kulak ve temporal kemik embriyolojisi
TRANSCRIPT
T.C.
SAĞLIK BAKANLIĞI
HAYDARPAŞA NUMUNE
EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
II. KULAK BURUN BOĞAZ KLİNİĞİ
KLİNİK ŞEFİ PROF. DR. EROL EGELİ
KRONİK OTİTİS MEDİANIN KEMİKÇİK ZİNCİR
ÜZERİNE ETKİLERİ,
PREOPERATİF TEMPORAL KEMİK TOMOGRAFİSİ
VE OPERASYON BULGULARININ
KARŞILAŞTIRILMASI
DR. YASİN KILIÇARSLAN
UZMANLIK TEZİ
İSTANBUL-2009
ii
ÖNSÖZ
Uzmanlık eğitimim boyunca daha iyi yetişebilmemiz için bilgi ve deneyimlerini
bizden esirgemeyen değerli Klinik Şefimiz Prof.Dr. Erol Egeli’ye
Eğitimimde emeği geçen Klinik Şef yardımcılarımız Op.Dr. Tanju Gökçeer ,
Doç.Dr. Celil Uslu ve Doç.Dr. Çağatay Oysu’ya
Uzmanlık eğitimim süresinde bana yardımlarını esirgemeyen uyum içinde
çalıştığımız Op.Dr. Barış Naiboğlu, Op.Dr. Sema Toros, Op.Dr. Hülya Kahve,
Op.Dr. Tülay Erden Habeşoğlu ve tez danışmanım Op.Dr. Çiğdem Tepe Karaca’ya
Asistanlığımın ilk gününden beri birlikte çalışmaktan büyük zevk aldığım başta
Dr. Arman Tek ve Dr. Ruhi Durmuş olmak üzere tüm asistan arkadaşlarıma
Tezimin her aşamasında bilgi ve fikirleriyle bana yardımcı olan Dr. Ahmet
Baran’a
Sevgi ve özverileriyle bugünlere gelmemi sağlayan, hoşgörüleri ile her zaman
yanımda olan sevgili aileme
Hayatta en büyük şansım olduğuna inandığım, sonsuz sevgisiyle hep yanımda
olan biricik eşim Yadigar Kılıçarslan’a ve varlığı her daim bana güç veren sevgili
kızıma
sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Dr. Yasin Kılıçarslan
ii
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ VE AMAÇ 1
GENEL BİLGİLER 3
KULAK VE TEMPORAL KEMİK ANATOMİSİ 3
KULAK ANATOMİSİ 6
KULAK VE TEMPORAL KEMİK EMBRİYOLOJİSİ 11
KULAK VE TEMPORAL KEMİK HİSTOLOJİSİ 13
İŞİTME FİZYOLOJİSİ 14
KOM PREVALANSI VE RİSK FAKTÖRLERİ 22
KOM PATOGENEZİ VE PATOLOJİSİ 22
KOM’DA KLİNİK BELİRTİLER, TANI VE TEDAVİ 26
TİMPANOPLASTİLER 27
MASTOİDEKTOMİLER 29
OSSİKÜLOPLASTİLER 30
KULAK VE TEMPORAL KEMİKTE GÖRÜNTÜLEME 34
GEREÇ VE YÖNTEM 37
BULGULAR 38
TARTIŞMA 44
SONUÇ ve ÖZET 50
KAYNAKLAR 51
iii
GİRİŞ
Kronik otitis media (KOM) klinik olarak çoğu zaman akıntı ve işitme kaybı ile
kendini gösteren, orta kulak ve mastoidin kronik enfeksiyon ve enflamasyonudur.
Kronik otitis media genelde tekrarlayan akut otit atakları veya kronik effüzyonlu otitis
media sonucunda oluşur.
KOM tedavisi medikal ve cerrahi olmak üzere ikiye ayrılabilir. Medikal
tedavide topikal antibiyotikli damlalar, sistemik antibiyotikler kullanılabilir. Medikal
tedaviye cevap vermeyen KOM olgularında birincil amaç enfeksiyonun
eradikasyonu için ve orta kulak ile mastoid hücreler arasındaki bağlantıyı engelleyen
patolojinin ortadan kaldırılması amacıyla orta kulağa ve mastoid hücrelere yönelik
cerrahi tedavi uygulanabilir. İkincil amaçta kemikçik zincirde hasar oluşan hastalarda
işitmenin mümkün olduğu kadar rekonstrüksiyonunun yapılmasıdır(1). Ancak cerrahi
tedavi uygulanmadan önce hastalığın yaygınlığını belirlemek ve kemikçik zincir
durumunun değerlendirilmesi amacı ile radyolojik tanı yöntemlerine sıklıkla
başvurulmaktadır.
1980’li yıllardan önce orta kulak patolojileri direkt röntgenogramlarla
değerlendirilirken bu yıllardan sonra yerini Bilgisayarlı Tomografi’ ye (BT)
bırakmıştır (2) .
Son yıllarda ise bilgisayar teknolojisindeki hızlı gelişmeyle birlikte çok ince
kesitler alabilen ve daha detaylı bilgi verebilen Yüksek Rezolüsyonlu Bilgisayarlı
Tomografilerle (YRBT) temporal kemik ve orta kulak incelenmektedir (3).
YRBT’nin giderek yaygınlaşmasıyla birlikte birçok orta kulak hastalıklarında
ayırıcı tanı yapılabilmekte ve özellikle kemikçiklerde gelişebilecek olası patolojiler
ameliyat öncesi tanınmaktadır (4).
Kronik otitis media da kemikçiklerin % 92'de değişiklikler gözlenir. KOM’da
kemikçikler infeksiyonun şiddetine göre hasar görür veya etkilenmezler. Genellikle
inkusun uzun kolu, inkusu besleyen mukozal damarların trombotik hastalığından
dolayı nekroza uğrar. Enfeksiyon ilerledikçe malleus ve stapeste nekrozu olur. Stapes
tabanı ise en son nekroza uğrayan kısımdır (5). Literatürdeki yayınlarda da en sık
destrüksiyon inkusta gerçekleşmiştir.
1
Bu çalışmanın amacı kronik otitis media nedeniyle opere edilen hastalarda
kemikçik zincir destrüksiyonunun ameliyat öncesi tomografi bulguları ile
saptanması, olası kemikçik destrüksiyonu olan hastalarda tedavi uygulayacak cerraha
rekonstrüksiyon planlamakta yok gösterici olmaktır.
2
GENEL BİLGİLER
TEMPORAL KEMİK ANATOMİSİ
İşitme ve dengenin periferik organı olan kulak, temporal kemiğin içerisine
yerleşmiştir. Temporal kemik; parietal, sfenoid, oksipital ve zigomatik kemik arasına
yerleşmiş olup kafatasının yan ve alt duvarının oluşumuna katılır. Bu nedenle aynı
zamanda kafa tabanının da bir parçasıdır. Bunun dışında temporomandibuler eklemi
de oluşturması bakımından önemlidir. (6,7).
Temporal kemik kafatasının her iki yanında ve kafa tabanında bulunup beş
parçadan oluşur: skuamöz, mastoid, petröz, timpanik ve stiloid parça (6,7,8).
Squamöz parça
Vertikal bir yaprak biçimindedir. Parietal kemik, frontal kemik ve sfenoid
kemiğin büyük kanadı ile eklem yapar. Dış yüzeyi temporal adale için tutunma yeri
olup önemli bir cerrahi kılavuz yeri olan linea temporalis ile sınırlanır. Dış yüzünün
arka üst kısmında A. Temporalis Medianın geçtiği bir oluk bulunur. İç yüzü ise orta
kafa çukuru ile ilişkilidir. İç yüzünde A. Meningea Medianın oturduğu derin bir oluk
bulunur. Dış yüzünün alt kısmında öne doğru uzanan, masseter kasının yapıştığı
Procesus Zygomaticus bulunur. Bu çıkıntının ortasında enine olarak bulunan yarık
Fissura Petrotimpanica (Glasser yarığı) bulunur ve çıkıntının altındaki Fossa
Mandibularis ikiye ayırır. Bu fissür orta kulağa doğru seyreder ve internal maksiler
arterin timpanik dalını iletir. Fissürden hafifçe ayrı olan Huguier kanalı korda
timpani sinirini taşır. (9,10)
Mastoid Parça
Temporal kemiğin en büyük kısmını oluşturur. Petröz ve Squamöz parçaların
oksipital ve parietal kemiklerle birleşmelerinden meydana gelir. İki yüzü vardır. Dış
yüzü squamöz parça ile birleşmesinden oluşan petrosquamöz sütür, zigomatik kökten
ortaya doğru uzanarak orta kafa çukurunun alt sınırını yapar. Buna Linea Temporalis
denir. Dış kulak Yolunun arka üst kısmındaki küçük kemik çıkıntıya Henle Dikeni
denir. Bu oluşumun arasında çukur ve delikli bir görünüme sahip alana da Area
3
Cribroza adı verilir. Mastoid parçanın alt dış yüzüne M. Sternokleidomastoideus kası
yapışır. Kemiğin iç yüzünde Sigmoid Sinüs’ün yerleştiği Sulkus Sinüs Sigmoidea adı
verilen derin bir sulkus bulunur. Mastoid kemiğin iç ve dış yüzeyleri arsında içi hava
dolu hücreler bulunmaktadır. Bunlara mastoid hava hücreleri denir. Bunlardan en
büyüğüne Antrum adı verilir. Mastoid kemiğin iki yaşından sonraki gelişimi ile
lateral kısmı öne ve aşağıya doğru büyüyüp Processus Mastoideus’u oluşturur. (11)
Mastoid bölgenin pnömatizasyonu: bu bölgenin pnömatizasyonu hayat boyu
devam eder. Doğumda pnömatizasyon antrum ve hemen bitişiğindeki mastoid ile
sınırlı iken kemik iliğinin yerini alarak devam eder. Ancak postnatal enfeksiyonlar
pnömatize boşluğu çevreleyen sklerotik yeni kemik oluşumuna neden olarak
pnömatizasyonu engelleyebilir. Petrosquamöz septum (Körner Septumu) petröz ve
squamöz parçaları birbirinden ayıran bir oluşum olup her zaman bulunmaz.
Mastoid kemikte üç çeşit pnömatizasyon tipi bulunur:
• Sellüler: Hava hücreleri geniş ve çok ayıdadır.
• Diploik: Hava hücreleri küçük ve az sayıdadır.
• Sklerotik: Hücre ve ilik mesafesinden yoksundur.
Mastoid kemiklerin %20’si diploik ve sklerotikdir. Pnömatizasyon, çocuğun ilk
solunumunda havanın orta kulağa geçmesi ile başlar ve 5-6 yaşın sonunda
tamamlanır. Petröz Parça
Üç yüzlü piramide benzer. Kafa tabanı, sfenoid ve oksipital kemikler
arasındaki açıya yerleşmiştir ve mastoid parça ile birleşir. Sfenoid ile birleştiği
noktadan Foramen Lacerum adı verilen bir açıklık oluşur. A. Meningea Media bu
açıklıktan geçerek kafa içerisine girer. Petröz parça orta kafa çukuru ile komşudur.
Ön taraf sfenoidin büyük kanadı ile M. Tensor Timpani’nin yarım kanalı ile
sınırlıdır. İnternal karotid Arter Foramen Laserum’un arka yarısını kaplar ancak
içerisinden geçmez. Ön kenarının tam ortasında bir tümsek bulunan Eminentia
Arkuata denen tümsek bulunur. Burası Superior Semisirküler Kanal’a tekabül eder.
Bu tümseğin ön ve dış tarafında küçük bir düzlük bulunur. Burası teğmen timpaniye
uyan yer olup malleusun başı ile komşudur. Bu oluşumun önünde apekse doğru
yaylanan iki delik ve devamlarında olukları vardır. Bunlar sırasıyla içteki Hiatus
4
Kanalis Nervi Fasialis ve dıştaki N. Petrosus Superfisialis ve A. Meningea Medianın
petrozal dalının geçtiği kanaldır. Petröz kemiğin arka yüzü vertikaldir ve arka kafa
çukuru ile komşudur. Ön ve arka yüzlerinin birleşme noktasında bir oluk bulunur.
Buraya Sinüs Petrosus Superior yerleşir. Dura bu noktada kemiğe sıkıca yapışıktır.
Piramidin alt ve arka yüzlerinin birleşme noktasına ise İnferior Petrozal Sinüs
yerleşmiştir. Arkada Oksipital Kemik ile birleştiği noktada Sigmoid Sinüse katılır.
Arka yüzde Meatus Akustikus İnternus’un iç ağzı vardır. Dura burada kemiğe sıkıca
yapışıktır. VII. ve VIII. kranial sinirler ile koklear damarlar buradan temporal kemiğe
girerler. Tabanın alt yüzü yatay planda olup oksipital kemik ile beraber Foramen
Jugulare’yi oluşturur. Bu bölgenin dışından Sigmoid Sinüs geçer ve İnferior Petrozal
Sinüs ile birleşir. Deliğin iç yanında ise IX. sinir ve ganglionu, X. sinir ve Arnold
Ganglionu ile XI. sinir bulunur. Deliğin dış tarafının hemen önünden Juguler Ven
bulbusunun yerleştiği geniş bir fossa vardır. Foramen Jugulare’nin önünde Canalis
Caroticus’un eksternal aperturu bulunur. A. Karotis İnterna buradan kafa içerisine
girer. Karotis kanalının arka kenarında juguler fossadan kendisini ayıran kemik
levhadaki küçük çukura Fossula Petroza denir. İçerisine XI. Sinirin ganglionu
yerleşmiştir. Bunu altındaki delik Kanalikulus Timpanikus adını alır ve Jacopson
Siniri ile A. Faringea Assendens’in bir dalı buradan orta kulağa girer. Juguler
Fossa’nın arka ve dışında Processus Styloideus bulunur. Stiloid çıkıntının arkasında
Foramen Stilomastoideus bulunur. Burası VII. Kafa sinirinin kafa dışına çıktığı
yerdir. (12).
Timpanik Parça
Dış kulak yolunun ön, arka ve kısmen alt kısmını yapar. Ön alt kısmının ortası
çok ince olup küçük delikler (Foramen Huschke) içerir. Timpanik kemik üst kısmı
açık kalmış bir bilezik gibidir. Bu açıklığa Rivinyus Çentiği denir. Timpanik kemiğin
iç nihayeti dar bir oluk şeklinde olup Sulkus Timpanikus adını alır. Kulak zarının
Pars Tensa kısmı buraya yerleşir. Pars Flassida ise bileziğin açık kalan kısmına
yerleşir.(12)
5
KULAK ANATOMİSİ
Temporal kemiğin içine yerleşen işitme organı dış, orta ve iç kulak olmak
üzere üç parçadan oluşur.
Dış kulak
Kulak kepçesi ve dış kulak yolundan oluşur. Kulak kepçesi perikondrium ve
deri ile örtülü ince elastik kartilajdan oluşan ses toplayıcı bir organdır. Dış kulak
yolunun başlangıç kısmı (meatus acusticus externus) kulak kepçesi kıkırdağının bağ
dokusu ile kapalı bir kanalı tamamlayan oluk tarzındaki uzantısından oluşmuştur. Dış
kulak yolu yaklaşık 2,5 cm uzunlukta olup, dış 1/3 bölümü kıkırdak, geri kalan 2/3 iç
bölümü ise kemikten yapılmıştır. Kıkırdak bölümünün ön duvarında Santorini
İncisuraları adı verilen iki adet fissür vardır. Bunlar dış kulak yolunun fleksibilitesini
arttırırlar. Ancak enfeksiyonların yayılmasına da olanak tanırlar. Dış kulak yolunu
örten deri kıkırdak kısmında sebase glandlar ve kılları içerdiğinden kalındır.
Terminal parçayı ise timpanik membran oluşturur. Oblik yerleşimlidir. Dış kulak
yolunu orta kulak boşluğundan ayıran bir perdedir. Kalınlığı 0,1 mm, uzunluğu 10-
11 mm, genişliği 8-9 mm’dir. Dış yüzü hafifçe konkavdır ve konkavlığın merkezi
umbo olarak bilinir. Bu malleus mallei’nin timpanik membrana tutunma yerini işaret
eder. Manibrum mallei’nin zarda yaptığı kabartıya stria mallearis adı verilir. Strianın
üst ucundan (prominentia mallearis)öne ve arkaya doğru ilerleyen plikalara plica
mallearis anterior ve posterior denir. Bu plikaların üst kısmında kalan zar parçasına
pars flaccida (shrapnell zarı), alt kısmında kalan zar parçasına pars tensa denir.
