mevlÂn hÂlİd-İ baĞdÂdÎ ve hÂlİdÎlİĞİn bİngÖl ve...

17
MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE ÇEVRESİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ (ULUSAL SEMPOZYUM) 04-05 MAYIS 2017 BİNGÖL

Upload: others

Post on 31-Aug-2019

15 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎVE HÂLİDÎLİĞİN

BİNGÖL VE ÇEVRESİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

(ULUSAL SEMPOZYUM)04-05 MAYIS 2017 BİNGÖL

Page 2: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

ESER ADI : MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİNBİNGÖL VE ÇEVRESİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

DÜZENLEYEN : BİNGÖL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ

EDİTÖR : Prof.Dr. Orhan BAŞARAN

DİZGİ/KAPAK : Şemal Medya Tasarım Ofisi

BASIM YERİ : Sadık Daşdöğen–Berdan MatbaacılıkDavutpaşa Cad. Güven San. Sit.C Blok No: 215–216, Topkapı / İstanbulTel: (0212) 613 12 11

BASKI : 1. Baskı: Aralık 2017

ISBN : 978-605-65457-5-7

© 2017 Bingöl Üniversitesi RektörlüğüBu eserin tüm yayın hakları Bingöl Üniversitesi Rektörlüğüne aittir. Kurumun yazılı izni olmaksızın, tamamen ya da kısmen basılamaz, çoğaltılamaz ve elekt-ronik ortama taşınamaz.Bu kitapta yer alan yazıların dil, bilim ve hukuk açısından sorumluluğu yazar-larına aittir.

Page 3: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

MEVLÂNÂ HÂLİD EL-BAĞDÂDÎ’NİN KA’BETU’L-ÂMÂL ADLI KASİDESİNİN ANALİZİ

Hasan Selim KIROĞLU*

GİRİŞ: Hâlid el-Bağdâdî en-Nakşibendî’nin Arapça Kasidesi, Yapısı ve Belağatı:Biri ilimde diğeri tasavvufta olmak üzere iki alanda uzmanlığını ve yeterlili-

ğini ispat eden Mevlânâ Hâlid el-Bağdâdî, h.13. asrın en önemli ve Nakşibendî İmamlarının sonuncusu olarak kabul edilmektedir. Kürtçe, Farsça ve Arapça dillerini çok iyi bilen İmam aynı zamanda Hindistan, Irak, Hicaz ve Şam böl-gelerinin aktif gezgincisi durumundaydı. Yarım asırlık bir ömre zengin bir mi-ras bırakmıştır. İlimleri bir birine bağlayan ve bu ilimlerde üstad olan Hâlid el-Bağdâdî, İslam halklarını eğitmede ve dillerini edinmede yeteneklerini kul-lanmıştır. Arapça yazdığı ve üzerinde çalıştığımız Ka’betu’l-Âmâl adlı kaside-sini, Farsça Divanının içinde bulduk. Üzerinde durduğumuz ve sunduğumuz bu kasidesinde Hâlid el-Bağdâdî’nin Batınî keşfi ile şairlerin ilhamının ortak bir özellikte toplandığını görmekteyiz. İmamın bu Arapça kasidesinde uyguladığı sanatsal metodu, belağat ve terimsel kavramları beş ana başlık altında sunmaya çalışacağız. Bunlar;

1- Hâlid el-Bağdâdî’nin Hayatı; a- Adı, Nesebi ve Hayatı. B- Hocaları, Öğ-rencileri, İlmi faaliyetleri ve Eserleri.

2- Arapça Kasidesi;3- Kasidenin Genel Yapısı;4- Kasidenin İçinde Bulunan Belağat İfadeleri; a- Kasidenin ölçüsü b- La-

fızları ve içerdiği konuları c- Kullandığı yöntemler.5- Kasidesinde bulunan; a- Beyan b- Meani c- Bedi sanatları.

* Yrd.Doç.Dr.,SinopÜniversitesiİlahiyatFakültesi([email protected];[email protected]).

Page 4: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

164

1. Hâlid el-Bağdâdî’nin Hayatıa- Adı, Nesebi ve Hayatı:m.1776-1827/ h.1190-1242 yılında Kuzey Irak’ın Şehrezur-Süleymaniye şeh-

rine bağlı Karadağ kasabasında doğan Mevlânâ Hâlid el-Bağdâdî’nin Hz. Os-man b. Affan’ın soyundan1 geldiği söylenmektedir. Çocukluğunda Bağdat şeh-rine göç ettiği, oradan da Şam’a yolculuk yaptığı ve sonunda Dımaşk şehrinde Veba hastalığından vefat ettiği anlaşılmaktadır.2

Hakkında İbn el-Baytâr; “ O asrının İmamı, Şam’ın ve Mısır’ın göz bebeği, döne-minin incisi, insanların övgü kaynağı, güç bakımından âlimlerin en büyüğü, ünlüsü, gece hakkında konuşacak olsa onun için saf, ter temiz bir ay parçası olduğu, gündüz konuşacak olsa doğuda ve batıda onun gibi bir güneşin olmadığını, kulların özünün özü, zahitlerin ve mürşitlerin pîrî, İrfanın sultanı, zevkin ve vicdanın rehberi” şeklin-de ifade kullanmaktadır.3 Yine hakkında Harirîzade Bağdâdî ilmî kişiliğini ifa-de ederken: el-Âlim, el-Allame, el-Hibr, el- Fehhame, Mantuk ve Mefhum ilimlerine maliki, ilimlerde Yed-i Tulâ’ya sahip, el-Arif, el-Müsellik, müritlerin mürebbisi, salik-lerin mürşididir, der.4 Buna ilave olarak Abdu’l-Hay el-Kettânî de; “Şam beldesi Nakşibendî tarikatının son İmamı Hâlid el-Kürdî, h.1242 yılında vefat etmiştir, şeklinde kayıt düşmüştür.5

b- Hocaları, Öğrencileri, İlmi Faaliyetleri ve Eserleri:Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi, Emir Abdu’l-

Kadir el-Cezairi, Fakih Muhammed Emin Abidin, Âlûsî ve diğer bir çok alim onun hayatında önemli etkisi olan alimlerdir. Kur’an-ı Kerim ve ilk eğitimini Karadağ’da alır. Daha sonra birçok ilmi tahsil edeceği Süleymaniye şehrine gider. Orada Abdu’l-Kerim el-Berzencî ve Abdu’r-Rahim el-Berzenci’den eği-tim alır. Daha sonra Kuy ve Senendic beldelerine Matematik, Geometri, Ast-ronomi, Usturlab ilimleri yanı sıra Kürtçe ve Farsça öğrenmeye gider. Ayrıca Süleymaniye’deki eğitimini iki bölümde de değerlendirmek mümkündür. m.1807 yılında Hindistan’a gidip Mürşidi Abdullah ed-Dehlevi’den, Nakşibendîlik ta-rikatı üzerine İcazet alarak, o alanda ilerler.6 Hindistan bölgesinin âlimi ve ta-rikat şeyhi olan Şah Ğulam Ali namıyla tanınmış Şeyh Abdullah ed-Dehlevi el-Hindî onun tasavvuftaki ilk şehyi ve mürşididir. Diğer ders aldığı hocaları ise Abdu’l-Aziz b. Veli ed-Dehlevî, Muhammed b. Abdurrahman el-Kuzberi, Ömer b. Abdu’l-Ğaniy el-Ğazzî ed-Dımaşkî ve Mustafa el-Kürdî ed-Dımaşkî’dir. İlk

