lacivert 2012 / 1

37
TARİH : 2012 /1 SAYI : 1 sumed.org.tr facebook.com/Sabanci.Universitesi.Mezunlari.Dernegi twitter.com/sumedsumed

Upload: fatih-m-akdan

Post on 21-Mar-2016

238 views

Category:

Documents


7 download

DESCRIPTION

SUMED Lacivert Dergisi 2012 Sayı 1

TRANSCRIPT

Page 1: Lacivert 2012 / 1

TARİH : 2012 /1

SAYI : 1

sumed.org.trfacebook.com/Sabanci.Universitesi.Mezunlari.Dernegitwitter.com/sumedsumed

Page 2: Lacivert 2012 / 1

EDİTÖRDEN‣ İdem Yalın

MEZUNLARDAN HABERLER‣ 2012 Eurovision Türkiye Temsilcisi Can Bonomo ve Mezunlarımız ‣ “Medea” Avrupa sahnelerinde‣ Disiplinlerarası Bir İlk Tiyatro Pot ‣ Can Yıldızlı'nın Başarısı‣ Artık Aileniz de Sabancılı!

RÖPORTAJLAR‣ Pelin Gülbay‣ Seda Domaniç

SABANCI ÜNİVERSİTESİ'NDEN‣ Rektörümüz Nihat Berker Avrupa Akademisi üyeliğine seçildi‣ CEO'larla Çay Sohbetleri‣ Sosyal Girişimcilik Yarışması‣ Eczacıbaşı ile SU işbirliği‣ MORBIDOSTAT‣ SUNUM‣ Eğitimde İyi Örnekler Konferansı

ETKİNLİKLER‣ Ankara Buluşması 8 Ocak 2012‣ Hayko Cepkin ile Kelalaka 19 Ocak 2012‣ Akşam Kahvesi Gerçekleştirildi 24 Ocak 2012‣ SÜMED 10 Yaşında 17 Mart 2012

Page 3: Lacivert 2012 / 1

Merhabalar,

Lacivert'in bu sayısında bir dolu yeni ve farklı girişimi bulacakınız.

SUMED'in hayata geçirdiği yeni aktiviteler giderek daha fazla sayıda mezunun bir araya gelmesini sağlıyor. Bu yılın en keyifli aktivitesi: Kelalaka Muhabbetler! Her ay bir meşhur farklı bir hobisini mezunlarla paylaşıyor. İyi zaman geçirme garantisi var!

Bu sayıda 2005 mezunlarından Pelin Gülbay da, 3M'de çalışmaya başladıktan sonra kendisini tesadüfen tiyatro ile uğraşır bulduğundan bahsediyor. Tesadüfün birkaç aylık zaman içinde bir tiyatro macerasına dönüştüğünü röportajında okuyabilirsiniz.

İlk olarak Levent/Maslak bölgesinde çalışan Sabancılıların Esen Kazancı'nın girişimiyle başlayan mini buluşmaları giderek daha fazla yerde yaygınlaşıyor. Akşam Kahvesi ve ilk kez düzenlenen Ankara buluşması ile eski dostlar yeniden bir araya geliyor.

Sabancı Üniversitesi mezunları yine bir disiplinlerarası ilke imza atarak Tiyatro Pot'u kurdular. Farklı disiplinlerden mezunlar bir araya gelerek '4.48 Psikoz' adını verdikleri oyunu sahnelediler. Projenin detayları ilerleyen sayfalarda...

Sabancı Üniversitesi'nin bireysel düzeyde hepimize kattığı disiplinlerarası vizyonun iş hayatındaki en farklı ve güzel örneklerinden birinin Vogue Türkiye editörü Seda Domanic olduğunu düşünüyorum. Seda Domanic'in Sabancı Üniversitesi'nde siyaset bilimi üzerine lisansüstü çalışmaları ve asistanlık günlerinden, gazetecilik geçmişine, ardından iş geliştirme yöneticiliğinden Vogue Türkiye editörlüğüne uzanan kariyeri çok ilgi çekici. Özge Eren ve Tunç Acarkan bu sayıda kendisiyle röportaj gerçekleştirdiler, sanırım Lacivert'in en havalı işlerinden biri oldu. Modayla ilgili keyifli bir sohbet bu röportajda yer alıyor.

Keyifli okumalar dilerim.

Görüşmek üzere,İdem

3

EDİTÖRDEN

İdem YalınSPS ‘05

[email protected]

EDİTÖRDEN 2012

ETKİNLİKLER‣ Ankara Buluşması 8 Ocak 2012‣ Hayko Cepkin ile Kelalaka 19 Ocak 2012‣ Akşam Kahvesi Gerçekleştirildi 24 Ocak 2012‣ SÜMED 10 Yaşında 17 Mart 2012

Page 4: Lacivert 2012 / 1
Page 5: Lacivert 2012 / 1

5

İlk buluşmasını Rektörümüz Nihat Berker’in Ankara’ya ziyaretiyle gerçekleştiren Sabancı Üniversitesi Mezunları Ankara Grubu, o

günden bu yana kendi aralarında düzenli olarak toplanıyor. Ankara grubu, bu kapsamda geçtiğimiz (beşinci) buluşmasını 8 Ocak 2012, Pazar günü bir Barbekü partisiyle gerçekleştirdi. Mezunlardan, Yusuf Öztürk’ün ev sahipliğinde yapılan buluşmaya, Sabancı Üniversitesi Mezunlarla İlişkiler ve Kariyer Geliştirme Yöneticisi Şule Yalçın ve Kaynak Geliştirme Yetkilisi Ayla Gürleyen de katıldı. Keyifli sohbetler ve lezzetli yemekler eşliğinde, güzel bir Pazar günü geçiren grup, Şubat ayında Üniversitemiz hocalarının da katılacağı bir sonraki buluşma için sözleşti.

SÜMED’in “artı bir” kampanyasına destek veren grup, getirilen hediyelerden de alarak kampanyaya katkıda bulundu.

Derya BaykalKültürel Çalışmalar, Yüksek Lisans 2007 Mezunu

Ankara Buluşması

ETKİNLİKLER 2012 5

8 Ocak 2012

Page 6: Lacivert 2012 / 1

6

Hayko Cepkin ile Kelalaka

19 Ocak 2012

SÜMED tarafından 2012 yılı boyunca, her ay gerçekleştirilecek olan "Kelalaka Muhabbetler" ilk konuğunu ağırladı. Her ay bir

ünlünün hobisini anlatacağı projenin ilk misafiri Hayko Cepkin oldu.

"Geyik Yüksek Okulu, Kelalaka Muhabbetler Bölümü"nün ilk mezunu Hayko Cepkin Futbol'a olan ilgisini anlatan Hayko Cepkin, futbolun yanısıra paraşüte olan ilgisini bizlerle paylaştı. Uzun süredir paraşüt eğitimi aldığını ve bu eğitimler neticesinde lisanslı paraşütcü olduğunu anlatan Hayko Cepkin'in anıları hem kendisini hem de dinleyicileri eğlendirdi.

Kelalaka Muhabbetler Nisan ayında Erdil Yaşaroğlu ile sizlerle olacak.

ETKİNLİKLER 2012

Page 7: Lacivert 2012 / 1

7

Kanyon Wagamama 24 Ocak tarihinde gerçekleştirilen Akşam kahvesi’ne ev sahipliği yaptı.

SÜMED tarafından gerçekleştirilen Akşam Kahvesi’ne 13 davetli katıldı.

Akşam Kahvesi Gerçekleştirildi

7

24 Ocak 2012

ETKİNLİKLER 2012

Page 8: Lacivert 2012 / 1

8

SÜMED 10 Yaşında

17 Mart 2012

ETKİNLİKLER 2012

Page 9: Lacivert 2012 / 1

www.artibir.org

Page 10: Lacivert 2012 / 1

10

2012 Eurovision Türkiye Temsilcisi Can Bonomo ve Mezunlarımız

2012 Eurovision'da Türkiye'yi, Mezunumuz Can Saban'ın (MS'06, Lisans) prodüktörü olduğu ve Mezunumuz Bora Bekiroğlu'nun

(VACD'07 Lisans) bas gitarıyla ekibinde yer aldığı "Can Bonomo" temsil edecek.

MEZUNLARDANHABERLER 2012

Amatör bir tiyatro topluluğu tarafından Türkiye’nin ilk geniş katılımlı İngilizce tiyatro oyunu olma özelliği taşıyan Antik

Yunan tragedyası Medea’nın ilk durağı Almanya. SUOyuncuları 24 Ocak 2012 Salı günü Frankfurt Viadriana University’de Medea’yı hem yönetip hem oynadılar. Öncesinde, 23 Ocak 2012 Pazartesi günü ise Türkiye’nin Stuttgart Başkonsolosu Sayın Mustafa Türker Arı SUOyuncuları şerefine Stuttgart’ta bir resepsiyon düzenlendi.

Sabancı Üniversitesi Tiyatro Kulübü Öğrencileri ‘SUOyuncuları’, İngilizce olarak sahneye koydukları Antik Yunan tragedyası ‘Medea’ ile Türkiye’de bir ilki hayata geçirdiler. Şimdi ise aynı ekip Medea ile Avrupa Turnesi’ne çıkarak ilk olarak Almanya sonrasında ise Hollanda’da çeşitli üniversitelerde bir hafta boyunca sahne aldılar.

SUOyuncuları bu projeleri ile üniversitelerin amatör tiyatro gruplarının çok kültürlü ve uluslararası bu tür etkinliklere yönelmelerini sağlayacak bir örnek oluşturmak amacındalar.

“Medea” Avrupa sahnelerinde

Page 11: Lacivert 2012 / 1

Sabancı Üniversitesi mezunlarınını disiplinlerarası tiyatrosu “Tiyatro Pot”tan ‘4.48 Psikoz’ adlı ilk interaktif sahne tasarımlı

tiyatro projesi 8 ve 22 Şubat 2012 Çarşamba 20.30 Taksim Maya Sahnesi’nde sahnelendi.

