İnceleme akp müfredatının, bu müfredat doğrultusunda ...1).pdfbenzer/ortak özellikler hücre,...
TRANSCRIPT
İNCELEME
AKP müfredatının, bu müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders
kitaplarındaki bilim dışı, antilaik ve mezhepçi somutlanışı
Bir ülkenin eğitim müfredatının, yani öğretim programlarının niteliği nasıl
bir insan ve yurttaş yetiştirilmek istendiğiyle yakından ilişkilidir. Farklı ülkelerin
siyasi tarihlerinde önemli ve köklü değişikliklerin yaşandığı dönemlere eğitimde
müfredat değişikliklerinin de gelişmelere eşlik etmesi bundandır. Ülkemizde de,
bu yılın başında, AKP iktidarının uygulamaya yeni bir müfredat koyması, iktidarın
kurmaya çalıştığı yeni rejim ve yetiştirmek istediği yurttaş niteliğiyle ilişkilidir.
AKP milyonlarca öğrencinin içinde olduğu eğitim sistemini dindar ve kindar
nesiller yetiştirmek için daha fazla kullanmak istemekte, Cumhuriyetle köklü
hesaplaşmasını tamamlayarak, hayal ettiği, gerici ve piyasa terörüne teslim
edilmiş yeni bir rejimi kurmaya çalışmaktadır. Yeni müfredatın ruhunda da bu
hesaplaşma, eğitimi tamamen dinselleştirme ve okulların tümünü imam
hatipleştirme amacı bulunmaktadır. Bu ruh kimi zaman açıkça, kimi zaman
sinsice ve örtük şekilde yeni müfredata yerleştirilmiştir. Bu durum yeni
hazırlanan ders kitaplarında da çeşitli örneklerle görülmektedir.
Bu yılın başında yeni müfredat gündeme geldiğinde AKP’nin sendikası
olarak bilinen ve AKP’nin eğitim alanında attığı her gerici adımda, kimi zaman
doğrudan yazıcı rolünü kimi zamanlarda ise kamuoyu oluşturma rolünü üstlenen
Eğitim-Bir-Sen adlı sendikanın yayımladığı ‘’Gecikmiş bir reform: Müfredatın
demokratikleştirilmesi’’ (Ocak 2017) başlıklı raporda müfredatın yenilenmesiyle
neyin amaçlandığı çok açık açıkça dile getirilmiştir: ‘’Türkiye eğitim sisteminin
temel kurucu ilkesinin yeniden tasarlanması gerekmektedir.’’ (s. 16).
Temel motivasyonunu yukarıdaki ifadelerden alan yeni müfredatta
Cumhuriyet Türkiye’sinin eğitim sisteminin zeminini oluşturan öğretim birliğinin,
bilimsel yaklaşımın, laiklik ve aydınlanma düşüncesinin karşısına, bilim dışılık, tek
din-tek mezhep yaklaşımı, Osmanlı hayranlığı, cihat düşüncesi çıkarılmaktadır.
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 1
Bu haliyle karşımıza çıkan bu müfredat AKP’nin ve onun kurmaya çalıştığı gerici
rejimin müfredatıdır.
Aydınlanma Hareketi olarak hazırladığımız bu rapor uygulamaya sokulan
yeni müfredat çerçevesinde yazılan ders kitaplarının, eğitimciler tarafından
incelenmesi sonrasında ortaya çıkan bulgulara dayanmaktadır. Yeni müfredat
doğrultusunda hazırlanan 12 ders kitabı, içerdiği bilim dışı ve karşıtı, gerici
unsurlar bağlamında taranmış, bu tarama sonucunda ortaya çıkan çarpıcı
örnekler burada paylaşılmıştır.
Tarama sonucunda ortaya konulan bulgular, ders kitaplarında;
sıkça bilim ve akıl dışı öğelerin yer aldığını,
Osmanlı hayranlığının, yerli yersiz her fırsatta ortaya
koyulduğunu,
Belli bir dinin de değil, İslam dininin belli bir mezhebinin inanç
olarak dayatıldığı mezhepçi yaklaşımın kimi zaman açık kimi zaman örtük
bir şekilde farklı derslerin müfredatlarına yedirildiğini,
sıklıkla gerici yazarlardan, kitaplardan alıntılarla, kullanılan
görsellerle öğrencilerin belirli bir inanış ve dini giyim çerçevesinde
yönlendirildiğini,
Cumhuriyetin kurucu değerlerine, ilkelerine ve kurucu
önderlerine ders kitaplarında oldukça az yer verildiğini,
ve sonuç olarak öğrencilerin laik, bilimsel ve aydınlanmacı eğitim hakkının gasp
eldiğini göstermektedir.
Aydınlanma Hareketi, eğitimdeki gerici dayatmaların yeni bir durağı olan
AKP’nin bu müfredatını reddetmektedir. Bu rapor, AKP’nin bu müfredatla
amaçladığı eğitimi dini bir eğitime dönüştürme amacını bir kez daha teşhir
etmektedir. Rapor, bu yönüyle velilere, eğitimcilere ve tüm halkımıza, AKP’nin
çocuklarımıza karşı açtığı savaşı görmeleri ve anlatmaları için önemli bir kaynak
sunmaktadır. Gerici müfredata karşı aydınlanma müdahalemize katkı koyması
dileğiyle raporu sizlerle paylaşıyoruz.
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 2
DERS KİTAPLARI BULGULARI
5. Sınıf- Fen Bilimleri
Yayınevi: MEB
Yazarlar: Seval Akter, Hatice Betül Arslan, Meltem Şimşek
Kitapta 1. Bölüm kapak resminde yer verilen “Bize en yakın yıldız Güneş,
bilim insanları için hala gizemini korumaktadır....” ifadesi bir fen kitabı için
uygun değildir. Gizemini korumak edebi olabilir ama, bilim insanları için
‘’araştırma konusudur” gibi bir ifade tercih edilmeliydi. Ayrıca hangi açıdan
güneşin gizemli olduğu açıklanmamıştır. Çünkü örneğin Güneşin enerjisinin
nereden ve nasıl geldiğini biliyoruz. Bu bakış, evrenin evrimini tarihsel
olarak kavramayan birisinin ifadeleri izlenimini vermektedir.
Açıktır ki, farklı bir şekilde ifade edildiğinde bilimsel faaliyetin sonu
olmayan, eleştirel ve sürekli bir insan etkinliği olduğunu hatırlatacak bir
gerçek, “gizem” ifadesi ile bilinemezciliğe malzeme yapılmaktadır.
Evrensel gerçekliğin kavranması bitimsiz bir süreçtir. Bu tür metafizik
ifadelerle varılmak istenen yerin tersine, “evrensel gerçekliğin bilimle değil
ancak dinsel öğretiyle kavranabileceği” fikri olduğu açıktır.
Öğretim programında, “Güneşin de Dünya gibi katmanlardan oluştuğuna
değinilir, ancak katmanların yapısından bahsedilmez” ifadesi yer alırken
ders kitabında “güneş sıcak gazlardan oluşur. Hidrojenin helyuma
dönüşümü sırasında enerji ve ısı açığa çıkar” (s. 14) ifadesi yer almaktadır.
Katmanların içeriğinden ve yapısından bahsedilmez vurgusu ders içeriğini
sığlaştırmıştır, bu sığlık kitap yazımı sırasında giderilmeye çalışılmıştır. Kitapta Galileo Galilei’nin keşifleri olan, Güneş lekelerini gözlemesi ve
Güneşin döndüğü bilgisi verilmekte (s. 14), ancak esas çığır açan
gözleminden bahsedilmemektedir. Galilei yaptığı gök gözlemleriyle
Dünyanın evrenin merkezi olmadığı görüşünü destekleyen kanıtları
bulmuştur. Dinsel doktrinin her alanda evrensel gerçek olarak sunulma
saplantısı, burada da bilime kafa tutmaktan başka bir sonuç
vermemektedir. Kitapta yer verilen bir etkinlikte (s.18), “Dünyadaki yaşamın temel kaynağı
Güneştir” ifadesi verilip, doğru mu yanlış mı diye sorulmaktadır. Dünyadaki
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 3
yaşamın kaynakları çeşitli sebeplere dayanmaktadır. Örneğin su, metan,
amonyak yaşamın ortaya çıkmasının kaynaklarıdır. Günümüzde canlılığın
sürmesi için başka kaynaklar da gereklidir. “Temel” ifadesi ‘olmazsa olmaz’
anlamındadır ve örnek verdiğimiz ek şeyler olmazsa yaşam da olmazdı.
Oysa ki kitaptaki ifade, tek bir kaynak var ve o da Güneştir algısına neden
olmaktadır. Kitapta yer alan, “Ay bir ışık kaynağı olmadığı halde Güneşten aldığı ışınlar
sayesinde Dünyadan görülür” (s. 22) ifadesinde temel bir eksiklik
bulunmaktadır. Ay Güneşten aldığı/gelen ışınları yansıttığı için Dünyadan
görülebilmektedir. Kitapta yer verilen “Dünya, Güneşin etrafında döndüğü için Ay da Dünya ile
birlikte Güneşin etrafında dolanma hareketi yapar” (s.30) ifadesi bilimsel
bir açıklama değildir. Tüm Güneş Sistemi birlikte oluşmuştur. Kitapta yer verilen “Ayın Güneşten aldığı ışınları Dünyaya yansıttığını
öğrenmiştiniz” (s.30) ifadesi tekrar eden bir yanlışı çocuklara sunmaktadır.