1 AteşSüleyman,TasavvufunKaynağı,UluslarArasıMevlânâHâlid-iBağdâdîSempozyumu,TürkiyeDiyanetVakfıYay.,Ankara2012,s.39.

2 ez-Zirikli,el-‘Alâm,c.2s.249.3 el-Baytar,Hilyetu’l-Beşerfîtârihiel-Karnes-SâlisiAşer,s.570.4 İbrahim,el-Mecdu’t-Talid,s.36;AteşSüleyman,TasavvufunKaynağı,s.41.5 el-Kettânî,Fihrusel-Fehâris,c.1,s.373.6 Mu’cemu’l-Bâbıtîn;http://www.almoajam.org/poet_details.php?id=2305.(03.02.2017)

Hasan Selim KIROĞLU

Page 5: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

165

hadis derslerini de Irak havzasının o dönemin bilginlerinden olan en-Nûr Aliy b. Muhammed Sa’îd el-Bağdâdî es-Suveydi’den dinleyerek almıştır.7

Şairimiz Irak ve Şam bölgelerinde ders vermesinin yanı sıra edebiyat, fıkıh, hadis, akaid ve tasavvuf gibi farklı alanlarda da birçok eser yazmıştır. Bu eser-leri şöylece sıralayabiliriz:

1- Şerhu Makâmât-ı Harîrî ( Tamamlanmamıştır)2- Şerhu Akaidi Adudiyye3- İrade-i Cüzziyye Meselesinin İspatı Hakkında Risale (Basılıdır.)4- el-‘Ikd’ul-Cevherî fî el-Fark beyne Kesbî el-Mâtûridi ve’l-Eş’ari5- Celâ’ul-Ekdâr (Bedir Ashabının Alfabetik sıra ile yazıldığı eserdir.)6- Farsça Divan7- Buğyet’ul-Vâcid fî Mektûbât-ı Mevlânâ Hâlid ( Yeğeni Es’ad tarafından

yazılmış, basılıdır.)8- Esfâl-Mevârid min Silsileti Ahvâli el-İmâm Hâlid (Osman b. Sened tara-

fından yazılmış, basılıdır.)9- el-Faydu’l-Vârid ‘Alâ Ravdı Mersiyyeti Mevlânâ Hâlid (Şeyh Mahmûd el-

Âlûsî)10- Sellu’l-Hüsâm el-Hindî fî Nusrati Mevlânâ Hâlid en-Nakşibendî (İbn

Âbidîn tarafından yazılmış, basılıdır.)8

Arap şairlerin adlarının geçtiği Mu’cemu’l-Bâbtîn adlı internet sitesinde Hâlid el-Bağdâdî’nin Farsça Divanı hakkında bilgi verirken, bu divanın biti-minde Arapça bir kasidesinin olduğunu vurgulamaktadır. Sitede hakkında şöy-le bir kayıt bulunmaktadır: “Şair ve mutasavvıf, Şeyhi Abdullah ed-Dehlvî’yi ziyareti esnasında başından geçenleri, ona kavuşmasını, özlemini eski Arap kaside ile yazmıştır. Vasıf, medih ve özlemi içeren ve 71 beyten oluşan Arapça kasidesini Farsça yazdığı Divan’ına ekleyen, Nakşibendiyye tarikatının müced-didi Şeyh Mevlânâ, h.1260/m.1844 yılında vefat etmiştir.9

2- Arapça Kasidesinde, bulunan edebi ifadeler ve özellikleri:Şeyhin yetmiş bir beytten oluşan, Ka’bet’u-l Âmâl adlı şiirinin otuz dokuz

beytini, kasidenin ruhuna uyması adına kesintiye uğratmaksızın, analizini ya-parak, belağat yönünden ele alacağız.

*كـملـت مسـافة كعبة اآلمــــــــــــــال ..... حـمدا لـمـن قـد مـن بـاإلكـمـــــــــالرى ..... ومـن اعتـوار الـحط والـترحـــــــــــال *وأراح مـركبـي الطلـيح مـــــــــن الس*وأزاح عني قيد حب مواطني ..... وعـالقة األحـبـاب واألمـــــــــــــوال

*وهمـوم أمهتي وحسـرة إخـوتـــــــــــي ..... وغمـوم عـمي أو خـيـال الخــــــــــــال

7 el-Fihrusel-Fehâris,c.1,s.373.8 ez-Zirikli,el-‘Alâm,c.2s.249.9 Mu’cemu’l-Bâbıtîn;http://www.almoajam.org/poet_details.php?id=2305.(03.02.2017)

Mevlânâ Hâlid el-Bağdâdî’nin Ka’betu’l-Âmâl Adlı Kasidesinin Analizi

Page 6: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

166

ال اد والعذ *ومـواعـظ السـادات والعـلـمـــــــــــاء ..... ومـالمة الـــــــــــــــــحس*وأعـاذنـي مــــــــــــــــن فرقة أفاكة ..... وأجـارنـي مــــــــــــــــــن سذج جهال

*وأنـالنـي أعـلى الـمآرب والـمــــــــنى ..... أعـنـي لقـاء الـمـرشد الـمفضـــــــــال*من نـور اآلفـاق بعـد ظالمهــــــــــــا ..... وهدى الخالئق بعد طول ضالل

« القرم الذي ..... من لـحظه يحـيـي الرمـيـم الـبـالــــــي *أعـنـي »غالم عـلــــــــــي*تـمـثـيله مـا جــــــــــــــاز إال أنه ..... مـا نـاقش األدبـاء فـي الـتـمـثــــــال*هـو يـم فضل طـود طــــــــــــول والكرم ..... يـنـبـوع كل فضـيلة وخـصــــــــــــــال

*نجـم الهدى، بـدر الـدجى، بحـر الــــتقى ..... كـنز الفـيـوض، خزانة األحـــــــــــوالنا ..... والشمس ضـوءا والسمـاء معـالـــــــــــي *كـاألرض حـلـما والجـبـال تـــــــــمك

*قطب الطرائق قـدوة األوتــــــــــــــاد ..... غوث الخالئق رحـلة األبــــــــــــــدال*شـيـخ األنـام وقبــــــــــــلة اإلسالم ..... صدر العـظام ومـرجع األشكـــــــــــــال*هـاد إلى األولى بــــــــــــــهدي مختف ..... داع إلى الـمـولى بصـوت عـــــــــــــال

*محـبـوب رب العـالـمـيـن مـــــــن اقتدى ..... بـهداه قل: يـا قـدوة األمـثــــــــــاله ..... قـد صد عـنه عجـائب األحـــــــــــــوال *كـم مـن ولـي كـامـل مـــــــــــــن صد

*كـم مـن جهـول بـالهـوى مكبـــــــــــول ..... نجاه مـن لـحظ كحـل عقــــــــــــــــال*مـن شـام لـمعا مـن بروق ديــــــــــاره ..... بـمشـام روض الشـام كـيف يبـالـــــــــي

