new tek-esin vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/390.pdf · 2018. 4. 3. · bugün...

3
PUBLISHED BY T H E FEDERATION OF TURKISH-AMERICAN SOCIETIES, INC. Empire State Bldg. Room 7707, N . Y. C. Vol. I No. 1 NOVEMBER 1959 Tek-Esin Vakfı Tek-Esin Vakfı

Upload: others

Post on 21-Oct-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • PUBLISHED BY T H E FEDERATION OF

    T U R K I S H - A M E R I C A N SOCIETIES, INC.

    Empire State Bldg. Room 7707, N . Y. C.

    Vol. I No. 1 NOVEMBER 1959

    Tek-Es

    in Vakf

    ı

    Tek-Es

    in Vakf

    ı

  • r.Em«! Esin f O» H ANE

    ÜÖ3B0

    eviN.e

    November 1959

    TARİHÎ TÜRK MUSİKÎSİ TA R İ H İ T ü r k musikisi, Orta Asya'da kökleri bulunan kadîm bir musiki geleneğine bağlıdır. Asya ve Avrupa milletlerinin müteaddid hicret dalgalarile birlikde, Türkler in ecdadı da, Şimalî ve Orta Asya'-daki yurt lar ından çıkıp, miladın i lk asırlarından beri Şarki Avropa'ya, Balkanlara, Yakın Şarka ve X I nci asırda şimdiki memleketlerine göçmüşlerdi. Bu T ü r k kavimleri beraberlerinde Orta Asya harsını ve bu arada Orta Asya musikisini de getirdiler. Orta Asya musiki geleneği pek eskidir. Musiki aletlerde iştigal eden i l i m kolu, zurna, davul, zil, keman, ney gibi bazı aletlerin menşeini Orta Asya'da görmektedir. (Sachs'in Geist und Werden der Musikinstrumente adlı eserine bakınız.) Miladdan evvelki devirden kalma Çin kronikleri, Hiung-Nu göçebe hükümdar i le evlenen bir Çin prensesine atfen şu hikâyeyi naklederler: Göçebeler yeğitlik destanların ın nağmelerine ayak uydurarak bütün gece çalıp oynarlardı. Miladdan sonraki i lk asırlarda Orta Asya 'n ın Türk i s tan kısmında yüksek bir medeniyet kuruldu. Bu medeniyet in Asya'da meşhur olan bir musiki geleneği vardı. Kuça şehrinin gerek d in i gerek dünyevi mahiyetdeki musikisi ve rakslarının güzelliği müteaddid menbâlarda kaydedildiği gibi , Çin'de hâla unutulmamışdı r . M i ladi i lk asırlarda Türk i s tanda hâkim olan Budist ve Manikeist dinlerine bağlı medeniyetin muskii âlemlerin in hatırası, san'at eserleri vasıta-sile, bize kadar gelmişdir. Türk is tan 'daki Tirmiz şehrinde bulunan ve bugün Leningrad Ermitaj Müzesinde olan miladi ikinci asırdan kalma friz'de, kemençe, ut, def ve zil tarzında aletler çalan zil çalan üç şahıs vardır. Şarki Türkis tan 'da bu lunmuş miladi üçüncü ilâ yedinci asır duvar resimlerinde ney, santur, boru, kaval, nekkare, tanbur çalan ve rek-seden nice kimseler temsil edilmiş. Türk is tan musiki ve rakıs gelene-

    Reflection

    Emel Esin

    ğinin, aletlerin ve şekillerin, Budist d in i musikisi ve raksları vasitasile Asya Budist âlemine yayıldığını tarihler kaydeder.