Ay Dünyaya ışın yansıtma hedefiyle davranmaz. Güneşin ışınları bu gök
cisminin üzerine düşer ve yansır. Bu durum Dünyadan evreler biçiminde
gözlemlenir. Örneğin Venüs gezegeninin de Güneş ışığını yansıtmasından
dolayı evreleri Dünyadan gözlenir. Aynı şekilde ay güneşten aldığı ışınları
sadece Dünya’ya yansıtmaz. Kitapta yer verilen “Güneşin, Dünyanın ve Ayın hareketlerinin saat
yönünün tersine olduğu” (s.38) bilgisi anlamlı bir bilgi değildir, çocuğa
bağlamsız bir biçimde ezberletilmektedir. Oysa Güneş Sisteminin nasıl
oluştuğuna dair öğrenme yaşına uygun bilgi verilmesi, hem anlamlı bilgiyi,
hem de bilimsel yönteme uygun, neden-sonuca dayalı Güneş Sistemi
ilişkilerini öğretecektir. Belli ki, burada da “Güneş sisteminin oluşumu”
dinsel dogmanın sabit ve değişmez doğruluk iddiası açısından rahatsız
edici bulunmaktadır. Kitapta yer verilen deprem konusu, bir önceki öğretim programında
8.sınıfta son konuyu oluşturmaktadır. Bu konu için 16 kazanım bulunurken
yeni programda kazanım sayısı 2’ye düşürülmüştür. Deprem konusu
anlatılırken “Deprem öncesi ve Deprem sırasında” yapılması gerekenler
anlatılmıştır. Oysa konu “Deprem öncesi - Deprem sırasında - Deprem
sonrasında” sıralı anlatımı ile ele alınmalıydı. Buradaki yanlışın politik
arkaplanı olduğunu söylemek abartılı bir kuşkuculuk sayılmamalıdır.
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 4
Metropollerde deprem toplanma alanlarını AVM ve megasite inşaatlarına
teslim eden belediyecilik anlayışının sorgulamalara karşı korunması
kaygısı, konuların makaslanmasına neden olmuştur! Kitapta canlıların sınıflandırılmasının nedeninin “onları aradığımızda kolay
bulabilmemiz” (s.56-57) olduğu ifade edilmektedir. Bu bilgi yanlıştır.
Canlılar doğal bir ilişki içerisinde oldukları için, onları böyle
gruplandırabiliyoruz. Bu ilişkinin kaynağında evrimsel akrabalık olduğu ise
çağdaş bilimin açıklığa kavuşturduğu bir olgudur. Bilimsel sınıflandırmaya
temel oluşturan gerçeklik, tarih boyunca çeşitli sınıflandırma ve adlandırma
biçimleriyle karşılanmış, modern bilimde ise tüm bu çabanın karşılığı olan
evrimsel yaklaşım benimsenmiştir. Kitapta aynı kapsamda, bilim
insanlarının “canlıları, benzer özelliklerini dikkate alarak” sınıflandırdığı,
bunu yaparken “beslenme, hareket, üreme, şekil gibi özelliklerinin’’ dikkate
alındığı belirtilmektedir. Bu özelliklerden ilk üçü aslında canlıyı tanımlamak
için kullanılırken, sadece sonuncusu sınıflandırmada kullanılır. Ayrıca
benzer/ortak özellikler hücre, DNA ve biyokimyasal süreçler gibi niteliklere
dayanmaktadır. Kitapta yine önem düzeyi yüksek, başka yanlış bir bilgiye yer verilmektedir.
“Canlıların sınıflandırılmasının günümüzde kabul görmüş halini
gerçekleştiren bilim insanı Carlous Linneaus’dir” (s.58) ifadesi hatalıdır.
Bugün bilim dünyasında kabul edilen bilimsel sınıflandırma genetik
yakınlığa dayalı soyoluş ağaçlarıdır (filogenetik sınıflandırma). Dinsel
dogma burada da bilimle inatlaşma yolunu seçmiştir. Kitapta bakteri çeşitleri “zararlı ve yararlı çeşitler” olarak anlatılmaktadır
(s.60). Bu ifade yanlıştır. Bakteri çeşitleri genel olarak gram pozitif ve gram
negatif olarak ayrılabilir. Bakterilerin bazıları insana zarar verebilir,
bazılarından insan faydalanabilir. Ancak bakterilerin çevreleriyle ve
canlılarla kurdukları ilişkiden dolayı yararlı ya da zararlı gibi amaçlar
taşıdıklarını söyleyemeyiz. Kitapta yer verilen, “Şapkalı mantarlar bitkiler gibi toprağa bağlı yaşar.
Ancak bitki değildir” (s.62) ifadesi anlatım yanlışı içermektedir. Bu
durumda, toprağa bağlı ama bitki değil dersek, bitkiler gibi kökleri yoktur
dememiz gerekir ve kazanımdaki yapısal ayrıntılara girilmez uyarısını
dikkate almamış oluruz. Çünkü F.5.2.1.2.c. program kazanımında
“Mikroskobik canlılar (bakteriler, amip, öglena ve paramesyum) ve şapkalı
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 5
mantarlara örnekler verilir, ancak yapısal ayrıntısına girilmez” ifadesi yer
alıyor. Programı hafifletme çalışmasının programda ciddi anlam kaybı
oluşmasına yol açtığı görülmektedir. Bitkilerin sınıflandırması kitapta yanlış yapılmıştır. Bitkiler temel
özelliklerine göre damarlı ve damarsız bitkiler olarak sınıflandırılır. Kitapta
yapılan “çiçeksiz bitkilerin çiçekleri ve tohumları yoktur” (s.65) ifadesinin
nasıl bir bilimsel sınıflandırmaya dayandığı anlaşılır değildir. Bu
değerlendirme daha çok kitabı yazanların kendi değerlendirmesi gibi
durmaktadır. Kitapta yer verilen “omurgasız hayvanların vücutlarında kıkırdak ve
kemikten yapılmış bir iskelet ve omurga bulunmaz” (s.67) ifadesi doğru
değildir. Hayvanlar, alt dalları olmakla birlikte omurgalı ve omurgasız
olarak iki ana gruba ayrılmaktadır. İskelet bir doku ya da organ adı değil,
destek işlevi edinen sert yapılara verilen isimdir ve kimi hayvanların dış
iskeleti kimi hayvanların iç iskeleti bulunur. Omurgalı hayvanlarda ise
omurgasının bulunması tek ortak özellik değildir. Aynı zamanda sinir şeridi
ve bazı canlılarda gelişim döneminde olsa da solungaç yarıkları diğer ortak
özelliklerdir. Kitapta sürüngenler için “sürünerek hareket eder” (s.68) ifadesi yer alıyor
ve örnek olarak “yılan, timsah, kertenkele, kaplumbağa” veriliyor. Burada
sürüngenlerin bir dalı olan dinozorlardan bahsedilmiyor, dolayısıyla
dinozorlardan türeyen kuşlardan da bahsedilmiyor. Bilimsel sınıflandırmada
yok olmuş türler ilişkiler ağının içine yerleştirilir. Sonuçta canlıların
sınıflandırmasında bir kısım olarak sürüngenlerin hepsi sürünerek hareket
etmemektedir. Kitapta “memeliler omurgalı hayvanlar içinde en gelişmiş hayvan
grubudur” (s. 70) iddiası yer almaktadır; ancak bu gelişmişliğin biyolojik bir
tanımlama olduğuna dair herhangi bir kaynak bulunmamaktadır. Memeliler
karmaşık yapılı canlılardır, tıpkı kuşlar gibi. Ayrıca başka bir yanlış bilgi de
aynı noktada verilmektedir, “yavrularını doğurarak dünyaya getirir ve sütle
besler.” Ornitorenk bir memeli türüdür ve yumurtlayarak üremektedir. Kitabın 3. Ünitesinde, “Kuvvetin ölçülmesi” bölümünün kapak yazısı,
gerçekliği kanıtlanmamış bir içeriğe sahiptir. Seyit Onbaşının taşıdığı topun
ağırlığı veya taşırken araç kullanıp kullanmadığı tartışılmıyor. Ancak
görselde boyunda asılı bir muska bulunması asıl anlatılmak istenenin
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 6
metafizik bir şey olduğunu düşündürüyor. Maddi süreçlerin ötesinde bir
nedensellik iddiası, somuta dayalı süreçleri inceleyen bilimin dışına çıkmak
anlamına gelmektedir. “Derslerin milli ve manevi değerlerimizden
örneklerle işlenmesi” talimatı, işgüzar kitap yazarları tarafından en
hafifinden garip anlatım bağlamları yaratılması ile yanıtlanmaktadır. Kitapta “Sürtünme Kuvveti” bölümünde konuya giriş örneği olarak
İstanbul’un Fethi sırasında Fatih Sultan Mehmet’in gemileri karadan
yürütmesi görsel örnek olarak kullanılmıştır. Bu örnek ile sürtünme
kuvvetine giriş yapılması yanlıştır. Çünkü hala delileri bulunmuş bir olay
değildir. Kaldı ki, “gemilerin karadan ağaç raylar üzerinde taşınması”
sürtünme kuvvetine ilişkin bir örneğe indirgenemeyecek karmaşıklıkta
değerlendirilebilir. Buradaki garabetin yine Osmanlı güzellemesi yapmak
için her konuyu uygun görebilmekle ilgisi vardır. Kitapta 5. Ünite’de yer alan, “Tam Gölge” konusunda “Türk kültüründe
önemli bir yeri olan gölge oyunlarının en çok oynananı Hacivat ile
Karagöz’dür. Özellikle ramazan ayında bu tür oyunlar hem televizyonda
hem de eğlence ortamlarında sıklıkla gösterilmektedir” (s.200) ifadesine
yer verilmektedir. Bu örnek, örtük bir şekilde çocukları belli bir inanç kalıbı
içine sokmaya yönelik bir adım olarak değerlendirilebilir. Bir fizik olayı
olarak ışık ve gölgenin “milli kültürümüzün” penceresinden anlatılması
çabası, bilimin ve bilimsel öğretinin evrenselliğini gölgelediği gibi öğrenciyi
konunun özünden uzaklaştırmaktadır. Bu anlatım, Hacıvat – Karagöz ve
benzeri gölge oyunları üzerine düşünmek için bir zemin oluşturabilir ama
bunun Fizik dersi ile bir ilgisi yoktur. Kitapta 6. Ünitenin 1. Bölümü’nde (s. 215), biyoçeşitlilik doğal yaşamın
bütünlüğü ve ekolojik denge bağlantısıyla işlenmemiştir. Öğretim
programında ünite kazanımı “biyoçeşitliliğin doğal yaşam için önemini
sorgular” biçiminde tarif edilirken kitapta bu kazanım, “ülkelerin en büyük
zenginlikleri biyoçeşitlilikleridir. Çünkü o ülkede yaşayan insanların ihtiyaç
duyduğu canlı kaynaklar biyoçeşitliliğin içerisinde yer alır” biçiminde ifade
edilmektedir. Bu ifade doğaya ve canlılara sadece “bunun insana faydası
ne olur?” diye düşünen benmerkezci bakışı yansıtmaktadır. Bu bakış,
doğayı tanıyan, anlayan ve onu koruyan bireyler yetişmesinin önünde çok
büyük bir engeldir. Bu biyoloji biliminin insana edindirmesi gereken
kavrayışın tam tersidir.
