meslek etİĞİ - asmlyayin.comasmlyayin.com/download/sunu/meslek-etigi.pdf · insanlık, meslek,...

51
“Meslek Etiği Dersi sunusu” © Bu Sunu’ya ait tüm Haklar Atlas Yayınevine aittir. Hiçbir şekilde üçüncü şahıslara verilemez MESLEK ETİĞİ

Upload: others

Post on 07-Nov-2019

13 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

“Meslek Etiği Dersi sunusu” © Bu Sunu’ya ait tüm Haklar Atlas Yayınevine aittir. Hiçbir şekilde üçüncü şahıslara verilemez

MESLEK ETİĞİ

Ünite 1: Etik Kavramlar ve Etik İlkeler

Etik İlkeler • Etik, Latince “Ethicus” veya Yunanca “Ethos” ya da “Ethicos kelimesinden gelen ve Türkçe karşılığı “gelenek ve alışkanlık” olan bir terimdir.

• Günümüzde çeşitli dillerde aynı kökende kullanılmaktadır. Örneğin, Almanca “ehtik”, İngilizce “ethics” Yunanca “ethica” gibi. İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri kapsar. Her şeyden önce “iyi insan olma” anlamına gelir.

• Etik kavramı için çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bir görüşe göre “bir bireyin izlemesi gereken ahlaki standartlar ve kurallar” şeklinde ele alınırken başka bir görüşe göre ise “bireylerin doğru olarak nasıl davranacağını açıklayan ilkeler, değerler ve standartlar sistemi’’ olarak tanımlanmıştır.

• Etik sözcüğü ahlak bilimi anlamına da gelir. Bu yüzden etik ve ahlak kavramları sık sık birbirlerinin yerine kullanılır. Ahlak; iyi davranış, dürüstlük, sorumluluk, sır tutma, güven ve yerinde karar gibi davranışları kapsar. Etik sözcüğü ise iyi nedir, doğru nedir, yanlış nedir gibi sorulara cevap arar. İyi insan olmanın özelliklerini ve bireyin uygun davranışlarını belirleyen kuralları açıklar.

• Günümüzde etik daha çok iş hayatı içerisindeki davranış biçimlerini araştıran, düzenleyen bir disiplin olarak görülmektedir. Neyin yapılması gerektiği, hangi davranışın iyi olduğu, neyin bireye değer kazandırdığı gibi davranışları irdeler. Kısaca etik doğru ve yanlış davranış teorisidir, ahlak ise onun pratiğidir.

• Etik, ahlak olgusu üzerine derinliğine düşünme, yani felsefe yapmadır.

• Birtakım kuralları normları normatif etik ortaya koyar. İyi davranışlarda bulunabilmek iyi işler yapabilmek için eylemlerimizi uydurduğumuz kurallara da uygulamalı (pratik) etik denilmektedir.

• Etiğin kaynağını ve temelini araştıran da kuramsal (teorik) etiktir. Pratik ve teorik etik karşılıklı etkilerle birbirine bağlı olduğundan Etiği birbirinden ayırmak yerine, bir bütün olarak ele almak doğrudur.

• Buna karşılık iyi ve kötü, kişilere, toplumlara ve çağlara göre değişmektedir.

Etik davranışlar

• Toplumsal yapı içinde yer alan öznelerin çeşitli büyüklüklerde ve çeşitli sosyal çevrim içindeki ilişkilerinde eğer bir sosyal davranış kuralı konuyor ve ona uyulması genel bir kabule ulaşıyorsa, bu davranış kuralı bir sosyal davranış ilkesi ve kuralıdır.

• Eğer bu sosyal davranış kuralı bir olgu olmaktan öte bir ideal niteliği taşıyorsa, herkesin özlediği veya ulaşmayı istediği bir kural niteliği kazanıyorsa, o zaman bu toplumsal yapı kuralı etik niteliğine kavuşmaktadır.

• Etik kavramı daha çok özel gruplar için geliştirilmiş belirli davranış, kural ve normları içerir.

• Etiğin kökenleri arasında hem kendi isteklerimiz, kendi beklentilerimiz, kendi doyumumuz yer alacak, hem de toplumun “iyi-doğru-uygun” buldukları önem taşıyacaktır.

