıklamanın ötesinde olmalan gibi, onlann an
ladıktan anlamda cisimsel nesnelerin gücünü aşmasından haklı
olarak sıkıntı duyuyorlardı. Kuşkusuz, gözlenen birşey için ku
ramsal açıklama oluşturmak amacıyla gözleme dayalı sınamala-
n ayrıntılandırmanın ve kanıt toplamanın ötesine geçme çaba
sında aykın hiçbir yan yoktur; Descarteşçılann zihin sorununa
yaklaşımlarında sallantıda olan da buydu. La Forge ve ötekile
rin ısrarla belirttikleri gibi, bir kimse, gezegenlerin hareketinin
doğasım anlamaya çalışırken Newton'un (başanyla) yaptığı gi
bi, 1'espirit de rhomm e"\m doğasım anlamak istiyorsa, algıladı-
31
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
30/294
ğının ya da (terimin teknik ve klasik anlamında) "imgelediği
nin" ötesine geçmek zorundadır, öte yandan, Descartesçıların
görüşleri gerçek bir özden de yoksundu; söz konusu görüngü
ler, özellikleri tutarlı ve kapsamlı bir biçimde açıklanmayan,
"zihin" denilen bir "etkin ilke"ye bağlanarak doyurucu bir bi
çimde açıklanamaz.
Bana öyle geliyor ki bu gü n en u m ut verici yaklaşım , dil gö
rüngüleri ile zihin etkinliği görüngülerini olabildiğince doğru
olarak betimlemek, şimdilik varsayılan zihin yapılarını ve sü
reçlerini hiçbir fizyolojik düzenekle ilişkilendirmeden ya da zi
hin işlevlerini "fiziksel nedenler" çerçevesinde yorumlamadan,
bu olguları açıklayabilecek ve yapılanışlarıyla işleyişlerindeki il
keleri ortaya çıkarabilecek soyut, kuramsal bir düzenek geliştir
m ey e çalışmaktır. Bu soy ut ya pı ya da işlem lerin nasıl g erçekleşti
ğini, ya da som ut terimlerle (gü nü m üz de ki anlam ıyla fiziksel sü
reçlerde işin içinde olmayan terimlerle) nasıl açıklandığı soru
sun u geleceğe bırakabiliriz; do ğru çıkarsa hiç kim seyi şaşırtma
ması gereken bir sonuçtur bu.
Bu usçu d il felsefesi,
17.
yüzyılda d ah a başk a çeşitli bağ ımsız
gelişmelerle birleşerek, gerçek ten dik ka te değ er, gen el nitelikli ilk
dilsel yapı ku ram ına , "felsefi" y a da " ev ren se l" dilbilgisi diy e bi
linen gö rü ş açısına yol
açtı.
N e yazık ki g ü n ü m ü z d e felsefi dilbil
gisi çok az biliniyor. Bu ko nu da ki teknik v e bilimse l çalışm a çok
az;
olanlar da ya savu nm a ya da kötülem e amaçh. Dil kon usu nd a
ki çağdaş çalışmalarda felsefi dilbilgisine göndermeler, yapılanı
değe rsiz kılacak ölçüd e çarpıtılmış gönde rm eler. Le onard Bloom-
field gibi son d ere ce nitelikli bir bilgin bile en ön em li yapıtı Lan
guage'te felsefi dilbilgisini aslına hiç be nz em ey en bir biçim de ta
nımlar ve bu geleneğin en belirgin özelliklerine taban tabana zıt
nitelemelerde b ulu nu r. Sözgelimi Bloomfield ve da ha birçokları,
felsefi dilbilgisini Latin modeline dayanan, buyurucu, konuşma
sesleri ile hiç ilgilenmeyen, konuşmayı yazı ile karıştıran birşey
olarak tanımlar. Bütün bu suçlam alar yanlıştır ve gerçekte başarı
lan şeyin nesnel bir değ erlend irm esini ya pab ilme k için bu söylen
celeri ortada n ka ldırmak gerekm ektedir.