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 7
Üstelik, biyoçeşitliliğin doğal yaşam için önemi, faydacı bir kriter değil,
objektif gelişmeye dair bir kriterdir. Biyoçeşitlilik, doğal yaşamın sürekliliği,
türlerin gelişimi, çevre koşulları değiştiğinde yaşamın sürebilmesine zemin
oluşturması gibi objektif sonuçları ile önem kazanır. Evrim’e bir tür “eğitim
günahı” olarak bakan yaklaşım, buradaki sorunun da temelinde
durmaktadır.
Kitapta “çevre kirliliğine karşı alınacak önlemler”den (s.232) bahsedilirken
sadece bireysel bilinçlenmeye yer verilmiştir. Bu biçim, çevre kirliliğinin
belirleyici nedeni olan, kâr hırsını ve özel girişimin denetlenmesi
zorunluluğunu da devletin bu konudaki önemli görevlerini de göz ardı
etmekte, çevreyi korumanın sadece bireysel bir sorumluluk olarak
algılanmasına neden olmaktadır.
5. Sınıf- Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
Yayınevi: İlke
Yazarlar: Ayhan Baştürk, Murat Özdemir.
Bu bölümde 5. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitabının incelenmesi sonucunda,
kitapta pedagojik ve bilimsel olarak kabul edilemeyecek örneklerden sadece bir
kısmına yer verilmektedir.
Allah İnancı adını taşıyan 1.ünitede yer alan Hasan Öğretmen adlı metinde
“yüce bir varlığa inanma eğilimine sahip olması insanın doğuştan getirdiği
bir özelliktir” ifadesi bilim dışıdır. Yine kitapta farklı bir bölümde “Allah
inancı insanın doğasında vardır” ifadelerine yer verilmektedir (s.20). Bu da
aynı şekilde bilim dışı bir söylemdir.
Yine Hasan Öğretmen adlı metinde “zaten bilim insanları bunların her birini
ayrıntılı bir biçimde incelemekte ve bu ölçünün kusursuz bir biçimde
sürdüğünü ortaya koymaktadırlar’’ (s.16) ifadelerine yer verilmekte, doğa
üzerinden bir yaratıcı ispatına girilmektedir. Bilimin mevcut olandaki
kusursuz ölçüye ve bu kusursuzluğun sürdüğüne tanıklık ettiği bilim dışı bir
iddiadır. Esasen bilimsel pek çok bulgu ve yargı kusursuzluk iddiasını
yalanlamaktadır.
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 8
Kitaptaki “Allah vardır” metninde (s. 25-26) bir babanın çocuğuyla
diyalogunda baba şu ifadeleri kullanmaktadır: “Bu çok kolay ve basit işlerin
kendiliğinden olmayacağını kabul ediyorsun. Kendi vücudunun, ağaçların,
hayvanların, ayın, güneşin kendiliğinden olamayacağını niçin
düşünmüyorsun? Her şeyi bir yapan varsa onları da bir yapan vardır. Bu
kadar kusursuz işleyen bir düzen kendiliğinden kurulabilir mi?” Bu gündelik
hayatta da karşımıza çıkartılan bilim dışı söylemin kitaplarda tekrarından
ibarettir. “Din Kültürü” iddiası altında belirli bir dinsel öğretinin empoze
edilmesi kaçınılmaz olarak polemikçi bir üslubun da ders kitaplarında kendi
yer bulmasına neden olmaktadır. Aktarılan anlatım, belirli bir “bilgiyi”
taşımayı değil, belirli bir inanç doğrultusunda farklı inanç ve görüşlerle
çatışmayı amaçlamaktadır.
Alevi yurttaşların inançlarında yer tutan isimlerden Caferi Sadık kitapta
“Büyük İslam alimlerinden Caferi Sadık da bir sözünde belaya uğramaktan
korkan kişi dua etsin demiştir” (s.45) ifadeleriyle yer bulmaktadır.
Yine Alevilikle ilgili “Alevi Bektaşi geleneğinde de duanın özel bir yeri vardır.
Duaya Alevi Bektaşilikte Gülbenk denir. Alevi Bektaşilerde okunan Gülbenk
örneklerinden biri şöyledir” (s.50) ifadeleri kitapta yer bulmaktadır.
Bu şekliyle mezhepçi yönü açık olan ders içeriğine “Alevi-Bektaşi inanışına
da yer verildiği” görüntüsü verilirken, aslında kitap yazarlarının
benimsemediği açık olan bir dinsel inanış manüpile edilmektedir.
“Hz Muhammed’in ailesinde misafirlere cömert davranılırdı” (s.65) konusu
işlenirken, misafirlere cümert davranma fiilini esmeden güncel fotoğrafta
tüm kadınların kapanmış (tesettürlü) olduğu görülmektedir.
Kitapta yer alan “Kuranı Kerim insanın yaratılış amacını yalnızca Allah’a
kulluk olduğunu açıklar ve Kur’an’a göre insan verdiği nimetlere karşı
Allah’a daima şükredici olmalıdır der” (s.65) ifadeleri kulluk ve bulduğuyla
yetinmeyi yüceltirken, hayata hazırlanan genç zihinlere daraltılmış bir
“varlık felsefesi” dayatılmaktadır.
Kitapta yer alan, “Kur’an insanın evrendeki varlıklardan daha iyi
yararlanabilmesi için bilgiler verir. Kur’an’da bu konuda şöyle buyrulur:
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 9
‘gökten suyu indiren odur. Ondan hem size içecek vardır hem de
hayvanlarınızı otlatacağınız bitkiler. Allah su sayesinde sizin için ekinler,
zeytinler, hurmalar üzümler ve diğer meyvelerin hepsinden bitirir. O
geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da
Allah’ın emri ile hareket ederler. İçinden taze et balık ve takacağınız bir süs
eşyası çıkarmanız için denizi emrinize veren o’dur. Gemilerin denizde yara
yara gittiklerini de görürsünüz. Bütün bunlar onun lütfunu aramanız ve
nimetine şükretmeniz içindir. Sizi sarkmaması için yeryüzünde sağlam
dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı. Daha nice
alametler yarattı. Onlar yıldızlarla da yollarını doğrulturlar” ifadelerini aynı
okul sıralarında anlatılan diğer ders içerikleriyle birlikte
değerlendirdiğimizde farklı doğa olaylarını, evrenin ve doğanın farklı
bileşenlerini bilim dışı bir düşünceyle açıklama çabasının nasıl bir
karmaşaya yol açacağı da daha iyi görülecektir.
Kitapta Alaaddin Gövsa adlı kişinin Allah Sevgisi isimli şiirine yer
verilmektedir (s.84). Şiirde yer verilen, “Kim çıkarır sabahleyin erkenden
dünyamızda ışık veren Güneşi, gece vakti denizlere serpilen ay doğuyor,
Kim yapıyor bu işi? Kışın kuru sandığımız fidana baharda kim yeşillikler
giydirir? Bülbül öter yuva yapmış ormana, Bu sedayı ona acep kim verir?
Akşam ötesi karanlık saat içinde milyonlarca yıldızı kim parlatır? İşte bütün
bu şeyleri düşünen yapan eden yaratan hep Allah’tır” dizeleri doğa
olaylarını yine bilimdışı bir şekilde açıklamaya çalışmaktadır.
Kitapta yer verilen dini bayramlarımız bölümünde sadece İslam dininin
bayramları olan Ramazan ve Kurban Bayramlarına yer verilerek, farklı
dinlerden olan yurttaşların bu tür günleri bütünüyle görmezden
gelinmektedir.
Kitabın birçok yerinde, farklı metinlerde küçük yaşta çocukların camiye
gitmeye, namaz kılmaya, Kuran okumaya özendirilmesi için özel bir çaba
gösterildiği görülmektedir. Zorunlu eğitim kapsamı içinde yapılan din
öğretiminin böyle bir yönlendirmeyi esas alması kabul edilemez.
Kitapta yer verilen “Yaşadığımız toplumda her insan aynı imkânlara sahip
değildir. Bir toplumda zengin, yoksul, genç, yaşlı, kimsesiz ve yardıma
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 10
muhtaç insanlar bir arada yaşarlar. İhtiyaçlı, zor durumda olanlara yardım
etmek, sahip olduğumuz imkânları onlarla paylaşmak, hem dini hem de
insani bir sorumluluktur” (s. 105) ifadeleri sınıfsal farklılıkları
meşrulaştırmakta, böylece bir inancın dayatılması giderek, ideolojik ve
politik yüklemeye varmaktadır.
Ayrıca dersin 2016-2017 yıllık planıyla 2017-2018 yıllık planı arasında da
önemli bir fark dikkat çekmektedir. Geçen yılın planında, Nisan ayının 2.
Haftasında Kutlu Doğum Haftası bir başlık olarak yer alırken 2017-2018
yıllık planında bu haftaya ilişkin bir planlamanın yer almadığı
görülmektedir. Bu durum, son müfredatla sınırlı olmayacak şekilde, din
öğretiminin politik dalgalanmalara nasıl tabi olduğunu bir kez daha
göstermektedir. Ayrıca yıllık plan içerisinde “İbadet konusunda bilgilenelim”
başlıklı ikinci bölümde Cami ziyaretinin planlandığı görülmektedir.