VACD programı 2010 mezunlarımızdan Gizem Darendelioğlu'nun kurucusu olduğu tiyatro POT, 2011 yılında yeni sahneleme biçimleri üzerinde düşünmek, yeni medya teknolojileriyle tiyatro/performans sanatını bir araya getiren projeler üretmek amacıyla kurulan “Tiyatro POT”; bünyesinde tiyatro, görsel iletişim tasarımı, sinema-televizyon, sosyal bilimler, mekatronik gibi farklı disiplinlerden sanatçıları barındırıyor.

Ekibin, 4.48 Psikoz adlı ilk interaktif sahne tasarımlı tiyatro projesinde Sabancı Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği mezunu (Lisans, 2011) Burcu Karadeniz yardımcı yönetmenlik, Elektronik Mühendisliği (Lisans, 2008) / Mekatronik Mühendisliği (Yüksek Lisans, 2010) mezunu Osman Koç ses ve etkileşim tasarımı, Toplumsal ve Siyasal Bilimler öğrencisi Sadun Özdinç ışık tasarımı yapıyor.

4.48 Psikoz; tiyatro POT'un ilk projesi. Gizem Darendelioğlu 'nun 2010 VACD programının interaktif sanat konulu bitirme projesi olarak ortaya çıkan 4.48 Psikoz; daha sonra, Sabancı Üniversitesi Oda TiyatroSU'nda birlikte çalıştığı arkadaşlarıyla konuşarak projenin bir prodüksiyona dönüşmesine ve tiyatro POT'un kuruluşuna yol açtı. Geçtiğimiz yılın sonunda ilk kez profesyonel bir prodüksiyon halinde sahnelenen oyun yalnızca 5 kez sahnelenmesine rağmen basından ve tiyatro camiasından büyük ilgi gördü. Bu senenin ilk gösterimini 29 Ocak'ta Maya sahensinde yapan 4.48 Psikoz Şubat ayında da Maya sahnesinde seyircisiyle buluşmaya devam edecek.

11

Disiplinlerarası Bir İlk Tiyatro Pot

MEZUNLARDANHABERLER 2012

Page 12: Lacivert 2012 / 1

4.48 Psikoz, 90ların sonunda ortaya çıkan ve tiyatro dünyasına damgasını vuran in-yer-face akımının en önemli temsilcilerinden; İngiliz tiyatrosunun ‘kötü kızı’ Sarak Kane’in son oyunu, yaşamının son sözü. Oyun bir psikoz hastasının monoloğundan oluşuyor. Modernite ile birlikte egemen hale gelen ‘normalleştirme’ kavramının kapana kıstırdığı insanlığın bunalımını psikotik hasta metaforu ve onun dili ile anlatıyor. Tiyatro POT ekibi metne yepyeni bir bakış açısıyla yaklaştı ve dekoru; oyun kişisini beyninin içinde dönen görüntülerden oluşturdu. Bu görüntülerde; önceden çekilmiş videolar olduğu gibi, alışkın olmadığımız bir teknoloji kullanımıyla, gerçek zamanlı olarak aktarılan ve kontrol edilen görüntüler de var. Oyuncuyu sahnenin üzerinden takip eden kameralar, onun bulunduğu konumu algılayıp sahneye video, fotoğraf ya da grafiklerle ayrı bir görsellik katıyor. Böylece metnin aktarmak istediği kişilik bölünmesi, parçalanma, çoklu karakter durumları yenilikçi ve farklı bir biçimde çözümlenmiş oluyor. Oyunun teknoloji ve sanatı iç içe geçirerek sahnelenmesinin yanı sıra en etkili taraflarından biri de metnin güçlü oyunculuk ve görsel odaklı anlatıyla desteklenmesi.

Sanat, içinde bulunduğu çağın gerçekleriyle birlikte insanı anlatmayı amaç edindiğine göre "20. yüzyıla ait bir sanat akımı, teknolojinin olanaklarını, içeriğe hizmet edecek şekilde kullandığında doğru biçimselliğe ulaşabilir" fikriyle yola çıkan tiyatro POT projelerinde interaktif sanat üretimi, dijital sahne tasarımı, video-performans gibi biçimleri kullanıyor.

Tiyatro sahnesinde etkileşimli teknoloji kullanarak bir ilke imza atan tiyatro POT, 4.48 Psikoz'un yanı sıra yeni projeleriyle yollarına devam edeceklerini ve uluslararası festivallere katılacaklarını müjdeliyorlar.

Yazan: Sarah KaneYönetmen: Gizem Darendelioğlu, Serdar Sezgin GüvençYönetmen Yardımcısı: Burcu Karadeniz Dramaturg: Gizem Darendelioğlu, Serdar Sezgin GüvençOyuncu: Gizem DarendelioğluSes ve Etkileşim Tasarımı: Osman KoçVideo Görüntü Yönetmeni: Deniz Artağan, Hasan Serin, Umut Can SevindikIşık: Sadun ÖzdinçSahne-Dekor Tasarım: Guşef Şen, Selin Diktaş

www.tiyatropot.com

12

MEZUNLARDANHABERLER 2012

Page 13: Lacivert 2012 / 1

Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği Lisans'09 ve Yüksek Lisans'11 mezunumuz Can Yıldızlı, ABD Savunma Bakanlığı tarafından

düzenlenen "Digital Forensics Challenge" yarışmasında 52 ülkeden katılan 1.147 grup arasinda birinci oldu. Dünya çapında büyük ilgi gören yarışmada, 3'er ve 4'er kişilik gruplar arasında bilgisayar teknolojileri üreten şirketler ve siber savaş konusunda uzman istihbaratçılar ile askeri ve polisiye birimlerde görev yapan ekiplerin yanı sıra çeşitli üniversitelerde görev yapan bilişim uzmanları yer aldı.

Sanal alemde hackerların izlerini sürme ve delil toplama ile ilgili istihbarat problemlerinin çözüldüğü yarışmada, "LoneWolf-Yalnız Kurt" adıyla "tek başına" yarışan Can Yıldızlı, yarışma süresince hedef olarak gösterilen dijital ortamdaki onlarca şifreyi kırarak resim ve müzik dosyalarının arkasına gizlenen verileri buldu. Geliştirdiği programlarla da profesyonel hackerların izlerini süren Yıldızlı, elde ettiği dijital deliller sayesinde de adını siber aleme altın harflerle yazdırdı.

Yarışma dijital delil toplama ve istihbarat alanında yapılan "en büyük ve en uzun süreli yarışma" özelliğini taşıyor. Yarışma ile bu alanda çalışacak yetenekli insanları keşfetmeyi amaçlayan Pentagon, bu sayede daha çok bilişim uzmanını siber güvenlik alanında çalışmaya teşvik ediyor.

Ocak 2011'de başlayan yarışma yaklaşık 1 yıl boyunca katılımcılara çözmeleri için değişik zorlukta problemler verdi. Dijital delil toplamak, şifre kırmak ve değişik istihbarat konularını ele alan problemler hakkında da bilgi veren Can Yıldızlı şunları söyledi: "Senaryo gereği bir terörist tarafından dijital ortamdaki bir fotoğrafın arkasına gizlenen şifreyi çözerek içeriğindeki kriptolu mesajı buldum. Bunun yanı sıra hackerların izlerini sürerek suçları ve kimliklerinin tespitine yönelik deliller topladım" dedi. 52 farklı ülkeden katılan bin 147 takım arasından birinci oldum. Rakiplerim genellikle 4'er kişilik gruplar halinde yarışırken, ben 'LoneWolf' yani 'Yalnız Kurt' olarak tek başıma yarıştım. Yarışma sonunda 4 bin 789 puanla zirveye adımı yazdırırken 4'er kişiden oluşan ikinci ve üçüncü takımlar ise 3 bin 500'lü puanlarda kaldı. Yani tek başıma olmama rağmen 4 kişilik takımlara büyük fark attım."

Yarışmada ödül olarak ABD Savunma Bakanlığı'nın Atlanta'da düzenleyeceği uluslararası konferansa davet mektubu alan Can Yıldızlı ulaşım, konaklama ve diğer masraflar dahil olmak üzere bir tur kazandı. Burada düzenlenecek törenle de plaket alacak. Ayrıca ödül olarak "siber terörle mücadele" için ABD tarafından Malezya'da kurulan "Siber Terörizme Karşı Uluslararası Çok Taraflı Ortaklık" (IMPACT) adlı organizasyonun ana binasına da davet edilen Can Yıldızlı, bu ziyarete ilişkin de tüm masrafların Pentagon tarafından karşılanacağını belirtti.

13

Can Yıldızlı'nın Başarısı

MEZUNLARDANHABERLER 2012

Page 14: Lacivert 2012 / 1

14

Artık Aileniz de Sabancılı!

SUMAB (Sabancı Üniversitesi Mezun Aileleri Birliği) kuruldu ve ilk tanışma toplantısını 12 Mart’ta SSM’de gerçekleştirdi.

Güler Sabancı’nın açılış konuşması ile başlayan etkinlik, Rektörümüz Nihat Berker’in ve SUMAB Yönlendirme Komitesi Eş Başkanı Kerim Güzeliş’in konuşmaları ile devam etti. Önerilerin ardından “Rembrant ve Çağdaşları” sergisinin gezilmesi ile sona erdi.

11 gönüllü mezun ailesinin önderliğinde, Sabancı Üniversitesi’ne destek olmak amacıyla kurulan SUMAB’a şimdiden 135 aile üye oldu.

SÜMED adına toplantıya katılan Yönetim Kurulu Üyesi Kerim Koç’06, SÜMED ve SUMAB’ın güzel bir sinerji yakalayacağını düşündüğünü ifade etti ve bir öğrencinin daha Sabancı Üniversitesi’nin imkanlarından faydalanması için yarattıkları “+1 Bu da Benim Artım!” kampanyasını anlattı.

SUMAB’a üye olmak hiçbir yükümlülük içermiyor. Tüm mezunlarımızdan anne babalarını SUMAB hakkında bilgilendirmelerini arzu ediyoruz.