• Toplumsal kurumların değer yargıları da etiğin toplumsal kökenlerini temsil eder.

• Bu anlamda aile, avukatlık, din, okul, iş, komşuluk, ticaret, insanlık, meslek, siyaset, hekimlik, medya, basın, sermaye piyasasının vb. kurumların etik kurallarından, etik anlayışından söz eder.

Etik

• Bir eylem değerlendirilirken ilk basamak, onun ahlaki değerlerle çelişip çelişmediğidir.

• Dolayısı ile bir insandan öncelikli beklenen, etik kurallara uymasıdır.

• Çünkü topluluk içinde yaşayan insanın, diğer insanlara tüm topluma bu kurallara uymayı daha baştan taahhüt etmesi söz konusudur.

• Bir toplumun üyesi olmanın ilk koşulu, var olan ahlaki çerçeveyi kabul etmektir.

• Etik, toplumun bakış açısını dikkate alarak bireylerin uygun olmayan davranışlarını belirler.

• Etik ilkeler yıllarca süren tartışmalar sonunda ortaya çıkar.

• Yasal düzenlemeler genellikle etik tartışmalardan sonra gerçekleşir.

• Yani belli konuya ilişkin etik tartışmalar başlayıp, dikkatler bu konu üzerinde odaklaştıktan sonra, etik sorunlara yol açan konuların çözümünü sağlayan yasalar düzenlenir.

• Toplumsal yaşam içerisinde kişilerin topluma, toplumun da kişilere karşı uyması gereken birtakım ahlaki kurallar vardır.

• Bu kurallar genel olarak şu başlıklar altında toplanabilir.

• Toplumun bütün üyelerine saygılı olmak, farklı kültürlere ve düşüncelere karşı hoşgörü, kişilerin eşitliğinin kabul edilmesi, kaynakların adil olarak dağıtılması vb.

Ortak etik kurallar (değerler):

• Doğruluk, dürüstlük

• Güvenilir olma

• Sadakat

• Adalet

• Başkalarına yardım etme

• Başkalarına saygı gösterme

• Vatandaşlık sorumluluğuna sahip olma

• Yalan söylememe

• Başkasının hakkını yememe

• Karşısındakinin güç durumundan yararlanmama

• Acısı olanın acısını paylaşma

• Dayanışma

• Bireylerin eşitliğinin kabul edilmesi

• Kaynakların adil dağıtılması

• Toplumsal yaşam içinde herkesin üzerinde anlaştığı, gittikçe genişleyen ortak bir değerler sistemine ihtiyaç vardır.

• Toplumsal yaşama temel oluşturan bu etik değerler, toplumda çekişen ve çatışan tarafların hiçbir ortak yanı kalmadığında bile ortak tutamak durumundadır. Kimse onlara karşı çıkamaz.

• Örneğin dürüstlüğü değil de yalancılığı ya da sahtekârlığı kimse öneremez. Sadakat yerine ihaneti, adalet yerine haksızlığı kimse değerli göremez.

• Fakat gerçek adaletin, sadakatin, dürüstlüğün ne olduğu sürekli bir tartışma konusudur.

• İnsanlar en uygunsuz davranışlarını bile ahlaki sınırlar içinde göstermeye çalışırlar.

• Bir davranış değerlendirilirken onun ahlaki değerlerle çelişip çelişmediği önemlidir.

• Sonuçta bir insandan beklenen öncelikle onun etik kurallara uymasıdır.

• Bir toplumun üyesi olmanın ilk koşulu, var olan ahlaki çerçeveyi kabul etmektir.

Etik olmayan davranış

• Toplumsal yaşamın diğer kuralları, örneğin; yasalar uyulması zorunlu kurallardır.

• Toplum gerçekte sosyal kurumlar ve sosyal ilişkilerden meydana gelen bir ağ olarak düşünülebilir. Dolayısı ile toplumu oluşturan, toplumda insan ilişkilerini düzenleyen ana unsurlar; norm, kültür, değer, hukuk, ahlak, etik ve din olarak belirtilebilir.