5. Sınıf - Müzik Dersi Öğrenci Çalışma Kitabı
Yayınevi: MEB
Yazarlar: Metin Çelik, Yüce Efendioğlu, Hasan Özer, İdil Özkan
Bu bölümde 5. Sınıf Müzik dersi kitabının incelenmesi sonucunda ortaya çıkan,
kitapta yeni müfredatın gerici yönelimlerini gösterebilecek örneklerden bazılarına
yer verilmektedir.
Kitapta “Ses Nasıl Oluşur?” konusunun anlatıldığı bölümde yer alan
“Selçuklu ve Osmanlı mimarisindeki seslerin kaliteli duyulabilmesi
konusuna büyük önem verilmiştir. Binlerce insanın ibadet ettiği camiler,
sesin yayılma özellikleri dikkate alınarak inşa edilmiştir” (s.15) ifadesi,
konuyla ilişkisizliği de dikkate alındığında, Osmanlıcı ve dinci bir yaklaşımın
her fırsatta çocuklara empoze edilmesinin bir örneğidir.
Kitapta, Bursa yöresinden bir türkünün notalarının sunulduğu bölümün
hemen üstündeki ‘Biliyor musun?’ kutucuğunda, yine ilgisiz bir şekilde
“Segâh Tekbiri’ni besteleyenin Buhurizade Mustafa Itri Efendi olduğunu
biliyor muydunuz?”(s.55) sorusu yer almaktadır.
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 11
Kitapta yer verilen “Müzik en eski tedavi yöntemlerinden biri olup pek çok
eski çağ medeniyetlerinde kullanılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda
hastaların müzikle tedavi edildiği bimarhanelerin olduğunu biliyor
muydunuz?” (s.72) ifadeleri bilimsel tartışmaya açık bir toplumsal
deneyimi üstelik evrensellikten bütünüyle uzak bir biçimde yansıtmaktadır.
Amacın yine Osmanlıcılık güzellemesi yapma fırsatını değerlendirme
olduğu görülmektedir.
Müzik dersinin 2016-2017 yıllık planı ile 2017-2018 yıllık planı
karşılaştırıldığında da, Atatürk ile ilgili kazanımların 3’ten 1’e düşürüldüğü
görülmektedir. Geçtiğimiz yılla karşılaştırıldığında yeni planda 10 Kasım
haftasındaki “Atatürk’ün sevdiği türkü ve şarkıları tanır”, 23 Nisan
haftasındaki “Atatürk’ün sanata verdiği önemi anlar” ve 19 Mayıs
haftasındaki “Atatürk’ün sanata verdiği önemi anlatan kaynaklara istekle
başvurur” kazanımlarının çıkarıldığı sadece Şubat ayının son haftasında
“Atatürk’ün müziğe verdiği önemi araştırır” kazanımının bulunduğu
görülmektedir. Bunun, “Kemalist otoriter zihniyetin dayatmalarını”
ayıklama iddiası ile ilgili olduğu açıktır. Sorun şu ki, yakın tarihimizde ve
modernleşme serüvenimizde önemli yeri olan bir kişiyi konu edinen bu
ayıklama çabası, gerici bir uzak geçmiş güzellemesiyle eşleşmektedir.
5. Sınıf-Sosyal Bilgiler Dersi
Yayınevi: MEB
Yazarlar: Ömer Faruk Evirgen, Jülide Özkan, Suna Öztürk, Zuhal Özdural
Bu bölümde 5. Sınıf Sosyal Bilgiler dersi kitabının incelenmesi sonucunda ortaya
çıkan, kitapta yeni müfredatın gerici yönelimlerini gösterebilecek örneklerden
bazılarına yer verilmektedir.
Kitapta yer verilen, “Bakanlık 2023 yılına kadar geçerli olacak çocuk işçiliği
ile mücadele ulusal programı hazırladı. Programda yer alan eylem planına
göre atılacak adımlar arasında kanunların incelenmesi, çocuk işçiliği ile
ilgili eksikliklerin tespit edilmesi yer alıyor. Planda yer alan diğer önlemler
de şöyle sıralanıyor. Çocuk işçilerin tarımda aile işleri dışında çalışmaları
açık ve net olarak yasaklanacak. 2018 yılı çocuk işçiliği ile mücadele yılı
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 12
ilan edilecek. Çalışan çocukların okula devamsızlığının takibi için birimler
oluşturulacak” (s.30) ifadeleri bir AKP iktidarı güzellemesidir. Bunun kadar
vahim olan nokta ise bu ifadelerle çocuk işçiliğinin yasaklanacağı iddia
edilirken, çalışan çocukların okula devamsızlığının takibi için birimler
oluşturulacağı söylenerek büyük bir çelişki ortaya çıkarılmaktadır.
Kitapta “Kültürel Özelliklerimiz” konu başlığında yer verilen ve “Ankara
Kızılcahamam’da çocuklar bayram namazı öncesi veya sonrasında bir
araya gelir... ” (s.50) şeklinde başlayıp devam eden metin dikkat
çekmekte, ifadede örtük bir yönlendirme görülmektedir.
Kitapta sadece İslam dininin bayramları örneklendirilerek kültürel değer
olarak gösterilirken, ülkemizde yaşayan farklı dinlerden insanların bu tür
özel günleri göz ardı edilmektedir.
Kitapta sıklıkla gerici yayınevlerinden kitapları çıkan, belirli politik görüşlere
eğilimli olduğu bilinen yazarların metinlerine yer verilmektedir.
Kitapta yer verilen “cumadan sonra başlar, imamla düğün evine gidilir” (s.
52) gibi ifadelerle imam nikahı meşrulaştırılmaktadır.
Güvenilir internet konusunun anlatıldığı bölümde, “Arama yaparken nelere
dikkat etmeliyiz? ” sorusunun cevabında Sultan Ahmet Camisinin
yapımının anlatılması (s.97) dikkat çekmektedir.
Kitapta yer verilen “Devletimiz toplumun temel ihtiyaçlarını karşılamakla
sorumludur. Ancak son derece büyük bir ülkede yaşıyoruz. Nüfusumuz da
giderek artmaktadır. Bu nedenle devletimize sivil toplum kuruluşları destek
olmaktadır” (s.157) ifadeleri devletin (bir kısmı anayasa ile emredilmiş)
sorumluluklarının devrini meşrulaştıran bir yanlış bilgiyi taşımaktadır.
Kitapta “Yaşadığım Yer ve Yönetim” bölümü içerisinde ismi anılan
belediyelerin hep AKP’li belediyeler (Ankara Büyükşehir Belediyesi,
Altındağ Belediyesi ve Mamak Belediyesi) olması dikkat çekmektedir.
Ancak örneğin AKP’nin yönetmediği Edirne’ye ilişkin bir paylaşımda
bulunurken “Valilik ve Edirne Ticaret Odası yeni projelere hazırlanıyor” gibi
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 13
bir haber olması, burada Belediye’nin yerine devreye AKP’ye yakın
olabilecek başka kurumsallıkların sokulduğuna işaret ediyor.
Kitapta yer verilen “Arap turistlerin tercihi Doğu Karadeniz” başlıklı haber
metninde “Körfez ülkelerinden gelen Arap turistler sayesinde Doğu
Karadeniz’e gelen turist sayısı yatak kapasitesi ve yabancılara gayrimenkul
satışlarında artış meydana geliyor” ifadeleri yer almaktadır. Bölgenin
yağmalanması anlamına gelen bir durum bu şekilde çocuklar nezdinde
meşrulaştırılmaktadır.
Geçmişte 5. Sınıf Sosyal Bilgiler ders müfredatında bulunan Çağdaşlaşan
Türkiye ve Yeni Türk Devleti’nin Temelleri konularının yeni müfredatta
olmaması dikkat çekicidir. Bu konularla birlikte Atatürk’ün ders kitabından
da büyük oranda çıkarıldığı görülüyor. Daha önceki ders kitabında yer
verilen Atatürk ilkeleri, Cumhuriyet kazanımları, Atatürk’ün milli egemenlik,
devrim, kadın-erkek eşitliği, padişahlık, Medeni Kanun, eğitim gibi konulara
ilişkin değerlendirmelerine yeni ders kitabında yer verilmemiştir.
5. Sınıf-Türkçe
Yayınevi: MEB
Yazarlar: Hülya Ağın Haykır, Hüseyin Kaplan, Ali Kıryar, Rasim Tarakcı, Ercan
Üstün.
Bu bölümde 5. Sınıf Türkçe dersi kitabının incelenmesi sonucunda ortaya çıkan,
kitapta yeni müfredatın gerici yönelimlerini gösterebilecek örneklerden bazılarına
yer verilmektedir.
2016-2017 deki Türkçe ders kitabında birinci tema Vatandaşlık bilinci iken
2017-2018 eğitim öğretim yılındaki yeni kitapta ilk temanın Çocuk Dünyası
olduğu görülmektedir.
Geçtiğimiz yılla karşılaştırıldığında ikinci temanın Milli Mücadele ve Atatürk
olarak aynı kaldığı, ancak yeni kitaba 15 Temmuz adlı metnin eklendiği
görülmektedir.
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 14
Kitapta yer verilen İstiklal Marşı’nı anlatan “Bilmeyen var mı?” adlı metnin
(s.40) görsellerinin cinsiyetçi öğeler taşıdığı görülmektedir. Geniş aile
yapısına sahip olan çocuğun annesi pasta yaparken görülürken, babaanne
örgü örmektedir. Dedenin mesleği hattatlıktır, görselde Arapça kelimeler
bulunmaktadır. Kız kardeşin odası derli toplu gözükürken, erkek çocuğun
odası çok dağınıktır. Baba evdeki musluğu tamir ederken görülmektedir.
Aile bireyleri sergilenirken “üç çocuk” standardının tutturulması için çaba
sarf edildiği de görülmektedir.