Haberin detayı, video ve fotoğraflar için / link – gazeteSU haberine gidecek Anne babalarınızı SUMAB’a üye olabilmesi için: www.facebook.com/groups/sumab

MEZUNLARDANHABERLER 2012

Page 15: Lacivert 2012 / 1

Sabancı Üniversitesi Rektörü Nihat Berker, Avrupa Akademisi (Academia Europaea) üyeliğine seçildi. Avrupa kıtasının önde

gelen bilim insanlarını bir araya getiren Avrupa Akademisi (Academia Europaea), 1988 yılında kurulmuş. Üyelerini akademik birimlerinin tavsiyesi ve aday komitesince yapılan akran değerlendirmeleri sonucunda Akademi Konseyi’nin kararı ile seçiyor.

Sayısı 2300’ü bulan akademi üyeleri beşeri ve sosyal bilimlerin yanı sıra matematik, mühendislik ve tıp gibi disiplinlerden de oluşuyor. Nihat Berker akademiye seçilen Türkiye'den 6. üye oldu. Uzmanlık alanlarının çeşitliliği ve üyelerinin Avrupa kıtasının tamamına yayılmış olması, Avrupa Akademisi’ni diğer Avrupa akademilerinden farklı kılıyor.

Akademi üyeliğine kabul edilmek, uluslararası çapta bir bilim insanı nitelendirmesinin onaylanması anlamına geliyor. Nihat Berker, Avrupa Akademisi’nin Fizik ve Mühendislik Bilimleri dalında üyesi oldu.

15

Rektörümüz Nihat Berker Avrupa Akademisi üyeliğine seçildi

MEZUNLARDANHABERLER 2012

Page 16: Lacivert 2012 / 1

16

Kurumsal hayatın içinden doğan bir tiyatro macerası...

RÖPORTAJLAR 2012

İdem Yalın: Nasıl başladı tiyatro macerası?Pelin Gülbay: Herşey iş değiştirmemle başladı açıkçası. Bir sene öncesine kadar Kimberly-Clark’ ta Huggies marka müdürü olarak çalışıyordum. 2011 yılında iş değiştirdim ve 3M’de pazarlama müdürü olarak çalışmaya başladım. Öncesinde düzenli olarak gerçekleştirdiğim bir hobim yoktu, zaman buldukça tenis oynuyordum, sinema, tiyatro gibi aktivitelere gitmeye çalışıyordum. İşe başladığım dönemde, insan kaynakları özellikle şirkete yeni katılanlar için sosyal aktivite gruplarından veya kulüplerden en az birine katılmamızı istiyordu. Bunun en büyük nedeni de yeni çalışanların şirkete adaptasyon sürecini hızlandırmak, çalışanın özel hayatıyla işi arasında bağlantıyı kurup motivasyonu arttırmaktı. Seçeneklere baktığım zaman fotoğrafçılık, seramik kursu gibi farklı alternatifler vardı ama tiyatro kulübünü görmüş olmama rağmen aklımın ucundan bile geçirmemiştim. Sürekli bu seçimi ertelerken birgün iş çıkışında arkadaşlarımdan biri “hadi tiyatro kursuna gidiyoruz, sen de gel” dediği zaman o gün farklı bir maceraya atıldığımın farkında değildim. Katıldığım ilk ders oldukça keyifli geçti ve denemeye değer olacağını düşündüm. Bir hafta sonraki derste, tiyatro kulübünün öğretici ve bir o kadar da eğlenceli derslerine katılmaya başladım.

İ. Y: Tiyatro kulübü derslerinin içeriğinde neler vardı? Neler yaptınız? P. G: İstanbul Şehir tiyatroları sanatçısı Tolga Yeter, şirkete haftanın bir günü gelerek bize ders veriyordu. 6 hafta boyunca diyafram kullanımı, telaffuz, beden dili, ifadeler, sahne kullanımı gibi temel eğitimler verildi. Verilen eğitim oyunculuk eğitimi değildi tabiki ama mesai sonrasında yapılan bu 2 saatlik çalışma, bütün günün stresini atıp pozitif enerji depolamamızı sağladı gerçekten.

İ. Y: Ve sonunda bir de oyun çıktı sanırım ortaya?P. G: Açıkçası tiyatro kulübünün 26 üyesi olarak bir çoğumuz bir oyunda oynayabileceğimizi düüşünmüyorduk. Tolga Hoca, hepimizin oynayabileceği 16 skeçten oluşan 2 perdelik bir komedi oyunu yazdı: Hayali İlişkiler. Günümüz ve geçmişteki kadın-erkek ilişkilerini hicveden kısa skeçlerden oluşan bir oyun. Biz bir de bu oyunu şirket içi bir aktiviteden sosyal sorumluluk çalışmasına da dönüştürdük. Tiyatrodan elde edilen gelirlerin ihtiyacı olan okullara bağışlanmasını sağladık.

Şişli’deki Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu yeni adıyla Tiyatro Karnaval’da sahnelendi ve ilk oyunda biletlerimiz 3. günde tükendi. Başlangıçta böyle bir beklentimiz yoktu ama talep üzerine oyunu 3 defa ve kapalı gişe olarak oynamak durumunda kaldık.

Page 17: Lacivert 2012 / 1

17RÖPORTAJLAR 2012

İ. Y: Peki böyle bir deneyimi diğer mezunlarımıza, okuyucularımıza da tavsiye eder misin? P. G: Kesinlikle... Tiyatro gerçekten farklı bir bakış açısı kazandırıyor insana. Örneğin oyunda benim hem anlatıcı hem de Anton Çehov’un “Bi’çare Kadın” oyunu olarak iki rolüm vardı. İkisi de farklı şeyler kattı bana. İnsanın mimiklerini, beden dilini dışardan bir göz ile yorumlaması ve değiştirmeye çalışması çok enteresan bir süreç..Tabi bu süreç, ekipçe hem çok eğlenip gülmemizi hem de yeni şeyler öğrenmemizi sağladı. Örneğin temel eğitim derslerinin telaffuz kısmında farkında olmadığımız bir çok yanlışımız olduğunu, Türkçe’nin tam olarak yazıldığı gibi okunan bir dil olmadığını öğrendik. “Değil mi?”nin “diil mi?” şeklinde telaffuz edilmesi gerektiğini bilmiyordum mesela... Ama çalışmalar, uyarılarla birçok öğretiyi uygulamaya geçirdik ekipçe, zaten üstüste yanlışlar yaptığımızda da Tolga Hoca hemen uyarıyor: “tiyato tanrısı Dionysus çarpar vallahi!”

Page 18: Lacivert 2012 / 1

18

Seda Domaniç

Özge Eren: Geçmişinizde daha çok ekonomi, dış politika, iletişim gibi alanlarda çalışmış biri olarak moda endüstrisine

geçtiğinizde hayatınızdaki en büyük değişiklik ne oldu?Seda Domaniç: Aslında bir moda dergisini yönetmek herşeyden önce gerçekten iyi bir gazetecilik ve iyi bir yöneticilik gerektiriyor. Tabiki moda hakkında bilgi sahibi olmak zorundasınız, modayı sevmek zorundasınız, hatta moda ile nefes alıp vermek zorundasınız ama bunların ötesinde asıl önemli olan editör dediğimiz insanın yaptığı iştir yani asıl kurguyu kurmak, doğru soruları ortaya koyan olmaktır. O yüzden ben geçmişimden, özellikle de akademik geçmişimden çok yararlandığımı düşünüyorum. Gazeteci olarak zaten başladım kariyerime, hem o gazetecilik ve muhabirliğin verdiği tecrübe hem akademik kariyerin hepsi hem de Doğuş Holding’de ve Doğuş Medya Grubu’nda iş geliştirmenin başında edindiğim deneyimimin üzerine gelen bu pozisyon aslında tam cuk oturdu diyebilirim. Ama biraz daha seksi bir cevap vermek gerekirse ne değişti sorusuna: şu değişti; moda tercihlerim daha cesurlaştı. Yani ne olursa olsun siz iş dünyasındayken iş dünyasının belirli kalıpları var o kalıpları genelde kırmak Türkiye’de biraz güç. Ve benim de bu kalıplar tercihlerimi etkiliyordu. Ancak bu kalıplar kırılmalı. Tam da bu nedenle Vogue dergisinde her ay iş kadınlarına yönelik 1-2 sayfa ayırıyoruz ofiste nasıl daha cesur seçimler yapabilir, renkleri nasıl entegre edip transparanı bile nasıl deneyleyebilirsiniz gibi kombinler sunuyoruz.

Ö. E: Tipik bir ofis gününüz nasıl geçiyor? Sabah gelmenizle birlikte ne gibi meşguliyetleriniz oluyor?S. D: Benim aslında temel isim karar vermek. Sonuçta biz zaten çok planlı çalışıyoruz aylar evvelden kapakları tartışıyoruz, moda çekimlerini planlıyoruz, aylık konularımızı temalarımızı özel bir şey olacaksa belirliyoruz ondan sonra aslında herkes kendi kabuğunu çekiliyor biraz araştırıyor biraz yaşıyor biraz deneyimliyor ondan sonra geliyor diyor ki ben bu ay bu çerçevede şunu şunu yapabilirim ben sonrasında bunlara karar veriyorum. Daha sonra bunların tamamen uygulamasına geçiyoruz ama bu uygulama hiç bir zaman böyle yağ gibi akmıyor. Yani her gün bir kriz çıkabiliyor ve her gün kriz çözüyoruz. Kriz çözmek, yaratmak ve karar vermek benim temel görevlerim.