• Etik davranışın toplumsal temelini oluşturan etkenler ise üç başlık altında toplanabilir.

Kültür

Değerler

Normlar

Kültür, bir toplumun yaşayış biçimini, dilini zevklerini, yazınını, folklorunu, sanatsal ekinliklerini, öz olarak yaratıcı gücünü kapsamaktadır. Bireyler, içinde yaşadıkları grup, toplum ve kültürün sunduğu değerleri, kültürleşme yoluyla öğrenirler.

• Çünkü kültürel değerlere uygun davranmayan bireylerin toplumca dışlandığı, benimsenmediği göz ardı edilmemelidir.

• Toplumun her kesiminde yaşayan insanlar, olumlu ve dengeli ilişkiler kurabilmek için insan ilişkilerini düzenleyen kültürel değerleri bilmek ve yaşamlarına katmak durumundadırlar.

• Kültür, insanın ürettiklerinin tümüdür.

• Geniş kapsamlı olarak bakıldığında kültür, bir toplumun tüm yaşam biçimidir.

• Toplumun duygu, düşünce hareketlerinden oluşan kalıplar, kültürü oluşturur.

Değerler, bireyin yaşamındaki farklı etmenlere yüklediği önemdir.

• Değer, birey için önemli her türlü düşünce yapısı, obje veya etkinlik olarak da tanımlanabilir.

• Değerler, bireylerin düşünce, tutum duygu gibi tüm davranışlarını yönlendiren birer ölçüt olarak kabul edilir.

• Değerler toplumsal bütünlüğün ayrılmaz bir öğesini oluşturur.

• Bireyin toplum içinde dengeli yaşayabilmesi için toplumda yerleşmiş değerlerin neler olduğunu bilinmesi gerekir.

• Değer yargıları, bireylerin düşünce, tutum, duygu vb. tüm davranışlarını yönlendiren ölçütler olarak kabul edilir.

• Değer yargıları, toplumsal bütünlüğün ayrılmaz bir parçası olduğu gibi aynı zamanda toplumsal yaşantıdır.

• Değişen koşullar, bir kısım değer yargılarının düzenlenmesine neden olur.

• Bu nedenle birey, yaşadığı çağa uyabilmek için geçerliliği kalmamış olan değer yargılarına sahip çıkmaktan sakınmalıdır.

Normlar; değerlerin, belirli rollerle ilişkili olarak ele alınması ve uygulanmasıyla oluşur.

• Norm; karşılıklı hak, görev ve sorumlulukların belirlenmesinde kişiye yol gösterir.

• Bireyin tutum ve davranışları norma göre değerlendirilir. Normlar düzeni sağlayan ölçütler bütünüdür.

• Normlar sayesinde toplumsal düzen kurulup, sürdürülerek bireyler mutlu kılınmaya çalışılır.

• Bilindiği gibi normlar, kültürel değerlerden kaynaklanır.

• Normlar, belli bir grup içindeki bireylerin ilişkilerini düzenler ve eylemlerine yön verir.

• Normlar, genellikle değerlerin yansımasıdır ve bir grubun tüm üyelerince paylaşıldığı için kolektiftir.

• Bazı normlar diğerlerinden daha fazla ciddiye alınır, çünkü bunlara karşı gelindiğinde uygulanacak yaptırımlar daha ağırdır.

• İnsanların toplum içindeki davranışlarına yön veren kurallar ve normlar vardır.

Toplumsal normlar

• Toplumsal norm; toplumsal yaşamda kişi ve grupların tavır ve davranışlarının nasıl olması gerektiğini belirleyen ve yaptırımlarla desteklenen ortak toplumsal kurallardır. En az iki insanın yaşadığı her yerde norm vardır.

• Normlar yazılı ve yazısız olmak üzere ikiye ayrılabilir.

Yazılı normlar; yasalar, tüzükler, yönetmelikler biçiminde yetkili organlarca düzenlenir ve yürürlüğe konulur. Gerektiğinde yazılı normlar değiştirilir. Yazılı normlarla devletin ve toplumun düzeni sağlanır.

Yazısız normlar; örfler, adetler, töreler, gelenek ve göreneklerdir.

