merhaba sevgili arkadaşlar,...merhaba sevgili arkadaşlar, dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor...

64
Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle merhaba diyoruz sizlere. Bahar aylarına yaklaştığımız bugünlerde okullarımızda da en yoğun dönemi yaşıyoruz. Sınavlar, ödevler, proje ve performans çalışmaları derken günler hızlı bir şekilde akıyor. Bu sayımızda birbirinden farklı ve renkli konulara yer verdik. Filmlerde korku sahnelerinde gördüğümüz mumyalar ve mumyalama konusuna değindik. Bilim teknik köşemizde bilgi güvenliğini sağlayan bilim dalı kriptolojiyi anlatmaya çalıştık. Geçtiğimiz günlerde Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın öğretmeni Refet Angın’ı yitirdik. Onu daha yakından tanıdıkça örnek alınması gereken bir insan olduğunu göreceksiniz. Yine bu sayıda bitki ve hayvan bölümlerimiz, vücudumuzu tanıyalım bölümleri yanında baharı karşılayacağız hep birlikte. Enerji ve çevre konularında bizimle aynı duyarlılığı paylaşmanız da bizi mutlu ediyor arkadaşlar. Gelecek sayıda görüşmek üzere…

Upload: others

Post on 12-Jun-2020

16 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

Merhaba Sevgili Arkadaşlar,

Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle merhaba diyoruz sizlere.

Bahar aylarına yaklaştığımız bugünlerde okullarımızda da en yoğun dönemi yaşıyoruz. Sınavlar, ödevler, proje ve performans çalışmaları derken günler hızlı bir şekilde akıyor.

Bu sayımızda birbirinden farklı ve renkli konulara yer verdik. Filmlerde korku sahnelerinde gördüğümüz mumyalar ve mumyalama konusuna değindik. Bilim teknik köşemizde bilgi güvenliğini sağlayan bilim dalı kriptolojiyi anlatmaya çalıştık.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın öğretmeni Refet Angın’ı yitirdik. Onu daha yakından tanıdıkça örnek alınması gereken bir insan olduğunu göreceksiniz.

Yine bu sayıda bitki ve hayvan bölümlerimiz, vücudumuzu tanıyalım bölümleri yanında baharı karşılayacağız hep birlikte.

Enerji ve çevre konularında bizimle aynı duyarlılığı paylaşmanız da bizi mutlu ediyor arkadaşlar.

Gelecek sayıda görüşmek üzere…

Page 2: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

içindekilerTÜRK STANDARDLARI ENSTİTÜSÜ ÖNCÜ ÇOCUK DERGİSİ

Ocak-Şubat-Mart 2010 Yıl: 15 Sayı: 53

SahibiTürk Standardları Enstitüsü Adına

Tahir Büyükhelvacıgil

Genel Yayın YönetmeniAhmet Pelit

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüY. Selim Çelebi

Yayın KuruluO. Murat PerçinA. Sabit YöneyAslıhan KökerCanan DoğanTürkay Birben

Yönetim YeriTürk Standardları Enstitüsü

Pazarlama ve Tanıtım Dairesi BaşkanlığıNecatibey Caddesi No: 112 06100 Bakanlıklar / Ankara

Tel: 0.312 416 63 12 - 416 63 25Abone

Ayşe Nedret GüneşTel: 0.312 416 63 17 Faks: 0.312 416 65 84

e-posta: [email protected]

Yayın Türü: Yerel SüreliBasım Tarihi: Mart 2010

BaskıFersa Ofset Baskı Tesisleri

Ostim / AnkaraTel: 0.312 386 17 00 (pbx)

www.fersaofset.com

Yayına HazırlayanlarCanan ÖzyaşarZeynep Özek

ResimleyenÖzgür Alican

TeşekkürBu sayıda katkılarından dolayı

Mücella Kahveci, Stj. Dr. Eyüp Bayatlı,Biyoloji-Botanik Yük. Lisans Volkan Eroğlu,

Yrd. Doç. Dr. Necla Türkoğlu,Doğa Derneği, Feza Altuncan Arkun,

TÜBİTAK-UEKAE’ye teşekkür ederiz.

BOĞAZLAR

içindekiler

4 BEN NASIL SORUN ÇÖZERİM?

R

EFET

ANGIN

38

T

ÜMÖR NEDİR?

29

Page 3: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

içindekiler

BELİRLİ GÜN ve

HAFTALAR

5811,45BİL-BUL

8

16

KRİPTOLOJİ

37ORİGAMİ

12

54

içindekilerENERJİ YÖNETİM

SİSTEMİ

MUMYALAMA

SEDEFKÂRLIK

24

BAHAR GELİYOR

R

EFET

ANGIN

34

46SAKIZAĞACI

SAANEN KEÇİSİ

50

Page 4: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

unutmayalım

4

Arkadaşlar, büyük küçük, genç yaşlı, hepimizin hayatta çeşitli

gereksinimleri var. Bu gereksinimler, birbirlerine benzeyebilir, farklı

da olabilir, bazen de çakışabilir yani biri bir şey isterken diğeri de

aynısını isteyebilir. Aynı zamanda, toplum içinde yaşamaya ve

çevremizdeki bireylerle etkileşim halinde olmaya da gereksinim

duyarız. Bu etkileşim, duygu, düşünce ve davranışlarımızı olumlu

ya da olumsuz yönde etkileyebilen bir süreçtir.

Page 5: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

5

Okulda sıra beklerken önünüzdeki arkadaşınızla kavga ettiğinizde,

top oynarken cam kırdığınızda ne yaparsınız? Gündelik yaşamımızda

(sıra bekleme, ortak paylaşım, bir eşyaya ya da kişiye zarar verme vb.)

arkadaşımızla, öğretmenimizle ya da tanımadığımız bir insanla sorun

yaşadığımızda çözüm için önce kendimizi nasıl hissettiğimiz önemlidir.

Sorun çözülmeden önce sıkıntılı, endişeli, kızgın ya da düş kırıklığına

uğramış hissedebiliriz. Peki, sorun çözüldükten sonra… Bazen kendimizi

çaresiz ve yetersiz hissederiz. Toplumsal olarak kabul edilemeyen yönde

davranmaya başlayabiliriz. Bu durum, bizim, kişilerarası ilişkilerde ortaya

çıkan sorunları başarıyla çözemediğimizde hissettiklerimizdir.

Page 6: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

6

unutmayalım İnsanlar sorunlarını

çözmek için konuşmak gibi toplumsal olarak

kabul edilen etkili yollarla başarılı olamadıklarında, şiddet gibi toplumsal

olarak kabul görmeyen yollara başvurabilirler. Kişiler arası ilişkilerde yaşanan sorunlar, etkileşimde bulunan

taraflardan en az birinin var olan etkileşimden hoşnut olmamasıyla ortaya çıkar. Bu durumda, insanlar sorun çözme

becerilerine gereksinim duyarlar. Kişiler arası ilişkilerde sorun çözme başarımız, çevremizde meydana gelen değişimlere daha çabuk ve

daha başarılı bir biçimde uyum sağlamamıza

yardımcı olur. Sorun çözme,

öğrenilebilen bir beceridir.

Sorunlarımızı

çözerken

1- Birden fazla çözüm

yolunu düşünmek,

2- Her çözüm yolunun

olası sonuçlarını dikkate almak,

3- Hangi çözüm yolunun seçileceğine karar vermek

gerekir.

Erken yaşta sosyal beceri ve sorun çözme yetisini öğrenmeniz, okulda

başarınızın artmasına, arkadaş ve yetişkinlerle olumlu ve sağlıklı kişiler

arası ilişkiler kurmanıza yardımcı olacaktır.

Page 7: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

7

Şimdi sorun çözme sürecini bir çatışma örneği üzerinden inceleyelim.

“Ahmet, Can’ın

kendisine isim

takmasına

çok kızmıştı.

Can’ın kendisini

sevmediğini, onu

aşağıladığını

düşünmekteydi.

Can ise Ahmet

ile yakın arkadaş

oldukları için

bir takım şakalar yapmanın doğal olduğunu, isim takmanın da şaka

olduğunu ve yakınlık göstergesi olduğunu düşünmekteydi.”

Yukarıdaki öyküde Ahmet ile Can’ın çatışmaya neden olan soruna ilişkin

olarak farklı algıları söz konusudur. Ahmet ve Can soruna ilişkin algılarını nasıl

netleştirebilirler? Aralarında ne tür diyaloglar geçmelidir? Düşününüz…

Yukarıdaki sorunun çözüm aşamalarını aşağıda inceleyelim.

• Sorunu tanımlayınız (Ne oldu? Sorun nedir?).

• Duygularınızı açıklığa kavuşturun (Can ne hissediyor? Ahmet ne hissediyor?).

• Sonuçları açıklığa kavuşturun (Can, Ahmet’e isim takınca sonuç ne oldu?).

• Sonuçlarla ilgili duyguları açığa kavuşturun (Bu sonuç karşısında ne hissettin?

Sana isim takınca ne hissetin?).

• Alternatif çözümler üretiniz (Sorunu çözmek için farklı bir çözüm düşünebiliyor

musun? Ahmet ile Can’ın ikisinin de kendisini kötü hissetmeyeceği bir çözüm

yolu ne olabilir?).

• Bulduğunuz her çözümü değerlendirin (Bu iyi bir fikir mi? İyi bir fikir değilse

farklı bir şey düşünün.).

• Ürettiğiniz çözümlerden en iyisini seçin ve uygulayın.

Böylece herhangi bir sorunun çözümü konusundaki aşamaları incelemiş olduk.

Bu sorun çözme aşamalarını, gündelik yaşamınızda sizler de uygulayabilir

misiniz?

Page 8: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

TSE

8

Enerji Yönetim Sistemi

Üretilen enerjinin yaklaşık üçte biri sanayide tüketilmektedir. Bu enerjinin

önemli bir miktarı, ileri teknoloji ürünlerinin kullanıldığı enerji tasarruf

önlemleriyle geri kazanılabilir. Enerji tasarrufu sayesinde hem ülkemiz

enerji darboğazından kurtulacak, hem de sanayici aynı ürünü daha düşük

bir maliyetle elde ederek rekabet gücünü artırmış olacaktır.

Dünya nüfusu hızla artıyor. Bu da, enerji ihtiyacını

günden güne artırıyor. Artan bu ihtiyacı

karşılamak için doğal kaynaklar büyük bir hızla

tüketiliyor.

Arkadaşlar, bu

bilinçsizce tüketim,

enerji kaynaklarının

verimli kullanımını

gündeme getirdi.

Tüketim sonucunda

oluşan her türlü katı,

sıvı ve gaz atıkların

arıtılmadan doğaya

atılmasının meydana

getirdiği önemli çevre

kirliliğinin önlenmesi,

en büyük çevre

sorunlarından biri

oldu.

Page 9: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

9

Enerji Yönetim Sistemi

Enerji Yönetimi

Standardı, çevreye duyarlı işletmeler için enerji tüketiminin nasıl azaltılacağı konusunda rehber

niteliği taşır ve maliyetlerin düşürülmesine yardımcı

olur.

Enerji tasarrufu, enerji arzının

azaltılması veya kısıtlanması şeklinde

düşünülmemelidir. Enerji tasarrufu,

kullanılan enerji miktarının değil, ürün

başına tüketilen enerjinin azaltılmasıdır.

Enerji maliyetlerini düşüren üretici, aynı

miktardaki mal veya hizmetleri daha az

enerji veya aynı miktar enerji ile daha

çok mal ve hizmet üretmeyi sağlar. Bu

da, ulusal ve uluslararası alanda rekabet

gücünü artıracaktır.

Arkadaşlar, sizlere Yönetim Sistem

Standardlarımızı tanıtmaya devam ediyoruz.

Bu standardlardan biri de TS EN 16001 “Enerji Yönetim Standardı” dır.

Bu Standard, Temmuz 2009’da kabul edilerek yayınlandı. Bu sistemin

gereklilikleri, işletmelerin veya kuruluşların enerji politikasının oluşturulması,

organizasyonun geçmiş, mevcut ve gelecekteki enerji tüketiminin belirlenerek

aynı zamanda bir enerji tüketimi izleme planının geliştirilmesi anlamına gelir.