Ö. E: Sizce Vogue kadınının dolabında mutlaka olsun diyebileceğiniz temel şeyler nelerdir?S. D: Her zaman için smokin bir takım çünkü gerçekten hem gündüzden geceye taşınabilir hem de çok asil. Yves Saint Laurent ile başlayan ve modası hiçbir zaman geçmeyecek bir kombinasyon. Onun dışında kemer kullanımı gerçekten tüm silüeti değiştirebilen,bir anda kıyafeti sıklaştıran, feminenleştiren, avantgarde hale getiren bir aksesuar. Ve bir diğer şey de iyi bir trençkot, iyi bir palto. Kendim RÖPORTAJLAR

2012

Page 19: Lacivert 2012 / 1

19RÖPORTAJLAR 2012

bu sene özellikle yatırımımı dış giyime yaptım. 3-4 tane palto, kaban, mont aldım, moda haftalarında en büyük kurtarıcım oluyorlar çünkü daha çok görünen dış giyimiz oluyor. Özetlersek iyi bir palto yada trençkot iyi bir smokin takım ve bir sürü kemer.

Ö. E: Vogue’un temel felsefesinde en çok beğendiğiniz şeyleri merak ediyoruz bir de Vogue Türkiye adına Vogue’un genel prensiplerinin paralelinde sizin geliştirmek istediğiniz bakış açısı nedir?S. D: Vogue herşeyden önce aslında bir görsel şölen, buna biz çok önem veriyoruz. Yani Vogue’u Vogue yapan birlikte çalıştığı efsane fotoğrafçılar, biz bu geleneği sürdürmeye çalışıyoruz. Türkiye’de daha önce diğer dergilerin belki imkansızlıktan belki çizgilerinden yapamadığı farklı olan şey bu efsane fotoğrafçıları aslında Türk modasına, Türkiye’ye kazandırmak bizim ana amaçlarımızdan bir tanesi. Bu fotoğrafçıların içersinde Patrick Demarchelier de var, Arthur Elgort da var, Ellen Von Unwerth de var, Mert&Marcus da var. Bunun dışındaki bir diğer temel prensip te editöryal bağımsızlığa verilen önem. Vogue’larda belli bir format yok şöyle ki her ülkenin Vogue’u kendi kimliği ile öne çıkıyor. Mesela İtalyan Vogue’u ile Amerikan Vogue’unun ilişkisi gerçekten az. Tek bir ortak noktaları var demin bahsettiğim o görsel şölen ve editöryal kalite. Bunlar tuttuktan sonra patronu yaratıcı anlamda tamamen serbest bırakıyorlar. Hem layout anlamında hem de kapak seçimlerinde. Mesela Amerika Vouge’u sürekli dışarda kapak çekiyor, İtalyan Vogue’u çok daha avantgarde kapaklar hazırlıyor, İngiliz Vogue’u ise daha ticari işler çıkarabiliyor. Yani siz kendi stratejinizi kendiniz oluşturuyorsunuz, bu Vogue’un en büyük farkı. Bir de tabi Vogue trendleri anlatmakla kalmıyor aslında bir yerde trendleri yaratıyor modaya yön veriyor ve sadece modayla sınırlı da kalmadan hayattaki birçok seçimin de liderliğini yapıyor. Stil ve güzelliğin yanında sanata, sinemaya, seyahate, gülmeye çok yakın durarak Vogue'un çerçevesinden bir hayat stili sunuyor.

Ö. E: Kapak seçimlerine ne kadar dahil oluyorsunuz? Tamamen özgür bırakıldığınız bir ortamda sizin hayalinizde hangi kişiyle bir kapak hikayesi fikri var?S. D: Biz açıkçası kapak seçimlerinde tamamen özgürüz yani bende başlayıp bende bitiyor demek doğrudur. Biz toplantılarda çok önceden yani 6 ay öncesinden karar veriyoruz,kimleri çekeceğimize. Bu sezon daha çok model çekmeye çalışıyoruz çünkü aslında modanın en pırıltılı yüzleri modeller, tabiki celebritylerle de çalışıyoruz ama modelleri ve moda endüstrisini desteklemek adına olabildiğince modellerle çekim yapmaya gayret ediyoruz ve her sezon moda haftalarına gittiğimiz zaman orada gözümüze kestirdiğimiz beğendiğimiz, öne çıkan moda dünyasını sallayan isimleri tesbit ediyoruz ve ondan sonra hangi kapakla hangi

Page 20: Lacivert 2012 / 1

20RÖPORTAJLAR 2012

modelle ve fotoğrafçıyla çalışacağımızı belirliyoruz. Hayalimdeki kapak fikrine gelince, şuanda söylemek istemiyorum çünkü hayalimizdeki bir insanı çıkarticaz yani o yüzden paylaşamıyorum. İkon mertebesine erişmek çok zor ve aslında benim de isteğim Türkiye'de bunun hakkını veren hepimizin saygı duyacağı kişi ve konuların çoğalması.

Ö. E: Anna Wintour Vogue ismi ile böyle özdeşleşmiş hatta Vogue adının bile ötesine bile geçmiş bir kişi ama aynı zamanda da Nuclear Wintour gibi mesafesini ve resmiyetini yansıtan da bir lakabı var. Siz bu kişi hakkında ne düşünüyorsunuz veya sizin yönetim anlayışınıza,tarzınıza yakın mı bu duruş?S. D: Anna Wintour gerçekten Vogue için ve moda sektörü için çok büyük başarılara imza atmış birisi. Çok profesyonel, çok akıllı. Doğru zamanda doğru adımlar atan çok başarılı bir profesyonel. Yönetim tarzına gelince herkesin yönetim tarzı kendine özgü, belki onun bulunduğu şartlarda mesafeli ve biraz daha sert diyebileceğimiz bir yönetim tarzı kabul görüyor olabilir ama ben dönemlerin ve dünyanın değiştiğini düşünüyorum. Bazı yönetim modelleri dönemler içinde çok iyi işler ama bir süre sonra bambaşka modellere gelcilmesi gerekebilir. İş hayatı hiçbir zaman statik veya stabil değil. Benim yönetim anlayışım daha katılımcı, herkesin yaptığı işten ve buraya gelmekten mutlu ve heyecanlı olmasını sağlamak üzerine kurulu bu anlamda diktatoryal bir yönetim tarzını benimsemiyorum.

Ö. E: Peki sizin için Türkiye’de tasarımcı kimliğiyle öne çıkan yeni Türk tasarımcılardan birkaç isim verebilir misiniz dikkatinizi çeken,desteklemekten ve Vogue sayfalarında yer vermekten mutluluk duyacağınız isimler kimler?S. D: Türkiye’de sürekli yeni isimler çıkıyor ama ben bir süredir Zeynep Tosun’u takip ediyorum ve beğeniyorum. Zeynep’in çok çalışkan olduğunu düşünüyorum, çok araştırmacı olduğunu düşünüyorum ki bunlar gerçekten bunlar bir tasarımcı için olmazsa olmaz yani siz arşivlere dönmezseniz,ülkedeki veya dünyadaki bazı kültürel akımları takip etmezseniz yaratmanız kendinizi yenilemeniz

Page 21: Lacivert 2012 / 1

21RÖPORTAJLAR 2012

çok zor. Miuccia Prada’nın ve Marc Jacobs'in bu kadar başarılı olmalarının temel nedeni her sezon kendilerini yenilemeleri, Zeynep’in de bu kendini yenileyen tarafını başarılı buluyorum. Tabiki Hakan Yıldırım var ona yeni diyemeyiz ama dünya tarafında iyi bir çıkış yaptığını düşünüyorum. Bunun dışında Gül Ağış var, Özlem Kaya ve erkek tarafında Niyazi Erdoğan’ın iyi işleri var.

Ö. E: Dünyada isim yapmış dört tane temel Vogue var. Amerika, İtalya, İngiltere,Fransa. Conde Nast'in Türkiye'de potansiyel görüp Vogue Türkiye'yi yaratması çok gurur verici. Siz bu resmin başındaki kişi olarak Türkiye’deki dünyaya tanıtılabilecek designer eksikliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Genç, tüketen bir nesilin yanında varolan bu altyapı boşluğuna Vogue Türkiye adına nasıl bir katkınız olacak?S. D: Biz Türk Modası’nı desteklemek adına bir özel sayı yapıyoruz her sene. 2. sayımızı da Ağustos’ta yaptık ve çok ilgi gören en iyi sattığımız sayılardan biri oldu.Dergi olarak ilk defa biz koleksiyon ekimizde İstanbul Moda Haftası’nı dahil ettik. Daha önce hiçbir dergi İstanbul Moda Haftası’nı katmıyordu. Envogue sayfalarımızda her ay yeni bir Türk tasarımcıya (ki bu bir gözlük tasarımcısı da olabilir, taki tasarımcısı da) yer veriyoruz. Burada tabiki moda eğitimi çok önemli. Türkiye’de moda okullarının artması bence çok pozitif ama tek yönlü tasarımcı olunamayacağını vurgulamak isterim. Tasarımcı multidisipliner olmak zorundadır. Bize gelen moda öğrencilerine de aynı şeyi diyorum sadece moda dergisi okuyarak tasarımcı olamazsınız, siz sanat dergisi okumak zorundasınız, sinema dergisi okumak zorundasınız, ekonomi okumak zorundasınız yani kendinizi, referanslarınızı geliştirmek zorundasınız. Türkiye’deki en büyük sorunlardan biri de bu referansların darlığı, yani tek boyutluluğu. Siz referans dünyanızı zenginleştirirseniz çıkartacağınız koleksiyonlar da o kadar kaliteli olur diye düşünüyorum. İkinci olarak referans dünyasının yanı yaratıcılığın üzerine inanılmaz çok çalışmak gerekiyor. Şöyle ki, moda haftası başlamadan 1.5 ay önce koleksiyonu hazırlamaya başlamak yanlış. Biz dünyadaki biçok tasarımcıyla işbirliği yapıyoruz ve onların ne kadar yoğun çalıştığını birebir takip ediyoruz. Bence Türkiye'de bu yolda yetişen tasarımcılar da bu disiplini edinmek zorundalar. Üçüncüsü stylistlerin tasarımcılarla işbirliği içinde olmaları gerekiyor. Güzel bir diğer gelişme de tasarımcıların moda direktörümüzü ve beni koleksiyonlardan 1 ay önce showlarına davet ediyor olmaları ki bu editing ve styling anlamında fikir almak açısından çok değerli. Şimdi bu anlamda da yakın çalışmaya başlamamızı ben çok olumlu değerlendiriyorum çünkü ne olursa olsun tasarımcının görevi ayrı stylistin yani tasarımları catwalk da edit edicek ve kurgulayacak insanın sorumluluğu ayrı. Tasarımcıların da yavaş yavaş stylingcilerden bu anlamda destek alması profesyonelliği artıracaktır.