*آنست مـن تلقـــــــــــــاء »مدين« مصره ..... نـارا فلـبى الـبـال بـالـبـلـبـــــــال*فهجـرت أهلـي قـائال لهـم امكثــــــــوا ..... أرجع إلـيكـم غب االستشعــــــــــــــال

هال *ونـويـت هجـران األحـبة كلهم ..... وركبت متـن األجرد الص*فطـوى مـنـازل فـي مسـيرة مــــــــــنزل ..... واها لجـار سـابح شمـــــــــــــــــالل

*ونسـيـت أصحـابـي عـلى مـيثـاقهــــــم ..... ومـواعـدي مـن فرط شـوق جـمـــــــــــال*مـن لـي بتبـلـيغ السالم إلخوتـــــــــي ..... وببسط عذر الغدر واإلهـمــــــــــــــال

*سلـب الهـوى لبي فـمـا فـي خــــــــاطري ..... غـير الـحـبـيب وطـيف شـوق وصـــــــــال*قـد حـان حـيـن تشـرفـي بـوصـــــــــاله ..... مـن لـي بشكر عطـية اإليصـــــــــــــال*يـا رب ال أحصـي ثنــــــــــــــاءك إنه ..... سفه عـلى مــــــــــــــــن شم ريح زوال*واهلل لـو أعطـيـت عـمــــــــــرا خالدا ..... وتـركت غـير الـحـمد كل فعــــــــــــال

*وأتـيح لـي مـن كل مـنـبت شعــــــــــرة ..... ألفـا لسـان فـي ألـوف مقـــــــــــــال*وأمـيـط عـنـي النفس والشـيـطـان كـــــي ..... ال يلهـيـان بخطرة فـي الـبـــــــــــال*فصرفت عـمـري كله فـــــــــــــــي حمدة ..... بشـرا سرى أبـدا بـال إمهـــــــــــــال

*مـا أقـدرن عـلى كفـاء عطـــــــــــــية ..... فضال عـن الـتفضـيل بـاإلجـمــــــــــالر وهـو بعض نـــــــــــــوال *أيـن العطـايـا وهـي غـير عـديــــــــدة ..... كـيف الـتشك

*فكـمـا قضـيـت إلهنـا فـي أشهــــــــــر ..... طـيا لـبعـد مسـافة األحـــــــــــــوال*ووهـبت إقـداما عـلى طـــــــــــي الفال ..... ونزول غور وارتقـاء جـبـــــــــــــــال*والـحـمد هلل الرحـيـم الـمـنعـــــــــم ..... القـادر الـمتقــــــــــــــــدس الفعال

حـب بعـــــــــــد اآلل10 *ثـم الصالة عـلى الرسـول الـمـــــــجتبى ..... خـير الـورى ، والص

10 NizârAbâda,s.20

Hasan Selim KIROĞLU

Page 7: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

167

3- Kasidenin Genel Yapısı;Vezin, lafız ve yöntem bakımından ele alacağız bölümdür.a- Vezin Bakımından:Şeyhimiz Ka’betu’l-Âmâl adlı kasidesini el-Bahru’l-Kâmil veznini kullana-

rak yazmıştır.11 Ve şiirine “ Mutefâilun Mutefâilun Mutefâilun” 12 şeklindeki vezin ile giriş yapmaktadır. Örneğin;

كـملـت مسـافة كعبة اآلمــــــــــــــال ...حـمدا لـمـن قـد مـن بـاإلكـمـــــــــالŞeklindeki cümlesinden bunu anlamamız mümkündür. Bu vezin, Arap şii-

rinin kolay kabul edilen vezinlerden biridir. Şairin bu vezni seçmesi ile şeyhine doğru yaptığı zorlu yolculuk kıyas yapıldığında, daha zorlu bir veznin seçilmesi gibi bir kannat vardır. Zira Araplar, bu tür uzun ve meşakkatli yolculuklar için daha uzun Bahirler kullanmaktadırlar. Bu vezni kullanmasının nedenini, şairi-mizin Arap kökenli olmamasına bağlamaktadırlar. Ancak şairlerin genel yapısı el-Bahru’l-Kamil veznini tercih etmiş olmalarıdır. Arap olup kolay şiir yazmak isteyenler ve Arap olup şiire yeni başlayan kişiler de el-Kamil veznini seçtikleri görülmüştür. Şeyh’in Arap olmaması göz önüne alındığında, el-Bahru’l-Kamil vezni dile kolay gelmesi açısından bakılacak olursa, bunda garipsenecek bir du-rumun olmadığı da aşikârdır.

b- Lafız Bakımından:Kasidenin lafızları herkes tarafından anlaşılabilecek düzeyde bir kolaylığa

sahip olduğu ve şiirinde garip lafızlara pek fazla yer vermediği görülmüştür. Örneğin (والطليح/القرم) kelimeleri buna bir örnektir.

« القرم الذي ... من لـحظه يحـيـي الرمـيـم الـبـالــــــي أعـنـي »غالم عـلــــــــــي“Ğulam Ali” öyle bir efendidir ki……..baktığında ölünün kemikleri canlanır”Bu beytinde pek yaygın bir kullanım olmayan ve garip bir lafız olarak kabul

edilen “القرم “ kelimesi efendi anlamında kullanılmıştır. Lisanu’l-Arab adlı söz-lükte bu ifade “فالقرم السيد من القوم“ şeklinde geçmektedir.13

رى ... ومـن اعتـوار الـحط والـترحـــــــــــال وأراح مـركبـي الطلـيح مـــــــــن الس“Gece yolculuğunda zayıf düşen bineğimi …… Sürekli inip-binmekten rahatlatana

(hamd olsun) ”Beyitte kullanılan garip lafız “الطلـيح“ kelimesi, hayvanlardan zayıf/güçsüz

olanına denir. Şairimiz, kullandığı iki garip lafız kelimenin dışında Kur’an’da, Meşhur hadislerde ve günümüz dilinde olmayan başka bir kelime kullanmadı-ğı da gözlenmiştir.

Bu iki kelimeyi kullanması eski Arap edebiyatına ve garip kelimelere olan

11 MahmudMustafa,el-Arûzve’l-Kâfiye,s.5212 EmilYakub,el-Mu’cemel-Mufassal,s.382.13 İbnManzur,Lisanu’l-Arab,(قرم),12/84.

Mevlânâ Hâlid el-Bağdâdî’nin Ka’betu’l-Âmâl Adlı Kasidesinin Analizi

Page 8: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

168

yatkınlığını da göstermektedir. Bu özellik, Medrese usulü eğitim görenlerin or-tak özelliğidir, denebilir. Kasidesinde kullandığı lafızların Sûfî kökenli olması kendisinin Tasavvuf şeyhi olmasından ileri geldiği, diğer Sûfî kasidelerde bulu-nan “ Kutub/ Abdal / Lahız / Cemal/ Vısal“ gibi tasavvufi kavramlardan açıkça anlaşılmaktadır.