Timpanik membran dıştan içe doğru 3 tabakadan oluşur.
Kutanöz tabaka: Dış kulak yolunu örten derinin devamıdır.
Fibröz tabaka: Lamina propria adı da verilen bu tabaka radial ve sirküler tarzda
seyreden liflerden yapılmıştır.
Mukoza tabaka: Cavum timpaniyi örten mukozanın devamıdır. (13)
Pars tensanın çevresi Anulus Fibrokartilajinosus adı verilen halka ile çevrilidir.
Bu halka dış kulak yolunun medial ucunda Anulus timpanikus (Gerlach halkası) adlı
kemik halka üzerinde bulunan sulkus timpanikusa tutulur. Bu sulkus üstte Rivinus
çentiği adında bir açıklık bırakır.
6
Pars flaccida’da orta tabaka fibröz dokudan fakir olup, çok ince gevşek
yapıdadır, pars tensa kalındır. Topografik olarak kulak zarı dört bölgeye ayrılır.
Manibrium malleiden geçen bir çizgi ve buna dik umbodan geçen diğer bir çizgi ile
ön-üst, ön-alt, arka-üst, arka-alt diye dört kadrana ayrılır.
Ön-üst kadran arkasında östaki tüpünün ağzı ve tensor timpani kası bulunur.
Ön-alt kadran arkasında carotis internanın kanalı bulunur.
Arka-alt kadran arkasında promontoryum ve yuvarlak pencere bulunur.
Arka-üst kadran arkasında inkusun uzun kolu, stapes ve oval pencere bulunur.
Orta kulak(cavum timpani)
Temporal kemikte lokalize, yüzeyi mukoza ile örtülü, hava içeren, düzensiz,
timpanik membran ile kemik labirent arasındaki boşluktur. Nazofarenks ile ilişkiyi
östaki borusu, aditus ile ilişkiyi mastoid hücrelerle, iç kulakla ilişkiyi ise oval ve
yuvarlak pencereler aracılığı ile sağlar. Hareketli kemik zinciri sayesinde vibrasyonu
timpanik membrandan iç kulağa iletir. Doğumda orta kulak gelişmesi
tamamlanmıştır. Hacim olarak hemen hemen erişkindeki haline eşittir.
Orta kulak boşluğu pratikte 6 anatomik bölgeye ayrılarak incelenir(14,15).
1.Epitimpanum (Attik): Fasiyal sinir timpanik parçası ve timpanik membran
üzerinde kalan kısmıdır.
2.Mezotimpanum: Timpan membranın hemen medialine tekabül eden kısmıdır.
3.Hipotimpanum: Sulkus timpanikus ve timpan membran altında kalan
kısmıdır.
4.Antrum: Attiğin hemen arkasına tekabül eder.
5.Aditus ad antrum: Epitimpanumdan antruma uzanan açıklıktır.
6.Mastoid sellüler yapı: Orta kulak mukoperiostiumunun devamı olması nedeni
ile timpan boşluğu yapıları arasında sayılır.
Epitimpanumda caput mallei, corpus incudis ve chorda timpani bulunur.
Hipotimpanum önemli bir yapı içermez.
Orta kulak prizma gibi altı yüzey gösterir.
Tavan: Tegmen timpani tavanı oluşturur.
Taban: Bulbus vena jugularis ve vena jugularisi ile komşudur. Arkada stiloid
çıkıntı ile komşudur.
7
Ön duvar: İnternal Karotis arterin yaptığı çıkıntı, östaki borusu, Tensor
timpani kası bulunur.
İç duvar: Promontoryumun yaptığı çıkıntı ile iç kulakla komşuluk gösterir.
Kokleanın bazal turunun yan duvarının yaptığı kabarıklık promontoryum adını alır
ve bunun arka-üst tarafında mevcut çukurluğa fossula fenestra vestibulü (oval
pencere)denir. Stapes tabanı bu bölgeye yerleşir. Promontoryumun arka-alt tarafında
ise fossula fenestra cochlea (yuvarlak pencere)bulunur. Arka-üst kısmında ise
Processus cochleoriformis vardır, buradan tensor timpani kası 90 derece dönerek
malleusun boynuna yapışır. Çıkıntının özelliği fallop kanala çok yakın olup fasiyal
sinirin 1. ve 2. parçalarının birleşme noktasıdır.
Arka duvar: Mastoid ile ilişkilidir. Stapes kası ve tendonunun yerleştiği
eminentia piramidarum bulunur. Orta kulağın gizli köşesi adı verilir. Üstte; aditus ad
antrum, ortada; fallop kanalın inen parçası, arka dış ve altta promontoryuma doğru
uzanan küçük bir kemik çıkıntı vardır. Buna eminentia pyramidalis denir. Buraya
stapes kası tendonu yapışır. Bu çıkıntıdan kulak zarına paralel giden dik bir düzlemle
orta kulağı ikiye ayırdığımızda içteki bölümde 3 önemli yapı vardır. Bunlar oval
pencere, yuvarlak pencere ve sinüs timpanidir. Piramidal çıkıntı sinüs timpaninin dış
tarafını yapar. Sinüs timpaninin alt tarafını yuvarlak pencere, üstünü subikulum, iç
duvarını pontikulus yapar. Eminentianın dışında fasiyal reses denilen bir çukurluk
vardır. Bu çukurun dış tarafını dış kulak yolu ve korda timpani, arka ve üstünü ise
fossa inkudis sınırlar. (9,12)
Dış duvar: Yukardan aşağıya doğru skutum, kulak zarı ve hipotimpanum diye
3 kısma ayrılır.
Timpan zar ile iç kulak arasında yer alan üç tane hareketli kemikçik vardır.
Malleus, inkus ve stapes.
Malleus: İçlerinde en büyük olanıdır. Dışta yer alır. Timpan zar ile ilişkide
olup baş, boyun, manibrium, anterior ve lateral procesden oluşur. Fetal hayatın
4.ayında gelişmeye başlar ve 6.ayda kemikleşmeyi tamamlar. Malleusun başı
inkusun korpusu ile sinoviyal eklem yapar. Tensor timpani kası tendonu malleusun
boynuna ve manibriuma yapışır. Bu kas manibriumu mediale çekerek timpanik
membranı içe doğru çeker.
8
İnkus: Malleus ile stapes arasında lokalizedir. Fetal hayatın 4.ayında
gelişmeye başlar ve 6.ayında kemikleşmeyi tamamlar. İnkus posterior ligament ile
fossa inkudise, superior ligament ile epitimpanik resese tespit edilir. İnkus korpus,
kısa ve uzun proceslerden oluşur. İnkus korpusu, malleus başı ile eklem yapar. Uzun
procesin ucunda processus lentikülaris denen ve stapes başı ile sinoviyal eklem
yapan bir kısım bulunur. Kısa kolu fossa inkudise yerleşir.
Stapes: Baş, iki krus ve tabandan oluşur. Tabanın alanı 3,2 mm dir ve yüzeyi
düz veya hafifçe konkav olup ligamentum annulare ile fenestra vestibuliye tespit
edilir. Fetal hayatın 4.ayında kemikleşmeye başlar, 6.ayında kemikleşmesi
tamamlanır. Arka krusun üstüne stapes kası tendonu yapışır. Stapediovestibüler
eklem basit fibröz bir eklemdir. (12)
Resim 1: Orta kulak kemikçikleri
Tuba östaki: Nazofarenks ile cavum timpaniyi birleştiren 3-4 cm uzunluğunda
bir tüptür. Uzunluğu yeni doğanda 17-18 mm, yetişkinde 31-38 mm kadardır. Üst 1/3
9
kısmı kemik, alt 2/3 kısmı kıkırdaktır. Östaki tüpü hafif s şeklindedir. Kartilaj
kısmındaki mukoza yüksek psödostratifiye silindirik solunum epiteli ile döşelidir.
Kemik kısmındaki mukoza kartilaj kısmındaki epitele benzer. Tek fark biraz daha
kısadır. Bebeklerde tuba erişkinlere göre daha kısa ve geniştir, aynı zamanda daha
horizontal seyir gösterir. Tubanın kemik kanalının üstünde semikanalis tensor
timpani, iç tarafa karotid kanalın lateral yüzü, altta juguler fossa ile komşuluk
gösterir. Kemik kanal timpanik ağzında en geniştir. Gittikçe daralır ve en dar yeri
istmus bölümüdür. İstmustan sonra kıkırdak bölümü nazofarenkse kadar genişleyerek
ilerler (12). Tuba östaki normalde kapalı durur. Ancak çiğneme, yutma veya
hapşırma sırasında açılır. Nazofarenksteki ağzının açılmasında en fazla rolü tensor
veli palatini kası oynar. Tuba ağzının kapanışı pasif olarak gerçekleşir.
Tubanın innervasyonu IX. kranial sinirden kapaklanan timpanik pleksus ile
olur. Korda timpani, lateral duvarı innerve eder. Tensor veli palatini kası X. sinirden
motor lifler alır.
Damak yarığı olan çocuklarda tensor veli palatini kas fonksiyonu zayıf
olduğundan tubaya ait sorunlar olması beklenir.
Tuba 6 bölümde incelenmektedir.
1.Farengeal bölüm
2.Orta bölüm (mid-portion)
3.İstmus yanı(Near-istmus)
4.İstmus
5.Postistmus
6.Pre-timpanik bölümü
İnternal karotid arter tubanın değişik segmentleri ile ilişki gösterir. Arterin en
yakın olduğu bölge pretympanyum bölgesidir ve tubaya uzaklığı sadece 1 mm’dir.
Tuba östakinin başlıca 3 fonksiyonu vardır.
1.Ventilasyon: Nazofarenksdeki havanın orta kulağa geçişine izin vererek orta
kulağın ventilasyonu ve timpan membranın her iki tarafındaki hava basıncının eşit
olmasını sağlar.
2.Temizleme: Orta kulaktaki sekresyonların mukosilier aktivite ile
nazofarenkse atılmasını sağlar.
3.Koruma: Nazofarenksdeki bakterilerin orta kulağa geçişine engel olur. (12)
10
İç kulak
Temporal kemiğin petröz parçası içinde yer alan ve membranöz ve kemik
labirenti içeren yapıya otik kapsül denir. Yuvarlak ve oval pencere ile orta kulak ile
koklear ve vestibüler akuaduktuslar yolu ile de kafa içi ile bağlantılıdır. Kemik
labirent vücudun en sert kemiğidir.
Osseöz (kemik) labirent: Koklea, vestibül, semisirküler kanalları içerir.
Membranöz(zar) labirent: Kemik labirenti aynen taklit eder. Fakat kemik
labirenti tamamen doldurmaz. Ancak 1/3 kısmını işgal eder. Zar ve kemik labirent
arasında perilenf, zar labirent içinde ise endolenf bulunur. Zar labirent ise koklea,
vestibülde yer alan iki otolit organ (sakkulus ve utrikulus) ve semisirküler kanalları
içerir.
Koklea: 1-2 mm çapında, 30 mm uzunluğunda kemik bir tüptür. Modiolus
denen eksen etrafına sarılmıştır. (9)
Korti organı: Kokleanın duysal ve asıl kısmıdır. Basiler membran üzerine
yerleşmiştir. Vestibulokoklear sinir ile innerve olur. Vaskülarizasyonu
vertebrobaziler sistemle gerçekleşir.
KULAK VE TEMPORAL KEMİK EMBRİYOLOJİSİ
İç kulak yapılarının gelişimi orta kulak yapılarının gelişiminden farklıdır.
Birinci ark malleus başı ve inkus kısa bacağının geliştiği Meckel kıkırdağını
oluşturur. İkinci ark malleus ve inkus kalan parçaları, stiloid parça ile stapes alt
parçalarının geliştiği Reichert kıkırdağını oluşturur. Stapes tabanı ise çift tabakalı
yapıya sahip olup dış tabaka Reichert kıkırdağından ve iç tabaka ektodermal
otokistten gelişmektedir (3).
Östaki tüpü, orta kulak kavitesi ve epiteli 1. faringeal poştan kaynaklanır.
Timpanik kavite gelişimini 30. haftaya kadar tamamlar.
İç kulak embriyo 2 mm uzunluğunda iken oluşmaya başlayan ve gelişimini en
önce tamamlayan parçadır. Nöroektodermin başın her iki tarafından orta beyine
doğru kalınlaşmasıyla otik plakod oluşur. Bu otik piti oluşturmak için hızla içe doğru
11
çöker. Daha sonra pit derinleşir ve yaklaşır, dudakları otokisti oluşturmak için
birleşir. Sonra başlangıç yüzey epitelinden aşağı doğru uzar (3).
Otokist sıvı ile dolu olup ektoderm kaynaklıdır ve primitif endolenfatik veya
membranöz labirenti oluşturur. Embriyo 6-7 mm boyuna ulaşınca otokist
utrikulosakküler ve endolenfatik parçalara ayrılır.
Otokistten ayrılan bir hücre grubu vezikül ile rhombensefalon arasında
statoakustik ganglionu oluşturur. Daha sonra statoakustik gangliyon üst ve alt olarak
ikiye ayrılarak bir taraf işitme duyusu için Corti organına diğer taraf ise denge
duyusu için duktus semisirkülaris ve utrikulus içine doğru ilerler (3).
Aurikula 6. haftada 1. ve 2. brankial arklardan gelişmeye başlar ve 3. ayda
birleşirler. Embriyonik evrede meatusu ektodermal hücreler doldurarak fetal evrede
bu meatal tıkaç rezorbe olur ve medialdeki uç timpan zarının dış tabakasını oluşturur
(16).
Temporal kemik embriyolojik olarak petromastoid, skuamöz, stiloid ve
timpanik olmak üzere dört esas parçadan oluşmaktadır (3,17).
Petromastoid kısım otik kapsülden gelişir. Otik kapsül başlangıçta otokist
çevresinde bir mezenkimal yoğunlaşma olarak ortaya çıkar (4.5 haftada). Sonra
kıkırdaklaşır (6. haftada) ve daha sonra da birçok odaktan kemikleşmeye başlar (13-
14. haftada). Petröz kısımdan kaynaklanan kanat benzeri bir oluşum timpan boşluğu
üzerine doğru büyür ve tegmen timpani adı verilen tavanı oluşturur. Tegmen gittikçe
daha fazla olarak skuamöz kısım tarafından örtülür. Doğumdan sonra mastoid bölüm
anteroinferior yönde büyüyerek mastoid çıkıntıyı oluşturur ve bu da, yaklaşık 1 ila 2
yılda belirgin bir çıkıntı haline gelir. Pnömatizasyon yaklaşık doğumda başlar (3,17).
Stiloid kısım ise 2. faringeal ark kıkırdağından gelişir. Stiloid çıkıntının proksimal
parçası doğumdan önce, distal parçası ise doğumdan sonra kemikleşir. Petromastoid
parça ile kaynaşması postnatal 1. yılda gerçekleşir (3,17).
Skuamöz kısım 8 ile 8,5 haftada kalvaryumun yan tarafında intramembranöz
olarak kemikleşmeye başlar. Zigomatik çıkıntıyı ve mandibuler fossayı içerir.
Postnatal 1. yılda petromastoid parça ile kaynaşır.
Timpanik parça başlangıçta 8 ila 9. haftalarda intramembranöz olarak
kemikleşmeye başlayan tam olmayan bir halka olarak gelişir. Skuamöz ve timpanik
parçalar skuamo-timpanik fissürde birleşir. Skuamo-timpanik fissür mediale doğru
12
izlendiğinde tegmen timpaninin alt sınırını gösterir. Böylece petrosquamöz ve
petrotimpanik fissürleri oluşturur. Timpanik halka doğumdan kısa bir süre önce
skuamöz parça ile birleşir ve doğumdan sonra da timpanik plağı oluşturmak için
laterale ve inferiora doğru büyür. Büyümesi sırasında meatusun tabanında küçük,
geçici bir foramen oluşturabilir. Timpanik plak stiloid çıkıntının kılıfını oluşturur
(3,17).