Page 22: Lacivert 2012 / 1

22

Ö. E: Bu şekilde bir başka uluslararası işbirliği de sizin Vogue Türkiye künyesine yabancı isimleri katmanızla gerçekleşti. Neden böyle bir yol izlendi?S. D: Bu bir birikim ve biz kendi ekibimizde Vogue’un sistemini uygulamaya çalışıyoruz. Moda çekimi yapılmadan önce bir moodboard hazırlanıyor. Moodboard da hangi fotoğrafçının çekim yapacağı kararlaştırılıyor. Işık, saç, makyaj, kıyafet ve lokasyon gibi referanslar biraraya getiriliyor. Bu aynı zamanda çok ciddi bir yaratıcı süreç olmalı çünkü biz Vogue olarak bir yerden koparttığınız bir moda çekimini alıp aynısını yapalım diye bir şey düşünemeyiz. Şunu söylemeye çalışıyorum, bizim ekibimizin hepsi dergicilik konusunda tecrübeli bir ekip ama kendimizde bile bu bilgiler yoktu başladığımızda. Yani başarılı bir moodboard nasıl hazırlanır hep beraber burda bunun eğitimini aldık, sistemini kurduk, 6 aylık moda planı nasıl hazırlanır, ana çekim nerde, nasıl belirlenir, ön sayfalara girecek mikro trendler nasıl belirlenir bunları Vogue'un uluslararası desteğiyle en detaylı haliyle öğrenme şansı edindik.

Ö. E: Peki bu sezonun trendi olarak size göre en uygulanabilir olan trend hangisi?S. D: Ben Art Deco’cuyum. Biraz daha grafik ve her sezona taşınabilen trendleri tercih ediyorum. Çabuk tüketilen şeyler tabiki hoş, eğlenceli ama uygulanabilmesi açısından art decoyu tercih edebiliyorum çünkü grafiği ve renkleri açısından her zaman asil ve şık görünebileceğiniz bir trend. Mesela peplum akımı herkese yakışmaz, giyecek insanın ince ve upuzun olması gerekiyor. Veya tech floral trendi, çok güzel ama taşıyacak insanın biraz da avantgarde olması gerekiyor. O yüzden kolaylıkla her tarz ve tipe uygulanabilir olduğundan ben sezonun trendini art deco olarak görüyorum.

Ö. E: Sizin için ikonik diye nitelendirebileceğiniz bir designer var mı? Mesela deselerdi ki hayatınız boyunca bir tek bu designer'dan giyiniceksiniz 1 kişiyi seçiyorsunuz. Bu kim olurdu?S. D: Yves Saint Laurent. Gerçekten kendisinin çok büyük bir çığır açtığını düşünüyorum ve benim çizgilerime daha çok uyguduğunu düşünüyorum. Ayrıca Alber Elbaz’ı çok beğeniyorum. Her zaman Lanvin’den giyinebilirim. Miuccia Prada’nın fikirlerini çok seviyorum. Gündem yaratması ve yenilikçi olması konusunda çok büyük hayranlığım var. Ama mesela zamansız tasarımlardan çok hit item'lar yarattığı için onun oluşturduğu kreasyonları satın almayı çok tercih etmiyorum ama çok büyük saygı duyuyorum.

Ö. E: Moda endüstrisinin en sevdiğiniz veya en sevmediğiniz yönleri neler?S. D: En sevdiğim yönü herhalde yaratıcı ve enerjik tarafı. Modada bir çok farklı disiplinden beslenebiliyosunuz yani siz çok sinematik RÖPORTAJLAR

2012

Page 23: Lacivert 2012 / 1

23

bir çekim de yapabilirsiniz çok belgesel nitelikli bir çekim de yapabilirsiniz.Bir hayali imaja dönüştürmek bu işin en keyifli yani kesinlikle. En sevmediğim tarafı da siyaseti. Çok ciddi bir siyaset var. Özellikle model ajansları ve fotoğrafçılar açısından çok ciddi siyasi manevralar yapmanız gerekebiliyor. Bir fotoğrafçıyla çalışıyorsanız diğer fotoğrafçı onun yanında durmak istemiyor veya bir modeli kapağınıza taşıyorsanız başka bir model belki ondan sonra gelmek istemiyor, yani hepsinin arasında bir rekabet var ama sonuçta bu rekabetin bir mantık çerçevesinde olması gerekiyor.

Ö. E: Günümüz bloggerlarının artık defilelerin en ön sıralarda oturtulması ister istemez akıllara şu soruyu getiriyor, acaba dergiler mi artık daha etkili insanlara modanın ne olduğunu ulaştırmakta yoksa bloggerlar mı. Bu bağlamda sosyal medyadaki bu ivmeyi siz nasıl yönetiyorsunuz, bu mecrayla iyi bir iletişiminiz olduğuna inanıyor musunuz?S. D: Ben çok sıcak bakıyorum bu sürece gazetecilik geçmişi olan biri olarak. Sosyal medyanın veya bloggerların dergileri öldürdüğünü hiç düşünmüyorum tam tersi güçlendirdiğini düşünüyorum. Farkındalığı daha büyük kitlelere yaydığını düşünüyorum. Şöyle düşünün: Nescafe, Türk kahvesini öldürdü mü? Yani Nescafe çıktı diye Türk kahvesi içmiyor muyuz içiyoruz. Türk kahvesinin keyfi bambaşka, çok daha yavaş kaynamasıyla. Belki internet ve derginin farkını da böyle düşünebiliriz. Biz de Vogue olarak yaptığımız bir çok projeye de bloggerları dahil ediyoruz ve onlardan da besleniyoruz. Twitter, facebook, instagram, tumblr bunların hepsinde aktifiz, başından beri sosyal medyayla içiçe yaşıyoruz. Tabiki Vogue'un asıl iskeleti dergidir ama bunu da zenginleştiricek ve çeşitlendiricek olan tüm bu mecralardır.

Tunç Acarkan: Sabancı’da doktora yaptınız, Politikalar Merkezi’nde hala mevcut hocalarımızla da görüşüyorsunuz, farklı alanlarda basarili isler yapıyorsunuz, çok basit olarak SU’nun size kattığı artı neydi?S. D: Hocaların katkısı çok büyük, Ayşe Kadıoğlu, Hasan Bülent Kahraman, Fuat Keyman ile çalıştım ben. Hocalar bazında çok büyük bir katkı aldım. Okulun akademik ortamındaki bağımsızlığıni çok önemsedim, bizim özellikle siyaset bilimindeki yaklaşımımizi da çok benimsedim ve çok doğru olduğunu düşünüyoum, iyi bir siyaset bilimi programıydı ve iyi bir derece olduğunu düşünüyorum.RÖPORTAJLAR

2012

Page 24: Lacivert 2012 / 1
Page 25: Lacivert 2012 / 1

25

Sabancı Üniversitesi Ekonomi İşletme Kulübü öğrencileri, 22-27 Ocak tarihleri arasında, “Al Habtoor Group” sponsorluğu

ve desteğiyle, ilk kez Dubai’de CEO’larla buluştu. “CEO’larla Çay Sohbetleri” adı altında yedinci yurtdışı etkinliğini gerçekleştiren öğrenciler, Dubai’nin iş, politika ve medya dünyasının önemli isimleriyle bir araya geldi. Ekip ayrıca Burj El Arap Jumeriah Group Executive Chairman'ı Gerald Lawless ile Dubai görüşmelerinin bir ayağı olarak 7 – 8 Şubat tarihleri arasında İstanbul’da görüştü.

Sabancı Üniversitesi Ekonomi İşletme Kulübü öğrencileri “CEO’larla Çay Sohbetleri” toplantı dizisi ile Dubai’nin Al Habtoor Group gibi lider kuruluşlarının önemli isimleri ile samimi bir ortamda bir araya geldi. Öğrenciler bu etkinlik ile ilk kez Arap iş dünyasını yakından tanıma şansı buldular.

Bu sefer rotasını farklı bir coğrafya ve kültüre yönelten ekip, toplantı serisini 22-27 Ocak 2012 tarihleri arasında Dubai’de gerçekleştirdi. 16 öğrencinin katıldığı sohbet dizisinin konukları arasında Anil Wats (Executive Vice President&Chief Operation officer of DP World), Mr. McLoughlin, Managing Director of Dubai Duty Free, Mr. Khalaf Ahmed Al Habtoor (Chairman of Al Habtoor Group), Mr. Michael Tomalin (CEO of National Bank of Abu Dhabi), Mr. Ahmad Alshaikh, Managing Director of Dubai Media Incorporated (DMI), Tariq Ahmed Nizami (CEO Club of U.A.E'nin kurucusu) ve Dubai Media CEO’su yer aldı. Bu görüşmelere ek olarak CEO’larla Çay Sohbetleri Ekibi Dubai'nin yedi yıldızlı oteli Burj El Arap’ta yer alan Jumeriah Group Executive Chairman'ı Gerald Lawless ile İstanbul'da 7-8 Şubat 2012 tarihlerinde bir araya geldi.