Kitapta yer verilen “15 Temmuz” adlı metnin (s.54) Milli Eğitim
Bakanlığı’nın 15 Temmuz kitapçığından kısaltılarak yazıldığı görülmekte,
metinde kullanılan görsellerde tank, silahlı asker öğeleri de bulunmaktadır.
Metnin etkinlik bölümünde “aşağıdaki karikatürlerden yararlanarak yurt
dışında yaşayan ve Türkçe bilen birine Türkiye’de 15 Temmuz’da
yaşananları anlatan bir eposta yazınız” görevi tanımlanmaktadır.
Yakın tarihin oldukça tartışmalı bir başlığının böyle bir göreve konu
edilmesinin olası sonuçlarının müfredat hazırlayanlarca da, ders kitabı
yazarlarınca da belli ki düşünülmemiştir.
“Dersimiz Atatürk” adlı metnin 4. Etkinliğindeki, “Her 10 Kasım sabahı saat
dokuzu beş geçe çığlık çığlığa çalan sirenlerle birlikte millet olarak saygı
içinde çakılıp kalıyoruz denmektedir” (s.61) cümlesindeki ifadeler dikkat
çekicidir. Bu içeriğin belirli bir politik eleştiriyi taşımak üzere hazırlanmış
olmasından daha vahimi, bunu gizleyerek yapması, riyakarlığı ders içeriği
ile “öğretmesidir.”
Kitapta yer alan Erdemler temasında görsel olarak sakallı, sarıklı, uzun
beyaz elbiseli ve elinde asa olan bir adam bulunmaktadır. (s.78) Benzer bir
görsel daha sonra da tekrarlanmaktadır (s. 99).
Kitapta yer verilen etkinliklerden birinde bulunan bilim insanları
görsellerinden birini seçerek öğrencinin sunum yapılması istenmektedir
(s.121). Görsellerden birinin islam bilimi tarihçisi olarak bilinen Prof. Dr.
Fuat Sezgin’e ait olduğu görülmektedir.
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 15
Kitapta bir bölümde “Sanki Caminin Bakım Kılavuzu” adlı dinleme metni
bulunmaktadır. (s.124). Metin Takvim gazetesinden alınan bir haberdir.
Mimar Sinan Camii’nin inşaatı ile ilgilidir.
Kitapta yer verilen milli kültür görselinde sarıklı ve cübbeli bir adam eski
bir gemiye bakarken resim edilmiştir (s.132). Bu görsel farklı görüntüleriyle
kitapta yinelenmektedir.
Kitapta çeşitli yerlerde birçok kez cami görselleri kullanılmıştır.
Kitapta “Biliyor musunuz?” başlıklı bölümlerden birinde AKP’li bir belediye
olan Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin Durak Kütüphanesi projesine yer
verilmektedir.
Kitapta Küçük Şeylerin Hikâyesi: kütüphane” adlı bir dinleme-izleme metni
bulunmaktadır. (s.184). Burada izletilen videoda konuşan kişilerden birisi
olan İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Mimar Sinan Üniversitesi
sanat tarihi öğretim üyesi Yrd.Doç. Dr. Abdullah Tırabzon’un videoda
“Ümmeti İslam için okumak ve okumayı mümkün kılan kütüphaneler çok
önemli olmuştur” ifadelerini kullanmaktadır. Ayrıca ilgili metnin ikinci
etkinliğinde bulunan bulmacada din temelli sorular bulunmaktadır (s. 185).
Türkçe dersinde işlenen kitap ve okumanın yaygınlaştırılması fikrinin bile
dinsel doktrin temelinde ortaya konulması eğitimin dinselleştirilmesinin uç
noktalarından birisi sayılabilir.
Kitapta yer verilen Anadolu’nun Cirit Oyunları” adlı metnin dördüncü
etkinlik görselinde Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın
başkanlığını yaptığı Etnospor Festivali ile ilgili bir tanıtım bulunmaktadır (s.
197). İlgili görselde Etnospor Festival alanının haritası incelettirilmektedir.
Kitapta Yeni Şafak yazarı Mustafa Kutlu’nun “Reçete” adlı metni
bulunmaktadır (s.229). Metin “Niyetimiz bu yazıyı bir aktar dükkânının şifalı
bitkiler tezgâhına çevirmek değil nefes almak, her nefeste Allah demek”
cümlesiyle son bulmaktadır.
Kitabın arka kapağında 15 Temmuz Destanı Demokrasi ve Milli Birlik Günü
yazılı bir afiş bulunmaktadır.
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 16
7. Sınıf- Türkçe
Yayınevi: Recep Yıldırım
Yazarlar: Ez-De Yayıncılık Ltd. Şti.
Bu bölümde 7. Sınıf Türkçe dersi kitabının incelenmesi sonucunda ortaya çıkan,
kitapta yeni müfredatın gerici yönelimlerini gösterebilecek örneklerden bazılarına
yer verilmektedir.
Kitapta yer verilen Milli Kültür adlı temada, Mektup adlı serbest okuma
metni, Şerife adlı bir kızın arkadaşı Nilgün’e yazdığı Kurban Bayramı konulu
mektup türünü işlemektedir (s.18). Metinde, “Uzun kollu, uzun etekli gri bir
elbise giymiş olan annem, başına benim çok sevdiğim kenarı oyalı incecik
başörtülerinden birini bağlamıştı… Allah bizi birbirimizden ayırmasın diye
dua ettim” ifadeleri yer almaktadır.
8. Sınıf-Türkçe
Yayınevi: MEB
Yazarlar: Serdar Arhan, Sema Başar, Tuncay Demirel.
Bu bölümde 8. Sınıf Türkçe dersi kitabının incelenmesi sonucunda ortaya çıkan,
kitapta yeni müfredatın gerici yönelimlerini gösterebilecek örneklerden bazılarına
yer verilmektedir.
Kitapta 1. Tema olan Okuma Kültürü bölümünde yer verilen “Okuma
Serüvenim Nasıl Başladı” adlı parçada şu ifadeler yer almaktadır: “Beşinci
sınıfta, bir yandan Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun Kolsuz Kahraman ile
başlayıp devam eden Türklük bilinciyle yüklü kahramanlık romanlarını
okurken bir yandan da Feridun Fazıl Tülbentçi’nin (Osmanoğulları, Yavuz
Sultan Selim Ağlıyor) romanlarını okumaya çalışıyorduk. Ve elbette Nihal
Atsız’ın o unutulmaz Bozkurtların Ölümü, onun ardından Bozkurtlar Diriliyor
adlarını taşıyan romanları” (s. 12). Öğrenci, ırkçı ve ümmetçi olarak bilinen
yazarların yazınsal bir değer taşıdığı söylenemeyecek, içerik olaraksa çok
tartışmalı ürünlerine bu şekilde yönlendirilmektedir.
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 17
Kitabın 2. Teması olan Atatürk bölümünde, Atatürk ve Bilim adlı parçada (s.
28 ), bilim kavramından daha geniş bir anlamı olan bir ilim kavramı olduğu
iddia edilmektedir. Bilimle inatlaşma çabası, bir yandan temel bilimsel
gerçeklerle dinsel doktrini eğitim içinde karşı karşıya getirirken, bir yandan
da bilimi hapsetme, onu olmadığı bir şeyin içinde kuşatma girişimine
dönüşmektedir.
Kitapta yer alan Mehmet Önder tarafından kaleme alınan Evliya Çelebi
metninde (s.39) anlatıma konu olan tarihi kişilik tamamen dinsel bir figür
olarak ele alınmaktadır.
Kitabın 3. Teması olan Milli Kültür başlığı altında Yunus Emre adlı metinde
yine Mehmet Önder isimli yazarın “…üst üste gelen kıtlık ve sürekli
kuraklıklar, bitkin ve ezik halkın yaşama umudunu kırmış, halk, ‘gerçek
mutluluğun ölümden sonra var olacağını, bu geçici dünyada, arı-duru bir
gönülle Tanrıya yönelmeyi…’ telkin eden mutasavvıf şeyhlerin çevresinde
küme küme toplanmıştır” (s.46) ifadeleri yer almaktadır. Bunun belirli bir
tarihsel döneme ilişkin doğru bir resim verip vermediği bir yana,
“dünyadan vaz geçme” davranışının bir eğitim kurumunda övgüyle
yansıtılması kabul edilebilir bir şey değildir.
Kitapta 5. Tema olarak yer alan Toplum Hayatı başlıklı bölümde yer verilen
Misafirliklerimiz adlı parçada (s.75), “… Bugünlerde Allah beni sevmiyor
galiba, demiş. Dört Gündür evime bir tek misafir olsun göndermedi.”, “…
Güçlük veren misafirin arkasından biraz söylenilse bile Allah’ın günah
yazmasından korkulurdu” ifadeleri yer almaktadır. “Değerlere” merkezi bir
yer verme iddiasındaki müfredatın “misafirperverliği” bütünüyle dinsel bir
korkuya bağlaması kaygı vericidir.
9. Sınıf- Tarih
Yayınevi: MEB
Yazarlar: Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali Kapar, Dr. Erol Yüksel, Ferhat Bildik, Kazım
Şahin, Leyla Şafak, Murat Ardıç, Özgür Bağcı, Süleyman Yıldız
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 18
Bu bölümde 9. Sınıf Tarih dersi kitabının incelenmesi sonucunda ortaya çıkan,
kitapta yeni müfredatın gerici yönelimlerini gösterebilecek örneklerden bir
bölümüne yer verilmektedir.
Bu kitabın incelemesine başlamadan öncelikle Tarih müfredatında yapılan
değişikliklerle lise Tarih dersleri müfredatında Osmanlı tarihinin ağırlığının
artırıldığını belirtmek gerekiyor. Yeni müfredatla birlikte Çağdaş Türk ve Dünya
Tarihi 12. Sınıfta seçmeli ders haline getirilmiştir. Öğrenciler bu dersi seçtiği
takdirde, Atatürkçülük ve İnkılap Tarihi dersiyle bu dersi aynı dönemde görecek,
Cumhuriyet dönemini önceden öğrenmedikleri için, sonrasındaki süreçleri
kavramaları zorlaşacaktır. Bu durum, Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi’nin eğitimde
tamamen dışarıda bırakılmasının bir ön adımı olarak değerlendirilebilir.