Buna bir örnek vermek gerekirse;سلـب الهـوى لبي فـمـا فـي خــــــــاطري ... غـير الـحـبـيب وطـيف شـوق وصـــــــــال

“(Ona yaklaşınca) havası benim aklımı çeldi…….Sevgiliye olan kavuşma özleminin ışığı”

Bu beyitte kullanılan “شـوق /وصـــــــــال “ kelimeleri buna bir örnektir.c- Yöntem Bakımından:Kasidenin genel konusu yardım ve övgü teması ile kurgulanmıştır. Yardım

teması; yolculuğun zorluklarından, aileden uzak kalmanın verdiği hasretten ve uzak beldelere gitmenin sıkıntılarından bahseder. Övgü temasında ise, daha çok şeyhini övme ve Allah’a yalvararak kendisine doğru yolu göstermesini, iş-lerini kolaylaştırmasını isteyerek, kendisine hamd etmektedir. Bu şekilde şiire başlaması aynı zamanda Arap kasidesinin genel yöntemi olarak karşımıza çık-maktadır. Şairimiz bu iki temayı ustalıkla kullandığı gözlenmiştir.

كـملـت مسـافة كعبة اآلمــــــــــــــال ... حـمدا لـمـن قـد مـن بـاإلكـمـــــــــال“ Emellerin Ka’be yolculuğu bitti …….Tamamlatana Hamd olsun”Arap kasidesinin temel özelliklerinden biri olan ve konunun ne amaçla ya-

pıldığını özgün bir ifade ile anlatan girişe “ Berâetu’l-İstihlâl” denmektedir.14

Bu konu hakkında Cahız, İbn el-Mukaffa’dan şöyle bir söz naklederek; Berâetu’l-İstihlâl, meramını sözünün başlangıcında ifade etmen gerekir, demiştir.15 Şairimiz, yolculukta yolun kat edilmesi, dağların, dar geçitlerin ve ormanlarda bulunan güçlüklerinin kolayca geçilmesi sebebiyle Allah’a hamd etmesi, yoldaşı olan bineğine de konumuna binaen övgüde bulunur.

هال ونـويـت هجـران األحـبة كلهم ... وركبت متـن األجرد الص“Sevdiklerimden ayrılmaya karar verince …….Doru atımın sırtına bindim”.

فطـوى مـنـازل فـي مسـيرة مــــــــــنزل ... واها لجـار سـابح شمـــــــــــــــــالل“ Gidişi ile mesafeleri kısaltan …….Yüzer gibi, uçarak giden yoldaşıma şaşarım”.Bu beyitte birçok kez bineğinin kendisine yardımda bulunmuş olması, uzak

mesafeleri kısalttığını, kendisine yoldaşlık yaptığından bahsederek övmesinin sebebi, samimiyetinden ve vefalı olmasından dolayıdır.

5- Kasidesinde Bulunan Beyan, Meani Ve Bedi Sanatlarına İlişkin Değer-lendirme:

14 AhmedMatlub,Mu’cemu’l-Mustalahaâti’l-Belâğıyye,1/388.15 el-Cahız,el-Beyanvet’-Tebyîn,1/116.

Hasan Selim KIROĞLU

Page 9: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

169

Bu bölüme değinmeden önce Belağatın tanımını bilmekte fayda vardır. Belağat sözlükte “ Ulaşmak” anlamına gelmektedir. İbn Faris ö./h.395; (غ) (ل) harfleri temelde, bir şeyi ifade etmek için kullanılmaktadır. O da ulaşmak (ب)anlamındadır. Belağat aynı zamanda sözün açıklını överek anlatmaya da den-miştir. Zira Belağat, kişinin isteğini karşı tarafa iletmek anlamındadır. Fesahat kelimesinin yerine Belağat kelimesinin de kullanıldığı, ancak ondan farklı bir şeyi anlattığı açıktır.16 (ح) (ص) (ف) harfleri ise sadeliği ve samimiyeti ifade ede-rek, kapalılığın açıklığa kavuşturmasına denmiştir. Bu sebeple Fasih dilde de rahatça, kolayca konuşabilen anlamına gelmektedir. Kelimenin aslı “ Süt durul-du” anlamındadır. Bu bağlamda kişinin fasih olmasına da “ Arapçayı rahat bir şekilde, düzgün bir şekilde” konuşmasına denmektedir.17

Belağat ve Fesahat lafızlarının gösterdiği anlam temelde his ve manevi duy-gulardır. Kur’an’da Fesahat ve Belağat birbirleri ile ilgili, ancak farklı anlamlar-da kullanılmıştır. Dilin kullanımı için Fesahat kelimesi kullanılırken, Belağat ise daha çok kişilere ulaştırılan bir haber niteliğindedir. Buna Kur’an’dan bir örnek verecek olursak;

وأخي هارون هو أفصح مني لسانا“Ve kardeşim Harun ki o, lisan bakımından da benden daha fasihtir.”18

وال بليغا وقل لهم في أنفسهم قـ“…ve onlara içlerinde olanla ilgili açık ve etkileyici söz söyle.”19

Anlaşıldığı üzere Fesahat, Belağatın bir aracı ve yardımcısı konumundadır. Buna karşın âlimler ikisinin de birbirlerinin yerine kullanılmasını da uygun görmüşlerdir. Bu konuda İbn Sinan el-Hafâcî h./ö.466 ise, bunların farklı yer-lerde kullanılması gerektiğini izah etmiştir. Şöyle der; Fesahat lafıza, Belağatın ise hem lafız ve hem de Meâni için kullanılması gerektiğini söyleyerek, “ Her belağatlı sözün fasih, ancak her fasih sözün Belağat olmaması ” vurgusunu yinelemiştir.20

Belağatın terim anlamına gelince; es-Sekkâkî h./ö. 626 bu terim için; konuşan kişinin uzmanlık kazanarak olgunlaşmasına, havas olup kalıpları gereğince kullanma-ya, Teşbih, Kinaye, Mecaz gibi sanatları yerinde kullanmaya belağat” denmiştir, der. Ona göre Belağat ilmi, Meâni ve Beyan’dan ibarettir. Bedii sanatı ise daha sonra buna ilave edilmiştir, şeklinde ifade kullanmaktadır.21

el-Hatîb el-Kazvini h./ö.739 Belağatı tanımlarken, kişinin duruma göre dilini

16 İbnFâris,Mekâyîsu’l-Luğati,(بلغ)1/301.17 İbnFâris,Mekâyîsu’l-Luğati,(فصح)4/506.18 Kur’an-ıKerim;28Kasas3419 Kur’an-ıKerim;4Nisa6320 İbnSinanel-Hafâcî,Sirru’l-Fesâhati,s.59,FadılAbbas,el-Belâğatu Funûnuha ve Efnânuha

İlmu’l-Me’ânî)s.16.21 es-Sekkâkî,Miftah’ul-‘Ulûm,s.196.