CEO’larla Çay Sohbetleri Ekibi Dubai görüşmeleri için ne dedi?Şimdiye kadar İstanbul, İngiltere’de, Hollanda’da, Almanya, Fransa, Avusturya ve Singapur’da düzenlenen; Türkiye’nin ve Dünya’nın ekonomi dünyasının liderleri ile görüşen Sabancı Üniversitesi Ekonomi İşletme Kulübü öğrencileri Duabi görüşmesi için şunları söylüyorlar; “Organizasyon olarak hedefimiz; dünya çapında başarı yakalamış insanlardan başarı hikayelerini dinlemek ve dünyadaki farklı iş kültürlerini mümkün olduğunca anlamak. Bu bağlamda; Dubai, anlamaya çalıştığımız dünya mozağininin Orta Doğu kısmı için çok önemli bir parçası. Ticaret Ateşesi Serdar Kumbaracı ile yaptığımız görüşmede ise kendisi bizlere Arapların Türkleri çok sevdiğini, kendilerine çok yakın gördüğünü ve Türkiye'yi gelişen bir pazar olarak gördüklerinden dolayı, Türkiye'de yatırım yapmak için çok istekli olduklarını aktardı.SABANCI

ÜNİVERSİTESİ'NDEN 2012

CEO'larla Çay Sohbetleri

Page 26: Lacivert 2012 / 1

26

Sosyal Girişimcilik Yarışması

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN 2012

Momento ve Sabancı Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen Sosyal Girişimcilik Yarışması’nın kazanan takımı 18 Ocak Çarşamba

günü düzenlenen törenle açıklandı. Öğrencilerin sosyal yardım amaçlı Momento paketleri tasarlayıp iş planlarını hazırladıkları yarışmada heyecanlı bir maraton yaşandı. Tasarladıkları Momento paketi fikri hayata geçirilecek olan şampiyon ekibin her bir üyesi iPad kazandı.

Türkiye'nin ilk hediye deneyim paketi Momento ve Sabancı Üniversitesi iş birliğiyle hayata geçirilen Sosyal Girişimcilik Yarışması’nda yaşanan heyecanlı maraton sona erdi. Yarışmanın şampiyon takımı 18 Ocak Çarşamba günü Sabancı Üniversitesi Tuzla Kampüsü’nde düzenlenen Ödül Töreni’nde açıklandı.

Çok sayıda projenin katıldığı yarışmada öğrenciler, sosyal yardım amaçlı Momento paketleri tasarlayıp iş planlarını hazırladılar. Yarışmada sunulan projeler, aralarında yatırımcıların ve girişimcilerin de bulunduğu 7 panel üyesi tarafından değerlendirildi: Endeavour Türkiye Genel Sekreteri Didem Altop, Inovent Genel Müdürü Serhat

Görgün, Sabancı Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden Prof. Dilek Çetindamar, Mikado Danışmanlık’tan Serra Titiz, Momento Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Dağlı ve Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri Yöneticisi Zeynep Bahar.

Momento, Türkiye'nin ilk hediye deneyim paketi. Hediye olarak bir Momento Deneyim Kiti alan kişi, Momento kitapçığının içindeki sayıları 50 ile 140 arasında değişen aktivitelerden dilediği bir tanesini seçip kullanabiliyor.

Momento Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Dağlı, yarışmanın birincisi olan takımını tebrik ederek, girişimciliğin önemine değinen bir de konuşma yaptı: Dağlı, konuşmasında şunları söyledi: “Bir ülkenin kalkınmasına, büyümesine ve gelişmesine fayda sağlayan en önemli faktörlerden biri girişimciliktir. Gelişmenin devam

Page 27: Lacivert 2012 / 1

27

edebilmesi için yeni fikirlerin, yeni projelerin ortaya çıkması gerekir. Yeni fikirlerin önemini daha iyi kavrayabilmek için bir düşünün; “Her eve bir PC sokacağım” diyen Steve Jobs’un fikirleri olmasa kim bilir şu anda nerde olurduk...” Zeynep Dağlı, Sabancı Üniversitesi ile birlikte düzenledikleri yarışmanın amacı hakkında ise şunları söyledi: “Bu yarışmayı düzenlerken, girişimciliği desteklemenin yanı sıra sosyal sorumluluğun önemini paylaşmak da Momento olarak bizim için çok önemliydi. Maddi kazanç sağlamadan sosyal faydada bulunabileceğimizi; bir sosyal sorumluluğu yerine getirmenin aşırı büyük harcamalar gerektirmediğini hep beraber deneyimlemekti amacımız. Momento ekibi olarak, yarışmaya projeleriyle katılan tüm öğrencilerimize teşekkür ediyor, kazanan ekibin tüm üyelerini tebrik ediyoruz.”

Sosyal Girişimcilik Yarışması’nın kazanan ekibin üyeleri: Oya Tekbulut, Ece Tekbulut, Cem Zengin, Çağla Buzluk

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN 2012

Page 28: Lacivert 2012 / 1

28

Eczacıbaşı ile SU işbirliği

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN 2012

Eczacıbaşı Topluluğu ile Sabancı Üniversitesi arasında, araştırma işbirliklerine yönelik niyet mektubu imzalandı. Söz konusu niyet

mektubu ile tarafların bilimsel araştırma, rekabet öncesi araştırma ve eğitim alanlarında ortak girişimlerde bulunmalarına yön verecek bir yaklaşım geliştirilmesi, zaman içerisinde bu alanlar ile sınırlı olmaksızın genişleyen bir çerçevede güçlü ve uzun dönemli araştırma ve geliştirme işbirliği ilişkisi kurma niyetlerinin kurumsal temellere dönüştürülmesi amaçlanıyor.

Eczacıbaşı Topluluğu ve Sabancı Üniversitesi tarafından 23 Aralık 2011 tarihinde imzalanan niyet mektubu, tarafların aşağıda sıralanan konularda görüş birliğine vardıklarını ortaya koyuyor:

1. Tarafları Kurumsal seviyede temsil edecek yetkin birimler ve kurumsal irtibat noktaları üzerinden iletişim sağlamak,2. İşbirliği alanlarında somut girişimleri projelendirmek ve yasal dayanağı olan bir zemine oturtarak uygulamaya koymak,3. Belirli dönemlerde, tercihen yıllık olarak, işbirliği girişimlerinin çıktılarını kurumsal irtibat noktaları aracılığı ile düzenlenecek koordinasyon toplantıları ile takip etmek ve değerlendirmek, 4. Belirledikleri öncelikli alanlar dışında yeni işbirlikleri geliştirmek istedikleri alanları düzenledikleri koordinasyon toplantılarında gündeme getirmek ve değerlendirmek,5. Ortak işbirliği alanlarında birbirlerinden bağımsız olarak gelişebilecek fırsatları eş güdüm ve koordinasyon içerisinde değerlendirebilmek amacı ile kurumsal irtibat noktaları üzerinden iletişim içerisinde olmak,6. Tarafların karşılıklı görüşmeleri sırasında paylaşılacak bilgilerin gizliliğine özen göstermek, teknik ve ticari çerçevede detaylı görüşmeler öncesinde yasal zemini olan Gizlilik Sözleşmelerini genel veya münferit amaçlar için düzenlemek,7. Tarafların rekabet öncesi araştırma işbirliğinde hali hazırda var olan veya her iki tarafca uygun görülen diğer araştırma kurum ve kuruluşlarının yer almalarını değerlendirmek.

Niyet mektubunu, Eczacıbaşı Topluluğu adına Topluluk CEO’su Erdal Karamercan ve Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu Ar-ge Direktörü Hidayet Özdemir, Sabancı Üniversitesi adına da Rektör Prof. Dr. Nihat Berker ile Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Lisansüstü Politikalar Direktörü Prof. Dr. Hasan Mandal imzaladı.

Page 29: Lacivert 2012 / 1

29

MORBIDOSTAT

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN 2012

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Erdal Toprak ve Harvard Üniversitesi Öğretim Üyesi Roy Kishony bakterilerin

antibiyotiklere karşı gösterdikleri direnç kazanma süreçlerini gerçek zamanlı izleyebilen “Morbidostat” adını verdikleri bir cihaz geliştirdiler. Çalışma ile ilgili makale dünyanın en saygın yayınlarından Nature Genetics’de yayımlandı.

Bakterilerin klinik ortamlarda direnç kazanırken geçtikleri evreleri daha iyi anlayabilmek için Sabancı Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Erdal Toprak ve Harvard Tıp Fakültesi’nden Prof. Roy Kishony “Morbidostat” adını verdikleri bir cihaz geliştirdiler. Bu cihaz sayesinde bakterilerin direnç kazanma süreçlerinin gerçek zamanlı olarak izlenebilmesi mümkün hale geliyor. Erdal Toprak ve Roy Kishony’un birlikte kaleme aldıkları bu heyecan verici buluş ile ilgili makale, alanında dünyanın en saygın yayınlarından olan Nature Genetics’in Aralık 2011 sayısında yayımlandı. Bilim çevrelerinde heyecan yaratan bu çalışma ile ilgili makalenin yayımlanmasından kısa bir süre sonra birçok bilimsel yayın tarafından alıntı yapıldı.

Bulaşıcı hastalıklara sebep olan bakterilerin antibiyotik ilaçlara karşı kazandıkları direnç yüzünden birçok antibiyotiğin artık kullanılamaz hale geldiği biliniyor. Bu sorunu çözmek için sürekli yeni antibiyotik maddeler bulunmaya çalışılsa da doğal ve ekonomik zorluklar yüzünden son yıllarda çok az sayıda yeni antibiyotik üretilebilmiş. Bu önemli problemin üstesinden gelebilmek için eldeki seçenekler arasında en makul olanı, mevcut ilaçların daha etkin kullanılabilmesini sağlamak. Uzmanlara göre bu seçeneği gerçekleştirebilmek ise ancak bakterilerin antibiyotik direnci kazanma yollarının moleküler seviyede daha iyi anlaşılması ile mümkün.

Bu ekibin morbidostat kullanarak yaptıkları deneylerde ilaç direnci olmayan Escherichia coli bakterilerinin yalnızca üç haftalık bir zaman sonunda yüzlerce kat daha dirençli hale geldikleri gözlemlenmiş. Ayrıca, tüm genom sekanslamasıyla direnç kazanan bakterilerin geçirdikleri mutasyonlar ve bu mutasyonların ortaya çıkış sıraları tespit edilmiş. Bu çalışmalarda bakterilerin sadece 3-4 nükleotid değişimiyle çok dirençli hale gelebildiklerinin yanında bu mutasyonları ancak belli bir sıra ile edinmelerinin mümkün olduğu anlaşılmıştır. Dirençli hale gelebilmek için bakterilerin belli bir mutasyon sırasını takip etmeleri gerektiğinin bulunması antibiyotik direnciyle toplumsal mücadelede izlenmesi gereken stratejiler hakkında ipuçları sunmuş.