32
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
31/294
Felsefi dilbilgisinin Latince temelli diye suçlanması özellik
le alaylı bir yaklaşımdır. Aslında temel yapıtlar, (özellikle Port-
Royal
Grammar'i
ve Logic,
i)
Latince yerine ana dili kullanm a akı
m ının rüz gân yla Fransızca yazılm ışlardı. Latince yapay ve çarpık
bir dil olarak, Descartesçılann anladığı anlamda yalın düşünce
ve sağduyu söylemine açıkça zararlı bir dil diye kabul ediliyor
du. Felsefi dilbilgisinin uygulayıcıları ellerinde bulunan dil ge
reçlerini kullandılar; i lginçtir , yüzyıldan uzun bir süre büyük
bir özen ve dirençle incelenen konulardan kimileri, Latince ör
neği bile bulunmayan dilbilgisi konularını içeriyordu. Çarpıcı
örneklerden birisi, Vaugelas'mn Fransızcada belirsiz tanımlık-
larla sıfat tümcecikleri arasındaki ilişkiyi içeren kuralıdır. Vau
gelas'mn kuralı, 150 yıl, görüngülerin akıla bir açıklamasını el
de etmek için, betimlemenin ötesine geçecek "ussal dilbilgisi"
geliştirme olasılığı üzerindeki tartışmalarda ele alınan temel so
run oldu.
K uş ku su z, çok yan lış olarak, felsefi dilbilgisine karşı yönel
t i len "buyurucu" suçlaması , ussal açıklama konusunun bütü
nüyle yan lış anlaşılm asınd an ileri gelmek tedir. Aslında bu yu ru-
culuk diye bir konu yoktur. Kullanılışın olduğu gün kabul edil
mesi gerektiği ve dilbilgisi uzmanları için yasa koymaya yer ol
m adığı anlaşılm ış ve b u sü rekli yinelenm iştir . Sallantıda olan bü
tünüyle farklı bir konu, yani kullanılış olgularına dilin doğasıy
la, en temelde de insan düşüncesinin doğasıyla ilgili açıklayıcı
varsayımlar temelinde bir açıklama getirme sorunudur. Felsefi
dilbilgisi yan daş ları, dah a de rind e yatan dah a genel nitelikli sü
reçlerle ilgili kanıtlar olarak kullanılmaları söz konusu olmadık
ça, veri toplamaya çok az ilgi duyuyorlardı. Dolayısıyla karşıt
lık, betimlemeli dilbilgisi ile buyurucu dilbilgisi arasında değil,
betimleme ile açıklama arasındadır; "doğa tarihi" olarak dilbil
gisi ile bir tür "doğa felsefesi" olarak dilbilgisi, çağdaş terimler
le söylemek gerekirse "doğa bilimi" olarak dilbilgisi arasında
dır . Açıklayıcı kuramların kendisine büyük ölçüde akıldışı bir
biçimde karşı çıkış, çağdaş dilbilimin bu gelişmelerde asıl tehli-
33
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
32/294
kenin ne olduğunu anlamasını güçleştirmiş, felsefi dilbilgisinin
gelişen bir orta sınıfa daha düzgün davranış öğretme çabalarıy
la karıştırılmasına yol açmıştır.
K onu nun başka bir yanı da v ardır . 17. yüz yıl düşü nc e orta
mı ile çağ da ş bilişsel ruhbilim ve dilbilim orta m ı aras ında çarp ı
ca benzerl ikler bulunduğundan daha önce söz etmişt im. Ben
zerl ik konularından birisi de doğrudan bu açıklama kuramı so
runuyla ilgilidir. Felsefi dilbilgisi, bugünkü üretici dilbilgisine
çok benzer biçimd e, dilbilgisi uzm an ının görev ini, kullanılış ve
rilerini yalnızca kaydetme ve dillendirme (bir tür doğa tarihi)
olarak yorumlayan betimleme geleneğine bilinçli bir karşı çıkış
olarak gelişmiştir. Böyle bir sınırlamanın zayıflatıcı ve gereksiz
ol du ğu nu ; haklılığı ne olursa olsun bu n u n (bence, çok hak lı ola
rak) bilimsel yöntemle bir i lgisi olmadığını; bilimsel yöntemin
verilerle veri olarak değil, tıpkı gök m ek an iğin in ilkeleri gibi, ne
"görüngüden" çıkanlabilen ne de sınıflamacı veri-işleme süreç
leriyle elde edilebilen daha derindeki örtük yapılandına i lkele
rin kanıtlan olarak ilgilendiğini öne sürüyordu.