TS EN 16001, etkili bir enerji yönetimi çerçevesi

sağlar. Basit anlamda sadece enerji

tüketiminin teknik çözümlerine

eğilmek yerine, enerji yönetiminin

çerçevesini oluşturur, enerji

verimliliği konusunda

davranışsal değişimleri sağlar,

günlük karar süreçlerini etkiler.

TS EN 16001, organizasyonların

mevzuatlara uyumunu da

kolaylaştırır.

Page 10: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

10

Unutmayalım

ki, enerji

tükenmez bir kaynak

değildir. Kaynakları verimli

kullanmak, her bilinçli

insanın görevidir.

Evlerimizde, akıllı sistemlerle, tasarruflu cihazlar kullanarak enerjiden tasarruf sağlayabilir, harcamalarımızı kısar, faturalarımızda bir miktar iniş sağlayabiliriz. Peki, üretimi olan ya da geniş bir hizmet ağı ile hizmet veren bir organizasyonun enerji tüketimini nasıl ölçer ve enerji kullanımını nasıl daha verimli hale getirebilirsiniz? İşte TS EN 16001

Enerji Yönetim Sistemi, organizasyonlara bu konuda bir yol haritası sağlıyor. Bu yeni standard,

organizasyonların verimli enerji kullanımını nasıl artıracaklarını, sera gazı emisyonlarını nasıl azaltacaklarını belirten bir kılavuz görevi

görür. Böylelikle bu standardı uygulayan kuruluşlar, enerji maliyetlerini de düşürmüş olurlar.

Bu standard, bir organizasyonda enerji kontrolü sağlanabilecek her konuda yardımcı olur.

Örneğin, işletmede

bir makinenin harcadığı güç ya da ısınmak için kullanılan enerji. Tüm organizasyonlar, büyüklüğü ya da sektörü fark etmeksizin bu yeni standarddan faydalanabilirler. Bu standard uygulanacağı zaman işletmedeki tüm çalışanlar ve işletmenin ihtiyacını karşılayan sistemler de enerji yönetim sistemine dâhil olmalıdır.

Page 11: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

11

Arkadaşlar, iki resim arasındaki 8 farkı bulabilir misiniz?

Page 12: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

bir konu

12

İnsan bedeninin öldükten sonra kokmaktan ve çürümekten

korumak için birtakım kimyasal maddelerle kaplanıp özel

yerlerde saklanması işlemine mumyalama ve bu cesede de

mumya denir.

Dinler tarihi açısından mumyacılık geleneği “ruhun ölmezliği”, “ikinci

dünya” gibi kavramların bir sonucudur, bedenin diriliş gününe kadar

bozulmadan korunmasını amaçlar. Çok eski zamanlardan beri, ölümden

sonra yaşam olduğuna inanan insanlar, çeşitli yollarla

bu yaşama hazırlanmışlardır.

Page 13: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

13

Bu yüzden de mumyacılık, dünyanın farklı bölgelerinde insanoğlunun

bulduğu bir teknik ve sanat olarak uzun süre yaşamıştır. Eski

toplumların birçoğu, örneğin Kanarya Adaları, Yeni Gine gibi bazı

adalarda yaşayan topluluklar, Peru’da İnkalar ve Avustralya Yerlileri,

ölülerini mumyalıyordu. Orta Asya’da yaşayan Şaman geleneklerine

bağlı Türkler de ölülerini mumyalardı. Özellikle Hunlar, Topalar ve bazı

Göktürk boyları arasında yaygın olan bu geleneğe göre, mumyalanmış

cesedin yanına yiyecek, süs takıları, bazen de atı ve sevdiği başka

eşyalar konurdu.

Hunlar ölülerini belirli zamanlarda, özellikle ilk ve sonbahar aylarında

gömerlerdi. Bu yüzden mezara konuncaya kadar ve mezar ötesi hayat

için cesedi korumak bir zorunluluktu. Bu işlem yalnızca Hun Beyleri için

yapılırdı. Bu mumyaların incelenmesinde de, cesetlerin iç organlarının

boşaltıldığı ve boşalan kafatasının içine kokulu otlar, kozalak ve

toprak doldurulduğu görülmüştür. Ayrıca vücudun çeşitli kısımlarında

çürümeyi önlemede kullanılan,

sıvı halinde bir ilaç

zerk ediliyor. Bu eczanın

niteliği tam olarak

ortaya konmuş

değildir. Anadolu’da

Selçuklu ve

Osmanlı dönemine

ait bazı mumya

kalıntılarının

görülmesi,

bu geleneğin

uzunca bir süre

yaşadığını

gösteriyor.

Page 14: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

14

bir konuMumyalamayı en yaygın ve başarılı olarak uygulayanlar ise hepimizin

bildiği gibi Eski Mısırlılar’dı. Pek çok arkeolog, Mısırlılara mumyanın

mucidi, bu tekniğin eşsiz ustaları olarak bakarlar. Günümüze kalabilmiş

mumyaların pek çoğu ve en eskileri Mısır uygarlığının miraslarıdır. Eski

Mısır’da ölülerini mumyalamak, bir gelenek halini almıştı. Önceleri kral ve

ailesi mumyalanıyordu. Daha sonraları parasal anlamda gücü olan halk

da mumya yaptırma işlemine başladı. Bunun nedeni, Mısırlıların insan

ruhunun, vücut var olduğu sürece yaşayacağına inanmalarıdır.

Beden, kuruması için ilaçlı suda bekletiliyordu. Kurumuş beden, yağlar ve

baharatlarla ovuluyor, kalp içeride bırakılıyordu. Heyecan ve duyguların

merkezi olduğu için kalbe dokunmuyorlardı. Mumyalama tekniklerinin

amacı, ölen kişinin hayattayken sahip olduğu görünüşünü korumasını

sağlamaktı. Bu yapılırken önce vücudun iç organları çıkarılır ve suyundan

Page 15: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

15

arındırılır, üzerine güzel kokular dökülür, çürümeyi engellemek

için hoş kokulu ve şifalı bitkilerle doldurulurdu. Daha sonra

keten bandajlar reçineye batırılarak özenle sarılan mumya,

koruyucu muskalarla kaplanırdı. Ölü yıkandıktan sonra

burnundan sokulan aletlerle beyin boşaltılırdı.

Göz ve ağız boşlukları, yağlı keten tamponlarla

doldurulup göz kapakları kapatılırdı. Vücuda

canlı bir görünüm vermek için deri altına çamur

doldurulur, göz yuvalarına yapay göz takıldıktan sonra o

zamanki inanca göre ikinci yaşantısına hazır sayılırdı.

Mısır mumyacılığı pek yoğun bir bilgi yığınının esrarını

saklaması bakımından uzun süre arkeoloji, kimya, ilâç

bilimi, anatomi ve nekroloji bilimlerini

meşgul etmiştir. Bu işlemde

kullanılan bir kısım ecza, kimya

bilimi tarafından hâlâ bilinemiyor. Mumyalar pek çok

yönden incelenirken sandukanın kapağı açılıyor, sargılar çözülüyor ve

bu arada pek çok tahribat (elde olmadan) yapılıyordu.

Mumyaların esrarına ilk güçlü ışığı tutan Sir Grafton Elliot Smith (1871–1937)’dir. O, mumyaları tıp biliminin ışığı altında inceleyen

bir fizikçi olarak çalışmış, bu iş için X ışınlarını kullanmıştır. Böylece, mumya sandukasının kapağını bile kaldırmadan, mumyanın röntgen filmi çekiliyor, iskelet yapısı, cinsiyeti ve ölü eşyaları hakkında çok zengin bilgiler elde etmek mümkün oluyordu. X ışınlarının keşfinin

hemen ertesinde bazı mumyaların ayak ve bacak radyografileri çekildi, daha 1937’de başlayan bu yaklaşım, bugün bütün hızıyla sürmektedir.

Mumyayla uzun yıllar ilgilenen arkeologların paylaştığı genel kanı bu.

Ancak, şeklinden çok az şey kaybederek günümüze kadar gelebilen, ölüyü uzun yolculuğunda koruyan bu tekniğin kimyasal sırrı nedir? Birçok yönü hâlâ karanlıkta, hâlâ bilinemiyor, belki hiçbir zaman

bilinemeyecek.

Page 16: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

bilim teknik

16

kriptoloji

Arkadaşlar, insanoğlu binlerce yıldır düşmanından bilgi saklamak

ve gizli haberleşmek için yöntemler aramıştır. Eskiden ilkel

teknoloji ve okuryazarlığın az olması sebebiyle kolay yöntemler

kullanılmış. Ancak günümüzde bilgi güvenliğini sağlamak son

derece karmaşık yollarla yapılıyor.

Bunun için bir bilim dalı geliştirilmiş arkadaşlar:

En çok savaş filmlerinde görmüşsünüzdür: Taraflar her türlü bilgilerini karşı taraftan korumak zorundadır ki savaşı kazanabilsin…Buradan da anlaşılıyor ki bilgi güvenliği hayati bir öneme sahip.

Biraz daha günlük hayata gelelim: Hepimiz cep telefonu kullanıyoruz. Bazen cep telefonlarıyla bankacılık işlemleri gerçekleştiriyoruz ya da bilgisayarımızdan bankamıza ulaşıyor, internet bankacılığı denilen işlemler yapıyoruz… Peki bu işlemleri bizim adımıza başkası yaparsa…

Birçoğunuz, arkadaşlarınızla haberleşmek için kendi aranızda anlaşabileceğiniz uydurmaca bir dil icat etmişsinizdir. Bu yaptığınız, şifreli iletişimdir. Yani farkına varmadan şifreleme yapmış ve bunu çözmüş oluyorsunuz. Diğer

bir ifade ile “kriptoloji” den faydalanıyorsunuz.

Page 17: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

17

Peki nedir bu kriptoloji? Kriptoloji, haberleşen iki veya daha fazla

tarafın bilgi alışverişini güvenli olarak yapmasını sağlayan, temeli matematiksel

zor problemlere dayanan tekniklerin ve

uygulamaların bütünüdür. Kriptoloji, şifre bilimi

demektir. İletişim materyallerinin (ses, görüntü,

metin vs.) kullanıldığı her alanda gizliliği

sağlamak için kullanılabilir. Bunun için bilgiler,

belli sistemlere göre şifrelendirilir. Kriptoloji,

bu bilgilerin güvenli olarak alıcıya iletilmesini

ve şifrenin çözülmesini de inceler.

Arkadaşlar, ilk başlarda askeri alanlarda

“gizlilik” kavramını gerçekleştirmek için bu bilime ihtiyaç duyulmuştur. Bugün,

kriptoloji, matematik, elektronik, optik, bilgisayar bilimleri gibi birçok disiplini

kullanan özelleşmiş bir bilim dalı olarak kabul edilmektedir.

Kriptolojinin iki temel alt dalı vardır: Kriptografi ve kriptoanaliz.

Kriptografi, belgelerin şifrelenmesi ve şifresinin çözülmesi için kullanılan

yöntemlere verilen addır. Kriptografi, daha açık anlamıyla şifre yazımıdır.

Kriptoanaliz, kriptografik sistemlerin

kurduğu mekanizmaları

inceler ve çözmeye

çalışır. Kriptoanalizin

kriptoloji içindeki

önemi çok büyüktür,

çünkü ortaya konan

bir şifreleme sistemini

inceleyerek zayıf ve

kuvvetli yönlerini ortaya

koymak için kriptoanaliz

kullanılır. Kriptoanalistler

genelde şifre çözmeye

dayalı çalışırlar.

Page 18: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

18

bilim teknik Günümüzde yaygın olarak kullanılan

ve kullanım alanları gün geçtikçe genişleyen kripto

tekniklerinin temelleri, MÖ 2000’li yıllara kadar uzanır. Mısır yazıtlarında

rastlanan kriptografik ögeler, kriptoloji tarihinin ilk kayıtlarını oluşturmaktadır.

Nil Nehri yakınlarındaki “Menet Khufu” kasabasında bulunan hiyerogliflerin şifreleri çözüldüğünde, bazı yazılarda daha önce hiç kullanılmamış olan simgelerin kullanılmış

olduğu görülmüştür. Bu simgelerin, sadece ilgili kişi tarafından anlaşılabilir olduğu ve bu kişi

dışındakiler tarafından anlaşılmaması için kodlandığı sonucuna varılmıştır. Bunun da bilgi güvenliği sağlamak üzere uygulanmış

bir kriptolama tekniği olduğu kabul edilmektedir.