KULAK VE TEMPORAL KEMİK HİSTOLOJİSİ
Aurikula her tarafından sıkıca yapışmış deri ile kaplı düzensiz şekilli elastik
kıkırdak tabakadan oluşur. Dış kulak yolu yüzeyden temporal kemiğin içine doğru
uzanan az çok yassı bir kanaldır. Kanalı derinin devamı olan çok katlı yassı epitel
döşer. Submukozada kıl follikülleri, yağ bezleri ve modifiye ter bezi olan seruminoz
bezler bulunur. Seruminoz bezler kahverengimsi, yarı katı bir yağ ve mum karışımı
olan serumeni (kulak kiri) üreten, kıvrımlı tübüler bezlerdir. Dış kulak yolunun
duvarı dış üçte birinde elastik kıkırdak ile desteklenirken, kanalın iç kısmına desteği
temporal kemik verir (18).
Timpanik membran dış yüzeyi ince bir epidermis tabakası ile iç yüzeyi ise
timpanik kavitenin epiteli ile devam eden tek katlı kübik epitelle örtülüdür. Timpanik
membranın ön üst kadranı gevşek ve daha saydamdır, çünkü burada bağ dokusu
tabakası daha incedir. Bu bölge Schrapnell membranı olarak bilinir.
Timpanik kavite veya orta kulak ön tarafta östaki borusu aracılığıyla farinksle arkada
mastoid hava boşlukları ile bağlantı kurar. Orta kulağı döşeyen tek katlı epitel
giderek silyalı yalancı çok katlı prizmatik epitele dönüşür. Orta kulağın medial
kemiksi duvarında iki tane kemiksiz membranla kaplı dikdörtgen şeklinde bölge
vardır. Bunlar oval ve yuvarlak pencerelerdir (18).
Timpanik membran oval pencereye üç küçük kemikçikten oluşan bir dizi
işitme kemikçikleri ile bağlanır; malleus (çekiç), inkus (örs) ve stapes (üzengi).
Malleus timpanik membrana stapes de oval pencerenin membranına yapışır.
İç kulak temporal kemiğin petrozal kısmındaki kemik ve membranöz iki
labirentten oluşmuştur. Membranöz labirent ektodermal orijinli ve epitel ile döşelidir.
Membranöz labirent iki özelleşmiş yapısı olan utrikul ve sakkulusu oluşturur.
13
Semisirküler duktuslar utrikuldan köken alırken koklear duktuslar sakkülden oluşur
(18).
Kemiksi labirent temporal kemikteki boşluklardan oluşur. İçinde sakkül ile
utrikulun bulunduğu vestibül denen düzensiz bir merkezi boşluk bulunur.
Kohlea yaklaşık 35 mm uzunluğundadır ve modiolus adıyla bilinen kemik
kaide etrafında 2,5 sarmal yapar. Kohlea üç boşluğa ayrılır: skala vestibüli, skala
media ve skala timpani.
İç kulağın özel işitme reseptörleri içeren yapısına Corti organı denir. Corti
organı değişik ses frekanslarına yanıt oluşturan tüy hücreleri içerir.
İŞİTME FİZYOLOJİSİ Ses dalgası ve özellikleri
Ses enerjisi bir titreşimdir. Ses dalgalarının hızı yayıldıkları ortamın yapısına
göre değişir; yoğunluğu fazla olan katı ortamlarda en hızlı, sıvıda daha düşük, gaz
ortamlarda en düşük hızla yayılır (21) .
Bir ses kaynağının iki özelliği olan “eylemsizlik” (inertia) ve “esneklik”
nedeniyle titreşim siklüsü yaşanır. Her titreşim siklüsünde belirli bir enerji, ses
şeklinde bulunduğu ortama yayılır (21).
Bir ortamın ses dalgasının yayılmasına gösterdiği dirence akustik rezistans ya
da impedans denir. İmpedans, ortamın moleküllerinin yoğunluğu ve esnekliği ile
orantılıdır (21).
Ses dalgalarının geçtiği ortama göre enerjide de değişme olur. Örneğin ses
dalgaları atmosferden yoğunluğu daha fazla olan sıvı ortama (perilenfe) geçerse; (21)
1.Sesin geçtiği cisim sesin dalga boyundan küçükse, ses cismin çevresinde
önemli bir enerji kaybı olmadan kırılır, (21)
2.Sesin geçtiği cisim ses dalgalarından büyükse ses dalgaları bu cisme çarparak
geri döner. Buna “echo” denir. Diğer bir kısım ses dalgaları da bu yeni ortamda
yayılır. Yayılan ve yansıyan enerji miktarları bu iki ortamın impedanslarına göre
değişir. Her iki ortamın impedansları ne kadar birbirine yakınsa yeni ortama geçen
enerji miktarı o kadar büyük olacaktır. Bu durum, orta kulağın görevini anlamak için
14
önemlidir. Çünkü orta kulak, atmosferdeki ses dalgalarını iç kulağa yani perilenfe
geçirecektir (21).
İşitmeAtmosferde meydana gelen ses dalgalarının kulağımız tarafından
toplanmasından beyindeki merkezlerde karakter ve anlam olarak algılanmasına kadar
olan süreç işitme olarak adlandırılır ve işitme sistemi denilen geniş bir bölgeyi
ilgilendirir. Dış, orta ve iç kulak ile merkezi işitme yolları ve işitme merkezi bu
sistemin parçalarıdır. İşitme birbirini izleyen birkaç fazda gerçekleşir (21) .
I.Sesin atmosferden korti organına iletilmesi.
II. Transdüksiyon: Ses dalgasının sinirsel enerji haline dönüştürülmesi.
III. Nöral kodlama: Ses enerjisinin sinir liflerine aktarılması.
IV. Assosiasyon: Tek tek gelen sinir iletimlerinin işitme merkezinde
birleştirilmesi ve çözünmesi.
I.İletimSes dalgasının korti organına iletilmesi sürecinde başın ve vücudun engelleyici,
kulak kepçesi, DKY ve orta kulağın yönlendirici ve/veya şiddetlendirici etkileri
vardır (21).
a)Baş ve vücut sesin iletimine karşı bir engel oluşturur. Sesin geliş yönüne göre
ses dalgalarının çarptığı kulak tarafında ses dalgaları basıncı artar, aksi taraftaki
kulak bölgesinde ses basıncı düşer. Buna “Baffle etkisi” denir (21).
Her iki kulak arasındaki uzaklık, “interaural mesafe” başın engelleyici etkisini
belirgin hale getiren önemli bir faktördür. Kulaklar arasındaki uzaklık 0,6 msn’lik bir
zamana eşdeğerdir (21).
Başın ses dalgalarının alınmasına yaptığı diğer bir etki de “gölge (shadow)
etkisi”dir. Başın genişliğinin ses dalgalarının boyundan büyük ya da küçük olması
gölge etkisini ortaya çıkarır. Tiz seslerin dalga boyu başın genişliğinden küçüktür.
Bu yüzden tiz sesler uzak kulağa daha güçlükle ulaşır. Bu yüzden tiz seslerin yönü,
pes seslere göre daha kolaylıkla saptanabilir (21).
b) Kulak kepçesi başın yönüne göre yaklaşık 135º’lik bir yay içindeki bütün
sesleri toplar ve DKY’na yönlendirir. Boynuza benzeyen konka ise bir megafon
15
görevi yapar ve ses dalgalarını DKY’nda yoğunlaştırır. Bu şekilde ses dalgalarının
şiddetini 6 dB arttırdığı sanılmaktadır (21)
c) Yaklaşık 3,5 cm uzunluğunda ve bir ucu kapalı silindir biçiminde olan DKY,
fiziki bakımdan bir rezonatöre benzetilebilir. Normal yetişkin bir insanda sesin
şiddetinin artması 3500-4000 Hz çevresinde en yüksek değerine erişmektedir. 3500
Hz’teki bir ses dalgası DKY’da yaklaşık olarak 15-20 dB kuvvetlenmektedir (21).
Çocuklarda DKY’nun uzunluğunun az olması ve DKY’nun sadece kartilaj
DKY’ndan ibaret olması rezonatör etkiyi değiştirir. Ayrıca sesin DKY’na ulaşma
açısı da rezonatör etkiyi azaltır ya da artırır. Çocuklarda rezonatör etki en fazla 8000
Hz çevresinde yoğunlaşır (21).
Sesin alınmasında orta ve DKY’ndaki hava ısısının birbirine yakın olması
önemlidir. Ortamın ısısına göre ortamdaki gaz moleküllerinin hızı değişir (21).
d) Orta kulak kendisine gelen ses titreşimlerini iç kulağa geçirir. Bu geçiş iki
yolla olmaktadır. Ses titreşimleri ya kulak zarı ve kemikçikler sisteminin titreşimi ile
oval pencereden perilenfe geçer ya da kulak zarı ve orta kulaktaki havanın titreşimi
ile yuvarlak ve oval pencere yoluyla perilenfe aktarılır. Bu iki sistemle iç kulağa
aktarılan enerjiler arasında önemli fark vardır. Kulak zarı, kemikçikler sistemi ile
aktarılan enerji diğer iletim yoluna göre daha fazladır ve bu iki iletim mekanizması
arasındaki fark 30 dB’i bulmaktadır (21).
Weaver ve Lawrence yaptıkları araştırmada şu sonucu elde etmişlerdir; Orta
kulak kaldırıldığı ve ses titreşimleri doğrudan stapes tabanına gönderildiği zaman,
kokleada aynı 10 mikrovoltluk koklear potansiyeli elde etmek için gerekli enerji,
zara gönderilen enerjiden 30 dB daha fazladır. Diğer bir deyişle orta kulak olmazsa
ses titreşimleri iç kulağa 30 dB’lik bir kayıpla geçerler. Bu da orta kulağın, gelen ses
dalgasının iç kulağa geçerken uğrayacağı 30 dB’lik kaybını telafi ettiğini
göstermektedir. Orta kulak bir çeşit amplifikatör görevi görmektedir. Normal bir orta
kulak, kendisine gelen ses titreşimlerini alan bir kulak zarına, bu titreşimleri iç
kulağa ileten bir solid sisteme, yani kemikçiklere, normal çalışan pencerelere ve
zarın her iki tarafındaki hava basıncını destekleyen bir östaki borusuna ve dinamik ya
da statik hava rezervuarı görevi gören bir mastoid hücre sistemine sahiptir(21).
Kulak zarının ses dalgasının iletilmesindeki rolü:
Fiziksel bakımdan kulak zarının özellikleri şu şekilde sıralanabilir: (21)
16
Titreşimleri sadece dış yüzüyle alır.
Ancak belli frekanslarda titreşebilir.
Sesin geliş açısının titreşime etkisi yoktur, her taraftan gelen sesle titreşebilir.
Amortisör gücü çok yüksektir. Çok hassas olduğu 1400 Hz’te şiddetli bir ses
verilirse sesin kesilmesinden 0.004 sn sonra zar istirahat pozisyonuna geçebilir.
Kulak zarı, ses enerjisinin orta kulağa direkt geçişini engeller ve 17 dB’lik bir
kayba neden olur.
Kulak zarı, sesin geliş açısını da kısmen değiştirir. Bu, sesin pencerelere aynı
anda ulaşmasını önleyerek faz koruyucu etkiye katkıda bulunur.
Orta kulağın yükseltici etkisi
Orta kulağın görevi ortam değiştirmekten meydana gelen 30 dB’lik kaybı
karşılamaktır (21).
Austin’e göre sesin şiddetini artırıcı 3 mekanizma söz konusudur (21) :
Kulak zarının tahtıravalli yükseltici (catenary lever) etkisi
Kulak zarının işitmede rol oynayan pars tensa kısmı çepeçevre timpanik
kemiğin sulkusu içine yerleşmiştir. Ayrıca manibrium malleiye de sıkı bir şekilde
yapışıktır. Kulak zarı çevrede ve manibriumda kalın, bu iki nokta arasında ise
incedir. Titreşim bakımından iki sabit noktası vardır; kemik anulus ve manibrium
mallei. Kulak zarı kemiğe sıkı bir şekilde yapıştığı için anulusta titreşemez. Ancak
ince olan orta kısımda titreşir. Ses enerjisi fibröz tabakadaki elastik lifler yardımı ile
manibrium malleide yoğunlaşır. Bu şekilde ses enerjisi kısmen hareketli manibrium
malleiye büyüyerek geçer. Ölçümlere göre manibriumda enerji iki misline ulaşır
(21).
Kemikçikler sisteminin yükseltici (ossicular lever) etkisi
Dahmann’a göre malleus ve inkus tek bir ünite gibi hareket ederler.
Dahmann’a göre bu kemik bloğun hareket doğrultusu anterior malleolar ligaman ile
inkudal ligamanı birleştiren doğrudur. Bu görüş bugün herkesçe kabul edilmektedir.
Kemikçik zincirin manivelası malleus başı ile lentiküler çıkıntı arasındadır. Ses
titreşimleri, kemikçikler yolu ile oval pencereye, orta kulak havasının titreşimleri ile
de yuvarlak pencereye iletilir. Ancak bu iki titreşim arasında faz farkı bulunur. Bu
olaya dezafaj denir (21).
Kulak zarı ve stapes yüzeyleri arasındaki büyüklük farkı (hydrolic lever)
17
Kulak zarı ile stapes tabanı arasındaki yüzey farkından kaynaklanmaktadır. Ses
kulak zarından kendisine göre çok daha küçük bir yüzeye sahip stapes tabanına geçer
bu iki yüzeyin oranı ölçüsünde şiddetlenir. Stapes tabanındaki ses enerjisi kulak
zarındaki ses enerjisinden bu iki düzlemin yüzeyleri arasındaki oran kadar büyüktür.
Sonuç olarak orta kulak, sesin ortam değiştirmesinden doğan 30 dB’lik farkı telafi
eder. Bunda kulak zarı ve oval pencere yüzölçümleri arasındaki fark önemli bir rol
oynar (21).
Pencerelerin ses iletimindeki rolü
Pencerelere ulaşan iki ayrı ses dalgası arasında iletim hızının farklı olması
yüzünden faz farkı ortaya çıkar. Bu olaya dezafaj denir (21).
Östaki borusu ve mastoid pnömatizasyonun ses iletimindeki rolü
Kulak zarının normal titreşim yapabilmesi için iki tarafındaki hava basıncının
dengeli olması ve orta kulağın normal havalanıyor olması gereklidir. Östaki borusu,
dış ortamdaki basınç ile orta kulak hava basıncını dengeli hale getirmekte ve işitme
eski haline dönmektedir. Deneysel olarak DKY’ndaki hava basıncı değiştirilerek
bunun normal kişilerin işitmesi üzerine olan etkileri incelendiğinde, DKY’ndaki
havanın orta kulağa göre pozitif veya negatif olmasının aynı etkiyi ortaya çıkarttığı
yani işitmeyi azalttığı gözlenmiştir. Bu azalma pes sesleri daha fazla, tiz sesleri daha
az veya çok az etkiler (21).
Orta kulağın koruyuculuk görevi
Orta kulak havalı bir boşluktur. İç kulak için havalı bir tampon görevi yaparak
travmaların etkisini azaltır (21).
Orta kulakta yer alan m. tensor timpani ve m. stapedius yardımı ile şiddetli ses
titreşimlerinin iç kulağa geçmesi engellenir. Bu kaslar şiddetli seslerle refleks olarak
kasılır ve kemikçikleri tespit ederek amplitüdlerini sınırlar ve iç kulağa ses şiddetinin
azalarak geçmesini sağlar (21).
Orta kulağın transfer fonksiyonu
Orta kulak sesleri iç kulağa geçiren pasif bir mekanik sistemdir. Sesin şiddeti
yükselince iç kulağa iletilen enerji miktarı da yükselir. Bu olaya orta kulağın transfer
fonksiyonu denir (21).
18
Orta kulakta, kulak zarı ve kemikçikler sisteminin ses iletimine etkisi iki
bakımdan frekansa bağlı olarak değişiklik gösterir. Bunlar sistemin esnekliği ve
sistemin kitlesidir (21).
Alçak frekanslar esnekliğin azalmasından etkilenir ve alçak frekanslarda işitme
kaybı ortaya çıkar. Aynı durum sistemin kitlesinin artması ile de saptanır. Kitlenin
artması yüksek frekanslarda işitme kaybı yaratır (21).