Çağdaş bilim evreni felsefi dilbilgisinin başarılarını kesin
bir biçimde değerlendirecek d u ru m da değildir. Böyle bir değ er
lendirme için temel hazırlanmamıştır; i lk çalışmanın kendisi
neredeyse hiç bi l inmemektedir, büyük bir bölümü de art ık elde
edilemeyecek durumdadır. Sözgelimi ben Amerika 'da, Port-Ro-
yal G rammar'inin bir yüzyılı aşkın bir süre önce yayımlanan tek
eleştirel baskısının bir örneğini bile bulamadım; her ne kadar
özgün Fransızcası şimdi yine el imizde ise de,
3
bu önem li yapı
tın tek İngilizce çevirisinin de British Museum'da olduğu anla
şılıyor. Bu yapıtın böylesine bütünüyle gözardı edilmesi acınası
bir şeyd ir, çü nk ü b u k itap hak kın da b ilinen çok az şey bile yete
rince m erak u y a n d ı n a ve aydınlatıcıdır .
Burası, el imizdeki çok yetersiz bilgiye day ana rak , b u yap ı
ta i l işkin bir ön değerlendirmeye girişmenin ya da göründüğü
kadanyla ana hatlannı bel irlemenin yeri değil ; ancak hiç değil
se sürekli yinelenen birkaç konudan söz etmeden geçemeyece
ğim. 1660 Port-Royal Grammar'inin (felsefi dilbilgisi geleneğini
34
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
33/294
başlatan yapıtın) yeniliklerinden birisi bir dilbilgisi birimi ola
rak sözöbeği kavramının önemini belirlemiş olmasıdır. Daha
önceki dilbilgileri b ü yü k ö lçüde sözcük türleri ve çekim dilbilgi-
sidir. Port-Royal'm Descartesçı kuramında, sözöbeği bir karma
şık idenin, tümce de (sözcük düzeyine ulaşıncaya değin başka
sözöbeklerine ayrılan) bir dizi sözöbeğinin karşılığıdır. Bu yol
la söz konu su tümce nin "y üzey y apısı" denilen yapıyı elde ede
riz.
Klasik örneği kullanacak olursak, Invisible God created
the visible wo rld ' <
/
Gö rünm ez Tanrı görünen düny ayı yaratn '>
tümcesinde , ' invis ible G od ' , 'that h e
created the world ' <
/
dünyayı onun yara tüğı '> ve 'that the
wo rld is visib le ' < 'dün yan m görülebi li r oldu ğu '> önermelerinin
oluşturduğu üç önermelik bir dizgeden oluşmaktadır . Tümce
bir yargı belirtmek için kullanıldığında, derin yapıyı oluştura
cak biçimde birbiriyle bağlantılı olan bu önermeler söylenmez
kuşkusuz; ' a wise man is honest ' < 'b i lge insan dürüst tür^ de
diğ im de , Port-Royal kura m ına göre 'a m an is wis e'
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
34/294
Derin yapı, birtakım zihinsel işlemlerle (çağdaş terimbilgi-
siyle söyleyecek olursak, dilbilgisel dönüşümlerle) yüzey yapı
ya bağlan ır. H er d il belirli bir ses-anlam bir bağıntısı olarak dü
şünülebilir. Port-Royal kuramı mantıksal sonuçlarına değin gö-
türülürse bir dilin dilbilgisinin, derin yapıyla yüzey yapıyı ve
bunların arasındaki dönüşüm bağıntısını tanımlayan, bunu da
(dil kullanımının yaratıcı yanına uygun olacaksa) sonsuz bir de
rin ve yüzey yapı alanında yapan, bir kurallar dizgesini içerme
si gerekir. W. von Humboldf un 1830'larda kullandığı terimleri
kullana cak olursa k, kon uş an kim se sınırlı araçları sınırsız biçim
de kullanır , öyleyse Humboldt 'un dilbi lgisi uygun biçimde
birbiriyle bağlanülı, sınırsız sayıda derin ve yüzey yapı üreten
sınırlı bir kurallar dizgesi içermek zorundadır. Ayrıca bu soyut
ya pıla n birtakım ses ve anlam tasarımlam alarına (b üy ük bir ola
sılıkla, sırasıyla evrensel sesbilgisi ile evrensel anlambilime ait
öğelerin oluşturduğu tasarımlamalara) bağlayan birtakım kural
lar bulunmalıdır. Aslında, günümüzde geliştiril ip yetkinleştiri-
len dilbilgisi yapısı kavramı budur. Bunun kökenleri şimdi ir
delemekte olduğum klasik gelenekte açıkça görülebilir . Bu dö
ne m de temel kav ram lar belli yere dek başarılı bir biçim de orta
ya konmuş durumdaydı .