Mezopotamya’da da, MÖ 1500’lü yıllarda kripto kullanıldığı tespit edilmiştir. Bölgede bulunan tabletler üzerindeki şekillerin çözümlenmesinden sonra çivi yazısı anlaşılabilir duruma gelmiştir. Bununla birlikte, bazı metinlerin aynı yöntemler uygulanarak okunamadığı görülmüştür. Daha sonra yapılan kriptolojik analizler sonrasında okunamayan metinlerden birinin, çömlek yapımı için geliştirilmiş olan bir bileşimin şifreli olarak kaydını içerdiği anlaşılmıştır.

MÖ 457 yılına gelindiğinde, Anadolu’da Sıpartalılar tarafından Scytale olarak adlandırılan kriptolama tekniğinin kullanıldığını görüyoruz. Şerit şeklindeki kağıdın belirli çaptaki bir silindire sarılarak yazının bu şekilde oluşturulan sayfaya yazılması biçiminde özetlenebilecek bu teknik ile, sırası karışık olan harfler-simgeler içeren bir şerit elde edilmekteydi. Bu şerit üzerindeki yazının okunabilmesi için, yazımında kullanılan çapta bir silindire sarılması gerekmekteydi. Bu silindirin aynısı, mesajın gönderileceği kişide bulunmaktaydı. (Günümüzdeki modern kripto tekniklerine bir benzetme yapılacak olursa, silindirin çap değeri kripto anahtarına karşılık gelmektedir.)

Page 19: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

19

Roma İmparatorluğu döneminde kriptoloji oldukça gelişmiş ve simgeler üzerinde belirli işlemler kullanılmaya başlanmıştır. MÖ 100 yılında doğmuş olan Jül Sezar, generallerine gönderdiği mesajlarda, her harfin alfabede kendisinden sonra gelen üçüncü harfle yer değiştirdiği bir kriptolama tekniği uygulamıştır. General Agustus da benzer biçimde, “bir sonraki harfle yer değiştirme” kriptosu kullanmıştır. Roma döneminde ayrıca stegranografi de kullanılmıştır. Gönderilecek olan mesaj, saçları kazıtılmış bir kölenin kafasına kolayca silinmeyecek bir madde (mesela kına) ile yazılmakta ve köle saçları uzadıktan sonra karşı tarafa gönderilmekte, karşı taraf ise kölenin saçlarını kazıyarak mesajı okumaktaydı.

Leon Alberti, 1466-1467 yılları arasında ilk kez çoklu alfabe kullanarak kriptolama yapmıştır. Bu yöntemde de Sezar şifreleme yöntemine benzer olarak harf kaydırma tekniği uygulanıyordu. Bu yöntemden farklı olarak kaydırma miktarı sabit olmayıp, kullanıcının kararına göre belirleniyordu. Kriptolanacak metinde her harfin kriptolu karşılığı, Alberti Diski yardımıyla bulunuyordu.

Blaise de Vigenere, 1586 yılında Sezar kripto sisteminin bir türevi olan “Vigenere Sistemi” ni geliştirdi. Bu sistemde şifrelenecek olan karakter Sezar kripto sisteminde olduğu gibi tüm metin boyunca sabit bir tarzda değil, periyodik olarak değişen bir sayı dizisine göre öteleniyordu.

Page 20: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

bilim teknik

1918 yılında Arthur

Scherbius tarafından ticari uygulamalarda kullanılmak üzere

geliştirilen ve ilk olarak bankalar arasındaki haberleşmede kullanılan Enigma şifreleme cihazı üretildi. Bu cihaz, aynı zamanda 1930’lu yılların ortasında Alman

ordusunun temel bilgi güvenliği cihazı olarak da tescil edildi. Enigma kripto cihazı 21. Yüzyıla kadar en yüksek miktarda

üretilen kripto cihazı olma özelliğini korudu.

Almanların savaş yıllarının başlarında kazandıkları müthiş başarının nedenlerinin başında düşmanlarının anlamadığı

ve çözemediği bir şifreleme tekniği kullanmalarıydı. Gönderilecek olan mesaj, Enigma cihazının tuş takımı

üzerinden yazılıyor, mesaj cihaz içerisinde şifreleniyor ve elde edilen şifreli mesaj, telsiz operatörü tarafından

mors kodu kullanılarak, radyo dalgaları ile karşı tarafa gönderiliyordu. Enigma, mekanik ayarlarla yönlendirilen elektronik bir cihazdı. Almanlar savaş yıllarının başlarında kazandıkları başarının çoğunu bu

cihaza borçluydu. Çünkü düşmanlarının anlamadığı ve çözemediği bir şifreleme tekniği kullanıyorlardı.

Daha sonra Almanlara karşı olan devletler, Almanların enigma makinelerini ele geçirip

kullandıkları kriptolojiyi çözdüklerinde, Almanların başarısı bitmeye yüz tuttu.

Vigenere şifresi, 1800’lü yılların ortalarına kadar “kırılması imkânsız” olarak nitelendirildi. Charles Babbage, 1854 yılında anahtar uzunluğuna dayalı frekans analizi uygulayarak bu şifreyi kırmayı başardı.

Friedman, bu tipteki ötelemeli şifreleme sistemlerinin analizini yapmak üzere 1925’te bir test geliştirdi. Kendi adıyla tanınan bu test, şifreli metindeki iki harfin açık metindeki aynı karakterden gelme olasılığını irdelemek üzerine kurulmuştur.

Vernam, Vigenere şifreleme sistemini temel alarak, kendi adıyla anılan şifreleme sistemini geliştirdi.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında telsiz haberleşmesinin icadı ile kriptolojinin önemi çok arttı. Telsiz haberleşmesinin doğası gereği, iletilen mesajların sadece gönderildiği kişi tarafından değil, radyo dalgalarını alabilen herkes

tarafından dinlenebilmesi söz konusudur. Bu nedenle telsiz haberleşmesinde bilgi

güvenliğini sağlamak üzere yeni teknikler geliştirilmesi zorunlu hale gelmiştir.

Page 21: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

21

Birinci Dünya Savaşı’nda Almanlar ADFGVX olarak adlandırdıkları sistemleri ve

“Kod Kitabı” yöntemini kullanmışlardır. Bu yöntemde, şifrelenecek metindeki her

kelimeye karşılık bir sayı grubu kullanılmaktaydı.

İkinci Dünya Savaşı’nın yaklaştığı yıllarda ülkeler bilgi güvenliği ve kriptolojinin

önemini daha çok idrak etmiş durumdaydılar. Bu dönem kriptoloji konusunda

üst düzeyde dersler açıldı. Kriptoloji ve kriptoanaliz konusunda büyük bir bilgi

birikimi elde edildi.

Savaş sonrası, savaştan alınan dersler ışığında kriptolojinin geleceği de

yönlendirildi. Savaş boyunca sürdürülen kriptoanaliz faaliyetlerinden haberi

olan ülkeler, kendi kullandıkları kripto yöntemlerinin de kırılmaması için azami

çaba sarf ettiler. Dünyanın önde gelen matematikçileri kırılamayacak kripto

algoritmaları tasarlamaya yöneldiler.

Hızla gelişen elektronik teknolojileri, kriptolojinin gelişim yönünü belirleyen

temel etkenlerden biri oldu ve kriptolojinin önemi çok fazla arttı. Yüksek

işlem kapasitesi sağlayan elektronik devreler ve bilgisayarlar, kriptoanaliz

çalışmalarında temel yapı taşı olarak kullanılmaya başlandı.

Ülkemizde de kriptoloji konusundaki ciddi çalışmalar, 1974 Kıbrıs

Barış Harekatı’nın ardından ortaya çıktı. O günden

bugüne hem ulusal hem de uluslararası alanda

birçok başarılı çalışmalarımız oldu.

Kriptolojinin temel malzemesi

bilgidir. Bu sebeple sınırsız sayıda

uygulamada kullanılması söz konusu

olmuştur. Ana konu, şifreleme

olduğuna göre, şifreleme nedir?

Şifreleme, bir bilginin özel bir

yöntemle değiştirilerek farklı

bir şekle sokulmasıdır. Şifreleme

işlemi sonucunda ortaya çıkan yeni

biçimdeki bilgi, şifre çözme işlemi

sonucu ilk haline dönüştürülebilir.

Şifrelemede yaygın iki tür sistem vardır.

Page 22: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

22

bilim teknik

Şifreleme sisteminin birinde kelime, cümle, hece, sayı ve harflere bunların gizli

karşılıkları getirilir. Ancak bunlar çok uzun listeler oluşturduğundan lügat şeklinde

şifre kitapları hazırlanır. Diğer sistemde ise karşılık bulma, bir tekniğe göre

yapıldığından sistem ezberlenebileceği gibi bir sayfaya sığdırılabilir veya makine

kullanılarak otomatik hâle getirilebilir.

Şifre çözümü metotları: Genel olarak çok çeşitli olasılıkların denenmesiyle yapılır.

Bütün şifreler çözülemez. Günümüzde bilgisayarlar, şifre çözücülerin en büyük yardımcılarıdır. Çözümde ilk araştırılacak şey şifreli yazıda geçen harflerin tekrar oranı olur. Bu oran, normal bir yazıdaki harf tekrar oran ile karşılaştırılarak şifre harflerinin karşılıkları

araştırılabilir. Meselâ, eğer şifreli bir yazıda

“s” harfi çok kullanılmışsa, bunun bir Türkçe şifre için “a” harfine, İngilizce

veya Almanca’da “e” harfine ve

Rusca’da “o” harfine karşı gelebileceği olasılığı

büyüktür. Çünkü bunlar o dilde en sık kullanılan harflerdir. Günümüzde

şifre çözümü, modern matematiğin bir koludur.

Çözülmeyen şifreler: Bu konuda şu söylenebilir ki, insanoğlu tarafından yapılıp da,

insanoğlu tarafından çözümlenmeyecek şifre yoktur.

Günümüzde devletler, askerî birlikler tarafından en çok kullanılan usul şifreleme

olup hâlâ geçerlidir.

Modern kriptoloji kavramı, bilgisayarlar sayesinde ortaya çıktı. Eskiden Sezar

şifrelemesi varken günümüzde SHA, MD5, AES, DES vs. şifreleme algoritmaları,

bilgisayarlar sayesinde aktif kullanılmaya başlandı.

Elektronik bilgi sistemlerinin yaygınlaşması, kriptolojinin önemini daha da

çok artırdı. Kriptoloji, artık günlük hayatımızın bir parçası oldu. Kriptografik

yöntemlerin başta kimlik kanıtlaması olmak üzere birçok alanda güvenle

Page 23: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

23

Arap filozof Al-Kindi (801-873)

Modern Kriptolojinin Temellerini Oluşturan Arap Filozof Al-Kindi İslam filozofu ve bilim adamıdır. Matematikte

yaptığı birçok çalışma ile şifreleme ve kriptolojide öncü olmuştur. Mesaj gizleme ve çözme yöntemlerine dair zamanımıza ulaşan en eski

eser filozof Al Kindi’nin Risâle fi’stihrâci’l-mu’ammâ’sıdır. Kriptografinin iki temel yöntemi olan “yerine koyma” ve “yer değiştirme” işlemlerini ilk

defa tanımlayan ve bu ikisinin birlikte kullanıldığı karma şifreleme sistemlerini tarif eden de Kindi’dir. Frekans analizi yöntemi de dahil olmak üzere şifrelerin kırılması

için yeni yöntemler geliştirmiştir.

kullanılabileceği anlaşıldı. Örnek vermek gerekirse: elektronik bankacılık,

elektronik ticaret, ücretli televizyon yayıncılığı gibi birçok alan, kriptolojinin

diplomatik ve askeri kullanımı dışındadır, ama hepimizin günlük hayatta

faydalandığı kolaylıklardandır. Kriptolojinin başlıca kullanım alanı, hareket

halindeki veya depolanmış bilginin şifrelenmesi ve istendiğinde bu şifrenin

çözülmesidir. Kriptolojinin temel malzemesi bilgi olduğu için neredeyse sınırsız sayıda uygulamada kullanılmaktadır.

Arkadaşlar siz de yaratıcılığınızla yeni yeni şifreleme teknikleri üretebilirsiniz.