Mevlânâ Hâlid el-Bağdâdî’nin Ka’betu’l-Âmâl Adlı Kasidesinin Analizi

Page 10: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

170

açık bir şekilde kullanmasına (Fesahat) denir, şeklinde ifade kullanır.22 Bedrud-din İbn Mâlik h./ö.686 ise Belağat ilmini üçe ayırarak Me’âni, Beyan ve Bedii şeklinde olduğunu söyler.23 Kazvînî ‘de bu bölümlemeyle hareket eder. Bela-ğatın üç bölümlü olarak nitelenmesi ise daha sonraki dönemlerde yaygınlık kazanmıştır.24 Me’âni, dili hatalardan arındıran, Beyan akıcılığı, Bedii ilmi de konuma göre, Fesahat ve Belağate riayet ederek sözü güzel bir şekilde söyleme sanatına denmiştir.

a-Beyan İlmine İlişkin Değerlendirme:Kasidede Beyân ilmi ile ilgili kullanılan başlıca sanatlardan biri; İstiâre, Kina-

ye, Teşbih, Tevriye gibi sanatlardır. Şairimiz el-Bağdâdî, kasidesinin ilk beytinde İstiâre-i Tasrihiyye’yi kullanmaktadır. İstiare ise Mecaz ilminin bir alt bölümü-dür. İstiâre, bir konu hakkında olan benzetmeyi başka bir olay için kullanmaya denir. İstiâre’de ikinci konunun anlamını neredeyse birincinin anlamıymış gibi değerlendirilir. Gerçekte ise bu olay benzetme amacıyla kullanılmış olmasına denir. Çünkü Müşebbeh Bih’e İsti’âreyi Tasrihiyye denir. Bir olayda kinayeli bir anlatım varsa buna da İsti’âreyi Mekniyye denir. Buna kasideden bir örnek ve-relim:

كـملـت مسـافة كعبة اآلمــــــــــــــال...حـمدا لـمـن قـد مـن بـاإلكـمـــــــــال“Emellerin Ka’be yolculuğu bitti …….Tamamlatana Hamd olsun”Emellerin Ka’besi diye kast ettiği kişi Müşebbehun Bih olan Şeyhi ed-

Dehlevi’yi, Kâbe’ye benzetmiştir. Emeller/Arzuların burada zikredilmesinin sebebi, onu Ka’be gibi bir çekim kuvveti görmesi, tıpkı hacıların Ka’be’ye duy-dukları özlemin, ona ulaşma heyecanını gibi bir amacının kastedildiğini, bun-dan dolayı da Şehyini Kabe’ye benzetmiş olmasındadır. Emeller/Arzular keli-mesi zikredilmemiş olsaydı, Şeyhine olan saygının aşırıya kaçmış olacağını ve itikat noktasında bir problem meydana geleceği kuşkusuzdur. Çünkü Ka’be’ye hamd edilmez, yalnızca yüceler yücesi Allah’a hamd edilir.

İkinci beyitte de Kinaye yoluyla Şeyhini yüceltmiştir. Kinaye sanatı; konu-şan kişinin vermek istediği anlamı, dilde kullanımı olmayan başka bir kelime-yi araç yaparak istenilen manayı kazandırmasına denir. Cümlede verilmek is-tenen anlam, peşinden gelen kelimeye yüklenerek, aynı anlamın amaçlanmış olmasıdır.25

Abdulkâhir el-Cürcânî; (هو طويل النجاد) sözü ile “uzun boylu insanı”, (وكثير رماد الضحى) ,”ile “Köylerin çokluğu (القدر نؤوم ile “Hizmet edilen kadın” anl (المرأة -

22 el-Kazvînî, El-Îdâhu fî ‘Ulûm’il-Belâğati,s.13.23 BedruddinİbnMâlik,El-Mısbâhu fi’l-Me’âni ve’l-Beyân ve’l-Bedi’,s.524 AhmedHâşim,el-Ceâhiru’l-Belâğatifi’l-Me’ânîve’l-Beyânve’l-Bedi’i,s.4,AhmedMatlûb,

Mu’cemu’l-Mustalahât’i-l-Belâğıyye ve Tetavvuriha,s.234-237.25 Abdulkahirel-Curcâni,Delâilu’l-‘İcâz,s.52.

Hasan Selim KIROĞLU

Page 11: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

171

mının verildiğini söylemiştir. Görüldüğü şekliyle bu kelimelerin yerine geçe-bilecek başka kelimeler olmasına karşın kastedilen anlamlar dolaylı gelecek şekilde verilmiştir. Konumuna binaen verilmek istenen anlam başka bir kelime getirilmek suretiyle anlamlandırılmıştır. Boy anlamına gelen (القامة) kelimesi ile yetinilmesi mümkün iken, yerine uzun plato/vadi anlamına gelen (النجاد (طويل terkibi kullanılmış, bir yerde köylerin çokluğundan bahsedilecekse (القرى كثر ) terkibi kullanılması gerekirken, (القدر رماد -ifadesi, bir kadının hizmetçi (كثير si anlamına gelip, sabaha kadar yattı anlamına gelen (الضحى نؤوم terkibi (المرأة kullanılmıştır.26 Kinaye sanatının başka bir anlamı daha vardır. O da açık bir şekilde ifade edilmek istenen anlamın yerine, kastedilmek istenen şeyin, ka-palı bir şekilde söylenmesine denir.27 Bir kişiye (النجاد diyerek, günümüz (طويل Türkçesinde “Sırık gibi boyu” vardır anlamı kastedilmiştir. Böylece uzun boylu olduğu anlamı doğrudan verilmek yerine Kinaye yolunun kullanılmış olması-dır. Şeyh Mevlânâ Hâlid el-Bağdâdî kasidesinin ikinci beytinde Kinaye sanatına şöylece yer vermiştir:

رى ... ومـن اعتـوار الـحط والـترحـــــــــــال وأراح مـركبـي الطلـيح مـــــــــن الس“Gece yolculuğunda zayıf düşen bineğimi …… Sürekli inip-binmekten rahatlatana

(hamd olsun) ”Şiirde kullanılan (الطلـيح) kelimesi ile kastedilen zayıf düşen hayvandır. Ve

burada kinayeli bir kullanım söz konusudur. Şairimiz, şeyhinin ilmi karşısında kendi durumunu ve ilmini küçük göstermek amacıyla Kinaye sanatını kullan-mıştır. Görünüşte hayvanın zayıflığı ve güçsüzlüğünü anlatırken, gerçekte kast ettiği anlam kendi acizliği ve basitliğidir. Bu beytin peşinden İstiâreyi Tasrihiy-ye sanatını kullanarak;

وأزاح عني قيد حب مواطني ... وعـالقة األحـبـاب واألمـــــــــــــوال“Benden alıp götürdü (Allah), vatanıma olan sevgimi …… Sevdiklerime ve mallara

olan bağlılığımı” demiştir.Burada şairimiz, İstiare sanatını (قيد) kelimesi üzerinden yapmıştır. “Kayd”

kelimesi Arapça’da zincir ve kelepçe anlamlarına gelmektedir. Zincir kelimesi vatana, eşe dosta ve mallara şiddetli bir şekilde ruhun bağlanması anlamında kastedilmiştir. İlim talebesi ise bu maddi değerlere değer vermemesi gerektiği-ni, eğer değer verecek olursa üzüntüye düşeceğini bilmesi gerekmektedir.