Page 30: Lacivert 2012 / 1

30

SUNUM

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN 2012

Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi - SUNUM’da “İşletim Modeli, Sektörel Katılım, Erken

Sonuçlar” başlıklı toplantı için kamu, sanayi ve akademi dünyasından çok sayıda davetli bir araya geldi. Sabancı Üniversitesi Rektörü Nihat Berker’in evsahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz da katıldı.

Sabancı Üniversitesi Rektörü Nihat Berker toplantıdaki konuşmasında Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi - SUNUM’da üniversitelerden beklenen değer üretme sürecinde sanayi rekabetinde gerekli olan inovatif yaratma ve geliştirmenin hedeflendiğini belirtti. Nihat Berker ayrıca “Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün ile Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’a ülkemizin ilerlemesinde çok stratejik bir rolü olduğuna inandığımız nanoteknoloji alanındaki çalışmalara ve bu alandaki çalışmalara verdikleri destek için teşekkür ediyorum” dedi. Rektör Nihat Berker konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun Aralık 2010 ve 2011 tarihli Toplantılarında alınan kararlara göre ülkemizdeki Araştırma Merkezlerinin 7 gün-24 saat hizmet verebilmesi için Kalkınma Bakanlığımız ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız tarafından gerekli girişimlerin gerçekleştiriliyor olduğunu memnuniyetle izliyoruz. Bu çalışmalar her alanda olduğu gibi, merkezlerin de daha verimli hizmet vermesi için oldukça önemli. Bunlar arasında yine çok önemli bir konuyu da bir kez daha dile getirmek isterim. Sürdürülebilirliğin devamında en önemli araç, “insan kaynağıdır”. Desteğiniz ile geldiğimiz noktada; insan kaynağına yatırım, alt yapı ve teknik kaynaklara yapılacak idame ve yenileme yatırımları kadar önemlidir. İnsan kaynaklarının da uzun vadede devamlılığı adına hükümetimizin yatırım desteklerinin ve teşviklerinin de artarak devam etmesini diliyoruz.” dedi.

Rektör Nihat Berker ayrıca, Haziran 2010’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte temelini attıkları, Temmuz 2011’de de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte açılışını yaptıkları Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi - SUNUM’un varolan diğer merkezlerden en önemli farklılığının, üniversitelerimizde üretilen bilginin toplumun sorunlarına çözüm önerileri geliştirmesi ve ulusal refah düzeyinin artırılmasına katkıda bulunması ilkesidir, dedi. Sabancı Üniversitesi’nin kuruluş felsefelerinden birinin, bir dünya üniversitesi olma yolunda birlikte yaratmak ve geliştirmek olduğunu vurgulayan Nihat Berker, bu ilke ile bugünkü toplantıda Sabancı Üniversitesi’ndeki akademisyenlerin özellikle endüstriden gelen paydaşların katılımı ile en doğru hizmet modellerini oluşturacaklarını söyledi.

Page 31: Lacivert 2012 / 1

31

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN 2012

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz toplantıda yaptığı konuşmada, 2023 vizyonu çerçevesinde ihracatın kompozisyonunu da yüksek teknoloji tabanlı ürünlerin payını artırmak hedefleri çerçevesinde ARGE'ye daha fazla önem verdiklerini ifade ederek, şunları anlattı: "Kamu ve özel, toplam ARGE harcamalarının milli gelire oranı, 2002'de 0,53-0,54 civarında iken, 2010 itibariyle 0,84'e geldi. Bu ciddi bir sıçrama. Aynı dönemde milli gelir, 230 milyar dolardan 736 milyar dolara çıktığını düşünürseniz, milli gelirde 3 katından fazla bir artış var, bir taraftan da ARGE harcamalarının milli gelire oranında 0,53'lerden, 0,84'lere bir artış söz konusu. Dolar bazında ifade edecek olursak, 1,2 milyar dolardan, 6,2 milyar dolara çıkmış toplam ARGE harcamalarımız. Bu, çok güzel bir artış. Avrupa ülkeleri, OECD ülkeleri ile mukayese ettiğimizde, 3-4 ülkeden daha fazla ARGE harcaması yaparken Türkiye geçmişte, bugün AB ülkesi 9-10 ülkeden daha fazla ARGE harcaması yapıyor, milli gelire oran olarak söylüyorum. En az bunun kadar önemli olan, özel sektörün ARGE'ye yaptığı harcamalar. Bizim 2023'te bir hedefimiz var, ARGE ile ilgili bir hedefimiz var. ARGE harcamalarının, milli gelire oranını yüzde 3'e çıkarmak istiyoruz. Bunun da üçte ikisini özel sektörün, üçte birini kamu sektörünün yapmasını istiyoruz." ARGE harcamalarının, katma değere, yeniliğe dönüşümünde en kritik hususun, özel sektördeki ARGE harcamalarını artırmak olduğuna dikkati çeken Yılmaz, özel sektörün ARGE harcamalarının yüzde 40'ı aştığını, bunun yüzde 60'lara ulaşmasını ümit ettiklerini dile getirdi. Yılmaz, ARGE personeli sayısının 2010 yılı itibariyle 74 bini bulduğunu, 2023 hedefinin 300 bin olduğunu kaydetti.

Cevdet Yılmaz, üniversitelerin kalkınma sürecine daha fazla katkıda bulunması gerektiğini, Türkiye'nin bölgeler arası dengesizliklerini gidermede, daha dengeli bir kalkınma sürecinin gerçekleştirilmesinde üniversitelerin katkısına ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün de konuşmasında, Patent Kanunu'nda değişikliğe giderek üniversitelerin de kurumsal patent başvuru yapmasını sağlayacaklarını, üniversiteler bünyesinde kurulacak Teknoloji Transfer Ofisleri'ne patent lisanslama rolü de vereceklerini ve böylece üniversitelerin patent geliri elde etmelerini sağlayacaklarını bildirdi. Ergün, Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi'nde (SUNUM) gerçekleştirilen "İşletim Modeli, Sektörel Katılım, Erken sonuçlar" konulu toplantıda yaptığı konuşmada, merkezin üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek adına önemli bir rol model olduğunu ve tüm karar alıcılar için ilham kaynağı niteliği taşıdığını vurguladı.

Page 32: Lacivert 2012 / 1

32

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN 2012

Bilgi yoğun bu sektörle ilgili gelişmelerde en büyük sorumluluğun üniversitelere düştüğüne işaret eden Ergün, sanayicilerle uyum içinde çalışan, üretilen bilgiyi aynı zamanda nihai ürüne dönüştürmeyi hedefleyen Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Merkezi'ni bu açıdan çok önemsediklerini vurguladı. Hükümet olarak üniversitelerin, akademisyenlerin ve reel sektörün bu tür alanlarda yapacakları çalışmalara her zaman destek olacaklarının altını çizen Ergün, "Üretim, ihracat ve istihdam kapasitesini artıracak nitelikli her projenin, ülkemizin 2023 hedeflerine büyük katkı sağlayacağını çok iyi biliyoruz" dedi.

Açılış konuşmalarından sonra SUNUM Direktörü Volkan Özgüz gerçekleştirilen çalışmalara ilişkin bilgi verdi ve bundan sonra yapılacaklara ilişkin hedefleri de anlattı.

Akademik araştırmacılar, öğrenciler, sanayi araştırmacıları ve üreticilerin dar bir bölgede birbirlerine yakın çalışma fırsatı bulacağı bir “İnovasyon Ekosistemi” modeli oluşturma yolunda olduklarının altını çizen Volkan Özgüz, “SUNUM herşeyden önce Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesinin bilimsel ve teknik açıdan yetkin öğretim üyesi kadrosunun oluşturduğu temel üzerinde gelişti. Bu temele Kalkınma Bakanlığı ve Sabancı Vakfının katkıları ile bugün içinde bulunduğumuz mükemmel bir araştırma binası ve teçhizat parkı eklendi. Son derece gelişmiş laboratuarlar oluşturuldu.” dedi. “SUNUM bu yetkin insan ve teçhizat altyapısını tüm akademik ve sanayi kullanıcılarına açarak , küresel rekabette yardımcı olmak, bilgi tabanlı katma değer yaratmayı amaçlıyor. Tüm kullanıcılar, belirli koşulları sağlayarak merkezimizden faydalanabilirler.” diyen Volkan Özgüz, yurtiçinde olduğu kadar yurtdışında da kendi konularında öncü, coğrafyalardan birçok merkez ile işbirlikleri olduğunu belirtti. Volkan Özgüz konuşmasına; “SUNUM da, sanayii paydaşları ile ülkemizin önceliklerine göre katma değeri yüksek, insan odaklı alanları belirledik. Bu alanlar içinde Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültemizde devam eden enerji, çevre-su, savunma uygulamaları, merkezimizin gelişmiş altyapısı ile yeni ivme kazanacak. Yakın vadede yapısal malzemeler uygulama alanında nanoteknolojileri kullanan yüksek özellikli kompozit paneller, tıbbi malzemelere odaklanmayı planlıyoruz. Orta vadede uygulama alanı olarak gıda ve ziraat, uzun vade uygulama alanı olarak ise sağlık ve nano-biyo teknoloji alanlarını belirledik. Bu alanlarda malzeme ve altyapı taşlarından başlayarak, sektörel uygulamalara kadar farklı aşamalarda Arge çalışmaları başlatıyoruz. Bu çalışmalarda stratejik işbirlikleri ve rekabet öncesi konsorsiyumlar içinde çalışarak sanayiinin ihtiyaçlarına uygun uygulama takvimi içinde sonuçlar oluşturmayı hedefliyoruz. İlk sonuçlar oluşmaya başladı. Yayınlanan bir düzine makale yanında,

Page 33: Lacivert 2012 / 1

33

özellikle 2 patent başvurusu yapıldı.” şeklinde sürdürdü.