Page 24: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

bir konu

24

B ahar G eliyor!Etrafınızda neler olup bitiyor? Ağaçlar, gökyüzü, çiçekler, hayvanlar

görüntülerini değiştirmeye başladılar mı? “Eveeet…” dediğinizi

duyar gibiyim. Kış mevsiminin el sallayarak uzaklaşmaya başladığını,

ilkbaharın içimizi ısıtan gülüşüyle ve mis gibi çiçek kokularıyla

yaklaştığını görebiliyoruz. Havalar ısınmaya, ağaçlar tomurcuklanmaya,

hayvanlar canlanmaya, kısacası doğa yavaş yavaş uyanmaya başladı.

İlkbahar renklerin ortaya çıktığı, hayvanların dans ettiği cıvıl, cıvıl

bir mevsimdir. Peki, bu güzel yağmur ve çiçek kokularının arasında,

renklerin içinden gökyüzündeki hareketliliği de gözlemleyebiliyor

musunuz?

Page 25: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

25

B ahar G eliyor!Gökyüzü kısa süreliğine sıcak ülkelere yolcu ettiği konuklarına

kavuşmaya hazırlanıyor. Kim mi bu konuklar? Elbette ki birbirinden

güzel göçmen kuşlar. Göçmen kuşlar daha kolay yiyecek bulmak ve

yaşamlarını sürdürmek için sonbaharda havalar soğumaya başladığında

kuzeyden güneye, yani soğuk ülkelerden sıcak ülkelere doğru göç

ederler. Kuzeyde havaların ısınmaya başladığı günlerde yani ilkbaharda

ise tekrar dönerler. Ülkemiz göçmen kuşların birçoğuna ev sahipliği

yapar. İlkbaharın geldiğini müjdeleyen en büyüleyici göstergedir göçmen

kuşlar.

Page 26: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

26

bir konu

Doğa Derneği, çocukları, velileri ve öğretmenleri baharı karşılamaya davet ediyor. Yaşayan Bahar Projesi tüm Avrupa’da ve Afrika’da 4 yaygın göçmen kuş türünün gözlemlenerek baharın gelişinin hesaplandığı bir projedir.

Kuşlar hakkında en şaşırtıcı ve büyüleyici gerçeklerden bir tanesi Yaşayan Bahar türlerinin bütün Avrupa’yı baştanbaşa geçerek kışı geçirmek için daha sıcak iklime sahip Orta ve Güney Afrika’ya ulaşmak için binlerce kilometrelik yolu kat edecek yeteneğe sahip olmaları. Yolculukları haftalarca sürüyor ve binlerce kilometre kat ediyorlar. Ve bahar gelince geri dönüyorlar, onların dönüşleri ülkenize artık baharın geldiğinin en önemli göstergelerinden bir tanesi.

Sizleri de göçmen kuşları ve baharı karşılamaya çağırıyoruz. Katılmak isteyenlerin tek yapması gereken www.springalive.net adresine girerek Yaşayan Bahar Kampanyası’nda yer alan dört türle ilgili ilk gözlemlerinin kayıtlarını paylaşmaları.

Page 27: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

27

Ebabil, guguk kuşu, kırlangıç ve leylek

Leylekler uzun boyunlu, uzun kırmızı

bacaklı, kırmızı renkli düz ve sivri

gagalı kuşlardır. Kafa, boyun ve gövdeleri

beyazdır. Leyleklerin gagasını birbirine

vurarak çıkardığı, iki çubuğun birbirine vurulması sesini andıran ses oldukça

belirgindir ve leylekleri kolaylıkla ayırt etmemizi sağlar. Leylekleri görmenin

en kolay yolu, yuvalarına bakmaktır. Ayrıca onları kolaylıkla yiyecek

bulmak için uğradıkları sulak alanlarda ve yeni işlenmiş tarım arazilerinde

gözlemleyebilirsiniz.

Ebabil tamamen isli kahverengi renkli bir kuş olmasına rağmen, gökyüzüne doğru uçarken siyah görünür. Ebabil uzun yay gibi

kanatlara, çatallı bir kuyruğa sahip bir kuş türüdür. Kırlangıçla karıştırabilirsiniz, ancak ebabil uçarken kanatları çırpmak yerine süzülerek uçar. Ayrıca ebabili yerde

görmek imkânsızdır; sürekli uçarlar, havada asılı kalarak uyurlar. Yalnızca 3

hafta süren kuluçka dönemlerinde yere inerler ve yumurtalarının üzerine otururlar.

Unutmayın, yaygın bir tür olduğu için, köy ve kasabaya göre biraz daha zor olsa da ebabili şehirlerde de gözlemlemeniz oldukça kolay.

Page 28: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

28

Guguk kuşları oldukça utangaç oldukları

için onları görmek biraz zordur. Fazla

utangaç bir tür olmaları sebebiyle,

bahar zamanı onların çok özel ve ayırt

edici olan “kuk-kuu” şeklindeki seslerini

duymak, guguk kuşunu görmekten

daha kolaydır. Eğer onları görmeyi

başarabilirseniz, koyu çizgili beyaz bir karın

bölgesine, kül rengi gri tonlu bir sırta sahip

güvercin boyutunda kuşlar olduklarını göreceksiniz. Her

yerde, bütün arazi yapılarında gözlemlenebilecek bir türdür. Dağların eğimli

ve köylere açılan kısımlarında ve ağaçlık arazilerde yaygın olarak görülür.

Kırlangıç Türkiye’de en çok gözlemlenebilen kuş

türüdür. Kırlangıç, sırtı ışıldayan, mavi ve kül

rengi bir boğazı, beyaz benekli, uzun ve çatallı bir

kuyruğu olan küçük bir kuş türüdür. Kırlangıçlar

müthiş derecede uçucu bir tür

olduğu için, onları görmek için gökyüzüne

bakmalısınız. Müthiş uçucu olmaları yönüyle

ebabile benzeseler de, onları ayırt etmek

için ebabillerin şehirlerde, kırlangıçlarınsa

tarım arazilerinde yaşadıklarını

hatırlamalısınız.

Page 29: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

vücudumuzu tanıyalım

Tümör nedir?

29

Organizmalar, organ-doku sistemlerinden oluşurlar. Vücudun temel yapı taşı olan

hücre, farklı özellikleri ve işlevleri olan gruplar halinde toplanarak dokuları, dokular

da organları oluşturarak bir düzen içinde işleyen vücudumuzu meydana getirirler.

Arkadaşlar, varlığımızın temel yapı

taşı olan hücre, gözle görüleme-

yecek kadar küçük olup ancak

mikroskopla incelenebilir. İn-

san vücudunda yaklaşık 1014

(100 trilyon) hücre vardır. Bu

hücrelerin büyük kısmı sü-

rekli yapım-yıkım döngüsü

içerisindedirler. Bu döngü,

her çeşit hücre grubunda

farklılık gösterir. Hücrenin

sağlıklı olarak bölünüp ço-

ğalması ve farklılaşması, ön-

celikle anne karnında (embriyo-

genezis olarak bilinen süreç), doğ-

duktan sonra ve tüm yaşam boyunca büyüme-ye-

nilenme ve travma sonrası onarım sürecinde meydana gelir. Normal koşullarda

bir hücre ortalama 70 kez bölündükten sonra bölünme yeteneğini kaybeder. Örneğin

bir kırmızı kan hücresi (tıp dilinde eritrosit) kemik iliğinde yapıldıktan sonra görevini

yerine getirir ve yaklaşık 120 gün sonra ömrünü tamamlayarak dalakta programlı

olarak parçalanır. Benzer olarak, bir travma sonrasında zedelenen hücreler de par-

çalanarak yenileri yapılır ve kısaca iyileşme süreci tamamlanmış olur. Hücrenin bu

yaşam döngüsünü kontrol eden karmaşık işleyişe sahip sistemler vardır. Bu sistem-

Page 30: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

30

Genetik (DNA)

Hücre ve dokular

Organlar

Vücut Sistemleri

sindirim sistemi dolaşım sistemi sinir sistemi solunum sistemi

lerin bozulması,

hücrenin çoğalma-

sının kontrol dışına

çıkmasına ve buna

bağlı sağlık sorun-

larının ortaya çık-

masına yol açabilir.

Farklı nedenlerden

dolayı anormal

olarak çoğalan-

farklılaşan hücre-

ler, vücudun farklı

bölgelerinde kitle-

ler meydana geti-

rir. Bu oluşumlar

tıpta Neoplazi (has-

talıklı doku oluşu-

mu) başlığı altında

incelenirken bu

şişlikler de tümör

(halk arasında ur)

olarak adlandırılır.

Bu kitleler özelliklerine göre temel olarak iyi huylu (benign) ve kötü huylu (malign

ya da kanser) olarak sınıflandırılır. İki grup arasındaki en önemli fark; kötü huy-

lu olanların iyi olanlara göre genellikle daha hızlı bü-

yümeleri, çevre dokulara daha

çok zarar

vermeleri ve

vücudun uzak

bölgelerine ta-

şınıp bulaşabil-

meleridir. Kötü

huylu tümörler,

daha ağır hasta-

lıklardır.

Page 31: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

31

Tümörler, temelde genetik hastalıklar oldukları halde çevresel faktörlerden de

önemli ölçüde etkilenirler; iki faktör arasında önemli, ama bir o kadar da karma-

şık ilişkiler vardır. Bu hastalıkların çevresel nedenlerine bakacak olursak, üç temel

faktör üzerinde durulabilir. Bunlar fiziksel faktörler (radyasyon, morötesi ışınlar vb),

kimyasal faktörler (bunlara en iyi örnek sigaranın içindeki maddeler olup ayrıca silika

tozları ve asbest de örnek olarak verilebilir) ve virüslerdir. Kansere neden olan ajan-

lar genel olarak Kanserojen (ya da Karsinojen) adıyla anılır.

Arkadaşlar, tümör nasıl oluşur? Normal sağlıklı işleyen vücut sistemin-

de hücreler DNA, yani genetik kodlama doğrultusunda veya yönetiminde kontrollü

olarak çoğalırlar. Buradaki kontrollü ifadesi,

hücrenin gerektiğinde çevreden aldığı sin-

yallerle çoğalmasını durdurabileceği anla-

mını taşıyor. Ayrıca hücrelerin bölünerek

çoğalması sırasında meydana gelebilecek

hataları fark ederek onarmaya çalışan ve

başarılı olamadığı zaman bozuk hücreleri

parçalayan (apoptozis işlemi) güçlü bir ba-

ğışıklık sistemimiz vardır. Ancak genetik bir

takım bozuklukların önceden var olması ya

da yukarıda saydığımız çevresel faktörlerin

daha sonradan genetik bozulmalara yol aç-

ması, bağışıklık sisteminin baskılanması vb.

karmaşık ilişkili koşulların bir araya gelmesi

ile hücre çoğalması kontrol dışına çıkar. İşte

böylece tümörler gelişir. Şekil-A’da görülen

örnekte hücre, sistematik olarak ve belli

bir hızda çoğalmak üzere bölündüğü sırada

meydana gelen hatalı hücre, programlı ola-

rak parçalanır. Şekil-B’de ise hatalı oluşan

hücre, aşırı bir hızda çoğalmaya devam eder

ve yeni oluşan hücreler de buna bağlı olarak

bozuk şekilli ve anormal işlevli olarak tümö-

rü oluştururlar.

Bu temel bilgilerden sonra akla tümörlerin hızla çoğalan hücreler olmak dışında

ne gibi sorunlara yol açabileceği sorusu gelebilir. Öncelikle bu hücreler hızlı çoğal-

Page 32: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

32

salar da yapı olarak bozuk olduklarından

yapmaları gereken işlevleri ya hiç yap-

mazlar ya da yanlış yaparlar. Böy-

lece bulundukları dokuları bir

anlamda sömürürler; nor-

mal dokuya göre daha

hızlı çoğaldıklarından

doku beslenmesinin

büyük bölümüne el

koyarlar. Bunu alt-

tan su (doku için

gerekli enerji) sızdı-

ran bir havuza (doku)

benzetebiliriz; havuzu

doldurmaya çalışmamıza

rağmen havuz beklendiği gibi

dolmayacaktır. Tümörler yerleştikleri

dokulara baskı yaparak onların fonksiyonlarını

engelleyebilecekleri gibi, hastanın yaşamını önemli ölçüde etkileyecek uzun süren

ağrılara da neden olabilir. Özellikle kötü huylu olan tümörler vücudun farklı bölge-

lerine yayılarak farklı organları etkileme eğilimi gösterirler. Bütün bu ve bunlara

benzer etkiler yan yana düşünüldüğünde tümörlerin çok önemli bir sağlık sorunu

olma gerçeği açığa çıkar.