وهمـوم أمهتي وحسـرة إخـوتـــــــــــي...وغمـوم عـمي أو خـيـال الخــــــــــــال“Annemin üzüntüsü, kardeşlerimin özlemi …… Amcamın kederi ya da dayımın

hayali”Mevlânâ Hâlid el-Bağdâdî, bu nükte ile kişinin kendisine önem vermeme-

26 Abdulkahirel-Curcâni,Delâilu’l-‘İcâz,s.52.27 es-Sekkâkî,Miftah’ul-‘Ulûm,s.512.

Mevlânâ Hâlid el-Bağdâdî’nin Ka’betu’l-Âmâl Adlı Kasidesinin Analizi

Page 12: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

172

si gerektiğini, aksine ailesine ve yakınlarına önem verdiğini ya da toplumun üzerindeki baskısını ifade etmeğe çalışmaktadır. Bu ikinci anlam ilkine göre daha ince ve söz sanatına göre daha bir uygun düştüğü anlaşılmaktadır. Çünkü kişinin toplumun baskısı, çevresinde görmeğe alıştığı, yakınlık kurduğu kim-selerin kendisine kurtuluş olması beklentisi içindedir. Bu da kişiyi baskı altına alması anlamına gelmektedir. el-Asmâ’i kinaye konusunu anlatırken, kendisine el-Hansa (r.ha)’ın;

رني طلوع الشمس صخرا ... وأذكره لكل غروب شـمس يذك“Güneşin doğuşu bana kayayı hatırlatır …… Hâlbuki ben de ona güneşin batışla-

rını hatırlatırım”28 beytini açıklarken, güneşin doğuşuyla mağarayı, batışıyla da misafirlik kastedilmiştir, diyerek kinayeli bir anlatımdan bahsetmektedir.29

Kaside de ayrıca bir de Tevriye sanatı bulunduğunu, bu sanatla kurtulmuş olduğu yüklerden bahsederek;

ال اد والعذ ومـواعـظ السـادات والعـلـمـــــــــــاء ...ومـالمة الـــــــــــــــــحس“Büyüklerin ve Alimlerin nasihatlerinden …… Hasetçilerin ve kınayanların kına-

masından” der.Bu beyitte iki anlam birden bulunduğunu, birinci anlamın birçok öğüt ve-

renin ya da âlimlerin nasihatlerinin bir tek şeyhe bağlı kalmak suretiyle rahata erebileceğini, ikinci ve uzak anlamın ise, dünya âlimlerinin ve onların ruh hal-lerinin yüklerinden kurtulması gerektiğini vurgulamak istemiştir. Kanaatimize göre burada birinci anlamın değil de, ikinci anlamın daha uygun olacağı kana-atindeyiz. Tevriye sanatının; uzak ve yakın iki anlamlı olan bir sözün söylenip uzak olanının kastedilmesine denmektedir.30

Bu beyitin peşinden İstiare-i Mekniyye ve İsti’are-i Terşihiyye sanatları kullanılmıştır. İsti’are-i Terşihiyye, İstiare-i Mekniyye’den önce kullanılmıştır. Mekniyyede; Müşebbehun Bih hazfedilerek, kinaye yoluyla bazı özellikler an-latılmıştır. Bununla ilgili şairimiz el-Bağdâdî;

« القرم الذي .... من لـحظه يحـيـي الرمـيـم الـبـالــــــي أعـنـي »غالم عـلــــــــــي“Ğulam Ali” öyle bir efendidir ki……..baktığında ölünün kemikleri canlanır”, ifade-

sinde, “Gulam Ali” diye kastettiği, Hindistan da yaşayan Şeyhi ed-Dehlevi’nin lakabıdır. Burada şeyhinin bakışlarıyla ölü kemikleri canlandırdığını, ölü ke-mikleri canlandırmadan kastın ise, şeyhin yardımıyla, günahkârların ölü kalp-lerine bakışıyla yardım etmesi anlamına geldiği açıklanmak istenmektedir. Ölünün kalbi, kabirdeki ölüye benzetilmiş, böylece Müşebbehun Bih hazfedi-lerek, Kinaye yoluyla anlatılmak istenen (الرمـيـم / çürümüş kemik) kelimesi, (فتاة kemiğin gençleşmesi) anlatılmak istenmiştir. Buradan İstiare-i Terşihiyye / العظم

28 el-Asma’î,Divan’ul-Hansâi,s.50.29 es-Suyûtî,el-Müzhir,2/288,Ebu’l-Ferec,el-Ğânî,17/182.30 MatlûbAhmed,Mu’cemu’l-Mustalahât’i-l-Belâğıyye ve Tetavvuriha,s.334.

Hasan Selim KIROĞLU

Page 13: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

173

yoluyla, (الـبـالــــــي) kelimesini zikrederek, anlamına nefis kelimesini yerleştirmeği istemiştir. Sadece İstiare sanatını kullanmakla kalmayıp aynı zamanda Teşbih sanatını da kullanmıştır. Kasidenin belağat yönünü bozmamak için de bu iki sanatı art arda kullanmıştır. Şeyhini niteliklerini överken de;

هـو يـم فضل طـود طــــــــــــول شامخ .... يـنـبـوع كل فضـيلة وخـصــــــــــــــال“O büyük çadırın ana direğidir……..Ondan bütün üstünlükler ve özellikler fışkı-

rır”;نجـم الهدى، بـدر الـدجى، بحـر الــــتقى ... كـنز الفـيـوض، خزانة األحـــــــــــوال

“O, doğru yolun yıldızı, karanlığın aydınlatıcı, Takvanın denizi……..Feyzlerin ha-zinesi, hallerin sandığı”,

نا ... والشمس ضـوءا والسمـاء معـالـــــــــــي كـاألرض حـلـما والجـبـال تـــــــــمك“Yer gibi yumuşak, dağ gibi sabit……..Güneş gibi ışır, gökyüzü gibi yüceler de”

dizelerini söylemektedir.Hâlid el-Bağdâdî şeyhini; deryaya, çadırın ana direğine ve yüce dağa ben-

zeterek; yıldız, ay ve denizi tekrar zikredip Takvanın kaynağı olduğunu; yine şeyhini hazine, sandık, yeryüzü, gökyüzüne benzeterek, yüceliği ve bilgeliğini kastetmiştir. Art arda gelen bu benzetmeler, Sûfîlerin yüceliğine dair hissiyat-larını şeyh ile mümkün olduğunu vurgulamak istemiştir. Kasidesinde Temsili Teşbihi kullanarak gizli bir temsil yaptığını ve aslında Temsilin de bir halden başka bir hale geçmek olduğunu ve Teşbihin temel ögelerini kullanarak, hayal imgesini canlandırmayı amaçlamıştır.