    Mi lad i yedinci asırdan sonra Tür kistan'da Müslüman medeniyet merkezleri de, Budist ve Manikeist merkezlere ilâveten, kurulmaya başlandı. Orta Asya musikisinin yeni f i kirleri de ifadeye muvaffak olduğu, Harezm'deki Ürgenç şehrinin hem dünyevi hem dini mahiyetde musi-kişinaslarile islam âleminde meşhur olmasile sabitdir. Müslüman Türkis-tan'in musiki hayatı ve aletleri hakkında, büyük bir feylesof ve ayni zamanda musikişinas olan T ü r k ırkından Farabi'nin eserlerinde malûmat vardir. Onuncu asırda yaşı-yan Farabi'nin kanun aletini bugünkü şekline tekâmül ett irdiğini r i vayet ederler.

    Erken Ota Çağ'da, Orta Asya musikisi başka diyarlara tesir icra etti. Hristiyan ve Manikeist d in in i taki-beden kabileler Türk i s tan 'dan Şark i Avrupa'ya, Balkanlara, italya, Cenubi Fransa ve Şimali Afrika'ya yayılıyordu. Plastik san'atlar ve mi

    DENİZİN ÇAĞRISI (Bir denizci dosta

    "Gökte yıldızlar, limanda gemiler oldukça, sen duramazsın . . . "

    Unutu lmuş şarkdar gibi insanlar Yalnızlığın yağmurunda Bu sahil şehrinde tri iri yıldızlar, Çağırır cümlemizi denize, Bir de bakarsın Afrika'da bir l imandasın Deli gemiler, serseriler, Hepsi ayrı biçimde. Islanırsın, ıslanırsın İliklerine kadar yalnızlığın

    yağmurunda. Çare bulunmaz buna dost! Böyle doğmuşsun, Göçmen kuşlar gibisin. Duyarsın, duyuramazsın, Istrati, Mihail ve Sen Yüreğiniz büyük sularla temiz. Sonra bir başka şarkı Tokyo'da Vefalı Japon kızları Küçücük kalblerini sizlere veren. Dönersin, dönersin, İçinde serüvenlerin pişmanlığı Bir mevsim bile sürmiyen.

    Cevdet Yeşiltepe

    mari alanlar ında bu göçmenlerin Avrupaya getirdiği bazı şekiller ar keolog Von Lecoq tarafından kayd-edilmişdir. Gotik Avrupa musikisinde görülen Orta Asya aletleri acaba bunlar vasitasile mi , yoksa daha sonra Endülüs üzerinden mi geldi? Türk i s t an 'dan Afganistan ve Hindistan'a giden diğer göçmenler, onuncu asırdan onaltıncı asırdaki T i muroğu l l an devrine kadar, mütema diyen Türk is tan medeniyetini ve bu arada musikisini ve musiki aletleri n i Hindistana götürdüler .

    T ü r k musikisini, halk musikisi, d in i musiki ve şehir musikisi diye kısımlara ayırabiliriz. Davul ve zurnanın refakatinde T ü r k köylüsün ü n raks ile temsil ettiği kahramanlık mevzuu veya başka mevzu-daki destanların, i k i bin sene evvel k i H i u n g N u göçebesinin oyunları na bağlamak belki m ü m k ü n d ü r . Halk musikimizde Turan. Usulü mevcuddur. Eski Türk is tan musikisinin en muhakkak tesirleri d in i mu-sikimizdedir. Mevlevilik, Bektaşilik gibi derviş hareketleri asıllarını Türk i s tan 'da bulur. Mevlevi musikisinin bazı eserlerini Farabi'ye atfederler. Nefes denen musiki şeklinde, T ü r k musikisinin mânasını ve belki en eski şekillerinden b i r in i müşahede edebiliriz. Mesnevi'nin açılış beyitlerinden anladığımız gibi, T a n r ı nefesile Ademin yaradılışını yani Al lah ' in Adem'e 'Kün' yani 'Ol ' dediğini ifade eden Nefes, musi k i ve kelâm arasındadır ve tek bir alet ile icra edilir. Refakat eden aletler ancak dem tutar, yani Nefes' ' i n her cümlesinin en m ü h i m no tasını aksi seda gibi, uzun uzun tek rar eder. Dem kelimesinde nefes veya

    . ah çekmek demektir. D in i musikimizin en yüksek zirvelerini teşkil eden 'Tekbir', 'Salavat' veya 'Nâti Peygamber' gibi eserler ve Türkçe Kur'an makamı 16nci ve 17nci asır, da vaşayan Zahiri Itri gibi büyük musikişinaslarin devrindendir. Şehir musikisi, askeri musiki, şarkılar ve oyunlarla temayüz eder. Askeri musikinin ve n ü k ü m r a n b k timsah olan davulun da menşei Türkis tandı r .