Orta kulak kaslarının ses iletimine etkisi
Akustik reflekste rol alan M.tensor timpani 5. kranial sinirden, M. stapedius ise
7. kranial sinirden dal alır. M. Stapedius, eminentia piramidarumdan çıkar ve
stapesin arka bacağı hizasında stapese yapışır. Kasın refleks olarak kasılması stapesin
hareketlerini engelleyerek sistemin akustik impedansını artırır. Bu etki özellikle 800
Hz’in altındaki titreşimler için geçerlidir. Yüksek frekanslarda etkisi yok denecek
kadar azdır (21). Orta kulak kaslarının refleks özelliği bu refleksin çift taraflı olarak
gerçekleşmesidir. Refleksin oluşması için işitme eşiğinin 80 dB üstünde bir ses
verilmesi gereklidir. İşitme kayıplarında refleks eşikleri değişir (21).
Orta kulağın kemik iletimindeki rolü
Tonndorf’a göre kemik yolu ile sesin iç kulağa iletimi 3 biçimde
gerçekleşmektedir (21):
• Kafatasının blok olarak titreşmesi ile iç kulak sıvıları ve dolayısıyla da
baziller membran titreşmektedir (21).
• DKY’ndaki havanın titreşmesi ile kemik iletimi olmaktadır. Ancak bu
olasılık sadece alçak frekanslar için geçerlidir (21).
• Mandibula kondilinin titreşimi de DKY kıkırdağı yolu ile ses enerjisinin iç
kulağa iletimini sağlamaktadır (21).
Orta kulak ve mastoidin havalı boşlukları karışık titreşen bir sistem oluşturur
ve bu sistem bir alçak frekans filtresi gibi görev yapar. İletim sistemindeki esneklik,
kitle ve sürtünme değişikliklerinden etkilenir (21). Esnekliğin azalması 1000 Hz’in
19
altında, kitle artması ise yüksek frekanslarda 16 dB’e varan işitme kayıplarına neden
olur (21).
II. Transdüksiyon
Ses dalgalarının perilenfe geçmesi ile perilenf hareketlenir ve baziller
membranda titreşimler meydana gelir. Bu titreşimler bazal turdan başlayarak apikal
tura kadar uzanır. Bekesy bu harekete gezinen dalga adını vermiştir. Baziller
membran hareketlerinin amplitüdü frekansa göre değişir. Kokleadaki skala vestibüli
ve skala timpaniyi perilenf doldurur. Bu, hücre dışı sıvı niteliğindedir ve Na+ iyonları
bakımından zengindir. Skala mediada ayrıca spiral kemik lamina, baziller membran,
spiral ligaman, vasküler tabaka ve Reissner membranı bulunur. Corti organı, baziller
membran kemik spiral lamina üzerine yerleşir. Corti organının belli başlı yapıları
şunlardır; iç ve dış titrek tüylü hücreler, destek (Deiters, Hansen ve Cladius)
hücreleri, tektoriyal membran, retiküler lamina- kutikülar plak kompleksi. Destek
hücreleri yapısal ve metabolik olarak Corti organına gerekli desteği sağlarlar. Dış ve
iç titrek tüylü hücreler ses enerjisini, yani mekanik enerjinin sinir enerjisine
dönüşümde çok önemli göreve sahiptirler. İşitme siniri gangliyonundaki hücre
aksonları beyin koklear çekirdeklere giderken, aynı hücrelerin dandritleri, spiral
kemik lamina içinden iç ve dış titrek tüylü hücrelere gelirler (21).
Kokleada 4 tane ekstrasellüler majör elektriki potansiyel bulunur (21) :
• Endolenfatik potansiyel (EP): EP dışındaki diğer elektriki potansiyeller
akustik uyarıya bağlıdırlar. EP skala mediada var olan elektriksel
potansiyeldir ve transdüksiyon olayı için mutlaka gereklidir. EP’nin
oluşumunda Na+-K+ ve ATP az’ın rolü vardır. EP’nin kaynağının stria
vaskülaris olduğu kabul edilmekle birlikte enerjinin nasıl meydana geldiği
hala araştırma konusudur (21).
• Koklear mikrofonik (KM): Koklea içi ya da oval pencere kenarında ölçülen
alternan akımdır. Büyük ölçüde dış titrek tüylü hücrelere ve bunların
meydana getirdiği K+ iyonu akımına bağlıdır. Baziller membran hareketleri
ve ses uyaranları ile direkt ilişkilidir (21).
20
• Sumasyon potansiyeli (SP): Büyük ölçüde titrek tüylü hücrelerin içindeki
elektriki potansiyelin yönlendirdiği bir akımdır. Ses uyaranına, bunun
frekansına ve uyaranın şiddetine bağlıdır (21).
• Tüm sinir aksiyon potansiyeli (TSAP) ya da Bileşik aksiyon potansiyeli
(BAP): Bu potansiyel işitme siniri liflerinden ölçülür (21).
III. Ses enerjisinin sinir liflerine aktarılması
İnsanlarda işitme siniri 30000 liften yapılmıştır. Bu liflerin %90-95’i Tip 1
nöron şeklindedir ve iç titrek tüylü hücrelerde sonuçlanır. Tip 1’ler miyelinli liflerdir
ve bipolardırlar. Spiral gangliyondaki hücrelerden çıkan dendritler iç titrek tüylü
hücrelere giderken aksonlar superior olivary komplekse ulaşırlar. İşitme siniri
afferent bir sinirdir. Ayrıca 1800 liften ibaret bir efferent sinir de bulunur. Sinir lifi
istirahat halinde bile spontan elektriki deşarj gösterir. Yüksek deşarj gösteren lifler
en hassas liflerdir ve en düşük şiddetteki ses uyaranına yanıt verirler. Kalın
dendritleri vardır ve iç titrek tüylerin dış titrek tüylere bakan tarafında sonlanırlar
(21).
IV. Assosiasyon Spiral gangliyondaki sinir hücrelerinin aksonları koklear nükleus seviyesinde farklı
hücrelerde sonlanırlar. Koklear nükleustan çıkan liflerin çoğu beyin sapında
çaprazlaşarak karşı taraf superior olivary komplekse (SOK) giderler. Az miktarda lif
ise ipsilateral SOK’e ulaşır. SOK üstündeki işitsel çekirdekler her kulaktan
inhibisyon ve eksitasyon yapan lifler alırlar. İnferior kollikulusun frekans ve şiddetin
birbirinden ayrılması, gürültü ve iki taraflı işitme gibi bir takım fonksiyonlarda görev
yaptığı düşünülmektedir. İşitme merkezi ise temporal lobda Sylvian yarığında
yerleşmiştir (21).
21
KOM PREVALANSI VE RİSK FAKTÖRLERİ
Flisberg’in İsrailde yaptığı prevalans çalışmasında 15 yaşına kadar olan
çocuklarda KOM sıklığını 39/100000 olarak bulmuşlardır (20). Ancak bu sonucun
ülkelere göre ve sosyoekonomik duruma göre farklılık gösterebileceği göz önünde
bulundurulmalıdır. Kaya ve arkadaşları yaptıkları araştırmada kırsal bölgelerdeki
ilkokul çocuklarında KOM prevalansı daha yüksek bulunmuştur (21). En sık
Eskimolarda, Kuzey Amerika yerlilerinde, Avustralya yerlilerinde görülürken, beyaz
Kafkas ırkında daha az görülmekte ve erkeklerde daha sıklıkla rastlanmaktadır (19).
Akut ve seröz otitis media tanı ve tedavisinin erken yapılması da KOM insidansını
azaltmaktadır (19). Kötü çevre koşulları, beslenme, üst solunum yolu enfeksiyonu,
sigara içimi, yoğun nüfuslu kapalı ortamın sık olamasa da KOM insidansını arttırdığı
belirtilmektedir (22).
KOM Mikrobiyolojisine bakıldığında P. auroginosa %27, S. aureus %24, S.
epidermidis %9, proteus suşları %7, beta hemolitik streptokoklar %7, H. İnfluenza
%6, Enteokoklar %4 oranında tespit edilmiştir. Ancak bu ajanlar sıklıkla mikst
olarak bulunmaktadır (22).
KOM PATOGENEZİ VE PATOLOJİSİ
Otitis mediayı kronikleştiren bilinen ve bilinmeyen birçok neden bulunmaktadır.
1. Tuba östakinin orta kulağı ventile etme fonksiyonunun kitlesel, bakteriyel,
viral, kraniofasial bozukluklar gibi nedenlerle bozulması (23).
2. Orta kulak ve mastoid hücrelerde havalanma yetersizliğine neden olabilecek
ödem, granülasyon dokusu gibi patolojilerin bulunması(22).
3. Akut otitis media ve effüzyonlu otitis media KOM’a predispozan
durumlardır.
4. Orta kulaktaki anatomik ligament ve foldların havalanma yetersizliği sonrası
etkilenmeleri ve adezyon, perforasyon ve kolesteatoma neden olmaları(22).
22
KOM’da iltihabi proses, osteolizis, granülasyon, kolesteatom ve
timpanoskleroz olgudan olguya değişen miktarlarda bulunabilmekle berber
patogenez tamamıyla anlaşılamamıştır. Patolojik süreç aktif ve inaktif olmak üzere
ikiye ayrılabilir.
1.KOM’un aktif fazındaki değişiklikler mukoza ve submukozada artmış
vaskülarite ile beraber akut ve kronik enflamasyon sonrası oluşan ülserasyon ve
granülasyon dokusu ile karakterizedir. Orta kulak ve mastoid hücrelerdeki
enflamatuar süreç akut dönemin ardından ortalama 3 hafta sonra irreversibl sürece
dönüşür (24).
2.KOM’un inaktif fazı ise fibrozis ve osteoneogenez ile karakterizedir. Kronik
süreçte orta kulak ve mastoid hücrelerde irreversible değişiklikler meydana gelir.
Akut safhadaki polimorfonüklear lökositlerin yerine mononüklear lökositler alır.
Mononüklear lökositler de salgıladıkları enflamatuar mediatörlerle doku nekrozu ve
fibrozisine neden olur. Bununla beraber kemikçiklerde destrüksiyon ve yapışıklıklara
neden olarak işitme kaybına neden olur. Granülasyon dokusu içindeki osteoklastlar
da proteolitik enzimlerle mekanizması tam olarak anlaşılmayan bir şekilde kemik
lizisine neden olur. Aynı zamanda KOM’da osteoneogenez de rastlanmaktadır (22).
Kolesteatoma; keratin üreten squamöz epitelin orta kulak, mastoid hücreler ve
mastoid apekste bulunmasıdır (25). Histolojik olarak desquame olan anüklear
squamlar, keratinize squamöz epitelden oluşan matriks ve proteolitik enzimlerle
çevre dokularda destrüksiyona neden olan perimatriksten oluşur. Bu dekstrüksiyon
ile kemikçiklerde ve kemik dokularda oluşan tahribat sonucunda labirent fistülü,
fasiyal paralizi ve intrakranial komplikasyonlara neden olur (22)
Kolesteatomanın histolojik incelemesi derinin bütün katlarına sahip olduğunu
göstermiştir. Ancak bu katların kalınlıkları normal deriden farklıdır. Derinin en
önemli özelliği sürekli yenilenmesidir. Bu özellik kulak zarı ve dış kulak yolu için de
geçerlidir. Bu durum kolesteatom içinde geçerlidir. Ölü hücreler üst üste yığılır ve
kolesteatomanın beyaz lamellerini oluştururlar. Deride sürekli olarak yenilenmeyi
sağlayan tabaka bazal germinatif tabakadır. Sürekli olarak yeni deri hücreleri
doğurur. Kolesteatomada bazal germinatif tabakanın çevresinde korion denilen bir
bağ dokusu vardır. Bu iki tabaka matriks adını alır ve kolesteatomanın doğurucu
tabakasını oluştururlar. Kolesteatomun diğer bir özelliği de desquame epiteller
23
yanında sürekli keratin üretmesidir. Deride “ stratum korneum “ tabakası bu keratinin
kaynağıdır.
Kolesteatomanın özelliklerinden biri ve belki de en önemlisi kemik erimesine
neden olmasıdır. Kemik erimesi diğer KSOM tiplerinde de görülebilir. Ancak
kolesteatomada daha geniş ve en az iki kat daha fazla görülmektedir. Kemik erimesi
kolesteatomayı tehlikeli yapan özelliklerden biridir. Kemik erimesi iletim tipi ya da
sensörinöral işitme kayıplarının yanı sıra, temporal kemik ve kafa içi
komplikasyonlara da neden olan önemli bir süreçtir (3,4,26).
Akkiz kolesteatomlar ise iki ayrı antiteye ayrılırlar: a) Primer akkiz, b)
Sekonder akkiz kolesteatomlar.
Primer akkiz kolesteatom deyimi ile östaki borusu normal ve kulak zarı
sağlamken gelişen kolesteatomlardan söz edilmektedir. Sekonder akkiz
kolesteatomlarda ise kulak zarında bir perforasyon bulunur. Bu perforasyonun
yerleşme yerine göre de sekonder akkiz kolesteatomlar pars tensa ve pars Flassida
kolesteatomları olarak iki gruba ayrılırlar (3,7,26,27). Primer akkiz terimi ile östaki borusu açık ve kulak zarı sağlamken meydana
gelen kolesteatomları anlıyoruz. Östaki borusu açıktır, ancak çalışması yetersizdir.
Burada önemli olan nokta, bunların konjenital kolesteatomalardan ayrı bir antite
olmalarıdır. Primer akkiz kolesteatomlar konjenital kolesteatomalardan ayrı olarak
embriyonel hayattaki bir kalıntıdan değil kulak zarı dış yüzünü örten derinin orta
kulak boşluğuna girmesi ile meydana gelirler. Pfaltz’ a göre retraksiyon cepleri,
özellikle de arka üst kadranda yerleşik olanlar kolesteatom gelişimi açısından
potansiyel olarak kabul edilir. Bu durumda kolesteatomanın nasıl meydana geldiği
konusunda çeşitli olasılıklar ileri sürülmüştür: a. invajinasyon teorisi, b. bazal hücre
hiperplazisi teorisi, c. effüzyonlu otitis media teorisi, d. epitelyal invazyon teorisi
(3,26,27).İatrojenik ve sekonder akkiz kolesteatomların oluşumunda belli başlı üç
varsayım ileri sürülmüştür: 1) İmplantasyon teorisi, 2) Metaplazi teorisi, 3) Epitelyal
invazyon teorisi (3,7,26,27).
İmplantasyon teorisi: İatrojenik kolesteatomaların patogenezini açıklamak
için ileri sürülmüştür. Özellikle cerrahi müdahaleler sırasında dış kulak yolu
epitelinin orta kulak boşluğuna ya da kulak zarı içine veya dış kulak yolu kemik
24
duvarı derisi altına kaçması ile oluşan kolesteatomaların patogenezini açıklar.
İatrojenik kolesteatomalar aynı zamanda travmalar, yabancı cisimler ve patlamalar
sırasında da ortaya çıkabilir. Ventilasyon tüpü takılması, parasentez ve timpanoplasti
gibi ameliyatlar sırasında da epitel parçacıkları kulak zarı içinde hapis kalabilir ya da
meydana getirilen perforasyonlardan epitel kulak zarı içine girebilir.
Metaplazi teorisi: Bu teori kronik ve rekürren otitis medialar sonucunda orta
kulak mukozasının desquame ve keratinize skuamöz epitele dönüşmesi esasına
dayanır. Çeşitli etmenlerin etkisi ile epidermoid metaplazinin ortaya çıkması
kolaylaşır. A vitamini eksikliği, ortama östrojenin eklenmesi, mukozanın çevresinde
mezenkim dokusunun bulunması ve ortamdaki oksijen ve karbondioksit oranlarının
değişmesi gibi. Ancak büyük çoğunluk, enfeksiyon ve negatif basıncın meydana
getirdiği irritasyonların orta kulak mukozasında metaplazik değişikliklere neden
olduğunu kabul etmekle birlikte bu değişikliklerin epidermoid karakterde kaldığı ve
keratin meydana getirmediğini, kolesteatomada olduğu gibi Langerhans, Merkel
hücreleri ve desmozomlar içermediğini, bu yüzden metaplazinin pratikte
rastladığımız kolesteatomlarla bir ilişkisi bulunmayacağı görüşündedir.