• Yaygın ve nüfusun büyük bir bölümü tarafından uzun zamanlardan beri tekrar edilip gelen ve açıklanan nitelikleri taşıyan normlara “adet” deniyor.

• Bu niteliği taşımakla beraber, yüksek derecede değerlendirmeye konu olan sosyal normlar ise “örf” olarak adlandırmakta.

• Örflerin bir zamanlar doğru saydığı davranışlar sonradan yanlış kabul edilebilirler.

• Örneğin, kan davası, başlık parası vb.

• Gelenek; bir toplumda, eskiden kalmış olmaları nedeniyle saygın tutulup, kuşaktan kuşağa iletilen kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, töre ve davranışlar, anane olarak tanımlanmaktadır.

Etik ilkeler

• Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet, insan hakları, faydacılık ve bireysellik ilkeleridir.

Hakkaniyet: Bütün kararların tutarlı, tarafsız ve gerçeklere dayalı olmasını,

İnsan hakları: Bireylerin varlığı, bütünlüğü ve temel haklarını

Faydacılık: Herkes için iyi olacak kararın verilmesini,

Bireysellik: Bireylerin temel amaçlarının uzun dönemli olarak kişisel kazançlarının artırılmasını savunur.

• Farklı bakış açıları, farklı etik sistemini temsil etmektedir.

• Etik sistemleri farklı insan yaratılışlarını da temsil etmektedir.

• Etik sistemlerin her biri tek başına her türlü durumda karşılaşılan etik sorunları ve ikilemlerini çözmeye yetmemektedir.

• İlgili konunun çözümünde uygun gelen sistemlerden biri veya birkaçı problemin çözümüne yardım edebilir.

• Tek bir etik sistemi yerine farklı etik sistemleri ile birey davranışlarının doğru ve iyiye yönlenmesini sağlayacak etkin düşünme becerilerinin geliştirilmesi gereklidir.

Amaçlanan Sonuç Etiği:

• Amaçlanan sonuç etiği genellikle faydacılık olarak bilinir.

• Sorunlara pratik bir yaklaşımı getirir ve elde edilecek sonuçlara odaklaşır.

• Bu etik, haz arama ve acıdan kaçma üzerine kurulmuştur.

• Mill’e göre bir eylemi “iyi” kılan şey sonuçta getirdiği fayda ile mutluluğu sağlamasıdır.

• “İyi”nin ölçütü olan mutluluğun, sadece eylemde bulunanın değil, ilgili herkesin, dolayısıyla tüm insanlığın mutluluğu olduğunu savunur.

• Amaçlanan sonuç etiğinin sorunlara pratik yaklaşımı ve eylemlerin etkileyeceği bireylerin, verilen kararda dikkate alınmasını gerektiren faydacı yaklaşımı günlük sorunların çözümüne yardım edebilir. Mill’in faydacılık ilkeleri: • Bir eylemin doğru ya da yanlış olduğuna karar verebilmek için

sonuçlarına yoğunlaşmak gerekir. • Eylem kuralları, onlara uyacak bireylerin karakterinden

kaynaklanmalıdır. • Eylemlerin doğruluk oranı arttıkça, mutluluk da artar; azaldıkça

mutluluk da azalır. • Her insan kendi mutluluğunu istediği sürece, bu onların en yüksek

mutluluğa ulaşmaları için yeterli bir nedendir. • Mutluluk, insan eyleminin tek amacıdır ve onun ölçütü ahlaki

oluşudur.

• Mutluluk, bireyin kendi mutluluğu değil, eylemin herkes için doğruluğudur.

• Eylemin fayda derecesi, mutluluğu yaratabilir ya da mutsuzluğu engeller.

• Bir eylemin etik olarak doğru sayılması için, eylemin sağladığı toplam faydanın, bireyin yapacağı başka bir eylemin sağlayacağı toplam faydadan daha büyük olması gerekir.

• Faydacılık birbirine zıt etik yükümlülükler arasından seçim yapmada, genel bir hakemdir.

• Bu etik anlayışında amaçlanan sonuca ulaşmak önemlidir. İlkelerin fazla bir önemi yoktur. Bir nevi “hedefe giden yolda her şey mubahtır” anlayışı hâkimdir denebilir. Bu sistemi en iyi anlatanlardan biri de Machiavelli’dir (1469–1527). Onun ahlak anlayışı “Amaca ulaşmak için her şey mubahtır.”