    (devamı S. 8 de)

    3

    Tek-Es

    in Vakf

    ı

    Tek-Es

    in Vakf

    ı

  • Kasım 1959

    Menderesin Amerika seyahatinden intibalar

    Yazan: Faruk Fenik

    Başvekil Adnan Mendersin son Amerika seyahati Türk iye hakkında geniş propaganda kampanyasına vesile oldu.

    Bir T ü r k gazeticisi olarak Sayın başvekille beraber Amerikanın muhtelif yerlerini dolaştım. New York, Washington, Dallas, Pittsburg seyahatlerimiz hakikaten enteresan oldu. Her gittiğimiz yerde geniş halk kütlelerine hitap eden Menderes, Tü r -kiyenin dış siyasetini izah etti. Üniversitelerde, beynelmilel cemiyetlerde birçok konuşmalar oldu. Fakat bunlarin en enteresanı, bu toplantılarda bizi seven, bizi tanıyan ve bize güvenen insanların bulunması ve bize dair konuşmaları id i .

    Texas'in Dallas şehrinde Amerika-n in eski Ankara Büyükelçisi Mc-Ghee binlerce kişinin hazır bulunduğu bir toplantıda hepimizin i f t i har edeceğimiz güzel bir konuşma yaptı. Türkiyeye olan hayranlığından bahsettikten sonra Ortadoğuda Amerikanın en güvenilir ve sağlam dostu olduğumuzdan, b ü t ü n Amerikalıların Türkiyeye ve Türk le re güvenmesi lâzım geldiğinden sözü açarak " H ü r dünyanın Komünizme karşi en sağlam kalesi Türkiyedi r "dedi. Memleketimizdeki kalkınma hareketlerinden misaller vererek konuştu.

    Pittsburg'da General Ridgway de vardı. Korede T ü r k askerlerine kumanda etmiş bulunan General, konuşmasında T ü r k ordusu ile iftihar ettiğini söyledi. Kore harbinin kazanılmasında T ü r k askerinin süngüsünün başlıca rolü oynadığını ve hü r dünyanın Türk iye ile ayni saf-da bulunması ile en büyük kazancı elde ettiğini ve hayat ında T ü r k askeri ile beraber çarpışmanın verdiği gururu hiçbir zaman unutamıyaca-ğını sözlerine ilave etti.

    Washingtonda C E N T O toplantıları münasebeti ile konuşan Iran Başvekili ikbâl , America Cumhur

    4

    HABERLER Başvekilimiz sayın Adnan Men

    deres, 5 Ekim Pazartesi günü New York'a vasıl olmuş ve on bir gün devam eden seyahati sırasında, Washington, New York, Dallas, Texas ve Pittsburgh'da birer konuşma yapmıştır.

    Her gittiği yerde sevgi ve saygı ile karşılanan Başvekilimiz, Memleketimizi ilgilendiren birçok meseleler hakkında temaslarda bulunmuş ve 16 Ekim Cuma günü, vatandaşlarımızın sevgi tezahürleri arasında New York'tan ayrılmıştır.

    # * * T ü r k çocuklarına kendi D i l ve ge

    leneklerini öğretmek hususunda, ailelere yardımcı olmak gayesiyle açılmış bulunan okulumuz, 1959-60 ders yılı faaliyetlerine, 25 Ekim Pazar günü başlamıştır.