Derin ve yüzey yapı kuramı, hiç değilse kaba çizgileriyle,
yeterince açık görünüyor. Ancak ondan önceki, herşeyden de
ğişik birş ey di; asıl şaşırtıcı olan şeyse, çağd aş dilb ilimin 19. yüz
yılın sonlannda geliştiği sıralarda, ondan hiçbir izin kalmamış
olmasıdır . Derin ve yüzey yapı kuramının, di l ko nu sun da dah a
önceki ve daha sonraki düşünceyle bağı konusunda da bir iki
söz söylemek istiyorum.
Derin ve yüzey yapı kuramıyla daha eski bir gelenek ara
sında, oldukça yanıltıcı olabileceğini, düşündüğüm bir benzer
lik var. Felsefi dilbilgisinin uyg ulam acıları, ku ram ın a y nn h lı ge
lişiminde bu benzerliğin üzerinde durmaya çok özen gösterirler
ve klasik dilbilgisi yanında, İspanyol bilgin Sanctius gibi Röne
sans dilbilgisinin tanınmış kişilerine borçlannı dile getirmekte
duraksamazlardi. özellikle Sanctius, felsefi dilbilgisi üzerinde
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
35/294
bü yü k etkisi olan bir eksiltili anlatım ku ram ı geliştirmişti. Daha
önce de belirttiğim gibi, felsefi dilbilgisi gü n üm ü zd e çok az anla
şılmıştır. Sanctius gibi öncüler ise bütünüyle unutulmuştur. Ay
rıca bütün bu tür çalışmalarda olduğu gibi, kişinin yalnızca ne
söylediğini değil , ne anlatmak istediğini anlama sorunu da
vardır.
K uşk usu z eksiltili anlatım kav ram ını dilin temel özelliği ola
rak geliştirirken S anctius, he m klasik felsefi dilbilgisinde, he m de
onun daha açık çağdaş biçimlerinde, derin ve yüzey yapı kura
mını geliştirmek için kullanılan örneklere görünüşte oldukça
ko şu t birço k dilsel örn ek v erm işti. N e var ki San ctius için eksiltili
anlatım k avram ı, yalnızca m etinlerin yorum lanm asında bir araç
tı.