Ailesini bırakıp, doğru yolu bulma halini, Hz. Musa’nın ailesini bırakıp ateşi gördüğü ana benzeterek şöyle der;

آنست مـن تلقـــــــــــــاء »مدين« مصره... نـارا فلـبى الـبـال بـالـبـلـبـــــــال“Medyen şehrine giderken aldım……..ateşi, aklım endişeyle yaklaştı şüpheye”

فهجـرت أهلـي قـائال لهـم امكثــــــــوا...أرجع إلـيكـم غب االستشعــــــــــــــال“Ailemi, burada kalın diyerek terk ettiğim …….. ve belki de size bir köz alarak geri

dönerim” diyerek, Kur’an kıssalarından öykünerek kendisine bir görev çıkarttı-ğını, kıssayı yaşamına benzeterek Temsili Teşbih yapmıştır.

b- Me’âni İlmine İlişkin Değerlendirme:Me’âni ilminin alt dallarından olup, Nahvin içeriklerinden olan İnşa, Haber,

İstifham, Nefiy, Nida, Şart, Kasem gibi konular Belağatı zenginleştirmesine karşı-lık, lafızlar zahiri anlamın dışına çıkılması halinde büyük bir önem arz ederler. Şairimiz Temenni niyetiyle beytinde şöyle bir soru sorar:

مـن لـي بتبـلـيغ السالم إلخوتـــــــــي ... وببسط عذر الغدر واإلهـمــــــــــــــال“Kim selamımı kardeşlerime iletecek……..Kim özrümü ve ihanetimi onlara ilete-

cek” der.

Mevlânâ Hâlid el-Bağdâdî’nin Ka’betu’l-Âmâl Adlı Kasidesinin Analizi

Page 14: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

174

Temenni yöntemiyle kardeşleri için bir soru sormuş, ancak bu gerçek an-lamda bir soru değildir. Şairlerin kullandığı bu üslûba Belaği-Meani yöntem denir. Yüce Allah’a şükür etmek niyetiyle ince bir üslupla devam edip, Meani sanatını kullanarak derdini, meramını anlatmaya çalışmaktadır. Cümleye ( (يـا ربdiyerek başlaması, yani Nida edatı ile başlamasının devamında haberi olan (ال ile (إنه) ile devam etmesi, sonra bu Haberi İkinci bir haberle Te’kid ederek ( أحصـيbir kez daha güçlendirmiştir. Allah’ın nimetlerini saymayı alçak ve zelil bir şey görüp, kulların bir eksikliği olarak değerlendirmektedir. Zira Allah’ın nimetle-rini saymanın imkânı yoktur.

يـا رب ال أحصـي ثنــــــــــــــاءك إنه ... سفه عـلى مــــــــــــــــن شم ريح زوال“Ey Rabbim senin nimetlerini sayamam……..Zira ölüm kokusunu tatmış varlığın

haddi değildir” Ardından büyük bir yemin ederek imkânsızlıkları sıralar;

واهلل لـو أعطـيـت عـمــــــــــرا خالدا ... وتـركت غـير الـحـمد كل فعــــــــــــال“Allah’a yemin olsun ki bana sonsuz ömür verilse ……..Ve hamd etmekten başka

tüm işleri bıraksam” وأتـيح لـي مـن كل مـنـبت شعــــــــــرة ...ألفـا لسـان فـي ألـوف مقـــــــــــــال

“Saçlarım kadar da bana fırsat verilse ……..Binlerce söz söyleyebilmek için iki bin dil verilse”

وأمـيـط عـنـي النفس والشـيـطـان كـــــي...ال يلهـيـان بخطرة فـي الـبـــــــــــال“Benden şeytan ve nefis öylesine uzaklaştırılmış olsa……..Aklımı hiçbir şeyle meş-

gul etmese” فصرفت عـمـري كله فـــــــــــــــي حمدة...بشـرا سرى أبـدا بـال إمهـــــــــــــال

“Ömrümün tamamını Hamd etmeye adasam……..ve her şey güllük gülistanlık geç-se”

مـا أقـدرن عـلى كفـاء عطـــــــــــــية... فضال عـن الـتفضـيل بـاإلجـمــــــــــال“Bir nimete şükretmeye güç yetmez……..her nimeti tek tek saysan da”

ر وهـو بعض نـــــــــــــوال أيـن العطـايـا وهـي غـير عـديــــــــدة ... كـيف الـتشك“Nerde bu sayılamayan nimetler……..nimetin bir kısmına nasıl teşekkür edilir” Bu beyitlerde bulunan sorular gerçek anlamda soru değildir. Tam tersine

nimetleri saymanın anlamsızlığı ve imkânının olmadığını belirtmek amacıyla İstifhâm sanatı kullanılmıştır. Vefa ile şükür eylemi meydana getirilmesi müm-kün değildir. Nimetin şükrü kendisinden olsa bile….

c- Bedii İlmine İlişkin Değerlendirme:Bedii ilminin iki temel esası bulunmaktadır. Bunlar Cinas ve Tıbak sanat-

larıdır. Cinas, birbirine benzeyen harfleri bir araya getirilmesine31 ve birbirine

31 MatlûbAhmed,Mu’cemu’l-Mustalahât’i-l-Belâğıyye,2/53.

Hasan Selim KIROĞLU

Page 15: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

175

benzeyen kelimelerin ifade de farklı anlam taşımasına denir. Bu sanat daha ilk beyitte karşımıza çıkmaktadır. Şairimiz ilk beyitinde bu sanatı kullanmıştır. Ör-neğin:

كـملـت مسـافة كعبة اآلمــــــــــــــال ... حـمدا لـمـن قـد مـن بـاإلكـمـــــــــالBurada (اآلمــــــــــــــال) ve (بـاإلكـمـــــــــال) kelimeleri arasında Nakıs-ı Cinas vardır. İki

kelimeyi değerlendirdiğimizde sadece bir harf farkının olduğunu görmekteyiz. ) ve (لـمـن) -kelimeleri arasında benzerlik olmakla beraber, bu benzerlikte sa (مـنnatsal bir değer yoktur. Cinas sanatına şöyle bir örnek daha vermek mümkün-dür:

مـن شـام لـمعا مـن بروق ديــــــــــاره ... بـمشـام روض الشـام كـيف يبـالـــــــــي“Kim onun (Şeyhi) diyarında şimşeklerin parıltısını görse……..hissettiği yer,

Şam’da olsa ne fark eder.” Şimşeğin parıltısını görmekten kastının şeyhinin kişiyi karanlıktan aydınlığa

çıkarmasına benzetirken, Şam beldesini de aynı ifade içinde söylemesi iklimi-nin hoş ve güzel olmasıyla ilgilidir. Burada Cinas ilişkisi (شـام) ile (الشـام) arasında kurulmuştur.

Tıbak sanatına gelince, bir şeyi zıttı ile mukabele edilmesine denir. Tıbak’ın birçok çeşidi olmasına karşın, Tıbak’ta asıl olan zıt anlamlıların bir cümlede ya da bir beyitte kullanılmasıdır.32 Şeyhinin niteliklerini övmek amacıyla Tıbak sanatını kullanmıştır.

هـاد إلى األولى بــــــــــــــهدي مختف ... داع إلى الـمـولى بصـوت عـــــــــــــال“Daha güzele davet ederken gizli bir ses ……..Mevlâ’ya davet ederken de yüksek

sesle çağırır” Buradaki Tıbak sanatı (مختف) ile (عـــــــــــــال) kelimeleri arasında olmuştur. Bu

sanatın uygulandığı kelimelerden anlaşılan; yapılan işlerin aslında hikmetten kaynaklandığını, detaya girdiğimizde, kastın daha erdemli, takvalı olması ge-rektiğini, gizli bir ses kullanılırken Mevlâ’ya çağırırken azaptan azade olmaya ve Yüce Allah’a davetin daha gür bir sesle çağrıldığını vurgulamak içindir. Tı-bak sanatına bir başka örnek şu beyitte yapılmıştır.