    # * #

    Türkçe bilen ve bilmeyen çocuklarımızın ayrı ayrı saatlerde ders görecekleri bu okul parasızdır. Dersler, pazar günleri 24 arası 215 W. 23rd St. deki YMCA binasında devam etmektedir.

    # * *

    Kiymetli Sefiremiz Emel Esin, Ankara'da toplanan Uluslar Arası Bi rinci T ü r k San'atları kongresine dâvet edilmiş ve on beş gün için Türkiye'ye gitmiştir.

    # * *

    Ticaret Ataşesi Ekrem Geriş T ü r kiye'ye dönmüş; yerine Hüseyin Kunter tayin edilmiştir.

    Muhtel if zamanlarda, Memleketimizi memur ve mümessil olarak muhtelif memleketler nezdinde temsil etmiş olan sayın Hüseyin Kunter'

    başkanı yardımcısı Nixon, Pakistan dişişleri Bakanı Kadir, Türkiyeye olan güvenler inden ve Orta Şark müdafaa sisteminin en kuvvetli unsuru olmamızdan sitayişle bahsettiler.

    Hepsi bize birer iftihar vesilesi oldu.

    Her gittiğimiz yerde T ü r k doktor-lari , T ü r k mühendisleri , iş adamları , aileleri ile karşılaştık.

    i n son vazifesi, Ticaret Vekâleti Diş Ticaret Dairesi Başkanlığı id i .

    Kendisine hoş geldin der, başarı-lar dileriz.

    * # *

    Kül tür Ataşe Yardimcisi Nazmi Yıldız ve Sıtkı Bilmen, Amerika' da-k i beş buçuk yıllık hizmetlerinden sonra, Maarif Vekâleti tarafından Yurda çağrılmış bulunuyorlar.

    Nazmi Yıldız, Maarif Vekâleti Y. lendirilmiş; Sıtkı Bilmen, Bahçeliev-Öğ. Umum Müdür lüğünde vazifeler Lisesi M ü d ü r l ü ğ ü n e tâyin edilmiştir. * * *

    T ü r k Amerikan Cemiyetleri Federasyonunun Ankara futbol takımı Ekim ayı içinde dört karşılaşma yapmış ve aşağıdaki neticeleri almıştır.

    4 Ekim Pazar; Fransızları 3 — 1 Yenmiş,

    11 Ekim Pazar; Fransızlarla 1 — 1 berabere kalmış

    18 Ekim Pazar; Hollandalı ları 4 — 1 yenmiş ve

    25 Ekim Pazar; italyanlara 1 — 0 yenilmiştir.

    Ankara takımına başarılar dileriz. * # *

    Federasyonumuz Kül tür kolu tarafından hazırlanan "Tanışma toplantısı," 17 Ekim Cumartesi günü Colombia Üniversitesi Philosophy H a i l 'da yapılmıştır. Top lan t ı Federasyon Başkanı Necati Dolunay tarafından yapılan bir konuşma ile açılmış, müteakkiben Ayşe Savaşır piyano çalmış; Ankara Devlet Operası kıymetli sanatkarlar ından bariton Rıfkı Argon ve 3 Amerikalı arkadaşı muhtelif operalardan aryalar söylemişlerdir.

    Samimi bir hava içinde geçen toplantı 12 ye kadar devam etmiştir.

    T ü r k bayrakları, T ü r k çocukları ve istiklal marşı bize her yerde ayni sıcak ve ayni vatanperverane samimiyeti gösterdi. Hepsine ve herkese karşı minnettarız.

    Fakat sakın kendimizi bu hislerin esiri yapmayalım. Önümüzde kate-deceğimiz mesafeleri bilelim. Daha çok şeyler yapmamız lazım geldiğine inanal ım ve bu inanç içinde çalışalım.

    Yankı

    Kasım 1959

    Poem at Thirty Five

    Cahit Sitki Taranci

    Age thirty-five! That means half the course. Like Dante, we stand midway in life. A l l our youthful days' vibrant resource —Wanton is our plea, i n vain our s t r i fe-Drifts away bl ind to tears of remorse.