Bu bakım dan , bir yazın me tninin gerçek anlamını belirlemek
için, Sanctius'a göre, kişi onu daha kapsamlı bir açımlamanın
eksilt i l i bir biçimi olarak düşünmek zorundadır. Ancak Port-
Royal kuramı ve onun daha sonraki gelişmiş biçimleri (özellikle
ansiklopedici Du Marsais 'nin elinden çıkanı) eksiltili anlatıma
çok değişik bir yorum getirmişti. Felsefi dilbilgisinin görünür
dek i amacı bir metin yoru m lam a tekniği değil, bir ruhbilim ku
ram ı geliştirm ekti . Bu kura m , belirtkenin yü zey yapısıyla bed en
organlannca üretil ip algılandığını, temeldeki derin yapının ise
dilsel biçimlerin soyut yapılanmasıyla "zihne sunulduğunu"
öne sürer. Derin ve yüzey yapıyı birbirine bağlayan dönüşüm
işlemleri, tümce üretilir ve anlaşılırken zihnin yerine getirdiği
zihinsel iş lemlerdir. Bu sonuncu yoruma göre, zihinde derin ve
yüzey yapılan kesin olarak belirleyen ve çağrıştıran değişmez
bir üretici ilkeler dizgesi —başka bir deyişle, söylem üretilir ya
da yorumlanırken belli bir biçimde kullanılan bir dilbilgisi—
vardır. Bu dilbilgisi daha önce sözünü ettiğim, temeldeki dil
edincini tasarımlar. Bu tür dilbilgilerinin niteliğini ve bunları
yö nlen dire n ilkeleri belirleme so ru nu , belki çok güç ama, ilkece,
zihinsel gerçekliği karşılamaları ya da karşılamamalarına göre
doğru ya da yanlış olan kesin yanıtlar isteyen, tipik bir bilim
sorunudur. Ancak eksilt i l i anlatım kuramının, bir metin yorum
lama tekniği olarak, zihinde olağan insan yeteneği ve zekâsının
37
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
36/294
bir görünüm ü olarak temsil edilen bir dizi ilkeyi içermesine ge
reksinim yoktur. Tam tersine, bir ölçüde belli bir duruma özgü
olabilir ve çözümlenen yazın yapıtıyla ilgili kültürel ve kişisel
birçok öğeyi içerebilir.
Port-Royal derin-yüzey yapı kuramı, Huarte'nin ikinci tür
zekâsını geliştirmeye, olağan insan zekâsının özelliklerini orta
ya koymaya yönelik bir girişim olarak ruhbilimin konusudur.
Eğer doğru anlıyorsam, Sanctius'taki eksiltili anlabm kavramı,
koşullar gerektirdiğinde uygulanan ve olağan zekânın bir yö
nü olarak zihinsel olarak tasarımlanması gerekmeyen birçok tek
nikten biridir. Kullanılan dilsel örnekler benzer olmakla birlik
te ,
sunuldukları bağlam ve yerleştirildikleri çerçeve bütünüyle
değişiktir; özellikle de onları birbirinden ayıran bir Descartes
devrimi vardır, tlgili metinlerin ve bunların düşünsel arka plân
larının belirsizlik içinde olmaları nedeniyle bun u çekinerek söy
lüyorum, ama bu yorum bana doğru görünüyor.
Port-Royal kuramının çağdaş yapısal ve betimlemeli dilbi
limle ilişkisi biraz daha açıktır. Bu sonuncusu, yüzey yapı dedi
ğim
şeyin,
belirtkede açıkça görülen biçimsel özelliklerin, bö lüm
leme ve sınıflama yöntemleriyle belirtkeye bakılarak belirlenebi
len sözöbekleri ile birimlerin çözümlenmesiyle şuurlar kendisini.
Bu sınırlama bütünüyle bilinçli bir sınırlamadır ve -ben çok yan
lış olduğuna inanıyorum, am a- büy ük b ir ilerleme olarak kabul
edilmiştir. Yüzyılın başında çağdaş yapısal dilbilimin temelini
atan İsviçreli büyük dilbilimci Saussure, dilsel çözümlemelerin
en uygun yöntemlerinin, yalnızca bölümleme ve sınıflandırma
olduğunu öne sürmüştür. Bu yöntemleri uygulayarak, dilbilim
ci, böyle çözümlenen birimlerin ilgili olduğu düzenekleri belir
ler; bu düzenekler dizimsel -yan i sözün akışı içinde birbirini iz
leyen düzenekler- ya da dizisel -yani sözün akışı içinde aynı
yerde bulunan birimler arasındaki bağ ıntılar- olabilir. Saussure
bu tür bütün çözümlemeler bittiğinde, zorunlu olarak dilin ya
pısının bütünüyle açığa çıkacağını ve dilin biliminin görevini
bütünüyle yapmış olacağını ileri sürmüştür. Anlaşıldığı kada
rıyla, böyle sınıflamacı bir çözümleme felsefi dilbilgisindeki an-
38
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
37/294
lamıyla derin y apıya yer verm ez. Sözgelimi, . 'Inv isib le G od
created the visible world' < 'Görünmez Tanrı görünen dünyayı
yaratt ı '> tümcesinin temelinde bulunan üç önermeli dizge, bö
lümlemeyle ve bölümlenen birimlerin sınıflandırılmasıyla bu
tümceden türetilemez; derin ve yüzey yapıyı birbirine bağlayan
dönüşüm işlemleri de bu durumda dizisel ve dizimsel yapılar
açısından açıklanamaz. Çağd aş dilbil im zo runlu olduğu öne sü
rülen bu sınırlamalara sadık kalmıştır.