Dünyada görülen sıklığına göre

en yaygın kanserlere bakacak

olursak bunlar kadınlarda

meme, rahim ve kalın ba-

ğırsak; erkeklerde ise ak-

ciğer, prostat ve kalın ba-

ğırsak kanserleridir. Her

iki cinste de en sık ölüme

yol açan kanser ise akciğer

kanseri olup bunda sigara kul-

lanımının büyük rolü vardır.

Page 33: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

33

Peki, ne yapmalı? Kanserlerden korkmak yerine kanser-den korunma yollarını öğrenerek ve onları günlük yaşan-tımızda da uygulayarak bu hastalıklarla başa çıkabiliriz. Kanserlerin % 90’ı yaşam tarzı ve çevresel faktörler gibi potansiyel olarak kontrol edebileceğimiz nedenlerle olu-şur. Bu, kanseri elimizden geldiğince bir miktar önleyebile-ceğimiz anlamına gelir!

Peki nasıl? Kanserden ölümlerin yaklaşık % 30’u tütün ile ilişkilidir. Tütünün içinde yüzü aşkın karsinojen (kanser yapıcı) madde türevi vardır. Tütünle ilişkili kanserlere akciğer, gırtlak, yutak borusu, idrar torbası, pankreas ve böbrek kanserleri örnek olarak verilebilir. Tütün ürünlerini (sigara vb) kullanmaktan kaçı-narak kendimizi, büyüklerimizin de kullanmamasını önererek sevdiklerimizi de bu riskten koruyabiliriz. Ayrıca pasif içicilik olarak da bilinen, sigara içilen ortamda bu-lunmanın da akciğer kanseri riskini artırdığı yönünde veriler vardır.

Bir başka risk faktörü, beslenme düzenimiz olup bu da kanserlerin yaklaşık % 35’inden sorum-

ludur. Fast food olarak bilinen ürünlerin tü-ketilmesi, meyve ve sebzeden yoksun gıda-ların tercih edilmesi, sağlıksız beslenmeye örnektir. Bunlar aşırı kilo alımına neden olup

kanser için büyük risk teşkil eder. Bu konuda yapabileceklerimiz arasında bol lifli taze meyve

ve sebzelerin sık sık tüketilmesi, evde yapılan ye-meklerin abur cuburlara tercih edilmesi sayılabi-

lir. Ayrıca açık havada düzenli egzersiz alışkanlıkları edinerek vücudumuza hak ettiği değeri verip güçlü bir

bünyeye sahip olabiliriz.

Arkadaşlar, kanser tedavisi kısmen zor olan bir hastalıktır, ancak bu konudaki gelişmeler bir hayli umutlandırıcıdır. Asıl önemli olan, kansere yol açabilecek faktörlerden müm-kün olduğunca uzak durmak ve olası durumlardan şüphe

edildiğinde doktora başvurarak erken tanıya katkı sağlamaktır. Güneş ışınlarının en riskli olduğu (11.00-15.00) saatlerde güneşe çıkmamak veya şapka, uzun kollu giysilerle güneşten korunmak; etkileri tam olarak kesinleşmiş olmamakla birlikte cep telefonu kullanımından mümkün olduğunca kaçınmak, günlük hayatta uygulayabileceğimiz yukarıdakilere ek öneriler olarak hatırlatılabilir.

Kanser tedavisi, başlıca üç şekilde ayrı ayrı veya birlikte yapılan uygulamalarla sağ-lanabilir. Bunlar cerrahi, radyoterapi (uygun dozda ışın tedavisi) ve kemoterapi (ilaçlı tedavi)’dir.

Page 34: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

34

REFET ANGIN

kim kimdir

Sevgili Arkadaşlar,

Geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz Refet Angın, Türkiye Cumhuriyetinin yetiştirdiği ilk kadın öğretmendir.

18 Mart 1915’te Gelibolu’da dünyaya gelen Fatma Refet Angın, üç çocuklu bir ailenin en büyük çocuğudur. Babası Mustafa Kemal’in arkasından giderek üç yıl Anadolu’da düşmanla savaşır. Baba Hafız Şerif Bey’in yokluğunda aile çok sıkıntılı günler yaşar. Buna rağmen anne Halime Hanım ve üç çocuğu, zorluklara birbirlerine destek olarak direnmeyi başarırlar. Okuma yazmayı annesinden öğrenen Refet Angın, Cumhuriyetin ilanı ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ndan (Eğitim ve Öğretim Birliği) sonra Gelibolu’da açılan iki okuldan biri olan Cumhuriyet Okulu sınavını kazanarak okula üçüncü sınıftan başlar. Henüz küçük bir çocukken öğretmen olmaya karar verir. O yaşlarda öğretmenlerin giyimlerinden ve konuşma tarzlarından çok etkilenir.

Page 35: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

35

“Öğretmen olacağım.”

Gelibolu’da, 18 Mart 1915’te doğduğu gün, Türk tarihinin dönüm noktalarından birisi yaşanıyordu. Tarihe, ‘Çanakkale Zaferi’ ismiyle geçecek olan bu önemli gün, ömrü başka zaferlere nakışlanacak Refet’in de bir bakıma kaderini çizecektir. Belki bunda, daha altı yaşında Mustafa Kemal’le karşılaşmasının da etkisi vardır; Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı olarak Gelibolu’ya gelmişti. Öğretmenleri Refet’i Mustafa Kemal’i karşılayıp O’na çiçek verecek kişi olarak seçmişlerdi. Çiçeği verdi. Mustafa Kemal “Çocuk, ne olacaksın?” diye sorunca “Muallim olacağım” yanıtını verdi.

“Tarih öğretmeni ol.”

Yıllar sonra, Mustafa Kemal’i ikinci kez karşıladı ve O’na yine çiçek verdi. Bu sefer, Edirne Kız Öğretmen Okulu son sınıfta okuyordu. Kendisini anımsattı: “Size söz vermiştim; öğretmen olacağım diye, öğretmen oluyorum”. Mustafa Kemal zaten anımsıyordu. Önce “Sen şu Gelibolu’daki çocuk değil misin?” diye sordu; ardından ne öğretmeni olacağını. Refet, matematik öğretmenliğine yönelmek istiyordu, ama Mustafa Kemal tarih

öğretmenliğini uygun görmüştü. Küçük Refet “Emredin ama...” diye karşı çıktı. Bunun üzerine Mustafa Kemal “Bacak kadardın beni

karşıladığında, gene çiçek vermek için sen seçildiğine göre bir sebebi var” diye esprili sözlerinin ardından, “Bak çocuk, okuyan bir çocuksun. Güzel konuşuyorsun. Bunlar çok önemli. Ve de tarihini bilmeyen toplumlar, yarınlara emin adımlarla gidemezler. Onun için sen tarih öğretmeni olacaksın” dedi. O da memnun ve mutlu olarak, gözlerinden yaşlar akarak, yine söz verdi; eğitimini sürdürdü ve tarih öğretmeni oldu.

Page 36: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

36

Peki, Atatürk’le etkileşimleri bu kadarla sınırlı kaldı mı?

Hayır. Refet, Ankara’da Gazi Eğitim Enstitüsü’ne ve aynı zamanda Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne giderken, Mustafa Kemal, kız kardeşi Makbule Atadan’ın Refet’e sahip çıkmasını istedi. Bu

nedenle ara ara köşke gidip geldi.

Refet Angın, yıllarca birçok görevde bulundu. Çeşitli illerdeki

pek çok okulda öğretmen, müdür yardımcısı ve okul müdürü olmanın

yanı sıra Ankara, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde Yüksek Kısım’da eğitim

şefi, Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’nda müdür yardımcısı ve Ankara Deneme Lisesi’nin kurucusu olarak çalıştı. 1981’de yılın öğretmeni seçildi. Emekliliğine dört ay kala, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’nde ‘Bakanlık Danışmanı’ olarak çalışmaya başladı. Resmi olarak emekli oldu, ama hizmet etmeye hiç ara vermedi. Son güne kadar çalışmaya devam etti.

Kendisiyle yapılan söyleşilerde;

“İnsanın daha rahat yaşayabilmesi için bilgiye sahip olması gerekli” diyen Refet Angın, eğitimcinin vicdan duygusuna sahip, öğrencisini seven, sabırlı ve dirayetli olmasının gerektiğini vurguladı. “Öğretmen her şeyden önce rehber olmalıdır” dedikten sonra, öğretmenin anlayışla hareket etmesinin ve özverili olmasının vazgeçilmez bir koşul olduğunu belirtti.

Atatürk ilke ve inkılâplarına yürekten bağlı olan Refet Angın, kendisi gibi Cumhuriyete bağlı, Türk milletinin değerlerine sahip çıkan gençler yetiştirmek için bütün zorluklara göğüs germiştir. Bu çalışmalarıyla Türk kadınının neleri başarabileceğinin de en büyük ispatı olmuştur.

Page 37: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

Arkadaşlar, “Anneler Günü” yaklaşıyor,ona şimdiden güzel bir lale yapmaya ne dersiniz.İhtiyacınız olan farklı renkte iki kare kağıt.

37

Birinci bölümü bitti, şimdi ikinci bölümünü yapalım.

Şimdi birleştirelim.

Ortadan ikiye,

Noktalı çizgiden,

Noktalı çizgiden, Noktalı çizgiden KATLAYIN.

Noktalı çizgiden, Ortadan ikiye,

Noktalı çizgidenKATLAYIN.

Page 38: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

çevre

38

BOĞAZLARBoğaz, iki kara parçası arasında denizleri, okyanusları birbirine bağlayan su geçitleridir. Bir başka deyişle boğaz, doğal kanallara verilen isimdir. Boğazlar, iki farklı noktadan deniz ulaşımını kolaylaştırır. Boğazların yetersiz kaldığı yerde insan eliyle arklar açılmaktadır. Dünyanın büyük bir bölümü, denizlerle kaplı olduğundan ülkeler arasında ulaşımın sağlanmasında su yolları önemli bir yer tutmaktadır. Boğazlar da çeşitli su yollarının birleştiği işlek yerlerdir. Ticaret ve siyasi bakımdan önemlidirler. Yeryüzünde birçok boğaz vardır. Bunlar;

Page 39: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

39

Bering Boğazı:Bering Boğazı, Asya’nın en doğu noktası ile Amerika’nın en batı noktası arasında kalan bir boğazdır. Rusya ile Amerika Birleşik Devletleri’ni (Alaska) ayırır. 92 km genişliğindeki Bering Boğazı, kuzeyindeki Chukchi Denizi (Arktik Okyanusu) ile güneyindeki Bering Denizi’ni (Büyük Okyanus) birbirine bağlamaktadır. Drake Boğazı:Güney Amerika’da Horn Burnu ile Güney Shetland Adaları arasındaki boğazın geniş-liği 1.800 km’dir. Drake Boğazı, batıda Büyük Okyanus’a, doğuda Atlas Okyanusu’na açılır.

Macellan Boğazı:Macellan Boğazı, Güney Amerika’nın en güneyinde, Atlas Okyanusu’nu Büyük Okyanus’a bağlar. Ana kıta ile Tierra del Fuego Takımadaları’nı (Ateş Toprakları) ayırır. Macellan Boğazı’nın uzunluğu 686 km, genişliği 4 ile 37 km’dir.

Anegada Boğazı: Batı Hint Adalarında, Atlas Okyanusu ile Antil Denizini birbirine bağlayan boğaz, 65 km genişliğindedir. Batısındaki İngiliz Virgin Adaları ile güneydoğusundaki Rüzgâ-raltı Adalarını birbirinden ayırır. 2.300 m’yi aşan derinliğiyle Doğu Antiller’deki en derin boğazdır.

Dover Boğazı:Büyük Britanya Adasını Avrupa’dan ayıran dar bir boğazdır. Kuzey Denizi’ni Manş Denizi’ne bağlar. Uzunluğu 185, en dar yeri 31 km’dir.

Kattegat Boğazı:İsveç ve Danimarka arasında yer alır. Baltık Denizi’ni Kuzey Denizi’ne bağlar.