    And my temples, what? are they snow-clad? O my God, is this wrinkled face, me? Around my eyes, rings purple and sad? Why emerge now as my enemy, Mirrors—the best friends I ever had?

    How we change along time, I can't b^ar! None of my pictures here could be mine. Where now the days of joy and stir, where? Can't be me, this man, smiling benign. It's a lie that I am free of care.

    Our first love is now a hazy thing, Alien memory in hour heart. Friends who joined us at life's beginning Have trod on other paths, all apart. Each day our loneliness keeps growing.

    Odd, into many hues the skies turn! Late have I found that the rock buries, That the waters drown and the flames burn. And the grief which each passing day is, Only at thirty-five can we learn.

    Autumn, quince yellow pomegranate red; Each year my heart yields more to its spleen. Why do the birds circle overhead? Countless gardens routed have I seen. What funeral is this? Who is dead?

    Immutably, death is all men's fate. Slept, never woke—will go the story. And who knows where or why or how late? You shall have but one prayer's glory On the throne-like stone-bier while i n state.

    Translated from the Turkish by Taldt Halman

    (3. Sahifeden devatn) Şarkılar, Nedim'in şiirleri ve Dede Efendi'nin musikisile ikbal bulmuş-dur.

    Mozart ve Beethoven'in 'Alla Turca', yani ' T ü r k tarzında' tesmiye edip, akislerini bize tekrar ettikleri 17nci asır T ü r k musikisini bazı şeki l ler i olsa gerek. O zamanlar T ü r kiye ile Avrupa memleketleri ara sında vuku bulan harblerde esir düşen Türk le r arasındaki musikî şinaslar, Orta Avrupa saraylarında kullanıl ı rdı . T ü r k medeniyetinin, T ü r k elbiseleri, sanatları, musikisi ve hatta çiçekleri ve kahvesinin Av rupaya yayıldiğı onalt ıncı ilâ onse-kizinci asırlarda, T ü r k musikişinaslar ını tasvir eden nice heykeller, resimler, fağfur figürinler yapılmışdı. Almanya'da Schwetzingen sarayındaki rococo usulda camiin T ü r k musikişinaslarının ibadet edebilmesi için bina edildiğini söylerler. Mozart çocukken Schwetzingen 'de konser vermişdi. Ayni şehirde, T ü r k usulünde zillerin imali için hususi usta lar vardı. Rhein nehri kenar ında T ü r k musiki aletleri ve T ü r k lâleleri hâla temsil edilir.

    T a r i h i T ü r k musikisi 1958 de Amerika'ya da geldi. Üniversitelerde, Kütüphanelerde, Müzelerde, konser salonlarında ve hususi toplantılarda, Amerikalı musikişinaslar ve musiki meraklıları, ecnebi diplomatlar, Birleşmiş Milletler mensubları , eski T ü r k musikisini alâka ile dinlediler. T ü r k kuburunun kadim bir kolu olan musikimizi, en saf ve asil şekillerde muhafadaya hayatını vakfeden tanbur virtüözü Bayan Laika Karabey tanburunu çaldı. Ta r ih i T ü r k musikisine vâkıf ve istidadh bir bariton olan Dr. irfan Doğrusöz ve 18nci asir T ü r k şarkılarını Avrupa tekniği ile, yeni bir şekilde söyleyen Bayan Güntekin T ü r k k a n da bazen Bayan Karabey'e refakat ettiler. Üç etekli T ü r k elbisesi giymiş olarak, tanbur çaldığı zaman, Bayan Karabey'in simasındaki sanatkârane ve hassas ifade, 1500 sene evvel ayni aleti çalarken Türkis tan 'da bir duvara nakşedilen şahsın yüzündeki mânayı hatır lat ıyordu.

    Yankı

    \

    Tek-Es

    in Vakf

    ı

    Tek-Es

    in Vakf

    ı