Kural Etiği:

• Yaşam içerisinde uyulması gereken kurallar vardır. Bu kuralların bir kısmı yazılı kurallardır. Bunlara yasa denir.

• Bu kurallara uymamanın cezai yaptırımı vardır. Yalnız yasal olan her şey etik değildir.

• Gerçek etik yasal olandan üst düzeydedir. Bir de yazılı olmayan kurallar vardır.

• Bunlar da topluma özgü gelenek, örf ve adetler ile toplum tarafından doğru olduğuna inanılmış bazı inançlardır.

• Bunların çoğunlukla hukuk önünde bir cezai yaptırımı yoktur. Ancak toplum içerisinde kökleşmiş olmaları nedeniyle bu kurallara uymayanlar toplum tarafından dışlanmaya kadar sonuçlarla karşılaşabilirler.

• Bireyler yaşamları süresince kurallarla karşı karşıyadır. Ailede, okulda, toplumda, iş hayatında birçok kural vardır. Bireylerin yaşamı bu kurallarla düzenlenir. Kurallar toplumların yaşamını düzenler.

• Kural etiği Immanuel Kant tarafından geliştirilmiştir. Kant etik ilkelerin yıllardır bilindiğini, evrensel ve nesnel olduklarını belirtmiştir.

• Bütün insanlar için geçerli evrensel kurallar arayışı, bireyin davranışlarında temel alacağı sağlam çerçeveler çizebilir.

Toplumsal Sözleşme Etiği:

• Toplumsal sözleşme etiği birey olarak toplumun genelince kabul gören ilkeler ve standartların benimsenmesi, toplum halinde yaşamanın getirdiği çatışmaların çözümlenmesinde yarar sağlayabilir.

• Öncüsü Jean Jack Rousseau’dur. Onun için en önemli olgu, otorite ve özgürlük arasındaki dengedir.

• Bireylerle toplum arasındaki ilişkileri düzenleyen ve uyulması zorunlu olan kurallara hukuk kuralları denir.

• Hukuk kuralları insanların birbirleri ile uzlaşmaları sonucu ortaya konulduğu ileri sürülür.

• İnsanlar “toplumsal sözleşme’’ adını alan bir sözleşmeyle belirledikleri hukuk kurallarına uymak zorundadırlar.

• Hukuk kuralları özgür insanlar arasında eşit koşullar altında yapılan toplumsal sözleşmeye dayanır.

• Hukuk; toplumsal ilişkileri düzenleyen uyulması zorunlu kurallar topluluğudur.

• Hukuk kuralları yaptırımlarla güçlenmiştir.

• Hukuka ters davranış her zaman bir yaptırımla karşılaşır.

• Hapis, para cezası, uzaklaştırma, meslekten men edilme vb. gibi.

Hukuk Kurallarının belirleyici özellikleri:

• Hukuk kuralları yazılı ve devlet eliyle uygulanan kurallardır.

• Her hukuk kuralı bir değer yargısına dayanır. Toplumdaki olaylar, hukuk tarafından değerlendirilir ve kural haline getirilir.

• Hukuk kuralları insan davranışlarını düzenler.

• Hukuk kuralları çoğu kez olumlu ya da olumsuz emirler şeklindedir. Bazen izin, bazen yasaklama biçiminde kendini gösterir.

• Hukuk kuralları tek bir olaya değil, aynı niteliği taşıyan bütün olaylara uygulanır.

• Hukuk kurallarının yaptırım gücü fazladır. Bu güç devlet tarafından korunur.

Kişisel Etik:

• Kişisel etik sisteminin en önemli temsilcilerinden olan Martin Buber, kişisel etiğin kaynağının bireyin içinden gelen ses (vicdan) olduğunu savunur.

• Kişisel etik, kişinin toplum içerisindeki bireysel duruşunu belirler. Bu etik anlayış bireyin ahlaki alt yapısını temel alır.