كـم مـن جهـول بـالهـوى مكبـــــــــــول... نجاه مـن لـحظ كحـل عقــــــــــــــــال“Hevanın etkisi altında kalmış nice cahiller vardır ki……..Onlara bir bakış atarak,

develerin bağını çözdüğü gibi çözer.” Şair el-Bağdâdî; hevasının esiri nice insanı, Allah’a ibadete bağlamak sure-

tiyle özgür bırakmıştır, diyerek Tıbak sanatıyla bir imgeyi hayali olarak bir yön-den diğer bir yöne taşımayı istemiştir. Ve bu olay Tıbak’ın gücünün belağatın sırları arasına girmesine sebep olmuştur.

32 MatlûbAhmed,Mu’cemu’l-Mustalahât’i-l-Belâğıyye,3/64.

Mevlânâ Hâlid el-Bağdâdî’nin Ka’betu’l-Âmâl Adlı Kasidesinin Analizi

Page 16: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

176

SonuçBu çalışmamız, bize Şeyh Mevlânâ Hâlid el-Bağdâdî’nin Arap dili ve Ede-

biyatına çok iyi vakıf olduğunu göstermiştir. Bu alanda şiir yazması da bunu göstermektedir. Arapça’da yetkin olmasına karşın sadece bir tane kaside yazmış olması bizim açımızdan bir kayıp olarak görülmektedir. Hilal’in coğrafyasını şekillendiren önemli bir şahsın görüşlerinin ve sanatının eğitime kazandırılma-sı gerektiğini, farklılıkların bizi zenginleştirdiğini unutmamamız lazım. Bunun-la beraber Arapça yazdığı başka bir şiir de eserleri arasında bulunmamaktadır. Kısaca diğer eserlerinin de incelemeye tabii tutulması ve kendisinin de Arap ol-mamasına karşın anlayışının gündeme getirilip, eğitimde bir yön çizebileceğini ve bu anlamda istifade edilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

KaynaklarAbdulkahir el-Curcâni, Delâil’ul-‘İcâz, ö/h.474, Muhammed Râşid Rıda, Beyrût,

Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1. Baskı, 1988.Abdurrazzak b. Hasan el-Baytarî ed-Dımaşkî, Hilyetu’l-Beşeri fî Târihi eKarn’il

es-Sâlis el-Aşer, Tahkîk; Muhammed Behcet el-Baytar, Beyrût, Dâru es-Sadr, 2. Baskı, 1993.

El-Asmâî, Dîvân’ul-Hansâ, Beyrut, Dâru’t-Turâs el-Arabî, 1968.Ateş Süleyman, Tasavvufun Kaynağı, Uluslar Arası Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî

Sempozyumu, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., Ankara, 2012.Bedruddin Muhammed b. Muhammed b. Mâlik (İbn Nâzım),ö/h.686, el-Mısbâh

fi’l-Me’ânî ve’l-Beyân ve’l-Bedi’, Tahkîk; Dr.Husni Yûsuf, Kâhire, 1. Baskı,1989.Celâleddin Abdurrahman b. Ebî Bekir es-Suyûti, el-Müzhir fî ‘Ulûmi’l-Luğati ve

Envâ’iha, Tahkîk; Fuâd Ali Mansûr, Beyrût, Dâru’l-Kütübi-İmiyye,1. Baskı, 1998.

Cemaleddin Muhammed b. Mükrim b. Manzûr el-Ifrıkî, Lisânu’l-Arab, ö/h.711, Beyrût, Dâru es-Sadr, 1. Baskı.

Ebâda, Nizâr, Müceddid Âlim Şeyh Hâlid en-Nakşibendiyye’nin Yaşamı Ve Önemli Eserleri, Beyrût, Dâru’l-Fikr Dımaşk, 1994.

Ebu’l-Ferec Alî b.el-Huseyn el-Isfahânî, el-Eğânî, ö/h.356, Tahkîk; Semîr Câbir, Beyrût, Dâru’l-Fikir, 2.Baskı.

Ebu’l-Huseyn Ahmed b. Fâris b. Zekeriyya, Mekâyisu’l-Luğa, ö/h.395, Tahkîk, Abdusselâm Hârûn, İttihâdu’l-Kitâb’il-‘Arab, 2002.

Ebû Osmân Amr b. Bahr el-Câhız, ö/h.255, el-Beyân vet-Tebyîn, Beyrût, Dâru’l-Kütübi’İlmiyye.

Hasan Selim KIROĞLU

Page 17: MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ VE HÂLİDÎLİĞİN BİNGÖL VE …isamveri.org/pdfdrg/G00260/2017/2017_KIROGLUHS.pdf · Abdullah ed-Dehlevi, Muhammed el-Kuzberi, Ömer el-Gazi,

177

Ebu Yakub Yusuf b. Muhammed b. Ali es-Sekkâkî, Miftâhu’l-‘Ulûm, ö/h.626, Tahkîk; Abdulhamid el-Hendâvî, Beyrût, Dâr’u’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2000.

Fadıl Abbâs, el-Belâğatu Funûnuhâ ve Efnâniha (İlm’l-Beyân ve’Bedi’), Ammân, Dâr’ul-Furkân, 1. Baskı,1987.

el-Hâşimî Ahmed, Cevâhir’ul-Belâğa fî’l-Me’ânî ve’l-Beyân ve’l-Bedi’, Beyrût, Dâr’u İhyâi et-Turâsi el-‘Arabî,12. Baskı.

Hatîb el-Kazvînî Celâleddin Muhammed b. Sa’deddin b. Ömer, el-Îzâh fî ‘Ulûmi-l Belâğa, Tahkik; Behîyc el-Gazâviy, Beyrût, Dâru İhyâi et-Turâs, 4. Baskı,1998.

İbn Sinân Muhammed b. Abdullah el-Hafâcî el-Halebî, Sirrul-Fesâha, ö/h.466, Beyrût, Dâr’ul-Kütübi’l-İlmiyye, 1. Baskı, 1982.

Matlûb Ahmed, Mu’cemu’l-Mustalahât’i-l-Belâğıyye ve Tetavvuriha, Beyrut, Mek-tebetu Lübnân, 2007.

Mu’cemu’l-Bâbıtîn; http://www.almoajam.org/poet_details.php?id=2305. (03.02.2017)

Muhammed Abdul-Hay el-Kettânî, Fihru’l-Fehâris, ö/h.1382, Tahkîk; İhsân Abbâs, Beyrût, Dâ’ru’l-Garb el-İslâmî, 2. Baskı, 1982.

Yâkub, Emîl, el-Mu’cem el-Mufâssal fî ‘Ulûm’il-‘Arûz ve’l-Kâfiye ve Funûnuş-Ş’ir, Beyrût,1. Baskı, 1991.

Ez-Ziriklî, Hayreddin, el-A’lâm, Beyrût, Dâru’l-İlmi lil-Melâyîn, 5.Baskı, 1980.

Mevlânâ Hâlid el-Bağdâdî’nin Ka’betu’l-Âmâl Adlı Kasidesinin Analizi