Aslında Saussure felsefi dilbilgisi geleneğinden aynlarak
kimi açılardan bunun da ötesine geçmiştir . Zaman zaman, tüm
ce oluşturma işlemlerinin asla dil dizgesine ait olmadığını, dil
dizgesinin ses ve sözcüklerle, belki de birkaç değişmez sözöbe-
ğiyle ve az sayıda çok genel düzeneklerle sınırh olduğunu dile
getirmiştir; tümce oluşturma düzenekleri bunlar dışında dilsel
yapınm koyduğu sınır lamalardan bağımsızdır . Bu bakımdan,
onun terimleriyle söylersek, tümce oluşturma kesinlikle bir lan-
gue (dil) soru nu değil, bir parole (söz) sorunudur; bunun için de
asıl dilbilimin kapsamı dışındadır; bir serbest yaratım işlemidir,
sözcük biçimlerini ve ses düz enek lerini yönlend iren kurallar d ı
şında dil kurallarıyla sınırlanm am ıştır. Bu gö rüşe göre sözdizim i
çok önemsiz bir konudur: Gerçekten de yapısal dilbil im döne
minde sözdizimi konusunda çok az çalışma vardır.
Saussure bu tutumu benimserken, kendisini geniş ölçüde
etkileyen tanınmış Amerikalı dilbilimci William Dwight Whit
ney'in Humboldtçu dil kuramına ilişkin önemli bir eleştirisini
yansıtmıştır . Wh itney'e göre, ben im bu rad a birçok bak ımd an ir
delemekte olduğum Descartesçı görüşleri genişleten Humboldt
çu dil kuramı, temelde bir yanılgı içindeydi. Ona göre, dil "her
birinin kendi zamam, bağlamı ve etkisi olan çok sayıda öğeden
oluş m uştu r." Dilin "som ut anlam da ... bir kimsenin dü şünc esini
anlatt ığı sözcük ve sözöbeklerinin bir toplamı olduğunu" öne
sürer Whitney. Öyleyse dilbilimcinin görevi bu dilsel biçimleri
sıralamak ve her birinin tarihçelerini incelemektir. Felsefi dilbil-
gisine karşıt olarak W hitney, dilin biçim inde evrensel birşey b u-
39
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
38/294
lunmadığını ve bir kimsenin insan dilini oluşturan nedensiz yı
ğılmaları inceleyerek insan zihninin genel özelliklerine ilişkin
hiçbir şey öğrenemeyeceğini öne sürer. Kendi deyişiyle, "insan
konuşmasının çeşitliliği, tek başına bile, 'ruhun gücünün anla
şılması, konuşmamn açıklanmasını gerektirir ' kesinlemesi için
yeterli bir engeldir.* Bunun gibi Delbrück, Hint-Avrupa dilleri
karşılaştırmalı sözdizimi konusundaki klasik çalışmasında ("bu
alanda en büyük dogmaa" dediği Sanct ius 'u anarak) , gözlenen
belirtkelerin temelinde bulunan ülküsel tümce tipleri oluştur
duğu için geleneksel dilbilgisini kınamıştır.