Lise Tarih dersi müfredatına ilişkin önemli bir nokta da, meslek liseleri ve imam
hatip liselerinde sadece 9. ve 10. Sınıflarda tarih dersi olması, bu derslerle de
Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselme döneminden sonraki tarihi öğrenemeyecek
olmalarıdır. Bu durum AKP’nin eğitimi gericileştirme yönünde attığı adımlarla
oldukça uyumludur. Emekçi çocukları cumhuriyet ve ilerleme fikrinden uzak
tutulmak istenmektedir.
Aşağıda 9. Sınıf Tarih ders kitabında problemli alanları şu başlıklar altında
toplayabiliriz: Tarih dersini milliyetçi ideolojinin bir aracı olarak kullanmak;
Tarihsel ilerlemenin vurgulanmaması, geri olanın eleştirilmemesi; Osmanlıcılık;
Kullanılan Sözcükler; Dinsel içerik; 15 Temmuz değerlendirmeleri.
Aşağıda kitaptan çeşitli bulgulara yer verilmektedir:
Tarih eğitiminin öğrenciye insanlığın ortak birikimini aktarmak üzere
kurgulanması gerekirken, kitapta Türk-İslamcı bir tarih yaklaşımı ağır
basmaktadır. Milli kimliğin inşası, kitapta tarih bilme gereksiniminin en
önemli nedeni olarak ele alınmaktadır.
Yeni müfredatla birlikte ders içeriğinden kaldırılan İlk, orta, yeni ve yakın
çağların belirlenmesinde kullanılan tarihler burada reddedilmiştir. Tüm
dünyada kullanılan dönemlendirmenin, 'Türk tarihi daha geçerlidir'
yaklaşımıyla reddedilmesi bilim dışıdır. Kitaptan şu alıntı bu durumu
destekler niteliktedir: ‘’Tarihin bu şekilde dönemlendirilmesi hem göreceli
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 19
hem de Avrupa tarihi merkezlidir ve Türk tarihiyle de örtüşmemektedir.
Oysa Türk tarihi; Avrupa milletlerinin tarihi gibi sınırları belirli bir
coğrafyada değil, aynı zaman dilimi içerisinde değişik coğrafyalarda
meydana gelmiştir’’ (Sayfa 26).
'Türklerin savaş meydanında yenilememesi, entrika ve kışkırtmalarla
içeriden çökertilmeye çalışılması’ vb. değerlendirmeler kitabın birçok
bölümünde göze çarpmaktadır. Kitaptaki şu ifadeler bunu örnekler
niteliktedir: ‘’Uygur Kağanlığı’nın güçlenmesi üzerine Çin 821’den itibaren
alışıldık entrika politikalarını uygulamaya başlamıştır. Bu tarihten sonra
Uygur sarayında türlü karışıklıklar, suikastlar yaşanmıştır’’ (s. 117).
Kitapta kimi bölümlerde inanışlar ve efsaneler gerçek bilgiler ve
yaşanmışlıklar olarak ele alınmaktadır. Bu bilim dışıdır. Bu tür bilgilerin
'....öyle olduğuna inanılırdı' biçiminde sunulması bile söz konusu
olmamıştır. Kitapta yer alan şu ifadeler bu bilim dışılığı örnekler niteliktedir:
“Türk kağanını kut yani siyasi iktidar ile donatan Gök Tanrı, ona iktisadi güç
anlamına gelen “ülüş” bağışlamıştır. Ülüş, Türkçe “üleşmek” fiilinden çıkmış
bir isim olup “pay, hisse, nasip, kısmet” anlamına gelmektedir. Tanrı, “ülüş”
bağışı ile Türk ülkesinde bolluk ve bereketi artırmıştır. Türk kağanı da bu
gücü halkın lehinde kullanarak elde ettiği maddi varlığı adil bir şekilde
halka dağıtmıştır” (s. 115).
Kitapta Türklerin göçüne ilişkine yazılan şu ifadeler bilim dışıdır: ‘’Türklerin
çeşitli yönlere göç edip yayılmalarında kolaylık sağlayan nedenlerden biri
maneviyatlarının sağlamlığıdır. Zorunluluk sonucu da olsa bilinmeyen
ufuklara doğru akmak, her an karşılaşılacağı tehlikeleri göğüslemeğe hazır
bulunmak ve aralıksız bir ölüm-kalım savaşı içinde yaşamak her millet için
doğal sayılacak bir davranış değildir. Türklerde açık şekilde görülen ve
onların tarih boyunca, hareketli bir topluluk hâlinde sürekliliğini mümkün
kılan bu ruhi zindeliktir. Her askerî zafer yeni bir siyasi hedefe yol açmış ve
Türklerin fetih arzularını kamçılamıştır. Bu durum Türklerde, zamanla
dünyayı huzur ve barışa kavuşturmayı gaye edinen bir fütuhat felsefesi ve
her yerde adil, eşitlikçi Türk töresini yürürlüğe koymak üzere bir cihan
hâkimiyeti ülküsü doğurmuştur (Kafesoğlu, 1995, s.53) (s. 126).
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 20
Tarih çocuklara öğretilirken tarihsel ilerlemelerin vurgulanması, geriliklerin
eleştirilerek mahkum edilmesi gerekir. Şu ifade kitaptan bir alıntıdır:
‘’Günümüz evrensel insan hakları açısından düşünüldüğünde köleliğin
insan onuruna yakışmadığı görülse de kölelik sistemini uygulayan
toplumlar o günün değer yargıları ile değerlendirilmelidir’’ (s. 21). Oysa ki
değer yargıları ve günün koşulları farklı vurgulardır. Köleliğin kalkmış
olması değerler sistemiyle değil, İnsanlığın verdiği mücadeleler sonucu
ilerlemeyle açıklanabilir. Öğrencilerin tarihsel ilerlemeyi kavramaları ve ileri
olanı sahiplenmeleri hedeflenmesi gerekirken kitapta bir çok yerde geri
olanla empati kurdurulmaya çalışılmaktadır.
Kitapta, bir olgu veya bir durum anlatılırken, örnekler Osmanlı
İmparatorluğu'ndan veriliyor. 9. sınıf Müfredatında Osmanlı tarihi yoktur.
Örneklerin anlatılan dönemden seçilmesi gerekirken, gereksiz bir şekilde
öğrencilerin dikkati Osmanlı dönemine (özellikle kuruluş ve yükselme
dönemine) çekilmektedir. Kitaptan bir örnek ifade şu şekildedir: ‘’Dört yüz
çadırdan oluşan bir aşiretin tesis ettiği küçük bir uç beyliğinin kısa sürede
büyümesi ve yüzyıllar boyunca bir hanedan tarafından yönetilmesi dünya
tarihinde özel bir yere sahiptir’’ (s. 35).
Kitapta birçok yerde terimlerin Türkçe karşılıkları bulunurken bunlar
kullanılmamaktadır. Tarama, tasnif, tahlil, tenkit, terkip, vaka, vakıa gibi
sözcükler kitapta yer alan örneklerden bazılarıdır.
Kitabın son iki ünitesi İslamiyetin doğuşu ve Türklerin İslamiyete geçişi
konusudur. Konu anlatılırken birçok yerde bilimsel olaylar bilim dışı
değerlendirmelerle ele alınmaktadır. Şu ifade buna bir örnektir: ‘’Gece ve
gündüzün, haftaların, ayların, yılların oluşumunu sağlayan zaman, kâinatın
yaratılmasıyla başlayan soyut bir kavramdır’’ (s. 24).
Kitapta yer alan, ‘’Cami ve mescitler, İslamiyet’in ilk devirlerinden
günümüze kadar İslam toplumunun eğitim kurumları olarak faaliyet
göstermiştir’’ (s. 167) ifadeleri problemlidir. Camiler ibadet merkezidir,
ancak kitapta ‘eğitim kurumu’ ifadesi de kullanılarak çocukların aklı
karıştırılmaktadır. Bu ifade eğitimde laiklik ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 21
Kitapta yer alan şu ifade de bilimsel çalışmaların kaynağı Kuran’a
dayandırılmıştır: ‘’İslam âlimleri, dogmatizme sapmadan, özgürce ve
cesaretle ilmî çalışmalarını sürdürmüştür. Çünkü Kur’an'da ilim; maddi ve
manevi ilimler (fizik ve metafizik) gibi bir ayrım gözetmeksizin bütün
bilimleri kapsamaktadır. İslam âlimlerinin bütüncül bir bakış açısıyla
hareket etmesi bilimsel çalışmaların en yüksek seviyeye ulaşmasını
sağlamıştır’’ (s. 169).
Kitapta yer alan şu ifadelerle Türk kimliğiyle İslam dini arasında doğal bir
ortaklık kurulmaya çalışılmaktadır: ‘’Bu geniş sahada yaşayan Türkler, farklı
zamanlarda yaşadıkları çevreye göre çeşitli dinlere inanmıştır. Nitekim
Türklerin bir kısmı, Kök Türk Devleti zamanında Budizm’e, Uygurlar
Dönemi’nde Maniheizm’e inanmıştı. Hazarlar, Museviliği kabul ederken;
Peçenekler, Kumanlar ve Bulgarlar gibi Türkler de Hristiyanlığı tercih
etmiştir. Ancak bu dinler Türklerin kimliklerini kaybetmesine neden
olmuştur’’ (s. 179).
Müfredatta genel olarak yer alan, 15 Temmuz’da yaşananlara AKP
gözünden bakış, bu kitapta da bulunmaktadır. Kitapta, Türklerin İslam
Dünyasında İlk Edebi Eserler ve Büyük Selçuklu Devleti konularının
arasında, herhangi bir açıklama yapmadan 15 Temmuz’a ilişkin iki sayfalık
bir okuma metni (s. 189) koyulmuştur.