Oresund Boğazı:Danimarka’nın başkenti Kopenhang’ın da bulunduğu Sjaelland Adasını İsveç’ten ayıran boğazın adıdır. Genişliği ortalama 4 km kadar olan boğazın en dar noktası, Elsinore-Helsingborg arasındaki kısımdır.

Page 40: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

40

çevre

Page 41: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

41

Page 42: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

42

Skagerrak Boğazı: Norveç, İsveç ve Danimarka arasında yer alan bir boğazdır. Kuzey Denizi ile Baltık Denizi’ne açılan Kattegat’ı birbirine bağlar.

Kara Boğazı:Rusya Federasyonu’nun kuzeyinde, Barents Denizi ve Kara Denizi’ni birbirine bağ-layan dar bir boğazdır. Uzunluğu 33 km, genişliği 45 km ve en sığ yeri 52 m olup, yılın büyük bölümü buzlar ile kaplıdır.

Kerç Boğazı:Kerç Boğazı, Karadeniz ile Azak Denizi’ni birleştirir. Batıda Kerç Yarımadası (Uk-rayna), doğuda Taman Yarımadası (Rusya) arasında yer alır. Kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda yaklaşık 50 km boyunca uzanır. Kuzey kesimi daha dardır; yaklaşık 6 km’dir. Güneye doğru genişliği artarak 15 km’yi geçer.

Matoçkin Boğazı:Kara Denizi ile Barents Denizi’ni birbirine bağlayan boğazın uzunluğu, aşağı yukarı 100 km’dir. İki yanı arasındaki en geniş bölgesi ise 0,6 km’dir.

Bonifacio Boğazı:Akdeniz’de Korsika ve Sardunya Adaları arasından geçen boğazdır. Genişliği 11 km kadardır ve ortalama derinliği 1400 metredir.

Messina Boğazı:Messina Boğazı, doğuda Yunan Denizi’ni (İyon Denizi) Tiren Denizi’ne bağlar. İtalya’nın güney ucu ile Sicilya Adası’nın kuzeydoğu kıyıları arasında 4-20 km ge-nişlikte, güneybatıdan kuzeydoğuya 35 km uzunluğundadır. En dar noktasında ge-nişliği 3,1 km’dir.

Otranto Boğazı:Adriyatik Denizi’ni Yunan (İyon) Denizi’ne bağlayan boğazdır.

Sicilya Boğazı:Akdeniz’de Sicilya ile Tunus arasında yer alır. Genişliği yaklaşık 160 km’dir.

Cebelitarık Boğazı:Akdeniz ile Atlas Okyanusu’nu birleştiren Cebelitarık Boğazı, 60 km uzunluğunda ve 44 km genişliğindedir. Derin bir boğaz olan Cebelitarık’ın en sığ yeri 324 m’dir.

çevre

Page 43: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

43

Kore Boğazı:Doğu Çin Denizi’ni Japon Denizi’ne bağlar. Kore’nin güney kıyısı ile Japonya’nın Küşü ve Honşu Adaları arasında yer alan boğazın ortalama genişliği 120 km, de-rinliği 90 m’dir.

Sunda Boğazı:Sumatra’yı Cava’dan ayırır ve Cava Denizi ile Hint Okyanusu’nu birbirine bağlar. Uzunluğu 170 km, genişliği 25-110 km, derinliği 100-1.500 m’dir.

Malakka Boğazı:Malezya Yarımadası (Batı Malezya) ve Endonezya’ya bağlı Sumatra Adası arasın-da, 805 km uzunluğunda dar bir boğazdır. En dar yerinde genişliği 55 km’dir. Hint Okyanusu’nu Güney Çin Denizi’ne bağlar.

Hürmüz Boğazı: Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne, dolayısıyla Hint Okyanusu’na bağlayan boğaz-dır. Genişliği 38,89 km’dir.

Tiran Boğazı: Sina Yarımadası ile Suudi Arabistan arasında yer alır. Tiran Boğazının eni 5 km’dir.

Babü’l Mendep Boğazı:Kızıldeniz’i Hint Okyanusu’na (Aden Körfezi) bağlayan boğaz, Babü’l Mendep’dir. Kuzeydoğu kıyısında Yemen, güneybatı kıyısında ise Cibuti yer alır. 32 km uzunlu-ğundaki boğaz, aynı zamanda Afrika ile Arap Yarımadası’nı birbirinden ayırır.

Cook Boğazı:Yeni Zelanda’da bir boğazdır. Kuzey Adası’nı Güney Adası’ndan ayırır. Boğazın ge-nişliği 35 km’dir. Torres Boğazı:Avustralya’nın kuzeydeki en uç noktası Cape York Yarımadası ile Papua Yeni Gine arasındaki boğazdır. Boğaz Arafura Denizi’ni Mercan Denizi’ne bağlar. En dar nok-tası yaklaşık 150 km genişliğindedir.

Bass Boğazı:Avustralya’nın güneydeki en uç noktası ile Tasmanya Adası arasında yer alır. Tas-man Denizi’ni Hint Okyanusu’na bağlar.

Page 44: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

44

çevre

Türkiye’deki BoğazlarArkadaşlar, Türkiye geçmişten günümüze siyasal ve ekonomik rolleri ile iki önemli boğaza sahiptir:

İstanbul Boğazı:İstanbul Boğazı, Karadeniz’le Marmara Denizi’ni birleştiren su yoluna verilen

isim. İstanbul’un Rumeli (Avrupa) ve Anadolu (Asya) yakalarını birbirinden ayırır.

Uzunluğu düz olarak 30 kilometredir. Boğazın en derin yeri, Bebek ile Kandilli

arasında 120 metredir.

İstanbul Boğazı üzerinde 1973 yılında açılan 1073 m uzunluğundaki Boğaziçi

Köprüsü ve 1988’de açılan 1090 m uzunluğundaki Fatih Sultan Mehmet Köprüsü,

Anadolu ve Avrupa yakalarını birbirine bağlamaktadır.

Çanakkale Boğazı:Çanakkale Boğazı, Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan boğazlardan birisidir.

Asya ile Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan boğazda köprü yoktur. Kıtalar ara-

sında ulaşım feribotlarla sağlanır. En derin noktasının derinliği 167 metre olan

boğazın ortalama derinliği

65 metredir. Çanakkale Boğazı,

Birinci Dünya Savaşı’nda

tarihte ender

rastlanan bir sa-

vaşa ev sahipliği

yapmış; bu

savaş sonu-

cunda toplam

150,000 kişi

hayatını kaybet-

miş; savaşın so-

nucunda “Çanakkale

geçilmez” sözü dünyaya

ispatlanmıştır.

Page 45: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

45

1 Yandaki şekilde, soldan sağa veya yukardan aşağıya toplandığı za-man 72 olacak şekilde aşağıdaki sayıları boşluklara yerleştirebilir misiniz? 22 - 23 - 24 - 26 - 27

28 21

20 25

Aşağıdaki şekilde görülen balığın yönünü3 kibrit oynatarak tersine çevirebilir misiniz?

Aşağıdaki şekilde soru işareti yerine hangi rakam gelmelidir?3

Altı bardaktan ilk 3’ü dolu, diğer 3’ü boş durumdadır.Tek hareketle (yalnız bir

bardağa dokunarak) bardakları dolu-boş, dolu-boş, dolu-boş duruma nasıl getirirsiniz?

4

Page 46: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

bitkiler

46

Arkadaşlar, çiğnemekten büyük zevk

aldığımız, şişirip balon yaparak

eğlendiğimiz, balon patlayıp

yüzümüze yapışınca

kahkahalara

boğulduğumuz

sakızın ham

maddesinin ne

olduğunu hiç merak

ettiniz mi?

Milattan önce 400 yıllarında Eski Yunanlardan

beri tanınan Sakız Ağacı, günümüzde hâlâ büyük

bir öneme sahiptir. Yunanistan’ın bazı adaları,

Batı ve Güney Anadolu, ağacın yaşam alanıdır.

Bu bölgelerde Sakız Ağacı, Mastik Ağacı, Çıtlık,

Mezdeki, Sakızlık gibi birçok isimle anılmaktadır.

Page 47: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

47

Sakız ağacı, 10 metreye kadar uzayabilen bir ağaçtır, fakat yangın, kesim gibi nedenlerden dolayı genellikle 1-3 metre boyunda küçük çalı formundaki ağaçlarla karşılaşırız. Ağaç her mevsimde yeşil görünür, bu özelliği yapraklarını dökmediği anlamına gelmez. Bunun nedeni, eski yapraklarının yerine hemen yeni yapraklarını vermesidir. Yakından gözlemlediğimizde, yaprakta 4-10 parça yaprakçık çıkması nedeniyle kuş tüyü görünümünü andırmaktadır. Bu küçük yaprakçıkların altı açık yeşil, üstü ise koyu yeşil renktedir ve kırıp kokladığınızda muhteşem bir koku ile karşılaşırsınız. İşte bu koku “damla sakızı” kokusudur. Sakız ağacının üzerinde görülen küçük, yeşil, püskül şeklindeki yapılar, bitkinin üreme organları olan çiçekleridir. Bu çiçekler, arılar ve rüzgâr sayesinde tozlaştıktan birkaç ay sonra küçük kırmızı üzümlere sahip salkım şeklindeki meyvelerini sergiler. Bu kırmızı meyvelerde de mis gibi sakız kokusu vardır. Bu meyveleryenilebilmektedir.

Ağacın meyveleri ve yapraklarında sakız olmasına rağmen aslında sakız elde edilen kısım ağacın gövdesidir. Fakat her ağaç bu iş için uygun değildir. Yukarıda bahsettiğimiz küçük çalı şeklindeki ağaçlardan damla sakızı elde edilememektedir. Sadece büyük olanları sakız vermektedir. Sakız elde etmek için uygun büyüklükteki ağaçlar diğerlerinden farklı olup, bunlara ismini verdiği Sakız Adası’nda ve Çeşme civarlarında da rastlanmaktadır.

Page 48: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

48

bitkilerPeki, sakız ağaçtan nasıl çıkarılır? Haziran ve ağustos ayları arasında ağacın

altı iyice temizlenir, sönmüş kireç serpilir, sonra gövde üzerine eğik yarıklar

açılır. Bu yarıklardan kısa bir süre sonra reçine akar. Reçinenin bir kısmı

gövde üstünde damarlar halinde katılaşır. Yere akan reçineler, yere serpilmiş

olan kirece değer değmez küçük misketler şeklinde kalır. Ağaç sakızını iyice

akıttıktan sonra yere damlayan ve ağaç üzerinde kalan sakızlar toplanıp

temizlenir. Böylece o güzelim damla sakızı kullanılır hale gelir.

Ağaç damla sakızını yalnız biz kullanalım diye mi, yoksa başka bir sebepten

dolayı mı verir? Aslında ağaç, sakızını biz kullanalım diye vermez. Onun

amacı, sadece sakız elde eden kişilerin gövdesinde açtığı yarayı

kapatmaktadır. Şöyle bir düşünelim. Bizim bir yerimiz

yaralandığında, kanımız sürekli akmaz. Zaman

içinde yaranın üzerinde bir kabuk oluşur

ve kanama durur. Aslında Sakız Ağacı

da tam olarak bunu yapmaktadır.

Fakat onun bizim gibi kanı yoktur.

Kan yerine bir reçine türü olan

sakızı kullanmaktadır. Yani amacı

sadece sakız sayesinde yarasını

kapatmaktır.

Page 49: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

49

Şu ana kadar sakız ağacının özelliklerinden, sakızın elde ediliş yollarından, ağacın neden sakız verdiğinden bahsettik. Peki bu sakız nerelerde kullanılıyor? Eskiden insanlar ağızlarının güzel kokması için çiğnerlermiş. Günümüzde ise en çok parfüm yapımında ve cila üretiminde, nadir de olsa yapıştırıcı üretiminde kullanılmaktadır. Boğazımız ağrıdığında kullandığımız pastil diye adlandırılan ilaçların içerisinde de sakız vardır. Ayrıca çeşitli içecekler ve tatlılarda koku verici olarak kullanılmaktadır. Hepiniz bilir ve seversiniz değil mi? Sakızlı

muhallebi, sakız reçeli, sakızlı dondurma!..

Page 50: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

hayvanlar

Saanen Keçisi

50

Bir zamanlar severek izlediğimiz bir çizgi film vardı;

Heidi. Heidi’nin dağlarda otlatmaya götürdüğü

keçileri, kahvaltısında kendi eliyle sağdığı keçi sütünü

içtiğini hatırlarsınız belki.