Daha sonra Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Araştırma ve Lisansüstü Politikalar Direktörü Hasan Mandal yönetiminde “Paydaş Nanoteknoloji Ar-Ge Çalışmaları” başlıklı panel yapıldı. Panelde SUNUM’da ilk işbirliği yapan kurumlardan Gebze Yüksek Teknolojisi Enstitüsü, Akkök Şirketler Grubu ve Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu yöneticileri konuştu.

Konuşmalardan sonra Sabancı Üniversitesi Rektörü Nihat Berker, SUNUM Direktörü Volkan Özgüz, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün ve diğer konuklara laboratuvarları gezdirdi.

SUNUM; Aynı anda iki yeşil sertifikalı Türkiye’deki ilk ve tek bina SUNUM hem çevresiyle hem de var olan altyapı ile uyumlu, yüksek yapı teknolojileri ile yapılmış, çevre dostu olarak en az seviyede enerji tüketen, en az seviyede atık salan yenilikçi bir merkez. Bina toplam 7.368 metrekare içinde, toplam 1.500 metrekarelik 12 adet laboratuar, 850 metre kare civarında bir temiz oda, ve 2.400 metre kare ofis ve ortak kullanıma açık alanlardan oluşuyor. Merkez ayrıca yeşil binalarla ilgili Amerika’dan LEED ve Avrupa’dan BREEAM sertifikalarına aynı anda sahip olan Türkiye’deki ilk ve tek bina olma özelliğini taşıyor. Tüm kullanıcılara açık yaklaşımıyla, SUNUM, Sabancı Üniversitesi'nden otuzun üzerinde Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi, onlarca araştırmacı, yüzün üzerinde öğrencinin yanı sıra, diğer akademik ve sanayi kuruluşlarından gelen araştırmacılara da disiplinlerarası çalışmalar yapma olanağı sunuyor. SUNUM’u oluşturan laboratuarlardaki tüm teçhizatlar Türkiye’de ilk veya içlerinde en iyi olma özelliğine sahip. İleri teknoloji araçlarının kalitesi ve çeşitliliği ile merkezin disiplinlerarası Nanoteknoloji çalışmalarında, yerel ve ülkeler arası projelerde büyük başarılara imza atması öngörülüyor.

SUNUM’da atomik seviyede ölçme yapacak cihazlar için özel, her türlü titreşimden arındırılmış bir bölge oluşturulmuş. Merkezde servis veren laboratuarlar içerisinde atomik ve atomlararası boyutlarda görüntüleme yapabilen elektron mikroskopları, değişik hücrelerin DNA'larını hızlı şekilde analiz edebilecek cihazlar, bir-iki atom kalınlığında metal veya yarıiletken katmanlar oluşturabilen sistemler yer alıyor. 12 ayrı disiplinlerarası laboratuardan oluşan merkez, ileride oluşacak değişikliklere uyacak, esnek ve gelişmeye açık bir yapılanmaya da sahip.

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN 2012

Page 34: Lacivert 2012 / 1

34

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) 9. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nı, 31 Mart’ta Sabancı Üniversitesi yerleşkesinde gerçekleştirdi.

Konferansta 833 başvuru arasından seçilen, 27 farklı ilden 98 iyi örnek katılımcılarla paylaşıldı. Eğitim sistemindeki güncel değişikliklerin tartışıldığı bir panelle açılan konferans, iyi örnek sunuşlarının yanı sıra özel oturumlar ve çeşitli atölyelere ev sahipliği yaptı.

Eğitimde İyi Örnekler Konferansları, sınıfta, okulda, okul dışında öğrenmeyi ve öğrenme ortamlarını zenginleştirmek için gayret eden öğretmenlere ve eğitimcilere ulaşmayı ve bu kişileri meslektaşları ile iletişim ve işbirliği temelinde bir araya getirerek yeni öğrenme ortamları yaratmayı amaçlıyor. 2004’ten bu yana düzenlenen konferanslarda 8.500’ü aşkın öğretmen ve eğitici 1.000’i aşkın iyi uygulama/materyal örneği etrafında bir araya geldi. Sabancı Üniversitesi’nin katkılarıyla gerçekleştirilen etkinliğe Türkiye’nin dört bir yanından 1.300 dolayında eğitimci, sivil toplum örgütü ve kamu kuruluşu temsilcisi katıldı. Açış panelinde Türkiye’de eğitimin reform öncelikleri masaya yatırıldı. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı Koç Üniversitesi’nden Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın açış konuşmasıyla başladı. Ardından Hürriyet Gazetesi yazarı Sedat Ergin’in moderatörlüğünde Türkiye’de Eğitimi Tartışmak: Reform Öncelikleri, Zorunlu Eğitimin Yapısı ve İçeriği paneli gerçekleştirildi. Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Güzver Yıldıran, ERG Direktörü Prof. Dr. Üstün Ergüder, Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Kenan Çayır ve eğitimci Erhan Ağbaba’nın konuşmacı olarak katıldığı panelde Türkiye’de eğitim reformunun önceliklerinin neler olması gerektiği, zorunlu eğitimi yeniden yapılandıran yasa teklifinin bu önceliklerle ilişkisi ve değişikliklerin eğitimde nitelik artışına ve eşitsizliklerin azalmasına nasıl katkı yapabileceği izleyicilerin de katkılarıyla tartışıldı.

TÜSİAD işbirliği ile Meslek Eğitimi özel oturumu Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nda ikinci kez, TÜSİAD işbirliği ile meslek eğitimi ile ilgili bir özel oturum yer aldı. Tüm güne yayılan bu özel oturum kapsamında meslek liseleri, sivil toplum örgütleri ve özel sektörün meslek eğitiminde teorik ve uygulamalı sınıf içi ve/veya sınıf dışı iyi uygulama örnekleri paylaşıldı. Sabancı Üniversitesi işbirliğiyle psikolojik danışma ve rehberlik özel oturumu Sabancı Üniversitesi işbirliği ile gerçekleştirilen bu özel oturum kapsamında hem psikolojik danışma ve rehberlik alanındaki iyi örnek uygulamalarına yer verildi hem de Meslek Danışmanlığı Oturumu gerçekleştirildi. Oturum kapsamında, günümüzün hızla değişen dünyasında ortaya çıkan yeni mesleklerin tanıtılmasına, sosyal farkındalık ve deneyimlemenin önemine, kariyer gelişiminde yeni uygulamalara ağırlık verildi. Ek olarak, meslek eğitiminde

Eğitimde İyi Örnekler Konferansı

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN 2012

Page 35: Lacivert 2012 / 1

35

ünversitelere ilişkin algının sorgulandığı bir seminer ve liselerde yapılan örnek uygulamalar ile yaşanan sorunların paylaşıldığı bir panel düzenlendi.

Konferans kapsamındaki yan etkinlikler Eğitimde İyi Örnekler Konferansı 2012, ana etkinliklere ek olarak birçok seminer ve atölye çalışmasına ev sahipliği yaptı. Edebiyattan görsel sanatlara, ekolojiden fotoğrafçılığa, kukla yapımından eleştirel düşünmeye birbirinden farklı birçok alan ve konunun eğitim ortamlarında ele alınmasına ilişkin gerçekleştirilen atölye çalışmaları da konferansın yan etkinlikleri arasında yer aldı.

Ayrıca, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen “İstanbul’a Üniversitelerle Birlikte Yön Veriyoruz”, “İstanbul’a Yazarlarımızla Değer Kattık” ve “İstanbul Dersi Dünyaya İyi Örnek Oluyor” başlıklı oturumlarda İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün projelerine yer verildi. Eğitim Reformu Girişimi Hakkında 2003 yılında Sabancı Üniversitesi bünyesinde yaşama geçen ERG, Türkiye’de eğitim politikalarının iyileştirilmesine yönelik araştırma, savunu ve eğitim çalışmalarını “herkes için kaliteli eğitim” vizyonu doğrultusunda sürdürüyor.

ERG, Anne Çocuk Eğitim Vakfı, Aydın Doğan Vakfı, Bahçeşehir Üniversitesi, Borusan Kocabıyık Vakfı, Enerji-Su, Enka Vakfı, Hedef Alliance, İstanbul Bilgi Üniversitesi, İstanbul Kültür Üniversitesi, Kadir Has Vakfı, Mehmet Zorlu Vakfı, MV Holding, Nafi Güral Eğitim Vakfı, Sabancı Üniversitesi, The Marmara Hotels and Residences, Tüm Özel Eğitim Kurumları Derneği, Türkiye Vodafone Vakfı, Vehbi Koç Vakfı ve Yapı Merkezi tarafından destekleniyor.

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN 2012

Page 36: Lacivert 2012 / 1
Page 37: Lacivert 2012 / 1

SÜMEDVizyonumuz;Sabancı Üniversitesi'nin Dünya çapında rekabet edebilen bir üniversite olabilme yolundaki kurumsal gelişimine üyelerinin etkin katılımını sağlamak ve Sabancı Üniversitesi Mezunları Derneği'ni dünya standartlarında bir oluşum haline getirerek, mezunlarına ve Sabancı Üniversitesi mensuplarına fayda yaratacak yenilikçi işbirliklerine imza atmaktır.

Misyonumuz;MEZUN’lar arasında iletişimi, bilgi paylaşımını, işbirliğini ve dayanışmayı artırmak, üyelerinin kişisel ve mesleki gelişimlerine katkıda bulunmak, Sabancı Üniversitesi mezunlarının sahip oldukları bilgi ve tecrübe birikimlerinin Sabancı Üniversitesi mensupları ve toplumla paylaşımını sağlamak, Sabancı Üniversitesi kültürünün temeli olan değerlerin ve Sabancı Üniversiteli olma ruhunun mezunlar arasında yaşamasına ve yaşatılmasına ve Sabancı Üniversitesi kalitesinin korunmasına çalışmaktır.

sumed.org.trfacebook.com/Sabanci.Universitesi.Mezunlari.Dernegitwitter.com/sumedsumed