Epitelyal invazyon teorisi: Orta kulağın, marjinal ya da attik perforasyondan
dış kulak yolu derisi ya da kulak zarı dış tabakasını yapan epitel tarafından istila
edilmesi anlamında kullanılmaktadır. Yani bir çeşit epitelyal migrasyon söz
konusudur. Bu olay deneylerle gösterilmiştir. Bir epitele komşu mukoza herhangi bir
nedenle tahrip edilecek olursa, bu tahrip edilen alanı epitel örter. Yani, epitel tahrip
edilen alana doğru göç eder. Bu göç mukoza tabakasına rastlayıncaya kadar devam
eder. Mukozanın varlığı nedeni ile migrasyon durur. Buna kontakt inhibisyon adı
verilir. Aynı olay bir marjinal perforasyon ya da attik perforasyonundan dış kulak
yolu derisinin ya da kulak zarı dış yüzünü kaplayan epitelin orta kulak boşluğuna göç
etmesi ile de meydana gelir. Bu olay sekonder akkiz kolesteatomların patogenezini
açıklamak için kullanılmıştır (3,26,27).
Orta kulak kolesteatomlarının komplikasyonları
Kolesteatomun hemen tüm komplikasyonları kemik erozyonu sonucu
gelişmektedir. Kemik erozyonuna mekanik basınç ve/veya etraftaki fibroblastlardan
25
salınan kollajenaz enziminin yol açtığı düşünülmektedir. Bu komplikasyonlar kemik
zincir destrüksiyonu (%75), labirent fistülü, otomastoidektomi, fasiyal sinir
paralizisi, işitme kaybı, menenjit, abse ve venöz sinüs trombozudur (28,29,30,31).
Kolesterol granülomu; da yine KOM’da görülebilen; kronik granülasyon,
yabancı cisim dev hücreleri, kolesterol kristalleri ve köpüksü hücreleri içeren tümoral
benzeri yapılardır (25).
Timpanoskleroz; Kronik otitis medianın son dönemlerine doğru ortaya çıkar.
Lamina propriada hiyalin dejenerasyon ile ortaya çıkan beyaz plaklar ve
kabarıklıklardır. İnvazyon özellikleri yoktur, inaktiftirler, ancak kemikçik sistemini
sararak işitmeyi bozalar.
KOM’DA KLİNİK BELİRTİLER, TANI VE TEDAVİ
Kronik otitis media seyri boyunca 3 klinik devre gözlenir (22).
1. Aktif evre
2. Aralıklı evre
3. İnaktif evre
Klinik belirtiler bu evrelerde şiddetine göre değişiklik gösterebilir.
1. Ağrı: KOM’da ağrı genelde gelişmez, olması durumunda komplikasyonun
habercisidir.
2. Akıntı: Hastayı doktora getiren önemli bir yakınmadır. Özellikle aktif evrede
sık görülür. Genelde seromukoid ve kokusuzdur. Sekonder enfekte olanlarda
pürülan ve kokulu akıntı görülür. Kokulu ve uzun süren akıntı genelde mastoid
bölgenin de enfekte olduğunu ve osteit halinin geliştiğini gösterir. Akıntı
zaman zaman kesilebilir. Özellikle üst solunum yolu enfeksiyonları ile yeniden
başlar.
3. İşitme Kaybı: Sıklıkla iletim tipi işitme kaybı görülür. KOM’da 20-30
dB’den daha fazla kayıp kemikçik zincirde de hasar olduğun gösterir. İşitme
kaybının sensörinöral komponenti de bulunabilir. Bu kayıp genelde seröz
labirentite bağlı gelişir.
4. Kanama: Genellikle granülasyon dokusu ve poliplerden kaynaklanır.
26
5. Baş Dönmesi: KOM’nın akut ataklarında daha sıklıkla görülebilir.
Enfeksiyon esnasında yuvarlak pencere membranının geçirgenliği artar.
Bakteriyel toksinlerin labirent içine sızması baş dönmesine neden olabilir.
Tanı konulması aşamasında birçok faktör göz önüne alınmalıdır.
1. Semptomların Değerlendirilmesi ve Muayene: hastanın hikayesinde var olan
bulgulara ilave olarak rutin KBB muayenesi yapılır. Kulak muayenesinde zarın
perforasyon yeri ve büyüklüğü, akıntının özelliği, aural polip varlığı, orta
kulak mukozasının durumu, kemikçiklerin durumu, kolesteatomun var olup
olmadığı değerlendirilir.
2. Odyolojik Testler: Diapazon testleri, saf ses odyometrisi, konuşmayı algılama
eşiği ölçümü yapılmalıdır.
3. Radyolojik Görüntüleme: Popülaritesi azalmış olmakla beraber Schuller, Town,
grafileri çekilebilir. Ancak kullanımı giderek sıklaşan bilgisayarlı
tomografiden de faydalanılabilir.
KOM tedavisi kısaca ikiye ayrılabilir
1. Medikal Tedavi: Lokal antimikrobial damlalar ve sistemik antibiyotikler
medikal tedavinin iki ana unsuru olup bunun yanında lokal temizlik de
yapılmalıdır. Ancak kronik süpüratif otitis media ve özellikle kolesteatomalı
olgular genelde bu tedavilere cevap vermez.
2. Cerrahi Tedavi: Amaç enfeksiyonun eradikasyonu, normal anatomiyi
olabildiğince korumak ve amaç işitmenin en ideal şekilde düzeltilmesidir.
Medikal tedaviye dirençli, kolesteatomlu ve komplikasyon gelişen olgularda
endikedir.
TİMPANOPLASTİLER
MiringoplastiTimpan membrandaki herhangi bir perforasyonu kapatmak için kullanılan bir
terimdir. Bu, tüm orta kulak, kulak kanalı majör rekonstrüksiyonunun bir parçası,
ossiküler rekonstrüksiyonla birlikte olan timpanoplastinin bir bölümü ya da timpanik
kavitede hiçbir iş yapılmaksızın sadece perforasyonun onarımı şeklinde olabilir (32).
Bazıları miringoplasti terimini ufak perforasyonların kapanması için kullanırken
27
bazıları yalnızca endaural yaklaşımda, bazıları ise sadece kuru perforasyonların
kapatılmasında bu terimi kullanırlar(32).
Genel kabul gören ise miringoplasti, mastoid ya da timpanik kaviteye
müdahale yapılmaksızın timpan membran perforasyon onarımına verilen isimdir.
Mezodermal greftin bakiye ve fibröz annulusun lamina propriasının alt ya da üstüne
yerleştirilmesine göre underlay ve onlay ya da overlay olarak ayrılırlar (33).
Mastoidektomisiz timpanoplasti orta kulaktaki hastalığı ortadan kaldırmak ve
işitme mekanizmasının rekonstrüksiyonu için uygulanır. Timpanoplastide iki temel,
hastalığın eradikasyonuyla enfeksiyonun kontrolü ve orta kulak ses iletim
mekanizmasının rekonstrüksiyonudur (34).
Wullstein’ın sınıflamasına göre timpanoplasti beş gruba ayrılır;
Tip I TimpanoplastiMiringoplasti olarak da adlandırılabilen bu prosedür, timpan membran
perforasyonunun onarımıyla sınırlıdır. Kemikçik fiksasyonu ya da devamsızlığını
belirlemek için orta kulak ve kemikçiklerini rutin olarak değerlendirmek doğru bir
alışkanlıktır (34).
Tip II TimpanoplastiBurada greft direkt olarak inkus üzerine yayılır (34).
Tip III TimpanoplastiGreft normal stapes üzerine konur (34).
Tip IV TimpanoplastiBurada stapesin başı, boynu ve krurası yoktur, stapes tabanı mobildir. Greft
mobil stapes tabanı üzerine yerleştirilir (34).
Tip V TimpanoplastiTip IV’teki durumdan farklı olarak stapes tabanı fiksedir. Horizontal
semisirküler kanala pencere açılır (35).
Tip V’in Paparella tarafınca modifiye edilmiş şeklinde ise horizontal kanal
fenestrasyonu (Tip Va) dışında, anatomik karakterler uygunsa, otoskleroz ya da daha
sıklıkla timpanoskleroza bağlı stapes fiksasyonu mevcutsa stapedektomi (Tip Vb)
uygulanabilir (34).
28
Tip III ve tip IV timpanoplastiler genelde komplet mastoidektomiyle birlikte
uygulanırlar (34).
Rekonstrüksiyonun tipine bakılmaksızın en iyi timpanoplasti sonuçları stapes
dik ve hareketli durumdayken alınır (34).
MASTOİDEKTOMİLER
KOM’DA iki çeşit operasyon tekniği uygulanabilir.
a. Açık teknik (Canal Wall Down): Dış kulak yolu arka duvarının
indirildiği, orta kulak ve mastoid in tekbir boşluk haline getirildiği
operasyonlardır. Radikal ve modifiye radikal mastoidektomiler bu
gruptadır. Orta kulakta kolesteatom ve osteitin bulunduğu durumlarda
kolesteatom yaygın ise açık teknik uygulanır. Kolesteatomun olmadığı
küçük sklerotik mastoidlerde de uygulanabilir.
b. Kapalı Teknik (Canal Wall Up): Dış kulak yolu arka duvarı indirilmez.
Tam kortikal mastoidektomi sonrasında fasiyal reses aracılığı ile
timpanotomi posterior yapılarak orta kulağa girilir. Mastoidektomili
timpanoplastiler bu gruptadır. Temizlenebilir sınırlı kolesteatomlu
olgularda, mastoidi sklerotik olmayan ve osteit hali olmayan kulaklarda
uygulanabilir. Ne kadar dikkatli olunursa olunsun kapalı tekniklerde
%7 ile %60 arsında nüks veya rezidüel kolesteatom olduğu
bildirilmiştir.
Açık Tekniğin Üstünlükleri
1. Son derece iyi görüş sağlar. Epitimpanum, fasiyal reses gibi oluşumlar daha rahat değerlendirilebilir.
2. Daha güvenli ameliyat yapılır. Postoperatif gelişecek komplikasyonlar daha kolay kontrol edilir.
3. Meatusun uygun rekonstrüksiyonuna olanak tanır.
Açık Tekniğin sakıncaları:
1. Ömür boyu bakımı gerekir.
29
2. Kavite enfeksiyonlara açıktır.
3. Soğuk su ve hava ile baş dönmeleri olabilir.
4. İşitme düzeyi kapalı tekniğe göre daha düşüktür.
Kapalı Tekniğin Üstünlükleri:
1. Fonksiyonel sonuçlar daha iyidir.
2. Akıntı ve enfeksiyon riski düşüktür.
3. Kavite sorunu yoktur.
Kapalı Tekniğin sakıncaları:
1. Dar bir görüş alanı verir.
2. Fasiyal sinir ve kemikçik hasarı ve orta fossa durasının açılma riski daha fazladır.
3. İntakt kanalın arkasında rezidü veya nüks kolesteatom bulunabilir.
OSSİKÜLOPLASTİLER
Kronik enfeksiyon zaman içinde kemikçik zincirde bir erozyona neden
olabilmektedir. Bu erozyon bakımından inkus uzun kolu kemikçik zincirin en duyarlı
yeridir; çünkü kanlanmanın görece en zayıf olduğu yerdir. Erozyonun ikinci en sık
görüldüğü yer stapes suprastrüktürüdür (36). Kemikçik zincir erozyonu genellikle
belirgin iletim tipi işitme kaybına neden olur. Bu durumda rekonstrüktif cerrahi
girişim gerekir. Bu amaçla uygulanan cerrahi girişimlere kemikçik zincir
rekonstrüksiyonu veya ossiküloplasti veya ossiküler rekonstrüksiyon isimleri
verilmektedir.
Kemikçik zincir rekonstrüksiyonu son 50 yıl içinde uygulanmaya başlanmış ve
zaman içinde büyük bir ilerleme kaydedilmiştir (37,38). İlk önceleri kemikçik zincir
bütünlüğünü yeniden kurmaya yönelik cerrahiler ve daha sonraları da kemikçik
zincirin kısıtlanmış hareketliliğini yeniden sağlamaya yönelik timpanoskleroz
cerrahisi uygulanmaya başlanmıştır. İlk uygulamalarda rekonstrüksiyon materyali
olarak polietilen tüp kullanılmıştır, sonuçların kötü olması üzerine daha sonraları
biyouyumlu materyaller tercih edilmiştir (39). Rekonstrüksiyon materyali olarak
gerek otogreft, gerekse homogreft kemikçikler yaygın olarak kullanılmıştır.
30
Günümüzde otogreft kemikçikler en sık tercih edilen materyaldir. Son yıllarda
biyouyumluluğu oldukça iyi alloplastik materyaller geliştirilmiştir ve kemikçik zincir
rekonstrüksiyonunda giderek daha yaygın kullanılmaktadır.
Kronik süppüratif otitis medianın kemikçik zincirde oluşturduğu hasarlar
içinde en sık görüleni inkus uzun kol erozyonu olduğu için tüm kemikçik zincir
rekonstrüksiyonu olgularının büyük bir kısmı, yaklaşık % 45-50’ si, bu defekti
düzeltmeye yönelik olmaktadır.
Rekonstrüksiyon MateryalleriKemikçik zincir rekonstrüksiyonu için kemikçik, kortikal kemik, tragal veya
septal kıkırdak gibi otogreft, kemik, kıkırdak (tragal, septal, diz, kostokondral) veya
diş gibi homogreft veya metal (altın, çelik, platin, titanyum), polimer (plastipore,
proplast, teflon), seramik (ceravital, bioglass, hydroxyapatite) veya karbon-karbon,
iyonomerik sement gibi alloplast materyaller kullanılabilir. Fiksasyon dezavantajını
azaltmak için kompozit alloplastik materyaller geliştirilmiştir. Seçilecek
rekonstrüksiyon materyalinin iyi ve kalıcı işitme kazancı sağlayan, biyo-uyumluluğu
yüksek, rezorbe olmayan, reddedilme ve atılma riski düşük olan, pahalı olmayan,
kolay bulunan ve kolay şekillendirilen bir materyal olması tercih nedenidir. Tüm bu
özelliklere sahip bir materyal henüz olmamakla birlikte, bu özelliklerin en çoğuna
sahip olan materyal otogreft kemikçiklerdir. Ancak, bazı durumlarda kemikçikler
kullanılmamalıdır: 1. Kemikçiği ilgilendiren bir osteit varlığında, 2. Timpanoskleroz
nedeniyle kemik tebeşir gibi kolayca dağılabilir bir hal aldıysa, 3. Kolesteatoma
tarafından destrükte edilmişse ve 4. Dril ile işlenirken kemikte yanık oluşmuşsa.
Alloplastik materyaller, otogreft materyaller kullanma olanağı bulunmadığında tercih
edilebilir. Böyle bir durumda biyouyumluluğu yüksek olanlar tercih edilmelidir (40).
REKONSTRÜKS YON SEÇENEKLERİ İKemikçik zincirde yapılacak rekonstrüksiyonun biçimini defektin niteliği ve
büyüklüğü belirlemektedir. Kemikçik zincirde rastlanan defektler, kemikçik
zincirdeki durumun saptanması ve postoperatif raporlamanın ve işitme sonuçlarının
standart olarak ifade edilebilmesi amacıyla, Austin tarafından sınıflandırılmış, daha
31
sonra bu sınıflandırma Kartush tarafından modifiye edilmiştir (35). Aşağıda
defektlere göre rekonstrüksiyon seçenekleri sunulmuştur.
Austin/KartushA
İnkus defekti sadece lentiküler proçeste sınırlı ise rekonstrüksiyon seçenekleri
şunlardır: 1. Parsiyel inkus replasman protezi, 2. Kemik çimentosu, 3. Otogreft veya
homogreft şekillendirilmiş inkus transpozisyonu, 4. Otogreft şekillendirilmiş kortikal
kemik transpozisyonu.
İnkustaki defekt daha büyükse yani uzun kol defekti varsa veya inkus hiç yoksa
rekonstrüksiyon seçenekleri şunlardır: 1. Otogreft veya homogreft şekillendirilmiş
inkus transpozisyonu, 2. İnkus replasman protezi, 3. Kemik çimentosu, 4. Otogreft
şekillendirilmiş kortikal kemik transpozisyonu, 5. Malleusun timpanik membrandan
ayrılıp stapes başı üzerine rotasyonunun yapılması.
Austin/Kartush B
Hem inkus, hem stapes defekti söz konusu ise, yani sadece malleus varsa
kemikçik zincir rekonstrüksiyonu için seçenekler şunlardır: 1. Otogreft veya
homogreft şekillendirilmiş kemikçik transpozisyonu, 2. Total ossiküler replasman
protezi.
Stapes tabanı yoksa veya fikse ise rekonstrüksiyon vestibül ile malleus veya
timpanik membran arasında, stapes tabanı intakt ve mobil ise, yani defekt inkus ve
stapes süperstrüktürünü ilgilendiriyorsa rekonstrüksiyon stapes tabanı ile malleus
veya timpanik membran arasında yapılır.