Saanen keçileri, Heidi’nin keçileri olarak bilinmektedir. Keçi

yetiştiricileri, bu cinsin bakımının kolaylığı, süt ve yavru veriminin

yüksek olması, çevreye zarar vermemesi nedeniyle tercih ediyor.

Bilindiği gibi keçiler beslenirken genellikle taze filizleri ve

ağaç yapraklarını yediği için bitkilere zarar verirler.

Page 51: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

51

Saanen keçileri ise genellikle yerde otlarlar, ağaç yapraklarını

kemirmezler. Dünyada keçi yetiştiriciliğinde yerli ırkların ıslah edilmesi

amacıyla en çok saanen ırkı keçiler kullanılır. Bunun nedeni, Saanen

Keçisinin farklı iklim ve çevre koşullarına kolayca uyabilmesidir. Böylece

birçok ülkede yerli keçilerin ıslahında Saanen Keçileri kullanılarak yüksek

verimli yerli keçi tipleri elde edilmiştir. İyi bakım ve besleme koşullarında

2,5 yaşın üstündeki bir Saanen Keçisi, bir

sağım döneminde 280–300 gün

sağılabilmekte ve toplam 700–

900 kg süt verebilmektedir.

Saanen keçisi, İsviçre’nin Saanen

Vadisinde yetiştirilen ve buradan

yayılan bir keçi ırkıdır. Hemen

hemen her iklim tipine uyum

sağlayabildiği için dünyanın

birçok ülkesinde yetiştiriciliği

yapılmaktadır.

Saanen keçisinin vücudu beyaz

veya parlak krem

rengi, kısa kıllarla kaplıdır.

Deri rengi pembemsidir.

Omuz, sağrı ve sırt çizgisi üstündeki kıllar

daha uzundur. Tekelerin (erkek keçilerin) sakal ve

yelesinde uzun kıllar oluşmuştur. Tekelerin canlı

ağırlığı 75 kg’a kadar çıkabilmektedir.

Dişiler, süt tipine uygun zayıf ve ince bir yapıdadır.

Canlı ağırlıkları 50 kg civarındadır.

Page 52: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

hayvanlar

52

Bacakları düzgün ve sağlam yapılı olup yol yürümeye elverişlidir. Saf

olarak da yetiştirilen Saanen keçileri, ülkemizde de yerli ırklarımızın

ıslahında kullanılır. Özellikle Ege Bölgesinde kıl keçilerinin ıslahında

Saanen Keçisi tekeleri başarı ile kullanılmaktadır.

Keçilerin gebelik süresi 145–155 gündür. Gebeliğin son 4–6’ıncı

haftasında yavrunun gelişimi hızlı olduğu için anneye iyi bakım ve

besleme uygulanmalıdır. Yeni doğan oğlaklar, annelerini yaklaşık iki ay

emerek beslenirler. Saanen keçileri ikiz, üçüz yavru verebilirler.

Biraz da keçi sütünün faydalarına değinelim. Avrupa’da, “bebeklerin

sütannesi” gözü ile bakılır süt keçilerine. Çünkü keçi sütü, inek sütünden

daha ince ve yumuşak yapıdadır. Bebeğe verilmeden önce sulandırılan

Page 53: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

53

keçi sütü, inek sütünden

daha fazla anne sütüne

benzer. C vitamini hariç

birçok vitamini içinde

barındıran keçi sütü, bebeklere

olduğu kadar, büyüklere de çok

faydalıdır. Ülkemizde keçi sütleri,

inek ve koyun sütleri ile karıştırılarak

işlenmektedir.

Türkiye’de Saanen yetiştiriciliği üzerinde

yapılan çalışmalarda, memleketimizde bu ırkın

başarı ile yetiştirilebileceği ve özellikle iklim koşullarının

Saanen için uygun olduğu bölgelerde çok iyi sonuçlar alındığı ortaya

konmuştur.

Page 54: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

meslekler

54

SedefkarlıkSedef, midye, istiridye gibi deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan, sert, beyaz renkli ve gökkuşağı pırıltılı maddeye denir. Sedefin üzerini işleyen ya da sedeften eşyalar yapan, kısaca bu sanatla uğraşan kişiler de “sedefkâr”lardır.

Arkadaşlar sedef, daha çok ahşapla birlikte kullanılmaktadır. Önemli sedefkârlardan biri olan Sedefkâr Vasıf, sedefkârlığı bir ahşap bezeme sanatı olarak tanımlamaktadır.

Çeşitli ahşap malzemelerin üzerine yuvalar yaparak buralara sedef yerleştirilir ve işlenir. Bu tekniğe “sedef kakma” denir. Ahşabın üzerine sedef yapıştırılarak yapılan süslemeye ise “sedef kaplama” denir. İnsanlar, sedefi fark ettikleri andan beri birbirinden güzel eserler meydana getirmişler ve böylece sedefkârlık mesleği ortaya çıkmıştır. Oyma tekniğinde ıhlamur, ladin ve kavak gibi yumuşak ağaçlar tercih edilir. Kakma tekniğinde sert ağaçlara açılan kanallara gümüş, yerine göre altın, pirinç, kurşun, kalay çakılarak uygulanır. Sedef, ahşap üzerine bazen yalnız olarak işlenir. Kâğıda desenler çizilir, gerekli değişimler yapılır. Çizilen bu desenler ahşaba yapıştırılır. Motifler dikkatli bir şekilde çelik bıçaklar ve çekiçle oyulur. Oyulan yerlere göre sedefler kesilir ve yerleştirilir. Ortaya çıkan eserde sedefle ahşap tam bir bütünlük içinde ve harika bir görünüm sergiler.

Page 55: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

55

Page 56: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

56

mesleklerSedef işçiliği gömme (kakma), kaplama tekniklerinin yanı sıra kullanım alanları

ve tarzları bakımından gruplara ayrılır. İstanbul işi, Şam işi, Viyana ve Kudüs işi

olmak üzere 4 grupta toplanır. İlk ikisi, Osmanlı sedefkârlığının tipik karakterini

taşır. Gömme ve kaplama tekniğinde yapılan eserlerde fildişi, bağa ve kemik,

yardımcı malzemeler olarak sedefin yanında kullanılır.

Osmanlı topraklarının bir ili olan Şam’da yapılan sedefkârlıkta ise yine kakma

ve kaplama tekniği hâkimdir. Yalnız Şam işinde kullanılan taş sedef, kalın ve

beyazdır. Uygulamada sedefin bir yüzeyi taşlanır, düzeltilir. Diğer yüzü, ağaca

kaba olarak gömülür.

Hattat yazıyı yazar, müzehhib (bezeme sanatı ile uğraşan) deseni çizer. Sanatkâra

düşen, bunları bozmadan, kendi zevk unsurlarını da katarak işlemektedir.

Sedefin denizden çıkarılmış

olması da onun güzelliğini daha

da anlamlı kılar. Osmanlı Devleti

ve başka birçok medeniyetlerde

sedef kullanıldığı biliniyor. Bu

sanat, Osmanlı’da büyük rağbet

görmüştür. Kur’an mahfazalarından

sultan kayıklarının köşklerine;

sarayda yaşayan padişah ve

ailesinin kullandığı birçok eşya

sedefle bezenmiştir. Ahşap ve

sedefin bir arada kullanımından eşsiz güzellikte eserler meydana gelmiştir.

Mimaride kapı pencere kanatları, dolap kapakları, Kur’an ve cüz mahfazaları,

rahle, iskemle, beşik, sandık, masa, sehpa, bıçak sapları, tüfek kabzalarının eşsiz

örnekleri, İstanbul’da Türk İslam Eserleri Müzesi ve Anadolu da çeşitli etnoğrafya

müzelerinde sergilenmektedir. 16. ve 17. yüzyıllar, sedefli eşya kullanmanın

İstanbul’da bir moda haline geldiği çağlardır. Ayrıca sedef, mimari unsurların

süslemesine de alabildiğine girmiştir. Türk sedefkârlığının literatüre geçen en

son “mükemmel” eseri, Vasıf Sedef’in yaptığı, Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet

Dairesi’ndeki kapılardır.

Arkadaşlar, sıcak denizlerde yaşayan çok iri yumuşakçaların kabukları, zengin

sedef kaynaklarıdır.

Page 57: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

57

Ham maddesinin sıcak denizlerden sağlanması nedeniyle sedefkârlığın Doğu’da

başladığı tahmin edilmektedir. Sümer mezarlarında rastlanan ilk sedef işçiliği

örnekleri de bu iddiayı güçlendirmektedir.

Çin, Hindistan, Siyam gibi Uzak Doğu’nun

“sanatı ve sanatkârı bol” ülkelerinde doğan

sedefkârlık, Orta Asya Türkleriyle beraber

Anadolu’ya gelmiştir. Çabuk kırılabilen “nazlı”

bir malzeme oluşu ve genellikle ahşap üzerine

uygulanması nedeniyle, çok eski sedef işçiliği

örneklerine ne yazık ki yeterince sahip değiliz.

Ancak gerek Marko Polo ve gerekse Türklerle

ilişkisi olan bazı Bizans elçilerinin hatıralarından, Türklerin sedef veya sedefle

bezenmiş çeşitli eşya yapımında usta olduklarını öğreniyoruz.

Osmanlı devrinde ilk sedef süsleme işlerine, Edirne’deki İkinci Bayezid Camii kapı

kanatlarında rastlamaktayız.

Sedef, değerli taşlarla, zümrüt, yakut, altın ve gümüşle de yan yana kullanılmıştır.

Göze bu kadar güzel görünen sedef, kullanıldığı yeri ve verilen emeği hak eden

bir malzemedir. Bir sedefkârın dediği gibi, kuyumculukla marangoz arasında bir

meslek olmuştur sedefkârlık.

Günümüzde

sedefkârlık, sadece

turizme yönelik

eşya üretiminde

yapılmaktadır.

Evlerde

değerli eşya

niteliğinde

yapılan bu

ürünler,

hediyelik eşya

niteliğindedir.

Ve ne yazık ki

tükenmekte

olan meslekler

arasındadır.

Page 58: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

BELİRLİ GÜN ve

HAFTALAR

Verem Savaş Eğitimi Haftası(Ocak Ayının İlk Haftası)

58

Enerji Tasarrufu Haftası (Ocak Ayının İkinci Haftası)

Verem hastalığı gerekli önlemler alınmadığı ve tedavi edilmediğinde ol-dukça tehlikeli sonuçları olabilen bir hastalıktır. Verem mikrobuyla baş edebilmenin en iyi yolu, veremden korunma yollarını bilmektir.

Sevgili arkadaşlar, veremden korunma yollarını yeniden hatırlayalım.

BCG adı verilen verem aşısını zamanında yaptıralım. İyi beslenim, sütü kay-natarak içelim. Spor yaparak vücudumuzun direncini artıralım, temizliğe önem verelim. Verem bulaşıcı bir hastalıktır. Bu nedenle verem hastalığına yakalanan kişilerle yakın temasta bulunmayalım. Onların eşyalarını kullan-mayalım. Uykumuza dikkat edelim, terliyken su içmeyelim, soğuk havalarda kalın giyinelim. İçki ve sigara verem mikrobunun en iyi arkadaşlarıdır. Bun-lardan kaçınalım.

Günlük yaşantımızda enerji kullanımı çok önemlidir. Bu önemli ihtiyacın bilinçsizce kullanımı, hem şimdiki hem de gelecek nesillerin

hayatını olumsuz yönde etkileyecektir. Enerjinin bilinçli ve gereği kadar tüketilmesi, aile bütçemize olduğu kadar ülke ekonomisine de önemli faydalar sağlar.

Evimizde boşa yanan lambaları söndürmeyi unutmayalım. Bozuk musluklarımızı onaralım. Suyumuzun boşa akmasını önleyelim, izlemediğimiz program süresince

televizyonu ve radyoyu kapatalım. Enerji tasarruflu cihazlar kullanalım. Kışın pencere yalıtımlarına daha çok özen gösterelim. Enerji tasarrufu konusunda

öğrendiklerimizi, dinlediklerimizi ömür boyu uygulayalım.