Kitapta ayrıca Alamut'un Hançerleri adlı okuma parçasının sonunda
metinde bahsedilen Hasan Sabbah'ın kurduğu örgütle Fethullah Gülen
örgütü benzetilmeye çalışılmakta, konu öğrencilere tartışma konusu olarak
sunulmaktadır. Politik polemiğin içinde, bir tarafın “biçimsel bir benzetme”
olarak kullandığı, karşıt olarak belirlediği bir politik unsura yüklenmek için
değerlendirdiği bir “propagandif” söylemin, tarihsel veri katına çıkarılması,
bir politik polemiğin parçası olmaktan da çıkarılıp, bir bilimsel bulgu olarak
tartışmaya açılması, objektif bilgi alanı olarak tarihe de, tarih öğretimine de
ağır bir darbedir.
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 22
9. Sınıf-Coğrafya
Yayınevi: MEB
Yazarlar: İsmail Özdoğan, Kenan Türkez, Mutlu Karakoç
Bu bölümde 9. Sınıf Coğrafya dersi kitabının incelenmesi sonucunda ortaya
çıkan, kitapta yeni müfredatın gerici yönelimlerini gösterebilecek örneklerden
bazılarına yer verilmektedir.
Kitapta Ulusal (Ortak) Saat başlığı altında “Türkiye, 2 ve 3. Saat diliminde
toprakları olan bir ülkedir. Enerji tasarrufu sağlamak amacıyla ülkemizde 3.
Saat dilimi (merkez boylamı 45 D meridyeni) kullanılmaktadır” (s.43)
ifadelerine yer verilmektedir. Oysa uzmanlar bu uygulamanın tasarruf
yerine israfa yol açtığını, enerji tüketiminde manipülatif bir artışa neden
olduğunu vurgulamaktadır. Coğrafya ders kitabının, politik iktidarın tutarsız
ve şuursuz uygulamalarını aklamak gibi ir misyonla donatılması ayrıca not
edilmelidir. Kitapta yer verilen Anadolu isimli okuma parçasında (s.180), Anadolu
tamamen Sünni İslamcı bir eksende ele alınarak, Anadolu’nun geçmişi ve
coğrafi özellikleri göz ardı edilmekte, İslamiyetin egemenliğine girdikten
sonraki tarihi sahiplenilmektedir. Ayrıca okuma parçasında bilim dışı
unsurlara yer verilmektedir. Aşağıdaki ifadeler bu okuma parçasından
alınmıştır:o “Başından dört mevsim kar eksik olmayan Uludağ, minarelerinden
beş vakit ilahi davetin gönüllere nakşedildiği Ulucami olarak yer ettin
belleğimizde. Gemlik körfezinde zeytin, dağ eteklerinde kestane,
ovada şeftali olarak rahmet hazinesinden düştün Bursa’ya.”o “Uğruna nice canların toprağa düştüğü Anadolu’m. Elbette seni tarif
etmeye kalem kağıt yetmez. Ay yıldızın gölgesinde, ezanların
sesinde, inanmışların duasında kıyamete kadar var olacak ve
nesilden nesile anlatılacaksın.”
Bu kitapta da diğer ders kitaplarında olduğu gibi 15 Temmuz konusu yerli
yersiz biçimde kitaba yerleştirilmiştir. “Beşeri Coğrafya” ana konusunun
son kısmında, işlenen konuyla uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan,
“Milli İrade” adını taşıyan bir okuma parçasıyla 15 Temmuz, AKP gözüyle
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 23
anlatılmaktadır (s. 182).
Kitapta “İnsan ve Çevre” ünitesinde AKP’nin son dönemde inşa ettirdiği
ulaşım sistemleri “doğayı aşan insan eserleri” bağlamında övülerek
anlatılmakta, “insanın çevreye etkileri” başlığı es geçilmektedir (s. 210-
211).
Kitapta yukarıda bahsedilen aynı bölümde, inşası devam eden iki nükleer
santral yapımından hiç bahsedilmezken, konunun sonuna bir tartışma
anketi koyulmuştur (s.214). Nükleer santraller hakkında hiçbir bilimsel bilgi
vermeyen bir kitapta nasıl bir tartışma yapılacağı anlaşılmamaktadır.
9. Sınıf-Matematik
Yayınevi: MEB
Yazarlar: Mehmet Maviş , Güray Gül , Himmet Solaklıoğlu , Hakan Tarku
Fatih Bulut , Mahmut Gökşen
Bu bölümde 9. Sınıf Matematik dersi kitabının incelenmesi sonucunda ortaya
çıkan, kitapta yeni müfredatın gerici yönelimlerini gösterebilecek örneklerden
bazılarına yer verilmektedir.
Matematik ders kitabının genel olarak müfredata uygun olarak hazırlandığı
görülmektedir. Verilen çözümlü örnekler, değerlendirme soruları ve test
soruları sayı ve nitelik bakımından başarılıdır, öğrenci seviyesine uygundur.
Sade ve anlaşılır bir dil kullanılmış olduğu da söylenebilir. İşlenen konuyla
ilgili matematikçilerin yaşam öyküleri ve matematiğe katkılarını anlatan
çerçeve içi bilgilerde kullanılan dil ise ağdalıdır.
Matematik ders kitabında dinsel göndermelerin oldukça sınırlı olması,
toplumsal cinsiyetçilik örneklerinden uzak durulmuş olması gibi iyimserlik
aşılayan saptamalarımızı ekleyebiliriz.
Öte yandan konu anlatımlarında, çözümlü örneklerde, alıştırma ve test
sorularında; işlenen konunun günlük yaşamdaki uygulamalarında tüketim
alışkanlıklarına ilişkin örneklerin fazlaca öne çıktığını söylemek yanlış
olmaz.
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 24
Kitapta Türk Dil Kurumu’nun 2012 baskılı Yazım Kılavuzu esas alınmış olsa
da yazım yanlışlarına (başlıktan sonra iki nokta üst üste koymak, gereksiz
yerlerde aksan işaretini kullanmak gibi) sıkça rastlanmaktadır.
Dinsel göndermelerin ders kitabı boyunca göze batacak ölçüde
tekrarlanmadığını söylerken, “Matematik ders kitabında zaten aksi
olamazdı” iyimserliğini taşımamız ne yazık ki mümkün olmamıştır.
Kitapta bir sorunun seçenekleri arasında yer verilen ‘‘Dünyada ilk kalorifer
sistemi İshakpaşa Sarayı’nda kullanılmıştır’’ (s.18) ifadesi sübjektif
olmasının yanında zorlama bir “Osmanlı güzellemesi” olarak
değerlendirilebilir.
Ayrıca kitapta Hârizmî için verilen bilgiler genel olarak doğru olmakla
birlikte “Matematikte ilk defa sıfır rakamını kullanmıştır” (s. 100) cümlesi
doğru değildir. Bu durum önemli bir bilgiyi zorlama olarak İslam dinine mal
etmek olarak değerlendirilebilir.
Bu çerçevede doğru değerlendirme, ne yazık ki, “Matematik kitabında
bilimle inatlaşma ve dinsel doktrinin sızdırılmasından genel olarak uzak
durulduğu” şeklinde değil “Matematik kitabında bile ırkçı ve dinci önyargı
ve yönlendirmelere yer bulunabildiği” şeklinde olacaktır.
9. Sınıf- Fizik
Yayınevi: MEB
Yazarlar: Canan Sever, Dr. Demet Türecin, Adire Artar, Orhan Dağ.
Bu bölümde 9. Sınıf Fizik dersi kitabının incelenmesi sonucunda ortaya çıkan,
kitapta yeni müfredatın gerici yönelimlerini gösterebilecek örneklerden bazılarına
yer verilmektedir.
Öncelikle genel bir değerlendirme olarak kitapta fizik biliminin bilimsellik
yanından daha çok, toplumda kullanım amaçlarının üzerinde durulduğu
görülmektedir. Burada amaç gündelik yaşamla ilişkilendirmek olarak
bilinse de, bilimsel bilgiler ve bilgilerin keşif aşamalarının kitapta çok fazla
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 25
yer almamasını dersin “pratiklik” amacıyla değil, müfredatın bilim
sözkonusu olduğunda yüzeyselliği benimsemesiyle açıklamak gerekir.
Kitapta yanlış bilgiler yer almaktadır. Kitapta uzay aracı ile uzaya çıkan ilk
insan olan Sovyet kozmonot Yuri Gagarin’den bahsedilirken ‘’45 dakika
süren yolculuğu’’ cümlesi kullanılmıştır. Yuri Gagarin’ in uzay yolculuğu 1
saat 48 dakika sürmüştür.
Fiziğin Tanımı ve Önemi konusunda bilim insanlarının buluşları tarihleriyle
birlikte anlatılmadığı gibi isimlerinden dahi bahsedilmemiştir. Oysa ki
öğrenciler için bilim insanlarının hayatları, kendileri örnek alınacak insanlar
olmalı, öğrenciler konulara bilim insanı gibi bakmayı öğrenmeli, onlara
özendirilmelidirler.
Konularda çalışma yapan batılı bilim insanlarını anlatmaktan kaçınılırken
Müslüman bilim insanları her fırsatta dile getirilmiştir.
Fiziğin Alt Dalları konusunda da fiziğin 8 alt dalı verilmiş, bunlar anlatılırken
yine fizik biliminin sadece gündelik hayat içinde kullanım alanlarından
bahsedilmiştir. Bu haliyle fizik dersinin önemli kazanımlarından biri olması
gereken merak, sorgulamak, keşfetmek, öğrenmek gibi kazanımlar büyük
oranda dışarıda bırakılmıştır.