Austin/Kartush C
Malleus ve inkus defektlerinde, yani intakt ve mobil bir stapes varlığında
rekonstrüksiyon seçenekleri şunlardır: 1. Parsiyel ossiküler replasman protezi, 2.
Otogreft veya homogreft şekillendirilmiş kemikçik transpozisyonu, 3. Homogreft
timpano-ossiküler kompozit greft.
Austin/Kartush D
Her üç kemikçikte defekt varsa rekonstrüksiyon seçenekleri şunlardır: 1. Total
ossiküler replasman protezi, 2. Otogreft veya homogreft şekillendirilmiş kemikçik
transpozisyonu, 3. Homogreft timpano-ossiküler kompozit greft.
32
Stapes tabanı yoksa veya fikse ise rekonstrüksiyon vestibül ile timpanik
membran arasında, sadece stapes tabanı intakt ve mobil ise rekonstrüksiyon stapes
tabanı ile timpanik membran arasında yapılır.
Malleus Başı Fiksasyonu (Austin/Kartush E)
İnkudomalleal eklem veya malleus başı fiksasyonu varsa rekonstrüksiyon için
seçenekler şunlardır: 1. Otogreft veya homogreft şekillendirilmiş kemikçik
transpozisyonu, 2. Parsiyel ossiküler replasman protezi.
Austin/Kartush F
Stapes total olarak yoksa veya fikse ise otosklerozda olduğu gibi,
rekonstrüksiyon piston uygulaması ile yapılır.
İzole stapes ark defekti varsa rekonstrüksiyonu için seçenekler şunlardır: 1.
Piston, 2. Total ossiküler replasman protezi, 3. Otogreft veya homogreft
şekillendirilmiş kemikçik veya transpozisyonu, 3. Otogreft şekillendirilmiş kortikal
kemik transpozisyonu.
Tablo 1: Kemikçik zincir defektleri, Austin – Kartush sınıflandırması.
SINIF DEFEKTO Malleus (+), İnkus (+), Stapes (+)A Malleus (+), İnkus (-), Stapes (+)B Malleus (+), Inkus (-), Stapes (-)C Malleus (-), Inkus (-), Stapes (+)D Maleus (-),Inkus (-), Stapes (-)E Kemikçik başı fiksasyonuF Stapes fiksasyonu
33
KULAK VE TEMPORAL KEMİKTE GÖRÜNTÜLEME
Kulak hastalıklarının tanı ve tedavisindeki gelişmeler mastoid kemiğin
görüntülenmesindeki yeniliklerle paralel olmuştur. Konvansiyonel radyolojik
teknikler 1980’lere kadar daha yoğun olmak üzere kullanılmış olmakla beraber
günümüzde de aynı sıklıkta olmasa da halen kullanılmaktadır (27). 1900’lü yılların
başından itibaren temporal kemiği görüntülemek amacıyla Schuller, Stenvers, Owen,
Mayer, Town gibi birçok yazar x-ray grafi teknikleri tanımlamıştır (41). Daha sonra
bilgisayarlı tomografinin gelişimi ile beraber temporal kemiğin görüntülenmesinde
1980’lerden sonra aksiyel ve koronal planda çekilmiş yüksek rezolüsyonlu
tomografiler sıklıkla kullanılır hale gelmiştir (42).
BT her ne kadar temporal kemiğin mikroanatomik oluşumları hakkında
ayrıntılı bilgi verse de KOM’da her zaman iyi bilgi verememektedir. BT temporal
kemikteki yumuşak dokuyu tespit edebilse de karakterini ayırt etmede çok faydalı
olamamaktadır. O’Reilly ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada BT’nin KOM’da orta
kulak ve mastoid kavitedeki kitlesel oluşumları ve bunların yaygınlığını tespit
etmedeki sensitivitesini %100 olarak belirtmiştir (43). Ancak BT görüntülerinde
kolesteatoma kesesi, granülasyon dokusu, mukozal ödem ve efüzyon arasında
ayırımda bulunmak çok zordur (44). Bununla beraber otoskopide kolesteatom
dokusu görüldükten sonra çekilen BT kolesteatomun yaygınlığı hususunda % 80
spesifite ile iyi bir bilgi verebilir (45).
Temporal kemik BT çekiminde kontrast madde kullanımına gerek yoktur.
Aksiyel plan orbitomeatal hatta paralel olmalı, koronal planda bunu dik kesen planda
olmalıdır (44). Çekimlerde kesit kalınlığının 1mm ile 2mm arasında olması gerekir
(46,47,48). Kemikçiklerin her bir anatomik yapısı farklı planlarda optimum
görüntülenmektedir (44,49,50). (tablo 2)
34
En iyi görüldüğü planAnatomik yapı Aksiyel koronal Aksiyel + koronalMalleus başı
Malleus boynu
Manibrium mallei
İnkudostapedial eklem
İnkus gövdesi
İnkus uzun kolu
İnkus lentiküler process
Stapes suprastrüktürü
Stapes footplate
+
+
+
+
+
+
+
+
+Tablo 2: Kulak kemikçiklerinin en iyi görüntülendiği BT kesitleri
Horizontal veya Aksiyel Plan
BT değerlendirmede esas plandır. Hasta masada sırtüstü yattığından çekimi
rahat ve elde edilmesi kolaydır. Tegmen gibi kesite paralel oluşumlar haricinde, dış
kulak, orta kulak ve iç kulak yapıları oldukça iyi görülür (6,7,16,17,51,52 ).
Koronal planda; skutum, prussak mesafesi, tegmen timpani, inkus ve
malleusun başı, fasiyal sinirin horizontal parçası daha iyi değerlendirilir. Aksiyel
kesitlerde; kemikçikler, fasiyal sinirin vertikal parçası, fasiyal reses, sinüs timpani,
lateral semisirküler kanal değerlendirilebilir (6,7,16,17,51,52 ).
Epitimpanum (attik) malleus başını ve inkus kısa kolunu içermektedir ve
aksiyel kesitlerde dondurma külahı şeklinde görülür (Malleusun başı dondurma ve
inkus çıkıntısı ise külah olarak ifade edilir) (Resim 2). Alt seviyeli kesitlerde
kemikçiklerin uzantıları, üst seviyeli kesitlerde ise malleus başı ve inkus gövdesi
görülür (6,7,16,17,51,52 ).
35
Resim 2: Aksiyel planda orta kulak kavitesinde malleus başı ve inkus gövdesi dondurma külahı şeklinde görülüyor.
36
MATERYAL ve METOD
Çalışmamıza Kasım-2006 ve Mart-2009 yılları arasında Haydarpaşa Numune
Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Kliniği’nde kronik otitis media
tanısıyla timpanoplastili ve ya timpanoplastisiz mastoidektomi uygulanıp operasyon
bulgularında kemikçik zincirde destrüksiyon saptanan 50 hasta alındı.
21’i (%42) kadın, 29’u (%58) erkek ortalama yaşları 38,4 olan hastaların en
küçüğü 7 en büyüğü 67 yaşında idi.
Tüm hastalar Hitachi-Pronto AR HP spiral scanner spiral BT cihazı ile yüksek
rezolüsyonlu kesitler alınarak incelenmiştir. Her hastaya aksiyel ve koronal planda 1
mm kesit kalınlığında ardışık kesitler alınmıştır. Pencere genişliği ve pencere
seviyesi olgudan olguya küçük değişiklikler içerebilmekteydi.
Aksiyel planda yapılan inceleme supin pozisyonda ve çene fleksiyona
getirilerek süperior semisirküler kanal üst sınırından aşağıda kohlea bazal kıvrımının
alt parçasına kadar uzatılmıştır.
Koronal planda yapılan inceleme ise supin pozisyonda ve çene maksimal
ekstansiyona getirilerek önde attik kısım ön duvarından arkada ise posterior
semisirküler kanal arasına uygulanmıştır.
Tüm hastaların incelenmesi intravenöz kontrast madde verilmeden yapıldı.
Tüm görüntüler tek uzman radyolog tarafından değerlendirildi. Bulgular
önceden hazırlanan temporal BT inceleme formuna kaydedildi (tablo 3). Ameliyat
sırasında saptanan bulgular kaydedildi ve preoperatif çekilen temporal kemik BT
bulguları ile karşılaştırıldı.
Tablo 3: Temporal kemik BT bulguları kayıt formu
kemikçikler intakt Yenik veya yok değerlendirilemedimalleusinkusstapes
37
BULGULARHastalara uygulanan operasyonların 24’ü Radikal Mastoidektomi, 13’ü
Modifiye radikal Mastoidektomi, 13’ü de Timpanoplasti ile beraber mastoidektomi
şeklinde idi. Hastalara uygulanan operasyon tipleri tablo 4’de verilmiştir.
Tablo 4: Hastalara uygulanan operasyon tipleri.
Operasyon tipi Kolesteatomlu
hastalar
Kolesteatomsuz
hastalarTimpanoplasti +
Mastoidektomi
3 10
Radikal Mastoidektomi 22 2Modifiye Radikal
Mastoidektomi
10 3
Toplam 35 15
Operasyon sırasında 35 (%70) hastada orta kulakta kolesteatom saptandı. Bu
hastaların tamamın da orta kulak ve ya mastoidde yumuşak doku saptandı. Tomografi
bulguları olarak 27 (%54) hastada kolesteatom saptandı. Hastaların kolesteatom
bulguları tablo 5’te verilmiştir.
Tablo 5: Hastaların kolesteatom bulguları
OPERASYON
BULGULARI
RADYOLOJİK BULGULAR
Kolesteatom var Kolesteatom yok
ToplamKolesteatom var 21 14 35Kolesteatom yok 6 9 15 Toplam 27 23 50
Hastaların ameliyat öncesi çekilen temporal kemik BT'lerinde orta kulak
ve/veya mastoid boşlukta 42 hastada (% 84 ) yumuşak doku saptandı ve bu hastaların
sadece 2’sinde operasyon sırasında yumuşak dokuya saptanmadı.
38
Hastaların operasyon esnasındaki kemikçik durumları kaydedildi. En sık
kemikçik destrüksiyonu 48 hastada da (%96) inkusta görüldü. Bu hastaların 26 sında
erozyon yalnız inkus uzun kolunda mevcuttu.
Malleus, BT’de 32 hastada (%64), operasyonda ise 28 hastada (%56) destrükte
olarak tespit edildi. Kolesteatomlu hastalarda malleus BT’de 26 (%74) hastada,
operasyonda ise 22 (%63) hastada destrükte olarak tespit edildi. Kolesteatomsuz
hastalarda BT’de 6 hastada (%40), operasyonda ise yine 6 hastada (%40) destrükte
idi.
Tablo 6: Malleus için ameliyat ve tomografi bulguların karşılaştırılması
CERRAHİ BULGULAR TOMOGRAFİ BULGULARI
destrükte intakt toplam
MALLEUS
destrükte 22 6 28intakt 10 12 22toplam 32 18 50
İnkus, BT’de 41 hastada (%82), operasyonda 48 hastada (%96) destrükte
olarak tespit edildi. Kolesteatomlu hastalarda inkus BT ve operasyonda sırasıyla 31
(%88) ve 35 (%100) hastada destrükteydi. Kolesteatomsuz hastalarda BT’de
destrüksiyon 10 hastada (%66) ve operasyonda 13 hastada (%86) tespit edildi.
39
Tablo 7: İnkus için ameliyat ve tomografi bulguların karşılaştırılması
CERRAHİ BULGULAR TOMOGRAFİ BULGULARI
destrükte intakt toplam
İNKUS
destrükte 40 8 48intakt 1 1 2toplam 41 9 50
Stapes BT ile 44 hastada (%88) değerlendirilirken 6 hastada (%12)
değerlendirilemedi. Stapesin BT’de değerlendirilebildiği 44 olguya bakıldığında
bunların 26’sı %(59) destrükte, 18’i (%41) ise intakt olarak tespit edilmiştir.
Değerlendirilemeyen 6 hastanın 3’ünde (%6) operasyonda kolesteatom mevcut iken
kalan 3’ünde (%6) kolesteatom yoktu. Kolesteatomlu hastalarda stapes destrüksiyonu
BT’de 23 (%65) hastada tespit edildi, operasyonda ise 21 hastada (%54) tespit edildi.
Kolesteatomsuz hastalarda BT’de stapes destrüksiyonu BT’de 3 hastada (%20),
operasyonda ise 5 hastada (%40) tespit edildi.
Tablo 8: Stapes için ameliyat ve tomografi bulguların karşılaştırılması
CERRAHİ BULGULAR TOMOGRAFİ BULGULARI
destrükte intakt değerlendirilemedi toplam
STAPES
destrükte 14 10 2 26intakt 12 8 4 24toplam 26 18 6 50
Hastaların kolesteatomlu olup olmadıklarına göre BT’de bildirilen
destrüksiyon oranına bakıldığında kolesteatomlu hastalarda destrüksiyonun
kolesteatomsuz hastalara oranla anlamlı biçimde yüksek olduğu görüldü (Tablo9 ve
10). Kolesteatomlu hastalarda en fazla destrükte olduğu bildirilen kemikçik inkus
(%88) iken malleusta (%74) ve stapeste (%65) oranında izledi.
40
Tablo 9: Kolesteatomlu 35 hastanın BT bulgularındaki destrüksiyon oranları.
İncelenen yapı
İntakt olan hasta sayısı
Destrükte olan hasta
sayısı
Değerlendirilemeyen hasta sayısı
Destrüksiyon oranı
Malleus 9 26 - %74İnkus 4 31 - % 88Stapes 8 23 4 %65
Tablo 10: Kolesteatomsuz 15 hastanın BT bulgularındaki destrüksiyon oranları.
İncelenen yapı
İntakt olan hasta sayısı
Destrükte olan hasta
sayısı
Değerlendirilemeyen hasta sayısı
Destrüksiyon oranı
Malleus 9 6 - % 40İnkus 5 10 - % 66Stapes 10 3 2 % 20
Kolesteatomlu ve kolesteatomsuz hastalar arasında operasyonda tespit edilen
destrüksiyon oranına bakıldığında kolesteatomlu hastalarda destrüksiyonun anlamlı
biçimde yüksek olduğu görüldü (Tablo 11 ve 12).
Tablo 11: Kolesteatomlu 35 hastanın operasyon bulgularında destrüksiyon bildirilen
yapıların destrüksiyon oranları.
İncelenen yapı İntakt olan hasta sayısı
Destrükte olan hasta sayısı
Destrüksiyon oranı
Malleus 13 22 %63İnkus - 35 %100 Stapes 16 21 % 54
41
Tablo 12: Kolesteatomsuz 15 hastanın operasyon bulgularında destrüksiyon
bildirilen yapıların destrüksiyon oranları.
İncelenen yapı İntakt olan hasta sayısı
Destrükte olan hasta sayısı
Destrüksiyon oranı
Malleus 9 6 %40İnkus 2 13 % 86Stapes 10 5 % 33
Operasyonda kolesteatomlu hastalarda en sık destrüksiyon görülen kemikçik
inkus (%100) iken, ikinci sırada malleus(%63), üçüncü sırada stapes (%54)
gelmekteydi. İnkusun en sık uzun kolunda, malleusun en sık manibriumunda ve
stapesin de en sık suprastriktüründe destrüksiyon olduğu görüldü.
Hastalarımızda incelenen parametrelerin doğru pozitiflik / negatiflik ve yanlış
pozitiflik / negatiflik değerleri hesaplandı (Tablo 13).
Tablo 13: İncelenen parametrelerin doğru pozitiflik / negatiflik ve yanlış pozitiflik /
negatiflik değerleri.
Temporal kemik
BT ‘de
incelenen parametre
Uyumlu
bulgu
sayısı
Uyumsuz
bulgu
sayısı
Doğru(+)
hasta
sayısı
Doğru (-)
hasta
sayısı
Yanlış
(+) hasta
sayısı
Yanlış
(-) hasta
sayısıMalleus
destrüksiyonu
34 16 22(%44) 12(%24) 10(%20) 6(%12)
İnkus
destrüksiyonu
41 9 40(%80) 1(%2) 1 (%2) 8(%16)
Stapes
destrüksiyonu
22 22 14(%28) 8(%16) 12(%24) 10(%20
Orta kulak ve ya
mastoidde
kolesteatom varlığı
30 20 21(%42) 9(%18) 6(%12) 14(%28)
42
Tüm hastaların incelenen parametreler açısından duyarlılık, seçicilik, pozitif
prediktivite ve negatif prediktivite oranları ölçüldü (Tablo 14).