• Bireyin yaşadığı ve çevresinde yaşanan olaylar karşısında gösterdiği tepkiler ya da koyduğu tavırdır.

• Bireyin kendine dönmesi ve kendini kusursuzlaştırmak için gereksinim duyduğu gücü, kendi vicdanından almasını sağlayarak, bireyin karşılaştığı özel durumlarda doğru kararlar vermesinde yarar sağlayabilir.

Kişisel etiğin özellikleri:

• Kişisel etik, gerçeğin doğrunun sadece zekâdan değil bireyin içinden geldiğini savunur.

• Doğruluk ve etik davranışlar herkesin içinde vardır.

• Kişisel etik bireyin kendisine dönmesini sağlar.

• Bireyin karşılaştığı durumlarda doğru ve yanlış kararlar vermesi kendi vicdanına bağlıdır.

• Bireyi amacına ulaştıracak davranış etik olmalıdır. Burada Mahcivelle’nin düşüncesine terstir.

• Yaşamda belli kuralların olamayacağı pek çok durum söz konusudur. Ø Birey bir grupta yer aldığı için, haksızlığa göz yummaz.

• Birey özgürleştikçe kendi etik standartlarını geliştirir.

• Birey sadece kendi çabaları ile kusursuzluğa erişir. Başkaları bunu kişi adına yapamaz.

• Bireyler hayatları boyunca geliştikleri için, yeni değerler edinirler.

Sosyal Yaşam Etiği:

• Kişinin sosyal yaşam içerisinde kurduğu ilişkilerde uyması gereken kurallar bütünüdür.

• Hiçbirimiz dünyada yalnız yaşamıyoruz.

• Doğadaki her canlının yaşamak için diğer canlılara ihtiyacı vardır.

• Şüphesiz bu ihtiyacı en fazla hisseden canlı türü insandır.

• Ancak gerek insanların kendi aralarındaki ilişkilerde gerekse insanın doğadaki diğer canlılarla kurduğu ilişkilerde uyması gereken kurallar vardır.

• Bunlara sosyal yaşam etiği diyoruz.

• İnsanlar birbirleri ile olan ilişkilerini karşılıklı saygı ve nezaket kuralları çerçevesinde yürütürler.

• Tüm taraflar görevlerinin gerektirdiği hak ve sorumlulukların bilinci içinde davranırlar.

• Nüfuz ve güç kullanımı gibi baskı yöntemleri kullanılmaz.

• Meslektaşlar, öğrenciler ve çalışanlar hiçbir çıkar doğrultusunda yönlendirilmez. Toplumun tüm üyeleri uygunsuz olarak nitelendirilebilecek davranışlardan kaçınır.

Tıbbi Deontoloji ve Etik Kavramlar • Deontos: Ödev, logos; bilim kelimelerinden oluşan deontoloji terimi görev bilimi anlamına gelse de buna ödev ahlakı anlamı da yüklenmektedir.

• Deontoloji, kişilerin üzerine düşen görev ve yükümlülükleri bilmesi anlamına gelir.

• Kişi, doğru ve yanlışın ölçüleri olarak kabul edilen kurallara uymakla yükümlüdür. Yani, kişinin eyleminin doğruluğunu; sonuçlarının iyi ya da kötü olması değil, mevcut kurallara uymuş olması belirler.

• Deontoloji, sonuca bakılmaksızın kurallara uyulmasını gerektirir.

• Sağlıkta etik denilince ilk akla gelen deontoloji kavramıdır.

• Deontoloji doğasında öyle olan, mutlak doğru ya da mutlak yanlış olarak kabul edilen davranışlardır.

• Deontoloji, terim olarak, 19. yüzyılın ilk yarısında yükümlülükler bilgisi karşılığı olarak kullanılmıştır.

• Bu anlamda deontoloji, ne yapmalı ya da ne yapmamalı sorularına toplumun belirlediği ve ayrıca yaptırımlarla donattığı kuralların bilgisidir.

• Yani, deontolojinin dile getirdiği yükümlülükler tartışmasız ve zorlayıcı bir nitelik taşımaktadır.

• Deontoloji; yazılı olsun olmasın kökleşmiş ilkeleri ve kuralları içeren ve bunları tartışmasız bir normatif bilgi olarak aktaran bir alandır.