Bu sözlerle dil incelemelerinin ça ğda ş dö ne m ine girm iş olu
yoruz. Hint-Avrupa dilleri konusunda gerçekleştirilen ve hiç
ku şku suz 19. yüzyılın en önem li kazan ımlar arasm da yer alan
karşılaştırmalı incelemelerin önemli başarılarıyla birlikte felsefi
dilbilgisinin ölüm canlan çalmaya başlamıştı. Withney'in, Saus-
sure'ün ve daha başka birçok kişinin sözünü ett iği yoksullaştı-
nlm ış ve son derece yetersiz dil anlayışı, o dö ne m de ki dil araş
t ı rma aşamasına bütünüyle uygun düşüyordu. Sonuç olarak,
olağandışı sayılmayacak ama bütünüyle yanlış olan bu anlayış
benimsenmişti . Çağdaş yapısal-betimlemeli dilbil im aym anla
yış çerçevesinde gelişti ve biraz sonra doğrudan söz edeceğim
biçimde dikkate değer bir ilerleme gösterdi. Buna karşılık felsefi
dilbilgisi, yeni karşılaştırmalı dilbilgisi için ya da araştırmacının
bilmediği yabanıl dil lerin incelenmesi için, uygun kavramları
sağlayamadı ve bir bakıma tüken di . Varolan dü şün ce ve teknik
ler çerçevesinde başarabüeceklerinin sınırına ulaştı. Yüzyıl ön
ce,
(Port-Royal
Grammar'iadeki
deyişle) bir insanın "sınırlı araç
lardan sınırsız bir biçim de yara rlanara k", ken di başlarına zihin
lerimizde olup bitenlerle hiçbir benzerlikleri olmamasına kar
şın, başkalarına düşüncemizin ve gerçekleştirdiğimiz çeşitli zi
hinsel etkinliklerin gizini bildirme olanağı veren; 25-30 sesle sı
nırsız anlatım oluşturma olanağı sağlayan o olağanüstü buluşa,
insan dilinin "organik biçimini" açıklayan bir üretici dilbilgisi
nin nasıl kurulac ağın a ilişkin açık bir gö rü ş yo ktu .
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
39/294
Bu bakımdan dil çalışmaları, bir yanda şaşırtıcı kimi başarı
ların temeli olan bir dizi basit kavramın bulunduğu, öte yanda
hiçbir verimli araştırmaya götürmeyen oldukça bulanık düşün
celerin yer aldığı bir aşamaya gelmişti. Bu sonuç kaçınılmazdı
ve hiç de üzülecek bir durum değildi . Alanda bir profesyonel
leşme oluştu; ilgi, genel ilgi ko nu su olan klasik soru nlard an, Ar-
nauld ve Humboldt gibi aydınları ilgilendiren genel ilgi konusu
klasik sorunlardan uzaklaşıp, örneğin, geniş ölçüde mesleğin
kendisinin belli sorunların çözümünde öne çıkardığı tekniklerle
tanımlanan yeni bir alana kaydı. Böyle bir gelişme doğal ve ol
duk ça y erind edir, am a tehlikesiz de d eğildir. Kişi, uy gar bir ama
tör ruh u yüceltmek sizin d e , klasik konu ların, kim i araç ve yön
temlerin uygulanabilirliğiyle belirlenen bir araşürma alanında
bulunmayan, ama özde i lginç sorunların oluşturduğu bir canlı
lıkları ve önemleri olduğunu kabul etmelidir.
Bu radan çıkarılacak d ers, yararl ı araçlan b ir yana bırakma
maktır; tersine ilk olarak bu araçlarla yürütülecek araşürmarun
artık önemli olmadığı, o kaçınılmaz günün gelişini kestirebile
cek, yeterince geniş bir bakış açısına sahip olmalı; ikinci olarak,
teknik ve anlayışın belli bir aşamasında, biraz erken ve belirsiz
de olsa, araştırma üretecek durumda olmasa da, kişi amaca uy
gun düşünce ve görüşlere değer vermelidir . Geçmişteki dene
yimlerden yararlanarak, sanırım zengin bir geleneği küçümse
me ve savsaklamanın uzun erimde dil çalışmalarına oldukça
zara r verdiğini şimd i anlayabil iyoruz. Ayrıca bu küç üm sem e ve
savsaklamanın hiç de gereği yoktu. Belki ruhbilimsel olarak zor
gelebilir ama, hem tarihsel ve betimlemeli bir incelemede yapı
sal dilbilim yaklaşımın başarılı kullanımını, hem de bu yaklaşı
mın geçici ama haklı olarak dışladığı gelenekle karşılaştırıldı
ğında görülen sınırlamalarını ve sonuçtaki yetersizliğini kabul
etmemizi engelleyen hiçbir şey yoktur. Burada, sanıyorum, ge
lecekteki dil ve zihin incelemeleri için değerli olabilecek bir ders
yatıyor.