Page 59: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

Sivil Savunma Günü (28 Şubat)Sivil savunma, düşman taarruzlarında, tabii afetlerde ve büyük yangınlarda

halkın can ve mal kaybının asgariye indirilmesi için yapılan savunma çalışmalarına sivil halkın katılmasıdır. Her türlü silahsız koruyucu ve

kurtarıcı tedbirlerin alınması ve yapılması gereken faaliyetler hakkında 28 Şubat Sivil Savunma Gününde kamuoyu bilgilendirilir.

Yeşilay Haftası (Mart Ayının İlk Haftası)

İçki, sigara, uyuşturucu madde alışkanlıklarıyla savaşmak, bunların kötülüklerini

insanlara anlatmak, bu konuyla ilgili yayınlar yapmak amacıyla 1920 yılında Yeşilay Derneği kurulmuştur.

İçki, sigara, uyuşturucu gibi maddeler sağlığımızı bozan, vücudumuza zarar veren ve bağımlılık yapan

maddelerdir. Hepimizin bu tür maddelerden uzak durduğunu zaten biliyoruz.

Spor yapmak, arkadaşlarımızı iyi seçmek, hoşumuza giden etkinliklerle uğraşmak, sosyal çalışmalara

katılmak, hobiler geliştirmek, bu tür zararlı alışkanlıklardan uzak durmamızı sağlayacaktır.

Deprem Haftası (1-7 Mart)

Deprem, can ve mal kaybına sebep olan doğal afetlerden biridir. Yer kabuğunun çatlaması sonucu meydana gelir. Yurdumuz da deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte çok büyük depremler yaşanan ülkemizde gelecekte

de çeşitli şiddette depremler yaşanabileceği, bilim adamları tarafından belirtilmektedir. Depremin yol açtığı can ve mal kayıplarından benzeri diğer acı sonuçlarından korunmak

veya en aza indirmek, insanların bilinçli ve eğitimli olmasına bağlıdır. Deprem kuşağında yaşayan bütün insanlar depremle ilgili bilgilendirilmeli, yaşamlarını ona göre

düzenlemelidirler. Bu amaçla Deprem Haftasında deprem anlatılır, insanları bilinçlendirme çalışmaları yapılır.

59

Page 60: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

60

İstiklal Marşı’nın Kabulü (12 Mart)Bir milletin bağımsızlık sembollerinden biri de milli marşıdır. Tarih sayfasına eşsiz bir Kurtuluş Savaşı ile adını yazdıran Türk Milleti’nin kazandığı zaferden sonra bir milli marşa ihtiyacı vardı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı bir yarışma düzenledi. Yarışmaya 724 şiir katıldı. Elemeler sonucu 6 şiir kaldı. O zaman Burdur Milletvekili olan Mehmet Akif’in para ödülünden rahatsızlık duyduğu için yarışmaya katılmadığı öğrenildi. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi, şairin Meclis’teki sıra arkadaşı Balıkesir Milletvekili Hasan Basri Bey’in yardımını istedi. Para ödülünün kaldırıldığını öğrenince 48 saatte bir şiir, yazıldı. İşte bu şiir bugünkü milli marşımız olan İstiklal Marşı idi. Mecliste okunduğunda dakikalarca ayakta alkışlandı. Böylece 12 Mart 1921 günü büyük çoğunlukla TBMM tarafından İstiklâl Marşı milli marşımız olarak kabul edildi.

Mehmet Akif Ersoy, İstiklâl Marşı’nda, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, hakka, yurduna ve dinine

bağlılığını dile getirir. Şiirin bütünü, dörtlükler halinde yazılmış kırk bir dizedir.

Dünya Kadınlar Günü (8 Mart)

1910 yılında Dünya Kadınlar Kongresinde alınan kararla 8 Mart günü Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edilmiştir. Bu önemli günde kadının toplumdaki yeri, kadının yaşadığı zorluklar üzerinde durulur. Çözüm önerileri ve çalışmaları da gündeme getirilir.

Bilim ve Teknoloji Haftası (8-14 Mart)

Evrende meydana gelen olayların bir bölü-münü konu olarak seçen ve bu olayları deneysel yöntemlerle açıklayan, gerçekliğe dayanan yasalar çıkaran düzenli bilgilerle uğraşma işine bilim denir. Bilimin konu-

su, insan ve çevresindeki her türlü olaylardır. İnsan bu olayları anlamak ve kendi yararına çevirmek için bitip tükenmek bilmeyen bir çaba içerisindedir. Bilimsel bil-gilerin kullanılmasıyla teknoloji ortaya çıkmıştır. İnsanlığın gelişmesi ve ilerlemesi

için teknolojinin önemi çok büyüktür. Teknolojinin insanlığa çok büyük faydası oldu-ğu kadar doğru kullanılmadığında zararını da göz ardı etmemek gerekir.

Page 61: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

61

Yaşlılara Saygı Haftası (18-24 Mart) Gelenek ve göreneklerimizin en önemlilerinden biri olan yaşlılara

saygı, toplumun temel taşlarından biridir. 18-24 Mart Yaşlılara Saygı Haftasında, yaşlı bireylerin toplumdan soyutlanmasını önlemek, yaşama

bağlılıklarını artırmak, kültür ve değerlerimize daha sıkı tutunmayı sağlamak amacı ile birçok faaliyet gerçekleştirilir. Unutmayalım, yaşlılara

saygı, tüm insanlar için minnet borcudur.

Tüketici Koruma Haftası (15-21 Mart)

Yaşamımızı sürdürebilmek için bir takım mal ve hizmetlere ihtiyaç duyarız. İnsanın ömrü boyunca bitip tükenmek

bilmeyen ihtiyaçları hayatını kolaylaştırmak içindir. Biz bu mal ve hizmetleri satın alırken bir bedel öderiz. Ancak bazen ödediğimiz bedelin karşılığını istediğimiz gibi alamayız. Aldatıldığımızı veya kandırıldığımızı düşünebiliriz. Tüketici olarak

yaptığımız alışverişlerden memnun kalmadığımızda haklarımız olduğunu, ne yapacağımızı, nereye başvuracağımızı bilmemiz gerekir. 15 Mart 1962

yılında Amerika Başkanı John F. Kenndynin, yaptığı bir konuşmada tüketicilerin ekonomik anlamda yerinin önemli olduğundan bahsederek, tüketici haklarından ve örgütlenmeleri gerektiğinden söz etmiştir. Tüketicilerle ilgili hareketlenme

Amerika’da başlayıp zamanla Avrupa’ya da yayıldı. Ülkemizde de birçok kurum bu konuda çalışmalar yapmaktadır. Bu kurumlardan biri de TSE’dir.

Çanakkale Zaferi (18 Mart)

Tarihimizin en önemli savaşlarından olan Çanakkale Savaşları, 1915 yılında gerçekleşmiş ve büyük bir zaferle sonuçlan-mıştır. Çanakkale Boğazını geçmek isteyen İngiliz ve Fransız gemileri, Çanakkale’yi denizden geçemeyeceklerini anlamış, karaya yönelmişlerdir.Ancak, sekiz aylık kara

savaşları sonunda da Çanakkale’nin geçilmez olduğunu kabul etmişlerdir.Tüm dünyaya “Çanakkale geçilmez” dedirttiğimiz bu zafer, tarihimizin en önemli sa-

vaşlarındandır. Karşılaşılan büyük zorluklara karşı kazanılan bu zafer aynı zamanda Türk Milletinin vata-nına olan sevgisinin ve bağlılığının

da bir ispatıdır.

Her yıl 18 Martta Çanakkale Zaferi’ni büyük bir övünçle ha-

tırlıyor ve şehitlerimizi hürmetle anıyoruz.

Page 62: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

62

Meteoroloji Günü (23 Mart)

Atmosfer olaylarını inceleyen bilim dalına meteoroloji denir. Atmosferde meydana gelen yağmur, kar, dolu, şimşek ve yıldırım olaylarını

inceler. Hava olaylarını inceleyip hava tahminlerinde bulunur. Bu bilimle uğraşan bilim adamlarına meteorolog denir.

Hava olaylarını önceden bilmek, insan hayatını kolaylaştıran bir unsurdur.

Günümüzde meteoroloji biliminin ve teknolojinin sayesinde haftalık hava tahminleri alı-nabilmekte ve tahmin sonuçları da çok yüksek oranda doğru çıkmaktadır.

Dünya Su Günü (22 Mart)

Su hayattır. Hayatın en vazgeçilmezlerinden, olmazsa olmazlarındandır. Kalabalıklaşan dünyamızda tüm insanlara eşit miktarda su düşmemektedir. Bunda coğ-rafi koşulların ve iklimin etkisi vardır. 1992 yılında Rio De Janerio’da düzenlenen Çevre ve Kalkınma Konferansında 22 Mart günü “Dünya Su Günü” olarak kabul edildi. Her yıl fark-lı temalarla kutlanan su günü, 2015 yılına kadar “Yaşam İçin Su” teması ile kutlanacaktır.

Su kaynakları sonsuz değildir. Bu yüzden suyu kullanırken akıllı davranalım.

Dünya Tiyatrolar Günü (27 Mart)

Uluslararası Tiyatro Enstitüsü, 1948 yılında kuruldu. Bu Enstitüsü 1961 yılında aldığı bir kararla 27 Mart gününü Dünya Tiyatrolar Günü

olarak kabul etti. Tiyatro, gösteri sanatlarından biridir.

İlk çağlardan beri insanlar tiyatro yapmışlardır. Ülkemizde orta oyunu, meddahlık, köy seyirlik oyunları gibi çeşitli oyunlarla tiyatro karşımıza çıkar. Tiyatro, bizlere insan

hayatından kesitler sunar. İzleyenler tiyatro oyununda kendinden birşeyler bulur. İnsana dair, hayatın bir parçasından örnekler veren tiyatroda müzik, dans da yer alır.

Page 63: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

Orman Haftası ve Ağaç Bayramı (21-26 Mart)

Ormanlar, doğanın ayrılmaz bir parçası. Adeta yeryüzünün süsü diyebileceğimiz, sayılamayacak kadar yararı olan ağaçlar ve ormanlar, aynı zamanda başka canlılara

da barınaktır.

Ne yazık ki her yıl değişik nedenlerle birçok orman yok olmakta veya yok edilmektedir. Bunun

sonucu olarak insanoğlu çeşitli şekillerde zarar görmektedir. İklimlerin değişmesi, toprak kaymaları,

erozyon, sel gibi felaketlerin oluşmasında orman kayıplarının önemli payı vardır.

Ormanları korumak, çevrenin ağaçlandırılması, her bilinçli vatandaşın görevidir. Unutulmamalıdır ki, bir orman kolay meydana gelmiyor. Bugün dikilen her

ağaç, gelecek için bir yatırımdır.

Kütüphaneler Haftası (Mart Ayının Son Haftası)

Kütüphaneler, kuruluş amaç ve görevine uygun kitap, film, plak gibi her türlü düşünce ve sanat ürününü toplayan, düzenleyen ve genel

olarak ilgilenen okurlara sunan kuruluşlardır. Kitaplar belli bir sisteme göre dizilirler. Günümüzde kütüphanede sadece kitap bulunmaz, bilgi taşımaya ve depolamaya yarayan CD, DVD gibi teknolojik ürünler de

bulunur.

Eskiden kütüphanelere daha fazla gidilip araştırma yapılır veya kitap okunurdu. Ancak internetin hayatımıza girmesi, bizleri kütüphanelerden

uzaklaştırdı.

Bilinen ilk kütüphane, Asurlular döneminde yapılmıştır. Osmanlı döneminde de kitaba önem verilmiş olup, o zamandan günümüze gelen

kütüphaneler bulunmaktadır.

Kitap okumak bizi bilgiye götürür. Dünyada olup biteni anlamamızı sağlar. Kitaplara ulaşmanın bir yolu da kütüphanelerdir. Kütüphanesi

olmayan köylere, kasabalara kütüphane kurulmalı, buralara kitap bağışları yapılmalıdır.

63

Page 64: Merhaba Sevgili Arkadaşlar,...Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Dergimizin üç ayda bir yayınlanıyor olması nedeniyle neredeyse her sayıda mevsim değişimleri ile ilgili bilgilerle

64

8 fark

cevaplar

1 28 23 21

24 22 26

20 27 25

3Beşinci bardaktaki suyu ikinci sıradaki boş bardağın içine boşaltırsak dolu-boş,

dolu-boş, dolu-boş duru-muna gelir.

4