Tablo 14: BT’nin duyarlılık (sensitivite), seçicilik (spesifite) , (+) prediktivite ve (–)
prediktivite oranları
İncelenen
parametre duyarlılık seçiçilik
(+)
prediktivite
(-)
prediktiviteMalleus
destrüksiyonu
%78 %68 %68 %66
İnkus
destrüksiyonu
%83 %82 %97 %11
Stapes
destrüksiyonu
%58 %50 %54 %44
Orta kulak ve ya
mastoidde
kolesteatom varlığı
%60 %60 %77 %40
43
TARTIŞMA
Orta kulak ve temporal kemiğe ait patolojilerin değerlendirilmesinde BT
önemli bir yere sahiptir. 1980’li yıllardan sonra da direkt röntgenogramlar ve
konvansiyonel tomografiler yerini BT’ye bırakmıştır. Daha sonraki yıllarda da
teknolojik gelişmelerin hızla ilerlemesiyle BT’de de bir takım değişiklikler olmuştur.
En önemli değişiklikler ise kesit kalınlığında azalma ve rezolüsyonda artış
şeklindedir. Bu da bize çok küçük bir alan olan orta kulak patolojilerinde daha fazla
ve ayrıntılı bilgi vermeye başlamıştır.
Bu görüntüleme tekniği ile kemikçik zincir durumunun yanı sıra orta kulakta
patolojinin varlığı ve yaygınlığı, mastoid kavitenin durumu, fasiyal sinir, tegmen,
petröz apeks tutulumu, vasküler yapılar, iç kulak fistülleri ve intrakranial
komplikasyonlar hakkında kapsamlı bilgiler elde edilmektedir.
Temporal kemik tomografisinin hem aksiyel hem de koronal planda çekilmesi
temporal kemikteki patolojinin ayrıntılı olarak ortaya konması açısından önem arz
eder (53,54). Koronal kesitler skutumun, Prussak boşluğunun, tegmen timpaninin,
kemikçiklerin başlarının ve fasiyal kanalın horizontal parçasının
değerlendirilmesinde faydalı iken, aksiyel kesitler sinüs timpani, fasiyal reses, lateral
semisirküler kanal, fasiyal kanalın vertikal segmentinin, stapesin
değerlendirilmesinde faydalıdır (44).
BT, kolesteatom, granülasyon dokusu, mukozal ödem ve efüzyonun ayırımını
yapamamaktadır (55,56). Ancak BT’de görünen yumuşak dokunun çevre kemik
yapılarda ve kemikçik zincirde erozyona neden olması genellikle kolesteatom varlığı
lehine yorumlanmaktadır (54,57). Jackler ve arkadaşları çalışmalarında % 33,3
oranında BT’de kolesteatom tespit edildiğini bildirirken operasyonda ise olguların
%78,6’sında kolesteatom tespit etmişlerdir. Bu olguların çoğunda çevre kemik
yapılarda ve kemikçik zincirde destrüksiyon olduğu bildirilmiştir (44). Çalışmamızda
ise BT’de sırasıyla %60 oranında kolesteatom ile uyumlu görünüm mevcut iken,
operasyonda ise %70 oranında kolesteatom olduğu görüldü. Bu farklılık daha önce
44
de belirtildiği gibi BT’nin kolesteatomu ve yumuşak dokuları bir birinden tam olarak
ayırt edememesinden kaynaklanmaktadır (33). Ancak çalışmamızda BT’de kemikçik
destrüksiyonunun kolesteatomlu hastalarda daha fazla olması, kemikçiklerdeki
destrüksiyonun BT’de kolesteatom varlığını desteklemek için bir kriter olarak
kullanılabileceğini göstermektedir. Özellikle otoskopide kolesteatomun görülmediği
hastalarda BT’de yumuşak doku dansitesi ile beraber kemikçik destrüksiyonunun
bulunması kolesteatomun varlığını işaret edebilecek yararlı bir bulgudur.
Orta kulakta ve/veya mastoidde bulunan yumuşak dokuları saptamada YRBT
yüksek sensitivite ve spesifiteye sahiptir. Normalde hava ile dolu bu alanların çok
farklı bir yoğunlukta bir dokuyla kaplanması nedeniyle tanınması kolaydır. Walshe
ve arkadaşları 20 hastalık bir çalışmada orta kulak ve mastoidde bulunan yumuşak
doku kitlesini % 100 doğrulukla tespit etmişlerdir. O’Donoghue ve arkadaşları 50
hastayı kapsayan bir çalışmada 37 hastada BT ile orta kulakta yumuşak doku
saptamış olup, perop olarak sadece 1 hastada yumuşak dokuya rastlamadıklarını
bildirmişlerdir. Ayrıca BT ile 23 hastada mastoidde yumuşak doku tespit etmiş olup,
3 hastada operasyon esnasında bulgu saptanmadığını rapor etmişlerdir. Egeli ve
arkadaşları ise mastoiddeki yumuşak dokuyu BT ile % 100, orta kulaktaki yumuşak
dokuyu ise % 97 oranında doğru tespit etmişlerdir. Bizim çalışmamızda ise 44
hastada preoperatif BT ile orta kulakta ve mastoidde yumuşak dokunun saptanmıştır.
Ancak bu hastaların 2’sinde ameliyat sırasında yumuşak dokuya saptanmadı. BT’nin
orta kulak ve ya mastoiddeki yumuşak doku için sensitivitesi %96 bulunmuştur
(57,58,59).
Kemikçik sisteme bakıldığında malleus ve inkus gövdeleri BT’de kolaylıkla
değerlendirilebilir. Ancak kemikçik hasarının daha yoğun görüldüğü manibrium,
lentiküler proses ve stapesin BT’de görüntülenmesi güçtür (48). Literatürde de
kemikçik zincirin incelenmesi için standart bir değerlendirme yoktur.
Kemikçik zincir parsiyel ya da total destrüksiyonu kolesteatomlu kronik otitis
medialı hastalarda %80 oranında görülmesine rağmen bu oran kolesteatomsuz
hastalarda yaklaşık % 20 olarak bildirilmiştir (60). Sade ve Halevy’ye göre,
45
kolesteatomlu kulaklarda %84, kolesteatomsuz kulaklarda %42 oranında ossiküler
defekt oluştuğunu bildirmişlerdir. İnkus tutulumu kolesteatomlu kulaklarda %95,
kolesteatomsuz kulaklarda ise %75’tir (61). Egeli ve arkadaşları radikal
mastoidektomi uyguladıkları hastalarda yaptıkları çalışmada malleusta %65 parsiyel
ve/veya total destrüksiyon, inkusta %72 parsiyel ve/veya total destrüksiyon stapeste
ise %63 parsiyel ve/veya total destrüksiyon bildirmişlerdir(31). Bizim çalışmamızda
malleusta %56, inkusta %96 ve stapeste %52 destrüksiyon gerçekleşmiştir. Ancak
sadece kemikçik zincir destrüksiyonu olan hastalar çalışmaya alındığı için hastaların
tamamında kemikçik zincirde erozyon mevcuttur ve özellikle kolesteatomlu
hastalarda bu oranlar daha yüksek bulunmuştur.
Kemikçik erozyonlarında kolesteatomun direkt etkisi çok büyük olmakla
beraber yapılan histolojik çalışmalar enflamatuar prosesin daha büyük oranda rol
oynadığını göstermiştir (62). Önceki çalışmalarda makrofajlar tarafından salınan
kollejenler ana faktör olarak düşünülmekteydi ancak son zamanlardaki tartışmalarda
yazarlar ‘osteoclast activating factor’ üzerinde durmaktadırlar. Bu maddenin
lökositlerden salındığı düşünülmektedir. Diğer önemli mediatörler ise prostoglandin
ve lipopolisakkaritlerdir (63,64). Kemikçik zincirde meydana gelen bu olay histolojik
olarak osteomyelit ile benzer özellik göstermektedir. Çünkü her 2 patolojik
durumdan da osteoklastlar, mononüklear hücreler ve immatür fibroblastlar sorumlu
tutulmaktadır (65).
Dornelles ve arkadaşları yaptıkları çalışmada en sık sırasıyla inkus uzun kolu,
inkus gövdesi ve daha sonra malleus başında destrüksiyon oluştuğunu
göstermişlerdir (66). Tos yaptığı çalışmada en sık kemikçik defekti olarak sıklık
sırasına göre inkus uzun kolu, inkus kaybı ve stapes suprastrüktüründe erozyon
olarak tespit etmişti (67). O’Donoghue ve arkadaşları inkus lentiküler prosesinde %67,
stapes suprastriktüründe %86 oranında erozyon tespit etmiştir (57). Bizim çalışmamızda
da en sık destrüksiyon inkus uzun kolunda gerçekleşmiştir. Bunu sırasıyla inkus
gövdesi ve stapes suprastrüktürü izlemektedir.
46
Sade ve Fuch yaptıkları çalışmada çocuk ve erişkinler arasında malleus ve
stapeste benzer oranda destrüksiyon saptamalarına rağmen erişkinlerde inkus
destrüksiyonun anlamlı derecede arttığını göstermişlerdir (68). Dornelles ve
arkadaşlarının yaptıkları çalışmada ise çocuk ve erişkin yaş grubunda benzer
sonuçlar bulmuşlardır (66). Bizim çalışmamızda ise pediatrik yaş grubundaki 6
hastada inkus 5 hastada(%80) destrükte, malleus ve stapes ise 4 hastada (%60)
destrükte olarak saptandı ve erişkinlerle benzer sonuçlar bulundu.
Temporal kemik BT kemikçik destrüksiyonun göstermek için en iyi
görüntüleme yöntemidir. Ameliyat öncesi çekilen temporal kemik BT ile kemikçik
zincir durunu değerlendirilmesinde önemli bir görüntüleme yöntemi olup, cerrahi
ekibe rekonstrüksiyon açısından ameliyat öncesi bilgi vermektedir.
Literatürde malleus destrüksiyonunun preoperatif BT ile tespitinde verilen
oranlara bakıldığında, Chee ve arkadaşları kolesteatom nedeniyle opere ettikleri 36
vakalık serilerinde BT’nin duyarlılığını %87,5, spesifitesini %90 olarak tespit
etmişlerdir (47). Gün’ün yaptığı kronik otitis medialı 25 olguda BT nin malleus
destrüksiyonu için duyarlılığı %75, spesifitesini % 64 olarak göstermiştir (69).
Derundere Ü. Kolesteatomlu kronik otitis media tanısıyla opere edilen 54 olguluk
çalışmasında BT nin malleus destrüksiyonu için duyarlılığını %88, spesifitesini %94
olarak tespit etmiştir (70). Berry ve arkadaşları malleus destrüksiyonunda BT nin
duyarlılığını %61,1 olarak göstermişlerdir (71). Park ve arkadaşları yaptıkları
çalışmada ise BT nin duyarlılığını %97,7, spesifitesini ise %62,5 olarak tespit
etmişlerdir (72). Bizim çalışmamızda ise BT’nin duyarlılığı % 78 spesifitesi ise %68
olarak tespit edilmiştir.
İnkus için literatürdeki çalışmalara bakıldığında Chee ve arkadaşları
Kolesteatom nedeniyle opere ettikleri 36 vakalık serilerinde BT’nin duyarlılığını
%97,5, spesifitesini %90 olarak tespit etmişlerdir (47). Gün’ün yaptığı kronik otitis
medialı 25 olguda BT nin inkus destrüksiyonu için duyarlılığı %66, spesifitesini %
80 olarak göstermiştir (69). Derundere Ü. Kolesteatomlu kronik otitis media tanısıyla
opere edilen 54 olguluk çalışmasında BT nin inkus destrüksiyonu için duyarlılığını
47
%80, spesifitesini %83 olarak tespit etmiştir (70). Park ve arkadaşları yaptıkları
çalışmada ise BT nin duyarlılığını %100, duyarlılığını ise %25 olarak tespit
etmişlerdir (72). Bizim çalışmamıza ise inkus destrüksiyonu için BT’nin duyarlılığı
% 83, spesifitesi % 82 olarak tespit edilmiştir.
Literatürde stapes destrüksiyonunu gösteren çalışmalara bakıldığında Chee ve
arkadaşları kolesteatom nedeniyle opere ettikleri 36 vakalık serilerinde 11 olguda
ameliyat sırasında stapes gözükmediği ve bu 11 olgunun tamamında BT’de ya stapes
gözükmemiş ya da erode olarak değerlendirilmiş. Spesifitesini ise %94 olarak tespit
etmişlerdir(47). Gün’ün yaptığı kronik otitis medialı 25 olguda BT nin stapes
destrüksiyonu için duyarlılığı %71, spesifitesini % 25 olarak göstermiştir (69).
Derundere Ü. Kolesteatomlu kronik otitis media tanısıyla opere edilen 54 olguluk
çalışmasında BT nin stapes destrüksiyonu için duyarlılığını %100, spesifitesini %96
olarak tespit etmiştir (70). Park ve arkadaşları yaptıkları çalışmada ise BT nin
duyarlılığını %97,1, duyarlılığını ise %75 olarak tespit etmişlerdir (72). Bizim
çalışmamıza ise stapes destrüksiyonu için BT’nin duyarlılığı %58, spesifitesi % 50
olarak tespit edilmiştir.
BT’de malleus ve inkusun destrüksiyonu stapesten daha kolay
değerlendirilebildiğinden daha güvenilir sonuçlar elde edilebilir. Jackler ve
arkadaşları özellikle stapes çevresinde yumuşak doku varlığında stapesin sağlıklı
değerlendirmenin zor olduğunu belirtmiştir (44). Çalışmamızda da stapes
çevresindeki yumuşak doku dansitesinin ya stapesi “yenik” olarak değerlendirmeye
neden olduğu veya 6 hastada olduğu gibi değerlendirilememesine neden olduğu
görüldü. Stapesin destrükte olarak yorumlanması (yanlış pozitiflik) bizim serimizde
%24 olarak bulunmuştur. Bu da stapesin BT’de değerlendirilmesinin güç olduğunu
göstermektedir. Gün’ün yaptığı kronik otitis medialı 25 olguluk çalışmada 6 hastada
stapes değerlendirilememiş ve yanlış pozitiflik %47 olarak bulunmuştur (69).
Genel olarak tüm kemikçik zincir değerlendirildiğinde preoperatif BT ile
kemikçik zincir defektini, Akyıldız ve arkadaşları % 92, Mafee ve arkadaşları % 89,
Özbay ve arkadaşları % 60, O’Reily ve arkadaşları % 50, Egeli ve arkadaşları %
48
63,2, Gün R. ise %70 oranında doğru tespit edebilmişlerdir (2,39,60,64,65,66). Bizim
çalışmamızda preoperatif BT ile kemikçik zinciri %66 olarak doğru tespit edilmiştir.
Bu sonuçlar ameliyat öncesi çekilen BT ile kemikçik zincirin kısmen
değerlendirilebildiği sonucunu ortaya koymaktadır. Teknolojilerdeki gelişmelerle
birlikte temporal kemik anatomisinin görüntülenmesinde 3 boyutlu tomografiler
gündeme gelmiştir. Bu yeni görüntüleme sayesinde orta kulak kemikçik zincir daha
başarılı bir şekilde gösterilmekte ve özellikle kemikçik zincirdeki küçük erozyonları
tespit etmede daha duyarlı olduğu öne sürülmüştür (76).
Preoperatif muayenede dış kulak yolunda polip ve granülasyon dokusu
nedeniyle sağlıklı değerlendirme yapılamayan hastalarda ve kolesteatomlu olan veya
kolesteatomdan şüphe edilen hastalarda temporal kemik BT’sinin çekilmesi
hastalığın yaygınlığının ortaya konmasında ve böylece operasyona hazırlıklı
girilmesinde faydalı olacaktır. Ayrıca yapılması planlanan işitme rekonstrüksiyonu
için kemikçikler hakkında sınırlı da olsa önceden bilgi sahibi olunabilir.