• Bu aşamada sözcüğün, ilk kez 1834'de kullanılmasıyla birlikte, özellikle hekimler arasında benimsenmiş olduğunu, tıbbi deontoloji adı altında mesleği uygularken uyulması gereken yasal ve ahlaki yükümlülüklerin kastedilmiş olduğunu belirtmeliyiz.

• Hatta hemen her meslek için bir deontolojinin varlığından söz etmek olanaklıyken, başında tıbbi sözcüğü olmasa bile, deontoloji denilince ilk akla gelen tıp ve sağlık alanı olmaktadır.

Ameliyat

• Türkiye’de tıp ahlakı kurallarını uygulama görevi 1219 sayılı “Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarz-ı İcrasına Dair Kanun” (Tıp meslekleri uygulamalarına dair yasa) uyarınca Türk Tabipleri Birliğine verilmiştir.

• Bu kanun uyarınca 1960 yılında çıkarılan, 46 maddeden oluşan Tıbbi Deontoloji Tüzüğü, tüm hekimler için (TTB’ye üye olmasa da) bağlayıcıdır ve hastalarına karşı beklenen mesleki tutumların nasıl olması gerektiği ve uyması gereken kuralları belirtmektedir.

• Türk Tabipler Birliği, etik dışı davranışlara disiplin yönetmeliğine göre ceza vermektedir.

Tıbbi Etik Kuralları

• Sağlık personelinin olağanüstü koşullarda neler yapacaklarına ilişkin uluslararası ve ulusal kurallar vardır. Bunların çoğu 2. Dünya Savaşı sonrası gündeme gelmiştir. Bunlar:

• 1946-1947 - Nuremberg Yasası: Sağlıkçıları ilgilendiren ilk önemli etik hukuk belgelerinden birisidir. Deneye konu olan insanların haklarını koruyup “rıza alma gerekliliğini” getirmiştir.

• 1949 yılında Cenevre Anlaşması: “Dokunulmazlık’’ ve “ayrımcılık yapmama” ilkesini getirmiştir.

• 1949 yılında Cenevre, 1956 yılında Havana, 1957 yılında İstanbul, 1983 yılında Venedik görüşmelerinde: Dünya Tabipler Birliği’nin silahlı çatışma dönemlerine ilişkin kuralları belirlenmiştir. Bu kurallar; savaş veya barış dönemlerinde ayrı etiklerin olamayacağını, bir tek tıbbi etiğin var olduğunu belirtmektedir.

Çatışma durumlarında hekimler ve sağlık çalışanlarına şu görevler yüklenmektedir:

• Hasta ve yaralı asker ve siviller korunmalı insanca davranılmalı ve gecikmeden tıbbi bakım sağlanmalıdır.

• Sağlık çalışanları görevlerini yerine getirirken saygı gösterilmeli, korunmalı ve desteklenmelidir.

• Yaralı ve hastalara sadece tıbbi temelde ayrım yapılmalı, tedavi sırasında diğer özellikleri ve bağlantıları dikkate alınmamalıdır.

• Tıbbi personel, yaralanan kişilere tıbbi etik doğrultusunda bakım sağladıkları ya da etik ilkelerine aykırı tıbbi davranışı reddettikleri için cezalandırılmamalıdır.

• Yaralı, hasta, savunmasız asker ve sivillere yapılan saldırılar yasaklanmıştır.

• Kime hizmet ettiğine bakılmaksızın tıbbi olanaklar, araçlar vb. korunmalı ve yok edilmemelidir.

• Silahlı çatışmanın tarafları yaralı ve hastaların bakımı için pratik antlaşmalar yapma ve destekleme konusunda iş birliği yapmalıdır.

• Bütün tıbbi birimlerde tanınabilir bir amblem (Kızılhaç/Kızılay gibi) bulunmalı, personel ve ulaşım olanakları yalnızca tıbbi amaçlarla kullanılmalıdır.

Değerli Eğitimcilerimiz, sunumların tamamına ulaşmak için yayınevimiz ile irtibata geçiniz.

Atlas Sağlık Yayınları Gsm : 533 745 49 44 [email protected]