Son uç olarak, sa nı nm bu gü n dil incelemeleri ile ilgili tartış-
41
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
40/294
maşız olarak herkesi ilgilendirecek gerçekten verimli iki araş
tırma geleneği oluşmuştur. Birincisi 17. yüzyıldan coşumculuk
dönemine değin serpilip gelişen felsefi dilbilgisi geleneği, ikin
cisi de , son yü zyıld a hiç değ ilse 1950'lerin ilk yıllarına d eğin ara ş
tırm alara egemen olan, oldukça yanıltıcı biçimde " ya pı sa la" di
ye nitelediğim gelenektir. Bilinmediği için ve çağdaş görüşlere
bağlantısı nedeniyle birincisinin kazanımları üzerinde durdum.
Yapısal dilbilim elimizdeki bilgilerin kapsamını son derece ge
nişletti ve bu tür verilerin güvenilirliğini büyük ölçüde arttırdı.
Dilde soyut olarak incelenebilecek yapısal ilişkiler olduğunu
gösterdi Dile i l işkin söylemin kesinliğini bütünüyle yeni düz
lemlere taşıdı. Ama sanırım en büyük katkısı, usa aykırı gelse
de ,
az çok eleştiriye uğradığı nokta olabilir. Demek istediğim,
Saussure 'ün sözünü ettiği parçalama ve sınıflandırma teknikle
r i bulgulama iş lemlerini" oluşturmak iç in göster i len dikkatl i
ve ciddi çaba. Çaba başarısız oldu; bu sanırım şimdilerde genel
olarak anlaşılmış durumda. Başarısız oldu, çünkü bu teknikler
en iyimser görüşle bile yüz ey ya pı olgu lany la sınırlanm ışlardır;
bu neden le de dil kullamrnının yaratıcı yö nü nü ve anlam içeriği
anlatımının temelinde bulunan düzenekleri açığa çıkaramazlar.
Ancak temelde önemli olan şey, bu çabanın, dil incelemesinde
ilk kez açık ve anlaşılır bir biçimde dile getirilen temel soruna
yöneltilmiş olmasıdır. Ortaya ablan sorun, duyu verileriyle iş
gören ve dile -d il e din cin e- il işkin bilgi veren dü zen eğ i belirle
me sorunudur. Bu tür düzeneklerin varlığı apaçıktır . Çocuklar
bir ilk dili elbette öğren irler; öğ rend ikleri d il, geleneksel anla m
da doğuştan belirlenen bir dizge değil , "kurumlaşmış bir dil
dir ." Yapısal dilbilim yöntembiliminde önerilen çözümün yan
lış olduğu gösterilmiştir, ama bu, soruna şimdi açık bir anlatım
biçimi verilmiş old uğ u olgusu yla karşılaştırıldığında çok az ön e
m i olan bir ko nu du r.
Whitehead bir keresinde, çağdaş bilim anlayışını, "ayrıntılı
olgulara yoğun ilgi ile soyut genellemelere eşit ölçüde bağlılı
ğın birleştirilmesi" yoluyla o luşan birşey olarak tanım lam ıştı. Ka
baca çağdaş dilbilimi ayrıntılı olgulara yoğun ilgi olarak, felsefi
42
-
8/15/2019 Noam Chomsky - Dil ve Zihin.pdf
41/294
dilbilgisini de soyut genellemelere aynı ölçüde bağlılık olarak
tanım lam ak do ğru sayılabilir. Bana öyle geliyor ki bu iki ana akı
mı birleştirmenin ve herbirinin kazanımlanna dayanan bir bire
şimi gerçek