Kemikçik sistem elemanlarının her birinin BT’de farklı çekim planında
görüntülenmesi bunlarla ilgili yorumda bulunmayı zorlaştırmaktadır. Bu nedenle
temporal kemik BT’nin radyolojik olarak yorumlayacak olan uzmanın bu konuda
deneyimli olmasında yarar vardır. Radyolojik yorum yapılırken radyoloğun hastanın
kliniği hakkında ayrıntılı olarak bilgilendirilmesi değerlendirmenin daha sağlıklı
olmasını sağlayabilir. Ancak operasyon kararı veren kulak burun boğaz uzmanı ile
radyoloğun BT’yi beraber değerlendirmeleri yorumun en ideal şekilde olmasını
sağlayacaktır.
49
SONUÇ VE ÖZET
Operasyon bulgularında kemikçik zincir destrüksiyonu saptanan 50 hastanın
ameliyat öncesi çekilen Temporal Kemik BT bulguları ile ameliyat bulgularını
karşılaştırdık.
Tüm olgular hem aksiyel hem de koronal planda 1 mm kesit kalınlığında
ardışık kesitler alınarak incelenmiştir.
Bütün hastalara timpanoplasti ile beraber mastoidektomi, radikal
mastoidektomi ve ya modifiye radikal mastoidektomi operasyonu uygulandı ve
operasyon sırasındaki kemikçik durumları kayıt edildi.
BT ile orta kulakta ve mastoid boşluktaki tüm yumuşak dokular %96 oranında
doğru olarak tespit edilmiştir. BT kolesteatom, granülasyon dokusu, mukozal ödem
ve efüzyonun ayırımını tam olarak yapamamaktadır. Ancak BT’de görünen yumuşak
dokunun çevre kemik yapılarda ve kemikçik zincirde erozyona neden olması
genellikle kolesteatom varlığı lehine yorumlanmaktadır. Orta kulaktaki yumuşak
dokunun lokalize bir alanda bir poş şeklinde sınırlı olduğu durumlarda kolesteatom
tanısı BT ile kolaylaşmaktadır.
Hastaların nerdeyse tama yakında (%96) inkusta destrüksiyon görüldü. Bu
hastaların 26’sında destrüksiyon yalnız inkus uzun kolunda görüldü. Geri kalan 22
hastada destrüksiyon ya inkus gövdesinde ya da inkus kaybı olarak görüldü. Malleus
ve stapeste destrüksiyon sırasıyla %56 ve %52 olarak gerçekleşti. Kolesteatomlu
hastalarda destrüksiyon kolesteatomsuz hastalara oranla daha yüksek bulundu.
Hastalara operasyon öncesi çekilen temporal kemik BT ile malleus, inkus ve
stapes sırası ile %68, %82 ve %50 oranında doğru tespit edilebilmiştir. BT’de
malleus ve inkusun destrüksiyonu stapesten daha kolay değerlendirilebildiğinden
daha güvenilir sonuçlar elde edilmiştir. Özellikle stapes çevresinde yumuşak doku
varlığında stapesi sağlıklı değerlendirmenin zor olduğunu görülmüştür.
Çalışmamızda 6 hastada stapes bu yüzden BT ile değerlendirilemedi.
Bu sonuçlar ameliyat öncesi çekilen BT ile kemikçik zincirin kısmen
değerlendirilebildiği sonucunu ortaya koymaktadır.
50
KAYNAKLAR
1. Bluestone C.D, Klein O.J. Otitis media in infants and children.Third Edition.
Philadelphia, W.B saunders Company, 2001: 326-327.
2. Egeli E,Arslan H,Akkaya S. Kronik Otitis Media’da Bilgisayarlı Tomografi ile
Cerrahi Bulguların Karşılaştırılması. Türk Otolarengoloji Arşivi,1999;37:117-
120.
3. Som PM,Curtin HD.Head and Neck Imaging,4th edition. St.Louis, Mosby
Inc.,2003:1076-1090.
4. Cura O. Orta Kulak Mikrocerrahisinde Değer Taşıyan Pratik Özellikler. Türk
Otolarengoloji Arşivi,2002;40:125-136.
5. Smyth GDL : Chronic otitis media. In Campbell EE (ed). English
Otolaryngology. Philadelphia, Harper-Row Co. 1985, vol I ch 19.
6. Çamurdanoğlu M. Temporal Kemiğin Görüntülenmesi. Türk Radyoloji Dergisi,
1998; 33: 674-687.
7. Pabuşçu Y. Bilgisayarlı Tomografi. 23. Ulusal Radyoloji kongresi, Nurol
Matbaacılık A.Ş. Ankara, 2002: 52-73.
8. Weissleder R,Wittenberg J,Harisinghani MG. Primer of Diagnostic Imaging, 3th
edition. Philadelphia,Mosby Inc.,2003:590-597.
9. Anson B.J, Donaldson A.J. Surgical anatomy of the temporal bone and ear.
Philadelphia: W.B. Sounders Co., 1973:105-137.
10. Şenocak D. Otolaringoloji. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 2000:838-857
11. Cingi E. Kulak burun boğaz hastalıkları. Eskişehir:Uğur Matbaası, 1982:1-16.
12. Akyıldız N. Kulak hastalıkları ve mikroşirürüjisi. Cilt I, Ankara: Ongün
Kardeşler Matbaacılık, 1986:1-33, 52, 65, 89-104, 118-126, 313-334.
13. Schuknecht H.F, Gulya A.J. Anatomy of the temporal bone with surgical
implications. London: Lea&Febieger, 1986:301.
14. Shambaough G.E. Surgical anatomy of the temporal bone, surgery of the ear.
Philadelphia :W.B. Saunders Co. 1967:41-69.
15. Schuknecht H.F, Gulya A.J. Anatomy of the temporal bone with surgical
implications. Lea&Febieger, 1986:291.
51
16. Haaga JR, Lanzieri CF, Gilkeson RC. CT and MR Imaging of the Whole
Body,4th edition. St.Louis, Mosby Inc.,2003:495-514.
17. Burgener FA,Kormano M.Differential Diagnosis in Computed Tomography.
New York,Thieme Medical Publishers Inc.,1996:56-68.
18. Janqueira CL,Carneioro J,Kelly RO. Temel Histoloji. İstanbul,Barış
Kitapçılık,1998:467-473.
19. Akyıldız N. Kulak hastalıkları ve mikroşirürjisi. Ankara: Bilimsel tıp
yayınevi.1998.
20. Flisberg G. Epidemiology of Chronic otitis media Acta Otolaryngopl Suppl
1968; 57:183.
21. Kaya S. Ankara ili ve çevresinde okul dönemi çocuklarında orta kulak
hastalıkları insidansı. Türk Otolaringoloji Arşivi. 1987;25:184.
22. Çelik O. KBB Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi. İstanbul: Turgut yayıncılık.
2002:161.
23. Bluestone C.D, Klein O.J. Otitis media in infant and children: Philadelphia,
Pennsylvania: Sounders Co: 2000:135-49.
24. Kenna M.A. Etiology and pathogenesis of chronic otitis media. Ann otol
1998;97 (supp 131): 16-17.
25. Bluestone C.D, Klein O.J. Otitis media in infant and children: Philadelphia,
Pennsylvania: Sounders Co: 2000:10-11.
26. Valvassori GE,Mafee MF,Carter BL.Imaging of the Head and Neck.Stutgart,
Thieme Medical Publishers Inc.,1995:75-103.
27. Swartz J. D, Harnsberger H. R. İmaging of the temporal bone.Third Edition.
New York. Thieme 1998: 47-78.170.
28. Keleş E,Kaygusuz İ,Karlıdağ T,Yalçın Ş,Sakallıoğlu Ö,Alpay HC. The
Complications of Otitis Media: Retrospective Assessment of 51 Cases. Türk
Otolarengoloji Arşivi,2004;42:215-219.
29. İkiz AÖ,Güneri EA,Erdağ TK,Güneri A. Kronik Otitis Media Komplikasyonları.
Türk Otolarengoloji Arşivi,2001;39:182-186.
30. Paksoy M,Şanlı A,Öztürk R,Çilcan MA,Evren C.Kronik Otitis Medianın Kulak
Zarı,İşitme Fonksiyonları ve Orta Kulak Mukozasına Etkileri. Türk
Otolarengoloji Arşivi,2004;42:17-22.
52
31. Egeli E,Yücel Z,Yazıcı MF.Radikal Mastoidektomi Uygulanan Hastalarda
Patolojik Değerlendirme.Türk Otolarengoloji Arşivi,1998;36:41-44
32. Tos M. Manual of Middle Ear Surgery: Approaches, myringoplasty,
ossiculoplasty, tympanoplasty. 1st ed. New York: Thieme Medical Publishers,
Inc.; 1993.
33. Özbilen S. Kronik süpüratif otitis media. In: Çelik O. editor. Kulak Burun Boğaz
Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi. 1 st ed. İstanbul: Turgut Yayıncılık; 2002. p.
171.
34. Graham MD, Goldsmith MM,III. Infections of the ear. In: Lee KJ, editor.
Essential Otolaryngology Head & Neck Surgery. 7th ed. Stamford, Conecticut:
Appleton & Lange; 1999. p. 682-94.
35. Kartush JM, Michaelides EM, Becvarovski Z, LaRouere MJ.Over-under
tympanoplasty. Laryngoscope 2002;112(5):802-7.
36. Kemink JL, Niparko JK.Ossicular disorders in chronic otitis media. In: Gates
GA, editor. Current Therapy in Otolaryngology – Head and Neck Surgery.
Mosby:Baltimore; 1990. p.37-40.
37. Hall A, Rytzner C. Stapedectomy and autotransplantation of ossicles. Acta
Otolaryngol 1957;47:318-24.
38. Shea JJ Jr. Fenestration of the oval window. Ann Otol Rhinol Laryngol
1958;67:932-51.
39. Silverstein H, McDaniel AB, Lichtenstein R. A comparison of PORP, TORP,
and incus homograft for ossicular reconstruction in chronic ear surgery. Laryn-
goscope 1986;96:159-65.
40. Çelik O. Kronik Süppüratif Otitis Mediada Cerrahi Tedavi Yöntemleri. Türkiye
Klinikleri-Cerrahi Tıp Bilimleri Kulak Burun Boğaz (Otit Özel Sayısı).2005; 1
(7): 103-123, 2005.
41. Shambough E.G, Glasscock E.M: Surgery of the ear. Fourth Edition. W:B:
Sounders Comp. 1990: 85-95.
42. Swartz J.D. The temporal bone imaging considerations. Crit Rev Diagn İmaging.
1990;30(4):341-417.
43. O’Really. Routine preoperative imaging in chronic ear surgery.Am J Otol
1998;19:527-38.
53
44. Jackler R.K, Dillon W.P, Schindler R.A. Computed tomography in supurative
ear disease: a correlation of surgical and radiographic findings. Laryngoscope
1984 June;94:746-52.
45. Watts S, Flood L.M, Clifford K. A systematic approach to the interpretation of
computed tomography scans prior to surgery of middle ear cholesteatoma. The
Journal of Laryngology and Otology 2000;114:248-253.
46. Ichijo H, Hosakawa M, Shinkaswa H. The relationship between mastoid
pneumatization and the position of the sigmoid sinus. Eur Arch
Otorhinolaryngol, 1996,253.421-424.
47. Chee N.W.C, Tan T.Y. The value of preoperative high resolution CT scans in
cholesteatoma surgery. Singapore Med J 2001; Vol. 42(4): 155-159.
48. O’Reilly B.J, Cheverton I, Wylie C, Butler P, Satanathan N, Morrison G.A,
Kenyon G.S. The value of CT scaning in chronic suppurative otitis media. The
Journal of Laryngology and Otology 1991 December;105:990-94.
49. Harnsberger H. R, Swartz J. D. Imaging of the temporal bone.Third Edition.
New York. Thieme 1998: 78-100.
50. Proctor B. Surgical anatomy of the ear and temporal bone. New York : Theime
1989:48-49
51. Valvassori GE,Mafee MF,Carter BL.Imaging of the Head and Neck. Stutgart,
Thieme Medical Publishers Inc.,1995:2-30.
52. Som PM,Curtin HD.Head and Neck Imaging,4th edition. St.Louis, Mosby
Inc.,2003:1093-1098.
53. Zonneveld F. The value of non-reconstructive multiplanar CT for the evaluation
of the petrous bone. Neuroradiology. 1983;25:1-10.
54. Chakeres D, Spiegel P. A systematic technique for comprehensive evaluation of
the temporal bone by computed tomography. Radiology. 1983;146:97-106
55. Phelps P.D, Wright A. Imaging cholesteatoma. Clin Radiol 1990;41:156-62.
56. Leighton S.E.J, Robson A.K, Anslow P. The role of CT imaging in the
management of chronic suppurative otitis media. Clin. Otolaringol. 1993;18:23-29.
57. O’Donoghue G.M, Bates G.J, Anslow P, Rothera M.P. The predictive value of
high resolution computed tomography in chronic suppurative otitis ear disease.
Clin Otolaryngol 1987;12:89-96.
54
58. Walshe P,Mcconn Walsh R,Brennan P.The role of computerized tomography in
the preoperative assessment of chronic suppurative otitis media.Clin
Otolaryngol,2002;27:95-97.
59. Egeli E,Kutluhan A,Kırış M,Çankaya H,Akkaya S,İnalkaç E. Kronik Otitis
Media Nedeniyle Opere Edilen 92 Vakanın Retrospektif Analizi. Türk
Otolarengoloji Arşivi,1998;36:122-125.
60. Chole RA. The molecular biology of bone resorption due to chronic otitis media.
Ann New York Acad Sci 1997;830:95-109.
61. Sade J, Halevy A. The aetiology of bone destruction in chronic otitis media. J
Laryngol Otol 1974; 88: 139-43.
62. Sade J, Berco E. Bone destruction in chronic otitis media. J Laryngol Otol 1974;
88: 413-22.
63. Abramson M, Gross J. Further studies on a collagenase in middle ear
cholesteatoma. Ann Otol Rhinol Laryngol 1971; 80:177-185.
64. Horton JE, Oppenheim JJ. Mergenhagen SE. Raisz LC. Macrophage-
lymphocyte synergy in the production of osteoclast activating factor. J Immunol
1974; 113:1278-1287.
65. Sade J, Berco E, Buyanover D, Brown M. Ossicular damage in chronic middle
ear inflamation. Acta Otolaryngol 1981; 92: 273-283
66. Dornelles C, Petersen L , Meurer L, Selaimen da Costa S, Argenta A, Alves S.
Hystology findings’ correlation between the ossicular chain in the transoperative
and cholesteatomas. Bras otolarinolaringology , 2007;73(6):738-43 .
67. Tos M. Manual of middle ear surgery. Vol 1. Approaches, myringoplasty,
ossiculoplasty tympanoplasty. Stuttgart: Georg Thieme Verlag; 1993.
68. Sade J, Fuchs C. Cholesteatoma: ossicular destruction in adults and children.
J Laryngol Otol 1994;108:541-44.
69. Gün R. Kronik süpüratif otitis mediyada preoperatif temporal kemik
tomografisinin tanı ve tedavideki yeri. Uzmanlık Tezi, 2005
70. Derundere Ü. Kolesteatomlu kronik otitis medialı olgularda YRBT’nin tanı
değeri. Uzmanlık Tezi, 2005
71. Berry S, Gandotra S, Saxena N. Role of Computed Tomography in Unsafe
Chronic Suppurative Otitis Media. IJO&HNS 1998;50
55
72. Hun Park K, İl Park S, Kwon J, Myoung Kim Y, Yong Park I, Joon Sung K.
High-Resolution Computed Tomography of Cholesteatomatous Otitis Media:
Significance of Preoperatif İnformation. Yonsei Medical Journal 1998;29 : 4-10
73. Akyıldız N, İnal E, Özbilen S. Yüksek Resolüsyonlu Bilgisayarlı Tomografinin
Temporal Kemik Hastalıklarında Tanı Değeri. Türk Otolarengoloji XX. Ulusal
Kongre Kitabı, Girne-Kıbrıs, 1989; 121-6.
74. Mafee MF, Levin BC, Applebaum EL. Cholesteatoma of the middle ear and
mastoid. A comparison of the CT scan and operative findings. Otolaryngol Clin
North Am 1988; 21: 265-93.
75. Özbay S, Sütbeyaz Y, Okur A. Kronik süpüratif otitis media’da preoperatif
kompüterize tomografinin değeri. Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi
Dergisi 1994; 2: 106-110.
76. Girish M. Fatterpekar, Amish H. Doshi, Mohit Dugar, Bradley N. Delman,
Thomas P. Naidich, Peter M. Som. Role of 3D CT in the Evaluation of the
Temporal Bone. Radiographics. 2006;26:117-132
56