Kitapta çeşitli başlıklar içerisinde, ‘buluşlar önce Müslümanlar tarafından
yapıldı, sonrasında batı tarafından kullanılmaya başlandı’ algısı yaratılmaya
çalışılmaktadır. Örneğin kuvvet-hareket konusunda ‘’Newton Yasaları’’
olarak bilinen yasalar anlatılmadan önce Newton’dan bahsetme
zorunluluğu doğmuş ve konu şu şekilde anlatılmıştır: ‘’Astronomi,
matematik, felsefe, fizik, kimya, tıp ve müzik gibi pek çok alanda yüzyıllar
boyunca söz sahibi olan İbn-i Sina (980-1037), mekanikle de ilgilenmiş,
Newton’dan yaklaşık 700 yıl önce eylemsizlik ilkesini açıklamıştır. Kasr-i
Meyl (Hareket etme isteği) kavramını ortaya koyan İbn-i Sina, engelleyici
bir durum olmaması halinde cisim sürekli hareket edebilir diye
açıklamıştır.’’ Hiçbir evrensel kaynakta böyle bir değerlendirme yer
almamakta, bilimsel olarak eylemsizlik yasası böyle aktarılmamaktadır.
Newton’un üç kanunu olarak bilinen kanunlardan birini bu şekilde anlatmak
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 26
ırkçı ve ümmetçi yaklaşımın bilimle inatlaşma örnekleri içinde özel bir yer
bulmaktadır.
2015 ders yılında kullanılan kitapta kuvvet ve hareketle ilgili Copernicus
örneği verilirken, bu yıl kitaptan bilim adamının bu hikayesi çıkarılmıştır.
Öğrencileri bilim insanları ve bilim faaliyeti üzerine düşündüren Bilginin
Oluşumu ünitesi kitapta yer almamaktadır.
Kitapta ‘’Meraklısına Bilgi’’ bölümlerinde ısrarla ve her fırsatta Osmanlı
güzellemeleri yapılan örnekler sunulmaktadır. Örneğin, ‘’Fiziğin Diğer
Disiplinlerle İlişkisi’’ konusunda sanatla ilgili verilen örneklerde ışık, gölge,
geliş açısı, renk gibi optik özelliklerden bahsedilerek Hoca Ali Rıza ve
Osman Hamdi Bey’in resimleri örnek gösterilmiştir. Hoca Ali Bey, 2.
Abdulhamid tarafından Nişanı Mecidi ile ödüllendirilirken saraya ve
padişaha yakın bir ressamdır.
Kitabın 2. Ünitesinde yer alan ‘’Meraklısına Bilgi’’ bölümünde, ‘’ iki dirhem
bir çekirdek’’ sözünün nereden geldiği anlatılırken Osmanlı’ya atıfta
bulunulmuş, konu ile örnek arasında zorlayıcı bir bağ kurarak ilgi çekmek
istenmiştir.
Kitabın konu sıralamasında karmaşıklıklar bulunmaktadır. Kitap ayrıca
etkinlikler yönünden oldukça sığ bir görünüm sunmakta, anlatım ve
deneyler açısından da öğrencilerin bilişsel seviyesine uygun
görünmemektedir. Kitapta oldukça uzun konu anlatımlarına, sınırlı sayıda
etkinlik ve deneye yer verilmektedir.
Kitapta 3. ünite olan ‘’Kuvvet ve Hareket’’ konusunda sürtünme kuvveti (s.
149-155), bileşke kuvvet (s.135) başlığından sonra verilmiştir. Bu konu
bütünlüğünü bozmaktadır. Konu hakkında yapılan deneyler de 9. Sınıf
düzeyinin altındadır.
Kitabın 4. Ünitesi olan Enerji konusu da, tamamen sözel bir şekilde ve
çocukların bilişsel düzeylerinin altında anlatılmaktadır. Yetersiz anlatım ve
yetersiz örnek söz konusudur. Konuda yer verilen üç etkinlikten ikisi
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 27
(Potansiyel enerjinin bağlı olduğu etmenler, kinetik enerjinin bağlı olduğu
etmenler) 7. Sınıfta yapılan etkinliklerin aynısıdır.
Kitabın 5. Ünitesi olan Isı ve Sıcaklık konusunda, Celcius, Fahrenheit
termometreleri tanıtılırken bu termometrelerin hangi temele dayanarak
oluştuğu anlatılmamıştır. Bunlardan bahsedilmeden konu bütünlüğü
sağlanması mümkün değildir. Bu ünitenin içeriğinin geçtiğimiz yıllara göre
azaltıldığı görülmektedir. Konuda örnek soru sayısı oldukça azdır, etkinlikler
geçmiş yıllara göre azaltılmıştır.
9. Sınıf- Girişimcilik
Yayınevi: Sistem Ofset Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
Yazarlar: Emine BAŞAR
Bu bölümde Ortaöğretim Girişimcilik Ders kitabının incelenmesi sonucunda
ortaya çıkan, kitapta yeni müfredatın gerici yönelimlerini gösterebilecek
örneklerden bazılarına yer verilmektedir.
Kitapta dinin toplumun tüm kurumlarını etkilediği, büyük oranda
değiştirdiği ve yönlendirdiği belirtilmektedir. Bu açıklama laiklik ilkesi ile
ters düşmektedir.
Kitapta insanlığa ait evrensel değerler din kavramıyla pekiştirilmekte,
sonrasında İslam dinine yönlendirme yapılmaktadır. Kitapta İslam dininin
insanlara dünyayı imar etme ve kalkındırma gibi bir görev yüklediği iddia
edilmekte, aslında bunun ötesine geçilerek imar ve kalkınma terimleri ile
de tarif edilebilecek uygarlığın gelişimi dinle ilgili bir nedenselliğe
oturtulmaktadır.
Kitaba gözle görünür bir piyasacılık dili hakimdir. Kitapta piyasacılığın
gelişmesinin yasal, siyasi ve idari ortamların etkisi ile mümkün olduğu
belirtilerek piyasacılık fikrine aykırı düşüncelerin piyasacalığın önüne engel
olacağı işlenmektedir.
Kitapta piyasacılığın desteklenmesi gerektiği bunun vergi oranlarının
azaltılarak mümkün olacağı işlenmektedir.
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 28
Kitapta Ekonomi başlığında sermaye kazançlarının arttırabilmesi için vergi
teşviklerinin sağlanması ve vergi oranlarının düşürülmesi gerektiği
işlenmektedir.
Kitapta işsizlik sorunu esas olarak girişimcilerin az olmasıyla
ilişkilendirilmekte (s.40), kapitalizmin yapısal bir sorunu olan işsizlik
başlığında sermayenin rolünün üzeri örtülmektedir. Kitapta çeşitli yerlerde
girişimcilik işsizlik ve gelir adaletsizliği sorununun çözümü olarak
gösterilerek bir yanılsama yaratılmaktadır.
Kitapta kamudaki fazla personelin azaltılmasıyla kalan personelin mali ve
sosyal haklarının iyileştirileceği yönünde verilen bilgi (s.41), kamudaki
özelleştirmeyi bilinçli bir şekilde pekiştirmekte ve bu konudaki gerçekliği
çarpıtmaktadır. Kitapta yine kamuda çalışan personelin mali ve sosyal
haklarının iyi olmamasının gerekçesinin kamu emekçilerinin fazla olmaları
şeklinde sunulması, politik amaçlarla sistemin kusurlarını örtmek için
öğrencilere gerçek dışı bilgiler sunmak anlamına gelmektedir.
Kitapta özgür ve demokratik ülke olabilmenin koşulu serbest ekonomiyi
benimsemiş olmak olarak yansıtılmaktadır (s.55).
Kitapta ticari olmayan hizmetler anlatılırken, ‘’devlet okullarında verilen
eğitim para ile görülse bile kar amacı yoktur ve kamu yararı güdülerek
verilmektedir’’ (s. 135) ifadeleri yer almaktadır. Bu ifadeler eğitimin
özelleştirilmesi, paralı eğitimin meşrulaştırması amacını taşımaktadır.
Devlet okullarında sağlanan parasız eğitim Anayasal çerçevede
tanımlanmıştır ve “kâr amacı taşımamak” gibi öznel bir yargı ile
örtülemeyecek bir “tüm yurttaşlar için temel eğitim hakkı”nı temel
almaktadır.
Kitapta kamu işletmelerinin genel amacının topluma hizmet götürmenin
yanında özel girişimciliğe rehberlik yapmak, sermaye birikimine önderlik
etmek olduğu aktarılıyor. Sonrasında kamu işletmelerinin güncel
politikalara araç olması nedeniyle zarar ettiği ve verimsiz olduğu iddiaları
kitapta yer alırken, bir sınıfsal - politik tercih olan özelleştirmeler, objektif
bir zorunluluk olarak sunulmaktadır. Kitapta bu iddianın güçlendirilmesi için
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 29
başka ülkelerde de benzer durumun yaşanmasından ötürü kamu
hizmetlerinin özelleştirildiği belirtiliyor. Sonrasında yine Türkiye’de
özelleştirmeye gidilmesinin gerekçeleri anlatılmakta, gerekçelerden birinin
servetin geniş kitlelere yayılmasına ortam hazırlamak olduğu iddia
edilmekte, özelleştirmelerle kamu mallarının yağmalanmasının üstü
örtülmektedir.
Kitapta Atatürk’ün yatırım politikasının temelinde “ılımlı devletçilik” ilkesi
olduğu belirtilerek ılımlı devletçiliğin devletin özel kesim işletmelerinde
denetleyici, yönlendirici ve teşvik edici işlevi olduğu iddia edilmekte
(s.187) Atatürk üzerinden piyasacılık fikri güçlendirilmeye çalışılmaktadır.
Kitapta yine Atatürk’ün girişimcilik ile ilgili düşünceleri üzerinden yapılan
değerlendirmelerle devletin sadece eğitim, alt yapı yatırımları ile
sınırlandırılması gerektiği değerlendirmesi yerleştirilmektedir. Açıktır ki bu
değerlendirme, objektif ve bilimsel bir gerekçelendirmeyi değil, bir sınıfsal
politik tercihi anlatmaktadır.
20 Ekim 2017
Aydınlanma Hareketi
2017 İlk ve Orta Öğretim Ders Kitapları Çalışma Komisyonu
İNCELEME: Müfredat doğrultusunda hazırlanmış ders kitaplarındaki... Sayfa 30